You are on page 1of 71

EDİTÖR

Merhabalar,

Sayın velilerimiz değerli öğrencilerimiz,


Dergimizin ilk sayısına göstermiş olduğunuz ilgi ve teveccühten dolayı her birinize ayrı ayrı dergi
komisyonumuz adına teşekkür ederim.
Ocak - 2011 Sayı:2
Zamanın her anı bütün insanlar için ayrı bir değere sahiptir. Yaşadığımız anın kıymetini çoğu zaman
bilemeyiz. Ne zamanki elimizde olanları kaybederiz: o zaman, bize geçmiş daha tatlı gelmeye başlar.
Başakşehir Lisesi Hatırlayın şöyle birkaç yıl öncesini özlemle andığınız zaman dilimleri ne kadar çoktur. İşte bu gün, şu
an ,yarın için geçmiş zaman olacak. Peki, bu günün kıymetini bilebiliyor muyuz? Egomuza söz geçi-
Adına Sahibi remediğimiz anlarda dostlarımıza arkadaşlarımıza verdiğimiz üzüntünün telafisi yarın mümkün olabi-
Faris ÖZEK lecek mi? Ufacık çıkarlar için harcadığımız samimiyet dolu sohbetlerimizi yarın tekrar yapabilecek mi-
yiz? ‘ ben ’ diye başlayan ve hep ‘ ben ’ diye biten ve ‘ ben’ üzerine bina ettiğimiz küçücük dünyamız-
(Okul Müdürü) da her gün biraz daha yalnızlaştığımızın ne zaman farkına varacağız?

Birbirimize ne kadar çok ihtiyacımız var farkında mısınız? Yarın her birimizin çocuğu büyüyecek ve ço-
Genel Yayın Yönetmeni cuklarımız birbirlerine ihtiyaç duyacaklar. Her biri başka bir meslekle iştigal olacak. Peki, aramızda bü-
yütüp geliştiremediğimiz dostluklarımızı arkadaşlıklarımızı çocuklarımıza nasıl aktaracağız?
Yunus KOŞAR Onlara mutlu bir geleceği nasıl bırakacağız?
(Türk Dili ve Edebiyatı Öğrt.)
Bakın aynı gök kubbenin altında, aynı havayı teneffüs ederek yaşıyoruz. Aynı şehirde, aynı mahalle-
de, aynı binada beraberiz. Peki, birbirimize neden selam vermiyoruz? Birbirimizi birleştirici, aramızdaki
Yayın Kurulu dostluk ve samimiyet duygularını pekiştirmek yerine, birbirimize güven ve samimiyet duygularımızı kö-
relten yanlarımızı geliştiriyoruz. Etrafımıza gülümseyerek bakmak, güvenmek ve güven vermek
Zeliha DÜNDAR yerine şüpheli, sorgulayıcı, hatta yargısız infaza varan tavırlar sergiliyoruz.
(Türk Dili ve Edebiyatı Öğrt.)
Mutlu olmak etrafımızdakileri mutlu etmek bizim dilimizde. Öncelikle selam. Birbirimize mutlaka selam
Uğur KOÇMAN verelim. Tanıyalım ya da tanımayalım fark etmez, sadece aynı gök kubbeyi paylaşıyor olmamız hatırı-
Zeynep KİBİROĞLU na selam. Yüce peygamberimiz bakın ne buyuruyor: Size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir
Elbilge KIRIM işi göstereyim mi? Selamı aranızda yaygınlaştırınız. Bir başka sözünde ise “İnsanların en âcizi dua
etmeyen, en cimrisi de selam vermeyendir ” buyuruyor.
Hezar GEZİCİ
Tolga ÜÇEYLER Selam vermediğimiz için birbirimizi tanıyamıyoruz. Birbirimize yaklaşamıyoruz. Birbirimizle paylaşa-
mıyoruz ve paylaşamadığımız için de kaynaşamıyoruz. Birbirimizi kafamızda geliştirdiğimiz kendimize
ait düşüncelerle tanıyoruz. Ve çoğu zaman da ön yargıya varan düşünceler geliştiriyoruz. Selam; de-
dikoduyu, gıybeti, kıskançlığı, önyargıyı yok etmenin ilk adımı. Hadi hepimiz bu ilk adımı atalım sonra-
İletişim Bilgileri sı zaten gelecek çünkü bizler; mekânlara ve zamanlara sığmayan Yunus’un, Mevlana’nın, Yesevi’ nin,
Tel: 0212 487 76 09 Hacı Bektaşi Velinin torunlarıyız. Bizim anlayışımızda:
yunuskosar@yunuskosar.com Hak cihana doludur, Gelin tanış olalım,
Sonraki sayılarımızda dergimize reklam Kimseler Hakkı bilmez
İşin kolayın tutalım
O’nu sen senden iste, Sevelim sevilelim,
vermek isteyenler için O senden ayrı olmaz Dünya kimseye kalmaz
Tel: 0506 218 34 36
Dünyaya gelen geçer, Yunus sözün anlar isen,
Bir bir şerbetin içer Mani’sini dinler isen
Grafik - Tasarım Bu bir köprüdür geçer, Sana iyi dirlik gerek,
Cahiller onu bilmez Bunda kimseler kalmaz
Çetin Matbaacılık - Yunus Koşar (Yunus Emre)
Davutpaşa Cd. Güven Sn. Sit. düşünceleri vardır.
Topkapı / İstanbul
Bizi biz yapan değerlerimizin üzerine küller serpmezsek, ayrılıklarımızı parlatmazsak, aramızdaki
Tel: 0212 576 59 85 hoşgörü ve diyalog köprülerini daha güçlü kılarsak; şu fani dünyada bizden daha güçlü bir ülke – top-
e-mail: cetinnmatbaacilik@hotmail.com lum, bizden daha mutlu bir millet olur mu? Bayrağına, milletine, atalarından gelen değerlere bizim ka-
dar sıkıca sarılan, zalime karşı her daim mazlumun yanında olan bizim milletimiz kadar samimi başka
bir millet var mıdır acaba? İşte bu güzel hasletlerimizi daha da güçlendirmek için herkese kucak
dolusu selam!
Not: Değerli öğretmenlerimiz ve sevgili Saygılarımla
öğrenciler, dergimiz için yazılı eserlerinizi
Yunus KOŞAR
yunuskosar@yunuskosar.com Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
adresine her ayın 15’ini aşmayacak yunuskosar@yunuskosar.com
şekilde gönderebilirsiniz. Katkılarınız
için şimdiden çok teşekkürler.
YAYIN KURULU
BAŞAKŞEHİR LİSESİ
1
VASİYETNAME

ATATÜRK, TÜRK TARİH


KURUMU‘NU NEDEN KURDU

A
tatürk’ün direktifleriyle, 16 üye Yüksek Kurumu” kurulur. Dil çalışmaları büyük inanla beklenilen
tarafından, 15 Nisan 1931’de Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kuru- ışıklı verimlerini şimdiden göstermek-
“Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” adı mu için Atatürk’ün vasiyetnamesinde tedir.
altında kurulan Kurum’un adı 3 Ekim belirtilen mali menfaatler saklı olup Atatürk, 1 Kasım 1936’da Türki-
1935’te Türk Tarih Kurumu’na çevrildi. kendilerine tahsis edilir. ye Büyük Millet Meclisi’nin V. dönem
Bakanlar Kurulu’nun 21.X.1940 Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yük- 2. yasama yılının açılış konuşmasında
gün ve 2/14556 sayılı kararnamesi- sek Kurumunun; kuruluşu, organları, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
yle kamu yararına çalışan çalışma usulleri ve özlük işleri ile Kurumu’nun geleceği ile ilgili dilekleri-
dernekler arasına alınan kuruluşuna dâhil kurumlar üzerindeki ni şu sözlerle dile getirmişti:
Türk Tarih Kurumu, yetkileri kanunla düzenlenir. Başlarında değerli Eğitim
11.VIII.1983 gün ve Atatürk, yaşamının son gün- Bakanımız bulunan, Türk Tarih Kuru-
2876 sayılı yasa ile T.C. lerine dek Kurum’un çalışmalarına mu ile Türk Dil Kurumunun her gün
Atatürk Kültür, Dil ve Tar- kendisi önderlik etmiş, çalışma planını yeni gerçek ufuklar açan, ciddî ve
ih Yüksek Kuru-mu’na kendisi çizmiştir. Türk ve Türkiye tar- aralıksız çalışmalarını övgü ile anmak
bağlı bir kuruluş ihini aydınlatacak araştırmacılara yol isterim. Bu iki ulusal kurumun, tarihi-
durumuna ge- gösterici nitelikte aşağıdaki direktifle- mizin ve dilimizin, karanlıklar içinde
ti-rilmiştir. ri vermiştir: unutulmuş derinliklerini, dünya kül-
Anayasanın “… Tarih yazmak, tarih yap- türünde başlangıcı temsil ettiklerini,
Atatürk mak kadar mühimdir, yazan yapana kabul edilebilir bilimsel belgelerle or-
Kü l t ü r, sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat taya koydukça, yalnız Türk ulusunun
Dil ve insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve
Ta r i h “Biz daima hakikat arayan ve onu uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev
Yük- buldukça ve bulduğumuza kani old- yapmakta olduklarını güvenle söyleye-
s e k ukça ifadeye cüret gösteren adamlar bilirim. (Alkışlar) Tarih Kurumunun
K u - olmalıyız.” Alacahöyük’te yaptığı kazılar sonu-
rumu Atatürk’ün Türk Tarih Kurumu’na cunda, ortaya çıkardığı beş bin beş
ile ilgili ve çalışmalarına verdiği önem, 5 Eylül yüz yıllık maddî Türk tarih belgeleri,
maddesiise 1938′de düzenlediği vasiyetnames- dünya kültür tarihinin yeni baştan in-
şöyledir: inde parasal varlığından Kurum için de celenmesini ve derinleştirilmesini
Madde bir pay ayırmasıyla kanıtlanmıştır. Türk gerektirecektir. Birçok Avrupalı bilim
134. – Tarih Kurumu’nun ana geliri, bu vasi- adamının katılması ile toplanan son
Atatürkçü yet nameye uygun olarak, Atatürk’ün Dil Kurultayının aydınlık sonuçlarını
düşünceyi, İş Bankası ’ndaki hisse senetlerinden görmekle çok mutluyum. Bu ulu-
Atatürk ilke ve oluşmaktadır. sal kurumların az zaman içinde ulusal
inkılâplarını, akademilere dönüşmesini dilerim.
Türk kültürünü, ATATÜRK ‘ÜN TÜRK TARİH Bunun için, çalışkan tarih, dil ve bil-
Türk tarihini ve im adamlarımızın, bilim dünyasınca
KURUMU HAKKINDA
Türk dilini bilimsel tanınacak orijinal eserlerini görmekle
yoldan araştırmak, SÖYLEDİĞİ SÖZLER mutlu olmanızı dilerim.
tanıtmak ve yay- 1 Kasım 1934 1 Kasım 1937
mak amacıyla; Kültür işlerimiz üzerine, ulusça Türk Tarih ve Dil Kurumlarının,
Atatürk’ün manevî gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz, bu Türk Millî varlığını aydınlatan çok
himayelerinde, işlerin başında da Türk tarihini, doğru kıymetli ve önemli birer ilim Kurumu
Cumhurbaşk anının temelleri üstünde kurmak, öz Türk di- mahiyetini aldığını görmek hepimizi
gözetim ve desteğinde, line, değeri olan genişliği vermek sevindirici bir hâdisedir. Tarih Kuru-
Başbakanlığa bağlı; için candan çalışmakta olduğumuzu mu; yaptığı kongre, kurduğu sergi, yurt
Atatürk Araştırma söylemeliyim. bu çalışmaların göz içindeki hafirler, ortaya çıkardığı es-
Merkezi, Türk Dil Ku- kamaştırıcı verimlere erişeceğine erler, şimdiden bütün ilim dünyasına
rumu, Türk Tarih şimdiden inanabiliriz. kültürel vazifesini ifaya başlamış bu-
Kurumu ve Atatürk Kül- 1 Kasım 1935 lunuyor.
tür Merkezinden oluşan, Kültür kınavımızı, yeni ve modern
kamu tüzelkişiliğine sahip esaslara göre teşkilâtlandırmaya dur-
“Atatürk Kültür, Dil ve Tarih madan devam ediyoruz. Türk Tarih ve

2 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
VASİYETNAME

‘’Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık


kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.’’
Mustafa Kemal Atatürk

Türk Tarih
Kurumu’nu
Tanıyalım
Türk Tarih Kurumu, ülkemizde Başkanvekilleri Yusuf Akçura ve hisselerinin gelirinin yarısını Türk
bizzat Atatürk’ün direktifleriyle kuru- Samih Rıfat, Genel Sekreter Dr. Reşit Tarih Kurumu’na bağışlamasından
lan kurumların başında gelmektedir. Galip, Üyeler: Âfet İnan, İsmail Hakkı anlaşılmaktadır. Nitekim Atatürk’ten
Atatürk, özellikle Avrupa devletlerinin Uzunçarşılı, Hâmid Zübeyir Koşay, sonra gelen bütün Cumhurbaşkanları
ders kitaplarında yer alan Türklerin Halil Edhem, Ragıb Hulûsi, Reşid da bir gelenek olarak Kurum’un ko-
ikinci sınıf bir millet oldukları (secon- Safvet Atabinen, Zâkir Kadîrî, ruyucu başkanları olmuştur. 25 Mayıs
daire) iddialarına ve “barbar” deyimi Sadri Maksudi Arsal, Mesaroş (An- 1940’ta İçişleri Bakanlığı’nca onayla-
kullanılarak bir istilacı kavim şeklinde kara Etnografya Müzesi uzmanı), nan yeni cemiyetler kanununa göre
gösterilmelerine karşılık, bunun Mükrimin Halil Yinanç, Vâsıf Çınar ve yeniden düzenlenen tüzüğünün 2.
böyle olmadığını ve cihan tarihinde Yusuf Ziya Özer’den teşekkül etmiştir. maddesinde, Kurum’un Reisicumhur
en eski çağlardan beri hakiki yer- Bu heyet, “Türk Tarihinin Ana İsmet İnönü’nün yüksek himayeleri
inin ne olduğunun ve medeniyete Hatları” adıyla yaptığı ilk çalışmayı altında bulunduğu hükmü yer almış,
ne gibi hizmetlerinin bulunduğunun yayımlamıştır. 3. maddesinde de, “Maarif Vekili bu
araştırılması gerektiğine inan- Böylece temeli atılan Türk Tar- Kurum’un fahrî reisidir” denilmiştir.
maktaydı. ih Kurumu, 29 Mart 1931 tarihinde Kurum, Bakanlar Kurulu’nun 21 Ekim
İşte bu sebeple, 28 Nisan 1930 tar- Türk Ocakları’nın VII. Kurultayı’nda 1940 tarih ve 2/14556 sayılı kara-
ihinde, Atatürk’ün de bizzat katıldığı kapatılma kararı alınınca, bu defa 12 rnamesiyle “Kamu Yararına Çalışan
Türk Ocakları’nın VI. Kurultayı’nın Nisan 1931’de “Türk Tarihi Tedkik Ce- Dernekler” arasına alınmıştır. Türk Tar-
son oturumunda, O’nun direktifle- miyeti” adı ile yeniden teşkilatlanmış ih Kurumu, tüzelkişiliğe sahip olarak,
riyle, Âfet İnan tarafından 40 imzalı ve 1930’daki ilkeler temel alınarak faa- 7 Kasım 1982’de kabul edilen Türkiye
bir önerge sunulmuş ve “Türk tarih liyetlerine devam etmiştir. Kurumun Cumhuriyeti Anayasası’nın 134. mad-
ve medeniyetini ilmî surette tedkik adı 1935 yılında “Türk Tarihi Araştırma desi ile kurulan Atatürk Kültür, Dil ve
etmek için hususi ve daimî bir heye- Kurumu” olarak değiştirilmiş, daha Tarih Yüksek Kurumu bünyesine da-
tin teşkiline karar verilmesini ve bu sonra ise “Türk Tarih Kurumu”na hil edilmiştir. Türk Tarih Kurumu bu
heyetin azasını seçmek salahiyetinin çevrilmiştir. dönemden itibaren de ilk kuruluş
Merkez heyetine bırakılmasını teklif Kurum bu dönem içerisinde dört amaçları doğrultusunda çalışmalarına
ederiz” denilmiştir. ciltlik lise tarih kitaplarını, İsmail Hakkı devam etmiş ve etmektedir.
Aynı gün Kurultay’da yapılan Uzunçarşılı’nın Anadolu Beylikleri’ni,
görüşme sonucunda Türk Ocakları bazı kazı raporlarını, Pîrî Reis’in
Kanunu’na, 84. madde olarak “Merkez “Kitâb-ı Bahriye” ve haritasını basmış,
Heyeti, Türk tarih ve medeniyetini ilmî 1937 yılından itibaren ise, adını bizzat
surette tedkik ve tetebbu eylemek Atatürk’ün koyduğu, BELLETEN yayın
vazifesiyle mükellef olmak üzere bir hayatına başlamıştır.
Türk Tarih heyeti teşkil eder” şeklinde Atatürk, hayatının son dönem-
bir madde eklenmiştir. Bu karar çer- lerine kadar Kurumun çalışmalarıyla
çevesinde 16 üyeden oluşan bir “Türk yakından ilgilenmiş, birçok defa
Tarihi Tedkik Heyeti” teşkil edilmiş, çalışma planını kendisi tesbit etmiş
heyet ilk toplantısını 4 Haziran 1930 ve birçok toplantıya bizzat katılmıştır.
tarihinde yapmış, Yönetim Kuru- O’nun bu Kurum’a ve tarihe verdiği
lu ve diğer üyeleri seçmiştir. Yönetim önem, 5 Eylül 1938’de düzenlediği
Kurulu: Başkan Tevfik Bıyıklıoğlu, vasiyetnâme ile, İş Bankası’ndaki
RÖPORTAJ

Sazın üç teli gibi; öğrenci, öğretmen, veli kavramları da


uyum içinde çalışırsa öğrenci düzenli ve başarılı olur.

Milli Eğitim Müdürü İle Röportaj


Öncelikle öğretmeniniz şahsında sizi tebrik ederim. Öğret- viyesi ayrı olan üç bölgemiz oldu. Somut örnek verirsek; bir okulu-
menler öncelik etmezse öğrenciler tek başına yolunu bulamaz, muzda sınıf mevcudu yetmişken diğer bir sınıfta yirmiydi. Bu bü-
aydınlığa kavuşamaz. Siz şanslısınız Yunus Bey gibi gayretli, is- yük bir uçurum. İlçenin kuruluşunda bütün okulları gezdik. Durum
tekli bir hocamız var. Bu tür faaliyetlerle kişinin topluma kazandı- tespitinde bulunduk. Kaymakamla, belediye başkanıyla ve il mil-
rılması ve başarı kazanmasının yanında öğrenim hayatında ve ki- li eğitim müdürlüğüyle görüştük ve bazı kararlar aldık. Bu karar-
şilik gelişiminde çok önemlidir. Başarılı olmanız, hayatta daha a- lar neticesinde acil okul yapılması gereken yerlere okullar yapıldı.
tak ve verimli olmanızı sağlar. Bu sebeple sizleri kutluyorum ve Gecekondu bölgesinde okul ve öğretmen açığımız fazla. Bu ko-
başarılarınızın devamını diliyorum. Şimdi sormak istediğiniz so- nuda yetkili yerlerle sürekli temas kuruyoruz ve onları bilgilendiri-
rular varsa başlayabiliriz. yoruz. Öğretmen tayin edemiyorsak üniversite mezunu ücretli öğ-
retmenleri göreve getiriyoruz.
Ozan DOLAŞ: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Doğum yerim Kars-Sarıkamış. Meslek hayatımın yarısına Semih İMAN: Sizin okuduğunuz eğitim dönemiyle şimdi-
yakın bir kısmını çeşitli ilköğretim okullarında, liselerde edebiyat- ki eğitim dönemi arasındaki farklar nelerdir?
Türkçe öğretmenliğiyle geçirdim. Bir sürede okul müdürlüğü yap- Biz sizden şanssız bir dönem yaşadık. Eğitim imkânları çok
tım. 2008’den beri Başakşehir ilçe milli eğitim müdürlüğü görevini kısıtlı, ülke yoksul, hayat standartları bugüne göre çok gerideydi.
yönetiyorum. Meslek hayatımın toplamında 26 yıllık hizmetim var. Bu durum içinde sorumluluk sahibi bireyler çok çalışarak önemli
Öğretmenliği hep severek hep istekle, zevkle ve ilk günkü heye- yerlere gelebildi. Bugün ise Türkiye’de okul standartları çok yük-
canla yaptım. Şimdiki mesleğim biraz farklı. Bir ilçenin eğitim yö- sek. Tek sorunumuz var; teknoloji ölçüsünde kullanılmıyor. Birçok
netimi. Bu görevimi de öğretmenlik yıllarımda ki gibi aynı hislerle arkadaşımız bu teknolojik araçlar önünde çok vakit harcıyor. U-
yürütüyorum. Ama bu görevimi öğretmen olduğumu unutmadan, nutmayın ki her şey ölçüsünde kullanıldığı zaman yararlıdır. Siz-
asli kimliğimi kaybetmeden yürütüyorum. lere tavsiyem şimdiden önünüze bir hedef koymanız ve bu he-
def doğrultusunda yürümeye başlayın. Soruyu biraz fazla geniş-
Kübra UZUN: Göreve geldiğinizden beri yaptığınız deği- lettim galiba.
şiklikler ve geleceğe yönelik planlarınız nelerdir?
Göreve ilk geldiğimde Başakşehir ilçesinde çok büyük bir o- Simla ATALAR: Eğitim alanında gördü-
kul açığı vardı. Üç ilçeden üç bölge Başakşehir’e aktarılmıştı. Üç ğünüz eksiklikler var mı?
farklı yapıda, üç farklı sosyal yapısı olan, veli, öğrenci ve okul se- Eksiklerimiz; hala gelişmiş ülkeler düzeyin-
de eğitim veremeyişimiz, nüfus yoğunluna göre
derslik ve okul sayımız olmaması ve öğretmen

4 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
RÖPORTAJ

Başakşehir İstanbul
genelinde gerek
SBS gerekse ÖSS
sınavında otuzdo-
kuz ilçe arasında
ilk altıya girdi.
sayımızın öğrenci sayımızdan az olmasıdır. Bu eksiklikler gideril- konuşlandırdık. Planlarımızı buna göre yapıyoruz. Yaptığımız bu
diği zaman eminim ki eğitim düzeyimiz gelişmiş ülkelerin düzeyi- planlarda rakamlarla öncelikli hedeflerimizi belirliyoruz. Başakşe-
ne çıkacaktır. hir bu yönüyle iyi bir konumda. Şuanda ilk altıda olmak yeni ku-
rulan bir ilçe için çok iyi. Yani diğer ilçelerin yüzlerce yıldır var ol-
Ozan DOLAŞ: Öğretmen öğrenci veli arasındaki ilişkiyi duğunu düşünürsek. Bundan sonrası eminim ki çok daha iyi o-
nasıl değerlendiriyorsunuz? lacaktır.
Devir artık değişti. Anne baba çocuğunu dinliyor. Onun hayal-
lerini, duygularını öğreniyor. Artık öğretmen merkezli eğitim orta- Ozan DOLAŞ: Okullarda yapılan sosyal etkinlikler çok az.
dan kalktı. Öğrencinin derse katılımı sağlanıyor. Öğretmende bu Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir ?
katılımdan çıkarttığı sonuçlarla öğrencinin eksiklerini tamamlıyor. Okullar geçmiş dönemlerde sadece sınıf olarak düşünülmüş.
Eskiden öğretmen ne derse annede baba da öğrenci de ona u- Yeni projelerde okulun bundan ibaret olmadığının, sosyal ve spor
yardı. Şimdiyse öğretmen öğrenciye destek olup onun önünü açı- alanlarının kurulması, çok amaçlı salonların bulunması gerekliliği-
yor. Eğer ki sazın üç teli gibi öğrenci öğretmen veli kavramları da nin farkına varıldı. Artık okul projelerine bunlarda katılıyor. Eksik-
uyum içinde çalışırsa öğrenci düzenli ve başarılı olur. ler giderilmeye çalışılıyor. Gençler enerjilerini sporla harcayamaz-
sa kültürel faaliyetlerle kendi gelişimlerini tamamlayamazsa bir i-
Kübra UZUN: Eğitimde kullanılan materyaller biz öğren- şe yaramazlar. Bu alanların açılması ve uygulanması konusunda
cilere yetersiz geliyor. Bu konuyla ilgili düşünceleriniz neler- bakanlıkla çalışıyor müdürlere direktifler veriyoruz. Okul müdürle-
dir? ri, okul aile birlikleri ve çeşitli kurumlarla bazı boş alanları bu ko-
Başakşehir bölgesinde bir tane lisenin olması büyük bir şans- nuda işe yarayacak yapılar ile genişletiyoruz.
sızlık. Mevcut öğrenci sayısı iki bine yaklaşmış. İki bin kişiyi de bir
çatı altında tutmak zordur. Bu aşırı okul nüfusu kullanılan mater- Kübra UZUN: Okul dergimiz hakkında ne düşünüyorsu-
yal ve başarıyı olumsuz yönde etkiliyor. İkinci bir okul, daha dü- nuz? Olmasını istediğiniz konu ya da sayfalar var mı?
şük nüfuslu derslikler daha iyi araç gereç ve donanımı için ola- Dergi gerçekten çok başarılı. Emek harcanmış, öğrenci ön
nak sağlar. planda. Tarih konularına ağırlık verilmiş, ÖSS’ye yönelik bilgiler
verilmiş. Sırf dergi çıkarttık demek için değil gerçekten okunma-
Semih İMAN: Geçtiğimiz günlerde okul üniformalarının sı için yapılmış. Konular çok doyurucu ama özellikle onikinci sı-
kaldırılıp serbest kıyafet uygulamasının getirileceği söylen- nıf öğrencileri ve sizler için meslek tanıtımı da yapılmalı bence.
mişti. Bu konudaki gelişmeler nelerdir?
Bu konuda bakanlığın özel bir planlaması vardı. Ama teks- Semih İMAN: Yunus Hocamız 1 Haziran tarihini ‘’ Gün Ba-
til sektörünün zarara uğraması ve bu sektördeki işsizlik nedeniy- şakşehir Lisesi Günü ‘’ adıyla geleneksel hale gelecek bir
le bakanlıktan bu projenin ertelenmesi rica edildi. Bir çalışma ya- program düşünüyor. Bu konuda sizlerin ne gibi düşünce ve
pıldı. Ancak daha yönetmelik çıkmadı. Benim bu konudaki kişisel katkıları olur?
kanaatim; ahlak kuralları çerçevesinde gerçekleştiği takdirde bu Yunus Bey gibi bir öğretmene sahip olduğunuz için gerçek-
çalışmanın yürürlüğe girmesidir. Yani serbest kıyafet çalışması- ten çok şanslısınız. Bu projeye tabii ki yardımcı oluruz ama daha
nın uygulanması taraftarıyım. kâğıt üzerinde bir şey yok. Yunus Bey çalışmalarını tamamlar bi-
ze bir sunum yapar. Şimdiden bu konuda yorum yapmak yanlış o-
Başakşehir İstanbul genelinde gerek SBS gerekse ÖSS sına- labilir. Biz söz verdik mi tutarız.
vında otuzdokuz ilçe arasında ilk altıya girdi.
Simla ATALAR: Son olarak öğrencilere tavsiyeleriniz ne-
Simla ATALAR: Başakşehir’in eğitim alanındaki önemi lerdir?
nedir? Kendinize bir hedef koyun ve o hedefe ulaşmak için istekli ve
Başakşehir İstanbul genelinde gerek SBS gerekse ÖSS sına- gayretli olun. Bu zaman da çalışmak gerçekten çok zor. Zorlu bir
vında otuzdokuz ilçe arasında ilk altıya girdi. Eğitim kalitesi çok i- dönemdesiniz ve rakipleriniz çok güçlü. Bu sorunların farkına va-
yi. Genel ortalamamız yüksek hedefimizde İstanbul’da ilk beşe rıp emek vererek çalışırsanız ileride rahat edersiniz. Zamanınızı
girmek. Bu hedefe ulaşmak için bütün çalışmalarımızı bu yöne boşa harcamayın.

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
5
Milli Şairimiz

Arnavut asıllı Türk olan Cumhuriyet Dönemi şairi, düşünür, veteriner, öğretmen, vaiz,
hafız, Kur’an mütercimi, yüzücü, milletvekili.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal marşı olan İstiklâl Marşı’nın güftekârıdır. “Vatan şairi”
ve “milli şair” unvanları ile anılır. Çanakkale Destanı ve Bülbül en önemli eserlerinden-
dir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil’ür-
Reşad ) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili ola-
rak TBMM’de yer almış,İstiklal Madalyası sahibi bir vatanseverdir. Mehmet Âkif, son yıl-
larını Mısır’da Türkçe dersleri vererek ve Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesi konuları ile uğ-
raşarak geçirdi. Çevirdiği nüshayı yaktığı söylenir.

Mehmet Akif Ersoy


(28 ARALIK 1873-27 ARALIK 1936)

Yaşamı kişi, dönemin “hürriyet-


perver” aydınlarından
Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının birisi olan Türkçe öğ-
aralık ayında İstanbul’da, Fatih ilçe- retmeni Hersekli Hoca
sinin Sarıgüzel semtinde dünyaya Kadri Efendi idi.
geldi. Nüfusa kaydı, babasının do- Rüştiyeyi bitir-
ğumundan sonra imamlık yaptığı ve dikten sonra anne-
Âkif’in ilk çocukluk yıllarını geçirdi- si medrese öğreni-
ği Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde mi görmesini istiyor-
yapıldığı için nüfüs kağıdında doğum du ancak babası-
yeri Bayramiç olarak görünür[2]. An- nın desteği sonucu
nesi Buhara’dan Anadolu’ya geçmiş 1885’te dönemin göz-
bir ailenin kızı olan Emine Şerif Ha- de okullarından Mülki-
nım; babası ise Kosova’nın İpek ken- ye İdadisi’ne kaydoldu.
ti doğumlu, Fatih Camii medrese ho- 1888’de okulun yüksek
calarından Mehmet Tahir Efendi’dir. kısmına devam etmek-
Mehmet Tahir Efendi, ona doğum ta- te iken babasını kaybet-
rihini belirten “Ragif” adını verdi. Ba- mesi ve ertesi yıl büyük Fa-
bası vefatına kadar Ragif adını kullan- tih yangınında evlerinin yan-
sa da bu isim yaygın olmadığı için ar- ması aileyi yoksulluğa düşür-
kadaşları ve annesi ona “Âkif” ismiy- dü. Babasının öğrencisi Mus-
le seslendi, zamanla bu ismi benim- tafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük
sedi[3]. Çocukluğunun büyük bölümü bir ev yaptı, aile bu eve yerleşti. Ar-
annesinin Fatih Sarıgüzel’deki evin- tık bir an önce meslek sahibi olmak
de geçti. Kendisinden küçük, Nuriye ve yatılı okulda okumak isteyen Meh-
adında bir kız kardeşi vardır. met Âkif, Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O -le bitirdi.
yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteri- Mezuniyetinden sonra Mehmet
ner yüksekokulu olan Ziraat ve Bay- Âkif, Fransızcası’nı geliştirdi. 6 ay
Öğrenim Yılları tar Mektebi’ne (Tarım ve Veterinerlik içinde Kur-an’ı ezberleyerek hafız.
İlköğrenimine Fatih’te halkalı bay- Okulu) kayıt oldu. Hazine-i Fünun Dergisinde 1893 ve
tar mektebinde o zamanların âdeti ge- Dört yıllık bir okul olan Baytar 1894’te birer gazeli, 1895’te ise Mek-
reği 4 yıl, 4 ay, 4 günlükken başladı. Mektebi’nde bakteriyoloji öğretme- tep Mecmuası’nda “Kur-an’a Hitab”,
2 yıl sonra iptidai(ilkokul) bölümüne ni Rıfat Hüsamettin Paşa pozitif bilim adlı şiiri yayınlandı, memuriyet haya-
geçti ve babasından Arapça öğren- sevgisi kazanmasında etkili oldu[5]. tına başladı.
meye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Okul yıllarında spora büyük ilgi gös-
Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). terdi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman
Bir yandan da Fatih Camii’nde Fars- Pehlivan’dan güreş öğrendi; başta gü- Memurluk Hayatı
ça derslerini takip etti. Dil derslerine reş ve yüzücülük olmak üzere uzun Okulu bitirdikten hemen sonra Zi-
büyük ilgi duyan Mehmet Âkif, rüşti- yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışla- raat Bakanlığı’nda memur olan Meh-
yedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arap- rına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son met Âkif, memuriyet hayatını 1893–
ça, Farsça ve Fransızcada hep birinci iki yılında yoğunlaştı. Mektebin bay- 1913 yılları arasında sürdürdü. Ba-
oldu. Bu okulda onu en çok etkileyen tarlık bölümünü 1893 yılında birincilik kanlıktaki ilk görevi veteriner müfet-

6 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
Milli Şairimiz

tiş yardımcılığı idi. Görev merkezi İs- 1910 yılında gerçekleşen Arna-
tanbul idi ancak memuriyetinin ilk dört vutluk İsyanı onu çok üzmüş ve arka-
Dâr-ül Hikmet-il
yılında teftiş için Rumeli, Anadolu, Ar- sından gelecek kötü olayları sezmiş- İslâmiye Cemiyeti
navutluk ve Arabistan’da bulundu. Bu ti. Balkanlar’da artan düşmanlık duy- Lübnan’da yaşayan Mekke Emi-
sayede halkla yakın temas halinde gularını ve doğabilecek isyanları önle- ri Şerif Ali Haydar Paşa’nın dave-
olma imkânı buldu. Bir seyahati sıra- mek için bir şeyler yapma arzusu duy- ti ile 1918’de bu ülkeye giden Âkif,
sında babasının doğum yeri olan İpek du ancak Balkan Savaşı ile hüsrana Lübnan’da iken Şeyhülislamlığa bağ-
Kasabası’na gidip amcalarıyla tanış- uğradı. 1914’ün başında iki aylık bir lı Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye Cemiyeti
tı. 1898 yılında Tophane-i Âmire vez- seyahate çıkarak Mısır ve Medine’de başkâtipliğine atandı. Ahmet Cevdet,
nedarı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet bulundu. Mısır seyahati hatıralarını Mustafa Sabri, Bediüzzaman Said
Hanım’la evlendi; bu evlilikten Cemi- “El Uksur’da” adlı şiirinde anlattı. Nursi gibi isimlerin kurduğu ve Os-
le, Feride, Suadi, İbrahim Naim, Emin, 1913’te kurulan Müdafaa-i Milli- manlı Devleti ile diğer İslam ülkelerin-
Tahir adlı çocukları dünyaya geldi. ye Cemiyeti’nin halkı edebiyat yoluyla de çıkacak dini meseleleri halletmek,
Mehmet Âkif, edebiyata olan il- aydınlatma amacı güden neşriyat şu- İslam aleyhindeki gelişmelere yanıt
gisini şiir yazarak ve edebiyat öğret- besinde Recaizade Ekrem,Abdülhak vermek amacıyla kurulan bu örgüt-
menliği yaparak sürdürdü. Resimli te çalışırken bir yandan da Said Ha-
Hamid, Süleyman Nazif, Cenap Şa-
Gazete’de Servet-i Fünun Dergisi’nde lim Paşa’nın “İslamlaşmak” adlı eseri-
habettin ile beraber çalıştı. 2 Şubat
şiirleri ve yazıları yayımlandı. ni Fransızcadan Türkçeye çevirdi.
1913 günü Bayezid Camisi kürsüsün-
İstanbul’da bulunduğu sırada bakan- Bu dönemde Anadolu toprakla-
de, 7 Şubat 1913 günü Fatih kürsü-
lıktaki görevinin yanı sıra önce Halka- rı işgale uğramış; Türk halkı Kurtuluş
sünde konuşarak halkı vatanı savun-
lı Ziraat ve Baytar Mektebi ‘n de kom- Savaşı ‘nı başlatarak direnişe geçmiş-
pozisyon (kitabet-i resmiye), sonra maya çağırdı.
ti. Bu harekete katılmak isteyen Âkif,
Çiftçilik Makinist Mektebi’nde (1907) Balıkesir’e giderek 6 Şubat 1920 günü
Türkçe dersleri vermek üzere öğret- Teşkilât-ı Mahsusa Zağnos Paşa Camii’nde çok heyecan-
men olarak atandı. Balkan Savaşı’ndan sonra, ilk
lı bir hutbe verdi. Halkın beklenme-
olarak Umur-i Baytariye görevin-
dik ilgisi karşısında daha birçok yer-
den (1913), sonra yayınlarının hü-
de hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve
II. Meşrutiyet kümetle uygun düşmemesi nede-
İstanbul’a döndü. Bu arada Sebilür-
II. Meşrutiyet ilan edildiğinde Meh- niyle aldığı ikaz üzerine Darülfü-
reşad idarehanesi, Millî Mücadele’ye
met Âkif, Umur-ı Baytariye Dairesi nun müderrisliği görevinden (1914) katılmak için Anadolu’ya geçmiş olan-
Müdür Muavini idi. Meşrutiyet’in ila- ayrıldı. Yalnızca Halkalı Ziraat ve larla İstanbul’daki yakınlarının gizli
nından 10 gün sonra arkadaşı rasat- Baytar Mektebi’ndeki görevine de- haberleşme merkezi hâline gelmişti.
hane müdürü Fatin Hoca onu, on bir vam etti. Harbiye Nezareti’ne bağ- Âkif, Kurtuluş Savaşı’nı destekleme-
arkadaşı ile birlikte İttihat ve Terakki lı Teşkilat-ı Mahsusa’dan gelen tek- si nedeniyle 1920’de Dâr ül-Hikmet
Cemiyeti’ne üye yaptı. Ancak Mehmet lif üzerine İslam birliği kurma gaye- il-İslâmiye Cemiyeti’ndeki görevlerin-
Âkif, üyeliğe girerken edilen yeminde si güden Almanya’ya (Berlin’e) Tu- den azledildi.
yer alan “Cemiyetin bütün emirlerine, nuslu Şeyh Salih Şerif ile birlikte gitti.
kayıtsız şartsız itaat edeceğim” cüm- (1914). İngilizlerle birlikte Osmanlı’ya
lesinde geçen “kayıtsız şartsız” ifade-
karşı savaşırken Almanlara esir düş- Millî Mücadele’ye
sine karşı çıkmış, “sadece iyi ve doğ-
müş Müslümanların kampların- Katılması
ru olanlarına’” şeklinde yemini değiş-
da incelemelerde bulundu ve farkın- Mehmet Akif Ersoy Müze Evi,
tirtmişti. Cemiyetin Şehzadebaşı İlmi-
da olmadan Osmanlı’ya karşı sava- Mehmet Akif Ersoy’un Kurtuluş Sava-
ye Mahfelinde Arap Edebiyatı dersle-
şan bu Müslüman esirleri aydınlat- şı yıllarında Ankara’da ikamet ettiği ve
ri veren Âkif, Kasım 1908’de, Umur-i
Baytariye Müdür Muavinliği görevini maya çalıştı. Fransız ordusundaki İstiklâl Marşı başta olmak üzere çok
sürdürürken Darülfünun’da Edebiyat-i Müslümanlara yönelik yazdığı Arap- sayıda şiirini yazdığı müzeye dönüş-
Osmaniye dersleri vermeye başladı. ça beyannameler cephelere uçak- türülmüş Ankara evidir.
II. Meşrutiyet’in Âkif’in hayatında lardan atıldı. Almanya’da iken yazdı- İstanbul’da rahat hareket etme
en büyük etkisi, meşrutiyetle birlikte ğı Berlin Hatıraları adlı şiirini dönünce olanağı kalmayan Mehmet Âkif, gö-
yayın dünyasına adım atması olmuş- Sebilürreşad’da yayınladı. revinden azledilmeden az önce oğlu
tu. Daha önce bazı şiirleri ve yazıla- İstanbul’a döndükten sonra 1916 Emin’i yanına alarak Anadolu’ya geç-
rı bir kaç gazetede yayımladıysa da başlarında Teşkilat-ı Mahsusa tara- ti. Sebil’ür-Reşad’ı Ankara’da çıkar-
eser yayımlamaya uzun süredir ara fından Arabistan’a gönderildi. Görevi, ması için Mustafa Kemâl Paşa’dan
vermişti. Meşrutiyetin ilanından son- bu topraklardaki Arapları Osmanlı’ya davet gelmişti. TBMM’nin açılışı-
ra, ilk sayısı 27 Ağustos 1908’de ya- karşı kışkırtan İngiliz propaganda- nın ertesi günü olan 24 Nisan 1920
yımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin sı ile mücadele etmek için “karşı pro- günüAnkara’ya vardı. Millî mücade-
başyazarı oldu. İlk sayıda Fatih Camii paganda” yapmaktı. Mehmet Âkif, leye şair, hatip, seyyah, gazeteci, si-
şiiri yayımlandı. Ebül’ula Mardin ayrıl- Berlin’deyken heyecanla Çanakkale yasetçi olarak katıldı. Ankara’ya varı-
dıktan sonra dergi, 8 Mart 1912’den Savaşı ile ilgili haberleri takip etmişti. şından bir süre sonra ailesini de yanı-
itibaren Sebil’ür-Reşad adıyla çık- On dört ay süren savaşın zaferle so- na aldırdı.
maya devam etti. Âkif’in hemen he- nuçlandığı haberini Arabistan’da iken Ankara’ya geldiği günlerde, Mus-
men bütün şiir ve yazıları bu iki dergi- aldı. Bu haber karşısında büyük coş- tafa Kemâl Paşa Konya vali vekiline
de yayımlandı. Gerek dergilerdeki ya- ku duydu ve Çanakkale Destanı’nı ka- telgraf göndererek Âkif’inBurdur mil-
zılarında, gerekse İstanbul camilerin- leme aldı. Arabistan dönüşünde iki ay letvekili seçilmesini sağlamasını is-
de verdiği vaazlarda Mısırlı bilgin Mu- Lübnan’da kalan Mehmet Âkif, “Necid temişti. Haziran ayında Burdur’dan,
hammed Abduh’un etkisiyle benim- Çölleri’nden Medine’ye” şiirinde bu Temmuz ayında ise Biga’dan mebus
sediği İslam Birliği görüşünü yayma- seyahatini anlattı... seçildiği haberi meclise ulaştı. Âkif,
ya çalıştı. Burdur mebusluğunu tercih etti. Böy-
lece 1920-23 yılları arasında vekil ola-

