You are on page 1of 375

DİL NEDİR?

 İletişim aracıdır.
DİL NİÇİN DOĞMUŞTUR?
 Duygu ,düşünce ve isteklerimizi
paylaşmak , ihtiyaçlarımızı karşılamak
için doğmuştur.

* Dil bir ihtiyaçtan doğmuştur.


DİL NASIL DOĞMUŞ OLABİLİR?
• *Tabiaattaki sesleri taklit ederek ederek insanlar
konuşmaya başlamış olabilirler.Hayvanların ve doğadaki
diğer seslerin taklit edilmesi.şırış şırıl, tak tak gibi.
( Yansıma teorisi)
• *Beden dilini kullanarak (jest ve mimikler) ilk iletişim
kurulmaya başlamış olabilir.(Psikolojik Teori)
• *Birlikte iş yaparken çıkarılan seslerin sistemli hale
getirilmesi, kullanılan araç ve gereçlere karşılıklar
bulunması şeklinde konuşma başlamış olabilir.
• (İş Teorisi)
 *Olaylar ve durumlar karşısında çıkarılan sesler ilk kez
konuşmayı başlatmış olabilir.Korkma,
sevinme,heyecanlanma…(Ünlem teorisi)
 * Ayın hareketlerini izleyen insanların ayın farklı
evrelerindeki aldığı şekilleri dudak hareketlerine
yansıtmalarıyla konuşma başlamış olabilir.( Ay teorisi)
 *İnsanlar konuşabilme yetenekleri ile yaratılmışlardır.Bu
yeteneklerini geliştirerek konuşmuşlardır.(Doğuştan
Gelen Yeti teorisi)
NEDEN ÇOK SAYIDA DİL VARDIR?

 İnsanların beyin fonksiyonları aynı şekilde işlemesine


rağmen evreni algılama ve adlandırmaları farklı farklı
olmuştur.
 Taş=seng=stone

 Çiçek=flower=blume

 *Dil insan aklının bir ürünüdür.


(Bilinçli,iradîdir)
İNSAN DIŞINDAKİ VARLIKLAR İLETİŞİM
KURARLAR MI ?

• Canlılar kendi aralarında veya diğer canlılarla


ses,koku,salgı,hareket gibi yollarla iletişim kurmaktadırlar.
Arılar dans ederek, köpekler havlayarak, bukalemun renk
değiştirerek…anlaşabiliyorlar.Ancak bu iletişim değişen,
gelişen farklılaşan bir özellik taşımaz , iç güdüseldir.
 DİLİN TANIMI
 Dil en basit tanımı ile bir haberleşme aracıdır. Canlıların
bir arada bulunabilmeleri ortak bir haberleşme ve
anlaşma aracının varlığı ile mümkündür. Bu nedenle
insanlar duygularını, düşüncelerini, hissettiklerini,
isteklerini aktarabilmek için dili geliştirmişlerdir.
İnsanlar dışındaki diğer varlıklar da kendilerine özgü
yollarla( ses, koku, hareket, dokunma...)
anlaşabilmektedirler.
 İnsanlar arasındaki ilişkilerde kullanılan jestler,
mimikler, semboller, renklere yüklenen anlamlar
aracılığı ile de anlaşılabilmektedir. Ancak bunlar bütün
duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeye yeterli olmayan
basit iletişim araçlarıdır.
 Dili bütün yönleri ile kapsayacak geniş bir tanımlamayı
şu şekilde yapabiliriz:
 “Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir
vasıta, kendine özgü yasaları
 olan ve bu çerçevede gelişen canlı bir varlık, temeli
bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar
sistemi, toplumun bütün özelliklerini yansıtan
seslerden örülü sosyal bir kurumdur.”(1)
 2. DİLİN NİTELİKLERİ:

 a. TABİİ VASITA : Dil kendiliğinden oluşmuş bir


varlıktır. Binlerce yıllık oluşum süreci içersinde her dil
kendine özgü bir yapı ve kurallar düzeni meydana
getirmiştir. Bu nedenle sonradan yapılan herhangi bir
araca benzemez.

 Dile yapılacak her türlü girişim onun yasalarına ve
tabiatına uygun olmalıdır.
 Örnek:

 Türkçenin cümle yapısı;

 Özne + Tümleçler + Nesne + Yüklem düzenindedir.


Bu yapıya aykırı bir cümle yapısı oluşturmak Türkçenin
mantığına ters düşeceğinden anlaşılmaz olacaktır
 “Gideceğim Ankara’ya bugün ben.” Cümle yapısı çok
sıklıkla kullandığımız bir cümle kalıbı değildir.
 Bir dile kelime kazandırmak, onu zenginleştirmek, ifade
gücünü arttırmak yine dilin bu güne kadar geliştirmiş
olduğu doğal kuralları çerçevesinde olmalıdır. Aksi halde
dil buna karşı koyacaktır. Çünkü dil tabii bir vasıtadır.
 
 b. CANLI BİR VARLIK : Dil günün ihtiyaçlarına ,
toplumun sosyal ve kültürel özelliklerine göre sürekli
gelişip, değişebilen bir varlıktır. Bu nedenle dil,
kalıplaşmış durgun, değişmez bir yapıya sahip değildir.
Bu noktada ünlü dil bilimcisi Wilhelm Von Humbold
“Dil bir eser değil, enerjidir.” der.
 Dillerin tarihsel yapılarını incelediğimiz zaman,
birbirinden farklı bazı dönemler ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, Anadolu Türkçe’sinin Selçuklular, Osmanlı,
Tanzimat, Sevet-i Fünun , Milli Edebiyat ve Cumhuriyet
dönemlerindeki dilin farklılaşması dilin canlılığının birer
kanıtlarıdır.
 Dillerde zaman içersinde ses, kelime yapısı, anlam
bilgisi bakımından değişimler yaşayabiliriz. Bu da dilin
canlı olduğunun kanıtlarıdır.
 körk > körklü = güzel, güzellik
 muallim = öğretmen
 tayyare = uçak
 ölteçi = ölecek
 göriser = görecek
 tütün(duman)= bitki adı
 genç (çocuk) = delikanlı
 tengri = Tanrı
c. GİZLİ ANTLAŞMALAR SİSTEMİ:
 Dil toplumla vardır. Kişiler arasında anlaşma aracı
olması, oluşma şartları bakımından toplumun eseridir.
Kelimeler, kelime dizileri ve kuralların oluşması,
kullanılması ve yaşatılması bakımından toplumun
bireyleri arasında temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış
gizli bir antlaşma vardır. Örneğin taş dediğimiz zaman
Türkçe konuşan bütün insanların zihninde aynı nesnenin
canlanması gibi.Cümle yapısının aynı şekilde
kullanılması ve anlaşılması gibi.
d. SOSYAL BİR KURUM:
 

 Dilde geçerli olan kurallar ve kanunlar, onun sosyal bir


varlık olduğunun tanıklarıdır. Çünkü dil, o toplumun
kendi dil anlayışının, ortaya koyduğu ortak formüllerdir.
 Dil toplumdan topluma değişiklik gösterir. Her
toplumun evreni algılayış biçimi farklı ses kalıpları ve
cümle yapıları içinde ifade etmiştir.
 

 Örnek: taş > seng- hacer- stone


çiçek> flower- blume
birader- brother- brüder
 Toplumların yaşayış biçimleri, kültürel yapıları,
ekonomik durumları dilde bir şekilde ifadesini
bulmuştur.
 Örnek: Türkçe’de bir tek deve tüyü rengi kelimesi
varken Arapça’da bu rengi ve ton farklarını belirten
yüze yakın kelime vardır. Bolivya’da yaşayan Aymara
Kızılderililerinin dilinde patates çeşitlerini anlatmak için
200 kelime vardır.
 Görülüyor ki diller toplumların duygu, düşünce ve
hayat tarzlarına , sosyal durumlarına , oturdukları yere,
iklim şartlarına, tarihteki geçmişlerine göre şekil ve
işleyiş bakımından birbirinden ayrı biçimlenmeye
uğramışlardır. Bu nedenle dil sosyal bir kurumdur.
 
DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
• Kültür bir toplumun yaşama biçimidir. Millet varlığında sosyal akrabalık bağını
kuran ve toplum bilincini oluşturan ortak değerlerin hepsi kültürdür.
• Toplumların hayata bakışları farklıdır. Bu nedenle farklı kültürler oluşmuştur.
• Mimari, kullanılan araç ve gereçler, eşyalar, giyim kuşam tarzları, beslenme
şekilleri gibi toplumu maddi yönden şekillendiren unsurlar maddi kültürü; dil,
tarih, sanat, gelenek, görenek, ahlak, hukuk anlayışı gibi yaşayışın manevi
yönünü düzenleyenler de manevi kültürü oluştururlar.
• Bir toplumun sözlü ve yazılı bütün kültür değerleri dille aktarıldığı için, dil
sosyal yapının ve kültürün yansıtıcısı durumundadır.
• Bir şair, bir yazar duygu ve düşüncelerini ancak dil aracılığı ile topluma
aktarabilir. Türk milletinin binlerce yıllık yaşantısı, ortak değerleri
atasözlerinde, deyimlerde, destanlarda, şiirlerde, romanlarda, hikayelerde...
ebedileşmiştir.
• Dil, kültürün yapıcısı, gelecek kuşaklara aktarıcısıdır. Kültürün bütün
unsurlarını dil ürünlerinin içerisinde bulmak mümkündür. Bu nedenle dil
kültürün temel taşıdır.
•  
DİLİN MİLLET VARLIĞI İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
 

• Millet kendine özgü değerlerle şekillenmiş bir toplum türüdür. Dil, bir milletin
evreni kendisine göre adlandırmasıdır. Bu nedenle milleti oluşturan bütün
maddi ve manevi nitelikler dilde ifadesini bulmuştur. Dolayısı ile dil topluma
biçim veren bir sistemdir.
• Wilhelm von Hombolt “ İnsanlar bu dünyada ana dillerinin dünyayı kendine
sunduğu biçimde yaşamaktadır.” der. Bu nedenle bir milletin bilimde, sanatta
gelişmesi de dile bağlıdır. Dilin sağladığı imkanlar ölçüsünde gelişme
yaşanabilir. İfade gücü yüksek bir dil bir milletin evreni daha iyi anlamasına ve
anlatmasına imkan tanır.
• Bir toplumun oluşturduğu dil ürünlerini incelediğimiz zaman göreceğiz ki
orada bir milletin ruhu somutlaşmıştır. Dolayısı ile milleti oluşturan bireyleri
aynı duygu ve heyecan etrafında birleştirmek, millet olma bilincini
kazandırabilmek dil ile mümkündür. Dil milletin kimliğidir, kişiliğidir. Bu
noktada Atatürk şöyle der: “ Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkı Türk
milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için
kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde
ahlakının, an’anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası, bugün kendi
milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk
dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
• Görülüyor ki dil milli birliğin ve beraberliğin
sağlanmasında birleştirici bir rol oynamaktadır. Dilin
varlığı milletin de varlığı demektir.
• Köroğlu Destanı’nda yiğitliğin ve kahramanlığın doğa
öğeleriyle birleştirilerek verildiğini görürüz.
•  
•  
• Koçak akan sular gibi
• Çağlar gümbür gümbür gümbürdenir.
• Eğri kılıcı beline
• Bağlar, gümbür gümbür gümbürdenir.
• Türk milletinin tasavvuf anlayışı, felsefi yaklaşımı Yunus
Emre’nin mısralarında Türkçe’nin söyleyiş üstünlüğü ile
şöyle somutlaşmıştır.
•  
• Haber eylen aşıklara, ışka gönül veren benem,
• Işk bahrısı olubanı, denizlere dalan benem,
• Benim, canım uyanukdur, dost yüzine bakan benem,
• Hem denize karışmağa, ırmak olup akan benem.
• Hayatı ve sosyal yapıyı bir sanat süzgecinden geçirerek Lale
Devrinin güzel ve güzellik anlayışını, zarafetini mısralarda
nasıl ebedileştirdiğini görürüz.
•  
• Haddeden geçmiş nezaket yal ü bal olmuş sana
• Buy-ı gül takdir olunmuş ruhsar-ı al olmuş sana
•  
• (Nezaket haddeden geçirilerek sana boy pos olmuş, gül
kokusu süzülerek sana al yanak olmuş)
•  
•  
DİL VE KÜLTÜR

Ziya Gökalp, dili kültürün, temel unsuru, sayar. O. bu görüşünde


haklıdır. Zira dil, duygu ve düşüncenin adeta kabıdır. Bir milletin
bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür
ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesle aktarılır. Yazı, dilin
sesini kaybeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz
ile de bir millet arasına yayılır.

Dil kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü,
yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde,
sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, dil tarlasını eker, biçer.
Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının sebebi. günlük hayata çok
yakın olmasıdır.
 Aslında dili yaratan hayat, daha doğrusu sosyal hayattır. Anne çocuğuna
bir oyuncak verir: "Bak sana otomobil getirdim" der. Böylece çocuk,
oyuncak otomobil ile beraber "otomobil” kelimesini öğrenir. Fakat dil her
zaman böyle bir eşya gösterilerek öğrenilmez. Bebek etrafinda mânâsını
anlamadığı birtakım sesler duyar. Zamanla onların bir şeye tekabül ettiğim
öğrenir.

Dil deyince, konuşulan ve yazılan bütün kelime ve cümleleri anlamak


lazımdır. Halk günlük hayatında kelimeleri menşelerine göre ayırmaz. Onu
ilgilendiren, kelimelerin mânâsı, işe yaramasıdır. Bir bakkal dükkanında on
dakika oturup halkı dinleyerek hangi kelimeleri kullandığını tesbit
edebilirsiniz.
 İlle Öztürkçe yazılmamış, "normal", "tabii" yazılı bir
mahsulde, bir gazete veya kitapta da bu işi yapabilirsiniz.
"Normal" ve "tabii" konuşan halk gibi, "normal" ve
"tabii" yazan bir yazar da kelimelerin menşeine değil,
mânâsına. nüansına ve işe yararlılığına önem verir.
 Konuşma veya yazı dilinde kelimeleri, Türkçe, yabancı diye
ayırmak "normal" veya "tabii" konuşma ve yazmaya aykırı bir
davranıştır. Bu yazma tutumu kırıtgan kadınların hal ve tavrında
olduğu gibi derhal fark edersiniz. Böyle yapanlar dikkatlerini
bahsedecekleri şeye verecekleri yerde belli kelimelere verirler.
Onlar için önemli olan eşya, duygu ve düşünce değil, öztürkçe
kelimelerdir. Bir yazarı değerlendirirken, fikirlerine değil, kullandığı
kelimelere bakarlar. Onlara göre öztürkçe kelime kullananlar iyi,
kullanmayanlar kötüdür. Bu ölçüyü öztürkçeden önce yazılmış
eserlere tatbik ederseniz, hepsi kötüdür. Fuzulî, Baki, Nedim, Şeyh
Galib, Fikret, Akif, hatta Yahya Kemal, Reşat Nuri bile...
 Böyle bir davranış tarzının ne kadar barbarca olduğunu buna göre
ölçebilirsiniz.
 Her millet dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur.
Bu esnada o, çıkan bir nehir gibi. içinden geçtiği her
topraktan bazı unsurları alır. Her medeni milletin
konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden
alınma kelime ve deyimlerle doludur. Bu bakımdan her
milletin dili. o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihin
adeta özetidir. Dile bu gözle bakılırsa mânâ kazanır.
 Batılı dil alimleri, filologlar ı/azılı veya sözlü kültür eserlerim incelerken arkeolog
gibi hareket ederler. Bir nevi "dil arkeolojisi" yaparlar. İlkin inceledikleri metnin
tarihini tesbite çalışırlar. Zira, her metin dil tarihinin bir kesitini verir. O kesitte, o
anda bulunan ve o ana kadar dile girmiş olan her kelimenin, yerli, yabancı
ayırmaksızın yazılışı, söylenişi,mânâsı dikkatle tesbit edilir. Zira en küçük bir işaret,
bir ses değişmesi, o kelime hatta bütün metnin mânâsını değiştirebilir. Eğer Sümerce
bir metinde Tanrı ve at kelimeleri Türkçe Tanrı ve at mânâlarına geliyorsa, bu, bütün
insanlık tarihine yeni bir gözle bakmayı gerektirir. Bundan dolayı dil âlimleri,
filologlar eski metinleri incelerken kılı kırk yararlar. Kelimelerin menşeleri onları dil
ve kültür tarihi bakımından ilgilendirir. Göktürk harfleriyle yazılmış bir mezar taşında
görülen Çince, Hintçe bir kelime, dil ve kültür tarihi bakımından önemli bir mana
taşır. Türklere ait eski metinlerde sade Türkçe kelimelere önem vererek, yabancıları
bir kenara atmak hem kültür kavramına, hem de ilmi düşünceye aykırıdır. Dili bir
milletin medeniyet tarihinin aynası olarak inceleyenler, onda pek çok şey görürler.
 Dil île tarih ve kültür arasındaki münasebeti bilen bir
kimse, dili tek başına almaz. Zira dilde her kelimenin
yazılış, ses, şekil ve manasını tayin eden, tarih ve
kültürdür. Yunus Emre'nin şiirlerinin dilini. yazıldığı
devir ve çevreden ayn ele alamazsınız. Zira o ağacın
kökleri gelenek ile beraber, yetiştiği topraklara sımsıkı
bağlıdır. Bu da gösterir ki, filolog sadece dilci değil,
geniş kültürlü, kafası dil gibi hayatın bütün imkânlarına
açık bir insan olmalıdır.
 Kültür eserleri, dilin belli bir yer ve anda donmuş
şekilleridir. Bu bakımdan onların abidelerden farkları
yoktur. Kütüphaneler dil abidelerini toplayan müzelerdir.
Dil, bir kap olduğuna göre onlara "duygu, düşünce, hayal
müzeleri" demek gerekir. Biz eskiden yaşamış insanların
hayat tecrübelerini, inanç ve değerlerini bu eserlerden
öğreniriz. Aslında dili hem şekil, hem muhtevasıyla
inceleyen filolojinin gayesi, insan kültürünü tanımaktır.
Fakat bu görüşe ancak dil ile kültür arasındaki bağlantıyı
görenler ulaşabilirler.
MEHMET KAPLAN
DİLLER

• 1. DİL TÜRLERİ :

• a. ANA DİL :
• Aileden ,yakın çevreden ve toplumun genelinden öğrenilen,
bilinç altımızı etkileyerek toplumla en güçlü bağlarımızı
oluşturan dildir. Evreni ana dilimizin mantığı ile anlar ve
anlatırız. Onunla görür, düşünür ve ifade ederiz.

 ANADİLİ
 Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana,
Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime.
Sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır,
Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime.
 Faruk Nafiz Çamlıbel /Han Duvarları
•  
• b. MADDE DİLİ:
• Seslerden örülü anlaşma aracımız olan dilin
dışındaki basit iletişim araçlarıdır. Jestler,
mimikler, renkler, semboller, çiçekler,
duman, kilim desenleri, oyalar, mimari
üslup, giyim tarzları, mezar taşlarındaki
semboller...
• c. KONUŞMA DİLİ:
• Günlük hayatımızın her bölümünde yaptığımız sözlü
anlatımlardaki dildir. Bu dil içinde bulunulan sosyal
çerçeveye, bölgeye göre farklılıklar gösterir. Bu değişiklikler
kelimeleri söyleyiş ile bazı ses ve şekil ayrılıkları etrafında
toplanır. Bu ayrılıklar lehçe, şive ve ağzı oluşturur.
•  
• 1.LEHÇE:
• Bir dilin belgelerle takip edilemeyen en eski dönemde ayrılan
kollarıdır. Bu kollar arasında ses yapısı, şekil yapısı ve kelime
hazinesi bakımından ayrılıklar vardır. Çuvaşça- Yakutça
Türkçe’nin lehçeleridir. Bu lehçeler Ana Türkçe’den 8.yy.dan
önce ayrılmaya başlamıştır.
•  
•  
• YAKUT TÜRKÇESİNE ÖRNEK:
•  
• “Saha sire bert kien doydu. Mana elbeh ayuurdar, hayalar, ulahan
örüster, ebleh ürehter, küöller, ballar.
•  
• ( Saha (Yakut) ülkesi, çok geniş ülke. Orada birçok ormanlar, dağlar,
büyük ırmaklar, birçok sular ve göller var.)
•  
• Türkiye Türkçesi Çuvaş Türkçesi

• yıl cal
• yaz sır
• yılan di’lom
• buz par
•  
• Türkiye Türkçesi Yakut Türkçesi
•  
• kamçı kımnı
• anne ine
• ayak atah
• Balık baştan kokar Bil balık bahıttan sıyıtar
•  
2. ŞİVE:

 Bir dilin belgelerle takip edilebilen alt kollarıdır. Şiveler


arasında ses, şekil bilgisi ve kelime hazinesi bakımından
farklılıklar vardır. Ancak bu farklılıklar lehçeler
arasındaki boyutta değildir. Çok geniş coğrafyaya
yayılmış olan Türkçenin başlıca şiveleri Türkiye
Türkçesi, Kazak, Kırgız, Özbek, Azeri, Altay
Türkçeleridir.
• AZERİ TÜRKÇESİ:
• VETENİN NİDASI
•  
• Besdir, yeter artıg, dur, oğul, dur daha yatma,
• Nâmûsû, heyânı ebedî uyxuya satma.
•  
• ( Tamamdır, yeter artık, dur, oğul; artık yatma.
• Nâmûs ve heyayı, ebedî uykuya satma.)
•  
• Ey sevgili övlad, ayıl Allah’ı seversen,
• Gün doğdu, hamı durdu, yatan birce özünsen.

• ( Ey sevgili evlet Allah’ı seversen uyan,
• Gün doğdu, herkes kalktı, uyuyan yalnızca sensin)
•  
• Yoldaşlarına, sil gözünü yaxşı bax, oğlum.
Onlar yetib isteklerine, sen uzag oğlum.
•  
• (Oğlum; sil gözünü, yoldaşlarına iyi bak.
• Onlar isteklerine kavuştular, sen uzak kaldın.)
•  
• Başdan papağın, ya başını gaptıracakdır,
• Ol yol geden âdem ki, yol üste yatacagdır.
•  
• ( Yürümesi gereken yolda yatan insan, ya şapkasını, ya da
başını kaptırır.)

