You are on page 1of 74

2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. Embriyolojik gelişim sürecinde Faringeal arkuslar aşağıdaki yapıların hangisinin gelecekteki baş ve bo-
yun bölgelerine göç etmesiyle gelişmeye başlar?
A) Nöral krista hücreleri
B) Ekstraembriyonik somatik mezoderm
C) Ekstraembriyonik splanknik mezoderm
D) Embriyoblast
E) Trofoblast

1-A
Faringeal arkuslar, gelişmenin 4. haftası başında nöral krista hücrelerinin gelecekteki baş ve boyun bölgelerine göç
etmesiyle gelişmeye başlar İlk faringeal arkus çifti, gelişen farinksin lateralinde, yüzey kabartıları olarak dikkati çeker
Kısa süre sonra, diğer arkuslar gelecekte gelişecek baş ve boyun bölgelerinin her iki tarafında, oblik olarak düzenlen-
miş, yuvarlak çıkıntılar olarak görülürler 4. haftanın sonunda, oldukça belirgin 4 çift arkus, dıştan ayırt edilebilirler. 5.
ve 6. arkuslar rudimenter (gelişmemiş) dir ve embriyonun dışından görülemezler. Arkuslar, faringeal yarıklar denilen,
belirgin yarıklarla birbirinden ayrılırlar. Faringeal arkuslar gibi bunlar da, kraniokaudal yönde numaralandırılırlar.
İlk faringeal arkus( mandibuler arkus) iki çıkıntıdan oluşur
Küçük maksiller çıkıntı; maksilla, zigomatik kemik ve temporal kemiğin skuamöz parçasını oluşturur.
Büyük mandibular çıkıntı; mandibula’yı oluşturur.
İkinci faringeal arkus (hyoid arkus) hyoid kemiğin oluşumuna önemli katkıda bulunur.
2. arkusun kaudalinde yer alan faringeal arkuslar yalnızca numaralarıyla bilinirler
Tipik bir faringeal arkus şu yapılardan oluşmuştur:
aortik arkus, ilkel kalbin trunkus arteriosus’undan köken alır ve ilkel farinksden dorsal aortaya uzanır,
kıkırdak, arkusun iskeletini yapar,
kas elemanı, baş ve boyun kaslarını yapar,
sinir, arkustan köken alan mukoza ve kasları inerve eder

2. Hücreler arası haberleşme şekillerinden hangisinde haberci molekül hücre dışı matriksde dağılarak çok
kısa mesafedeki hücreleri etkiler?
A) Endokrin haberleşme
B) Parakrin haberleşme
C) Sinaptik haberleşme
D) Jukstakrin haberleşme
E) Otokrin haberleşme

2-D
Hücre dışı işaret molekülleri ya da haberciler, hücreler arasında haberleşmeye aracılık ederler.
a) Endokrin işarette, hormonlar kanla tüm vücuttaki hedef dokulara taşınırlar;
b) parakrin işarette, kimyasal aracılar yalnızca yakın çevredeki hücrelere etki ederler; (pilorda yer alan G hücreleri
tarafından salgılanan gastrin hormonu fundus bezlerine ulaşarak hidroklorik asit üretimini uyarır)
c) sinaptik işarette , nörotransmiter yalnızca sinapslar üzerinden komşu sinir hücrelerini etkilerler.

www.tusem.com.tr
2
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

d) jukstakrin işarette molekül hücre dışı matriksde dağılarak çok kısa mesafedeki hücreleri etkiler. (Langerhans ada-
cığında, insulin salgılanmasının aynı adacık tarafından üretilen somatostatin ile baskılanması)
e) otokrin işarette; sinyal, haberci molekülü üreten aynı hücre tipi üzerine etki eder. (insulin benzeri büyüme faktörü
=IGF kendisini üreten aynı hücreler üzerinde etki gösterebilir)

3. Aşağıdakilerden hangisi duvarı 9 adet 3’lü yapıda mikrotübülüs tarafından oluşturulan, hücre bölünmesin-
de (mitoz) kromozomların kutuplara çekilmesinde rol oynayan silindir biçimli organeldir?
A) Sentriyol
B) Bazal cisimler
C) Kromozom
D) Mikrotubuluslar
E) Aktin

3-A

Protein bağları
C Sentriyol

Mikrotübülüsler Hücre şeklinin oluşması ve devamında rol alan katı yapılardır. Hücre iskeletinin oluşumu, ile hücre
bütünlüğünün korunması, hücre hareketi (kemotaksis), fagositoz, mitoz bölünme, lizozom gibi organellerin intrasitop-
lazmik hareketi ve salgı granüllerinin transportu gibi hücresel faliyetlerde rol alır.
Mikrotübülüsler bir araya gelerek sentriyolleri yapar. Bir çift sentriyol bir araya gelir, etrafları granüle bir madde ile sarı-
lır sentrozomlar oluşur. Sentriyoller hücre bölünmesinde kromozomların hücre kutuplarına çekilmesinde rol oynayan
silindir biçimli organellerdir. Duvarlarını 9 adet 3’lü mikrotübülüs oluşturur

4. Mitoz bölünme sonrası oluşan yavru hücrelerin erişkin hücre boyutuna ulaşıncaya kadar sitoplazmik pro-
teinlerin sentezlendiği dönem aşağıdakilerden hangisidir?
A) G1
B) Profaz
C) Metafaz
D) Anafaz
E) Telofaz

www.tusem.com.tr
3
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

4-A
İki mitoz arasındaki evreye interfaz denir. Işık miroskobunda görülen hücrelerin çoğu interfaz evresindedir. Çekirdek
mikroskopik olarak normal görülür. Genetik materyal (DNA) bu evrede kopyalanır.
İnterfaz 3 döneme ayrılır; G1, S, G2.
G1:Sentez öncesi, yoğun RNA ve protein sentezi olur, bu aşamada mitozla 2’ye bölünen hücrelerde sitoplazma eski
boyutlara ulaşana dek sitoplazmik proteinler sentezlenir.
S: DNA sentezi / DNA kopyalanması dönemi,
G2: Sentez sonrası dönem. DNA kopyalanması sonrası dönem.

5. Hücre döngüsünde G2 kontrol noktasında hücrede birikmeye başlayan ve mitozun başlamasına, kromo-
zomların yoğunlaşmasına, çekirdek kılıfının yırtılmasına ve mitozla ilgili diğer olayların gerçekleşmesine
neden olan aşağıdakilerden hangisidir?
A) P53
B) MAPs
C) MPF
D) Oxitalan
E) Pendrin

5-C
Hücre döngüsü, siklus süresince ilerlemeyi baskılayan çeşitli sinyaller tarafından da kontrol edilir.
DNA hasarı, hücre döngüsünü G2 ve G1 kontrol noktasında da durdurur.
G1 kontrol noktasındaki durdurma, hücre S evresine girmeden önce hasarın tamirine olanak sağlar. Bu olmazsa,
hasarlı DNA eşlenmiş olur. G1 kontrol noktasında durdurma, p53 denilen protein aracılığı ile gerçekleşir. p53 proteinini
kodlayan gen; genelikle, insan kanserlerinde mutasyona uğramıştır. Hücrenin hasarlı DNA’yı tamir etme yeteneği aza-
lır. Hasarlı DNA’nın kalıtımla yavru hücrelere geçmesi, değişmelerin hızla çoğalmasına ve genomun kararsızlığına; bu
da, kanser gelişmesine neden olur.
G2 evresinde gelişen olaylar; mitoz sırasında kullanılacak enerjinin biriktirilmesi, mitotik mikrotübüllere katılacak olan
tübülin sentezi ve kromozomal histon olmayan proteinlerin sentezidir. Hücre, bu kontrol noktasında hatalı sentezlenmiş
olan tüm DNA’ları düzeltilene kadar bekler. G2 evresinde MPF (olgunlaşma başlatan faktör) adlı bir protein bileşiği
birikmeye başlar. Bu bileşik, mitozun başlamasına, kromozomların yoğunlaşmasına, çekirdek kılıfının yırtılmasına ve
mitozla ilgili diğer olayların gerçekleşmesine neden olur

www.tusem.com.tr
4
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

6. V. suprarenalis dextra aşağıdakilerden hangisine dökülür?


A) V. porta
B) Vena cava inferior
C) A. renalis dextra
D) A. mesenterica superior
E) V. phrenica inferior dextra

6–B
Vücudun alt tarafına ait en büyük ven olan v. cava inferior orta hattın daha sağ tarafında yer aldığı için sağ ve sol tarafta-
ki bazı venlerin drenajında farklılıklar görülür. V. testicularis sinistra (veya v. ovarica sinistra) ile v. suprarenalis sinistra,
v. renalis sinistra’ya açılırken, v. testicularis dextra (veya v. ovarica dextra) ile v. suprarenalis dextra direkt olarak vena
cava inferior’a açılır.

7. V. femoralis aşağıdakilerden hangisinden geçer?


A) Canalis inguinalis
B) Canalis adductorius
C) Canalis obturatorius
D) Canalis femoralis
E) Lacuna musculorum

www.tusem.com.tr
5
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

7–B
V. femoralis, fossa poplitea’daki v. poplitea’nın yukarı çıkarken hiatus adductorius’tan geçtikten sonra daha proksimal-
deki bölümünün adıdır. V. femoralis canalis adductorius’ta (Hunter kanalı=canalis subsartorialis) yukarı doğru çıkar,
daha sonra trigonum femorale’nin (Scarpa üçgeni) sınırları içerisine girer. Bu üçgen içerisinde lig. inguinale’nin hemen
aşağısında hiatus saphenus’ta v. saphena magna’yı alır ve lig. inguinale’nin altından lacuna vasorum’dan geçerek
daha yukarıda v. iliaca externa adını alır. V. femoralis lig. inguinale’nin altından geçmeden önce canalis femoralis’in dış
duvarını oluşturur.

8. V. saphena parva aşağıdakilerden hangisinin sınırları içerisinde bulunur?


A) Trigonum femorale
B) Lacuna vasorum
C) Fossa poplitea
D) Canalis adductorius
E) Tarsal tünel
8–C
V. saphena parva alt ekstremitenin yüzeyel venlerinden daha küçük olanıdır. Ayağın dorsal yüzündeki venöz pleksus’tan
dış tarafta olmak üzere başlar, dış malleol’ün arkasından geçerek, bacağın arka kısmında yukarıya yükselir, bu seyri
esnasında n. suralis ile komşudur, daha sonra fossa poplitea içerisine girerek v. poplitea’ya drene olur.

9. N. radialis’in derin dalı ön kola hangi kası delerek girer?


A) M. supinator
B) M. biceps brachii, caput breve
C) M. coracobrachialis
D) M. flexor carpi ulnaris
E) M. brachioradialis
9–A
Humerus’un lateral epikondili civarından ve ulna’da crista musculi supinatoria’dan başlayan m. supinator, radius’un ön
yüzüne tutunur ve ön kola supinasyon yaptırır. N. radialis’in derin dalı m. supinator’ü delerek geçer.

10. Uyluğun en kuvvetli dış rotator kası aşağıdakilerden hangisidir?


A) M. quadriceps femoris
B) M. quadratus femoris
C) M. tensor fascia lata
D) M. gracilis
E) M. piriformis
10 – B
Uyluğun dış rotator kasları, sacrum, membrana obturatoria ve tuber ischiadicum civarından başlayıp fossa trochan-
terica ve crista intertrochanterica’da sona eren 6 adet kastan oluşur. Bunlar; m. piriformis, m. gemellus superior, m.
obturatorius externus, m. gemellus inferior, m. obturatorius internus ve m. quadratus femoris’tir. Bunlardan m. quad-
ratus femoris tuber ischiadicum civarından başlayıp crista intertrochanterica’da sona erer ve uyluğun en kuvvetli dış
rotatorudur.

www.tusem.com.tr
6
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

11. V. mesenterica superior’da meydana gelen bir obstrüksiyon sonucunda aşağıdaki venlerden hangisinde
dilatasyon görülmez?
A) V. colica media
B) V. colica dextra
C) V. pancreaticoduodenalis inferior
D) V. ileocolica
E) V. colica sinistra

11 – E
V. mesenterica superior, a. mesenterica superior’un hemen yanında bulunan vendir, genellikle a. mesenterica
superior’un arteryel beslenmesini sağladığı organların venöz dönüşünü sağlar. V. mesenterica superior’un venöz dö-
nüşünü sağladığı organlar; pankreas, duodenum, jejunum, ileum, caecum, colon sacendens ve colon transversum
proksimal 2/3’lük kısmıdır. Dalları; v. pancreatico-duodenalis inferior, vv. jejunales, vv. ilei, v. ileocolica, v. colica dextra,
v. colica media’dır. Dolayısıyla, v. colica sinistra, v. mesenterica inferior’a drene olur.

12. Aşağıdaki dil kaslarından hangisi n. hypoglossus paralizinden etkilenmez?


A) M. genioglossus
B) M. geniohyoideus
C) M. hyoglossus
D) M. palatoglossus
E) M. styloglossus

12 – D
Dilin sonu -glossus eki ile biten tüm kasları - m. palatoglossus hariç - n. hypoglossus’tan (XII) innerve olur. M. pala-
toglossus ise n. accessorius’un (XI) pars cranialis bölümünden innerve olur. Sonu -glossus eki ile bitmediği halde n.
hypoglossus’tan innerve olan kas ise m. geniohyoideus’tur.

13. Gözünde kuruluk şikayeti ile hastaneye başvuran bir hastada aşağıdaki sinirlerin hangisinde lezyon olma
ihtimali vardır?
A) Chorda tympani
B) N. petrosus minor
C) N. petrosus major
D) N. petrosus profundus
E) N. mandibularis

13 – C
Gl. lacrimalis’in sekresyonu tamamıyla n. facialis’in (VII) kontrolü altındadır. Gl. lacrimalis’e sekresyon yaptıracak olan
lifler, canalis facialis’in birinci dirseğinde sinirin ana kökünden ayrılır, n. petrosus major adını alan bu lifler, temporal
kemiğin içinden geçtikten sonra canalis nervi petrosi majoris’i kullanarak kemiği terk ederler ve simpatik sisteme ait
lifler tarafından oluşturulan n. petrosus profundus ile birlikte canalis pterygoideus’a girerler. Kanal içerisinde her iki-
sine birden nn. canalis pterygoidei (Vidii siniri) denilir. Bu kanalı kullanarak fossa pterygopalatina’ya ulaşan liflerden
parasimpatik olanları burada bulunan ganglion pterygopalatinum’da sinaps yaparlar ve daha sonra n. trigeminus’un
dallarına katılarak gl. lacrimalis’e ulaşır.

www.tusem.com.tr
7
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

14. Gözünü aşağı ve dışa çeviremeyen bir hastada, aşağıdaki sinirlerin hangisinde hasar olduğu düşünülme-
lidir?
A) VI
B) IV
C) III
D) VII
E) II

14 – B
Mesencephalon’dan çıkan n. trochlearis (IV) sadece somatomotor lifler içerir. Fissura orbitalis superior’dan orbita’ya
girer. Beyin sapını arka taraftan terk eden tek kranial sinirdir. En ince kranial sinirdir. Mesencephalon’dan çıkar ve
sadece somatomotor lif taşır. Alt motor (2.) nöronu çapraz yaparak karşı tarafa geçen tek kranial sinirdir. Arka taraftan
bakıldığında mesencephalon ile pons arasındaki sınırı oluşturur. Zinn halkası (anulus tendineus communis)’ndan geç-
mez. Sinus cavernosus’dan dış duvara dayalı olarak geçer. M. obliquus superior isimli göz kasını innerve eder. Sadece
bu sinirin felci nadiren görülmesine rağmen, felcinde, hasta gözünü aşağıya-dışa çeviremez. Aşağıya bakış zorlaşır.
Ancak, m.rectus inferior sağlam olduğu için yine de aşağıya içe bakar. Özellikle aşağıya bakarken vertikal çift görme
(diplopie) hali ortaya çıkar. Hastalar merdivenden inerken zorlanır ve korkarlar.

15. Aşağıdaki sinirlerden plexus brachialis’in fasciculus medialis’inden çıkmaz?


A) N. cutaneus brachii medialis
B) N. cutaneus antebrachii medialis
C) Radix medialis nervi mediani
D) N. musculocutaneus
E) N. ulnaris

15 – D
Plexus brachialis, 3 tane fasciculus’a sahiptir. Fasciculus posterior’dan n. radialis ve n. axillaris, fasciculus lateralis’ten
n. musculocutaneus ve radix lateralis nervi mediani çıkarken, fasciculus medialis’den n. ulnaris, radix medialis nervi
mediani, n. cutaneus brachii medialis ve n. cutaneus antebrachii medialis çıkar.

16. İskelet kasında aksiyon potansiyelinin, hücre zarından kas içindeki bütün miyofibrillere hızlı bir şekilde
taşınmasını sağlayan aşağıdakilerden hangisidir?
A) Z çizgisi
B) M çizgisi
C) Transvers tübül
D) Sarkolazmil retikulum
E) Caveola

16 - C
Kas lifleri, elektron mikroskobunda vezikül ve tübüller şeklinde zarsı yapılardan kurulu çatılar tarafından çevrili şekilde
görülür. Bu yapılar, bir T sistemi ile bir sarkoplazmik retikulum’dan oluşan sarkotübüler sistemi oluşturur. Merkezi T
sisteminin, her iki yandaki sarkoplazmik retikulumun sarnıçları ile birlikte yaptığı sistem triad olarak adlandırılmıştır. T
sisteminin işlevi, aksiyon potansiyelinin, hücre zarından kas içindeki bütün miyofibrillere hızlı bir şekilde taşınmasını
sağlamaktır. Sarkoplazmik retikulum ise, Ca2+ hareketi ve kas metabolizması ile ilgilidir.

www.tusem.com.tr
8
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

Düzenli bir kasılmanın sağlanması için, iskelet kası enine (T) tübüllere sahiptir. Sarkolemmanın parmağa benzeyen
bu girintileri kompleks bir tübül ağı meydana getirir ve kas lifçikleri içindeki her sarkomerin A-I bantlarının sınırlarını ku-
şatır. Triadda sarkolemmanın oluşturduğu T tübüllerin depolarizasyonu, sarkoplazma retikulumu membranına aktarılır.
Ortamda Ca2+ iyonları varsa kas kasılır, bulunmadığında gevşer.

17. Kalp kasında voltaja bağımlı Ca2+ kanalları yoluyla sarkoplazmik retikulumu etkinleştirerek sarkoplazmik
retikulumdan Ca2+ serbestlenmesini tetikleyen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ryanodin reseptörleri B) Dihidropiridin reseptörleri
C)
Fosfolamban D) Kalsekestrin E) Kalmodülin

17 - B

Riyanodin
Ca Ca
kalsekestrin
Ca Ca
Dihidropiridin
Ca Ca
Fosfolamban
Ca xxxxxxxxx Ca

İskelet kası sarkoplazmik retikulumda, Ca2+’un dışarıya dökülmesine izin vermek üzere açılan Ca2+ kanalı riyano-
din reseptörleri adını alır.
Kalp kasındaT tübül zarının depolarizasyonu, dihidropiridin reseptörleri denen, voltaja bağımlı Ca2+ kanalları yo-
luyla sarkoplazmik retikulumu etkinleştirir. Dihidropiridin reseptörleri, voltaj değişikliklerine karşı duyarlıdır ve sarkop-
lazmik retikulumdan Ca2+ serbestlenmesini tetikler
Sarkoplazmik retikulumun duvarlarında yerleşmiş olan aktif kalsiyum pompaları (Ca2+-Mg2+ ATPaz), kalsiyum iyon-
larını devamlı olarak miyofibrillerden tekrar sarkoplazmik tübüllere pompalar. Bu pompa, kalsiyum iyonlarını tübüllerin
içinde yaklaşık 10,000 kat konsantre edebilir.
Ayrıca, retikulumun içinde bulunan kalsekestrin adlı bir protein, iyon halindekinin 40 katı kadar kalsiyumu bağlayarak,
kalsiyum depolanmasında 40 kat artış sağlayabilir.
Fosfolamban, SR kalsiyum pompasının etkinliğini inhibe eden ve sarkoplazmik retikulum içinde yer alan bir proteindir.
Fosfolambanın etkinsizleştirilmesi, SR tarafından kalsiyumun sekestre edilmesinde bir artışa neden olur, Kalp kasında,
kalsiyumun hızlı sekestrasyonu kasılmanın süresini kısaltır. Artmış SR Ca2+ pompası etkinliği, sitoplazmadan hızla
Ca2+ uzaklaştırır ve dolayısı ile, sistolün süresini kısaltır.

18. Böbrek fonksiyonel ünitesi olan nefronun distal tübül ve toplayıcı kanallarında bulunan İnterkale hücrele-
rin görevi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Potasyum sagılanması
B) Sodyum emilimi
C) Hidrojen iyonu sagılanması
D) Klor emilimi
E) Bikarbonat sagılanması

www.tusem.com.tr
9
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

18 - C

Distal tübülün ikinci yarısı ve toplayıcı tübül, benzer fonksiyonel özelliklere sahiptir. Anatomik olarak iki farklı tip
hücreden oluşurlar, esas hücreler ve interkale hücreler.
Esas Hücreler tarafından sodyum geri emilimi ve potasyum salgılanması her hücrenin basolateral tarafındaki sodyum-
potasyum AT-Paz pompasının aktivitesine bağlıdır.Na geri emilim hızı özellikle aldosteron olmak üzere hormonlarla
kontrol edilir.
İnterkale Hücreler den hidrojen sekresyonuna hidrojen ATP az taşınma mekanizması aracılık eder, su ve karbon di-
oksitten karbonik asidin ayrışması ile hidrojen ve bikarbonat iyonları oluşur. Hidrojen iyonu tübüler lümene salgılanırken
her bir hidrojene karşılık da bazolateral membrandan geri emilecek bir bikarbonat hazır olur.

19. Temel olarak inspirasyondan sorumlu olan dorsal solunum grubu nöronların merkezi çekirdeği aşağıdaki-
lerden hangisidir?
A) Nükleus ambigius
B) Nükleus retroambigius
C) Nükleus parabrakialis
D) Nükleus traktus solitarius
E) Nükleus solitarius
19 - D
Dorsal Solunum Grubu Nöronlar İnspirasyon ve Solunum Ritminin Düzenlenmesindeki GörevLİDİR. Dorsal solunum
nöron grubu, yaklaşık tüm medulla boyunca uzanır. Nöronların hemen tümü nükleus traktus solitariusta yerleşmiş-
lerdir. Nükleus traktus solitariusta, ayrıca (1) periferik kimoreseptörlerden, (2) baroreseptörlerden ve (3) akciğerlerdeki
çeşitli reseptör tiplerinden duysal informasyonlar taşıyan vagus ve glossofaringeus sinirlerin duysal lifleri de sonlanır.
Dorsal Solunum Grubu Nöronları Ritmik İnspirasyon Deşarjları oluştururlar, Solunum ritmini esas olarak dorsal solunum
nöron grubu belirler.

20. Aşagıdakilerden hangisi barsakların elektriksel aktivitelerinden biri olan dikensi potansiyellerde hiperpo-
larizasyon yapar?
A) Asetilkolin
B) Barsak duvarının gerilmesi
C) Parasemparomimetikler ile uyarılma
D) Noradrenalin
E) Gastrin

www.tusem.com.tr
10
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

20 - D

Gastrointestinal Düz Kasın Elektriksel Aktivitesi: 2 temel elektriksel dalga tipi bulunur. Bunlar Şekil de gösterilmiş
olan 1) yavaş dalgalar ve 2) dikensi (sivri) dalgalar’dır. Yavaş Dalgalar. Gastrointestinal kasılmaların çoğu ritmik olarak
gerçekleşir, bu ritm düz kas membran potansiyelindeki dalgaların frekansı ile belirlenir. Bu dalgalar, aksiyon potansiyel-
leri değillerdir, istirahat membran potansiyelindeki yavaş ve ondülasyon gösteren değişikliklerdir. Mide hariç gastroin-
testinal kanalın çoğu bölgesinde yavaş dalgaların kendileri genellikle kas kasılmasına neden olmazlar, ara sıra görülen
dikensi potansiyellerin doğmasını kontrol ederler.
Dikensi Potansiyeller. Sivri potansiyeller gerçek aksiyon potansiyelleridir. Gastrointestinal düz kasın istirahat potansi-
yeli yaklaşık -40 milivolttan daha pozitif olduğunda (normal membran istirahat potansiyeli -50 ile 60 milivolt arasındadır)
otomatik olarak oluşurlar. Gastrointestinal düz kasta, aksiyon potansiyel oluşumundan sorumlu kanallar çok sayıda
kalsiyum iyonunun yanı sıra daha az sayıda sodyum iyonunun da girmesine izin vermekte, bu nedenle yavaş kalsiyum
kanalları (kalsiyum-sodyum kanalları) adını almaktadır. Bu kanalların, hızlı sodyum kanallarına kıyasla daha yavaş
açılıp kapanmaları aksiyon potansiyellerinin uzun sürmesinden sorumludur.
İstirahat Membran Potansiyelinin Voltajındaki Değişiklikler. Normal şartlar altında istirahat membran potansiyelleri
ortalama -56 milivolttur, Potansiyeller daha fazla pozitif olduklarında kas daha kolay uyarılabilir hale gelir ve bu duruma
membranın depolarizasyonu denir. Potansiyel negatifleştiğinde ise lifler daha az uyarılabilir, bu duruma da hiperpola-
rizasyon denir.
Membranı depolarize eden faktörler membranı daha fazla uyarılabilir hale getirirler. 1) kasın gerilmesi, 2) asetilkolin ile
uyarılması, 3) parasempatik sinirlerle uyarılması 4)gastrointestinal hormonlar ile uyarılmadır.
Membran potansiyelini daha da negatifleştiren önemli faktörler ise membranı hiperpolarize eder ve kas lifini daha az
uyarılabilir hale getirirler. Bunlar: 1) norepinefrinin veya epinefrinin kas membranı üzerine olan etkisi 2) sinir uçlarından
norepinefrin salgılayan sempatik sinirlerin uyarılmasıdır.

