You are on page 1of 10

A' dan Z' ye DİJİTAL FOTOĞRAFÇILIK

İyi bir dijital fotoğraf makinesi kullanıcısı olabilmenizi sağlayan ve fotoğraf


makinesi satın alırken hangi kriterleri göz önünde bulundurmanız gerektiğini
gösteren ipuçlarını bir araya getirdik.

İyi fotoğraf için gerekenleri fotoğraf bilgisi, iyi bir göz ve olaylara bakış açısı
olarak derlemek mümkün. Ama yıllarla kazanılan bu özelliklere eklenebilecek bir
başka madde daha var: Fotoğraf çekme sürecinde kullandığımız malzemeler. Bu
malzemeleri hangi ölçüde verimli ve sonuca dönük olarak kullanıyor ve ne kadar
tanıyorsak, çekilen fotoğrafın görsel ve teknik kalitesi de o oranda artacaktır. Bu
yüzden bize yıllarca hizmet eden analog makinelerimizle fotoğraflama sürecinde
geçirilen evrelere hakimiyetimizi dikkate alarak, dijital fotoğrafçılıkta da çekim ve
çekim sonrası süreçlerde benzer birikime sahip olmamız gerektiği açık. Birçok
fotoğrafçı için filmli makinelerde çekim sonrası süreç daha az bilinir kaldığı için o
alanlara girmek tereddüt oluşturuyordu. Ne de olsa baskıcılar vardı.
Çekilen kare ile doğrudan baskıya gidenlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor. Artık
basit de olsa mutlaka fotoğrafı işliyoruz. Dijital fotoğrafçılığın fotoğrafa
kazandırdığı en önemli gelişmelerden biri de fotoğraf süreçlerine daha çok
katılım ve fotoğrafın paylaşımındaki kolaylıklar oldu. Bu süreçleri biraz bilmek
yeterli gibi görünse de işin kalitesi derinden etkileneceği için süreçlere tam
hakimiyet olmazsa olmaz.
Yazıya "Dijital Fotoğraf" ile başlayalım. 100 yıldan fazla oldu; Kodak'ın sloganı;
“Siz deklanşöre basın, gerisini biz hallederiz” idi. Dijital fotoğrafçılıkla birlikte
artık deklanşöre basanlar, baskı dahil sonraki aşamalarda söz sahibi.

Dijital Fotoğrafçılığın Artıları

1- Uzun vadede sizi film, banyo ve baskı maliyetlerinden kurtarır.


2- Çıktıları görmek için fotoğraf stüdyolarına gitmenize gerek kalmaz, bu da
zaman maliyeti.
3- Çekim sonrası muhtemel kötü sonuçlarla karşılaşma sürprizi engellenmiş
olur.
4- Çekim sonrası hoşunuza gitmeyen veya hatalı çekilmiş kareleri eleyerek
baskı maliyetini azaltmış olursunuz.
5- Banyo ve baskı aşamalarına girilmediğinde, zehirli
kimyasallar kullanılmayacağı için bunların atıklarının doğaya bırakılması
engellenmiş olur.
6- Baskı veya izleme için film bitirme derdi yok. İstediğiniz zaman sonuçları
görebilirsiniz.
7- Birçok amatör ve ileri amatör makine, aynı zamanda video kamera olduğu
için fotoğraf ile birlikte video çekimi yapılabilir.
8- Makine içinde modlarla fotoğraf çekim sürecinde veya yazılımlarla daha
sonradan iyileştirme yapmak çok kolay. Kırmızı göz giderme, keskinlik, renkleri
değiştirme veya yeni çerçeve gibi birçok değişikliği hızlı bir şekilde yapmak
mümkün.
9- Fotoğraflarınızı internete taşıdığınızda hem daha geniş bir kitleyle
paylaşmış hem de onların baskı alabilmelerini sağlamış olursunuz.
10-Güzel fotoğraflarınızdan oluşan seçkileri internet sayfasında bir kitap gibi
hazırlayıp portfolyo oluşturabilirsiniz.
11-Yine seçtiğiniz karelerden oluşan bir gösteri düzenleyip bunları TV/Player
yoluyla yakınlarınızla paylaşmak için CD veya DVD'ye çekebilirsiniz.
12-Bir arşivleme metodu ile sakladığınız fotoğraflara ulaşmanız daha kolaydır.

