You are on page 1of 32

Gagavuz Türkleri

Gagavuzlar, Türk Düyasmın batı ucunda ya- gilenmiş, bazı Gagavuz gençlerinin Türkiye'ye
şayan Ortodoks Hıristiyanlığı benimsemiş bir Türk gelmesini sağlamış ve Gagavuzlarla ilgili bazı pro-
topluluğudur. jelerin devlet erkânınca tartışılmasını sağlamıştır.
İlk defa 1817 tarihli Rus nüfus sayımındaki Hamdullah Suphi'nin Romanya'daki Türklere ilk
belgelerde geçen Gagavuz adı, Türkiye'de ve dün- okul öğretmenliği yapmak üzere Türkiye'den ge-
yada daha çok Gagauz şeklinde kullanılmaktadır. tirttiği Zahit Boztuna, Komrat ve civarından halk
Türkiye'de ilk olarak İstoyan Cansızov'un edebiyatı metinleri toplamış ve bu metinleri 1937-
"Balkan Şib-i Ceziresinde Türkler" (Tarih-i Osmanî 1938 yıllarında Varlık dergisinde yayımlamıştır.
Encümeni Mecmuası, c.17, İstanbul 1328) adlı ma- Besarabya Gagavuzlarından Petri Zevrak da "Ga-
kalesinde Gagavuzlardan bahsedilmiştir. Ga- gauzlar arasında kullanılan halk ilaçları" adlı ma-
gavuzlar hakkında ilk önemli bilgileri veren Yaşar kalesini 1939 yılında İstanbul'da neşretmiştir2.
Nabi Nayır, Türk Gagauzlar olarak kaydettiği Ga- Cumhuriyetimizin ilk büyük ansiklopedi ça-
gauz adının, Gök kelimesinden gelen Gaga sözüyle lışması olan Türk Ansiklopedisi'nde bir Gagavuz
Oğuz adının birleşmesinden meydana geldiğini, bu- Türkçesi ve Gagavuz'lar maddesi bulunmaktadır.
nun için de bu Türklere Gök-Oğuz denilebileceğini Bu iki maddeyi Hasan Eren kaleme almış ve bu
söyler1. Yaşar Nabi Nayır'ın bu şekilde ortaya attığı Türk topluluğunun adını Gagavuz olarak kay-
Gök-Oğuz adı, yakın dönemlere kadar popüler bir detmiştir3.
adlandırma olarak kullanılmıştır. 199O'lı yılların başında SSCB'nin dağılmaya
Atanas Manof'un Bulgarca olarak Potekloto na başlamasıyla birlikte demirperde gerisinde kalan
Gagauzite i tahnite obıçay i mavi "Gagavuz menşei, diğer Türk toplulukları gibi Gagavuzlar da Tür-
âdetleri ve huylan" (Varna 1938) adıyla kaleme al- kiye'nin gündemine çok daha geniş boyutlar içinde
dığı ve Romenceye de çevrilen önemli eseri, Türker girmiş ve Hıristiyan olmalarına rağmen Türkçe ko-
Acaroğlu tarafından Gagauzlar (Hıristiyan Türkler) nuşmayı sürdüren bu Türk topluluğu geniş halk
(Ankara 1939) adıyla Türkçeye çevrilmiş ve bu eser kesimlerince de ilgi ve merakla karşılanmıştır. Bu
Gagavuzlarm Türkiye'de tanınmasına büyük kat- ilgi ve merakın bir sonucu olarak G.A. Gaydarci,
kılarda bulunmuştur. 1931'de Romanya'nın baş- E.K. Koltsa, L.A. Pokrovskaya ve B.P. Tukan'dan
kenti Bükreş'e elçi olarak atanan ve 5 Aralık 1944'e kurulu bir heyetin N.A. Baskakov'un yönetiminde
kadar bu görevini sürdüren Hamdullah Suphi çıkardığı Gagauzkogo - Russko - Moldavskiy Slovar
Tanrıöver de Gagavuz Türkleri ile yakından il- (Moskva 1973) adlı sözlük Türkçeye çevrilmiştir4.
1 Yaşar Nabi Nayır,Balkanlar ve Türklük ,Ankara 1936,s.89

2 Mihail Guboğlu, “Gagauzların “Türkçe” Dili,Edebiyatı ve Tarihi Hakkında Araştırmalar Bibliyografya/Kaynakça Denemesi”,
Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi,İstanbul 23-28 Eylül 1985,Tebliğler I.Türk Dili,c.2,İstanbul 1987,s.63-72

3 Hasan Eren, “Gagavuz Türkçesi”Türk ansiklopedisi c.XVI,s.109


“Gagavuzlar” Türk Ansiklopedisi c.XVI,s.110
4 Abdülmecit Doğru-İsmail Kaynak,Gagauz Türkçesinin Sözlüğü,KB yay.Ankara 1991
Bu eseri Gagavuz Türklerini genel olarak tanıtan birine mensup bir kabile adı ifâde ettiği görüşünü
bir incelemeyle bir gramer çalışması1 takip et- reddetmekte, bu kelimenin bir unvan olduğunu
miştir2. öne sürmektedir. Bu unvanın Gagavuzlara Ka-
Bu eserlerde ve Türkiye'de yayımlanan daha rakalpakların Hıristiyan oldukları dönemlerin baş-
pek çok yazı ve kitapta Gagavuz adının imlâsında larında verildiğini, Rus steplerini bekledikleri için
bir karışıklık yaşanmıştır. Eskiden beri süregelen sınır bekçisi anlamında Kalauz namıyla anıl-
Gagauz ve Gagavuz yazılışını bir süre popüler bir dıklarını, Oğuzlardan ve diğer Türklerden Hı-
Gök-Oğuz kelimesi izlemiş, bunların yanında son ristiyan olanların da daha sonra bu adla anıl-
yıllarda Gagavuz yazar ve şairi Dionis Tanasoglu dıklarını söylemektedir. Manof gibi Gagavuz
başta olmak üzere Türkiye'deki ve Gagavuz adıyla ilgili pek çok farklı görüşü ele alıp de-
Yeri'ndeki bazı yazarlar ve yayın organları Gagoğuz/ ğerlendiren Mihail Çakır ve değişik vesilelerle Ga-
Gagouz yazılışını kullanmaya başlamıştır. gavuz adıyla ilgili görüş bildiren Müstecip Ül-
Gagavuzlarla ilgili çalışmalarından bazıları küsal, Abdullah Abbasoğlu gibi yazarlar Gagavuz
Türkiye'de de yayımlanan Azerbaycan Türk- adının Oğuz adından geldiğini kabul etmektedir.
lerinden Güllü Yoloğlu, Gagouz etnoniminin Gagavuz Türklerinin önde gelen isimlerinden
asilliğini kabul etmekle birlikte, kelimenin Slav Dionis Tanasoglu da, iki ayrı kelimenin bir-
söyleyişinin etkisiyle Gagauz şekline dönüştüğünü leşmesinden meydana geldiğini düşündüğü Ga-
söylemektedir. Ancak son yıllardaki çalışmalarında goğuz/Gagouz adının Gag kısmının eski Oğuz-
kendisi Qaqouz yazılışını tercih etmektedir. larda "hak, asıl, öz" anlamlarına geldiğini öne
Bu eserde, Gagauz yazılışı genel Türk fo- sürmekte ve kelimeyi asıl Oğuz şeklinde açık-
netiğine, özellikle de Türkiye Türkçesinin fo- lamaktadır. D.N. Tanasoglu'na yakın görüşler sa-
netiğine uymadığından, Gagoğuz yazılışı ise ğ har- vunan Abdülmecit Doğru, Hak Oğuz şeklinde
finin Gagavuz Türkçesinde büyük ölçüde tasfiye açıkladığı Gagavuz adınmın ortaya çıkışını, Hı-
edilmesinden dolayı kullanılmayacak, bunların ye- ristiyanlığa giren Oğuz Türklerinin kendilerini
rine Gagavuz yazılışı tercih edilecektir. Müslüman Oğuzlardan ayırmak için hak dinine gir-
Gagavuz adının yazılışında yaşanan ka- miş Oğuz anlamında bu ibareyi kullanmalarına ve
rışıklık, bu adın etimolojisi ve morfolojisi ko- Rusların dilinde g sesinin h sesine dönüşmesine
nusunda yapılan değerlendirme ve yorumlarda da bağlamaktadır.
görülmektedir. Balaşçev'in Seyyid Lokman Oğuznâmesi'ne
Gagavuz adını, Ağuz veya Oğuz/Uz ke- dayanarak ortaya attığı, Paul VVittek'in Yazıcıoğlu
limelerine Ga veya Gaga kelimesi getirilerek ya- Ali'nin Oğuznâmesi'ne dayanarak geliştirdiği bir
pılmış, Uzlardan bir kabile manasına gelen bir ke- diğer görüş ise, Gagavuzlarm II. İzzeddin Key-
lime olarak açıklayan Radloff'un ve benzer kavus'un soyundan geldikleri ve adlarını Key-
görüşleri savunan A. Moşkov'un yaklaşımını, Ga- kavus'tan aldıkları düşüncesidir. Bu görüşü daha
gavuz kelimesini Sanskritçe nesil anlamında bir sonraları Halil İnalcık ve Kemal H. Karpat'ın pay-
kelimeden getiren ve Uzların ahfadı, halefleri an- laştığı görülmektedir. Faruk Sümer de Ga-
lamında açıklayan Dimitrov'un değerlendirmesini gavuzlarm Keykavus'un soyundan gelmiş ola-
ve Mladenov'un Gök-uz açıklamasını gözden ge- bileceklerini kabul etmiş, ancak Gagavuz adını
çiren Bulgaristan Gagavuzlanndan Atanas Manof; açıklama konusunda Yaşar Nabi Nayır'ın öne sür-
Ga veya Gaga kelimesinin Oğuz/Uz boylarından düğü Gök-Oğuz tezine yaklaşmıştır. Gök-Oğuz

5 Harun Güngör-Mustafa Argunşah, Gagauz Türkleri Tarih-Dil-Folklor ve Halk Edebiyata, KB yay., Ankara 1991.
6 Nevzat Özkan, Gagavuz Türkçesi Grameri, TDK yay., Ankara 1996.
7 Güllü Yoloğlu, Qaqouzlar, Azerbaycan Dövlet Neşriyatı, Bakı 1996, s.5.
8 Atanas Manof,Gagauzlar (Hıristiyan Türkler), çev. Türker Acaroğlu, Ankara 1939, s. 33-35.
9 Mihail Cıachır, Besarabiealâ Gagauzlarân Istorieasâ, Chişinâu 1934, s.17.
10 Müstecip Ülküsal, Dobruca ve Türkler, Ankara 1987, s. 30.
11 Abbas Abdullahoğlu, "Gagauz Türk Edebiyatı Üzerinde Bir Nece Söz", Türkistan, S.10, yıl:3,1990, s. 29-30.
12 Türker Eroğlu, "Gagauz Türkleri Hakkında Deniz Tanasoglu ile Röportaj", Milli Folklor, Eylül 1991, s. 39-40.
13 Abdülmecit Doğru, "Gagauzlann Folklor ve Antropomik Özellikleri", IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, c .
I, Genel Konular, KB yay., Ankara 1992, s. 17-19.
14 Paul VVittek, "Les Gagauzes = Les Gens de Keykaus", Rocznik Orientalistyczny, XVII, 1951-1952, s. 12-24.
15 Halil İnalcık, "Dobrudja", Encydopedie İslam c. II, Leiden 1965, s. 610.
16 Kemal H. Karpat, "Gagauzlann Tarihi Menşei", I. Uluslararası Türk Folklor Bildirileri, I. cilt, Genel Konular, KB yay., Ankara 1976,
s. 172.
17 Faruk Sümer, "Gagauzlann Aslı", Türk Dünyası Tarih Dergisi, S.53, Mayıs 1991, s.5.
adını kabul edenlerden biri de Balkan Türkleri ko- muştur. Gagavuzların bu kadar ilgi çekmesinin
nusundaki görüş ve araştırmaları ile tanınan temelinde bu topluluğun din, dil ve kültür ba-
Ahmet Cebeci'dir. kımından değişik bazı özellikler taşıması yanında
Gagavuz adıyla ilgili olarak Zeki Velidi Togan bölge ülkelerinin bu azınlığı asimile etme ve kendi
Kaka Uz veya Aga Uğuz tamlamaları üzerinde varlıklarının bir unsuru olarak gösterme gayretleri
durmakta, Vecihe Hatiboğlu Karağuz > Garaguz de yatmaktadır. Bu sebeple Gagavuzların kim-
sözlerinin metatez yoluyla Gagauz şeklini ala- liğinin tespiti sadece bilimin değil politikanın da
bileceğini düşünmektedir. Ahmet Bican Ercilasun konusu hâline gelmiştir. Bu tür şartlanmalardan ve
Posof ve Ardahan'da Kıpçak-Oğuz asıllı Meshet bilim dışı yaklaşımlardan uzak yerli ve yabancı
Türkleri için kullanılan Gagavan adından hareketle bilim adamları ve uzmanlar, Gagavuzların 6. yüz-
bu adın, Gagavuzların etnik kökeninde var olan yılda hatta çok daha önceleri Karadeniz'in ku-
Oğuz Kıpçak karışımının bir ifâdesi olarak Gaga- zeyinden Balkanlar'a ve Orta Avrupa'ya uzanan
uz şeklinde ortaya çıkabileceğini söylemektedir. tarihî Türk boyları ile başlayıp daha sonra değişik
L.A. Pokrovskaya ise bütün bu görüşleri "Tür- sebeplerle Hıristiyanlaşan diğer Türk unsurları ile
kologiyayı üürenmemiş adamnar uydurdu kendi zenginleşen bir Oğuz grubu Türk topluluğu ol-
fantaziyasına görâ" diyerek reddetmekte ve Sergey duğu sonucuna varmışlardır.
Agacanov'un ve Stefan Kuroglu'nun tespitlerine Kuzey-Doğu Bulgaristan'da uzun süren araş-
dayanarak "gagauz (türkçâ gagavuz) gangaguz tırmalar yapan Tadeusz Kovvalski, Gagavuzları üst
adından geler" demektedir. Ganga/Kanga-guz adı üste üç tabakadan meydana gelen bir mâden filizi
ise 10. yüzyılda Orta Asya'daki Gorguz (bugünkü gibi değerlendirir:
Balkaş) gölü kenarında yaşayan bir Türk top- 1- En eski tabaka, kuzeyden gelen bir Türk
luluğuna dayandırılmakta ve Gagavuzlarla bu top- topluluğunun kalıntısıdır.
luluk arasında S. Kuroglu'nun derlediği "ganga- 2- İkinci tabaka Osmanlıların gelişlerinden
kişi" adlı bir masal vasıtasıyla tarihî ve folklorik bir daha önceki bir devre uzanan güneyden gelen
ilgi kurulmaktadır. kuvvetli bir gruptur.
Gagavuz adı ve Gagavuzların kimliği ko-
3- Üçüncü tabaka Osmanlı devrinin Türk ko
nusunda bazı Yunan, Romen ve Bulgar iddiaları
lonilerinden ve Türkleşmiş unsurlarından teşekkül
da bulunmaktadır. Bu iddiaların birleştiği temel
eder.
nokta Gagavuzların Hıristiyan Yunan/ Bulgar/
Romen oldukları ve Osmanlı döneminde bu dil İlk tabaka ile karışan ikinci tabaka güneyden
veya dilleri konuşmaları yasak edildiği için gelen dil karakterinin izlerini bütün topluluğa
Türkçe konuşmaya mecbur kaldıklarıdır. Gagavuz yaymıştır. Gagavuzların Hıristiyanlığı, menşei
adının da bu iddiaya bağlı olarak Osmanlı dö- Tuna ötesi olan eski tabakadan gelmektedir. Ga-
nemi Türklerinin bu topluluğa "Türkçe konuş gavuzlarla büyük benzerlikleri bulunan Deliorman
Gagan uz olsun" telkinleri sonucu ortaya çıktığı Türklerinin Müslümanlığı ise güney kaynaklı ikin-
söylenmektedir. Bu iddia ve görüşler uzun bir sü- ci ve üçüncü tabakadan gelir.
redir fazla gündeme getirilmemekteydi. Ancak son Birinci tabakayı teşkil eden kuzeyden gelen
yıllarda Bulgaristan'da bazı Gagavuz aydınlarının Türk topluluğunu; Çek tarihçi Jireçek Kumanlara,
da kullanılması suretiyle bu iddianın yeniden ses- Bulgar Mladenov Asparuh Bulgarlarına, Kumanlara
lendirilmeye başlandığı görülmektedir. ve Oğuzlara, Çek arkeologu Şkorpil kardeşler As-
Gagavuzların kim olduğu ve nereden gel- paruh Bulgarlarına, Bulgar Petko R. Slaveikov Pe-
dikleri sorusu çok uzun bir süreden beri pek çok çeneklere ve Kumanlara, Romanyalı St. Georkesku
araştırmacının üzerinde durduğu bir konu ol- Kumanlara ve Oğuzlara dayandırmaktadır.

18 Ahmet Cebeci, "Gagauzların Tarihi Dili Folkloru Hakkında", Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, c.l, S.l, Ankara 1985, s.
209-221.
19 Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, istanbul 1946, s.159.
20 Vecihe Hatiboğlu, "Türk Tarihinin Başlangıcı", A.Ü. DTCF Türkoloji Dergisi, c.8, Ankara 1980, s.5.
21 Ahmet Bican Ercilasun, "Gagauzlardan Yeni Haberler", Türk Kültürü, c.XXVII, S.316, Ağustos 1987, s.(31) 479.
22 L.A. Pokrovskaya, "Neredân "gagauz" adı geldi", Sabaa Yıldızı, S.l, 1996, s.60.
23 İvan Gradeşliev, Gagauzite, Dobriç 1993, s. 17-19,55-75.
24 Tadeusz Kovvalski, "Kuzey-Doğu Bulgaristan Türkleri ve Türk Dili", çev. Ömer Faruk Akün, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Dergisi, c.3-4,31 Mart 1949, s.499-500. . . .
25 Yaşar NabiNayır,a.g.e.,s.90-85.
İkinci tabakayı teşkil eden güneyden gelen araştırmacılar, Bulgar Türklerinin tarihî mirası ile
grup, Balaşçev'in Seyyid Lokman Oğuznâmesi'ne bugünkü Gagavuz kültürel varlığı arasında önemli
dayanarak ileri sürdüğü ve Paul VVittek'in Yazı- ilgi ve bağlantılar görmektedir.
cıoğlu Ali'nin Selçuknâmesi'ne dayanarak ge- Bulgarlar gibi Hun birliği içinde yer alan ve
liştirdiği Il.İzeddin Keykavus ve Sarı Saltuk ile Bal- bu birliğin dağılmasının ardından Göktürk
kanlar'a geçen Selçuklu Türklerinin Hıristiyan- Devleti'ne tâbi olan Hazarlar, 558 yılında bu
laştırıldığı düşüncesine bağlanmaktadır. devletin batı kolu şeklinde Hazar Devleti'ni kur-
Üçüncü tabaka ise, Anadolu'ya Müslüman dular. Kuzey Kafkasya'daki hâkimiyetlerini pe-
Türklerden daha önce gelen ve değişik dö- kiştirdikten sonra Persler ve Bizanslılar üzerine
nemlerde bir birinden farklı sebeplerle Hı- akınlar yapmaya başladılar. 630 yılında Doğu Gök-
ristiyanlaştırılıp özellikle Orta Anadolu'ya yer- türk Devleti dağılınca Hazarlar bağımsızlıklarını
leştirilen Karamanlılardan bazı grupların Osmanlı ilân ettiler ve Batı Karadeniz kıyılarına kadar iler-
döneminde Balkanlar'a geçerek Gagavuz Türkleri lediler. Bir iddiaya göre 650 yılında Hazarların ya-
ile kaynaşmaları ile meydana gelmişlerdir. nında müttefikleri olarak Karadeniz'in batısına
Gagavuz Türklerinin tarihi, 4. yüzyılda Hun- geçen Oğuz Türkleri bugünkü Gagavuzların ata-
lar'ın Avrupa içlerine uzanmasıyla başlayıp Ka- larıdır. Hazar Devleti 7. yüzyıldan 11. yüzyıla
radeniz'in kuzeyinden Bulgar, Hazar, Peçenek kadar olan dönemde Orta Avrupa'da hâkimiyetini
Kuman ve Uz akınlarıyla devam eden, 11. yüz- sürdürmüş, Müslümanlık, Hıristiyanlık ve
yılda Anadolu kapılarını açan Müslüman Selçuklu Musevîlik gibi üç büyük semavî dini barış içinde
Türkleri ve onların ardından gelen Osmanlı Türk- bir arada yaşatmıştır. Bu sebeple Hazar Devleti çok
lerinin Balkanlar'a girmesiyle çeşitlenen ve 20. yüz- zengin ve renkli bir tarihî ve kültürel miras bı-
yılın başlarında Türk varlığının Balkanlar ve Orta rakmıştır.
Avrupa'dan büyük ölçüde çekilmesiyle yeni bir Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar'a uzanan
döneme giren çok renkli bir seyir takip etmektedir. Türk boyları arasında bu bölgede en derin izler bı-
Atilla'nın önderliğinde 5. yüzyılda kadim rakanların başında gelen Peçenekler, 8.-11. yüz-
Türk illerinden başlayıp Orta Avrupa'ya uzanan yıllar arasında önce Balkaş gölü civarında Aşağı
Türk akınları, Hun birliği içinde yer alan ve daha Sırderya ile İdil boylarında, sonra Güney Doğu Av-
sonra Göktürk Devleti'ne bağlanan Oğurların batı rupa ve Balkanlar'da yaşamışlardır. 11. yüzyıldaki
kolunu teşkil eden Tuna Bulgarlarının, Kurt Han'ın Türk boyları hakkında bilgi veren Kaşgarh Mah-
oğlu Asparuh'un hükümdarlığında 7. yüzyılda mud (DLT I, s.488) Peçenekleri Oğuzlardan bir
kurduğu Tuna Bulgar Devleti ile Güney Ma- boy, Rum yakınında oturan Türklerden bir bölük
caristan ve Transilvanya'ya kadar yayıldı. olarak açıklamıştır. Bizans ve Rus kaynaklarında
Türklerin yayıldığı bu geniş alanda hâkim din da adından sık sık bahsedilen Peçenekler, Bizans
Hıristiyanlık idi. Bunun tabii bir sonucu olarak İmparatoru Konstantin Porphyrogennetos'un ver-
Türkler arasında Hıristiyanlık yayılmaya başladı. diği bilgiye göre, Yayık ve İdil boylarında Hazarlar
Bizanslı misyonerlerin gayret ve çabaları ile Grod ve Uzlarla birlikte yaşarken ticaret yollarını tehdit
adlı Hun prensi 528 yılında Hıristiyanlığı kabul etti ettikleri için bu bölgeden uzaklaştırıldılar ve yer-
ve 530 yılında Karadutsat adlı bir Ermeni papazı lerine Uzlar yerleşti. Peçenekler de, Macar ülkesine
Hıristiyanlığa ait bazı dinî metinleri karışık bir gelerek Macarları yendiler ve ülkelerini ele ge-
dille Hunların diline çevirdi. çirdiler. Macarlar daha batıya kayarken Peçenekler
Diğer Bulgar Türkleri gibi Göktanrı dinine Don'dan Tuna'ya kadar olan bölgeyi yurt edin-
bağlı olan Tuna Bulgarlarının büyük bir kısmı, 9. diler. 1030'da Kumanlar, İdil boylarına geldiler, sü-
yüzyılın ikinci yarısında Boris'in Hıristiyanlığı rekli batıya yürüyerek Don boylarından Uzları çı-
kabul etmesiyle bu dine girerek Slavların arasında kardılar. Uzlar da Peçeneklerin üstüne yürüdü ve
eridiler. Ancak Mladenov ve Şkorpil gibi bazı Dneper nehrinin sol sahilini ele geçirdi. Sahip ol-