Mehemmed Hadi
•  

• ÖZBEK TÜRKÇESİ
•  
• Bu bağlärdän bizlär ötdik
• Bizim izdän kimlär ötär?!
• Bu yillärdä bizlär, yetdik,
• Väfa fäläk, kimlär yetär?!
•  
• Ey adämzad, galbindägi
• Çämänlärnin halin sorä!
• Ağiz açdin, magsäd uçun
• Sözlärinnin balin sorä!
•  
• Ädil tagga süyängänlär (2)
• Odlärdögi taşlar neçün?!
• Egilmäsä Hagga boynin
• Gurur neçün, başlär neçün?!
•  
•  
• 1- ötdik: geçdik
• 2- Dayananlar (Süyängänlär)
• 3- Yaş käsä: Genç yaşlı
• 4- fagat mehr : Yalnız sevgi
•  
• TÜRKMEN TÜRKÇESİ
•  
• Sen menin gözlermin ağı-garası,
• (Sen benim gözlerimin akı karası)
• Sen menin sözlermin şadı, seresi,
• (Sen benim gözlerimin şadı, güzeli)
• Öynüzin dulunda keşde keşdelyän,
• ( Evimin köşesinde nakış işliyorsun)
• Munda yarın seni geler göresi!
• ( O zaman yarinin seni geliyor göresi.)
• Diydin:-Penakörim, dağlan deresi,
• ( Dedin: Koruyucum, dağların deresi,)
• Öyden çıksam, biter kalbın yarası,
• ( Evden çıksam, biter kalbinin yarası,)
• Sensin menin ovazımı eşden yar
• ( Sensin benim avazımı duyan yar)
• Yüregmin öçmecek parlak çırası!
• ( Yüreğimin sönmeyecek parlak çırası.)

• Saparmırat ÖVEZBERDİ
• KIRGIZ TÜRKÇESİ
•  
• Kıştın kıska künündö toonnun kündgöy beteri az ubakka
cılımta tartıp, naristenin tınoosunday ülpül memirey tüştü ele,
köp uzabay kün ırayı kayra buzuldu, kapiletten özgördü-
möngüdön ızğar urup, ayuuday cılgan erte küügüm kaktu-
kolottu meltkalt toltura colop kelattı, özü menen koşo altündö
tüşör közgö körünbögön boz munarık ayazın kelattı.
•  

Cengiz
AYTMATOV

• KADER AĞI (KIYAMAT)
•  
• Kısa bir kış gününde, dağın güneşe bakan yamaçları,
kısa bir süre için ısınıp, bir bebeğin nefesi kadar
yumuşak bir sükunet içine girmişti. Fazla uzamadan
havanın bu çehresi aniden değişerek bozuldu. Buzlu
dağdan esen rüzgarla birlikte, ağır ağır kımıldayan erken
alaca karanlık köşe-bucağı dalga dalga doldurarak
kendiyle birlikte o gecede düşecek göze görünmeyen
boz bulanık ayazını alıp getirdi.
TÜRK ŞİVELERİNDE KULLANILAN BAZI
ATASÖZLERİNDEN ÖRNEKLER

• Türkiye Türkçesi : Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla


• Kırım : Kızım sanga aytaman, kelinim sen dingle
• Azerbaycan : Gızım sana déyirem, gelinim sen eşit
• Türkmen : Gızım sanga aydayıng, genlim sen düş
• Karaçay : Kızım sana aytem, kelinim sen éşit
• Balkanlar : Kızım sanga aytam kelinim sen éşit
• Kumuk : Gelinim saga aytaman, kızım sen tıngna
• Tatar : Kızım sınga eytem, kilinim sin tıngla
• Başkırt : Kızım hinge eytem kilném hin tıngda
• Kazak : Kelinim sağan aytam, kızım sen tıngta
• Karakalpak : Kızım sagan aytaman
• Kırgız : Keregim saga aytam, kelinim sen uk
• Özbek : Kızim senga aytaman, kelinim sen éşit
• Yeni Uygurca : Kızım sanga aytay, kilınım sen tıngla
•  
•  
•  
•  
• 3. AĞIZ : Aynı dili konuşan bir ülkenin bölgeden bölgeye,
şehirden şehre değişebilen konuşma şekilleridir. Ağızlar
arsında ses ve söyleyiş bakımından farklılıklar vardır. Türkiye
Türkçesinin Manisa ağzı, Muğla ağzı, Isparta ağzı, Karadeniz
ağzı gibi.
• Konuşma dili; günlük hayatımızda konuşurken kullandığımız
dildir. Bu dilin özelliği, sadece konuşulan dil olarak kalmış ve
bir kültür dili haline dönüşememiş olmasıdır. Diğer yandan
yazı dilini besleyen en önemli kaynak da sözlü kültür ve
konuşma dilidir.
• Geliyorum kelimesi çeşitli ağızlarda farklı şekillerde söylenir: geliyorun,
geliyorurun, geliyörün, geliyon, geliyem, geliyetırın...
•  
• getmom, gelmom, sengent(Senirkent)
• baba >buba>bube ağaç> ageç> ayeç
• “ Hada beş goş du ge!” :( Hadi ablacığım koş da gel.)
• “ Höralen yımırta gaynatıbbatırı.Gömebbamın?”: ( Hörü halan yumurta
kaynatıyor görmüyor musun?)
• “ Nenecen galan çogeçdi oturubuz”:( Ne yaparsın artık kuytuda
oturuyoruz.)
• “Efem e’mi debba”: ( Ağabeyim yapma diyor.)
• “Beni bi gavi yap! Akıdeşimi gazoz”: (Bana bir kahve yap arkadaşıma
gazoz.)
• Otazköy /Acıpayam/ Denizli
•  
•  
•  
D) YAZI DİLİ

• Tümüyle yazıda kullanılan dildir. Bir dilin yazı dili o dilin en


gelişmiş olarak kabul edilen bir ağzına göre yapılır. Türkiye
Türkçe’sinin yazı dili İstanbul ağzına göre oluşturulmuştur. Bir
ülkede çeşitli konuşma dilleri bulunduğu halde bir tek yazı dili
vardır. Yazı dili kurallara sıkı sıkıya bağlıdır. Dilde farklılaşmayı
önleyerek birlik ve beraberliğin sağlanmasına yardımcı olur.
• Belli bir kültür seviyesine ulaşabilmiş, medeniyet kurabilmiş ve
ortak bir edebiyat geleneği oluşturabilmiş milletlerin yazı dili
bulunmaktadır. Bu nedenle de yazı dilinin geliştirilmesi kültür ile
uğraşan aydınların (bilim adamları, şair ve yazarlar gibi) yardımı ile
gerçekleşmektedir. Yazı diline devlet dili, kültür dili, edebiyat dili
gibi adlar da verilir.
• Yazı dili; yazı, düşünülenlerin dil aracılığı ile anlatım ve
bildirişiminde yararlanılan çizgilerden oluşan sistemli ve uyumlu
yapma işaretlerdir, konuşmanın maddi kalıplara dökülmüş biçimidir.
• Yazının bulunup kullanılmaya başlamasından sonradır ki,. dil,
işlenmiş ve oluşmuştur. Bir bakıma yazı, dilin gözler önüne
serilmesine, somutlaşmasına, ele avuca. alınmasına sebep olmuştur:
Yazı dili, konuş­ma diline oranla daha nesnel, daha maddeseldir. Bu
niteliği dolayısıyla yazı dili, edebiyatın, şiir, hatta resim sanatının
başlangıcı sayılmalıdır. 
• Yazısı olan en eski diller Sümer (MÖ. 3500 )., Akad (MÖ. 4000),
Mısır (MÖ. 4000 ve Çin (MÖ. 2000), dilleridir.
•  
• Dil yapısı gereği sözlü bir fonomendir. O kadar sese bağımlıdır ki,
tarih boyunca konuşulan binlerce belki de onbinlerce dilden, ancak
yüz altı tanesi yazıyı kullanmış ve edebiyat üretebilecek derecede
gelişimini tamamlayabilmiştir. Bugün ise konuşulan üç bin kadar
dünya dilinden, 78 tanesinin edebiyatı ve yazılı kültürü
bulunmaktadır. Günümüzün son teknolojik gelişmeleri karşısında,
bugün bile yüzlerce dil uygun yazı sistemi geliştirilemediği için
yazıya geçirilememiştir.
 “ Güzel dil Türkçe bize,
 Başka dil gece bize
 İstanbul konuşması,
 En saf en ince bize.”
 Ziya GÖKALP
• e) ARGO :
• Belli bir gruba ve sosyal sınıfa özgü, farklı bir biçimde
anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturulan dile argo dil denir.
•  
• Argonun kelime dağarcığı, ortak dilin kelimelerine özel
anlamlar vermek, kelimelerin yapısında değişiklik yapmak,
şivelerden veya yabancı dillerden kelime almak yoluyla
yapılabilir
• zula yapmak, uçmak, tıraş etmek, volta atmak, çakmak...Argo
edep dairesinin dışına çıkmadıkça zevk verir. Aynı zamanda
gelişmiş, sanatlı, nükteli bir dildir. Ancak zamanlarda argo
küfürlü ve müstehcen bir hal almıştır.
•  
• f) YAPMA DİLLER :
• Yeryüzündeki çok sayıda dil insanların birbirleri ile kolayca
anlaşmalarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle zamana zaman
bütün insanların konuşup anlayabileceği bir dili yapmak için
çalışmalarda bulunulmuştur.
• Polonyalı Dr. L.L. Zamehof tarafından 19.yy. yapılan
Esperanto bu dillerin en gelişmiş olanıdır. Volapük, Ido,
Universal, Occidental gibi yapma dillerde vardır.
• Bizde de Mehmed Muhiddin 1580 yılında Balîbilen
adıyla bir yapma dil teklif etmiştir.
•  
•  
2-YERYÜZÜNDEKİ DİLLERİN
SINIFLANDIRILMASI

•  
• Bugün yeryüzünde kaç dil olduğu kesin olarak
bilinmemekle birlikte dil bilimcilere göre ölmüş ve yaşayan
3000’in üzerinde dil bulunmaktadır.
• En eski yazılı belgeler Sümerlerden kalma 5500 yıllık bir
geçmişe sahiptir. Bu nedenle dillerin doğuşu ve gelişimi ile
ilgili bilgilerin büyük kısmı varsayımdan ibarettir.
• Diller genellikle iki bakımdan sınıflandırılmaktadır.
• 1- Köken Bakımından
• 2- Yapı Bakımından
•  
A- KÖKEN BAKIMINDAN DİLLER

 Bu dillerdeki yakınlık dillerin ses yapısı, cümle yapısı


ve kelime dağarcıkları esasına dayanır.
BAŞLICA DİL AİLELERİ ŞUNLARDIR

•  HİNT-AVRUPA DİLLERİ
• Hitit-Hint-İran
•  İran dili(Farsça)
• Afganca
• Sanskritçe
• Hintçe(Urduca)
•   ErmeniceTrakça 
• Helen 
•  İonia
•  Yunanca. Arkatya.Kıbrıs dilleri,Yeni Rumca:Kuvan
•  Arnavutça
• İtalik
• Gaelce   İrlanda dili  İskoçya dili  Latince
•  Roman Dilleri:Latince
•  İspanyolca  İtalyanca
•  Fransızca Portekizce
• Germen dili  Almanca  İngilizce Norveç dili İsveç
dili,Felemenkçe
• Baltık-İslav dili 
•  Rusça  Sırpça  Çekçe
• Bulgarca Boşnakça
• HAMİ-SAMİ (SEMİTİK DİLLER)
• Arapça, Kenan dili, Mısır dili, Habeş dilleri, İbranice
• ZENCİ AFRİKA GRUBU(BANTU DİLLERİ) :   Sudan dilleri
, Bantu dilleri  , Şehra dilleri ,Nil-Kongo dilleri ,Boşiman 
ÇİNCE

TAY DİLLERİ:    Laosca ,Vietnam dili, Siyam dili

• TİBET-BİRMAN DİLLERİ :   Tibetçe, Himalaya dilleri

• AMERİKA DİLLERİ:    Aztek, Meksika, Maya


Eskimo_Aleutuo
• KAFKASYA DİLLERİ : Çeçence, Gürcüce, Avarca, Lazca,
• AVUSTRALYA DİLLERİ:Bine yakın dil
konuşulmaktadır.Endonezya_Malay dilleri,Cava dili, Filipin resmi
dili Tagolog veya Pilipino,Madagaskar Malagasy…
URAL-ALTAY DİLLERİ

 URAL DİLLERİ:
 A)Fin-Ugur: Uralca, Fin
Dili, Macarca,Permce,Ugurca,Lapça
 B)Samoyetçe
ALTAY DİLLERİ

 TÜRKÇE Moğolca ,Mançuca, Tunguzca,


Korece, Japonca
YAPI BAKIMINDAN DİLLER
 

• 1. TEK HECELİ DİLLER : Tek heceden oluşan, yapım ve


çekim eki almayan, çekimlenmeyen kel,melerin oluşturduğu
dillerdir. Cümle tek heceli kelime dizilerinden oluşur.
• Çin dili, Tibet dili, Siyam dili, Vietnam dili ve Himalaya
dilleri bu gruba girer.
•  
• 2. EKLEMELİ DİLLER : Değişmeyen tek veya çok heceli
kökler vardır. Köklerin başına veya sonuna yapım ekleri
getirilerek anlam ve görev değişikliği sağlanır.
• Türkçe, Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Fince, Macarca,
Samoyedce, bazı ufak ayrılıklarla Japonca,, Korece ve bazı
Afrika ve Asya dilleri bu gruba girer.
• Türkçe eklemeli dillerin sondan eklemeli diller
grubunda yer alır.
3. ÇEKİMLİ DİLLER :

• Çekim sırasında özellikle ünlülerin değişip ünsüzlerin korunduğu,


bazen de köklerin tanınamayacak kadar değiştiği dillerdir. Az sayıda
ekler de kullanılır.
• Kökten çekimli dillere Sami dillerinden Arapça’yı örnek
verebiliriz.
• Ketebe: yazdı kâtib : yazan
• Mektûb : yazılmış şey kitâbet : yazma

•  
• Gövde çekimli dillere Romence, Yunanaca, Almanca, Fransızca
gibi Hint-Avrupa dillerini örnek verebiliriz.
• Drink > drank > drunk (İngilizce )
• trinken > tran > getrunken (Almanca)
• go > went > gone gehen > ging > gegangen
•  
•  
Türk milletinin dili, Türkçe’dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en
kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için
çalışır. Bizde Tür dili , Türk milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk milleti
geçirdiği nihayetsiz hadiseler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin,
velhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu
görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
3- TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ
ARASINDAKİ YERİ

 Türkçemiz köken bakımında Ural- Altay dil grubunun


Altay kolunda ; yapı bakımından eklemeli dillerin
sondan eklemeli diller grubu içerisinde yer alır.

  
This image has been resized. Click this bar
to view the full image. The original image is
sized 600x388 and weights 101KB.
DİVAN Ü LGAT’İT TÜRK
C- TÜRK YAZI DİLİNİN TARİHSEL
GELİŞİMİ

  
 Yazı dili olarak en az 1200 yıllık bir geçmişi olan
Türkçemiz, dünyadaki yaşayan en eski beş yazı dilinden
biridir. Bu yazı dilleri Çince, Hintçe, Farsça, Arapça ve
Türkçedir.
  
 Türk yazı dilinin tarihsel gelişimi başlıca dört devreye ayrılır:
  
 1- Eski Türkçe Devresi
 2- Orta Türkçe Devresi
 3-Yeni Türkçe Devresi
 4- Modern Türkçe Devre

1-
 
ESKİ TÜRKÇE (8-11.YY)
  

 KÖK TÜRKÇE UYGURCA


 (Göktürk Kitabeleri)
 Bengü Taşlar 1- Oğuz Kağan Destanı(M.Ö 209-174)
 1. Bugurt (Mahan Kağan) 580 2- Taryat Yazıtı 753
 2. Çoyrın 687-692 3- Şine-Usu Yazıtı 760
 3. Hoyu Tamir 717-720 4- Sevrey Yazıtı 762
 4. Ongın 719-720 5- Kara Balgasun Y. 820
 5. İhe Huşoto 723-725 6- Haytu Tamir ve Gurbalçin Y.
 6. İhe aşete 724 7- Altın Yaruk,Sekiz Yükmek,
 7. Bayın Çokto (Tonyukuk) 724-726 Kalyanamkara
 8. Köl Tigin Ağustos 732 8- Papamkara,Maytrısimit,
 9. Bilge Kağan 735 Kuanşi,Susar
 10.Nalayha 730
 11.İhe-Nur 730
 12.Hangiday
 13.Talas
 Bu kitabelerle birlikte farklı zamanlarda ele geçen Köktürk dönemi eserleri 162 parçadır. Bu eserlerde tekrar
edilenlerle birlikte 10.000 civarında kelime vardır. Orhun Abideleri Türk adının geçtiği ilk belgedir.
  
ORHUN ABİDELERİ
TONYUKUK YAZITI
BİLGE KAĞAN YAZITI
BİLGE KAĞAN ANITI
KÜL TİGİN HEYKELİNİN BAŞI
KÜL TİGİN HEYKELİ
2- ORTA TÜRKÇE (11-16 YY.)

  
 a.KARAHANLI (HAKANİYE) TÜRKÇESİ (XI-XVI)
 -Kutadgu Bilig ( Yusuf Has Hacip)
 -Divân-ü Lûgati’t Türk (Kaşgarlı Mahmut)
 -Atabet’ül Hakayık ( Edip Ahmet Yüknekî)
  Divan-ı Hikmet (Ahmet Yesevi)

 b.HAREZM TÜRKÇESİ
 Mukaddimet’ül Edeb (Zemanşeri)
 Kısasu’l Enbiya: Nasreddin bin Burhaneddin.
 Nehcül Feradis : Mahmud bin Ali es-Serayî ve’l Kerderî
 Miraçnâme : Malik Bakşı
 Muhabbet-name : Hüseyin Harezmî
 Hüsrev ü Şirin :Kutb
 Gülistan Tercümesi : Seyf-î Sarayî
Ç.ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ (XII-XV)

  
 Çarhname : Ahmet Fakih
 Yusuf u Züleyha : Şeyyad Hamza
 Dâstân-ı Sultan Mahmut : Şeyyad Hazma
 Risaletü’n Nushiyye : Yunus Emre
 Yunus Emre Divanı : Yunus Emre
 Feleknâme : Gülşehri
 Keramaât’-ı Ahi Evran : Gülşehri
 Mantıku’t tayr : Gülşehri
 Aruz-ı Gülşehri : Gülşehri
 Garip-nâme : Aşık Paşa
 - Vasf-ı Hâl : Aşık Paşa
 Hikâye : Aşık Paşa
 Dede Korkut Hikayeleri
 Divân , Hüsrev ü Şirin , Harnâme : Şeyhî
 Divan, İskendernâme : Ahmedî
 c.KUMAN KIPÇAK TÜRKÇESİ
 Codex Cumanicus( Kumanlara Ait Bilgiler)
D- ÇAĞATAY TÜRKÇESİ (XII-XIX)

  Divanları, Hamse, Muhakemetü’l Lûgateyn : Ali Şîr


Nevaî

 Divan : Sekkakî
 Türkî-gûy ( Türkçe Söyleyen), Mahzenü’l- esrâr :
Haydar Tilbe
 Gül ü Nevrûz : Mevlâna Lutfî

 Divan, Dehnâme, Beng ü Çağır : Yusuf Emîrî

 Ta’aşşuk-nâme : Seydî Ahmet Mirza

 Divan : Gedaî

 Babûr-nâme
E- UYGUR TÜRKÇESİ

  
 3- YENİ TÜRKÇE DEVRESİ (XVI-XX)
 
  Osmanlı Türkçesi
4- MODERN TÜRKÇE (XX YY.)

Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Özbek


Türkçesi, Kazak TürKçesi, Kırgız Türkçesi,
Türkmence, Tatarca,Başkurt
T.,KarakalpakT.,Çuvaş T, Sors T.,Altay T.,
Uygur T.,Gagavuz T, Stavropol T.,Kumuk T.
Karaçay T., Balkar T.,Karaim T., Hakas T.,
Nogay T.,Tuva T, Yakut., Kaskay T., Ahıska T.
  
 VI. Yüzyılın ikinci yarısından sonra kuzeye, güneye ve
önemli ölçüde de batı yönüne göçe başlayan Türk kavimleri,
XV. Yüzyılın ortalarında bugünkü Bulgaristan sınırına ulaştılar.
1960'lı yılların başında Orta Avrupa'ya yönelen işçi göçünü, bu
göçün devamı olarak nitelendiren bazı yazarlar da görüyoruz.
Bu göçler sırasında sahip olunan özgün kültür, etkilenişim
içinde bulunan diğer kültürlerle zenginleşmiş, ancak anadil
olarak konuşulan Türkçe korunmuş ve böylelikle dil çok geniş
kıta parçalarına yayılmıştır.
 Türkçe, 200 milyon dolayında kişi tarafından anadil
olarak konuşulmaktadır. Böylelikle dilimiz Çince,
Hintçe, İngilizce ve İspanyolcanın arkasından en büyük
(yaygın) dil karakterine sahiptir. Çincenin, Çin ve
Tayvan dışında Güneydoğu Asya ülkelerindeki Çin
azınlık tarafından konuşulduğu, Hintçenin yalnızca Hint
Yarımadası'nda yayıldığı düşünülürse, Türkçe,
İspanyolca ve İngilizce gibi dünyada geniş coğrafyaya
yayılmış diller arasında yer alır.
 Türkçe Rusya Federasyonu'nun Pasifik kıyılarından
başlayıp, Orta Asya, Kafkasya, Anadolu ve Trakya'yı
aşıp Orta ve Batı Avrupa'daki Türklerle, ayrıca az sayıda
da olsa Kuzey Amerika'ya göç etmiş Türkler tarafından
anadil olarak konuşulmakta olduğunu, böylelikle Afrika
kıtası ve Güney Asya dışında (değişik yoğunluklarda)
tüm Kuzey Yarımküre'ye yayıldığını görüyoruz
TÜRKİYE TÜRKÇESİ

1908 Meşrutiyeti’nden günümüze kadar uzana devredir.


Türkiye Türkçesi Osmanlı yazı dili ile konuşma dilini
birbirine yaklaştırma çabalarının sonucunda doğmuştur.
Türkiye Türkçesi 20 yy.ın başlarından bu yana önemli
gelişmeler göstererek modern bir dil olmanın içindedir. Türkiye
Türkçesi günümüze kadar önemli aşamlardan geçmiştir. Bunlar
Tanzimat Dönemi, Servet-i Fünûn Dönemi,Fecr-i âti Dönemi,
Millî Edebiyat Dönemi, Cumhuriyet Dönemi, 1928’de yapılan
Harf İnkılâbı, 1932’de Dil İnkılâbı’yla başlayan Dilde Yenileşme
Hareketi ve günümüzde Yaşayan Türkiye Türkçesi devresi.
 
DİL BİLGİSİ NEDİR ?

 
 Dilleri her yönü ile inceleyen bilim dalına dilbilgisi
diyoruz.

 İlk dilbilgisi kitapları Hindistan’da yazıldı. Batıda ilk


dilbilimciler Trakyalılardır.
 İlk Türk gramerini XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut yazdı.
(Kitabı Cevahir-ün Nahv fi lûgat-it Türk)
 Kadri Efendinin 1530’da yazdığı Müyessiret-ül Ulûm
(Bilimleri Kolaylaştıran) isimli kitabı Batı Türkçesinin
ilk dilbilgisi kitabıdır.
DİL BİLGİSİNİN BÖLÜMLERİ

  SES BİLGİSİ (FONETİK)


ŞEKİL BİLGİSİ MORFOLOJİ)
CÜMLE BİLGİSİ SENTAKS)
ANLAM BİLGİSİ (SEMANTİK)
KÖK BİLGİSİ (ETİMOLOJİ)
 
SES BİLGİSİ (FONETİK)
Bir dildeki sesleri ve ses olaylarını inceleyen bilim
dalıdır.
ÜNLÜLÜLER(SESLİLER)

 Dilimizde 8 ünlü vardır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.


