Professional Documents
Culture Documents
1
burjuva devrimleri gerçekleştirilir. Bu devrimlerle birlikte
Floransa hümanizmansının başlıca esin kaynaklarından biri olan
“Roma yurttaşı” da bilgide öne çekilmiş bulunan “nesne”nin
“kapital” biçiminde somutlaştığı büyük bir gelişmenin ardından,
yepyeni bir güçle tekrar doğmuş olur. Bu kazanımlar zorlu ve
kanlı bir tarihsel süreçle ele geçirilmiş olup bedeli tastamam
ödenmiştir.
2
Mahkemesi’nden ve nihayet ancak fonlarının büyüklüğü
ölçüsünde söz sahibi olabilen STK’lardan başka bir temsil
olanağı kalmamıştır. Bu “olanaklar” aslında tam bir olanaksızlık
oldukları içindir ki her alanda olduğu gibi sanatta da “terör”
türemiştir. Meşruiyet zemini de hukuki kurumları da henüz
oluşmamış bir globalizmin yarattığı mevcut krizde sanat,
Adorno’nun çoktan beri inanmadığı, ister istemez sahte ve cılız
bir muhalefetin başına soyunmuştur.
3
bir çok şey yüzünden, “içerdeki” kültürel manzara karşısında –
şikayetçi olmayı tamamen geçtik – son derecede karamsarız. Bir
giriş mahiyetinde olmak üzere, 16 Mayıs 2006 tarihinde Murat
Belge’ye gönderdiğimiz, yanıtsız mektuptan iki bölüm aktarmak
istiyoruz:
4
Açıkça söylemek gerekirse, arkalarına aldıkları postmodern
yeller sayesinde rahatça sörf yaptıklarını zanneden bu kişilerin
gerçekte savruluyor olmaları çok daha muhtemeldir. Çünkü ne
yazık ki modern akabelerden geçmeden ulaşılabilecek hiçbir
postmodern düzlük yok.”
5
kuşkusuz. Her şeyden önce bunları ortaya çıkarıp anlamak
gerekir; bu ise gene kendimize dair kadim savunma reflekslerini
bir tarafa bırakabilme ve yüzleşebilme cesaretini haiz olmayı
gerektirir. Oysa etimolojik sözlüğümüzü açıp baktığımızda
gördüğümüz büyük kavramsal boşluk, önümüzdeki en büyük
engeldir. Dille yoğrulmuş kavramlarımızın eksik oluşu,
düşüncemize ket vurur ve tek bir adım bile attırmaz bize.
Kavramlarımız eksiktir; çünkü tek cümleyle söylemek gerekirse,
bilgi gelmemiştir. Bilgi gelmemiştir; çünkü talep edilmemiştir.
Talep edilmemiştir; çünkü bu talebi dayatan tarihsel-ekonomik
koşullar oluşmamıştır. Böyle olunca da kültürden ziyade kültle
ilişkili, ancak bir çocuğun görüsüne ve saflığına sahip bir
toplum söz konusu olur ve bu toplum, neredeyse bütünüyle,
merkezin oluşturduğu konjonktürün insafına terkedilmiş bir
halde yaşar. Farkında olmasa da varlığı ve bekası her an tehdit
altındadır – ki içten içe bunu sezdiği içindir ki her an defans
halindedir.