You are on page 1of 42

2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. Aşağıdaki eklemlerden hangisi elipsoid tiptedir?


A) Articulatio temporomandibularis
B) Articulatio radiocarpalis
C) Articulatio talocruralis
D) Articulatio cubiti
E) Articulatio genu

1-B
Elipsoid eklemler: İki eksenlidirler, transvers eksende fleksiyon – ekstansiyon, sagittal eksende abduksiyon – adduksi-
yon hareketlerini yapabilirler (tümünün ardışık olarak yapılmasına sirkumduksiyon).
Art. radiocarpalis
Artt. metacarpophalangeales
Art. atlantooccipitalis
Art. temporomandibularis ve art. genu eklemleri bikondilar tiptedirler, (ancak her iki eklemde fonksiyonel olarak gingli-
mus + plana olarak da kabul edilmektedir) iki eksenlidirler.

Art. talocruralis ve art. cubiti eklemleri ise ginglimus (trohlear) tiptedirler. Bu tip eklemler tek eksenlidirler ve sadece
transvers eksende fleksiyon – ekstansiyon hareketlerini yapabilirler.

2. İnguinal kanalın giriş deliği “anulus inguinalis profundus” hangi tabakadadır?


A) Fascia transversalis
B) İnternal oblik kası
C) Eksternal oblik aponevrozu
D) Transversus abdominis aponevrozu
E) Deri

2-A
İnguinal kanalın giriş deliği ‘anulus inguinalis profundus’ seçeneklerde verilen yapıların arasında en geride yani derin-
deki yapı olan fascia transversalis’te; çıkış deliği ‘anulus inguinalis superficialis’ ise m. obliquus externus abdominis
aponeurozundadır.

3. Başparmak hariç elde metakarpofalangeal eklemlere fleksiyon, proksimal ve distal interfalangeal eklemle-
re ekstansiyon yaptıran aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mm. interossei palmares
B) Mm. interossei dorsales
C) M. flexor digitorum superficialis
D) Mm. lumbricales
E) M. flexor digitorum profundus

3-D
Lumbrikal kaslar m. flexor digitorum profundus tendonundan başlarlar ve başparmak hariç diğer parmaklara kıvrılarak
giderler; metakarpofalangeal eklemlere fleksiyon, interfalangeal eklemlere ise ekstansiyon yaptırırlar. Tıpkı fleksor digi-
torum profundus kası gibi ilk ikisi n. medianus, son ikisi ise n. ulnaris tarafından innerve edilir.

www.tusem.com.tr
2
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

4. Arteria testicularis sinistra aşağıdakilerden hangisinin dalıdır?


A) Arteria iliaca interna sinistra
B) Arteria iliaca externa sinistra
C) Aorta abdominalis
D) Arteria renalis sinista
E) Arteria pudenda interna sinistra

4-C
Erkekte testisler, dişide overler sağ sol farkı olmaksızın arterlerini doğrudan abdominal aortadan alırlar. Ancak venöz
dönüşlerinde vena testicularis (ovarica) dextra’lar doğrudan vena cava inferior’a dökülürken, vena testicularis (ovarica)
sinistra’lar vena renalis sinistra’ya dökülürler. Bu asimetri sadece venlerde söz konusudur arterlerde yoktur.

5. Karın ön duvarında yer alan porta kaval şantın portal bölümünde hangisi yer alır?
A) Vena epigastrica superior
B) Vena epigastrica inferior
C) Venae paraumblicales
D) Venae lumbales
E) V. rectalis superior

5-C

www.tusem.com.tr
3
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

6. Kubital (fibro – osseous) tünel sendromunda sıkışan sinir aşağıdakilerden hangisidir?


A) Nervus medianus
B) Nervus ulnaris
C) Nervus axillaris
D) Nervus musculocutaneus
E) Nervus radialis

6-B
Kubital (fibro osseous) tünel dirseğin medialinde biceps kasının aponeurozu tarafından oluşturulan ve n. ulnaris’in
geçtiği oluşumdur. Burada sıkışırsa kubital tünel sendromu oluşur. N. ulnaris dirsek bölgesinde kubital tünelden ve
epicondylus medialis’in arkasında sulcus nervi ulnaris adlı oluktan geçer, elbileğinde de Guyon lojundan geçer.

www.tusem.com.tr
4
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

QuickTime™ and a
decompressor
are needed to see this picture.

N. medianus el bileğinde retinaculum flexorum’un arkasında karpal tünelden geçer, burada sıkışmasına karpal tünel
sendromu denir.
N: radialis ise humerus cisminde yer alan sulcus nervi radialis adlı oluktan ve ayrıca epicondylus lateralis’in arkasından
geçer. Bu nedenle humerus cisim kırıkları veya lateral epikondil kırıklarında n. radialis yaralanabilir.
N. axillaris aksillada spatium axillare laterale (quadriangulare)’den geçer ve humerusun collum chirurgicum’una kom-
şuluk yapar.
N. musculocutaneus ise m. coracobrachialis kasının içinden geçer.

7. Corpus pineale (Epifiz bezi) aşağıdakilerden hangisinde yer alır?


A) Cisterna interpedincularis
B) Cisterna ambiens
C) Cisterna pontis
D) Cisterna cerebellomedullaris
E) Cisterna chiasmatica

7-B
Arachnoidea mater encephali ile pia mater encephali arasında kalan subarachnoid aralıkta BOS bulunur, bu aralığın
daha geniş olduğu bölümler yani archnoid ile pia arası mesafenin daha fazla olduğu bölgeler cisterna olarak adlandırılır.
Cisterna interpedincularis: willy’s poligonu bulunur.
Cisterna ambiens: Pineal bez, vena magna cerebri ve arteria cerebri posterior bulunur.
Cisterna pontis: arteria basilaris yer alır
Cisterna cerebellomedullaris: IV. ventrikülün delikleri açılır, BOS’nı ilk alan subarachnoid aralık burasıdır.
Cisterna chiasmatis: chiasma opticum ve hipofiz bezi bulunur.

8. Aşağıdakilerden hangisi medulla spinalis’in funiculus posterior’unda yer alır.


A) Tractus spinothalamicus lateralis
B) Tractus spinothalamicus anterior
C) Tractus corticospinalis lateralis
D) Fasciculus gracilis
E) Fasciculus longitudinalis medialis

8-D
Fasciculus gracilis alt beden yarımının, fasciculus cuneatus ise üst beden yarımının vibrasyon pozisyon hissini taşıyan
yollardır. Medulla spinalis kesitlerinde funiculus posterior’da medialde fasiculus gracilis, lateralde (sadece T4 seviyesi-
nin üstünde) fasciulus cuneatus bulunur, çaprazları medulla oblangata’da nucleus gracilis ve cunetaus’da sonlanırlar,
çaprazları da medulla oblangata’dır ve decussatio lemniscorum adını alır. Intrakranial hasarlarında kontrlateral, eks-
trakranyal hasarlarında ise ipsilateral beden yarımında şuurlu derin duyu kaybı ( Romberg pozitifliği ve agrafestezi)
görülür. İzole funiculus posterior tutulumunu tabes dorsalis ve nöroanemik sendrom yapabilir.

www.tusem.com.tr
5
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

9. Hangisi kadın iç genital organlarından biri değildir?


A) Vagina
B) Tuba uterina
C) Clitoris
D) Ovarium
E) Uterus

9-C

10. Cavitas tympanica’nın alt duvarının Latince adı aşağıdakilerden hangisidir?


A) Paries jugularis
B) Paries caroticus
C) Paries tegmentalis
D) Paries mastoideus
E) Paries labyrinthus

10 - A
Ön duvar: Paries caroticus adını alır, semicanalis musculotuborius, semicanalis tuba auditiva (ikisine birlikte canalis
musculotubarius denir) ve canalis caroticus buradadır.
Arka duvar: Paries mastoideus adını alır, aditus ad antrum adlı delikle cellulae mastoideae’lere açılır, canalis facialis
ile komşudur.
Üst duvar: Paries tegmentalis adını alır, temporal kemiğin tegmen tympani’si yapar.
Alt duvar: Paries jugularis adını alır, vena jugularis interna adını alır.
Dışyan duvar: Paries membranaceus adını alır, membrana tympani oluşturur ve chorda tympani (N. VII’in dalı) bu
duvara komşudur.
İçyan duvar: Paries labyrinthus adını alır, fenestra ovale (Basis stapes kapatır), fenestra rotundum (membrana tympani
secundaria kapatır) ve promontorium bu duvardadır, ayrıca n. typmanicus (N. IX’un dalı) ve canalis facialis’in bir kısmı
bu duvara komşudur.
Şekil: Sağ taraf cavitas tympani )dışyan duvarı yapan membrana tympani kaldırılmış.

www.tusem.com.tr
6
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

11. İntrauterin gastrointestinal sistem gelişim sürecinde aşağıdakilerden hangisi mesenterondan gelişmez?
A) Ductus choledochus’un distalinde kalan duodenum
B) Jejunum
C) İleum
D) Appendix vermiformis,
E) Colon transversum’un sol 1/3 ü
11 - E
Yutak, alt solunum yolları, özofagus, mide, duodenum (ductus choledochus’un açıldığı deliğin proksimalindeki kıs­mı),
karaciğer, pankreas ve safra yolları preenteron’dan gelişmistir. Trachea ve oesophagus, preenteron’dan ortak bir
orijin­den gelişir.
Karaciğer, safra kesesi ve safra kanallarının taslağı olan diverticulum hepaticum, preenteron’u döşeyen endodermal
epitel tomurcuğudur.
Pankreas, preenteron’un endodermal döşemesinden kaynak­lannır. Gemma pancreatica ventralis, processus
uncinatus’u ve caput pancreatis’in büyük kısmını yapar. Pancreas’m kalan kısmı gemma pancreatica dorsalis’ten
gelişir.
Ductus choledochus’un distalinde kalan duodenum, jejunum, ileum, caecum, appendix vermiformis, colon ascendens
ve colon transversum’un sağ 2/3’si mesenteron’dan gelişir.
Metenteron’dan gelişen yapılar ise colon transversum’un sol 1/3’i, colon descendens, colon sigmoideum, rectum ve
canalis analis’in üst kısmıdır. Canalis analis’in alt kısmı proctodeum’dan gelişir.

www.tusem.com.tr
7
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

12. Kalbin primordiumunda aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?


A) Sinüs arteriosus
B) Ventrikül
C) Atrium
D) Bulbus cordis
E) Sinüs venosus

12 - A
Kardiyovasküler sistem, intrauterin 3. haftanın sonuna doğru gelişmeye baş­lar ancak kalp 4. haftanın başında atmaya
başlar.
Splanknik me­zodermden farklanan mezenşimal hücrelerden gelişen izole hücre kümeleri, endoteliyal tüp­lerin içinde
de gelişerek primordial vasküler sistemi oluşturur. Kalp, kardiyojenik alandaki splanknik mezenşimden gelişir. Kalp
tüpünü saran splanknik mezoderm, primordial miyokardiumu yapar.
Kalbin primordiumu 4 oda içerir:
bulbus cordis
ventrikül
atrium
sinüs venosus
Üç çift ven sis­temi, primordial kalbe boşalır:
1-vitellin sistem, portal sisteme dönüşür
2-kardinal sistem, kaval sisteme dönüşür
3-umblikal sistem, doğumdan sonra geriler

13. Kollagen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulinler gibi hücre dışına gönderilecek pro-
teinler hangi organelde sentezlenir?
A) Peroksizomlar
B) Lizozom
C) Granüllü endoplazmik retikulum
D) Düz endoplazmik retikulum
E) Mitokondri

13 - C
Endoplazma Retikulumu (ER):Kesintisiz bir hücre zarı ile çevrili birbirleriyle bağlantılı kanal ve keselerin yaptığı ağdır.
Sentez işlemi, çoğunlukla endoplazmik retikulumda başlar ama ürünlerin çoğu, sitoplazmaya salınmadan önce işlen-
dikleri Golgi apereyinde bi­çimlendirilir.
Granüllü Endoplazma Retikulumu (GER): Dış yüzüne ribozomların bağlanmış olduğu EPR dur. GER’in esas işlevi,
kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulinler gibi hücre dışına gönderilecek maddelerin sentezi-
dir. Ön protein molekülü üretir ve proteinlere karbonhidrat takılması için golgiye gönderir. Glikoproteinlerin merkezi gli-
kozlanması, fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleşti­rilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çe­
viri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen)
ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşmiş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.
GER protein sentezi yapan hücrelerdeki sitoplazmik bazofilinin (ergastoplama, Nissl cisimciği) nedenidir.
B- Granülsüz / Düz Endoplazma Retikulumu (DER): DER’ de poliribozomlar bulunmaz.
1- Steroid sentezleyen hücreler (sürrenal korteks, over,testis hücreleri) : Hücrelerin sitoplazmanın büyük bir bölümü-
nü DER doldurur ve steroid sentezi için gerekli olan enzimlerin kimilerini içerir.
2- Karaciğer Hücreleri: DER bol miktarda bulunur ve bu hücrelerde ; oksitleme, detoksifikasifikasyon metilleme
işlevlerini gerçekleştirir.
SER Fonksiyonları:Steroid hormon sentezler, Karaciğerde belli hormonları ayrıştırır, Alkol ve barbitüratlar gibi za-
rarlı maddeleri inaktive eder, Glikojen ve lipit metabolizmasının regülasyonu (karaciğerde Glukoz 6 fosfataz enzi-
mini içerir, glikojen yıkımı ve glikolizde etkili. Hücre membranları için fosfolipit sentezler), Kas hücresinde kalsiyum
depolar,(sarkoplazmik retikulum)

www.tusem.com.tr
8
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

14. Aşağıdakilerden hangisi epididim, duktus deferens, iç kulaktaki hücrelerin (hiar cell) yüzeyinde bulunan
uzun ve hareketsiz hücre uzantılarıdır?
A) Mikrovilluslar
B) Sterosilyumlar
C) Titrek tüy (silyum / kinosilya)
D) Flagellium (kamçı)
E) Food proçesler (ayaksı uzantılar)

14 - B
Stereosilyumlar: Epididim, duktus deferens, iç kulak taki hücrelerde (hiar cell) bulunan hücrelerinin uzun ve hareket-
siz olan çıkıntılardır. Uzun ve dallanmış mikroviluslardır. Stereosilyumlar hücre yüzeyini artırarak moleküllerin hücre
içine girişini ve hücreden çıkışını kolaylaştırır.