 Bunlar, çıkış yeri ve dilin durumuna, dudakların
durumuna, ağzın açıklığına göre şu şekilde
sınıflandırılır:
 A. Çıkış yeri ve dilin durumuna göre
 1. Kalın ünlüler: a, ı, o, u 2.

 İnce ünlüler: e, i, ö, ü

 B. Dudakların durumuna göre

 1. Düz ünlüler: a, e, ı, i

 2. Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü

 C. Ağzın açıklığına göre

 1. Geniş ünlüler: a, e, o, ö

 2. Dar ünlüler: ı, i, u, ü
ÜNSÜZLER (SESSİZLER)

 Dilimizde 21 ünsüz vardır: b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n,


p, r, s, ş, t, v, y, z.

Ünsüzler ses tellerinin titreşime uğrayıp uğramamasına


göre iki gruba ayrılır:
1. Tonlu (yumuşak) ünsüzler:
Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlere tonlu
(yumuşak) ünsüzler adı verilir: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v,
y, z.
 2. Tonsuz (sert) ünsüzler.

Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlere tonsuz (sert)


ünsüzler denir: ç, f, h, k, p, s, ş, t.
Kalınlık-İncelik Uyumu( Büyük Ünlü uyumu)
Bir kelimenin ilk hecesinde kalın bir ünlü varsa diğer
hecelerinde de kalın,ince ünlü varsa diğer hecelerinde de
ince ünlü bulunur.
a → a, ı (ayak, alık) ı → ı, a (ılık, ırak)
o → u, a (oyun, oda) u → u, a (uyku, tuzak)
e → e, i (etek, erik) i → i, e (iri, ileri)
ö → ü, e (ölü, öte) ü → ü, e (üzüm, üye)
Düzlük Yuvarlaklık Uyumu (Küçük ünlü uyumu)
a)Bir kelimenin ilk hecesinde düz bir ünlü varsa diğer hecelerinde de
düz ünlü gelir.Bu ünlülerin gelişleri aynı zamanda kalınlık incelik
uyumuına göre gerçekleşir.
a → a, ı (bakar, alır) e → e, i (geçer, gelir)
ı → ı, a (kılıç, kısa) i → i, e (ilik, ince)
b) Bir kelimenin ilk hecesinde yuvarlak ve geniş
(o-ö) bir ünlü varsa diğer hecelerinde de dar yuvarlak(u-ü) veya düz
geniş(a-e) gelir
o → u, a (omuz, oya) ö → ü, e (ölçü, ördek)
u → u, a (uzun, uzak) ü → ü, e (ütü, ürkek)
c) o-ö ve ünlüleri ilk hecenin dışında bulunmaz.Şimdiki zaman –yor
eki istisna.
D. TÜRKÇENİN BAŞLICA SES
ÖZELLİKLERİ

 
 1. İlk heceden sonra o, ö sesleri bulunmaz:
 telefon, televizyon, trafo, otomobil, traktör, profesör,
amplifikatör, transistör
 2. Türkçe’de uzun ünlü yoktur:
 âfitâb, mâhûr, dîde, yâd, âsûde,
 3. İki ünlü yan yana gelmez:
 saat, faal, fiil, şiir, dua, şua, meal,muayene, duayen,
auto,muadil
 4. f, h, j sesleri Türkçe kökenli kelimelerde bulunmaz.
Yansıma ve istisna kelimeler hariç:
 of, püf, hey, hop, vıj
 öfke < öpke, ufak < ubak kangı>hangı>hangi
 5. ince a sesi yoktur:kâr,lâle,hâlâ
 6. l, r, ğ, c, m, n, n, p, ş, v, z sesleri Türkçe kelimelerin başında
bulunmaz.
 *Yansıma sözcükler bu kuralın dışındadır: lıkır lıkır, miyavlamak,
cızırtı, pat pat, şapur şupur, rap rap, vızıltı, zırıl zırl...
 *c ünsüzü, söz başında başka ünsüzlerden değişmiş olarak birkaç
kelimede bulunur: cibinlik < çıpın vb.
*n ünsüzü Türkçe kökenli sözcükler içinde yalnız ne ve türevlerinde
bulunur: ne, neden, niçin, nasıl vb.
*p ünsüzü de söz başında, birkaç Türkçe sözcükte b'den değişmiş
olarak bulunur: piş- < biş-, parmak < barmak vb.
 *v ünsüzü kelime başında birkaç kelimede b’den değişmiş olarak
bulunur: varmak > bar-, vermek> bir-, vurmak> bur-
 7. b, c, d, g ,g sesleri sözcük sonlarında bulunmaz: ab, tac, yad,
biyolog, lig
 8. Kelime başında birden fazla ünsüz bulunmaz:
 program, prensip, tren, plan, stop, grev, skeç, stres,
transit, klasik, profil, grup
 Bazı alınma kelimeler başa veya araya ünlü alarak
Türkçeye uydurulmuştur: istasyon, istatistik
 9. Hece sonunda üç ünsüz bulunmaz: sfenks, kontr
 10. Kelime köklerinde aynı türden iki ünsüz yan yana
gelmez:
 anne, belli, elli istisnadır.
 millet, teşekkül, tefekkür, sarraf, bakkal, battal,
serrealist, illet, zillet, iffet,hiddet
 11. Türkçe kelimelerin sonunda lç, lk, lp, lt, nç, rç, rk,
rp, rs, st, şt ünsüz çiftlerinin dışında çift ünsüz
bulunmaz.
 ölç, ilk, alp, alt, dinç, borç, ırk, sarp, örs, üst

 klasizm,çift, slayt, semt, zamk, aşk, şeyh, aks, lüks,


misk, marş, boks
 keyf > keyif, fikr > fikir, seyr > seyir

 12.Türkçede ayın ve hemze (kesme) yoktur. (neş ’ e, mes


’ ut...)
 meselâ : Türkçe asıllı değildir
 1. m ile başlamıştır,

 2. Büyük ünlü uymuna aykırıdır( e-a),

 3. ünlü –ünsüz uyumuna aykırıdır (ince l, -a),

 4. Uzun a vardır.

 rekor: Türkçe asıllı değildir.

 1. r ile başlamıştır,

 2. ikinci hecede o ünlüsü vardır,

 3. Kalınlık- incelik, düzlük yuvarlaklık uyumuna


uymuyor(e-o)
Dil bir milletin özelliklerinin sadık aynasıdır. Milli
benliğini, ulusal özelliklerini bilinçle kavrayabilecek
düzeye erişmedikçe hiçbir millet siyasi ya da manevi
yönden kendisinden üstün sayılan yabancı milletlerin
kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı
sözcüklerin anadiline girmesine engel olmak gerektiğini
tam olarak kavrayamaz.

BROCKELMANN
E. SES OLAYLARI

 Türkçede sesler bir araya gelirken bazen birtakım


değişiklere uğraralar. Bunlara ses olayları diyoruz.
 1. BENZEŞME (ASİMİLASYON) : Dilimizdeki
sesler birbirlerini etkileyerek aralarında benzeşme
sağlarlar:
 A. Sertlik- yumuşaklık bakımından:
 tarafdar > taraftar, isbat > ispat,
 bastırma > pastırma
 B. Teşekkül noktası bakımından:
 anbar > ambar çarşanba > Çarşamba perşenbe >
perşembe
 C. Genizleşme bakımından: Bir geniz sesinin bir ağız
sesini geniz sesine çevirmesi hadisesidir: ben > men,
binmek > minmek...
 D. Düzlük yuvarlaklık bakımından: Düz veya
yuvarlak bir ünlünün diğerini kendisine benzetmesidir:
çünki >çünkü, karşu > karşı,
açuk > açık, o bir >öbür...
2. SES TÜREMESİ :

Genellikle yabancı asıllı kelimelerin başında ve ses


birleşmeleri sırasında araya bir yardımcı sesin
girmesidir:
limon > ilimon recep > irecep
ramazan > ıramazan sevgi-y-i
baş-ı-m ucu-n-u
ayva > havya station> istasyon
 Türkçeye başka dillerden girmiş olan tek heceli ve
sonunda iki ünsüz bulunan sözcükler, konuşma ve yazı
dilimizde iki heceli olmuştur:
ism > isim, film > filim, devr > devir gibi.

Bu tip kelimeler ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında


eski biçimlerine dönerler:

isim > ism-e, filim > film-e, devir > devr-in, kayıp >
kayb-ım, emir > emr-e, ömür > ömr- ün, sabır > sabr-a
vb.
Bu özellik hem konuşma hem de yazı dilimiz için
geçerlidir.
3. ÜNSÜZ DÜŞMESİ :

 Bazı seslerin birleşmesinde sessiz düşmesine rastlanır.


büyükcek > büyücek
küçükcük > küçücük
ufakrak > ufarak
pekiyi > peki
4. ÜNLÜ DÜŞMESİ ( ORTA HECE DÜŞMESİ): Türkçede orta
heceler vurgusuz olduğu için genellikle düşerler:
oğulu > oğlu ömürüm > ömrüm
buyuruk > buyruk
burun > burnu
fikir > fikri
ağız > ağzı
alın> alnı
5. DARALMA (ORTA HECE SESLİSİNİN DEĞİŞMESİ):

 y ünsüzünün daraltıcı etkisi nedeniyle, eklenme sırasında bu


ünsüzden önce bulunan geniş ünlülerde daralma oluşur.
 *Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya yansıtılmamalıdır.
Örneğin:
başla- > başlıyan iste- > istiyen bekle-
> bekli-yerek iste- > isti-yerek
ağla- > ağlıya bekle- > bekliye başla-
> başlıyın iste- > istiyin
ara- > arıyıp tara- > tarıyıp bura >
burıya şura > şurıya
nere > neriye araba > arabıya
çeşme > çeşmiye koru- > korıya
yürü- > yüriye çürü- > çüriyen
yürü- > yüriyen yapma- > yapmıyor gelme-
> gelmiyor
-acak/-ecek eki ünlü ile biten eylemlere eklendiğinde bu
ekin son ünlüsü daralır:
yap-ıcak ed-icek
gör-icek sev-icek vb.
 *Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya
yansıtılmamalıdır.
6. ÜNLÜ BİRLEŞMESİ :
Türkçe kelimelerde iki sesli yan yana bulunmaz. Böyle
durumlarda ikisi birleşerek tek ünlü olurlar.
Ne + için > niçin
kahve + altı > kahvaltı
ne + olur > neolur
cuma + ertesi > Cumartesi
sütlü + aş > sütlaç ne + oldu > noldu
ne + asıl > nasıl
ne + asıl ise > nasılsa
o + ise > oysa
o + ile > öyle
o + ile + ise > öyleyse
bu + ile + ise > böyleyse
güllü + aş > güllaç
7. YER DEĞİŞTİRME :
 Bir kelimede yan yana gelen iki ünsüzün yerlerini
değiştirmesi olayıdır: Bazı örnekler yazı dilimize
girmiştir:
Farsça çahar yek > Türkçe çer yek > çeyrek
Yunanca boreas > Türkçe poyraz
Edrine > Edirne
 Diğer örnekler büyük çoğunlukla yalnız konuşma
diline aittir. Bunlardan en yaygın olanları yalnız ve
yanlış kelimeleridir. Bu kelimelerin sık sık yalnız ve
yanlış biçimlerinde yanlış söylendiği ve yazıldığı
görülüyor.
Konuşma diline ait diğer yaygın göçüşme örneklerinin bir
bölümü şunlardır:

Doğru Yanlış Doğru Yanlış


ekşi eşki yaprak yarpak 
Köprü körpü gömlek gölmek
Perhiz pehriz Meryem Meyrem
Memleket melmeket kirpik kiprik
Sarımsak sarmısak lanet nalet
Bayram baryam öğren- örgen-
Kibrit kirbit satranç santraç
 
8. HECE KAYNAŞMASI :

Ünlülerle birlikte yanındaki ünsüzlerin de


kaybolmasıdır.
eczahane > ecza:ne pastahane > pasta:ne
ağabey > a:bi hastahane > hasta:ne
postahane > posta:ne

 *Ünsüz ile biten kelimeler üzerine hane getirildiği


zaman kaynaşma olmaz.
dershane
 9. HECE DÜŞMESİ :
 Benzer sesler taşıyan art arda hecelerden birinin
düşmesidir.
 pekiyi > peki bu durur > budur
 söyleyeyim > söyleyim

 Böylelemesine> böylemesine

 başlayayım > başlayım

 pazar ertesi > Pazartesi


10. ÜNSÜZ İKİZLEŞMESİ :
 Türkçe kelimelerde, kök ve gövdede ikiz
ünsüzlere çok rastlanmaz. yassı, ıssız, anne,
belli, elli, ıssız gibi sayılı bir kaç kelimede
görülür ve zaten yazı dilinde bu biçimleriyle yer
alırlar.

*Yalnız ağızlarda görülen yeddi, sekkiz,


dokkuz, eşşek, aşşağı gibi ikizleşmeleri ise
yazıya yansıtmamak gerekir.
Alınma Kelimelerde

Alınma kelimelerde ikiz ünsüzler çok ve çeşitlidir. İkiz ünsüzle


biten çok sayıda Arapça kelime Türkçede yalın durumda tek ünsüzle
söylenir ve yazılır. Ancak kelime ünlü ile başlayan bir ek alınca ikiz
ünsüz yeniden ortaya çıkar:

sırr > sır, sırr-a redd > ret, redd-i
hiss > his, hiss-i hacc > hac, hacc-a
afv > af > aff-a hall > hal, hallet-
fenn > fenn-i hat > hat, hatt-ı
had > had, hadd-i mühimm > mühim, mühimmat vb.

*zücaciye, cüzam, Zelanda kelimelerinin züccaciye, cüzzam,
Zellanda gibi ikiz ünsüzlü biçimde söylenmesi ve yazılması
yanlıştır.
*Yine alerji, koleksiyon, entelektüel, kolektif gibi batı kökenli
kelimelerinlerin allerji, kolleksiyon, entellektüel, kollektif biçiminde
ikiz ünsüzlü olarak söylenmesi yanlıştır.
11.BÜZÜLME :
Türkçede eklenme sırasında çeşitli durumlarda büzülmeler
oluşur. Konuşma diline ait olan bu özellik yazıya
yansıtılmamalıdır.
Örneğin;
 Ünlü ile biten eylemlere gelecek zaman eki eklendiğinde:

başlayacak > başli:cak yaşayacak>yaşi:cak


bekleyecek > bekli:cek çürüyecek > çüri:cek vb.
 Gelecek zaman ekinin kişi eki almış biçimlerinde farklı
büzülmeler ortaya çıkabilir:
yapacağım > yapıci:m, yapıca:m
edeceğim > edici:m, edice:m
arayacağım > ari:ci:m, ari: ca:m
korkmayacağız > korkmi:ci:z, korkmi:ca:z vb.
12.KISALMA VE UZAMA :
 Türkçe kelimelerde uzun ünlü yoktur.Alınma kelimelerdeki
uzun ünlüler çoğunlukla korunmakla birlikte bu ünlülerin bir
bölümü Türkçeye uyum sağlayarak kısalmıştır. Kelime yalın
haldeyken kısa söylenen bu ünlüler, eklenmeyle bir açık hece
ünlüsü haline gelince eski uzunlukları yeniden ortaya çıkar.
Bu tip kelimelerin söylenişine dikkat etmek gerekir:

hukuk > huku:ku vücut > vücu:du


hesap > hesa:bı cevap > ceva:bı
delil > deli:li hal > ha:l-i
yar > ya:r-i tamam > tama:m-ı
edebiyat > edebiya:-t-ı hayat > haya:t-ı
hesap > hesa:b-ı murat > mura:d-ı
mevzuat > mevzua:t-ı mevcut > mevcu:d-u
taç > ta:c-ı ahlak > ahla:k-ı vb.
12. AYKIRILAŞMA:
 Birbirine benzeyen veya aynı olan iki sesten birinin
başkalaşmasıdır:
attar > aktar, muşamma >muşamba, aşçı > ahçı...
13. YUVARLAKLAŞMA:
 Yuvarlak ünlülerle dudak ünsüzlerinin birbirini
çekmesidir:
demir > demür, tavşan >dovşan,
nevbet > növbet > nöbet...
14. İKİ ÜNLÜNÜN YAN YANA GELMESİ: Bazen
aradaki ünsüz düşünce iki ünlü yan yana gelir: kağan >
kaan, soğuk > souk…
15.YUMUŞAMA
 İki ünlü arasında kalan p,ç,t,k ünsüzleri yumuşayarak
b,c,d,g,ğ ünsüzlerinden birine dönüşür.
 ayaka> ayağa, çiçeke > çiçeğe kitap>kitabı

 ağaç>ağacı
Karamanoğlu Mehmet Beyi Arıyorum

                 
Dolanın yurdun dört bir yanını,

Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim,

Dolandığımız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,

Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?


Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,

Beldelerin girişinde welcome çıkışında good bye

Okuyanınız var mı?


İş hanımızın plaza, bedestenimizin galeria,

Sergi yerlerimizi, center room, show room,

Büyük şehirlerimizi, mega kent diye

Gezeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks,

Üç katlı komşu,
evini tripleks
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,

Bahçe çiçeklerini flora diye

Koklayanınız var mı?


Vırvırık dağının tepesindeki köyde,

Cafe shop levhasının altında,

Acının da acısı

Kahve içeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast food,

Yemek çeşitlerimizin menü,

Hesabını, adisyon diye

Ödeyeniniz var mı?


Toprağımızı, bayrağımızı,

İnancımızı çaldırmayalım derken,

Dilimizin çalındığına, talan edildiğine,

Özün el diline özendiğine,

İçi yananınız var mı?


Masallarımızı, tekerlemelerimizi,

Ata sözlerimizi unuttuk,

Şarkılarımızı, türkülerimizi,

Ninnilerimizi kaybettik,

Türkçe’miz elden gidiyor,

Dizini döveniniz var mı?


Karamanoğlu Mehmet Beyi
arıyorum,

Göreniniz, bileniniz,

Duyanınız var mı?


Bir ferman yayınlamıştı ...

Hayal meyal hatırlayıp da,

Sahip çıkanınız var mı?


TÜRKÇENİN HECE YAPISI

Ağzımızdan bir çırpıda çıkan ses topluluklarına hece adı verilir. Türkçede hece
kuruluşu en az bir ünlü veya bir ünsüzle bir ünlünün varlığı ile mümkündür.
Türkçede bir hece içinde en az bir, en çok dört ses bulunabilir.
 Türkçede taşıdığı seslerin sayısı ve cinsi bakımından altı türlü hece vardır:
1. Bir ünlü : O, ı-şıldamak, i-leri, A-tatürk, u-zun
2. ünsüz + ünlü : ya-ra-lı, bi-ri-ne, de-ne-me,
3. ünlü + ünsüz : aı, el, ol, on,
4. ünlü + ünsüz + ünsüz : alt, art, ark
5. ünsüz + ünlü + ünsüz : baş-lık-lar, baş-kan-lık
6. ünsüz + ünlü + ünsüz + ünsüz : Türk, terk, bark, kırk, dört, dinç
Bu hece tiplerinin dışındakiler yalnızca alınma kelimelerde bulunabilir.
pren-sip, frank-si-yon, sfenks
çarpma > çarp :ünsüz + ünlü +ünsüz +ünsüz ma : ünsüz + ünlü
2. ŞEKİL BİLGİSİ
(MORFOLOFİ)

 Kelimelerin oluşumunu, yapılarını ve cümle içindeki işlevlerini inceleyen bilim


dalıdır.Türkçede kelimeler ‘Kök’, ‘Gövde’ ve ‘Ekler’ den meydana gelir.
a. K Ö K L E R (etimoloji)
KÖK: Kelimelerin yapım ve çekim ekleri çıkarıldıktan sonra, geriye kalan en
küçük anlamlı parçasına denir.Kökler tek başlarına veya üzerine (yapım-çekim)
ekler getirilerek kullanılabilirler.
Kökler iki çeşittir.
1. İsim Kökleri: Varlıkların, nesnelerin karşılıklarıdır.
2. Fiil Kökleri: Varlıkların, nesnelerin hareketlerinin karşılıklarıdır.
 Türkçede, bazı kökler hem isim hem de fiil kökü olarak görülebilir (Gerçekte
kökler arasında fonksiyon geçişi olmaz):
güreş = güreş- / boya = boya- / göç = göç-
 Kökler; genellikle tek hecelidir. Yalnız, Türkçe kökenli bazı kelimeler birden
fazla hecelidir. Bunlar da, Türkçenin eski dönemlerinde tek heceye kadar
indirilebilir:
düğün, düğme, düğüm, ile, ilgi, ilik, iliş- ...
 Kökler; tarihin bilinmeyen dönemlerinden beri dilde vardır. Sonradan kök
oluşturulmaz. Yabancı dillerden kök alınabilir.
B. GÖVDE:

 Köklerden türetilen bütün kelimeler, kök anlamıyla


ilgilidir.İsim ve fiil köklerinin üzerine yapım ekleri
getirilerek oluşturulan yeni anlamlı veya türdeki kelime
yapılarına gövde adı verilir.
göz+lük taş+la+ma+cı+lar
isim gövdesi isim gövdesi

gör+ül- sür+ün-
fiil gövdesi fiil gövdesi
.EKLER

EK: Kelime kök ve gövdelerine gelerek yeni anlamlı


kelimeler türeten ya da kök ve gövdeleri işleten birimlere
denir.
 Ekler de genellikle tek hecelidir. Türkçedeki çok heceli
ekler, aslında farklı eklerden oluşur:
-dıkça: (dık + eşitlik hâli eki ça)
 Farklı ekler, aynı seslerden oluşabilir:

“Gel - ecek yıl” / “Babam Ankara’ya gel - ecek.”


 Türkçede, yalnızca son ekler bulunmakla birlikte,
yabancı dillerden Türkçeye girmiş ön ve son ekler de
bulunur:
na-hoş, anti-tez, güli-zar, Türko-log ...
Ekler, iki çeşittir:

1. Yapım Ekleri
2. Çekim Ekleri
A. YAPI M E K LE R İ

 Kelime kök veya dövdelerinin üzerine gelerek onların


anlam ve türlerini değiştiren eklerdir. Bu ekler
kelimeleri yapı itibari ile türetirler. Böylece ihtiyaç
duyduğumuz yeni nesnelere, kavramlara, terimlere ve
eylemlere karşılıklar bulunur.Yapım ekleri ile türetilen
gövde durumundaki sözcüklerin kök ile anlam ilişkileri
devam eder.

Yapım ekleri işlevleri bakımından dört grupta incelenir:

 1. İSİMDEN İSİM YAPAN EKLER :


 İsim kök veya gövdelerinin üzerine gelerek yeni
anlamda isimler türeten eklerdir.