26 Seyyid Lokman Oğuznâmesi için bk. Harun Güngör, "Seyyid Lokman Oğuznâmesi", Türk Dünyası Araştırmaları, S.44, Ekim
1986, s.91-103.
27 Bk.Topkapı Sarayı Revan Köşkü, 1390-1391.
28 Mehmet Eröz, Hıristiyanlaşan Türkler, Ankara 1983, s.3-4,31-32.
29 Lj.Rogier-R.Aubert, Nouvelle Historie de l'Eglise, Paris 1968, s.28-29. -
30 ismail Kayabalı-Cemender Arslanoğlu, "Bulgaristan Türkleri", Azerbaycan, yıl:34, S.252, s.41 -66.
31 Reşit Saffet Karaşemsi, Hazar Türkleri, İstanbul 1934, s.15.
32 Akdes Nimet Kurat, Peçenek Tarihi, istanbul 1937, s.33-37.
dukları toprakların büyük bir kısmını kaybeden Bizans ordusu karşısında büyük bir yenilgiye uğ-
Peçenekler Aşağı Tuna boyunda topandılar. Bu rayarak siyasî güçlerini kaybettiler.
bölgede sıkışan Peçenek kuvvetleri Balkanlar'a ve Bugünkü Bulgaristan'da, eski Yugoslavya'da,
Bizans'a yönelik hücumlarını artırdılar. 1036'da Romanya'da, Polonya'da ve Rusya'nın güney böl-
başlayan üç Bizans hücumu bu akınları büyük gelerinde Peçeneklerin hâtırasını taşıyan pek çok
ölçüde durdurdu. 1040'tan sonra Özü ve Tuna yer adı bulunmaktadır. Dobruca bölgesinde Hır-
nehirleri arasında yaşayan 13 Peçenek uruğunun sova ile Maçin tepesi arasında Türklerin Peçenek,
başında Kilteroğlu Turak (Durak/Tirek) bu- Romenlerin Peçenjaga dedikleri köy, Sırbistan'ın
lunuyordu. Kilteroğlu Turak'm Uz hücumlarına Kragujevac vilayeti Gruja kazasına bağlı Peçenogo
karşı direnmek yerine Tuna boyundaki sazlıklara köyü, Leskovac'a yakın bir yerde bulunan Pe-
çekilmeyi tercih etmesi, Balçaroğlu Keğen'in ba- çenevce köyü, Romanya'da Mehadia ve Orsova
şında bulunduğu 20 bin kişilik iki Peçenek uru- arasında yer alan Peçeneşka köyü bu yer ad-
ğunun Turak kuvvetlerinden ayrılmasına ve bir bi- larından sadece bir kaçıdır. Bu yer adları Or-
rinden kopan bu iki Peçenek topluluğu arasında taçağda daha canlıydı. Bunların büyük bir kısmı
savaş çıkmasına sebep oldu. Kegen'e bağlı Pe- daha sonraları değiştirilmiştir.
çenekler, 80 bin kişiyi bulan Turak'a bağlı büyük Bulgar Petko R. Slaveikov gibi bazı araş-
güç karşısında direnemeyerek 1048/1049'da Bi- tırmacılar Gagavuzları Peçeneklere dayandırmakta,
zans'a sığınmak zorunda kaldı. Bizans; Kegen'i, iki bir kısım araştırmacılar ise Gagavuzlarla yakın bağ-
atasını ve 20 bin Peçeneği Hıristiyanlaştırarak Dob- lantıları bulunan Balkan Türk topluluklarından Sur-
ruca'da bulunan Tuna üzerindeki Drister kasabası guçları ve Gacalları Peçeneklerin torunları olarak
yakınlarındaki bölgeye sınır muhafızı olarak yer- görmektedir.
leştirdi. Kegen ile Turak'm kardeş kavgası bu olay- Bir bölüğü Balkanlar ve Orta Avrupa'da
dan sonra da bitmedi. Turak kuvvetleri Kegen ve önemli roller üstlenen Türk boylarından biri de
yanındakilerin iskan edildiği bölgeye başarısız bir Kumanlardır. 11. yüzyılda Karadeniz'in kuzey böl-
hücumda bulundular, ancak Kegen, Bizans'ın da gelerine gelen ve oradan da Balkanlar'a, Bizans
desteği ile Turak'a bağlı olan Peçenekleri yendi. üzerinden Macaristan'a ve Lehistan'a kadar uza-
Turak ve 140 Peçenek komutanı esir edilerek İs- nan Kumanları, îslam kaynakları Yukarı İrtiş boy-
tanbul'a getirilip Hıristiyanlaştırıldıktan sonra çift- larındaki Kemak / Kemek / Yimek uruğunun bir
çilik yapmak üzere Sofya ve Niş taraflarına yer- ana kolu olarak göstermektedirler. Rusların Po-
leştirildiler. Bu yeni hayat tarzına bir türlü lovotsi, Almanların Falb, Ermenilerin Chardes
alışamayan Peçenkler, Bizans'a bir kaç kez isyan et- adını verdikleri bu Türk topluluğu saç renkleri se-
tiler, en sonunda büyük bir mağlubiyete uğrayarak bebiyle bütün bu dillerde "açık sarı" anlamına
Rus, Bizans ve Macar topraklarına dağıtıldılar. Pe- gelen kelimelerle adlandırılmışlardır. Bizanslıların
çenek birliğini bozan Bizans, onları askerî güç ola- ve Macarların Kun veya Kuman, Latin kay-
rak kullanmaya çalıştı. 1049'da 15 bin kişilik Pe- naklarının ise Cumanus olarak kullandıkları
çenek kuvvetini güneyden gelen Türk baskısına Kuman adı ise, muhtemelen bir kişi adıdır ve son-
karşı kullanmak istediyse de bunda başarılı ola- radan bir uruğ adı hâline gelmiştir.
madı. Aynı şekilde Romanos Diogenes büyük bir Kumanlar için kullanılan bir diğer ad olan
kısmı Peçeneklerden ve geri kalanları Kuman ve Kıpçak / Kıwçak, Reşidüddin'in Câmi'üt-Tevârih
Uzlardan meydana gelen Türkleri 1071'de Ma- adlı eserinde "ağaç kovuğu" olarak açıklanmıştır.
lazgirt'te Alparslan'ın ordusuna karşı kullanmak Kaşgarlı Mahmud ve Ebu'1-Gazi Bahadır Han da
istediyse de karşı taraftakilerin de Türk olduğunu bu kelimeye aynı anlamı vermiştir. Kıpçak sö-
anlayan Türk birliği son anda saf değiştirerek Türk zünün, kavim adı olarak "boş ve ağaçsız yerde otu-
tarihinde önemli bir rol oynadı. ranlar", yani "bozkır halkı" anlamında kullanıldığı
29 Nisan 1091 yılında yapılan Lebenium Sa- düşünülmektedir.
vaşında Peçenekler, Kumanların da desteklediği Kuzey veya Kuzey Batı grubu olarak ad-

33 Akdes Nimet Kurat, a.g.e., s.127-130.


34 Akdes Nimet Kurat, "Peçenekler", İslam Ansiklopedisi c.IX, s.539-543.
35 Akdes Nimet Kurat, Peçenek Tarihi, s.214-217.
36 Akdes Nimet Kurat, Peçenek Tarihi, s.240.
37 A. Dilaçar, Türk Diline Genel Bir Bakış, TDK yay., Ankara 1964, s. 124-125.
38 Atanas Manof, a.g.e., s. 13.
39 Fahrettin Kırzıoğlu, Kıpçaklar, TTK yay., Ankara 1992, s.82.
40 Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1992, s.70.
41 Ali Fehmi Karamanlıoğlu, "Kıpçaklar ve Kıpçak Türkçesi", Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, yıl:1963,c.XII, s.175-176.
:

landırılan Türk boy ve toplulukları soy olarak Kıp- kadar geldiler. 1064 yılında Tuna'yı geçip Bizans'ın
çak Türklerinden gelmektedir. Zaten Karadeniz'in Balkan sahasına saldırdılar. Fakat bu saldırı Uzlara
kuzeyi Ortaçağda Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Çölü) ola- çok pahalıya mal oldu. Bizans, hizmetine aldığı Pe-
rak adlandırılmıştr. Kumanların (veya Kıpçakların) çeneklerle birlikte Uzları kitleler hâlinde katletti.
Balkanlar ve Orta Avrupa'da bıraktığı izler sa- Geri kalanların bir kısmı ise soğuktan ve açlıktan
yılamayacak kadar çoktur. Bu günkü Romanya kırıldı. Katliamdan ve âfetlerden kurtulabilen
belli bir dönem Kumenia olarak anılmıştır. Ro- küçük bir Uz grubu ise Hıristiyanlaştırılarak Dob-
manya'daki siyasî ve idarî yapılanmanın ilk mi- ruca'ya Peçenek ve Kumanlardan Hıristiyanlaşan
marları da Kumanlardır. Gagavuzların eski top- diğer Türk topluluklarının arasına yerleştirildi. Bu
rakları olan Besarabya'nm adı, bir Kuman komutanı Uz ağırlıklı, fakat Peçenek ve Kumanlardan da pek
olan Tok-Tamer oğlu Basar Apa'nın adından gel- çok unsur bulunduran kuzeyden gelen Türk top-
mektedir. Bu tür etkiler Macaristan, Bulgaristan, lulukları, konuyla ilgili bütün kaynakların üze-
Makedonya gibi ülkelerin kültürlerinde de geniş rinde ittifak ettikleri gibi, bugünkü Hıristiyan Ga-
yer tutmaktadır. Macarca'da yer alan Türkçe ke- gavuz Türklerini teşkil ettiler. Ancak daha sonra
limelerin "orta tabakası" ve Kis Kunsag Nagy güneyden gelen Türk topluluklarından bir kısmı
Kunsag (büyük ve küçük Kumanlar) gibi yer adlan değişik sebeplerle Hıristiyanlaşarak Gagavuz
Kumanlara ait hâtıralardır. Bulgaristan'da ve Ma- Türkleri ile karışıp kaynaşmış olmalıdır.
kedonya'da Kuman adından gelen Kumanite, Ku- Güneyden gelen Türk göçlerinin ilk önemli
manovtsi, Kumanova-Çuka gibi yer; Kuman, Ku- halkasını II. İzzeddin Keykavus ve beraberinde
manov, Kumanıdıs gibi kişi adları bugün de gelen Türk topluluğu oluşturur. II. İzzedin Key-
kullanılmaktadır. kavus'u Balkanlar'a sürükleyen olaylar; Hü-
Çek K. Jireçek, 11.-13. yüzyıllar arasında Bal- legü'nün, Moğolistan'da oturan kağanın buy-
kanlar ve Orta Avrupa'da derin izler bırakan Ku- ruğuyla 1258'de Selçuklu ülkesini ikiye bölerek II.
manların Gagavuzların atası olduğunu dü- İzzeddin Keykavus ve IV. Rükneddin Kılıçarslan
şünmektedir. Ayrıca Bulgar Petko R. Slaveikov ve arasında pay etmesiyle başlar. Bu paylaşımın ar-
Romanyalı St. Georgesku gibi bazı araştırmacılar dından Kılıçarslan'ın İran asıllı veziri Muiniddin
Gagavuzların etnik yapısı üzerinde Kumanların Pervane'nin tahrikleri ile iki kardeş hükümdarın
çok büyük payı olduğunu ifâde etmektedirler. arası açılır ve aralarında savaş başlar. Savaşın so-
Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar'a ve Orta nunda Keykavus yenilir ve 1261 yılında ailesi ve
Avrupa'ya yönelen Türk boyları içinde en önem- yakınları ile birlikte dayısı olan Bizans İmparatoru
lilerinden biri de Oğuzlardır. Oğuzlar, bu sahada Mihail Paleolog'a iltica eder. Keykavus'un ko-
Oğuz adının kısalmış şekliyle Uzlar veya Rus kay- mutanlarından Ali Bahadur, İmparator'dan Ana-
naklarında Türk adınm yazılışıyla ortaya çıkan dolu'daki hayat tarzlarını sürdürebilecekleri bir
Torklar biçiminde anılmışlardır yere yerleştirilmelerini ister. İmparator da Ana-
10. yüzyılın sonlarında Kuzey Rusya'nın Suz- dolu'dan gelen bu Türklere yerleşim yeri olarak
dal Rostov bölgesinde bulunan Uzların hareket sa- Dobruca'yı tahsis eder. Bunun üzerine 1263-1264
hası Orta İdil'in batısından Sura ve Oka ile Don ne- yıllarından itibaren Keykavus'a bağlı olanlar Ana-
hirlerinin başlarına kadar yayılmıştı. Suzdal'da dolu'dan gelen Türk kafileleri ile birlikte Dob-
bulunan Torki ve Torçina köyleri bu dönemin ruca'ya yerleşirler. Bu kafileler arasında meşhur
hâtıralarıdır. Uzların esas kitlesinin Aşağı Don gazi derviş San Saltık'm da bulunduğu rivayet
boylarından Dneper nehrine doğru kayması edilmektedir.
Kuman baskısı altında gerçekleşti. 1060 yıllarında Dobruca çok eski ve köklü bir yerleşim alanı
Orta Dneper kıyılarına çok sayıda Uz topluluğu olarak doğudan batıya akan Türk boylan için Bal-
yerleşti. Uzların bu bölgede yoğunlaşması Rusları kanlar'a açılan tabiî bir rota, düşmanlan tarafından
rahatsız edince aralarında savaşlar başladı ve Tuna ötesine sürülenler için bir sığınak olmuştur.
Uzlar Ruslardan uzaklaşmak için Tuna yönüne Böylece 5. yüzyılda Hunların açtığı yoldan, Avar-
doğru çekilerek Peçeneklerin bulunduğu bölgeye lar (679), Peçenekler (1048), Oğuzlar (1064) ve Ku-

42 LâslöRasony, Tarihte Türklük, TKAE yay., Ankara 1988, s.150-154.


43 Atanas Manof, a.g.e., s.12.
44 Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, s.66-67.
45 İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, İstanbul 1982, s.183.
46 Bu bilgiler için bk. Yazıaoğlu Ali, Selçuknâme, Revan Köşkü, 1390-1391.
Ibn-i Bibi, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fi'1-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçuk name) II, (haz. Mürsel Öztürk), Ankara 1996, s. 243-247.
manlar (1091) gelmiştir. 13. yüzyılda gelen Sel- yundan gelen Lizakos Karaferye valiliğini yü-
çukluları ise yüz yıl ara ile Osmanlılar takip etmiş rütmektedir. Lizakos tebâsıyla birlikte Zihne'ye
ve Osmanlı Devleti 20. yüzyılın başlarına kadar nakledilerek bölgenin valiliğine getirilir. Yıldırım
bölgenin tek hâkimi olmuştur. Bayezid'in yanında Malatya ve Erzincan seferine ka-
İstanbul'da verilen bir ziyafette Keykavus'un tılan Lizakos, savaşlardan yorgun düşünce hü-
İmparatoru öldürerek yerine geçeceği ihbar edi- kümdardan vergiden muafiyet belgesi alarak
lince; Paleolog, Keykavus'un komutanlarını saf dışı Zihne'ye yerleşir ve burada keşiş olarak ölür. 1402
eder ve diğerlerini Hıristiyan olmaları şartıyla ba- Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nde bir
ğışlar. otorite boşluğu doğunca Dobruca da bir süreliğine
Bu gelişmelerin ardından Altınordu hü- Osmanlı kontrolünden çıkar, ancak 1417'de I. Meh-
kümdarı Berke Han Keykavus'un iki oğlunu Sarı met döneminde bölgede tekrar Osmanlı hâkimiyeti
Saltık'ı ve Dobruca'daki Türklerden bir kısmını tesis edilir. Rivayet edildiğine göre Osmanlı
Deşt-i Kıpçak'a götürür. II. İzzeddin Keykavus hâkimiyetine giren bu devletin al zemin üzerine
1280'de ölünce oğulları Mesut ve Geyumers / Ka- beyaz bir horoz resminin bulunduğu bir bayrağı
yomert Anadolu'ya geçer. Sarı Saltık ise Berke bulunmaktadır. Bu bayrağın Gagavuzlar arasında
Han'ın buyruğu ile çevresindekilerle beraber tek- yeniden bir millî sembol hâline getirilmesi yolunda
rar Dobruca'ya döner. Sarı Saltık, Hıristiyanlar ara- bazı çabaların olduğu bilinmektedir.
sında da Saint Nicolas adıyla bir Hıristiyan azizi Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki fütuhatı
olarak tanınmakta ve iki dinin mensuplarınca da diğer halklar gibi Gagavuzların hayatında da yeni
adına menkıbeler anlatılmaktadır. Bu menkıbeler bir dönemin başlangıcı olmuştur. Osmanlı
bizim kültür hayatımızda Saltuk-nâme olarak meş- hâkimiyeti altındaki Balkanlar belki de en uzun sü-
hur olmuştur. Sarı Saltık'tan bahseden bir diğer reli sükûnet ve huzur dönemini yaşamıştır. Os-
önemli kaynak olan Yazıcıoğlu Ali "Saru Saltuk manlı yönetimi, Balkan mozayiğinde yer alan ve
fevt oldıgmdan sonra mürted ve ahriyan oldular" Hıristiyan olduğu hâlde Türkçe konuşan bu ecdat
sözleriyle Keykavus ve Sarı Saltık ile birlikte gelen yadigarı küçük topluluğa ilgi duymuş olmalı ki Li-
Müslüman Türklerin Sarı Saltık'ın ölümünden zakos'tan sonra da Balkanlar'daki Hıristiyan Türk-
sonra Hıristiyanlaştıklarını bildirmektedir. Hı- lerin vergiden muafiyet belgesini bir kaç kez ye-
ristiyanlığın bu Türk topluluğu arasında tam ola- nilemiştir. Mihail Çakır da "Osmanlı Türkler çok
rak yerleşmesi 1350 yıllarına rastlamaktadır. inan çok hatır vermişler hakikat gagauzlara"
Dobruca'daki Hıristiyan Türkler, 1365 yılında demek suretiyle bu duruma işaret etmektedir. 16.
bir devlet kurarlar. Bu devletin sınırları Tuna del- yüzyılın arşiv belgeleri de Müslüman Türklerle Hı-
tasından Emine Burnu'na kadar uzanmaktaydı. ristiyan Gagavuzların iç içe, dostça yaşadıklarını
Devletin kurucusu bir Kuman adı taşıyan Balık, ilk ortaya koymaktadır.
başkenti ise Kalliakra'dır. 1368'de başkent Varna Atanas Manof "Oğuz devletinin Osmanlılar
olur; Balık'tan sonra da devletin başına bir Slav adı eline geçmesinden sonra Gagauzların ve İlk Bul-
taşıyan Dobrotiç geçer ve devletin yayıldığı alan garların bir kısmı İslamiyeti kabul etmiştir. Diğer
Dobruca eli olarak tanınır. Dobrotiç ölünce de bir kısmı ise Türklere karşı Müslüman görünerek
Yanko yönetimi devralır ve siyasî gelişmeler so- uzun müddet Hıristiyanlıklarını korumuşlar ve za-
nunda I. Murad'ın vasiliğini kabul eder. 1393'te hiren, gerek elbise ve gerek dil hususlarında Türk-
Yıldırım Bayezid, Dobruca eli'ni Osmanlı Devleti lerden ayrılıkları olmadığı için dinlerini gizlemekte
topraklarına katar. Bu dönemde Keykavus'un so- zorluk çekmemişlerdir" diyerek Osmanlı dö-