21. Aşağıdakilerden hangisi süper antijenler için yanlıştır?


A) MHC –I moleküllerine bağlanırlar
B) T lenfositleri non spesifik olarak uyarırlar
C) Poliklonal yardımcı T hücresi aktivasyonuna neden olurlar
D) TNF salınımını uyarırlar
E) Yoğun sitokin cevabına neden olurlar

www.tusem.com.tr
11
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

21 – A
TSST-1 ve eritrojenik toksin (pirojenik ekzotoksin A) gibi süper antijenler Makrofajların MHC II moleküllerine bağlanarak
Th lenfositleri non spesifik ve poliklonal olarak uyarırlar. Bu uyarı sonucunda aşırı miktarda salınan sitokinler toksik şok
sendromuna neden olabilirler.

22. Antijen sunulması esnasında makrofajlarda bulunan LFA 3 molekülleri ile birleşen ve T lenfositlerin yüze-
yinde bulunan molekül aşağıdakilerden hangisidir?
A) ICAM-1
B) LFA-1
C) MHC-2
D) CD2
E) CD21

22 – D
Antijen sunulurken makrofajlardaki LFA-3 ile T lenfositlerdeki CD2 birleşir.

Antijen sunulması sırasında görev yapan reseptör ve adezyon molekülleri

Makrofaj Th lenfosit
MHC II CD 4, TCR
B7 CD28
ICAM-1 LFA-1
LFA-3 CD2

23. Aktive olmuş plazma hücrelerinin Ig E sentezlemesi için gerekli sitokin aşağıdakilerden hangisidir?
A) TNF alfa
B) Gama interferon
C) IL-1
D) IL-4
E) IL-8
23 – D
IL-4 Th2 lenfositler tarafından salınarak B lenfositlerin çoğalmasını uyarır. Ayrıca Ig M sentezleyen plazma hücrelerinin
Ig E sentezlemesini sağlar.

24. Aynı türden farklı kalıtımdaki bireyler arasında aktarılan dokulara ne denir?
A) Otogreft
B) İzogreft
C) Allogreft
D) Heterogreft
E) Ksenogreft

www.tusem.com.tr
12
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

24 – C
Otogreft. Kişinin kendi dokusunun vücudun başka bir yerine nakledilmesidir. Daima kalıcı olarak kabul görür.
Sinjeneik greft (izogreft). Kalıtsal olarak tıpatıp aynı bireyler (tek yumurta ikizleri) arasında yapılan doku naklidir.
Hemen daima kalıcı kabul görür.
Zenogreft (heterogreft). Farklı türler arasındaki (örneğin maymundan insana) doku naklidir. Daima reddedilir.
Allogreft (homogreft). Aynı türün kalıtsal olarak farklı bireyleri arasında (bir insandan başka bir insana) yapılan doku
naklidir. Genellikle reddedilir.

25. Granüloma inguinale için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Etken Calymmatobacterium granulomatis’tir
B) Hücre içinde donovan cisimcikleri görülür
C) Ağrısız ülserasyonlar görülür
D) Bilateral inguinal iri lenfadenomegaliler vardır
E) Tedavide tetrasiklin kullanılır

25 – D
Granüloma inguinale’nin üç önemli özelliği dikkat çekicidir; Ağrısız ülserasyonlar, hücre içinde donovan cisimcikleri ve
LAP olmaması.

26. Gazlı gangrende ilk bulgu aşağıdakilerden hangisidir?


A) Ateş
B) Ağrı
C) Krepitasyon
D) Nekroz
E) Bül

26 – B
Gazlı gangrende en sık bulgu lezyonun büyüklüğü ile açıklanamayacak kadar şiddetli ağrıdır. Krepitasyon geç dönem-
de ortaya çıkar ve olmaması tanıyı ekarte ettirmez.

27. Nokardiyaya bağlı misetoma vakalarının en sık etkeni aşağıdakilerden hangisidir?


A) Nocardia asteroides
B) Nocardia transvalensis
C) Nocardia caviae
D) Nocardia brasiliensis
E) Nocardia otitidiscaviarum

27 – D
Nocardia asteroidies akciğerlere, N. Brasiliensis ise cilde yerleşir. Nocardia cinsi içinde misetomaya en sık neden olan
etken N. Brasiliensis’tir.

www.tusem.com.tr
13
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

28. İmmün süpresif bir hastada ameliyat esnasında ciltten girerek prostetik kapak endokarditi yapan en sık
anaerop etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bacterioides fragilis
B) Actinomyces israelii
C) Peptostreptokoklar
D) Propinoibacterium acnes
E) Fusobacterium nucleatum

28 – D
Propinonibacterium acnes cillte en çok bulunan anaerop bakteridir. Özellikle immün süpresif konakta kataterden gire-
rek sepsise ve yabancı cisim enfeksiyonlarına neden olur. Ayrıca akne etkenidir. Tetrasikline duyarlıdır.

29. Mycobacterium cinsi bakterilerde aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?


A) Kord faktörü
B) Arabinogalaktan
C) Trehaloz dimikolat
D) Mikolik asid
E) Kapsül

29 – E
Mycobacterium cinsinin duvarında kord faktörü (Trehaloz dimikolat), arabinogalaktan, Mikolik asid ve Vaks D gibi lipid-
ler ayrıca, hücresel immüniteyi uyaran polipeptidler vardır. Kapsül ve sporları yoktur.

30. Aşağıdakilerden hangisi invazif ishale yol açmaz?


A) Vibrio parahaemolyticus
B) Enterotoksijenik E. coli
C) Salmonella
D) Campylobacter
E) Yersinia
30 – B
Enterotoksijenik E. coli labil toksini ile adenilat siklazı aktive ederek cAMP’yi artırır. Ayrıca stabil toksini ile guanilat
siklazı aktive ederek cGMP’yi artırır. Böylece ishale neden olur. İnavazyon yapmadığı için dışkıda lökosit, eritrosit gö-
rülmez.

31. Primer bakteriyel peritonitlerde aşağıdakilerden hangisinin etken olması beklenmez?


A) Klebsiella
B) Enterokok
C) Pnömokok
D) Bacteroides
E) Proteus
31 – D
Primer peritonit sirozlularda ve nefrotik sendromlularda asit sıvısının kendiliğinden infekte olmasıdır. Sirozda en sık
etken E. coli, nefrotik sendromda ise pnömokoktur. Diğer Gram negatif basiller de etken olabilir. Anaeropların etken
olması beklenmez. Bu nedenle antianaeropların tedavide yeri yoktur. Tedavide ilk seçenek antibiyotik sefotaksimdir.

www.tusem.com.tr
14
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

32. Aşağıdaki sifiliz lezyonlarından hangisi bulaştırıcı olmayan 3. dönem lezyonudur?


A) Plak müköz
B) Şankr
C) Kondiloma lata
D) Ülsere lezyonlar
E) Gom

32 – E
Sifilizin birinci (şankr) ve ikinci dönem lezyonları (plak mükoz, kondiloma lata, ülsere lezyonlar) bulaştırıcıdır. Gom ise
üçüncü dönem lezyonu olup Tip 4 aşırı duyarlılık reaksiyonu ile meydana geldiği için bulaştırıcı değildir.

33. Aşağıdaki antivirallerden hangisi herpes virüsün kodladığı timidin kinaz tarafından aktif forma çevrilir?
A) Adefovir
B) Asiklovir
C) Azidotimidin
D) Enfuvirtidin
E) Ribavirin

33 – B
Asiklovir inaktif bir ilaçtır. Aktif olan formu asiklovir trifosfattır. İlaç önce virüsün timidin kinazı ile asiklovir monofosfata,
daha sonra hücresel kinazlarla asiklovir difosfat ve trifosfata dönüştürülür.

34. Aşağıdaki virüslerden hangisinin genomu 8 parçadan oluştuğu için mutasyonlar nedeniyle her yıl antije-
nik yapısını değiştirebilir?
A) HIV
B) Kızamık virüsü
C) Rubella virüs
D) İnfluenza virüs
E) Adenovirüs
34– D
Influenza virüs 8 segmentli RNA içerdiği için çok sık mutasyon geçirir. Bu nedenle antijenik yapısı sürekli değişerek
epidemi ve pandemilere neden olur.

35. Aşağıdaki virüslerden hangisi kas hücresi yüzeyindeki asetil kolin reseptörlerine tutunup sinir yoluyla
yayılarak ensefalit yapar?
A) Rinovirüs
B) Hepatit A virüs
C) Parainfluenza virüs
D) İnfluenza virüs
E) Kuduz virüsü
35 – E
Kuduz virüsü asetil kolin reseptörüne tutunarak sinir hücrelerini enfekte eder. Sinir yoluyla yayılarak ensefalit yapar.
Kuduz klinik olarak beş dönemde incelenir; İnkübasyon dönemi, Prodrom dönemi, Akut nörolojik dönem, Koma dönemi,
Ölüm dönemi.

www.tusem.com.tr
15
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Kuluçka devri 20-60 gündür. Kafaya yakın ısırıklarda ve çocuklarda süre daha kısadır.
Kuduzun ilk belirtileri kırıklık, halsizlik, ateş, başağrısı gibi non spesifik prodrom dönemi belirtileridir. Isırılan yerde
uyuşma, ağrı, karıncalanma, yanma hissi kuduzu düşündürmelidir, en erken spesifik bulgudur. Vakaların yarısında
görülen bu hiperestezi ısırılan yerden yüze doğru yayılır. Ayrıca prodrom döneminde kişilik değişiklikleri ve koku halu-
sinasyonları görülebilir.

36. Aşağıdakilerden hangisi ters transkriptazı olan DNA virüsüdür?


A) HIV
B) HTLV-1
C) HBV
D) Reovirüs
E) Retrovirüs

36 – C
Ters transkriptazı olan iki virüs vardır. Bir DNA virüsü olan HBV ve RNA virüsü olan retrovirüsler (HTLV-1, HTLV-2, HIV)

37. Aşağıdaki mantarlardan hangisi sistemik mikoz etkeni değildir?


A) Histoplasma capsulatum
B) Coccidioides immitis
C) Paracoccidioides brasiliensis
D) Blastomyces dermatitidis
E) Trichophyton rubrum
37 – E
Tricopyton cinsi mantarlar dermatofit etkeni olup sadece keratinize dokuları enfekte ederler. Diğer dermatofiler ise
mikrosporum ve epidermofitondur. Mikrosporum saçı ve deriyi, Epidemotifiton deriyi ve tırnağı, Trikofiton ise saç, deri
ve tırnağı enfekte eder.

38. Aşağıdaki hangisi mantar duvarının temel maddesi olan beta glukan sentezini engelleyerek etki gösteren
antifungaldir?
A) Amfoterisin B
B) Ornidazol
C) Kaspofungin
D) Lipozomal amfoterisin B
E) Nistatin
38 – C
Betalaktamların peptidoglikan sentezini engellemelerine benzer olarak Ekinokandinler (kaspofungin) mantar hücre du-
varı (betaglukan) sentezini engelleyerek etki gösterirler.

39. Aşağıdaki mantarlardan hangisinin onikomikoz etkeni olması söz konusu değildir?
A) Microsporum canis
B) Trichophyton rubrum
C) Epidermofiton floccosum
D) Candida albicans
E) Trichophyton verrrucosum

www.tusem.com.tr
16
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

39 – A
Mikrosporum saç ve deriyi, trikofiton saç, deri ve tırnağı, Epideromfiton ve Candida ise deri ve tırnağı tutar. Candida
ek olarak mukoza ve iç organları tutabilir.

40. Aşağıdakilerden parazitlerden hangisinin erişkini akciğere yerleştiği için tüberkülozun ayırıcı tanısında
düşünülmelidir?
A) Ascaris
B) Toxocara canis
C) Angiostrongylus cantonensis
D) Paragonimus westermani
E) Onchocerca volvulus
40 – D
Erişkini akciğere yerleşen tek helmint Paragonimus Westermani’dir. Bu nedenle öksürük ve hemoptiziye neden olur.
Ascaris’in ise erişkini barsağa yerleşir. Larvalar evrim esnasında akciğerden geçer.

41. Hekzokinaz ve glukokinaz için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?


A) Glukokinazın glukoza afinitesi daha fazladır.
B) Glukokinazın Km’inin düşük olması karaciğerin kana glukoz vermesini sağlar.
C) Kan şekeri yükselmesini takiben pankreas tarafından insülin salınımı yüksek Km’li glukokinaz tarafından sağ-
lanır.
D) Beslenme sonrası sinir sistemine yüksek miktarda glukoz girer ve yüksek Vmax’lı hekzokinazla fosfatlanır.
E) Glukoz-6-fosfatın yüksek miktarları glukokinaz için güçlü bir allosterik inhibisyon oluşturur.
41 - C
Hekzokinaz: 1-Karaciğer dışındaki bütün dokularda mevcuttur. 2-Glukozun yanısıra diğer heksozları da fosforil-leyebi-
lir. 3-Glukoz için düşük Km’e dolayısı ile yüksek afiniteye sahiptir. Bu glukozun düşük konsantrasyonlarında bile yeterli
derecede fosforlanması anlamına gelir. 4-Düşük Km’e sahip olmasının avantajı, kan ve hücre içi ortam arasındaki glu-
koz konsantrasyon farkını devam ettirmesidir. Şöyle ki, hücre içinde glukoz düşük Km’li hekzoki­naz tarafından devamlı
fosforillenecek ve her zaman hücre içi glukoz konsantrasyonu kandaki glukoz konsantra­syonundan düşük tutulacaktır.
Böylece kan glukoz düzeyi azalsa bile dokuya glukoz girişi garanti altına alınmış olacaktır. 5-Glukoz için düşük Vmax’a
sahiptir. Bunun anlamı, hekzokinaz büyük miktarda glukozu fosforilleye-mez. 6-Hekzokinaz, kendi oluşturduğu ürün
olan glukoz-6-fosfat ile allosterik olarak inhibe olur. Glukokinaz: 1-Karaciğerde ve pankreas Beta hücrelerindeki glukoz
fosforilasyonunda temel enzimdir. 2-Glukoz için yüksek Km’e sahiptir. Yüksek Km’e sahip olduğu için sadece yemek
sonrası dönem gibi hepatosit içi glukoz konsantrasyonun arttığı dönemlerde etkilidir. 3-Glukokinaz yüksek Vmax’a
sahiptir. Yemek sonrası gibi glukoz konsantrasyonun kısa zamanda çok yükseldiği durumlarda, glukozu hızla fosfat-
layarak kan glukozunun düşmesine katkıda bulunur. 4-Glukokinaz düzeyleri karbonhidrattan zengin diyet ve insülin
gibi etkenlerle hücre içinde artar. Ayrıca ürünü olan Glukoz-6-P ile inhibe olmaz. 5-Glukokinaz glukoza spesifiktir diğer
heksozları fosfatlamaz.

42. Glukoz-alanin döngüsü, hangi iki organ arasında olur?


A) Karaciğer-böbrek
B) Beyin-kas
C) Barsak-karaciğer
D) Kas-karaciğer
E) Kalp-beyin

www.tusem.com.tr
17
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

42 - D
Glukoz alanin döngüsü kastan karaciğere net azot akışının bir yoludur. Amino asit fazlası vücutta metabolize edi­lirken
önce NH3 grupları transaminasyon veya deaminasyon yolu ile amino asitin karbon iskeletinden uzaklaştırılır. Daha
sonra kalan karbon iskeleti yıkılır. Kasta amino asitten uzaklaştırılan NH3 grubu piruvata aktarılır (ALT reak­siyonu ile)
ve alanin elde edilir, alanin kanla karaciğere gelir ve tekrar ters reaksiyonla piruvatı oluşturur. Piruvat karaciğerde glu-
koneogeneze girer ve glukoz oluşturur. Bu döngüye glukoz-alanin döngüsü denir.

43. Aşağıdaki amino asitlerden hangisi glukoneogeneze piruvat üzerinden girmez?


A)
Metiyonin B) Triptofan C) Alanin
D)
Glisin E) Serin

43 - A
Alanin
Sistein
Glisin
Hidroksiprolin Arginin
Serin Histidin
Treonin a-ketoglatarat Glutamat Glutamin
Triptofan Prolin
İzolösin
Lösin
Triptofan Sitrat
İzolösin
Piruvat Sitrik Metilyonin
asit Suksin II-KoA
Valin
döndgüsü Teronin
Asetil-KoA

Asetoasetil-KOA
Oksaloasetat Fenilalanin
Fumarat
Tirozin
Lösin
Aspartat Asparagin
Lizin
Fenilalanin
Triptofan
Tirozin
Oksalosetat

44. Bir maraton koşucusu 42 Km’lik koşusu boyunca kasları için gerekli ATP’yi aşağıdakilerden hangisinden
ağırlıklı olarak sağlar?
A) Kreatin Fosfat depolarından
B) Kas glikojeninin laktata dönüşmesinden
C) Karaciğer glikojeninin laktata dönüşmesinden
D) Amino asitlerin C02’ye dönüşmesinden
E) Yağ asitlerinin C02’ye dönüşmesinden

44 - E
100 m koşucusunun aksine maraton koşucusu aerobik solunum yapar. Öncelikli olarak yağ asitlerini ve kan gluko-zunu
aerobik olarak yakar ve C02 çıkarır.

45. Elektron transport zinciri için aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) ATP/ADP ve NADH/NAD+ oranı yüksek olan bir mitokondride hem oksidasyon hem de fosforilasyon yavaşlar.
B) Kompleks-I inhibisyonunda oksidasyon tamamen durur.
C) Elektron transportunun inhibisyonu fosforilasyonu bir süre sonra durdurur.
D) 2, 4-dinitrofenol varlığında ATP sentezi durur ama oksidasyon devam eder.
E) ATP sentazın inhibisyonu oksidasyonudurdurur.

www.tusem.com.tr
18
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

45 - B
ETZ’de kompleks I inhibisyonu olduğunda kompleks ll’den, gliserol fosfat mekiğinden ve açil-KoAdehidrogenazdan
KoQ’ya elektron akışı devam eder. Oksidasyon ve fosforilasyon ikisi birden oldukça yavaşlar ama tamamen dur­maz.

46. Yağ asidi sentaz enzim kompleksinde acil taşıyıcı proteine (ACP) tutunan 4-fosfopan-totein aşağıdaki ami-
no asitlerden hangisi ile bu bağlantıyı gerçekleştirir?
A) Alanin
B) Histidin
C) Serin
D) Triptofan
E) Lösin

46 - C
Yağ asidi sentaz enzim kompleksinde açıl taşıyıcı proteine (ACP) tutunan 4-fosfopantotein serin amino asidi sayes­inde
tutunur.

47. İnsanlarda aşağıdaki amino asitlerden hangisinin tRNA’sı yoktur?


A) Ornitin
B) Selenositein
C) Lizin
D) Prolin
E) Fenilalanin

47 - A
Ornitin sadece üre döngüsünde yer alan ve protein sentezine katılmayan bir amino asittir bu yüzden insanda tRNA’sı
bulunmaz.

48. Serum protein elektroforezinde en önde oluşan bandı aşağıdaki proteinlerden hangisi oluşturur?
A) Prealbümin
B) CRP
C) Albümin
D) a1-antitripsin
E) Seruloplazmin

48 - C
Albümin protein elektroforezinde ilk görülen bandı oluşturur. Prealbümin ve RBP (retinol bağlayıcı protein) albü-minden
daha hızlı giderler ve görünür band oluşturmazlar.

49. Bakterilerde bulunan ve invazyonu kolaylaştıran hyaluronidaz enzimi aşağıdakilerden hangisini parçalar?
A) Fibronektin
B) Elastin
C) Glikolipid
D) Mukopolisakkarid
E) Fibrillin

www.tusem.com.tr
19
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

49 - D
Hyaluronidaz enzimi bir mukupolisakkarid (glikozaminoglikan) olan hyaluronik asidi parçalayarak bakterilerin in-vazyon
gücünü arttırır.

50. Aşağıdakilerden hangisi bir kollagen metabolizma bozukluğu değildir?


A) Alport sendromu
B) Ehler-Danlos tip I
C) Osteogenezis imperfekta
D) Menkes hastalığı
E) Marfan sendromu

50 - E
Marfan sendromunda bir ekstrasellüler matriks proteini olan fibrilinin gen defekti vardır, kollagen sentez defektine yol
açmaz.

51. Hücrelerde oluşan C02 akciğere taşınıp atılması ile ilişkili olmayan aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kanda çözünmüş C02
B) Hem grubuna bağlanan C02
C) Eritrositte C02’den oluşan bikarbonat
D) Karbonik anhidraz enzimi
E) Hemoglobinin globulin zincirlerininamino ucuna bağlanan C02

51 - B
C02 kanda üç şekilde taşınır. 1- Çok az miktarı kanda çözünmüş olarak taşınır. 2- En büyük kısmı eritrosit içinde ve
karbonik anhidraz yardımıyla önce H2C03|e sonra da HC03 ve H+’e çevrilerek kana verilir. 3- %15-20 kadarı da he-
moglobinin globulin zincirlerinin amino ucuna bağlanır ve hemoglobin molekülüyle birlikte taşınır.

52. Aşağıdakilerden hangisi serin ve palmitoil-KoA’nın oluşturduğu sfingozin iskeletinden oluşmaz?


A) Gangliozid
B) Seramid
C) Sfingomyelin
D) Kadiyolipin
E) Serebrozid

52 - D
Serin ve palmitoil-KoA’nın oluşturduğu sfingozin iskeleti seramidin ve ondan türeyen; sfingomyelin, serebrozid, sül-fatid
ve gangliyozidlerin oluşumunda yer alır. Kardiyolipin (difosfatidil giiserol) gliserol-3-fosfattan türer.

53. Tedavi almayan Tip I diabetes mellituslu hastada aşağıdakilerden hangisi beklenmez?
A) GLUT 4lerin uyarılamamasına bağlı olarak hasta da hiperglisemi görülür
A) Yağ dokusunda lipogenez hızlanır
B) Kasta glikojenez yavaşlar
C) Karaciğerde glukoneogenez hızlanır
E) Karaciğerde keton yapımı artar

www.tusem.com.tr
20
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

53 - B
Tip I DM’da insülin yokluğundan dolayı glukagon hakimiyeti vardır. Yağ asidi sentezi (lipogenez) insülin hakimiyetinde-
dir.

54. Fosfolipaz C enzimi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) Hücre içinde sinyal iletiminde görev alır
B) Membranda bulunan fosfotidil inozitolü substrat olarak kullanır
C) Membranda lokalize bir proteindir
D) G proteinleri ile aktive edilir
E) Aktive edilince, hücrede protein kinazı uyarır

54 - E
Protein kinazlar glukagon, epinefrin ve glikokortikoid uyarısı sonucu oluşan cAMP artışının bir sonucudur.

55. Aşağıdaki enzimlerden hangisi piridoksal fosfatı koenzim olarak kullanmaz?


A) Aspartat aminotransferaz
B) Serin dehidrataz
C) ALA sentaz
D) Dopa dekarboksilaz
E) Transketolaz

55 - E
Transketolaz bir heksoz mono fosfat yolu enzimidir ve tiamini koenzim olarak kullanır. Tiamin eksikliğinde eritrositte
bozulan transketolaz aktivitesi tiamin eksikliği için tanısaldır.