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
7
Milli Şairimiz

HAZIRCEVAPLIĞI
Üstad çok hazırcevaptı. Çok söylemezdi. Fakat sırası gelince de söyleme-
mezlik etmezdi. Söylediğinizin hemen cevabını alırdınız. Ya kısa birkaç ke-
limelik cevap verir, yahud “Fıkra gelsin mi?” der, bir fıkra anlatırdı. Fıkraları
o kadar yerli yerinde, o kadar güzel anlatırdı ki meclisdekilerin hepsi dikkat
kesilerek dinlerlerdi.

ları etkilenmesinden korkan lendirilen Mehmet Âkif, 1923 yılın-


Rusya, gazetenin ülkeye gi- da Ankara’dan İstanbul’a döndü. Ab-
rişini yasakladı. bas Halim Paşa’nın daveti üzerine
1921’de Ankara’da Ta- kışı geçirmek için Mısır’a gitti. Gitme-
ceddin Dergâhı’na yerleşen den önce Kur’an’ı Türkçeye tercüme
Mehmet Âkif, Burdur millet- etmek için Diyanet İşleri ile anlaşma
vekili olarak meclisteki gö- imzaladı. Kendisine teklif edilen bu
revine devam etmektey- görevi başlangıçta reddetmişti çünkü
di. O dönemde Yunanlıla- kendi eserlerini yazmak, milli müca-
rın Ankara’ya ilerleyişi kar- dele destanını yaratmak istiyordu an-
şısında meclisi Kayseri’ye cak bu çeviriyi yapabilecek tek adam
taşımak için hazırlık var- olarak görüldüğünden kabul etmesi
dı. Bunun bir dağılmaya yol için çok yoğun ısrar vardı ve kabul et-
açacağını düşünen Mehmet mek zorunda kaldı. Bir kaç sene yaz-
Âkif, Ankara’da kalınmasını, ları İstanbul’da, kışları Mısır’da geçir-
Sakarya’da yeni bir savun- di. (Türkiye’de gerçekleşen devrimle-
ma hattı kurulmasını önerdi; ri kendi inançlarına ve ülküsüne aykı-
teklifi tartışılıp kabul edildi. rı gördüğü söylentileri vardır.) 1926 kı-
şından sonra Mısır’dan dönmedi. Ka-
hire yakınlarındaki Hilvan’a yerleş-
ti. Burada adeta inzivaya çekilerek
İstiklâl Marşı’nı Kur’an tercümesi üzerinde çalışma-
Yazması yı sürdürdü ancak 6-7 sene üzerin-
de çalıştıktan sonra sonuçtan mem-
Osmanlı’da kullanılan nun kalmadı ve bu sorumluluktan kur-
Arap alfabesiyle yazılmış tulmak istedi. Sonunda 1932’de mu-
İstiklal Marşı kaveleyi fesh etti. Diyanet İşleri Baş-
Aynı dönemde Millî Eği- kanlığı hem tercüme hem yorumlama
tim Bakanı Hamdullah Sup- işini Elmalılı Hamdi Efendi’ye verdi.
rak I. TBMM’de yer aldı. Meclis kayıt- hi Bey’in ricası üzerine ulu- Âkif, kendi yazdıklarını dostu Yozgatlı
larında adı “Burdur milletvekili ve İs- sal marş yarışmasına katılmaya ka- İhsan’a teslim etti ve ölür de gelmezse
lam şairi” olarak geçmektedir. rar verdi. Konulan 500liralık ödül ne- yakmasını nasihat etti. Mehmet Âkif,
Ankara’ya varır varmaz ona veri- deniyle başlangıçta katılmayı reddet- Mısır yıllarında Kuran çevirisinin yanı
len ilk görev, Konya Ayaklanması’nı tiği bu yarışmaya, o güne kadar gön- sıra Türkçe dersleri vermekle meşgul
önlemek için halka öğütler vermek derilen şiirlerin hiç biri yeterli bulun- olmuştu. Kahire’deki “Câmi-ül Mısriy-
üzere Konya’ya gitmekti, büyük gay- mamıştı ve en güzel şiiri Mehmet
retine rağmen Konya’da kesin bir so- Âkif’in yazacağı kanısı meclis-
nuca ulaşamadı veKastamonu’ya te hâkimdi. Mehmet Âkif’in yarış-
geçti. Halkı düşmana direnişe teş- maya katılmayı kabul etmesi üze-
vik için 1920 yılının Kasım ayında rine kimi şairler şiirlerini yarışma-
Kastamonu’daki Nasrullah Camisi’nde dan çektiler. Şairin orduya ithaf et-
verdiği ateşli vaaz, Diyarbakır’da ba- tiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü
sıldı ve tüm vilayetlere ve cephelere Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i
dağıtıldı. Milliye’de yayımlandı. Hamdul-
Âkif, Anadolu’ya geçerken Eş- lah Suphi Bey tarafından mecliste
ref Edip’e de arkasından gelmesi- okunup ayakta dinlendikten son-
ni söylemişti. Eşref Edip, Sebil’ür- ra 12 Mart 1921 Cumartesi günü
Reşad Dergisi’nin klişesini de alıp saat 17.45’te Ulusal Marş olarak
İstanbul’dan ayrıldı[8]. Son olarak 6 kabul edildi. Âkif, ödül olarak veri-
Mayıs 1921 günü derginin 463. sa- len 500lirayı Hilal-i Ahmer bünye-
yısını yayımlamışlardı. Âkif derginin sinde, kadın ve çocuklara iş öğre-
464-466. sayılarını Eşref Ediple be- ten ve cepheye elbise diken Dar’ül
raber Kastamonu’da yayımladı, 464. Mesai vakfına bağışladı.
sayı o kadar ilgi gördü ki birkaç kere
basılıp Anadolu’ya ve askere dağı-
tıldı. 467. sayıdan itibaren yayıma
Mısır Yılları ve
Ankara’da devam ettiler. Derginin et- Kur’an Tefsiri
kisi o kadar büyüktü ki, yaydığı yoğun
duyguların hâkimiyetindeki Türk halk- İstiklâl Madalyası ile ödül-

8 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
Milli Şairimiz

luluk katıldı. Mezarı iki yıl sonra, üni-


versiteli gençler tarafından yaptırıl-
dı; 1960’ta yol inşaatı nedeniyle kabri
Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildi. Me-
zarlıkta Süleyman Nazif ve arkadaşı
Ahmet Naim Bey’in arasında yatmak-
tadır.

Edebî Hayatı
Mehmet Âkif, şiir yazmaya Baytar
Mektebi’nde öğrenci olduğu yıllarda
başladı. Yayımlanan ilk şiiri Kur’an’a
Hitap başlığını taşır. 1908’den itiba-
ren aruz ölçüsü kullanarak manzum
hikâyeler yazdı. Hikâyelerinde hal-
kın dert ve sıkıntılarını anlattı. Bal-
kan Savaşı yıllarından itibaren des-
tansı şiirler yazmaya başladı. İlk bü-
yük destanı, “Çanakkale Şehitleri’ne“
başlıklı şiiridir. İkinci büyük desta-
nı ise Bursa’nın işgali üzerine yaz-
ye” adlı üniversitede Türk Dili ve Ede- le önce Lübnan’a, sonra Antakya’ya dığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü ola-
biyatı dersleri verdi.(1925-1936) gitti fakat Mısır’a hasta olarak dön- rak da İstiklâl Marşı’nı yazarak İstiklâl
dü. 17 Haziran 1936’da tedavi için Savaşı’nı anlatmıştır. “Sanat sanat
İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tari- içindir” görüşüne karşı çıkan Mehmet
Türkiye’ye Dönüşü ve hinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mı- Âkif, dinî yönü ağırlıkta bir edebiyat
Vefatı sır Apartmanı’nda hayatını kaybet- tarzı benimsemişti. Edebiyat dili ola-
ti. Edirnekapı Mezarlığı’na gömüldü. rak Millî Edebiyat akımına karşı çıktı
Siroz hastalığına tutulunca Cenazesine resmi bir katılım olmadı ve edebiyatta batılılaşma konusunda
hava değişikliği iyi gelir düşüncesiy- ancak büyük bir üniversiteli genç top- Tevfik Fikret ile çatışmıştır.

ÖĞRETMENLERİMİZİN MEHMET AKİF ERSOY HAKKINDA DÜŞÜNCELERİ


MUSTAFA AKPINAR met Akif,ülkenin hemen her meselesi- MUSTAFA AKDAĞ
Matematik Öğretmeni ne zihin yormuş ve çözümler ortaya koy- Fizik Öğretmeni
Mehmet Akif Ersoy 1873-1936 yılla- muştur.Genelde şairliğiyle tanınan mil-
rı arasında yaşamış Meşrutiyet ve Cum- li şairimiz aynı zamanda düşünür,vaiz, Mehmet Akif Ersoy,İstiklal Marşımı-
huriyet devirlerinin en önemli şahsiyetle- veteriner,öğretmen,milletvekili ve İstik- zın şairi olarak bilinen insandır.Bu her-
rinden biridir.Ülkemizin en buhranlı de- lal Marşı şairimizdir.Böyle ciddi memle- kesin bildiği bir yönüdür.Fakat M.Akif
virlerinde doğan ve Cumhuriyet- ket meselelerini ömrüne sığdırmış olan Ersoy’un bilinmeyen bir çok güzel yön-
le yeniden dirilişe şahit bu değerli büyüğümüzü ölümünün 74.yıl leri de vardır.En başta M.Akif bir fi-
olan Meh- dönümünde rahmet ve minnetle anıyo- kir adamıdır.1.Dünya harbi sıralarında
ruz.Mekanı cennet olsun… insanları(Müslümanları)düşmana kar-
şı çarpışma ve mücadele konusunda
BEŞİRE BELEN teşvikleri,şiirleri ve vaazları vardır.Ken-
Türk Dili Ve Edebi- disi aynı zamanda bir Kur’an alimidir.
yatı Öğretmeni İdeallerinden biriside şuydu;gençliğin
mükemmel bir şekilde iman ve irfa-
Düşüncesiyle,ruh nı sağlam bir nesil olarak gelişmesini
uyla,zihniyle,inançlarıy sağlamaktı.Çok mütevazi bir insan ola-
la çelişmeyen bir yaşam rak bilinir.Akif asrının insanlarının çek-
sergileyecek kadar cen- miş olduğu sıkıntıları,üzüntüleri kendi-
gaver savaşçı..Bana göre si yaşıyormuş gibi hisseden bir insan-
“Seyfi Baba’nın”şairi.Ve dı.Kur’an-ı anlayışı bambaşkaydı.Ta-
orda derki: mamlayamadığı bir Kur’an meali olduğu
“Ya hamiyetsiz olsaydım da bilinmektedir.M.Akif Ersoy insan gibi
Ya param olsaydı.” bir insandı.Akif’i seven kadar birçok sev-
Günümüzdeki gençliğin meyen insanın olduğu da söylenmekte-
anlayarak,düşünerek okunma- dir.Ölümünün bu 74.yıl dönümünde rah-
sı gereken bir şiir ve söz.On- metle anıyoruz…
dan alacak çok şey var.
Alabilene… Şuheda ALTIPARMAK-12/B 1215

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
9
Milli Şairimiz

Madem ki: milli marşımızın söz yazarı,


neden kimse hakkında pek bir şey bilmez ?
Kime sorsanız, “Mehmet Akif öğrenmiş ve hep başarılı bir öğ- para ödülü varmış. Onun parada
kimdir? “ Diye: hep aynı cevabı renci olmuştur. Zor bir çocukluk pulda gözü yokmuş, sadece yap-
alırsınız. İstiklal Marşımızın söz geçirmiştir. Genç yaşında baba- tığı sanat ile ilgilenirmiş.
yazarı… sını kaybetmiş,Fatih yangının da İlk olarak dönemin Milli Eği-
Yalanda değil hani. Doğru… evlerinin yanmasıyla fakirliğe düş- tim Bakanı Hamdullah Suphi Tan-
Ama sadece bunu bilirler onunla müş ve eğitimine bir süre ara ver- rıöver in yarışmaya katılması için
ilgili. mek zorunda kalmıştır. yaptığı teklifi reddetmiştir. Fakat:
Tabi ki çok önemli bir şeydir Daha sonra Ziraat ve Baytar daha sonra Suphi Bey kendisinin
İstiklal Marşımızın söz yazarı ol- Mektebine kaydolmuştur. Burada para ödülü dışında tutulacağını,
mak. Bana göre yeterli değildir, dört yıllık eğitim sürecinde: güreş, sadece bir şiir yazacağını söyle-
onun hakkında bilinenler. Madem yüzücülük, koşu, gülle atma gibi yince Mehmet Akif bu teklifi kabul
ki: milli marşımızın söz yazarı, ne- sporlarla ilgilenmiştir. etmiş. Yarışmaya katılmış. Ese-
den kimse hakkında pek bir şey Eğitiminin son yıllarında ise: ri yarışmada seçilerek 12 Mart
bilmez. Çocukluğunu, eğitimi, an- şiire ilgisi artmıştır. Mezun olduk- 1921 de meclis tarafından milli
nesi, babası. Kimse merak etmi- tan sonra bazı dergilerde gazel ve marş olarak kabul edilmiş.
yor mu bunları? Ben şöyle bir an- şiirleri yayınlanmıştır. Bir çok ede-
latayım sizlere… bi eser yazmıştır. Bunlardan en Burcu Ak
Mehmet Akif 20 Aralık 1873 önemlilerinden biri ise bütün şiir-
yılında İstanbul, Fatih’te doğ- lerini topladığı “Safahat” adlı ese-
muştur. Annesi: Emine Şeri- ridir. Safahat toplam yedi kitap-
fe Hanım. Babası: Mehmet Tahir tan oluşmaktadır.
Efendi’dir. Mehmet Akif’in asıl adı Gelelim şimdi de şiirin
da “Ragif”tir. Ona bu ismi babası yazılmasına…
vermiştir. Mehmet Akif bu ismi ba- Şöyle bir hikayesi
basının vefatına kadar kullanmış var.
olsa da, sonraları annesi ve ar- Meclis marş için
kadaşları ona “Akif” diye hitap et- bir yarışma düzenle-
meye başlamışlardır. Kısa sürede yeceğini ve kazana-
oda bu ismi benimsemiştir. nında para ile ödül-
Akif: Fatih’te Emin Buhani lendireceğini duyur-
Mektebinde başlamıştır: ilk eği- muş. Mehmet Akif
tim öğretimine. Eğitimi sırasında: bu yarışma ile hiç il-
Arapça,Farsça,Fransızca dillerini gilenmemiş. Çünkü

Milli Şairimiz
İstiklal Marşı, milli mücadele Akif’e bir mektup gönde-
döneminde ilk zaferlerin elde edi- rerek yarışmaya katılmasını
lemediği bir zaman da yazılmıştır. istediğini belirtti.
Vatanın kurtarılmasında şiirin ma- Marşın heyecanı daha sava-
nevi kudret olduğuna inanan garp şın başından beri taşıyan Mehmet
cephesi kumandanı bir marş ya- Akif duygularını birkaç günde şiir
zılmasını istemiştir… haline getirmiştir. İstiklal Marşı’nı amacıyla bir kuruluşa bağışladı.
İstiklal Marşı’nın yazılma- “kahraman ordumuza” ithaf etmiş- İstiklal Marşı şairi olması bakı-
sı için bir yarışma düzenlemiştir. tir. mından Mehmet Akif “milli şair” is-
Mehmet Akif’e yarışmaya katıl- Marşın yazılmasından dola- mini almıştır.
ması teklif edilmiş fakat o ‘’ hür- yı ordu Mehmet Akif’e para teklif << MİLLİ ŞAİRİMİZİ 74. ÖLÜM
riyet ve istiklalimize kavuşacağı- etti. Para ordu tarafından verildiği YILDÖNÜMÜNDE BÜYÜK BİR
mız” gibi hususlarda milli duygu- için bunun alınmamasının doğru RAHMETLE ANIYORUZ. >>
ların para ile haykırılamayacağı olmayacağını düşündü. O dönem
düşüncesiyle yarışmaya katılma- için çok kıymetli olan parayı fakir ELBİLGE KIRIM
mıştır. Devrin maarif vekili Ham- kadın ve çocuklara iş öğretmek ve
dullah Suphi durumu öğrenince onları yoksulluktan kurtarmak

10 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
OKULUMUZDAN

Okulumuz adına velimiz Sayın CEVAT MEMİŞOĞLU


Beyefendiye sonsuz teşekkürler:
hane kulübünün değerli öğretmenleri ve öğrencileri-
mizin hazır bulunduğu törende kütüphanemizin açı-
lışı yapılmıştır. Açılışta konuşma yapan sayın okul
müdürümüz Faris ÖZEK ve ilçe milli eğitim müdürü-
müz sayın İsmail baltacı velimize değerli katkıların-
dan dolayı teşekkür ederek bir plaket vermişlerdir.
Bizde yayın kurulumuz ve başakşehir lisesi öğrenci-
leri adına velimize sonsuz teşekkürlerimizi sunuyor
bu erdemli davranışının diğer velilerimize örnek teş-
kil etmesini temenni ediyoruz. Bu açılışta yanımız-
da onur konuğu olarak yer alan velimizi size takdim
etmek istiyorum. dedi.

Milletimizin genlerinde bulunan fedakârlık ve ka-


dirşinaslılık örneğinin bir tezahürü de Sayın Cevdet
MEMİŞOĞLU ile vücut bulmuştur.
19 Ocak 2011 tarihinde sayın ilçe milli eğitim mü-
dürümüz İsmail BALTACI, şube müdürlerimiz Rem-
zi KOCAKAYA, İbrahim ŞEKER Okulumuzun kütüp-

İstanbul Mısralara Döküldü, Notalarda Can Buldu


lere oturarak) ilgiyle izlediler. Hem İstanbul için ya-
zılmış birbirinden güzel şiirleri hatırlatmak hem de
İstanbul için söylenmiş, dillere dolanmış şarkıları
yeniden dinlemek izleyenleri mutlu etti.
Amatör ruhla aylarca hazırlanan profesyonel bir
sunumla şarkılar söyleyip şiirler okuyan öğrencile-
rimize, proğramı baştan sona kusursuz yürüten su-
nucularımıza, Başakşehir Lisesi orkestrası üyeleri-
ne ve emeği geçen öğretmenlerimize teşekkürler.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri


kapsamında okulumuz Müzik öğretmeni Erdem SA-
KİN ve yine okulumuz Edebiyat öğretmenlerinden
Esin YEKELER’in birlikte hazırladıkları İstanbul te-
malı şiir ve müzik proğramı 22- 23 aralık günlerinde
okulumuzun konferans salonunda sergilendi.
Yoğun ilgiyle karşılanan proğramı şiir ve müzik
sever öğrenciler ve öğretmenler (hatta bazıları yer-

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
11
RÖPORTAJ

Başakşehir Lisesi İlçemizin


parlayan yıldızı olacak !
tim ve burada insanlar trenlerde
otobüslerde kısacası boş vakit
bulduğu her yerde kitap okuyorlar
cebinde bir kitap elinde bir kitapla
gezen insanları gördüm

Zeynep Baydarman: Devle-


tin ücretsiz kitap dağıtımı sizce ör-
genciyi israfa yöneltiyor mu?

Orhan Zekai Kavak: Evet is-


rafa sebep oluyor öğrenci para
verip almadığı için kitapları tah-
rip edebiliyor Bizim bu konuda
bir çalışmamız var eski kaynak
Sefa Altan: Bize Kendinizi olduğu söylenmişti Başakşehir kitaplarını getirenlere biz yeni
kısaca tanıtır mısınız? ise gelir düzeyi normalin üstünde alacağı kitapları indirimli fiyatı ile
-ismim Orhan Zekai Kavak olan bir ilçe fakat tam aksine kül- veriyoruz
1975 kayseri doğumluyum aslen türel yönden kitap okunmuyor
Sivaslıyım Başakşehirliler böyle bir ihtiyacın Sefa Altan: Devletin ücretsiz
olmadığını düşünüyor tabi in- kitap dağımı sizce doğrumu bu ko-
Sefa Altan: Kaç senedir bu işle sanlara ‘’neden kitap okumuyor- nudaki düşünceleriniz nelerdir?
uğraşıyorsunuz? sunuz? ‘’ diye sorulduğunda hep- Orhan Zekai Kavak: Devle-
Orhan Zekai Kavak: 14 sinin cevabı aynı oluyor ‘’vaktim tin sosyal bir sorumluluk alması
senedir bu işle uğraşıyorum. zamanım olmuyor’’ fakat insanların açısından doğru fakat devletin
Başakşehirde 3 dükkâna sahibiz yaşamında o kadar boş zamanları verdiği kitaplarının içeriğinin yeter-
var ki bunu değerlendirmek için siz olması nedeniyle öğrencileri
Zeynep Baydarman: Kırtasi- kitap okusalar kendilerini kültürel daha pahalı olan kaynak kitaplara
yecilik önceden sadece kitap açıdan geliştirebilirler bununla be- yöneltiyor
satışı ile ilgilenirken simdi oyun- raber bir sıkıntı ise mağazaların
cak v.b. ürünlerde satıyor bu konu kitaplar hakkında yeterli bilgiye Zeynep Baydarman : Ö.S.S
hakkındaki düşünceleriniz? sahip olmaması kitabı müşteriye S.B.S K.P.S.S kitap satışları ne
Orhan Zekai Kavak: Kırtasi- anlatamaması bizim bu konu- durumda ?
yelerde eskiden sadece kalem sil- da ‘’Her Eve Bir Kütüphane’’ adlı Orhan Zekai Kavak: maddi
gi defter satısıyla uğraşılırdı ama bir çalışmamız var kitap okumak açıdan bakarsak satışlar çok iyi
her sektör gibi kırtasiyecilikte ken- insanın kültür ve ahlaki seviyesi- fakat öğrencilere sattığımız kitap-
disini yenilemeye başladı artık ger- ni yükseltir Ben Uzak Doğu’ya git- tan öğrenciler çalışıyor mu? Diye
çekten bir sektör olmaya başladı
şu sıralarda komplike mağazaların
olduğu (kitap, elektronik, egiti-
ci oyuncakların bulunduğu)
mağazalar açılmaya başlandı ama
hem kitap satışı hem oyuncak
mağazası bir arada gitmiyor

Sefa Altan : Başakşehir halkı


sizce kitap okuyor mu?
Orhan Zekai Kavak : Geçen
yıl bizim çalıştığımız Timaş yayın
evi bizi böyle bir eğitim seminer-
ine çağırmıştı Kitap okumanın di-
rek olarak gelir düzeyine bağlı

12
RÖPORTAJ

Okuyan toplum anlar anlayan toplum çözüm üretir.

bakarsak bu oranın baya bir düşük var oda yeteri miktarda okulun baktığım da hakikaten çok zevk
olduğunu görürüz Başakşehir lise- bulunmaması Başakşehir in is- aldım hayvanların ilginç özellikler-
sine bakarsak burada üniversiteyi tanbulun en hızlı büyüyen ilçeler- inden tutunda Isparta Yalvaç’ın
kazanan örgencilerin oranı bel- inden biri olması ileride ihtiyacın Tanıtımı öğrenciler kendi emekleri-
li yarısı veya 3 te 1 i üniversiteye karşılanamaması gibi bir sorun yle bir şeyler hazırlamış gerçekten
girebiliyor yaratabilir Ayrıca Başakşehirde çok güzel bir dergi öneri olarak
Sefa Altan: Sizce %100 lük bir Kütüphanelerin bulunmaması okuma alışkanlığını arttıracak
başarı nasıl sağlanılabilir ? ya da çok az bulunması eğitim yazılar yer almalıdır.
Orhan Zekai Kavak: yaptı- sorunlarını etkiler
ğımız işi severek başarının %50 Sefa Altan: Buradan Başak-
şehir lisesi öğrencilerine iletmek
istediğiniz bir mesaj var mı?
Orhan Zekai Kavak: Oku-
yan toplum anlar anlayan toplum
çözüm üretir. Okumayan toplum
anlamaz anlamayan toplum so-
run üretir öğrencilerin kitap
okumalarını tavsiye ediyorum kitap
kültürü geliştirir kitap geleceğe ışık
tutar bu yüzden kitap okumak in-
sana her yönden yararlıdır

Sefa Altan - Zeynep Baydar-


man: Röportajımız sona ermiştir
çok teşekkür ederiz
si gerçekleşir geri kalan %50 si ise Zeynep Baydarman: Genç Orhan Zekai Kavak: Ben
disiplin ve düzenli çalışma ile olur Başak dergisi hakkında ne teşekkür ederim sağolun
düşünüyorsunuz? Önerileriniz nel-
Zeynep Baydarman : Başak- erdir? SEFA ALTAN
şehir lisesinde sizce bir gelişme Orhan Zekai Kavak: Dergiye ZEYNEP BAYDARMAN
var mı?
Orhan Zekai Kavak: Başak-
şehir lisesinde dışarıdan
duyduğumuz kadarıyla büyük
bir gelişme var okullara kaliteli
öğretmenlerin geldiğini onlarında
gayretleriyle okul gelişiyor
Sefa Altan: Başakşehirde
eğitim sorunu var mı? Varsa bu
sorunlar nelerdir?
Orhan Zekai Kavak: Başak-
şehirin bir tek eğitim sorunu

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
13
İSTANBUL

Güzel İstanbulumuzun Semt


yapılmıştır. O zamanlar Ataköy (İstanbul’un dışı Kudüs’ten getirdiği beşik taşını koyduğu ve is-
sayıldığından baruthane yapımı için uygun bir min buradan geldiği yönünde.
alan olarak görülmüştür.) Daha sonraları Em-
lak ve Kredi Bankası bu bölgeye 50 – 60 bin Beyazıt: Sultan II. Beyazıt’ın buraya
nüfuslu bir yerleşim yeri kurmuştur(1950). Yeni kendi ismiyle anılacak bir külliye yaptırmasından
yerleşim yerinin adı da Ataköy olur. sonra semt, Beyazıt olarak anılmaya başladı.

Ayazağa: İsmini yeni çeri kethüdası


Ayaz Ağa’nın çiftliğinden almıştır. Abdülaziz
döneminde buraya yaptırılan saray bugün bin-
icilik okulu olarak kullanılmaktadır.

Ayrılık Çeşmesi: (Haydarpaşa’da):


Aksaray: Fatih’in sadrazamı İshak
Eskiden hac alayı bu çeşme çevresinde toplanır,
oradan yola çıkardı. Hacca gidenler eşlerine,
Paşa, İç Anadolu Bölgesi’ndeki Aksaray’ı
dostlarına orada veda ederek ayrılırlardı.
ele geçirdikten sonra orada yaşayan bölge
insanlarını bugünkü Aksaray semtinin Bağlarbaşı: Semt, en ünlü bağ ve
bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da sem- bahçelerin bir dönem burada yer almasından
te adlarını verirler. dolayı bu adla anılıyor.
Ahırkapı: Marmara Denizi’nin
kıyısında yer alan yedi ahır kapısından biri-
si olan bu semte, Padişah atlarının bulunduğu Beylerbeyi: III. Murat devri bey-
has ahırın yanında yer aldığı için Ahırkapı ismi lerbeylerinden Mehmet Paşa’nın yalısını
verildi. bulunduğu için köye bu ad verilmiştir.
Akaretler: Sultan Abdülaziz Taşlıkta Beyoğlu: Semtin isminin nerden
Aziziye camiinin giderlerini karşılamak üzere geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunuy-
bir vakıf kurmuştur. Bu vakfa gelir sağlamak or. Bunlardan ilkine göre, İslamiyet’i kabul
için de gelir getiren anlamında Akaretler edip burada oturmaya başlayan Pontus Pren-
yaptırmayı planlamıştır. Bu planı bitirmek ise II. sinden adını alıyor semt. Diğerine göreyse,
Abdülhamit’e nasip olmuştur. Bu yüzden semte ‘Bey Oğlu’ diye anılan Venedik Prensinin bu-
de Akaretler denmiştir. rada oturmasından geliyor semtin adı. Son
bir rivayet de, burada oturan Venedik elçisine,
yazışmalarda, “Beyoğlu” diye hitap edilm-
esinden semtin bu adla anıldığını söylüyor.
Balat: Rumca saray anlamına gelen
palation sözcüğünden geldiği söylenir. Önceleri
İstanbul’un kapılarından birine verilin bu ad,
sonraları semtin adı olmuştur.

Bebek: Semtin isminin nereden geldiği


konusunda iki rivayet bulunuyor. Bunlardan il-
ki, Fatih Sultan Mehmet’in bölgeyi koruması için
gönderdiği bölükbaşının Bebek lakaplı olması.
Diğeri ise padişahın semtteki bahçesinde
Altunizade: Altunizade İsmail Züh- gezerken yılan görüp korkan şehzadesine be-
tü Paşa’nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla bek demesi ve bundan sonra bahçesinin bebek
anılmasına sebep olmuştur. Zühtü Paşa’nın bahçesi olarak anılması.
babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden
Zühtü Paşa’ya da Altunizade denmiştir. Bedesten: Arapça bir söz olan Bezza-
zdan türetilmiştir. Bez, kumaş taciri, Manifaturacı Bakırköy: Bizanslıların ‘Makri Hori’ de-
Arnavutköy: Önceleri, Boğaziçi’nin anlamına geliyor. Kumaş tacirlerinin bulunduğu dikleri semt, 14. yüzyılda Osmanlıların eline
bu sevimli semtinde Arnavutlar oturduğu için yere de bezzazistan denildiğinden zamanla geçince ‘Makriköy’ adını aldı. 1925′te ulu-
buraya bu ad takılmıştı. halk arasında ağza kolay gelmesinden dolayı sal sınırlar içindeki yabancı kökenli adların
bedestan’a dönüşmüştür.
Aşiyan: Kuş yuvası
değiştirilmesi sırasında Atatürk’ün isteğiyle
semt Bakırköy adını aldı.
Aşiyan, günümüzdeki ismini şair Tevfik
Fikret’in burada bulunan, Farsçada kuş yuvası Bostancı: Semt, adını eskiden her tür-
anlamına gelen ‘Aşiyan’ isimli evinden alıyor. lü meyve ve sebzenin yetiştirildiği bostanlardan
Ataköy: Ataköy’ün eski adı Baruthane-
biri olmasından alıyor.
dir. II. Mahmut tarafından buraya baruthane Cihangir: Kanuni Sultan Süleyman
pek sevdiği oğlu Cihangir için burada bir cami
yaptırmıştı. Semt adını bu Cihangir Camisi’nden
almıştır.

Çarşamba: Samsun Çarşamba ova-


sından gelenler yerleştirildiği için buraya da
Çarşamba denilmiştir.

Çatladıkapı: Bizans zamanında


yapılan surların Sidera adı bir verilen kapısı,
Beşiktaş: İlk görüş, semtin ismini Bar- 1532 tarihinde meydana gelen depremde
baros Hayrettin Paşa’nın gemilerini bağlamak çatlayınca, hem semt hem de kapı Çatladıkapı
için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. olarak anılmaya başladı.
Diğeri ise bir papazın burada yaptığı kiliseye
İSTANBUL

İsimleri Nereden Geliyor?


Haydarpaşa: III. Selim vezirlerinden
Haydar Paşa oradaki kışlayı yaptırmıştı.

Horhor: Fatih’te bulunan semt, adını


Horhor çeşmesinden alıyor. Rivayete göre Fatih
Sultan Mehmet bölge civarında yürürken yer-
in altından su sesleri duyar ve yanındakilere,
“Buraya bir çeşme yapın baksanıza ‘hor hor’ su
sesleri geliyor” der ve buraya bir çeşme yapılır.
Çeşme de semt de Horhor ismiyle anılmaya
başlar.

İhsaniye: Selimiye kışlası ile Kara-


caahmet arasındaki bu mahallenin bulunduğu
Çemberlitaş: Bizans’ın en önem- yerde eskiden bir saray vardı. Padişah
li meydanlarından Constantinus Forumu’nun yıkılmaya yüz tutan bu sarayın arsasını hal- Şişli: Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler
bulunduğu yerdeki büyük sütunlardan birisi olan ka “ihsan” ettiği (bağışlandığı) için semtin adı diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu
Çemberlitaş, semte adını verdi. “İhsaniye” kalmıştır. ve ‘Şişçilerin Konağı’nın zamanla değişikliğe
uğrayarak ‘Şişlilerin Konağı’ hâline gelmesiyle
Çengelköy: Eskiden gemi çapaları bu Kabataş: İskelenin bulunduğu yerde semtin adının Şişli olarak kaldığı anlatılıyor.
köyde yapıldığı için isminin buradan geldiği tah- eskiden büyük bir taş vardı. Osmanlı devri ileri
min ediliyor. gelenlerinden “Köse Kâhya” diye tanınmış Mus- Şaşkınbakkal: Henüz yerleşimin
olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden
Çıksalın: Güzel manzaralı, geniş bir
tafa Necip çelebi bu taşı yontturup iskele haline
getirdi. yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bak-
çevreye hakim olan bölgeye, halk arasında “çık, kal dükkânı açıldığını görenler, burada iş
salın” denilmeye başlandı. yapılmayacağını düşünerek bakkala “şaşkın
bakkal” yakıştırması yaptılar. Bundan sonra da
semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.

Sütlüce: Bugün Sütlüce semtinin


olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü
vardı. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın
heykelinin memelerinden su akar; bu suyun,
kadınların sütünü çoğalttığına inanılırdı. Bun-
dan dolayı semt, Sütlüce olarak anılır oldu.

Tahtakale: Sözlük anlamı ‘kale altı’


olan Taht-el-kale’nin bozulmasıyla Tahtakale’ye
dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt
Kadıköy: Fenikeliler Kadıköy’e dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı
yerleşmeye başlayınca buraya “Yenişehir” kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ed-
anlamına gelen CHALKEDON demişlerdir. iliyor.
Eminönü: Osmanlı dönemi- KARCHEDON ve CHALKEDON kelimelerinin
nde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi ikisi de Fenike ismidir.
“Eminler” aitti. Semt, adını burada bulunan 1350 yılında; Kadıköy Osmanlılar tarafından
“Gümrük Eminliğinden” alıyor. istila edildikten sonra ismi “kalıcı Dünya” olmuş,
fakat bu deyim fazla kullanılmamıştır.
Feriköy: Semt adını Sultan Abdülmecit Daha sonraki yıllarda İstanbul Türkler
ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan Madam tarafından zapt edilmiş ve Kadıköy, Fatih’in
Feri’den alıyor. Bölgede bulunan geniş toprak- ilk kadısı olan HIDIR Bey’e makam ödeneği
lar padişah tarafından Madam Feri’nin eşine karşılığı arpalık olarak verilmiştir. Böyl-
bağışlanmıştı. Ama eşi ölünce semt onun ismi- ece Kadıköy ismi yerleşip, günümüze kadar
yle anılmaya başlandı. gelmiştir.

Kanlıca: Bu bölgeye Kanuni Sul-


tan Süleyman tarafından Anadolu’dan
Türkmen ve göçebe bazı Türk kabileleri ge-
tirtilip yerleştirilmiştir. Bu göçebelerin buraya
yerleşmeleri kağnılarla olduğu ve çok uzun
bir süre içinde ancak yerleşebildikleri için halk
arasında bu bölgeye Kağnıca, sonralarda Taksim: Osmanlı zamanında
Kanlıca denmiştir. sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer, Tak-
sim olarak anılmaya başlandı.
Kuzguncuk: Fatih Sultan Mehmet
devrinde, Kuzgun Baba diye anılan bir derviş Tarabya: Bizans döneminde den-
burada oturmuştu. ize girilen ve su tedavisi yapılan semte tedavi
Galata: Gala, Rumca da “süt” anlamına
Okmeydanı: Fetih Ordusu
anlamında Therapia denirmiş, Fatih’in şehri
işgalinden sonra Osmanlılar tarafından Tarabya
geliyor. Bir rivayete göre Galata’nın adı semtteki
kuşatmanın bir kısmını burada kurulan kara- olarak anılmaya başlandı.
süthanelere gönderme yapılarak türetildi. Başka
rgâhta geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle
bir görüşe göre ise İtalyanca ‘denize inen yol’
anlamına gelen ‘galata’ kelimesi düşünülerek
Okmeydanı olarak kalmış. Teşvikiye: Sultan Abdülmecit’in bir
mahalle kurulması için teşvikte bulunduğu
bu isim verildi. Samatya: Bizanslılar döneminde kum semtin adı Teşvikiye olarak kaldı. Bu duru-
Harem: Üsküdar Sarayı’nın harem
tedavisi yapılan kumsalı dolayısıyla Psam-
mothia olarak adlandırılan semte Osmanlı
mu, Harbiye Karakolu ile Rumeli ve Valikonağı
Caddelerinin kesiştiği kavşakta bulunan iki taş
dairesine gidecekler bu iskeleye çıkarlardı.
döneminde samatya denilmeye başlanmış. belgeliyor. Cengiz KÜÇÜKARSLAN

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
15
ÖRNEK HAYATLAR

Mehmet Paksu İle Keyifli Söyleyişi


1953 Haziran’ında, Gaziantep’te doğan Mehmet Paksu ilköğretimini ve ortaöğretimini burada tamamladı.
Üniversite öğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde gerçekleştirdi. Yayın hayatına,
1980’de başladı. 1992’den bu yana Moral FM‘de haftaiçi her gün program hazırlayıp sunuyor. Ve aynı za-
man da gazete yazarlığı da yapmakta olan Mehmet Paksu ile röportajımızı Moral FM binasında kendi özel
odasında gerçekleştirdik. Ve stüdyoda Mehmet paksu ile fotoğraf çektirme şansını da yakaladık. :)

İlk önce kendinizi okumanız lazım, sonra kainatı okumaya başlamalısınız.