Makineler

Filmli makinelerin daha çok kullanıldığı yakın zamana kadar,


okurlarımıza/öğrencilerimize, çekilen fotoğraflarda kaliteyi arttıran unsurların
başında lensleri gösterirdik. Çünkü analog makinelerde gövde, karanlık oda
görevini üstleniyordu. Gövde üzerinde pozlamayı etkileyen parametreler doğru
kullanıldığında, lens ve film kalitesi, çıktıya gövdeden daha çok etki ediyordu.
Dijital makineler bu temeli derinden sarstı, artık makinemizin kaç megapiksel
olduğu, beyaz ayarının başarısı, farklı ISO değerlerindeki performansı gibi birçok
kriter, performansı yani görüntünün kalitesini etkiliyor. Belki bazılarımız
karşılaşmıştır, aynı çözünürlüğe sahip iki makinenin (diyelim ki 10 MP) biri
diğerinden daha keskin, daha doğru renkler verebilir. Kullandığımız makinenin
algılayıcısının ebadı, mesela keskinliği etkileyen bir faktördür. Gelin makine
çeşitleri içinde bu başlıkları ele alıp konuyu daha detaylı inceleyelim.

Dijital Fotoğraf ile birlikte makine özellikleri çok değişmesine rağmen, benim
deyişimle fotoğraf makinemize cep bilgisayarı girdi, daha önceki sınıflandırma
değişmedi. Hangi makine sorusunun doğru yanıtı aslında sizde. Kullanım
ihtiyaçlarınıza en uygun makine en iyi makinedir. Makine ile ilgili teknik bilgilere
fazla odaklanmak; fotoğrafı, çekim sürecinden başka yerlerde aramak olur ki
fotoğraf adına bir kayıptır. Bu yüzden eğer ticari faaliyetler için
kullanmayacaksak, en iyi makine yerine bütçeye uygun ideal makine arayışı
içinde olmak daha doğru olur.

Kompakt dijital makineler;

Yine her zamanki gibi en çok satılan sınıfta yer alıyor. Bu sınıfa eğer fotoğraf
çekebilen cep telefonlarını da koyarsak, üretilen fotoğrafların çoğu artık bu
sınıf makinelerle sağlanıyor diyebiliriz. Cep telefonlarındaki algılayıcılar çok küçük
olduğu için güçlü ışık koşullarında daha iyi sonuçlar verir. Popüler 10x15 baskılar
almak veya internette paylaşmak için idealdir. Kompakt makineler ise bu konuda
bize amatör dalda daha geniş kullanım olanakları sunuyor. Son yıllarda
profesyonel çekim modları olan Enstantane ve Diyafram öncelikli çekim
modlarının da yavaş yavaş kompakt makinelere kadar girmesi, bu küçük sevimli
makinelerin kullanıcı kitlesini artırıyor.

Yarı profesyonel makineler;

Fotoğrafa gönül vermiş fakat D-SLR'ye bütçe ayıramayalar için ideal çözümdür.
SLR makinelerin birçok özelliğini barındıran, geniş optik zoom aralığına ve
gelişmiş fonksiyonlara sahip sınıftır. Günümüzde birçok amatörün D-SLR öncesi
başlangıç makinesi olduğu için teknik özellikleri üreticiler tarafından sürekli
geliştirilmektedir.