56. Trigliserid içeriği en fazla olan lipoprotein hangisidir?


A) Şilomikron
B) LDL
C) IDL
D) VLDL
E) HDL

56 - A
Diyetle alınan ve barsaktan emilerek kana karışan tüm gıdalar portal ven yolu ile karaciğere ulaşırken, diyetsel lipi-dler
ve bunların oluşturduğu şilomikronlar, önce lenf damarlarına, oradan ductus torasikusa ve daha sonra sistemik kana
geçerler (portal veni, aolayısı ile karaciğeri atlayarak venöz dolaşıma çıktıklarına dikkat ediniz). Şilomikronlar plazma
lipoproteinlerinin en büyük olanlarıdır. Şilomikronlar tüm lipoproteinler içinde TAG (%85-90 trigliserid) oranı en yüksek
ve protein oranı en düşük (%1-2 protein) lipoproteinlerdir. Şilomikronlar postprandiyal plazmada bulunur­lar ancak gece
boyunca açlıktan sonra plazmadan kaybolurlar. Bu yüzden 12-14 saat açlık sonrası yapılan lipopro-tein elektroforezin-
de görünür bir band oluşturmazlar. Şilomikronların barsaktan çıkarken işaretlendikleri protein Apo B48’dir. Dolaşıma
çıkan şilomikronlar damar endotel hücrelerine tutunmuş bir enzim olan lipoprotein lipaz (insülinle aktivitesi arttırılır)
sayesinde TAG içindeki yağ asitlerini isteyen hücrelere veririler. Daha sonra TAG içerikleri azalan, göreceli olarak ko-
lesterol ester miktarı artmış bu kalıt şilomikronlar ApoB48 ve Apo E’nin kombinasyonunu tanıyan bir reseptör sistemi
ile dolaşımdan uzaklaştırılırlar.

www.tusem.com.tr
21
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

57. Statinler, aşağıdaki enzimlerden hangisini inhibe ederek kolesterol sentezini azaltır?
A) Tiyolaz
B) 3- hidroksibütirat dehidrogenaz
C) HMG-KoA redüktaz
D) HMG-KoAsentaz
E) HMG-KoAliyaz

57 - C
Statinler, HMG-KoA redüktaz enzimini inhibe ederek kan kolesterolünü düşürürler. Statinler hücrelerde endojen ko­
lesterol sentezini baskılayarak hücre membranında bulunan LDL reseptörlerinde up-regülasyon meydana getirirler ve
periferik hücreler kandan daha fazla LDL alır. Bu sayede kanda LDL, dolayısıyla kolesterol düşer.

58. PRPP sentaz (Fosforibozil pirofosfat sentaz) enziminin pozitif allosterik uyaranı aşağıdakilerden hangisi-
dir?
A) IMP
B) Insülin
C) Ürik asit
D) Riboz-5-fosfat
E) Orotik asit

58 - D
Riboz-5-fosfat PRPP sentaz enziminin en önemli pozitif allosterik efektörüdür. PRPP sentaz enzimi AMP, ADP, GMP ve
GDP gibi son ürünlerle de inhibe olur.

59. Ökaryotik hücredeki mRNA için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) 3’ ucundaki poli A kuyruğu ekzonüklezların saldırısından korur
B) Hücre içindeki RNA’ların en büyük kısmını oluşturur
C) RNA polimeraz II tarafından sentezlenir
D) İlk sentezlendiğinde hnRNA (heterojen nükleer RNA) şeklindedir
E) En heterojen RNA grubudur

59 - B
Hücre içindeki RNA’nın en büyük bölümü ribozomlarda rRNA şeklinde bulunur.

60. PCR(polimerize zincir reaksiyonu) yapan bir araştırmacı bir DNA bölgesini çoğaltmayı hedeflemektedir.
PCR ortamına aşağıdakilerden hangisini koyması gereksizdir?
A) DNA polimeraz
B) dNTP (deoksinükleotid tri fosfat)
C) Mg+2 iyonları
A) Çoğaltılmak istenen bölge için DNA primeri
E) DNA helikaz
60 - E
PCR işleminde, çoğaltılmak istenilen DNA dizisi bir primer eşliğinde, DNA polimeraz enzimi sayesinde, dNTP’leri subs-
trat olarak kullanarak sentezlenir. Mg iyonlarına kofaktör olarak ihtiyaç vardır.

www.tusem.com.tr
22
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

61. Aşağıdakilerden hangisi asit yapılı, ön ilaç olmayan ve karaciğerde CYP3A4 enzimleri ile metabolize edilen
A ilacının etki süresinin uzamasına neden olur?
A) A ilacını albüminden kovan ve mikrozomal enzimleri etkilemeyen ilaçla birlikte verilmesi
B) Sodyum bikarbonatla idrarın alkali hale getirilmesi
C) A ilacının rifampin ile birlikte kullanılması
D) A ilacının flukonazol ile birlikte kullanılması
E) A ilacının fenobarbital ile birlikte kullanılması

61 - D
Flukonazol CYP3A4 enzimlerini inhibe ederek A ilacının etki süresinin uzamasına neden olur. A şıkkında ilacı albü-
minden kovmak ilacın etki şiddetini artırır ama serbest ilaç daha fazla metabolize olacağı için ilacın etki süresi kısalır.

Önemli CYP Enzimlerini indükleyen ve inhibe eden ilaçlar

CYP Enzimi İndükleyen İnhibe Eden


CYP3A4 Barbitürat Eritromisin / Troleandomisin
(ilaçları yıkan en önemli enzim) Fenitoin Flukonazol / Ketokonazol /
Karbamazepin İtrakonazol
Rifampin Ritonavir
Glukokortikoidler Diltiazem
CYP2D6 --- Paroksetin
Kinidin
CYP2C19 Barbitürat Flukonazol
Rifampin
CYP2E1 İzoniazid Disülfiram
Etanol
CYP1A2 Omeprazol Fluvoksamin
Sigara kullanımı
CYP2A6 Rifampin Tranilsipromin
Fenobarbital
CYP2B6 Fenobarbital Tiklopidin
Siklofosfamid Klopidogrel

62. Yeni bir antihipertansif ilaç için yapılan faz III çalışması aşağıdakilerden hangisini içermez?
A) Çift-kör protokol
B) Çok merkezli çalışma
C) Yeni ilaç araştırma başvurusu
D) 3000 civarı hipertansif hastada yeni ilaç kullanımı
E) Plasebo (negatif kontrol) ve başka bir ilaçla (pozitif kontrol) karşılaştırma
62 - C
Preklinik Faz (Faz 0)
İnsan çalışmalarından önce hayvanlarda yapılan in vitro ve in vivo araştırmaları kapsar. Helsinki Deklerasyonuna uygun
şekilde en az iki farklı hayvan türünde geliştirilen ilacın üreme fonksiyonlarını bozmadığı gösterilmelidir. Hayvan çalış-
malarından sonra, geliştirilen ilaç için yeni ilaç araştırma başvurusu yapılır. Bu faz tüm fazlar boyunca devam eder.

www.tusem.com.tr
23
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Faz I
Az sayıda (20-100) sağlıklı gönüllüde ilacın farmakokinetik özelliklerini araştırmak için klinik farmakologlar tarafın-
dan yapılır. Denek grubu sağlıklı insanlar olduğu için ilacın etkisine bakılamaz. Kanser ve AIDS ilaçları gibi tehlikeli
ilaçlar için faz I çalışmasına gerek yoktur.
Faz II
100-200 arasında az sayıda hasta üzerinde yapılan çalışmadır. Üniversite hastaneleri gibi özel tek bir klinik merkezde
yapılır. Çalışma dizaynı tek kör plasebo kontrollüdür. İlacın etkinliğine insanlarda ilk bu fazda bakılır.
Faz III
Büyük hasta gruplarında çok merkezli ve çift kör yapılan çalışmalardır. Bilinen bir ilaç (pozitif kontrol) ve plasebo
(negatif kontrol) ile karşılaştırma yapılır. Çok merkezli olduğu için ilacın kinetik ve dinamik özelliklerinin genetik poli-
morfizm göstermesi de araştırılır. Bu fazın sonunda ruhsat başvurusu yapılır.
Faz IV
İlacın piyasaya çıkmasından sonraki fazdır. Büyük hasta gruplarında ilaç kullanılarak yeni yan tesirler (farmakoviji-
lans çalışmaları) ve yeni endikasyonlar belirlenebilir.

63. Bir ilacın dokudaki reseptörlerin yarısını uyaran derişimi (KD), maksimum etkinin yarısını yapan derişiminden
(EC50) daha büyük bulunuyor.
Yukarıdaki bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi kesinlikle doğrudur?
A) Değerler kuvantal doz yanıt grafiğinden elde edilmiştir.
B) İlaç kompetetif antagonisttir.
C) İlaç parsiyel agonisttir.
D) İlacın sanal dağılım hacmi yüksektir.
E) Dokuda yedek reseptör vardır.
63 - E
Yedek Reseptör
Bazı dokularda reseptörlerin tamamı uyarılmadan da maksimum etki oluşturulabilir. Beta agonist bir ilaç kalpteki re-
septörlerin %10’nu uyararak maksimum etki ortaya çıkarır, geriye kalan reseptörlere yedek reseptör adı verilir. Yedek
reseptörler uyarıldıklarında etki oluştururlar, agonist ilacın reseptöre duyarlılığını değiştirirler ama agonist ilacın oluş-
turacağı maksimum etkiyi değiştirmezler.
Dokuda yedek reseptör yoksa EC50 değeri KD değerine eşit, yedek reseptör varsa KD değeri EC50 değerinden daha
büyük bulunur.

64. Aşağıdakilerden hangisi antimuskarinik ilaç zehirlenmesi ile otonomik gangliyon blokörü zehirlenmesini
ayırt etmede diğerlerinden daha değerlidir?
A) Taşikardi
B) Yakın görme bozukluğu
C) Mide barsak hareketlerinde azalma
D) Postural hipotansiyon
E) Midriyazis
64 - D
Gangliyon Blokörleri
Sempatik ve parasempatik gangliyonları bloke eden ilaçlardır. Nikotin veya lobelin gangliyonlardaki nikotinik reseptör-
leri uyararak depolarizasyonlu blok, trimetafan kamsilat, mekamilamin, klorizondamin veya heksametonyum gibi
ilaçlar ise gangliyonlardaki nikotinik reseptörleri bloke ederek kompetetif blok yapar.

www.tusem.com.tr
24
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

Gangliyon blokörü ilaçlar hem sempatik hem de parasempatik etkinliği azaltırlar, Organ veya dokuda hangi sistem
baskınsa o sistemin etkinliğinde azalma görülür. Acil hipertansiyon tedavisinde kullanılırlar. Postural hipotansiyon
dışında atropinin etkilerine benzer etki oluştururlar.

65. Sistolik ve diyastolik kan basıncını azaltırken kalp hızını ve renin sentezini artıran bir ilaç ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Nikotinik nöronal (NN) reseptörlere agonist etki yapar.
B) β1 ve β2 reseptörlere agonist etki yapar.
C) α1 ve α2 reseptörlere agonist etki yapar.
D) α1 reseptörlere agonist, β1 ve β2 reseptörlere antagonist etki yapar.
E) α1, β1 ve β2 reseptörlere antagonist etki yapar.
65 - B
β1 reseptör uyarısı renin sentezini artırır, β2 uyarı vazodilatasyon yapar ve beta reseptör aktivasyonu kalp hızını artırır.

Sempatik sinir sisteminin etkileri

Organ / Doku Reseptör Etki


İrisin radiyal kası α1 Kasılma (midriyazis)
Siliyer kas β Gevşeme
Sinoatrial nod β1 ve β2 Hızlanma
Ektopik pacemaker β1 ve β2 Hızlanma
Kalbin kasılma gücü β1 ve β2 Artma
İskelet kası damarları β2 Gevşeme
Bronş düz kası β2 Gevşeme
Gastrointestinal düz kaslar α2 ve β2 Gevşeme
Gastrointestinal sfinkterler α1 Kasılma
Mesane düz kası β2 Gevşeme
Mesane sfinkteri α1 Kasılma
Uterus düz kası β2 Gevşeme
Penis ve seminal vezikül α1 Kasılma
Pilomotor düz kas α1 Kasılma
Ekrin ter bezi Muskarinik Salgı artışı
Apokrin ter bezi α Salgı artışı
Böbrek β1 Renin sentezinde artma

66. Aşağıdaki ilaçların hangisi farmakokinetik etkileşme ile digoksinin toksik etki yapma olasılığını artırır?
A) Kinidin
B) Hidroklorotiazid
C) ACE inhibitörleri
D) Kolestiramin
E) Lidokain

www.tusem.com.tr
25
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

66 - A
Kinidin iskelet kaslarından digoksini kovarak ve böbreklerde p-glikoprotein pompayı inhibe edip digoksinin atılımını
azaltarak (farmakokinetik), tiazid hipokalemiye neden olup (farmakodinamik) digoksinin toksik etki yapmasına ne-
den olur.

Dijitallere duyarlılığı değiştiren faktörler

Duyarlılığı Artıran Faktörler Duyarlılığı Azaltan Faktörler


Hipokalemi Hiperkalemi
Hiperkalsemi Hipokalsemi
Hipomagnezemi Hipertiroidi
Kaşeksi Rifampin
Böbrek yetmezliği (digoksin için) Fenitoin
Karaciğer yetmezliği (dijitoksin için) Fenobarbital
Hipotiroidi / Miksödem Kolestiramin
Birlikte tiazid kullanımı Antiasit ilaçlar
Birlikte kinidin kullanımı
Birlikte verapamil kullanımı

67. Aşağıdaki ilaç kombinasyonlarından hangisi arasında aditif etkileşme vardır?


A) Verapamil ve nitrat kombinasyonunun diyastol sonu hacim üzerine olan etkisi
B) Hidralazin ve beta blokör kombinasyonunun renin sentezi üzerine olan etkisi
C) Nitrat ve beta blokör kombinasyonunun ejeksiyon zamanı üzerine olan etkisi
D) Beta blokör ve verapamil kombinasyonunun kardiyak kontraktilite üzerine olan etkisi
E) Nitrat ve beta blokör kombinasyonunun kalp hızı üzerine olan etkisi

67 - D
Beta blokörler verapamil kalp üzerinde benzer etki (aditif etki) yaparlar. Örneğin her ikisi de kalp hızını ve kardiyak
gücü azaltırlar, bu yüzden bu iki ilacın birlikte kullanımı uygun değildir.

Anjina tedavisinde kullanılan ilaçların karşılaştırılması

Parametre Nitrat Beta blokör Verapamil


Kan basıncı Azaltır Azaltır Azaltır
Kalp hızı Refleks olarak artırır Azaltır Azaltır
Kontraktilite Refleks olarak artırır Azaltır Azaltır
Diyastol sonu hacim Azaltır Artırır Artırır
Oksijen tüketimi Azaltır Azaltır Azaltır
Venöz dönüş Azaltır Değiştirmez Azaltır

www.tusem.com.tr
26
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

68. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi fibrinolitik ilaçlara bağlı kanama tedavisinde kullanılan serin proteaz inhibi-
törüdür?
A) Aprotinin
B) Lepirudin
C) Klopidogrel
D) Rivaroksiban
E) Protamin sülfat

68 - A
Aprotinin, serbest plazmini ve kallikreini inhibe eden serin proteaz inhibitörü bir ilaçtır. Fibrinolitik ilaçlara bağlı kanama
tedavisinde kullanılır.
Lepirudin, direkt trombin inhibitörü antikaogulan bir ilaçtır.
Klopidogrel, trombosit yüzeyinde bulunan ADP reseptörlerini bloke eden antiagregan bir ilaçtır.
Rivaroksiban, faktör Xa inhibitörü oral kullanılan antikaogulan bir ilaçtır.
Protamin sülfat, heparine bağlı kanama tedavisinde kullanılan kimyasal antagonisttir.

69. Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin yaptığı hipnotik etki ve anterograd amnezi flumazenil tarafından önlenir?
A) Fenobarbital
B) Memantin
C) Ramalteon
D) Zolpidem
E) Buspiron

69 - D
Zolpidem / Zopiklon / Eszopiklon / Zoleplon
Benzodiazepin olmamalarına rağmen benzodiazepin reseptörlerine agonist etki gösterirler. GABAA üzerinden hücre
içine klor girişini artırırlar ve hipnotik amaçlı kullanılırlar. Fizyolojik uykuyu bozmazlar, terapötik dozlarda antikonvülsan
etki ve kas gevşemesi yapmazlar. Bağımlılık yapma potansiyelleri ve sabaha sarkan artık etkileri benzodiazepinlere
göre daha düşüktür. Benzodiazepin reseptörlerine bağlandıkları için etkileri flumazenil tarafından önlenir.
Memantin, Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılan NMDA reseptör antagonistidir.
Ramalteon, uyku bozukluklarının tedavisinde kullanılan melatonin reseptör agonistidir.
Buspiron, 5-HT1A reseptörlerine agonist etki ile sedasyon ve bağımlılık yapmadan anksiyolitik etki yapan bir ilaçtır.
Fenobarbital, GABAA reseptörlerini uyaran en uzun etkili barbitürattır.

70. Aşağıdakilerden hangisi klorpromazin ve amitriptilinin ortak etkilerinden biri değildir?


A) Sedasyon
B) Tükürük sekresyonunda azalma
C) Postural hipotansiyon
D) Üriner retansiyon
E) Ekstrapiramidal yan tesirler

www.tusem.com.tr
27
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

70 - E
Amitriptilin trisiklik antidepresan, klorpromazin antipsikotik bir ilaçtır.
Her ikisi de alfa adrenerjik reseptörleri bloke ederek postural hipotansiyon, muskarinik reseptörleri bloke ederek ağız
kuruluğu ve idrar retansiyonu, histamin reseptörlerini bloke ederek sedasyon yaparlar.
Klorpromazin, amitriptilinden farklı olarak dopamin reseptörlerini de bloke ederek; Parkinsonizm ve hiperprolaktinemi
gibi ekstrapiramidal yan tesirlere neden olur.

71. Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin analjezik etkinliği yoktur?


A) Buprenorfin
B) Ketamin
C) Tiyopental
D) Propoksifen
E) Azot protoksit

71 - C
Buprenorfin ve propoksifen, analjezik etki yapan opiyat grubu ilaçlardır.
Ketamin, disosiyatif anestezi yapan, sempatik sistemi aktive eden, kafa içi basıncı ve salgıları artıran ve güçlü analje-
zik etkiye sahip NMDA antagonisti intravenöz genel anesteziktir.
Azot protoksit, zayıf anestezik güçlü analjezik özelliğe sahip, difüzyon hipoksisine ve B12 eksikliğine neden olan,
uterus ve çizgili kas gevşemesi yapmayan, malign hipertermi ve kardiyak yan tesire neden olmayan inhalasyon anes-
teziğidir.
Tiyopental, hiperaljezik özelliğe sahip kısa etkili barbitürattır. Kafa içi basıncını azaltır ve porfiriya krizine neden olabilir.

72. Steroid hormonların etkinliğini azaltan aşağıdaki ilaçlardan hangisi enzim inhibitörü değildir?
A) Aminoglutetimid
B) Finasterid
C) Abirateron
D) Mifepriston
E) Letrozol

72 - D
Aminoglutetimid
Kolesterol pregnenolon dönüşümünü sağlayan desmolaz enzimini inhibe ederek hormonal olarak aktif tüm steroid hor-
monların sentezini baskılar ve medikal adrenelektomi yapar. Ayrıca adrenal dışı yapılarda androstenedionun östroje-
ne dönüşümünü sağlayan aromataz enzimini de inhibe eder. Desmolaz enzimini inhibe ederek Cushing hastalığında,
aromataz enzimini inhibe ederek meme kanserinde kullanılır.
Abirateron
En yeni steroid sentez inhibitörüdür. 17 hidroksilaz ve 17-20 liyaz enzimini inhibe ederek kortizol ve gonodal steroid
sentezini baskılar ve prostat kanserinin tedavisinde kullanılır.
Finasterid / Dutasterid
5α-redüktaz enzimini inhibe ederek testosteron dihidrotestosteron dönüşümünü azaltırlar. Erkeklerde prostat kan-
serinde kadınlarda hirşütizm tedavisinde oral olarak kullanılırlar.

www.tusem.com.tr
28
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

Anastrazol / Letrozol / Vorozol / Eksemestan


Androjenlerden östrojen sentezini sağlayan aromataz enzimini inhibe ederek meme kanserinin tedavisinde kullanılır-
lar.
Mifepriston (RU-486)
Progesteron, glukokortikoid ve androjen reseptör blokörü bir ilaçtır. Abortus oluşturmak için kullanılır.

73. Aşağıdaki insülin preparatlarından hangisinin etki süresi diğerlerinden daha uzundur?
A) Detemir insülin
B) Lispro insülin
C) Aspart insülin
D) Glulusin insülin
E) Regüler insülin

73 - A

İnsülin preperatları

Hızlı Etkili Kısa Etkili Orta Etkili Uzun Etkili


Glulisin Regüler (kristalize) NPH Protamin çinko
Lispro Karma lente Detemir
Aspart Ultralente Glarjin

74. Alerjik riniti olan ve sedasyon istenmeyen bir hasta için aşağıdaki antihistaminik ilaçlardan hangisi diğer-
lerine göre daha uygundur?
A) Dimenhidrinat
B) Difenhidramin
C) Desloratidin
D) Prometazin
E) Siproheptadin

74 - C
İkinci kuşak antihistaminik ilaçlar birinci kuşak olanlara göre daha az sedasyon ve otonomik yan tesir yaparlar.

www.tusem.com.tr
29
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

H1 reseptör blokörü ilaçlar

Grup Farmakolojik Özellik İlaçlar


Birinci Jenerasyon Sedasyon daha fazla Difenhidramin
Otonomik blokaj daha fazla Dimenhidrinat
Siproheptadin
Prometazin
Hidroksizin / Siklizin
Karbinoksamin
Doksilamin
Mepiramin
Klorfeniramin
İkinci Jenerasyon Sedasyon daha az Terfenadin
Otonomik blokaj daha az Astemizol
Loratidin
Desloratidin
Setirizin
Ebastin
Akrivastin
Feksofenadin

75. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi lökotrien reseptörlerini bloke ederek astım profilaksisinde oral olarak kulla-
nılır?
A) Montelukast
B) Zileuton
C) Kromolin
D) Omalizumab
E) Teofilin

75 - A
Zafirlukast / Montelukast / Pranlukast
Lökotrien reseptörlerini bloke ederek egzersize ve aspirine bağlı astım profilaksisinde oral olarak kullanılırlar.
Zileuton
5-lipooksijenaz enzimini inhibe ederek lökotrien sentezini azaltan bir ilaçtır.
Kromolin
Mast hücresini stabilize ederek histamin salgısını azaltan bronkodilatasyon yapmayan astım profilaksisinde kullanılan
bir ilaçtır.
Omalizumab
Astım profilaksisinde kullanılan anti-IgE antikorudur.
Teofilin
Fosfodiesteraz IV enzimini, adenozin reseptörlerini ve prostaglandin sentezini inhibe eden, bronkodilatasyon ve antiinf-
lamatuvar etkili ve güvenlik indeksi dar bir ilaçtır.

www.tusem.com.tr
30
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

76. Aşağıdaki antimikrobiyal ilaçlardan hangisi glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde hemolitik anemi
yapmaz?
A) Klorokin
B) Nitrofurantoin
C) Kloramfenikol
D) Dapson
E) Doksisiklin

76 - E

Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde hemolitik anemi yapan ilaçlar

Sulfonamidler Aspirin / Metamizol


Kloramfenikol Klorokin / Primakin / Kinidin
Kinolonlar Dapson
Nitrofurantoin K vitamini
Nalidiksik asit

77. AIDS tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi etki mekanizması ile birlikte verilmemiştir?
A) Zidovudin – Revers transkriptaz enzimini inhibe ederek viral mRNA’dan DNA kopyalanmasının önlenmesi
B) Abakavir – Proteaz enzimini inhibe ederek viral olgunlaşmanın önlenmesi
C) Enfuvirtid – gp41 molekülüne bağlanarak virüsün konakçıya füzyonunun önlenmesi
D) Raltegravir – İntegraz enzimini inhibe ederek viral replikasyonun önlenmesi
E) Maravirok – CCR5 reseptörlerini inhibe ederek virüsün CD4 içine girişinin önlenmesi

77 - B
Zidovudin / Didanozin / Abakavir / Zalsitabin
Viral revers transkriptaz enzimini (RNA bağımlı DNA polimeraz) inhibe ederek viral RNA’dan DNA kopyalanmasını
önlerler.
Sakinavir / Ritonavir / İndinavir / Atazanavir
Viral aspartat polimeraz (proteaz) enzimini inhibe ederek virüsün olgunlaşmasını sağlayan yapısal proteinlerin üretimini
azaltırlar.

Enfuvirtide
gp41 molekülüne bağlanarak HIV-1’in konakçıya girişini (füzyon) inhibe eder. Subkutan yolla kullanılır.

Maraviroc
CCR5 reseptörlerini inhibe ederek virüsün CD4 içine girişini engelleyen füzyon inhibitörü bir ilaçtır.