47 Faruk Sümer, "Gagauzların Aslı", Türk Dünyası Tarih Dergisi, S.52, Nisan 1991, s.9-12.
48 Ahmet Yaşar Ocak, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler (Metodolojik Bir Yaklaşım), TTK yay., Ankara 1992, s.17.
49 Şükrü Halûk Akalın, Ebu'1-Hayr Rûmî Saltuk-nâme I-II, KTB yay., Ankara 1988.
50 Yazıcıoğlu Ali, Selçuknâme, Revan Köşkü, 1390-1391, vr. 444 a.
51 Paul Wittek, "Yazijioghlu Ali on the Christian Turks of the Dobruja", Bullerin of the School of Oriental and African Studies, c.IV,
London 1952, s.639-668.
52 Franz Babinger, "Sarı Saltık Dede", İslam Ansiklopedisi c.X,s.220-221.
53 Halil İnalcık, "Dobrudja", Encyklopedie İslam c.II, Leiden 1965, s. 610-613.
54 Paul VVittek, "Les Gagauzes = Les Gens de Keykaus", s.18-19
55 V.A. Moskof, Nareçiya Bessarabskih Gagauzov, / Radloff, "Proben", bd.10, St. Petersburg, 1904, s.302.
56 Mihail Cıachır, a.g.e., s.27.
57 Ahmet Cebeci, "Osmanlı Devleti'nde Gagauzlar", Türk Kültürü, S.354, Ekim 1992, s.589 (10).
neminde Gagavuzların parçalanmaya başladığını, büyük ölçüde değiştirmiş, bu düşünce fark-
ancak özellikle İstanbul'un fethinden sonra İs- lılaşması tarihî olayları ve bazı gerçekleri tespit
tanbul Rum patriğinin Hıristiyanların temsilcisi ola- etme imkânını artırmıştır.
rak tanınmasıyla Gagavuzların tamamen Rum
Osmanlı Devleti'nde merkezî otoritenin zaafa
himaye ve terbiyesine terkedildiğini belirtmektedir.
düşmesi, 18. yüzyılın başlarında şiddetlenen Or-
1589'da Rus, 1870'te Bulgar kiliselerinin kurulması
todoks Bulgar kilisesi yöneticilerinin dinî baskıları,
Gagavuzları Rumca öğrenmek ve ibâdet etmekten
ekonomik ve sosyal istikrarsızlık; Balkan halk-
kurtarmış, ancak zamanla bir kısmının Bulgar,
larından bazı aileleri ve bir grup Gagavuzu Kuzey
diğer bir kısmının Rus kiliselerine girmesi ve geri
Doğu Bulgaristan'dan ayrılmaya zorlamıştır. Önce
kalanlarının Rum kilisesine bağlı olmaya devam
Polonya'ya geçmeye çalışan bu göçmen grupları,
etmesi, bu Türk topluluğunun Ortodoks kiliseler
bu ülkenin şartlarının kötü olduğunu görünce
arasında paylaşılmasına sebep olmuştur. Böylece
Bucak'a yerleşmeye karar vermiştir. Bu ilk adım
bir taraftan Ruslar Gagavuzları himayeleri altına
daha geniş göç dalgaları için bir başlangıç ol-
alma, Bulgarlar ve Yunanlılar Gagavuzları Türk-
muştur. Diğer Balkan milletlerinden bazı un-
leşmiş Rum veya Türkleşmiş Bulgar olarak de-
surlarla birlikte yola çıkan Gagavuz gruplan, bir
ğerlendirme çabalan içine girmişler, öbür yandan
birinden farklı yollardan geçerek bu bölgede yo-
Moskof ve İrecek gibi araştırmacılar Gagavuzları;
ğunlaşmaya başlamışlardır. Bu göçmenler Rus
Rum Gagavuzları, Bulgar Gagavuzlan, Asıl Ga-
resmî belgelerine "Transtuna göçmenleri" veya
gavuzlar şeklinde gruplandırarak bu parçalanmayı
"Bulgar göçmenleri" olarak geçmiştir. Sadece 1854
kategorize etmeye çalışmışlardır.
yılında P. Koeppen Gagavuzlann Bulgarlardan
Osmanlı Devleti'nin son döneminde merkezî
farklı olduğuna işaret etmiştir. Ancak Ga-
otoritenin zayıflaması, Balkanlar'daki çatışma ve
gavuzların pek çoğu, diğer milletlerden olan in-
çetecilik geleneğini canlandırmış; İstanbul yö-
sanlarla karıştırılmışlar ve kayıtlara Bulgar, Ma-
netimi gibi Gagavuzlar da bu çatışmalardan ve ko-
kedon, Moldavan vb. olarak geçirilmişlerdir.
mitacılık faaliyetlerinden fazlasıyla etkilenmiştir.
Kırcalılar diye tanınan Pazvandoğlu Osman, Gagavuzların Tuna'yı geçerek Bucak'a göç et-
Macar Ali, Kambur İbrahim, Çıtak Veli, Kara mesi 1765-1812 yılları arasında gerçekleşmiştir.
Feyzi, Kara Mustafa gibi pek çok eşkiya Sırp is- Aynı dönemde 1768-1774, 1787-1791 ve 1806-1812
yancılar ve Bulgar komitacılarla da iş birliği ya- yıllan arasında üç ayrı Osmanlı-Rus savaşı ol-
parak defalarca isyan etmişler; halk devletle bu çe- muştur. Bu savaşlar, çok büyük nüfus hareketlerine
teler arasında kalmış; devlet ise bir yandan bu tür sebep olmuş ve savaş mağdurlannın, Ortodoks Bal-
iç karışıklıklarla bir yandan Napolyon'un Mısır'ı iş- kan halklarının hâmiliğine soyunan Rusya'ya ve Os-
gali gibi dış meselelerle uğraşmaktan adaleti eskisi manlı Devleti'nin kontrolünden çıkan bölgelere göç
gibi tanzim edemez hâle gelmiştir. Bağımsızlık sev- etmesini kolaylaştırmıştır. Aynı dönemde 1600 ci-
dasına düşmüş bazı isyancı gruplar bu olum- vannda Gagavuz ailesinin Bucak'a yerleştiği nüfus
suzlukları fırsat bilmiş ve hoşnutsuzluğu yaymak kayıtlarının incelenmesinden anlaşılmıştır. Mihail
için Türk düşmanlığını tahrik ve teşvik etmişlerdir. Çakır ise Bucak'a yerleşen aile sayısını 5.000, toplam
Hatta bu döneme ait bazı olaylar, türkülere, hikâye nüfusu 40.000 olarak tahmin etmektedir. 18. ve 19.
ve romanlara da konu edilmiş, âdeta bir millî hınç yüzyıllarda Gagavuzlar, Bulgar ve Moldavan
malzemesi yapılmıştır. Bu gelişmelerden bazıları göçmenlerle birlikte toplam 63 köye yerleşmişler,
Gagavuzlar arasında da yankılar uyandırmış, ancak özellikle 19. yüzyılın resmî belgelerine
Türklerle ve Osmanlı dönemi ile ilgili bazı iftira ve bulunduklan bölgenin .nüfus yoğunluğuna göre
propagandalar Balkan milletlerinin bu döneme ait Bulgar, Moldavan, Sırp ve Yunan olarak kay-
eserlerinden Gagavuz Türk kültürüne de yan- dedilmişlerdir. Bazı ekonomik ve sosyal sebepler de
sımıştır. Ancak son yıllarda yaşanan gelişmeler Ga- Gagavuzların aleyhine gelişince Gagavuzlann ya-
gavuz aydınları arasındaki Türk ve Türkiye imajını şadığı alan giderek daralmıştır.

58 Atanas Manof, a.g.e., s. 26.


59 Harun Güngör, "Yunan-Bulgar Kilise Mücadeleleri ve Gagauzlar", Türk Kültürü, S.344, Aralık 1991, s.732-733 (22-23).
60 A. Cevat Eren, "Pazvandoğlu Osman", islam Ansiklopedisi c.IX, s.532-535.
61 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi c.V, TTK yay., Ankara 1988, s.154.
62 Dionis Tanasoğlu, "Gagoğuzların Istoriyası", Ana sözü, 10 Ağustos 1991, s.9-10.
63 Mihail Cıachır, a.g.e., s.26.
64 Olga Radova, "Bucak'taki Transtuna Göçmenlerinin ve Gagoğuzların Etnik Kimliği (18.yüzyılın sonu ve 20. yüzyihn başı)",
Avrasya Etüdleri, S.13, İlkbahar 1998, s.55-70.
Gagavuzlar Moldavya'da ilk olarak 1770 yı- Elena'nın güvenini kazanarak Romanya'daki
lında Çadır ve Orak köylerini kurmuşlar, 1812 yı- bütün Türklerin eğitimi ile daha yakından il-
lında yapılan Bükreş Antlaşmasına kadar bir da- gilenme konusunda desteklerini alır. Bunlarla da
ğınıklık yaşanmış, ancak bu antlaşmanın ardından yetinmeyen Hamdullah Suphi, Gagavuzları Mar-
bölge Rusya'ya geçmiş ve Rusların göçmenlere top- mara Bölgesi'ne göçürerek asimile olmaktan kur-
rak vererek göçü teşvik etmesiyle birlikte iskân ha- tarmak ister. Bu konuda devrin Cumhurbaşkanı
reketleri hızlanmıştır. Gagavuzlar, 1812 yılında İsmet İnönü'nün de onayını alır. Ancak 1939'da II.
Düzgünce, Kazayaklı, Baurçi, Tatar-Kıpçak, Vul- Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte bu planı
kaneşti; 1814 yılında Beşalma, Bolboka, Taşpunar; uygulama imkânı ortadan kalkar. Romanya'nın Be-
1818 yılında Çadır-Lunga, Kiryet, Yeniköy; 1820 yı- sarabya topraklarını ele geçirmesini bir türlü ka-
lında Avdarma, Coltay, Tomay, Haydar; 1821 yı- bullenemeyen Sovyetler Birliği, savaş durumunu
lında Satıhk-Hacı (Alesandrovka), Dimitrovka; bir fırsat bilerek 26 Haziran 1940'ta verdiği bir ül-
1830 yılında Başköy ve Bolgarlika köylerini kur- timatomla Romanya'yı bu bölgeden çekilmeye zor-
muşlardır. lar. Baskılara boyun eğen Romanya da, Sovyetler
1909-1910 yıllarında geçim sıkıntısı sebebiyle Birliği'nin zor duruma düştüğü bir anda 22 Ha-
Gagavuzlardan küçük bir grup Orta Asya'ya Akt- ziran 1941'de Besaraya'yı tekrar ele geçirir. Bu ka-
yubinsk'e (Turgay bölgesi) göçmüş, 1925 yılında rışıklıklar arasında Hamdullah Suphi'nin elçilik
bunların bazıları Taşkent civarına yerleşmiştir. görevi 5 Aralık 1944'te sona erer. II. Dünya Sa-
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Rus vaşı'nm galipleri arasına giren Sovyetler Birliği, 29
hâkimiyeti altında bir süre sükûnet içinde yaşayan Haziran 1945'te Besarabya'yı tekrar ele geçirir ve
Gagavuzlar, Çarlığın Ruslaştırma politikalarının 10 Şubat 1947'de Paris Antlaşmasıyla bölge Sov-
artmasıyla birlikte 6 Ocak 1906'da Atmaca Pav- yetler Birliği'ne bağlanır. Sovyetler Birliği yö-
lioğlu Andrei Galatan önderliğinde isyan baş- netimindeki diğer millet ve topluluklar gibi Ga-
latarak Komrat'ta bir cumhuriyet ilan ederler; gavuzlar arasında da zaman zaman kıpırdanmalar
başka bölgelerden beklenen destek gelmeyince 15 yaşanır. 1957 yılında görülen küçük çaplı bir dal-
gün içinde Çarlık kuvvetleri bu devlete son verir. galanma anında bastırılır.
Bolşevik ihtilâlinin yaşandığı 1917 Sovyet İhtilâli Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'nde iktidarı ele
sırasında bir Gagavuz isyanı daha başlar. Ancak 27 almasıyla başlayan açıklık ve yeniden kurma fa-
Kasım 1918'de Besarabya Millî Meclisi Romanya aliyetleri sırasında bütün demir perde ülkelerinde
ile birleştiğini ilân edince Gagavuzlar da Romanya olduğu gibi Gagavuzlar arasında da bir silkinme
yönetimi altına girerler. hareketi başlar. 1987 yılında Komrat'ta Gagavuz
12 Haziran 1931'de Hamdullah Suphi Tan- Halkı adlı bir teşkilat kurulur. Bu teşkilatın ilk ku-
rıöver'in Romanya'nın başkenti Bükreş'te elçi ola- rucuları arasında Gazeteci Stefan Bulgar, Ressam
rak göreve başlamasıyla birlikte Gagavuz Türkleri Dimitri Sevastin ve Mühendis Andrei Bıyıklı bu-
ile Türkiye Türkleri arasındaki bağlantı ve ilişkiler lunmaktadır. İlk oturuma Stefan Bulgar başkanlık
yeniden canlanır. Hamdullah Suphi, ilk olarak etmiştir. Bu halk hareketinin yönlendirmesiyle 12
Dobruca ve Besarabya köylerinde inceleme gezileri Kasım 1989'da özerklik bildirisi ilân edilir. Ancak
yapar. Gagavuzlann Türkiye ve Anadolu'daki bu sırada Moldavya Halk Cephesi'nin baskısıyla
Türk kültürü ile ilişkilerini canlandırmak üzere 30- ülkede bir dizi yeni kanun çıkarılır. Bu kanunlar
40 kadar Gagavuz gencini orta ve yüksek tah- arasında yer alan Moldavancanın resmî dil olması,
sillerini yapmaları için Türkiye'ye gönderir. Ayrıca Latin alfabesine geçilmesi, devlet memurlarına
26 Gagavuz kasaba ve köyünde Türkçe öğretim Moldavanca bilme zorunluluğu getirilmesi Mol-
yapan okullar açtırır. Bu okullara Dobruca Türk- davan olmayanları son derece rahatsız etmiştir. Bu
lerinden ve Mecidiye Müslüman Semineri me- şartların getirdiği gerginlik ortamı içinde ilân edi-
zunlarından öğretmen tayin ettirir ve bu okullarda len Gagavuzlann özerklik bildirgesi de ülkenin
Türkiye'den getirttiği ders kitaplarının oku- toprak bütünlüğünü tehdit ettiği gerekçesiyle red-
tulmasını sağlar. Hamdullah Suphi elçiliği sü- dedilir.
resince Romanya kralı Misel ve ana kraliçe Gagavuz aydınlarının öncülüğü ile 20 Ağus-

65 Mihail Cıachır, a.g.e., s.24-25.


66 R.L. Bigaev - P.A. Danilov - M.U. Umarov, "Orta Asya'da Yaşayan Gagauzların Folklorları Üzerine", (çev. H. Güngör), Türk
Dünyası Araştırmaları, S.22, Şubat 1983, s.183-195.
67 Dionis Tanasoğlu, a.g.m., s.10.
68 Fethi Tevetoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, KTB yay., Ankara 1986, s.28,206-210.
tos 1990'da Komrat'ta Gagavuz Cumhuriyeti'nin temsil eder. Gagavuzlara ait Gagavuz Yeri'nin en
ilân edilmesi, ardından 26 Ekim 1990'da ilk genel üst yetkilisi başkandır. Kanunun 6. maddesi Ga-
seçimlerin yapılması ve başkanlığa Stefan Topal'ın gavuz Yeri'ndeki tüm yer altı ve yer üstü kay-
seçilmesi Kişinev'deki Moldavya yönetimini son naklarının işletme ve kullanma yetkisini Gagavuz
derece rahatsız eder. Başbakan Mircae Druc'un Yeri idaresine verir.
yönlendirmesi ve Halk Cephesi'nin öncülüğü ile 5 Mart 1995'te yapılan referandum ile Ga-
bu gelişmeleri durdurmak üzere 50 bin gönüllü Ki- gavuz Yeri'nin sınırları belirlenir. Buna göre, Ga-
şinev'e gönderilir. Gönüllüler güneye doğru iler- gavuz yeri; Çadır, Komrat (başkent), Vulkaneşti
lerken Sovyet İçişleri Bakanlığı devreye girerek bir şehirleri ile Aleksevaha, Avdarma, Baurçi, Be-
felâketi önler. Bu gelişmelerin ardından 27 Ağustos şalma, Beşgöz, Bucak, Çeşmeköy, Çokmeydan,
1991'de Moldavya SSC Sovyetler Birliği'nden ay- Dezginci, Dudeşti, Etulya, Ferapontevka, Gaydar,
rılarak bağımsızlığını ilân eder. Joltay, Karbali, Kazayak, Kıpçak, Kirsova, Kongaz,
Bağımsızlık sonrasında Moldavya yönetimine Kongazcikul de Jos, Kotovkoe, Köselia Ruse, Kriet
Snegur'un gelmesi Gagavuzlar arasında sevinç ya- Lunga, Torna ve Yeni Etulya köyleri olmak üzere
ratır. Zira iktidara gelen Köylü Parisi'nin Ga- 3'ü şehir 29'u köy 32 yerleşim merkezinden mey-
gavuzlara karşı barışçı bir yaklaşım sergilemesi dana gelir.
çözüm yolundaki ümitleri artırır. Bu yumuşama Gagavuz Yeri'nin yüz ölçümü 1.800 km2, nü-
havası içinde 17 Aralık 1994'te "Gagavuz Yeri Hak- fusu 169.300'dür. Nüfusun milliyetlere göre da-
kında Özel Kanun" görüşmeye açılır. Fakat bazı ğılımı ise şöyledir:
Moldavyalı milletvekilleri "Gagavuz Yeri" terimine Gagavuzlar 134.500 % 79.4
diğer azınlıkları da harekete geçirir endişesiyle Ruslar 11.800 % 7
karşı çıkarlar. Bunun üzerine AGİT Yüksek Ko- Modovanlar 8.300 % 4.9
miserliğinden bir heyet, kanun taslağının Mol- Bulgarlar 7.800 % 4.6
davya'nın toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu Ukraynlar 7.800 % 4.6
rapor ederler. Böylece Başbakan Andrei Sang-
Eski Sovyetler Birliği'nde yapılan 1989 nüfus sa-
heli'nin başkanlığında kurulan bir komisyon, Ga-
gavuz Yeri'nin özel statüsü hakkında çıkarılacak yımına göre Moldavya'nın nüfusu ve bu nüfusun
kanununla ilgili çalışmaları başlatmıştır. Kanun milliyetlere göre dağılımı şöyledir:
taslağı üzerindeki çalışmaların bitirilip Moldavya Moldavya 4.335.360 % 100 '
Meclisi'ne sunulunca bir grup Moldavan mil- Moldavan 2.794.749 % 64.5
letvekili "Gagavuz Millî Azınlığın Statüsü Hak- Ukraynlar 598.280 % 13.8
kında Kanun" adı altında yeni bir tasarıyı meclise Ruslar 562.069 % 13
getirirler ve bu tasanda özerkliğin kültürel alanla Gagavuzlar 153.458 % 3.5
sınırlı kalmasını savunurlar. Bu iki tasarı arasında Bulgarlar 88.419 % 2
bir ara yol bulunarak Moldavya Anayasası'na ek- Museviler 67.799 % 1.5
lenen 113. maddeyle 23 Aralık 1994'te Gagavuz Diğerler 70.500 % 1.6
Yeri Özerk Cumhuriyeti tanınır ve Gagavuzların Eski Sovyetler Birliği'nde yapılan 1979 ve 1989
self-determinasyon hakkı kabul edilir. nüfus sayımlarına göre Gagavuzların nüfusları ve
Bu kanuna göre, Gagavuzlar; kültür, eğitim, bu nüfusun dağılımı şöyledir:
istihdam, konut, mahallî bütçe, maliye ko- 1979 1989
nularında Moldavya Anayasasına ters düşmeyecek Moldavya 138.000 153.458
kanunlar çıkarma yetkisine sahiptir. Gagavuz %79.6 %78*
Yeri'nin resmî dili, Gagavuz Türkçesi, Rusça ve Ro- Ukrayna 29.398 32.017
mencedir. Moldavya Cumhuriyeti bayrağı ya- 4.176 % 16.23
nında, bir de Gagavuz Yeri bayrağı vardır. Bu bay- Rusya 752 10.057
rak mavi, kırmızı ve beyaz zemin üzerine üç san Kazakistan 152 978
yıldızdan meydana gelir. Mavi Türklüğü, beyaz Beyaz Rusya 111 188
eski Türklerde batıyı ve barışı, kırmızı serbestlik ve Özbekistan 119 240
özgürlüğü, yıldızlar ise geçmişi, hâli ve geleceği Gürcistan 206

* Bu oranlar eski Sovyetler Birliği'nde yaşayan toplam Gagavuz nüfusuna göredir.