D-SLR makineler;

Amatör, ileri amatör veya profesyonel, bütün fotoğrafçılık yelpazesine yayılmış


tek sınıftır. Kullanım alanlarının genişliği ile paralel her türlü aksesuar, lens, flaş
desteğiyle fotoğraf dünyasında size geniş ufuklar açar. Optik vizör yardımı ile dış
dünyayı bir oynatıcı olmadan doğrudan görürsünüz. Açıkcası, görüntüyü bir
yazılım yardımıyla değil, çok daha aydınlık ve keskin bir şekilde vizörde
görürsünüz, LCD'den kaynaklanan renk/ton sapmaları sorunu da yaşanmaz. Buna
geniş lens skalasını da eklediğinizde fotoğrafını çekemeyeceğiniz hiçbir şeyin
olmadığını göreceksiniz. Hem sadece lensler değil flaşlar, aydınlatma kaynakları,
su altı çözümleri gibi birçok konuda D-SLR için üretilmiş binlerce yardımcı
malzeme temin etmek mümkün.

Makine Türlerinde Avantajlar/Dezavantajlar

1- Büyük algılayıcılı makinelerde, yüksek ISO'larda daha az gürültü ve daha az


bozulma oluşur.
2- Yine büyük algılayıcılarla daha keskin görüntü elde edilir. Piksel büyüklüğü
burada önemli bir etken.
3- Tam kare 24x36mm algılayıcılarda filmli makine geleneğinden dolayı odak
uzaklığının hesabını yapmak daha kolaydır.
4- Özellikle portre gibi konularda alan derinliğini düşürmek gerekir. Bu da en
iyi daha büyük algılayıcıya sahip D-LSR makinelerle sağlanır.
5- 3:2 orantılı algılayıcı, her zaman baskı için ideal format değildir, baskılarda
kenarlarda kayıplar olur, mesela 4:3’ler tam kare A4 için daha ideal
baskı almanızı sağlar.
6- LCD'de canlı görüntü veren modeller prova gibi ön çekim olmadan fotoğraf
çekmemizi sağlar, çünkü çerçevesi ile birlikte pozlaması yapılmış halde final
görüntü karşımızdadır.
7- Lensi değiştirilmeyen makinelerde algılayıcıda tozlanma, kirlenme sorunu
olmaz. Bu da çekim sonrası sizi temizlik sıkıntısından kurtarır.
8- D-SLR makinelerdeki ağırlık ve hacim, diğer makine türlerine göre çok
daha fazladır. Son zamanlarda yüksek zoom aralığı ve profesyonel çekim modları
artırılan yarı profesyonel ve kompakt makinelerin ağırlık ve boyutlarında ciddi
düşüşler yaşanıyor.
9- Ergonomi konusunda D-SLR makineler ligde en üst sırada. Çekim esnasında
el ve vücut ergonomisini en iyi destekleyen tür D-SLR'ler.
10-Video Modu Kompakt ve yarı profesyonel makinelerde, ek bir video alıcısı
alma kararınızı etkileyecek bir özellik. Güncel makineler artık 720x480 piksel ve
saniyede 30 kare video çekebiliyor.
11-D-SLR makinelerdeki RAW ve TIFF fotoğraf çekim formatlarında oluşan
dosyalar, algılayıcının çözünürlüğüne göre değişmesine rağmen 10 MB'ın da
altında değil artık. Bu da daha büyük kapasiteli kart ve yedekleme ünitesi
demek. Bu dosyaları işlerken harcanan zaman da dosya büyüklüğüne göre
değişiyor.
12- İlk açılışta ve çekimler arasında yeni kareye hazırlık için makine, belirli bir
süreye ihtiyaç duyar. DSLR'lerde bu süre hissedilmeyecek kadar kısa iken diğer
türlerde bazen çekimi etkileyecek kadar uzun olabiliyor.
13-Lens çeşitliliği sadece D-SLR'lerde gündeme gelirken, bu çeşitliliğin getirdiği
mali yükten bahsetmek gerek. Diğer türlerde seçim yaparken iyi lens ve uzun
odak aralığı kullanan modelleri seçersek, kaliteli ve uygun bir set sahibi oluruz.
14-Kompakt makinelerde eski bir modeli, artık gittikçe daha uygun fiyatlarla
satılan gelişmiş bir modelle daha kolay değiştirebilirsiniz. Size maliyeti sadece
yeni bir gövdedir. Oysa elinizde bir D-SLR seti varsa bu seti değiştirmek bir hayli
maliyetli olacağından model değiştirme/güncelleme kararları almanız daha zor
olacaktır.