Raltegravir
İntegraz enzimini inhibe ederek HIV replikasyonunu önleyen yeni bir AIDS ilacıdır.

www.tusem.com.tr
31
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

78. Aşağıdakilerin hangisi karbonyum iyonu transferi yaparak DNA bazlarına kovalent bağlanan alkilleyici
(radyomimetik) ilaçlardan biri değildir?
A) Meklerotamin
B) Busulfan
C) Kapesitabin
D) Karmustin
E) Siklofosfamid

78 - C
Alkilleyici İlaçlar
Hücresel yapılara karbonyum iyonu transferi yaparlar. En fazla DNA üzerinde N7 pozisyonundaki guanine kovalent
olarak bağlanırlar. X ışınlarının etkisine benzer yaparlar. Döneme özgü etkinlik göstermezler. En sık AML olmak
üzere sekonder kanser gelişimine neden olurlar.

Alkilleyici ilaçlar ve önemli özellikleri

Alkilleyici İlaç Önemli Özellik


Busulfan Güçlü kemik iliği depresyonu
Pulmoner fibrozis
Mekloretamin İlk kullanılan alkilleyici ilaç
MOPP protokolünde bulunma
Siklofosfamid / Ifosfa- Metaboliti akrelein maddesine bağlı mesna adlı antidotla önlenen
mid steril hemorajik sistit yapma
Nitrozoüre (Karmustin / Santral sinir sistemine yüksek oranda geçme
Lomustin / Semustin)
Prokarbazin MAO inhibisyonu
Dakarbazin Malign melanom tedavisinde kullanılma
Tiotepa Plevral efüzyonlarda intraperitoneal, mesane kanserinde intrave-
zikal kullanılma
Klorambusil KLL tedavisinde kullanılma

79. Aşağıdaki reseptörlerin hangisinin bloke edilmesiyle antiemetik etki elde edilemez?
A) Kannabinoid CB1
B) Dopamin D2
C) Histaminik H1
D) Nörokinin NK1
E) Serotonin 5-HT3

79 - A

www.tusem.com.tr
32
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

Antiemetik ilaçlar

Antiemetik İlaç Etki Mekanizması


Ondansetron / Granisetron / Alosetron Serotonin 5-HT3 inhibisyonu
Prometazin / Siklizin / Difenhidramin Histaminik H1 inhibisyonu
Klorpromazin / Flufenazin / Metoklopramid Dopamin D2 inhibisyonu
Aprepitant / Fosaprepitant Nörokinin NK1 inhibisyonu
Skopolamin Muskarinik M1 inhibisyonu
Dronabinol / Nabilon Kannabinoid CB1 aktivasyonu

80. Aşağıda verilen ilaç çiftlerinden hangisinde II. ilaç, I. ilacın eliminasyonunu artırarak etki göstermez?
A) Siyanür – Sodyum tiyosülfat
B) Parasetamol – Asetilsistein
C) Lityum – Aminofilin
D) Kinidin – Amonyum klorür
E) Penisilin G – Probenesid

80 - E
Sodyum tiyosülfat, sülfür donörü özelliği ile siyanür zehirlenmesinde eliminasyonu artırmak için kullanılır.
Asetilsistein, glutatyon depolarını artırarak parasetamol zehirlenmesinde toksik metabolitin eliminasyonunu hızlandı-
rır.
Aminofilin, lityum zehirlenmesinde böbreklerden lityum itrahını artırarak lityumun eliminasyonunu hızlandırır.
Amonyum klorür, idrarı asit hale getirerek kinidinin tubülüslerden reabsorbsiyonunu azaltır ve kinidinin eliminasyonu-
nu hızlandırır.
Probenesid, penisilin G ile böbrek tubülüslerinden salgılanmak için yarışmaya girer ve penisilinlerin itrahını dolayısıyla
eliminasyonunu azaltır.

81. Aşağıdakilerden hangisi atrofi gelişimine yol açan mekanizmalardan biri değildir?
A) İnnervasyon kaybı B) Dolaşımın azalması C) Yaşlanma
D) Endokrin uyarı artışı E) Uzun süreli basınç

81 - D
Atrofi, hücrenin buyutu ve organel miktarında azalma ile karakterlidir. Patolojik atrofiye yol açan sebepler iş yükünün,
innervasyonun, dolaşımın ve endokrin uyarının azalması yanı sıra; beslenme bozukluğu, yaşlanma ve uzun süreli ba-
sınca maruz kalmadır. Endokrin uyarı artışı ise hiperplazinin en önemli nedenlerinden biridir.

82. Aşağıdakilerden hangisi geri dönüşümlü zedelenme bulguları arasında yer almaz?
A) Mikrovillus distorsiyonu
B) Endoplazmik retikulumda dilatasyon ve polizomların ayrışması
C) Lizozomal membranların rüptürü
D) Mitokondride şişme ve küçük amorf birikimler
E) Membranda köpük oluşumları

www.tusem.com.tr
33
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

82 - C
Geri dönüşümlü zedelenmede ışık mikroskobunda hücre şişmesi görülür. Ultrastrüktürel olarak endoplazmik retiku-
lumda şişme ve ribozomların ayrışması, mitokondride şişme ve fosfolipid yapısında küçük amorf birikimler görülür.
Hücre membranında köpük oluşumları ve yüzeyel yerleşen mikrovillus gibi organeilerde zedelenme gelişir. Hücre nü-
vesinde granüler ve fibriler elemanların dağılması ile kromatin kümelenmesi izlenir. Geri dönüşümsüz zede­lenmede ise
hücre şişmesinde artış, lizozomlarda şişme ve yırtılma, şişmiş mitokondriler içerisinde büyük amorf birikimler, membran
hasarı ve nükleer değişiklikler (piknoz, karyoreksis, karyoliz) görülür. Organellerin zedelenmiş membranlarından oluşan
laminer yapılar (myelin figürleri) geri dönüşümlü zedelenmede görülmeye başlar ama geri dönüşümsüz zedelenmede
en belirgin haline ulaşır.

83. Aşağıdakilerden hangisi protrombotik etkili faktörler arasında yer almaz?


A) vWF
B) Nitrik oksid
C) ADP
D) TXA2
E) PAF

83 - B
Nitrik oksid, PGI2, ADPaz, antitrombir. III, trombomodülin, protein C, protein S gibi faktörler antitrombotik etkilidir.
Bunların eksikliği trombüs riskini arttırır. Diğer şıklarda yer alanlar ise protrombotikdir. Primer hemostazi başlatan vWF,
sekonder hemostazi başlatan ise doku faktörüdür. Her ikiside endotel hücrelerinden köken alır.

84. Romatoid artritli bir hastada glomerül fonksiyonları bozuluyor. Yapılan mikrosko­bik incelemede mezenji-
umda hyalen madde birikimi görülüyor. Bu birikim polarize ışık mikroskobunda ışığı çift kırma (birefrijant)
özelliğine sahip. Biriken madde aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) İmmünglobülin A
B) Glikojen
C) SAA
D) Transtiretin
E) Prokalsitonin

84 - C
Reaktif sistemik amiloidozun, gelişmiş ülkelerdeki en sık nedeni romatoid artrittir. Biriken madde serum amiloid A (SAA)
yapısındadır. Transtiretin senil sistemik amiloidoz ya da familial amiloidotik nöropatide; prokalsitonin ise tiroidin medül-
ler karsinomunda biriken amiloid tipleridir.

85. Aşağıdakilerden hangisi DNA tamirinde defekt ile ilişkili kanser sendromlarından biri değildir?
A) Herediter nonpolipozis kolorektal karsinom
B) Ataksi telenjiektazi
C) Kseroderma pigmentozum
D) Bloom sendromu
E) Herediter retinoblastom

www.tusem.com.tr
34
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

85 - E
Herediter retinoblastom hücre siklusunu düzenleyen Rb tümör süpresör geninde oluşan mutasyon ile karakterli, OD
geçişli kanser sendromudur. Rb geni gerektiği zaman, G1-S fazı geçişini durdurarak hücre çoğalmasını kontrol altında
tutar. DNA tamiri ile ilişkili değildir. Bu hastalarda bilateral retinoblastom riski artmış olup osteosarkom gibi sekonder
tümörler eklenebilir.

86. Alkole bağlı oluşan karaciğer yağlanmasında, lipid birkimi ilk olarak nereden başlar?
A) Perivenüler bölge
B) Asiner zon 1
C) Midzon
D) Periportal bölge
E) Asiner zon 2

86 - A
Alkol mitokondrial fonksiyonları bozar ve oksidasyonu azaltır. Ayrıca sinüzoidal endotel hücrelerinden endotelin salmı-
mını arttırır. Endotelin vazokonstrüksiyon yaparak dolaşım azaltır. Bu nedenle alkolün oluşturduğu hasar, lobülün en az
oksijenlenen bölgesi olan sentrlobüler (perivenüler, asiner zon 3) bölgeden başlar ve zaman içer­isinde diğer bölgelere
ilerler. Fibrozis başlayana kadar, yağlanma geri dönüşümlüdür.

87. Oral kontraseptif, anabolik steroid ve danazol ile ilişkili olduğu ileri sürülen ve karaciğerin hemanjiom ile
karışabilen lezyonu, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Caroli hastalığı
B) Konjenital hepatikfibroz
C) Polikistik karaciğer hastalığı
D) Peliozis hepatis
E) Von Meyenburg kompleksi
87 - D
Peliozis, sinüzoidal dilatasyon sonucunda oluşan kanla dolu boşluklardır. Karaciğerin en sık görülen beniğn tümörü
olan hemanjiom ile karışır. İlaç kullanımı fark edilip kesildiğinde lezyon geriler ve bu şekilde hemanjiomdan ayrılır.

88. Böbrek biopsisinin mikroskobik incelemes­inde afferent arteriolde fibrinoid nekroz, interlobüler arter ve arteriollerin
duvarlarında soğan zarı benzeri hiperplastik değişiklikler görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bening nefroskleroz
B) Tübülointersisyel nefrit
C) Kronik pyelonefrit
D) Analjezik nefropatisi
E) Maling nefroskleroz
88 - E
Tarif edilen bulgular maling hipertansiyonlu hastaların böbreklerinde gelişen maling nefroskleroz ile uyumludur. Nekroz
glomerülüde içine alabilir (nekrotizan glomerülit). Bu hastaların çoğu böbrek yetmezliği nedeni ile kaybedi­lir. Beniğn
nefroskleroz ise beniğn hipertansiyonun böbrek tutulumudur. Arteriolierde hyalen arterioloskleroz; arter­lerde fibroo-
ıdstik hiperplazi vardır. Böbreklerde bilateral simetrik kontraksiyon mevcuttur. Beniğn hipertansiyonlu hastaların çoğu
böbrek dışı nedenler (serebrovasküler, kerdiyovasküler) ile kaybedilirler.

www.tusem.com.tr
35
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

89. Borderline seröz kistadenom ve kistadenokarsinom ayırıcı tanısında en önemli kriter aşağıdakilerden han-
gisidir?
A) Epitel sıralanmasının artışı
B) Epitelial atipi
C) Stromal invazyon
D) Papiller yapılar
E) Peritonda noninvaziv implantlar

89 - C
Borderline (atipik proliferatif) seröz tümörlerde papiller projeksiyonlar, epitel sıralanmasında artış ve bir miktar atipi
görülür ama destrüktif stromal invazyon yoktur. Stromal invazyon kistadenokarsinom tanısını koydurur. Her iki tümörde
periton yüzeyinde noninvaziv implantlar görülebilirse de, invaziv yaygın implantlar karsinom ile ilişkilidir. Karsinomda
atipi, solid-papiller tümör kitleleri daha belirgindir.

90. Germ hücrelerinin ekstraembriyonik diferansiasyon göstermesi sonucunda oluşan ve çocuklarda sık gö-
rülen testis tümörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yolk sak tümörü
B) Klasik seminom
C) Spermatositik seminom
D) Embriyonel karsinom
E) Teratom

90 - A
Neoplastik germ hücreleri gonadal diferansiasyon ile seminomu; totipotansiyel hücre transformasyonu sonucunda ise
nonseminomatöz tümörleri oluşturur. Nonseminomatöz tümör indiferansiye çoğalırsa embriyonel karsinom; ekstraemb-
riyonik diferansiasyon ile yolk sak ya da koriokarsinom (trofoblastik) ve somatik diferansiasyon ile teratom oluşur.
Testis tümörlerinin çoğu (%60) birden fazla histolojik tipi birarada içeren mikst tümörlerdir. Çocukluk çağında en
sık görülen testis tümörü yolk sak (endodermal sinüs) tümörüdür. Erişkinde görüldüğünde genellikle embriyonel
karsinom ile birlikte görülür.

91. Aşağıdakilerden hangisi ateroskleroz risk faktörlerinden biri değildir?


A) Sigara içimi
B) Radyoterapi uygulanması
C) HDL yüksekliği
D) Klamidya pnömonia enfeksiyonu
E) Hipertansiyon

91 - C
Endotel hasarı aterosklerozun başlangıç lezyonudur. Endotoksinler, viruslar, sigara dumanındaki bazı maddeler, ok-
sijen radikalleri, homosistein birikimi endotel hasarında rol oynarlar. Endotel fonksiyon bozukluğunda önemli diğer
faktörler ise hemodinamik bozukluklar ve hiperkolesterolemidir. Hipertansiyon, diabet riski artırıcı durumlardır. Radyo-
terapi ve klamidya pnömonia enfeksiyonu ateroskleroz riskini artıran durumlardır. Lipoproteinlerden, düşük dansiteli
lipoprotein ateroskleroz riskini artırırken, HDL ise ateroskleroza karşı önleyici etki gösterir.

www.tusem.com.tr
36
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

92. Otuz sekiz yaşında bir kadın hasta, halsizlik, çabuk yorulma şikayetiyle hekime başvuruyor. Muayenesinde, ti-
roid bezinde ağrısız, simetrik büyüme saptanıyor. Tetkikler sonrası, op­erasyon planlanan hastanın, tiroidektomi
ma­teryalinin mikroskopik incelenesinde, yoğun lenfositik infiltrasyon, germinal merkezi be­lirgin lenfoid folliküller
bulunuyor. Follikül epitelinin sitoplazmasında genişleme, berraklık ve granüler görünüm, çekirdeklerde irileşme
saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Subakut (Granülomatöz) tiroidit (de Quervain tiroiditi)
B) Subakut lenfositik tiroidit
C) Palpasyon tiroiditi
D) Infeksiyöz tiroidit
E) Hashimoto tiroiditi

92 - E
Hashimato hastalığında, hipotiroidi semptomları, muayenede ise tiroid bezinde büyüme, guatr saptanır. Mikrosko­bik
incelemede ise, tiroid stromasında yaygın lenfositer infiltrasyon ve germinal merkezleri aktif lenfoid folliküller Hashimoto
tiroiditisinin mikroskopik özellikleridir. Folikül epitel hücrelerinin sitoplazmasmda genişleme, berraklık ve granüler görü-
nüm, çekirdeklerde irileşme (Hürthle hücresi, onkositik hücre, oksifilik hücre) görülür.

93. Aşağıdakilerden hangisi semptomatik sarkoidozda en sık tutulan organdır?


A) Akciğer
B) Göz
C) Deri
D) Eklem
E) Tükrük bezleri
93 - A
Sarkoidoz en sık, hiler bölge lenf nodlarmı tutar ve genellikle asemptomatiktir. Klinik olarak ortaya çıkışı ise en sık ak-
ciğer tutulumu ve solunum fonksiyon bozukuluğu iledir. Deri ve tükrük bezleri de sık tutulan organlardır. Tükrük bezi ve
gözyaşı bezlerinde kuruma ortaya çıkarsa bu duruma mikulicz sendromu denir. Ölüm en sık ilerleyici akciğer fibrozisine
bağlı olarak ortaya çıkar.

94. Aşağıdakilerden hangisi sigara içen erkeklerde sık olan tükrük bezi tümörüdür?
A) Miks tümör
B) Pleomorfik adenom
C) Mukoepidermoid karsinom
D) Papiller kistadenolenfomatozum
E) Adenoid kistik karsinom
94 - D
Tükrük bezi tümörleri genel olarak kadınlarda sıktır ve en sık görülen formu plemorfik adenom (miks tümör)’dur. VVart-
hin tümörü, benign olup, orta yaşın üzerinde erkeklerde ve sigara içenlerde sıktır. %10 vakada bilateral ve multifokal
olabilir. En sık bilateral olan tükrük bezi tümörüdür. Sadece denecek kadar parotiste oluşur. Mikroskopik olarak, epitel-
yal ve lenfoid dokudan oluşan komponentler bulunur. Papiller yapılar oluşturan çift sıra berrak sitoplazmalı (onkositik
hücreler) kolumnar epitel ve germinal merkezleri de bulunan lenfositik hücre kitleleri mevcuttur. Mikroskobisine dayalı
olarak, tümör adenolenfoma ya da papiller kistadenomalenfomatozum olarak ta isimlendirilir. B hücreli lenfoma gelişme
riski taşır.

www.tusem.com.tr
37
2011 - 04 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

95. Aşağıdakilerden hangisi Crohn hastalığı için yanlıştır?


A) Sindirim sisteminin herhangi bir yerini tutabilmesi
B) En sık rektum tutulumu
C) Bağırsak uzun eksenine paralel ülserler
D) Transmural inflamasyon
E) Granülomatöz yangı

95 - B
Crohn hastalığı, ağızdan anüse kadar her bölgeyi tutabilir. Mikroskopik olarak granülomlar görüldüğü için, granülo-
matöz kolit de denir. Bağırsak uzun eksenine paralel ülserler penetran karkteriye serozaya kadar ulaşır ve transmu-ral
tutulum ortaya çıkar. Kolitis ülseroza en sık rektumu tutarken, crohn hastalığı en sık terminal ileumu tutar.

96. Adenomatöz poliplerle karakterize ailevi sendromlarla ve kolorektal kanserlerle ilişkili olan, kolon kanseri
gelişiminde en erken dönemde hasarlanan gen aşağıdakilerden hangisidir?
A) APC
B) C-erb-B2
C) p53
D) K-RAS
E) DCC

96 - A
Normal kolon epitelinden, neopiastik gelişimin ortaya çıkmasının en erken nedeni APC tümör supressör genindeki
mutasyondur. Bu mutasyona bağlı kolon mukozasında oluşan displastik değişiklikler, takiben gelişen RAS muta-syonu
erken adenomdan intermediate adenoma geçiş gösterir. Takiben sırasıyla DCC ve p53 tümör supressör genlerinde,
mutasyon ortaya çıkar. APC mutasyonu kolon kanseri yanısıra, ailevi adenomatöz poliplerle karakterize familyal ade-
nomatöz polipozis sendromu, Turcot sendromu ve Gardner sendromunda da ortaya çıkar.

97. Diabetik nefropatide karakteristik olan, Kimmelsteil-Wilson lezyonu aşağıdakilerden hang­isidir?


A) Hyalin Arteriyolosklerozis
B) Diffuz Glomeruloskleroz
C) Glikojen nefrozu
D) Nekrotizan papillitis
E) Nodüler glomeruloskleroz

97 - E
Diabette, nefrotik sendrom ve kronik renal yetmezlik, glomerüler bazal membranında kalınlaşma, pyelonefritin özel bir
alt tipi olan ve diabette görülen nekrotizan papillitis artar. Armani-ebstein hücreleri hiperglisemiye bağlı olarak, tübüler
mesafede glikojen birikimine bağlı olarak gelişir ve glikojen nefrozuna yol açar. Hyalin arteriolosklerozis, hem hiper-
tansiyon hem de diabette görülen böbrek vasküler tutulum şeklidir. Diffüz glomerülosklerozis, diabette en sık tutulum
şeklidir. Nodüler glomerülosklerozis, ise DM için karakteristiktir ve Kimmelsteil-Wİlson lezyonu adını alır.

www.tusem.com.tr
38
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM TTBT

98. Enkondrom en sık tutulum yeri aşağıdakilerden hangisidir?


A) El-ayak küçük kemikleri
B) Tibia
C) Pelvis
D) Femurdistali
E) Humerus proksimali

98 - A
Enkondromlar, kıkırdak yapan benign tümörler aiiesindendir. Sporadik olarak görülür. Endkondromlar, en sık el-ayak
parmaklarının küçük kemiklerinde gelişirler. Ailevi olabilir; Olier hastalığı ve Maffuci hastalığı enkondromların görüldüğü
kalıtsal hastalıklardır. Oiier hastalığında ve vücudun bir tarafında iskeltte tutan multipl enkondromlar bulunur. Maffucci
Sendromunda çoğul kondromlar ve hemangiomlar bulunur. Tek olan sporadik kondromalardan malignite gelişme riski
yokken çoğul (kalıtsal) vakaların 1/3’ünde kondrosarkom gelişir.

99. Pautrier mikroabsesi hangi hastalıkta görülür?


A) Psöriazis
B) Dermatidis herpetiformis
C) Mastositoz
D) İktiyozis
E) Mikozis fungoides

99 - E
Mikozis fungoideste, neoplastik T lenfositlerin dermişten epidermise yayılmasına epidermotropizm denir. Pautrier mik-
roabsesi, epidermis içerisinde atipik şekilli lenfositlerden oluşan mikroapselerdir. Hücreler CD + 4 T lenfositler­dir. Hüc-
relerin nükleer kontürleri kıvrıntılıdır ve serebral giruslarma benzer (serebriform lenfositler). Bu tümör hücreleri periferik
kana geçer ve hastalık tüm vücûda yayılırsa tablo sezary sendromu adını alır. Dolaşımda bulu­nan hücre de sezary
hücresi adını alır.

100. Aşağıdakilerden hangisi alzheimerin bulgusu değildir?


A) Hirano cisimleri
B) Nörofibriler yumaklar
C) Senil plaklar
D) Lewy cisimleri
E) Amiloid anjiopatisi

100 - D
Lewy cismi parkinsonda dejenere olan nöronların sitoplazmasındaki görülen nörodejenerasyonla ortaya çıkan, pembe
renkli agrege proteinden oluşan cisimcikdir.
Alzheimerde mikroskopik bulgular:
- Daha çok hipokampus da nöronların sitoplazmasında eozinofilik-yuvarlak Hirano cisimleri,
- Mum alevi şeklinde nörofibriler yumaklar,
- Senil plaklar (amiloidin toksik etkisi ile ölen astrosit ve nöron kümeleri)
- Amiloid anjiopatisi (serebral damar duvarlarında amiloid birikimi)
- Granülovakuoier dejenerasyon (nöronlarda vakuolizasyon ve nekroz)

www.tusem.com.tr
39
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. Annede bağımlılık yapan aşağıdaki maddelerden hangisinin yenidoğanda yoksunluk belirtilerine neden
olmaz?
A) Kokain
B) Eroin
C) Metadon
D) Alkol
E) Fenobarbital

1-A
Kokain bağımlılığı gebe kadınlarda sıktır (olay elbette amerikada geçiyor I), ancak bebeklerde yoksunluk olağan değil-
dir; gebelik prematüre doğum, plasenta dekolmanı ve fetal asfiksi ile komplike olabilir. Bebeklerde ise İUGG, nörolojik
ve davranışsal defektler, gelişme geriliği ve öğrenme güçlükleri olabilir. Yenidoğanda yoksunluk yapan ilaçlar ve semp-
tomları ise yenidoğan notunuzda yazıyor!

2. Otuz iki gebelik haftasında normal vajinal yolla doğan bebeğin ilk saat içinde takipne, inleme ve subkostal çekil-
meleri başlar. Nazal oksijen tedavisine rağmen siyanoz geliştiren bebeğin 6 saatlik iken çekilen akciğer grafisinde
ince retikülogranüler infiltrasyonlar ve hava bronkogramları saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Siyanotik kalp hastalığı
B) Yenidoğanın geçici takipnesi
C) Primer pulmoner hipertansiyon
D) Hiyalen membran hastalığı
E) Amniyotik sıvı aspirasyonu

2-D

3. Önceki soruda tanımlanan hasta için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?


A) Basınçlı nazal oksijen (CPAP)
B) Inhaler nitrik oksit
C) Endotrakeal eksojen sürfaktan
D) Intravenöz PGEı
E) Antibiyotik tedavisi

3-C
Prematüre bir bebekte doğumdan hemen sonra başlayan takipne ve solunum sıkıntısı tablosunda ilk akla gelecek tanı
respiratuar distres sendromudur (hiyalen membran hastalığı). Nazal oksijene rağmen siyanoz ve kliniğin kötüleşmesi
de geçici takipneden çok RDS’yi düşündürmektedir. Diğer şıklarda solunum sıkıntısı ve siyanoza neden olabilecek du-
rumlar verilmiştir. Ancak hastanın akciğer grafisi bulguları diğerlerinden ayrımı sağlamaktadır. Grup B streptokok sepsis
ve pnömonisi klinik ve radyolojik olarak RDS’den ayırt edilemeyebileceği için seçenekler arasına konulmamıştır. Primer
pulmoner hipertansiyon prematürelerden çok matürlerin hastalığıdır. Aspirasyon sendromları ise İU hipoksi yaşayan
bebeklerin sorunudur.

www.tusem.com.tr
41
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

RDS için en uygun tedavi eksojen sürfaktan verilmesidir. Oksijen (nazal, CPAP) ve mekanik ventilasyon destekleyici
tedavilerdir. RDS veya uygulanan tedavilere bağlı komplikasyonlar gelişebilir: entübasyona bağlı subglottik stenoz,
umblikal kateterizasyona bağlı renovasküler hipertansiyon ve portal ven trombozu (hipertansiyonu), oksijen tedavisine
bağlı retinopati ve kronik akciğer hastalığı, sürfaktan tedavisi ve RDS’ye bağlı pulmoner kanama ve diğerleri...