Elbilge Kırım: Bize ilkokul Mehmet Paksu: Lisede yer- Mehmet Paksu: İlk önce ken-
yıllarınızdan bahseder misiniz? imde duramazdım... Benim en dinizi okumanız lazım, sonra
çok üzerinde durduğum nok- kainatı okumaya başlamalısınız.
Mehmet Paksu: İlkokul ta Türkçe yeniasya... Nesil ye- Ben nerden geldim, nereye
yıllarından aklımda iki şey ni çıkıyordu bende o kitapları gidicem. Kur’an da oku diye
kaldı... Öğretmenim bana okuma arkadaşlara satıyordum. Hem ti- başlamasını unutma.
yazmayı öğretti ben ona kur’an-ı caret hem de kültür faaliyeti olsun
kerimi. Çok kaliteli bir öğretmendi. diye arkadaşlar arasında kitap Elbilge Kırım: Gazete
3o yıl sonra Gaziantep’te gördüm okuma alışkanlığını sağlamıştım. yazarlığına nasıl başladınız? Ve
oturup sohbet ettik. Ve aklımda Tenefüslerde kitapları ortaya se- ilk kitabınız nasıl ortaya çıktı?
kalan diğer şeyde insan küçük- redim öğretmenlerim gördüklerin-
ken yaptığı şey kaderi oluyor. de Mehmet napıyorsun derdi ama Mehmet Paksu: Üniversite
Herkes küçükken bana ne ol- çalışkan bir öğrenci olduğum için yıllarında Yavuz Bahadıroğlu;
mak istediğmi sorardı. Edebiyat kızmazlardı. Lise yıllarında tene- ‘beraber çalışır mıyız?’ de-
okuduğum halde döndü dolaşıp füslerde 10 dakika boyunca hep di bende ‘çalışırız’ ded-
kader beni o mesleği yaptırdı. kitap okurdum. En büyük arzum im. Cankardeşler çok dergisi-
daha fazla kitap okumaktır. Yazı ni çıkardım sonra askere gittim,
Hezar gezici: Küçükken yap- yazdığım için kitap okuyamıyorum geldim. Köşe yazarlığı yaptım. Ve
mak istediğiniz meslek neydi? ve kitap okumadığım zamanlarda ‘fıkıh yolculuğu’ adlı kitabım orta-
aç kaldığıma inanıyorum. ya çıktı.
Mehmet Paksu: Babam imam
olduğu için bende müftü olmak is- Tolga Üçeyler: Biz gençler-
tiyordum. Ve kim sorsa müftü ol- in okuması için önerdiğiniz bir
cam derdim.. kitap var mı ?

İsra Kutay: Lisedeki aktiv-


iteleriniz nalerdi neler
yapardınız?

16
ÖRNEK HAYATLAR

Her yazar kendi hayatını yazar, kendini yazar.


Tolga Üçeyler: Peki radyo- Mehmet Paksu: Siz nerede Tolga Üçeyler: Sporla yapı-
cu luğa nasıl vaşladınız? yaşarsanız yaşayın bir gün sizi yor musunuz?
bulurlar bu yüzden çok okumak
Mehmet Paksu: Fıkıh lazım. Mehmet Paksu: Sekiz aydan
yolculuğu adlı kitabım orta- beri yapıyorum. Şınav, mekik ve
ya çıktıktan sonra bana radyo Elbilge Kırım: Hayatınızda yürüyüş yapıyorum. spor vücudu
programcığı yap dediler. Bende; en etkilendiniz olayı bizimle veren Allah’a şükürdür.
‘şivem var Gaziantepli olduğum paylaşır mısınız?
için ve köyden yeni geldim ya- Elbilge Kırım: Tuttuğunuz
pamam.’ dedim Ama 18 yıldır Mehmet Paksu: İlkokul bir takım var mı?
yapıyorum. yıllarıydı... Babamla birlikte bir
din aleminin evine gitmiştim. Evin Mehmet Paksu: Televizyon
Hezar Gezici: Yazdığınız her yerinde kitap vardı. Ve ada- pek izleyemiyorum, bir takım
yazılarınıza yaşadıklarınızı yan- ma soru soruyorlardı adam kitabı da. Basketi hiç sevmem. Or-
sıtıyor musunuz? çıkarıp o soruyla ilgili sayfayı ta ikideyken gözlerim için dok-
açıp sorunun cevabını veriyordu. tora gitmiştim ve doktor gözlük
Mehmet Paksu: Her yazar 1981’ de bir din aleminin yanına kullanmamı söyledi. Babamla
kendi hayatını yazar, kendini ya- gittim ona 2 sene boyunca kitap birlikte aldık gözlüğü. Tam potanın
zar. Ben hanıma yazdığım yazıyı okudum. Evde 15.000 kitap vardı. altından geçerken basket topu
okutuyordum. Hanım; ‘sen bura- Hepsini okumuş ve gözleri gör- gözlüğümü kırdı o gün bu gündür
da kendi hayatını yazışsın.’ dedi. müyodu ama kitabın yerine, pek sevmem . Gaziantep’te güreş
kitabın sayfasına kadar biliyordu. çok yaygındır...
İsra Kutay: Yazılarınız için Zaten çok kitaap okumaktan kör
eleştiri alıyor musunuz? olmuş. Mehmet Paksu’ya bize za-
man ayırdığı ve bizimle bu güzel
Mehmet Paksu: Dün yaz- Hezar gezici: Hayatınızda en söyleyişiyi gerçeklştirdiği için çok
dığım yazı da eleştirildim. Ben etkilendiniz kişi kim? teşekkür ediyoruz...
elştiriye her zaman açığımdır.
Ama hakaret yapıldğında çok Mehmet Paksu: En etki- ELBİLGE KIRIM,
üzülüyorum. direk insana hakaret lendiğim insan babamdır. 86 HEZAR GEZİCİ,
ediyorlar. Bunun dışında mesela yaşında... Hep beni büyük gözle İSRA KUTAY,
yazıların ağır dediler ben de üs- görür. Şu an ki konumuma ona TOGA ÜÇEYLER
lubumu değiştirdim. borçluyum. Baba-evlat ilişkisi çok
önemlidir.
Tolga Üçeyler: Yazar ya da
radyocu olmak isteyenler için
ne tavsiye edersiniz?

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
17
AKTÜEL

Hayatımızın
Bir Parçası
Kanada York Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, Facebook sayfalarını sık sık güncelleyen-
ler özgüven eksikliği yaşayan insanlardır. Araştırmayı yapan uzmanlar, bu eğilimi taşıyan kişilerin
sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlandığını vurguluyor.

D
ünyada 60, Türkiye ‘de Bir diğerinde ise; Genelkur- miş. Araştırmalar, kalabalık ar-
1,5 milyon kullanıcıya may Başkanlığı’nın ‘360 asker kadaş grupları arasında gün-
sahip olan Facebook’un kaçağını Facebook yardımıyla cellemelerin istenen dikkati çe-
çıkış amacı; bir Amerikalının o- yakalamıştır .’ haberi de Face- kemediğini söylemektedir.
kuduğu okulda arkadaşlarıy- book ‘ un günümüzdeki yerine Facebook paranoyası: Fa-
la sosyal ağ kurmaya çalışma- dikkat çekmiştir... cebook ‘ a belli bir insanın ha-
sıyla bu site kurulmuş, daha Her madalyonun iki yüzü ol- yatıyla ile ilgili güncel bilgileri
sonra diğer Amerikan üniversi- duğu gibi Facebook ‘ un da gö- edinmek için giren insanlar ü-
telerine yayılmış ve sadece ü- rünmeyen bir yüzü vardır: Za- zerinde görülen psikolojik ra-
niversiteli olanlar Facebook ‘a rarları! hatsızlıktır. Takip edilen insa-
üye olabilmiştir. Bir süre sonra Kanada York Üniver- nın Facebook sayfasındaki her
üniversiteli olma kuralı da kalk- sitesi’nin yaptığı araştırma- türlü gelişmeden bir mana çı-
mış ve 13 yaş sınırı gelmiştir. ya göre, Facebook sayfalarını karılması ve bu durumun getir-
Bu gelişmeler sonunda Face- sık sık güncelleyenler özgüven diği psikolojik yıkım bu hastalı-
book tüm dünyada yayılıp, bu- eksikliği yaşayan insanlardır. ğın en önemli belirtileridir.
günkü halini almıştır. Araştırmayı yapan uzmanlar, Nasıl kullanılacağı bilinme-
Dışarıda görüp selam ver- bu eğilimi taşıyan kişilerin sağ- diğinde tam bir zaman hırsızı
mediğimiz biriyle sanal ortam- lıklı ilişkiler kurmakta zorlandı- olan Facebook ‘un kişiye olan
da saatlerce konuşmamız ne ğını vurguluyor. Kızların çekici etkileri, kullanma amacına gö-
kadar abes olsa da, uzun za- görünen fotoğraflarını paylaş- redir...
mandır göremediğimiz bir ar- tığını, erkeklerin ise, hakkımda
kadaşımızı bulmak için Face- kısmında kendilerini öven ke- İlyas ŞARKI
book, güzel bir yöntemdir. Ar- limeler kullandıklarını belirle-
kadaş grupları arasında ile-
tişim kolaylığı sağlayan, kişi-
nin istediği kadarıyla bilgileri-
ni sunduğu sosyal paylaşım si-
tesi olan Facebook, insanların
sanal ortamında büyük kolay-
lıklar sağlayıp, farklılıklar kat-
mıştır.
Gazetelere yansıyan bir ha-
ber: Kan davalısının izini süren
bir adam, aradığı kişiyi Face-
book hesabındaki bilgiler yar-
dımıyla bulmuştur.
AKTÜEL

Televizyondaki
yarışma programlarının
‘‘ruhsal’’ etkileri
G
ünümüzde televizyon, lar içinden elenerek yarışma- nucu açıklamalarda televizyon
hemen hemen her ev- cı olmaya çalışırlar. Yarışmacı programları insanların birey-
de yer almakta, herke- olmaya hak kazandıklarında i- sel ve sosyal yaşantısını ciddi
si farklı biçimde ve düzeyde et- se yine birçok sıkıntıyla karşı- şekilde etkiler. Televizyonda-
kilemektedir. En çok etkilenen laşırlar. ki yarışmaların insanları olum-
grubun çocuklar olduğu bilin- Bireysel yönden insanlar lu yönden etkilediği de söyle-
mektedir. Televizyon, öğren- yarışmaya katılmak isteyerek, nebilir. İnsanlar bu programla-
meye en açık oldukları dönem- yarışma üzerine hayaller ku- ra katılarak hayal ettikleri para-
de, çocuklar ve gençler için ö- rarak, bu yarışmada kazana- ya ulaşmayı amaçlarlar, bu a-
nemli bir öğretim aracıdır. E- cakları parayı ve o parayı na- maçlarına ulaştıklarında ise bi-
rişkinlerin daha bilinçli seçim- sıl tüketeceklerini düşünerek reysel olarak olumlu bir etki al-
ler yaptıkları ya da kendilerine olumlu yönden etkilenirler. Fa- tında kalmış olurlar.
sunulanlardan daha az etkilen- kat günümüzde yarışmaların Çağımızda çok önemli bir
dikleri öne sürülse de, televiz- insanlar üzerinde bıraktığı etki yere sahip olan televizyon, in-
yon programlarının yetişkinleri daha çok olumsuz niteliktedir. sanları her ne kadar olumsuz
de yönlendirdiği bilinmektedir. Buna örnek verdiğimizde Canlı ya da olumlu yönden etkilese
Günümüz insanının iş dışında Para programında insanlar ha- de günümüz insanlarının en
en fazla zaman ayırdığı etkin- yal edemeyecekleri kadar pa- çok vakit harcayacağı etkinlik
likler arasında yer alır. Kararın- raya birden sahip oluyorlar. Bil- olarak devam etmesi engelle-
da ve bilinçli izlendikten sonra dikleri sorular sayesinde mev- nemeyecektir.
olumsuz yönleri pek fazla ol- cut parayı koruyorlar, Sorula- DENİZ DEMİRCAN
mayacaktır. Televizyon, günlük rı bilemeyip yanlış cevap ver-
hayatımızın görsel ve işitsel dikleri takdirde sahip oldukları
anlamda vazgeçilmez unsurla- paraları kaybediyorlar. O ka-
rından biri haline gelmiştir. dar parayı aniden kay-
İnsanları en çok etkileyen bedince de
programlar arasında; diziler, hayal kı-
haberler ve yarışma program- rıklığına
ları bulunmaktadır. Son za- uğruyor-
manlarda yayınlanan yarışma lar, insan-
programları arasında Pasapa- lar üzerinde
rola, Var Mısın? Yok Musun? , ruhsal bo-
Kelimenin Gücü Ve izlenme re- zukluklara ve
korları kıran Canlı Para bulun- kendilerine o-
maktadır. Bu yarışmaların in- lan güvenle-
sanlar üzerinde ruhsal bakım- rini yitirmeleri-
dan birçok olumlu veya olum- ne neden olu-
suz yönden etkilerini söylemek yor. Bu ruh halin-
mümkündür. İnsanlar yarışma- den sonra insan-
ya katılırken bile birçok sıkıntı lar her ne kadar
çekerler. İletişim yollarını kulla- etkilenmemiş gi-
narak gerek internet üzerinden bi gözükseler de bi-
gerek telefon üzerinden kayıt lim adamlarının yap-
yaptırırlar. Milyonlarca insan- tığı araştırmalar so-
GÜNCEL
Türkiye ise en fazla beyin göçü veren ülkeler sıralamasında üst sıralarda
yer alıyor ve ne yazık ki iyi eğitim gören yüz kişiden 59’u, öğrenimine
Türkiye dışında devam ediyor veya oralarda çalışmaya başlıyor.

Beyin Göçü Nedir?


Beyin Göçü
Ne Demek?
B
eyin göçü; az gelişmiş veya çekleşen dış göçün ülkeye zararı Hindistan, Pakistan, Bağımsız Dev-
gelişmekte olan bir ülkedeki çok büyük. letler Topluluğu, Çin, Filipinler, Ce-
iyi eğitimli, düşünen, üreten, Kanada, İngiltere ve ABD gibi zayir, Fas, Tunus, İran, Mısır, Ni-
kalifiye, nitelikli, seçkin, profesyonel gelişmiş ülkeler arasında bile be- jerya, Türki Cumhuriyetler vs. gibi
ve yetenekli iş gücünün, araştırma yin göçü olabiliyor. Daha iyi çalış- devletler yer alıyor. Bununla birlik-
ya da çalışma yapmak amacıyla en ma olanakları, yüksek ücret ve da- te ABD, Kanada, Avustralya, G. Afri-
verimli dönemlerinde gelişmiş ülke- ha az vergi nedeniyle birçok Kana- ka, Almanya, Fransa vs. gibi ülkeler
lere gidip geri dönmemeleriyle mey- dalı ABD’de çalışmayı tercih ediyor. ciddi ölçüde beyin göçü alan ülkele-
dana geliyor. Ancak Kanada’ya gelip yerleşen ye- rin başlıcaları.
İlk olarak 1960’lı yıllarda beyin tenekli iş gücü de yadırganamaya- Geçmişten Günümüze Beyin
göçü başlıyor ve önce doktorlar ve cak kadar fazla. Bu yüzden de Ka- Göçü 1940 -1945 yılları arasında
mühendisler, sonra da bilim adam- nada, dışarıya verdiği beyin göçünü 2. Dünya savaşı ve Nazi baskıları
ları arasında oldukça yaygınlaşıyor. dengelemiş oluyor. Çoğunlukla ge- sebebiyle Yahudi bilim adamlarının
Fakat beyin göçü sadece ülke dışı- lenler daha fazla olmaktadır. çoğu Avrupa’dan kaçmış.
na doğru olmuyor, ülke içinde de za- Türkiye ise en fazla beyin göçü 1960 -1970 yıllarının başların-
man zaman beyin göçleri meydana veren ülkeler sıralamasında üst sı- daysa gelişmiş ülkelerin ekonomik
geliyor. Türkiye’de bu şekilde mey- ralarda yer alıyor ve ne yazık ki iyi seviyelerinin yükselmesiyle profes-
dana gelen beyin göçleri genellik- eğitim gören yüz kişiden 59’u, öğre- yonellere olan talep artmış ve bu
le devlet sektöründen özel sektöre nimine Türkiye dışında devam edi- talebi karşılayabilmek için de ge-
doğru oluyor. Mesela öğretim üye- yor veya oralarda çalışmaya başlı- lişmiş ülkeler; seçerek profesyo-
lerinin çoğunlukla devlet üniversite- yor. Ülkemiz, Hitler döneminde Ya- nel göçmen alımı yapmış. Yaklaşık
lerinden vakıf üniversitelerine doğru hudi bilim adamlarını ülkeye kabul 300.000 profesyonel (doktor ve mü-
akımı veya devlet dairelerinde ye- edip Sovyetler Birliği’nin dağılması hendis), 3. Dünya ülkelerinden en-
tişen elemanların özel sektöre ge- sonrasında da Türki Cumhuriyetler- düstrileşmiş (ABD, İngiltere, Kana-
çişi, ülke içinde ortaya çıkan beyin den beyin göçü almış olsa da daha da, Avustralya vs.) ülkelere göç et-
göçleri arasında en yaygın örnekler. sonraki zamanlarda bu konuda çok miş. Böylece gelişmemiş ve geliş-
Bununla birlikte iç beyin göçünün ül- fazla ilerleme kaydedemedi. mekte olan ülkelerde göç oranı da
ke açısından pek fazla zararı olmu- Beyin göçü sadece Türkiye’de iyice yükselmiş. Göçün 2/3’ü ABD,
yor. Ancak dış beyin göçü için ay- değil genel olarak dünyada yaşa- İngiltere, Kanada, Avustralya vs. gi-
nı şeyi söyleyemeyiz. Ne de olsa i- nılan en önemli sorunlardan biri. bi ülkelere olmuş. Bunların nere-
yi yetişmiş ve yetenekli iş gücünün, Türkiye’den başka beyin göçünün deyse yarısı Asya ülkelerinden göç
gelişmiş ülkelere akışı şeklinde ger- fazla görüldüğü ülkeler arasında etmiş.

20 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
GÜNCEL

Şu anda ABD’de bilim insanı ve mühendislerin % 12’si, doktorların


% 23’ü ve bilgisayarcıların % 43’ten fazlası; yabancı ülke doğumlu.
1974 -1975 yılları arasında ge- yüksekokul ve kolej mezunu. Sa- birkaç kez mektupla ve/veya inter-
lişmiş ülkelerde durgunluk yaşanır- dece İran, K.Kore Ve Tayvan’dan net ile ulaşmak da önemli. Ülkenin
ken, gelişmekte olan ülkelerin be- aldıklarının % 15’i kolej mezunu. potansiyeli ve durumu hakkında
yin gücü üretimi plansız bir şekil- Kolombiya’nın beyin göçünden yıl- bilgiler ulaştırılıp onlara değer veril-
de artmış. Bu ülkeler eğitim sistem- lık kaybı 2.37, Hindistan’ın 2 milyar diği hissettirilmeli. Ülkenin politika-
lerini dış isteklere göre uyarlamış. dolar civarında. Meksika’dan yurt cı ve yöneticilerinin çalışmaları da;
Ayrıca petrol üreten ülkelerde uz- dışına gönderilenlerin % 79’u geri , ülkenin gelişmesi yönünde olma-
man ihtiyacında büyük bir artış ol- dönmüyor. Nijerya’dan ABD’ye 100 lı ve geri dönüşü gönüllü hâle ge-
muş. Gelişmiş ülkelerde de yüksek bin kişi göç ediyor. Her yıl 100 bin tirmeli.Yurt dışında eğitim alıp ülke-
nitelikli iş gücü artmış. Bütün bun- Hintli, ABD’ye gidiyor. ABD Silikon lerine geri dönenlerinse gelir sevi-
ların sonucunda ise nitelikli profes- Vadisi’nde de yaklaşık 30 bin Hintli yeleri oldukça iyi olmasına rağmen
yonellere olan talep azalmış ve sı- profesyonel var. asıl sıkıntıları ücret değil çalışma
kı göçmenlik politikaları başlatıl- şartları oluyor. Bu durumda insan-
mış.1975 -1980 yıllarında yıllık ka- Dönmek mi lar genellikle aile bağları nedeniy-
lifiye iş gücü göçü 100.000 kişiye u- le ülkelerine geri dönüyorlar. Yur-
laşmış ve bu yıllardaki göçlerin ço- dönmemek mi? da dönenlerin morallerini yüksel-
ğu Avrupa’dan ABD’ye doğru ger- tip verimliliklerini artırmak için da-
çekleşmiş. Farklı farklı sayısız sebepten ha iyi olanaklar, daha fazla araş-
1980 yılından sonra dünya- dolayı zamanla beyin göçü ve ül- tırma fırsatı, denizaşırı gelişmeler-
da 50.5 milyon üniversiteye kayıt- keye geri dönüş fikirlerimiz değişe- le daha yakın iletişim / temas, daha
lının 19 milyonu 3. Dünya ülkeleri- biliyor. Aslına bakarsak geniş çap- fazla yardım şart. Bugün birçok kişi
ne göç etmiş , 3. Dünya ülkelerin- ta yapılabilecek anketler ve araştır- iş imkânlarından dolayı mutsuz ve
de üniversiteye kayıtlı sayısı art- malar ile bu çok karmaşık sebepler kendilerini kapana kısılmış hissedi-
mış ve bu sayı, 7 yılda iki katına daha iyi anlaşılabilir ve dışa göç de yorlar. Beyin göçünü azaltmak için-
çıkmış. Bunun sonucunda göçlerin bu şekilde azaltılabilir. se sadece birkaç önemli tedbir a-
çoğu, 3. Dünya ülkelerinden ABD Beyin göçünün nedenleri; siya- lıp iyi idare ve liderlikle insanlara is-
ve Avrupa’ya doğru olmuş.1990 yı- si istikrarsızlık, ekonomide geri kal- tenildiklerinin hissettirilmesi yeterli.
lından sonra Rusya’nın ve Doğu mışlık, eğitim sisteminin bozuk işle-
Blok’ununu parçalanması sonucu mesi, iş gücü planlamasında eksik- Baran Kuytak
iç savaşlar başlamış ve ABD dünya likler, araştırma-geliştirmenin teş-
üniversite öğrencilerinin ¼’üne sa- vik edilmemesi vs. ile sınırlandırı-
hip hâle gelmiş. Bu olaylardan son- larak diğer sebepler ortadan kal-
ra Rusya’nın ve Doğu Blok’unun bi- dırılabilir. Mesela, yurt dışında-
lim adamları ülkelerini terk etmiş. ki öğrenciler, çalışanlar ve pro-
2000 yılından beri ABD en çok fesyonellerle temas; sürekli
göç alan ülke durumunda. Beyin devam ettirilip bu şekilde
göçünün % 54’ünü alıyor. Hint- gösterilen ilgiyle yurt-
li ve Çinli kolej mezunlarının yak- larına geri dön-
laşık % 3’ü ABD’ye gidiyor. Şu an- meleri teşvik
da ABD’de bilim insanı ve mühen- edilebilir.
dislerin % 12’si, doktorların % 23’ü Ayrıca
ve bilgisayarcıların % 43’ten fazla- bu kişi-
sı; yabancı ülke doğumlu. ABD’de lerin o-
en fazla eğitimli etnik grup Nijeryalı rada yurtları için lobi fa-
ve Afrikalılar. Afrika üniversitelerin- aliyetlerinde bulunmala-
de eğitim gören her üç kişiden biri rını sağlar. Yurt dışındaki
dünyaya ihraç ediliyor. Fakat eğitim öğrenci ve çalışan profesyo-
ücreti çok da düşük değil. İyi bir eği- nellerin iş gücü kaydı mutlaka el-
timin yıllık ortalama maliyeti 15-20 çilikler / ateşelikler tarafından
bin $ civarında. Bunların sonucun- tutulup bunlara yılda en az
da ABD’nin Asya’dan aldığı son 1.5
milyon göçmenin hemen hemen
tamamı yüksekokul veya en iyi ko-
lej mezunları. ABD’deki 300 bin
Hintli ve Koreli, 730 bin Filipin-
li ve 400 bin Çinli’nin % 65-70’i

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
21
AKTÜEL

Engellilik Nedir,
Engelli Kime Denir?
Her biri farklı anlam ifade etse de, toplu- üzere de kullanılabilmektedirler. Bu da bir zi- çekleştirilen araştırmalarla genetik nedenle-
mun geneli tarafından aynı anlamda kullanıl- hin karışıklığı yaratabilmektedir. Adlandırma- rin bile en azından bir kısmı önceden biline-
maktadırlar. Oysa ‘sakat’ kelimesi, vücudun- daki bu farklar, zaman zaman öyle çok tartış- bilmektedir.
da hasta veya eksik bir uzuv/organ olma hali- maya neden olmaktadır ki, bu tartışmalar, ger- Doğum sırasında ve sonrasında ‘kaza-
ni, yani fizyoanatomik bir durumu ve vücudun çek sorunların önüne bile geçebilmektedir. En- nılan” engelliliğe gelince kötü ve yetersiz ko-
organını kaybetmesi durumunu ifade eder- gellinin kim, engelliliğin de ne olduğu açık bir şullarda gerçekleştirilen doğumlar, travmalar,
ken, ‘engelli’ kavramı, günlük yaşama dair te- biçimde ortaya konmayınca, engellilere yöne- yanlış uygulamalar vb. akla gelmektedir.
mel planlamalar yapılırken sakatların mağdur lik geliştirilecek politikaların, yasaların ve hiz- Doğum sonrasında karşılaşılan olaylar
duruma düşürülmesini ifade eder. Bir başka metlerin kapsamı da belirsizleşmektedir. Bu arasında ise iş kazaları, ev kazaları, trafik ka-
ifadeyle, herkesin kolayca yararlandığı hak- belirsizlik de uygulamada pek çok sorunun or- zaları, savaşlar, terör olayları, endüstriyel ka-
lardan yararlanamama durumunda sakatlığın taya çıkmasına neden olmaktadır. Adlandır- zalar, deprem ve benzeri yıkım olayları, büyük
değil, engellenmişliğin/engelleyenin sorunsal- madaki karmaşa ve tanım güçlüğü engellinin sanayi kazaları v.b, temel engellilik nedenle-
laştırılması için ‘engelli’ kavramı yaratılmıştır. kendisini anlatmasını ve diğerlerinin de onları ri arasındadır. Bunların büyük çoğunluğunun
Yalnız bizim dilimizde değil diğer bir- kolayca anlamasını zorlaştırmaktadır. da önlenebilir nitelikte nedenler olduğu anla-
çok dilde de engelli ve engellilik anlamına ge- Engelliliğin her zaman her yerde geçerli şılmaktadır. O halde “engellilik bir kader de-
len birden fazla sözcük bulunmaktadır. Örne- ölçülerle tanımını yapmak bir hayli güçtür. Bu ğildir”. Gerekli önlemler alındığında, bilinçli bir
ğin; Türkçe’de genel düzeyde engelli, özür- yüzden olsa gerek literatürde çok değişik ta- toplum yaratıldığında, engellilik büyük oranda
lü, sakat sözcükleri aslında aralarında anlam nımları vardır. Birleşmiş Milletler Sakat Hak- önlenebilir.
fakları olduğu halde aynı anlama gelmek üze- lan Bildirgesinde “Kişisel ya da sosyal yaşan-
re kullanılmaktadır. Genelde tüm engelliler tısında kendi kendisine yapması gereken işle-
için yaşanan bu karmaşa belirli engelli küme- ri (bedensel ya da sonradan olma) her han- Engellilerin Toplumla
leri için de geçerlidir. Örneğin; kör, âma, gör-
me engelli, görme özür- lü,
gi bir noksanlık sonucu yapamayanlar” sakat
olarak tanımlanmaktadır. Engelli sözcüğü ge- Bütünleşmelerinin Önündeki
az gören, vb. Bu
sözcükler değişik
nelde hareket yeteneği sınırlanmış bireyi çağ-
rıştırmaktadır.
Engeller Nelerdir?
anlamlar taşı- Engellilik günlük yaşama katılmayı en-
dıkları gibi yer gelleyen, fiziksel işlevlerdeki bir sınırlılık hali Yoksulluk:
yer aynı anla- olarak değerlendirilmelidir. Engellilerin genel olarak toplumla bütün-
ma gelmek leşmesinin önündeki engellerden birisi ve bel-
ki de en önemlisi yoksulluktur. Yapılan araş-
Engelliliğin tırmalar, dünyanın her yerinde engellilerin çok
Oluşmasını büyük çoğunluğunun toplumun yoksul kesim-
lerinden geldiğini ve yoksulluk içinde yaşadık-
Önlenebilir mi? larını göstermektedir. Bu belirleme gelişmiş/
endüstrileşmiş ülkeler için de geçerlidir. Kuş-
Bir toplumda engellilerin varlığı kusuz bu gerçek bizim gibi gelişmekte olan ül-
onların toplumla bütünleşme gereksini- kelerde çok daha çarpıcı ve dramatik yönleriy-
mini ve sorununu ortaya çıkarmaktadır. le yaşanmaktadır
Bu ise oldukça zor ve karmaşık bir sü-
reçtir. Oysa engellilik önlenebilirse, en
azından sayıları çok daha aza indirilebi-
lirse, engellilerin topluma kazandırılma-
Eğitim:
Engellilerin toplumla bütünleşmesinin
sı konusu, günümüzdeki boyutlarda önündeki bir diğer engel de eğitim konusun-
bir sorun olmaktan çıkacaktır. da karşılaştıkları sorunlardır. Tüm ülkelerde
eğitim sistemi, öncelikle, nüfusun engelli ol-
Engelliliğin nedenleri dik- mayan kesimi için planlanıp uygulanmaktadır.
katle incelenirse, bunların çok Böylece daha en baştan eğitim sistemi, engel-
önemli bir bölümünün kaçını- lileri dışlayan bir anlayışa sahip olmakta; da-
labilir, önlenebilir nedenler ol- ha sonra da engellileri eğitim sistemiyle bütün-
duğu görülecektir. Engellilik leştirecek çeşitli programlar geliştirilmeye ça-
genelde kaynağına ve sebep- lışılmaktadır.
lerine göre değişik şekillerde
sınıflandırılmaktadır. Kayna-
ğına göre sınıflandırıldığında, Ulaşım, Fiziksel
doğuştan gelen engellilik ne-
denleri arasında bir takım ge- Çevre ve Konut
netik nedenler, akraba evliliği, Engellilerin topluma katılmalarının önün-
gebelik sırasında annenin kar- deki en büyük engellerden biri de ulaşım, fi-
şılaştığı travmalar, hastalıklar, ziksel çevre ve konut sorunudur. Engellilerin
ilaç kullanımı, ışına maruz kal- içinde yaşadıkları fiziksel çevre, sahip olduk-
mak, annenin alkol ve madde ları fiziksel işlev bozuklukları/yetersizlikleri ve
bağımlısı olması, kötü beslen- bunun yol açtığı sınırlamalar yüzünden büyük
mesi gibi nedenler görülmek- önem taşımaktadır. Toplumu tasarlarken, bir
tedir. Sayılan tüm bu nedenler toplum modeli ortaya koyarken, içinde yaşa-
kaçınılmaz, önlenemez durum- nılan fiziksel çevreyi de o toplumun içinde ya-
lar değildir. Tıp bilimince ger- şayan herkesi düşünerek tasarlamak gerekir.
AKTÜEL

Yaşanılan konuttan tüm kamusal yaşam alan- - Fransa: 1987 tarihli kanuna göre özel kapaklardan sağlanan gelirle engelli vatan-
larına, ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevre- ve kamuda 20’den fazla işçi çalıştıran işyerle daşlarımıza umut olmak adına sosyal bir proje
sel unsurların engellilerin özellikleri ve gerek- ri için kota yüzde 6. ancak kurala uymayanla- özelliği aşıyor. kapaklardan elde edilen gelir-
sinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı bir rın alternatif yükümlülüklerini yerine getirmesi le alınan tekerlekli sandalyeler anadolu yakası
gerçektir. Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, şart. Örneğin, işverenin ya özürlülerle ilgili der- türkiye sakatlar derneği aracılığı ile ihtiyaç sa-
parklar ve bahçeler, okullar, içinde yaşanılan neğe ya da özel eğitim görenlere mali yardım- hibi engelli vatandaşlara teslim edilecek. Siz-
konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha da bulunma gibi. lerin belediyemize ulaştırdığınız her plastik ka-
bir çok fiziksel çevre unsuru, engellilerin toplu- - Hollanda: en az yüzde 3, en çok yüzde 7 pak engelli vatandaşlarımıza tekerlekli sandal-
ma katılmasının önünde ciddi birer engel oluş- oranında özürlü istihdamı zorunlu. ye alınması için bir umut olacaktır.
turmaktadır. - İngiltere:1995 yılında yürürlüğe giren
(disability discrimination act dda1995), 1944
tarihli bir yasayla zorunlu istihdam öngörül- ENGELLİ
Rehabilitasyon: müş. “özürlü ayrımcılığı kanunu” ile çok geniş
bir kesime koruma getirilmiş ve özürlülere yö-
ÜNLÜLER
Rehabilitasyon ve araç-gereç gereksini- Eşref Armağan: 1953 İstanbul doğumlu
nelik ayrımcılık önemli yaptırımlara tabi tutul-
minin yeterince karşılanamaması da engellile- olan Eşref Armağan, doğuştan görme engel-
muş. ayrıca ingiltere’de 20 ya da daha fazla iş-
rin toplumla bütünleştirilmesinin önündeki en li bir ressam. Yaşamı boyunca görmediği nes-
çi çalıştıran işverenlere yüzde 3 oranında es-
büyük engellerden birisidir. Bilindiği gibi reha- nelerin maket modellerine dokunarak onları
ki hükümlü çalıştırma yükümlülüğü getirilmiş.
bilitasyon çok genel olarak, yitirilen bir yetene- başarıyla resmeder.
ğin yeniden kazandırılması, yerine başka bir Entrasan olan, hiçbir eğitim görme-
yeteneğin ‘ikame edilmesi” demektir. Her han- M.E.B. ve özel eğitim yen Eşref Armağan’ın kendi kendine okuma-
gi bir sebeple engelli hale gelen birey önce- yazma öğrenmesidir.
den var olan işini artık yapamıyorsa ya o işi kurumları Boş zamanlannda dükkânda babasına
yapabilmek için “yeniden yeteneklendirilme- Milli Eğitim Bakanlığı, tüm öğrencilerin bi- yardım eder. 6 yaşındayken kalem ile kâğıt
si = rehabilite edilmesi” gerekmektedir ya da rarada olduğu karma eğitim veren okulların üzerine çizmeye başlar. Yağlıboya resimlere
bu İşi yapmak artık olanaklı değilse, yapabile- yanı sıra aşağıda temel başlıkları sıralanan geçer. Daha sonra da akrilik boya ve tuale de-
ceği yeni bir iş için (eğitilmesi) gerekmektedir. kurumlarda özel eğitim ve rehabilitasyon hiz- vam eder.
meti vermektedir. Aşık Veysel Şatıroglu: 1894’te Sivas’ın
- Görme Engelliler Okulları Şarkışla ilçesinde dünyaya gelen Aşık Vey-
Engellinin Aile Yaşamı / - İşitme Engelliler İlköğretim Okulları sel Şatıroglu, 1901 senesinde çiçek hastalığı-
Özel Yaşamı - İşitme Engelliler Meslek Liseleri
- Ortopedik Engelliler İlköğretim Okulları
nın salgın haline gelmesiyle gözlerini kaybe-
der. Önce sol Eşref Armağan gözünde ‘çiçek
Topluma katılma, toplumla bütünleşme
- Ortopedik Engelliler Meslek Liseleri beyi’ çıkan Âşık Veysel’in sağ gözüne de per-
konusunda bir başka güçlük de, engellinin ai-
- Eğitilebilir Zihin Engelliler Okulları de iner.
le yaşamı / özel yaşamıyla ilgili olarak ortaya
- Öğretilebilir Zihin Engelliler Okulları Bunların dışında Dilek Sabancı, Abra-
çıkmaktadır. Fiziksel işlevlerindeki bozulma ya
- Yetişkin Zihin Engelliler İş Eğitim Mer- ham Lincoln, William Shakespare, İsmet İnö-
da bazı eksiklikler nedeniyle engellinin hare-
kezleri nü, Thomas Edison, Albert Einstein, Leonardo
ket yeteneği sınırlanınca, bu, onun özel yaşa-
- Otistik Çocuklar Eğitim Merkezleri da Vinci, Thomas Edison, Ludwig Van Beetho-
mına da bazı kısıtlamalar getirmektedir. Hat-
- Kaynaştırmalı eğitim okulları ven, Agatha Christine, Tevfik Fikret.
ta sosyal hizmet kurumlarda sürekli bakım ve
- Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM) Onların engelleri onlara engel olmamış.
koruma altında olan engelliler için adeta özel
- Hastane İlköğretim Okulları O halde biz de önlerine daha fazla engel koy-
yaşam yok denebilecek kadar azdır. Engelli-
- Rehberlik ve Araştırma Merkezleri mayalım.
ye ait bir mekânın yokluğu ve kimi etkinlikle-
(RAM)
rin yasaklanması gibi pek çok sınırlama özel
- İlk öğretim okullarında özel sınıflar Serra YEŞİLNUR
yaşamı ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca engelli-
- Sipastik özürlü ilköğretim ve orta öğre-
lerin evlenmeleri ve aile kurmaları da diğer in-
tim okulları
sanlara oranla daha güçtür; bu da onların top-
lumla bütünleşmelerini önemli ölçüde engelle-
mektedir. Engelliler için düzenlenen
kampanyalar
İstihdam Sorunu Ataşehir belediyesi çevre koru-
ma ve kontrol müdürlüğü ta-
Engellilerin toplumla bütünleşmesinin
rafından başlatılan ‘’ata-
önündeki en önemli engel ise istihdam soru-
şehir tane tane ka-
nudur. Çalışmanın gerek bireysel gerekse top-
pak topluyor adım
lumsal refahın sağlanmasındaki önemi tartış-
adım engelleri aşı-
masız benimsenmektedir. Çalışmayı Özendir-
yor’’ kampanyası-
menin hem bireysel hem de toplumsal açıdan
na ilgi gün geçtikçe ar-
sayısız; yararı olduğu söylenebilir. Öte yandan
tıyor. Gördüğü ilgi nede-
çağdaş anlayışın bir gereği olarak “çalışmak
niyle Eylül 2010 tarihine
ve işsizlikten korunmak” bir insan hakkı olarak
kadar uzatılan ‘’ataşehir
da değerlendirilmektedir.
tane tane kapak toplu-
yor adım adım engelleri
-Türkiye: 50 kişi ve üzerinde işçi çalıştıran
aşıyor’’ sloganıyla baş-
kamu ve özelde 4 özürlü, 1 eski hükümlü 1 de
lattığımız bu kampan-
terör mağduru çalıştırmak zorunda. Ücretlerde
ya, doğada 400 yıl gi-
vergi muafiyeti var. Çalıştırmayanlara ise bin
bi uzun bir sürede yok
266 ytl ceza kesiliyor. Cezalar fon’a aktarılıp
olan plastik kapakla-
özürlünün ihtiyaçları için harcanıyor.
rı geri dönüşüme ka-
- Amerika: 1990 yılında çıkarılan ameri-
zandırmakla çevresel
kan özürlüler kanunu ile 15 ya da daha fazla
bir proje, kapaklardan
işçi çalıştıran işverenlere özürlü işçi çalıştırma
sağlanan gelirle en-
yükümlülüğü getirilmiş.
gelli vatandaşlarımıza
- Almanya: 16 işçi çalıştıran işverenler,
umut olmak adına sos-
yüzde 6 oranında ağır derecede özürlü çalı-
yal bir proje özelliği ta-
şan istihdam etmek zorunda.
şıyor. Kapaklardan el-
- Avusturya: 25 kişinin üzerinde işçi çalış-
de edilen gelirle alınan
tıran şirketlere yüzde 4 özürlü istihdamı zorun-
tekeranya, doğada 400
lu tutuluyor.
yıl gibi uzun bir sürede
- Belçika: kamu kurumlarında özürlü istih-
yok olan plastik kapakla-
damı zorunlu. özel sektör için zorunluluk yok
rı geri dönüşüme kazan-
ancak asgari gelirden indirim ve özel prim sis-
dırmakla çevresel bir proje,
temi mevcut.