69 Günden Peker Çınar, "Gagoğuzlar", Yeni Türkiye, yil:3, S.16, Temmuz-Ağustos 1997, s.1611-1612.
70 Günden Peker, "Gagoğuz Özerklik Süreci: Dün ve Bugün", Avrasya Etüdleri, S.2, Yaz 1995, s.36-45.
Azerbaycan 137 105
Türkmenistan 187 280 Bulgaristan'daki Gagavuz nüfusuyla ilgili bu tah-
Litvanya 44 40 minlerin abartılı olduğunu söylemek hata olmaz.
Estonya 41 69 Makedonya Gagavuzlarının nüfusu hakkında elde
bulunan tek bilgi Baskakov'a ait olan 4 bin tah-
197.738 minidir.
Toplam 173.117 En gerçekçi rakamlarla Gagavuzların bu-
Gagavuzlar, Gagavuz Yeri dışında Ukrayna' günkü nüfusu, Moldavya (Gagavuz Yeri)'da 200
mn güneyinde Zarporoje ve Odesa (İsmail) çev- bini aşmış bulunmaktadır. Bulgaristan'da ise 50-60
resinde, Kazakistan'ın doğusunda, Kırgızistan'ın bin civarında oldukları söylenebilir. Romanya'da
Frunze, Özbekistan'ın Taşkent şehirlerinde, Bul- özellikle Dobruca'daki Gagavuz nüfusu -malesef-
garistan'ın Varna, Dobruca, Vombol ve To- dağılmış durumdadır. Ülkenin değişik böl-
polovgrad bölgelerinde, Romanya'nın Dobruca gelerinde bir kaç bin Gagavuzun yaşadığını söy-
bölgesinde bir kaç küçük yerleşim merkezinde, Yu- lemek mümkündür. Yunanistan'da yaşayan Ga-
nanistan'ın Keserya şehrinde, Makedonya'nın gavuzlar için her hangi bir tahminde bulunmak
güney doğusunda küçük gruplar hâlinde ya- güçtür.
şamaktadır. Edirne'ye bağlı bazı köylerde Ga- Gagavuz Türklerini bugünkü nüfuslarına ba-
gavuzların yaşadığı söylenmekteyse de bu bölgede karak değerlendirmek yanlış olur. Gagavuzları;
kendini Gagavuz olarak tanımlayan bir kişiye veya Gacallar, Tozluklar, Gerlovlar, Kızılbaşlar ve Yö-
gruba rastlanmamıştır. rükler gibi Müslüman; Karamanlılar ve Surguçlar
Gagavuzların dünyadaki toplam nüfusu ko- gibi Hıristiyan Balkan Türkleri ve Oğuz grubunu
nusunda bazı değişik tahminler bulunmaktadır. oluşturan Türkmen, Azerbaycan ve Türkiye Türk-
Her ne kadar sıhhatli olduğu düşünülmüyorsa da leri ile birlikte değerlendirmek gerekir. Gacallar,
Bağımsız Devletler Topluluğu'nda yaşayan Ga- Deliorman Türkleri ve Çıtaklar gibi adlarla da anı-
gavuzlar hakkında elde bazı istatistikî bilgiler bu- lan Kuzeydoğu Bulgaristan ve Güney Dobruca'da
lunmaktadır. Ancak başta Bulgaristan olmak üzere yaşayan bir Türk topluluğudur. Paul VVittek, Ga-
diğer ülkelerde yaşayan Gagavuzlar hakkında her callarm Gagavuzlarla aynı soydan geldiğini dü-
hangi bir ciddî bilgi ve belge yoktur. Dionis Ta- şünmektedir. Wittek'e göre, Gacallar muhtemelen
nasoglu, Moldavya'da 200.000, Bulgaristan'da Şeyh Bedreddin'in çıkardığı Deliorman isyanında
60.000 civarında, Romanya'nın Dobruca bölgesinde Hıristiyan Gagavuzlar arasında yeniden Müs-
5-6 bin kadar Gagavuz Türkünün yaşadığını söy- lüman olan gruptur; dinî yakınlık sebebiyle, Ga-
lerken, Ahmet Bican Ercilasun Romanya ve Bul- callann konuştuğu Türkçe Osmanlı Türkçesine Ga-
garistan'dakiler de dahil dünyadaki toplam Ga- gavuz Türkçesinden daha yakındır. Balkan Türk
gavuz nüfusunun 200-500 bin arasında olduğu ağızlan üzerinde karşılaştırmalı çalışmalar yapan
düşüncesindedir. Yaşar Nabi Nayır, 1936 yılının Tadeusz Kowalski, Deliorman Türkçesi dediği
rakamları ile Bulgaristan'da 50 bin, Besarabya'da Gacal ağzıyla Besarabya Gagavuz ağzını tek bir di-
300 bin Gagavuz'un yaşadığını söylemektedir. Ata- yalektolojik grup içinde değerlendirilecek kadar
nas Manof, aynı yılların Bulgaristan'ından bahisle bir birine yakın kabul eder. Atanas Manof ve Müs-
"Bugün belediye istatistiklerinin milliyet sü- tecip Ülküsal ise Şkorpil'in Gagavuzların ve Ga-
tunlarında Gagavuzlar için yer ayrılmamaktadır. callann Asparuh Bulgarlarından geldikleri id-
Onları Bulgar hanesine kaydederler" demektedir. diasını reddederek Gacallarm Müslüman
Bulgaristan göçmenlerinden Mehmet Çavuş, Bul- Peçenekler olduğunu ifâde etmektedirler.
garistan'daki Gagavuz nüfusunu 340 bin, Ahmet Evliya Çelebi, Çıtaklar dediği Gacallar hak-
Tacemen 250-300 bin olarak tahmin etmektedir. kında "Tatar, Bulgar, Eflak ve Boğdanlılardan doğ-
71 G. Nikolayeviç Topuzlu, Ana sözü, 19 Mayıs 1990
72 VVlodzimierz Zajaczkovvski, "Gagauz", Encyclopedie islam c.II,Leiden 1965, s.971.
i
73 Türker Eroğlu, a. g. röportaj, s.41.
74 Ahmet Bican Ercilasun, a.g.m., s.29.
75 Yaşar Nabi Nayır,a.g.evs.61.
76 Atanas Manof, a.g.e., s.39
77 Mehmet Çavuş, "Bulgaristan'daki Millî Azınlıklar", Türk Kültürü, yü:XXV, S.290, Haziran 1987, s.343.
78 Ahmet Tacemen, Bulgaristan Türkleri 1878-1990, Adana 1991, s.14.
79 N.A. Baskakov, Tyurski Yazık, Moskva, 1960, s.262.
80 Paul VVittek, "Les Gagauzes = Les Gens de Keykaus", s.23-24
81 Tadeusz Kovvalski, a.g.m., s.492.
82 Atanas Manof, a.g.e., s.30. Müstecip Ülküsal, a.g.e., s.30.
muş Dobruca'da yaşayan bir topluluktur. Bunlar kollarına ayırdığı Oğuz şivelerini, Güneybatı
ilk olarak Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nm grubu olarak adlandırır ve Gagavuz şivesinin sı-
askerlerinin soyundan gelmişler, daha sonra bu- nırlarını Kuzeydoğu Bulgaristan ve Moldavya ola-
ralara Yıldırım Bayezid Tatarları yerleştirmiş, bun- rak belirler. Baskakov, Gagavuz Türkçesini Balkan
larla Eflak, Boğdan kızlarının evlenmesinden Çıtak Türkçesi ile birlikte Oğuz-Bulgar bölümünün gü-
adı verilen topluluk doğmuştur. Kadınları yassı nümüzdeki şivelerine dahil eder ve Oğuz Türk-
başlı olup renkli çuha ve kirliva abası ferace gi- çesine dayandırdığı Balkan Türkçesini Osmanlı
yerler. Gayet dindar, örtülü, terbiyeli kadınlardır. Türkçesine dayandırdığı Rumeli Türkçesinden ayı-
Bütün halkı Hanefî mezhebinden namazı devamlı rır. Baskakov'a göre Balkan Türkçesi, Osmanlı
kılarlar. Bolluk memleket olduğundan her yolcuya Türkçesinden öncedir. Balkan Türkçesi, Oğuz
ilgi gösterir, ikram ederler. Yumuşak huylu, halim Türkçesinin bir kolunun Hazar, Kırım ve Tuna yo-
selim tabiat sahibi insanlardır" demektedir. Ayrıca luyla Balkanlar'a girmesi ve daha önce burada var
Evliya Çelebi, bu topluluğun etnik yapısı gibi dil- olan Peçenek-Uz unsurları ile karışması ile oluş-
lerinin de karışık olduğunu, Anadolu Türklerinin muş, sonra da 14. yüzyılda Güneydoğudan gelen
bunları kolay kolay anlayamayacağını söy- Osmanlı Türkçesi ile temas ederek bugünkü hâlini
lemektedir. almıştır.
Gagavuzlarla çok büyük yakınlıkları bulunan Gerhard Doerfer de Balkanlar'da kullanılan
diğer Balkan Türk topluluklarından Gerlov ve De- Türkçeyi Tuna ve Balkan Türkçesi olarak iki ana
liorman Kızılbaşları Osmanlı Türkçesine ve kül- kola ayırırarak Gagavuz Türkçesi ile Bulgaristan
türüne bağlıdırlar. Türk-Bulgar karması olan Toz- Türk ağızlarını Tuna Türkçesine, Dobruca Tatar ve
luklar, Gerlova dolaylarında otururlar. 14. yüzyılın Nogay Türklerinin ağızları ile Bosna'da yaşayan
sonunda Yıldırım Bayezid zamanında Ana- Türklerin ağızlarını Balkan Türkçesine dahil eder.
dolu'dan Balkanlar'a göçen Yörükler, Osmanlı Gacal ve Gagavuz Türkçelerini aynı di-
Türkçesine bağlı Balkan ağızlarından birini ko- yalektolojik grup içinde ele alarak ikisine birden
nuşurlar. Karamanlılar, 1927'deki nüfus de- Tuna Türkçesi adını veren Tadeusz Kovvlski ise, bu
ğişimiyle Balkanlar'a göçen ve çoğu Yunanistan'da iki ağzın Osmanlı (Türkiye) Türkçesinin bir ağzı ol-
yaşayan Ortodoks Türklerdir. Anadolu'da Grek duğunu söyler ve Tuna Türkçesinin Karadeniz'in
harfleri ve Anadolu Türkçesi ile dinî ve kültürel kuzeyindeki Türk ağızları ve Kuzeydoğu Andolu
eserler vermiş ve bu eserleri Gagavuzlara da ulaş- ağızları ile benzerliğine dikkati çeker.
tırmışlardır. Bugün de büyük ölçüde Türkçe kul- Gagavuzların yayıldığı geniş alanda bütün
lanmaktadırlar. Surguçlar ise Sur adlı bir Peçenek Gagavuz ağızları üzerinde karşılaştırmalı bir ağız
oymağndan gelen, adını Sur Oğuz (>Surgutz > çalışması yapılmamıştır. Ancak Bulgaristan'daki
Surguç) birleşik kelimesinden alan ve Edirne do- Gagavuzlardan derlenen Folklor metinlerinde gö-
laylarında yaşayan 7 bin kişilik bir topluluktur. Ga- rülen ağız özellikleri -yor şimdiki zaman ekine
gavuzlar, her ne kadar değişik tarihî Türk boy- göre şu gruplara ayrılabilir:
larının Hıristiyan Türkler olarak bir biriyle karışıp I) Bâlgarevo ağzında -yo,
kaynaşmasıyla ortaya çıkmış bir Türk topluluğu II) YVinica ağzında -yo, -yu,
olsa da Gagavuz kimliğinin belirleyici unsurları III) Brestak ağzında -ye, -yo,
Oğuz ağırlıklıdır. Bu sebeple Gagavuz Türkleri IV) Kumanova ağzında -e, -ye
Oğuz grubu Türk topluluklarından biri olarak de- Bugün Moldavya'da Gagavuz Yeri'nde ya-
ğerlendirilir. şayan Gagavuzların konuştuğu Türkçenin ise iki
Türk lehçe ve şivelerini tasnif eden dilcilerden ağzı vardır:
Râsanen, Türkmen, Azeri, Osmanlı ve Gagavuz I) Merkez ağzı: Çadır ve Komrat bölgelerinde

83 Evliya Çelebi, Seyahatname Rumeli-Solkol ve Edirne, (haz. I. Parmaksızoğlu), KTB yay., Ankara, 1984, s. 53-70.
84 N.A. Baskakov, a.g.e., s.261-262. A. Dilaçar, Türk Diline Genel Bir Bakış, TDK yay., Ankara 1964, s. 124.
85 Martti Râsanen, "Materialien Zur Lautgeschicte der Türkischen Sprachen", Studia Orientalia, edidit Societas Orientalis Fennica,
XV., Helsinki 1949, s.26-31.
86 N.A. Baskakov, "K voprosu o klassifi akatsii tyurkskih yazıkov", Akademiya Nauk SSSR Otd. Literatürü Yazıka, 1952, XI, 2,
s.121-134.
87 N.A. Baskakov, Tyurski Yazık, s.261-262.
88 Gerhard Doerfer, "Das Gagausische", PhUologiae Turcicae Fundamenta, Wiesbaden 1959, s.262.
89 Tadeusz Kowalski,a.g.m.,s.494-500.
90 WlodzımıerzZajaczkowski,Jezykı Folklor Gagauzow z Bulganı, Krakovvıe 1966.
konuşulan bu ağız, yazı dilinin de esasını oluş- ünlüler dışında bir de bu ünlülerin uzunları vardır.
turur; belli başlı özellikleri a (geca, ban v.b.) ve e Uzunluklar, aslî uzunluklar; aaç "aç", kaar "kar",
(sırıder, konacek v.b.) gibi arka damak ünlülerinin geeri "geri", booz "boz", koor "kor" vb., korunan
bulunması ve h- ve v- ünsüzlerinin korunmasıdır. uzunluklar; aalem, taaze vb., ses değişmeleri ile or-
II) Güney ağzı: Vulkaneşti bölgesinde ko- taya çıkan uzunluklar; baa "bağ", leen "leğen", ko-
nuşulan bu ağzın bazı özellikleri; iki ünlü ara- raalım "koruyalım", ceer "ciğer" vb. olmak üzere üç
sındaki ünsüzlerin düşmesi ile diftonglar ortaya gruba ayrılır. Gagavuz Türkçesinde ses de-
çıkması (burdeim < burdayım, ziet < eziyet), ünlü ğişmeleri ile ortaya çıkan diftonglar ve trifdonglar
yanında -y- ünsüzünün düşmesiyle uzun ünlüler bulunmaktadır: saurarlar "savururlar", kaet
ortaya çıkması (ii < iyi, büüle < böyle), - v- ve h- "gayet", yauz "yavuz", göreim "göreyim"; duuan
ünsüzleri düşmesi (aua < avcı, arman < harman, "doğan", kuuardı "kovardı" vb. Bazı kelime ve
üyük < höyük) vb.dir. ekler istisna teşkil etmekle birlikte büyük ünlü
Merkez ağzı ve yazı dilinde şimdiki zaman uyumu ve küçük ünlü uyumu geçerliliğini ko-
eki -er, -er, Güney ağzında -ly, -iy 'dir. rumaktadır.
Gagavuz Türkçesi, tarihî ve sosyal şartlara Gagavuz Türkçesinde ğ ünsüzü ya ün-
bağlı olarak Türkçenin diğer ağız ve lehçelerine lüleşmiş ya düşmüştür; /, h, k, r, v, y ünsüzleri de
göre bazı farklılıklar da kazanmıştır. Ses özellikleri düşmeye çok yatkın ünlülerdir. Diğer ünsüz de-
ile tipik bir Balkan Türk ağzı olan Gagavuz Türk- ğişimi ve ünsüz düşmeleri bakımından Gagavuz
çesi, şekil yapısı bakımından Rusçadan aldığı cin- Türkçesi Oğuz grubu şivelerin genel özelliklerine
siyet eki +(y)ka ekiyle ve Slav dillerinin etkisiyle sahiptir. Kelime başında y- düşmesi ve türemesi
oluşan ifâde düzeniyle kendine has bir özellik gös- ile h- düşmesi ve türemesi yaygın ses olay-
terir. Türkçenin tarihî dönemlerinden derin izler larındandır: irmi, üz, ük; yılaç, yınad, yısla; epsi,
taşıyan Gagavuz Türkçesinin kelime hazinesinde esap, üük (<höyük); haylak, harmut, hadet vb.
Yunan, Bulgar, Romen ve özellikle son yıllarda Ünsüz tekleşmesi okka > oka, kuvvet > küvet, bil-
Rus dilinden pek çok kelime girmiştir. Ga- lur > bülür vb., ünsüz ikizleşmesi yanaş > yan-
gavuzların yaşadıkları ülkeye göre birden fazla dil naşer, göm > gömmerlâr, simetrik > simmetrik
kullanmak zorunda bulunmaları, konuştukları vb., ünsüz benzeşmesi nl > nn onlar > onnar vb.,
Türkçenin cümle yapısını da etkilemiştir. Cüm- mi- > mn lâzımlı > lâzımnı, damla > damna vb.,
leler, bir az da konuşma dilinin serbestliğinin et- seda benzeşmesi genç > genci, git > gider, dat -tık
kisiyle büyük ölçüde devriktir. Ancak Türk kül- vb. görülür.
türünün ortak hazinesi olan eserlerde Türkçenin Şekil özellikleri bakımından Gagavuz Türk-
tabii ifâde düzeni korunmaktadır. Gagavuz Türk- çesi genel Türkçeye göre Slav dillerinden geçtiği
çesi, Oğuz (Uz) ve Kuman Türkçesi gibi tarihî Türk anlaşılan ve çoğu yerde fonksiyonel olmaktan
şiveleri yanında Karaim Türkçesi gibi bazı çağdaş çıkan cinsiyet eki -(y)ka eki almış kelimeler ba-
arkaik şivelerle ve Anadolu ve Rumeli ağızlan ile kımından bir farklılık gösterir; kız soliska "kız so-
çok yakın benzerlikler göstermektedir. Eski Ana- list", Gagauzka "Gagavuz kadını", acıyka-malim
dolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesinin etkisiyle "hacı annem", kafadarka "kız arakadaş" vb. Ye-
bazı Arapça ve Farsça kelimeler de Gagavuz Türk- terlilik birleşik fiili, gelebilmek, gelememek şe-
çesine girmiştir. killerinde yapılabildiği gibi, daha çok olumlu fiil
Bugün Gagavuz Yeri'nde kullanılan yazı di- çekiminde var nasıl / nicâ unsurlarıyla, var nasıl
linin belli başlı özellikleri şunlardır: gelmââ "gelebilmek", var nicâ yapayım "ya-
Gagavuz Türkçesi yazı dilinde Türkiye Türk- pabilirim" şeklinde, olumsuz fiil çekiminde yok
çesinde kullanılan 8 ünlü yanında kapalı e (e) ve nasıl / nicâ unsurları ile yok nasıl gelmââ "ge-
şimdiki zaman ekinde kullanılan e~ı arası bir ara lememek", yok nicâ yapayım "yapamam" şe-
ünlü olan e bulunmaktadır. Kelime başında e ün- killerinde yapılmaktadır.
lüsü yarı ünlü y- protezi ile yev, yeş şeklinde, yu- Eski ve Orta Türkçedeki -gut- ve -gun- ekleri
varlak geniş o ve ö ünlüleri yuvarlak dar u ve ü durgut- ve durgun- gibi bir kaç örnekte ya-
ünlü protezleri ile uöküz, uorada şeklinde söylenir. şamaktadır. Bazı kelime ve morfolojik unsurlar Ga-
Gagavuz Türkçesinde normal uzunlukta olan bu gavuz Türkçesinde özel bir yapı ve anlam ka-

91 L.A. Pokrovskaya, "Gagauzkiy Yazık", Yazıki Naradov SSSRII. Tyurskie Yazıki Moskva 1966, s.136.
92 Gagavuz Türkçesindeki diğer e açık e'dir ve â ile gösterilir.
zanmıştır; ileri ve geeri kelimeleri sadece yer ve bulduk; böyle götüreceğiz' derler".
yön değil iki saat ileri ve dört yıl geeri gibi ör- Gagavuzların Hıristiyanlığı diğer Hı-
neklerde olduğu gibi zaman anlamı da ta- ristiyanlara göre oldukça farklı özelliklere sahiptir.
şımaktadır, iiil (< değil) olumsuzluk edatı diil gör- Gagavuzlarda, Hıristiyanlık ve İslamlık inancı pek
müş örneğinde olduğu gibi zarf olarak, la'âzım çok bakımdan iç içe girmiş durumdadır. Hı-
kelimesi, Vaazım gelmaa "gelmeli" şeklinde ge- ristiyanlıkta olmadığı hâlde kurban kesilmesi, fa-
reklilik fonksiyonu ile, ani (< hani < kanı) kelimesi kirlere yardım edilmesi, hayır için yol, köprü,
ki gibi cümle bağlacı olarak, açan ( < haçan < çeşme yaptırılması, ölülerin yıkanması, domuzun
kaçan) "o zaman" ve "ne zaman" anlamlarında pis kabul edilmesi gibi hususlar; Gagavuzların dinî
zaman zarfı olarak, angısı (< hangisi < kangısı) ke- gelenekleri arasında yer alan İslamî unsurlardır.
limesi "bazısı" ve "kimisi" anlamlarında belirsizlik Gagavuzlar arasında yaygın olan bir çingenenin,
zamiri olarak, sAydl (< ise idi) birleşik yapısı, ge- bir at hırsızının, bir papazın öldürülmesinin günah
zerseydim şeklinde katmerli birleşik çekimlerinde, sayılmaması, cehenneme ilkin papazların gireceği
sansın (< sanırsın) ve allelem (< Allahu âlem) ke- inancı, sabahleyin bir papazla karşılaşmanın uğur-
limeleri tahmin ifadesi olarak, nicel ve nasıl ke- suzluk getireceği düşüncesi, masallarda ve fık-
limeleri gezsin nica ördek, baksın nasıl inek ör- ralarda papazlarla ilgili olumsuzlukların dile ge-
neklerinde olduğu üzere benzerlik edatı gibi tirilmesi gibi hususlar da Hıristiyan din adamları
fonksiyonu ile de kullanılır. hakkındaki yaygın kanaati ortaya koyması ba-
Gagavuz Türkçesinin cümle yapısı devriktir. kımından önemlidir. Gagavuzların duygu, inanç
Devrik cümlenin bu kadar yaygınlaşmasında Slav ve ibadet alanında yer alan bu yaklaşım ve dav-
dillerinin cümle yapısının Türkçenin ifâde dü- ranışlar, Keykavus ve Sarı Saltık ile birlikte Dob-
zenini etkilemesi yanında Gagavuz Türkçesinin ruca'ya gelerek sonradan burada Hıristiyanlaşan
uzun yüzyıllar bir konuşma dili olarak kalmasının Türklerin İslamlıktan Gagavuz Hıristiyanlığına ta-
ve konuşma üslûbunun yazı diline taşınmasının et- şıdığı unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Ga-
kileri de bulunmaktadır. gavuzlar da, Müslüman Türkler gibi cennet, cendem
Gagavuzların dil özellikleri gibi dinî hayatları (< cehennem), oruç, günaa (günah) terimlerini kul-
da kendine has karma özelikler gösterir. 1054 yı- lanırlar. Birlikte yaşadıkları Slavlar, Rumlar ve Ro-
lında Hıristiyan kiliselerinin Ortodoks ve Katolik menler Tanrı için Boje, Theos, Romn, Romnezeu ad-
olarak ikiye ayrılmasından sonra Dobruca böl- larını kullandıkları hâlde; Gagavuzlar Allah
gesinde yaşayan Gagavuzlar, Bizans'ın etkisiyle sözünü tercih ederler. Gagavuzlardaki Allah inan-
Ortodoks kilisesine bağlandılar. Bugünkü Ga- cı, Müslümanlıktan bazı izler taşımakla birlikte tri-
gavuz kilisesi Kişinev metropolitliği kanalı ile nity, yani Ortodoksluktaki üçleme inancı da var-
Moskova patrikliğine bağlıdır. Ancak Gagavuz lığını korumaktadır.
Türkleri arasında bazı Baptist ve Adventist Pro- Bizans kilisesinde papaz sınıfının Rumlardan
testan gruplar da bulunmaktadır. kurulu olması, İstanbul'un fethinden sonra da
Mihail Çakır 1930'lu yılların Gagavuzlan için, Fener Rum Patrikhanesinin bütün Hıristiyanların
"Gagauzlar her erde tutuerlar hristian dinini, zere dinî temsilcisi olarak kabul edilmesi, Gagavuzları
onlar ortodoks hristian olup ei dinli religiyalıklı Rumların helenistik propagandalanyla yüz yüze
deyanetli insanlardır" demektedir. Atanas Manof bırakmıştır. Bu etkilerle Rumca âyin ve dinî eğitim
da Gagavuzlann dinî anlayışlarını şöyle an- dili olmuştur. 1870 yılında Bulgar kilisesi ku-
latmaktadır: "Din bakımından Gagauz mu- rulmasıyla birlikte Dobruca'da kalan Ga-
taassıptır. En küçük dinî mükellefiyetlerini dinî gavuzlardan bir kısmı da Bulgar kilisesinin kont-
bazı akidelere açıktan açığa mugayir dahi olsa, ta- rolüne girmiştir. Türk Ortodoks Patrikliğinin çok
mamıyla ve taassupla ifa eder. Kendisini hiç kimse geç bir dönemde devreye girmesi, Gagavuzları
bunun aksine ikna edemez. Bunun içindir ki 'böyle dinî bakımdan Rum, Bulgar ve Rus papazlarının