-A : İsimler ve zarflar türetir: komut-a, gec-e ; Akşama
bize gidelim. Beşe Ankara’da oluruz.
 -Aç : Benzerlik bildirir : kır-aç, top-aç,
 -Ak : Benzerlik bildirir : baş-ak, yan-ak, sol-ak ,top-
ak,ben-ek
 -Al : yer-el, öz-el
 -AlAk : Benzerlik bildirir : koz-alak, top-alak
 -An : er-en, kök-en, kız-an, oğul-an
 -Ar : Paylaştırma bildiren sayı adları yapar: bir-er, iki-(ş)-er,altı-,
(ş)ar
 -At : öz-et, göl-et,
 -Az : ay-az
 -Ay : Yön bilidiren kelimeler yapar. kuz-ey, gün-ey

 -CA :
 Dil adları yapar: Türk-çe ,Alman-ca, İngiliz-ce, Arap-ça, Fars-ça
 Zarf ve sıfatlar yapar: insan-ca, ben-ce, doğru-ca, yiğitçe, mert-çe,
bun-ca, on-ca
 Yer adları yapar: Çamlı-ca- Kösten-ce- Istıran-ca- Derin-ce, Kumlu-
ca- Düz-ce
 Benzerlik ilgisi ile ismler yapar: ılı-ca, kaplı-ca, kokar-ca, kara-ca
 -cAk :
 Sıfat ve zarf yapar: büyü(k)-cek, küçü(k)-cek, ev-cek, aile-cek
 Küçültme ve sevgi anlamı katar: yavru-cak , kuzu-cak
 -cAğIz: Küçültme, acıma, sevgi anlamı verir: çocuk-cağız,
kız-cağız, köy-ceğiz, kedi-ceğiz, kadın-cağız
 -Cı :İş ve meslek adı ve düşkünlük bildiren isimler yapar:
edebiya-çı, ayakkabı-cı, süt-çü, ev-ci, sav-cı, göz-cü, av-cı,
içki-ci, laf-çı, han-cı, yol-cu
 -CIk : Küçültme, sevgi ve acıma bidirir: kısa-cık, ufa(k)-cık,
dar(a)-cik
 -CIl :

a) Benzerlik, düşkünlük ve abartı bildiren isimler yapar: insan-


cıl, ev- cil, ot-çul, kır-çıl, ben-cil, balık-çıl, ölüm-cül
b)Hastalık isimleri yapar: kızıl-cık, arpa-cık, kızamık-çık,
yılan-cık
c) Yer adları yapar : Tepe-cik, Ova-cık, Yayla-cık, Göl-cük
ç) Bitlilerle ilgili isimler yapar: tomur-cuk, gelin-cik, kızıl-cık
d) Alet isimleri yapar: maymun-cuk, dip-çik, dağar-cık
e) Benzerleri anlamında isimler yapar: Mehmet-çik
 -CIlAyIn : Zamirlerin üzerine gelerek gibi anlamı
kazandırır: ben-cileyin, sen-cileyin, biz-cileyin
 -Ç :Kuvvetlendirme anlamı verir. ana-ç, ata-ç, orta-ç

 -DA : Olan anlamı verir: el-de, söz-de, göz-de Gözde


öğrenci, sözde kızlar,
 -DAm : er-dem, gün-dem, yor-dam

 -DAn : Sıfat ve zarflar yapar: top-tan, ne-den, gönül-


den, sıradan davranış, candan insan, içten söz 
 -DAş : Ortaklık, yakınlık, eşlik bildiren isimler yapar:
arka-daş, kar-deş (karın-daş), yol-daş, ev-deş, gönül-
daş, ülkü-daş, sır-daş, din-daş, vatan-daş
 -dIrIk : boyun-duruk, çiğin-dirik, cibin-dirik
 - gIl : İlgi anlamı verir . Topluluk, aile ve ev ismi verir :
Alki-gil, annem-gil, babam-gil, iç-kil
 -Incı : Sıra ve derece bildiren isimler yapar : altı-ncı,
yedi-nci, beş-inci seksen-inci
 -Imsı : Benzerlik ve gibilik anlamı verir: Ekşi-imsi,
mavi-msi, acı-msı
 -Imtrak : Benzerlik ve gibilik anlamı verir: Mavi-mtrak,
yeşil-imtrak, sarı-mtrak
 -k : Benzerlik anlamı verir : bebe-k, top-u-k,

 -KA : baş-ka, öz-ge

 -kAn : baş-kan, er-ken

 -kek : er-kek
 - ki : Olma, bulunma, ait olma anlamı verir,sıfat ve zarf yapar:
şimdi-ki, önce-ki, bende-ki, akşam-ki, senin-ki, tiyatroda-ki,
öte-ki, beri-ki
 - I l : Benzerlik bildiriri . yaş-ı-l (yeşil) , kız-ı-l
 -la : -la-g,le-g ekinde kısalmıştır. Yay-la, kış-la
 -LayIn : Zaman isimlerine getirilir: akşam-leyin, sabah-leyin,
gece-leyin
 -lAr : Çokluk ekinin zamanla kazandığı bir fonksiyondur. Aile
, benzerlik, aşırılık, saygı anlamlarını verir: Ali-ler, Mustafa
Kemal-ler, sabah-lar a kadar, kendi-leri böyle istedi.
 -LI :
 a) Nitelik isimleri, sıfat,zarf yapar, ikilemeler yapar: tuz-lu,
yaş-lı, hız-lı, duygu-lu, görüntü-lü, ana-lı baba-lı, iri-li ufak-lı,
sağ-lı , sol-lu
 b) Bir yere aitlik bildirir : Isparta-lı, Antalya-lı, Senirkent-li,
, Karaman-lı, Ermenek-li
 -LI…-LI : Sıfat ve zarf yapar : iri-li ufak-lı, ana-lı baba-lı,
büyük-lü küçük-lü, çoluk-lu çocuk-lu
 -LIk :
a) Bir şeyin çokça bulunduğu veya koyulduğu yer ismi
yapar: ağaç-lık, zeytin-lik, çimen-lik, odun-luk, kömür-
lük, kitap-lık
b) Sıfatlar yapar: gün-lük ( harcama), insan-lık (görevi),
hediye-lik ( eşya)
c) Alet isimleri yapar: göz-lük, baş-lık, diz-lik, kulak-
lık, kap-lık
d) Topluluk isimleri yapar : genç-lik, Türk-lük,
Müslüman-lık, Hrıstiyan-lık
e) Soyut isimler yapar: insan-lık, güzel-lik, acımasız-lık,
duygusuz-luk
f) Meslek ve makam bildiren isimler yapar: yönetici-lik,
oyuncu-luk, öğretmen-lik
 - mAn : Benzerlik ve abartı anlamı verir : köle-men,
küçü-men, koca-man, kara-man
 -sI : Benzerlik bildiren isimler yapar: kadın-sı, çocuk-su,
erkek-si,
 -sUl : yok-sul

 - sal : yer bildirir : kum-sal

 -şIn : Benzerlik analamı verir : sarı-şın, gök-şin

 -t : Denklik bildirir : yaş-ıt, eş-it

 -tI : Yansıma kelimeler türetir : parıl-tı, şırıl-tı, horul-tu

 -z : Sıfat ve zarf yapar : iki-z, üç-üz, dört-üz, beş-iz,


altı-z, yedi-z
2. İSİMDEN FİİL YAPAN EKLER :
 İsim kök ve gödelerinin üzerine gelerek fiil türeten eklerdir.

-A- : boş-a-, kan-a-, tür-e-, oyun-a-
 -Al- : Genellikle sıfatlardan fiil yapar :az-al-, çoğ-al-, düz-
el-,boş-al,
 -An- : güc-en-, boş-an,
 -Ar- : suv-ar-, on-ar-, baş-ar- kız-ar-, mor-ar- ağ-ar-, göğ-er-,
ev-er,
 -dA- : Ses taklidi kelimelerden fiil yapar : fıkır-da-, fokur-
da-, horul-da-
 -k- : geç-i-k-, acı-k-, göz-ü-k-, bir-i-k-
 -kIr- :Yansıma kelimelerden fiil türetir : hıç-kır-, fış-kır-,
püs-kür-
 -l- : Sıfatlardan fiil yapan bir ektir : kısa-l-, küçü (k)-l-sivri-
l- ,doğru-l, duru-l-
 -lA- : baş-la, giz--le-, yol-la-, göz- le-, fiş-le-

 -msA- : az-ımsa-, küçü(k)-mse-, be-imse-


 -I- : ağrı- (< ağırı-), taş-ı- , şak-ı-

 -r- : Genellikle yansıma kelimelerden fiil türetir : deli-


r-, beli-r- , tısı-r-, öksü-r-,
 -rgA- : yad-ırga-, es-irge-,az-ırga-, es-irge-

 -sA- : su-sa-, boğa-sa- (ağız), garip-se-, umur-sa-,


önem-se-
3. FİİLDEN İSİM YAPAN EKLERİ :
 -A : sapa, öte, erte(le-)
 -ACAk: Sıfat- fiiller yapar : gel-ecek (gün), yak-acak
(odun), giy-ecek (elbise)
 -Aç : tıkaç, sayaç, kaldıraç

 -AĞAn: olağan, gezegen, durağan

 -Ak : uç-ak, bin-ek, sap-ak, dön-ek ,

 -AlAk : yat-alak, as-alak, çök-elek

 dur-ak, yat-ak, ürk-ek, kaç-ak

 -AlgA : çiz-elge

 -Am : tut-am, dön-em, kur-am

 -AmAK: tut-amak, bas-amak


 -An : İsim ve sıfatlar ( sıfat-fiil) yapar : düz-en, bak-an,
kap-an, kal-kan ; gel-en, git-en, duy-an, sor-an, konuş-
an, bil-en, gül-en (adam)
 -AnAk : gör-enek, ol-anak, değ(e)nek

 -ArI : uç-arı, göç-eri

 -AsI :Sıfat-fiiller ve isim yapar : öpül-esi (el) ,yıkıl-ası


(el) ; ol-ası, ver-esi (ye)
 -Av : gör-ev, öde-v, sına-v, işle-v

 -Ay : ol-ay, yap-ay, düş-ey

 -bAç : saklan-baç, dolan-baç, kır-baç

 -ç : Aşırılık bildiren fiiller yapar : kıskan-ç, iğren-ç,


sevin-ç
 -dIk : Sıfat-fiiller yapar , tanı-dık (insan), gör-dük-üm
( kişi)
 -gA : kavur- ga, böl-ge, bil-ge, diz-ge
 -gAn : Aşırılık bildiren isimler yapar : sıkıl-gan, dökül-gen,
atıl-gan, çekin-gen, çalış-kan
 -GAç : yüz-geç, süz-geç, kıs-kaç, utan-gaç, tut-kaç
 -GI : yaz-gı, duy-gu, sar-gı, bil-gi, yay-gı, sor-gu, al-gı, ver-
gi, at-kı, tut-ku, sal-gı, kes-ki, diz-gi
 -GIn : Aşırılık anlamında isimler yapar : az-gın, öl-gün, yay-
gın, vur-gun, coş-gun, sol-gun
 -I : yaz-ı, çiz-i, koş-u, çat-ı, dol-u, doğ-u, kork-u ölç-ü, diz-i,
öl-ü
 -IcI : Meslek isimleri ve sıfat yapar : yap-ıcı, sık-ıcı (film),
at-ıcı, sat-ıcı, ver-ici, it-ici
 -Ik : böl-ük, aç-ık, yan-ık, at-ık,bat-ık,yat-ık,saç,-ık, kaç-ık
 -Im : biç-i-m, sür-ü-m, say-ı-m, ver-i-m, giy-i-m, al-ı-m, yap-
ı-m, duy-u-m, ver-i-m
 -Iş : bak-ış, geç-iş, at-ış, bit-iş,dur-uş,gül-üş, duy-uş, gör-üş
 -mA : Kalıcı ve geçici isimler (isim-fiiller) yapar : dol-
ma ( yamek adı), yaz-ma (baş örtüsü, el yazması eser),
bas-ma ( bir tür kumaş ), git-me, gel-me, otur-ma ,kalk-
ma, bil-me
 -mAcA : bul-maca, bil-mece, düz-mece, sor-maca-, gül-
mece
 -mAk : Kalıcı ve geçici isimler yapar : çak-mak
( yakmaya yarayan araç ), ye-mek,( yenilen şey), ek-mek
(besin) , git-mek, gel-mek, gül-mek, al-mak, sor-mak,
bil-mek, duy-mak
 -mAn : az-man, göç-men, şiş-man
 -mAz : Sıfat-fiil ve isimler yapar : bulun-maz (fırsat),
yara-maz (çocuk); tüken-mez (kalem)
 -mIk : kıy-mık, kus-muk, il-mik
 -mIş : Sıfat-fiil ve kalıcı isimler yapar : tanın-mış
(yazar), yırtıl-mış ( kağıt) ; dol-muş, ye-miş
 -n : yığ-ın, tüt-ün
 -ntI : gör-üntü, ak-ıntı, dök-üntü ,yık-ıntı, çök-üntü, ak-
ıntı, sık-ıntı
 -r : İsim ve sıfat yapar : yaz-ar, kes-er, yat-ır, koş-ar
(adım), geç-er (akçe)
 -t :geç-i-t, kal-ı-t, yoğur-t , yaz-ı-t
4. FİİLDEN FİİL YAPAN EKLER :
 Fiil kök ve gövdelerinin üzerine gelerek fiil türeten eklerdir.
Bu ekler işlevlerine göre farklı isimler alırlar :
 1.Ettirgenlik Anlamı Veren Ekler : Fiillerin kök ve
gödelerinin üzerine gelerek eylemi yaptırma anlamı verir.
 -Ar- : çık-ar-, gid-er-, kop-ar-,
 -Ir- : iç-ir-, kaç-ır-, bat-ır-, yat-ır-
 -Dar- : dön-der- (ağızlarda) , ak-tar-, kay-tar-,ak-tar-
 -Dır- : bil-dir-, kes-tir-, koş-tur-, sap-tır-
 -t- : az-ı-t-, ak-ı-t-, taş-ı-t-, sap-ı-t-, üşü-t- ısı-t-,
 -z- (+-ir-): em-z+ir- (< em-i-z-ir-)
 3.Dönüşlülük Anlamı Veren Ekler : Fiil kök ve
gövdelerinin üzerine gelerek yapılan eylemden eylemi
yapanın etkilendiğini bildiren fiiller türetir.

 -n- : yıka-n-, tara-n-, al-ı-n-, süsle-n-, sal-ı-n-, bak-ı-n-


 -l : boğ-u-l-,
 4.İşteşlik Anlamı Veren Ekler : Ortaklaşa yapma ve
etkilenme anlamı verir:
-ş- : at-ı-ş-, bul-u-ş-, döv-ü-ş-, gör-ü-ş-,
 Ettirgenlik,dönüşlülük, edilgenlik ve işteşlik
anlamlarını veren eklerin dışında başka anlamlar
yükleyen filden fiil yapan ekler de vardır :

 -AlA- : eş-ele-, gez-ele-, it-ele-, ov-ala-, silk-ele-,


ufa(k)la-
 -ArlA- : top-arla-, yuv-arla-
 -IştIr- : kar-ıştır-, koş-uştur-, ov-uştur-, ser-piştir-

 -klA- : savsa-kla-, say-ıkla-, sür-ükle-, tart-akla-

 -mAlA-: sarm-ala-, tır-mala-


 -msA : ben-i-mse, ,gül-ü-mse, az-ı-msa-
ÜLKESİNİ , YÜKSEK İSTİKLÂLİNİ KORUMASINI BİLEN TÜRK MİLLETİ,
DİLİNİ DE YABANCI DİLLER BOYUNDURUĞUNDAN KURTARMALIDIR.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 B. ÇEKİM EKLERİ
 Kelimelerin cümle içerisinde kullanımını sağlayan,
kelimeler arasında ilişkiler kuran eklerdir. Kelimenin
anlamını ve türünü değiştirmez. İsim ve fiil çekim ekleri
olarak ikiye ayrılırlar.
A- İSİM ÇEKİM EKLERİ:

İsimlerin cümle içerisinde farklı anlam ilişkileri kurularak


kullanılmasını sağlayan eklerdir:

 I. DURUM (HÂL) EKLERİ


a) Yalın Hâl : şiir, kitap, masa, roman

 b) Yaklaşma(Yönelme,-e) Hâli:-e, a- : Eylemin yaklaştığı,


yöneldğiğ yeri bildirir: şiir-e, kitap-a, masa-y-a, roman-a
Sılan-a kavuş da ocağın yansın,
Çoluk çocuk etrafını dolansın,
Söyle de derdini gönlüm inansın,
Sırrını orta-y-a ser yavaş yavaş.
Raşit AKÇURA,
Hancı’dan Yolcu’ya
 c) Bulunma(olma, -de) Hâli: -de,-da,-te,-ta : Eylemin
olduğu, bulunduğu, yapıldığı yeri bildirir: gönül-de,
çiçek-te, akıl-da, mantık-ta

Bir resmin var dedin o da yok ben-de


Güllerin solmuştur taze gülşen-de
Yeter ötesini söyleme sen de,
Soluk yaprakların der yavaş yavaş.
Raşit AKÇURA,
Hancı’dan Yolcu’ya
 ç) Uzaklaşma (ayrılma-, çıkma, -den) Hâli: -den,
-dan, -ten,- tan :Eylemein başladığı, çıktığı, uzaklaştığı
yeri bildirir: üniversite-den, yüksekokul-dan, rektörlük-
ten, bilim-den, mantık-tan
Güç belâ bir bilet aldım gişe-den,
Yolculuk başladı Haydarpaşa-dan
Hancı n’olur elindeki şişe-den,
Birkaç yudum daha ver yavaş yavaş.
Bekir Sıtkı ERDOĞAN, Hancı
 d) İlgi Hâli ( tamlayan eki ) : ın-,-in,-un,-ün,-nın,-nin,-
nun,-nün : Üzerine geldiği ismi kendinden sonra gelen
isimle ilgilendirerek isim tamlaması kurar :

Garb-ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar


Ben-im iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Mehmet Akif ERSOY, İstiklâl Marşı
 e) Yükleme(belirtme, -i ) Hâli: -ı,-i,-u,-ü : Cümle
içerisinde eylemden etkilenen varlık ve kavramları
bildirir: bayrak-ı, Anıtkabir-i, Çanakkale-y-i, tarih-i,
Orhan Veli-y-i

Dünyanın bütün çiçekleri-n-i diyorum


Bütün çiçekleri-n-i getirin buraya,
Öğrencilerim-i getirin, getirin buraya.
Ceyhun Atuf KANSU,
Dünyanın Bütün Çiçekleri
 f) Eşitlik Hâli :-ca,-ce,-ça,-çe : Üzerine geldiği isme
eşitlik, denklik, gibilik anlamlarını kazandırır:
Hey hey yine de hey hey
Salınsın türküler bir uçtan bir uca
Evelallah hepsinde varım.
Onlar kadar sahici, onlar kadar gerçek,
İnsan-ca-sına , erkek-çe-sine
Bana bir bardak su ver der-ce-sine
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU,
Türküler Dolusu
 g) Araç Hâli : -le, -la : Vasıta ve beraberlik anlamı verir:
arabay-la, çiçek-le, doğay-la, uçak-la
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgar-la, nehirler-le, kuşlar-la beraber.
 Cahit Sıtkı TARANCI,
Desem Ki...
 2.İYELİK(Sahiplik) EKLERİ:
 Üzerine geldiği ismin kime ve neye ait olduğunu bildiren eklerdir:

 -Im : besteler-i-m, duygu-m (I.Tekil Kişi ) -mIz : besteler-i-


miz, duygu-muz (I.Çoğul Kişi )

 -In : besteler-i-n, duygu-n (II.Tekil Kişi) –Nız : besteler-i-


niz, duygu-nuz (II.Çoğul Kişi)

 -I, -sI : besteler-i, duygu-su (III.Tekil Kişi) -lArI : beste-leri,


duygu-ları (III.Çoğul Kişi)
B. FİİL ÇEKİM EKLERİ :

 Fiillerin kök ve gövdelerinin üzerine gelerek onları kişiye, zamana veya


isteğe bağlayan eklerdir.
 1. ŞAHIS EKLERİ
 1 nci Grup Kişi Ekleri
 Teklik Çokluk
 -Im .......... –Iz gider-im gider-iz I. Kişi
 -sIn ......... –sInIz gider-sin gider-siniz II.Kişi
 --- .......... –lAr gider-ler III. Kişi
 2 nci Grup Kişi Ekleri
 Teklik Çokluk
 -m .......... –k aldı-m aldı – k I. Kişi
 -n ..........-nIz aldı-n aldı-nız II.Kişi
 --- .......... –lAr aldı –lar III. Kişi
 3 ncü Grup Kişi Ekleri
Teklik Çokluk
-Im ...... –lIm gidey- im gide- lim I. Kişi
-sIn ......... –sInIz git- sin git- iniz II.Kişi
--- .......... –lAr gitsin- ler III. Kişi
2. ZAMAN EKLERİ :

 Eylemlerin zamana ve kişiye bağlı olarak almış oldukları


şekillere kip adı verilir.