15. Aşağıdakilerden hangisi gümüş tuzları ile argirofilik boyanma özelliği gösterir?
A) Kollajen lifler
B) Retiküler lifler
C) Elastik lifler
D) Mast hücreleri
E) Basofiller

15 - B

Retiküler Lifler esas olarak tip III kolajenden oluşur. Retiküler lifler damarlar, dalak, karaciğer uterus ve ince bağırsak
kas tabakası gibi şe­kil ve hacim değişikliğine uğrayan organlarda esnek bir ağ oluşturmaktadır Hematoksilen-eozin
(HE) preparatlarında görülemez ancak gümüş tuzlarıyla siyaha boyanarak görülebilir. Gümüş tuzlarına karşı sergilediği
eğilim yüzünden bu lifler argirofilik olarak adlandırılırlar, aynı zamanda PAS pozitiftirler. PAS pozitif ve argirofilik özel-
likleri bu liflerin yapısındaki glikoprotein içeriğinin yüksek miktarda olmasına bağlıdır.

16. Korener iskemi esnasında lokal olarak myokard dokusuna kan akımı artışını belirleyen en önemli lokal
vazodilatatör molekül aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karbondioksit
B) Laktik asit
C) Potasyum
D) Magnezyum
E) Adenozin

www.tusem.com.tr
9
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

16 - E
Adenozin lokal kan akımının regülasyonunda rol oynayan en önemli lokal vazo­dilatatördür. Örneğin, koroner kan akımı
yetersiz olduğunda küçük miktarlarda adenozinin açığa çıkar ve kalpte lokal vazodilatasyona neden olarak kan akımını
normale doğru düzelttir. Ayrıca, kalp normalin üstünde aktif hale geldiğinde ve metabo­lizması arttığında fazlalaşan
oksijen ütilizasyonu nedeniyle (1) kalp kası oksijen konsantrasyonunda düşme meydana gelmektedir (2) buna bağlı
adenozin trifosfatın harcanması (3) adenozin oluşu­munda artma görülmektedir. Meydana gelen bu adenozinin hücre
dışına sızarak koroner vazodilatasyona ve aktif kalbin ihtiyacını karşılayacak kan akımı artışına neden olur. Aynı ade-
nozin mekaniz­ması iskelet kasında ve daha birçok dokuda da önemli bir rol oynar.

17. İskelet kası Z çizgisi ve düz kas yoğun cisimler ( dens badies) bölgesinde aktin flamanlarına bağlanan
protein aşağıdakilerden hangisidir?
A) Troponin
B) Tropomiyozin
C) α-aktinin
D) Titin
E) Myozin

17 - C
Işık mikroskobunda Kas lifleri açık ve koyu bantlar halinde ardışık sıralanan eni­ne çizgilenmeler gösterir. Koyu olarak
gözlenen bantlar A bandı (anizotrop) olarak isimlendi­rir; açık gözüken bantlar ise I bantları (izotrop, yani polarize ışık
altında değişmeyen) olarak adlandırılır. Elektron mikroskopta her I bandının Z çizgisi denilen enine koyu bir çizgiyle
ikiye ayrıldığı gözlenir. Kasılabilir yapının yinelenen en küçük parçası olan sarkomer bir Z çizgisinden diğer Z çizgisine
uzanan kısımdır.
a-Aktinin proteini, aktini Z çizgilerine bağlar. Büyük bir protein olan Titin ise, Z çizgilerini M çizgilerine bağlar ve sar-
komer için iskelet vazifesi görür. Kas lifi tam gergin durumda iken sarkomerde, aktin filamentleri miyozin filamentlerinin
üzerini örter ve karşılıklı olarak birbiri üzerine gelirler.
Kalın filamanlar; sarkomerin orta bö­lümünde, A bandını oluştururlar. İnce filamanlar, kalın filamanlar arasında bir uçları
Z çizgisine tutunmuş şekilde, on­lara parelel olarak uzanır. A bandının ortasında H bandı olarak isimlendirilen daha açık
bir alan vardır. Burası sadece miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alana karşılık gelir. H
bandı M çizgisiyle ikiye ayrılır. Burası komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulundu­ğu bölgedir. M çizgisi-
nin esas proteini kreatin kinaz’dır. Kreatin kinaz, bir fosfat grubunun fosfokreatinden (fosfat grupları şeklindeki yüksek
enerji deposu) ADP’ye ak­tarımında kolaylaştırıcı görevi görür. Böylece kasın kasılma­sı için gerekli ATP sağlanır.
Düz kas hücrelerinin sitoplazmasını boydan boya kateden ara filamanlar düzenli bir dizilimine sahiptir. Desmin (skele-
tin) tüm düz kaslardaki ara filamanların ana proteini olarak tanımlanmıştır. Damar düz kaslarında ek bir yapı da vimen-
tindir. Aktin filamentleri yoğun cisimlere (dense badies) tutunur. Düz kaslarda iki tip yoğun cisim göz­lenir. Birisi zara
bağlı, diğeri ise sitoplazmiktir. Her ikisi de α-aktinin içerir ve bu açıdan çizgili kasların Z bantlarına benzer,düz kasın
yoğun cisimleri iskelet kasındaki Z diskleri ile aynı işi yapar.

18. Aşağıdaki maddelerden hangisinin klirensi böbrek plazma akımı ölçümünde kullanılan markerdır?
A) Mannitol
B) Inülin
C) PAH (Paraaminohippurik asit)
D) Radyoaktif iyotalmat
E) Dötoryum su (2H2O)

18 - C
İnülin Klirensi GFR Hesaplanmasında Kullanılır: Eğer bir madde su kadar serbest filtre ediliyorsa ve böb­rek tü-
büllerinde geri emilmiyor veya salgılanmıyorsa, GFR için kullanılabilir inülin, kreatinin ve radyoaktif iothalamat GFR
ölçümünde kullanılmaktadır.

www.tusem.com.tr
10
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

PAH Klirensi, Böbrek Plazma Akımını Ölçmede Kullanılabilir: Bir madde tamamen plazmadan uzaklaştırılıyorsa o
maddenin uzaklaştırılma hızı, (klirens hı­zı) total böbrek plazma akımına eşit olmalıdır. Bir başka deyişle böbreğe kan
ile gelen madde miktarı idrarla itrah edilen miktara eşit olacaktır. GFR, toplam plazma akımının %20’si olduğun­dan
plazmadan tamamen uzaklaştırılan bir madde glo­merüler filtrasyona ilaveten tübüllerden de salgılanmalıdır.Böbrekler
tarafından tamamen uzaklaş­tırıldığı bilinen bir madde yoktur. Ancak PAH in %90’ı böbrekler tarafından uzaklaş­tırılır. Bu
nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık he­saplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.

19. Aşağıdakilerden hangisi yutmanın farengeal fazında kontrol merkezi olarak görev yapar?
A) Nükleus retroambigius
B) Nükleus paravenrikülaris
C) Nükleus tractus solitarius
D) Lateral hipotalamik çekirdek
E) Ventromedial çekirdek

19 - C
Medullanın her iki tarafında lokalize olan; rostral olarak nükleus ambiguus ve kaudal olarak nükleus retroambiguus’ta
yer­leşik nöronlar, “ventral solunum grubu nöronlar”dır.
Nörohipofiz Supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerde yer alan 100,000 kadar salgılayıcı nöronun myelinize olma-
mış aksonundan oluşur. ADH esas olarak supraoptik çekirdekte, oksitosin ise esas olarak paraventriküler çekirdekte
oluşturulur
Hipotalamusun lateral çekirdekleri açlık merkezi olarak görev yaparlar. Hipotalamusun ventromediyal çekirdekleri
tok­luk merkezi olarak görev yaparlar.
Yutmanın Farinks Fazı: Yut­manın farinks fazının başlaması için ağzın arka bö­lümü ve farinksin dokunma uyarılarına
karşı en duyarlı alanları, faringial açıklığın etrafında bir hal­ka şeklinde uzanır. En fazla duyarlığı ise tonsilla pi­lileri içinde
bulunanlar gösterir. Bu alanlardan kay­naklanan uyarılar, trigeminus ve glossofaringeus sinirlerin duysal bölümleriyle,
medulla oblangatada ağızdan gelen tüm duysal uyarıları alan traktus solitarius’a veya onunla ilişkili bir alana taşınır-
lar.

20. Aşağıdakilerden hangisi damar endotelinin antikoagülan etkinliğine katkı sağlayan özelliklerden değildir?
A) Endotelin düzgünlüğü
B) Glikoprotein la/IIa’ nın aktive edilmesi
C) Protein C’nin aktive edilmesi
D) Trombomodulin
E) Glikokaliks taba­kası

20 - B
Normal Damar Sisteminde Pıhtılaşmanın Önlenmesi, İntravasküler Antikoagülanlar
(1) endotelin düzgünlüğü: intrensek pıhtılaşma sisteminin aktivasyonunu önler;
(2) glikokaliks taba­kası: endotelin iç yüzüne adsorbe olan mukopolisakkarid pıhtılaşma faktörlerini ve trombositleri
iterek pıhtılaşmanın aktivasyonunu engeller;
(3) endotel membranına bağlı bir protein olan trombomodulin: trombini bağlar.
(4) Trombomodulin ile trombinin bağ­lanması (trombomodulin-trombin kompleksi) pıhtılaşmayı yalnızca trombini or-
tamdan uzaklaştırmak suretiyle önlemez, bir plazma proteini olan pro­tein C’yi de aktive eder protein C, faktör V ve VIII’i
inaktive etmek yoluyla antikoagülan etkinlik gösterir.
Yaralan­mayı izleyen birkaç saniye içinde trombositler integrin ailesinin bir üyesi olan özgül bir trombosit kollajen re-
septörü glikoprotein la/IIa aracılığı ile vasküler subendoteldeki kollajen fibrillere yapışır., bu ilişki von Willebrand
faktör tarafın­dan stabilize edilir, Von Willebrand faktör bu görevi trombosit reseptör bölgesi glikoprotein Ib/IX ile
subendotelyal kollajen fıbriller ara­sında bir ilişki sağlayarak gerçekleştirir.

www.tusem.com.tr
11
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

21. Memeli hücre membranında sadece ekstraselluler yerleşimli olan lipid hangisidir?
A) Fosfatidil kolin
B) Fosfatidil serin
C) Sfingomyelin
D) Glikozil seramid
E) Fosfatidil etanolamin

21 - D
Hücre membranında bulunan karbonhidratların özellikleri önemlidir. Asla tek başlarına bulunmazlar (glikolipid veya
glikoprotein şeklinde görülürler), daima ekstrasellüler tarafa bakarlar, tüm reseptörik faliyetler ve tüm antijen-antikor
etkileşimleri karbonhidrat ilişkilidir. Glikozil seramid bir glikolipittir ve daima hücrenin dış yüzeyine bakar.

22. Aşağıdaki hormonlardan hangisi ribozomlarda sentezlenir?


A) Gastrin
B) Melatonin
C) Aldosteron
D) Epinefrin
E) T4

22 - A
Bir molekülün ribozomda sentezlenmesi protein olduğunu ifade eder. Melatonin, triptofan amino asidinin modifikasyonu
ile meydana gelir. Aldosteron, kolasterol üzerinden sentezlenir. Katekolaminler ve tiroid hormonları, ise tirozinden modi-
fiye edilen hormonlardır. Gastrin protein yapılı bir hormondor ve granüler endoplazmik reticulum ribozomlarında sinyal
peptide ile sentezlenir (pre-pro-hormon olarak).

23. Aşağıdaki amino asitlerden hangisi serbest amino grubu içermez?


A) Arjinin
B) Lizin
C) Metionin
D) Triptofan
E) Prolin

23 - E
Prolin bir amino asit değil bir imino asittir. Tüm amino asitlerde R grubu doğrusal uzanırken, prolinde alfa karbona bağlı
amino grubu ile bağ yapar ve imin halkası oluşturur. Bu yüzden serbest amino grubu içermeyen amino asitler, prolin
ve hidroksiprolindir.

24. Ultraviyole absorbsiyonuyla bir solüsyondaki protein miktarı ölçülürken, temel olarak kullanılan amino
asit aşağıdakilerden hangisidir?
A) Glisin
B) Triptofan
C) Lizin
D) Prolin
E) Metiyonin

24 - B
Aromatik amino asitler (fenilalanin, tirozin, triptofan), 240-280 dalga boyundaki ultraviyole ışığı absorbe ederler. Aro-
matik amino asitler içinde bu absorbsiyonu en iyi yapan triptofanın indol halkasıdır. Bu sayede bir sulu çözeltide prote-
ininlerin kantitatif tayini yapılabilir.

www.tusem.com.tr
12
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

25. Hemoglobinopatileri ayırmak için yapılmış agaroz jel elektroforezinde, aşağıda I, II ve III ile numaralan-
dırılmış bantlardan hangisi HbA, HbS ve HbC’yi temsil eder. Sıralama anoda en yakından katoda doğru
yapılacaktır?

ANOT (+)

II

III

KATOT (-)

A) HbS, HbA, HbC


B) HbC, HbA, HbS
C) HbA, HbS, HbC
D) HbA, HbC, HbS
E) HbS, HbC, HbA

25 - C
Elektroforez protein ayırımı için kullanılan ve elektiriksel yüke gore proteinleri ayıran bir yöntemdir. Hemoglobinopatile-
rin tanı ve ayırıcı tanısında elekroforez yine sık kullanılan bir yöntemdir. Hemoglobin elektroforezinde en negatih protein
olan HbA (beta zincir 6. konum glutamik asittir ve negative yüklüdür) anoda en yakın, HbS (beta zincir 6. konum valindir
ve nötraldir) ortada, HbC (beta zincir 6. konum lizindir ve pozitif yüklüdür) en geride olmak üzere sıralanırlar.

26. Aşağıdaki kollajen tiplerinden hangisi bazal membranda görülen kollajen tipidir?
A) Tip I
B) Tip II
C) Tip III
D) Tip IV
E) Tip V

26 - D
Tip IV kollajen birkaç özelliği ile diğer kollajen tiplerinden ayrılır. Bazal membranın ana kollajenidir, glisin-X-prolin/hid-
roksiprolin tekraralayan yapısını içermez ve fibriler değil amorf yapıdadır.

27. Aşağıdaki elementlerden hangisinin demirin vücuttaki metabolizması ile ilgili olarak önemli bir görevi
vardır?
A) Kobalt
B) Çinko
C) Bakır
D) Mangan
E) Potasyum

27 - C
Seruloplazmin, demirin taşınımı (transferrin ile) ve depolanımı (ferritin ile) için demiri +2 değerlikten +3 değerliğe yük-
seltger. Aktivitenin adı ferro oksidaz aktivitesidir. Bu sayede demir vücutta taşınır ve depolanır. Seruloplazmine bu
aktiviteyi kazandıran yapısındaki bakırdır.

www.tusem.com.tr
13
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

28. Aşağıdaki enzim sınıflarından hangisinin bütün üyeleri, katalitik etkileri sırasında ATP hidrolizine gereksi-
nim duyar?
A) Oksidoredüktazlar
B) Hidrolazlar
C) Liyazlar
D) Ligazlar
E) İzomerazlar

28 - D
Ligazlar (grup VI), anabolizan reaksiyonları katalizleyerek ve bağların yapımını sağlayan enzim grubudur. Yapım tepki-
melerin de enerji ihtiyacı ATP’den karşılanır.