93 Harun Güngör, "Gagavuz (Gökoğuz)", Yeni Türkiye, yıl:3, S.16, Temmuz-Ağustos 1997, s.1599.
94 Yakup Aygil, Hristiyan Türklerin Kısa Tarihi, istanbul 1995, s.197.
95 Mihail Cıachır, a.g.e., s.3.
96 Atanas Manof, a.g.e., s.31.
97 Yaşar NabiNayır, a.g.e., s.78-79.
98 Atanas Manof, a.g.e., s.60-61.
99 Harun Güngör, "Gagauzların Hıristiyanlığı Kabulü ve tnanışlarındaki İslamî Unsurlar Meselesi", Türk Dünyası Araştırmaları,
Aralık 1983, s.254.
100 Osman Nuri Peremeci, Tuna Boyu Tarihi, istanbul 1952, s.205.
etki alanında tutmuş, bu milletlerin Gagavuzlara gibi sivri olacağına inanılır.
yönelik emperyalist politikaları dinî bir kisve al- Ölü evinde can pidesi adı verilen bir yemek
tında yıllarca devam etmiştir. Türkçeyi ibadet ve verilir.
edebiyat dili hâline getirmiş Anadolu Hı- Gagavuzlar misafirperver insanlardır. Evin en
ristiyanları olan Karamanlılar, Yunan harfleri ile güzel yeri misafirlere ayrılır. Varlıklı olanlar, mi-
verdikleri eserleri Gagavuzlara kadar ulaştırmışlar safirler için ayrı bir ev veya oda yaparlar ve buraya
ve onların Anadolu Türk kültürü ile bağlantılarını misafirler dışında kimse giremez.
diri tutmayı başarmışlardır. Karamanlıların nüfus Gagavuzlar arasında Allahlık adı verilen bir
değişimiyle Yunanistan'ın insafına terk edil- kurban kesilir. Allahlık olarak ayrılan hayvanlar,
mesinden sonraki dönemde, dinî hayatta millî özel bir yerde otlatılır, kimse bu hayvanlara do-
dilin önemini kavramış bir din adamı olan Mihail kunmaz, hatta kurtların bile bunları yemediğine
Çakır, İncil'i ve Hıristiyanlığa ait bir kaç eseri Ga- inanılır. Bir köyde 6-7 Allahlık bir araya gelince bu
gavuz Türkçesine çevirerek Gagavuzlarm dillerini hayvanlar için masrafı köylü tarafından karşılanan
ve kültürlerini korumalarını sağlamıştır. bir özel bakıcı tutulur. Bu kurbanları sahipleri
Gagavuz Türkleri, dinî hayatlannda olduğu keser ve sağ but rahibe gönderilir, geri kalan kı-
gibi gelenek ve göreneklerinde de diğer Türk boy sımlar ise misafirlere ikram edilir. Bu kurbanın dı-
ve toplulukları ile büyük benzerlikler gösterirler. şında bir de yaz oruçları sonunda kesilen ayrı bir
Hayvancılıkla uğraşan Gagavuzlar, diğer Türkler kurban daha vardır.
gibi hayvanlarını dağlama ve kulaklarına en açma Gagavuz halk takvimindeki ay adları Ana-
yoluyla işaretlerler. Tarımla uğraşan Gagavuzlarm dolu Türklerinin ay adlarına çok benzer:
harman şekilleri de Anadolu Türklerindeki gibidir. Ocak "büük ay".
Müslüman Türkler gibi, Gagavuzlar da muska Şubat "gücük ay"
takarlar, muskayı bazan haçla birlikte taşırlar, Mart "babu"
bazan da gömleğe veya şapkaya dikerler. Nazar Nisan "çiçek ay"
inancı Gagavuzlar arasında da yaygındır, na- Mayıs "maiz", "kelebek", "(H)ederlez"
zardan korunmak için nazar boncuğu takılır. Haziran "kirez ay", "ay Petri ay"
Gagavuzlarda zengin bir halk hekimliği ge- Temmuz "orak ay", "ay İlia ay"
leneği bulunmaktadır. Nazara, hastalığa, aşırı en- Ağustos "harman ay, "lobut ay"
dişe ve korkuya karşı okuma ve dua ile tedavi yol- Eylül "istavroz ay"
ları uygulanır. Soğuk algınlığı, ayak, bel, baş, Ekim "ekim"
kulak, diş ağrıları ve siğil tedavileri için bitkilerden Kasım "canavar (kurt) yortusu"
yapılan ilaçlar kullanılır. Bunların dışında uy- Aralık "kırım", "Hristos orucu".
gulanan bazı değişik tedavi yöntemleri de bu- Haftanın günleri de Gagavuz folklorunda
lunmaktadır. eğlenceli bir zaman anlayışına göre de-
Gagavuzlardaki kız isteme, nişan, düğün, yüz ğerlendirilmektedir.
görümlüğü gibi âdetler ufak farklarla Türkiye'deki Pazar: Papazlar yazı yazar.
gibidir. Anadolu düğünlerinde olduğu gibi Gagavuz Pazartesi: Piinir haftası veya hafta başlar.
düğünlerinde de sağdıç çok önemlidir. Düğünü sağ- Salı: Sallanır, yani bugün çalışılmaz.
dıç yönetir. Evlilikler ailelerin rızası ile yapılır, ancak Çarşamba: Çarşaf dokur.
aileler arasında mutabakat olmazsa oğlan kızı kaçırır. Perşembe: Pişkir dokur.
Kaçan kıza kaçkın denir. Düğünlerde at yansı ve Cuma: Cum cum eder, yani eğlenir.
güreş yapılır. Bu müsabakalar bitmeden düğünün Cumaertesi: Hafta biter.
tören kısmı başlamaz. Yarışmalarda birinci gelenlere Yıl içindeki önemli zamanlar da şunlardır:
sağdıç şarap hediye eder. Seksen (Aftanos günü): Kasımın sekseninci
Evlenen çocuklar baba evinden ayrılarak yeni günü. Bugün için "Seksen tarlaya tohumu at sen"
bir eve taşınırlar, baba ocağında en küçük kardeş denir.
kalır. Doksan: Kasımın doksanıncı günü. Yazın baş-
Çocuğun ilk dişini gören yakını, çocuğa he- langıcıdır. Bugün için "Doksan yaza konsan" denir.
diye verir. Hediye alan çocuğun dişlerinin iğne Yüz: Kasımın yüzüncü günü. Yüze basınca

101 Tudorka Arnaut, "Gagauzlar'da Halk Hekimliği", Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, yıl:5, c.4, S.13,1997, s.70-77.
102 VVlodzimierz Zajaczkovvski, "Pryczynki do etnografii Gagauzovv", Rocznik Orientalistyczny, Tom:XX, Warszawa 1956, s.354-356.
her şey düz olur. Bugün için "Yüze bastık düze ve kurban derisi ayrılır. Yılın bir muhasebesini
bastık" denir. yapmak üzere insanlar kilolarını öğrenmek için
Yüz on: Kasımın yüz onuncu günü. Tarlaya tartılırlar, iş ve kira sözleşmeleri bugün yenilenir.
git ve sabanın yanındaki yerini al. Bugün için "Yüz Gagavuzlar arasında okuma yazma oranı ol-
on tarlanın başına kon" denir. dukça yüksektir. Gagavuz Türkçesiyle eğitime kısa
Türkiye'de ve Türk dünyasında yaygın olarak aralıklarla izin verilmesine rağmen bütün ço-
kutlanan mevsime bağlı bayramlar Gagavuzlar cukların ilkokula gitmesi zorunludur. Bu okulların
arasında da kutlanır. Gagavuzlarda baharın gelişi öğretmen ihtiyacı Komrat'ta bulunan bir öğretmen
ile nevruza benzer şekilde ilk yaz bayramı kut- okulundan karşılanmaktadır. 11 Şubat 1991 ta-
lanır. Gagavuz halk takvimine göre bahar, 9 martta rihinde yine Komrat'ta Gagavuz Devlet Üni-
(bugünkü takvime göre 21 mart) gelir. Gagavuzlar versitesi açılmıştır. Bu üniversitede Georgi N. To-
arasında 1-9 mart arası çalışılmaz. 1 mart günü puzlu ve Diyonis Tanasoglu rektörlük yapmıştır.
beyaz ve kırmızı yün ipliğinden marta veya mar- Üniversitenin Dil-Edebiyat ve Millî Kültür Fa-
tacık yapılır, uğur getireceği inancıyla çocukların kültesi (Gumaniter Fakültesi), Ekonomi Fakültesi,
kollarına, kuzuların boynuna bağlanır veya ka- Endüstri Fakültesi ve Hukuk Fakültesi bu-
dınların başörtüsüne dikilir. 9 martta çiftçiler tar- lunmaktadır. Toplam öğrenci sayısı 600'ü aşmıştır.
laya gidip 40 buğday tanesini toprağa ekerler ve 40 Gagavuz gençleri, bu üniversite dışında Kişinev'de
tane sekize benzer ekmek pişirilirerek dağıtılır. Bu ve Türkiye'deki üniversitelerde eğitim yap-
sebeple bugüne "40 kaşık" veya "40 ayoz" günü de maktadır. Kişinev'de Moldavya İlimler Akademisi,
denir. Bugünle ilgili olarak söylenen "Mardin do- Azınlık Milletler Enstitüsü'ne bağlı olarak çalışan
kuzu vurdu yere topuzu" sözü çok yaygındır. Gagavuz Türklerinin kültürel varlığını araştıran
Gagavuzlar da diğer Türk toplulukları gibi Hı- bir bölüm bulunmaktadır. Araştırma, yayın, yük-
dırellezi mayıs ayında kutlarlar; ancak hazırlıklara sek lisans ve doktora çalışmaları yürüten bu bö-
nisan ayından başlarlar. Nisan ayında kutlanan Pas- lümde 14 Gagavuz araştırmacısı çalışmaktadır.
kalya Bayramı Hıdırelleze bir giriş mahiyetindedir. Gagavuzlar, 23 Aralık 1994'te özerklik statüsü
Evlerde mum yakılması, çocukların yumurta top- kazandıktan sonra, uzun yıllar kuşatıldıkları ya-
laması ve boyaması, kolaç denen bir ekmeğin yeni bancı kültürlerin etkilerinden bir an önce kur-
evli çiftlerce gezdirilmesi, günahtan arınma inan- tulmak için bir arayış ve uğraş dönemi başlattılar.
cıyla ateşten atlanması ve diğer eğlenceler bu bay- 1992 yılında 85 Gagavuz öğrencinin yaz kurslarına
ramı renklendiren eğlencelerdir. Türkiye'ye gelmesi ile başlayan Türkiye ile öğrenci
Gagavuzlar, Hıdırellezi Ederlez veya Hederlez ve öğretim üyesi mübadelesi çalışmaları sonraki
şeklinde söylerler ve bugünü Aya Görgi adıyla da yıllarda daha da hızlandırıldı. Gagavuz Yeri'nden
bilirler. Bunun sebebi San Saltık'ın Saint Nikola ile Türkiye'ye gelen öğrenci sayısı 1993-1994 öğretim
karıştırıldığı gibi, Hıdır-Ilyas'm da bir Hıristiyan yılında 180'i buldu, Türkiye'den de çok sayıda
azizi olan Saint Georges ile kanştırılmasıdır. Bu bilim adamı, öğretmen ve öğrenci Gagavuz Yeri'ne
bayram diğer Türkler de olduğu gibi 6 mayısta gitti. Ayrıca Çadır ve Kişinev'de Türk okulları açıldı
kutlanır, Gagavuz halk takviminde mayıs ayının ve 1994'te Kişinev'de Gagavuz Türkçesiyle eğitim
bir adı da Hederlezdir. Hederlez günü özel bir kur- veren bir okulun açılışı yapıldı. Türk Dünyası
ban kesilir. Rahibin okuyup üflediği tuz ile kur- Araştırmaları Vakfı, TİKA, Millî Eğitim Bakanlığı,
banın dili tuzlanır, boynuzlarına yanar vaziyette YÖK gibi eğitim ve kültür ağırlıklı kurumların des-
iki mum yerleştirilir. Kurbanın kanıyla orada bu- teğiyle çok sayıda Türkçe ders kitabı basıldı ve böl-
lunanların alnına işaret yapılır ve evin değişik yer- geye gönderildi. Bazı folklor ekipleri Gagavuz
leri kutsanır. Kurbanın geriye kalan kanı ve sa- Yeri'nde Türk kültürünün ortak zenginliklerini ser-
katatı toprağa gömülür ve et kısmı parçalanmadan giledi. Gagavuz Yeri ve Türkiye arasında eğitim ve
kızartılır. Kızartıldıktan sonra bir leğenin içinde ki- kültür alanında başlayan bu yakınlaşmalar, en üst
liseye götürülür, burada rahip bir dua okur ve seviyede ve Moldavya'yı da içine alarak ticaret ve
okunmuş kurban eti kilise avlusunda özel ha- karşılıklı iş birliği alanlarına kadar yayıldı. Bu ge-
zırlanmış haç damgalı buğday ekmeğiyle yenir. lişmelerin Gagavuz Türkleri için çok daha aydınlık
Etin bir kısmı fakirlere dağıtılır, rahibe bir ön kol ve güzel bir geleceği müjdelediğine şüphe yok.

103 Atanas Manof, a.g.e., s.82-86.


104 Stepan Kuroğlu, "Gagauzlarda îlk Yaz Bayramı", Nevruz ve Renkler, Ankara 1996, s.260-267.
105 Tudorka Arnaut, "Gagauzlarda ilk Yaz Bayramı" Nevruz, Ankara 1998, s.49-64
106 Harun Güngör - Mustafa Argunşah, DKinden Bugüne Gagauzlar, Ankara, 1993, s.51-53.
107 Ayten Kılıç, "Türkiye ve Gagoğuzlar", Avrasya Etüdleri, S.13, İlkbahar 1998, s.45-53.
Gagavuz Türk Edebiyatı
Gagavuz Türklerine ait sözlü ve yazılı ede- diğer pek çok Türk topluluğu gibi kendilerine en
biyat, Gagavuz Türklerinin tarihî ve kültürel var- yakın Türk topluluğu ile yazılı kültürü pay-
lığı gibi çok renkli bir görünüm arz eder. Ga- laşmışlar ve kökü ortak Türk kültürünün de-
gavuzlar, tarihî Türk boylarının bir biri üstüne rinliklerine dayanan sözlü edebiyatlarını bazı dış
geçen kültür hâtıralarını, dinî yakınlık sebebiyle etkilerle zenginleştirerek günümüze kadar ge-
başta Balkan milletleri olmak üzere diğer Hı- tirmişlerdir.
ristiyan milletlerden aldıkları bazı farklı unsurlarla Gagavuz Türkleri, Hıristiyan olmalarına rağ-
ahenkli bir şekilde kaynaştırmışlardır. Bu kültürel men her dönemde Müslüman Türklerle yakın iliş-
sentez, belli ölçülerde edebiyat hayatına da yan- kiler içinde olmuşlardır. Gagavuz Türk Ede-
sımış, bazan bir varlık mücadelesinin, bazan bir biyatının en önemli kaynakları, kökü binlerce yıllık
yalnızlık türküsünün, bazan da dolu dolu bir sev- geçmişe dayanan sözlü edebiyat zenginliği ve çağ-
ginin ifâdesi olarak kendini göstermiştir. daş Türk boy ve topluluklarından zaman içinde
Gagavuzlar gibi bütün millî varlığını ana di- aktarılan sözlü ve yazılı eserlerdir. Bu edebî kay-
lini sürdürme duygusuna yüklemiş toplumlarda nak, zaman zaman şekil ve yön değiştirse de hiç
bir türkü, bir masal, bir efsane, bir atasözü; bazan bir zaman tamamıyla kurumamıştır. Gagavuzlarm
bir koskoca tarihe, bazan da kendini başkalarına bugün de yaşattığı atasözleri, masallar, efsaneler,
göre tarif etme şuuruna delil teşkil etmekte, hatta halk hikâyeleri, türküler bunun en canlı de-
bazan ana diliyle söylenmiş bir çift söz her şeyin lilleridir.
özü ve esası hâline gelmektedir. Gagavuz Türklerinin yazılı ve sözlü edebiyat
Gagavuzlar adına; belki çok zengin bir ede- alanında yakın ilişkiler içinde bulunduğu Türk
biyattan, ciltler dolusu çok çaplı eserlerden söz edi- topluluklarından biri, 20. yüzyılın başlarına kadar
lemez. Ancak Gagavuz Türklerinin ortaya koy- Anadolu'da yaşayan Karamanlılardır. Ka-
duğu ve bugüne kadar millî hafızada barındırıp ramanlıların 16. yüzyılın başlarından itibaren ge-
diri tuttuğu edebiyat, millî kimliği dış tehdit ve lişen zengin bir halk edebiyatı geleneği bu-
tehlikelerden koruyan bir zırh gibi Gagavuzlan lunmaktadır. Sözlü olarak uzun yıllar korunan bu
geçmişten günümüze taşımış ve bu yönüyle bu eserler, tespit edilebildiği kadarıyla ilk olarak
edebiyatın fonksiyonu hacmini fersah fersah aş- 1876'da basılmış, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın
mıştır. başlarında bu eserlerden her biri en az bir kaç defa
Gagavuzlarm etraflarındaki Slav em- daha yayımlanmıştır. Karamanlılar, Anadolu'da
peryalizminin veya Rus, Yunan ve Bulgar millî he- yayımladıkları bu eserleri Yunan alfabesiyle
defleri için birer vasıta olarak kullanılan Or- basıyorlar ve kendileri gibi Hıristiyan olan ve
todoksluğun içinde erimeden bugüne kadar Türkçe konuşan Gagavuzlara da ulaştırıyorlardı.
gelmelerinin sırrını Gagavuz millî kimliğinin kal- Karamanlıların yayımladığı bu eserler arasında
kanı olan ana dili sevgisinde ve ana dilini ayakta încil baş sırayı alıyor, bunun ardından dinî
tutan edebî zenginlikte aramak gerekir. şarkılar, azizlerin hayatı gibi konularla zen-
Gagavuzları dünden bugüne taşıyan bu edebî ginleştirilmiş bazı eserler ve diğer Türkler arasında
zenginlik, tarihî seyir içinde Türk kültürünün en da yaygın olarak bilinen Nasreddin Hoca fıkraları,
eski kaynaklarından başlayarak yakın zamana Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Köroğlu, Şah İsmail ile
kadar olan bütün dönem ve eserleriyle alakalıdır. Gülizar, Arzu ile Kamber, Melikşah, Tayyarzâde
Özellikle sözlü gelenek içinde taşınıp bugüne gibi halk edebiyatı eserleri geliyordu. Bu eserler
kadar getirilen manzum ve mensur eserler, Ga- arasında Ahmet Mithat Efendi gibi halk arasında
gavuzlan hem Türk tarihinin çok eski dönemlerine çok okunan bir yazarın bir romanı da bu-
götürmekte hem de çağdaş Türk boy ve top- lunmaktaydı.
lulukları ile ilgi ve bağlantılarını ortaya koy- N.K. Dimitriev, Karamanlı Türkçesini
maktadır. Konya'da konuşulan bir ağız olarak kabul ederken,
Gagavuz Türkleri, 20. yüzyılın başlarına J. Eckmann, Osmanlı Türkçesinin bir özel şekli ola-
kadar yazılı bir edebiyat ortaya koyamamışlar, rak görür. Karamanlı Türkçesini; Gagavuz Türk-
çesiyle, Ukrayna'da yaşayan Urumların ağız özel- Arapça ve Farsçadan alınan kelimelerdir. Kutsallık
likleriyle ve Balkan Türklerinden olan Surguçlarm atfedilerek yapılan törenlerin büyük bir kısmında
ağızlarıyla ilgili bulan araştırmacılar da bu- Müslüman Türklerin gelenek ve törenlerinin iz-
lunmaktadır. lerini görmek mümkündür. Ancak Gagavuzlardan
Oğuz grubu Türk topluluklarından oldukları bir kısmının bağlı oldukları kilise sebebiyle de olsa
için Türkiye Türkleri ile çok önemli ortaklıkları bu- Rumca öğrenmiş olması, Osmanlı Devleti'nin Bal-
lunan Gagavuzlar, Yıldırım Bayezit'in Balkanları kanlar'dan çekilmesinden sonraki dönemlerde
fethiyle birlikte 14. yüzyılın başlarından itibaren başka türlü yorumlanmış, Gagavuzları grup-
Osmanlı Devleti'nin hâkimiyeti altına girmişler ve landıran bazı batılı araştırmacılar, Rumca bilen Ga-
20. yüzyılın başlarına kadar Türkiye Türkleri ile gavuzlara Rum Gagavuzları adını vermişlerdir.
aynı devletin vatandaşı olarak yaşamışlardır. Bu Gagavuz Türklerinin hayatlarında ve kül-
tarihî kök ve coğrafya ortaklığı Gagavuz Türkleri türlerinde derin tahribatlar yapan dış etkilerin
ile Türkiye Türkleri arasında çok önemli bağlar büyük bir kısmı, yaşadıkları göçlerle ortaya çıkan
oluşturmuştur. Osmanlı Devleti'nin son dönemde dağınıklıktan ve sahip oldukları toprakların farklı
uğradığı felâketler, Müslüman Türkler gibi, Ga- ülkelerin kontrolü altına girmesinden sonra ortaya
gavuzlan da etkilemiş, Türk Milletinin baht- çıkmıştır. Rum, Romen, Bulgar ve Rus hâkimiyet
sızlığına onlar da kendi hâllerince yas tut- alanları ve kültürleri arasında sıkışan Gagavuz
muşlardır. Çanakkale'de, Yemen'de, Plevne'de Türkleri, bazan bu dillerin birini bazan ikisini
yaşanan felaketlerin türkü olup mısralara dökülen üçünü birden öğremeye, hatta bu milletlerden bi-
hikâyeleri Gagavuzların da dilinden düşmemiştir. rinin bir ferdiymiş gibi davranmaya mecbur kal-
Kaynağı İslam kültürü olan ve diğer Balkan Türk- mışlardır. Bu zorlamaların ve zaman içinde gelişen
leri arasında çok büyük şairleri yetişen divan ede- sosyal ilişkilerin bir sonucu olarak bazı Balkan mil-
biyatı, Gagavuzların kültür dünyasında yeşerip ge- letlerinden bir kısım edebî unsurlar, Gagavuz
lişme fırsatı bulamamış, ancak Türk halk edebiyatı Türklerine geçmiş, hatta önemli bazı edebî ve kül-
bütün renkleri ve güzelliği ile günümüze kadar türel adapteler yapılmıştır. Türküler, masallar, ef-
gelmiştir. saneler tahrif edilmiş veya başka milletlerin ede-
1812 yılında Besarabya'nm Osmanlı Dev- biyatlarından yapılan bazı adapteler daha sonra bir
letinin elinden çıkması ve Rus yayılmasının Orta millî kültür unsuruymuş gibi değerlendirilmiştir
Avrupa'ya kadar dayanması, Gagavuzlar açı- Sovyetler döneminde yaşanan çok milletli ya-
sından çok önemli bir başlangıcın ilk halkasını teş- pıdan tek bir millet yaratma çabaları, en fazla Ga-
kil etmiştir. Gagavuzlar Türkleri, bu döneme kadar gavuz Türkleri gibi edebî geleneği tam teşekkül et-
Türk kültürünün şekillendirdiği bir ortamda geç- memiş toplulukları etkilemiştir. Başlangıçta Rus
mişten getirdikleri zenginlikleri koruyabilmişler, klasiklerinin okunması ve bunlardan alman il-
hatta pek çok bakımdan geliştirmişlerdi. Onları hamla yazılan eserler seviyesinde olan, yani bir et-
sahip oldukları kültürel değerler bakımından teh- kileşme ve gönüllü kültür aktarması şeklinde baş-
dit eden tek merkez, Osmanlı himayesi altında Hı- layan kültürel etkiler, daha sonra yeni bir insan
ristiyanların temsilcisi hâline gelen Ortodoks Rum yaratma, yeni bir tarih yazma ve yeni bir edebiyat
Patrikliği idi. Dinî eğitimin Rumca olması, bu dilin oluşturma aşamalarını takip etmiştir. Bu işe gönül
öğrenilmesini zorunlu hâle getiriyor ve be- vermiş olanlar kadar, resmî ideolojiye yaranarak
raberinde Rum papazlarının Gagavuzlar üze- bir yerelere gelme çabasıyla hareket edenler de son
rindeki gücünü artırıyordu. Ancak bu durumun dönemdeki gelişmeler üzerinde etkili olmuşlardır.
Gagavuzlar üzerindeki etkisi, hiç bir zaman millî Bu dönemde verilen eserlerin hepsinde yerli yersiz
kimliği tehdit edecek seviyeye varmamış, hatta bir takım ideoljik hikâyeler anlatılmakta ve her ve-
dinî alandaki belirleyicliği bile sınırlı kalmıştır. Söz sileyle Sovyetler Birliği'ne ve Ruslara övgüler yağ-
gelimi Gagavuzların kullandığı dinî terimlerin dırılmaktadır. Çoğu çapsız ve hayattan kopuk ide-
büyük bir kısmı Müslüman Türklerle ortak olan lojik palavralardan ibaret olan bu eserler, okul

108 Karamanlıca ve Karamanlıca eserler için bk.


Faruk Çolak, "Karamanlıca Halk Hikâyeleri", V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri I,
Ankara 1997, s.199-203.
Evangelia Balta, Karamanlidika, XXe siecle, Athenes 1982.
Janos Eckmann, "Die Karamanische Literatür", Philologiae Turcicae Fundamenta II, VViesbaden, 1965, s.821-833.
Mefkure Mollova, "Sur le terme "Karaman" et les recherches sur les Karamans de J. Eckmann", Güney-Doğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi, S.8-9,1979-1980, istanbul 1980, s.201-257.
Severien Salavüle - Eugene Dallegio, Karamanlidika I, Athenes 1958.
itaplarına konularak yeni nesillerin istenilen öl- 4. Rum, Bulgar, Romen ve Rus ede
çülerde yetiştirilmesine çalışılmıştır. biyatlarından etki ve aktarma yoluyla geçen edebî
Özetlemek gerekirse Gagavuz Türk Ede- unsurlar ve motifler.
biyatının belli başlı kaynaklan tarihî sıraya göre 5. Sovyetler Birliği döneminde komünist ide
şöyle sıralanabilir: olojiye ve Rusların övgüsüne adanan eserler.
1. Kökü Türk kültürünün derinliklerine da 6. Henüz teşekkül döneminde olan, ancak son
yanan ve bugünkü halk kültürü eserlerinde ya yılların serbestlik ortamında hızla yayılıp gelişen
şayan en eski kaynaklar. tarihî köklere ve millî kimliğe uygun olarak ve
2. Müslüman Türklerin Balkanlar'da yer rilmeye çalışılan ve yeniden doğuşa zemin ha
leşmesinden sonra karşılıklı etkilerle Gagavuz zırlayan eserler.
Türklerine geçen Osmanlı dönemine ait eserler. Gagavuz Türk Edebiyatını iki ana kaynağına
3. Anadolu'daki Karamanlı Türklerinin Yunan göre halk edebiyatı ve yazılı edebiyat alarak iki
harfleriyle yazdıkları dinî ve kültürel eserler. ana bölüme ayırmak mümkündür.