4. Hayatın ilk günü sarılığı başlayan ve anne sütü ile beslenen bebekte 2 günlük iken indirekt bilirubin 12 mg/dl, direkt
bilirubin 1 mg/dl, hemoglobin 12. 5 g/dl ve direkt Coombs testi pozitif bulunur. Anne kan grubu O Rh (+) ve be­bek
kan grubu A Rh (-) saptanır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anne sütü sarılığı
B) Fizyolojik sarılık
C) intrauterin enfeksiyon
D) ABO uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalık
E) Rh uyuşmazlığına bağlı hemolitikhastalık
4-D
Hayatın ilk günü başlayan sarılık daima patolojiktir ve en sık nedeni kan grubu uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalıktır.
Patolojik sarılığın bir diğer ölçütü bilirubin artış hızının günde 5 mg/dl’den fazla olmasıdır, ki hemolize işaret eder. Has-
tanın ikinci bilirubin düzeyinin 12 mg/dl olması patolojiktir, indirekt hiperbilurubinemi + anemi (2. gün Hb: 12.5) hemolizi,
Coombs testinin pozitif olması immün hemolitik anemiyi gösterir. Anne ve bebek kan gruplarına bakarak uyuşmazlığın
tipini belirlememiz gerekir. Anne O grubu ise ABO, Rh (-) ise Rh uyuşmazlığı mümkündür. Anne kan grubu O Rh (+)
ve bebek kan grubu A Rh (-) olduğuna göre yanıt ABO uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalıktır.

5. Diyabetli kadınlarda görülen yüksek riskli gebeliklerde, fetal akciğer matüritesinin belirlenmesine yönelik
aşağıdaki yöntemlerden hangisi daha duyarlıdır?
A) Amniyotik sıvıda fosfatidilgliserol ölçümü
B) Amniyotik sıvıda lesitin/sfingomiyelin oranının belirlenmesi
C) Matemal serum alfa-fetoprotein ölçümü
D) Gerçek zamanlı ultrsonografi
E) Fetoskopi
5-A
Matemal diyabet RDS’nin önemli risk faktörlerinden biridir. Fetal hiperinsülinizm sürfaktan oluşumunu engeller. Nor­
malde, gebeliğin 36. haftasında, lesitin / sfingomiyelin oranı 2/1’e ulaştığında akciğer matüritesi tamamlanır, RDS riski
düşer. Ancak diabetik anne bebeklerinde sürfaktan yapısındaki fosfolipidlerin üretimi yetersiz olduğundan, L/S oranı
2/1 olduğunda dahi, yaşıtlarına göre RDS riski daha yüksektir. Fetal akciğer matüritesini belirlemede amniyotik sıvıda
fosfatidilkolin ve fosfatiditilgliserol gibi sürfaktan yapısında bulunan fosfolipidlerin ölçümü, lesitin/ sfingomiyelin oranı-
nın belirlemesine göre daha duyarlıdır. Diğer seçeneklerin fetal akciğer matüritesinin belirlen­mesiyle doğrudan ilgileri
yoktur.

6. Aşağıdakilerden hangisi A vitamini (retinoik asit) embryopatisinin özelliklerinden biri değildir?


A) Mikrotia (küçük kulaklar)
B) Renal agenezi
C) Konotrunkal kalp malformasyonları
D) Posterior fossa malformasyonları
E) Timus hipoplazisi

www.tusem.com.tr
42
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

6-B
Retinoik asit nöral krest ve brankiyal arktan türeyen yapılarda anormalliklere neden olur: Mikrotia (küçük kulaklar), Ko-
notrunkal kalp malformasyonları, Posterior fossa malformasyonları ve Timus ve paratiroid anormallikleri.

7. Aşağıdakilerden hangisi glikojen depo hastalıklarının özelliği değildir?


A) Mental gerilik
B) Hepatomegali
C) Kardiyomegali
D) Miyopati
E) Hiperlipidemi

7-A
Beyinde glikojen depolanmadığı için, glikojen depo hastalıkları (tip 8 hariç) beyni etkilemez. Persistan hipogisemilere
sekonder mental gerilik olasıdır, ancak iyi tedavi bu durumu önler. Halbuki, mukopolisakkarid ve lipid depo hastalıkları-
nın ana özelliği mental gerilik veya yıkımdır. Glikojen depo hastalıkları esas itibarıyla karaciğer ve kası tutar.

8. Klasik fenilketonürinin kesin tanısı aşağıdaki laboratuar yöntemlerinden hangisi ile konur?
A) Fenilalanin hidroksilaz enzim aktivitesinin ölçümü
B) Guthrie testi
C) Kan fenilalanin düzeyinin ölçümü
D) FeCI3 testi
E) Tandem mass spektrometri

8-C
Guthrie, fluorometrik ve tandem mass spektrometriler tarama testi olarak kullanılır. Tarama testi pozitif olan hastanın
kesin tanısı kan fenilalanin düzeyinin ölçümü ile konur. Klasik fenilketonüride düzey 20 mg/dL’nin üzerinde bulunur.
Fenilalanin hidroksilaz ve kofaktör eksikliklerinin hafif formlarında düzey 2-20 arasındadır; bu hastalarda idrara fenil-
ketonlar çıkmaz. Demir klorür ile idrarda fenilketonların belirlenmesi tarama programlarında kullanılmaz, ancak bu tür
programların yeterli olmadığı ülkelerde, semptomatik bebeklerin tanısı için basit bir yöntem olarak kullanılabilir. Enzim
çalışmasının yeri yoktur, fakat kan fenilalanin düzeyi 20’nin üzerinde olan hastalarda kofaktör eksikliğinin ekarte edil-
mesi gerekir.

9. Kronik ishal, steatore, ödem, hipoalbüminemi, hipogamaglobulinemi, lenfopeni ve gaitada alfa-1 antitrip-
sin yüksekliği saptanan çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Intestinal lenfanjiektazi
B) Kistik fibrozis
C) Abetalipoproteinemi
D) Ağır kombine immün yetmezlik
E) Konjenital enterokinaz eksikliği

9-A

www.tusem.com.tr
43
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Tanımlanan kronik ishalli hastada 3 ana özellik vardır: (1) Yağ malabsorpsiyonu (steatore), (2) lenfopeni - düşük Ig, (3)
intestinal protein kaybı (ödem, hipoalbüminemi, gaitada alfa-1 antitrpisinin varlığı). Kistik fibroziste (1) ana özelliktir, (3)
olabilir, (2) olmaz. Abetalipoproteinemide sadece (1) vardır. Ağır kombine immün yetmezlik hayatın ilk 6 ayında virüs
ve mantar ilişkili kronik ishalle başlar, (2) ana özelliktir, ancak (1) ve (3) olmaz. Enterokinaz eksikliğinde sadece ödem
ve hipoalbüminemi vardır. Lenfatik damarlardan barsağa lenf sızıntısına bağlı yağ, protein, lenfosit ve ig kaybı olan
intestinal lenfenjiektazi tüm klinik tabloyu açıklar. Gaitada alfa-1 antitripsinin bulunması protein kaybettiren enteropati
için tanısal bir özelliktir. Protein kaybettiren enteropatisi olan bir hastada öncelikle düşünülmesi gereken bir tanıdır,
intestinal lenfenjiektazi.

10. Bir yaşında çocuk aniden başlayan bacaklarını ve dizlerini karnına çekerek yüksek sesle ağlama atakları ve
kusma yakınmalarıyla getirilir. Abdominal muayenede sağ üst kadranda kitle palpe edilir. Rektal muayenede çilek
jölesi kıvamında kan ve mukus içeren dışkı saptanır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Intestinal volvulus
B) Barsak lenfoması
C) Toksik megakolon
D) Intussussepsiyon
E) Perfore Meckel divertikülü

10 - D
Soruda tipik bir intussussepsiyon olgusu tanımlanmıştır. 1 yaşındaki çocukta %90-95 neden bulunmaz, idiyopatiktir.
Büyük çocuklarda ise barsak lenfoması olasılığı düşünülmelidir.

11. Aşağıdakilerden hangisi glüten sensitif enteropati prevalansının arttığı hastalıklardan biri değildir?
A) Down sendromu
B) Romatoid artirit
C) Tip 1 diyabet
D) Selektif lgA eksikliği
E) Aganglionik megakolon
11 - E
Down sendromu, romatoid artirit, Tip 1 diyabet, selektif IgA eksikliği, lenfositik tiroidit, Addison hastalığı, pernisiyöz ane-
mi ve alopesi olan çocuklarda glüten sensitif enteropati prevalansı artmıştır. Çölyak hastalığına dermatitis herpetiformis
eşlik edebilir.

12. Dört yaşında kız çocuğu bebekliğinden itibaren büyümesinin iyi olmadığı yakınmasıyia getirilir. 75cm ölçülen boy
uzunluğu 1 yaşındaki bir çocuğun boyuyla uyumludur. Fizik incelemede infantil yüz görünümü, burun kökü basık-
lığı, alın belirginliği, bifid epiglot, orantılı kısa yapı ve küçük el ve ayaklar dikkat çeker. Kemik yaşı 2 yıl ile uyumlu
bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Konjenital hipotiroidizm
B) İskelet displazisi
C) Russel-Silver sendromu
D) Konstitüsyonel boy kısalığı
E) Büyüme hormonu eksikliği

www.tusem.com.tr
44
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

12 - E
Fizik özellikler büyüme hormonu eksiliği ile uyumludur; özellikle bidid epiglot gibi orta hat defekti hipofizer patolojiyi
destekler. İskelet displazisi orantısız boy kısalığı yapar. Konjenital hipotiroidi tedavisiz olarak 4 yaşına geldiğinde mik-
södematöz kretenizmin bulgularını verir ve kemik yaşının en geri olması gerekir. Russel-Silver sendromunda kısa boy,
asimetrik vücut yapısı (hemihipertrofi), üçgen yüz görünümü ve mikrosefali vardır. Konstitüsyonel boy kısalığı daha
çok erkek çocukların sorunudur ve boy sapması bu kadar ağır değildir. TY:4 > KY:2 > BY:1 kombinasyonu da büyüme
hormonu eksikliğini desteklemektedir.
BH eksikliğinde IGF-1 ve IGFBP-3 düzeyleri düşüktür, ancak kesin tanı en az 2 provokasyon testine yetersiz BH yanıtı
alınmasıyla tanı konur. Daha sonra etiyolojiyi belirlemek üzere hipofiz MRG yapılır

13. Mikropenis, hipospadiyas, kriptorşidizm ve hipertansiyon olan erkek çocuğun laboratuar incelemelerinde hipoka-
lemi, plazma deoksikortikosteron düzeyinde yükseklik yanı sıra aldosteron, renin aktivitesi ve testosteron düzey-
lerinde düşüklük saptanır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) 3-Hidroksi steroid dehidrogenaz eksikliği
B) 11 beta-Hidroksilaz eksikliği
C) 17alfa-Hidroksilaz eksikliği
D) 17 beta-Hidroksi steroid dehidrogenaz eksikliği
E) Steroidojenik akut regülatör protein defekti

13 - C
Testis Leydig hücresindeki, kolestrolden testosteron sentezinde görev alan 5 enzimin (Steroidojenik akut regülatör
protein, 3(3-Hidroksisteroid dehidrogenaz, 17a-Hidroksilaz, 17-20 liyaz ve 17(3-Hidroksisteroid dehidrogenaz) eksikliği
erkek yalancı hermafroditizme (EYH) neden olur. Bu enzimlerden bazıları aynı zamanda adrenal bezdeki aldosteron
ve kortizol sentezinde de yer aldığından tuz kaybı veya hipertansiyon eşlik edebilir. Bunlardan StAR ve 33-Hidroksis-
teroid dehidrogenaz defektinde mineralokortikoid eksikliğine bağlı tuz kaybı (düşük aldosteron, yüksek PRA, hiponat-
remi ve hiperkalemi) olurken, 17a-Hidroksilaz ve 17-20 liyaz eksikliğinde mineralokortikoid (deoksikortikosteron-DOC)
fazlalığına bağlı hipertansiyon, hipokalemi, renin-aldosteron supresyonu olur. Androstenodionu testosterona çeviren
17B-Hidroksisteroid dehidrogenaz (17-ketoredüktaz) eksikliği sadece EYH yapar. 11 (3-Hidroksilaz eksikliği de DOC
fazlalığına bağlı hipertansiyon ve hipokalemi yapsa da, aşırı androjen üretimiyle virilizasyona neden olur; kızlarda inter-
seks, erkeklerde periferal erken puberte nedenidir.

14. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi Staphylococcus aureus enfeksiyonuna bağlı nadiren görülür?
A) Tonsillofarenjit
B) Akut endokardit
C) Besin zehirlenmesi
D) Toksik şok sendromu
E) Renal apse
14 - A
S. aureus’un toksin üreten türleri toksik şok sendromu, besin zehirlenmesi, haşlanmış deri sendromu yaparken bazı
türler fokal enfeksiyonlara yol açar. Stafilokokların en sık neden olduğu fokal enfeksiyonlar arasında piyojenik cilt
enfeksiyonları, osteomiyelit, artirit, endokardit, renal ve perinefrik apseler yer alır. S. aureus’a bağlı üst solunum yolu
enfeksiyonları (tonsillofarenjit, otit, sinüzit) çok nadirdir. Solunum yolu enfeksiyonu olarak pnömoni, özellikle kistik fib-
rozislilerde, daha sık görülür. S.aureus’a bağlı menenjit de sık değildir.

www.tusem.com.tr
45
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

15. Kulak arkası ve arka servikal zincirde lenfadenopati, yumuşak damakta kırmızı lekeler ve yüzden başlayan
ve 24 saat içinde tüm vücuda yayılan makülopapüler döküntü olan çocukta en olası tanı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Kızamık
B) Kızamıkçık
C) Suçiçeği
D) Eritema infeksiyozum (5. hastalık)
E) Ekzantem subitum (6. hastalık)

15 - B
Kızamıkçığı (rubella) diğer döküntülü hastalıklardan ayırtan en karakteristik bulgu postauriküler, posterior servikal ve
suboksipital LAP dir. Kızamıkçıkta yumuşak damakta birbirinden ayrık gül renkli lekeler (Forchheimer spots) görülür.
Kızamıkta ise bukkal mukozada Koplik lekeleri görülür. Yüzden başlayıp gövdeye yayılan makülopapüler döküntü kıza-
mık ve kızamıkçıkta olur. Kızanıkçıkta döküntü 1 günde tüm vücuda yayılıp 3 gün içinde.

16. Omenn Sendromu için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Lenfopeni
B) Eozinofili
C) Alopesi
D) Tüm vücutta yaygın döküntü
E) Küratif tedavi kemik iliği naklidir
16 - A
Kombine immün yetmezliklerde hem T hem de B hücre yetmezliği söz konusudur. T hücre yetmezliğinin göstergele-
rinden birisinin lenfopeni olmasına karşın, Omenn sendromunda anneden geçen lenfositler nedeniyle baskın bulgu
lenfositozdur.

17. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda astım gelişimi için risk oluşturmaz?


A) Annede astım öyküsü
B) Bebeklikte atopik dermatit
C) Kontakt egzama
D) Hastaneye yatış gerektiren bronşiolit
E) Düşük doğum ağırlığı

17 - C
Astım gelişim için en büyük risk faktörü bireysel veya ailesel atopi öyküsüdür. Bunun yanı sıra geçirilmiş bronşiolit, vi-
zing ve pnömoni (özellikle RSV’ye bağlı), sigaraya maruziyet diğer risk faktörleridir. Kontakt dermatit ise tip IV reaksiyon
olması nedeniyle atopiye yatkınlık yaratan bir durum değildir.

18. Obstrüktif ve restriktif akciğer hastalıkları için hangisi yanlıştır?


A) Hem restriktif hem de obstrüktif hastalıklarda retraksiyonlar görülebilir
A) Restriktif hastalıklarda dinlemekle ral duyulurken ekstratorasik obstrüktif hastalıklar stridor vardır
C) Restriktif hastalıklarda akciğer grafisinde volüm kaybı mevcuttur.
D) Restriktif hastalıklarda solunum hızı azalmış ve derinliği artmıştır.
E) Her iki hastalık grubunda da yardımcı solunum kasları kullanılabilir.

www.tusem.com.tr
46
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

18 - D
Obstrüktif
Bulgu Restriktif Ekstratorasik İntratorasik
Solunum Hızı Artmış Azalmış N veya artmış
İnspirasyon Süresi Azalmış Uzamış Değişmez
Ekspirasyon Süresi Azalmış Değişmez Uzamış
Yardımcı solunum kası kullanımı inspiratuvar inspiratuvar İnspiratuvar ve Ekspiratuar
Retraksiyon Var Var Sıkça var
Solunum hareket amplitüdü Yüzeyel N veya Azalmış N veya Azalmış
Oskültasyon Ral İnspiratuvar Ekspiratuvar Vizing
Akciğer grafisi Azalmış akciğer Stridor Artmış akciğer hacmi

19. Aşağıdakilerden hangisi pirüvat kinaz eksikliğinin klinik veya laboratuar bulgularından biri değildir?
A) Kernikterus
B) Splenomegali
C) Sferositoz
D) Ozmotik frajilitede artış
E) Otohemolizde artış

19 - D
Pirüvat Kinaz Eksikliği Otozomal resesif geçişli bir hastalıktır.
Klinik ve laboratuar bulgular: Ciddi neonatal hemolitik anemiden, erişkinlikte ortaya çıkan hafif, iyi kompanse ane-
miye kadar değişen klinik tablo vardır. Neonatal dönemde sarılık ve anemi olabilir. Kernikterus bildirilmiştir. Çocuk ve
erişkin dönemlerinde kronik hemoliz nedeniyle, Hb düzeyleri 8-12 gr/dl arasında değişen hastalarda solukiuk, sarılık
ve splenomegali vardır. Genellikle transfüzyon gerektirmez.
Hafif makrositoz ve polikromatofili, retikülosit sayısındaki artışı yansıtır. Sferositoz nadirdir, fakat birkaç spiküllü (iğne-
li) piknosit genellikle bulunur. Osmotik frajilite testi normaldir. Otohemoliz orta derecede veya belirgin artmıştır,
ancak ortama glukoz eklenmesi anormalliği düzeltmez. Herediter sferositozda da otohemoliz artmıştır, ancak ortama
glukoz eklendiğinde tam düzelme görülür. Tanı eritrosit hücresi içindeki prüvat kinaz (PK) aktivitesi-nin azaldığının gös-
terilmesi ile konur. Hemoglobin elektroferezi normaldir.

20. Tekrarlayan burun kanaması ve ekimozları olan 10 yaşındaki erkek çocuğun laboratuar incelemelerinde trombosit
sayısı 300.000 /mm3, PT:11 sn, PTT: 48 sn ve kanama zamanı 12 dk. saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hemofili A
B) Glanzman trombastenisi
C) Bemard-Soulier hastalığı
D) Von Wİllebrand hastalığı
E) Disfibrinojenemi

20 - D

www.tusem.com.tr
47
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

21. Önceki soruda tanımlanan hastanın aşırı kanaması olması halinde, tedavide ilk seçenek aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Epsilon amino kaproik asit
B) Taze donmuş plazma
C) Faktör VİN konsantresi
D) Desmopresin asetat
E) Kriyopresipitat

21 - D
Kanama yatkınlığı olan bir hastada diğer testler normalken uzun PTT ve kanama zamanı birlikteleği von VVİllebrand
hastalığı ile uyumludur. Olguların %85’i hafif form olan tip 1 dir. Bu tipte laboratuar testleri normal veya soruda soruldu-
ğu gibi hafif bozuktur. Bu hastalarda ağır kanama olması halinde vasküler endotelde von VVİllebrand faktör sentezini
artıran desmopresin kullanımı yeterli olur. Desmopresin ayrıca hafif hemofili A ve trombosit fonksiyon bozukluklarına
bağlı kanamaların tedavisinde de kullanılır.

22. On yaşında erkek çocuk sağ bacakta ağrı ve şişlik yakınması ile getiriliyor. Radyografide sağ femur orta kesiminde
litik harabiyetle birlikte periostreaksiyonu saptanır. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ akciğer alt lobda kitle
görünümü saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eozinofilik granülom
B) Osteosarkom
C) Ewing sarkom
D) Nöroblastom
E) Rabdomyosarkom

22 - C
Kemikte -lezyon + akciğerde kitle birlikteliği kemik sarkomu ve akciğer metastazına işaret ediyor. Femur metafizinde
litik harabiyet ve periost reaksiyonu osteomiyelitle uyumlu bulgulardır ve Ewing sarkom radyogafiyle osteomiyelittien
ayırt edilemeyebilir; başvuruda akciğer metastazı olması tanıyı kolaylaştırır. Osteosarkom diafizde sklerotik harabiyet
ve sunburst paternine neden olur.

23. Akut lenfoblastik lösemi tanısı alan çocukta, aşağıdaki bulgulardan hangisinin saptanması halinde yüksek
rölaps riski nedeniyle ilk remisyonda kemik iliği transplantasyonu gere­kir?
A) B progenitör hücre immünfenotipi
B) Translokasyon (9;22)
C) Hiperdiploidi
D) Lökositoz
E) Trombositopeni

23 - B
ALL’de Rölaps: En sık rölaps yeri kemik iliğidir. % 15-20 görülür. Bu vakalar % 80-90 remisyona sokulabilir ve
%15-20’sinde kür sağlanabilir. Bu hastalara kemik iliği transplantasyonu yapılması kür şansını artırır. ALL’de KİT za-
manı 2. remisyon olmakla birlikte Filedelfiya -t(9;22)- kormozomu pozitif olanlar gibi kötü prognoz özelliği
taşıyanlara ilk remisyonda KİT yapılabilir.

www.tusem.com.tr
48
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

ALL’de Prognoz: Çocukluk çağı ALL’si için toplam kür oranı %80’dir. En önemli prognostik faktör uygun riske yöne­lik
tedavidir. 1 yaştan küçük çocuklarda veya 10 yaşından büyüklerde tedaviye yanıt iyi değildir. Lökosit sayısı yük­sek olan
hastaların standart tedaviye yanıtları iyi değildir, rekkürens oranı fazladır. İki kromozomal translokasyon, t (9;22)
ve t (4; 11), prognozu kötü etkiler. Bu hastalar için ilk remisyonda Kİ transplantasyonu önerilir, t (1 ;19) olan
B-progenitor ALL’lilerin prognozu diğerlerine göre kötüdür. SSS tutulumunda 5 yıllık sağ kalım oranı %35’ dir.

24. Turner sendromunun doğumda saptanabi­lecek ilk klinik bulgusu aşağıdakilerden hangi­sidir?
A) Yele boyun
B) Kısa boy
C) Lokal lenfödem
D) Kubitus valgus
E) Madelung deformitesi

24 - C
Turner sendromlu birçok hasta el ve ayak sırtında (lokalize) karakteristik lenfödem ve ensede gevşek cilt kıvrımları
nedeni ile doğumda tanınabilir. Çocuklukta yele boyun, düşük ense saç çizgisi, küçük mandibula, belirgin kulaklar,
epikantal kıvrımlar, yüksek damak, ayrık meme uçları, geniş göğüs kafesi, kubitus vaigus ve hiperkonveks tırnaklar
ile karşımıza çıkar. Tanıdan çoğu kez seksüel olgunlaşmanın görülmediği pubertede kuşkulanılır. Kısa boy tüm Tumer
sendromlu kızlarda kardinal (en sık) bulgudur. Büyüme yavaşlaması bebek­likte başlar ve giderek belirginleşir.
Madelung deformitesi Turner’de görülebilen, SHOX gen defektiyle ilgili, iskelet anormalliklerinden biridir.