29. Yapıları birbirinden farklı iki alt birimden oluşan bir enzimin, en fazla kaç izoformu bulunabilir?
A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5

29 - C
Yapısında iki farklı polipeptid zinciri olan bir enzim en fazla 3 enzim izoformu oluşturabilir. Örnek olarak keratin kinaz
(CK) enzimi verilebilir. M ve B olmak üzere iki farklı zincirden oluşmuş dimerik bir enzimdir. CK-MM, CK-MB ve CK-BB
izoenzimlerinden oluşur.

30. I. Heparin
II. EDTA
III. Sitrat
IV. Okzalat
V. Sodyum florid
Yukarıdakilerden hangileri kalsiyum ile kompleks oluşturarak pıhtılaşmayı inhibe eder?
A) I, II ve III
B) I, II ve IV
C) I, III ve IV
D) I, IV ve V
E) II, III ve IV

30 - E
Heparin antitrombin III stimülasyonu yapan doğal bir antikoagülandır. Florid alınan örnekte glikolitik yolak enzimi eno-
lazı inhibe eder ve örnekteki glukozun tüketilmesini önler, antikoagülan özelliği yoktur. EDTA, sitrat ve okzalat ise kalsi-
yum bağlar ve bu sayede pıhtılaşma kaskadını bloke eder.

31. Aşağıdakilerden hangisi, tek tepkime ile ATP veya GTP sentezleyebilen bir yüksek enerjili bileşik değildir?
A) Keratin fosfat
B) 1,3-bisfosfogliserat
C) Süksinil-KoA
D) Malonil-KoA
E) Fosfoenolpiruvat
31 - D
1,3-bisfosfogliserat, fosfoenolpiruvat ve süksinil-KoA görülen substrat düzeyinde fosforilasyon örnekleridir ve her re-
aksiyonun sonunda yüksek enerjili fosfat bağı oluşumu (glikolizde oluşan ATP’ler ve krebsde oluşan GTP) gerçekleşir.
Keratin fosfat, bir fosfajendir ve yüksek enerjili fosfatların depo şeklidir. Keratin kinaz enzimi ile keratin fosfattan kopa-
rılan fosfat grubu ADP’ye aktarılır ve ATP rejenere edilir.

www.tusem.com.tr
14
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

32. Bir mitokondri süspansiyonundaki oksijen tüketimi grafikteki gibidir:


O2 derişimi

zaman
Ok ile gösterilen noktada hangi bileşiğin ortama eklenmesi, grafikte görülen değişmeye neden olur?
A) ATP
B) Oligomisin
C) Antimisin A
D) ADP
E) Karbon monoksit

32 - D
Bir mitokondride, ok ile gösterilen zamandan sonra oksijenin azaldığı görülüyor. Bunun anlamı elektronların oksijene
akışının hızlanması ve su oluşumunun artmasıdır (oksidasyon hızlanmış) veya diğer bir deyimle oksijen tüketiminin
artmasıdır. Antimisin-A ve CO; sırası ile kompleks III ve kompleks IV’e etki ederek oksidasyonu azaltır yani oksijen
tüketimini azaltırlar. Oligomisin, kompleks V’in Fo parçacığını bloke eder ve önce fosforilasyonu ardından oksidasyonu
durdurur; oksijen tüketimi azalır. ATP sistemde artarsa ADP azalmıştır, oksidasyon ve fosforlasyon yavaşlar; oksijen
tüketimi azalır. mitokondri matriksindeartan ADP hem oksidasyonu hem de fosforilasyonu hızlandırır; oksijen tüketimi
artar.

33. Aşağıdaki metabolik yolların hangisindeki allosterik enzimler kovalent modifikasyonla düzenlenmezler?
A) Glikoliz
B) Glukoneogenez
C) Krebs döngüsü
D) Kolesterol biyosentezi
E) Yağ asidi biyosentezi

33 - C
Krebs döngüsünün allosterik enzimleri sitrat sentaz, izositrat dehidrojenaz ve alfa-ketoglutarat dehidrojenaz enerji me-
tabolizmasının diğer allosterik enzimlerinden farklı olarak kovalent modifikasyonla düzenlenmez. Bunun diğer bir anla-
mı ise insulin ve glokagon krebs döngüsüne etki edemez.

34. Uzun süren açlıkta aşağıdakilerden hangisi glukoz yapımı için kullanılmaz?
A) Gliserol
B) Alanin
C) Propiyonil-KoA
D) Malonil-KoA
E) Piruvat

34 - D
Malonil-KoA asetil-KoA’dan oluşur. Asetil-KoA’nın glukoz eldesinde kullanılması mümkün değildir. Glukoneogenezin
substratlar; piruvat/laktat, glikojenik amino asitler, propiyonat, gliserol ve asetil-KoA dışındaki krebs döngü ara eleman-
larıdır.

www.tusem.com.tr
15
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

35. Adrenalin sentezinde kullanılan amino asit çifti aşağıdakilerden hangisidir?


A) Metionin, tirozin
B) Serin, sistein
C) Tirozin, triptofan
D) Sistein, metionin
E) Sistein, triptofan

35 - A
Katekolaminler tirozinden modifiye edilirler. Son basamak noradrenalinin adrenaline dönüşümüdür ve feniletanolamin
N-metil transferaz tarafından katalizlenir. Bir metillenme reaksiyonudur ve metil donörü olarak S-adenozil metiyonin
kullanılır.

36. Hangisi dolaşımdaki şilomikronların triaçilgliserollerini hidrolize eder?


A) Lipoprotein lipaz
B) Kolipaz
C) Hormona duyarlı lipaz
D) Fosfolipaz A2
E) Lizofosfolipaz

36 - A
Lipoprotein lipaz kas ve yağ dokusu tarafından sentezlenen ve kapiller endotele yerleştirilen bir enzimdir. Şilomikron ve
VLDL’nin içindeki triaçilgliserollerin yağ asitlerini koparır ve bağlı olduğu endotelden intertisyel alana geçirir.

37. Diyetle fazla miktarda karbonhidrat alınması aşağıdaki lipoproteinlerden hangisinin sentezini artırır?
A) Şilomikronlar
B) Çok düşük dansiteli lipoproteinler
C) Yüksek dansiteli lipoproteinler
D) Düşük dansiteli lipoproteinler
E) Lipoprotein (a)

37 - B
Diyetle alınan karbonhidrat fazlası karaciğerde yağ asitleri ve kolesterol sentezinde kullanılır. Karaciğer, yağ asitlerini
gliserole esterleştirir triaçilgliserol yapar; kolesterole yağ asidi esterleştirir ve kolesterol esteri yapar. Sonar bunları
VLDL (çok düşük dansiteli lipoprotein) şeklinde paketler, apo B100 ile işaretler ve kana verir.

38. Aşağıdaki metabolik yolakların hangisinin aşırı aktivitesi sonucu pürin nükleotidlerinin artmış sentezi gö-
rülür?
A) Glikolitik yolak
B) Pentoz fosfat yolu
C) Glikoneogenez
D) Glikojen sentezi
E) Glukronik asit yolu

38 - B
Pentoz fosfat yolunun aşırı artması nükleotid sentezinde kullanılan 5 karbonlu şekerlerin (riboz-5-fosfat) artmış sentezi
demektir. Artan riboz-5-fosfat pürin sentezinin düzenleyici enzimlerinden olan PRPP sentaz enziminin pozitif allosterik
efektörüdür ve sonuç artmış pürin sentezidir. İhtiyaç dışı pürinler mecburen yıkıma gönderilir, bunun net sonucu ürik
asit artışıdır (hiperürisemi). Klinik olarak bu olay gut hastalığı ile sonuçlanır. Von-gierke hastalığında (glukoz-6-fosfataz
eksiktir), pentoz fosfat yolu hızlanır, pürin sentezi hızlanır ve hiperüriseminin önemli nedenlerinden biridir.

www.tusem.com.tr
16
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

39. Aşağıdakilerden hangisi peptidil transferaz aktivitesine sahiptir?


A) 23S rRNA
B) tRNA
C) mRNA
D) Elongasyon faktörleri
E) Başlama faktörleri

39 - A
Ribozimler, şimdiye kadar bulunan protein dışı enzimatik aktiviteye tek örnektir. Ribozim, enzimatik aktivitesi olan RNA
moleküllerine verilen isimdir. En önemli ribozim aktivitelerinden biri peptidil transferazdır (peptid bağlarının oluşumu-
nu katalizleyen ve protein sentezleyen enzimatik aktivite). Peptidil tarnsferaz prokaryotlarda 23S, ökaryotlarda 28S
rRNA’nın katalitik aktivitesidir.

40. Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliği laktik asidoza neden olabilir?


A) Biyotin
B) Kobalamin
C) Niasin
D) Piridoksin
E) E vitamin

40 - C
Glukozun ileri oksidasyonu için, özellikle piruvatı asetil-KoA’ya çeviren piruvat dehidrojenaz enzim kompleksinin çalışa-
bilmesi için bazı vitaminlere gerek vardır. Enzimin koenzimleri tiamin pirofosfat (B1), lipoik asit, FAD (riboflavinden sen-
tezlenir), NAD (niasinden sentezlenir) ve KoA’dır (pantoteik asitten sentezlenir). B1 (tiamin), B2 (riboflavin), B3 (niasin)
ve B5 (pantoteik asit); piruvattan asetil-KoA yapımı için mutlaka gereklidir. Niasin eksikliğinde piruvat ileri oksidasyona
uğrayamaz, mecburen hücrede laktata çevrilir ve kana verilir.

41. Aşağıdakilerden hangisi A B modeli toksinlerden biri olmayıp toksik şok sendromuna yol açar?
A) Kızıl toksini
B) Difteri toksini
C) Botulizm toksini
D) Tetanoz toksini
E) Kolera toksini

41 - A
Ekzotoksinler Gram pozitif ve Gram negatif bakteriler tarafından dış ortama salınan protein yapılı maddelerdir. B kısmı
ile bağlanır, A kısmı ile aktivite gösterirler. Difteri toksini EF-2’yi inhibe eder. Botulizm toksini asetil kolin, tetanoz toksini
ise glisin salınmasını engeller. Kolera toksini adenilat siklazı aktive ederek, hücre içindeki cAMP seviyesini artırır. Böy-
lece sıvı elektrolit seviyesi artar.
Eritrojenik toksinin ise üç alt tipi vardır. Pirojenik ekzotoksin A ve C toksik şok sendromuna, Pirojenik ekzotoksin B ise
nektrotizan fasiite neden olur. Klindamisin bu üç pirojenik toksinin de yapımını baskılar.

42. Aşağıdakilerden bakterilerden hangisinin hücre duvarında mikolik asid bulunmaz?


A) Mycobacterium
B) Corynebacterium
C) Nocardia
D) Actinomyces
E) Rhodococcus

www.tusem.com.tr
17
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

42 - D
Aside dirençli mikroorganizmalar Mycobacterium, Nocardia, Legionella micdadei, Rhodococcus equi, Corynebacterium
minutissimum, Cryptosporidium parvum, Isospora belli, Cyclospora cayetenensis ve kist hidatik çengelidir (protosko-
leks).
Mikolik asid aside dirençli boyanmayı sağlar. Hücre duvarında mikolik asid bulunan bakteriler:
• Corynebacterium cinsi
• Nocardia cinsi
• Mycobacterium cinsi
• Rodococcus equi
• Legionella micdadei

43. Gama interferon salgılayarak Makrofajları aktive eden immün sistem hücresi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nötrofil
B) B hücre
C) Th1 hücre
D) Th2 hücre
E) Bazofil

43 - C
Nötrofiller fagositoz yaparlar. MHC II molekülü taşımadıkları için antijen sunma görevleri yoktur.
B lenfositlerin iki görevi vardır. MHC II molekülleri sayesinde Th lenfositlere antijen sunmak ve plazma hücrelerine
dönüşerek antikor salgılamak. B lenfositler iki durumda antijen sunarlar polisakkaridle konjüge protein antijenler ve
sekonder immün cevaptaki tüm antijenler.
Th1 hücresel immün sistemi uyarır. Th1’in salgıladığı IL-2 hem kendi kendini (otokrin) hem de Tc lenfositleri (parakrin)
aktive eder. IL-2 ayrıca NK hücrelerin de güçlü bir aktivatörüdür. Gama interferon ise makrofajları ve NK hücreleri aktive
eder.
Th2 ise humoral immüs sistemi uyarır, IL-10 ile hücresel immün sistemi baskılar. IL-4’le B lenfositleri çoğaltır, IL-5 ve
IL-6 ile plazma hücrelerine dönüşümü uyarır.
Bazofiller ve mast hücreleri ise Ig E ile birleşerek histamin salgılarlar. Yangı ve anafilaksiye neden olurlar.

44. Aşağıdakilerden hangisi antikora bağımlı sitotoksisitede (ADCC) rol almaz?


A) Nötrofil
B) Makrofaj
C) NK hücre
D) Sitotoksik T hücresi
E) Eozinofil

44 - D
ADCC’ye katılan hücreler Fc reseptörü taşırlar. Tc lenfositlerin Fc reseptörü olmadığı için ADCC yapmaları söz konu-
su olamaz. ADCC’de görev alan antikor Ig G’dir. Ancak helmintlere karşı gelişen ADCC’de aracılık eden antikor Ig E,
efektör hücre ise eozinofildir.

45. Evlendikten sonra sık sık ve ağrılı idrara çıkma şikayetleri ile başvuran 25 yaşında kadın hastanın idrarında bol
lökosit ve Gram pozitif koklar görülüyor.
Bu bakterinin tanımlanmasında aşağıdaki testlerden hangisi yapılmalıdır?
A) Oksidaz, katalaz
B) Katalaz, koagülaz, novobiyosine direnç
C) Safrada erime, optokine duyarlılık
D) Kapsül şişme, basitrasin duyarlılığı
E) Hareket, oksidaz, indol

www.tusem.com.tr
18
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

45 - B
Toplum kökenli alt üriner sistem enfeksiyonlarında en sık etken E. coli, ikinci en sık etken ise Staphylococcus
saprophyticus’tur. Gram pozitif kokların ayrımında ilk yapılması gereken test katalazdır. Katalaz negatifse streptokokok
veya enterokok, pozitifse stafilokok demektir. Stafilokoklar koagülaz pozitif ve negatifler olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Koagülazı pozitif stafilokok S. auerus’tur. Koagülaz negatif olanlar ise novobiyosin duyarlılığına göre ikiye ayrılırlar.
Staphylococcus epidermidis novobiyosine duyarlı, Staphylococcus epidermidis novobiyosine dirençlidir.
Safrada eriyen ve optokine duyarlı bakteri pnömokoktur.
Kapsül şişme reaksiyonu kapsüllü bakterilerde (pnömokok), basitrasin duyarlılığı A grubu streptokoklarda kullanılır.
Oksidaz pozitif bakteriler pseudomonas, Neisseria, Moraxella, Vibrio cinsleridir. İndol pozitifler ise E. coli ve Proteus
vulgaris’tir.