Dijital arkalıklar

Özellikle çok fazla detay gerektiren dijital ticari çekimlerde, orta format
makinelerin magazin bölgesine artık dijital arkalıklar takılıyor. Arkalıktan veya bir
bilgisayardan çekimler kontrol ediliyor. 30-40MP gibi yüksek çözünürlükler,
dolayısıyla 100-200MB aralığında dosyalar üretiliyor. Bu büyüklükteki dosyaların
karta aktarılması, işlenmesi takdir edersiniz ki biraz zaman alıyor. Ama amaç
yüksek çözünürlük olunca buna katlanmak gerekiyor, hızlı kartlar ve bilgisayarlar
kullanmak da işinizi bir nebze hızlandırabilir. Pahalı cihazlar olduğu için ticari
çekimler dışında kullanım alanı sınırlı.

Nasıl seçmeli?
Çözünürlük:
Dijital fotoğrafçılıkta gündemdeki konuların başında geliyor. Çektiğimiz kareleri
internette yayınlamak veya 10x15cm baskı almak yoluyla değerlendiriyorsak
2MP çözünürlükte bir makine işimizi görecektir. Ama güncel paylaşım ve izleme
medyası geliştikçe bu talep karşılık bulamıyor. Örneğin monitör, TV
çözünürlükleri arttıkça çektiğimiz karelerin bu cihazlardaki gösterim oranları da
düşüyor. Çözünürlük denince birçok makinede belirtilen net çözünürlükten
(effective pixel) bahsediyoruz. İnterpolasyon olarak adlandırılan ilave
çözünürlüğün algılayıcı tarafında değil yazılım ile desteklendiğini hatırlamakta
fayda var. 12.7 MP'lik (4368 piksel yatay x 2912 piksel düşey) bir makine ile
çekilmiş bir görüntüden baskı almak istiyorsanız, 150 dpi'lık bir baskı için
alabileceğiniz maksimum yatay çözünürlük; 4368/150 * 2.54 = 75cm’dir. Orantı
kurduğumuzda 50x75 cm baskı boyutu elde etmiş oluruz ki sergi açmak için bile
ideal bir ebat (2.54 çarpanı; inç birimini cm'ye çevirmek için kullanılmıştır).
Fakat çözünürlüğün sensör boyutundan etkilendiğine, yeri gelmişken değinmekte
fayda var. Film ebadında algılayıcı kullanan bir makinede, yukarıdaki
örneğimizde bir pikselin boyutu 36000/4368 = yaklaşık 8.24x8.24 mikrondur.
Küçük algılayıcıya sahip 12 MP'lik bir kompakt modelde ise bir piksel yaklaşık
2.3x2.3 mikron ebadındadır. Bu örnekte aynı çözünürlüğe sahip D-SLR ve
kompakt iki makine arasında piksel alanı açısından 13 kat fark var. Bu fark aynı
oranda olmasa da fotoğrafa keskinlik ve gürültü olarak yansıyor. Fakat kompakt
bir makineden 50x75cm baskı talebimiz yoksa zaten önemli değil.

D-SLR dışındaki türlerde lens grubu gövdeyle birleştirilmiş olduğundan odak


uzaklığı aralığı ve lens diyafram açıklığı, lens üzerinde sarsıntı azaltıcı sistemler
olup olmadığı gibi konular makine seçimimizde etken oluyor. Lens odak
uzunluğu, optik zoom olarak adlandırılıyor. Dijital zoom kavramı ise mevcut
çözünürlüğün küçültülmesi ile elde edilen, yani aslında sizin de çekim sonrası
karenin ortasından keserek alacağınız karenin yeni ifadesi. Bu yüzden bir artısı
yok. Makinenizin geniş açısının odak uzaklığı dar açısından daha önemlidir.
Sıklıkla geniş açı kullandığımız için mümkün olan en geniş açılı modeli tercih
etmekte fayda var. Yoksa makine kadar büyük, lens üzerine takılan geniş açı
adaptörlerini kullanmak zorunda kalırız. Faydalı olmalarına rağmen kullanımları
zor. D-SLR'ler arasında ise geniş lens ve aksesuar seçeneği, seçim yapmamızda
öncelik almalı.