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
23
ÇEVRE

Gürültü Kirliliği
sek sesler, zamansız yapılan Gürültünün insan
bakım ve onarımlar ile bazı iş-
yerlerinden kaynaklanan gürül- üzerindeki etkilerini
tüler insanların işitme sağlığını 4’e ayırabiliriz:
ve algılamasını olumsuz yönde
etkilemekte, fizyolojik ve psiko- 1 Fiziksel Etkileri: Geçici
lojik dengesini bozmakta, iş ve- veya sürekli işitme bozuklukları
rimini azaltmaktadır. 2 Fizyolojik Etkileri: Kan
-Bir çevre problemi olarak basıncının artması, dolaşım bo-
ele alındığında; incelenebilen zuklukları, solunumda hızlan-
çevredeki gürültü seviyelerinin ma, kalp atışlarında yavaşlama,
akustik, ölçüm ve tahmin yön- ani refleks
temleri ile belirlenmesinin yanı 3 Psikolojik Etkileri: Dav-
sıra, gürültünün çevre üzerin- ranış bozuklukları, aşırı sinirli-
deki olumsuz etkileri de araştırı- lik ve stres
larak İnsan ve toplum sağlığı a- 4 Performans Etkileri: İş
çısından kabul edilebilecek gü- veriminin düşmesi, konsantras-
rültü nitelik ve seviyelerinin be- yon bozukluğu, hareketlerin ya-
lirlenmesi gerekmektedir. Tabia- vaşlaması
tıyla buna bağlı olarak gürültü-
nün kontrol altına alınması ça- Gürültüye maruz kalma
lışmaları da önem taşımaktadır. süresi ve gürültünün şiddeti, in-
Gürültü kontrol mühendisliği adı sana vereceği zararı etkiler En-
altında toplanan teknik çalışma- düstri alanında yapılan araştır-
lar ile gürültüden toplumsal et- malar göstermiştir ki; işyeri gü-
kilenme analizleri son 20 yıldan rültüsü azaltıldığında işin zor-
beri çeşitli ülkelerde ve bilim- luğu da azalmakta, verim
sel kuruluşlarda yaygın biçim- yükselmekte ve iş kazaları
Gürültü de sürdürülmektedir. Konunun azalmaktadır
çeşitli yönlerini ele alan ve her Çalışma ve Sosyal Gü-
İnsanlar üzerinde olum-
yıl gözden geçirilen uluslararası venlik Bakanlığı verilerine
suz etki yapan ve hoşa gitme-
teknik standartlar yanında, millî göre; meslek hastalıkla-
yen seslere gürültü denir Özel-
gürültü kanun ve yönetmelikleri rının %10’u, gürültü so-
likle büyük kentlerimizde gürül-
çıkarılmıştır. Bütün bu çabalara nucu meydana
tü yoğunlukları oldukça yüksek
rağmen, gürültü kaynaklarının
seviyede olup, Dünya Sağlık
gelişmiş ülkelerde daha da ço-
Örgütü’nce belirlenen ölçülerin
ğaldığı ve etkilenmenin giderek
üzerindedir.
arttığı bir gerçektir. Söz gelimi
OECD ülkelerinde 1960-1985
Gürültü Kirliliği yılları arasında kara ulaşımının
3 kat, hava ulaşımının 2 kat art-
Kent gürültüsünü artıran se- tığı ve dolayısıyla ulaşım gürül-
beplerin başında trafiğin yo- tü düzeyinin 65 dBA’mn üzerin-
ğun olması, sürücülerin yersiz de bulunduğu bölgelerde 130
ve zamansız klakson çalmala- milyon, 65-50 dBA arasında bu-
rı ve belediye hudutları içerisin- lunduğu bölgelerde 300 milyon-
de bulunan endüstri bölgelerin- dan fazla insanın gürültüden o-
den çıkan gürültüler gelmekte- lumsuz yönde etkilendiği belir-
dir Meskenlerde ise televizyon lenmiştir.
ve müzik aletlerinden çıkan yük-

24
ÇEVRE

Bİr çevre problemi olarak ele alındığında; incelenebilen çev-


redeki gürültü seviyelerinin akustik, ölçüm ve tahmin yön-
temleri ile belirlenmesinin yanısıra, gürültünün çevre ü-
zerindeki olumsuz etkileride araştırılarak İnsan ve
toplum sağlığı açısından kabul edilebilecek gürültü
nitelik ve seviyelerinin belirlenmesi gerekmektedir.

gelen işitme kaybı olarak tes- psikolojik bozukluklar (III Basa-


pit edilmiştir Meslek hastalıkla- mak) Metro gürültüsü 90 Psiko-
rının pek çoğu tedavi edilebildi- lojik belirtiler (II Basamak) Tehli-
ği halde, işitme kaybının tedavi- keli bölge 85 Psikolojik belirtiler
si yapılamamaktadır (II Basamak) Çalar Saat 80 Psi-
kolojik belirtiler (II Basamak) Te-
lefon zili 70 Psikolojik belirtiler
(II Basamak) İnsan sesi 60 Psi-
Bazı Gürültü Türleri- kolojik belirtiler (I Basamak) Uy-
nin Desibel Dereceleri ve ku gürültüsü 30 Psikolojik belir-
Psikolojik Etkileri tiler (I Basamak)

Gürültü Türü Db Derecesi Çeşitli Kullanım Alanları-


Psikolojik Etkisi Uzay Roketleri nın Kabul Edilebilir Üst Gü-
170 Kulak ağrısı sinir hücreleri- rültü Seviyeleri
nin bozulması Canavar Düdük- Kullanım Alanı Ses Basın-
leri 150 Kulak ağrısı sinir hücre- cı Düzeyi (gündüz)
lerinin bozulması Kulak dayan-
ma sınırı 140 Kulak ağrısı sinir
hücrelerinin bozulması Makine- dBA Dinlenme Alanları Tiyat- korna çalmalarının önlenmesi,
li delici 120 Sinirsel ve psikolojik ro Salonları 25, Konferans Sa- • Kamuoyuna açık olan yer-
bozukluklar (III Basamak) Moto- lonları 30, Otel Yatak Odaları ler ile yerleşim alanlarında e-
siklet 110 Sinirsel ve psikolojik 30, Otel Restoranları 35, Sağ- lektronik olarak sesi yükseltilen
bozukluklar (III Basamak) lık Yapıları Hastaneler 35, Ko- müzik aletlerinin çevreyi rahat-
Kabare Müziği 100 nutlar Yatak Odaları 35, Otur- sız edecek seviyede olmasının
Sinirsel ve ma Odaları 60, Servis Bölüm- önlenmesi,
leri (mutfak, banyo) 70, Eğitim • İşyerlerinde çalışanların
Yapıları Derslikler, Laboratuar- maruz kalacağı gürültü seviye-
lar 45, Spor Salonu, Yemekha- sinin en aza (Gürültü Kontrol
neler 60, Endüstri Yapıları Fab- Yönetmeliğinde belirtilen sınır-
rikalar (küçük) 70, Fabrikalar lara) indirilmesi,
(büyük) 80… • Yerleşim yerlerinde ve bi-
naların içinde gürültü rahatsız-
Gürültüyü Azaltmak İçin lığını önlemek için yeni inşa e-
Alınabilecek Tedbirler: dilen yapılarda ses yalıtımı sağ-
lanması,
• Hava alanlarının, endüst- • Radyo, televizyon ve mü-
ri ve sanayi bölgelerinin yerle- zik aletlerinin evlerde rahatsız-
şim bölgelerinden uzak yerler- lık verecek seviyede seslerinin
de kurulması, yükseltilmemesi gerekmektedir.
• Motorlu taşıtların gereksiz Sema DUMAN 12 B

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
25
PORTRE

Ekranlardan da
zihinlerden

m a l
silinmeyen simalar

e
Ali K
S u n a l
(1944-2000)

Türk sinemasında
T
ürk tiyatro ve sinema ve özellikle değişik tiplemesi-
sanatçısı. yle Türk sinemasında komedi
başta İnek Şaban Türk Sineması’nın en oyunculuğuna yeni bir soluk getir-
büyük komedyenlerinden biri olan di. 1990’lı yıllardan itibaren filmleri
tiplemesi olmak Sunal, peş peşe çevirdiği filmlerle kesintisiz olarak televizyonlarda
büyük başarı kazandı. yayımlanmaya başlandı; ama ken-
üzere canlandırdığı Babası, Malatya doğumlu, disi bu gösterimlerden hiç para
Migros’tan emekli Mustafa Sunal; almadı.
pek çok tiple sev- annesi Saime Sunal’dır. Kemal 12 Eylül öncesi dönemde
enlerinin kalbinde Sunal’ın, Cemil Sunal ve Cengiz
Sunal adında iki kardeşi vardır.
yarım bıraktığı üniversiteyi,
Marmara Üniversitesi İletişim
taht kuran Kemal 1981 yılında Ankara Bando- Fakültesi Radyo Televizyon ve
Mızıka birliğinde askerliğini yaptı.. Sinema Bölümü’nden mezun
Sunal, 7’den 70’e Sanat hayatı, Vefa Lisesi’nde olarak 1995 yılında bitirdi ve yük-
amatör olarak “Zoraki Tabip” adlı ti- sek lisans yapmaya başladı.
herkesin sevgisini yatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar Hayatı boyunca toplam 82 filmde
Kenterler Tiyatrosu’nda çalıştıktan rol aldı. 3 Temmuz 2000 tarihinde
kazandı. sonra uzun süre Ulvi Uraz Balalayka adlı filmin çekimlerine
Tiyatrosu’nda, kısa süre Ayfer Fe- başlamak için Trabzon’a gitmek
ray Tiyatrosu’nda, son olarak da üzere bindiği uçakta kalkıştan
Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda hemen önce geçirdiği kalp krizi so-
görev aldı. 1973 yılında Ertem nucu hayatını kaybetti.
Eğilmez’in yönettiği “Tatlı Dillim”
adlı filmle sinemaya adımını attı ve HABABAM SINIFI YASTA
kalabalık kadrolu filmlerde rol al- Sunal’ın rol aldığı ve
maya başladı.
Türk sinemasında başta İnek
Türk sinemasının klasik
Şaban tiplemesi olmak üzere filmleri arasında yer al-
canlandırdığı pek çok tiple seven- an Hababam Sınıfı’ndan
lerinin kalbinde taht kuran Kemal rol arkadaşı sanatçı
Sunal, 7’den 70’e herkesin sevgi-
Münir Özkul, yaptığı
sini kazandı.
1974 yılında evlendi. Ali ve Ezo açıklamada, “Çok, çok,
adlarında, biri kız diğeri erkek iki çok üzgünüm. Şoktayız.
çocuğu oldu. 1977’de Antalya Film Sanatçılığının ötesinde
Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu çok iyi dostumdu.”
ödülünü alan Sunal, oyunculuğu
demişti

26 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
PORTRE

(Kendi kaleminden)
“1944’de İstanbul’da doğdum. Lise son sınıftayken felsefe
öğretmenim Belkıs Balkır, elimden tuttuğu gibi beni Müşfik Kenter’e tes-
lim etti. Bu arada üniversiteye başladım. Bir süre sonra turneler nedeni
ile öğrenimime ara vermek zorunda kaldım. Kent Oyuncuları’ndan
sonra sırasıyla Ulvi Uraz Tiyatrosu, Ayfer Feray Tiyatrosu ve en son
Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda oynadım. 1972 yılında Ertem Eğilmez’in
beni beğenip seçmesiyle sinemaya adımımı attım. Özel televizyonların
yaygınlaşması üzerine diziler yaptım. Bu sıralarda da üniversit-
eyi bitirmeyi ve böylece gençlere örnek olmayı kafama koymuştum.
Çünkü Türkiye’nin okuyan insana ihtiyacı vardı. Marmara Üniversitesi
İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü’nü 1995 yılında bitirdim.
Bu da yetmez deyip yüksek lisans öğrenimimi de tamamladıktan son-
ra tez müddetim başladı. Bundan sonra da çok özlediğim tiyatroyu ve
sinemayı birlikte yapmayı planlıyorum...”

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
27
SAĞLIK

Çölyak
Hastalığı
Nedir?
Çölyak hastalığının tanımı olur mu? lara oranla belirtiler daha hafif olarak nite-
Çölyak hastalığı “Glutein” proteini- Cevap: Bu diyeti ömrünüz boyun- lendirilebilir.
ne karşı vücudun geliştirdiği tepkiden do- ca uygulamalısınız. Bir kere dahi bozma-
layı oluşur. Glutein proteini arpa, buğday, nız oldukça sakıncalı durumlar ortaya çı- Çocuklarda:
çavdar ve yulaf gibi tahıllarda bulunur. Çöl- kartabilir. *Boy uzamasının durması
yak hastalığı da bu tahılların alınmasıyla *İshal
gelişir. İnce bağırsaklarda ortaya çıkan bu Soru: Diyetimde tam olarak nelere *Kusma
hastalık nedeniyle bağırsak duvarları düz- dikkat etmeliyim? *Karında şişlik
leşir ve besin emilimini tam anlamıyla ya- Cevap: Öncelikle buğday, arpa, çav- *İştah olmaması
pamaz. Normalde bağırsak duvarları bir dar ve yulaf gibi tahıllar ve bunlardan ya- *Kilo alamamak
havlunun yüzeyi gibi pütürlüdür. Bu pütür- pılan makarna, pasta, börek, ekmek gibi Yetişkinlerde:
ler sayesinde ince bağırsak sindirilmiş be- hamur işlerinden uzak durmalısınız. Bütün *Anemi
sinleri emerek kana karıştırır. Çölyak has- bunlara ilaveten yeşil çekirdeklerden de *Boy uzamaması
talığı nedeniyle pütürlü yapısını kaybeden uzak durmalısınız. Çok yağlı, yağda kızart- *Kemik inceliği
ince bağırsak hızla düzleşir ve insanda malar, hayvansal yağlar, alkollü içecekler, *Bazı karaciğer hastalıkları
hastalık etkileri görülmeye başlar. baharatlar, et, sebze konservesi ve salça
yenmesi kesinlikle yasaktır. Çölyak hastalığı genetik hastalıktır.
Çölyak hastalığı ve etkileri Yani ailede çölyak hastalığının diğer nesil-
Karın şişliği ve gelişim bozuklukları en Soru: çölyak hastasıyım. Hangi tür lerede geçme olasılığı vardır. Çölyak has-
büyük etkilerdendir. Kaslarda güçsüzlü- besinlerle beslenmeliyim? talığı bazen çocuklu yaşlarda ortaya çıkar-
ğe bağlı olarak titreyen eller ve kollar, cilt- Cevap: Mesela mısır, pirinç, patates ken bazende erişkin yaşlarda ortaya çıka-
te solma, dışkıda parlak ve yağlı görünüm ve bunların unundan yapılmış ürünler yeni- bilir. Bu hastalığı tetikleyen etmenler olabi-
çölyak hastalığının diğer belirtilerindendir. lebilir. Bunların yanı sıra; taze meyve, seb- lir. Stres, hamilelik, geçirilen ameliyat çöl-
Bütün bu belirtilerin yanında kusma ve vü- ze, yağsız et av eti, deniz ürünlerinden ba- yak hastlaığını tetikleyebilecek unsurlar
cudun şişmesi ile birlikte görülen iştahsız- lık çeşitleri, yağsız kümes hayvanı, yumur- olabilirler.
lık, bir kişide çölyak hastalığından şüphe- ta, süt, şeker, bal ve taze olmak kaydıyla
lenilmesi için yeterlidir. baharatlar yenilebilir. Tedavisi:
Çölyak hastalığı için doktora başvu-
Kesin teşhis. Çölyak hastalığı ve şifalı bitkiler. rulduğu zaman gluten içeren besinlerden
Çölyak hastalığının kesin teşhisi ince uzak durulması gerektiğini vurgulayacak-
bağırsaktan alınan parçaya bakılarak ya- Kestane bu hastalar için çok değerli tır. Nedir bu gluten içeren besinler; buğday,
pılır bunun yanında kan değerleride çölyak bir besindir çünkü çölyak hastaları ekmek arpa, yulaf, çavdar bazı gluten içeren be-
hastalığının teşhisinde yardımcı faktörler- yiyemediği için alamadıkları B grubu vita- sinlerdendir. Kesinlikle bunların ömür boyu
dendir. Aslına bakarsanız bütün bu bilinen- minleri kestaneden alabilirler. Diğer yan- tüketilmemesine dikkat edilmesi gerekir.
lere rağmen çölyak hastalığı kolayca teş- dan bağırsakları kuvvetlendiren fakat glu- Bu bağlamda normal ekmek, makar-
his edilebilecek bir hastalık değildir. tein içermeyen gıdalarda sıkca tüketilmeli- na, börek, pasta gibi gluten içeren gıda-
dir. Çölyak hastalarının vazgeçmemesi ge- lardan uzak durmak gerekir. Hastalığın en
Çölyak hastalığının tedavisi. reken kuru besinler den bazıları ceviz, fın- kötü yanlarından biride günlük hayatta çok
Bu hastalık hakkında kötü bir durum dık, kuru incir ve kuru üzüm şeklinde sıra- sık tüketilen bu gıdalardan uzak durulma-
tam olarak bir tedavi şeklinin geliştirileme- lanabilir. sı olsa gerek.
miş olmasıdır. Buna rağmen iyi bir perhiz Çölyak sindirim sistemi hastalığıdır. Çölyak hastalığı bağırsaklarda besin
ve sıkı diyet bu hastalıkla savaşta bizlere Yenilen yiyeceklerde bulunan besinlerin maddelerinin sindiriminin ve emiliminin bo-
destek olan durumlardır. Bir kişiye çölyak emilmesini önleyen ve ince bağırsakta ha- zulmasına yol açan bir hastalıktır.
teşhisi konduğunda hiç vakit kaybetmeden sar oluşturan hastalıktır. Bağırsakta sindi- Çölyak hastalığı olan insanlar; buğ-
tahıl ve tahıl ürünleriyle beslenmenin kesil- rim yapmayı sağlayan villus denilen yapı- day, arpa, çavdar ve bir dereceye kadar
mesi ve bu besinlerin yaşam boyunca alın- nın bozulmasına etki eder. da yulafta da bulunan bir protein olan ‘glu-
maması gerekir. ten’ e karşı hassasiyet gösterirler. Bu kişi-
Belirtileri: ler gluten içeren gıdalarla beslendiklerinde
Sorular ve cevaplar. Belirtileri her yaş türünde farklıdır. Ço- ince bağırsaklarında oluşan immunolojik
Soru: Mesela haftada bir kere diyeti cuklarda olan çölyak hastalığının belirtileri reaksiyonlar sonucu hücrelerde iltihap ve
bozsam ve gluteinli yiyeceklerden yesem daha olumsuz iken yetişkinlerde ise çocuk- hasar oluşturur. Oluşan bu hasar sonrasın-

28 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
SAĞLIK

Kolay çürüme (K tin uygulanması tavsiye edilmez. Bu has-


vitamin eksikliği) talarda laktoz eksikliği (laktoz intoleransı)
Sinir hasarı =peri- de olabildiğinden başlangıçta süt ve sütlü
ferik nöropati (B12 ve gıdaların alınmaması önerilir.
B1 vitamin eksikliği) Glutensiz diyete başlanmasından gün-
Kısırlık (adet bo- ler sonra şikayetlerde azalma görülme-
zukluğu, düşükler) ye başlar. Şikayetlerin tamamıyla ortadan
Kas güçsüzlüğü kalkmasına rağmen bağırsak mukozasının
(potasyum, magnez- tamam olarak iyileşmesi bazen 2 yıl kadar
yum yetersizliği) sürebilirse de bağırsak mukozasındaki iyi-
Saç dökülmesi leşme genellikle 3-6 ay içinde gerçekleşir.
İştahsızlıktır.
Çölyak hastalığında ilaç
Teşhis ve tedavisi yoktur
tedavisi
Sıkı bir glutensiz diyet uygulayan has-
Çölyak hastalığın- talarda hastalık genelde iyi bir gidiş gös-
dan şüphelenildiğin- terir. Tedavi edilmeyen vakalarda uzun dö-
da besin maddelerinin sindirimi ve emilimi de, ayrıntılı bir muaye- nemde (20-30 yıl) ortaya çıkabilecek ciddi
bozulacağından, ishal ve zamanla vücutta neden sonra bazı kan ve dışkı testleri is- bir hastalıklar arasında; ince bağırsak len-
bazı maddelerin eksikliği ortaya çıkar. tenir. Kalsiyum, magnezyum, potasyum, foması, ince bağırsak ülserleri ve kollaje-
Çölyak hastalığı genetik bir hastalık- protein, kolesterol, B12 vitamini, A vitami- nöz çölyak hastalığı sayılabilir. Sıkı diyet
tır ve hastaların yüzde10 kadarında ailede ni, folik asit ve demir gibi bu hastalıkta vü- ile kansere dönüşüm engellenebilir.
çölyak hastalığı olan başka bireyler vardır. cutta eksilebilecek bazı maddelerin kanda-
Çift yumurta ikizlerinde yüzde30 oranında ki seviyelerinin ölçülmesi, tam kan sayımı- Prof. Dr. Yavuz Baykal
görülürken, tek yumurta ikizlerinde görül- nın yapılması ve iltihap belirteçlerinin kont- Memorial Hastanesi İç Hastalıkları
me oranı yüzde70’tir. rol edilmesi yanında; çölyak hastalığının Bölüm Koordinatörü
Bazı viral enfeksiyonlar ve stres du- teşhisinde kullanılan bazı testlerin de ya-
rumları hastalığın ortaya çıkmasına sebep pılması gerekir. Çölyak hastalığının tanı- Çölyak Hastalığı
olabilir. Her yaşta ortaya çıkarsa da 8-12 sında mutlaka yapılması gereken bir diğer
aylık çocuklarda ve 30-40 yaş aralığında inceleme, ince bağırsak mukoza biyopsisi- Çölyak, genetik kökenli bir ince bağır-
daha sıktır. İleri yaşlarda da ortaya çıka- dir. Özellikle belirgin kilo kaybı, karın ağrı- sak alerjisidir. Bu alerjinin buğday, arpa,
bilmektedir. “Latent” veya “sessiz çölyak” sı, kansızlık, gece terlemeleri ve kanama yulaf ve çavdar gibi tahıllarda bulunan ve
hastalığı ise, bu hastalığa ait tipik bulgu- gibi bulguları olan hastalarda bu inceleme- günümüzde pek çok gıdada (bisküvi, reçel
ların olmadığı fakat kalıtsal yatkınlığı olan lerin yapılması ve gerektiğinde bilgisayar- gibi) kıvam verici madde olarak kullanılan,
hastalar için kullanılan bir terimdir. Bu has- lı batın tomografisi gibi başka görüntüle- gluten adlı proteine karşı ince bağırsağın
talarda zamanla çölyak hastalığı yerleşir. me yöntemlerine başvurulması gerekebilir. ömür boyu süren bir hassasiyet gösterme-
Erken dönemde teşhis edilmediğinde çöl- sinden kaynaklandığını belirtiliyor.
Belirtileri nelerdir? yak hastalığı ciddi problemlere yol açabi- Uzmanlar çölyak hastalığını: “Yediği-
Emilim ve sindirim bozukluğunun de- lir. Yukarıda tarif edilen bulgulara benzer miz her yiyecek yemek borusundan mide-
recesine bağlı olarak Çölyak hastalığı ço- şikayetleri veya ailesinde çölyak hastalığı ye, mideden ince bağırsağa, oradan da ka-
cuklarda ve erişkinlerde farklı belirtiler- öyküsü olanların bir iç hastalıkları uzma- lın bağırsağa gider. Midede hazmedildik-
le kendini gösterir. Çocuklarda gelişme ve nı veya gastroenteroloji uzmanına başvur- ten sonra sağlığımız için gerekli olan tüm
büyüme geriliği çölyak hastalığının erken maları gerekir. Çölyak hastalığı olanların besin maddeleri ince bağırsakta bulunan
bulgusu olabilir. Karın ağrısı, bulantı, kus- yüzde10 kadarında; anne, baba, kardeş villus çıkıntıları sayesinde emilerek kana
ma, ishal, huysuzluk, uyuklama, davranış veya çocuklarında da aynı hastalık görüle- karışır. Villuslar olmadan vücut hiçbir besin
bozuklukları ve okulda başarısızlık görüle- bilir. Gebelik döneminde kansızlığı belirgin maddesini ememez.
bilecek diğer belirtilerdir. Bulguların orta- ölçüde şiddetlenen kadınların çölyak has- Derya EROL
ya çıkması ve şiddetlenmesi yıllar sürebilir. talığı yönünden araştırıl-
Çölyak hastalığı erişkinlerde genellikle 30- ması gerekir.
40 yaş civarında ortaya çıkarsa da daha Çölyak hastalığın-
ileri yaşlarda da görülebilir. Hastalıklı kişi- da tedavinin temelini
lerde belirtiler iki şekilde kendini gösterir: sıkı bir glutensiz diyet
uygulanması oluşturur.
Emilim bozukluğuna bağlı olanlar Bu amaçla gluten içeren
Besin, mineral ve vitamin eksikliğine tahıl ürünleri (buğday,
bağlı olanlardır. arpa ve çavdar) kullanı-
Hastalarda temel besin kaynakla- larak yapılan gıda mad-
rı olan; protein, karbonhidrat ve yağ emi- delerinin kesinlikle yen-
limi bozulmuştur ve en ciddi emilimi bozu- memesi gerekir. Pirinç,
lan ise yağlardır. Yağ emiliminin bozulma- mısır, patates ve soya
sı sonucu hastalarda ishal ve şişkinlik şika- unundan yapılmış ürün-
yetleri ortaya çıkabilir. Karbon hidrat emi- ler yenilebilir. Meyve,
lim bozukluğu sonucu ise hastalarda lak- sebze, yumurta ve et
toz intoleransı ortaya çıkar, bu durum sütlü ürünlerinin yenmesinde
yiyecekler sonrası hastalarda karın ağrısı sakınca yoktur.
ve şişkinlik gibi şikayetlere neden olabilir. Gluten içermeyen
Hastalarda beslenme bozukluğu, vita- bir diyetin uygulanma-
min ve mineral yetersizliğine bağlı olarak; sı normal beslenmeye
Zayıflama ve ödem göre daha pahalı, güç
Kansızlık (demir ve B12 vitamin eksik- ve sıkıcı olabilir. Bu ne-
liği) denle kesin tanı konul-
Kemik erimesi (osteoporoz) madan bu tür bir diye-

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
29
SAĞLIK

Her İnsan Kendi Temizliğinden


Sorumlu Olmalıdır.
Hijyen nedir, ça önemli bir konudur. Sağlıklı bir tır-
Temiz insanın tabiatı zinde, vücu- nak haftada 1 milimetre kadar uzar.
ne önemi vardır? du sağlamdır. Her gün bayağı, pis iş- Şeffaf, pürüzsüz, hafif kabartılı, tırnak

S
lerle uğraşan insan, çok kere kirlenir, dipleri pembe renkli ve uçları yarı şef-
ağlığa zarar verecek ortamlar- pislenir. Bunlardan temizlenmesi ge- faf olmalıdır. Tırnağı saran deri düz-
dan korunmak amacıyla yapı- rekir. Çünkü kirlilik, pislik çeşitli has- gün olmalıdır. Tırnak uçları tıpkı eller
lacak uygulamalar ve alınan talıklara sebep olduğu gibi, insanla- gibi mikroorganizmalar için güzel bir
temizlik önlemlerinin tümüne hijyen rın rahatını, huzurunu da kaçırır. Öyle yerleşim alanıdır. Bu sebeple tırnak-
denir. haller vardır ki, insanın pislenmeme- lar çok uzamadan kesilmeli ve fırça-
Her insan kendi temizliğinden si, kirlenmemesi mümkün değildir. lanarak temizlenmelidir. Tırnaklar ye-
sorumlu olmalıdır. Çocuk yaşlarda Temizliğin en önemli iki madde- terli şekilde temizlenmediğinde man-
anne, baba ve öğretmenler tarafın- si su ve sabundur. Gelişmiş toplum- tar, dolama, soyulma, kırılma ve çat-
dan çoğu zaman bizzat yapılarak öğ- larda kişisel temizlikte en fazla kul- laklar rahatlıkla oluşabilir. El tırnakları
retilen temizlik uygulamalarının, ço- lanılan malzemelerin başında su ve oval, ayak tırnakları kare şeklinde ke-
cukluktan sonra bireyin kendisi tara- sabun gelmektedir. Bununla birlikte silir. Kesme işleminden sonra da el-
fından yapılması gerekmektedir. Ör- banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, ler ve özellikle tırnak çevresi özen-
neğin; tuvaletten sonra hiçbir şeye el ve ayak temizliği ile vücut temizli- le yıkanmalıdır. Oje, aseton ve cila-
dokunmadan ellerin yıkanması bir ğinde kullanılan fırçalar, tırnak ma- lar tırnaklarda soyulma ve kurumaya
alışkanlık olmalıdır. kası ilk akla gelen temizlik araçları- neden olduğundan gereğinden fazla
Temizliğin sadece görünür kirlen- dır. Bunların tümü başkalarıyla pay- kullanılmamalıdır.
me olduğunda yapılması yeterli de- laşılmaması gereken, kişisel temizlik
ğildir. Örneğin; uykudan uyanınca yü- araçlarıdır.
zün yıkanması, çamaşırların değişti- Vücut Temizliği
rilmesi, gündelik temizlik uygulama-
larıdır. El Temizliği Vücut temizliği derinin kir ve sal-
gılardan arındırılması için, sabun ve
Vücudumuzun en fazla kirlenen 37-38 oC sıcaklıktaki suyla yıkanma-
ve gözle görülmeyen zararlı mikroor- sıdır. Her gün, değilse iki günde bir,
ganizmalarla en çok karşılaşan en geç haftada bir defa yıkanmalıdır.
bölümleri ellerimizdir. Bulaşı- Su ile temasın vücudun elektrik yükü-
cı hastalıkların yayılması- nü dengelediği, ılık/sıcak suyla yıkan-
nı, çatlakların oluşumu- manın asabî ağrıları azaltıp giderdiği,
nu önlemek için en et- çeşitli romatizmal hastalıklara iyi gel-
kin yöntemlerden biri diği, günlük gerginlikleri azalttığı, fe-
el temizliğini sağla- rahlık ve zindelik verdiği, kan dolaşı-
maktır. Kötü el hijye- mını uyardığı, cilt sağlığına iyi geldi-
ni ve yetersiz el yıka- ği bilinmektedir. Bu faydaların bir kıs-
ma yılda milyonlar- mı, soğuk duş/banyo ile de temin edi-
ca Gastrointestinal lebilmektedir. Soğuk duş alamayan-
hastalık görülmesine, ların, hiç olmazsa ılık-sıcak duştan
onbinlerce Hepatit-A sonra el, kol, yüz, ayak ve bacaklarını
olgusuna ve ölüm- soğuk suya tutmaları faydalı olur. Aşı-
lere neden olduğu, rı sıcak su ile temas ve aşırı keselen-
başta Rota virüs ol- me cilt sağlığını bozar.
mak üzere tüm has- Temizlenmede herkesin kullandı-
talık yapıcı etmenle- ğı havuzlardan uzak durulmalı, teda-
rin bu yolla bulaştığı vi maksatlı olanlar dışında durgun su
bir gerçektir. Bilhas- ve küvette yıkanmamalıdır. Uzakdo-
sa tuvalet öncesi ve ğu ve Batı’da küvet ve fıçı gibi dur-
sonrası, yemek ye- gun suda yıkanma alışkanlığı yaygın-
meden önce el yı- dır. Temizlik ve sağlık için uygun olanı
kamaya bu nedenle duş tarzındaki yıkanmadır.
önem verilmeli ve el
yıkama bir alışkanlık Mutlu ÇAYLAK
haline getirilmelidir.
Tırnak temizliği
ve bakımı da olduk-
YURDUM KÖŞESİNDEN

“Fıratın Koynunda Yatan,

Aziz Şehir El-Aziz”

Elazığ, Doğu Anadolu da Ta- tır. Sultan Abdülaziz’in tahta çı- Bu oyun, Elazığ’ın Harput
rihi Harput Kalesinin bulunduğu kısının 5. yılında Hacı Ahmet İz- Bucağından derlenmiştir. Oyun
tepenin eteğinde kurulmuş bir şe- zet Pasa devrinde buraya tayin e- “Mumlu Dans” namıyla dünyaca
hirdir. Deniz seviyesinden 1067 dilen Vali İsmail paşanın teklifi i- tanınmaktadır. ”Çayda Çıra” o-
metre yükseklikte bulunan şehir le 1867 yılında “Mamurat-ül -A- yunu hakkında çeşitli efsaneler
hafif meyilli bir zemin üzerindedir. ziz” adı verilmiştir. Fakat telaffu- vardır. Ancak, bunlar dilden di-
Elazığ’ın yerleşim yeri olarak tari- zu güç olduğundan halk arasında le dolaşan çeşitli halk masalları-
hi yeni olmakla beraber bölgenin kısaca “EL AZİZ” olarak söylene- na benzemekte ve diğer şehirle-
tarihi oldukça eskidir. Bu nedenle gelmiştir. Atatürk’ün 1937 yılında rimizde anlatılan efsanelerin bir
Elazığ tarihini, Harput un tarihi ile şehre teşrifleri sırasında “Azık İli” varyantı ya da değişikliğe uğra-
birlikte ele almamız gerekir. Har- anlamına gelen “ELAZIK” adı ve- mış bir şekli olarak anlatılmakta-
put ve çevresi, 26 Ağustos 1071 rilmiş, bu isim daha sonra “ELA- dır.
Malazgirt muharebesinden sonra ZIĞ” ’a dönüşmüştür. Oyun, orijini itibariyle ay-
kesin olmamakla beraber 1085 dınlatma amacı güdülerek orta-
yılında Türklerin eline geçmiştir. Çayda Çıra Oyunu: ya çıkmıştır. Araştırmamızda halk
Bu ise Selçuklular devrine rastla- arasında söylenen çeşitli efsa-
maktadır. Harput’un ilk Türk neler tespit ettik. Bunlar-
hakimi Çubuk Bey’dir. Çu- dan bir örnek: Efsaneye gö-
buk Bey, burada diğer Sel- re Hazar Gölü kenarında
çuk ümerası gibi Selçuklu bir köyde birbirini seven i-
Sultanına bağlı olmak şar- ki genç, gizlice buluşmak-
tıyla bir Hükümet kurmuştur. tadırlar. Erkeğin buluşma
Osmanlı devletinin son yıl- yerine gidebilmesi için gö-
larında Malatya ve Dersim lü yüzerek geçmesi gerek-
Sancakları da buraya bağ- mektedir. Buluşma gece ol-
lanmış 1921’de bu iki san- duğundan, kız çıra (Dındik)
cakta Elazığ’dan ayrılmış- yakarak gence yerini belli

32 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
YURDUM KÖŞESİNDEN
etmektedir. Genç ise, ışığa doğ- lup bilek kısımlarına kaytan geçi- kıyma, ufak bulgur biraz suyla bir
ru yüzmekte ve böylece sevgililer rilmekte ve diz altından bağlan- leğende iyice yoğrulur. Fındıktan
buluşmaktadır. maktadır. Böylece şalvar bir etek biraz büyük parçalara bölünerek
Bu durumu sezen kızın ba- görünümünde dökümlü olarak a- bir kaba, başparmakla işaret par-
bası, buluşmanın yapılacağı bir yak bileklerine inmektedir. Şal- mağı arasında sıkıştırılarak tek
gün erkeğin yüzerek gölün or- varın bel kısmı da uçkurla büzül- tek tekerlek şeklinde dökülür. Ay-
talarına geldiği sıralarda çırayı mektedir. rı bir tencerede kaynayan yağ-
söndürür ve genç sevgilinin göl- lı ve salçalı suya katılarak pişirilir.
de boğulmasına sebep olur. Bu-
nu fark eden kız da kendini suya 2)-İçlik
atar, o da kaybolur. Bunun üze- İpekli veya pamuklu kumaş- Sırın:
rine bütün köylü toplanarak elle- tan yapılmaktaydı. Yakası yuvar- Taze yufka (yuha) ekmeği ru-
rindeki “Çıra” larla iki sevgiliyi a- lak, önü açık, kopça ile iliklen- lo haline getirilip 3 cm eninde par-
ramaya başlarlar. Efsaneye göre, mektedir. İçliğin yanları yırtmaç- çalar haline getirilerek bir tepsiye
bu olay üzerine ağıtlar yakılmış, lıdır. dizilir. Tepsiye dizilen ekmeklerin
türküler söylenmiş ve çıra ile ara- kesik tarafı tepsiye dik gelecek
ma olayı oyunlaşarak günümüze 3)- Üçetek şekilde ve sıkıca dizilmesine dik-
kadar gelmiştir. NOT: Oyun giysilerinde kulla- kat edilmelidir. Üzerine daha ön-
nılan takılar şunlardır: Göğüs ü- ce hazırlanmış bolca sarımsak-
zerine çaprazlama dizilen beşi- lı yoğurt dökülür ve eritilmiş tere-
Giyim Tarzı yağı
Şehir merkezinde kadınlar birlik dizisi, camdan bilezik “Şe-
modern giyimi takip ederler. Bu- ve” gümüş veya altın küpe ile yü-
nunla birlikte orta yaşın üzerinde- zük kullanılır. HARPUT KALESİ
ki kadınların manto giyip başları- (SÜT KALESİ):
na örtü taktıkları görülmektedir. Yemekler Kale Harput’un güneydoğu-
Kelecoş: sunda ovaya hakim yalçın kaya-
Erkek Giyimi : Salçanın ve soğanın yağda kı- lar üzerinde bulunmaktadır. Coğ-
Başa fes takılır, astane men- zartılmasıyla soğaraç elde edilir. rafi durumu bakımından tarih bo-
dil büyüklüğünde “Puşu” takılır. Soğaraca kurut ayranı ilave edilir. yunca önemli bir kale olarak bilin-
Yaşlılar yazma bağlarlar. Paçaları Bu karışıma tandır ekmeği doğra- mektedir. Kale’nin ön yüzü yak-
dar, üst kısmı geniş, beli uçkur i- nır ve üzerine dağlanmış tereyağı laşık 75 - 80, güneyi 150 - 200,
le büzülen çuha şalvar giyilir. Düz dökülerek servise sunulur. yanları ise 400 - 450 metre ara-
beyaz veya siyah-beyaz renkte sında olup, yüksekliği yer, yer de-
çizgili, pamuklu kumaştan, içlik ğişmektedir. Kalenin asıl yapısı
veya giyme adı verilen bir iç göm-
Lobik Çorbası: M.Ö. takriben 900. yıla aittir. U-
Pamuk ve bostan tarlalarının rartular devrinde yapıldığı bilin-
lek giyilir. Bu gömlek kollu, yaka-
civarına ekilen lobik, fasulye gi- mektedir. Bu kale çeşitli ta-
sız veya hâkim yakadır. Gömle-
bi olup küçük tanelidir. Bir tence- rihlerde o- narımlar gör-
ğin üzerine şalvarın kumaşından
rede önceden zifiri (soğraç) yapı- müş ve ö- nemli ölçüde
“avcı yeleği” denilen bir yelek gi-
lır, üzerine su ilave edilip kayna- günümü- ze kadar ge-
yilir. Bele beyaz ipek veya şa1 a-
tılır. Lobik ve döğme temizce yı- lebilmiştir. Di- ğer gezilecek
dı verilen “acem kuşağı” bağlanır.
kanır, tencereye bırakılır, 1-2 kay- ve görülecek yerler de Ağa
Ayağa poçikli çarık ve yün örme
nar geldikten sonra çorba servise Camii, A-
çorap giyilir.
hazır hale gelir. lacalı Ca-
Harput Köfte (İri Köfte): mii, Ulu
Kadın Giyimi : Dilinmiş kuru soğan, mayda- Cami-
Harput kadınının en eski giy- noz, toz biber, tuz, yağ-
si tipidir. Bu tip giysiyi bugün dahi s ı z
dağ köylerinde görmek mümkün-
dür. Yaklaşık 150-200 sene ön-
cesinde bu tip giysi hâkimdi. Bu
giysi üç parçadan meydana gel-
miştir.