46. Normalde boğaz florasında bulunan, otit, sinüzit, ve KOAH’lılarda bronşit, pnömoni yapan, beta laktamaz
ve DNAaz sentezleyen Gram negatif bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Acinetobacter
B) Neisseria sicca
C) Kingella kingae
D) Eikenella corrodens
E) Moraxella catarrhalis

46 - E
Moraxella catarrhalis otit ve sinüzitin (pnömokok ve H. influenzae’den sonra) üçüncü en sık etkenidir. Ayrıca KOAH’lı-
larda pnömoni etkeni olabilir. Gram negatif koktur. DNAse ve oksidaz pozitiftir. Kökenlerin % 80’i Betalakatamaz üretir.
Tedavide ikinci kuşak sefalosporinler veya betalaktamaz inhibitörlü penisilinler kullanılır.
Neisseria sicca fırstaçı patojen olup immnü süpresiflerde enfeksiyon yaparı. Kingella ve Eikenella HACEK grubu bak-
terilerdendir, endokardit yaparlar. Hepsinin tedavisi 28 gün süreyle seftriaksondur. Eikenlla ayrıca insan ısırıklarında
enfeksiyon etkenidir.
Acinetobacter ise mekanik ventilatöre bağlanmış hastalarda pnömoni ve hastane enfeksiyonu yapan fırsatçı patojendir.
Nonfermentatif Gram negatif kokobasildir. Pseudomonas’tan oksidaz negatif ve hareketsiz olmasıyla ayrılır. Sulbakta-
ma duyarlıdır. Karbapeneme de duyarlı olmakla birlikte direnç giderek yaygınlaşmaktadır.

47. Otuz yaşında bir hasta şiddetli titreme, yüksek ateş, sağ göğsünde ağrı, balgam çıkarma, öksürük ve solunum
sıkıntısı şikayetleri ile başvurmuştur. Hastanın fizik muayenesinde sağ akciğer alt bölgelerde solunum seslerinde
azalma ve krepitan rallerin varlığı saptanmıştır. Çekilen akciğer grafisinde sağ alt lobda infiltrasyonlar görülmüş-
tür. Balgam incelemesinde bol lökosit ve Gram pozitif kapsüllü diplokoklar görülmüştür.
Bu etken için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Basitrasine duyarlı olması
B) CAMP testinin pozitif olması
C) Optokine duyarlı olması
D) PYR pozitif olması
E) DNAaz testinin pozitif olması
47 - C
Toplum kökenli pnömonilerde en sık etken pnömokoktur. Lanset veya mum alevi görünümünde, kapsüllü Gram po-
zitif diplokok şeklinde bakterilerdir. Kapsül primer olarak B hücre cevabını uyarır. Kapsüle (kapsül şişme reaksiyonu,
Quellung testi) göre pnömokoklar 85 tipe ayrılır. Sadece kapsüllü suşlar virülandır. Alfa hemoliz yaparlar. Viridans
streptokoklardan farklı olarak kapsül şişme reaksiyonları pozitiftir, optokine duyarlıdırlar, safrada erirler ve kobayı
öldürürler. Ayrıca Ig A proteaz ve otolizinleri vardır. Bir akut faz reaktanı olan CRP pnömokokun hücre duvarındaki C
polisakkaridi ile reaksiyona girer. CRP’nin adı da buradan gelir.
Basitrasin duyarlılığı A grubu streptokokları diğer beta hemolitik streptokoklardan ayırmada kullanılır.
CAMP testi pozitif bakteriler B grubu streptokoklar ve Listeria monocytogenes’dir. Her ikiside yeni doğanda menenjit
etkenidir.
PYR testi A grubu streptokoklarda ve enterokoklarda pozitiftir
DNAaz testi pozitif bakteriler ise Staphylococcus aeureus, A grubu streptokoklar ve Moraxella catarrhalis’tir.

www.tusem.com.tr
19
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

48. Mekanik ventilatöre bağlı bir hastanın kan kültüründe Gram negatif, karbonhidratları fermente etmeyen (non fer-
mentatif), oksidaz negatif, hareketsiz bir bakteri üremiştir.
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pseudomonas aeruginosa
B) Acinetobacter baumannii
C) Moraxella catarrhalis
D) Klebsiella pneumoniae
E) Serratia marcessens

48 - B
Non fermentatif bakteriler
Non Fermentatif Bakterilerin Ayrımı

Oksidaz Pozitif Oksidaz negatif


Pseudomonas Hareketli, 42 C’de ürer Acinetobacter Hareketsiz
Burkholderia Hareketli, 42 C’de üremez Stenotrophomonas Hareketli

Gram negatif, nonfermentatif kokobasildir. Oksidaz negatif ve hareketsiz olmasıyla Pseudomonas’tan kolayca
ayrılır. Mekanik ventilatöre bağlanmış yoğun bakım hastalarında pnömoni ve diğer hastane infeksiyonlarına (idrar
yolu, cerrahi yara infeksiyonları ve sepsis) neden olur. İmmün süpresif tedavi görmek, geniş spektrumlu antibi-
yotik kullanıyor olmak Acinetobacter infeksiyonları için risk faktörüdür. Sulbaktamın Acinetobacter cinsine tek başına
etkili olması önemlidir (klavulanatın böyle bir etkisi yok). Bir çok antibiyotiğe dirençlidir. Tedavide antipseudomonal
sefalosporinler, karbapenem, kinolonlar ve aminoglikozitler kullanılır. Kotrimoksazol de verilebilir. Pan rezistan olma
eğilimi en yüksek olan bakteridir. Tıpkı pseudomonas cinsinde olduğu gibi panrezistan demek için kolistin (polimiksin
E) direnci gösterilmelidir.
Pseudomonas’ın oksidaz pozitif ve hareketli olması, Klebsiella’nın kapsüllü olması, Serratia marcessens’in kırmızı
marsein pigmenti oluşturması, Moraxella’nın oksidaz ve DNAaz pozitif olması önemli özellikleridir.

49. Aşağıdakilerden hangisi Neisseria meningitidis’in nazofarinkse kolonize olmasını sağlar?


A) Kapsül
B) Lipid A
C) Slime faktörü
D) Teikoik asit
E) Pilus

49 - E
Neisseria meningitidis Gram negatif, kapsüllü diplokoktur. Sağlıklı kişilerin % 5’inin nazofarinksinde hastalık yapmadan
kolonize olabilir. Sadece insanda hastalık yapar. Erişkinlerde pnömokokdan sonra ikinci en sık menenjit etkeni menen-
gokokdur.
En patojen olanı A serogrubudur.
Başlıca virülans faktörleri endotoksin, Ig A1 proteaz, antifagositik kapsül ve tutunmayı sağlayan pilileridir. Pilus
sağdece Gram negatif bakterilerde bulunur. Menengokokların farinks epiteline ve meninkslere tutunmasını sağlasa da
hastalık yapmasındaki rolu kesin değildir.
Menengokokun giriş yeri nazofarinkstir. Buradan bakteriyemi yaparak meninkslere ulaşır. Kompleman (C5-C8, C5-C9
veya C6-C9) ve properdin eksikliği olanlarda yaygın menengokok ve gonokok infeksiyonlarına sık raslanır.
Kapsül fagositozu önler. Lipid A endotoksin olup sepsis ve deri döküntülerinden (Schwartzman reaksiyonu) sorumlu-
dur. Slime faktörü Staphylococcus epidermidis’in yabancı cisimlere kolonize olmasını sağlar. Teikoik asit sadece Gram
pozitif bakterilerde bulunur ve bakterinin hedef dokuya tutunmasını sağlar.

www.tusem.com.tr
20
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

50. Kilo kaybı, ateş, gece terlemesi, eklem ağrıları ve çiğ süt içme alışkanlığı olan bir hastanın Wright aglutinasyon
testi pozitif çıkıyor. Kan kültüründe Oksidaz pozitif, Üreaz pozitif, Gram(-) kokobasiller ürüyor.
Bu hasta için en olası etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Brucella meliltensis
B) Francisella tularensis
C) Mycobacterium bovis
D) Legionella pnemophila
E) Salmonella typhi

50 - A
Brucella Gram negatif kokobasil şeklinde hücre içi parazitidir. Makrofajlarda üreyebilir. Zorunlu aerop, üreaz ve oksidaz
pozitif bakterilerdir.
Brucella cinsinde insanda hastalık yapan dört tür vardır. Bunlar, B. abortus, B. mellitensis, B. suis ve B. canis’dir. En sık
infeksiyon yapan ve en virülan olan tür B. mellitensis’tir.
Hayvan fetusunda ve plasentasında bulunan eritritole afinitesi vardır. Granülomatöz iltihaba ve kazeifikasyon nekrozu-
na neden olabilir.

En sık komplikasyon osteomiyelittir. En sık sakroileit ve ikinci sıklıkla vertebral spondilit görülür. En sık ölüm nedeni
endokardittir.
Bruselloz tanısı kemik iliği (altın standart) veya kan kültürü ile konabilir. Kültür için bekleme süresi uzun olduğundan
tanıda en çok kullanılan yöntem aglütinasyon testleridir (Wright, Rose Bengal ve Spot test). Prozon olayı (antikor
fazlalığı) ve blokan antikorlar yalancı negatifliğe neden olabilir. Prozon olayını göstermek için serum dilüe edilir, blokan
antikorları göstermek için ise Coombs’lu Wright yapılır. 2 Merkaptoetanollü Wright testi ise Ig M’leri parçalayarak Ig G
varlığını gösterir.
Tedavide mutlaka en az ikili antibiyotik (doksisiklin + rifampisin) en az altı hafta süreyle verilir.

51. Asağıdaki viral yapılardan hangisi virus tarafından kodlanmaz?


A) Kapsid proteinleri
B) Viral enzimler
C) Lipid zarf
D) Peplomerler
E) Viral genom

51 - C
Virüslerin enerji ve protein sentezleyemezler. Konak hücrenin yönetimini ele geçirerek kendilerinin üretimini kodlarlar.
Konak hücre de bunları sentezler. Yani virüs kodlar, konak ise virüsü sentezler. Ancak lipid zarfın kodlanması konak
hücreye aittir. Çünkü bu lipidler konak hücre zarından virüs tomurcuklanması esnasında alınırlar.
Kapsid proteinleri virüsün nükleik asidini paketleyen, onu çevresel etkilerden koruyan antijenik proteinlerdir. Viral kap-
sid ikozehedral veya helikal simetrili olabilir. Kübik simetrili kapsidler DNA’lı veya veya RNA’lı olabilir ancak RNA helikal
simetrinin içine sığmaz. Yani helikal simetrili bütün virüsler RNA’lı ve zarflıdır.
Peplomerler zarflı virüslerin tutunmasını sağlayan antijenik glikoproteinlerdir. Bunlara örnek olarak HIV’deki gp 120,
orto ve paramikzo virüslerdeki hemaglütinin, kuduz virüsündeki gp G verilebilir.
Viral genom ise RNA veya DNA olabilir. İkisi birden bulunmaz. RNA segmenter veya tek parça olabilir. DNA ise mutlaka
tek parça olmalıdır. Segmenter DNA virüsü yoktur.

52. Aşağıdaki virüslerden hangisinin yaptığı hastalıktan iyileşmede sekretuar Ig A rol oynar?
A) Respiratuvar sinsisyal virüs
B) Kızamıkçık
C) Cytomegalovirüs
D) Ebstein Barre virüs
E) Hantavirüs

www.tusem.com.tr
21
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

52 - A
RSV ve Parainfluenza viremi yapmazlar, sekresyonlarla yayılırlar. İyileşmede sekretuar Ig A rol oynar.
Küçük çocuklarda atipik pnömoninin en sık etkeni RSV ikinci sırada ise adenovirüsler gelir. RSV’nin Füzyon proteini,
hücrelerin füzyonuna yol açıp çok çekirdekli dev hücrelerin (sinsisya) oluşmasına neden olur.
Etken damlacık infeksiyonu ile ya da kirli ellerden doğrudan temasla bulaşır. İlk çoğalma nazofarinks epitelinde olur,
daha sonra sekresyonla akciğerlere yayılır. Yenidoğan ve süt çocuğunun öldürücü alt solunum yolu infeksiyonlarının
ve bebeklerde nozokomiyal pnömoni salgınlarının en sık nedeni RSV’dir. Ayrıca çocuklarda atipik pnömoninin en sık
etkeni de bu virüstür.
Hastalığın şiddetinin bu virüse karşı salgılanan histamin ve Ig E ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Anneden geçen Ig G
türü antikorlar ve önceden aşı yapılması hastalığın ağır geçirilmesine neden olur.
Tedavide semptomatik ilaçlar kullanılır. Ribavirinin aerosol olarak verilir, etkisi kesin değildir. Hiper immünglobulinle
kullanıldığında daha etkili bulunmuştur.
Korunma için önceleri inaktif ölü aşılar kullanılıyordu. Fakat aşılananlarda hastalığın daha şiddetli seyretmesi nedeniyle
terkedildi. Canlı atenue aşının da koruyucu olmadığı hatta infeksiyöz sokak virüsü şekline dönüştüğü saptandı. Bu ne-
denle halen koruyucu aşı bulunmamaktadır. Yüksek riskli çocuklarda pasif profilaksi yapılmalıdır. Bu amaçla RSV- IVIG
yada RSV monoklonal antikor (palivizumab) verilir.

53. Faringokonjuktival ateş etkeni aşağıdakilerden hangisidir?


A) Coxackie A virüs
B) Respiratuvar sinsitial virüs
C) Kızamıkçık virüsü
D) Adenovirus
E) Herpes simpleks virüs

53 - D
Adenovirüsler insana bulaş damlacık enfeksiyonu, fekooral yol ve kontamine eşyalarla (havlu vb) olur. C grubu adeno-
idlerde latent halde kalabilir (adenovirüs ismi burdan gelir).
Çocuklarda febril farenjit yapabilir. Bu farenjiti, A grubu streptokoklardan klinik bulgulara ve rutin laboratuvar testlerine
bakarak ayırmak mümkün değildir. Adenovirüsler genellikle 3 yaş altında streptokoklar ise genellikle 3 yaş üzerinde
tonsillofarenjit yaparlar. Viral tonsillitte çok sayıda ağırısız mikro LAP, streptokokal tonsillitte tek sayıda ağrılı servikal
LAP olur.
Adenovirüsler ayrıca Epidemik keratokonjoktivit (ağır seyirli, kulak arkasında LAP), Yüzme havuzu konjoktiviti (akut foli-
küler konjokvit, hafif seyirli, klamidya konjoktivitine benzer), Faringokonjoktival ateş,Trakeobronşit, Pnömoni, Boğmaca
benzeri paroksismal öksürük nöbetleri, Hemorajik sistit ve infantil gastroenterite (40 ve 41. serotipler, Rotavirüsten
sonra ikinci en sık etken) neden olabilirler.
Sadece askerlerde kullanılan canlı aşısı vardır.