Halk Edebiyatı
Anadolu ve Balkanlar'da yaşayan Türk kül- önemli bilgiler vermekte ve çok sayıda metin sun-
türünün sözlü zenginlikleri olan masallar, ef- maktadır.
saneler, halk hikâyeleri, atasözleri, mâniler, halk Gagavuzlarm kendi halk edebiyatı metinleri
türküleri, bilmeceler, fıkralar vb. Gagavuz Türk- ile ilgili ilk metinler ise Dionis Tanasoglu'nun Bu-
lerince de büyük ölçüde paylaşılır. caktan Seslar Literatürü Yazılan, (Kişinev 1959) adlı
Gagavuzlara ait halk edebiyatı metinlerini ilk eseridir. Bu eserde Gagavuz Türklerinin halk ede-
olarak Moskof derlemiş ve Gagauzki teksti (Kazan biyatından ve çağdaş yazarlarından örnek metinler
1895) adlı eserinde sunmuştur. Moskof daha sonra vermişlerdir. Bu eseri N.İ. Baboglu'nun Gagauz
"Gagauzi Bendersko Yezda", (Etnografiçesko Oboz- Folkloru (Kişineu 1969) adlı eseri takip etmiştir. Ga-
reniye, 44, 1900-1902) adlı eserini vermiş ve Ga- gauz Folkloru, türküler, söleyişlâr, bilmeycelâr,
gavuz ağızlarından yaptığı diğer derlemeleri, Pro- masallar, legendalar, annatmaklar, Hoca Nas-
ben der Volklüeratur der Türkischen Stamme, "Türk reddin için Gagauz fıkralan bölümlerinde top-
Halklarının Halk Edebiyatlarından Örnekler" se- lananan metinlerden meydana gelmektedir.
risinin lO.cildini teşkil eden Rusça Nareçiya Bes- Mehmet Ali Ekrem'in Romanya'nın Dobrûca
sarabskih Gagauzov (Moskva 1904), Almanca Mun- bölgesinde yaşayan Oğuz Türklerinin folklor ürün-
darten der Bessarabischen Gagausen "Basarabya lerinden örnekler sunmak için yayımladığı Bülbül
Gagavuz Ağızlan" adını taşıyan eserinde ya- Sesi, (Bükreş 1981) adlı eserin 76.-78. sayfaları ara-
yımlamıştır. sında yer alan Tudorka, Stuian, Tudorka (81., 82., 83.
Bulgaristan Gagavuzlarının halk edebiyatı metinler) adlı türküler, bu bölgede yaşayan Ga-
metinleri ise ilk olarak Atanas Manofun 1938'de gavuz Türklerine ait türkülerdir.
Bulgarca olarak yayımladığı, bir yıl sonra da Tür- Gerhard Doerfer, "Die Gagausische Literatür",
ker Acaroğlu'nun Türkçeye Gagauzlar (Hıristiyan (Gagavuz Edebiyatı) adlı makalesini Philologiae
Türkler) adıyla çevirdiği eserde yer almaktadır. Bu Turcicae Fundamenta, (Wiesbaden 1965) adlı Türk-
eser verdiği bilgiler yanında Gagavuz halk ede- lük Bilgisi eserinde yayımlamış ve bu makalesinde
biyatından naklettiği metinlerle de önemli bir yere Gagavuz halk edebiyatı üzerinde ve 1965 yılma
sahiptir. VVlodzimierz Zajaczkowski'nin "Ga- kadar olan konuyla ilgili yayınlar hakkında bazı
gauskie Teksty Folklorystyczne",(Ezz'fcoz;edsfo- değerlendirmeler yapmıştır.
Etnografski tzsledvaniya v Pamet Na Akademik Stoyan Gagavuz Türklerinin sosyal hayatında, sözlü
Romanski, Sofiya 1960, s.855-886) "Gagavuz Folklor geleneğe dayalı olarak gelişen edebî eserlerin çok
Metinleri" adlı uzun makalesi ile Jezyk i Folklor büyük bir yeri bulunmaktadır. Düğünlerde, bay-
Gagauzovj z Bulgarii, (Krakovvie 1966) "Bulgaristan ramlarda, ölü evlerinde ve insanların bir araya gel-
Gagavuzlarının Dili ve Folkloru" adlı eseri Bul- diği her türlü toplantıda yerine göre türkü söy-
garistan Gagavuzlannm halk edebiyatıyla ilgili lenir, dizmek denilen ağıtlar yakılır, cümbüş adıyla
anılan şakalar yapılır, Nasreddin Hoca fıkraları an- anlatır.
latılır, böylece bu sözlü zenginlikler nesilden nesile Osman Zulumnuk Zamanlan için Ballada Tür-
aktarılır. Bir ezgiyle ve çoğu zaman müzik eş- küleri adıyla aktarılan hikâyeler ve bu türkülerde
liğinde söylenen türküler genellikle kadınlar ta- yer alan Ani olacam Türklerin slugası (kölesi), / Taa ii
rafından söylenir. İçinde bin bir türlü güzelliği ve olayım balıkların sofrası türünden mısralar Bal-
zenginliği barındıran sözlü gelenek yetenekli halk kanlar'da yaşanan Bulgar ve Sırp komitacılığının
sanatçıları vasıtasıyla bugüne kadar getirilmiştir. Balkan milletlerinin kültürlerine kattığı Osmanlı ve
Bugün de halk edebiyatı ve folklorik değerlere Ga- Türk düşmanlığının Gagavuzlara da aktarılan
gavuzlar arasında yoğun bir ilginin olduğu gö- unsurlarındandır.
rülmektedir. Gagavuz halk edebiyatı yakın ve Balkanlar'da yaşanan bu acılar sebebiyle sı-
uzak tarihten pek çok önemli olayı, insanî dramı, ğınılan Rus korumacılığı döneminde de Gagavuz
çaresizlikleri ve arayışları günümüze taşımıştır. Türklerinin edebiyat ve kültürlerinde çok büyük
Gagavuz Türklerinin yakın tarihi, Bal- tahrifatlar yapıldığı ve yaptırıldığı bilinmektedir.
kanlar'da yaşanan felâketlerle çok yakından il- Atanas Manof'un 20. yüzyılın başlarında tespit et-
gilidir. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan sa- tiği Varna türküsü şöyledir:
vaşlar, Türkiye Türkleri gibi, Gagavuz Türkleri için
de çok korkunç sonuçlar doğurmuştur. Romen, "Düşman ve kâfir Moskof,
Yunan ve Bulgar asimilasyon politikaları arasında Denizden ve karadan
sıkışıp kalan bu küçük Türk topluluğu bir bölüğü Toplardan sık güllei saçar,
itibanyla Moldavya'ya sığınmış, geri kalanlarıyla Korkar Osmanlı toplarından,
Bulgaristan başta olmak üzere diğer Balkan ül- Ve Moskof hücumdan kaçar.
kelerine dağılmıştır. Yaşanan bu göçler ve zor-
luklar Gagavuz Türklerinin sözlü edebiyat zen- Biz Varnalıiz.
ginlikleri ile yazar ve düşünürlerinin eserlerine de Varnanın etrafı çadır,
yansımış; bu felâket dönemlerine kadar çok canlı İçinde Osmanlı yatır.
bir şekilde devam eden Türklük şuuru ve Osmanlı Gâur Moskof bilmez hatır
Devleti'ne bağlılık, yerini kısmen de olsa Yunan, Biz Varnalıiz."
Bulgar ve Sırp edebiyatlarında geniş yer bulan
Türk ve Osmanlı nefretine bırakmıştır. Aynı türkü 1969'da yayımlanan Gagauz Folk-
Bir halk türküsünün ilk bölümünde yer alan; loru (s. 20-21) adlı eserde şu şekli almıştır:
"Her Gagauz evladı,
Düşmana göğüs gerdi, Varnedâ kannı yaş akar
Tabancalar patladı. İçinde Osmannı basar
Düşman çabuk yenildi. Çok analar evlatlarını
Hey düşman kara düşman, Brakar.
Türktür soyumuz temizdir kanımız,
Düşman karşısında." mısraları Osmanlı Dev- Varnenin etrafı çadır
leti'nde yaşanan şan ve şeref günlerini an- İçindâ Osman yatır
latmaktadır. Aynı türkünün ikinci kısmındaki; -Kââmil Moskov ver bir yardım!
"Ben kimsesiz kaldım.
İsmimi bilirler, Varnenin umudu deniz
Ne olduğumu bilmezler. Olursak dinimiz temiz.
Ben Türk evladı vatansız kaldım.
Bana Urum, Bulgar derler, Moskovdan geldi bir omuz
Türklüğümü hep çekerler, (gizlerler) Biz Varneliyz, şükür!
Vatanım da vardır.
Soyum kanım hep Türktür. Bu iki türkü arasındaki farkı en iyi belirten de-
Ama bilmezler." mısraları da Türklüğün Bal- ğişiklik "kâfir Moskof'un yerini "kââmil Mos-
kanlar'dan çekilmesinden sonra yaşanan zorluklan kof'un alması olsa gerektir.
Mihail Koltsa, Gagavuz türkülerinden bir kıs- Gagavuz türküleri arasında dinî konularla il-
mını Türkülar (Kişinev 1989) adıyla notalarıyla bir- gili olanlar da vardır. Bu türküler genellikle Hz. İsa
likte yayımlamıştır. ve ona duyulan sevgi, günahlar için bağışlama di-
Konusunu Türk tarihinin yakın dönemlerinden leme, Hıristiyan azizleri gibi konularla ilgili olup
alan Yemen, Sultan Aziz, Varna, Kırım, Çanakkale, Yunan, Bulgar, Rus ve Romen dinî ede-
Plevne ve Sivastopol türküleri Gagavuzlar arasında biyatlarından adapte edilmişlerdir. 1978 yılında Ki-
bilinmektedir. Bu durum, yakın tarihimizin şinev'de basılan Gagauz Arfası Gagauz Hristiyan
felâketlerinin Gagavuzlarda da derin izler bı- Türküleri adlı eserde 271 dinî türkü bu-
raktığını göstermesi bakımından çok önemlidir. lunmaktadır. Bu eserin giriş kısmında bu tür-
Gagavuz halk edebiyatında, cenk türküleri adı külerden bazılarının Rus dilinde karşılıklarının bu-
verilen tarihî olayları anlatan türküler yanında Ali- lunduğu belirtilmekte ve her türkünün baş
şimin Kaşları Kara, Aman Doktor, Beyoğluna Gi- kısmında orjinal kaynağı verilmektedir.
derken, Gelin Ağlatma Türküsü, Oğlan Oğlan gibi Gagavuz türküleri arasında şekil bakımından
sevda türküleri bulunmaktadır. Mihail Koltsa'nın Anadolu'daki "dedim dedi"li türkülere benzeyen
notasıyla birlikte yayımladığı Ana Dil türküsü ise sevgililerin ve ebeveynlerle çocuklarının di-
bu türün Gagavuz millî varlığındaki yerini açıkça yaloglarını anlatan türküler de bulunmaktadır. Bal-
ortaya koymaktadır. lada türkülerinde ve diğer bazı türkülerde de olay-
M.A. Durbaylo'nun Ballada Türküleri (Kişinev ların hikâye ediliş şekillerine bağlı olarak karşılıklı
1991) adlı eseri Gagavuz Türklerinin yaşadığı pek konuşmalara yer verilebilmektedir.
çok tarihî olayı ve Balkan milletlerinden aktarılan Bazı Gagavuz türkülerinde hece ölçüsü ve ka-
bazı kültürel unsurları ortaya koyması bakımından fiye düzeninin bir kısım mısralarda bozulduğu gö-
oldukça ilgi çekicidir. Eserin derlemeye da- rülür. Bu tür aksamalar, ağız özellikleri ve komşu
yanması, metinde geçen bazı kelimelerin ayrıca kültürlerdeki nazım şekillerinin etkilerine bağ-
açıklamasının yapılmış olması, geniş bir alanı içine lanabilir. Halk türkülerinin en başta gelen ko-
alması ve zengin, halk motifleri ile süslenmesi nularından biri sevgidir. Sevginin coşkulu bir şe-
diğer dikkate değer hususlardır. Balladlar, dans eş- kilde anlatıldığı lirik türküler yanında, sevip de
liğinde söylenen ve dramatik bir olayı anlatan halk kavuşamamayı, aileler arasındaki anlaşmazlıkları
türküleridir. Gagavuzlar, ballad türünü Rus ve Bal- ve sonu acıyla biten sevdaları anlatan trajik ve dra-
kan edebiyatlarından almışlardır. Gagavuz ballada matik temalı türküleri de görmek mümkündür.
türkülerinde, daha çok Balkan ve Rus ede- Gagavuz geleneklerini, geçmişten gelen âdetleri,
biyatlarından tercüme edildiği açıkça görülen Os- aile yapısını, hayata ve insana bakışı yansıtan tür-
manlı dönemi olayları ve Rusların diğer milletlerle küler, edebiyatın olduğu kadar toplum hayatının
özellikle Almanlarla yaptığı savaşlar ve bu sa- da en önemli kaynaklandır. Türkülerde sevda
vaşların dramatik sonuçları anlatılmaktadır. kadar ayrılık ve hasret de anlatılır. Sevdiğini, Kar-
Gagavuz türkülerinde sevgi, hasret, ölüm, patlar'a gönderen genç bir gelinin söylediği,
yoksulluk gibi hayatın dramatik yönleri yanında
mizahî tarafları da işlenmektedir. Söz tekrarına ve "Yarim gitti Salfedâ,
zeka oyunlarına dayanan esprilerin oluşturduğu Üç yıl oldu gelmedi,
türküler var olduğu gibi kaz, keçi, pire, sıçan gibi Hayaamın tozu senmedi,
hayvanlar üzerine kurulmuş hoş hikâyelerden Gözümün yaşı dinmedi."
meydana gelen türküler de bulunmaktadır.
Gagavuz halk türkülerinde belli başlı şekil mısraları gurbetin, hasretin acılarını anlatmaktadır.
özellikleri Anadolu ve Balkanlar'da söylenen halk Bu türden halk kültürü zenginlikleri, Gagavuz
türkülerinden pek farklı değildir. Gagavuz tür- Türklerini hem tarihî Türk kültürüne hem de bu-
külerinde de hasret, şahin olup yurttan yuvadan günkü Türk topluluklarına bağlayan en önde gelen
uçmaktır. Nazlı güzeller, su testisi elinde suya gi- eserlerdir. Gagavuz Türklerini, Türk kültürünün
derken görülür ve anasından babasıdan istenir. en eski kaynaklarına kadar götüren ve bugüne
Kızlar, sevdiklerine etekleri bellerinde gü- kadar gür bir nehir gibi akıp gelen Gagavuz ata-
lümserler. Nişan için gümüş yüzük takılır vb. sözleri ve deyimleri, özellikle Anadolu ve Bal-
kanlar'da kullanılan atasözleri ve deyimlerle surlarıdır. Basat'ın Tepegözü Öldürdüğü boy ile
büyük benzerlikler gösterir. Gagavuzlar arasında pek çok rivayeti tespit edilen
Konusunu ve kaynağını geçmişten alan ve Tepegöz masalları arasında da önemli benzerlikler
belli bir ezgiyle okunan uzun manzum eserler, das- bulunmaktadır.
tan ( < destan) olarak adlandırılmaktadır. Des- Ortak Türk destan kültürünün önemli bir
tanlar doğuşları itibariyle manzum eserlerdir, köprüsü olan Köroğlu'nun Gagavuz rivayetine
ancak bir kısım destanların bazı kısımları manzum göre, Köroğlu Dobruca'ya kadar gelmiş, Ayvaz ile
olarak yazıya geçirilebilmiş, bazılarının ise sadece birlikte buralarda da yiğitlikler yapmış ve daha
hikâyeleri tespit edilebilmiştir. Bu tür eserler, ko- sonra Anadolu'ya dönerek orada ölmüştür. Kö-
nularını geçmişten gelen bazı hikâyelerden almış roğlu'nun bu mücadelelerini anlatan bazı türküler
ve nesilden nesile aktarılmak suretiyle zenginleşip Gagavuzlar arasında hâlen bilinmektedir.
gelişerek günümüze kadar getirilmiştir. Bu sebeple Gagavuz Türkleri arasında legenda olarak bi-
pek çok önemli kültür zenginliğini destanlarda linen ve yaygın olarak anlatılan efsaneler, Türk kü-
bulmak mümkündür. Bu eserlerden bazıları de- türünün Balkanlar, Dobruca ve Karadeniz kıyıları
ğişik zamanlarda halk ağzından derlenerek ya- çevresini nakış nakış işlemesinin buraları dağıyla,
yımlanmıştır. Gözal Menevşa hem Todurçu adlı des- deniziyle, ovasıyla yurt tutuşunun hikâyeleridir.
tanda evinden ayrılan Todurçu'nun yıllar sonra Özellikle bu efsanelerde geçen yer ve kişi adları bu
eve dönmesi ve onu annesinin tanımamasına rağ- bölgedeki Türk varlığının sağlam delilleri olarak
men sevgilisinin unutmaması anlatılır. Bezergan- dikkati çekmektedir.
Getnid, Aşaalım Aşaalım, Aşık Garip, Bender oolu, Kır- Türkülerde ve diğer bazı edebi metinlerde ol-
bızın Derecii, Dolan Yaarim Dolan, Aalime Ol Duvak duğu gibi efsanelerde de bazı uyarlama ve ak-
gibi bazı destanlardan günümüze sadece bir kaç tarmalar görülmektedir. Rus kültürüne ait olduğu
dörtlük kalmıştır. açıkça belli olan Sebepli su efsanesi böyle bir uyar-
Pınar Başında Kızlar, San Man Ganki, İlkyaz lama ile Gagavuz folkloruna aktarılmıştır.
Geler, Ne İstersin Oolutn adlı destanlar sevgi ve ev- Halk zekâsının ve dili ustaca kullanma be-
lilik konularını işleyen eserlerdir. Bunların yanında cerisinin bütünleştiği bilmeceler, tıpkı atasözleri ve
yolculuk konulu Yol Dastanı, ağıt türünün özel- deyimler gibi, halk edebiyatının çağdan çağa ne-
liklerini taşıyan Dastan-Dizmekler, mâni türünde silden nesile aktarılan zenginlikleridir. Gagavuz
karşılıklı söyleşmelerden meydana gelen Dastan- halk edebiyatında da kimi manzum kimi düz bir
Maaneleri de Gagavuz halk edebiyatında yaygın cümleyle kurulmuş, fakat genellikle söz başında
olarak bilinmektedir. veya sonunda kafiye ve ahenk unsuru bulunan,
Destanlar, milletlerin hafızası niteliğinde olan bazen de ses tekrarına dayanan doldurma sözlerle
eserlerdir. Lüba Çimpoeş'in 1988-1993 yıllarında başlayan veya "nedir o?" soru kalıbıyla biten bil-
Moldavya, Ukrayna, Bulgaristan, Kuzey Kafkasya meceler bulunmaktadır.
ve Kazakistan'da yaşayan Gagavuzlardan yaptığı Gagavuzların maani veya maana olarak ad-
derlemelerde Tepegöz rivayetleri, Köroğlu des- landırdıkları mâniler, bir nükteyi, bir duyguyu, öl-
tanından bölümler, Arzu hem Kamber, Bil hem Zolu, çülü ve kafiyeli bir şekilde aktaran dörtlüklerden
Aşık Garip, Tahir hem Zühre, Dengi Boz kurulu kısa şiirlerdir. Gagavuzlar arasında yaygın
hikâyelerinden parçalar tespit edilmiştir. olan mânilerin büyük bir kısmı Anadolu ve
Türk Edebiyatının en büyük şaheserlerinden Balkanlar'da yaşayan Türkler arasında da bi-
biri olan Dede Korkut Kitabı Gagavuz Türk Ede- linmektedir. Gagavuzlardan derlenen mânilerin
biyatında da çok önemli bir yere sahiptir. Başta çoğunda hecenin 4+3=7'li kalıbı ve a-a-b-a kafiye
Kampüre oğlu Bamsı Beyrek boyunun halk ara- düzeni kullanılmaktadır. Bazı mânilerde hece öl-
sında yaşayan şekli olan Gagavuz halk destanı çüsünün ve kafiye düzeninin bozulduğu, ba-
Bengiboz rivayetleri ve Duha Koca oğlu Delü zılarında kafiye şemasının a-a-a-a veya a-a-b-b şek-
Dumrul boyunda ve Gagavuz halk türkülerinde linde farklı bir düzene girdiği, çok az sayıda
yer alan anne ve baba yerine eşin fedakârlığı ile mâninin de mısra sayısının beş veya altıya ulaştığı
sevgilinin kurtarılması motifleri Gagavuz Halk görülür. Mâniler ilk iki mısrası doldurma veya
Edebiyatında görülen Dede Korkut Hikâyeleri un- kalıp sözlerle kurulan, son iki mısrasında da asıl