25. Fasiyal nevüs, buftalmos, fokal tonik-klonik konvülziyonlar, mental gerilik ve serebral kalsifikasyonlar
saptanan çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tuberoskleroz
B) Nörofibramatozis
C) Von Hippel Lindau hastalığı
D) inkontinensiya pigmenti
E) Sturge-Weber hastalığı

25 - E
Soruda Sturge-Weber hastalığının ana özellikleri verilmiştir

26. Pulmoner darlık aşağıdaki hastalıkların hangisine belirgin olarak artmış sıklıkla eşlik eder?
A) Noonan sendromu
B) Wilson hastalığı
C) Down sendromu
D) Turner sendromu
E) Konjenital toksoplazma

26 - A

www.tusem.com.tr
49
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Trizomi 21 (Down S) Endokardiyaİ yastık defekti, ÂSÎ), VSD


XO (Turner) Biküspid aort kapağı, aort koarktasyonu
Klinifelter(XXXXY) PDA.ASD
Frajil X Mitral kapak prolapsusu, aort kökü dilatasyonu
DiGeorge sekansı, CATCH 22 Aort kavsi anomalileri, konotrunkal anomaliler
Alagille sendromu (arteriohepatik displazi) Periferik pulmoner darlık
Konjenital rubella PDA, periferik pulmoner darlık
Fetal hidantoin sendromu VSD, ASD, aort koarktasyonu, PDA
Fetal alkol sendromu VSD, ASD
Fetal valproat etkisi Aort koarktasyonu, hipoplastik sol kalp, aort darlığı, pulmoner atrezi, VSD
Ellis-van Creveld Tek atrium, VSD
Holt-Oram s. ASD, VSD, birinci derece kalp bloğu
Diyabetik anne bebeği Hipertrofik kardiyomiyopati, VSD, konotrunkal anomaliler.BAT
Noonan s. Pulmoner darlık, ASD, kardiyomiyopati
VVİlliams sendromu Supravalvüler aort darlığı, periferik pulmoner darlık
Lyme hastalığı Aritmi, miyokardit
Glikojen Depo Hastalığı tip İla (Pompe) Kısa PR aralığı, kardiyomegali, kalp yetmezliği, aritmi
Homosistinüri Koroner tromboz
Marfan Aort ve mitral yetmezliği, dissekan aort anevrizması, MVP
Ehlers-Danlos Mitral kapak prolapsusu, dilate aort kökü
Tuberoskleroz Kardiyak rabdomiyom
Kearns-Sayre s. Kaip bloğu

Yukarıdaki tablonun biraz daha geniş versiyonu kardiyolojik bulgular içeren birçok hastalığın derlenip bir araya getiril-
mesiyle oluşturulan büyük bir özetidir ve bu açıdan önemlidir!!

27. Akut romatizmal ateşin ilk atağını geçiren 9 yaşındaki bir kız çocukta, apekste pansistolik üfürüm duyulmakta ve
telekardiyografide belirgin kardiyomegali görülmektedir. Ateşi 38.6 C ölçülmüştür. Diz ekleminde beliren takiben
sol dirseğinde de ortaya çıkan şişlik, kızarıklık, ısı artışıve şiddetli ağrı olan çocuğun laboratuvar tetkiklerinde;
beyaz küre sayısı 20.000/mm3, C-reaktif protein pozitif ve sedimentasyon 120 olarak saptanmıştır. EKG’sinde PR
mesafesi uzun olarak ölçülüyor.
Bu çocuk için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Bu çocukta iki majör ve beş minör kriter mevcuttur
B) Olgudaki minör kriterlerden birisi PR uzamasıdır
C) Tedavisinde tek başına aspirin yeterlidir
D) Bu dönemde saptanması en olası kapakçık lezyonu mitral yetmezliktir
E) Olgudaki minör kriterlerden birisi artraljidir

27 - D
Akut Romatizma! Ateş TUSta çokça didiklenmiş bir alan.Bu amaçla bilgilerinizi şöyle bir toparlayacak ve bundan sonra
oluşturulabilecek soru formlarında kullanılabilecek bazı bilgileri içeren bir kapsam soru bu...

www.tusem.com.tr
50
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

Olgunun tanısı ARA...Peki hangi kriterlere göre? Şöyle bir hatırlarsak; ARA tanısında Jones’a göre 2 majör kriterin
birlikte olması veya 1 majörle 2 minör belirtinin bulunmasi ve A grubu streptokok enfeksiyonunun geçirilmiş olduğunu
gösteren destekleyici bulguların tespiti gereklidir.
Maior (Jones) Kriterleri:
Kardit
Poliartrit
Cilt altı nodülleri
Eritema marginatum
Korea
> Minör kriterler:
Artralji
Ateş
EKG’de P-R uzaması
Akut faz reaktanlarında yükselme
> Destekleyici bulgular. Boğaz kültüründe AGBHS üremesi ve ASO (+)
Hastamızda mevcut olanlar işaretlenmiştir. Yani 2 majör 2 minör kriter mevcuttur.
PR uzaması majör kriterler arasında kardit mevcutken minör kriter olarak alınmaz. Keza artralji de artrit varlığında mi-
nör kriter olarak göz önünde bulundurulmaz. Çocuklarda endokardite bağlı en sık Mitral yetmezlik olur.Bu hastada da
en olası olan kapakçık lezyonu mitral yetmezliktir(hastada duyulan üfürümden de anladığınız üzere...). ARAnın kaide
olarak mitral darlıkla başlaması beklenmez.
Genellikle çocuk büyüdükçe mitral yetersizliğin derecesi bir azalma gösterir ve zamanla Mitral darlık gelişir. Bu vakada
tedavide tek başına salisilat yeterlidir.

28. Aşağıdakilerden hangisinde ikinci kalp sesi tek olarak duyulur?


A) Atrial Septal Defekt
B) Atrioventriküler septal defekt
C) Trunkus Arteriozus
D) Total anormal pulmoner venöz dönüş
E) Mitral darlık

28 - C
Tek S2 nedenleri;
Fallot tetralojisi
Büyük Arter Transpozisyonu
Ağır Pulmoner stenoz
Ağır Aort stenozu
Aort atrezisi
Trunkus Arteriozus

www.tusem.com.tr
51
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

29. Fallot tetralojisi tanısıyla takip edilmekte olan 4 yaşındaki çocuk idrarının kırmızı renkte olması yakınmasıyla
hastaneye başvurmuştur. Fizik muayenesinde böğür bölgesinde kitle palpe edilmekte ve abdominopelvik ultra-so-
nografide her iki böbrek normalden belir­gin büyük olarak gözlenmektedir. Tam kan sayımında Hemoglobin değeri
22 g/dl, beyaz küresi 11000/mm3, trombosit sayısı 15000/ mm3 olarak saptanan ve yapılan periferik yaymasında
fragmente kırmızı küreler. burst seller, helmet hücreler dikkat çekiyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hemolitik Üremik Sendrom
B) Postenfeksiyoz glomerülonefrit
C) Renal ven trombozu
D) Goodpasteur sendromu
E) Renal abse

29 - C
Renal ven trombozu genellikle ani gross hematüri ve böğürde kitle, mikroanjiopatik hemolitik anemi ve trombositopeni
ile seyreder. Yenidoğan ve bir yaşın altında daha sıktır. Renal Ven Trombozu (RVT ile ilişkili olabilecek önemli bazı
durumlar arasında;
Yenidoğan ve infantlarda;
Asfiksi, Dehidratasyon, Şok, Sepsis, Umblikal ven kateterizasyonu , annede diabet;
Büyük çocuklarda ;
Nefrotik sendrom, Siyanotik doğumsal kalp hastalıkları, Hiperkoagulopati (Ör.faktör V leiden mutasyonu, hipovolemi,
polisitemi),Travma, Anjiografik kontrast ajanlara maruziyet sayılabilir.

30. Beş yaşındaki çocuk idrar çıkımında azalma, idrar renginde koyulaşma ve karın ağrısı yakınmalarıyla başvuruyor.
Öyküsü derinleştirildiğinde 2 hafta kadar önce üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiği öğreniliyor. Fizik muayene-
sinde diz ekleminde artrit bulguları saptanan ve ayaklardan başlayıp bacaklara ve kalçaya doğru yayılan purpurik
cilt döküntüleri de gözlenen çocukta böbrek biyopsisinde glomerüler kapillerlerde lgA1 içeren immün komplekslere
rastlanmıştır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut poststreptokoksik glomerülonefrii
B) Ig A nefropatisi
C) Goöd Pasteur sendromu
D) Henoch-Schonlein Nefriti
E) Alport sendromu

30 - D
Olguda tipik bir Henoch Schonlein Purpurası (diğer adıyla Anaflaktoid purpura) tariflenmiştir.Purpurik raş, artrit, abdo-
minal ağrı ve glomerülonefrit ile karakterize sistemik bulguları olan bir küçük damar vaskülitidir. Bir ÜSYE’yi takiben 1-3
hafta sonra ortaya çıkar. HSP nefritinde cilt, barsak ve glomerüler kapillerlerde polimerik lgA1 içeren immun komp-
leksler gözlenir. Böbrek biyopsisinin IgA nefritindeki patolojik bulgularla çok benzer olduğu görülür. Ha bir dakikaa..;lg A
birikimini görüp de B seçeneğini işaretlediğinizi duymayayım sakın! IgA nefropatisi bu şekilde sorulaştırılamaz..Bu diğer
sistem tutulumları da vurgulanarak (böbrek,cilt,eklem,gastrointestinal..) HSP nefriti gözünüze sokulmuş neredeyse...
Aman diyeyim,böyle sorular asla kaçırılmamalı..

www.tusem.com.tr
52
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

31. Aşağıdakiierden hangisinde paradoks nabız beklenmez?


A) Konstriktif perikardit
B) Restriktif KMP
C) Perikard tamponadı
D) Status astimatikus
E) Sistolik hipertansiyon

31 - E
Normalde derin nefes almakla sağ kalbe dolan kanın septumu itip sol kalbe doluşu azaltması ve derin nefes almakla
akciğerlerde kanın göllenip sol kalbe giden kanın azalması sonucunda kardiyak output azalarak sistolik kanbasıncının
10 mmHg kadar düşmesine yol açabilir. 10 mmHg dan daha fazla düşmesine pulsus paradoksus denir. Kalbe vasküler
doluşun sınırlandığı perikard tamponadı, konstriktif perikardit, restriktif KMP gibi durumlarda ve astım atağında pulmo-
ner vasküler basıncın artmasıyla kalbe kan dönüşü azalarak pulsus paradoksus gelişir

32. Yetmiş beş yaşında erkek hasta ani senkop nedeni ile acil servise getiriliyor. Hasta kendine geldiğinde egzersiz
yaparken arada sırada göğsünde baskı hissettiğini ve nefes darlığı olduğunu ifade ediyor. Akciğer muayenesinde
tek tük basallerde raller duyuluyor. Kan basıncı 110/80 mmHg. ölçülüyor.
Bu hastada kardiakoskültasyonda aşağıdakilerden hangisi duyulur?
A) Sternumun sağında daha iyi duyulan şiddetli mid-sistolik üfürüm
B) Sternumun solunda daha iyi duyulan diastolik dekreşendo üfürüm
C) Apekste holosistolik üfürüm
D) Midsistolik klik
E) Geç diastolik üfürüm

32 - A
Aort stenozunun klasik bulguları egzerzis dispnesi, anjina pektoris, ve senkopdur. Fizik muayenede nabız basıncı
azalmıştır. Üfürümü aort odağında iyi işitilen mid ejeksiyon sistolik üfürümdür. Diastolik dekreşendo üfürüm erken di-
astoldedir ve aort yetmezliğine aittir, holosistolik üfürüm mitral yetmezliğinde, sistolik klik MVP da, geç diastolik üfürüm
ise mitral darlıkta duyulur.

33. Yirmi yıldır diabetes mellitus tanısıyla izlenen hasta günde 3000 mg metformin kullanıyorken açlık kan şekeri 97
mg/dl bulunuyor. Kan basıncı 160/100 mmHg ölçülüyor. Hasta özel­likle egzerzis yaptırğında anjina karakterinde
göğüs ağrısı hissettiğini ifade ediyor. HbA1c 6. 3 % olan hastanın idrarında proteinüriye rastlanmıyor.
Bu hasta için en uygun antihipertansif tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) ACE inhibitörleri
B) Nifedipin
C) Alfa-blokerler
D) Beta-blokerler
E) Diüretikler
33 - D
Hastanın diyabeti metformin tedavisi ile iyi regüiedir. idrarda proteinüri olmaması nefropati olmadığını gösterir ve bu
nedenle ACE inhibitörü tedavisi endikasyonu yoktur. Hastanın hipertansiyonunun bulunması nedeni ile hiper­tansiyon
amacıyla ACE inhibitörü bu hastada tercih edilebilir ancak bu hastada anjinanın bulunması nedeni ile ön planda beta
bloker başlanması hem antianjinal hem antihipertansif etkinlik nedeni ile daha uygundur.

www.tusem.com.tr
53
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

34. Atmış iki yaşında erkek bir hasta göğüs ağrısı nedeniyle acil servise başvuruyor. Çekilen EKG ‘de D2, D3 ve
aVF’de belirgin ST çökmesi görülüyor ve hastaneye yatırılıyor. Yatışını takibeden birkaç saat içindeki izleminde
oligürisinin olduğu ve kan basıncının düşük seyrettiği saptanıyor. Katater laboratuvarına alınan ha­staya Swan-
Ganz kateteri yerleştiriliyor ve pulmoner kapiller wedge basınç 4 mmHg ölçülüy­or.
Bu hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dijitoksin
B) Dopamin
C) Amrinon
D) Dobutamin
E) Sıvı replasmanı
34 - E
İnferiyor derivasyonlarda ST çökmesi, sağ koroner tıkanıklarına işaret eder. Bu durumda sağ ventrikül yetmezliği akla
gelir, hipotansiyon olması ve buna bağlı prerenal böbrek yetmezliği bu tanıyı destekler. Bu durumun, hastaya boi mik-
tarda sıvı yükleyerek dolma taşma şeklinde akciğer ve sol kalbe kan gönderme dışında tedavisi yoktur zira sağ kalp kas
kitlesi az olduğundan pozitif inotropiklere cevap vermez. Pulmoner kapiller wedge basıncın düşük olması ayrıca tanıyı
destekler ancak sorunun cevaplanması için bunun değerinin bilinmesine gerek yoktur.

35. Otuz iki yaşında kadın hasta yaklaşık 1 yıldır de­vam eden kronik, ağrısız hemoptizi yakınması ile başvuruyor.
Hemoptizi dışında problemi yok. Oral kontraseptif kullanıyor. Fizik muaye­nesi doğal. Akciğer grafisinde önemli bir
bulgu saptanmıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pulmoner tromboemboli
B) Bronşial astım
C) KOAH
D) Tüberküloz
E) Primer pulmoner hipertansiyon
35 - A
Hemoptizi PTE, KOAH ve tüberkülozda olabilir. Ancak eşlik eden başka semptom olmaması, akciğer grafisinin normal
olması PTE tanısını destekler zira PTE de en sık fizik muayene bulgusu normal olması, en sık semptomu asemptomatik
olması ve en sık akciğer grafisi bulgusu normal olmasıdır. Oral kontraseptif kullanılması da PTE için risk faktörüdür.

36. Otuz yaşında sigara kullanmayan hastanın çekilen akciğer grafisinde popcorn kalsifikasyon tespit edilmiştir. 2 cm
büyüklüğündeki lezyonun sınırları düzenli olup çevresinde atelektazi ve hiler Lap saptanmamıştır.
Bu hastaya bu aşamadan sonra en uygun yaklaşam aşağıdakilerden hangisidir?
A) Seri akciğer grafileri
B) Transtorasik biyopsi
C) Mediastinoskopi
D) Balgam sitolojisi
E) Bronkoalveolar lavaj
36 - A
Çapı 3 cm den küçük, sınırları düzenli, çevre akciğer dokusunda atelektazi yapmayan ve yakın hilar LAP ye neden
olmayan dansite artımlarına solid pulmoner nodul adı verilir. Bunların çoğu enfeksiyöz granulomdur, bazıları hamar-tom
ve adenomdur. Popcorn kalsifikasyon hamartomu düşündürür. Bunlar ilk yıl 3 ayda bir ikinci yıl 6 ayda bir çekilen göğüs
radyogramları ile takip edilir.

www.tusem.com.tr
54
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

37. Yetmiş yaşında KOAH tanısı ile başvuran hastaya hipoksi nedeni ile 2 litre nazal oksijen verilmektedir. Arada
anjina atakları olmaktadır. Nazal oksijene devam edilirken hastada plöretik göğüs ağrısı, ateş ve pürülan balgam
başlamıştır. Hasta stupor geliştirmiş ve karbondioksid retansiyonuna bağlı respiratuar asidoz geliştirerek hipoksisi
kötüleşmiştir.
Bu hastada bu aşamadan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Oksijenin kesilmesi
B) Steroid başlanması
C) Entübasyon yapılarak mekanik ventilasyona başlamak
D) Tedavi değişikliği yapmadan hastanın 24 saat izlenmesi
E) Sodyum bikarbonat tedavisi başlanması

37 - C
Stupor ve koma karbondioksid retansiyonuna eşlik ettiğinde fatal aritmiler, konvülziyonlar ve ölüm sık görülür. Yapılacak
en kötü yaklaşım oksijenin kesilmesidir, bu durumda hipoksi artar. Entubasyon en iyi yaklaşımdır. Hipoventilasyonun
neden olduğu respiratuar asidozda bikarbonat etkili olmaz.

38. Pankrasın endokrin tümörieriyle ilgili hangi eşleşme yanlıştır?


A) VİPoma: hiperasidite
B) İnsülinoma: hipoglisemi
C) Somatostatinoma: kolelitiyazis
D) Glukagonoma: nekrolitik migratuvar eritem
E) Gastrinoma: sekretin provakosyon testi

38 - A

Pankreasın endokrin tümörleri

Tümör Hormon Etkisi


Gastrinoma Gastrin Peptik ülser ve steatore
İnsuiinoma İnsülin Rekküren hipoglisemi
Glukagonoma Glukagon D. Mellitus, nekrolitik
migratuvar eritem

Somatostantinoma D. Meltiyazis
VİPoma VIP Sulu diyare, hipokaiemi,
akiorhidri

VİPoma, pankreatik kolera veya Werner-Morison sendromu olarakta adlandırılır.

www.tusem.com.tr
55
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

39. Otuz dört yaşındaki kadın hastanın meme başından akıntı şikayeti mevcuttur. Annesinde meme kanseri öyküsü
olan hastanın son 4 aydır amenore şikayeti de mevcuttur. Baş ağrısı ve görme sorunu tarif etmiyor. İlaç kullanım
öyküsü olmayan hastanın fizik muayenesinde her iki memeden süt benzeri akıntı dışında özel­lik saptanmadı.
Çekilen hipofiz MR’ında 1, 5 cm boyutunda adenom ile uyumlu kitle saptandı.
Bu hastanın en olası tanı ve tedavisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Makroprolaktinoma-Bromokriptin
B) Makroprolaktinoma-Cerrahi
C) Prolaktinoma-Radyasyon tedavisi
D) Gözlem
E) Acil cerrahi

39 - A
Hipofiz kitlesi tespit edilen bir hastada amenore olması prolaktinomayı düşündürür. Prolaktin düzeyine bakılır. Pro-
laktin yüksekliği olan kadın hastalarda öncelikle gebelik ekarte edilmelidir. Sonrada ilaç kullanımı sorgulanmalıdır. Sella
görüntülemede adenom tespit edilmesi durumunda prolaktinomanın ilk tedavisi dopamin agonisti ilaçlar ile prolaktin
salgısının azaltılmasıdır. Bu ilaçlar arasında bromokriptin, kabergolin ve’pergolid sayılabilir.

40. Sık idrara çıkma, halsizlik ve iştah artması şikayetleri ile başvuran hastanın fizik muaye­nesi normaldir. Yapılan tet-
kiklerinde açlık kan şekeri: 111 mg/dl, idrarda glukoz negatif, HbA1c ise % 5. 2 olarak bulunuyor. Hastaya yapılan
OGTT de kan glukoz düzeyi 1. saatte 185 mg/dl, ikinci saatte 135 mg/dl bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Diabetes mellitus tip 2
B) Sekonder diabetes mellitus
C) Bozulmuş açlık glukozu
D) Glukoz tolerans bozukluğu
E) OGTT tekrarı

40 - C
Açlık glukozu 126 ve ikinci saat tokluk kan glukozu 200 mg/dl nin üzeri en az iki ölçümle teyid edilmek şartıyla aşikar
DM kabul edilir. Açlık kan glukczunun 100-125 arası, 2.saat tokluk kan glukozunun 140-200 arasında olması ise glukoz
tolerans bozukluğu olarak sınıflandırılır.
kalp yetmezliğini ekarte ettirir. Aspergillozda ise astım kliniği ön plandadır.

41. Otuz yedi yaşında erkek hasta 2-3 yıldır olan göğüs ağrısı ve disfaji şikayetiyle başvurdu. Şikayetleri aralıklı olup,
hem sıvı heme katı gıdalara karşı disfajisi vardı. Kilo kaybı, hematemez, sarılık yoktu. Fizik muayenesi normal, en-
doskopisi normal, manometrik incelemede özefagus gövdesinde yüksek amplitüdlü nonperistaltik kontraksiyonlar
izlendi.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akalazya
B) Fındıkıran özefagus
C) Orofarigeal (transfer) disfaji
D) Skleroderma özefagus tutulumu
E) Diffüz özefageal spazm

www.tusem.com.tr
56
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

41 - E
Diffüz Özefageal Spazm; özefagusda normal peristaltik aktivitenin yerini yüksek amplitüdlü, fakat inkoordine dolayı-
sıyla ilerleyici
olmayan tersiyer kontraksivonlar almıştır. AÖS’de basınç artmıştır ama gevşeme normaldir.
Klinik: Genellikle orta yaşlı bayan hastalarda görülür. Hem katı hem sıvı gıdalara karşı disfaji ve retrosternal ağrı (en
sık) semptomlar
vardır. Semptomların intermitan olması, yemek ve emosyonel stres ile artması önemli özellikleridir.
Tanı: Baryumlu özefagus grafisinde tirbişon görünümü tipiktir. Endoskopi genellikle normaldir. Kesin tanı manometri
ile konulur. Ayırıcı
tanıda özellikle anjina pektoris düşünülmelidir

42. Atmış yaşında polisitemi vera tanısı olan erkek hasta sarılık ve karın şişliği nedeniyle araştırıldığında; ALT=76 U/L,
AST=70 U/L, T. Bil=7 mg/dl, HBsAg (-), Anti-HCV (-), ANA (-), ASMA {-), LKM-1 (-), PTZ=17sn; USG’de karaciğer
parankimi heterojen, hepatikvenler tromboze ve yaygın asit saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Otoimmün hepatit
B) Primer skierozan kolanjit
C) Veno-oklüzif hastalık
D) Budd-Chiari sendromu
E) Kriptojenik siroz

42 - D
Tromboz eğilim, (Polisitemi vera gibi) ile birlikte karaciğer hasarı bulguları verildiğinde Budd-Chiari sendromu düşünü-
lür.
Budd-Chiari sendromu:
Tanım: Hepatik.venlerin ve/veya İVC’nın benign veya malign nedenlere bağlı obstrüksiyonudur.
Etyoloji: En sık neden hepatik venlerin trombozudur (myeloproliferatif hastalıklar, gebelik, oral kontraseptif kullanımı,
hiperkoagülabilite,
Behçet hastalığı, paroksismal noktürnal hemoglobinüri). Tümör trombuşları (hipernefroma, HCC) ve nadiren de konje-
nital webler
etkendir.
Tanı: İlk seçilecek test USG ve Doppler USG’dir. Hepatomegali, hepatik venlerde incelme, hepatik venler ve/veya
İVC’de trombus,
kaudat lob hipertrofisi izlenir. Kesin tanı anjiyografi (hepatik venografi) ile konur. Biyopside ise sentrilobüler konjesyon
görülür.

43. Şiddetli akut biliyer pankreatit’te ilk seçilecek tedavi yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Cerrahi
B) Perkütan drenaj
C) Octreotide
D) Endoskopik sfinkterotomi
E) Semptomatik destek tedavisi

www.tusem.com.tr
57
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

43 - D
Akut biliyer pânkreatit safra kesesi taşlarının koledoğa düşmesi ve VVİrsung kanalında ödem/obstrüksiyon yapması
sonucu gelişen pankraetit tablosudur. Karın ağrısı, bulantı, kusmaya ilaveten amilaz, lipaz artışı vardır. Ranson kriterleri
pozitiftir.
USG kese ve koledok taşını, safra yolu dilatasyonunu göstermede değerlidir. Pankreastaki ödem, nekroz vb BT ile
daha duyarlı olarak gösterilir. Destek tedavisine ilaveten, ağır biliyer pankreatitte tedavi amaçlı ERCP+sfinkterotomi
yapılarak, taş çıkarılır.