54. Enterovirüs 70’in en sık yaptığı enfeksiyon aşağıdakilerden hangisidir?


A) İnfantil gastroenterit
B) Hemorajik sistit
C) Akut hemorajik konjoktivit
D) Aseptik menenjit
E) Hepatit

54 - C
Enterovirüs tip 70’in en sık neden olduğu tablo akut hemorajik konjoktivittir ve akut hemorajik konjoktivitin en sık etkeni
de enterovirüs tip 70’dir. Bu hastalığın diğer bir etkeni Coxackie A24 virüsdür.
İnfantil gastroenterit’in en sık etkenleri sırasıyla rotavirüstür ve enterik eadenovirüslerdir.
Hemorajik sistitin en sık etkeni adenovirüslerdir.
Aseptik menenjitin en sık etkeni ise polyo dışındaki enterovirüslerdir (Coxacki ve ECHO virüsler).

www.tusem.com.tr
22
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

55. Aşağıdakilerden hangisi negatif iplikli RNA virüsünü tanımlar?


A) Genomik RNA’sını mRNA olarak kullanabilen virüs
B) RNA polimeraz içeren virüs
C) Çift iplikli RNA virüsü
D) Segmenter RNA virüsü
E) Zarfsız virüs

55 - B
DNA virüslerinde hem pozitif hem de negatif iplik vardır. mRNA ile aynı olan ipliğe pozitif iplik, komplementerine ise
negatif iplik denir. RNA virüslerinde ise iki iplikten biri bulunur. Pozitif iplikli virüslerin genomik RNA’sı mRNA olarak
kullanılır. Negatif iplikli olanlar ise RNA bağımlı RNA polimeraz enzimleri ile mRNA sentezlenmesine neden olurlar.
Genomik RNA’sını mRNA olarak kullanan virüsler pozitif iplikli virüslerdir.
Çift iplikli RNA virüsleri Reo ve Rotavirüslerdir.
İnfluenza virüs, arenavirüsler, reovirüs, rotavirüs ve Bunyavirüsler segmenter RNA’lı virüslerdir.
Fekooral yolla bulaşan virüsler ise zarfsız virüslerdir.

56. Kemik iliği trasplantasyonu yapılan hastalarda en sık mikoz etkeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mucor
B) Cryptococcus
C) Histoplasma
D) Aspergillus
E) Blastomyces

56 - D
Kemik transplantasyonunda iki etken sık görülür; Aspergillus ve Candida.
Aspergillus en sık görülen küf mantarıdır. En sık enfeksiyon yapan türü Aspergillus fumigatus’tur. Eksojen enfeksiyon
yapar. Aspergilloma’nın (mantar topu) en sık etkenidir. Fosfolipaz enzimiyle fosfolipidleri parçalayarak hifleri damara
ve dokuya invazyon yapabilir. Doku biyopsisinde hifleri görülür. Kültürde 45 C açıyla (dikotom) dallanan septalı hifleri
ve ışınsal uzantılı sporları (konidiyofor) tipiktir. Eozinofili, yüksek Ig E seviyesi artar. Kanda Galaktomannan antijeninin
aranması tanıda kullanılabilir. İnvazif akciğer aspergillozunda HRCT’de önce halo, sonra hilal görüntüsü görülür. As-
pergillus flavus’un aflatoksini karaciğer kanserinden sorumludur.
Aspergillus türleri Flukonazol ve Posakonazole doğal dirençli, Aspergillus terreus ise ek olarak amfoterisin B’ye de do-
ğal dirençlidir. Mantar topunda cerrahi tedavi yapılır, antifungaller etkisizdir. İnvazif aspergillozda özellikle beyin tutulu-
mu varsa ilk ilaç vorikonazoldür (BOS’a geçişi yüksek, toksisitesi çok daha düşük), alternatif amfoterisin B, itrakonazol
ve kaspofungin verilir.

57. Aşağıdakilerden hangisi Candida ile ilişkili değildir?


A) Çift zonlu maya
B) Klamidospor
C) Germ tüpü
D) Psödohif
E) Gerçek hif
57 - A
Candida en sık fırsatçı mikoz etkenidir. Monomorfik maya mantarıdır. Florada bulunur, endojen enfeksiyon yapar.
Herkes kandidin pozitif olmalı. Kandidin testi negatifse immün yetmezlik düşünülür.
Virülans faktörleri adezyon (germ tüpü tutunmayı kolaylaştırır), plastik yüzeylere tutunma, proteazlar (proteinleri ve Ig
A’yı parçalar), fosfolipazlar ve östrojen reseptörüne tutunmadır.
Deri, tırnak, mukoza ve iç organları tutar, saçı tutmaz. Pseudohif, blastospor yapabilir. Pseudohif oluşumu Candida’nın
hastalık yaptığını gösterir ancak C. glabrata hastalık yaptığı halde pseudohif oluşturamaz.
C. albicans ve C. dubliniensis diğerlerinden klamidospor ve germ tüpü (çimlenme borusu, septalı gerçek hif) oluştur-
maları ile ayrılırlar.
Çift zonlu maya ise Blastomyces dermatitidis’de görülür.

www.tusem.com.tr
23
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

58. Normal florada bulunan, IV lipidleri kontamine ederek sepsis yapabilen ve zorunlu lipolifik olduğu için
kültürde üretilirken besiyerine yağ eklenmesi gereken mantar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sporothrix schenkii
B) Histoplasma capsulatum
C) Trichophyton rubrum
D) Cryptococcus neoformans
E) Malassezia furfur

58 - E
M. furfur (Pytirosporum orbiculare) cilt florası elemanıdır. Hipo ve hiper pigmente lezyonlarla seyreden Tinea versicolo-
ra neden olur. Zorunlu lipofilik olduğu için besiyerine mutlaka lipid eklenmelidir. IV lipid verilen hastalarda sepsis
yapabilir. Deri kazıntısında hifleri ve maya benzeri sporları görülür (kıymalı makarna görüntüsü).
Sprothrix schenkii dimorfik mantardır. Gül bahçivanı hastalığı etkenidir. Kronik mikotik lenfanjit yapar. Dokuda asteroid
cisimcikleri ve puro şeklinde mayaları vardır. Hifleri rozet şeklinde görülür. Tedavide oral potasyum iyodur veya itrako-
nazol verilir.
Histoplasma capsulatum sistemik mikoz etkenidir. Makrofajları enfekte eder. Tüberklüler makrokonidisi vardır.
Cryptococcus neoformans kapsüllü maya mantarıdır. Fenol oksidaz enzimi sayesinde fenil alaninden melanin üreterek
immün sistemden kaçar. Besiyerinde siyah pigment oluşturur.

59. Sığır etinden yapılmış hamburger yiyen bir hastada koryoretinit gelişitiğinde aşağıdaki mikroorganizma-
lardan hangisi düşünülmelidir?
A) Taenia saginata
B) Taenia solium
C) EHEC
D) Toxoplasma gondii
E) HSV

59 - D
Toksoplasma gondii imakrofajları enfekte eden zorunlu hücre içi parazitidir. Memeliler ve insanlar ara konak, kediler son
konaktır. İnsanda eşeysiz çoğalma (şizogoni), kedide ise hem eşeyli hem de eşeysiz çoğalma görülür.
İnsana en sık bulaş doku kisti içeren etlerin iyi pişirilmeden yenmesiyle olur. Ayrıca kedi dışkısıyla atılan sebzeleri
kontamine eden ookistlerin oral yolla alınmasıyla ve çok nadiren trofozoidlerle bulaşır. Genellikle asemptomatik bazen
ateşsiz LAP tablosuyla seyreder. Bazı hastalarda ateş, LAP ve makülopapüler döküntü ile karakterize enfeksiyoz mo-
nonükleoz benzeri sendroma neden olabilir. Çok nadiren Koryoretinite neden olabilir. Konjenital toksoplazmozda ise en
sık bulgu bilateral nekrotizan koryoretinit, ikinci en sık bulgu yaygın asimetrik intrakraniyal kalsifikasyonlardır.
Tanıda en sık kullanılan yöntem ELISA veya indirekt floresan antikor (IFA) ile Ig M’in gösterilmesidir. Ig G etkenle kar-
şılaşmayı gösterir. Ancak 2 hafta ara ile titrede 4 kat artış akut enfeksiyonun göstergesidir. Ig G avidite testi gebelerde
kullanılır. Aviditenin düşük olması hastalığın son üç ay içinde geçirildiğini, yüksek olması ise daha eski dönemde ge-
çirildiğini gösterir. (Etkenle karşılaştıktan sonra geçen süre uzadıkça avidite yükselir.) AIDS’lilerde Beyin BT veya MR
incelenmesinde kitle görünütüsü saptanabilir. Tanıda altın standard olan Sabin-Feldman boya testi yapımının zorluğun-
dan dolayı günümüzde pek kullanılmamaktadır.
Konjenital toksoplazmozda bebekte Ig M’in gösterilmesi tanıyı koydurur, tek başına Ig G’nin önemi yoktur. Ancak Ig
G’de iki hafta arayla 4 kat artış da tanı koydurur.
Tedavide en etkili rejim sulfodiazin + primetamin kombinasyonudur. Gebelerde primetaminin teratojenik etkisi nedeniyle
spiramisin kullanılır. Spiramisinin immün süprese konakta etkisi yoktur.
Profilakside kotrimoksazol kullanılır. İmmün sistemi baskılanmış konakta Tokso Ig G gösterildiğinde kotrimoksazol ile
profilaksi yapılabilir.

www.tusem.com.tr
24
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

60. Su terelerinin yenilmesi sonucu metaserkarya denilen larvalarla bulaşan, Karaciğere yerleşerek asit ve
siroza neden olabilen tanısı dışkıda kapaklı yumurtaların görülmesi ile konulan parazit aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Fasciola hepatica
B) Anisakis simplex
C) Dicrocoelium dendriticum
D) Schistosoma hematobium
E) Diphillobothrium latum

60 - A
Trematodlar metaserkarya denen larvaların ağız yoluyla alınması ile bulaşır. İstisna olarak şistozomlar serkarya de-
nen larvanın cildi delmesiyle bulaşır. Fasciola hepatica karaciğer trematodudur. Metaserkaryaların su tereleriyle
birlikte alınması sonucu bulaşır. Karaciğere yerleşir. Burada erişkin şekle dönüşür ve yumurtaları dışkıyla atılır. Tanı
dışkıda kapaklı yumurtanın görülmesi ile konur. Ancak bazen enfekte koyun karaciğerini yiyenlerde yumurtalar ağız
yoluyla alındığı halde hastalık yapmadan dışkıyla atılır. Bu durumda hastalık var zannedilebilir. Buna yalancı parazitlik
(kişi hasta olmadığı halde dışkıda yumurta görülmesi) denir. Benzer durum Dicrocoelium dendriticum için de geçer-
lidir. Tedavide prazikuantel kullanılır.

61. İskemik hücrelerde hasarlı mitokondriden salgılanarak apoptozisi başlatan molekül aşağıdakilerden han-
gisidir?
A) Bcl-2
B) Kaspas
C) Sitokrom c
D) Kalsiyum
E) Granzim B
61 - C
İskemik hücrede mitokondri hasarı ile mitokondri membran geçirgenliği artar. Elektron transport zincirinin bir elemanı
olan sitokrom C mitokondriden sitoplazmaya geçer. Sitokrom C hücre stoplazmasında apoptotik yolu (kaspaslar ara-
cılığı ile) aktive eder.

62. Alt ekstremitelerde tromboemboliye neden olan trombüsler en sık aşağıdaki bölgelerden hangisinden
kaynaklanır?
A) Aort
B) Femoral arter
C) Kalp
D) Koroner ater
E) Renal arter

62 - C
Sistemik (Arteriolar) Tromboemboli
Sol kalp boşluğu, sol kalp kapakları ve arterlerdeki arerosklerotik plaklarda oluşan trombüslerin sistemik (arteriyel)
dolaşımla yer değiştirmesidir. Sistemik (arteriolar) embolizasyon en sık (%75) alt ekstremiteye , %10 beyine, daha
az olarak dalak, böbrek, barsaklar ve üst ekstremiteye olur. Arteriyel pıhtılar endotel zedelenme alanlarında (MI,
ülsere aterom plağı, travma vs) oluşurlar.

www.tusem.com.tr
25
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Sistemik Emboli Kaynakları

• Sol ventriküler MI (en sık ) %35


• Dilate sol atrium (ARA, vs.) %25
• Aort anevrizması -
• Ülsere aterosklerotik plak -
• Valvüler vejetasyonlar -
• Paradoksal emboli -
• Orijini bilinmeyenler %10-15

63. Benign ve malign neoplazi ayırımında maligniteyi gösteren en önemli bulgu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anaplazi
B) Metastaz
C) Nekroz
D) Mitotik aktivite artışı
E) Pleomorfizm

63 - B
IV. Metastaz:
Malign tümör hücrelerinin bulundukları yerden lenfatik veya hematojen yol ile ayrılıp uzaklara taşınması ve
primer tümör kitlesi ile bağlantısı olmayan yeni kitleler oluşturmalarıdır. Metastaz hasta survisini azaltan en
önemli prognostik parametredir. Metastaz maligniteyi gösteren en önemli kriterdir.