 A. Bildirme(Haber) Kipleri :
Bir eylemin gerçekleşmesinin bağlı olduğu zamanın
haber verildiği yapıdır.
Basit Zamanlar :

 1-Geniş Zaman :
Bir eylemin geçmişte başlayıp, şu anda da devam
ettiği, gelecekte de olabileceğinin bildirildiği bir
zamandır.Fiil kök veya gövdelerinin üzerine -r (-ır,-ir,
-ur,-ür),-ar,-er eklerinden biri getirilerek yapılır:
Olumlu Yapısı : Oku-r, boya-r, al-ır, ver-ir, kal-ır,
bul-ur...
Olumsuzu-maz, mez şeklindedir:
oku-mam, oku-maz-sın, oku-maz
okuma-y-ız, oku-maz-sınız, oku-maz-lar
Uykuların kaç-ar geceleri,
Bir türlü sabah olmayı bil-mez,
Dikil-ir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başla-r kulaklarında,
Ne çarşaf halden anla-r, ne yastık,
Gir-mez pencerelerden beklediğin aydınlık,
Kapan-ır yatağına, çaresizliğine ağla-r-sın,
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dol-ar içine
Sevmek ne imiş bir gün anla-ar-sın.
Ümit Yaşar OĞUZCAN, Bir Gün Anlarsın
2-Şimdiki Zaman :

Eylemin içinde bulunulan zaman diliminde yapıldığını


bildirir . Fiil kök veya gövdelerinin üzerine –yor eki
getirilerek yapılır:
dinli-yor-um, dinli-yor-sun, dinli-yor ; dinli-yor-uz,
dinli-yor-sunuz, dinli-yor-lar
İstanbul’u dinli-yor-um gözlerim kapalı
Bir kuş çırpını-yor eteklerinde
Alnın sıcak mı, değil mi, bilmi-yor-um
Beyaz bir ay doğu-yor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlı-yor-um;
İstanbul’u dinli-yor-um
Orhan Veli KANIK, İstanbul’u Dinliyorum
 Şimdiki zaman eki bazen henüz başlamamış
eylemleri de bildirir: Az sonra geli-yor-um

 Geniş ve gelecek zaman anlamları da taşır:


“Yarın tiyatroya gidi-yor-um.”(Gelecek zaman)
“Nane-limon nezleye iyi geli-yor.”( Geniş zaman)
 -makta,-mekte ekleri de şimdiki zaman anlamında
kullanılır:

Ben sende yaşıyorum,


Sen bende hüküm sür-mekte-sin
Cahit Sıtkı TARANCI, Desem ki...
 Şimdiki zamanın olumsuzu,-ma,-me olumsuzluk
ekleri ile yapılır:

oku-ma-yor-um > oku-mu-yor-um


bil-me-yor-um > bil-mi-yor-um

Uzun ince bir yoldayım


Gidi-yor-um gündüz gece
Bil-mi-yor-um ne hâldeyim
Gidi-yor-um gündüz gece
Aşık VEYSEL, Uzun İnce Bir Yoldayım
 3-Görülen (-di’li ) Geçmiş Zaman :
Geçmişte yapıldığını gördüğümüz bir eylemi bildiren zamandır. Fiil kök veya
gödelerinin üzerine –dı,-di,-du,-dü,-tı,-ti,-tu,-tü eklerinden biri getirilerek
yapılır:
dinle-di-m, dinle-di-n, dinle-di ; dinle-di-k, dinle-di-niz, dile-di-ler

 Görülen geçmiş zamanın olumsuzu –ma,-me ekleri ile yapılır:


Git-me-di-m, git-me-di-n, git-me-di ; git-me-di-k, git-me-di-niz, git-me-di-
ler

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen-di-k


Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yen-di-k

Haykır-dı ak tolgalı beylerbeyi ``ilerle''


Bir yaz günü geç-ti-k Tuna’dan kafilelerle
Yahya Kemal BEYATLI ,Akıncılar
 4-Öğrenilen (duyulan, -miş’li ) Geçmiş Zaman :
 Başkalarından duyduğumuz geçmişte yapılan bir eylemi
bildiren zamandır. Sonradan fark ettiğimiz bir durumu
haber vermek için de kullanılır. Fiil kök veya gödelerinin
üzerine –mış, -miş, -muş, -müş eklerinden biri
getirilerek yapılır:
oku-muş-um, oku-muş-sun, oku-muş ; oku-muş-uz,
oku-muş-sunuz, oku-muş-lar
 Öğrenilen geçmiş zamanın olumsuzu –me,- ma
eklerinden biri getirilerek yapılır:
sor-ma-mış-ım, sor-ma-mış-sın, sor-ma-mış;
sor-ma-mış-ız, sor-ma-mış-sınız, sor-ma-mış-lar
Anam bir yaz gecesi doğur-muş beni burda,
Bu çamlıkta söyle-miş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
“Suna’mın başka köye gelin gittiği akşam.
Kemalettin KAMU, Bingöl Çobanları
 5- Gelecek Zaman :
Eylemin gelecekteki bir zamanda yapılacağını bildirir. Fiil
kök veya gövdelerinin üzerine -ecek, -acak eklerinden biri
getirilerek yapılır:
yaz-acak-ım, yaz-acak-sın, yaz-acak ; gel-ecek-iz, gel-ecek-
siniz- gele-ecek-ler
 Gelecek zamanın olumsuzu –me ,-ma ekleri getirilerek yapılır
:
Sor-ma-y-acak-ım , sor-ma-y-cak-sın,sor-ma-y-acak
gül-me-y-ecek-iz, gül-me-y-ecek-siniz, gül-me-y-ecek-ler

Ağı ağır çık-acak-sın bu merdivenlerden,


Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bak-acak-sın semaya ağlayarak
Ahmet HAŞİM, Merdiven
 
 Birleşik Zamanlı Fiiller

 Hatırlatma : Basit zamanlar; şimdiki zaman, gelecek


zaman, geniş zaman, öğrenilen ve görülen geçmiş zaman
olarak belirlenir. Bu basit zamanlar oluşturulurken fiil
kökü + basit zaman eki + şahıs eki sıralaması vardır.
 Birleşik zamanlı fiil oluşturulurken ise;
oku + yor + du + k
Fiil kökü + Basit zaman eki + Birleşik zaman eki + şahıs eki
sıralamasına uyulur.
 Birleşik zamanlar :
 
 1-Hikaye Birleşik Zaman :
 Görülen, yaşanılan bir eylemin anlatıldığı bileşik zamandır.
 
 Fiil köküne eklenen basit zaman ekinden sonra eklenecek –
dı, -di, -tı, -du, -dü, -tu, -tü eklerinden biri ve şahıs ekiyle
oluşturulur.
 
 Şimdiki zamanın hikayesi : koş-uyor-du-m
 Gelecek zamanın hikayesi : yürü-y-ecek-ti-n
 Geniş zamanın hikayesi : konuş-ur-du-k
 Geç.zam.hikayesi : oku-du-y-du-nuz (oku-du-nuz-du)
 Öğrenilen geç.zam. hikayesi : yaz-mış-tı-lar ( yaz-mış-lar-
dı)
 
 2-Rivayet Bileşik Zaman :
 Duyulan, içinde yonmamış ifadesi taşır. Fiil köküne eklenen basit zamandan sonra –mış,
-miş, -muş, -miş ekleri ve şahıs eklerinin eklenmesiyle oluşur.
 
 Öğretmen, ödevin yapılıp yapılmadığını öğrenmek için Sinem’i sınıfa yollar; Sinem,
tahtaya yazdıklarım yazıldı mı?
 Sinem : Yazılıyor öğretmenim.
 Öğretmen, okul müdürüne daha yazılmamış, yazılıyormuş diyor.
 Öğretmen görmedi ama Sinem’in getirdiği haberi iletiyor.
 
 Yazmak fiilinin rivayetini basit zamanlara göre birlikte çekimleyelim.
 
 Şimdiki zam. rivayeti : yaz-ıyor-muş-um
 Gelecek zam. rivayeti : yaz-acak-mış-ım
 Geniş zaman rivayeti : yaz-ar-mış-ım
 Duyulan geç.zam.riv. : yaz-mış-mış-ım
 Görülen geç.zam.riv. : yaz-dı-y-mış-ım (yazmıştım)
 3-Şart Bileşik Zaman :
 Yüklemin, fiilin bildirdiği iş bir şart ifadesi taşır. Basit zamanlı fiile
–se, -sa eklerinden biri getirilerek oluşturulur.
  
 Geleceksem arabayla gelirim.
 Görünürsen korkarlar.

 Kırmak fiilinin şart bileşiğini birlikte çekimleyelim;

Şimdiki zamanın şartı : kır-ıyor-sa-m


Gelecek zam. şartı : kır-acak-sa-m
Geniş zaman şartı : kır-ar-sa-m
Duyulan geç.zam.şartı : kır-mış-sa-m
Görülen geç.zam.şartı : kır-dı-y-sa-m ( kırdımsa)
  
 B. Tasarlama ( Dilek) Kipleri :
1. Emir Kipi :
 Eylemin emir yolu ile yapılmasının istendiği kiptir. Kişi ve emir
anlamı taşıyan ekler ile yapılır.
I. Teklik emir kipi yoktur.
II. Teklik emir : oku
III. Teklik emir : oku-sun

I. Çokluk emir kipi yoktur.


II. Çokluk emir : oku-y-unuz, oku-y-un
III.Çokluk emir : oku-sunlar
 Olumsuzu fiillerin üzerine –me, -ma eklerinden biri getirilerek
yapılır: oku-ma, git-me-sin

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,


Hepiniz, hepiniz, gel-in , gör-ün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece ört-ün beni
Ceyhun Atuf KANSU,
Dünyanın Bütün Çiçekleri
 2.Dilek- Şart Kipi :
 -sa,-se eklerinden biri fiillerin üzerine gelerek istek ve
şart anlamları verir:
oku-sa-m, git-se-n, bil-se-ler ;
 Olumsuzu fiillerin üzerine –me,-ma eklerinden biri
getirilerek yapılır: gör-me-se-ler, bil-me-sen sor-
ma-sa, git-me-se-niz

Her ne kadar mağrur dur-sa da,


Bardağın önünde baş eğer çaydanlık.
Öyleyse kibirlenmek niye,
Kibir ve hava neye gerek
Erkin VAHİDOV, Tevazu Üzerine
 3.İstek Kipi :
 Yapılmasını, gerçekleşmesini istediğimiz bir eylemi anlatmak
için kullanılır. Fiilerin üzerine –e, -a eklerinden biri getirilerek
yapılır:
gör-e-y-im, gör-e-sin, gör-e
bul-a-lım, bul-a-sınız, bul-a-lar
 Olumsuzu fiilerin üzerine –me, -ma eklerinden biri getirilerek
yapılır: gör-me-y-e-sin, bul-ma-y-a-la

Şeydayım, efkârlıyım duyup da gül-e-sin yâr


Efsunlu duygularla sarsılıyor benliğim
Hasretim ey cefakâr Süreyya gözlerine
Ebedi nâlân oldu gözyaşın sil-e-sin yâr

Nurullah GENÇ, İntizâr


 4.Gereklilik Kipi :
Yapılması , olması gerekli olan fiilleri bildirir. Fiillerin –meli,
-malı eklerinden biri getirilerek yapılır:
Dinle-meli-y-im, bul-malı-sın, sev-meli
 Olumsuzu fiilerin üzerine –ma,-me eki getirilerek yapılır: al-
ma-malı, git-me-meli-y-im

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı


Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, lâf atmalar
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül ol-malı,
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.
Orhan Veli KANIK, İstanbul’u Dinliyorum
 FİİLLERDE ZAMAN VE ANLAM KAYMASI
 
 *Bir fiil kipinin başka bir kip yerine kullanılmasıdır.
 Sabahları kahvaltı yapıyorum.(Yaparım.)
 Yarın dersler başlıyor. (Başlayacak.)
 Bu akşam görüşürüz. (Görüşeceğiz.)
 Ödevlerini bitireceksin.(Bitir.)
 Bir haftaya kadar geliyoruz.(Geleceğiz.)
 
 Fiillere “–me, ma” olumusuzluk ekleri getirilirek fiiller
olumsuz yapılır.
 gelsin gelmesin
 anlatacaksın anlatmayacaksın
 *Geniş zamanın olumsuzunda zaman eki düşer.
 2. ve 3. tekil şahısta ise geniş zaman eki –z kullanılır.

okurum okumam
okuruz okumayız
okursun okumazsın
okursunuz okumazsınız
okur okumaz
okurlar okumazlar

 Fiillerin olumsuzu “değil” geitirilerek de yapılır.


İstiyor değilim. İstemiyorum.
 Soru şekli mi soru edatıyla yapılır. Bu edat kendisinden önce
gelen sözcüklerden ayrı sonra gelen eklerle bitişik yazılır.
KELİMELERİN DİLİ
Bir dili var kelimelerin,
    İnsanların kullandığı dilden başka;
    Gece karanlıkta fısıldaşırız,
    Gündüz aydınlıkta.
    Kelimeler var, içimi gün gibi doldurur,
    Kelimeler var, korkarım kaçınırım.
    Üşürüm, dost yüzlü kelimelerde ısınırım,
    Kelimeler var, aydınlığa dayanamam.
    Kelimeler var, duruşu dost, bakışı dost;
    Kelimeler var, ellere birşeyler demez,
    Gün gibi okşar içimi benim,
    Ben onlarsız olamam.
                 
COŞKUN ERTEPINAR
 SÖZCÜK TÜRLERİ

 
 Türkçede kelimeler sekiz grupta toplanır: İsim,
sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem ve fiil. Fiil
dışındaki kelimelerin tamamı isim ve isim soylu olan
kelimelerdir.
1. İSİMLER (ADLAR)
Varlıkları ve kavramları karşılayan, onları
tanımamıza yarayan kelimelerdir: Atatürk,dağ, su,
taş, deniz, ev, yol, kitap ...
Varlıklara Verilişine Göre isimler
a) Özel İsim:
Benzeri olmayan tek bir varlığı ve kavramı karşılayan
isimlerdir:
Elif, Karabaş, Isparta, Eğirdir Gölü, Türk Dili, Türkiye,
16 Haziran Mahallesi
 Özel isimler,
 a . Büyük harfle başlar

 b .Aldıkları çekim ekleri kesme işaretiyle


ayrılır.Antalya’ya , Mustafa’nın
 c. Özel isimlere getirilin yapım ekleri ayrılmaz. Burdurlu,
Kemalgil, Türklük, Mehmetçik, Nuriler,
 d. p, ç, t, k, ünsüzlerinden biriyle biten bir özel isim ünlü ile
başlayan bir ek alırsa; p, ç, t, k, söylenişte b, c, d, g, ye
dönüşür ama yazılışta bir değişiklik olmaz.Kızılırmak’a,
Antep’e,Uluç’a
 e. Ay, Dünya ve Güneş isimleri coğrafî terim olarak
kullanıldığında büyük harfle başlar ve aldığı ekler ayrı
yazılır:
 Ay, Dünya’nın, Dünya da Güneş’in etrafında döner.
 b) Cins İsim:
 Aynı cinsten olan varlıkları karşılayan isimlerdir:

 Tavşan, dolap, insan, çiçek, kitap, hayvan...


 Varlıkların Oluşlarına Göre İsimler
 a) Somut İsim:

 Nesne durumundaki beş duyu organımız vasıtasıyla


algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan isimlerdir:
 gazete, ses, ısı, ışık, rüzgar, kuş, taş

 b) Soyut İsim:

 Duyularla algılanamayan, ancak zihinde tasarlanan,


akıl yoluyla kavranan varlıklara ve kavramlara verilen
isimlerdir.
 Sevgi, dostluk, arkadaşlık, öfke, iyilik, akıl, korku...
 Varlıkların Sayılarına Göre İsimler :
 a) Tekil İsim:

 Aynı türden bir tek varlığı ve kavramı karşılayan


isimlerdir:
 bilgisayar, yazıcı, torna, klima, fırın, duvar
 b) Çoğul İsim:
 Aynı türden birden çok varlığı karşılayan isimlerdir:

 bilgisayarlar, yazıcılar, tornalar, klimalar, şiirler, evler

 Eski Türkçede çokluk eki olarak kullanılan “-z” eki


günümüzde birkaç kelimede çokluk eki olarak,
bazılarında da köke kaynaşmış olarak kullanılmaktadır:
 İki-z, üç-üz; boynuz, diz, omuz

 Arapçadan “at”, Farsçadan “an” ekleri çokluk


anlamında dilimize girmiştir:
 Müfre-dat, beyan-at, sıby-an
 -ler Çoğul Ekinin Farklı Kullanımları:
 1- Soy ve millet ismi yapar: Türkler, Osmanlılar,
Selçuklular, Avrupalılar
 2- Özel isimlere aile anlamı katar: Yarın Nilaylara
gideceğim.
 3- Özel isimlere benzerleri anlamı katar ve kesme
işaretiyle ayrılır: Burası Fuzuli’ler , Ali Şir Nevaî’ler
diyarıdır.
 4- Abartma anlamı katar: Ailesini dünyalar kadar
seviyor. Sabaha kadar, ateşler içinde yandı.
 5- Yaklaşıklık, aşağı-yukarı anlamı katar: İki yaşlarında
bir oğlu var. Bugünlerde size geleceğim.
 6- Zaman bildiren kelimelere gelerek daima, her zaman
anlamı katar : Pazarları koşu yaparım. Akşamları kitap
okurum.
 7- Sitem anlamı katar: Beyefendi her nedense bize
ısınamamışlar.
 8- Saygı ve nezaket anlamı katar: Kemal Beyler
buyurmazlar mı?
 c) Topluluk İsmi:
 Yazılışları bakımından tekil, ifade ettikleri anlam
bakımından çoğul olan isimlere denir:
 Ordu, bölük, sürü, demet, dizi, orman, saç, grup,
düzine ...
 Yapılarına göre isimler:
 

 1. Basit İsimler :

 Yapım eki almamış kök halindeki isimlerdir: taş, toprak,


masa, dağ, nehir
 2. Türemiş İsimler :

 İsim veya fiillerin üzerine yapım eki getirilerek yapılan


isimlerdir : taş-lık, su-suz, tuz-lu, haşla-ma, uçurt-ma,
sev-gi, duy-gu
 3.Birleşik İsimler :
 İki veya daha fazla kelimenin bir araya gelerek yapmış
oldukları isimlerdir:
 Afyon-kara-hisar > Afyonkarahisar, sivri-sinek >
sivrisinek tahta-kurusu > tahta kurusu
 Birleşik isimler birleşme durumlarına göre şu şekilde
incelenirler :
 Biçim Yönünden

 a)Yalın durumdaki iki ismin birleşmesiyle oluşur.

 Demir-baş, tepe-göz

 b) Sıfat Tamlaması Biçiminde

 Yeşil-ırmak, boş-boğaz, Ak-deniz Yeşil-ırmak,

 c) Belirtisiz İsim Tamlaması Kuruluşunda

 Deniz-altı, ateş-böceği, hanım-eli, arslan-ağzı, kuş-


palazı, soy-adı
 d) Bir İsimle Bir Fiilden yapılanlar
 Gece-kondu, bilgi-sayar, uçak-savar, ateş-kes, imam-
bayıldı
 e) İki fiilden oluşanlar

 Uyur-gezer, kaptı-kaçtı, dedi-kodu, biçer-döver, gel-git

 f) Ses düşmesi yoluyla oluşanlar

 Pazartesi, kahvaltı, sütlâç


 Anlam Yönünden
 a) Her iki kelime de gerçek anlamını korur.

 Toplum-bilim, kara-biber

 b) İlk sözcük gerçek anlamını yitirir.

 Atlı-karınca

 c) Her iki sözcük de gençek anlamını yitirir.

 Demir-baş, su-çiçeği, boş-boğaz


 2. SIFATLAR (ÖNADLAR)
 Varlıkları çeşitli yönlerden niteleyen ya da belirten
sözcüklere sıfat denir.
 

 Ünvan sıfatlarının dışındaki sıfatlar daima isimlerden


önce gelir.
 Ayşe Hanım Celâl Astsubay.

 
 1.Sıfatlar görevleri yönünden
 Sıfatlar görevleri yönünden ikiye ayrılır.

 a.Niteleme sıfatları

 Varlıkların renklerini, biçimlerini, durumlarını, gösteren


sıfatlara denir.
 İsme nasıl sorusunu sordugumuz zaman alacağımız
cevap niteleme sıfatıdır.
 Nasıl elma? Kırmızı elma (renk)
 Nasıl öğrenci? Başarılı öğrenci (durum)

 Nasıl adam? Uzun adam (biçim)


 Sıfatlar isimler gibi çekim eki almazlar.Alırlarsa isim
görevi yaparlar.
 İhtiyar kadın yalvarıyordu.

 İhtiyarı hastahaneye kaldırdılar.

 *İsim görevinde olan bu sıfatlara adlaşmış sıfat denir.

 Güzeller, çalışkanlar, yaşlı, mavili gelsin.


 b.Belirtme sıfatları
 Varlıkları çeşitli yönlerden belirten sıfatlardır.

 Belirtme sıfatları dört gruba ayrılır.


 c.İşaret Sıfatları
 Varlıkların yerlerini işaret yoluyla belirten sıfatlardır.
 Bu elbiseyi alalım.
 Şu ev satılıkmış.
 O çocuk mu dövdü seni?
 Beriki kadın bizim komşumuz.
 Öteki araba daha güzeldi.
 Böyle soru sorulur mu hiç?
 İşaret sıfatları çekim eki alırsa işaret zamiri olur.
 Şunu versene. Şu kitap.
 Böylesini görmedim. Böyle insan.
 d.Sayı Sıfatları
 Varlıkların sayılarını, sıralarını, oranlarını, eşit
bölünüşlerini, kısaca nicelik durumlarını belirten
sıfatlardır.
 Beş gruba ayrılır.

 1.Asıl Sayı Sıfatları

 Varlıkların sayılarını kesin olarak belirten sıfatlardır:

 Yirmi öğrenci, elli yumurta


 2.Sıra Sayı Sıfatları
 Varlıkların sırasını belirten sıfatlardır:

 İkinci katta oturuyor.

 3.Üleştirme Sayı Sıfatları

 Varlıkların eşit bölünüşünü gösteren sıfatlardır. Asıl


sayı sıfatlarına –er eki getirilerek yapılır:
 Çocuklara beşer ceviz verdim.

 İkişer yıl hapis yattılar.


 4.Kesir Sayı Sıfatları
 Varlıkların eşit parçalarından bir bölümünü gösterir. Verilen iki
sayıdan ilkine –de eki getirilerek yapılır:
 Dörtte bir ekmek yedim.
 Yarı, yarım, çeyrek, buçuk sözcükleri de kesir sayı sıfatıdır.
 Yarım ekmek, çeyrek döner.
  
 5.Topluluk Sayı Sıfatı
 Varlıkların sayılarını toplu olarak gösteren sıfatlardır. Asıl sayı
sıfatlarına (i)z eki getirilerek yapılır:
 Otobüste beşiz bebek vardı.
 İkiz kardeşine çok benziyor.
 e. Soru Sıfatları
 Varlıkların yerlerini, sayılarını, durumlarını, soru
yoluyla belirten sıfatlardır.
 Kaç senedir bu evde oturuyorsun?

 Hangi kitap daha faydalı olur?

 Nasıl bir kazak istiyorusun?

 Evi ne renk boyadın?


 2.Yapıları bakımından sıfatlar
 a. Basit Sıfatlar

 Yapım eki almamış kök hâlindeki sıfatlardır.

 Yeni kalem, beyaz çorap, eski eser.

 b. Türemiş Sıfatlar

 Yapım eki almış sıfatlardır.

 Çiçek-li örtü, tuz-suz yemek, soğu-k içecek


 c. Birleşik Sıfatlar
 1.Kurallı Birleşik Sıfatlar

 -Sıfat tamlamasının sonuna –li, -lik, -sız, ekleri


getirilerek yapılır.
 Mavi elbise+li çocuk iki ay+lık bebek beş
kuruşsuz adam.
 *Bir sıfat tamlamasında isimle sıfatın yerleri
değiştirilip sıfata üçüncü kişi iyelik eki “–i”
getirilerek yapılır.
 büyük bahçe bahçesi büyük ev
 tatlı elma elması tatlı ağaç
 yeni araba arabası yeni adam
 2.Anlamca Kaynaşmış Birleşik Sıfatlar
 İki sözcüğün birleşip kaynaşmasından oluşan sıfatlardır.

 açıkgöz öğrenci, uyurgezer adam, mirasyedi genç,


birkaç öğrenci, birçok insan, gelişigüzel davranış.
 
  
 *İsim tamlamaları da sıfat olabilir.

 Bal sarısı kazak, çimen yeşili boya, apartman kapıcısı


Abdurrahman
 Bir sıfat hâl eki almış bir isimle tümlenebilir. Buna
tümlenmiş sıfat denir.
 Keyfine düşkün insan.

 Çiçekleri seven arkadaşım.


 *Cevabı sıfat tamlaması olan cümlelerde soru anlamı
sıfatla sağlanmış demektir.
 Hangi evde oturuyorsun?

 Öteki evde oturuyorum.