Makine yazılımı:
Gövde üzerinde yer alan temel düzenlemelere olanak sağlayan yazılım,
çoğunlukla daha sonra bilgisayarda yapılan düzenlemelerden daha başarılı sonuç
verir. Bu yüzden üreticiler sürekli bu yazılımları güncellemekte, kaliteyi arttıran
eklemeler yapmaktadır. Bazen ilave fonksiyonlar da yüklenebilmektedir. Bu
güncellemelerin duyurulması, firma desteği, güncellemenin kolayca
yapılabilmesi, dahili düzenleme işlemlerinin hızlı sonuçlanması yine önemli
etkenler.

Optik bakaç/Dijital bakaç/LCD ekran:


Canlı görüntü veren kompakt modellerde LCD, çekilen kareyi tam olarak gösterir.
LCD ekranın ebadı ve çözünürlüğü, bizim kareyi daha iyi görmemizi sağladığı için
önemlidir. Kompakt makinelerin hepsinde, D-SLR makinelerin ise çoğunda optik
bakaç, karenin %100'ünü göstermez. Yarı profesyonel makinelerde optik bakaç
yerine elektronik bakaç konmuştur. Bu yüzden kompakt ve yarı profesyonel
makinelerde LCD ekrandan konuyu çerçevelemek daha doğru sonuç verir. Optik
bakaçlı D-LSR makinelerde çekim hızı LCD ekrandan bağımsız olduğu için seri
çekim daha hızlıdır. Bakaç daha aydınlık ve berraktır.

Enerji/Pil:
Makinelerde enerji tüketimini artıran, çoğunlukla LCD ekran kullanımıdır. Geniş
ekran LCD'ler daha da fazla enerji tüketirler. Makine gövdesindeki flaşın çok
kullanımı da tüketimi artırır. CCD algılayıcılar, CMOS algılayıcılara oranla daha
fazla enerji tüketirler. Gelişen gövdeler ve artan fonksiyonlarla birlikte AA kalem
piller yerine artık genellikle Lityum iyon piller kullanılıyor. Uzun çekim gezilerinde
pilsiz kalma riskine karşılık yedek pil bulundurmak lehinize olacaktır.

Bellek kartları: SD, CF, MS-Pro, XD


Kartlar güncel olarak kullanılan bazı türler. Kartlarımızın bellek kapasitelerini
çekimlerimizde kaç adet kare çekeceğimize bağlı olarak belirlememizde fayda
var. Mutlaka belirlediğimiz kapasiteyi 1.5 ile çarparak alalım kartlarımızı. İyi bir
kare yakaladığımızda, kart dolduğu için fotoğraf çekememenin maliyeti
ölçülemez. Makinemizde çekilen kare ara belleğe yazılır. Eğer hızlı ve seri çekim
yapıyorsak, bu belleğe yazma hızı bizim için belirleyici olacaktır. Bu ara bellekten
sonra kullandığımız kartların yazma hızına göre de çekim hızı yeniden belirlenir.
Eğer kullandığımız makine 10 MP üzerinde ve RAW format çekiyorsa, mutlaka
120X (18 MB/sn) üzerinde yazma hızı olan kart kullanalım.

İşleme/Arşivleme programı:
Çekim kadar çekim sonrası süreçte de çok zaman harcıyorsak makine ile birlikte
verilen işleme ve düzeltme programlarının da kolay ve hızlı kullanılabilir olması
faydalı olacaktır. Çekilen fotoğrafların belirli bir sıralama/saklama metoduna göre
arşivlenmesi, daha sonra bu karelere erişim hızımızı belirler. Bu yüzden eğer çok
fotoğraf çekiyorsak, mutlaka bir arşivleme yazılımının da bulunmasında fayda
var.