109 L.S.Çimpoeş, Dastannıy Epos Gagauzov, Klşinev 1997, s.15-17.


maksadın ifade edildiği küçük şiirlerdir. Ancak raman ve motif Gagavuz masallarında geç-
bazı mâniler, mâni katarları şeklinde türkü veya mektedir. Türk mitolojisinin destanlar devrinden
destan özelliği kazandırmakta; bazıları ise bir tür- getirdiği millî sembol kurt, Gagavuz masallarında
künün veya başka bir manzumenin bir dört- canavar veya yabanı adıyla yer almakta ve kutsal,
lüğünden meydana gelmektedir. Bazan da bir yardım sever bir varlık olarak yüceltilmektedir. Ca-
manzumenin bazı mısralarının altı doldurulmak navar yortulan adlı bayram ve bu adla anlatılan
suretiyle dört mısralık bir mâni hâline ge- masal bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. Rus
tirilmektedir. Mâniler sevgi konusunun espirili bir mitolojisinde yer alan su perisi rusali aktarma bir
dille işlendiği şiirlerdir. Yer yer günümüze ait kav- kültür unsuru olarak Gagavuz masallarında gö-
ramların bazı mâni mısralarında yer almasından rülmektedir.
Gagavuzlar arasında mâni söyleme geleneğinin Bulundukları ülkelerde azınlık olma kaderini
hâlen devam ettiğini anlamak mümkündür. yaşayan toplulukların efsane ve masalları kurtuluş
Gagavuzlar gibi yaşadığı ülke ve bölgelerde mücadelesi ve kurtarıcı niteliği taşıyan kah-
azınlık durumunda bulunan topluluklar için var- ramanlar bakımından çok zengindir. Gagavuzlarm
lığını sürdürebilmenin temel şartı ana dilini yeni da gördükleri baskı ve haksızlıklar sebebiyle iç
kuşaklara öğretmektir. Ana dili öğretimi, aile için- dünyalarında yaşadıkları sarsıntıları ve bu du-
de bu dilin konuşulması ve çocuklara yönelik rumu halletmek için duygu planında verdikleri
edebî çalışmaların ortaya çıkmasıyla mümkün ol- mücadeleyi masal ve efsanelere yansıttıkları gö-
maktadır. Bunun farkında olan Gagavuz gazeteci rülmektedir.
ve yazarı Todur (Fedor) Zanet Kanmcalık (Kişinev Gagavuz masallarında görülen bir diğer önemli
1989) ve Böcecik (Kişinev 1991) adlı eserlerinde Ga- motif, masalların genel havası içinde çok rastlanan
gavuzların sayılmaklar adını verdiği sayışmacaları, yoksul ve sıradan insanların imkâsızlıklara rağmen
Gagavuzlarm dilkırmak ve yanıltmaç dediği te- başarılı olması, güçlü ve kibirli insanlara karşı akıl
kerlemeleri ve ayrıca ninnileri toplamış ve resimli ve çalışmayla üstünlük sağlamasıdır. Padişahın kı-
olarak yayımlamıştır. zını almak için ilan edilen yarışmaya giren üç kar-
: Halk edebiyatının en zengin anlatı türlerinden deşten birinci ve ikincisinin kendilerine çok gü-
biri olan masallar Gagavuzlar arasında da çok yay- venmelerine rağmen başarısız olmalarını, ancak
gındır. Başta Moskof olmak üzere, Gagavuz ağız- mütevazi bir insan olan küçük kardeşin imtihanı ba-
larından derlemeler yapan VVlodzımıerz Za- şararak padişahın kızını almasını anlatan güçsüz ve
jaczkowski, Nikolay Baboglu, Stepan Bulgar, zayıfın desteklendiği masallar Gagavuzlar arasında
Gavril Gaydarci, Maria Maruneviç, İ.V. Dronom, da çok yaygındır. Ayı-Kulak masalında olduğu gibi
V.A. Sıçoyov, E.K. Koltsa, Petr Çebotar, Maria Dur- ağaç, dağ gibi tabii zenginliklerin anadan babadan
baylo ve Lüba Çimpoyeş yayımladıkları Gagavuz kalma bir miras olarak değerlendirilmesi ve bunlara
halk edebiyatı metinleri arasında masallara da zarar verenlere karşı mücadele edilmesinin yü-
geniş yer ayırmışlardır. Türkiye'de de Ege Üni- celtilmesi Gagavuz masallarının beşeri manada da
versitesi araştırma görevlisi Rabia Uçkun Gagavuz büyük bir kıymet ifâde ettiğini ortaya koymaktadır.
masalları üzerine bir tez hazırlamaktadır. Gagavuzlarda fabllere benzeyen hayvan ma-
Gagavuz masallarını olaylar ve kahramanlar salları da bulunmaktadır. Bu masallardan ba-
bakımından, mitolojik, epik ve halktan insanlar ve zılarının diğer milletlerin masallarıyla büyük ben-
olaylarla ilgili olanlar olmak üzere gruplandırmak zerlikler gösterdiği görülmektedir.
mümkündür. Masallar, kökleri oldukça derinlere Masalların giriş ve bitişleri tekerleme ni-
inen, eski inanç ve geleneklerden izler taşıyan eser- teliğinde hoş espirilerle ve ses tekrarlarıyla zen-
lerdir. Gagavuz Masallarında mitolojik özellikler ginleştirilmiş kalıp ifâdelerdir. Gagavuz masalları
gösteren Tepegöz ile ilgili üç ayrı versiyon tespit "Varmış bir vakit, yokmuş bir vakit" cümlesiyle
edilmiştir. Aynı şekilde İslam ve Batı ede- başlar. Bazı masallarda ise daha zengin bir giriş bö-
biyatlarında önemli bir mitolojik kahraman olarak lümü yer almaktadır. Nikolay Baboglu'nun tespit
bilinen İskender de Gagavuz masallarında yer al- ettiği bazı masal girişi ve bitişleri şöyledir;
maktadır. Buna benzer pek çok mitolojik kah-

110 Güllü Yoloğlu, "Qaqouz Dastanlannda "Kitabi - Dede Qorqud" Motivleri", Millî Folklor, yıl: 10, S.39, s.82-83.
111 Rabia Uçkun, "Gagauzlarda Üç Tepegöz Versiyonu", Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi I, Ege Üniversitesi Türk Dünyası
Araştırmaları Enstitüsü yay., tğir 1996, s.59-72.
112 Rabia Uçkun, "Gagauz Halk Edebiyatında iskender Efsanesi", Karşılaştırmalı Edebiyat Araştırmaları Sempozyumum, 30-31
Mayıs 1 Haziran 1997..
I. Masal girişi: masalda geçen olaylarla yaşanılan hayat ve gerçek
Masal, masal' zaman arasında ilgi kurmakta, böylece masalın as-
maniki, lında gerçek hayatın bir aynası olduğunu an-
tırnaavaroniki, latmaya çalışmaktadırlar.
onikinin yarısı çatladı... Türk insanının bilgeliğinin ve nükte zekasının
Beş tilkinin derisi zirvesi olan Nasreddin Hoca, diğer Türk boyları ve
kuvancının arısı Türk kültürünün yayılma alanı içinde olan mil-
satıcının darısı, letlerde olduğu gibi, Gagavuzlarda da ya-
popazın da karısı. şamaktadır. Gagavuzlar, Nasreddin Hoca'yı siyah
saçlı ve bıyıklı bir genç olarak tasvir etmektedirler.
II.Masal girişi: Nasreddin Hoca fıkraları, Moskof başta olmak
Vani, Vani-kutubani, üzere Diyonis Tanasoglu, Nikolay Baboglu, Stepan
Tıngırdatma bakırlan- Kuroglu, Wlodzimierz Zajaczkowski gibi araş-
Ürküdürsün katırları, tırmacılar tarafından derlenmiş, ayrıca Nasreddin
Katırlarda kalvak yok, Hoca hakkında Petri Çebotar bir kitap ya-
Çocuklarda kalpak yok... yımlanmış ve Tudorka Arnaut bir makale yaz-
mıştır.
III. Masal girişi: Nasreddin Hoca yanında Gagavuz Türk-
Masal, masal lerinde ona benzer bir tip olarak Kurnaz Kösâ var-
matladı dır. Tatar, Özbek, Azerbaycan ve Türkmen Türk-
Masal küpü çatladı. lerinin halk edebiyatı geleneğinde de bulunan
Masal, masal Kurnaz Kösâ bazan bir masal, bazan da bir fıkra
maniki, tırnaa kahramanı olarak karşımıza çıkar, bazı fıkralarda
vardır oniki. ise Nasreddin Hoca'nın yerini almıştır. Kurnaz
Köse, akılla her işi çözen, oldukça zeki ve becerikli
Masal bitişlerinden örnekler: bir halk kahramanıdır. Kurnaz Köse fıkralarını ilk
I. Masal bitişi: olarak 1890 yılından itibaren V.A. Moskof derlemiş
Masal-masal maniki,
ve bu derlemelerini 1895 yılında Kazan'da ya-
tırnaa vardır oniki,
yımlamıştır.
Dualar ve beddualar, sözlü kültürün ka-
onikinin yarısı,
lıplaşmış ifâdeleri oldukları -için halk edebiyatı ve
beş tilkinin derisi,
folklor bakımından değer taşıyan sözlerdir. Ga-
masalın geerisi...
gavuz Türkleri arasında tespit edilen dualar ve
beddualar hem dinî hem kültürel bakımdan önemli
II. Masal bitişi:
özellikler gösterir. Gagavuz Türkçesinde dua için
Türkü çaldım, oynadım.
okumak ve ii söz," beddua yerine de betfa sözü kul-
Sevindim, hep şennendim,
lanılmaktadır. Dua ve beddualar kadınlar arasında
Idim-içtim, semirdim.
daha çok kullanılan ve onlar vasıtasıyla nesilden
Masalı da bitirdim.
nesile aktarılan ifâdelerdir. Bu tür sözler, hayatı, ta-
biatı değerlendirme, iyi ve kötü ile ilgili dü-
III. Masal bitişi:
şünceleri ortaya koyma bakımından önemli ipuç-
Söledim size bunu,
ları vermektedirler.
buydur masalın sonu,
Gagavuz Türkleriyle diğer Türk toplulukları
DelicadâDelica,
arasındaki dil ve edebiyat bağlantılarını ortaya ko-
masallara iylenca.
yan en önemli unsurlardan biri de İslâmî Türk Ede-
Aklı açan gelecek,
biyatının klasikleri olan Arzu ile Kamber, Âşık Garip,
masaldan o gidecek.
Kerem ile Aslı, Şah İsmail ve Dede Korkut Kitabında
da yer alan Bengi Boz veTepegöz hikâyeleridir. Bu
Masal anlatıcıları, zaman zaman araya girerek
eserler başta Batı Türklüğü olmak üzere diğer Türk

113 Petri Çebotar, Bizim Dost Nastradin, Kişinev 1992.


114 Tudorka Arnaut, "Gagauzlarda Nasreddin Hoca", Nasreddin Hoca'nın Dünyası, Ankara 1996, s.l05-110.
boy ve toplulukları ile Gagavuz Türkleri arasında bir farklılık göstermemesi Türklerin İslâmiyete
köprü görevi üstlenmektedir. Gagavuz Ede- girdikten sonra da diğer dinlere giren Türklerle kül-
biyatında tespit edilen rivayetlerle diğer Türk ede- türel bağlantılarının kesilmediğini, hatta pek çok
biyatlarında mevcut olan rivayetler arasında çok bakımdan kuvvetlenerek devam ettiğini ortaya
önemli ortaklıklar ve benzerlikler görülmektedir. koymaktadır. Bu bağlantının bir sonucu olarak
İslamî gelenek içinde teşekkül eden bu halk kla- Gagavuz Türklerinin dillerinde, edebiyatlarında ve
siklerinin Gagavuz rivayetlerinin Müslüman Türk- sosyal hayatlarında pek çok İslamî unsur canlı bir
lerin edebiyatlarında görülen rivayetlerden önemli şekilde varlığını sürdürmektedir.

Çağdaş Edebiyatı
Çağdaş edebiyat tabirinden kastedilen Ga- edilmek istenen Gagavuzlar, özellikle Ka-
gavuz Türklerinin son dönemde ortaya koydukları ramanlılarla olan bağlantıları kesildikten sonra
yazılı edebiyattır. içine düştükleri kültürel buhrandan bir çıkış yolu
Gagavuzların yazılı kültürle olan bağlantıları aramaya başlamışlardır. 20. yüzyılın başları Ga-
diğer pek çok toplumda olduğu gibi dinî me- gavuzlar için bu arayışın hat safhaya ulaştığı bir
tinlerin okunması yoluyla olmuştur. Ortodoks Ga- dönemdir. Mihail Çakır, böyle bir dönemde Rus
gavuzlar, dinî kaynakları başlangıçta Rum, Bulgar, hâkimiyeti altında bulunan Gagavuzlar için
Romen ve Rus dilleriyle yazılmış eserlerden takip Romen alfabesiyle dinî eserler vermeye çalışmış,
etmişlerdir. bu çabalarını Moldavya Romanya'ya geçtikten
Gagavuzların Türkçe yazılmış dinî belgelerle sonra da devam ettirmiştir. İlk olarak 1907 yılında
tanışması Anadolu Hıristiyan Türkleri olarak ad- Gagavuz Türkçesiyle tek sayfalık dinî bir gazete çı-
landırılabilecek olan Karamanlıların Grek harfleri karmıştır. Gagavuzların tarihi ve kimliği ko-
ile yazdıkları veya başka dillerden çevirdikleri dinî nusundaki çalışmalarmıVzata Besarabiei adlı ga-
metinler yoluyla olmuştur. Karamanlılar, bu eser- zetede 1933 ve 1934 yıllarında Romence olarak üç
ler yoluyla Gagavuzlara hem Türkçe yazılmış dinî makale hâlinde yayımlamış, 1934 yılında ise aynı
bilgileri hem de yazıya geçirilmiş Türk halk ede- çalışmayı Besarabiealâ Gagauzlarân Istorieasâ (Be-
biyatı metinlerini ulaştırmışlardır. Gagavuzların sarabiyalı Gagavuzların İstoriyası) adıyla ve Ga-
Karamanlıca eserlerle olan bağlantısı çok uzun sü- gavuz Türkçesiyle. bir kitap olarak çıkarmıştır.
reli olmamıştır. Ancak etkileri bugün de devam et- Çakır'ın yaptığı diğer bir önemli çalışma, Bizim Sa-
mekte ve o dönemlerde halk kültürünün bir un- abımız Iisus Hristosun Ai (aiozlu) Evanghelieasâ, (Ki-
suru hâline gelen pek çok eser, bugünkü edebiyata şinev 1934) "hani Apostol Matfeidean eaâea ghe-
malzeme ve ilham kaynağı olmaktadır. cilmiş" ibaresi ve "Bu Evangheliei geçirdi gagauz
Uzun süre Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde dilinea protoierei Mihail Ciachir".açıklamasıyla su-
bulunan topraklarda yaşayan Gagavuzlar, Ana- nulan İncil tercümesidir. Gagavuzların din dilini
dolu'da gelişip Balkanlar'a kadar uzanan sözlü Türkçeleştirerek yazı dilinin temelini atan Çakır'ın
edebiyattan pek çok unusur almışlar, ancak İslamî önemli eserlerinden biri de Dua Chitabâ Gagazlar
gelenek içinde gelişen yazılı 'edebiyatla hemen için (Kişinev 1935) (Dua Kitabı Gagavuzlar için)
hemen hiç ilgilenmemişlerdir. Bilhassa Divan ede- adlı eseridir. Bu çalışmalarıyla Çakır, Gagavuzları
biyatının Gagavuzlar üzerinde her hangi bir et- din yoluyla sürdürülen dil ve kültür asi-
kisinden söz etmek mümkün değildir. milasyonundan kurtarmış, Gagavuz Türkçesini
Gagavuz Türkçesiyle yazılan ilk eser, 1810 yı- Gagavuzların hayatında daha önemli bir yere
lında Viyana'da yayımlanan Psaltır'dır. İlk ter- oturtmuş ve daha sonra gelişen Gagavuz ede-
cümelerin de Aristofanes'in ve Puşkin'in eser- biyatının da temellerini atmıştır.
lerinden yapıldığı ifâde edilmektedir. Moşkov, 1904 yılında yayımladığı. Gagavuz
Gagavuz Türkleri, edebiyatı, hele de yazıyı ve halk edebiyatı metinlerinin sonuna Gagavuz Türk-
yazılı kültürü millî kimliği ayakta tutan en temel çesi-Rusça bir sözlük koymuş ve böylece Gagavuz
unsur olarak görmüşlerdir. Din yoluyla asimile Türkçesiyle ilk sözlüğü yayımlamıştır. İkinci Ga

115 Petri Çebotar, Gagauzskaya, Hudecetvennaya Literatura / 50-80-e gg. XX v., Kişinev 1993, s.7'den naklen; Mustafa Argunşah,
"Çağdaş Gagauz Şiiri", Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayısı V (Türkiye Dışı Çağdaş Türk Şiiri), S.531, Mart 1996, s.679.
116 Bizim Saabımız Isus Hristosun Ay (ayozlu) Evangeliyası "hani Apostol Matfeyden yazıya geçilmiş", "Bu Evangeliyi geçirdi
Gagavuz diline protoierei Mihail Çakır".
:

gavuz Türkçesi sözlüğü ise Çakır'ın Dictionar Ga- Aynı yıllarda Gagavuz Türkçesiyle Diyonis Ta-
gauzo (Tiurco)-Român (Kişinev 1938) adlı eseridir. nasoglu'nun ve Maria Maruneviç'in yönetiminde
Gagavuz Türkleri, Azerbaycan ve Kırım Türk- haftalık radyo yayınları da yapılmaktaydı.
leri ile yakın kültürel ilişkiler kurmuşlardır. Bu Gagavuz Türkleri edebiyatının sözlü ge-
kültürel yakınlaşma 1930'lu yıllara kadar uzan- lenekten yapılan derlemeler ve çağdaş yazar ve şa-
maktadır. Nikolay Arabacı bu yıllarda Gagavuz irlerin eserlerinden yapılan seçmelerle oluşturulan
Türkçesiyle yazdığı bazı şiirlerini Kırım'da çıkan ilk antolojisi Diyonis Tanasoglu'nun hazırladığı
bir gazetede yayımlamıştır. Bucaktan Seslar - Literatura Yazıları (Kişinev 1959)
Gagavuzların yazı dili hayatında Çakır'ın öl- adlı eserdir. Eser iki bölümden meydana gel-
düğü 1938 yılından 1957 yılına kadar bir boşluk ya- mektedir. Birinci bölümde halk edebiyatı tür-
şanmıştır. lerinden olan türküler, masallar, söleyişler, das-
Moldavya'nın Sovyetler Birliği'ne bağlandığı tannar örneklendirilmektedir. İkinci bölümdeki
yıllardan başlamak üzere Gagavuz aydınları bazı Bugünkü Yazılar'da ise Vani Çakır, Aleksey
kültürel haklar elde etmeye çalışmışlar, ancak Tukan, Filip Popaz, Kosti Filoglu, Nikolay Arabacı,
başta Moskova olmak üzere bütün yetkililer bu ta- Nikolay Tanasoglu gibi yazar ve şairlerin eser-
leplere karşı ilgisiz kalmışlardır. 1957 yılının ilk ay- lerinden örnekler verilmektedir.
larında Gagavuz kültür hayatında bazı ha- 16 Kasım 1957 yılında Moldavya SSC Baş-
reketlenmeler olur, 26 Nisan 1957'de SSCB Devlet bakanlığı çıkardığı bir kanunla Gagavuzların ana
Başkanı Kruşçev bir vesileyle Gagavuzlara bir kut- dilleriyle eğitim yapmasına izin verdi. Nikolay Ba-
lama telgrafı gönderir ve 27 Nisanda Diyonis Ta- boglu ve Diyonis Tanasoglu'nun hazırladığı Ga-
nasoğlu bu telgrafın Gagavuz Türkçesiyle ya- gauz Dili ders kitapları ilkokul 1., 2., 3. sınıflarında
yımlanması için Moldova Sosyaliste gazetesinin okutuldu, bu sınıflarda bütün dersler Gagavuz
yayıncısına verir. Böylece bu telgraf metni Rus krili Türkçesiyle verildi. 4.- 8. sınıflarda ise dersler Rusça
ile Gagavuz Türkçesine çevrilmiş olarak ya- olarak verilmekteydi, ancak bu sınıflarda Gagavuz
yımlanır ve Gagavuz alfabesinin ilk adımı da böy- Dili ve Edebiyatı dersleri okutulmaktaydı.
lece atılmış olur. 30 Temmuz 1957'de SSCB Mol- 1960 yılında Gagavuz Türkçesinin ve Ede-
davya SSC Yüksek Sovyeti'nin kararı ile Diyonis biyatının okullarda öğretilmesine ve Gagavuz
Tanasoglu ve L.A. Pokrovskaya'dan kurulu bir ko- Türkçesiyle yapılan sözlü ve yazılı yayına son ve-
misyonca Kiril esaslı bir Gagavuz alfabesi oluş- rildi. Bu yasak fiilen 10 yıl kadar sürdü, 1970'li yıl-
turuldu. Bu alfabeyle geliştirilen yazı dili, büyük larda Nikolay Baboglu'nun yönetiminde Komrat
ölçüde Merkez ağzına dayanmaktaydı. Ancak adlı Gagavuz Türkçesiyle bir gazete çıkmaya baş-
Güney ağzının bazı özellikleri de bu yazı diline ladı, ancak bu gazete de uzun ömürlü olmadı. Ga-
dahil edilmiştir. gavuz kültür hayatında görülen bu duraklama dö-
1958 yılında Nikolay Arabacı, Diyonis Ta- nemi, diğer pek çok Türk boy ve topluluğunda
nasoglu'na yazdığı bir mektupta 1947 yılından beri olduğu gibi durgunluk devri olarak ad-
verdikleri mücadelenin Gagavuzlar için bir alfabe landırılmaktadır .
düzenlenmesiyle çok önemli bir aşamaya ulaş- 1985 yılında Sovyet yönetim anlayışında
tığını, bu gelişmenin ardından Gagavuz kül- büyük bir değişikliğe yol açan açıklık politikası Ga-
türünün bütünüyle ortaya konulabileceğini ifâde gavuz Türklerinin kültür ve edebiyat faaliyetlerine
eder. de yeniden bir hareketlilik getirmiştir. 1986 yılında
1957-1960 yılları arasında Moldova Sosyaliste Moldavan Yazarlar Birliği Literatura şi Arta (Ede-
gazetesinde haftada bir Gagavuz Türkçesiyle bir biyat ve Sanat) gazetesinde Nikolay Baboglu ha-
sayfalık bir ilave çıkarıldı. Önce Diyonis Ta- zırladığı Gagavuz Türkçesiyle bir sayfa ya-
nasglu'nun sonra da îgnat Baboglu'nun yö- yımlanmaya başladı, Moldavya Yazarlar Birliği'nin
netiminde çıkan bu ilavede Nikolay Tanasoglu, Di- Gagavuz Edebiyatı Bölümü'nün yardımları ile dev-
yonis Tanasoglu, Dimitri Karaçoban, Nikolay let televizyonunda 1986 yılının Mart ayından iti-
Baboglu, Mina Kösâ, Vasiliy Duloglu, Filip Popaz, baren "Bucaan dalgasında" adıyla Nikolay Baboglu,
Aleksey Tukan, Saveli Ekonomov, Stepan Kuroglu Todur Zanet ve Olga Radova'nın yönetiminde bir
gibi pek çok yazar ve şairin eserleri yayımlandı. program hazırlandı ve radyoda Gagavuz Türk-