 3. Sıfatlarda Pekiştirme :
 Sıfatardan önlerine bazı ek ve sözcükler getirilerek
anlam yönünden güçlendirilmesi sonucu oluşan sıfatara
pekiştirilmiş sıfat denir.
 Sıfatlar aşağıdaki şekillerde pekiştirilir
 a. İkilemeler Yoluyla
 Uzun uzun kavaklar, güzel güzel çocuklar, elma elma yanaklar,
saçma sapan sözler... 
 b. İkilemelerin Arasına mi soru edatı getirilerek
 İnce mi ince gömlek, sıcak mı sıcak hava, yeni mi yeni ev...
 Niteleme Sıfatlarının ilk ünlüsünden sonra m,p,r, s ünsüzlerinden
uygun olanı getirilerek sıfatın başına eklenir.
 Bembeyaz gelinlik, yepyeni kitap, tertemiz ev, mosmor yüz.
 Pekiştirmelerde bazen ünlü türemesi de olabilir.
 Sapasağlam elma, gencecik elma, çepeçevre çit,
yapayalnız insan...
 4. Sıfatlarda küçültme
 Sıfatlarda küçültme –cik, -cek, -imsi, -imtrak ekleriyle
yapılır.
 Küçücük çocuk, azıcık para, ekşimsi elma, büyücek ev,
genişçe salon,
 -cik, -cek ekleri bazı sıfatalara gelirken ünsüz düşmesi
ya da ünlü türemesi olur.
 küçük+cük küçücük kutu
 büyük+cek büyücek apartman
 dar+cık daracık sokak
 az+cık azıcık yemek
 5. Sıfatlarda derecelendirme
 * Eşitlik:

 “Kadar, gibi” sözcükleriyle yapılır. Erzurum kadar


soğuk şehir.
 Senin gibi güzel bir insan.

 * Üstünlük:

 “Daha” zarfıyla yapılır. Kitaptakinden daha zor sorular.

 Yalnızlıktan daha güzel bir şey.


 * En Üstünlük Derecesi
 “En” zarfıyla yapılır.

 En çalışkan çocuk. En büyük bahçe.

 * Aşırılık Derecesi

 “Pek, çok, fazla, pek çok, pek fazla, gayet..” zarflarıyla


yapılır.
 Pek fakir aile. Çok başarılı öğrenci.

 Fazla zor soru. Gayet güzel cevap.


 3. ZARFLAR (BELİRTEÇLER)
 Fiillerin ,fiilimsilerin, sıfatların ve görevce kendine
benzeyen sözcüklerin anlamlarını zaman, yer, yön,
durum, miktar ve soru yoluyla tamamlayan, sınırlayan
ya da derecelendiren sözcüklere zarf denir.
 

 Adam hızlı hızlı yürüyordu.(Fiil)

 Çok çalışıp başarılı olacağım.(Fiilimsi)

 Pek büyük bir evi var.(Sıfat)

 Biz çok sık kavga ederiz.(Zarf)


 a. Görev ve anlam bakımından zarflar
 1. Zaman Zarfları

 Fiilleri zaman bakımından belirten tamamlayan ya da


sınırlayan zarflardır.
 Bu yıl tatile gitmedik.

 Akşam bunları konuşuruz.

 Sabahları kahvaltı yapmaz.

 Erken gel.

 Buraları kışın soğuk olur.

 Gelince görüşürüz.
 *Ne zaman sorusunu fiile yönelttiğimizde aldığımız
cevap zaman zarfıdır.
 Olanları sonra anlatırım.Ne zaman? Sonra.

 *Ne zaman sorusuna cevap vermezse isimdir.

 Geceleri ders çalışırım. Ne zaman ? Geceleri


 Geceleri çok sevirim. Ne zaman ? Cevap yok.
 2. Yer-Yön Zarfları
 Fiil ve fiilimsileri yer ve yön bakımından tamamlayan
ya da belirten sözcüklerdir.
 Konuşanlar dışarı çıksın.

 Katılmak isteyenler ileri gelsin.

 Yukarı çıkmak zor geliyor.

 Sen geri dur.


  
 *Yer-yön zarfları mutlaka yalın hâlde bulunurlar. Bu
zarflar hâl eklerinden birini alırsa belirtili nesne ya
da dolaylı tümleç olur yani isimleşir.
 

 Yukarıyı sen temizle.

 Geride durma yanımıza gel.


 3. Durum Zarfları
 Fiil ve fiilimsilerin nasıl yapıldıklarını ne durumda

 olduklarını belirten zarflardır.

 Örtüyü çok güzel yapmışsın. (Nitelik)


 Onunla mutlaka görüşmeliyiz. (Kesinlik)

 Elbet eve döneceksin. (Kesinlik)


 Oradan ayrılalı aşağı yukarı üç yıl oldu.(Yaklaşıklık)
 Belki o da gelir.(İhtimâl)

 Eğer çalışırsa başarır.(Şart)

 Soğuktan titriyordu.(Sebep)

 Bir daha onunla konuşmam.(yineleme)

 

 “Nasıl sorusunu fiile yönelttiğimizde aldığımız cevap


durum zarfıdır. Aynı soruya ismin verdiği cevap ise
sıfat olur.
 4. Azlık-Çokluk (Miktar Zarfı)
 Fiil ve fiilimsileri miktar yönünden belirten sıfat ve
zarfları derecelendiren zarflardır.
 Bugün çok çalıştım.

 Epeyce konuşunca ikna oldu.

 Oldukça güzel bir arabası var.

 Bu olaya pek çok güldük.

 Ne kadar sorusuna alınan cevap miktar zarfıdır.


Daha sözcüğü zaman anlamı veriyorsa zaman
zarfıdır.
 Daha gelmedi. Henüz gelmedi.
 5. Soru Zarfı
 Fiil ya da fiilimsileri soru yoluyla belirten zarflardır.

 

 Ne zaman geleceksin?

 Bu soruyu nasıl çözdün?

 Okula neden gelmedin?

 Ne kadar alalım?

 Ne, ne biçim, niçin, ne diye?


 b. Zarflarda Pekiştirme
 Zarflarda pekiştirme iki yolla yapılır:

 * İkilemelerle

 Tatlı tatlı güldü.

 * m, p, r, s sesleriyle

 Çarçabuk evden ayrıldı.


 c. Yapı Bakımından zarflar
 1. Basit Zarf

 Ek almamış yalın hâldeki zarflardır.

 Yarın gelecek.

 Olanları şimdi anlat.

 Başarılı olmak için çok çalış.

 2. Türemiş Zarf

 Yapım eki almış olan zarflardır.

 Şair oldukça güzel konuştu.(ol+dukça)

 Ansızın, onunla karşılaştım.(An+sızın)

 Akşamleyin, birden karşıma çıktı.(akşam+leyin)


 3. Birleşik Zarf
 En az iki sözcükten oluşan zarflardır.

 Birden bire bayıldı.(Birden+bire)

 Biran, bile onu yalnız bırakmadı.(Bir+an)

 Bugün, onunla görüşmeye gitti.(Bu+gün)

 4. Öbekleşmiş Zarflar

 Hemen şimdi gelirim


 
 4. ZAMİRLER ( ADILLAR)
 İsim olmadıkları hâlde ismin yerini tutan sözcüklerdir.
Zamirler iki gruba ayrılır.
 A. Sözcük durumundaki zamirler

 1. Kişi Zamirleri

 Kişi adlarının yerini tutan zamirlerdir.

 Ben, Sen, O Biz, Siz, Onlar


 Kişi zamirleri çoğul eklerini ve hâl eklerini alırlar. Ben
ve sen yönelme hâl ekini (-e, -a) alınca bana ve sana
şekline dönüşür. Dönüşlülük zamiri olan “kendi” de
şahıs zamiri sayılabilir.
Ben yaptım. Kendim yaptım.
 Şahıs zamirleri isim tamlamalarında tamlayan olabilir.

 Bizim evimiz çok yakında.


 2. İşaret Zamirleri
 İsimlerin yerini işaret yoluyla tutan zamirlerdir.

 Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, öteki, beriki, bura,


şura, ora, böyle, şöyle...
 Bu çok güzel bir elbise.

 Şunu yerine koy.

 Öteki beni dövdü.

 Bura en sevdiğim yerdir.

 Böylesini ömrümde görmedim.


 İşaret sıfatları isimden önce gelir ve ismi niteler. işaret zamirleri
ise ismin yerini tutar.
 O kitabı bana ver. İşaret sıfatı.
 Onu bana ver. İşaret zamiri
 Sıfatlar isim çekim eki almazlar. Zamirler ise isimlerin aldığı
bütün ekleri alırlar.
 Ben-i, ban-a,ben-de, ben-den
 O sözcüğü, bir ismi niteliyorsa işaret sıfatı, şahıs zamirinin
yerini tutuyorsa şahıs zamiri, insan dışında bir varlığın yerini
tutuyorsa işaret zamiri olur.
 O film çok güzeldi.
 Bütün bunları o anlattı.
 Onu hediye olarak aldım.
 3. Belgisiz Zamirler
 İsimlerin yerini belirli belirsiz tutan zamirlerdir.

 Bazı, biri, çoğu, hepsi, kimi, birkaçı, herkes, öteberi,


şey, falan..
 Bazıları eyleme katılmadı.

 Bunu herkes bilir.

 Birkaçı sınavı kazanamadı.

 Öteberi almak için çarşıya çıktım.

 O çocuk deli falan değil.

 Herşey üst üste geldi.

 Belgisiz zamirler isim tamlamalarının tamlayan ve


tamlananı olabilirler.
 Kimileri+nin düşünce+si

 Çocuklar+ın birkaç+ı
 4. Soru Zamirleri
 İsimlerin yerini soru yoluyla tutan zamirlerdir.

 Beni kim çağırdı?Ali çağırdı.

 Camı hangisi kırdı?Şuradaki kırdı.

 Siz nerede oturuyorsunuz?Erzurum’da.

 Çocuklara neler aldın?Oyuncaklar aldım.

 İsim ya da zamirlere cevap olarak verdiğimiz soru


kelimeleri zamirdir.
 B.Ek durumundaki zamirler
 1. İlgi Zamiri

 Tamlanan durumundaki ismin yerini tutan ve tamlayana


bitişik yazılan –ki ekine denir.
 Benim evim benimki,

 arabanın motoru arabanınki


 Sıfat yapan –ki ismin –de hâline gelir.

 Köşe+de+ki ev
 2. İyelik Zamiri
 Varlık adlarının sonuna gelerek kime ait olduklarını
gösteren eklerdir.
 Evim, evin, evi, evimiz, eviniz, evleri.
  
 İyelik eki ,-i hâl ekiyle karıştırılmamalıdır. İyelikeki
alan sözcük kimin sorusuna cevap verir.
 Oyuncağı kırdı

 Kimin kırdı? Cevap yok.(hâl eki)

 Oyuncağı bozulmuş.

 Kimin oyuncağı?Onun oyuncağı.(İyelik Eki)


 Hem iyelik hem hâl eki bir arada kullanılmışsa ilki
iyelik ikincisi hâl ekidir.
 Oyuncağ+ı+nı kırdı. Birincisi iyelik ikincisi hâl
eki.
 Oyuncağı bozulmuş. İyelik eki
 5. EDATLAR (İLGEÇLER)
 Kendi başlarına anlamı olmayan ancak cümle içerisinde
anlam kazanıp görev üstlenen sözcüklere denir.
 En çok kullanılan edatlar, gibi, ile, için, kadar, yalnız,
ancak, dolayı, ötürü, tek, sanki....
 Eve arabayla gittim. (Vasıta)
 Saçlarını makasla kesmiş.(Araç)

 Düğüne annemle gittik.(Birliktelik)

 Bana göre bu iş olmayacak.(Görelik)

 Sana göre daha başarılıyım.(Karşılaştırma)

 Cennet kadar güzel vatan.(Benzerlik)

 Okula gitmek üzre evden çıktım.(Amaç)

 Yarın vermek üzre alabilirsin.(Şart)

 Sen değil o gelsin.

 Ona karşı iyi davran.


 *Zaman bildiren sözcüklerle kalıplaşarak zarf olur.
 Sabaha karşı otobüsten indik.

 Akşama kadar ortalıkta dolaştım.

 Hasta olduğundan dolayı okula gitmiyor.

 Yola doğru koştu.

 Dünden beri seni bekliyorum.

 Ondan başka kimsem yok.


 6. BAĞLAÇLAR
 Eşgörevli sözcükleri, ögeleri ya da cümleleri bir birinden
bağlayan kelimelerdir.
 Ve, ile, de, fakat, ama, lâkin, yani, dahi, bile, ne ne,
ya ya, ise, yalnız, ancak, öyleki, mademki, öyleki,
demek ki, kaldı ki, yeter ki .. en çok kullanılan
bağlaçlardır.
 Sen ve ben. Sen ile ben.
 Peynir de alalım. Ev de araba da aldı.
 Ne istedin de almadık.

 *-de’yi çıkardığımız zaman cümlenin anlamı


bozulmuyorsa de bağlaçtır, bozuluyorsa edattır.
 *Bağlaç olan –de ayrı yazılır.
 Neşeli ol ki genç kalasın.
 Bağlaç olan ki ayrı yazılır.

 Köşedeki adam, seninki

 Fakat, ama, yalnız, ancak, lâkin, anlamca birbirinin


karşıtı cümleler arasında bağ kurar.
 Çok çalıştım ama kazanamadım.

 Para veririm ancak yarın getir.

 Onu gördüm yalnız konuşamadım.


  
 *Ne ne cümlenin anlamını olumsuzlaştırır.

 Ne aradı ne sordu. (Bu bağlacın bulunduğu cümelelerde


–me, - ma olumsuzluk eki kullanılmaz.
 Ben çalışıyorum o ise uyuyor.

 Gelir ise görüşürüz.

 İse bağlacı da bitişik yazılabilir.

 *Bağlaçlar tek başlarına cümle ögesi olamazlar


 7. ÜNLEMLER
 Bir durum ya da olay karşısında ortaya çıkan sevinç, üzüntü,
şaşma, kızma, hayret, coşku, acı, hayranlık, gibi duyguları ifade
eden sözcüklerdir.
 Ah! Çok üzüldüm.
 Hey!Gelsene.
 A!, bu ne sorumsuzluk.
 Sus, be yeter artık.!
 asıl ünlemler
 A, e, ah,vah, ey,hey. hişt, af, ah,
 Ünlem olmadıkları hâlde ünlem görevi yapan sözcükler
 Kardeş, hemşerim, beyler, evet, hayır, asla, yok, olmaz, pek iyi...
 Hemşerim! Bu adamı tanıyor musun?
 8. FİİLLER (EYLEMLER)
 İş, oluş, hareket, durum ya da kılışı kişi ve zamana
bağlı olarak bildiren sözcüklere denir.
 Fiiller mastarlarıyla isimlendirilir. Mastarlar fiil kök ve
gövdelerine –mek,-mak ekleri getirilerek yapılır.
 Gelmek, yüzmek, oturmak, atmak.

 *Sonuna –mek,-mak ekleri getirilebilen bütün


sözcükler fiildir.
 Yaz-mak, gör-mek, getir-mek, kır-mak...
 a) Fiilerde Edim.
 * Kılış Fiilleri
 Öznenin yaptığı hareketin bir nesneye yöneldiği fiillerdir.Bu
eylemler nesne alırlar.Yani “neyi, kimi” sorularına cevap verirler.
 Kırmak, kazmak, vermek, atmak, tutmak, taşımak, vurmak,
getirmek...
 * Durum Fiilleri
 Öznenin içinde bulunduğu durumu anlatan fiillerdir. Nesne
almazlar.
 Oturmak, kalkmak, uyumak, gülmek, ağlamak, üzülmek, susmak,
durmak.
 * Oluş Fiilleri
 Öznenin geçirdiği değişimleri anlatan fiillerdir.Bu eylemler de nesne
almazlar.
 Kızarmak, sararmak, büyümek, gelişmek, doymak, bayatlamak,
uzamak, kararmak, solmak, morarmak, çürümek...
b. Fiillerde Kişi, Zaman: Bkz. Fiil Çekim Ekleri

 FİİLLERDE ÇATI
 Fillerrin özne ve nesneleriyele olan anlam ilişkilerine
çatı denir.
 Öznelerine Göre Fiil Çatıları

 1.Etken Fiiller

 Öznesi belirli olan fiillerdir. Eylemi yapan bellidir. Bu


fiiller gerçek öznedir.
 Ahmet okula koşarak geç kaldı. (Etken)
 Özne

 Arabayla bile gecikiyoruz. (geciken kim? Biz: G.özne)


(Etken)
 2.Edilgen Fiiller
 Fiilin bildirdiği eylem özne dışında başka bir varlık
tarafından yapılıyorsa ve özne işi yapan değil de yapılan
işten etkilenen konumundaysa bu fiiller ettirgendir. Bu
fiillerin öznesi sözde öznedir.
 Edilgen fiiller fiil köküne “-l, -n” ekleri getirilerek
yapılır.
 Dolaplar temizlendi.

 Bulaşıklar yıkandı.

 Bebek giydirildi.
 Hatırlatma :
 Bir cümlede özne yoksa, nesne görevindeki kelime yada
kelime grubu yani yüklemin bildirdiği işten etkilenen
öğe Sözde Öznedir.
 Öğrenciye kitap verildi.

 D.T B’siz N Y
 (sözde özne)
 3.Dönüşlü Fiiller
 Öznenin yaptığı işten yine kendisinin etkilendiği
fiillerdir.Bu fiiller aynı zamanda etkendir. Dönüşlü fiiller
fiil köklerine “-il, -in” ekleri getirilerek yapılır.
 Kız düğüne gitmek için süslendi.

 Kadın bütün gün dövündü.

 Buna çok sevindim.

 O her zaman övünür.

 Yeni koşular bugün taşındı.

 Edilgenlik ve dönüşlülük eki aynıdır. *Fiil özne ve


gerçekse dönüşlü çatılı, sözde özne ise edilgen
çatılıdır.
 Dönüşlülük kendi zamiriyle de yapılır.

 Kendini boşuna üzme.


 4.İşteş fiiller
 Eylemin birden çok özne tarafından karşılıklı ya da
birlikte yapıldığını anlatan fiillerdir.”-ş” eki getirilirek
yapılır.
 İşteş çatılı fiiller üç şekilde yapılır.

 a)Karşılıklı yapma:

 Çocuklar dövüştü.

 Bu konuyla ilgili olarak uzun uzun tartıştık.

 İki ordu savaştı.


 b)Birliktelik
 Taş atınca kuşlar uçuştu.

 Hepimiz kaçıştık.

 Anneleri gidince çocuklar ağlaştılar.

 Onun .bu hâline gülüştük.

 Kucaklaşmak, buluşmak, tanışmak.

 c)Nitelikte eşitlik

 İsim ve sıfatlara –leş eki getirilerek yapılan işteş fiiller


nitelikte eşitlik bildirir.
 Hasta günden güne iyileşti.

 Kız her geçen gün güzelleşiyor.


 Nesnelerine Göre Fiiller
 1.Geçişli Fiiller

 Nesnenesi bulunan ya da nesne alabilen fiillere denir.


Fiil ne, neyi, kimi sorularına cevap veriyorsa geçişlidir.
 Çocuklarını yatılı okula verdi.

 Kitaplarını kapladı.
 *Fiiller geçişli oldukları hâlde nesne almayabilirler.
 İyice temizledim.

 Sabahtan beri seyrediyorum.

 Zehra ellerini yıkamış. (neyi yıkamış? ellerini: B’li N.)


 özne B’li N Y

 O / Kitabı çantasına koydu. (koyan kim? O,O neyi


koydu? kitabı: B’li nesne)
 G. Özne B’li N D.T. Y
 2.Geçişsiz Fiiller
 Nesne almayan fiillere denir.

 Bütün kuşlar uçtu.

 Tatil günlerinde evde oturuyorum.

 Otobüsten indim, etrafa dikkatlice baktım.

 Aynur horlayarak uyudu. (Ne uyudu? kimi


uyudu?Neyi uyudu? sorularına cevap alınamıyor.)
 3.Oldurgan Fiiller
 Geçişsiz fiillere –r, -t, -tir ekleri getirilerek yapılır.Böyle
fiillere oldurgan fiiller denir.
 Rüzgârda yapraklar uçuşuyor.

 Uçurtma uçuruyorum.

 Yemekleri ben pişirdim.

 Çocuğu ağlattılar.

 Atı koşturdu.
 4.Ettirgen Fiiller
 Geçişli fiillere –r, -t, -tir ekleri getirilerek geçişlilik
derecesi artırılır.
 Özne işi yapan değil de yaptıran olur. Böyle fiillere
ettirgen fiiller denir.
 Mektup yazdırdım.

 Halıları yıkattım.

 Bütün eşyaları taşıttılar.

 Odamı yeşile boyattım.

 Atı koşturdum.
 Yapılarına Göre Fiiller

 1.Basit Fiiller

 Yapım eki almamış kök hâlindeki fiillerdir.

 gördüm, sorar, kazıyor.


 2.Türemiş Fiiller
 İsim ya da fiil kök ve gövdelerine yapım ekleri
getirilerek yapılmış fiillerdir.
 baş-la-mak göz-et-mek koş-
tur-mak
 sarı-ar-mak bek-le-t-mek boya-t-
mak
 sul-a-mak yap-ıl-mak iç-ir-
mek
 3.Birleşik Fiiller

 En az iki sözcüğün birleşmesiyle oluşan fiilerdir.Birleşik


fiilleri üç grupta inceleyebiliriz.

 1.Kurallı bileşik fiiller


 2.Yardımcı Fiillerle Yapılmış Bileşik Fiiller

 3.Anlamca Kaynaşmış Bileşik Fiiller


 1.Kurallı Birleşik Fiiller
 İki fiilin biçim ve anlam yönünden kaynaşması sonucu
oluşan birleşik fiillerdir.
 a.Yeterlilik Fiili:

 Fiil kök ya da gövdelerine –e, -a ünlülerinden sonra


“bilmek” yardımcı eylemi getirilerek yapılır.
 Ben bu işi yapabilirim. (gücü yetme)
 Yarın gelebilir.
(ihtimâl)
 Çalışmaya başlayabilirsiniz. (izin verme)
 Olumsuzu: yapabilirim yapamamdır. Yapmamla
karıştırılmamalıdır.
 b.Tezlik Fiili
 Fiil kök ya da gövdelerine “vermek” yardımcı eylemi
getirilerek yapılır.
 yazıverdi, görüverdi, koşuverdi.

 c.Süreklilik Fiili

 Fiil kök ya da gövdelerine –a, -e seslerinden sonra


“durmak, kalmak, gelmek” yardımcı fiillerinden biri
getirilerek yapılır.
 yazadurdu uyuyakaldım olagelir
 d.Yaklaşma Fiili
 Fiil kök ya da gövdelerine “yazmak” yardımcı eylemi
getirilerek yapılır.
 düşeyazdı, öleyazdım. 
 e.İsteklenme Fiili

 Fiil kök ya da gövdelerine “–esi, -ası” gelmek, “-acağı,


-eceği” , gelmek, tutmak, söz grupları getirilerek yapılır.
 göresim geldi, güleceği tuttu.

 *Kurallı birleşik fiiller her zaman bitişik yazılır.