64. Aşağıdakilerden hangisi, Ebstein Barr virüsü etkisi ile oluşan malign tümörlerden biri değildir?
A) Nazofarenks karsinomu
B) Non-hodgkin B hücreli lenfomalar
C) Burkitt lenfoma
D) Hodgkin lenfoma
E) Erişkin T hücreli lösemi/lenfoma

64 - E
Virüsler ve Neoplazi Oluşumu (Viral Onkogenez):
Malignite oluşturma potansiyeli olan virüsler

HTLV-1 Yetişkin T hücreli lenfoma ve lösemisi


HPV Serviks, vajen, vulva kanserleri
Oral mukoza, dil,özofagus, anüs kanserleri
Larinks kanseri
EBV Hodgkin hastalığı
NonHodgkin B hücreli lenfomalar
Burkitt lenfoma
Nazofarinks kanseri
HBve HCV Karaciğer kanseri
HHV-8 Kaposi sarkomu
B hücreli efüzyon lenfoması
Multipl miyelom

www.tusem.com.tr
26
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

65 Genellikle genç kadınlarda görülen, sağ ve sol kol arasında 30-40 mmHg basınç farkına neden olabilen ve
HLA DR-4 pozitifliğinin sık görüldüğü damar hastalığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Takayasu arteriti
B) Reynauld hastalığı
C) Temporal arterit
D) PAN
E) Kawasaki hastalığı

65 - A
Takayasu Arteriti :
40 yaş altı kadınlarda daha sık oluşur. Nabızsızlık Hastalığı da denir.
Büyük arterler (aort ve ana dalları, % 50 oranında pulmoner arter) tutulur. Damarların aorttan çıkış ağızları daralır.
Klinik: Üst ekstremitelerde uyuşma, soğukluk gibi vasküler yetmezlik belirtileri, alt ekstremitelerde basınç artışı; her iki
kol arasında 30-40 mmHg’ye varan basınç farkları olur.
Mikroskopisi, temporal arteritisteki gibi dev hücre içeren kronik granülomatöz vaskülit vardır (Resim 10-3). Temporal
arteritte lezyonlar müsküler tabakadan (tunica media) başlarken, Takayasu’da adventisya-media bileşkesinden başlar.
HLA-DR4 sıklıkla pozitiftir.
Komplikasyonları; aort kökü tutulumu ile aort regürjitasyonu, zamanla aort dilatasyonu, koroner ağızlarının tutulumu-
na bağlı olarak MI gelişebilir.

66. Yetişkinlerde kalbin en sık görülen primer malign tümörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Miksoma
B) Fibrosarkom
C) Rabdomyosarkom
D) Anjiosarkom
E) Mezotelyoma

66 - D
Kalbin en sık primer malign tümörü anjiosarkomdur. En sık görülen primer kalp tümörü miksoma iken, çocukluk çağında
en sık görülen primer kalp tümörü rabdomyomdur.
Metastatik tümörler primer tümörlerden daha sık görülürler. Çoğunlukla perikardı tutarlar. Perikardit ve hemorajik efüz-
yon yaparlar. Kalbe en sık metastaz yapan tümörler sırasıyla, akciğer, meme, malign melanom ve lösemi/lenfoma’dır.

67. Aşağıdakilerden hangisi özefagusda skuamöz hücreli karsinom gelişimi için bir risk faktörü değildir?
A) Özefagus varisleri
B) Kronik özefajit
C) Çinko eksikliği
D) Nitrit ve nitrozamin içeriği yüksek gıdalar
E) Sigara

67 - A
Özofagus Kanseri:
Özefagus malign tümörlerinin %95’i Skuamöz hücreli kanser olup, geri kalanı adenokanser, malign melanom,
karsinoid tümör ve undiferansiye kanserlerden oluşur.
Skuamoz kanser 50 yaşından sonra ve erkeklerde 3 kat sık olur.
Tiloziste %100 risk vardır (O.D. geçer, el ayası ve avuç içerisinde hiperkeratoz vardır)
Adenokanserler (%5): Çoğunluğu Barret özofajit zemini, nadiren de ektopik gastrik mukozadan gelişir. Etiyolojide
reflü, sigara, obezite vardır. Alkol yoktur.
Skuamoz epitel → Özofajit → Barret Özofagusu → Displazi → Karsinom

www.tusem.com.tr
27
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Özefagus Skuamoz Kanserinde Risk Faktörleri

Diyet Faktörü Genetik Predispozisyon


- Vitamin eksiklikleri(A, C, Riboflavin, Tiamin, Pridoksin) - Uzun süreli Celiac hast.
- Eser element eksiklikleri (çinko, molibden) - Ektodermal displazi
- Besinlerin mantar kontaminasyonu - Epidermolizis bülloza
- Nitrit ve Nitrozamin içeriği yüksek gıdalar - Palmar ve plantar Tylozis (%100)
- Betel çiğnemek - Genetik (ırksal) faktörler
- Aşırı sıcak gıda tüketimi (çay-pilav) - Obezite
Yaşam Tarzı Özofagus Hastalıkları
- Alkol - Uzun süreli özofajit
- Sigara (PSA hidrokarbonlar) - Akalazya
- Şehir havası - Pulummer – Vinson sendromu

68. Elli yaşındaki kadın hastanın 3 gündür devam eden baş ağrısı, bulantı ve kusması mevcuttur. Fizik muayenede
bilateral papil ödemi mevcut. Arteriel kan basıncı 270/165 mmHg olan hastanın idrarında proteinüri ve hematüri
saptanıyor.
Bu hastanın yapılan böbrek biyopsisinde aşağıdakilerden hangisini saptamanız en olasıdır?
A) Papiller nekroz
B) Hyalin arterioloskleroz
C) Nekrotizan arteriolit
D) Akut tubuler nekroz
E) Akut pyelonefrit

68 - C
Malign Hipertansiyon Böbreği (Malign Nefroskleroz)
Malign hipertansiyonda (diastolik kan basıncı >120 mm Hg) erken evrelerde arteriollerde fibrinoid nekroz (nekrotizan
arteriyoloskleroz), geç dönemlerde ise arteriol duvarında fibromuskule hiperplazi ile kalınlaşma, lümende tıkanıklık
oluşur (hiperplastik arterioloskleroz). Böbrekte iskemik nekroz, fibrozis, bilateral simetrik kontraksiyon oluşur.

69. Kırksekiz yaşındaki kadın hastanın meme başında ve areola derisinde eritemli erüpsiyon ve pullanma mevcut.
Fizik muayenede areola altında sert palpabl kitle saptanıyor.
Bu kitlenin histopatolojik incelemesinde en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnvaziv duktal karsinom
B) İnvaziv lobuler karsinom
C) Tubuler karsinom
D) İnflamatuar karsinom
E) İn Situ duktal karsinom

69 - E
MEMENİN PAGET HASTALIĞI
Meme kanserleirinin %1-2 kadarında görülür. Tipik bir intraduktal karsinom olarak başlar, laktifer sinüsleri tu-
tar, ilerleyerek meme başını ve areola derisini infiltre eder, meme başında eritemli erüpsiyon, pullanma ve kurut
oluşturur. Kaşıntı vardır. Dermatolojik görünümü egzemaya benzer. Egzema tanısı ile izlenen hastada 2-3 aydan uzun
süre boyunca tedaviye cevap alınamıyorsa Paget hastalığı akla getirilmelidir. Bu kadınlarda %100 İnsitu kanser, %50-
60 kadarında İnsitu kanserle birlikte invaziv kanser bulunur. Mikroskopi: Epidermis içerisinde berrak sitoplazmalı, iri
atipik çekirdekli belirgin nükleollü kanser hücreleri (Paget hücreleri) görülür.

www.tusem.com.tr
28
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

70. Aşağıdakilerden hangisinde koryokarsinom gelişme olasılığı diğerlerine göre daha yüksektir?
A) Komplet mol hidatiform
B) Normal gebelik
C) Spontan abortus
D) Ektopik gebelik
E) Parsiyel mol hidatiform

70 - A
Koryokarsinom:
Koryokarsinom en sık mol hidatiform, daha az sıklıkla spontan abortus ve normal gebelik sonrası gelişir. Nadi-
ren ektopik gebelik ve teratomlardan da gelişebilir.
Genellikle diğer germ hücreli over tümörleri ile birlikte mikst olurlar. Overde pür koryokarsinom çok nadirdir. Erkenden
hematojen yol ile akciğer, karaciğer, kemik ve diğer bölgelere yayılırlar (en malign germ hücreli over tümörüdür).
Klasik olarak bilaminar tümör dokusu vardır. HCG yüksekliği görülür.

71. Yirmi beş yaşında erkek hastada testiste 3,5 cm çapında bir kitle saptanıyor. Serum hCG ve AFP düzeyleri yüksek
bulunuyor. Bu kitlenin histopatolojik incelemesinde indiferan malign hücrelerin oluşturduğu solid kümeler, glandu-
ler, alveoler ve irregüler papiller yapılar izleniyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Koryokarsinom
B) Anaplastik seminom
C) Klasik seminom
D) Embriyonal karsinom
E) Yolk sak tümörü

71 - D
EMBRİYONAL KARSİNOM:
Seminomlardan daha agresiv tümörlerdir. Makroskopik olarak kanama ve nekroz alanları içerirler. Erken dönemde
hematojen metastaz yaparlar. Ağrı oluşturur. AFP ve HCG salgılayabilir.
Mikroskopik olarak tümör hücreleri undiferansiye, solid kümeler, glandüler, alveoler ve irregüler papiller yapılar oluştu-
rabilir (Resim 18-4). Hücreler geniş bazofilik sitoplazmalı, iri nükleuslu, belirgin nükleollüdür. Mitoz, nekroz ve tümör dev
hücreleri sık görülür. Sinsityal hücrelerde HCG pozitiftir. HCG ve AFP serum seviyesi yüksek olur.

72. Derinin skuamöz hücreli karsinomu için risk faktörü değildir?


A) Yanık skarları
B) Kronik deri ülserleri
C) Osteomyelit sinüsleri
D) UV radyasyon
E) Displastik nevüs

72 - E
Bazal hücreli karsinomdan sonra yaşlılarda ve güneşe maruz kalanlarda deride görülen en sık 2. tümördür. UV ve iyo-
nize radyasyon maruziyeti, yanık skarları, kronik ülserler, akıntılı osteomyelit sinüsleri önemli risk faktörleridir.
Oral arsenik alımı, tütün ve betel çiğnemek, kronik alkol kullanımı durumlarında oral mukozada gelişebilir.
Displastik nevüsler ise malign melanom gelişimi için predispozan pigmente lezyonlardır.

73. Aşağıdakilerden hangisi diabetes mellitusda görülen böbrek patolojilerinden biri değildir?
A) Akut pyelonefrit
B) Papiller nekroz
C) Membranoproliferatif glomerulonefrit
D) Diffüz glomerüloskleroz
E) Noduler glomerüloskleroz

www.tusem.com.tr
29
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

73 - C

Diyabette Sık Görülen Böbrek Lezyonlar

Nonnefrotik proteinüri
Nefrotik sendrom
Kronik renal yetmezlik
Hiyalin ve hiperplastik (nekrotizan) arteriolosklerozis
Piyelonefrit ve papilla nekrozu
Armanni-Ebstein Hücreleri (proksimal tübülüs
epitelinde glikojen birikimi)
Bilateral renal kontraksiyon, küçülme

Diyabette Glomerülerlerde Oluşan Morfolojik


değişiklikler:
1- Glomerüler ve tübüler bazal membran (GBM) kalınlaşması(%100)
2- Diffüz glomerüloskleroz (diabettki en yaygın GN tipidir).
3- Nodüler glomerüloskleroz (Kimmelsteil-Wilson Hast.) DM için patognomoniktir

74. Gecikmiş tip hipersensitivite reksiyonunun gelişiminde en etkili mediatör aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnterferon α
B) İnterferon γ
C) IL 12
D) IL 2
E) TNF

74 - B
Gecikmiş tip hipersensitivite: Tüberkülin reaksiyonu tipik örneğidir. Hapten veya etken vücuda girince MHC II taşıyan
antijen prezente eden hücre tarafından yakalanıp CD4+Th1 lenfositlere teslim edilir. Antijen prezente eden hücreden
İL-12 salgılanır. İL-12 TH1CD4+ T hücrelerini aktive ederek gecikmiş hipersensitiviteyi başlatır.

CD4 (+) T lenfosit antijen prezente eden hücre yüzeyindeki antijenle bağlanınca sitokinler salgılar. Bu sitokinler ve
etkileri:

• CD4+Th1 T lenfosit Gecikmiş tip hipersensitivite reaksiyonunda santral öneme sahiptir (İL-2 ve İFN salgısı sonu-
cu).
• İFN a monositleri makrofaj → epiteloid histiosit → dev hücrelere dönüştürür.
• İFN γ Gecikmiş hipersensitivitede en önemli (anahtar) ve çok fonksiyonlu sitokindir.
• Makrofajlar aktive olup etkeni öldürmeye çalışan efektör hücrelerdir. Aktivasyonları sürekli inflamasyona ve fibrozi-
se neden olur.

75. Histamin vaskuler permeabilite arttırtıcı etkisini hangi damarlar üzerinde gösterir?
A) Venül
B) Ven
C) Arter
D) Arteriol
E) Kapiller
75 - A
Histamin akut inflamasyonun erken döneminde vazodilatasyon ve vaskuler permemeabilite artışına neden olur. Etkisini
postkapiller venüllerde endotel kontraksiyonu ve interendotelyal bağlantı birimlerinin gevşemesine yol açarak gösterir.

www.tusem.com.tr
30
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

76. Goblet hücre metaplazisi, mukus glandlarında hiperplazi, skuamöz metaplazi, bronş duvarında fibrozis ve
düz kas dokusunda hipertrofi, aşağıdaki akciğer hastalıklarının hangisinde görülür?
A) Amfizem
B) Kronik bronşit
C) Bronşiektazi
D) Silikozis
E) Berilyozis

76 - B
Kronik Bronşitte Mikroskopide Diagnostik Bulgular:
• Kronik inflamasyon: Mukozada çoğunlukla lenfositlerden, bazen nötrofillerin de eşlik ettiği iltihabi hücre infiltrasyonu
bulunur.
• Reid indeksi artışı: Mukus glandlarının hiperplazisi (trakea ve tüm bronşlarda). Mukus glandlarının oluşturduğu
tabakanın, bronş duvarının kalınlığına oranı (Reid indeksi artışı) normalde 0.4’ tür (Resim 13-1). Kronik bronşitte ise
1/2 olur → mukus sekresyon artışına yol açar.
• Goblet hücre metaplazisi (daha çok küçük hava yollarında oluşur)
• Bronş epitelinde skuamöz metaplazi (daha büyük hava yollarında) bazen de displazi (bronkojenik karsinoma neden
olabilir).
• Alveollerde antrokotik pigmenti fagosite etmiş makrofaj birikimi.
• Bronş duvarında fibrozis ve düz kas dokusunda hipertrofi.
• Bronşiolitis obliterans: Goblet hücre metaplazisi, mukus tıkaçları, ciddi vakalarda inflamasyon ve fibrozis sonucun-
da bronşiollerin lümenlerinin tıkanmasıdır.

Kronik Bronşit İle İlgili Klinik Tanımlamalar

Kronik Bronşit Birbirini izleyen 2 yıl içerisinde, en az 3 ay aralıksız devam eden balgam
çıkarma ile giden öksürük tablosudur. Hava kirliliği olan şehirlerde yaşa-
yanlarda ve sigara içenlerde sık oluşur.
Basit Kronik Bronşit Persistan öksürük vardır ancak hava yolu obstrüksiyon bulgusu yoktur.
Kronik Astmatik Bronşit (Hiperre- Tekrarlayıcı bronkospazmla ve wheezing ile giden (astım atakları) kronik
aktif Hava Yolu) bronşit tablosudur.
Kronik Obstrüktif Bronşit Ağır sigara içicilerde oluşan, amfizemin de eşlik ettiği kronik hava yolu
obstrüksiyonu tablosudur.
Kronik Mukopürülan Bronşit Kronik bronşite sekonder infeksiyon ile birlikte balgamda pürülan eksuda-
nın eşlik etmesidir.
Kronik Bronşiolit Periferik küçük havayolları hastalığıdır. Goblet hücre metaplazisi ve hi-
perplazisi, bronşiol duvarlarında iltihap, fibrozis ve düz kas hiperplazisi ile
lümende daralma görülür.

