Professional Documents
Culture Documents
Bienallerim vaaar !
Onbirincisi bu hanııım !
“Onbirinci Tez” gibi Bienal !
İhtiyaç duymadığım için olmalı, sokağımdan iki yılda bir geçen bu bienal
ürününden almıyorum ben; gene de satıcı kadının penceremden içeriye salladığı broşürü
okumamazlık edemedim – Kavramsal Çerçeve : İnsan Neyle Yaşar? Fena bir metin değil
doğrusu; öncekilerle kıyaslanacak olursa ayağı yere daha sağlam basan, daha tutarlı bir
yazı. O denli etkileyici ki Bienal’in (veya Amerikanca ambalajıyla 11B’nin) özel açılışını
şereflendiren yaldızlı holding insanlarını ekranda izlerken “eh, insan bunlarla YAŞAR
vallahi!” diye düşünmekten alamadım kendimi. Son derecede şık giyimli bir takım bay ve
bayanlar, lüks otomobiller, marka kıyafetler, muhteşem takılar, bronzlaştırılmış tenler,
porselen dişler, prova edilmiş gülüş ve yürüyüşler… Sen Marksist mutluluğun resmini
yapabilir misin Abidin? Bak, işte şöyle bir tablo :
Bu yaman çelişki bir yana, metin için “fena değil” demiştim; gene de okurken
insanın aklına pek çok soru takılmıyor değil. En başta, hangi “Marksizm” mesela? Zira
Marksizm deyince aklına hayalet, öcü vb. köhne tasavvurlardan başka bir şey gelemeyen,
bilgisi derin, deruni bilumum aşkın zevat olduğu gibi, Emre Zeytinoğlu gibi onu salt
“sınıf savaşımı”ndan ibaret sayanlar da var. “My name is Casper” başlıklı, 11. Bienal
aleyhtarı yazısında Zeytinoğlu, Marx anlamında bir sınıf yapısından günümüzde söz
edilemeyeceği (?) varsayımıyla Marksizmin dilinin bugün artık “içerikten ve
bağlamından kopmuş tutarsız bir dil” sayılması gerektiğini savlıyor. Buna karşılık,
sınıfların yok olmadığını, tersine, sınıfların tam da Marx anlamında, “ulusal” değil,
“evrensel” ölçekte billurlaşmakta olduğunu hemen söyleyelim. Paris’te artık Komün yok
diye veya Sovyetler, Berlin Duvar’ıyla birlikte tarihe karıştı diye ne sınıflar ne de
Marksizm ortadan kalkmış sayılır. Küresel ekonomik krizleri, 3. Dünya’dan Merkez’e
doğru çıktıkları umut yolculuğu sırasında yaşamını yitirenleri, Çinli emeğinin
sömürüsünü, çıkar uğruna açılan savaşları ve işgalleri, global ölçekte kapitalizmden
duyulan hoşnutsuzluğu aklına getirebilen her insan, durumun hiç de böyle olmadığını
kolayca görebilir. Kaldı ki sınıf savaşımları, Marksizmin sadece “tarihsel” yüzünü
oluşturur; bunun altında aslen “ekonomik” antagonizma yatar ki o da mülkiyete ve sosyal
adalete değgindir. Marksizmi böyle okumamak - eğer onu sosyalizmle veya anti-
emperyalizmle bir tutmak gibi, tümden bir haksızlık değilse - bence bir talihsizlik.
Nitekim henüz 2. Dünya Savaşı’nda uğradıkları ağır moral yıkımla yüzleşememiş kimi
Fransız beheylosoflarının aradan geçen yüzelli yıla ve Marksist pratiğin görünürdeki
olanca başarısızlığına karşın Marx’ın “hayalet”inin yerini dolduramamış olmaları
söylediğimi doğrulamaktadır. Sonuç olarak Zeytinoğlu’nun, bienal küratörlerinin
Marksist söylemini düşürmek için kaleme aldığı yazı, havada kalmakta ve bize “sevimli
hayalet Casper” gibi gerçekten sevimli bir karikatürden ötesini sunamamaktadır.