 2.Yardımcı Eylemlerle Kurulan Bileşik Fiiller
 İsim ve isim soylu sözcüklerle yardımcı fiillerin (etmek,
eylemek, olmak, kılmak) birleşmesinden oluşmuş
fiillerdir.
 arz etmek, telefon etmek, banyo yapmak, mutlu olmak,
rica eylemek, memnun kılmak, oyun etmek, kabul
olmak.
 İsim ile fiil yan yana geldiğinde Ünlü düşmesi ya da
ünsüz türemesi olursa bitişik olmazsa ayrı yazılır.
 sabır etmek sabretmek
 emir etmek emretmek
 şükür etmek ükretmek
 his etmek hissetmek
 af etmek affetmek
 red etmek reddetmek
 3.Anlamca Kaynaşmış Bileşik Fiiller
 İsim soylu sözcüklerle fiillerin gerçek anlamından
uzaklaşıp anlamca kaynaşması sonucu oluşan birleşik
fiillerdir. Bu fiillerin çoğu deyim oluşturmuştur.
 Bütün tehlikeleri göze aldım

 Öğretmenin gözüne girdim.

 Açlıktan karnım zil çalıyor.

 İş için oraya baş vurdum.

 Olanları duyunca küplere bindi.

 
 FİİLERDE OLUMSUZLUK
 Fiili bildirdiği işin, oluşun,hareketin yapılmadığını
gösteren fiiller OLUMSUZDUR
 Fiil köküne eklenen ‘-me ,-ma,-mez,-maz’ekleri ile
olumsuzluk ifadesi sağlanır.
 Zaman eki ve kişi ekinden önce gelir.

 Gel—-------------me--------------- di-------------- ler


 F.K olumsuzluk e. zaman eki şahıs eki

DİKKAT: ‘-me’ olumsuzluk bildiren ek ,şimdiki zaman


kipinde;’-mı,-mi,-mu,-mü’ biçimine dönüşür.
 Yaz--------------mı-----------------yor-----------------sun.

 F.K olumsuzluk e. zaman kipi şahıs eki


 Geniş zaman kipinde olumsuzluk çekimi farklıdır.
 OLUMLU OLUMSUZ
 Koş—ar—ım Koş—ma---m
 Koş---ar---sın Koş---maz---sın
 Koş---ar------- Koş---maz-------
 Koş---ar---ız Koş---ma---y---ız (‘-
y’ kaynaştırma sesi)
 Koş---ar---sınız Koş---maz---sınız
 Koş---ar---lar Koş---maz---lar
 Bu çekimde görüldüğü gibi 1.tekil şahıs ve 1.çoğul şahıslarda
zaman eki olan –ar düşer,diğer şahıslarda bu ek –z olarak
kullanılır,olumsuzluk eki –maz dır.
 FİİLİMSİLER (EYLEMSİLER)
 Fiillere çeşitli ekler getirilerek türetilen ancak fiillerin
bütün özelliklerini taşımayan isim, sıfat, zarf ve bağlaç
görevlerinde kullanılan sözcüklerdir.
 İSİM FİİLLER ( AD_EYLEMLER, MASTARLAR)

 Fiil tabanlarına –mek ,-mak, -me, -ma, -iş, -uş ekleri


getirilerek yapılır.
 Yaşamak güzel şey.

 Okuma alışkanlığı küçük yaşta kazanılır.

 Adamın anlatışı hepimizi etkiledi.


 SIFAT-FİİLLER (ORTAÇLAR)
 Fiillerden türetilen ve sıfat görevi yapan sözcüklerdir.

 Eylem tabanlarına –an,-en, -ası,-esi,-mez,-maz, dik,dık,


ecek, acak, mış, miş ekleri getirilerek yapılır.
 -Dık : bil-dik (adam), tanı-dık (insan)
 Bildiğin ayakkabıcı var mı?
 -mIş : bil-miş (çocuk), tanın-mış (sanatçı)

 Görmüş geçirmiş insanın hâli başka.

 -(y)An: bil-en (öğrenci), tanın-an (kişi)

 Karışıdan gelen genci tanıyor musun?


 r, -Ar: bil-ir (kişi), uç-ar (birlik)
 Koşar adım gittiler.

 -mAz : utan-maz (kadın), yara-maz (çocuk)

 Lâftan anlamaz insanlarla muhatap olmam.

 -AsI : kahrol-ası (adam), öpül-esi (el)

 Elleri öpülesi anamın yemeklerinin özledim.

 -aCaK: gel-ecek (yıl), kırıl-acak (eşya)

 Gelecek yıl mezun olacak.


 ZARF FİİLLER (ULAÇLAR, BAĞ FİİLLER)
 Fiillere çeşitli ekler getirilerek yapılan zarf görevli
sözcüklerdir.
 Zarf fiiller eylem tabanlarına aşağıdaki ekler getirilerek
yapılır.
-(y)A... -(y)A: koş-a koş-a, yürü-y-e
 -(y)I : koş-u (ver-), yürü-y-ü (ver-)

 -(y)Ip : koş-up, yürü-y-üp

 -DiğIndA : git-tiğinde, yaz-dığında

 -(i)ken : koş-ar-(i)ken, yürü-r-(i)ken

 -(y)AlI : koş-alı, yürü-y-eli

 -(y)IncA : koş-unca, yürü-y-ünce

 -DI -AlI : gitti gideli, yazdı yazalı


 -DI mI : gitti mi, yazdı mı
 -DikçA : koş-tukça, yürü-dükçe

 -DiktA : koş-tukta, yürü-dükte

 -mAdAn : koş-madan, yürü-meden

 -mAksIzIn: koş-maksızın, yürü-meksizin

 -r / mAz : gider gitmez, yazar yazmaz


 Bize gelince göreceksin
 İşe gidip geldi.

 İstediklerim olmadan içim rahat etmeyecek.

 Koşarak geldi.

 Otururken birden kalkıp gitti.

Unutma ki dünya fani,


Veren Allah alır canı,
Ben nasıl unuturum seni
Can bedenden çıkmayınca
Barış MANÇO
 Fiilimsilerin Özellikleri
 *1-Fiilimsi ekleri yapım ekidir. Dolayısı ile fiilimsiler
türemiş sözcüklerdir.
 *2-Fiillerin bütün özelliklerini taşımazlar. Kip,
zaman ve şahıs eki almazlar.
 *3-İsim çekim eklerini alırlar.

 *4-Fiilimsilerin olduğu cümleler birleşik cümledir.


Bir cümle içerisinde ne kadar fiilimsi varsa o kadar
yan cümle vardır.
 
 EK FİİL (EK EYLEM)
 İsim ya da isim soylu sözcüklerin sonuna gelerek
onları fiilleştiren ve cümelede yüklem görevinde
kullanılmasını sağlayan ek ya da sözcüklere denir.
 Ek fiilin iki görevi vardır.

 1 İsim ve isim soylu sözcüklerin yüklem olmasını sağlar.


 Ek Fiilin Geniş Zamanı
 öğrenci+yim öğrenci+yiz
 öğrenci +sin öğrenci+siniz
 öğrenci +dir öğrenci+dirler
 Ek Fiilin Di’li Geçmiş Zamanı

 öğrenci +ydim öğrenci +k


 öğrenci +ydin öğrenci +diniz
 öğrenci +ydi öğrenci +diler
 Ek Fiilin Miş’li Geçmiş Zamanı
 öğrenci +ymişim öğrenci +yiz
 öğrenci +ymişsin öğrenci +siniz
 öğrenci +ymiş öğrenci +ymişler
 Ek Fiilin Dilek Şart Kipi

 öğrenci +ysem öğrenci +ysek


 öğrenci +ysen öğrenci +yseniz
 *Soru eki mi ek fiilden önce kullanılır.
 Komşunuz göçmen miydi.

 *Ek fiilin olumsuzu değil ekiyle yapılır.

 Bu kitap güzel. Bu kitap güzel değil.


 2 Basit Zamanlı Fiillerin Bileşik Zamanlı Fiiller Durumuna
Gelmesini Sağlar
 geliyor+idi geliyordu
 yapacak+imiş yapacakmış
 tanır+ise tanırsa
 Ek fiilin geniş zamanının 3. Tekil kişi olan –dır, dir, dur, dür, tır,
tir, tur, tür, çoğu zaman kullanılmaz.
 Çok başarılı. Çok başarılıdır.
  
 -dır eki bazen çekimli fiillerin sonuna gelerek fiile ihtimâl vela
kesinlik anlamı katar.
 Beni tanıyordur.(ihtimâl)
 Sınav bitmiştir.(Kesinlik)
 “Ceylan “ ismini (adını) yüklem olarak kullanalım;
 Ben bir yaralı ceylanım

 Sen yaralı ceylansın.

 O yaralı ceylandır.

 Biz yaralı ceylanız.

 Siz yaralı ceylansınız.

 Onlar yaralı ceylandırlar.


 KELİME ÇÖZÜMLEMESİ
 GÖZ- LÜK- ÇÜ- LÜK
 İSİM K. / İ.İ.Y.E. / İ.İ.Y.E. / İ.İ.Y.E
 SEV - Gİ - Lİ - LER
 FİİL K. / F.İ.Y.E / İ.İ.Y.E. / ÇOKLUK EKİ

 GEL - ECEK- Mİ - SİNİZ


 FİİL K. GEL. Z. EKİ / SORU EKİ / 2 NCİ ÇOKLUK
ŞAHIS EKİ
 KİTAP - ÇI - LAR - DAN
 Fikirle anlam arasında öyle yakın bir alâka vardır ki,
birindeki eksiklik veya hata, diğerinde derhal kendisini
belli eder.
 Thomas Sheriden
 ANLAM BİLGİSİ (SEMANTİK)

 Dili anlam açısından inceleyen bilim dalı.


 Kavram:
 " Dünyadaki nesnelerin, biçimlerin, olgu, durum ve
devinimlerin dilde anlatım buluşudur. Dünyadaki
nesnelerin ortak niteliklerine dayanan, dile özgü bir
genelleme, bir soyutlamadır.“

(Doğan AKSAN)
 “tuz, ip, su; yüreklilik,çöpçatan,açlık; hasıraltı, tepeden
inme, açıkgöz”
 Her sözcük insanını zihninine kavram olarak yerlerşir.Bu
nedenle insanlar kavramlarla yani sözcüklerle
düşünürler. Zihnimizde birkavramın şekillenmesi
sözcüğü; sözcüğün duyulması durumunda da kavramı
çağrıştırır. Kavramların değeri, niteliği, aynı dili konuşan
kimselerde aşağı yukarı aynıdır. Ancak kişilerin yetişme
çevrelerine, kültürlerine, şahsi niteliklerine ve
deneyimlere göre ufak tefek ayrılıklar görülür.
“eğlenme” sözcüğünün ortak bir anlamı vardır: “ hoşça
vakit geçirmek” . Ancak kavram olarak düşünüldüğünde
zihinlerde oluşan resim farklı olacaktır ; birisi için kır
gezintisi yapmak, bir başkası için eğlence merkezlerine
gitmek, bir diğeri için komedi filmi seyretmek eğlenme
biçimi olarak düşünülebilir.
Kelimede Anlam
 Kelimelerin, nesnelerin olayların kavrayışlarımızda
uyandırdığı izlenimlere anlam adı verilir. Sözcüklerin
cümle içerisindeki kullanımına, birlikte kullanıldığı
kelimelerle olan ilşkilerine göre farklı anlamlar
yüklenebilir. Ak akçe kara gün içindir.

 “ Madem ki kelime denen ses birleşiminin kavramla


sıkı sıkya bağlı olduğu kabul ediliyor, o halde kelimenin
anlamından söz etmek, onun yansıttığı kavramları teker
teker, anlam olarak düşünmek yanlış olmaz.” Doğan
AKSAN, Anlambilim ve Türk Anlambilimi, s. 55.
Genel ve Özel Anlam
 Kavram, nesne, varlık ve durumları topluca belirleyen
sözcüklere "genel anlamlı sözcükler", sınırlı bir anlam
boyutunda belirleyen sözcüklere "özel anlamlı
sözcükler" denir.

Örnek:
 Genel anlamÖzel anlam Özel anlam

 Hayvan Kedi Van kedisi


 Roman Türk romanı Cumhuriyet dönemi
Türk romanı
Somut ve Soyut Anlam
 Nesnel varlığı olan, gözle görülen, elle tutulan
nitelikteki varlıkları belirleyen, herkesçe aynı şekilde
anlaşılan, aynı görüntüyü yaratan sözcüklere "somut
anlamlı sözcük"; gözle görülmeyen, elle tutulmayan,
herkeste aynı duygu ve düşünceleri, aynı görüntüyü
yaratmayan durumları belirten sözcüklere "soyut anlamlı
sözcük" denir.

Örnek:
 Somut anlamlı kelimeSoyut anlamlı kelime

 Kalem Sevgi
 Fabrika Düş
 Bilgisayar Kıskançlık
 Temel (Ana) ve Yan Anlam
 Bir sözcüğün gösterdiği ilk ve temel göstergeye "temel
anlam", temel anlamdan kaynaklanan ama temel anlama
göre farklılıklar taşıyan, ikinci, üçüncü derece anlamlara
"yan anlam" denir.
Örnek:
 Temel anlam Yan anlam
 Baş: Kafa Baş: 1. Tane (bir baş soğan)
2. Önder, yönetici (ustabaşı)
3.Başlangıç (köprübaşı)
 4. Uç (topluiğnenin başı)
 Burun: Koku alma organı

Yan Anlam
 Burun: 1. Bir nesnenin ön kısmı(geminin burnu)

 2. Karanın denize uzandığı bölüm, uç nokta (Sinop


Burnu)
Gerçek ve Mecaz(Değişmece) Anlam

Sözcüğün herkesçe bilinen anlamına "gerçek


anlam", herkesçe bilinenin dışındaki anlamına "mecaz
anlam" denir. Mecaz anlamda, sözcüğün belirli bir
ilgiyle başka bir kavramın anlatılması için kullanılması
söz konusudur; deyimlerde, şiirlerde olduğu gibi.
 Gerçek anlam Mecaz anlam
 Zarfı damgaladı. Adamı hırsız olarak damgaladılar.
 Köpek kudurdu. Eve geç kaldığım için annem öfkesinden kudurdu.
 Yatmadan önce ocağı söndürdü. Deprem binlerce insanın ocağını
söndürdü.
 Elbisesini lekeledi. Babasının adını lekeledi.
 Hırsız polisin elinden kaçtı. Ayşe'nin uykusu kaçtı. Bu işin tadı kaçtı.
 Ekmeğin kaç lira olduğunu bilmiyor musun? İstanbul'a ekmek parası kazanmaya
gitti.
 Usta motoru yağladı. Annemi iyiden iyiye yağladım, bir şey demez artık.
 Ağacı baltaladı. Enflasyonun yükselmesi ekonominin iyiye gidişini baltaladı
 Eş Anlamlılık
 Aynı kavramı karşılayan, birbirinin yerine kullanılabilen,
aralarında hiçbir fark olmayan sözcüklerdir.
 Genellikle bir dile başka dillerden gelen sözcükler ile o dilin
kendi söz varlığındaki sözcükler arasında eşanlamlık görülür.
 hane=ev=konut=mesken imtihan=sınav
bellek=hafıza mektep=okul
kılavuz=rehber=mihmandar hürriyet=özgürlük
ajan=casus cevap=yanıt
alaz=alev=yalım ödül=ikramiye=mükâfat
demek=söylemek kaybetmek=yitirmek
açıklamak=izah etmek amaç=gaye=hedef=maksat

 Yakın Anlamlılık
 Hemen hemen aynı anlamı karşılayan ancak aralarında
küçük ayrımlar olan sözcüklerdir.
 Örnek:
korkmak/ürkmek/çekinmek/sinmek
bıkmak/bezmek/usanmak
kötü/berbat/fena
kır/boz/kırçıl/gri/kurşuni
gücenmek/darılmak/küsmek/içerlemek
semiz/şişman/tombul/tıknaz
oturmak/ilişmek/çökmek
 Çok Anlamlılık
 Bir sözcüğün birden çok durum ya da kavramı ifade
etmesi.
Çok anlamlılıkta, bir sözcüğün iki biçimi arasında anlam
ilişkisi vardır.
 Örnek:
Yüz: 1. Surat
2. Yüzey(suyun yüzü)
3. Bir şeyin ön cephesi(Evin yüzü)
4. Bir şeyin görünen bölümünü kaplamakta kullanılan
kumaş (Yorgan yüzü)
5. Yan, taraf.
 Acı: 1. Tatlı olmayan
2. Koyu (Acı yeşil)
3. Istırap
 Dil: 1. Ağzın içindeki organ
2. Kilit vb. araçlardaki yassı, hareketli bölüm
3. Nefesli çalgılardaki ince, metal yaprak
4. Denize uzanan kara parçası
5. Konuşma yeteneği
6. İnsanlar arasında iletişimi sağlayan dizge.
 Kuyruk: 1. Hayvanlarda gövdenin alt uzantısı
2. Uçurtma ve uçakların arkasındaki uzantı.
3. Sıra beklemek için oluşan insan dizisi
4. Başın arkasında toplanan saç.
 Geçmek: 1. Arkada bırakmak
2. Hastalığın bulaşması
3. Sınıfını başarıyla bitirmek
4. Birşeye gücü yetmemek
 Dokunmak: 1. Değmek
2. Sağlığın olumsuz etkilenmesi
3. Duygulanmak.
 Eş Adlılık (Eş Seslilik)
 Sesteş olmakla birlikte aynı anlamı, kavramı karşılamayan
sözcükler.
Eş adlılıkta, sözcüğün sesçe aynı olan iki biçimi arasında
hiçbir anlam ilişkisi yoktur.
Örnek:
 Dolu: Boş olmayan Dolu: Yağan buz parçaları
Dil: Tat alma organı Dil: Gönül
 Kurt: Köpekgillerden yırtıcı hayvan
Kurt: Omurgasız, bacaksız küçük hayvan
 Kara: Siyah Kara: Toprak parçası
 Yüz: Surat Yüz: 100.
 Bitmek: Tükenmek


 
 Karşıt Anlamlılık
 Birbirine taban tabana zıt durumları ve kavramları ifade
eden sözcükler.
Her kavramın karşıtı bulunmak zorunda değildir. 
 Örnek:
İyi x Kötü Sevinç x Üzüntü
Cesur x Korkak Doğru x Yanlış
Ödül x Ceza Okumuş x Cahil
Güzel x Çirkin Görkemli x Sade
Sağlam x Çürük Buruşuk x Düz
Gitmek x Gelmek Alt x Üst
 Anlam Değişmeleri
 Sözcüklerin anlamlarının zaman içinde genişleme, daralma, kayma,
kötüleşme, iyileşme gibi değişimlere uğraması dilde zamana bağlı olarak
yaşanan bir süreç olduğu gibi, kültürel ve toplumsal değişmelerin de bir
sonucudur. Bu, dilin canlı bir varlık olduğunun kanıtıdır.
 Örnek: 
 Eski Türkçede Bugün
 Oğlan Kız ve erkek evlat Erkek evlat, erkek çocuk
 Davar Sahip olunan mal, mülk, varlık
 Sahip olunan büyükbaş hayvan
 SavcıSözcü, elçi, peygamber Sanıkları kovuşturan hukuk adamı
 İl Ülke Vilayet
 Sanmak Düşünmek, saymak Zannetmek
 Dirilmek Yaşamak, öldükten sonra canlanmak
Öldükten sonra canlanma
 Terimler
 Özel bir alanla ilgili kavramları karşılayan teknik
sözcükler.
 Örnek:

 Alegori: Bir duyguyu, düşünceyi ya da kavramı bir başka


varlık yardımıyla sembolize ederek anlatma.
Aliterasyon: Aynı harf ya da hecelerin, bir ahenk
yaratmak amacıyla cümle içinde sık sık tekrarlanması.
Mazmun: Bazı kavramları, durumları anlatmak için
kalıplaşmış sözleri kullanmak.
 Örnek: İnci=diş
 AD AKTARMASI ( MECAZ-I MÜRSEL)
 Bir sözün, gerçek anlamının dışında, benzetme amacı
gütmeden başka bir anlamda kullanılmasına ad
aktarması(düz değişmece Mürsel Mecaz) denir.
 Bir başka deyişle, bir kavramın, kendisinin kullanı­mıyla
ilgili, bağlantılı olduğu bir başka sözcükle gösteril­
mesidir.Ad aktarmasında, sözcüğün gerçek anlamıyla
mecaz anlamı arasında türlü ilgiler vardır:
 1-  Sanatçı-yapıt ilişkisi: Sanatçının adı verilir ve o
sanatçının eseri anlatılır.
 ÖRNEK

 "Bu aralar Yaşar Kemal'i okuyorum.""Yaşar Kemal"


sözüyle kastedilen, "Yaşar Kemal'in romanları,
hikayeleri, röportajları" dır.
 "Bütün gece Paganini'yi dinledim.""Paganini" sözüyle
kastedilen "Paganini'nin bestele­ridir,
 "Bu bir Leonardo'dur.""Leonardo'dur" sözüyle kastedilen
"Leonardo'nun tablosu, heykeli"dir.
 2-  Bütün söylenir; parça anlatılır: Bir nesnenin ta­
mamı söylenir ve onun bir bölümü anlatılır.
 ÖRNEK

 "Televizyon seyretmeye daldığım için, yemeği yak­


tım.""Yemeği yaktım." sözüyle kastedilen "yemeğin bir
bölümünü, yani ocağa bakan kısmını yaktım."dır. Yoksa
yemeğin bütününü yakmamıştır.
 "Gemi, Mersin'e yanaştı.""Mersin'e yanaştı." sözüyle
kastedilen "Mersin Limanı"dır."Mersin" bütün, "liman"
parçadır.
 3-   Parça söylenir; bütün anlatılır: Bir nesnenin
parçası söylenerek, onun bütünü anlatılır.
 ÖRNEK

 Tekerler çukura düştü."Tekerler" sözüyle kastedilen


"araba"dır. "Tekerler" parça, "araba" bütündür.
 Ufukta bir yelken göründü."Yelken göründü" sözüyle
kasetedilen "geminin görünmesi"dir."Yelken" parça,
"gemi" bütündür.
 4-  Dış söylenir; iç anlatılır: Bir nesnenin dışı söyle­nir ve
onun içi anlatılır.
 ÖRNEK

 Bir dikişte bardağı bitirdi."Bardağı bitirdi" sözüyle


kastedilen "bardağın içinde­ki sıvı "dır."Bardak" dış, "içindeki
sıvı" içtir.
 Önündeki tabakları silip süpürdü."Tabakları silip
süpürmek" sözüyle kastedilen "taba­ğın içindeki
yemek"tir."Tabak" dış, "yemek" içtir.
 Eve gelir gelmez sobayı yaktı."Sobayı yaktı" sözüyle
kastedilen "Sobanın içindeki odun ya da kömür"dür."Soba"
dış, "odun,kömür" içtir.
 Nerede olduklarını bitişik daireden öğrendik."Bitişik
daireden öğrendik." sözüyle kastedilen" dai­renin içinde
yaşayanlardır."Daire" dış, "içinde yaşayanlar" içtir.
 5-  İç Söylenir; dış Kastedilir: Bir nesnenin içi söy­
lenerek onun dışı anlatılır.
 ÖRNEK

 Lokantaya girince, başını çıkardı."Başını çıkardı"


sözüyle kastedilen, "kasket, şapka" dır."Baş" iç, "kasket,
şapka" dıştır.
 Ayağını çıkardı ve içeri girdi.."Ayağını çıkardı."
sözüyle "ayakkabıyı çıkardı" anlamı
kastedilmiştir."Ayak" iç, " ayakkabı" dıştır.
 6-  Köy, kasaba, kent, ülke adı verilir; orada
yaşayanlar anlatılır.
 ÖRNEK

 Kurtuluş savaşında, Maraş düşmana karşı diren­


di.Düşmana "Maraş" değil, " Maraş'ın içinde yaşayan
insanlar" direnmiştir.
 Almanya, ilk Türk işçilerini bağrına bastı.Türk
işçilerini bağrına basan "Almanya" değil, "Al­manya'da
yaşayan insanlar" dır.
 7-  Yön adı verilir ve o yöndeki ülkeler, bölgeler ve insanlar
anlatılır.
 ÖRNEK

 Doğunun, kalkındırılması gerekir."Doğu" sözüyle kastedilen


"Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu bölgeleri ve bu bölgede
yaşayan in­sanlar" dır.
 Batı, Türkiye'deki seçimleri merakla izliyor."Batı" sözüyle
kastedilen "Batıdaki ülkeler ve bu ülkelerin yöneticileri" dir. 
Deyim Aktarması

Deyim aktarması yani diğer ismiyle anlam aktarması


bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine
kullanılmasıdır. Anlatımı güçlendirmek, etkili kılmak
amacıyla ya da kısa yoldan anlatmak, kelimelere yeni
bir anlam yüklemek için yapılır.
  1- İnsandan Doğaya aktarmalar (İnsana Özgü
Kavramların Doğaya Aktarılması):Bu şekilde yapılan
aktarmalarda insanlara ait olan özellikler doğadaki
nesnelere verilir. 
 Kuşlar neşe içinde cıvıldaşıyor. 