77. Progresif multifokal lökoensefalopatinin etkeni olan JC virüsü adı verilen polioma virüsün hedef aldığı
esas hücre aşağıdakilerden hangisidir?
A) Oligodendrosit
B) Astrosit
C) Mikroglia
D) Endotel
E) Ependimal hücre

77 - A

www.tusem.com.tr
31
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Progresif Multifokal Lökoensefalopati (PML):


İmmunsupresif hastalar, AIDS, granülomatöz hastalığı olanlarda, kronik lenfoproliferatif ve myeloproliferatif hastalıklar
(hematolojik maligniteler) de sık görülür. J.C isimli polioma virusu ile oluşur. Öncelikle oligodendrositlerin infekte olması
nedeniyle meydana gelen demiyelinizasyon ana patolojik bulgudur. Fokal yada progresif nörolojik semptomlar oluşur.
PML de beyaz cevherde yama tarzında, düzensiz, düzgün sınırlı, birkaç milimetreden geniş alanlara kadar değişen, ba-
zen de bir beyin lobunu tamamen tutabilen büyüklükte lezyonlar görülür. Bu alanlar demiyelinizasyon alanlarıdır. Lipid
yüklü makrofajlar ve akson sayısında azalma vardır. Oligodendrositlerin nükleusunda camsı eozinofilik veya amfofilik
inklüzyonlar oluşur. Lezyonun çevresinde şekilleri bozulmuş, atipik karakterde astrositler bulunur. İltihabi reaksiyon
yoktur veya çok azdır. Tedavisi yoktur.

78. Anaplastik astrositom ve Glioblastoma multiforme ayırımında kullanılan en önemli histopatolojik bulgu
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mitoz
B) Nekroz
C) Nükleer pleomorfizm
D) Vaskuler endotelyal proliferasyon
E) Çevre doku invazyonu

78 - B
ASTROSİTOMLAR:
Astrositomlar erişkin glial tümörlerinin %80-90’ını oluştururlar. En sık görülen primer malign beyin tümörleridir.
Daha çok serebral hemisferlerde, daha az olarak ta beyin sapı, serebellum ve spinal kortta lokalizedirler. Düzensiz
sınırlı, infiltratif kitle oluştururlar. Histolojik gradlerine göre isimlendirilirler:
Low grade Diffuz astrositom (grade I-II)
High grade astrositom­(Anaplastik astrositom Grade III)
Glioblastoma Multiforme (Grade IV) gibi tipleri vardır.

Low Grade Diffuz Astrositomlar: Grade I ve II olmak üzere iki gruptur. Grade I tümörü reaktif gliozisten mikroskopik
ayrım güçtür. Grade II astrositomların neoplastik olduğu kolay anlaşılmakla birlikte glial dokuya ileri derecede benzerler.
Tümör ile normal beyin dokusunun sınırları belirsizdir.

ANAPLASTİK ASTROSİTOM:
Pleomorfik, hiperkromatik nükleuslu ve mitoz içeren hücrelerden oluşur. Düşük Grade Astrositomlar ile anaplastik
astrositom’u ayırmada değerli olan mikroskopik bulgular; hiperselülarite ve mitoz sıklığıdır.
Gemistositik Astrositom: Astrositomlarda tümör hücreleri ileri derecede geniş ve parlak eozinofilik sitoplazmalı, sitop-
lazmik çıkıntıları olan, plazmosit görünümlü atipik şekilli ise, tümör bu şekilde simlendirilir.

GLİOBLASTOMA MULTİFORME (GBM):


Tümörün yeni ismi Glioblastom dur. Histolojik bulguları anaplastik astrositoma benzer. Anaplazi ve mitoz daha belir-
gin olur. Tümörde nekroz ve vasküler endotelyal proliferasyon (VEP) bulunur. Bazen aşırı çoğalan ve henüz lümen
formasyonu yapmamış olan endotel hücreleri yumak benzeri hücre topları yaparlar, bunlara glomerüloid cisim denir.
Tümör hücrelerinin nekroz kenarında kalabalıklaşmasına pseudopalizading denir. Gliomatozis cerebri tümöre komşu
beyin dokusunun astrositom hücreleri ile infiltre edilmesidir. Kontrast tutulumu ve tümör çevresinde ödem olması önemli
radyolojik bulgulardır. GBM ve anaplastik astrositom ayırımında en önemli histolojik bulgular nekroz, nükleer
pseudopalizatlaşma ve anaplazidir.
Astrositomlarda grade arttıkça prognoz kötüleşir. Glioblastoma Multiforme en az diferansiye olan ve en kötü prognozlu
glial tümördür.
Radyolojik tetkiklerde kontrast maddenin immatür kapiller damarlardan parankime sızması nedeniyle tümör periferinde
veya içinde kontrast madde artışı izlenir.

www.tusem.com.tr
32
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

PİLOSİTİK ASTROSİTOM:
Çocuklarda ve genç erişkinlerde sıktır. Genellikle serebellumda, III. ventrikül tabanında veya duvarında nodüller kitle
olarak izlenir. Optik sinirde de oluşabilir. Sıklıkla kistik dejenerasyon gösterir.
Mikroskopik olarak orta derecede selüler bir tümördür. Tümör hücreleri bipolar füziform şekillidirler. Hücrelerin iki ucun-
da saç benzeri /şerit şeklinde eozinofilik hücresel uzantılar (Rozenthal fibrilleri) bulunur, bu uzantılar GFAP pozitif
olurlar.
Mikrokistler görülebilir. Prognozu; benign davranışlıdır, yavaş seyirlidir. Tam olmayan cerrahi rezeksiyonlar sonrası bile
40 yıl yaşam olabilir. Prognoz tamamen lokalizasyona bağlıdır.

79. Kemik rezorpsiyonunda azalma ile karakterli, kemiklerde diffüz simetrik skleroz gelişimine neden olan,
Albers-Schönberg hastalığı olarak da bilinen kalıtsal kemik hastalığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Osteogenezis imperfekta
B) Osteoitis deformans
C) Osteopetrozis
D) Osteomalazi
E) Rikets

79 - C
Osteopetrozis (Mermer kemik hastalığı / Albers-Schönberg hastalığı):
Osteoklastlarla oluşan kemik rezorbsiyonunda (yıkım) azalma olması ile karakterize olan bir gurup genetik hasalıktır.
Bunun sonucunda kemiklerde diffuz simetrik sklerozis gelişir. Kemikler mermer gibi sert olmakla birlikte tebeşir gibi
kolay kırılır. Birkaç tipi vardır;

Bazı vakalarda osteoklastlarda karbonik anhidraz II enzim defekti bazen de bilinmeyen nedenlerle diğer enzimlerde
defektler vardır. Bu nedenle kemik rezorpsiyonu gerçekleşemez. Kemikler radyografilerde dens ve yoğundur, mer-
mer gibi görünürler.
Kemiklerin metafiz ve diafiz bölgeleri genişlerler ve şekilleri bozulur (Erlenmayer flask deformitesi). Kemiklerin medüller
kanalı yok olduğundan kemik iliği azalır ve anemi, pansitopeni gelişir. Karaciğer, dalak, lenf düğümlerinde ekstramedül-
ler hematopoezi oluşur. Ölüm nedeni fraktürler, anemi ve hidrosefalidir. Kemik iliği transplantasyonu ile tedavi edilebilir.

80. Kadınlarda eksojen östrojen alımı, aşağıdaki malignitelerden hangisinin gelişim riskini kesin olarak arttı-
rır?
A) Vagen
B) Endometrium
C) Over
D) Tuba
E) Serviks

80 - B
Dışarıdan östrojen alımında meme ve endometrium karsinomu gelişimi riski kesin olarak artmaktadır.

ENDOMETRİAL KARSİNOM
Kadın genital sisteminin en sık görülen
Endometrium Kanseri Riskini Artıran Durumlar
kanseridir. 55-65 yaş döneminde sık görülür.
Endometrium kanseri; diabet, hipertansiyon,
Endometrial hiperplazi obezite ve infertilite ile birliktelik gösterir.
Anovulatuar siklus Patogenezde iki grup hasta tanımlanmıştır:
Erken menarş / Geç menapoz Birinci grupta önceden yüksek östrojene
Hiperöstrojenizm maruz kalma öyküsü nedeniyle endometrial
Ekzojen östrojen kullanımı hiperplazi vardır. Bu grup anovulatuar sik-
Östrojen salgılayan over tümörleri lus, ovariyan agenezis, östrojen replasmanı,
östrojen salgılayan over tümörleri, DES alımı

www.tusem.com.tr
33
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

vs. gibi nedenlerle hiperöstrojenik etkiye maruz kalmıştır. Genellikle iyi differensiye (endometrioid) tümörlerdir.
İkinci grup kanserli hastalarda ise hiperöstrojenik etki yoktur. Daha yaşlı hastalarda oluşur. Östrojen yüksekliği
sonucu oluşanlardan daha kötü prognozlu tümörler gelişir (Seröz adenokarsinom).
Makroskopik olarak infiltratif ve polipoid olmak üzere 2 makroskopik tipi vardır. İnfiltratif tipte uterus diffüz olarak
kalınlaşmıştır, miyometriuma doğru büyür. Polipoid tipte ise tümör kaviteye doğru eksofitik bir şekilde büyüyerek kavi-
teyi doldurur. Endometrial kanserlerin % 85’i adenokarsinomdur. En iyi prognozlu endometrium karsinomu normal
endometriuma benzer gland yapıları oluşturan endometrioid karsinomdur. Östrojen yüksekliği ve hiperplazi zemi-
ninde gelişmeyen tümörler, östrojen yüksekliği zemininde gelişenlerden daha kötü prognozludur.

81. Birinci derece kinetiğine göre metabolize olan A ilacından 8 saat önce yüksek dozda alarak intihar girişi-
minde bulunan hasta, hastaneye geldiğinde ilacın kan düzeyi 0.50 mg/L olarak ölçülüyor.
A ilacının yarılanma ömrü 4 saat dağılım hacmi 100 litre olduğuna göre hasta 8 saat önce kaç mg ilaç al-
mıştır?
A) 50
B) 100
C) 150
D) 200
E) 400

81 - D
A ilacı birinci derece kinetiğe göre metabolize edildiği için yarılanma ömrü plazma derişiminden bağımsızdır. Hasta
ilacı aldıktan 8 saat sonra geldiğine göre ilacı almasının üzerinden iki yarı ömür geçmiştir.
Geldiğinde ilacın kan düzeyi 0.50mg/L ölçüldüğüne göre 4 saat önce 1.0mg/L, aldığı zaman 2mg/L’dir.
Herhangi bir zamandaki ilaç miktarı, dağılım hacmi x plazma derişimi olduğuna göre; 100x2=200 mg olarak bu-
lunur.

82.
İlaç ED50 (mg) LD50 (mg)
X 10 60
Y 5 20
Z 40 80
T 20 120

Kuvantal doz yanıt grafiğinden elde edilen tablodaki bilgilere göre potensi en yüksek ve terapötik indeksi
en dar ilaçlar aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) X ve T
B) Y ve Z
C) X ve Y
D) Z ve T
E) Y ve X

82 - B
Kuvantal Doz Yanıt Grafiği
%50 hastayı uyutan doz, %50 hastayı öldüren doz gibi belirli bir yanıtın toplumda oluşma frekansını verir. Ya hep
ya hiç şeklindeki ilaç etkileri için bakılabilir (konvülsiyonu durduran doz, antiemetik etki yapan doz gibi). Bu eğride Y
ekseni ilaca yanıt veren popülasyon yüzdesini verir. Kuvantal doz yanıt grafiği ile Emaks belirlenemez.
İlaçların terapötik indeksini gösteren LD50/ED50 oranı kuvantal doz yanıt grafiğinden bulunur. ED50 değeri maksimum
etkinin yarısını yapan doz değil, uygulanan popülasyonun yarısında etki yapan dozdur. ED50 değeri ilacın gücünü
gösterir, ED50 değeri küçük olan ilaç ED50 değeri büyük olan ilaca göre daha güçlüdür.

www.tusem.com.tr
34
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

83. Bir ilaç morfinin uyardığı reseptörlere tersinir bağlanarak morfinin yaptığı solunum depresyonunu önlü-
yor ama tek başına verildiğinde etki oluşturmuyor.
Bu ilaç ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Kompetetif antagonist
B) Non-kompetetif antagonist
C) Fizyolojik antagonist
D) İnvers (ters) agonist
E) Parsiyel agonist

83 - A
Kompetetif Antagonizma
Agonist ilaçla antagonist ilaç aynı reseptöre bağlanmak için yarışır. Tek başına etki oluşturmayan antagonist ilaç re-
septöre reversibl bağlanır ve agonistin etkisini tamamen önler. Agonistin dozu artırılırsa antagonist ilacı reseptörden
kovar ve aynı etkiyi oluşturur.
Kompetetif antagonizmada agonist ilacın Emaks değeri değişmez, bu etkiyi daha yüksek konsantrasyonda oluşturduğu
için EC50 değeri büyür. Agonist ilacın doz yanıt eğrisi paralel olarak sağa kayar. Kompetetif antagonistin gücü PA2
ile ifade edilir, PA2 agonistin doz yanıt eğrisini iki birim sağa kaydıran antagonist derişimidir.

84. Aşağıdakilerin hangisi atropin ile ön tedavi yapılan hastada noradrenalinin farmakolojik etkilerinden biri-
dir?
A) Pupil çapında küçülme
B) Damar düz kaslarında dilatasyon
C) İskelet kaslarında kasılma
D) Refleks kardiyak etki ye bağlı bradikardi
E) Direkt kardiyak etkiye bağlı taşikardi

84 - E
Noradrenalin
α1 reseptörleri daha fazla stimüle eder, β reseptörleri uyarma özelliği zayıftır. Metabolik etki göstermez ve intravenöz
olarak kullanılır. Vagal uyarı sonucu bradikardi yapar.
Önceden atropin verilmesi antikolinerjik etki ile refleks vagal uyarıyı baskılar ve noradrenalin direkt etkiye bağlı
taşikardi oluşturur.

