KUDS-İ Eğer sen olmasaydın, sen olmasaydın bu alemleri halk etmezdim.
Bu âlemlerde ilk faaliyete geçen sıfat-ı İlâhiyye
hûbbiyyet yâni, muhabbettir. Bu ilâhi Hûbbiyyet’in zuhur mahalli ise Hakikat-i Muhammed-î dir. İşte bu yüzden Hadîs-i Kûds-î de bildirilen, (Levlâke)dir. Yâni (Eğer sen olmasaydın,) Bu ifadenin içinde gizli olan çok büyük bir hûbbiyyet-sevgi vardır. İkinci def’a (levlâk) gene “eğer sen olmasaydın” (lemâ halektul eflâk) “bu âlemleri halketmezdim” haberinde Cenâb-ı Hakk-Zât-ı Mutlağın, Hakikat-i Muhammediyye ye ne kadar Hûb-Muhabbet ettiği açık olarak görülmektedir. Hakikat-i Muhammediyyenin, nokta zuhur mahalli olan Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin de işte bu yüzden lâkabı (Habib) Ullah’tır. Zât-ı Ulûhiyyet’in Hûbbiyyet deryasının ilk coştuğu ve aktığı Hakikat-i Muhammed-î deryasıdır, işte oradan da bütün âlemlere zuhur yerleri itibariyle dağıtılmaktadır. Hakikat-i Muhammed-î bütün âlemleri kaplayan muhteşem bir programdır. Ve İnsânlık bölümü dünya tarihi sahnesinde Âdem (a.s.) ile uygulanmaya başlanan bir süreçtir. Bu uygulamada görülen bütün İlâhî toplum önderleri! Peygamberler, Hakikat-i Muhammed-î nin kendi mertebelerinden zuhurlarıdır. Yâni kendilerine ait bir varlıkları olmayıp Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizde kemâlini bulan (İnsân-ı Kâmil) mertebesinin diğer Peygamberler önce, kendi mertebelerinden zuhura getirişleridir. Yâni hangi Peygamber ve velî yeni olarak ne getirmişse onların hepsi Hakikat-i Muhammedî’nin zuhur mahalli Hz. Muhammed’in (s.a.v.) o isim ile o mertebeden ve o özelliği ile zuhura çıkmasından başka bir şey değildir. Hakîkat-i Muhammed-î programı içerisinde İnsânlık bilinç ve sahnesinin başlamasında ilk faaliyet gösteren mahallin Âdem ismi ile anıldığını görüyoruz. İşte bu husus diğer bir ifade ile, Hz. Muhammed’in varlığında mevcut olan bu hakikatin Âdem ismiyle ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. Nûhiyyet mertebesi de, Hakikat-i Muhammed-î yye nin o mertebede ki, necâtiyyetinden başka bir şey değildir. İbrâhîmiyyet mertebesi dahi Hadîs-i Kûds-î de belirtilen Hûbbiyyetin kendi zamanı için, yâni İbrâhîmiyyet zamanı için en geniş manâ da İbrâhîm ismi ile zuhura çıkmasından başka bir şey değildir.
NECDET ARDIÇ UŞŞAKİ
6 PEYGAMBER HZ. İBRAHİM Halilullah (a.s) kitabından