1)- Şalvar
İpekli veya pamuk-
lu kumaştan yapılmak-
ta ve iç kısmı astar-
lanmaktaydı. Şalvarın
boyu oldukça uzun o-
YURDUM KÖŞESİNDEN

karayolu üzerindeki sahilde çok


sayıda balık lokantası hizmet ver-
mektedir.

HAZARBABA KAYAK
MERKEZİ:
İlimiz Sivrice ilçesinin güne-
yinde bulunan 2.347 metre yük-
sekliğindeki Hazar baba dağında
yapılan “Hazarbaba Kayak Mer-
kezi” 1999 yılında faaliyete geç-
miş olup, kayak sporuna elveriş-
li pisti, telesiyeji ve yeme içme
imkânları ile günübirlikçilere hiz-
met vermektedir. İlçenin turizmi-
ne hayat veren Hazar Gölünde
her yıl büyük çapta su sporları
gösterileri yapılmaktadır. İlçe’nin
i, Kurşunlu Camii, Harput Süryani ca uzunluğu 125 km.dir. Geniş-
turizmine büyük katkısı bulu-
Kadim Meryem Ana Kilisesi, Buz- liği yer yer değişmektedir. Ke-
nan Hazar Gölü ne tepeden se-
luk Mağarası, Cemşit Bey Hama- ban baraj gölünde elektrik üreti-
lam verir gibi mağrur bir şekilde
mı, Harput Dabakhane Suyu gibi minin yanı sıra su avcılığı yapıl-
duran ve 1850 m rakımda her tür
birçok gezilecek yerleri de vardır. makta ve balık üretimi de ger-
güzelliğe hâkim bir şekilde duran
çekleştirilmektedir. Enerji açısın-
ve 1997 yılından beri yöre insa-
HAZAR GÖLÜ: dan Türkiye’nin ilk büyük yatırım-
nına hizmet veren HAZAR BA-
Elazığ’a 22 km. Uzaklıkta, E- larındandır. 1965 yılında yapımı-
BA kayak merkezinin yararlarını
lazığ - Diyarbakır karayolu gü- na başlanılmıştır. 1974 yılında ilk
da unutmamak gerekir. Gerçek-
zergahında olup, Hazarbaba ve 4 büyük tribünü, 1981 yılında da
ten kurulduğundan bu yana ilçe-
Mastar dağları arasına sıkışmış diğer 4 tribünü devreye girdi. Ba-
de turizm yönünde gözle görülür
tektonik bir göldür. Doğu ve Gü- rajın toplam kurulu gücü 134 Me-
büyük bir canlılık meydana gel-
neydoğu Anadolu bölgesinin ken- gawatt olup yıllık enerji üretimi
miştir. Mevcut haliyle konaklama
dine has plajları olan su sporla- 7,5 Milyar KW/Saat ’dir. Kuruldu-
tesisi mevcut değildir. Ancak ö-
rı ve balık avcılığı yapılan en ö- ğunda Türkiye’de üretilen elektri-
zel müteşebbislerin bu konuda
nemli gölüdür. Uzunluğu 22 km. ğin %20 sini tek başına karşıla-
girişimleri vardır. Şu andaki tale-
genişliği 5-6 km. olan göl, günün yan santral şu an tüketilen toplam
be cevap verebilecek 1100 met-
her saatinde değişik görünüm ka- elektriğin % 8’ini karşılamaktadır.
re kayak pisti ve mekanik tesisler
zanarak mavinin ve yeşilin her to- Keban barajının yapımından son-
standartlara uygundur.
nunu gösterir. Suyu berrak, so- ra 64.100 hektar büyüklüğünde
RABİA ZEHRA AKGÖL
dasız ve tuzsuzdur. Çevresinde bir baraj gölü meydana gelmiş-
25’e yakın kamu kurum ve kuru- tir. Oluşan gölün etrafında Elazığ
luşlarına ait eğitim ve dinlenme ve çevre illerin halkının da fayda-
tesislerinin yanı sıra Turizm Ba- landığı
kanlığından belgeli otel, motel lo- eğlence
kanta ve günübirlik piknik alanı, ve mesi-
ayrıca özel kuruluşlar tarafından re yerle-
işletilen balık evleri bulunmakta- ri mev-
dır Son zamanlarda çevresinde c u t t u r.
çok sayıda ikincil konutlar ve yaz- Özellik-
lıklar ile tatil sitelerinin yapıldığı le üze-
göl, çevre illerin de faydalandığı rinden
tatil merkezi konumundadır. üç ilçeye
feribot-
la geçiş
KEBAN BARAJI: veren
Keban Baraj Gölü Türkiye’nin gölün is-
en büyük yapay gölüdür. Doğal kelele-
Göller arasında 675 km2’lik ala- rinde ve
nıyla 3.sırada yer almaktadır. Ba- Elazığ-
raj Gölünün Murat vadisi boyun- Bingöl

34
RÖPORTAJ

Başakşehir Lisesi Başarılarıyla


İlçemizin Gururu Olmaya Devam Edecek

Rabia Akgöl: Bize kendinizden biraz bah- Mert Can İmirhan: Muhtarın görevleri ne- Başakşehir lisesinin birkaç yıldır iyi olduğunu
seder misiniz? lerdir? hele bu son zamanlarda daha da iyi olduğunu gö-
Ömer Özkan: 1960 Kayseri doğumluyum. Ömer Özkan: Muhtar bağımsız bütçe- rüyorum zaten sık sık ziyarete geliyorum. Daha
İmam Hatip Lisesi mezunuyum. İlahiyat fakültesi si olan, iş makineleri olan veya bir takım maddi da iyi olacağına inanıyorum.
okudum ve dokuz yıl Elazığ’da öğretmenlik yap- imkânları olan bir birim değildir. Muhtar, halkın
tım. 1993 yılında İstanbul’a geldim. Semiha Ayı- içinden çıkmış ve halkın sorunlarını ilgili yerlere Mert Can İmirhan: “ Genç Başak “ dergi-
verdi Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcısıydım. ulaştıran insandır. Bizim tabi ki resmi evraklarla miz hakkında neler düşünüyorsunuz önerile-
1995 yılında devlete istifamı verip özel sektöre ilgili sorumluluklarımız da var yerleşim yeri belge- riniz nelerdir?
geçiş yaptım. 4. Etap’ta bulunan Çınar Koleji’nin si, nüfus cüzdanı sureti bu gibi evraklar var. Muh- Ömer Özkan: Daha iyi olabileceğini düşü-
il kurucusuyum. Sekiz yıl Çınar Kolej’inde Genel tarlıkça verilmesi gereken evraklar tebligatlar var. nüyorum içeriğinin daha zengin öğrencinin daha
Müdürlük yaptım ve oradan ayrıldım. Dershane- İnsanlara ulaştırılması gereken bir tebligat var fa- etkin olabileceğini düşünüyorum. Daha fazla öğ-
cilik sektörüne geçtim. Çözüm dershanesinin ku- kat evinde bulamadığı vatandaşın evinin kapısı- rencinin birtakım şeyler sunup üretmesi daha iyi
rucusuyum. Bağcılar ve Başakşehir’de iki tane na tebligatınız muhtarlıktadır yazıyor bizde va- olur. Zaten ben yunus hocayı tanıyorum okullar-
şubemiz var. En son mahalli idareler seçimine tandaşlar gelince tebligatı ona teslim ediyoruz daki başarısını biliyorum şu anda bu okulun dergi
katılarak Başak mahallesinde muhtar adayı ol- mahallelinin sorunlarını tartışıyoruz. Sorunları il- çıkarması bile müthiş bir şey.
dum. Büyük bir teveccühle muhtarlığı kazanmış gili makamlara ulaştırmaya çalışıyoruz.
olduk. Evliyim ve beş çocuğum var. İki kızım evli Mutlu Çaylak: Başakşehirde ki eğitim so-
dört tane torunum var.(Allah Bağışlasın gülümse- Mutlu Çaylak: Muhtar olmanın kötü ve zor runları nelerdir.
me) Bir oğlum üniversite bitirdi, askerliğini yap- yönleri nelerdir? Ömer Özkan: Okulların yetersiz olması sı-
tı yeni geldi. Diğer kızım okul öncesi öğretmenlik Ömer Özkan: Muhtar olmanın kötü yanları nıfların kalabalık olması Anadolu ve meslek lise-
okuyor. Küçük kızımda Ahmet Kabaklı İlköğretim var tabi ki mesela bir vatandaş arayıp su boru- sinin olmaması 100 bin nüfuslu bir ilçede bir tane
okulunda sekizinci sınıf okuyor. su patladı yardım edin diye telefon açıyor tabi bu- lise olması gibi sorunlarımız var. Özel okullar var
nunla ben ilgilenmiyorum yetkili makamlara ileti- ama herkes özel okula gönderecek maddi güce
Mert Can İmirhan: Eğitim ve öğrenim ha- yorum. Bir köy olsa herkesi tanırsın fakat biz şu sahip değil bu sorunla uğraşıyoruz.
yatınızda nasıl bir öğrenciydiniz? anda 60 bin kişilik bir mahallede yaşıyoruz. Bu
Ömer Özkan: Eğitim ve öğretim yıllarım- anlamda da tabi ki herkesi mutlu etmek memnun Rabia Akgöl: Son olarak Başakşehir hal-
da çok çok sivri bir öğrenci değildim ama iyi bir etmek mümkün olmadığı için zor yönleri diyebili- kına iletmek istediğiniz duygu ve düşüncele-
öğrenciydim. Lise bir döneminde gençlik teşkila- riz. Ama bizim mahallemizin altyapı sorunları yok riniz nelerdir?
tı vardı ve ben orda bir sunum hazırlayıp semi- çoğu yere göre bizim mahallemiz çok daha gü- Ömer Özkan: Olumlu düşünmek çok önem-
ner vermiştim. Elli kişiye seminer vermiştim. Yani zel ve temiz. li. Her şeyin başı eğitim. Başakşehir halkı da bu
sosyal ve aktif bir hayatın içindeydik. Okul faali- eğitimi desteklemeli ve öğrencilerin arkasında
yetlerine katılırdım. Liseyi bitirdiğimde ilk on içe- Rabia Akgöl: Başakşehir lisesi ve öğren- durmalıdır.
risindeydim. Üniversitedeyken daha rahattım ve cileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
evliydim, hem çalışıyor hem okuyordum. Ömer Özkan: İyi şeyler düşünüyorum ve Rabia Akgöl
her zaman için Başakşehir lisesine sahip çık- Mutlu Çaylak
Mutlu Çaylak: Başakşehir halkını nasıl maya çalışıyorum bütün velilere de söylüyorum Mert Can İmirhan
buluyorsunuz? “okulumuza sahip çıkalım diye ’’ bana diyorlar ki
Ömer Özkan: Başakşehir halkının çoğu çocuğumuzu göndereceğimiz bir okul yok bir ta-
Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden gelmişler, iş kur- kım sıkıntılar yaşandı evet ama
muş, inançlarına, geleneklerin, örf ve adetlerine buraya giden in-
bağlı, insanları seven birbirine saygı duyan insan sanlar da senin
topluluğu olarak görüyorum. Ben Başakşehir’in benim oğlum-
yaşanacak yer olduğunu düşünüyorum. kızım bizim
bu okula sa-
Rabia Akgöl: Muhtar olmaya nasıl karar hip çıkma-
verdiniz? mız la-
Ömer Özkan: Muhtar olma düşüncesi hiçbir z ı m .
zaman aklımda olmamıştı ama bir önceki seçim- Ben
de muhtar olan arkadaşım bu seçimlere 2 ay kala
aday olmayacağını söyledi. Bende düşündüm
birtakım eğitimci öğretimci arkadaşlarla istişare
ettik konuştuk, o arkadaşımda aday olma-
yınca biraz sorumluluk gibi gördüm ken-
dimde ve muhtar olmay a karar verdim.
Çok ani gelişti her şey ve iki ay gibi kısa
bir süre zarfında gerçekleşti.

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
35
DENEME

İnsan Hakları
İ
nsan hakları, tüm insanların sahip oldukları, temel kadar günümüzde uluslararası hukuk ve anayasa hu-
hak ve özgürlüklere denir. İnsan hakları ırk, din, kuku içinde önemlidir. Modern insan hakları hukukunun
dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların büyük bir kısmının ve insan haklarının en modern insan
yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta her- yorumlarının görece yakın tarihte izleri sürülebilir. 1689
kes eşittir. Diğer yandan insan hakları terimi bir ideali tarihli İngiliz yurttaş hakları beyannamesi birleşik krallıkta
içerir. Bu terimi kullananlar bu alanda olanı değil, baskıcı hükümet uygulamalarını yasa dışı saymıştır. 18.yy
olması gerekeni dile getirirler. ‘da iki büyük devrim meydana geldi. 1776’da ABD’de ve
İnsan hakları, tüm insanların hak ve saygınlık 1789’da Fransa’da bunlar ciddi hak kazanımları sağlayan
açısından eşit ve özgür olarak doğduğu anlayışına iki sonucun elde edilmesine sebep oldu. Bunlar Amerika
dayanır. İnsan hakları, her bir bireye bağımsız seçim bağımsızlık bildirgesi ve Fransız insan ve yurttaş hakları
yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü sağlar. Bu bildirgesidir. Bunlar bir dizi hak ve özgürlükler sağlamıştır.
özgürlükler başkalarının haklarını saygılı olmakla bu Görüldüğü üzere insanlar geçmişten bu güne kadar
hakları çiğnememe zorunluluğu ile dengelenmektedir. Bir hak ve özgürlükleri için çalışmalar yapmış ve birçok ko-
başka değişle birçok hakkın yanında bir sorumluluk da nuda başarılı olmuştur. Fakat önemli olan insanların bir
bulunmaktadır. çok hakka sahip olması değil kendi hakları konusunda
Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından bilinçli olması ve haklarının doğru yerde, doğru zamanda
eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Ve birbirlerine kullanabilmeleridir.
karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidir. HEZAR GEZİCİ
tarihinde insan haklarıyla ilgili önemli aşamalar 11/FEN C
gerçekleşmiştir. Bunlardan biri 1215 tarihli Magna
Carta’dır. İngiliz hukuk tarihi için ayrı bir önemi olduğu

İnsan ve İnsan Hakları


İnsan üstün bir varlıktır. Öyle ki evrendeki herşey insan meli ise yaşama hakkıdır. Çünkü, hayat kutsaldır. İnsan ol-
için varolmuştur. mak isteyen başka insanlarında haklarına sahip çıkmak-
İnsanıun yaşamındaki durumu, hayatta nerde, nasıl tır aslında. İşte o zaman insan olmanın gerektirdiği haklar-
varolacağı farklılık gösterebilir, iyi zengin bir ailenin çocu- dan bahsedebiliriz.
ğu olabileceği gibi fakir bir ailenin çocuğu olarakta dün- İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kişiyi, kişiliğini, insan-
yaya gelebilir. İnsan geldiği mevki, makam, sahip olduğu lığı özü ile yaşatacak kurallardır. Hakkımıza ve haksız in-
para, çalışkanlığı gibi nedenlerle değil, insana insan oldu- sanların haklarına sahip çıktığımız sürece insana yakışır
ğu için sahip olduğu haklar tanınmıştır. bir şekilde yaşayabileceğimiz hakları uygulamış oluruz.
Geçen haberlerde gördüğüm bir olay çok dikkatimi TUBA NUR YILDIZ
çekti. Afrikalı bir çocuk insan görünümünden o kadar uzak-
tı ki hatta spikerlerin söylediğine göre vücudu bir ölü vücu-
du gibi kokuyormuş. Bulunduğu yerde ise bir akbaba kar-
nını doyurmak için çocuğu izliyormuş. Bu durumu fark
eden Avrupalı bir gazeteci de bunun çok iyi bir ha-
ber olabileceğini düşünerek olup biteni çekmeye
başlamış ve akbabanın çocuğu parçalayıp kar-
nını doyurmasına seyirci kalmış.
Şimdi burada akbabanın karnını doyur-
ma, habercinin haber yapma hakkı var.
Peki hangi insanın haklarından bahse-
debiliriz bu durumda? Fakir insanın mı?
Zengin insanın mı? Güçlü insanın mı?
Haklı insanın mı? Beyaz insanın mı? Si-
yah insanın mı?
Evet dünyaca kabul edilmiş temel hak-
lar var.Birleşmiş Milletler Kurulu tarafından
10 Aralık 1948 yılında İnsan Hakları Evren-
sel Bildirgesi olarak kabul edilmiş. İnsanın in-
san olmasından doğan bu hakların söz konu-
su durumu sadece litaratürlerde... İnsan olabil-
mek için dünyadaki haklarımızı istemek zorun-
dayız. Bu hakların başında ise ; yaşama, sağlık,
eğitim, düşünce özgürlüğü hakkı yer alır. En te-

36 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
İnsanı İnsan
DENEME

Yapan
İ
Haklar
nsan hakları kişiyi özü ile yaşatacak kurallar demektir. Bu
kurallar insanı insan yapan kurallardır. İnsan hakları resmi
olarak 10 Aralık 1948 yılında başlamış olarak kabul edilse de,
Dünya oluşalı insana, insan haklarına her çağda zamana uy-
gun olarak saygı gösterilmiştir. Fakat tarih boyunca insanların
kendi istekleri dışında yaşamak zorunda bırakıldıkları dönem-
lere rastlanmıştır. Kullara kulluk etmek, işkenceler, kölelik bu
yaşantıya örnek gösterilebilir.

Özgürlük anlayışı insanların hoşnutsuzluklarının artık


dayanılmaz bir hal aldığı dönemde ortaya çıktı. İnsanlar haklarını
savunmak adına Kral John’dan bazı isteklerde bulundular. Or-
taya konan kararlı tavır sonunda bu istekleri kabul edildi ve ilk
kez insan hakları konusunda sözden öteye geçildi. İnsanlar hangi insana yakışır? Bu tür davranışlar insanlık dışı
yaşayışlarında ve hayati konularında eşittirler. İnsan hakları da davranışlardır. Asla insan, insanın efendisi olamaz.
bunu savunur. İnsan haklarını, insanın kendisi değil, yasalar eşit Her insan doğuştan sahip olduğu hakları kullanmalı
olarak hiçbir ayrım yapmadan koruyacaktır. İnsan hakları, tüm ve hiç kimse kendine yapılmasını istemediği bir şeyi
insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerdir. Bu hakları başkasına yapmamalıdır.
her insan kullanabilir ve kullanmakta eşittir.
İnsan hakları Evrensel Beyannamesinin 1. Mad-
Bu hakların resmi olarak var olmasına rağmen günümüzde desinde açıklandığı gibi “ Bütün insanlar hür, haysiyet
hala insanlar tam anlamıyla eşit sayılmazlar. Bizler sıcacık ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana
evimizde yemeğimizi yerken, dondurucu soğuklarda yiyecek sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile
bir parça ekmek bulamayan insanlar var. Eşitlik, insan hakları hareket etmelidirler.”
biz evde rahatımız yerindeyken kardeşlerimizin dışarıda
yaşam savaşı vermeleri midir? Bir parça ekmek uğruna insan- ECE AKÇAY
lar ölmemeli. Ya da insanın insana hükmetmesi onu ezmesi

Son
Gecenin zifiri karanlığında evine doğru hızlı adımlarla yürüyordu. Bir yandan adımlarını
sayıyor, bir yandan da kim bilir belki de hayatının son hareketli gününün değerlendirmesini
yapıyordu. Sokak lambasının altına geldiğinde durdu. Başını hafifçe havaya kaldırdı. Işığa
doğru her hareketi hüsranla sonuçlanan sineğe bakınca içinden derin bir ‘Ah’ çekti. Acaba
o da hayatı boyunca bu sinek gibi her seferinde aşılmaz duvarlara çarpıp geri mi dönmüş-
tü? Gerçi sinek onun aksine her yenilgide ışığa yönelmeyi başarabilmişti. Acaba o bu ka-
dar özverili olabilmiş miydi?
Kafasını kurcalayan bu düşüncelerle dakikalar boyunca aynı yerde kalakaldığını fark
edememişti. Hafifçe silkindi. Tekrar evine yöneldi. Kapının zili bir farklı çalmıştı sanki. Çal-
dı, çaldı, çaldı. Hayatında kimsenin kalmadığını unutmuş gibiydi. Elini cebine attı. Bir hı-
şımla kapıyı açtı. Kapıyı açmasıyla yatağa kendini atması bir olmuştu. Düşünecek bir ömür
vakti olduğunu fark etmesi onu çileden çıkarmaya yetmişti. Evet, tek yapacak uğraşı olan
işi bugün son bulmuştu. Buna emeklilik denemezdi.’Resmen işkence’ diye geçirdi içinden.
Ona göre buna yaşamak denmezdi.
Günlerin birbirini kovaladığını bile fark edemiyordu. Günler gerçekten çok hızlı mıydı,
yoksa o bu amansız boşlukta fazla mı durağan kalmıştı? Bilemiyordu...
Tek yapacak şeyi vardı. O da şu dünyada varlığı ve hatta yokluğu fark edilmeyecek ha-
yatını ortadan kaldırmak. Adımlarını yavaş yavaş bir katil soğukkanlılığıyla atıyordu. Kırık
çekmecenin ilk gözünü zorlukla açtı. Çıkardığı tabancayı kafasına dayadı. Derin bir nefes
aldı ve tetiği çekti. Ölümü de yaşamı gibi sade ve gösterişsiz olmuştu.

İffet Nur GÜLHAN

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
37
ŞİİR

Dağ yolları… Pembe Dünyam


Sağında ya da solunda
Öyle bir dünya istiyorum ki,
Kızılcıklar, çimenler, geven dikenleri… Özlüyorum Çocuklar sevgiyle büyüsün,
Ve kekik kokusu…
Kalpler kocaman kocaman olsun,
Dur durak bilmiyor gözyaşlarım… Sevgi her yeri kaplasın.
Soğuğu başka soğuk Mısralarımdan taşıyor acılarım. Beyinlerde kötülük kalmasın,
Sıcağı başka… Gözlerim her daim buğulu…
İnsanlar birbirine iyi gözle baksın,
Adımladıkça açılır ciğerlerin Sesim bitik, yüreğim yitik.
Hırsızlık, yoksulluk
Gibi ruhun Özlüyorum, o ufacık ellerini…
Çete, mafya gibi olaylar olmasın.
Gökyüzüne baktıkça genişler maviler Sesin sesime değince, titreyen sesini.
Yaşlılara sahip çıkılsın,
Gibi ufkun Yüreğim sensizliği kaldıramıyor…
Ağır geliyor bu sözler bana, Huzur evlerine atılmasın,
Sensizlik ağır. Çocuklar bebekken sokağa bırakılmasın,
Ağaçlar, çalılar, otlar…
Dönsen ne olurdu ki sanki… Aileler hep mutlu olsun.
Her biri ayrı vazifeyle serpilmiş
Sussaydın ben öfkelenince de, Bilmiyorum, çok şey mi istiyorum,
Toprağa
Demeseydim onları ne olurdu… Her günümüz coşku, mutlulukla geçsin,
Görenler anlayamaz
Bilmez misin ey kadın ben böyleyim işte. Neşe, huzur sımsıcak sarsındünyayı,
Bakmak gerek bu manzaraya
Değiştiremiyor zaman beni… Deprem, yangın, sel
Uzaklara çok uzaklara bakmak
Sensizliği üstüme yük bindiren zaman, Parasızlık, açlık, çaresizlik olmadan bir yaşam,
Uzakları yakın etmek gerek
Şimdi yavaştan yaşlandırıyor beni. Yıldızlar kadar parlak bir dünya,
Ellerim titrer oldu… Sımsıcak bir güneş, toz pembe bir hayat,
Dedelerin ellerinde sigara tablaları…
Vicdan azabı değil içimdeki. Diliyorum herkese
Ebelerin ellerinde eğirtmeç olmalı
Ama sensizlik ağır… Büyük bir evren mutlulukla dolsun,
Rüzgâr hafiften kaldırmalı
Sen yoksun, kapıyı açanım yok… Bu benim hayalim,
Toprak yoldan bir tutam tozu…
Bunca yıl sonra bir bilsen; Pembe bir dünya,
Ağaçlar konuşmalı, Anahtarla kapıyı açmak ne kadar zor. Yaşaması, kurması bu kadar zor mu?
Anlamadığım dilde, kendilerince Hani bu odalar çocuk sesleriyle inleyecekti… İnsan haklarının birebir yapıldığı,
Hani sen her akşam; Herkesin eşit olduğu,
Sokaklar kış kimsesizliğine bürünmeli Gün şafağını yitirirken, Bir dünya düşünüyorum,
Sadece sen ve ben olmalıyız Başını dizime yaslayıp dalacaktın en güzel rüya- Umudumu asla kaybetmeden,
Sen pencerende larımıza… Yaşamak ve görmek istiyorum.
Ben bahçemde Nerdesin ey kadın!
Sensizlik bir yılan gibi koynumda her gece. SEMA GÜÇLÜ
Sen benimle üşümelisin Gözyaşlarım sel oldu, yastığım ıslak…
Ben seninle ısınmalıyım Oysaki kahkahalarımız vardı bu evde…
Uzaklarda çok uzaklarda yaşamalıyız Şimdi ise hıçkırıklarım kapladı dört bir yanı…
Sen bensiz Yalnızlık, dört duvar arası yalnızlık… Ölüm…
Ben sensiz Üstüme üstüme gelen duvarlara anlatmak
seni… Kimi için bir çıkış noktası
Sen hatırlamamalısın Şimdilerde tek uğraşım; Kimilerine göre kararsızlık
Benim seni hatırladığım gibi Boğulduğum zifiri karanlığa, Ancak öyle insanlar var ki ölüm onların kaderi
Saatlerce seni anlatmak oldu… Her gözünü açtığında
Sen mutlu olmamalısın Sensizliği silemem ama izin ver de artık beni si- Korku ve çaresizlik içerisinde.
Benim sensizlikte mutlu olduğum gibi leyim… Bekler ona uzanacak yardımı,
Ancak…
Dağ yolları… ZEYNEP KİBİROĞLU Cihan, yummuş gözlerini bekler.
Adımladıkça anlarsın kimsesizliği Bu bitmez tükenmez kavgayı dinler.
Sağında ayrılık, solunda ayrılık… Her geçen gün sonunu gözler.
Gökyüzünde… Hırs, nefret, intikam…
Gökyüzünde Boşluk. Bunlardır bu acıların sebebi
Bir avuç toprağın,
( 3 Ocak 2010 İSTANBUL) Bir dirhem suyundur önemi.
Yunus KOŞAR İşte budur insanın insandaki yeri ve önemi…

Duhan Değirmenci

Gözyaşlarım anlatsın Çıldırtan yalnızlığım


Artık sus hükümleri giydirdim dudaklarıma konuşmayacağım. Çıldırtan yalnızlığım, al kalbimi de artık git.
Sana gözyaşlarım anlatsın her şeyi, O kadar direndim ki hayatın akışına yoruldum boşa kürek çekmekten
Gittiğin günden beri içimde birikip yanağımdan süzülen göz- Artık her şey pek bir anlamsız gözümde renkler bile anlamını yitirdi
yaşlarım anlatsın Gökyüzü eskisi gibi mavi değil, ne de o büyülü parlak yıldızlar.
Zifiri karanlığında gündüzü bekleyen sabahyıldızı gibi, seni Tozpembe bile pembeliğini yitirdi artık, hayaller eskisi gibi değil.
nasıl beklediğimi gözyaşlarım anlatsın! Öyle bir yanlık ki içime işleyen, önce kalbime ardından tüm benliğime.
Teslim ettim artık kendimi Azraillin o soğuk ellerine, ölürken Çıldırtan yalnızlığım al kalbimi de git gereğinden fazla siyahsın!
azımdan çıkan son iki kelime tek şahidim olan gözyaşlarım Bu karanlık beni korkutuyor artık.
anlatsın… Çıldırtan yalnızlığım al kalbimi de artık git!
Çok direndim artık pes
DENİZ DEMİRCAN
DENİZ DEMİRCAN

38 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
ŞİİR

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
39
DENEME

Anılarımın Son Durağı


N
asıl da değişmişti, teni kırışmış o Geleneğimizi bozmadım dostum, parkında çınar ağacının gölgesinde ka-
eski çevikliğinden eser kalmamış- yine şiirle açtım konuşmamızı. Hala nasıl rımla saatlerce süren o büyük kahkaha-
tı. Hatta artık bir de bastonu var- da güzel nasıl da alımlısın. Beni mi diyor- lı günlerimizi, eski konakları görüp onlarla
dı. Eskiden olduğu gibi, tek dayanağına sun? Eh olacak o kadar değil mi zaman ilgili hayaller kuruşumuzu ..Ben işte hep
dertleşmeye gidiyordu. Uzun bir yoldan, su gibi akıp gidiyor. Öncelikle senden af bunlarla teselli oluyordum.
uzun bir süre sonra ilk kez gelmişti bura- dilemeye geldim. Yaşadıklarımın tek so- Seninle oynadığımız oyunları, o ta-
ya yine de yılların yorgunluğu olsa da ü- rumlusunun sen olduğunu düşündüm rihin yaşanmışlığı olan sokaklarını ka-
zerinde, şehre varır varmaz onun yanına kızdım, gençlik işte… Yürek farklı atıyor rış karış gezdiğim zamanları hatırlamak-
gidiyordu. Ne de olsa burası onun düş- boşuna mı deli çağlar diyorlar.Benimki la geçiyordu ömrüm. Baksana her anım-
ler şehriydi. Masalın başladığı yere doğru de o hesap işte, ee anlat bakalım han- da sen varmışsın ben farkında olmadan
adım adım ilerliyordu. Yıllar önce bir dü- gi hikayelere tanıklık ettin,kimlere dert or- biraz da seni özlemişim İstanbul. Orada
şünü burada bırakarak gitmişti… Aslında tağı oldun ben yokken.Kimin aşkına ma- konuşamıyor, gülemiyordum, fakat etrafa
tamamlayamadığı hikâyesiyle birlikte geri sal oldun.Bilirim tamam,kimsenin hikaye- içimden sessiz çığlıklar saçıyordum. Et-
gelmişti. Bu, sonun en zor başlangıcıydı. sini söylemezsin bir kendi hikayen belli o rafımda bir kara bulutun olduğuna inan-
Halen tek ona açabiliyordu da senelerdir yetiyor insanlığa.. Ben mi mıştım sonra damadım torunumu kucağı-
kalbini,yüreğindeki sızıyı..İçi öyle dolup anlatayım,nereden başlayayım peki han- ma verdi ve kendime geldim. Bunun ha-
taşıyordu ki o yaşlı haliyle adımlarını da- gi acımı,zorluğumu..Yoksa araya serpişti- yatın içindeki bir kesit olduğuna ve haya-
ha büyük atmaya başlamıştı, fakat git- rilen mutluluklarımı mı?Buraya kadar gel- tın zorluklarına göğüs germem gerektiği-
mek istediği yere varmadan önce aklında mişken biraz geçmişten bahsedelim.İh- ni anladım ve yanına geldim. Baksana o
birden beliren bir fikirle İstanbul’u yeni- tiyacım var buna,deminden beri gözüm şehir de bana aynı şeyleri yaşattı, sonra
den görüp onu yeniden hissetmek istedi. şu bankta oturan çiftte,görüyorsun değil düşündüm ki orası benim doğduğum, bu
Yeni Cami’deki o avluya konan güvercin- mi? Aklıma karım Seval’le tartışmaları- ailemi kurduğum yer orayı neden terk e-
leri, Mısır Çarşısı’ndan buram buram ko- mız geldi, biz de hep o bankta tartışırdık deyim.
kan o baharat kokularını, İstanbul’u hay- nedense? Bilseler ki boşuna tartışıyorlar Kızım senden mahrum kaldı zaten
retlerle inceleyen, gezen insanları, kısa- birbirlerini kırıyorlar.Barışacaklar ama e- bir de torunumun senden ayrı kalması-
cası her şeyi özlemiş bu masal diyarın- minim gözlerindeki o büyük tutkuyu gör- na dayanamazdım. İşte şimdi yine sen-
dan yıllarca uzak kaldığı günleri şöyle bir düm.Kız biraz inatçı belli baksana çocu- deyim suçun sende olmadığını bunca yıl
yâd etmenin sevincine ulaşmıştı. Birden ğa kök söktürüyor,aynı Seval işte.Ben- boşuna kendime ceza verdiğimi anladım,
yavaşladı ve o kokuyu içine çekti. Bu ko- de az mı çektim inadından,sinirinden.Bu evet haklısın kokunu bir an duydum sen-
ku halen aynıydı seneler önce her kah- lafımı duyan Sevali başka tanır.Kızgınlı- le beraber güneşin batışını izlemeyi, sa-
vesini buradan aldığı kırk yıllık kahveci- ğında bile o gözlerindeki parıltıya ve ya- na gelip böyle her şeyimi anlatmayı özle-
si halen yerindeydi, sanki onu beklemiş- nımda aldığı tek nefese canımı verirdim. dim. Şimdi de sen, seni yeni doğmuş bir
ti. Evet, hızlıca buralardan geçmiş düşün- Kızgınlığı ayrı aşktı bende.Dudaklarını bebek gibi kucağıma verdin; anlamamı,
cesini değiştirmeden özlemine bir ara ve- kemirmesi,elmacık kemiklerinin belirgin rahatlamamı sağladın yine seninle huzu-
rip yola koyulmaya devam etmişti. Vara- hale gelmesi,saçlarıyla uğraşması.. Bun- ra erdim. Taşıyla toprağıyla nasıl bir şe-
cağı yere ulaşmak üzereydi, heyecanlan- ları hatırlıyorsun değil mi? hirsin sen? Anlıyorum şimdi, içimdeki a-
mıştı, sanki gök bile onu anlamaya baş- Ben hiç unutamıyorum acım neden teşin neden sönmediğini. Bilseydim, da-
lamış, yağmur aralıklı olarak çiseleme- bu kadar çok, kızımda da aynı şeyleri ya- ha önce kokunu içime çekmeye gelmez
ye başlamıştı. Etrafa toprak kokusu ya- şamama rağmen neden? Seval’in acısı miydim?
yılmıştı. Hafiften de gökkuşağı çıkmıştı. yüreğimde bir dağ gibi büyüdü .. Şu an o- Şimdi gidiyorum dostum, hoş çakal.
Rüzgârda o ak düşen saçlarını savurma- nunla ilk tanıştığımız, buluştuğumuz yer- Karımla kızımın yanına gidiyorum. Gelir
ya başlamıştı. Evet,varmak üzereydi.O deyim tam orada duruyorum. Ben şimdi gelmez onların yanına gitmeliydim fakat
yaşlı kalbi çarpmaya,gözlerinde aynı an- tam onu hissettiğim yerdeyim. Şuradaki içimi dökmek istedim sana. Doğrusu da-
da beliren o derin hüzün ve mutluluk etra- balıkçıya bakıyorum, deminden beri bir ha yanına gelmeye cesaret edemezdim
fa yayılıyordu.Hani film şeridi gözünün ö- yol kat edemeyen şu çifte, hıçkırıklarını fakat dedim ya ne dayanılmaz bir şey-
nünde belirmek diye bir laf vardır ya onun denize dökmeye çalışan şu yalnız adama sin ki ayaklarım beni buraya sürükledi. E-
da anıları gözünün önünde belirmişti.Ha- bakıyorum. Etrafıma bakıyorum sevgilim vet, ayrılık vakti şimdi gitmezsem kırılırlar
fif bir tebessümden sonra başını dostuna seni arıyorum. Herhangi bir yüz seni ba- yoksa sabaha kadar konuşabilirim senle.
doğru çevirmişti.Bir an durdu,yapamadı na gösterir diye fakat olmuyor hiçbiri sen Özledim ikisini de be dostum, biliyorum
geri dönüyordu fakat o bankı gördü ve olamıyor gözümde. Burayı terk edersem acı onları öyle toprağın altında ziyaret et-
sözüne başladı.. acım hafifler sandım ama olmadı bak yü- mek ama iyiyim merak etme. Şimdi dedi-
Ey İstanbul! Duyuyor musun? reğimdeki acıyla kalbimdeki sızıyla var- ğin gibi onların yanına onları yaşamış o-
Bak yine girdim duygu karmaşasına, dım yine son durağa yani sana be dos- larak gidiyorum ve şimdi ben onların artık
çıkmaz yollara.. tum. Senden uzak kaldım güzelliğini, anı- olmadığını kabullenerek gidiyorum. Ben
Ah bile bile ne itiyordu beni bu aşka? larımı görmezsem unuturum sandım, a- artık senin avuçlarından değil anılarım-
Uçsuz bucaksız çizdiğim resimlerde ma olmadı yapamadım teslim oldum iş- daki o acı sahnelerden gidiyorum. Onları
Hayallerimin en deli anlarında te sana yeniden. unutmuyorum, sadece olmadıklarını ka-
Geleceğimi ve geçmişimi düşündü- Belçika’da bir yaşam kurdum bulleniyorum. Geçmişe bağlı kalmayı de-
ren bu zihinde kendime,kendime gelemezken.Zaman i- ğil geleceği seninle tekrar yaşamaya gi-
Suskunum..yorgunum. lerledi ve kızım evlendi,sonra o da anne- diyorum. Geleceğim yine Kızkulesi yanı-
Seslenişlere ilgisizim sinin kaderinden gitti.Orada ağlayabile- na, akşamleyin o halini de özledim ama
Sonsuz bir uyku bekleyişindeyim ceğim kadar ağladım.Haykırdım,nefretimi bu sefer geçmiş değil gelecek olacak ko-
Derinlerde çok derinlerde kustum,her şeyi kırıp döktüm.Kızımın da numuz…
Mutlu olma ümidi ile avuçlarımdan kaydığını görünce hayat ü- Göksu ERDOĞDU
Belki bir rüya belki de bir kâbus için- zerime çöktü.Nereye gideceğimi ne ya-
deyim pacağımı şaşırmıştım orada yanına gide-
Ey İstanbul! Anlıyor musun? bileceğim bir dostum da yoktu.O,Gülhane