Ergonomi/Kullanım kolaylığı:
Ele oturuş, tutuş, lens tutma ve butonların yerleri, kolay ve seri fotoğraf
çekmemizde etkendir. Menü ve tuşlarla temel fotoğraf fonksiyonlarına erişim hızı
ve kolaylığı bize zaman ve efor kazandırır. ISO ayarının menülerde kolaylıkla
erişilemeyecek bir yerde olması sizi çekim esnasında zora sokacak, sıkıntı
yaratacaktır. İşaret parmağınızla diyaframı girerken, başparmağınızla
enstantaneyi girebilmeniz veya tuşlara atama yaparak sık kullandığınız özelliği
öne çıkarmanız çekim sürecini kolaylaştıracaktır. Kompakt makinelerde ne yazık
ki küçüklük ve incelikten dolayı D-SLR makinelerdeki fiziki ergonomiyi sağlamak
pek mümkün değil.

Firma güvencesi:
Alacağımız makinenin, o markanın Türkiye yetkili distribütöründen alınmış
olmasına özen gösterelim. Bunu gösteren etiket ve bandrolü mutlaka kutu
üzerinde veya garanti sözleşmesinde arayalım. Türkiye'de, birçok ülkeden daha
fazla yasal garanti süresi olması (2 yıl) çok büyük bir avantaj.

Bütçe:
Bir markaya veya modele karar vermemizde en etkili maddelerin başında elbette
ayırdığımız bütçe geliyor. Fiyat/Performans ilişkisi merkezinde, “nasıl seçmeli?”
başlığı altındaki diğer maddeleri de hesaba katarak en iyi makineyi değil, bize en
uygun makineyi almalıyız. Bütçemizi oluştururken konuya vakıf satıcı
yönlendirmesini de hesaba katmalı, ama öncelikli satın alma kararı ile birlikte çok
iyi ön araştırma yapmalıyız. Satın alma sürecinde belirlediğimiz bütçenin makine
ve aksesuarlar için toplam bir bütçe olmasında fayda var.

Çalışma hızı:
Makinemizin açılış hızı, ikinci kareye hazırlık için geçirdiği zaman, kareleri makine
üzerinde yerleşik ara belleğe aktarma hızı, flaş doldurma hızı, AF netlik ve
eşzamanlı çekim gibi konular bazı fotoğrafçılar, özellikle spor fotoğrafçıları için en
önemli konulardır. Bu hızları farklı marka ve modeller arasında karşılaştırmalı ve
size en uygun modeli yine siz belirlemelisiniz.

Çekim modları
Amatör ve Profesyonel olarak ayrıştırabileceğimiz iki grup mevcut.

Amatör modlar
Portre: Ana konunun üzerine netlik yapıldığında sadece bu alan net çıkar, arka
alan tamamen flulaşır.
Manzara: Bu modda fotoğrafta renk doygunluğu ve keskinlik artar. Flaş
kapalıdır, netlik en uzak mesafeye otomatik yapılır.
Yakın plan: Kamera, netlik yapılabilen en yakın mesafeye odaklanır. Kompakt
makinelerin 1cm'ye kadar yaklaşabilmesi olağanüstü makro çekimlerine olanak
tanır.
Spor: Spor veya hızlı hareket eden konular için enstantane öncelikli ve yüksek
hızda örtücü çalışır. Sürekli netleme pozisyonu açık, flaş kapalıdır.
Gece portresi: Işığın çok az olduğu yerlerde düşük flaş hızı ile konunun
aydınlatıldığı, flaş ışığı almayan arkaplanın da düşük örtücü hız ile desteklendiği
moddur.
Tam otomatik: Bu modda doğru pozlamaya en yakın sonuç makine tarafından
set edilir. Kullanıcı müdahale edemez.
Profesyonel modlar