117 Güllü Gülmemedova, "Çağdaş Gagavuz Edebiyatı", (akt. S.Çağın), Kardaş Edebiyatlar, S.18, Nisan-Mayıs-Haziran 1989, s.21-23.
118 Olga Radova, "Gagavuz Edebiyatının Gelişmesi", Kardaş Edebiyatlar, S.41, Ekim-Kasım-Aralık 1997, s.18-22.
çesiyle programlar yapıldı. Todur Marinoglu'nun, Petr Moysa'nın Vasili Fi-
14 Ağustos 1988'de Sovetskaya Moldova ga- lioglu'nun şiirlerine yer verilmektedir. Annatmaklar
zetesi Ana Sözü adıyla 15 günde bir, Gagavuz bölümünde Stepan Bulgar'ın, İvan Topal'ın Ni-
Türkçesiyle hazırlanmış 4 sayfalık bir ilave ver- kolay Tufar'ın, Petr Gagauz Çebotar'ın hikâye,
meye başladı. Şair ve yazar Todur (Fedor) Zanet'in masal ve hatıra türü eserlerinden seçmeler bu-
yönetiminde çıkan bu gazete Gagavuzlar ve Azer- lunmaktadır. Bizim Umutlar'da ise Tudorka Ar-
baycan Türkleri arasında büyük yankılar uyan- naut, Vasili Duloglu, Mariya Kalçu, Valentina Ka-
dırdı. Gazetenin tirajı bir ara 80 bini buldu. ranfil, Andrey Koçanci, Dmitri Novak, Georgiy
Sovyetler'de baş gösteren açıklık ve yeniden ya- Taşoglu, Petr Yalanji gibi genç yazar ve şairlerin
pılanma politikalarının öncülüğünü yapan bu ga- eserlerinden örnekler yer almaktadır.
zete, kısa sürede bağımsız bir yayın organı hâline İlkyaz Türküsü'nde Gagavuz edebiyatı hak-
geldi ve yeni fikir ve edebiyat çalışmalarını yön- kında bazı değerlendirmelerin yapıldığı İvan
lendirdi. Bu gazetenin ilk sayılarında başlığının üs- Topal'a ait "Gagauzların Literaturası: Bakışlar hem
tünde "Bütün Dünneyin Proletarları birlesiniz Düşünmeklâr" adlı bir yazıya yer verilmiştir. Bu
yazmaktaydı. Nikolay Baboglu, 1991 Şubatında Es- yazıda, Gagavuz Edebiyatının Sovyet halkları ara-
kişehir'de yapılan Yunus Emre Sempozyumu'na sında en genci olduğu belirtilmekte ve bu ede-
katıldıktan sonra Yunus'un fikirlerinde etkilendi biyatın öncülerinin dilci ve etnograf D.Tanasoglu,
ve Baboglu'nun isteğiyle gazetenin başlığının al- G.Gaydarci, S.Kuroglu, Gagavuz halk müzesinin
tına "Sevelim Sevilelim" ibaresi kondu. 1991 Ağus- kurucusu D.Karaçoban, eğitimci N.Tanasoglu,
tosunda gaztenin 3. kuruluş yıldönümünde gelişen K.Kretsu, N.Arabacı, M.Kösâ ve N.Baboglu olduğu
milliyetçilik duygularının etkisiyle gazetenin baş bildirilmektedir. Şiir ve nesir türünde eserler veren
kısmına "Ana Sözü Oğuzluk Yaşasın" sözü yer- bu sanatçılar sayıldıktan sonra Çağdaş Gagavuz
leştirildi. Ana Sözü, Gagavuz yazar ve şairlerinin Edebiyatında bazı ilkler hakkında bilgiler ve-
şiir ve yazılarını yayımlamakla kalmadı ve Ga- rilmektedir. Sahnelenen ilk Gagavuz piyesinin,
gavuz Türklerinin her türlü talebini ve Türk Dün- Komrat Kültürevi sahnesinde oynanan D. Ta-
yasıyla ilgili fikirleri ve meseleleri de gündeme ge- nasoglu'nun yazdığı "Bucakta Yalın" olduğu ifâde
tirmekten geri durmadı. 1989 yılında yaşanan edilmektedir. Rusçadan N.A. Knlov'un "Masallar",
Bulgaristan Türklerinin göçünü, 19-20 Ocak Azer- Moldavancadan da İ. Kriyanga'nın "Biaz Arap"
baycan katliamını Gagavuzlara duyurdu ve ya- adlı eserlerinin K. Krentsu tarafından Gagavuz
pılan haksızlıklara açıkça tavır koydu. Gagavuz Türkçesine, Gagavuz Türkçesinden de D. Ka-
Türklerinin özerklik ve yeni haklar elde etme ça- raçoban'ın iki, M. Kösâ'nin bir eserinin Rusçaya
balarını dile getirdi. Son yıllarda Türkiye Türk- çevrildiği ve ilgiyle karşılandığı anlatılmaktadır. î.
çesinin ve Türkiye'deki yazar ve şairlerin ta- Topal, yerinde bir tespitle çağdaş Gagavuz yazar
nıtılması için bir çaba içine giren gazete yönetimi ve şairlerinin folklor ağırlıklı ve kaynağını büyük
Türk yazar ve şairlerinin eserlerinden örnekler ya- ölçüde mahallî kültürden alan eserler verdiklerini
yımlamaya ve "Türkçe Öğreniyoruz" adıyla bö- belirtmekte ve bazı aydın yazar ve şairlerde yeni
lümler vermeye başladılar. bir takım edebî arayışların baş gösterdiğini ifâde
Ana Sözü'nün bu güzel çaba ve faaliyetlerinin etmektedir.
gördüğü ilgi ve memnuniyet yeni gazete ve dergi İlkyaz Türküsü'nün yayıncısı S. Kuroglu,
çıkarma çalışmalarını hızlandırdı. Petr Yalanji'nin eserin giriş bölümüne yazdığı "Yıldızların ay-
yönetiminde Gagauz Sesi adlı gazete çıkmaya baş- dmnıında" başlıklı yazısında Gagavuz yazar ve şa-
ladı. Bu gazetede de Gagavuz yazar ve şairlerinin irlerini Gagavuz kültürünün üzerine doğan yıl-
eserlerinden örnekler sunulmaktadır. dızlara benzetmektedir. Şair ve yazarlar üzerinde
1989 yılına kadar eser veren Gagavuz yazar ve yaptığı değerlendirmelerde P. Gagauz Çebotar'm
şairlerinin eserlerinden yapılan seçmelerle Stepan sözünü, misafirini ürkütmekten korkan bir arkadaş
Kuroglu'nun hazırladığı İlkyaz Türküsü (Kişinev sesine benzetmektedir. S. Bulgar'ın yazdıklarının
1989) adlı antolojide Peetler (şiirler), Annatmaklar yolunu insanın yüreğinden, tabiatından, düşlerinden
(nesirler) ve Bizim Umutlar bölümleri yer al- ve düşüncelerinden; P. Moysa'nın şiirlerinin da-
maktadır. Peetler bölümünde Todur Zanet'in, marlarını halk türkülerinden, mânilerden ve kendi
yürek duygusundan aldığını belirtmektedir. Bu sözlerin ardından S. Bulgar Gagavuz kül-
V.Filoğlu'nu şiirlerinde alaca boyalı bir ömür sunan türü ve Türk Dünyasının kültür zenginliği hak-
zahmetçi, T. Zanet'i keskin gözlü bir söz avcısı, İ. kında şu önemli görüşleri ortaya koyar. "Türk
Topal'ı gelecek vaad eden bir kritikçi olarak de- dünnââsının kulturası - o bir gök kuşaa, gagauz
ğerlendirir. N. Tufar, M. Durbaylo, G. Genov ise kulturası onun bir rengi". Gagauz kültürünün bu
nesir tarzının ustalarıdır. zenginlik içinde ne ifâde ettiğini de yazarın şu söz-
"Bu "İlkyaz Türküsü" toplumun (antolojinin) lerinde görmek mümkündür. "Ne fenomen var ga-
yolu diildi kısa. Kimi avtorlar (yazarlar) Marinoglu gauz kulturasında? İki bin yıl dönümündâ Ev-
Todur, Bulgar Stepan, Topal İvan, Filioglu Vasiliy, ropada bütün dünââ üzünâ çıker bir türk-hristian
Gagauz-Çebotar Petr ilk yazılarını getirdilâr 1979 kulturası, angısı (bazısı) getirer kendisinnân çok
yılda, toplum hazırlandı 1982 yılda. Ama tipara türlü işlâr taa eski vakıflardan hem bu vakıdın ba-
(baskıya) yol açıldı sonda." diyen S.Kuroğlunun kışını büünkü dünââya. Geçip zamanın içinden
açıklamalarından anlaşıldığına göre 1979'da ça- bizim insan kurdu kendi avtonomiyasını (oto-
lışmaları başlayıp 1989'da bitirilmiş olan bu eserde nomisini). Sindi ilerdâ gagauz kulturasına açıler
D. Tanasoglu, N. Baboglu, M. Kösâ, D. Karaçoban büük perspektiva (perspektif) örümââ (yürümek
gibi çağdaş Gagavuz Edebiyatının pek çok yazar için) vakıtlan barabar."
ve şairinin eserlerine yer verilmemiştir. Sabaa Yıldızı, tıpkı Ana sözü'nün Kırlangıç
1993 yılının Mayıs ayında Moldavya Par- ilâvesi gibi bir de Güneşçik adıyla çocuk dergisi
lamentosu Gagavuzların Lâtin harflerine geç- ilâvesi çıkarmaktadır. Gagavuz aydınları dili ya-
mesine karar verdi. G. Gaydarci, D. Tanasoglu, E. şatmanın ve bir edebiyat zenginliği geliştirmenin
Koltsa'dan kurulu bir heyet, 1992 yılında Marmara çok erken yaşlarda başlaması gerektiğinin far-
Üniversitesi'nde Türk Dünyası aydınlarının ka- kındadırlar. Bu derginin ilk sayısının dış arka ka-
tılımıyla düzenlenen Milletlerarası Çağdaş Türk pağında Gagavuz çocuklarına şu duyuru ya-
Alfabeleri Sempozyumunda kararlaştırılan 33 harfli pılmaktadır. "Sevgili küçük okuyucular! "Güneşçik"
ortak Türk alfabesine uygun olarak Lâtin esaslı jurnalin redaktiyası (yayıncıları) danışer sizâ tek-
yeni Gagavuz alfabesini ve imlâsını hazırladı. liflân. Kim sever ana dilini hem yazer stih (mısra),
Buna göre şimdiki zaman eki kalın sıradan ke- annatma (hikâye), masal -yazın yaratmalarınızı
limelere geldiği zaman kullanılan a arası ünlü, e (eserlerinizi), annaşılsın, islââ (iyice), da yollayın
ile açık e, â ile, Rusça ödünç kelimelerde kullanılan Güneşçik redaktiyasına."
is arası ünsüz t ile gösterilecek, bazı Türk lehçe ve Sabaa Yıldızı, son dönem Gagavuz Ede-
şivelerinde ve başka dillerden alınan ödünç ke- biyatının en güçlü yayın organı olarak sayfalarında
limelerde bulunan Xx, Ww, Qq, Ğğ ünsüzleri sa- şiirlere, hikâyelere, ilmî ve kültürel yazılara, re-
dece bu dil, lehçe ve şivelerden geçen kelimelerde simlere, Gagavuzların yakın geçmişine ait fo-
kullanılacaktır. toğraflara ve Gagavuz Türkçesinin öğretimiyle il-
Gagavuzların Lâtin harflerini kabul et- gili bazı ders dokümanlarına yer vemektedir.
melerinden sonra Ana sözü ve Gagauz sesi adlı ga- Derginin 2.sayısı Mihail Çakır'a, 3.sayısı ise Dimitri
zeteler, yeni Gagavuz harfleri ile çıkmaya başladı. Karaçoban'a adanmıştır. Bu özel sayılarda söz ko-
Bu gazetelerle birlikte 1996 yılından itibaren Ste- nusu yazarların hayatı, eserleri ve Gagavuz kültür
pan Bulgar'ın yönetiminde Sabaa Yıldızı adıyla üç ve edebiyatına yaptıkları katkılar anlatılmaktadır.
aylık bir dergi daha çıktı. Bu dergi baskı kalitesi ve Çağdaş Gagavuz Türk Edebiyatı, tür ba-
zengin muhtevasıyla Gagavuz Edebiyatı ve kültür kımından şiir ağırlıklıdır. Gagavuz şairlerinin bazı
hayatı bakımından çok önemli bir adım olmuştur. eserleri değişik Türk lehçe ve şivelerine aktarılmış,
Derginin ilk sayısında Baş Redaktör Stepan Bulgar Gagavuz Türkçesiyle yazılmış bazı şiirler ise Rus
derginin çıkışını şöyle haber vermektedir: "Gagauz ve Moldavan dillerine çevrilmiştir. Gagavuz Ede-
dilindâ latın grafikasında ilk jurnal çıktı. Bakarak biyatında, başta Rus yazarı Tolstoy, Puşkin, Mak-
halkın istoriyasına (tarihine) biz anneerız, ani yeni sim Gorki ve Çehov ile Romen şairi Eminesku
jurnal iyi nişan (işaret) kulturamızda. Gazeta, jur- olmak üzere başka milletlerin yazar ve şairleri
nal, teatr (tiyatro) -bunnarlan çıker halk dünââ büyük ilgi görmektedir. Bu tür başka milletlerin
dillerinden çevrilmiş eserlerden örnekler okul ki-
taplarına girmiştir. Bucak adlı şiirinde Bucak'a "Paalı Bucak tarafım, /
Gagavuz şairleri, edebiyatı, özellikle de şiiri Canabine (cenaplarına) var lafım" diyerek seslenir.
içinde yaşadıkları topluma, tarihe, doğup bü Mina Kösâ de, Selam Sana, Topraam! şiirinde yine
yüdükleri yerlere, mahallî geleneklere ve sosyal Bucak'a seslenir ve "Severim ban Bucaa topraa, /
değerlere duydukları ilgi ve sevgiyi anlattıkları bir Ani kurar bana sofra / Uşaklıımdan geniş-geniş- /
vasıta olarak görmektedirler. Gagavuz şiiri, bir an Açan terli biterdi iş." mısraları ile vatanın insana
lamda yaşadığı her yerde kendini yalnız ve ku nimetler sunan, üzerine alın teri döktüğümüz yer
şatılmış hisseden Gagavuz insanının yüreğinin olduğunu bildirir.
yanık bir nağmesidir. Bu sebeple şiirlerde ciddi bir
sanat kaygısının veya çok özel bazı duygu ve ara Todur Zanet'in Ana Dilim şiirinde yer alan;
yışların bulunmadığı görülür. Şüphesiz bütün şa "Ana dilim çöşmâ, / Binnân yıl yaşeer erdâ. ...
irler gibi Gagavuz şairleri de sevgiyi bayrak yap Ana dilim sancımız- / Salt onunnan yaşaycez."
mış ve sevgiliye duydukları aşkı bütün güzelliği ile
dile getirmişlerdir. Ancak Gagavuz şairlerinin aşk mısraları, Gagavuzların ana dillerini geçmişi ge-
ve sevgi konulu şiirlerinde de bir burukluğun, bir leceğe bağlayan bir köprü olarak gördüklerini or-
başkalığın bulunduğu gözden kaçmıyor. Her şeyi taya koymaktadır. Valentina Karanfil adlı Gagavuz
sevdadan başlatan genç Gagavuz şairi Petri Ya- genç kızı Kendi Dilimda adlı şiirinde ana dili sev-
lanji'nin mısraları bunu çok açık olarak ortaya ko gisinin insan olmanın şartı olduğunu; "Kim azet-
yuyor: meer (hazzetmiyor) dilindân / O hiç diil insan"
Hepsi sevdadan çekeder: (başlar) mısraları ile anlatıyor.
Yaşamakta ilk gülmâk, Sovyetler Birliği dönemindeki geçmişteki her
Zorlukta bitki (son) yanmak, şeyi kötü ve Rusları hep büyük ve güçlü gösterme
Kısmetliktâ sevinmâk. çabaları, Gagavuz Türk Edebiyatına da belli öl-
çülerde yansımıştır. Mina Kösâ Zoor Vakıflarda adlı
Petri Moysa da sevgiyi yaşarken çektiği zor-
şiirinde "O zoor, boyar (burjuva) çirkin vakıdmda,
luğu şu mısralarda dışa vuruyor: / Açan durardı aaçlık yakada" mısraları ile geçmişi
Günü sanenm süündürcâm, açlığın yaşandığı bir karanlık devir olarak
Solarsam bir kerâ yalan, mahkûm ederken Haliz Kısmet adlı şiirinde yer
Ya da heptân kuduracam, alan "Kırkta Sovet kuvedi / Topraamızı kurtardı...
Olarsam sevgimâ pişman. Kahır-zorluk yok oldu, / Üreemizde gül açtı." mıs-
Gagavuz şiirinde sevgi, sadece sevgiliye du- raları ile Sovyetler Birliği'nin Moldavya'yı ilhak
yulan aşk değildir, ana sevgisi, ana dili sevgisi, aile edişini her türlü güzelliğin başlangıcı olarak de-
ocağına duyulan özlem, Bucak'a, Komrat'a, Be- ğerlendirir. Gavril Gaydarci de Kalmam Üüsüz adlı
şalma'ya, adım adım yurt topraklarına duyulan şiirinde; "Üç otuz kardaş tuterlar / Arka biri-
sevgi bütün güzelliği ile dile gelir. birinâ. / Rus ağasını sayerlar / En hatırlı erinâ." di-
Koçancı Andrey, Benim Anam adlı şiirinde yerek Sovyetler Birliği'nin Rus ağanın ardında saf
artık hayatta olmayan anasına duyduğu minnet ve tutan kardeşlerden meydana geldiğini bildirir.
sevgi duygularını anlatıyor: Çağdaş Gagavuz şairleri, şiirlerinde halk ede-
biyatının şekil özellikleri yanında motif ve ko-
Benim anam, paalı (değerli) anam, nularından da büyük ölçüde faydalanırlar. Petr
Te sindi oldu annamam. Gagauz Çebotar, Nastradinin Türküsü adlı eserinde
Sân ne için, ah, kaybeldin, (kayboldun) bir hoca fıkrasını şiirleştirir. Kerem adlı bir başka
Kendi ömrünü bizâ verdin. şiirinde "Kül olunca sevgidân yanmaa isteerim."
mısrasında, Kerem ile Aslı hikâyesinin sonunda
Pek çok Gagavuz şairi şiirlerine Gagavuz yer alan Kerem'in sevgisinden dolayı yanıp ölmesi
şehir, kasaba ve köylerinin adlarını vermektedirler. olayına telmihte bulunur ve Kerem'in adının ya-
Vasi Filioglu Benim Beşalmam adlı şiirinde "Günâ nına düştüğü bir dipnotta "Kerem-Türk folk-
diiştirmâm seni, / Benim Beşalmam" diyerek Be- lorundan bir olan, angısı ölmüş sevgidân" açık-
şalmayı güneşle değişmeyeceğini söyler. Aynı şair lamasını yapar.
Gagavuz şiirinde en çok kullanılan nazım bi- tığı seçmelerle meydana getirdiği Proza (1986) adlı
rimi dörtlüktür. Beyite, beşli altılı bentlere yer ve- nesir antolojisi ve aslında tarihçi olan, eserlerinde
ril di ğ i gi bi; serbe st na zı ma uy gun şi i rle r de g ö - de Gagavuz tarihine geniş y er ay ıran Stepan Bul-
rülür. Müstezata ve serbest müstezata benzer gar'ın Canavar Yortulan (1990) adlı eseri Gagavuz
uzunlu kısalı mısralarla yazılan şiirlerle y eni bazı ne sir e d eb iy atın ı n s o n d ö ne m d e ul a ştı ğı se viy ey i
şe k i l a r a y ı şl a r ı n a g i r i l m e k t e d i r . K a f i y e v e r e d i f ortaya koyar. Sabaa Yıldızı dergisinin ilk üç sa-
şiire ses zenginliği sağlayan ahenk unusurları ola- y ısında y er alan (Kaldırılmışın y azıları) açık-
rak görülmek te ve y ay gın olarak kullan ılmaktadır. la ma sıy la y ay ıml a na n hi k â y el e r d e b u hi kây e t ü -
Şiirde her hangi bir vezin kay gısı y oktur. Ancak rünün örnekleri olarak dikkati çekmektedir.
mısra uzunluklarının biri birine y akın olduğu söy - Gagavuz Edebiy atında pek çok ilke imz a atan
lenebilir. Diyonis Tanasoglu, Gagavuz tiyatrosunun da ön-
Çağdaş Gagavuz Edebiyatında nesir tarzı, cülüğünü y apmaktadır. Yazarın sahnelenen ilk Ga-
şiire göre fazla gelişmemiştir. Düz y azıyla verilen gavuz piyesi olan Bucakta Yalın (1974) dışında bir de
eserlerin içinde en gelişmiş olanı annatmaklar a dı Oğlanın Sevdası (1981) adlı piyesi bulunmaktadır.
verilen hikâye türüdür. Gagavuz hikâyelerinin Çağdaş Gagavuz Türk Edebiyatı, kırk yıllık
büyük çoğunluğunda çocukluk ve gençlik bir geçmişe sahiptir. Bu süre içinde Gagavuz y azar
hâtıraları ve sıradan Gagavuz insanının günlük ha- ve şairleri 30 civarında kitap çıkarmış ve üçü geniş
yatından çarpıcı sahneler verilir. Gelenekler, ko- ça plı geri kalanları mahallî se viy ede ol mak üze r e
nusunu Gagavuz folklorundan alan efsane, masal bazı dergiler y ay ımlamışlardır. Bu eserlerin Ga
ve f ı kr alar, bu tür eserlerde görülen di ğe r k o - ga v uz mil lî va rlı ğ ı nd a ki et kil eri e de bî kıy metl er i
nulardır. Gagavuz Edebiyatının tek romanı Di- ile ölçülemeyecek kadar büyüktür. Gagavuz
yonis Tanasoglu'nun Uzun Kervan (Kişinev 1985) Yeri'nde yaşayan 200 bin Gagavuz, Mihail Çakır'm
adlı eseridir. Bu eser bir Gagavuz (Oğuz) tarihidir. 20. y üzy ılı n b a şla n n da a çtı ğı y ol d a n ile rley er e k
Y a z a r , r o m a n ü sl u b u i ç i n d e G a g a v u z l a n n t a r i h î he m di ğe r ü l ke ve bö l gel e r de y aşay an G a ga v uz la r
macerasını verir. Bu sebeple öğreticiliği ön plana için, hem de kendi çocukları için bir yazı dili ve
alı r v e e ser z a ma n za ma n bi r de r s kit abı h a v a sı n a edebiy at anlayışı ortay a koy dular. Değişen şartla r
girer. Bütün bunlara rağmen ilk Gagavuz romanı ve gelişen imkânlarla Gagavuz Türk Edebiy atının
bu y azı dili ve kültür varlığı ile bir romanın y a- ge lec e kte ç o k d a ha iy i b i r y er de ola cağı na şü p h e
zılabileceğini ortaya koyması bakımından Ga- y ok. Çünkü Gagavuzlar, sadece ana dillerine y as
gavuz Edebiyatında önemli bir merhale teşkil eder. lanarak ay akta kalabilmey i başarabilmiş Türkç e
Dimitri Karaçoban'ın Alçak Saçak Altında ve Ta- k o n u ş m a n ı n v e y a z m a n ı n k ı y me t i n i ç o k i y i b i l e n
mannık adlı hikây eleri ve diğer nesirlerinden y ap- örnek bir Türk topluluğudur.

You might also like