40 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
DENEME

Sessiz Çığlıklar
Bana doğru yaklaşıyor sanki bu ses! Bu ses bir sonun habercisi gibi; öfkeyle, hırçın,
acımasızca yaklaşıyor. Almak istediği bir şeyler var benden, vermek
istemediğimi bile bile bana doğru yaklaşıyor

U
zaklardan bir ses geliyor. nıyor, ortalık mahşer yeri ! Kor- haykırıyor:
Bu ne gürültü? Kıyamet ku dolu gözler “imdat!” dercesi- Neyin kavgası bu? Hangi he-
kopuyor sanki... Bu ne ür- ne haykırıyor. Kimi hıçkırıklara sabın bedelini ödüyoruz? Hangi
kütücü bir sestir içimi titretiyor. Bi- boğulmuş,sesi çığlıklara karışı- sebep bir çocuğun geleceğini ala-
linmeyen bir korku sarıyor yüreği- yor. Kimi de yerde uzanmış,buz cak kadar bu denli büyük olabilir?
mi. Gözlerimde bir telaşla içime gibi bir beden, nefessiz öylece ya- Nasıl bir cezadır bu tahammülsüz
sığınıyorum. Bir kuytu arıyor göz- tıyor. İçlerinde bir çocuk sesi, elle- ! Affa ne göz yaşları ne de küçük
lerim saklanmak istercesine. Or- ri kana bulanmış, boğazında dü- bir çocuğun haykırışları çare o-
talık kan gölü, sağım solum insan ğümlenen bir hıçkırık. Yalvarırca- luyor. Hiç bir yerde bulamıyorum
parçası olmuş. Her yer kan koku- sına “Anne Kalk!” diyor. Dehşet- kendimi, ben bu kavganın nere-
yor. Ve ben hala nefes alabiliyo- le gözlerinden akan yaşlar, kuru- sindeyim bilmiyorum.Benliğimi a-
rum, her an ölüm korkusuyla. rıyorum olmayan kimli-
Kalp atışlarım kulaklarımda ğimle.Ben kimim? Ben,
uğulduyor. Sessiz çığlıklar a- haktan bahseden in-
tıyor bedenim “durun!” derce- sanlarca hakkı çalınmış
sine. Kimse duymuyor... çocuk.Ben, vazgeçmiş-
Bana doğru yaklaşıyor liğin teslimiyetiyle kir-
sanki bu ses! Bu ses bir so- li ellerin ufaladığı gele-
nun habercisi gibi; öfkey- cek... Kısaca, ben “Fi-
le, hırçın, acımasızca yakla- listinli çocuk!”.
şıyor. Almak istediği bir şey- Şimdi merak edi-
ler var benden, vermek iste- yorum, benim varlığım
mediğimi bile bile bana doğ- hangi medeniyeti, han-
ru yaklaşıyor. Sorgusuz, gi yüreği böylesine ra-
yargısız,haksızca... Ne dur- hatsız etmiş olabilir?
mak istiyor yüreğim nede ka- Neyin hazımsızlığı bu?
çabiliyor itaatsizce. Haykıra- Bahsettiğiniz o “İnsan
sım var! ama susuyor dilim. Hakları” nerde kaldı?
Ya korkudan bu sessizlik ya- Otuz satırlık maddeler-
da isyanları bütün direnişle- den bir tanesini bile çok
rin.” Hakkım var mı ki hakkı mu gördünüz bize. İç-
mı aramaya? susuyorum... lerinden birini hak gör-
Sanki bedenim soğuk kar- seydiniz yeterdi insan-
lar içinde kalmışçasına titri- ca yaşamak için bize.”
yor. Hazır ola geçmiş, bir kö- Yaşamak. özgürlük ve
şede ölümü bekliyorum. Üs- kişi güvenliği!” Çok de-
telik nedenini bile bilmediğim ğil nefes almak istiyo-
halde... Ve beklenen oluyor, ruz... Ne yazık ki nam-
tam üstümde patlıyor bu ses.Ge- muş dudaklarını ıslatıyor. Yüre- lunun ucundaymış bizim tüm hak-
riye ne korkan bir yürek ne de ay- ğinde tahammülsüz bir acıyla ka- larımız. Tek atımlık kurşundan i-
dınlık arayan gözler kalıyor. Bana derine teslim olmuş. O da diğer- baretmişiz...
ait ne varsa bir yere savrulmuş. leri gibi ölümü bekliyor. Bir şeyler İçimde, hep bir unutulmuşluk
Bedenim sıyrılmış nurundan. Ru- mırıldıyor dudakları, kaşları çatık, hissi. Ben bununla büyüyorum...
hum yerini sonsuz bir boşluğa bı- soluk soluğa... Gözleri dalgın, do-
rakıyor. Bu bir veda olsa gerek, nuk bakışlarıyla olan biteni izliyor. BÜŞRA ERCAN
ardımda bıraktıklarımla... İçinde ki boşluğa sessiz çığlıklar
Uzaklardan bir ses yankıla- atarak, tüm nefretini kusarcasına

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
41
GÜNCEL

İsraf Ne Demektir?
Hayatımızda

İsraf...
Yüce Allah bu konuda Kuran-ı
Kerim’de şöyle buyurur: “… Yiyin ,için
fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf
edenleri sevmez.”
re ve verilmesi uygun kimselere tü yolda kullanıp israf edebilir. İn-
vermemek, malı hayır yollarında san, beden sağlığına dikkat et-
harcamamak, eldeki nimeti Allah’ meli, güzel ve faydalı işler yap-
a isyan yollarında kullanmak an- malıdır. Sigara, içki gibi zarar-
lamında da kullanılır. lı alışkanlıklar edinenler, sağlık-

D
Cimrilik ise malı dinimizin uy- larını israf ederler .Küçük yaşlar-
ünyada yaşayanlar, algıla- gun gördüğü yerlere vermemek- da tembellik yapanlar, gençlikle-
makta güçlük çekseler de, tir. Cimrilik de dinimizce yasak- rini boşa harcar. Aşırı yiyenler ve
sınırsız gibi görülen dün- lanmıştır. Cimrilik yardım düşün- beslenmelerine dikkat etmeyen-
ya, sınırlı kaynaklara sahiptir. Sı- cesini öldürdüğü gibi, ihtiyaç sa- ler birçok hastalıklara yakalanır
nırlı bir dünyanın kaynaklarının, hiplerine ulaşmayı engeller. Sa- .Gözümüz, kulağımız, el ve ayak-
insanların sınırsız isteklerini kar- daka ahlakını köreltir. Oysa sahip larımızı güzel ve faydalı amaç-
şılaması mümkün değildir. Kay- olduğumuz değerler savurganca lar için kullanmalıyız. Aksi halde,
nakları bilinen bir dünyada, hem harcanınca, yerine konması im- Allah’ın bizlere verdiği bu güzel
üreticiler, hem de tüketiciler ola- kansızdır. Sevgili Peygamberi- organlarımızı israf etmiş oluruz.
rak, insanlar istedikleri ürünleri ü- miz bu konuda şöyle buyurmuş- Kötü fikirler beslemek bir dü-
retme ve istedikleri ürünleri de tü- tur: “Beş şey gelmeden önce, beş şünce israfıdır. Allah akıl ve dü-
ketme hakkına sahip değildirler. şeyin kıymetini biliniz; şünce kabiliyetini güzelliklere yö-
Sahip olunan maddi ve ma- nelmemiz ve kötülüklerden uzak-
nevi imkanların gereksiz şekilde a. Ölüm gelmeden önce ha- laşmamız için vermiştir. Kalbini
harcanmasına savurganlık de- yatın, kötü duygularla dolduranlar, ru-
nir. Buna göre bir kişinin para ve- b. Hastalık gelmeden önce hen huzursuz olurlar. Gönülle-
ya malını yerli yersiz harcaması, sağlığın, ri kararır, iyilikleri göremez olur-
zamanını boşa geçirmesi savur- c. Yaşlılık gelmeden önce lar .Kötü alışkanlıklar kazanan-
ganlıktır. gençliğin, lar, bunları tekrar kolayca terk e-
“İsraf” da savurganlıkla aynı d. Yoksulluk gelmeden önce demezler. Allah’ın verdiği güzel
anlama gelir. Savurganlığın ter- zenginliğin, duyguları boşa harcarlar.
si ise tutumluluktur. Tutumlulu- e. Dar vakit gelmeden önce İnsanların en fazla savurgan-
ğun aşırısı cimriliktir. Cimrilik, sa- geniş zamanın.” lık yaptıkları konular sahip olduk-
hip olduğumuz imkanları zama- ları imkanlardır. Bunların başın-
nı ve yeri geldiği halde harcama- Düşüncede, duyguda ve dav- da Gıda İsrafı gelir. Dünyanın bir-
yıp elde tutmaktır. Kur’an’da i- ranışlarda yapılan savurganlık i- çok yöresinde insanlar açlık çe-
se israf;malı lüzumsuz yere har- se manevi bir israf çeşididir. İn- kerken, bazıları en güzel yemek-
camak, verilmesi gereken ye- san bedenini ve sağlığını da kö- leri beğenmezler. Artık bıraktıkla-

42 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
GÜNCEL

Hz. Muhammed de “Abdest alırken bir ırmak kenarında


bile olsan suyu tutumlu kullan.” buyurmuştur.
rı yemekleri ve ekmekleri çöplere 4- Cismini, bedenini nerede ni rica etmek ve israfa sebep olan
atarlar. Büyük şehirlerimizde her yordu, hırpaladı?) [Tirmizi] şeylerden kaçmaktır.
gün yüz binlerce ton ekmek çöpe Kapitalizmin tüketim hırsı sı-
atılmaktadır .Yüce Allah bu konu- İsrafın miktarı ne olursa olsun nırsız bir insan tipi meydana ge-
da Kuran-ı Kerim’de şöyle buyu- zararı büyüktür. Küçük sanılan tirmiştir. İslâm’da gerçekleştirilen
rur: “… Yiyin ,için fakat israf et- şeyler, yan yana geldiği zaman üretimin hedefi insandaki maddi
meyin. Çünkü Allah israf edenle- büyük rakamlar, değerler ortaya tatmini manevî sahaya aktarmak-
ri sevmez.” Hz. Muhammed de çıkar. Damlaya damlaya göl olur, tır. Bir müslümanın tüketirken göz
“Abdest alırken bir ırmak kena- atasözünü duymuşuzdur. Daki- önünde tutacağı esaslar, haram-
rında bile olsan suyu tutumlu kul- kada on damla kaçıran bir mus- dan kaçınma, helâlinden tüket-
lan.” Diyerek sahip olduğumuz luk ayda 170 litre su akıtıyormuş. me, temizlik, aşırılıklardan kaçın-
olanakları savurganca kullanma- ma, sağlığını tehlikeye düşürme-
mamızı istemiştir. me ve çevredekileri de hesaba
Savurganlığın kötü olmasının İsrafın sebepleri katma şeklinde olmalıdır. Unutul-
sebeplerinden biri malın değerli ise şunlardır: mamalı ki;
olmasıdır. Dünyada rahat olmak, Bütün kötülüklerin anası sa-
bedenin sıhhati, Hac, cihad seva- 1- Sefahat. Çok kimseyi isra- vurganlık, babası da açgözlülük-
bı hep mal ile olur. Malın israf e- fa alıştıran bir hastalıktır. Sefihlik tür. Doğrulukta, paylaşmada, da-
dilmesi ise Allah’ın verdiği nimete aklın az ve hafif olmasıdır. Aksi- yanışmada savurganlık, savur-
kıymet vermemek ,nimeti elden ne rüşd denir ki, aklın kuvvetli ol- ganlıkta doğruluk,
kaçırmak olur, Allah’ın verdiği ni- masıdır. paylaşma, da-
mete şükretmemek olur. Bu konu- Bazısı sefih olur. Çalışmadan yanışma ol-
da Kur’an: “Akrabaya hakkını ver, eline geçen paraya konmak için maz.
yoksula ve yolda kalmışa da. İs- kötü arkadaşlar tarafından kandı-
raf ederek saçıp savurma. Çünkü rılır. Bunun için, kötü arkadaştan
israf edenler şeytanın kardeşleri kaçmakla emrolunduk. Bazı zen-
olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine gin çocukları böyle israfa alışı-
karşı nankördür.” buyurmaktadır. yor, sefih oluyorlar. Sefahati artı-
Başkasına muhtaç olmaktan in- ran bir sebep de, insanlardan çok
sanı koruyan maldır. Sadaka ver- saygı görmek ve methedilmektir.
mek, akrabayı dolaşmak, fakirle-
rin imdadına yetişmek mal ile o- 2- İsrafı ve çeşitlerinden bir-
lur. Mescitler, okullar, hastaneler, kaçını tanımamak. İsraf olduğunu
yollar, çeşmeler, köprüler yapa- bilmemek, hatta cömertlik san-
rak insanlara hizmet de mal ile o- mak. Lüzumsuz yere, yasak, za-
lur. Peygamber efendimiz “İnsan- rarlı yerlere verilen mal, cömert-
ların en iyisi, onlara faydası çok lik sanılır.
olanıdır”buyuruyor. (Kudai)
3-Gösteriş yapmak.
Ayrıca savurganlık insanlar a- 4- Gevşeklik, tembellik.
rasındaki kıskançlığı arttırır. Bu 5- Haya, sıkılmak.
da toplum huzurunun bozulması- 6- Dini kayırmamak, dini gözet-
na neden olur. memek.
Yine bir hadiste de şöyle bu-
yurulmuştur: İsraftan kurtulmanın çaresi;
İsrafın, anlatılan zararlarını bil-
(Kıyamette herkes, şu dört su- mek ve bunları düşünmek,malı
ale cevap vermedikçe hesaptan lüzumsuz dağıtmamaya gay-
kurtulamaz: ret etmek ve güvendiği birine bu
derdini anlatıp, malına ve harca-
1- Ömrünü nasıl geçirdi? dıklarına dikkat etmesini, israfı-
2- İlmi ile nasıl amel etti? nı görünce, kendine hatırlatması-
3- Malını nereden, nasıl ka- nı, hatta uygun şekilde önlemesi-
zandı ve nerelere harcetti?

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
43
MÜZİK

Osmanlı’da Müzikle Tedavi


İbni Sina`nın meşhur eseri “ El Kanun fi`t-tıbb`” adlı eserini tercüme eden

Tokat’lı Mustafa Efendi’nin talebesi Hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efendi

(18yy) yazdığı eserinde İbni Sina`nın eserinden çok faydalandığını ifade etmiştir

T
ürklerde ilk ciddi müzikle te- ren Baksılar Orta Asya Türkleri ara- insana has değildir. Her varlık, mu-
davi Osmanlı devleti zamanın- sında yaşamaktadırlar. sikisiyle birlikte yaratılır. Düşük fre-
da görülmekle beraber, Orta Bir Selçuklu Türk`ünün kanslı ses dalgaları ihtiva eden kuş,
Asya`da Anadolu öncesi zamanda yaptırdığı Şam`daki Nurettin su ve rüzgâr, uyku esnasındaki in-
Baksı adı verilen Saman müzisyen- Hastanesi’nde İbn Sina, müzikle akıl sanın beyin dalgalarına yakın dal-
ler tarafından, çeşitli hastalıklar için hastalığının tedavisini uygulamıştır. galar ürettiğinden insanı dinlendi-
tedavi çalışmaları yapılmıştır. İbni Sina`nın tesirleri Osmanlı dev- rici tesirlere sahiptir. Duyguları in-
Hala bu faa- liyetlerini rinde de devam etmiştir. celten ve gönlü yumuşatan müzik
sürdü- Osmanlı saray he- türleri, asırlardan beri tedavide kul-
kimi Musa bin Hamun, lanılmaktadır. Günümüzde araştır-
diş hastalığı ve çocuk macılar, beden ve zihin hastalıkla-
psikoloji hastalıklarını rının tedavisinde müziğin kullanıl-
iyileştirmede müzikle ması konusunda hemfikirdir. Bu ko-
tedavi yöntemini kul- nuda yapılan birçok araştırma, dok-
lan- mıştır. tor ve müzisyenlerin; depresyondan
İbni Sina`nın kansere, yüksek tansiyondan kronik
meşhur ese- ağrılara, disleksiden akıl hastalıkları-
ri “ El Kanun na, migrenden uyuşturucu madde
fi`t-tıbb`” adlı bağımlılığına kadar geniş bir saha-
eserini ter- da tedavi gayesiyle müziği kullan-
cüme eden dıklarını göstermektedir.
Tok at ’lı
Mustafa Hangi Makam Hangi
Efendi’nin ta-
lebesi Hekim- Hastaliga İyi Gelir?
başı Gevrekza-
de Hasan Efendi Yüzyıllar boyu insanlar, hastalık-
(18yy) yazdığı eserin- ların iyileştirilmesinde çeşitli tedavi
de İbni Sina`nın ese- yöntemleri kullanmışlar ve çare ara-
rinden çok faydalandığı- mışlardır. Müzik-terapi de en eski te-
nı ifade etmiştir davi yöntemlerinden biri olup pek
Kâinatta her şey tit- çok eski çağ medeniyetlerinde kul-
reşir. Dalga hareketle- lanılmıştır.İlkel kabilelerin yaşayışla-
rini ortaya çıkaran tit- rında ruhi varlıklar önemli rol oyna-
reşimlerinin herbi- mış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik
ri, ses dalgaları olarak ve dansı kullanarak hastalarını iyi-
bilinir. Ses dalgaları- leştirmeye çalışmışlardır.Birçok top-
nın ritmik desenleri, lumda hasta insan sağlığına kavuş-
musikiyi ortaya çıka- mak için kendisini bazı güçlere sa-
rır. Bu açıdan varlık- hip olduğu düşünülen sihirbaza,
ların aktiviteleri sı- rahibe teslim etmiştir.Hastalıkların
rasında çıkardığı kötü ruh veya cin adı verilen varlık-
ses titreşimleri, lar tarafından meydana getirildiği-
birer musikidir. ne inanılmıştır.Tedavi törenlerinde
Musiki sadece müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca

44 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
MÜZİK

Türk Müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi Türk müziği makamlarının zamana
Farabi’ye göre şöyle sınıflandırılmıştır: göre psikolojik etkilerini de şu şekilde gös-
termiştir:
1. Rast makamı: İnsana sefa(neşe-huzur) verir.
2. Rehavi makamı: İnsana beka(sonsuzluk fikri) verir. 1. Rehavi makamı: yalancı sabah vaktinde etkili
3. Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem verir. 2. Hüseyni makamı: sabahleyin etkili
4. Büzürk makamı: İnsana havf(korku) verir. 3. Rast makamı: güneş iki mızrak boyu etkili
5. Isfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti, güven his- 4. Buselik makamı: Kuşluk vaktinde etkili
si verir. 5. Zirgüle makamı: öğleye doğru etkili
6. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir. 6. Uşşak makamı: öğle vakti etkili
7. Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir. 7. Hicaz makamı: ikindi vakti etkili
8. Zirgüle makamı: İnsana uyku verir. 8. Irak makamı: akşam üstü etkili
9. Saba makamı:İnsana cesaret,kuvvet verir. 9. Isfahan makamı: gün batarken etkili
10. Buselik makamı: İnsana kuvvet verir. 10. Neva makamı: akşam vakti etkili
11. Hüseyni makamı: İnsana sükunet, rahatlık verir. 11. Büzürk makamı: yatsıdan sonra etkili
12. Hicaz makamı:İnsana tevazu(alçakgönüllülük) verir. 12. Zirefkend makamı: uyku zamanı etkilidir.

rol oynamış, hastanın kötü varlık ve nan askerlerin terapisinde müzik- Bugün Batı’da hastane, klinik,
ruhlardan kurtarılması tedavinin te- ten yararlanılır ilk olarak. Ardından, gündüz bakımevi, okul, madde ba-
melini teşkil etmiştir. Ses, müzik de 1947’de ABD’nin Michigan Devlet ğımlılığı merkezi gibi yerlerde 5 bin-
bu gizli varlıklarla haberleşmek için Hastanesi’nde müzik tedavi progra- den fazla uzman, müzik terapisi uy-
bir araç olarak görülmüş, ilaç, su ve mına alınır. Böylece bu konuda araş- gulamaktadır. Şüphesiz, bunda etki-
otlar ise hastanın vücuduna girmiş tırmalar hızlanır. Depresyon, şizofre- li olan temel faktör son yıllarda mü-
olan bu kötü varlıklarla mücadele ni, zeka geriliği, alkol ve madde ba- zik ve beyin araştırmalarında elde
için kullanılmıştır. Bunların ancak si- ğımlığı ile mücadelede müzik teda- edilen verilerdir. Müziğin, özellikle
hirbaz - doktor tarafından danslar, vi yöntemine başvurulur. Yeni tek- serotonin, norepinefrin, dopamin,
şarkılar ve tütsülerle kullanıldığı za- nik ve pratik uygulama biçimleri ge- melatonin, kortizol, adrenalin, tes-
man etkili olabileceğine inanılmış- liştirilir. Amerikan Müzikterapi Birliği tosteron gibi psikiyatrik hastalık-
tır.Monoton bir ritm ile birlikte var- 1997’de bir tanımlama yaparak son ların oluşumunda etkili hormonla-
lığın tepkisine göre hızlı, yavaş, yu- noktayı koyar: “Müzikterapi, bazı bi- ra; kan basıncı, solunum ritmi, solu-
muşak veya sert melodi ikna edici reylerin fiziksel, psikolojik, sosyal num kalitesi, nabız sayısı gibi fizyo-
sözlerle övülü şarkı ile müziğe refa- ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada lojik olaylara olumlu etki yaptığı ar-
kat, müzikle tedavinin temelini teş- müziği ve müzik aktivitelerini kulla- tık bilinmektedir.
kil etmiştir. nan uzmanlık dalıdır.” Zülfikar GÖVCE

Günümüz:
1977’de Amerika müzikle teda-
viyi bir bilim dalı olarak kabul etmiş-
tir. Müzik terapisi psikiyatri temel-
li hastalıklarda 1950’lerden bu yana
etkin olarak kullanılmaktadır.Türki-
ye, müzikle tedavinin öneminin he-
nüz farkında değildir. Oysa Farabi,
Razi, İbn-i Sina ve Gevrekzade Ha-
san Efendi gibi Türk alimleri bu alan-
da çok önemli çalışmalara imza at-
mışlardı. Batı dünyası da 20. yüzyılın
ortalarında keşfettiği müzikle tedavi
ya da terapiyi, alternatif tedavi yön-
temi değil, geleneksel tıbba uygun
ve kuralları kendine has bilimsel bir
tedavi yöntemi olarak kabul etmiş-
tir. İkinci Dünya Savaşı’nda yarala-
YAŞAM

Türkiye Tehlikede
A
nkara Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkut Kıvanç Türkiye’de önemli bir habi-
tat tahribi hâlâ devam etmekte ve birçok hayvanların neslinin tehlike altında olduğuna dikkati çekmektedir:
“Bilinçli bir koruma olmazsa, doğal hayat bir gün bitecek. Sivrisineğin bile korunmaya ihtiyacı var. Ama yasak-
lar dinlenmiyor. Bu gidişle doğa diye bir şey kalmayacak” Onsekizmart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doç Dr.
Ali İşmen de denizlerde kirliliğin her geçen gün türleri tehdit ettiğini, Karadeniz ve Marmara’dan sonra, son zamanlarda
Akdeniz’de de kirliliğin arttığına dikkati çeker.
Yaşamın son 500 yıllık evriminde, biyosferin hiç bu kadar tahribata uğramadığını
vurguluyan Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Mehmet Sıkı ise bu konu hakkında şunları söylemiştir:
“Bütün canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için kesinlikle insana ihtiyacı bulunmaz, ama insanın yaşamını sürdü-
rebilmesi için en küçük hücreliden yırtıcılara kadar bu canlılara ihtiyacı var. Eğer habitat (hayvanların yaşam ortamı) tah-
ribatı, plansız nüfus artışı, yapılaşma, ormanların yakılması, sulak alan tahribi sürerse, birçok tür tükenme tehlikesine
girer. Bir türün, dünya üzerinde ya da lokal olarak bulunduğu bölgede yok olmasının kötü sonuçlarını kimse kestiremez.
Bu, yakın zamanda da ortaya çıkmaz. Örneğin bizi rahatsız eden karasinek birden ortadan kalksa, her taraf hayvan leş-
leri ile dolar. Ya da baykuşların yok olduğunu düşünelim; o zaman tarla fareleri üzerindeki baskı kalkar.”

Ülkemizde Soyu Tükenmekte Olan Hayvan Türleri;


TEHDİTLER Siyah Çeneli Yunus ta bir yunus için oldukça büyüktür ve
eğri biçimlidir. Ön yüzgeçleri küçük
Doğal yaşam alanları orman,
(Lagenorhynchus austra- ve uçları belirgindir. Kuyruklarının uç-
bozkır ve dağlık alanlar olsa da
lis) ya da Peale yunusu, yunus ları da belirginidir ve tam ortasında
Türkiye’de özellikle insan yerleşim-
giller(Delphinidae) familyasından La- bir çentik bulunur. Bu yunus türü u-
lerinin etrafında tilkilere rastlayabilir-
genorhynchus cinsindeki altı yunus zaktan bakıldığında Gölgeli yunus i-
sin. Yarık, kovuk ve toprakta kazdık-
türünden biridir. Bu küçük yunus türü le karıştırılabilir.
ları inlerde yaşayan tilkiler, yasal ol-
mamasına rağmen, özellikle kürkleri GüneyAmerika’nın en güneyinde yer
için avlanır. Ayrıca kümes hayvanları- alan Ateş Toprakları’nın çevresindeki
na zarar vermesi nedeniyle de insan- sularda yaşar.Türkiyede nesli tükenip
Tırtak
lar tarafından zarar görürler. tükenmediği ise hala belirsizdir
(Delphinus delphis), Ba-
Türkiye’de nesli tükenmiş, tüken- Doğuşta boyları 1 m. olan siyah
yağı yunus olarak da bilinir,
me tehlikesi altında olan birçok me- ç e - neli yu-
yunusgiller(Delphinidae) familyasın-
meli bulunuyor. Örneğin Hazar kap- nus-
dan Türkiye’nin bütün denizlerinde
lanı, aslan, leopar gibi memelilerin lar e-
bulunan ve bütün dünyada büyük ok-
nesli tamamen tükendi. rişkin
yanusların farklı kısımlarında yaygın
İşte Türkiye’de korunma- oldukla-
olan bir yunus türü. Tırtak Yunusgil-
sı gereken memelilerden rında 2,1
ler familyasının asıl örnek türüdür. A-
bazıları: m’ye ulaşır-
falina türünün “Flipper” dizisi ile dün-
lar. Yetişkin a-
yaca ünlü olup insanların aklına ör-
ğırlıkları da 115
nek yunus türü olarak yerleşmesin-
kg. cıvarındadır.
den önce dünyaca en çok tanınan
Koyu gri bir yü-
yunus türüydü.
ze ve çeneye sa-
Sırtı siyah ya da kahverengi ve
hiptirler. Sırtlarının
karın kısmı beyazımsıdır. Yanların-
büyük bir kısmı si-
da açık sarı renkten gri renge ge-
yah- tır ve sırtlarının her i-
çen uzun alanlar vardır. Yöresel ola-
ki yanında gittikçe kalınlaşan beyaz
rak renklerinde farklar olabilir; bazıla-
bir çizgi bulunur. Karınları beyazdır.
rının yanlarındaki sarı-gri alanlar ta-
Her iki ön yüzgeçlerinin arkasında da
mamen eksiktir. Tırtak yunusu bütün
beyazlık bulunur. Bunlara “koltukal-
yunusların ve hatta bütün balinaların
tı” adı verilir. Yanları da ön yüzgeçle-
arasında en renklisidir. Boyu 1,70-
rin arkasından başlayarak beyaz-gri
2,40 m olur.
renktedir. Sırt yüzgeçleri bu boyut-

46 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
YAŞAM

Ortalama ağırlığı 7-9 kg, sahip olduğu bıyıklarla doğar. Yakla-


rekor ağırlığı 17,7 kg’dir. şık iki aylıkken kürkünü değiştirmeye
Gövdenin tam boyu 75- başlar ve bir-iki ay içinde uzun siyah
90 cm’dir. Bunun dışın- kılların yerini kısa ve parlak gri olan-
da 30-35 cm uzunluğun- lar alır
da bir kuyruğa sahiptir.
Karakulak’ın kuyruğu-
nun üst kısmında etrafın- BİTKİLER :
da beyaz tüylerden oluş-
muş püskül bulunan siyah bir Kardelen Çiçegi
çizgi vardır. Rengi genelde kah-
verengi tondadır ve üzerinde gri ya Kardelenler, tıbbi açıdan önemli
da beyaz benekler bulunur. Karaku- oldukları düşünülen bitkilerdir
Orman kedisi lağın kulaklarının ucunda sivri tüy kü- • Türkiye’de halk arasında, top-
Kuzey ve Güney Amerika’daki mecikleri vardır. Kulaklarının üst kıs- rak üstü kısımları kalbi kuvvetlendi-
yaban kedisi türlerinin en küçüğüdür. mının kenarları siyah tüylüdür. rici, mideye iyi gelen; toprak altı kı-
Gövde uzunluğu 40-50 cm, ağırlığı sımları ise taze haldeyken ezilerek,
ise iki ile üç kg arasında gelir. Kür- Akdeniz Foku çıbanları olgunlaştırmak için hazırla-
kü grili bej rengi olup küçük siyah be- (Monachus monachus), fokgiller
neklerle kaplıdır. Yakın akrabası Ge- (Phocidae) familyasından yeryüzün-
offroy kedisi ile karşılaştırıldığında bu de sadece doğu Akdeniz sahilleri i-
tür belirgin bir şekilde ince bir yüze le Batı Afrika’nın bir tek sahilinde
sahiptir. Geniş pençeleri ve gür 20-25 yaşayan fok türü. Yeryüzündeki
cm uzunluğunda kuyruğu vardır. Ku- toplam 34 yüzgeçayaklı fok tü-
laklarının arkası dikkat çekici beyaz ründen Karayip Keşiş foku, en
bir lekesi olan siyah renktedir. Komp- son 1952 yılında görülmek kay-
le siyah renklilik bu türde , en başta dı ile yeryüzünden yok olmuş-
dağlık kesimlerindekilerde sık görü- tur. Dolayısıyla dünyada şu an-
lür. da 33 yüzgeç ayak türü vardır.
İri bir deniz memelisi olan Akde-
niz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlı-
ğı 200-300 kilogram arasında değiş-
mektedir. Erginlerin vücudunu 5
mm’yi geçmeyen kısa ve sert kıl- nan lapa olarak kullanılır. içerdiği ilaç
lar kaplar. Su üstünde görüldü- olabilme olasılığı bulunan alkaloit ve
ğünde en belirgin özellikleri i- lektinler nedeniyle, çok sayıda araş-
ri kafaları, uzun bıyıkları ve kö- tırmaya konu olmaktadırlar
mür gibi siyah gözleridir. Ergin
dişi ile erkekler arasında belirgin Siklamen
bir boy ve kilo farkı yoktur ancak Çöven otu, karanfilgiller (Car-
karakteristik renk ayrımları mev- yopmyrsinaceae familyasından
cuttur. Karada yatarken vücudun iri- Cyclamen cinsini oluşturan yaşam
liği ve tombul görünümü göze çarpar. alanı orman açıklıkları ve kayalık a-
Vücudun her iki yanında ön yüzgeç- lanlar olan çok yıllık bir bitki türleri-
Chiloé ve Guaitecas Adaları’nda leri (ön üyeler) ve arkada ise iki par- nin ortak adı. Tavşankulağı, buhuru-
siyah form ana formdur. Orman kedi- ça halinde arka yüzgeçleri (arka üye- meryem, Mormilik şeklinde de adlan-
si ortalama onbir yıl yaşar. ler) yer alır. dırılır.
• Erkek: Siyaha yakın koyu kah- Boyu 5-20 cm civarındadır ve Şu-
Kara Kulak verenginde olup karın bölgesinde be- bat - Nisan aylarında çiçek açar. En
(Caracal caracal), kedigiller (Feli- lirgin bir beyaz leke vardır. belirgin özelliği, kalp veya böbrek
dae) familyasından vahşi bir hayvan • Dişi: Açık kahverengi veya gri şeklindeki yapraklarıdır. Beş parça-
türü. Dış görünümü ile vaşağa çok tonlarda olup karın altları da boyun- lı olan çiçekleri beyaz, pembe ya da
benzeyip Step vaşağı, Mısır vaşağı dan kuyruğa kadar sırta göre daha a- koyu pembe renkte olabilir.
gibi adlarla da anılmış olsa da daha çık hatta beyaza yakın renktedir. Ay-
sonraları moleküler DNA çalışmaları rıca üstte bel bölgesinde çiftleşme sı-
ile, tamamen farklı bir tür olup Afrika rasında erkeklerin neden olduğu tır- Çöven Otu
altın kedisi ve Serval ile yakın akraba nak izleri bulunur. Karanfilgiller (Caryophyllaceae)
olduğu gösterilmiştir. Türkiye’de bu- • Yavru: Doğduğunda boyu yak- familyasından Gypsophila cinsini o-
lunan yabani kedilerden biridir. Türk- laşık 80-90 cm, ağırlığı yaklaşık 20 luşturan ekonomik öneme sahip bitki
çe isminden uyarlanma olan Latince kilogramdır. Karın bölgesinde istisna- türlerinin ortak adı. Türkiye’de bulu-
ismi Caracal caracal, TÜBİTAK tara- sız görülen bariz bir beyaz leke ha- nan 50 çöven türü bilinmektedir.
fından geliştirilen bilgisayar işletim ricinde tüm vücudu havlu gibi 1-1,5
sistemi Pardus 2007.2 sürümüne de cm uzunluğunda parlak siyah kıllarla Safa Altan 11- 0 52
adını vermiştir. kaplıdır. Yavru, anne ve babanın da

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
47
DOĞADAN

Bitkilerin de
Dili Var

Fiziksel ko- ni savunurken yaydıkları uçucu or-


runma dışında ganik bileşiklerin diğer bitkiler tara-
bitkiler doğrudan fından “tehlike” habercisi olarak al-
doğruya böcekle- gılanıp savunma sistemlerini hare-
re zarar veren ze- kete geçirmeleri, zeka gerektiren
hirli maddelerle de davranışlardır. Bitkinin tehlike anı-
kimyasal savunma nı “idrak etmesi” ve “hafızasına”
yapabiliyorlar, bitki bunu yerleştirmesi, kendi bünye-
için çok fazla enerji de- sinde çeşitli değişiklikler oluşturup
mektir. İşte bu nedenle savunma taktiği geliştirmesi, elbet-
“Yapraklar konuşur mu?’’ de- kimyasal savunma bitkiler- te ki tesadüfler sonucunda ortaya
meyin. Her varlık hal diliyle biz- de sadece ihtiyaç duyuldu- çıkamaz. Gerçek şu ki, bitkiler bir-
lerle konuşmaktadır. Ne sinir lifle- ğunda gerçekleşir. birleri ile iletişim kurma özelliğine
ri ne de beyinleri ve kasları ya da sahip olarak “yaratılmış”lardır. Bu,
ağızları var, ama yine de yaşayan onlara Yüce Allah tarafından özel
her canlı gibi, bitkiler farklı uyarı- olarak verilmiş bir savunma siste-
lara çeşitli salgılarla tepki göstere-
Bitkiler Kendi midir.
biliyor. Aralarında Nasıl Herşeyi en ince ayrıntısına ka-
Ne sinir lifleri ne de beyinleri ve dar mükemmel yaratan Yüce Al-
kasları ya da ağızları var, ama yine Anlaşırlar? lah, yeryüzündeki tüm bitkilerin
de yaşayan her organizma gibi bit- bulundukları ortamda gereken her
kiler de dışarıdan gelen uyarılara Bitkiler kendilerine zarar vere-
türlü ihtiyaçlarını da var etmiştir
reaksiyon gösterebiliyorlar. Bitkile- cek olan canlılar tarafından saldı-
rin mesajlarını duyabilseydik, belki rıya uğradıklarında salgıladıkla-
rı uçucu organik bileşikler ile yan
de ormandaki yürüyüşlerimizi bü-
komşuları olan diğer bitkileri uya-
Bitkilerin Böceklerle
yük bir gürültü içinde yapmak zo-
runda kalırdık. Ama ne iyi ki bitki- rırlar. Aslında bu uyarma işlemi di- Anlaşma Dili
ler sadece optik ve kimyasal uya- ğer bitkiler tarafından saldırıya uğ-
rılar veriyor. rayan ağacın yaydığı uçucu orga- Böceklerin bir kısmının beslen-
nik bileşikleri gizlice “dinlemesi” bi- me sistemi bitkisel besinlere daya-
Onların hareketsiz olmaları, çimindedir. Böylece saldırıya uğra- nır. Bu tip böcekler “otçul böcekler”
böceklere karşı savunmasız kal- madan önce savunma sistemlerini grubunda yer alırlar. Otçul böcek-
dıkları anlamına gelmez. harekete geçirirler. Peki bu dinle- lerin besin kaynağı olan bitkiler,
me işlemi nasıl gerçekleşir? kendilerine zarar verecek böcekle-
Çünkü her zaman ya da sade- Saldırıya uğrayan bitkilerin açı- rin yaklaştığını “anlar” ve kendile-
ce ihtiyaç halinde kullandıkları çok ğa çıkardıkları uçucu organik bi- rini tehdit eden böcekleri avlayan
sayıda koruma ve savunma me- leşikler, komşu bitkiler tarafından etçil böcekleri çağıran uçucu or-
kanizmalarına sahiptirler. Dikenler kopyalanır ve art arda gelen sin- ganik sinyaller üretirler. Uçucu sin-
veya yakıcı tüyler gibi bitkiyi her yallerin analizi yapılarak savun- yaller aynı zamanda komşu bitki-
zaman koruyan fiziksel savunma ma sistemi harekete geçirilir. Bu- ler tarafından da algılanır bitkilerin
mekanizmalarıdır. rada bir başka gerçek daha or- kendilerine zarar verecek böcekle-
Bitkilerin konuşmalarındaki taya çıkmaktadır: Bitkiler birbir- ri “algılayıp, tanımaları”, bu böcek-
uyartılarından mesela ısırgan otu- leri ile sadece konuşmakla kal- leri avlayan etçil böceklerin varlı-
nun uyarısını:”Bana dokunursan, mayıp aynı zamanda birbirlerini ğını ve bu etçil böcekleri çekecek
yakarım!” şeklinde söyleyebiliriz. “dinlemekte”dirler. Bitkilerin birbir- sinyalleri verir.
leri ile iletişim kurmaları, kendileri-

48 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
DOĞADAN

Mucize Bitkilerin
Yararlarını Biliyor Musunuz?
ADAÇAYI: KUŞBURNU:
Adaçayı sıkça Vücut diren-
içildiğinde tüm bede- cini arttırır ve
ni güçlendiriyor, kalp sinirleri yatıştıran
krizi riskini azaltıyor bir uyartıya sahip-
ve kötürümlüklerde tir.
destek sağlıyor.