44. Yirmi altı yaşında bayan hasta gebelik döneminde hipertansiyon saptanması üzerine ilaç tedavisi başlanıyor,
takiben gözlerinde sararma, halsizlik ve efor dispnesi gelişince tetkik ediliyor. Hb=9 gr/dl, MCHC=39, BK=5000,
Plt=345. 000, Total bilurubin 4.5 mg/dl, İndirek bilurubin= 3. 2 mg/dl, LDH yüksek, retikülosit= % 9; periferik yay-
masında normalden küçük ve koyu boyanan eritrositler saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Soğuk aglütinin hastalığı
B) Otoimmün hemolitik anemi
C) Paroksizmal noktürnal hemoglobinüri
D) Megaloblastik anemi
E) Hemoltik üremik sendrom

44 - B
Gebelik HT’nda kullanılan metildopa’ya bağlı anemi, sferositler, MCHC artışı, retikülositoz; sıcak tio OİHA tanısı koy-
durur.
Sıcak tip otoimmün hemolitik anemi
En sık görülen OİHA’dir. Eritrosit yüzeyindeki Rh Ag’lerine karşı IgG tipinde antikor oluşur, normal vücut ısısında (37°C),
dalakta yıkım gerçekleşir. Sıklıkla idiyopatiktir (=primer), sekonder nedenler olarak; malignite (KLL, lenfoma), sistemik
hastalıklar (SLE), ilaçlar (metil dopa) ve viral enfeksiyonlar önemlidir.
Klinik ve Laboratuvar: Anemi bulgularının yanısıra sarılık ve splenomegali vardır. Karın ağrısı, ateş ve altta yatan
hastalık bulguları olabilir. (Nadiren otoimmün trombositopenide olur “Evans sendromu”). Direkt coombs testi ile IgG tipi
antikorlar saptanır, indirek coombs (+) veya (-) olabilir (Direk coombs testi üzerinde Ag-Ab kompleksi bulunan eritrosi-
tin, indirek coombs testi ise serumda eritrosit yüzey antijenine karşı gelişen antikorun saptanmasıdır). Ekstravasküler
hemolizin bulguları ve MCH, MCHC (sferositoz) artışı saptanır.
Tedavi: Oral steroid ilk seçenektir. Splenektomi gerekebilir.
nflamatauvar barsak hastalıklarıyla ilişkili artrit’tir.

45. Aşağıdakilerin hangisi aPTT uzaması yapmaz?


A) F11 eksikliği
B) F10 eksikliği
C) F7 eksikliği
D) Lupus antikoagülanı
E) vWF eksikliği

45 - C

www.tusem.com.tr
58
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

Aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT=aPTZ): Koagülasyon kaskadının intrinsik yol ve ortak yolunu değerlen-
dirir (normali <35-40 sn). Uzadığı durumlar;
1. F12, F11, F9, F8, vWF eksikliklerinde
2. F5, F10, F2, F1 eksikliği
3. Heparin kullanımı
4. Dolaşan antikoagülanların varlığı (lupus antikoagülanı, antifosfolipid antikor sendromu) F7 eksikliğinde ise
PTZ uzar.

46. Kırk yaşında erkek hasta ateş, hematüri ve bacağında morarmalar nedeniyle başvurduğunda, fizik incelemede
solukluk, splenomegali ve peteşiler saptanıyor. Hb=8, BK=55.000, Plt=30.000;LDH, ürik asit yüksek bulunuyor.
Bu hastada en az olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) AML
B) ALL
C) Aplastik anemi
D) Myelofibrozis
E) Kemik iliğine yayılmış lenfoma

46 - C
Aplastik anemide pansitopeni olur, fakat organomegali beklenmez. Diğer seçenekler verilen vaka ile uyumlu olabilir,
hangisi olduğuna karar vermek için beyaz küre dağılımı periferik yayma ile değerlendirilmeli (blast veya lökoeritroblastik
bulgular), ayrıca kemik iliği (blast infiltrasyonu, fibrozis veya lenfoma tanısı için) yapılmalıdır.

47. Atmış dört yaşında erkek hasta ingüinal, servikal ve paraaortik LAP’lar, hepatosplenomegali, ateş ve terleme ne-
deniyle araştırılıyor; Hb=9, BK=50. 000, Plt=50. 000; Coombs (+), indirekt bilirübin ve LDH yüksek bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Otoimmün hemolitik anemi
B) Herediter sferositoz
C) KLL
D) KML
E) MALToma

47 - C
Hastada otoimmün hemolitik anemi vardır (sarılık, LDH, Coombs pozitifliği), otoimmün hemolitik anemi hematolojik
malignitelerden KLL (en sık) ve lenfomalarda görülür. Hastada HSM ve yaygın LAP’lar KLL’nin özelliğidir; KML’de HSM
olur, fakat yaygın LAP olmaz; ayrıca BK aşırı yüksek, LAP skoru düşük olur. MALToma ise mide tutulumu ile seyreden
düşük dereceli bir lenfomadır, diğer lenfomalar gibi yaygın LAP ve HSM daha az beklenir.

48. Aşağıdakiierden hangisi serum total kalsiyumunda düşmeye neden olur?


A) Hiperglisemi
B) Mannitol kullanımı
C) Hipoalbüminemi
D) Hipoglisemi
E) Hiperlipidemi

www.tusem.com.tr
59
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

48 - C
Serum kalsiyumu 8.5-10.5 mg/dl arasındadır. Serum kalsiyumu; sodyum, potasyum gibi diğer elektrolitlerden farklı
olarak 3 ayrı formdadır:
• % 50’si serbest olarak (iyonize kalsiyum),
• % 40’ı albümine bağlı,
• % 10’u ise diğer maddelerle kompleks halindedir.
Fizyolojik olarak aktif olan kısım iyonize formdur. Rutin biyokimya cihazlarının birçoğu total kalsiyumu ölçerler, buda
klinikte iki durumda sorun yaratabilir:
-Hipoalbüminemi’de albümine bağlı kalsiyumun düşük olması nedeniyle total kalsiyum düşük ölçülür^ gr/dl altında her
1 gr/dl’lik
albümin düşüşüne 0.8 mg/dl Ca düşüşü eşlik eder), iyonize kalsiyum normaldir, hipokalsemi semptomları genellikle
yoktur ve tedavi
gerekmez.
-Akut alkalozlarda ise tam tersine total kalsiyum normal ölçülmesine rağmen, iyonize kalsiyum düştüğü için, hipokal-
semi semptomları vardır {normalde serumda negatif yüklü bir madde olan albümine kalsiyum dışında hidrojen
gibi pozitiflerde bağlanabilir, alkalozda hidrojen azaldığı için boşalan yerlere serbest kalsiyum bağlanır, total
değişmemesine rağmen iyonize kalsiyum düşer).

49. Aşağıdakilerden hangisi hipokaleminin neden olduğu bir durum değildir?


A) Konstipasyon
B) Gastroparezi
C) Oligüri
D) Sirotik hastada ensefalopati eğilimi
E) Asendan paralizi
49 - C
Hipokalemide, nöromuskuler ileti bozulduğu için çizgili ve düz kaslar etkilenir. Kas güçsüzlüğü, kas krampları, rabdo-
miyoliz ve asendan paralizi olur. Solunum kaslarında paralizi sonucu solunum yetmezliği olabilir. Gastroin-testinal düz
kaslar etkilendiği için bulantı, kusma, gastroparezi, konstipasyon ve paralitik ileus gelişir. Kardiyak ileti bozulur (T dalga-
sı düzleşmesi, ST segmentinde çökme ve U dalgası). Dijital kullanan hastalarda intoksikasyon eğilimi artar. Ayrıca siro-
tik hastada hepatik ensefalopatiye neden olur (kabızlık ve renal amonyak üretiminin artışı nedeniyle). Hipokalemi böb-
rekte tübüllerin ADH’ya cevabını bozarak konsantrasyon defektine yol açar, poliüri olur (nefrojenik diyabet insipidus).

50. Aşağıdakiierden hangisi seronegatif artritlerin ortak bir özelliği değildir?


A) Entesopatiler
B) HLA-B 27 pozitifliği
C) Okülomukokutenöz bulgular
D) Sakroileit
E) Vaskülit
50 - E
Seronegatif artritler “RF negatifliği ve omurga tutulumu” île giden bir grup romatizmal hastalığın ortak ismidir, inflamas-
yon ligamentveya tendonların kemiğe yapışma noktalarından başlar (entesopati). Bu hastalarda inflamatuvar periferik
artrit, oral aft, psoriyatik deri ve tırnak lezyonları, konjuktivit ve üveit gibi göz lezyonları görülür. Periferik eklem tutulumu
genellikle asimetrik ve oligoartikülerdir. Bu gruba giren hastalıklar; Ankilozan spondilit, Reiter/reaktif artrit, Psoriyatik
artrit ve inflamatauvar barsak hastalıklarıyla ilişkili artrit’tir.

www.tusem.com.tr
60
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

51. 300.000 kadın nüfusu olan 500.000 kişilik bir yerleşim bölgesinde, bir yılda 1020 doğumdan 1.000 canlı doğum
görülmüştür. Yine aynı yılda 550 toplam ölüm gerçekleşmiştir. Ölümlerden 200’ü kadın nüfusta, 20 si ise 0-28
günlük çocuklarda, 60’ı 1 yaş altındakilerde görülmüştür.
Bu verilere göre aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Bebek ölüm hızı 80/ 500. 000, kaba ölüm hızı 550/ 500. 000, kadın ölüm hızı 200/ 500. 000
B) Bebek ölüm hızı 60/1. 000, kaba doğum hızı 1020/ 300. 000, kadın ölüm hızı 200/ 500. 000
C) Bebek ölüm hızı 60/1. 000, kaba doğum hızı 1. 000/ 500. 000, kaba ölüm hızı 550/ 500. 000
D) Kaba doğum hızı 1. 000/ 500. 000, neonatal ölüm hızı’20/1. 000, bebek ölüm hızı 40/1. 000
E) Kaba ölüm hızı 570/ 500. 000, kaba doğum hızı1020/ 300. 000, neonatal ölüm hızı 20/1020

51 - C
Yapılması istenen hesaplamalar şöyledir:
Kaba doğum hızı ve kaba ölüm hızı; kaba hız hesaplarında toplam nüfus alınır ve ölü doğumlar hesaba katılmaz, yani;
toplam ölüm ve toplam doğum paya, toplam nüfus paydaya yazılır.
Neonatal ölüm hızı ve bebek ölüm hızı hesaplanırken canlı doğanlar arasında 0-28 ün içinde ölenler ve 0- 365 gün
içinde ölenler hesaplanır, yani; 0-28 ün içinde ölenler ve 0- 365 gün içinde ölenler paya, canlı doğanlar paydaya yazılır.

52. Sigaranın mesane kanseri yaptığını gösterebilmek için 500 sigara kullanan, 500 sigara kullanmayan kişi 15
yıl gözleniyorsa bu çalışma için ağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Vaka kontrol çalışmasıdır ve rölatif risk tahmini yapılabilir
B) Kohort çalışmasıdır ve rölatif risk hesaplanır
C) Retrospektif kohort çalışmasıdır ve rölatif risk hesaplanır
D) Kesitsel çalışmadır ve insidans hesaplanır
E) Vaka kontrol çalışmasıdır ve rölatif risk hesaplanır

52 - B
Prospektif bir izlemin yapıldığı tek çalışma Kohort çalışmasıdır ve guruplarda ki insidans bulunarak oranlanır ve rölatif
risk hesabı yapılır.

53. Kırk dört yaşında erkek hastanın, günün hep aynı saatinde baş ağrılarının geldiğini, sol gözünün arkasında zonk-
layıcı tarzda, gözünde ağrıyla beraber kızarma ve yaşarma olduğunu, yarım saat sonra ağrının kendiliğinden
geçtiği söyleniyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Migren tipi başağrısı
B) Küme tipi başağrısı
C) Bulber palsi
D) Trigeminal nevralji
E) Pseudo tümör serebri

53 - B
Küme başağrısı sıkça erkeklerde görülen, tipik olarak günün aynı saatinde, göz arkasında zonklayıcı, birlikte kon-
jonktivit bulgularının olduğu başağrısıdır.

www.tusem.com.tr
61
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

54. Atmış beş yaşında hipertansif olduğu bilinen bir hasta akutsağ hemiparazi nedeniyle 3 saat sonra acil servisege-
tiriliyor. Bilgisayar tomografisinde kanamasaptanmayan hastanın tetkiklerinin yapılması esnasında afazi gelişiyor.
Bu hastada en uygun tanı vetedavisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sol orta serebralde ilerleyici enfakt, intravenöz tPA
B) Sol orta serebralde ilerleyici enfakt, Düşük molekül ağarlıklı heparin
C) Sol anterior serebralde ilerleyici enfarkt, Varfarin
D) Sol orta serebralde ilerleyici enfakt, İntravenöz heparin
E) Sol anterior serebralde ilerleyici enfarkt, aspirin

54 - D
Orta serebral arter tıkanıklıklarının en kesin bulgularından olan afazinin olması, nörolojik kaybın ilerlemesi ve inmenin
ilk 3 saatinin geçmesi (tPA şansını kaybetmesi) nedeniyle en uygun tedavisi intravenöz heparindir.

55. Aşağıdaki nörolojik hastalıklardan hangisinde his kusuru yoktur?


A) Syringomyeli
B) Guillein Barre
C) Amniyotropik lateral scleroz
D) Multible skleroz
E) Pseudobulber palsi

55 - C
ALS sadece motor nöronların hasarı ile giden, klasik olarak; üst ekstremitelerde alt, alt ekstremitelerde de ise üst motor
nöron hasarı bırakan motor nöron hastalığıdır ve asla duyu nöronları tutulmaz.

56. Atmış yaşının üzerinde en sık görülen demans nedeniaşağıdakilerden hangisidir?


A) Alzheimer
B) Pick hastalığı
C) Hongtinton koresi
D) Hipotroidi
E) B12 vitamin eksikliği

56 - A
Alzheimer hastalığı 60 yaşında % 60, 70 yaşında % 70, 80 yaşında % 80 görülen, ilk hipokampal dejenerasyon ve buna
bağlı yakın bellekte kayıpla giden dejeneratif.

57. Radyolojide belirgin osteofitleri olan ve diz ekleminde eklem faresi olan hastanın distal interfaringeal eklemlerinde
nodüller saptanıyor, eklem sıvısında viskosite artışı saptanıyor.
Bu has­tada en olası tanı aşağıdakilerden hangi­sidir?
A) Romatöid artrit
B) Osteoartrit
C) Reither
D) Enflamatuar bağırsak hastalıkları artriti
E) Ankilozan spondilit

www.tusem.com.tr
62
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

57 - B
Osteoartrit radyolojide belirgin osteofitler, subkondal skleroz ve metafiz abseleri yapan, eklem sıvısında viskositeyi tek
artıran eklem hastalığıdır.

58. Hangisinde paterji testi (+)’ ligi görülmez?


A) Piyoderma gangrenozum
B) Sweet sendromu
C) Behçet hastalığı
D) Behçet hastasının akrabaları
E) Pemfigus vulgaris

58 - E
Pemfigus vulgaris dışında hepsinde paterji (+) bulunabilir. Eritema elevatum diutinum, subkomeal püstüler dermatoz,
romatoid artrit ve alfa-interferon tedavisi de paterji (+) olabilen diğer durumlardır.

59. Aşağıdakilerden hangisi romatoid artritin ekstraartiküler bulgusu değildir?


A) Koryoretinit
B) Vaskülit
C) İnterstisyel akciğer fibrozisi
D) Polinöropati
E) Osteoporoz

59 - A
RA gözde; episkterit, sklerit, skleromalazi (mavi sklera) yapar.koroid ve retina tabakalarını tutmaz.

60. Hangisi endojen kaynaklı bir deri tüberkülo­zu değildir?


A) Skrofuloderma
B) Metastatik tüberküloz absesi
C) Tüberküloz verukoza kutis
D) Orifisyel tüberküloz
E) Lupus vulgaris

60 - C
Tbc Basili deriye endojen veya ekzojen yolla gelebilir.
Ekzojen Formlar:
1. Primer inokülasyon tbc. ( primer tbc şankr)
2. Tüberküloz verrükoza kutis
Endojen Formlar:
1. Lupus vulgaris
2. Skrofuloderma
3. Metastatik tbc absesi
4. Akut milier tbc
5. Orifisyel tbc

www.tusem.com.tr
63
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

61. On dokuz yaşındaki bayan hastada sağ adneksial alanda 5 cm çaplı solid görünümlü kitle tespit ediliyor. Beta hCG
testi negatif olan hastada LDH yüksekliği saptanıyor.
Bu durumda kitlenin en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kronik ektopik gebelik
B) Tuboovaryen apse
C) Disgerminom
D) Kist hidatik
E) Pelvik tüberküloz

61 - C
Disgerminom
• En sık görülen malign germ hücreli over tümörüdür. Erkeklerdeki seminomun karşılığıdır.
• Disgenetik gonadlarla en fazla oranda birliktelik gösteren malign germ hücreli tümördür.
• Ortalama görülme yaşı 20 dir.
• Hızlı büyüyen abdominal kitle varlığında akla gelmelidir.
• Genç kadınlarda sık gözlendiğinden gebelerde en sık görülen malign over tümörüdür.
• Ekstragonadal hipofiz, mediasten ve retroperitoneal alanlarda da gelişebilir.
• %10 oranında bilateraldir. Bu oran ile malign germ hücreliler arasında en sık bilateral olan tümördür. Bun-
dan dolayı cerrahide karşı overden biyopsi yapılmalıdır.
• LDH 1-2 ( laktat dehidrojenaz ), NSE(nörön spesifik enolaz) ve plasental alkalen fosfataz tümör belirteci
olarak kullanılabilir. CA 125 yükselir ancak klinik olarak önemli değildir.
• Diğer over tümörlerinden farklı olarak lenfatik yayılımı tercih eder.
• Mikroskopik incelemede anaplastik hücreler ile aralarında lenfositik hücre infiltrasyonu görülür. Bu infiltras-
yon bazen sarkoide veya tüberküloza benzer granülomlar oluşturabilir.

62. Aşağıdaki ligament çiftlerinden hangisi ‘gubernakulum testis’ in bayanlardaki karşılığının artıklarıdır?
A) Kardinal ligament-sakrouterin ligament
B) Lig. Ovari proprium-infindibülopelvik ligament
C) Kardinal ligament-lig. Teres uteri
D) Lig. Teres uteri-lig. Ovari proprium
E) Sakrouterin ligament-lig. Teres uteri
62 - D
Gubernaculum testis, erkek fetuslarda gonadın inguinal kanaldan inguinal ligaman içine inmesini sağlayan embiyonik
yapıdır. Bu iniş gebeliğin 28. haftasından sonra gerçekleşir. Dişilerde overin inişi pelvise kadardır, labioskrotal kat-
lantıya kadar inmez. Lig. teres uteri ve lig. ovari proprium erkekteki ‘gubernakulum testis’ in bayandaki karşılığı olan
yapılardır. Lig. teres uteri uterusun kornual alanından başlar, ingüinal kanaldan geçer ve labium majus üst kısmında
sonlanır. Batın dışına çıkan tek uterin ligamenttir. Ovari proprium ise overi uterusa bağlar.

63. Endometriozisde görülen ağrı aşağıdakilerden hangisi ile çok daha fazla ilgilidir?
A) Endometriotik odakların yaygınlığı
B) Endometriotik odakların derinliği
C) Hastanın yaşı
D) Doğum sayısı
E) Endometriozisin yerleşim yeri

www.tusem.com.tr
64
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

63 - B
Endometriozis, sekonder dismenorenin en sık nedenidir. Burada meydana gelen ağrının şiddeti ise endometriotik odak-
ların derinliği ile ilişkilidir. Hastalığın yaygınlığı ile direk ilişkili değildir.

64. Aşağıdaki trombofilialardan hangisi gebelikte en hafif seyreder?


A) Faktör 5 leiden mutasyonu
B) Hiperhomosisteinemi
C) Antitrombin 3 eksikliği
D) Protein C eksikliği
E) Protein S eksikliği

64 - B
Hiperthomosisteinemi (MTHFR mutasyonu): Otozomal resesif geçiş gösterir. Kan homosistein seviyesinin yüksel-
mesinin en sık nedenidir. Yükselen homosistein metionin metabolizmasını bozar. Gebelikte normalde kan homosis-
tein seviyesinin azalması nedeni ile tablo daha hafif seyreder. Gebelikte nöral tüp defekti ve prematür atheroskle-
roza neden olabilir. Hiperhomosisteineminin kesin tanısı açlıkta homosisteinin seviyesinin > 12mmol/l olması gerekir.
Daha önceden atak geçirmemiş hastalara gebeliğinde sadece folik asit replasmanı yapılabilir. Gebelik üzerine en
az olumsuz etkiye sahip trombofilia hiperhomosisteinemidir.

65. Leiomyomlarda aşağıdakilerden hangisi myomektomi öncesi myomu küçültmek amacı ile kullanılabilir?
A) Mifepriston
B) KOK
C) Progesteron
D) Medroksiprogesteron asetat
E) GnRH analogları
65 - E
Gnrh analogları ameliyat öncesi kanlanma ve myom boyutunu küçültmek amacı ile kullanılabilir.
Psödomenopoza neden olur. Tedavi sonrası hemen ameliyat ile myom çıkartılmalıdır.
Beklenir ise myom tekrar eski boyutlarına ulaşacaktır.

66. On beş yaşında, cinsel beraberliği olmayan bir genç kız adet kanaması başladığından bu yana, akranlarına göre
daha uzun ve artmış menstrüel kanama yakınması ile başvuruyor. Yapılan incelemeler sonrasında jinekolojik bir
patoloji olmadığı saptanıyor. Fizik muayenede ek patolojisi bulunmuyor.
Bu hastada bulunması en olası hematolojik patoloji aşağıdakilerden hangisidir?
A) İdyopatik trombositopenik purpura
B) Von Willebrand hastalığı
C) Glanzman hastalığı
D) Eritrolösemi
E) Kronik lenfositer lösemi
66 - B
vWF damar endotelinde sentezlenir ,trombosit adezyonu ve F8’in stabilizasyonunu sağlar.
vWD en sık görülen primer koagulasyon defektidir. En sık OD geçiş gösterir.
Von Willebrand hastalığı, adölesan dönemde menorajiye neden olan en sık hematolojik hastalıktır.
Bu hastalara Desmopresin tedavisi uygulanır ve ek demir replasmanı yapılmalıdır.

www.tusem.com.tr
65
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

67. Aşağıdaki durumların hangisinde ektopik gebelik riski diğerlerinden daha fazladır?
A) Kontraseptif kullanmayan hasta
B) Kombine oral kontraseptif kullanımı
C) Acil kontrasepsiyon
D) Etonorgestrelli implant
E) Prezervatif

67 - A
Kontraseptif yöntemlerde total gebelik oranı azalacaktır( hem normal hemde dış gebelik oranı). Bu nedenle kontraseptif
kullanmayan bayanda ektopikle karşılaşma olasılığımız, korunma yöntemi kullananlara oranla daha fazladır. Ancak ko-
runma yöntemi kullanırken kaçak gebelik olur ise ektopik gebelik riski artar. Bu durumun tek istisnası KOK ve kondom
kullanımıdır.

68. Aşağıdakilerden hangisinin genital traktus dokularında enfeksiyona neden olması beklenmez?
A) Hepatit B
B) T. pallidum
C) Klamidya
D) HPV
E) Trikomonas
68 - A
Hepatit B cinsel temas ile bulaşabilir ancak genital bölgede herhangi bir kolonizasyona neden olmaz. Vücut sıvıla-
rında, vajinal sekresyon ve semende lenfosit ve makrofajlar içinde latent halde bulunur. Bu sayede cinsel yolla bulaşla
kişiden kişiye geçebilir. En riskli grup homoseksüel erkeklerdir. Soruda verilen diğer ajanlar cinsel temas ile yayılır ve
genital bölgede lezyona neden olurlar.

69. Aşağıdaki preinvaziv lezyonlardan hangisinin invaziv serviks kanserine dönme olasılığı diğerlerinden
daha fazladır?
A) ASCUS
B) AGUS
C) HGSIL
D) LGSIL
E) Yaygın lökoplaki
69 - C
HSIL (Yüksek grade’li skuamöz intraepitelyal lezyon = CIN II-III) yaklaşım: İlk iş kolposkopik inceleme ve bi-
yopsi yapılır. Tanı doğrulanınca tedavi seçeneklerinden biri uygulanır. En uygun tedavi konizasyondur. Smear takibi
yapılamaz. İnvaziv kansere ilerleme riski en yüksek olan lezyondur. Biyopsi sonucu HSIL doğrulanır ise tedavi seçe-
neklerinden birisi mutlaka uygulanır.

70. Germ hücreli over tümörleri aşağıdaki grupların hangisinde daha sık görülür?
A) Obez hastalar
B) Multipar hastalar
C) Uzun süre anovulasyonlu hastalar
D) Kromozom yapısı XY olan kadınlar
E) Postmenopozal hastalar

www.tusem.com.tr
66
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

70 - D
Germ hücrelerinin genel özellikleri:
• Daha genç yaşlarda görülürler, yaş azaldıkça görülme ve malignleşme oranları artar.
• Tümör belirteci olarak CA-125’in yerine AFP, HCG, LDH, plasental alkelen fosfataz gibi diğer belirteçler kulla-
nılır.
• Germ hücreli tümörler disgenetik gonadlardan daha yüksek oranda gelişirler. Özellikle Y kromozomu varlı-
ğında tümör gelişme riski %20-30’a çıkar. Bu nedenle adneksiyal kitlesi olan ve opere edilecek prepubertal
hastalarda mutlaka karyotip incelemesi yapılmalıdır. Karyotipte Y kromozomu varlığında tüm gonad çıkartılır,
normal karyotipli olgularda kitlenin çıkarılması yeterlidir.