M: Enstantane ve diyaframın fotoğrafçı tarafından girildiği ve kullanıcıya


çekimlerinde özgürlük tanıyan moddur. Birçok fotoğrafçı, diğer modlarda uygun
pozlamayı bulamadığı zamanlarda pozlamaya müdahale etmek için bu modu
kullanır.
A/Av: Diyafram öncelikli çekim modunda fotoğrafçı, alan derinliğine karar verdiği
diyaframı girer, makine doğru pozlamayı yapmak için bu diyafram değerine
uygun enstantane değerini kendi set eder.
S/Tv: Enstantane öncelikli çekim modunda, fotoğrafçı konudaki hareket öğesi
için örtücü hızına karar verir. Makine, doğru pozlamayı yapmak için bu
enstantane değerine uygun diyafram değerini kendi set eder.
P: Enstantane ve diyafram değerinin mevcut ışık ve hareket değerlerine göre
makine tarafından belirlendiği seçenektir.

Temel özellikler

Algılayıcı (Sensör):
Küçük, milyonlarca görüntü elemanının birlikte oluşturduğu mozaik, aynı
zamanda dijital fotoğrafın da ana öznesidir. Televizyonlara çok yakından
baktığınızda gördüğünüz bütünü oluşturan küçük noktalar da dijital görüntüyü
oluşturan fotodiyotlara benzer veya artık güncel ifadesi ile piksellere. Makineler
içinde filmin kullanıldığı bölgede artık bu piksellerin milyonlarcasını bir araya
getiren algılayıcımız (sensör) var. Yüksek ISO duyarlılığı, az enerji sarfiyatı ile
bilinen CMOS algılayıcı ve de uzun yıllar üzerinde çalışılmış düşük gürültülü CCD
algılayıcıların her ikisi de başarılı şekilde gövdelerde kullanılmaktadır. Birçok
kullanıcı, algılayıcıya göre tercihini yönlendirmekte. Bu yönlenmenin sağlıklı
olmadığını hatırlatmakta fayda var. Makine üreticileri, algılayıcının artı ve eksi
özeliklerini yazılım, işlemci gibi teknolojik yatırımlarla fotoğraf kalitesinden ödün
vermeden çıktı alacak formata dönüştürüyorlar.

Beyaz ayarı:
Analog fotoğrafçılıkta amatör kullanımda günışığı filmi kullanıp müdahalede
bulunamadığımız için çok güncel bir fonksiyon değildi. Dijital görüntülemede ise
ayarlamaya olanak tanıdığı, ama öncelikli renk ve ton değerlerini değiştirdiği için
bilinçli olarak kullanmamız gereken bir uygulama. Beyaz ayarının Günışığı,
Bulutlu, Gölgeli, Tungsten, Flüoresan, Flaş ve Otomatik modları mevcut. Biz
genellikle otomatik modu kullanıyoruz. Aslında hangi ışıkta çekim yapıyorsak
buna uygun beyaz ayarını seçelim. Profesyonel çekimlerde çok kullanılan;
makineye beyaz bir kağıdı, dokuyu gösterme metodunu kullanmak bize %100
doğru sonucu verir. Kısa süren bir beyaz tanıtma operasyonu ile artık
fotoğraflarınızda bütün renkler doğru görünür, tabi homojen ve tek ışık kaynağı
ile ışık alan ortamda.

ISO:
Algılayıcınızın ışığa karşı hangi oranda duyarlı olduğunu gösteren ölçümdür. Artık
birçok makinede ISO ayarını siz seçebiliyorsunuz, ama seçimi makineye
bıraktığınızda enstantane ve diyaframa göre otomatik ISO seçiliyor. Bazı
profesyonel makinelerde de artık bu uygulama destekleniyor. Düşünün; az ışıklı
bir yere girdiniz ve ne enstantane ne de diyafram değeri uygun değil, çünkü 100
ISO'da çekim yapıyorsunuz. Böyle durumlarda makine, otomatik olarak ISO
değerini minimum diyafram/enstantane değeri elde edecek hale getiriyor. Yani
artırıyor. Işık çoğaldığında ise yine otomatik olarak artırıyor. Pratik ve an
fotoğraflarında seri çekimden kopmamanıza olanak sağlayan bir fonksiyon.