 Ovadaki bütün çiçekler el ele tutuşmuş, hep bir ağızdan


şarkı söylüyorlardı.
 2- Doğadan insana aktarmalar (Doğaya Özgü
Kavramların İnsana Aktarılması):Doğadaki
özelliklerin insanlarla beraber kullanılmasıdır. 
      Olgun tavırlarıyla herkesin beğenisini kazandı.
(Olgunluk doğaya ait bir özelliktir)
      Bedir' in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

      Dalgalanır deli gönül şafakta.

      Kalbim yırtılıyor her nefesimde.

      Sert bir insan olduğu belliydi.(Sertlik) 


 3- Duyu Aktarmaları:Bir duyuya ait olan kavramların
başka duyular ile birlikte kullanılmasıdır. 
 Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme
duyusuna)
 Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma
duyusundan koklama duyusuna) 
 4. Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması: 
 Örnek: Karlar uçuşurdu camlarda.

            Rüzgârlar ulurdu sabaha kadar. 


 5. Bir Duyunun Diğer Duyuya Aktarılması:  
 Örnek: Hâlâ aklımda onun sıcak gülüşü, tatlı bakışı.
(Dokunma-Görmeye)
              Nasıl unutabilirim o yumuşak konuşmayı.
(Dokunma-Duymaya)
              Sokaktan acı bir fren sesi geldi. (Tatma-
Duymaya)
              Onun keskin bakışları hepimizi korkuttu.
(Dokunma-Görmeye)
 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde farklı bir deyim
aktarması vardır?  
 A)    Sen o tilkiyi kandıramazsın, demedim mi?
B)     Şu çıyanın neresini seviyorsun?
C)    O gün tepenin başında bir yılan öldürdük
D)    Sınıfın akrebi yapacağını yine yaptı.
E)     Arslanlarımız o maçta coştukça coştu.
 Soru:2
 (I) Sisler Bulvarı bir gece haykırmıştı.
(II) Ağaçları yatıyordu, yoksuldu.
(III) Bütün yapraklar sararmıştı.
(IV) Bütün sonbahar ağlamıştı.
(V) Ağlayan İstanbul'du.
 Yukarıdaki numaralanmış dizelerin hangisinde bir
aktarma yapılmamıştır?  
 A)I.   B) II. C) III.     D) IV.  E) V.
 Soru:3
  ( I ) Sonbahar, kendisinden sonra gelecek kış mevsiminin gizli telaşını
yaşatıyor doğaya. ( II ) Amasra' da bir Roma yapıtı olan Kuşyakası Yol
Anıtı sarı bir örtüyle kaplanıyor. ( III ) Hasankeyf' teki Artukoğulları
zamanından kalma cami, minaresindeki son leyleği yolcu ediyor. ( IV )
Kaçkarlarda yağmur fazla mesai yapıyor. ( V ) Bolu Dağları'nda,
Istrancalarda gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı
bakışlarını görüyoruz.
  
Bu parçanın numaralandırılmış cümlelerin hangisinde insana özgü bir
nitelik doğaya aktarılmamıştır?
    A) I      B) II     C) III    D) IV       E) V                                
 CÜMLE BİLGİSİ ( SÖZ DİZİMİ- SENTAKS)

 CÜMLE: Herhangi bir düşünce, duygu, oluş ve kılış


anlatan; bir yargı bildiren ve çekimli bir eylemle veya ek
fiille biçimlenen sözcük ya da sözcük grubu /
gruplarıdır.
 CÜMLENİN ÖGELERİ
 Cümle, çeşitli ögelerin yan yana gelmesi ile oluşur.

 Türkçede ögeler, şu sıra ile dizilir:

 ÖZNE + TÜMLEÇ + YÜKLEM


 1) YÜKLEM:
 Cümlenin esas ögesi yüklemdir. Cümle içindeki tüm
ögeler, yükleme bağlanırlar. Cümlenin sonunda bulunur.

 Yüklem;
 a) Tek fiil olabilir: Öğrenci sınıfa girdi.

 b) Birleşik fiil olabilir: Mehmetçik nişan aldı.

 c) İsim-fiilin çekimlenmiş biçimleri olabilir: O, bugün


yorgundu.
 2) ÖZNE :
Yüklemde bildirilen işi, oluşu, hareketi, durumu, kılışı yerine getiren;
hakkında bilgi ve haber verilen öğedir. Yani yapanı veya olanı
karşılayan unsurdur. 
 Öğrenciler laboratuvarda çalışıyorlar.
Elimdeki defter yere düştü. 
 Özne, yükleme sorulan "ne?, kim?" sorularının cevabıdır. 

 Göçmen kuşlar yine yolculuğa başladı.       


Ne? / Ne başladı? / Başlayan ne?
Göçmen kuşlar 
Bilim adamları küresel ısınmaya çare arıyorlar.
Kimler çare arıyorlar? Bilim adamları
Kitaplar raflara rastgele dizilmişti.
Ne? / Ne dizilmişti? / Dizilen ne?
Kitaplar 
 Özellikleri

 Özne olan kelime(ler) cümlede hiçbir hâl eki almadan


kullanılırlar. Herhangi bir hâl eki alırlarsa özne değil,
nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci olurlar.Ama çoğul
ekini ve iyelik eklerini alabilir.
 Ankara halkı kaldırımlarda yürüyememekten rahatsız
değil galiba.
Depremzedeler hâlâ vaat edilenlerin gerçekleştirilmesini
bekliyorlar. 
 Durumu

 Özne; yüklemi isim olan cümlelerde edilgen; fiil olan


cümlelerde yapan veya olandır. 
 Hava durgundu.                   Özne, olan
 Muayene odasının kapısı açılır.      

   Özne, olan, yapılan

 Cevdet Bey, bahçeyi suluyordu.   Özne, yapan

 Genç kız, her geçen gün biraz daha iyileşiyordu.     Özne,


olan 
 Türü

 İsimler, adlaşmış sıfatlar, isim ve sıfat tamlamaları, fiilimsiler,


zamirler, soru kelimeleri, gerçek ya da sözde özne olabilir: 
 Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Dakikalar ilerledikçe yangın daha da şiddetleniyordu.
İhtiyar, çocukların kendisine neden yer vermediğini bir türlü
anlayamıyordu.
Kapı tokmağı hızlı hızlı vuruluyordu.
Okumak bir erdemdir; doğru şeyler okunduğu müddetçe.
O, benim can dostumdur.
Kim bu işleri bir saatte bitirebilir?
Köprü altında balık tutanlar, bezgin değildi.
Türklerin bu yalçın kayalar üzerine ne zaman konduğu bilinmez. 
 Bir cümlede birden fazla özne bulunabilir. 
 Her saz, her ot, her kanat çırpınışı, bütün kenarlar ve
renkler gibi gümüş bit parıltı içinde erir.
Güneş, yer, gök, deniz iç içe kaynaşır. 
 *Bazı cümlelerde özneden hemen sonra öznenin
açıklayıcısı gelir.
Etrafa hoş ve olgun bir koku, yeni kesilmiş geçkince bir
karpuz kokusu yayıldı. 
 *Bazı cümlelerde birkaç özne sıralandıktan sonra,
tümü yeniden "hepsi" zamiriyle ifade edilir.
Tarih, sanat eserleri, gelenekler, hepsi, cemiyetin
süreklilik şuurudur. 
 Öznesiz Cümleler

 Özne, anlamdan çıkarılabileceği ve tekrardan dolayı


anlatımda bozukluk yaratabileceği için söylenmeyebilir.
Özne söylenmediği zaman gizli özne dadını alır. Gizli
özne yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır. Yüklemin
taşıdığı şahıs ekinin gösterdiği zamir öznedir.
 *Gizli özne bir özne çeşidi değildir. 
 Dün beni aramışsın.   Sen: gizli özne
Karanlığın, yağmurun, rüzgârın içinde dört nala
uzaklaştı.
Geniş merdivenlerden yukarı kata çıktı. 
 3)NESNE (DÜZ TÜMLEÇ):
 Fiilin etkilediği nesneyi, şahsı, karşılayan öğedir.Nesne, yalnız
geçişli fiile sahip olan cümlelerde bulunur.
 İki tür nesne vardır :
 a) Belirtili Nesne: Fiile belirtme hâl eki ile bağlanan nesnedir.
 Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız.
(Neyi?)
 Belirtili Nesne
 Garbın afâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.(Neyi)
 Kardeşimi özledim. (Kimi?)

  
 b) Belirtisiz Nesne: Belirtme hâl eki almadan fiile
bağlanan nesnedir.
 Mehmet, dört yıl boyunca sanat eğitimi gördü.
(Ne gördü?)
 Belirtisiz Nesne
 Öğrencilerden biri kürsünün üstüne bir kitap
bırakmış. (Ne bırakmış?)
 


Özne D.T. Belirtisiz Nesne
 4) TÜMLEÇLER:
 Tümleçler, yüklemin anlamını çeşitli yönlerden
tamamlayan öğelerdir.
 a) Dolaylı Tümleç (Yer Tamlayıcısı):

 Cümlede yüklemin yerini ve yönünü belirten ögedir.

 Yer tamlayıcısı, cümlede genellikle

 Yönelme hâl eki (-a, -e), Orhan, eğitim amacıyla


İngiltere’ye gitti.
 Bulunma hâl eki (-da, -de), Kaç kere şafak söktü bu
dağlarda gezerken
 Uzaklaşma hâl eki (-dan, -den) alır. Atatürk, Kurtuluş
Savaşı’nı Samsun’dan başlattı.
 b) Zarf Tümleci :
 Cümlede yüklemin çeşitli durumlarını ve zamanını
gösteren öğedir.
 Zarf cümlede yüklemin anlamını zaman, tarz, ölçü, yer,
yön... bakımından belirgin duruma getirir.
 Geceleyin bir ses böler uykumu.

 Türk vatanseverliğinin birinci farkı vatan savunması


karşısında her işi bırakarak silâh altına koşmaktır.
 c) Edat Tümleci:
 Bir çekim edatı ile ona bağlı öğelerden oluşan tümleçtir.

 Edat tümleci cümle içinde zarf olarak kullanılır.

 Yüklemi sebep ve amaç bakımından açıklar.

 Türk topçusu göğü top sesleriyle (<ile) inletti.

 Mehmet sabaha kadar ders çalıştı.


 CÜMLE ÇEŞİTLERİ
 Dilimizde, cümleler; yapı, yüklemin türü, yüklemin yeri
ve anlamına göre çeşitlere ayrılırlar.
 1. YAPISINA GÖRE CÜMLELER

 A) Basit cümle:

 Tek bir çekimli fiille kurulan cümlelerdir. Tek bir yargı


bildirirler.
 Vatan, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir.

 Çocuk oyuncağını dün denize attı.

 Bugün Çarşıda güzel bir kumaş gördüm.

 Damlaya damlaya göl olur.


 B) Birleşik cümle:
 Bir ana yargı ile onu çeşitli yönlerden tamamlayan yan
cümlelerden oluşan cümledir.
 Yan cümle temel cümleyi şart, istek, sebep açıklama gibi
anlamlarla tamamlar.
 a) Şartlı Birleşik Cümle:

 Şart kipi (-sa / -se) ile kurulan birleşik cümledir. Şart


cümlesi tek başına bir yargı bildirmez ; asıl cümleye
zarf görevi ile bağlanır:
 Ben seni görürsem olanları anlatırım

 Yan cümle Temel cümle


 Bakarsan bağ olur.

 Yan cüm. Tem. cüm.


 b) İç İçe Birleşik cümleler:
 Bir cümle başka bir cümlenin içine girerek oluşur.
Bu cümlelerde bir cümle diğer bir cümlenin herhangi bir
öğesi olabilir.
Ona “çok çalışmalısın.” demiş.
Deprem oluyor, sandım.
 Sen iyi not aldın, varsayalım.
 Not : Yan cümle, temel cümlenin ifadesini tanımlayıcı, belirtici, açıklayıcı
rol üstlenir. Burada mühim olan temel ve yan cümleyi iyi ayırt etmektir.
Temel cümle, cümlenin bize vermek istediği asıl yargıyı taşır.
 Yan cümle temel cümlenin herhangi bir öğesi durumunda
bulunabilir. Bu durumda yan cümlenin de öğeleri ayrıca bulunabilir.
 Akacak kan damarda durmaz. ( Özne
durumunda)

 Bu öfke dolu bakışlar beni korkutuyor.


(Özne durumunda)
 Bütün öğrenciler onun ağlayışını seyrettiler.
(Nesne görevinde)
 Size ders çalışmanızı söylemiştim.
(Nesne görevinde)
 Ağlamayan çocuğa meme vermezler. (D.T.
görevinde)
 Camı kırarak kaçtı.
(Z.T. görevinde)
 
 C) Bağlı Cümle :
 Bağlaçlarla birbirine bağlanan cümleler topluluğudur.
Bağlaçlar; “ve, de, dahi, ise, ama, fakat, ancak, lakin,
ya…ya, ne…ne vb.

 Başını omuzlarına koydu ve ağlamaya başladı.


 Çok çalıştım ama iyi puan alamadım.
 Ki İle Bağlı Cümle:
 İki cümlenin “ki” edatı ile birbirine sebep-sonuç
ilişkisine göre bağlanmasıyla oluşan cümlelerdir. Ek olan
–ki ( ilgi eki ) ile karıştırılmamalıdır.

 Şiir ki, insan ruhuna seslenmektedir.


 (Şiir insan ruhuna seslenmektedir. Herkes tarafından
sevilir.)

 Efendiler biliniz ki hayat demek mücadele ve müsademe


demektir.
 (Hayat, mücadele ve müsademe demektir. Biliniz.)
 UYARI : “ki” bağlacı ile biten bazı cümlelerde “ki”
bağlacı anlamı kuvvetlendirme görevindedir. Bu
yapıdaki cümleler basit cümlelerdir:
 “ Annem iyi oldu mu ki! “

 “ O da gidecek ki ! “
 D)Sıralı Cümle :
 Her biri bağımsız cümle olan ancak anlamca biribiri ile
bağlı olan cümleler topluluğudur. Birbirlerinden virgül,
noktalı virgüllerle ayrılırlar. Özneleri ortak olduğu gibi
ayrı da olabilir.
 İhtiyar yerinden kalktı, pencereye doğru yürüdü,
yeni doğan güneşe gülümsedi.
 Özne Yüklem Yüklem
Yüklem
 Öğretim üyeleri bilgi verdiler , öğrenciler dinlediler.

 Özne Yüklem Özne Yüklem


 O, gazetesini okur, hanımı kahvesini pişirir, çocukları
odalarında oynarlardı. Onlar, koşarak geliyor, atış
yapıyorlardı.
 Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa
anlaşır.
 a) Sıralı ve Bağlı Cümle : Sıralı cümlelere bağlaçlarla
bağlanan cümlelerin oluturduğu topluluktur.
 Babam, ömrü boyunca dürüst olmaya çalıştı, bizleri
yetiştirdi ve gitti.
 2) YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
 A) Fiil Cümlesi:

 Yüklemi çekimli fiil olan cümlelerdir.

 Düşman olanca gücü ile kaçıyordu.


Ne
mutlu Türküm diyene.
 B) İsim Cümlesi:

 Yüklemi isim veya i- ek-fiili ile fiilleştirilmiş cümlelere


denir.
 Hava güzeldir.

Bugün çok sevinçliyim.


 Metindeki Cümleleri Yüklemlerine Göre İnceleyiniz.
 3) YÜKLEMİN YERİNE GÖRE CÜMLELER
 A) Kurallı Cümle:

 Yüklemi sonda bulunan cümlelerdir.

 Yazı dilimizin temeli, kurallı cümleye dayanır.

 Çocuk yüzü koyun halının üstüne yatmıştı.


Yuvayı dişi
kuş yapar.
 Kitapları dün kütüphaneye teslim etti.
Ak akçe kara
gün içindir.
 B) Devrik Cümle:
 Yüklemi cümlenin sonunda bulunmayan cümlelerdir.

 Bu tür cümleler, daha çok konuşma dilinde ve


nazımda kullanılır.
 O, türküler söylerdi eskiden.

 Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl.


 Kazanın nasıl olduğunu hatırlamıyorum şimdi.

 Bin yıldan uzun sürecek bir gecenin bestesidir bu.


 4) ANLAMINA GÖRE CÜMLELER
 

 A) Olumlu Cümle:

 Yüklemin ifade ettiği işin yapıldığını gösteren cümledir.

 Öğrencinin sınavı iyi geçti.


Beni bu havalar
mahvetti.
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar
mühimdir.
 
 B) Olumsuz Cümle:
 Yüklemin ifade ettiği işin yapılmadığını gösteren
cümledir.
 Bu tür cümleler aynı zamanda olumsuzluk eki (-me,
-ma), ya da değil, yok sözcüklerinden biriyle kurulan
cümledir.
 O, bunları hiç okumadı.
Bu
hikayeler hiç güzel değilmiş.
O, şimdi burada yok.

Onu ne gördüm, ne tanıdım. (Yapıca olumlu,


anlamca olumsuz:...görmedim, ... tanımadım
 Yoksa bu sözümde yalan mı var? ( Yalan yok )
 Bir cümlede iki olumsuzluk bir arada bulunuyorsa
cümlenin ifadesi olumluluk bildirir.

 Bizim de bilgimiz yok değil ( var )

 Öğrenci çalışmıyor, diyemem. ( çalışıyor)


  
 C) Soru Cümlesi:
 Soru anlamı taşıyan cümledir.

 Soru cümleleri, ya soru eki ile ya da soru sıfatları,


zamirleri ve zarfları ile kurulur.
 Siz buraya meslek sahibi olmak için gelmediniz mi?

 Bugüne kadar kaç kitap okudunuz?


Niçin bu kasabaya
geldiniz?
Acaba hangi derse çalışsam?
Bu işi
yapmadın ha?
Dikkat : Bazı cümlelerde soru kelimesi yada soru eki
olduğu halde soru ifadesi taşımazlar. Böyle cümleler
soru cümlesi değillerdirler.

 Eve vardı mı, varmadı mı bilmem.


 Kaç aldığımı bilmiyorum.
 Neden geldiğini anlamadım.
 Ç) Emir Cümlesi:
 İstek, duygu ve düşüncelerin emir olarak ifade edildiği
cümledir.
 Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Çabuk buraya gel!

Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu


yoktur! Türk!
Övün, çalış, güven .
Ey Mehmet!, canını verdin,
başını verme!
Ayağını yorganına göre uzat!
 D)Ünlem Cümlesi:
 Korku, heyecan, ürperme, şaşkınlık gibi duyguları ifade
eden cümlelerdir:

 İmdat batıyoruz!
 Oh ne güzelmiş özgürlük!
 Eyvah gene kar yağıyor!
 1-“Yorgun Savaşçı önemli bir romandır.” cümlesinin
çeşitlerini yazınız
 Yüklemine göre:

 Öğelerin dizilişine göre:

 Anlamına göre:

 Yapısına göre:
 3-Aşağıdaki cümlelerin yükleminin türüne (isim, fiil)
çeşidini yazınız.
 a) Kar bütün gün yağdı              FİİL CÜMLESİ

 b) Ömrümün son demi, sonbaharıdır artık! (iki cümle


var) ikisi de İSİM CÜMLESİ
 c) Koca bir hayattı arkada bıraktığımız.    isim cümlesi

 d) Bu soruyu kim hazırlamış?        fiil cümlesi


 Aşağıdaki cümlelerin yapı bakımından (basit,
birleşik, bağlı, sıralı) çeşidini yazınız.
 a) Onun gibiler insana yardım eder mi?    basit cümle

 b) Yarın seni arayamayacağımı söylemiştim.  

 
 c) Saksıdaki çiçekleri her gün suluyor, onların
topraklarını değiştiriyorum.   

 d) Edebiyatın konusu insandır, doğadır. Gidiyorum


gurbeti gönlümde duya duya.   
 5-Aşağıdaki birleşik cümlelerin çeşidini yazınız.
 a) Onu sıkıntıya sokanlar tanıdıklarıydı.   

 b) O kadar sıkmışsın ki bir türlü açılmıyor.  

 c) Havalar böyle giderse meyveler erken olgunlaşır.

 d) İnsan ayağa kalktı mı bir daha oturmamalı.

 e) Ben bildiğim her şeyi ondan öğrendim.   


 6-Aşağıdaki cümlelerin öğelerinin dizilişine (kurallı,
devrik, eksiltili) göre çeşidini yazınız.
 a) Bolu’da kısa bir çay molası ...

 b) Hiç mücadele etmeden kim başarmış?  

 c) Ben başkalarına bakarak iyi bir okurum.   

 d) Küçük bir devlet memuruydu babası. rtada)

 e) Siz bu adamlarla yola çıkar mısınız?   

 f) - Bugün arkadaşın kimi görmüş?   - Öğretmenini.


 Cümlenin Öğelerini Bulunuz.
 Oktay büzüldüğü köşede dişleri birbirine çarpa çarpa
onu seyrediyordu.
 Bir de baktım ki adam boylu boyunca yerde yatıyor.

 Karagöz gibi ortaoyunu da güldürmeyi ve güldürerek


insanların aksak yönlerini iğnelemeyi gaye edinmiştir.

You might also like