71. Puerperal enfeksiyonlarda yayılım en çok aşağıdaki yollardan hangisi ile olmaktadır?
A) Direk
B) Venöz
C) Lenfatik
D) Arteriel
E) Transtubal

71 - B
Özellikle plasentanın yerleştiği bölge meydana gelen enfeksiyon venöz yolla yayılarak yukarı, ovaryan venlere doğru
ilerleme gösterir.

72. Aşağıdaki durumlardan hangisi gebelikte normale göre çok daha ağır seyreder?
A) Romatoid artrit
B) Hasimato tiroiditi
C) Herpes genitalis
D) İnflüenza
E) Peptik ülser

72 - D
Influenza A: Gebelikte çok daha şiddetli pulmoner tutulum yapabilmektedir. Herhangi bir teratojenik etkisi yoktur. An-
cak annenin yüksek ateşi fetal nöral tüp defektine neden olabilir. Ayrıca şizofreni ile ilişkili olduğu da söylenmektedir.
Kış aylarında ve kalp hastalığı, diabet gibi kronik hastalığı olan gebelere inaktif influenza aşısı yapılmalıdır. Amanta-
dine karşı direnç geliştiği bildirilmiştir. Bu nedenle hem önlemede hem de tedavide amantadin yerine neurominidase
inbitörü olan oseltamivir (tamiflu) önerilmektedir.

73. Aşağıdaki primer amenore nedenlerinden hangisinde diğer sistemlerde de anomali birlikteliği söz konu-
sudur?
A) Testiküler feminizasyon
B) 5 alfa redüktaz eksikliği
C) Turner sendromu
D) Reinfenstein sendromu
E) İmperfore Hymen

www.tusem.com.tr
67
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

73 - C
Turner Sendromu: Bu aynı zamanda hipergonadotropik hipogonadizmle beraber olan primer amenorenin de en
sık nedenidir. Karyotip 45 X’dir. Gonadal disgenezi vardır. Ayrıca mozaik paternde görülebilir(45X/46XX; 45X/46XY).
İntrauterin dönemde sıklıkla gelişme geriliği vardır ancak şiddetli değildir. Doğumda boyun arkasında lenfödem (kis-
tik higroma), çok sayıda pigmente nevüs, aort koarktasyonu, biküspit aortik valf gibi sol kalp anomalileri , böbrek
(atnalı böbrek) ve büyük damar anomalileri vardır. Ek olarak hipertansiyon, DM, işitme kaybı ve tiroid patolojileri (oto-
immün) vardır. Normal zekaya sahip olmak ile birlikte, vizüel-motor koordinasyon bozukluğu, matematiksel düşünme
bozukluğu sıktır. Yaşıtlarından her zaman kısa boyludurlar.
Overler gelişim olarak normaldir ancak germ hücreleri şiddetli atrezi ile erkenden tükenir. Overler streak over halini
alır. İç ve dış genitalya dişi olarak gelişir. Overler fonksiyonel olmadığı için pubertede normal sekonder seks karak-
terlerinin gelişimi olmaz ve primer amenore şikayeti ile başvururlar. Bu belirtiler varlığında karyotipleme yapılması
şarttır.
Turnerda müller kanalları normal gelişimini tamamladığından iç ve dış genitaller dişi yapıda ancak hipoplaziktir. Kısa
boyun nedeni X kromozomu kısa kolundaki SHOX gen kaybıdır. Gonadların fibrotik (streak) hale gelmesi ise X kro-
mozomu uzun kolunun delesyonu ile ilişkilidir.

Turner’a Eşlik Eden Hastalıklar


• Kardiak anomaliler (en sık aort koarktasyonu)
• Renal anomaliler (en sık atnalı böbrek)
• Tiroid hastalıkları (en sık otoimmün tiroidit)
• Diabetes mellitus
• Esansiyel hipertansiyon
• Otoimmün hastalıklar

74. Aşağıdakilerden hangisi over rezervini belirlemede kullanılan testlerden birisi değildir?
A) Adetin 3. Günü FSH
B) Adetin 3. Günü Estrojen
C) Adetin 3. Günü İnhibin
D) Anti müllerian hormon
E) Adetin 21. Günü progesteron

74 - E
Adetin 21. Günü bakılan progesteron ovulasyon olup olmadığı konusunda bilgi verir. 10 nmol/l (3 ng/ml) üzerindeki
değerler ovulasyon varlığını düşündürür. Over rezervi hakkında bilgi vermez. Over rezervini gösteren testler aşağıda
verilmiştir.

www.tusem.com.tr
68
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

Over rezervinin azaldığını gösteren test ve Sonuçları


Adetin 3. günü
• FSH > 12 IU
• E2 < 80 pg
• İnhibin > 50 pg
• Bazal usg de 5’den fazla antral folikül sayısı
• Antimüllerian hormon tayini (Adetin herhangi bir günü bakılabilir)
• Klomifen sitrat challenge testinde FSH değerleri arasında 26 IU ‘den fazla fark olması

75. Dört aydır kombine oral kontraseptif hap (KOK) kullanan bir kadında aşağıdaki yan etkilerden hangisi ile
daha sık karşılaşılır?
A) Menoraji
B) Metroraji
C) Derin venöz trombüs
D) Kolelitiazis
E) Migren
75 - B
KOK kullanılmaya başlanılmasından sonra erken dönemde en sık karşılaşılan durum ara kanamalardır (metroraji).
Bu olay sigara içen kadınlarda daha sık görülür. İki nedeni vardır. Birincisi endometriumun eskiye nazaran daha ince
kalınlığa geçmesi. Diğeri ise progesteronun neden olduğu desidualizasyon sonucu endometrial dokunun ve damarla-
rın daha frajil olması ve asenkron kanamasıdır. Hasta sigara kullanıyor ise veya hapı düzensiz kullanıyor ise kırılma
kanamaları ile daha sık karşılaşılır. 7 günlük estrojen tedavisi ile önlenir. İlacın dozunun iki veya üçe çıkartılmasının bir
etkinliği yoktur.

76. Primer peritonit düşünülen asitli bir hastada tanı için kullanılacak en yararlı tetkik aşağıdakilerden hangi-
sidir?
A) Parasentez
B) MR
C) USG
D) Peritoneal lavaj
E) BT
76 - A
Primer peritonit tanısında parasentez ile asit mayi örneklenir ve mikroskop altında invelenir. Nötrofil sayısının 250/mm3
olması durumunda tanı konulur.

77. Aşağıdakilerden hangisi paraözefajeal hernilerin gelişmesine zemin hazırlar?


A) Kardia fiksasyonunun zayıflaması
B) Alt özefajeal sfinkter basıncının azalması
C) Alt özefajeal sfinkter basıncının artması
D) Midenin anatomik bağlarının gevşemesi
E) Üst özefagus sfinkterinin prematür kapanması

www.tusem.com.tr
69
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

77 - D
Paraözefajeal hernilerde kardiayı yerinde tutan bağlar sağlamdır. Korpus ve fundusun fiksasyonundaki zayıflık nede-
niyle fıtıklaşma bu kısımları içerir. Gastroözefajeal birleşke normal yerindedir.

78. Duodenal ülser nedeniyle bilateral trunkalvagotomi + gastroenterostomi ameliyatı yapılan 40 yaşında erkek hasta,
postoperatif 2 yılda epigastrik yanma ve bulantı şikayetleri nedeniyle başvuruyor. Yapılan endoskopisinde gasto-
enterostomi hattında jejenumda ülser saptanıyor.
Bu ülserin gelişme nedeni aşağıdakilerden hangisi ile açıklanamaz?
A) Yetersiz vagatomi
B) Uzun efferent ans
C) Gastrinoma
D) Hiperparatiroidizm
E) Helikobakter taşıyıcılığı

78 - B
Marjinal ülser, gastrojejunostomi anastomoz hattına komşu görülen rekürren peptik ülserlerdir. Marjinal ülser oluşumu-
nu etkileyen predispozan faktörler şunlardır:
1- Gastrikstaz
2- Tam olmayan vagotomi
3- Yetersiz antrum rezeksiyonu
4- Fonksiyonel paratiroid odenomu
5- Zollinger-Ellison sendromu
6- Uzun afferent loop
7- H. pilori taşıyıcılığı
Uzun efferent ansın bir etkisi yoktur.

79. Erişkinde Meckel divertîkülü ile ilgili aşağdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Omfalomezenterik kanalın artığı olan gerçek bir divertiküldür
B) Genellikle geniş ağızlıdır ve ince barsağın antimezenterik kenarına yerleşmiştir
C) Heterotopik gastrik mukoza varlığında kanama sıklıkla görülür
D) Divertikülün içerisinde ülserasyon nadiren görülür.
E) Divertikül bir batın operasyonu sırasında tesadüfen görülürse çıkarılmalıdır
79 - E
Meckel divertikülü omfalomezenterik kanal artığı olan gerçek bir divertiküldür. Ülserler genellikle divertikülün içindeki
mukozada değil komşu mukozada meydana gelir. Erişkinlerde meckel divertikülü insidental olarak laparatomide sap-
tanırsa çıkartılmaları şart değildir.

80. Aşağıdaki laboratuar tetkik, sonuçlarından hangisi akut rüptüre olmamış apandisit tanısıyla uyumlu değil-
dir?
A) İdrar sedimentinde her sahada 5-10 lökosit
B) Apandiksin ultrasonografide görülmemesi
C) İdrar sedimentinde her sahada 1-2 eritrosit
D) Anormal bulguların olmadığı ayakta direkt batın grafisi
E) Lökosit sayımı 22. 000/mm3

www.tusem.com.tr
70
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

80 - E
Orta dereceli lökositoz akut apandisit için klasik bir bulgu olmasına karşın 18000/mm3 üzerindeki değerler perfore
apandisit lehinedir.

81. Otuz beş yaşında bayan hasta kolelitiazis nedeniyle kolesistektomi ameliyatına alındığında karaciğer sağ lobda
preoperatif ultrasonografide görüntülemeyen düzgün sınırlı, 5 cm çaplı benign görünümde kitle lezyonu fark edili-
yor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hamartom
B) Adenom
C) Fokal nodüler hiperplazi
D) Hemanjiom
E) Metastatik tümör
81 - C
Fokal nodüler hiperplazili hastaların tamamına yakını asemptomatiktir. USG veya BT ile tanı konulması zordur çünkü
lezyon izodenstir. Bu nedenle preoperatif değerlendirmede saptanamayan ancak operasyon sırasında fark edilen be-
nign görünümlü kitlelerde fokal nodüler hiperplazi akla gelmelidir.

82. Aşağıdakilerden hangisinde kolelitiazis gelişme riski artmamıştır?


A) Aortik kapak replasmanı
B) İleal rezeksiyon
C) Karaciğer transplantasyonu
D) Orak hücreli anemi
E) Doğum kontrol hapı kullanılması
82 - C
Karaciğer transplantasyonu yapılması sırasında kolesistektomi yapılır. Bu nedenle taş gelişme şansı kalmaz.

83. Sarılık, sağ üst kadran ağrısı şikayetleri ile başvuran ve direk bilirubin seviyesi yüksek saptanan 55 yaşın-
daki erkek hastada hangi görüntüleme yöntemi öncelikle tercih edilmelidir?
A) Endosonografi
B) Ultrasonografi
C) Bilgisayarlı tomografi
D) MRCP
E) ERCP
83 - B
Ultrasonografi tıkanma sarılıklı hastalarda ilk yapılması gerekli görüntüleme yöntemidir. USG’de intrahepatik safra yol-
larının dilate olarak izlenmesi, ekstrahepatik bir kolestazis olduğu tanısını koydurur.

84. Kronik pankreatitte hangisi en sık cerrahi endikasyonudur?


A) Ağrı
B) Tıkanma sarılığı
C) Pankreatik yetmezlik
D) Psödokist
E) Diabetus mellitus

www.tusem.com.tr
71
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

84 - A
Kronik pankreatitte cerrahi için çeşitli endikasyonlar olmasına karşın kalıcı şiddetli ağrı en sık cerrahi endikasyondur.
Diğer endikasyonlar olarak safra kanalı obstrüksiyonu, duodenal veya kolonik obstrüksiyon, psödokist, pankreatik kan-
ser şüphesi sayılabilir. Ağrının palyasyonu için 2 tip ameliyat vardır. Birincisi drenaj ameliyatlarıdır ve daha sıklıkla tercih
edilir. 2. Olarak da pankreatik rezeksiyondur. Cerrahi uygulanamayan vakalarda çöliak ganglion blokajı uygulanabilir.

85. Elli beş yaşındaki erkek hasta acil servise kurşunlanma nedeniyle olay sonrası 10 dakika içinde getiriliyor. Fizik
incelemede sağ üst kadranda kurşun giriş deliği ve posteriorda sağda 3. lomber vertebra lateralinde çıkış deliği
tespit ediliyor. Hastanın bilinci yerinde, kan basıncı 110/70 mm Hg, nabız 96/dk, sağ üst ve alt kadranlar hafif de-
recede hassas olarak değerlendiriliyor.
Bu hastaya öncelikli yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Parasentez
B) ADBG
C) Abdöminal BT
D) Peritoneal lavaj
E) Acil laparotomi
85 - E
Ateşli silah yaralanmalarında abdomenden geçmiş ise mutlak laparotomi endikasyonu vardır.

86. Aşağıda verilen tiroid kanserlerinden hangisinde cerrahi tedavi sonrasında TSH supresyon tedavisinin
yeri yoktur?
A) Papiller tiroid kanseri
B) Papiller kanser folliküler varyant
C) Folliküler tiroid kanseri
D) Hürthle hücreli kanser
E) Medüller tiroid kanseri

86 - E
Papiller ve folliküler tiroid kanserleri iyi diferansiye tiroid kanserleri olup TSH uyarısına duyarlıdırlar. Bu nedenle pos-
toperatif dönemde TSH supresyonu uygulanır. Hürthle hücreli kanser de folliküler kanserin varyantıdır ve TSH ‘a du-
yarlıdır. Parafoliküler hücrelerden kaynaklanan medüller tiroid kanserinin tedavisinde TSH supresyonunun yeri yoktur.

87. Aşağıda verilen tedavi yaklaşımlarından hangisinin şiddetli sepsis tedavisinde faydalı olduğu ve sağ kalı-
mı artırdığı gösterilmiştir?
A) Rekombinan IL-6
B) Rekombinan aktive protein C
C) Rekombinan IL-1 1RA
D) Endotoksine karşı otoantikorlar
E) Steroidler

87 - B
Rekombinan aktive protein C (drotrecogin alfa) kullanımının şiddetli sepsiste sağkalımı gösterilmiştir ve FDA tarafından
onaylanmıştır. Düşük doz steroidlerin septik şokta kullanımı ile ilgili çalışmalar olmakla birlikte gösterilmiş net bir başarı
yoktur.

www.tusem.com.tr
72
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

88. Aşağıdakilerden hangisi hemoglobin oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran faktörlerden biri değil-
dir?
A) pC02 ‘de yükselme
B) pH’ ta yükselme
C) Vücut ısısında yükselme
D) 2, 3-DPG düzeyinde yükselme
E) Kortikosteroidler

88 - B
Hemoglobin oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran önemli faktörlerden birisi asidoz, yani pH değerinde düşmedir.
Diğer seçeneklerde verilen parametrelerin hepsi eğriyi sağa kaydırır.

89. Kan transfüzyonuna bağlı olarak aşağıdakilerden hangisi görülmez?


A) İmmünsupresyon
B) İnfeksiyöz komplikasyonlarda artış
C) Transplante graft sağkalımında artış
D) Yara iyileşmesinde hızlanma
E) Febril ve alerjik reaksiyonlar

89 - D
Kan ve kan ürünü transfüzyonları allojenik antijenlerin aktarılması nedeniyle immünsupresif etkiye sahiptirler. Transfüz-
yon sonrası IL2 düzeyi ve hücresel immünitenin baskılandığı gösterilmiştir. Buna bağlı olarak infeksiyöz komplikasyon-
lar artar, transplante graftlerde ise sağkalım artar. Yara iyileşmesi süreci ise bozulur.

90. Karaciğer yetmezliği olan hastanın beslenme desteği için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dallı zincirli amino asit oranı yüksek, aromatik amino asitlerden fakir, yüksek karbonhidratlı, düşük proteinli
çözeltiler
B) Düşük proteinli, esansiyel amino asitlerden zengin, yüksek karbonhidratlı çözeltiler
C) Düşük karbonhidratlı, yağdan fakir, normal proteinli çözeltiler
D) Yüksek karbonhidratlı, aromatik amino asitlerden zengin, yağ oranı yüksek çözeltiler
E) Karbonhidrat ve yağdan fakir, yüksek glutamin veomega-3 yağ asidi içeren çözeltiler
90 - A
Beslenme yaklaşımları:
Karaciğer yetmezliği: Dallı zincirli amino asit oranı artırılır, aromatik amino asitlerden fakir, yüksek karbonhidratlı, düşük
proteinli, düşük yağ oranlı çözeltiler verilir.
Böbrek yetmezliği: Düşük proteinli, esansiyel amino asitlerden zengin, yüksek karbonhidratlı çözeltiler verilir.
Akciğer hastalıkları: Düşük karbonhidratlı, yağdan fakir veya yağ içermeyen çözeltiler verilir.

91. Aşağıda verilen klinik tablolardan hangisi metabolik alkaloz etkeni değildir?
A) Primer hiperaldosteronizm
B) Pilor obstrüksiyonu
C) Milk alkali sendromu
D) Üreterosigmoidostomi
E) Uzamış hiperkalsemi

www.tusem.com.tr
73
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

91 - D
Metabolik alkaloz sebepleri:
Artmış bikarbonat oluşumu: Klor kaybı, ciddi hipokalemi, mineralokortikoid fazlalığı (steroidler ve primer hiperaldoste-
ronizm), Mide
sıvısının kaybedildiği kusma - pilor obstrüksiyonu, gastrik drenaj, diüretikler, alkali maddelerin kullanımı (milk alkali
sendromu,
antasidler), uzamış hiperkalsemi.
Bozulmuş bikarbonat atılımı: Glomerüler filtrasyonda azalma, bikarbonat geri emiliminde artış (hipokalemi, hiperkarbi)
Üreterosigmoidostomi metabolik asidoza yol açar.

92. Aşağıdaki genlerden hangisi kalıtsal meme kanseri gelişimi ile ilişkili değildir?
A) BRCA1
B) BRCA2
C) APC
D) P53
E) PTEN

92 - C

Meme kanserinin insidans dağılımı

Sporadik meme kanseri % 65-75

Ailevi meme kanseri % 20-30

Kalıtsal meme kanseri %5-10

BRCA1 %45

BRCA2 %35

P53 ( Li-Fraumeni sendromu) %1

STK11/LKB1 ( Peutz-Jeghers sendromu <%1

PTEN (Cowden hastalığı) <% 1

MSH2/MLH1 (Muir-Torre sendromu) <% 1

ATM (Ataksia-telanjiyektazya) <% 1

Bilinmeyen %20

APC gen mutasyonları familiyal polipozis koli ve tiroid kanserleri gelişimine yol açar.

93. Karaciğer ve böbrek transplantasyonlarının her ikisi için de ortak preoperatif immünolojik test hangisidir?
A) Lenfosit kültürü
B) HLA
C) Panel reaktif antikorlar
D) ABO grupları
E) Mikst lenfosit reaksiyonu

www.tusem.com.tr
74
KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - 04 - TUSEM - KTBT

93 - D
ABO gruplarının uyumluluğu hem karaciğer, hem de böbrek graft sağkalımını belirlemede çok önemli olduğu için rutin
olarak bakılmaktadır. Karaciğer transplantasyonlarında^ süre kısıtlılıkları ve akut rejeksiyonun nadir olması nedniyle
rutin HLA, lenfosit reaksiyonları, antikorlar veya crossmatch bakılmaz.

94. Yanıklı hastalarda en sık ölümcül enfeksiyon odağı aşağıdakilerden hangisidir?


A) Deri - Yanık yarası
B) Solunum sistemi
C) Üriner sistem
D) Gastrointestinal sitem
E) Hematopoietik sistem

94 - B
Bütün yanıklarda yanık yarası kolonize olur. Enfeksiyon gelişse de kontrol edilebilir. Yanıklı hastalarda en sık ölümcül
enfeksiyon odağı solunum sistemidir. En sık mortaliteye yol açan enfeksiyon ise bronkopnömonidir.

95. Aşağıda verilen enfeksiyöz tabloların hangisinde etken Staphylococcus aureus değildir?
A) Fronkül
B) Hidradenitis suppurativa
C) Meme absesi
D) Erizipeloid
E) Paronişi

95 - D
Staph aureus, follikülit, fronkül ve karbonkül gibi deri infeksiyonlarından sorumludur. Paronişi ve derin el infeksiyonla-
rında da etkendir. Meme ve perianal abselerde de sıklıkla izole edilir. Cerrahide yara infeksiyonlarının en sık etkenidir.
Staph aureus osteomyelitin en sık etkenidir. Ayrıca besin zehirlenmesine yol açan enterotoksin, deri lezyonlarına yol
açabilen epidermolitik toksin ve toksik şok sendromuna yol açan toksin-1 gibi toksik ekstraselüler ürünleri vardır. İmpe-
tigo ve follikülitte (kıl kökü infeksiyonu) etken staph. aureus, erizipeloidde ise Erisypelothrix rhusiopathiae’dir.

96. Trafik kazası geçiren kafa travmalı bir has­tada sol temporal kemikte fraktür saptanıyor, bilinci akut kötüleşen bu
hastada sol gözde dilatasyon saptanıyor, hastanın sağ tarafta babinskisi alınıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sağ parietal subdural hematom
B) Sağ parietal epidural hematom
C) Sol temporal epidural hematom
D) Sol oksipital hematom
E) Sağ optik sinir hasarı

96 - C
Bilinci açık olmayan bir hastada sol gözde dilatasyonun gelişmesi sol mezensefalondan çıkan 3. kranial sinire unkal
hemiasyon nedeniyle basıyı düşündürmeli, unkal hemiasyona neden olacak solda (epidural gibi) arter kökenli hızlı
gelişen bir hadise düşünülmelidir.

www.tusem.com.tr
75
2011 - 04 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

97. Nefes alma zorluğu ve sol kulağında akıntı şikayeti ile gelen bir erişkin hastada kulak akıntısından alınan kültürde
üreme olmadığı ve sol mandibula arkasında sert bir kitle olduğu saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Otitismedia B) Otitis eksterna C) Otoskleroz
D) Nazofarinks kanseri E) Glomus tümörü

97 - D
Ebstain Barr virüsünün etyolojisinde rol oynadığı nazofarinks CA nın kardinal bulguları seröz otitis media ve posterior
servikal üçgende LAP dır.

98. Sağ gözünde kızarma nedeniyle başvuran hastada sol gözünde de kızarıklık saptanıyor ancak sağ göz konjonk-
tivasında belirgin follüküller ve kulakönünde ağrılı lenf düğümü büyümesi saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Epidemik keratokonjuktivit
B) Bakterial konjonktivit
C) Fungal konjonktivitı
D) Vemal konjonktivit
E) Saman nezlesi

98 - A
Epidemik keratokonjonktivit genellikle Adenovirüs tip 8,9 ve 11’in neden olduğu, çok kolay bulaşan bir enfeksiyondur.
Bu nedenle genellikle bilateral görülür. Foliküler cevap, preauriküler lenfadenopati tipik bulgularıdır.

99. Dirseğinde ağrı şikayeti ile gelen hastanın, önkolarka yüzüne yayılan ve bileğin dorsofleksiyonundaartan ağrısı ile
dirsek lateralinde şişlik saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tenisçi dirseği B) Olekranon bursiti C) Karpal tünel sendromu
D) Golfçu dirseği E) Medial epikondilit

99 - A
Lateral epikondillit (tenisçi dirseği) elbilek ekstansörlerinin lateral epikondile yapıştığı bölgedeki incinmeyle oluşan bir
entesopatidir. Zorlu el dorsifleksiyonunda ağrı ve lateral epikondilde hassasiyet tanıya götürür.

100. Yirmi yaşında erkek hasta sol yan ağrısı ve idrar renginde değişiklik şikayeti ile acil servise başvuruyor yatarak
batın grafisinde de görülmeyen ancak bilgisayarlı tomografide opak gözüken böbrek içinde 3 cm. lik bir taş tespit
ediliyor.
Bu hastada en olası taş nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ürik asit taşı
B) Sitrat taşı
C) Kalsiyum oksalat taşı
D) Sistin taşı
E) Ksantin taşı
100 - A
Ürik asit taşları DÜSG de non opak ancak BBT de opak görülen sert taşlardır.

www.tusem.com.tr
76

You might also like