Gürültü azaltma:
Uzun süreli gece çekimlerinde sıklıkla yaşanan bu sorun, kare içinde gerçekte
olmayan kırmızı, yeşil, mavi (RGB) renklerin belirmesidir. Bunun nedeni, uzun
pozlama ile ısınan algılayıcının yaydığı enerjinin de algılayıcı tarafından bozulmuş
renk kodlarına dönüşmesi olarak açıklanabilir. Makinenin menüsünde yer alan NR
(Noise Reduction) adı verilen uygulama ile bu bozulma büyük ölçüde
giderilebiliyor.

Yazılım:
Makine kutusunun içinde standart olarak temel düzenlemeleri yapabileceğiniz
yazılım yer alır. Bu yazılımlar üretici firmaya göre sınırlandırılmış veya tam sürüm
olabilir. Yeni nesil makinelerle birlikte artık renk düzenlemesi, filtre kullanımı gibi
bazı fonksiyonlar da çekim sonrasında makine üzerinde kareye uyarlanabiliyor.
Bu da sizi bilgisayar başında düzenleme yapmaktan kurtarıyor, çünkü makine
üzerindeki değişiklikler çok daha hızlı ve kolay yapılabiliyor. Ayrıca makine içinde
yapılan düzenlemeler çoğu zaman daha az kalite kaybına yol açıyor. Bunun
dışında Photoshop, Lightroom, Aperture gibi profesyonel görüntü işleme
yazılımları ve bu programlarla birlikte çalışan eklentiler, bütün ihtiyaçlarımızı
karşılıyor. Ama Panorama oluşturma, HDR sağlama gibi özel çalışmalar için
yapılan yazılımların da çok başarılı sonuçlar verdiğini yeri gelmişken belirtelim.

Doğru görüntü işleme programını seçerken;

1- Fotoğraflar için ne tür değişikliklere ihtiyacınız var?


2- Görüntü işlemenin hangi aşamasında yer alacaksınız? Bütün aşamaları siz mi
gerçekleştireceksiniz?
3- Bilgisayar ve görüntü işleme programlarına yatkınlığınız hangi düzeyde?
4- Bu yazılımları öğrenmek ve kullanmak için ne kadar zaman ayıracaksınız?
5- Ne kadar bütçe ayırdınız?
sorularının yanıtlarına göre size en uygun yazılımı bulabilirsiniz.

Görüntü formatları:
Makinemizin ürettiği fotoğrafın hangi formatta olduğu ve bu formatın dosya
büyüklüğü de önem kazanıyor. Genellikle RAW (ham) ve JPG (sıkıştırılmış)
dosyalar üretiliyor. RAW format, daha sonra üzerinde işlem yaptığımızda kalite
kaybı yaşamadan dönüştürme yapabileceğimiz bir dosya formatı. Beyaz ayarı,
keskinleştirme, gürültü azaltma gibi birçok uyarlama, fotoğrafta kalite kaybı
yaratmıyor. Ama gelgelelim RAW dosyaların kapladıkları fazla yer nedeniyle, hem
karta transferleri hem de işlenmeleri uzun sürüyor. JPG formatında ise birden
fazla çözünürlük seçeneği olduğu için fotoğraflarınızı istediğiniz kalitede
saklayabilirsiniz. Zaten en kaliteli seçimde bile dosyanın kapladığı alan RAW'la
kıyaslanamaz. Çekim sonrası fotoğraf işlemede JPG dosyalarda yapacağımız
değişiklikler RAW'a göre daha az seviyeli olmalı, yoksa fotoğrafta kalite kaybına
yol açan renk/ton/çözünürlük bozulmaları yaşanır.

Yazan Murat Gür.

You might also like