NANE: SOĞAN:
Gaz sök-
Antibiyo-
türücü, Karaciğer
tik ve ağrı kesici
yetersizliğini giderir,
özelliğine sahiptir.
Safra akışını düzen-
ler ve Mide ağrılarını
keser.

DEFNE:
SARIMSAK: M i k r o p
S a v u n m a öldürücü, ateş
sistemini kuv- düşürücü özelliğe
vetlendirmesi en sahiptir.
çok bilinen sarımsak
faydası olarak
söyleyebiliriz.

MERSİN:
BironŞitte et-
MAYDANOZ: kili ve nezlede
Maydanoz bir faydalıdır.
provitamin A (Beta
karoten) kaynağıdır.
Bu özelliği ile görme
gücüne, kılcal
damar sistemine,
adrenal bezine ve NAR:
troid bezine iyi gelir. Vücudu kuv-
vetlendirir. İshali
keser ve Kalbi
kuvvetlendirmede
etkilidir.

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
49
GÜNCEL

Altın Oran ve Fibonacci Sayıları


lerde tehlikeli bir oyun-
cak haline getirilebi- 2004 senesi içinde yıldızı parla-
lir. Düzenbaz falcıların yan yazar Dan Brown’nın Da Vin-
sudan, kahve telvesin- ci Şifresi isimli sürükleyici romanın-
den ya da fasulyeden da işlenen pek çok alt konudan biri-
gelecek öngörüleri o- de “Altın Oran”dı.(13.basım, bölüm
luşturmaları gibi, ma- 20 syf:104-112) Diğer adıyla Fibo-
tematik de, din kitapla- nacci dizilimi ve Phi sayısı. Aslın-
rından şifreler, Nostra- da tarih boyunca bilinen ve kullanı-
damus manzumelerin- lan “Altın Oran” kavramına bir kere
den kıyamet günü için daha dikkat çekilmesi romanın iyi
tarih hesapları ortaya yönlerinden biriydi. Konuya ilgi çe-
çıkartmakta kullanıla- kilmesiyle geniş kitlelerin binlerce
bilir. Bir bıçağı ekmek yıldır bir unutulup bir hatırlanan bu
kesmek içinde kulla- kavram hakkında oluşturduğu me-
nabileceğiniz gibi, in- rakı giderme romanın iyi yönlerin-
san öldürmek için de den biri olarak görülebilir.
kullanabilirsiniz örne- Adı Orta Çağın en büyük
ğinde olduğu gibi… matematikçilerin arasında ge-
çen Fibonacci’nin hayatı ile ilgi-
“Altın Oran kavra- li pek fazla bilgi bulunmamaktadır.
mı bu tür istismarlarda İtalya’nın Pisa şehrinde 1170’li yıl-
da kullanılabilecek bir larda doğduğu sanılmakta, babası-
konu mudur? Yoksa nın işi nedeniyle Kuzey Afrika’ya ve
bilimsel bakış açısıyla Cezayir’e gittiği ve burada Arap ho-
ele alındığında anlam- calarından matematik dersleri al-
lı sonuçlara ulaşma- dığı bilinmektedir. Hint-Arap sayı-
mızda faydası var mı- larını(1.2.3…) öğrenerek bunları
dır?” gibi soruları aklı- Avrupa’ya tanıtan kişi olarak anılır.
mızın bir köşesine tut- İtalyan matematikçi Fibonac-
makta fayda var. Şim- ci yazdığı matematik kitaplarından
dilik bu tür şüphecilik- birinde tavşan çiftliği olan bir ar-
Doğada birbiriyle ilişkisiz leri akıl süzgeçlerimiz- kadaşıyla ilgili olduğunu iddia etti-
canlı veya cansız, sanatın her da- de bırakmak ve konuyu ele almak ği bir problem sorar. Bu probleme
lında, görsel, işitsel ve diğer tüm en iyisi sanıyorum. göre çiftlikteki tavşanlar doğdukla-
duyulara hitap eden iletişim şekil-
lerinde, tasarımın biçimlenişinde
ve hatta evrenin keşfedebildiğimiz
birçok düzeninde ortak bir düzenle-
me vardır. Bu düzenleme “Altın O-
ran” adı verilen bir sistem ve mate-
matiksel açılımı olan bir oran-orantı
kuralına sahiptir.

“Altın oran kavramı ve bu kav-


ramın gizemi nedir?” diye düşündü-
ğümüz olmuştur. Belki de bu kavra-
mı ilk defa duymuşsunuzdur. Peki,
nedir altın oran? Nereden çıkmış-
tır? Pratik hayatta kullanımı var mı-
dır? Doğada rastlanan bir kavram
mıdır, yoksa öylesine ortaya atıl-
mış, zorlama ve yapay bir kavram
mıdır?

Matematik de diğer bilim dal-


ları ve disiplinler gibi kötü niyetli el-

50 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
GÜNCEL

Tarihte görülebileceği gibi Sanat-


çılar bu özelliği kullanıp göze güzel
görünen eserler meydana getirmiş-
lerdir.Örneğin Mona Lisa tablosu-
nun boyunun enine oranı altın oranı
verir.Mona Lisa’nın yüzünün etra-
fına bir dikdörtgen çizdiğinizde or-
taya çıkan dört kenar bir altın dik-
dörtgendir.

ondalık sayıdır.1 sayısına eklendi- ğunun göbekten ayakuçlarına o-


ğinde kendi sayısına eşit olan diğer lan uzunluğuna oranı: göbekten a-
sayı da -0,618033…olarak devam yakuçlarına olan uzunluğun göbek-
eden ondalık sayıdır. ten başucuna olan uzunluğu oranı-
Çam kozalağında altın oran- na eşittir.
dan elde edilen spiralleri görmek İdeal insanın boyu x birim ol-
mümkündür. Ayçiçeğin merkezin- sun. Göbeğinden ayakucuna olan
den dışarıya doğru tane sayılarının uzaklık da y birim olsun. Bu durum-
birbirine oranı “Altın Oranı” verir. da göbeğinden başucuna olan u-
Tarihte görülebileceği gibi Sa- zaklık da x-y birim olacak. Bu du-
natçılar bu özelliği kullanıp gö- rumda şu denklem oluşur:
ze güzel görünen eserler meyda- x/y = y/x-y
na getirmişlerdir. Örneğin Mona Li- bu oranda 1.618 olur.
sa tablosunun boyunun enine oranı
altın oranı verir. Mona Lisa’nın yü-
zünün etrafına bir dikdörtgen çizdi- İNSAN YÜZÜNDE
ğinizde ortaya çıkan dörtkenar bir ALTIN ORAN
altın dikdörtgendir. Bu dikdörtgeni,
göz hizasında çizeceğiniz bir çiz- İnsan yüzünde de birçok altın
giyle ikiye ayırdığınızda yine bir al- oran vardır. Ama bu oranlandırma,
tın oran elde edersiniz. Resim bo- bilim adamları ve sanatkârların be-
rı ilk iki ay yavru yapmazlar. Üçün-
yutları da altın oran oluşturmakta- raberce kabul ettikleri ‘ideal bir in-
cü aydan itibaren her çift, her ay
dır. san yüzü’ için geçerlidir.
bir çift yavru yapar. İlk ay yeni doğ-
muş bir çift tavşan vardır. İkinci ay- Örneğin üst çenedeki ön iki di-
da bu tavşanlar henüz yavrulama- İNSAN VÜCUDUNDA şin enlerinin toplamının boylarına
oranı altın oranı verir. İlk dişin ge-
dıkları için hala bir çift tavşan var-
dır. Üçüncü ay bunlar bir çift yav- ALTIN ORAN nişliğinin merkezden ikinci dişe o-
ru verir ve iki tavşan olur. Yeni do- ranı da altın orana dayanır. Bunlar
ğan çift dördüncü ay doğurmaya- İddiaya göre ideal insanın ölçü- bir dişçinin dikkate alabileceği en i-
cak, oysa ana babaları yeniden bir leri şöyle olmalıymış: Boy uzunlu- deal oranlardır.
çift yavru yapar ve toplam üç çift İnsan yüzündeki diğer bazı altın
yavru olur. Bu şekilde devam edi- oranlar şunlardır:
lirse; tavşan çiftleri aylara göre şu
sıralamayı ortaya koymaktadır: - Yüzün boyu / Yüzün genişliği,
1.1.2.3.5.8.13.21.34.55.89,Görül- - Dudak- kaşların birleşim yeri
düğü gibi ilk iki sayı hariç, her sayı arası / Burun boyu,
kendisinden önce gelen iki sayının - Yüzün boyu / Çene ucu-
toplamına eşittir. Tavşanlar, görü- kaşların birleşim yeri arası,
len grafik doğrultusunda artış gös- - Ağız boyu / Burun genişliği,
termektedir. Bu sayıların arasında- - Burun genişliği / Burun delik-
ki oran ise bize altın oranı vermek- leri arası,
tedir. -Göz bebekleri arası / Kaşlar a-
rası.

Altın Oran,1 sayısına eklen- BÜŞRA ERCAN


diğinde kendi karesine eşit o- 11-M
lan iki sayıdan biridir. Altın oran
1,618033… olarak devam eden

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
51
TEKNOLOJİ

Türk
m
sarla ühendi
nan s slerc
hücu yyar yü e ta-
e
m kö z
prüs ücü
ü

Tamamen Türk mü-


hendislerce gelişti-
rilen ve tasarla-
nan ‘’Samur’’ adı
verilen seyyar yü-
zücü hücum köprüsü
ile tank ve zırhlı araçlar
için akarsu ve nehirler engel ol- maktan çı-
kıyor. Toplam 52 adet üretilecek ve akarsu ge- çişlerinde yapbozun
parçaları gibi yan yana gelerek birleşecek Samur’lar, kısa sürede onlarca met-
re uzunluğunda köprülere dönüşerek, her biri 70 tonluk tankları karşıya geçi-
rebilecek.

SAMUR’UN ÖZELLİKLERİ
Hem karada hem de suda ha- 3,5 metre yüksekliğe sahip. Sa- 52 adet Samur, 130 milyon dola-
reket kabiliyetine sahip Samur, murlar, akarsu geçişlerinde yap- ra mal olacak.
karada saatte 100 kilometre, su- bozun parçaları gibi yan yana ge- Nehirler üzerinde süratle ku-
da yaklaşık 20 kilometre hıza ula- lerek, onlarca metre uzunluğun- rulacak olan amfibi özelliğe sa-
şabiliyor. Karada bir TIR’ı andı- da bir köprüye dönüşebiliyor. İki hip Samurlar, muharebe tankları
ran suya girdiğinde tekerlekle- samur, birleştiğinde 20 metrelik ve askeri birliklerin çok kısa süre-
rini içine çekerek adeta bir ge- köprü oluşturarak 70 tonluk tankı de karşı kıyıya geçmesine imkân
miye dönüşen Samur, 12 metre karşı kıyıya geçirebiliyor. verecek.
uzunluğa, 4 metre genişliğe ve Proje kapsamında üretilecek

Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler


Aselsan’ın Muhteşem cek ödül ise 750 Bin dolar.
İnsansız araçların geliştirilme-
Ürünü “Peri” sini sağlamak amacıyla düzen-
lenen MAGIC 2010 yarışmasın-
Aselsan’ın Kapadokya ismi i- da finale kalan altı takım robot ve
le yarıştığı MAGIC 2010 yarışma- elektronik teknolojisinde en ileri
sında, aralarında ABD, Japonya, noktada yer alıyor. Aselsan’ın da
Avusturyadan da takımların bu- bu yarışmada finale kalması dün-
lunduğu 6 takım ile beraber finale yadaki en üst seviyede teknoloji
yükselerek 50 BİN dolarlık ödülü şirketlerinden birisi olduğunu ka-
almaya hak kazandı. Yarışmanın nıtlıyor.
asıl ödülü ise yani birinciye verile- Uluslararası insansız araç-

99
52 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
TEKNOLOJİ

lar projesi yarışmasında fina- Adil Denizli, bu maddelerin par-


le yükselerek Türkiye’nin göğsü- mak izlerini tam anlamıyla ortaya
nü kabartan ASELSAN şirketi, çıkaramadığı belirtti.
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu akıl- Prof. Dr. Adil Denizli bu ürünü
lı robotları geliştirip üretmeyi he- geliştirirken floresan özellikli na-
defliyor. nopartiküller üzerinde çalıştıkla-
rını söyledi.
Japonlar Hasta Bakıcı Parmak İzi oluşurken salgıla-
nan aminoasitlerle tepkimeye gi-
Robot Geliştirdi ren nanopartiküller floresan özel-
noloji firması Acer oldukça iyi ö- liği sayesinde parmak izinin ko-
Teknoloji, özellikle de robot zelliklere sahip, bi o kadarda il- laylıkla görünür hale geldiğini be-
denildiği zaman ilk akla gelen ül- ginç olan bir laptop üretti. Bu di- lirten
ke şüphesiz Japonya her geçen züstü bilgisayarın ilginç tarafı Denizli, çalışmalarında kul-
gün, robot teknolojisinde biraz klavyesinin dokunmatik ekranlar lanılan nanopartiküllerin en ö-
daha ilerleyen Japonlar bu de- gibi çalışması. Yani diğer dizüstü nemli özelliği sağlığa herhan-
fa da hasta bakıcı robotgeliştirdi. bilgisayarlar gibi tuşlara sahip de- gi bir zararının olmadığının al-
Japon bilim adamlarının hastalar- ğil. Cihazın en kötü özelliği ise pil tını çizdi. Denizli,”Bu çalışma-
la iletişim kurmak ve onları rahat- şarjının kısa sürede bitiyor olma- larımızla nanoteknolojinin bir-
latmak amacıyla geliştirdiği has- sı.44 Watt güce sahip olan ve 3 çok probleme çözüm olacağını
ta bakıcı robotla ilgili diğer detay- Amper’lik akım üreten pil tam do- gösteriyoruz.”dedi
ları yazının devamından okuyabi- lu hali ile 3 saat dayanabiliyor.
lirsiniz.
Türkler Susuz İtfaiye
Türklerden Muhteşem
Aracı Üretti
Bir Buluş
Hacettepe Üniverstesi Kim-
ya Bölümü Profesöleri tarafından
muhteşem bir ürün geliştirildi.
Nanoteknoloji tabanlı bu ürün sa-
yesinde artık hırsızları veya suç-
ları yakalamak çok daha kolay o-
lacak. Sprey şeklinde ortama sı-
kılan nanopartüküller, Işık saça-
rak suçlunun parmak izlerinin or-
Japon bilim adamlarının taya çıkmasını sağlıyor.
‘Actroid-F’ adını verdikleri has- Nanoteknoloji tabanlı bu mü-
ta bakıcı robot, 20 yaşındaki bir kemmel buluşun içinde herhangi
japon kız görünümünde. Mimik- bir zehirli kimyasal madde bulun- Türkler dünyanın ilgisini üzeri-
leri, hal ve hareketleri ile gerçek madığından sağlığa karşı bir za- ne çeken, mükemmel bir araç ü-
bir insana benzeyen robot, için- retti. Aracı üretenler ODTÜ’den
deki kamera sayesinde karşısın- Dr. Hakan Gürsu ve öğrencile-
daki insanın söylediği şeyleri al- ri. Dr. Gürsu ve öğrencileri De-
gılayıp tepki verebiliyor. Başını signnobis ismini verdikleri şirket-
sallayabilme, nefes alabilme, gü- leri ile takdire şayan ürünler ge-
lümseme, selam verme, kaşları- liştirmiş. Bunlardan bir tanesi de
nı ve dudaklarını oynatabilme gi- son ürettikleri susuz yangın sön-
bi özelliklere sahip olan robot, her dürme aracı. Dünya çapında bü-
hareketiyle gerçek bir insanı a- yük ilgi gören bu ürün ülke çapın-
nımsatıyor. da 14,ülke dışında 12 ödül almış.

Marinaya gerek duymayan


Acer’den Dokunmatik tekne, güneş enerjisi ile çalışan
rarı olmuyor. yat, sulamada kaybı en aza indi-
Klavyeli Laptop Günümüzde kullanılan par- ren su kapanı Dr. Hakan Gürsu
mak izi tahlil maddelerinin toksik ve öğrencilerinin en çok ilgi çe-
Bilgisayar sektörünün önde etkisinin olduğunu söyleyen HÜ ken buluşları. En son ürettikleri
gelen markalarından Japontek- Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. araç ise kısa sürede ilgileri üze-

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
99
53
TEKNOLOJİ

cak deneyi yapan araştırmacı- cudun yaydığı ısıyı çekerek ener-


lar aslında evrenin ilk zamanlar- ji üretilmesini sağlıyor.
da gaz değil, sıcak ve yoğun bir Böylece vücudunuzdan aldığı
sıvı halinde olduğunu ortaya çı- ısıyla telefonun şarjı bitmiyor.
kardılar.
Genius’tan Yüzük Fare :
LHC’ de kurşun çekirdekle-
rini birbirine çarpıştıran araştır- Ring Mause
macılar, evrenin ilk zamanların-
rine çekti. Fire Knight’ (Ateş Şö- daki gibi bir ortam yarattılar. 10
valyesi) adı verilen susuz yangın
söndürme aracı, yangınları top-
rak veya kum kullanarak söndü-
rüyor. Araçın elektrikle çalışması
başka bir güzel özelliği.

YAKITSIZ ÇALIŞIYOR
Araçta her hangi bir patlama
riskine karşı yakıt bulunmuyor.
Bunun yerine araçta altı ayrı e- trilyon derecenin üzerindeki bu
ortamda küçük atomik ateş top- Genius, Ring Mouse adlı yeni
lektrik motoru bulunuyor. Önün- ürünüyle fare tasarımını bambaş-
de bulunan materyali kepçe gibi ları meydana geldi. Daha önceki
daha az enerjili deneylerde de a- ka bir şekle sokuyor
kullanarak yolunu açıyor. Diğer
bir önemli özelliği ise püskürtme teş toplarının gaz gibi değil de sı-
vı gibi davrandığı bulunmuştu. Genius’un yeni tanıttığı Ring
menzilinin yüksekliği. Ateş şöval- Mouse daha önceden gördüğü-
yesi, yerden aldığı toprağı iyice nüz hiçbir fareye benzemiyor. Bil-
ufalayarak kum haline getirdikten ALICE araştırma şefi Dr. Da-
vid Evans şunları söylüyor; “Daha gisayarı kontrol etmek için yep-
sonra rüzgâra karşı 100 metreye yeni bir fikir sunan cihaz ile otur-
kadar püskürtebiliyor. çok başlarda olmamıza rağmen,
evrenle ilgili birçok şey öğrenme- duğunuz yerden bilgisayarınıza
ye başladık bile. Bu ilk sonuçlar hükmedebilirsiniz.
CERN Yanlış Bildiğimiz evrenin Büyük Patlama’dan he- 2.4 GHz’lik kablosuz teknolo-
Gerçeği Düzeltti men sonra çok sıcak bir sıvı gi- jisi kullanan Ring Mouse, bir yü-
bi hareket ettiğini ortaya çıkardı”. zük gibi parmağınıza takılabiliyor.
Üst kısmında yer alan Opto Whe-
el Touch Control adlı 1000 dpi’lik
Kendi Kendini Şarj optik sensor sayesinde baş par-
Eden Telefon mağınızı oynattığınızda fare im-
lecini de hareket ettirmiş oluyor-
Bakırdan yapılan telefon, vü- sunuz.
cudun ısısını veya ısı yayan her- Multimedya ve ev sineması
hangi bir kaynaktan ısıyı alarak i- PC’lerde kullanım kolaylığı sağ-
çerisindeki termojeneratörle ken- layan Ring Mouse ile müzik, film,
dini şarj ediyor. İngiliz tasarımcı resim ve sunumlarınızı uzaktan
Patrick Hylan’ın icadı telefon, vü- rahatlıkla yönetebilirsiniz.

“Önce her şey bir toz bulutuy- Ürünle beraber sunulan ioMe-
du...” Bu cümle artık tamamen dia yazılımı sayesinde yapaca-
değişiyor! ğınız hızlı ayarlarla da rahat eri-
CERN’de ALICE deneyini ya- şim olanağı sunuluyor. Mikro bo-
pan araştırmacılar evrenin ilk za- yutlardaki alıcısından 10 metre u-
manlarıyla ilgili tahmin edilen bir zakta bile çalışabilen Ring Mou-
gerçeği çürüttüler. Bildiğiniz gibi se, USB üzerinden şarj edilebili-
çoğu bilim adamı evrenin ilk oluş- yor.
tuğu zamanlarda gaz halinde bu-
lunduğunu düşünüyorlardı. An- Mert Efe *

54 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
BAŞAKŞEHİR LİSESİ
55
TASAVVUF

Hacı Bektaş Veli


Hacı Bektaş Veli’nin
H
acı Bektaş Veli, Osman- cı Bektaş Veli’yi kendi tarikat
lı İmparatorluğunda XIV. önderleriyle kıyaslayarak, kü-

düşünce ve öğretisinin ya-


yüzyıldan itibaren, sos- çük düşürücü öyküler anlatma-
yal ve siyasi bakımdan büyük sı, dönemin mezhep ve tarikat

yılması, ölümünden çok


etkinliği olan, II. Mahmut tara- bağnazlığından kaynaklanmak-
fından Yeniçeri Ocağı ile birlikte tadır. Alevi - Bektaşilik’le ilgili
kapatılan, Abdülaziz zamanın- belge ve kaynakların yokedildi-
daha sonra, 14.yüzyıl da tekrar canlanan ve 25 Kasım ği de, tarihsel bir gerçektir. Bu
1925 tarihinde Tekke ve Zavi- durum da, Hacı Bektaş Veli’ye
başlarında kurulan tari- yelerin kapatılmasına kadar de- ilişkin, sağlıklı bilgilere ulaşma-
vam eden Bektaşi tarikatının pi- mıza engel olmuştur.
katının, 16.yüzyıl baş-
ridir. Hacı Bektaş Veli’nin harcı-
nı kardığı Alevi-Bektaşi anlayışı, Hacı Bektaş Veli’nin doğumu,
larında etkinlik kazan-
Anadolu’nun yanı sıra Balkan- ölümü, kim tarafından eğitildiği,
lar, Arnavutluk, Yunanistan, Bul- Anadolu’ya tam olarak hangi ta-

ması ile olmuştur.


garistan, Bosna, Kosova, Ma- rihte geldiğine dair kesin bilgiler
kedonya, Gül Baba türbesinin bulunmamaktadır. Hakkında bil-
bulunduğu Macaristan’ın Buda- gi veren en eski kaynaklardan
peşte şehrinden Azerbaycan’a biri olan Vilayetname’de, Hacı
kadar bir çok yerde kabul gör- Bektaş Veli, Hz. Ali’nin soyun-
müş ve benimsenmiştir. dan yedinci İmam Musa Kazım
Hacı Bektaş Veli’nin düşün- nesline bağlanarak, soy sece-
ce ve öğretisinin yayılması, ö- resi hakkında şu bilgi verilmek-
lümünden çok daha sonra, tedir. “Hacı Bektaş Veli, Seyyid
14.yüzyıl başlarında kurulan ta- Muhammed İbrâhim-î Sânî, Se-
rikatının, 16.yüzyıl başlarında yid Mûsa’î-Sânî, İbrâhim Mü-
etkinlik kazanması ile olmuş- kerrem el-Mücâb, İmam Mûsâ
tur. Hacı Bektaş Veli, hakkında Kâzım.” Ancak bu silsilenin doğ-
anlatılan söylencelerle, tarihsel ruluk derecesi de tartışma ko-
gerçekliklerden kopuk olarak nusu olmuştur. Hz. Ali ile Ha-
yaşatılmıştır. Kendi döneminde cı Bektaş Veli arasındaki şahıs-
tanınmaktadır ve Mevlana, Ba- ların azlığı nedeniyle, silsilede
ba İlyas, Ahi Evren’le çağdaş- noksanlık veya kopukluklar ola-
tır. Kaynaklar bu dönemin ün- bileceği ileri sürülmüştür.
lülerinin ilişkilerini mistik bir
dille anlatırlar. Döneme a- Hoca Ahmet Yesevi tarafın-
it bilgiler aktaran Aşıkpa- dan yetiştirilip Anadolu’ya gön-
şazade, Eflâki, Elvan Çe- derildiği iddialarına karşılık, ya-
lebi, Vasiti gibi yazarlar, şadıkları dönem göz önünde
Hacı Bektaş’a ait bilgile- bulundurulduğunda, 1166’da
re yer vermişlerdir. Ölü- ölen Ahmet Yesevi ile 1209-
münden sonraki yıllar- 1271’de yaşayan Hacı Bek-
da, hakkında “Vila- taş Veli’nin aynı zaman dilimin-
yetname” dü- de yaşamadıkları açıktır. Yay-
zenlenir. Adına gın olan kanaate göre, Lokman
tarikat kurulur. Perende’nin himayesinde ve
Mevlevi inançlı Yesevilik öğretisinin etkin oldu-
Eflâki’nin, Ha- ğu bir ortamda yetişmiştir. Ho-
TASAVVUF

rasan ve Erdebil’de aldığı tekke eğitimi,


Anadolu’ya geliş yolu ve Anadolu’da
bulunduğu yerler dikkate alındığında,
Hacı Bektaş Veli, Yesevilik, Melami- SÖZLERİ
lik, Batınilik, İsmaililik, Ahilik, Babailik,
Mevlevilik, Kalenderilik gibi dönemin i- *Ara,bul.
nanç ve anlayışlarını, yakından tanıyor tunuz.
*Kadınları oku
ve biliyor olmalıdır. citme.
*İncinsen de, in
k sabır iledir.
Aşıkpaşazade’ye göre, Hacı Bektaş *Murada erme
luk kapısıdır.
Veli kendinden geçmiş bir meczub idi. *Doğruluk dost
k bir sınavdır.
*Araştırma açı
Tarikatı ve müridleri yoktu. Hacı Bek-
taş Veli’nin; Aşıkpaşazade’nin Hatun diline sahip ol.
*Eline, beline, .
Ana dediği (Vilayetnamede Kutlu Me-
n kendinde ara unutmayınız.
lek - Fatma Ana - Kadıncık Ana isim- *Her ne ararsa sa n o ld u ğ u n u
dahi in
leri ile anılan), manevi bir kızı olduğu- *Düşmanınızın y o ll arı aydınlatan
ışıktır.
nu; tasavvuf öğretisini ve kerametleri- a te g id e n
*ilim,hakik ptir.
ni ona emanet ettiğini; Hatun Ana’nın
a ri fe t e h li n in ilk makamı ede
* M ndır.
da bunları Abdal Musa’ya aktardığını,
O k u n a ca k e n büyük kitap insa ir.
Aşıkpaşazade’den öğreniyoruz. Bu bil- * iğid
sözünün güzell
giyi, Abdal Musa Vilayetnamesi de doğ- *İnsanın cemali sa nı ayıplamayın
ız.
rulamaktadır. Bu bilgiler, o çağdaki “ka- m il le ti v e in
*Hiç bir kimseye tatbik
etme.
dının”, erkek müridi olacak kadar, yük- a ğ ır g e le n i
sek bir statüye sahip olduğunu göster- *Nefsin e
e y e n y o lu n so nu karanlıktır.
mektedir. Vilayetname’deki anlatım- *İlimden gidilm a ış ık tu tanlara ne mutl
u.
n lı ğ ın
lar da, İslami dönemdeki kısıtlamalar- *Düşünce kara
dan önce, kadının sosyal yaşamda et-
kin bir yerde olduğunu ortaya koymak-
tadır. Meclislerde erkeklerin yanında yer
almakta ve yabancı konuklara hoş gel-
din diyebilmektedirler.
Hayatının büyük bir kısmını Suluca-
Vilayetname’de, Hacı Bektaş Veli’nin karahöyük’te (Hacıbektaş) geçiren Hacı
Osman Gazi’ye kılıç kuşatıp Elif Tac Bektaş Veli, ömrünü de burada tamam-
giydirdiği yazılı ise de, Aşıkpaşazade lamıştır. Mezarı, Nevşehir İli’ne bağ-
bu konuda açık ve kesin bir bilgi vere- lı Hacıbektaş İlçesi’nde bulunmaktadır.
rek, Hacı Bektaş Veli’nin Osmanlı Ha-
nedanından kimse ile görüşmediğini a- Ozan DOLAŞ
çıkca ifade etmektedir. Aşıkpaşazade,
Eflâkî ve Elvan Çelebi’nin anlatımla-
rı ile Hacı Bektaş Veli Türbesinden ge-
len ve Ankara Kütüphanesinde koru-
nan, Ciritli Derviş Ali (Resmî Ali Baba)
tarafından 1176(1765)’da kopya edilmiş
Vilayetnamede, Hacı Bektaş Veli’nin
606(1209/1210)’da doğduğu, 63 yıl ya-
şayarak 669(1270/1271)’de öldüğüne
dair verilen bilgi örtüşmektedir. 1281’de,
23 yaşındayken Kayı Boyu’nun yöne-
timini üstlenen Osman Gazi’ye, Hacı
Bektaş Veli’nin kılıç kuşatıp Elif Tac giy-
dirmesinin, Hacı Bektaş Veli ile ilişkilen-
dirilen Yeniçeri Ocağının kurulmasından
sonra, Vilayetname’ye eklenmiş olabile-
ceğini düşündürtmektedir.
GÜNCEL

Doğru Bildiğimiz Yanlışlar


YANLIŞ: Beş duyu organımız tabak yemek yedikten sonra yüzmek
vardır –görme, işitme, dokunma, kok- size rahatsızlık verebilir, ancak bo-
lama ve tat alma. ğulmanıza sebep olmaz. Eğer kramp
girse bile çoğunlukla, ciddi bir zarar
DOĞRU: Aslında çok daha fazla görmeden sudan kolayca çıkabilirsi-
sayıda duyumuz bulunur. Kimileri bu niz.
sayıyı 21’e kadar çıkartmıştır. Bunlar-
dan en bariz olanları denge, acı ve
ısıdır. Ayrıca 4 tane içsel duyumuz YANLIŞ: Uçakta cep telefonu
vardır: hayal gücü, hafıza, sağduyu kullanmak uçuş emniyetini tehdit e-
ve değerlendirme gücü. der ve uçağın düşmesine sebep olur.

YANLIŞ: Küçük depremler, bü- DOĞRU: Federal Havacılık Kuru-


YANLIŞ: Gökkuşağında yedi yük depremlerin gerçekleşme şansı- lu, 25 senedir her türlü elektronik ci-
renk vardır. nı azaltır. hazı radyo frekansının 100 katında-
ki parazit seviyelerinde test etti, fakat
DOĞRU: Gökkuşağındaki renkler DOĞRU: Küçük sarsıntıların mey- hiçbir sorun meydana gelmedi. Ku-
kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çi- dana gelmesinin büyük bir depreme rum, çalışan elektronik cihazlarla u-
vit mavisi ve mor olarak bilinir. yol açabilecek basınç birikimini hafif- çağın düşmesi arasında bir bağlantı-
İşin aslı, gökkuşağında kesintisiz lettiğine dair ortak bir kanı vardır. Fa- nın kanıtlanmadığını açıkladı. Bu ne-
bir renk spektrumu vardır, ancak in- kat bunun doğruluk payı yoktur. Sis- denle havayolu şirketleri bu konudaki
sanın renk algısı, ortada bir kuşak mologlar, 6 büyüklüğündeki bir dep- politikalarını kendileri belirliyorlar. U-
serisi olduğu yanılgısını yaratır. Ki- remin 5 büyüklüğünde 10 adet, 4 bü- çuş sırasında cep telefonunuzu kulla-
mi gökkuşaklarında ise insan gözü- yüklüğünde 100 adet, 3 büyüklüğün- nırsanız uçuş ekibiyle çatışma riskini
nün görebileceği 7’den fazla kuşak de 1000 adet vs depremin toplamı- almış olursunuz ancak uçak düşmez.
bulunur. na eşit olduğunu gözlemlediler. Bu, Bundan dolayı kimi havayolu şirketle-
çok sayıda küçük deprem demek o- ri, uçuş sırasında cep telefonu kulla-
luyor, ancak büyük bir depremi berta- nımını serbest bırakmaya başladılar.
raf edebilecek kadar fazla sayıda kü-
çük sarsıntının gerçekleşmesi müm-
kün değildir. YANLIŞ: Cep telefonu kansere
neden olur.
DOĞRU: Açılan davalar ve med-
YANLIŞ: Yemek yedikten sonra yada çıkan birtakım haberler, cep te-
yüzmek için en az 30 dakika beklen- lefonunun kansere sebep olduğu -ö-
melidir. zellikle de beyin kanseri- efsanesini
DOĞRU: Vücudun, kan dolaşı- besledi. Tüketiciler daha sonra bu id-
mını sindirim sistemine yönelttiği ve diayı yalanlayan haberleri görmemiş
kaslardan uzaklaştırdığı, bunun da olabilirler, çünkü bunlar, cep telefo-
YANLIŞ: Alkollü içecekler vücu- krampa yol açabileceği gerçeğine da- nu tehlikesini vurgulayan haberler gi-
du ısıtır. yanan teorik bir endişe olmasına kar- bi baş sayfalardan verilmediler. Bazı
şın bugüne kadar hiç kimse dolu bir çalışmalar, seyrek görülen beyin tü-
DOĞRU: Bu tamamen yanlış bir i- mideyle yüzdüğü için boğulmadı. Bü- mörü oluşumlarıyla cep telefonu kul-
nanıştır. Yine de filmlerde alkol üşü- lanımı arasında bir bağlantı olabile-
yük bir
menin çaresi olarak gösterilmeye ve ceğini gösterdi, fakat beyin kan-
insanlar, boyunlarında likör fıçısıyla seriyle ilgili iddiaların ge-
gezen St. Bernard köpekleriyle il- çersizliği, çeşitli çalış-
gili efsaneye inanmaya devam malar sonucu doğru-
ediyor. Oysa alkol aldığınız- landı.
da vücut ısınız düşer, çün-
kü alkol vücudun yüzeyine
daha fazla kan ulaşması- YANLIŞ: On
nı sağlar ve bu da vücutta yıl içinde dünya-
ısı kaybına neden olur. Al- da hiç muz kal-
kol aldıktan sonra hissedi- mayacak.
len sıcaklık hissi, kanın yü-
zeye doğru akışının cildi ve
DOĞRU: As-
lında bu efsanede
ciltteki sinir uçlarını ısıtması ve
bir gerçeklik payı bu-
bunların beyne sıcaklık algısını i-
lunuyor. Şöyle ki; bazı
letmesi gerçeğiyle açıklanabilir.

58 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
GÜNCEL

YANLIŞ: Alexander Graham Bell –insan yaşı cinsinden- 90’a kadar çı-
telefonu icat etti. kar. Üstelik farklı köpek türlerinin or-
talama yaşam süreleri büyük farklı-
DOĞRU: Hepimiz Graham lıklar (6 yıldan 13 ve daha fazlası yı-
Bell’in telefonu icat ettiği ve ilk o- la kadar) gösterir. Ayrıca köpeklerin
larak sekreteri Watson’ı aradığıyla “çocukluk”ları oldukça kısa sürerken,
ilgili hikâyeyi duymuşuzdur. Fakat orta yaş dönemleri oldukça uzundur.
aslında çalışan ilk telefon bundan Dolayısıyla köpek yaşını insanınkiy-
150 yıl önce, Alman bir mucit olan le 1’e 7 şeklinde karşılaştırmak yan-
Philipp Reis tarafından icat edilmiş- lıştır.
ti. “Reis Telephon” ismini verdiği bu
cihazı, ilk olarak 1861’de sunmuştu.
Reis Telephon, müzik notalarını ol- YANLIŞ: Kutup ayıları solaktır.
dukça net olarak, ancak insan sesi- DOĞRU: Bu efsanenin nerden
ni zayıf bir şekilde iletebiliyordu. İn- çıktığı tarihin karanlık dehlizlerine gö-
san sesinin tel üzerinden ilk iletimi- mülmüştür. Hayatlarını kutup ayıları-
nin Reis tarafından üretilen cihaz- nı araştırmaya adamış bilim adamla-
la gerçekleştirildiği su götürmez bir rı, bu hayvanların iki ellerini de aynı
gerçek. Ancak buna rağmen bütün beceriyle kullanabildiklerini gözlem-
övgüyü Bell alıyor. lemişlerdir. Bu efsanenin yayılma se-

YANLIŞ: Zıplaya-
mayan tek memeli
hayvan fildir.
DOĞRU: Önce-
likle, yetişkin fillerin
zıplayamadığını söy-
Asya ülkelerinde, Panama hastalı- lememiz gerek; tabi-
ğı adıyla da bilinen ve muzları tehdit i zıplamaktan kastedi-
eden bir hastalık var. Ancak bu du- len, hareketsiz pozis-
rum dünyadaki tüm muzları –hatta yondayken kendini yu-
Asya’dakileri bile- yok edebilecek ka- karı doğru ittikten son-
dar etkili değil. Üstelik Asya’da teh- ra bütün ayakların ay-
dit altında olan bu muz türü, dünyada nı anda havada olması
bulunan ve insanların yemesinde bir durumuysa eğer… Fa-
sakınca görülmeyen 300 türden yal- kat zıplayamama konu-
nızca bir tanesi. sunda tek olduğuyla il-
gili popüler efsanenin
aksine, bu beceriksiz-
lik yalnızca file ait değildir.
Örneğin, Amerika’ya özgü, ismini
“tembellik” kelimesinden (sloth) alan
bir hayvan, yaşam tarzıyla da uyum-
lu olarak, zıplayamaz. Ayrıca, gerge- bebi belki de, kutup ayılarının sol el-
dan ve su aygırı da zıplaya- lerini çok iyi kullanabildiklerini gören
mayan memelilerdir, fa- fakat sağ elleriyle de aynı şekilde ça-
kat fillerin aksine, lışabildikleri gerçeğini göz ardı eden
koşarlarken insanlar olabilir.
dört ayak-
larını bir-
den aynı YANLIŞ: Çin Seddi uzaydan çıp-
anda yer- lak gözle görülen tek insan yapısıdır.
den kese- DOĞRU: Bu iddia pek çok açı-
bilirler. dan yanlıştır. Öncelikle, dünyaya, Çin
Seddi’ni görebilecek kadar yakın bir
noktada bulunuyorsanız, karayolu
YANLIŞ: Bir ağlarını ve insan yapımı daha birçok
köpek yılı yedi insan objeyi görebiliyorsunuz demektir. Bir
yılına eşittir. başka deyişle yalnızca Çin Seddi’nin
DOĞRU: Köpek yaşı- göründüğü belli bir uzaklık yoktur.
nı insan yaşına eşitlemek i- Dünyadan birkaç bin kilometre yük-
çin yapılan bu hesapta, nor- sekte ise insanoğlu tarafından yapıl-
malde insanlarda 78 olan orta- mış hiçbir şeyi görme olanağı yoktur.
lama yaşam süresi, köpeklerde
Sümeyye GÜNEY 12 B

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
59
DOĞA

Bunları Biliyor muydunuz?


• Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu şırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini
• Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını • Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir za-
ve bunu kimsenin açıklayamadığını man başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakama-
• Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana dıklarını
gelen arızaların %23 ünün, makinenin üstüne otu- • Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuş-
rup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen madığını
insanlar sayesinde meydana geldiğini • Farelerin ve atların kusamadıklarını
• Yaşamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 • 1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin ku-
böcek ve 10 örümcek yiyeceğini (Mmmmh!!:) laktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını
• İdrarın zifiri karanlıkta parladığını • Çakmağın kibritten önce bulunduğunu
• Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından • Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için
birini kırabileceğini benzersiz olduğunu
• Hapşırmayı engellemeye calışırsan, başındaki • Bu yazıyı okuyan insanların %75 inden fazlası-
veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabilece- nın, dirseklerini yalamaya çalışacaklarını
ğini ve ölebileceğini Biliyormuydunuz?
• Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalı-

ARILARIN VERİMLİ UÇUŞU bacakları dâhil vücutlarının birçok bölgesinde tat alıcılar
İlk bakışta arıların uçuşlarının enerji tüketimi açısından bulunuyor. Bunlar, böceklerin yürürken üzerinden geçtik-
verimsiz bir hareketlilik olduğu düşünülür. Gerçekten de leri yaprakların yenip yenmeyeceğini anlayabilmek için
arılar uçmak için harcadıkları enerjinin ancak % 6’sını ha- onları tatmalarını sağlıyor.
rekete çevirebilirler. Ancak, bu böcekler eğer isterlerse bu Böcekten insana, bütün hayvanlarda sinir sistemi, tek
oranı artırabilirler. tek sinir hücrelerinden karmaşık yollarla ve ağlarla tek tek
Örneğin, hava sıcaklığı 20°C’den 40°C’ye çıktığında, a- gönderilen mesajlar yoluyla işlevini gösteriyor.
rılar kanat çırpma frekanslarını %16 düşürebilirler. Böyle- Dr. Newland, çöl çekirgelerinin tat alıcılarının, sinir
ce uçmak için harcadıkları enerji yarıya düşmüş olur. Ta- sistemi tarafından yemeğe
bii ki, düşük sıcaklıklarda bilerek daha kötü bir başarı gra- başlama ya da kötü tat-
fiği çizerler ve dışa verdikleri ısıyı artırarak sıcak kalırlar. tan kaçma gibi düzenlen-
miş bir cevap vermek için,
çözümlenebilir ve analiz edile-
bilir bir koda nasıl çevrildiğini a-
ÇEKİRGE’NİN AĞIZ TADI raştırıyor.
Cambridge Üniversitesi’nde böceklerin tat alma duyu- Tat tepkileri bütün böceklerde eş
ları araştırılıyor. Bu, böceklerin verdikleri zararları azalt- bulma, yumurtlama için yer seçimi
mak için yararlı ola gibi yaşamsal olaylar açısından önem-
cak bir çalışma. li bir öğe. Yeni bir araştırma, sinir hücre-
İnsanlardan farklı ola- lerinin tatlı veya tuzlu tatlara cevap olarak
rak böceklerin ağızları- farklı sinir hücresi kümeleri boyunca me-
nın yanında ve saj gönderip göndermediğini araştırıyor.
Tatların sinir sisteminde nasıl bir süreç-
ten geçtiğini bilmek, yemek seçimi-
nin nasıl yapıldığını anlamamızı
sağlayacak. Böceklerin tat al-
ma duyularını incelemenin

bir diğer nedeni de mücadelede


kullanılan ilaçlara karşı bağışıklık geliştirmeleri.

DİNAZOR NE KADAR BÜYÜK ?


Dinazorun kuyruğunun uzunluğu gövdesinin iki katı ka-
dardır gövdesi ise boynunun ( gövdeden burnunun ucu-
na kadar olan kısım ) yarası kadar uzunluktadır boynu 12
metre olduğuna göre dinazor burnunun ucundan kuyru-
ğunun ucuna kadar kaç metredir acaba?
DOĞA

ELEKTRİK YÜKLÜ ÇİÇEKTOZLARI Sesle Havaya Kaldırma


Monterey (Kaliforniya) Denizcilik Okulundan iki fizikçi
ses dalgalarıyla cisimleri havaya kaldırabilirler. 6 mm ka-
lınlıkta bir alüminyumdan, diğeri polivinikloründen (PVC)
aralarında 10 mm olan iki plaka üzerine iki hoparlör yö-
nelttiler. Ses dalgalarının etkisiyle iki plaka birbirinden u-
zaklaştırdılar; plakaların birbirini çekmesi giderek azaldı
ve sonunda birbirlerini itmeye başladılar. Açıklaması: Pla-
kalar arasındaki uzaklık, gönderilen ses dalgaları arasın-
da frekansı en yüksek olanın dalga boyunun en az yarısı
kadar olunca, ses dalgaları plakalar dik olarak sıçramaya
başlarlar. Bu durumda plakalar arasında kalan ses dalga-
larının basıncı, plakaların dışında her yöne yayılan ses
dalgalarının basıncını aşar ve plakalar birbirinden uzakla-
şır. Bu etkiler çok zayıf olmakla birlikte, gelecekte fon gü-
rültüsünün şiddetini ölçmekte ya da mikro-mühendislikte
küçük cisimleri hareket ettirmekte kullanılabilecektir.

ŞAŞIRTAN KUYRUK..
Bukalemunlar tombul vücutlu kısa ayaklı hayvanlar-
dır bu nedenle düşmanlarından kaçarken hızlı olamazlar
bazı bukalemunlar kuyruklarını kıvırarak kuy-
ruklarının başları görünmesini sağlarlar
Çiçeklerin tozlaşması, rüzgâr, böcekler, yarasalar ve
bunu gören düşmanlar bukalemunun
kuşlar yardımıyla gerçekleşir. Ancak, tarımla uğraşan-
önü arkası neresi ayıramazlar avcı
lar, tozlaşmanın yalnızca doğal yollara bırakıldığında ve-
eğer kuyruğuna saldırırsa buka-
rimin düşük olduğunu, çok miktarda çiçektozunun da zi-
lemun vücudundan ayırır na-
yan olduğunu düşünüyorlar. ABD’nden iki ziraat mühen-
sıl olsa yenisi çıkıyor.
disi daha çok çiçektozunun daha çok çiçeğin tozlaşma-
sına katkıda bulunmak amacıyla, çiçektozlarına elektrik
yükü kazandırıyorlar. Araştırmacılar, elektrik yükü kazan- KAPLANIN
mış bir çiçektozuyla çiçeğin dişi organı arasındaki çeki-
min daha yüksek olacağını düşünüyor. Çiçektozu pozitif ÇİZGİLERİ NE
yüklü ise dişi organın yüzeyine elektronları; negatif yük- İŞE YARAR
lü ise protonları çekiyor. Her iki durumda da oluşan bu e- Kaplanların
lektriksel çekim çiçektozlarının dişi organa tutunmasına vücudu turun-
yardım ediyor. Çiçektozlarına nasıl elektrik yükü kazan- cu siyah beyaz
dırıldığına gelince, normalde elektriksel iletkenliği zayıf o- çizgilerden o-
lan çiçektozunu elektrik yüklenmesi oldukça zor bir iş. An- luşan özel bir
cak, araştırmacılar bu sorunu, oldukça basit bir yöntem- desene sa-
le çözmüşler: Çiçektozlarını saf su ve tuzla karıştırmış- hiptir insanla-
lar; böylece çiçektozları elektrik yükü kazanmış. Labora- rın parmak iz-
tuarda yapılan deneylerde elektrik yüklü çiçektozlarının leri gibi h,ç bir
çiçek dişi organlarının üzerinde normal çiçektozlarına kı- kaplanın deseni
yasla beş kat daha yüksek oranda toplandığı gözlenmiş. bir biriyle aynı de-
Arazide, doğal koşullar altında yapılan deney pek olumlu ğildir kaplanlar uzun
bir sonuç vermemiş. Çünkü uygulamanın ertesi günü o- otların arasına gizle-
lan sağanak yağışı tüm çiçektozların ve deneyin sonuçla- nerek avlarını bekler-
rını silip süpürmüş, ama araştırmacılar çalışmaların sür- ler koyu ren çizgiler
dürmekte hâlâ çok kararlılar. sayesin de otla-
rın arasında vü-
Havadaki Mıknatıs cut hatları bel-
Bir mıknatıs havada durur mu? Kurama göre hayır. Gel- li olmaz böylece
gelelim, diamıknatıs denen ve manyetik alanlara küçük kendilerini fark
bir itme gücüyle tepki gösteren cisimlerin eylemleri, ku- etmeyip yaklaşan
ramla çelişiyor. Süperiletken bilyeler, hatta canlı hayvan- avlarını kolayca yakalarlar.
lar gibi “diamanyetik” cisimleri kararlı biçimde havada ası-
lı tutma deneyleri başarılı sonuçlar vermişti. Buna karşı- UYKU HASTALIĞI
lık, süperiletkenler kullanmadan bir mıknatısı havada ası- Bir Afrika ülkesinde leyleklerin sevdiği ağaçları yok et-
lı tutmak, bugüne kadar olanaksız sanılıyordu. İki Hollan- mişler bunun ardından o yörede uyku hastalığı baş gös-
dalı ve iki Amerikalı araştırmacı, kuramın olanaksız say- termiş nedenini araştırmak uzun yıllar almış sonunda şu
dığı bu işi başardılar. Araştırmacılar, mıknatısı önce bir gerçek ortaya çıkmış leylekler bu bölgede yiyecek bir şey
manyetik alanla kaldırdıklarını, sonra da dengeyi, mıkna- bulamayınca buraya gelmez olmuşlar leylekler gelmeyin-
tıs yakınlarındaki diamanyetik maddelerin (örneğin par- ce yılanlar çoğalmış yılanlar çoğalınca kurbağalar azal-
mak) itme kuvvetiyle kararlı hale getirdiklerini açıkladılar. mış kurbağalar azalınca öldürücü uyku hastalığı yayan
sinekler çoğalmış

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
61
KÜLTÜR

Vizyondaki Filmler
Yapım: 2010 ~ ABD, Yeni Yapımcı: Dana Belcastro, Alan Glazer
Zelanda Stacy Cramer, Donald De Line, Görüntü Yönetmeni: Amir
Tür: Animasyon, Komedi, Bojan Bazelli M. Mokri
Macera Görüntü Yönetmeni: Bojan Müzik: Atli Örvarsson
Yönetmen: Eric Brevig Bazelli Süre: 1 saat 53 dk
Senaryo: Joshua Sternin, Müzik: Sia, Buck Damon, Gösterim Tarihi: 21 Ocak
Brad Copeland, Jeffrey Venti- David Macmillan 2011 (Türkiye)
milia Süre: 1 saat 40 dk Filmin Özeti: 14. yüzyılda
Yapımcı: Karen Rosenfelt, Gösterim Tarihi: 07 Ocak Kara Veba’nın yayıldığı dönem-
Jim Dyer, Andrew Hass, Le- 2011 (Türkiye) lerde, cadı olduğundan şüphele-
e Berger, Tim Coddington, Do- Filmin Özeti: Küçük bir ka- nilen bir kızın taşınmasına yar-
nald De Line sabadan Los Angelas’ta yaşa- dım eden şövalye Behman’ın
Görüntü Yönetmeni: Peter mak üzere ayrılan Ali, geçmişi- macerasını anlatacak.
James ni geride bırakmak istemektedir.
Müzik: Andrew Lockington Oldukça güçlü bir sesi olan Ali,
Gösterim Tarihi: 21 Ocak şehrin en önemli klüplerinden bi-
2011 (Türkiye) ri olan Burlesque Lounge’ta ça-
Filmin Özeti : Bir belgesel lışmaya başlar. Garson olarak i-
yönetmeni yeni projesi için Jelly- şe başlayan Ali, sahnede
127 Saat stone Park’a gelir ve burada yo- olmayı istemektedir. O an
lu Ayı Yogi ve arkadaşlarıyla ke- mali ve kişisel problemler-
sişir... le çalkalanan klüpte, iş-
Yapım: 2010 ~ ABD letmeciliği yürüten Tess
Tür: Biyografi, Dram, Geri- bir çıkış yolu aramaktadır.
lim, Macera Tess klüp için de iyi olaca-
Yönetmen: Danny Boyle ğını düşündüğünden Ali’ye
Oyuncular: James Franco, destek olur.
Kate Mara, Amber Tamblyn, Ali sesi ile herkesi büyü-
Lizzy Caplan, Kate Burton, Tre- lemiştir, bir anda hem kendi-
at Williams, John Lawrence, si hem de klüp gözde bir hal
Parker Hadley, Rebecca C. Ol- alır. Elbette bu kıskançlık ve
son, Sean Bott rekabeti de beraberinde geti-
Senaryo: Danny Boyle, Si- recektir.
mon Beaufoy, Aron Ralston Eyvah Eyvah 2
Yapımcı: Danny Boyle, John
Smithson, Christian Colson Yapım: 2011 ~ Türkiye
Süre: 1 saat 34 dk Tür: Aile,Komedi, Macera
Gösterim Tarihi: 28 Ocak Yönetmen: Hakan Algül
2011 (Türkiye) Oyuncular: Ata Demirer, De-
Filmin Özeti: Genç bir dağcı met Akbağ, Salih Kalyon, Ali-
olan Aron, Utah yakınlarında bü- can Yücesoy, Özge Borak, Bü-
yük bir kaya parçasının arasına lent Şakrak, Tanju Tuncel, Tarık
sıkışır. Hayatı için bir çeşit tuza- Ünlüoğlu, Bican Günalan, Mu-
ğa dönüşen bu olayda Aron, so- rat Serezli, Okan çabalar, Te-
oman Kumbaracıbaşı, Hande
ğukkanlı olması gereken şoke e-
dici bir çözüm yolu bulur.
Burlesque Dane, Şehsuvar Aktaş, Caner
Dağcı Aron Ralston’un ba- Alkaya, Ali Savaşçı, Bala Ata-
Yapım: 2010 ~ ABD, Avust- bek, Gökhan Atılmış, Meray Ül-
şından geçenlerin gerçek hika-
ralya gen, Ayfer Dündar, Ender Se-
yesi...
Tür: Dram, Müzikal, Roman- rin, Engin Akpınar, Gülden A-
tik kıncı, Hasan Baran, Mustafa
Yönetmen: Steve Antin Aslan, Müge çelebi, Rafi Emek-
Oyuncular: Kristen Bell, siz, Tevfik Yapıcı, Yahya Doğu
Ayı Yogi Cam Gigandet, Christina Agui- Demir
lera, Eric Dane, Alan Cumming, Senaryo: Ata Demirer
Stanley Tucci, Peter Gallag- Yapımcı: Necati Akpınar
her, Cher , Black Thimas, Tyne Cadılar Zamanı Müzik: Ata Demirer
Stecklein, Blair Redford, Julian- Gösterim Tarihi: 07 Ocak
ne Hough, Aimiomode Anetor, Yapım: 2010 ~ ABD, İngiltere 2011 (Türkiye)
Aline Bui, Anastasia Soaresh, Tür: Aksiyon, Dram, Fan- Filmin Özeti: Ocak 2011’de
Baldeep Singh, Black Thomas, tastik, Gerilim, Macera, Savaş, seyirciyle buluşacak olan ‘Ey-
Bryan Dodds, Catherine Nata- Tarih vah Eyvah 2’nin Geyikli ve
le, Chelsea Traille, Chris Mino- Yönetmen: Dominic Sena, Bozcaada’da başlayan çekimle-
ri, David Walton, Dennis Kre- Peter Goddard rinin tamamı Kuzey Ege’de ger-
usler, Elise Jackson, Jacquelyn Oyuncular: Nicolas Cage, çekleşecek. İlk filmde aşık oldu-
Dowsett, Jennifer Barbosa, Ka- Christopher Lee, Ron Perlman, ğu kızı (Özge Borak Şakrak) is-
terina Mikailenko, Kesia Elwin, Stephen Graham, Stephen temek için Firuzan ile (Demet
Matt Mcabee, Michelle Manis- Campbell Moore, Ulrich Thom- Akbağ) Geyikli’ye doğru yola çı-
calco, Paula Van Oppen, Sa- sen, Claire Foy, Matt Devere, kan Hüseyin’i (Ata Demirer) Ey-
rah Mitchell, Slim Khezri, Step- Nick Thomas-webster, Peter vah Eyvah 2’de de binbir mace-
hen Lee, Tanee Mccall, Tisha Linka, Robert Sheehan ra bekliyor.
French, Wendy Benson-landes Senaryo: Bragi F. Schut
Senaryo:Susannah Grant, Yapımcı: Charles Roven, A-
Keith Merryman, Steve Antin lex Gartner, Ryan Kavanaugh, Güzel Bir

62 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
KÜLTÜR
Senaryo: Raci Şaşmaz, Ba- Yapımcı Firma: Feza Film
hadır Özdener,Cüneyt Aysan Yapım Yılı: 2010
Yapımcı: Necati Şaşmaz, Ra- Yapım Ülkesi: Türkiye
ci Şaşmaz, Zübeyr Şaşmaz Orijinal Dili: Türkçe
Görüntü Yönetmeni: Sela- Resmi Sitesi: http://www.
hattin Sancaklı huradam.com.tr/
Müzik: Gökhan Kırdar, Kalan Dağıtıcı Firma: Özen Film
Müzik, Loopus Vizyon Tarihi: 07.01.2011
Gösterim Tarihi: 28 Ocak
2011 (Türkiye)
Filmin Özeti: Gazze’ye insa-
ni yardım malzemeleri götürme-
ye çalışan gemilere yapılan kan-
lı baskın üzerine Polat Alemdar
ve arkadaşları Filistin’e gitmiş-
tir. Yapılacaklar bellidir: Bu bas-
kının askeri planlayıcısı ve yürü-
tücüsü olan İsrailli komutan ele
geçirilmelidir.
Hayat Düşlerken Filistinlilerle kurulan ilk temas-
lar sayesinde hedefine adım a-
Yapım: 2010 ~ Almanya, Bel- dım yaklaşmaya çalışan Polat
çika, Bosna-Hersek, Fransa, İn- Alemdar’ı bazı sürprizler bekle- bulan ve kızı Demet’e (Özge U-
giltere, Sırbistan, Slovenya
lusoy) platonik bir aşkla bağla-
Tür: Dram
nan Sebo’nun mutluluğu bir an-
Yönetmen: Danis Tanovic
da bozulur. Bir gece yarısı ani-
Oyuncular: Boris Ler Jelena
den müştemilatın kapısı çalınır
Stupljanin, Mira Furlan, Miki Ma-
ve efsanevi kan emici Kont Dra-
nojlovic, Mario Knezovic
cula (Şahin Irmak) gelir..
Senaryo: Danis Tanovic Tron Efsanesi
Yapımcı: Roman Paul, Cat
Villiers, Cédomir Kolar, Mirsad Yapım: 2010 ~ ABD
Purivatra, Marion Hänsel, Dun- Tür: 3 Boyutlu, Aksiyon, Bilim
ja Klemenc, Marc Baschet, Am- Kurgu, Casusluk, Fantastik, Ge-
ra Baksic Camo, Miroslav Mogo- rilim, Gizem, Macera
rovich, Gerhard Meixner Yönetmen: Joseph Kosinski
Görüntü Yönetmeni: Walt- Oyuncular: Michael She-
her Van Den Ende en, John Hurt, Jeff Bridges, O-
Müzik: Samir Foco, Dirk livia Wilde, Garrett Hedlund, Ja-
Bombey mes Frain, Beau Garrett, Se-
Süre: 1 saat 55 dk rinda Swan, Brandon Jay Mcla-
Gösterim Tarihi: 28 Ocak ren, Daft Punk, Yaya Dacos-
2011 (Türkiye) ta, Amy Esterle, Thomas Ban-
Filmin Özeti: Balkanlar’da galter, Bruce Boxleitner, Eliza-
yeni bir dönemin başladığı gün- beth Mathis, Guy-manuel De
lerde geçen, romantik olduğu Homem-christo, Michael Teigen,
kadar trajik bir aşk öyküsü an- mektedir. Hedeflerindeki kişi o- Owen Best, Steven Lisberger,
latıyor. Hersek’in güneyinde kü- lan Moşe Ben Eliezer’in kural ta- Tony Besson
çük bir köy, savaş henüz sona nımaz gaddarlığı ve teknolojik Senaryo: Edward Kitsis, A-
ermiş. Yıllar süren komünist re- imkânları işleri zorlaştırmaktadır. dam Horowitz, Brian Klugman,
jimden sonra, yeni bir demokra- Polat, Moşe’ye ulaşmaya çalı- Steven Lisberger, Richard Jeffe-
tik hükümet başa geçmiş. Yıllar- şırken, Filistin’de masum insan- ries, Lee Sternthal
ca sürgünde kalan Divko Buntic, ların nasıl öldürüldüklerini görür. Yapımcı: Steven Lisberger,
eski ailesi de dâhil hesaplarını Justis Greene, Donald Kush-
kapatıp intikamını almak üzere
Moşe, köyleri yıkmakta, çocuk-
ları öldürmekte ve Polat’a yar-
HÜR ADAM: ner, Brigham Taylor, Sean Bai-
memleketine döner. Yanında ye-
ni ve genç karısı, kara bir kedi,
dım eden herkesi hapse atmak- BEDİÜZZAMAN ley, Bruce Franklin, Jeffrey Sil-
ver, Julien Lemaitre, Steve Ga-
tadır. Ancak teknolojik imkânlar
koca bir Mercedes ve tonla para ve kural tanımazlık, Moşe’yi kur- SAİD NURSİ ub, Bonnie Franklin
vardır. Başta parayla her şey çö- tarmaya yetmeyecektir. Görüntü Yönetmeni:Claudio
zülür gibi görünse de sonrasın- Filmin Özeti: Hür Adam, Miranda
da hayat ipleri eline alır. Savaş yazdığı kitaplar ve yetiştirdiği ta- Müzik: Daft Punk
kapıya dayanır, hayatı alt üst o- Kutsal Damacana lebelerle 80 seneyi aşkın süredir Gösterim Tarihi: 28 Ocak
lur derken Divko son bir atakla Türkiye’den başlayarak bütün 2011 (Türkiye)
talihini yenmeye çalışır. Dracula dünyayı etkileyen Bediüzzaman Filmin Özeti: Tron Efsanesi;
Said Nursi’nin hayatından kesit- daha önce beyaz perdede gör-
Yapım: 2011 ~ Türkiye düklerimizin hiçbirine benze-
Kurtlar Vadisi Tür: Komedi
ler taşıyor.
Pek çok ilmî ve edebî ça- meyen bir dijital dünyada kurul-
Yönetmen: Korhan Bozkurt
Filistin Oyuncular: Ersin Korkut, Şa-
lışmaya konu olan Bediüzza- muş, bir 3D ileri teknoloji mace-
rası. Sam Flynn, Kevin Flynn’in
man Said Nursi’nin hayatı Hür
hin Irmak,Özge Ulusoy Adam’da ilk kez dramatik bir ya- 27 yaşındaki teknoloji meraklısı
Yapım: 2010 ~ Türkiye Senaryo: Ahmet Yılmaz
Tür: Aksiyon, Casusluk, pıyla sinemaya uyarlandı. oğlu, babasının ortadan kaybo-
Yapımcı: Şenol Zencir,Selin Filmin Künyesi: luşunu araştırır ve kendini baba-
Dram, Macera, Politik, Savaş, Altınel
Suç, Tarih Yönetmen: Mehmet Tanrı- sının 25 yıldır yaşadığı Tron’un
Gösterim Tarihi: 14 Ocak sever dijital dünyasında bulur. Kevin’in
Yönetmen: Zübeyr Şaşmaz 2011 (Türkiye)
Oyuncular: Necati Şaşmaz, Senaryo: Mehmet Tanrıse- sadık sırdaşı Quorra’yla birlikte,
Filmin Özeti: Kendisini ca- ver, Mehmet Uyar baba ve oğul ölüm kalım yolcu-
Gürkan Uygun, Erdal Beşikçioğ- mi avlusunda bulan yavru Se-
lu, Kenan Çoban, Nur Aysan, U- Oyuncular: Mürşit Ağa Bağ luğuna çıkarlar.
bo (Ersin Korkut), güvercin ve Filmin Türü: Biyografi Kaan ONUR 11-L
mut Karadağ, Mustafa Jasar, Er- kumruların yemleriyle beslenip
kan Sever, Mustafa Yaşar, Za- Orijinal Adı: Hür Adam: Be-
kendi kendini yetiştirmiştir. Zen- diüzzaman Said Nursi
fer Diper gin bir işadamının konağında iş

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
63
GEZİLER

Tarihi Yarımada Gezisi

64 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
GEZİLER

Bursa - Uludağ ve Uludağ Üniversitesi Gezisi

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
65
GEZİLER

Bahçeşehir Üniversitesi Gezisi


mını yaparak, bölümleri gezdirdi-
ler. Okulumuz rehber öğretmen-
leri Nilüfer ATLI, Serpil EKİNCİ ve
Matematik öğretmenimiz Rama-
zan ÖZTÜRK eşliğinde üniver-
siteyi gezen öğrencilerimiz, yük-
sek eğitim ortamından çok etki-
lendi. Öğrencilerimizdeki yüksek
eğitim motivasyonunu arttırma-
yı amaçladığımız gezide, öğren-
cilerimizden aldığımız olumlu geri
bildirimler amacımıza ulaştığımı-
17.12.2010 Cuma günü 12.sı- zı gösterdi.
nıf öğrencilerimizden oluşan 60
kişilik bir öğrenci grubuyla Bahçe-
şehir Üniversitesi Beşiktaş kam-
pusüne gezi düzenledik. Okul gi-
rişinde bizi karşılayan görevliler
oldukça güler yüzlü ve ilgiliydi. İk-
ramlar eşliğinde yapılan ön tanı-
tım konuşmasının ardından, üni-
versite görevlileri ve iletişim fa-
kültesi öğrencileri okulun tanıtı-

Bady Word Gezisi

pencereden görmelerine olanak


Canlı yapısını ve yaşamını cilerin bu döngüsel dönem hak-
sağlamıştır. Yaşam döngüsünün
özellikle insan hayatında yaşam kında farklı bir bakış açısı geliştir-
safhalarını görsel olarak gör-
döngüsü içinde dönemler halinde melerine olanak sağlamak ama-
me imkânını vermesi açısından
meydana gelen değişim, gelişim, cıyla yapılmış bir gezidir.
bu gezi önemli bir uygulama ala-
hastalık v.b. durumlardan fizyolo- Bu gezi öğrencilerin insan be-
nı olarak görülebilir.
jik olarak nasıl etkilendiğini yakın- deninin inceliklerini, işlevini gü-
dan görmek ve bu sayede öğren- zelliğini ve potansiyelini farklı bir

66 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
KÖŞE YAZISI
SAYIN VELİLERİM, bu çağlarda seçiyorlar. rin çocukları da bir mes-
Acaba doğru rol model lek sahibi olacaklar. Her
Hep duyarız herkes kendi kapısının önünü seçiyorlar mı? Acaba siz birine bir şeyler emanet
temiz tutsa sokağımız tertemiz olur mahalle- çocuklarınızın oturma- edeceğiz. Kimimiz malını
miz şehrimiz tertemiz olur. Fakat kendi yap- ya başlayan karakterin- mülkünü kimimiz canın-
madığımız yapamadığımız davranışları her den ne kadar haberdar- dan değerli yavrularını
zaman başkalarından bekleriz. Bu beklenti sınız? Okulda çocuğu- yine sizin çocuklarınıza
bizi tembelliğe, bana dokunmayan yılan bin nuzun uymadığı okul ku- emanet edecek. Peki, şu
yıl yaşasın düşüncesine, her koyun kendi ba- rallarından dolayı ya da anın bu gençleri bu ema-
cağından asılır anlayışına yönlendirir. sizin yaşlarınızdaki öğ- netlere nasıl sahip çıka-
Ben bu söylemi geleceğimizi emanet ede- retmenleriyle kurdukla- cak. Emanet sahiplerine
ceğimiz çocuklarımıza uyarlamak istiyorum. rı diyaloglardaki; ( mut- ne kadar güven verecek-
Mahallede yürürken, markette alışveriş ya- laka birilerinden alıntı Emsal KAPLAMA ler. Hepimiz güvenli ter-
parken, parkta dinlenirken, küfürlü konuşma- yaptıkları davranış model temiz bir sosyal ortamda
larından argo bağrışmalarından, etrafa tek- ve söylemlerinden kaynaklanan) saygısızca yaşamak istiyorsak öncelikle evimizin içinde-
melerle saldırarak zarar veren, gözümüzün davranışlarından uyarı aldıkların da çocuğu- ki kendi çocuğumuza sahip çıkmalıyız. Eğer
alabildiği temiz alanları kirleten, duvarlara nuza kanatlarınızı açıp da sahip çıkmanız ço- etrafınızda olmasından rahatsızlık duyduğu-
eşimizin çocuğumuzun görmesinden utana- cuğunuzun sağlıklı bir birey olarak yetişmesi nuz davranışlara varsa evladınızda, önce on-
cağımız yazıları yazan, halkın ortak kullanı- için ne kadar etkili bir yöntemdir. ların tedbirini almalıyız. Sizleri çocuklarımıza
mına sunulmuş halk otobüslerinde sigara iç- Sayın velilerim, gelecek şu an sizin elle- sahip çıkmaya davet ediyorum.
meye çalışan, yolcuları konuşma ve davra- rinizde. Hepimizin çocuğu birbirimiz için her “Unutmayalım ki geleceğe yapılmış en iyi
nışlarıyla rahatsız eden bu gençlere uyarla- şeyden önemli. Bakın siz çocuklarınızı biz- yatırım iyi yetiştirilmiş bir nesil olacaktır.”
mak istiyorum. Acaba bu çocuklar kimin ço- lere emanet ediyorsunuz. Doktora götürü- Saygılarımla
cukları. yor doktora emanet ediyorsunuz. Yarın sizle-
Okuldan çıkar çıkmaz sanki sigara krizi tut-
muşçasına sigarasını yakan, nasılsa okul sı-
nırları içinde değiliz, kimsenin bir şey söyle-
meye hakkı yok anlayışıyla dumanı üfüren bu
çocuklar sayın velilerim sizlerin çocukları de-
ğil mi? Okulları yılda belki bir belki iki kere zi-
yaret ettiğiniz de ya da her hangi bir sebep-
le işiniz düştüğünüzde çocuklarınızın oturdu-
ğu sıralardaki kimi argo kimi edep sınırları-
nı zorlayan yazıları gördüğünüz de ne düşü-
nüyorsunuz acaba? Bu yazıları yazanlar bu
kirliliğe sebep olanlar sizlerin çocukları de-
ğil mi? Başkalarının çocuklarını eleştirirken
olabildiğince rahat ve pervasız davranıyoruz
ama kendi çocuğumuzu acaba ne kadar ta-
nıyoruz.
Sayın velilerim değerli büyüklerim biraz
önce saydığım davranışları sergileyenlerin
hepsi maalesef bizim çocuklarımız. Sade-
ce derslerine motive olmuş, sadece banka-
ya para yatırmış veya bir gayrı menkule ya-
tırım yapmış birinin edasıyla çocuklarımızın
sadece notlarıyla ilgilenmekten başka bir şey
düşünmüyoruz. Başarıyı sadece maddi gelire
ya da başkalarına sağlanılan üstünlüğe bağ-
ladığımızdan çocuklarımızın kişilik ve karak-
ter gelişimlerini sanırım iyi takip edemiyoruz.
Acaba bizim çocuğumuzun ilgi alanları neler-
dir? Nelerden hoşlanır? Sevdiği ya da sev-
mediği şeyler nelerdir? Kimlerden ya da ne-
lerden etkileniyor? Sizin yetiştiğiniz kültürün
neresinde duruyor çocuğunuz? Arkadaşları-
nı tanıyor musunuz? Arkadaşlarının aileleri-
ni ne kadar tanıyorsunuz? Bilgisayarında ne-
ler var? Hangi siteleri ziyaret ediyor? Kimlerle
görüşüyor? Telefonda sürekli mesajlaştığı ki-
şilerden haberiniz var mı? Düşünmeden sa-
dece derslerindeki başarıya bakıyoruz. Son-
rada etrafımızda olan bitene göz gezdirerek
ne olacak bu gençlerin sonu diyoruz? Ne ka-
dar boş bir nesil yetiştiğinden şikâyet ediyo-
ruz. Geleceğe karamsar bakmaktan kendi-
mizi alamıyoruz.
Veli toplantıları oluyor hemen her dönem
de. Bu toplantıların hemen hepsinde velile-
rin soruları ve sorunları hep aynı ( hocam bi-
zim kız geometriden sıfır almış. Hocam bi-
zim oğlan matematikten zayıf almış) hiçbir
velinin şimdiye kadar çocuğunun davranış-
larının nasıl olduğunu sorduğuna şahit olma-
dım. Oysaki bu çocuklar ergenlik çağındalar.
İlgi alanları karakterleri bu çağlarda belli olu-
yor. Kendilerine örnek aldıkları rol modelleri

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
67
EĞLENCE
AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ? ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin
Kadıköy Camiinde vaaz vermekte olan Amerika’lı iş adamı, bir Çinli’yle alay etti” dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
Osman Demirci Hoca’ya: ederek sormuş: - Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi
- Hocam, diye sormuşlar. At nalını evi- - Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pi- yerine getirmeye hazırlan.
mizin kapısına asarsak uğur getirir mi? rinçleri ne zaman yiyecek? ZOR AMA GÜZEL
- Demirci Hoca: Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş: Cüneyd-i Bağdâdî’ye: “Sabır nedir?”
- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O - Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
nallardan her atta dört tane var ama, bütün kokladığı zaman. - Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumla-
gün kamçı yiyip duruyorlar. HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR? maktır.
HAYATI SEYRETMEK - Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir YETMEZ Mİ?
Yazar Kazancakis, bir ihtiyara “neye ba- kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş: Asr-ı saadetteki muhteşem hadiseler-
kıyorsun?” diye sorduğunda, ihtiyar adam - Eğer otuz beşinde ölmezsen!.. den duygulanan bir genç:
gözlerini akan sudan ayırmadan şu ceva- ÖLÜM NEDİR? - “Keşke Peygamberimiz’in (sav) de-
bı verir: Talebelerinden biri, Konfüçyüs’e: vesi olsaydım” deyince, Ali Suad atılmış:
- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatı- - “Ölüm nedir?” diye sorduğunda, - Ümmeti olman yetmiyor mu?
ma. Konfüçyüz’ün cevabı şu olmuş: PEYGAMBER HÂNESİ
SELÂMDAKİ İNCELİK - Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana Hz. Mevlânâ, evlerinde yiyecek ola-
Muzaffer Ozak Hoca’nın sahaflar çarşı- ölümden bahsedeyim. rak hiçbir şey kalmadığını söyleyen hanımı-
sındaki dükkanına giren bir genç: HER KOYUN na tekrar tekrar sormuş:
- Selâmunaleyküm babalık... diye selâm Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden - Gerçekten hiçbir şey kalmadı mı?
verince, hazret selâmı alır: Behlül Dânâ Hazretlerine: - Evet, demiş eşi. Hiç yiyeceğimiz
- Aleykümselâm kurukalabalık... - Sen kendi işine bak, dermiş. Her ko- kalmadı.
ÖRTÜNMEK İÇİN GİYİNMEK! yun kendi bacağından asılır. O yoklukta tükenmez hazinelerin sa-
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sı- Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. hibini bulan Mevlânâ, ellerini kaldırıp:
rada, Gandi’nin üzerinde her zamanki gibi Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir - Allah’ım sana hamd-ü senâlar ol-
beyaz örtüsü varmış. odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. sun, diye şükretmiş. Evim, Peygamber ha-
Davetten çıkınca, bir gazeteci sormuş: Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül. nesine benzedi.
- Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için ye- Halife, kendisini sıkıştırdığında: DERDİN DEVASIZI...
terli miydi? - Gördüğünüz gibi, her koyun kendi ba- İbn-i Sinâ’ya:
Gandi, hiç aldırmadan cevap vermiş: cağından asılır efendim, demiş. Fakat etrafı - Dünyada devâsı olmayan bir dert var
- Kral, ikimize de yetecek kadar giyim- kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder. mıdır? diye sorduklarında:
liydi. ORUÇ NASIL ŞİŞMANLATIR? - Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç
HUZUR Hekimoğlu İsmail’e, “Ramazan olma- olmasıdır, cevabını vermiş.
Zeynel Âbidin Hazretleri abdest alırken sına rağmen biraz kilo almışsınız?” dedik- BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
sapsarı kesilirdi. Sebebini sorduklarında şu lerinde: Tarih biyografisi ve monografi sahala-
cevabı verdi. - Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki rında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya ça-
- Kimin huzurunda durduğumu düşünür- kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum. pında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud
seniz, sebebini anlarsınız... RİYAKÂRA CEVAP Kemâl (İnal)’a sormuşlar:
KABRİSTAN Adamın biri, Hz. Ali’yi gıyabında yani ar- - “Sizdeki bilginin çok azına sahib olma-
Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini so- dından kötülediği halde yüzüne karşı övme- larına rağmen sizden çok daha fazla tanı-
ranlara şu cevabı vermiş: ye başlayınca, ondan şu karşılığı almıştır: nanlar var. Bunun sebebi nedir?”
- İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz et- - Söylediklerinden daha aşağı, fakat Şöyle cevap vermiş:
miyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyor- içinden geçirdiklerinden daha üstünüm. - Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bi-
lar. BAKIŞ FARKI! linmek için!
ÇINAR AĞACI MAYDANO- Adamın biri, Muhammed Bin Vâsi’nin HERKES
ZUN NESİ OLUR? bacağındaki yarayı görüp, “Sana acıyorum” YANINDAKİNİ VERİR!
Selim Gündüzalp, sosyoloji hocaları dediğinde, ondan şu cevabı almış: Kendisine hakaret edilen Hz. İsa’ya
olan rahmetli Seyid Ahmet Arvasi’ye: - Ben, aynı yaranın gözümde çıkmadı- (a.s.):
- Hocam demiş, “insan maymunun ge- ğına şükrediyorum. - “Niçin karşılık vermediniz?” diye sor-
lişmiş şeklidir” diyorlar. Ne dersiniz? SUSTURUCU TEDAVİ duklarında:
Seyid Ahmed Arvasi şu cevabı vermiş: Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda - Herkes yanındakini verir, demiş. Onda
- O mantığa göre, çınar ağacı da may- Mehmed Âkif’i küçük düşürmeye çalışıp: olan, benim yanımda yoktu.
danozun gelişmiş şeklidir. - “Affedersiniz, demiş. Siz baytar mı- KAZA ETMEK
MEZARTAŞI YAZISI sınız?” Yolculardan biri, otobüs şoförünün yanı-
Behlül Dânâ’ya biri sorar: Mehmed Âkif, hiç istifini bozmadan şu na gider ve namaz vakti geçmeden bir mola
- Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdı- cevabı vermiş: vermesini rica eder.
rayım? - Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu? Şoför sinirlenerek:
Behlül Dânâ şu cevabı verir: MÜJDE - Kaza edin efendim, der. Ne olur yani?
- Şunu yazdır: “Dün altında olan çimen- Harun Reşid’in vezirlerinden biri, Behlül Adam, sakin sakin cevap verir:
ler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, Dânâ’ya latife yollu takılarak: - Ben kaza etmeden, ya sen kaza eder-
şu toprak günahtan gayri her şeyi örter.” - “Müjde sana ey Behlül, Sultanımız sen?

ÜÇGEN PİRAMİT
Aşağıdaki kümede görünmeyenlerle
beraber kaç tane top vardır.

68 BAŞAKŞEHİR LİSESİ
EĞLENCE

BAŞAKŞEHİR LİSESİ
69
EĞLENCE

Sefa ŞAFAKLAR

70 BAŞAKŞEHİR LİSESİ

You might also like