85. Aşağıdaki yapılardan hangisinde kolinerjik reseptör olmasına rağmen parasempatik uyarı yoktur?
A) Bronş düz kası
B) Atrioventriküler nod
C) Damar düz kası
D) Siliyer kas
E) Mesane düz kası

85 - C
Asetilkolinin muskarinik ve nikotinik olmak üzere iki grup reseptörü vardır, etkilerinin çoğunu vücutta daha yaygın bulu-
nan muskarinik reseptörleri aracılığı ile yapar. Damar düz kası, ventrikül, karaciğer, pankreas, adipoz doku, renin
salgılayan hücreler ve radiyal kas gibi yapıların parasempatik inervasyonu yoktur.
Damar düz kaslarında muskarinik reseptörler olmasına rağmen parasempatik uyarı yoktur. Parasempatik uyarı
damar düz kaslarında etki oluşturmazken dışarıdan verilen muskarinik agonistler M3 reseptörleri üzerinden nitrik oksit
sentezini artırarak vazodilatasyon yapar.
Asetilkolin nikotinik reseptörleri uyararak çizgili kas kasılmasına neden olur; bu etki parasempatik uyarı sonucu değil
somatik sinir ucundan çıkan asetilkoline bağlıdır.

www.tusem.com.tr
35
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

86. Aşağıdaki benzodiazepinlerin hangisinin kullanımı sırasında halüsinasyon, paranoid düşüncelerde artış,
psikotik reaksiyon ve intihara eğilim gibi yan tesirler diğerlerinden daha fazla görülür?
A) Klorazepat
B) Flurazepam
C) Diazepam
D) Triazolam
E) Klordiazepoksit

86 - D
Benzodiazepinlerin Farmakolojik Etkileri
Anksiyolitik ilaçlardır, bu etkileri genellikle sedasyon yapmayan dozlarında ortaya çıkar. Anksiyolitik etkilerine tole-
rans gelişmez.
Sedasyon ve hipnotik etki yaparlar, sedasyon yapıcı etkilerine çok hızlı tolerans gelişir. Triazolam, midazolam, flura-
zepam, nitrazepam, flunitrazepam ve diazepam hipnotik etkisi olan benzodiazepinlerdir. Psikomotor reaksiyon hızını
ve anterograd belleği doza bağımlı olarak bozarlar.
Antiepileptik etkileri vardır, bu etkileri genellikle selektif değildir. Klonazepam diğer benzodiazepinlere göre daha
selektif antikonvülsan etki gösterir.
Santral etki ile çizgili kasları gevşetirler, bu etkiye çok hızlı tolerans gelişir. Yüksek dozlarda solunumu baskılarlar, so-
lunumu deprese edici etkilerine tolerans gelişmez.
Uykunun REM dönemini kısaltırlar, bu etkilerine hızlı tolerans gelişir. Barbitüratlardan daha az da olsa bağımlılık ya-
parlar. Kısa etki süresine sahip olan triazolam ve midazolam diğerlerine göre daha fazla; bağımlılık, tolerans, uyku
bozukluğu ve psikotik reaksiyon yapar.

87. İskelet kaslarını gevşetmek için kullanılan aşağıdaki ilaçların hangisi etki mekanizması ile birlikte verilme-
miştir?
A) Dantrolen – Ryanodin reseptör kanallarını bloke etme
B) Baklofen – GABAB reseptörlerini uyarma
C) Tizanidin – Santral sinir sisteminde α2 reseptörleri uyarma
D) Süksinilkolin – İskelet kaslarında nikotinik reseptörleri uyarma
E) Pregabalin – GABAA reseptörlerini uyarma

87 - E

Santral Etkili Kas Gevşetici İlaçlar

İlaç Etki Mekanizması


Benzodiazepinler GABAA etkinliğini artırma
Baklofen GABAB agonisti
Gabapentin / Pregabalin GABA analoğu / GABA reseptörlerini uyarmazlar
Progabid GABAA ve GABAB agonisti
Tizanidin / Deksmedetomidin α2 reseptör agonisti
Riluzol Glutamat etkinliğinin azaltılması (ALS tedavisi)
Tiokolşikozid GABAA ve glisin reseptör agonisti

www.tusem.com.tr
36
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

88. Aşağıdaki antipsikotik ilaçların hangisi diğerlerine göre daha az sedasyon, hipotansiyon ve ağız kuruluğu
yaparken diğerlerinden daha fazla ekstrapiramidal yan tesir oluşturur?
A) Klozapin
B) Aripiprazol
C) Haloperidol
D) Klorpromazin
E) Tioridazin

88 - C
Haloperidol
D2 reseptörlerini bloke etme özelliğinden dolayı güçlü antipsikotik etkinlik gösterir. Ekstrapiramidal yan tesirleri en
fazla, antimuskarinik, antiadrenerjik ve antihistaminik yan tesirleri en az oluşturan nöroleptiktir. Şizofreni dışında; akut
mani, psikiyatrik aciller, huntington koresi ve tourett sendromunun tedavisinde de kullanılır.

89. Tranilsipromin ve moklobemid antidepresan etkilerini aşağıdaki mekanizmaların hangisi ile yapar?
A) KOMT enzimini inhibe ederek
B) MAO enzimini inhibe ederek
C) Beyinde 5-HT geri alımını sağlayan taşıyıcıyı inhibe ederek
D) Beyinde 5-HT salgısını düzenleyen otoreseptörleri bloke ederek
E) Beyinde noradrenalin geri alımını sağlayan taşıyıcıyı inhibe ederek

89 - B
Trisiklik Antidepresan İlaçlar: Yapılarında trisiklik halka bulunan antidepresanlardır, genellikle noradrenalin ve se-
rotonin re-uptake’ni nonselektif şekilde inhibe ederler. Re-uptake inhibisyonu dışında; muskarinik, histaminik ve alfa
reseptör blokörü özellikleri de vardır.
Selektif Serotonin Re-uptake İnhibitörleri: Beyinde serotonin geri alımını selektif olarak inhibe ederler. Muskarinik,
histaminik ve alfa reseptör blokörü özellikleri trisiklik antidepresan ilaçlara göre daha zayıftır. Bu grupta; fluoksetin,
paroksetin, sitalopram, essitalopram, sertralin ve fluvoksamin vardır.
Selektif Noradrenalin Re-uptake İnhibitörleri: Santral sinir sisteminde noradrenalin re-uptake’ni serotonin re-
uptake’ne göre daha selektif inhibe ederler. Bu grupta; reboksetin ve atomoksetin gibi ilaçlar vardır.
Selektif Noradrenalin ve Serotonin Re-uptake İnhibitörleri: Trisiklik antidepresan ilaçlardan farklı olarak; muskari-
nik, histaminik ve alfa adrenerjik reseptörleri bloke etmeden serotonin ve noradrenalin re-uptake’ni inhibe ederler. Bu
grupta; venlafaksin ve duloksetin gibi ilaçlar vardır.
MAO inhibitörleri: Noradrenalin ve serotonini yıkan MAOA enzimini inhibe ederek antidepresan etki yaparlar. Moklo-
bemid MAOA enzimini selektif olarak inhibe ederken tranilsipromin ve fenelzin gibi ilaçlar MAOA ve MAOB enzimini
irreversibl inhibe ederler.

90. Aşağıdaki ilaçların hangisi negatif inotropik etki yapmasına rağmen konjestif kalp yetmezliğinde mortali-
teyi azaltır?
A) Karvedilol
B) Perindopril
C) Digoksin
D) Levosimendan
E) Spironolakton

90 - A
Beta Blokörler
Konjestif kalp yetmezliğinde kompansasyon mekanizmaları ile artmış sempatik aktiviteyi baskılarlar. Negatif inotropik
etki yapmalarına rağmen kalp yetmezliğinde mortaliteyi azaltırlar. Yapılan çalışmalarda metoprolol, bisoprolol ve
karvedilolun sağ kalım süresini uzattıkları kanıtlanmıştır.

www.tusem.com.tr
37
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Konjestif Kalp Yetmezliğinde ve Miyokart Enfarktüsünde Mortaliteyi Azaltan İlaçlar

Kalp Yetmezliğinde Mortaliteyi Azaltanlar Miyokart Enfarktüsünde Mortaliteyi Azaltanlar


Beta blokörler Beta blokörler
ACE inhibitörleri ACE inhibitörleri
Anjiotensin reseptör blokörleri Trombolitik ilaçlar (Streptokinaz / Reteplaz)
Aldosteron antagonistleri (Spironolakton) Düşük doz aspirin
Nitrat ve hidralazin kombinasyonu

91. İzole hipertrigliseritemisi olan hastanın tedavisinde aşağıdaki ilaçların hangisi diğerlerine göre daha uy-
gundur?
A) Probukol
B) Safra asidi bağlayan reçineler
C) Nikotinik asit
D) HMG-CoA redüktaz inhibitörleri
E) Fibrik asit türevleri

91 - E
Fibrik Asit Türevleri (Gemfibrozil / Klofibrat / Fenofibrat / Bezafibrat)
Nükleer transkripsiyon reseptörüne (PPAR-α) agonist etki ile endotelde lipoprotein lipaz enzimini aktive ederek VLDL
ve dolayısıyla trigliserit düzeyini düşürürler. LDL reseptörlerinin sayısını artırarak LDL kolesterol düzeyinde azalma ya-
parlar. Trigliserit düzeyini en fazla azaltan ilaçlardır. Trigliserit azalmasına bağlı LDL düzeyinde artma yapabilirler.
Hipertrigliseritemi ile giden tip III hiperlipoproteinemi tedavisinde ilk tercih ilaçlardır.

Lipit Bozukluklarında İlaç Seçimi

Lipit Bozukluğu İlk Tercih İlaç


LDL kolesterol yüksekliği HMG-CoA redüktaz inhibitörleri
Trigliserit yüksekliği Fibrik asit türevleri
HDL kolesterol düşüklüğü Nikotinik asit

92. Kronik demir zehirlenmelerinde kimyasal antagonizma ile karaciğerdeki demir miktarını azaltmak için oral
kullanılan antidot aşağıdakilerin hangisidir?
A) Metilen mavisi
B) Hidroksiüre
C) Deferasiroks
D) Trientin
E) Penisilamin

92 - C
Deferoksamin
Akut demir zehirlenmesinin tedavisinde kullanılır. Demir ile şelasyon yaparak demirin idrar ve feçesle atılmasını hızlan-
dırır. Hasta gebeyse kalsiyum disodyum EDTA yararlı olabilir.
Deferasiroks
Kronik demir zehirlenmelerinde kimyasal antagonizma ile karaciğerdeki demir miktarını azaltmak için oral olarak kul-
lanılır.

www.tusem.com.tr
38
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

Demir Preperatları

Oral Kullanılanlar Parenteral Kullanılanlar


Demir sülfat Demir dekstran
Demir glukonat Demir sükroz
Demir fumarat Demir sorbitol
Demir askorbat Sodyum ferrik glukonat kompleks

93. Aşağıdaki ilaçların hangisi anjiotensinojen, anjiotensin I dönüşümünü inhibe eder?


A) Teprotid
B) Aliskiren
C) Kaptopril
D) Saralazin
E) Kandesartan

93 - B

Renin Anjiotensin Sistemini İnhibe Eden İlaçlar

Grup İlaçlar
Renin inhibitörleri Pepstatin (peptit yapılı)
Aliskiren
ACE inhibitörleri Teprotid (peptit yapılı)
Kaptopril
Enalapril
Perindopril
Silazapril
Fosinopril
Silazapril
Ramipril
Kinapril
Trandalapril
Anjiotensin reseptör blokörleri Saralazin (peptit yapılı)
Losartan
Kandesartan
Telmisartan
Olmesartan
İrbesartan
Valsartan

94. Nörokinin reseptörlerini bloke ederek antineoplastik ilaçlara bağlı emezis tedavisinde kullanılan ilaç aşa-
ğıdakilerin hangisidir?
A) Ondansetron
B) Dronabinol
C) Domperidon
D) Aprepitant
E) Prometazin

www.tusem.com.tr
39
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

94 - D

Antiemetik İlaçlar

Antiemetik İlaç Etki Mekanizması


Ondansetron / Granisetron / Alosetron Serotonin 5-HT3 inhibisyonu
Prometazin / Siklizin / Difenhidramin Histaminik H1 inhibisyonu
Klorpromazin / Flufenazin / Trifluperazin Dopamin D2 inhibisyonu
Aprepitant / Fosaprepitant Nörokinin NK1 inhibisyonu
Skopolamin Muskarinik M1 inhibisyonu
Dronabinol / Nabilon Kannabinoid CB1 aktivasyonu

95. Aşağıdaki ilaçların hangisi insülin salgısını artırmadan AMP kinaz etkinliğini artırır ve hepatik glukoneoge-
nezi baskılar?
A) Metformin
B) Repaglinid
C) Akarboz
D) Gliburid
E) Eksenatid

95 - A
Biguanidlerin Etki Mekanizması
AMP kinaz etkinliğinin artırılması
Karaciğer ve böbrekte glukoz üretiminin baskılanması
İnsülin reseptör duyarlılığının artırılması
Barsaktan glukoz emiliminin yavaşlatılması
Dokularda glikolizin uyarılması
Plazma glukagon düzeyinin azaltılması
Metformin
Yarılanma ömrü oldukça kısa, plazma proteinlerine ihmal edilecek ölçüde az bağlanan ve metabolize edilmeden böb-
rekler yoluyla atılan biguanid grubu ilaçtır. Hipoglisemi yapmadan antihiperglisemik etkinlik gösterir. Plazma insülin
düzeyini artırmaz.
İnsülin, insülin sekresyonunu artıran ilaçlar ve glitazonlar ile kombine kullanılabilir. Kilo alımına neden olmaz, bu neden-
le obez hastalarda tercih edilir. Polikistik over sendromunda insülin direncini önlemek için yararlıdır. Mikrovasküler
ve makrovasküler hastalık insidansını azaltır.
Nadir görülen ama en önemli yan tesiri laktik asidozdur. Laktik asidoz; hipoksik durumlarda, böbrek yetmezlikli
hastalarda ve alkol bağımlılarında sık görülür. Bu durumlarda metformin kullanmak uygun değildir. Uzun süre kullanı-
mına bağlı vitamin B12 ve folik asit eksikliği ortaya çıkar.

96. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi nonsteroidal yapılı androjen reseptör blokörüdür?


A) Siproteron
B) Finasterid
C) Flutamid
D) Aminoglutetimid
E) Danazol
96 - C
Flutamid / Nilutamid / Bikalutamid
Androjen reseptörlerini kompetetif olarak bloke eden nonsteroidal yapıda ilaçlardır. Prostat kanserinin tedavisinde
kullanılırlar.

www.tusem.com.tr
40
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

Antiandrojenik İlaçların Etki Mekanizmaları

Antiandrojenik Mekanizma İlaçlar


Androjen reseptörlerinin bloke edilmesi Simetidin / Siproteron / Spironolakton / Flutamid
/ Nilutamid / Bikalutamid
5α-redüktaz enziminin inhibe edilmesi Finasterid / Dutasterid
17-hidroksilaz enziminin inhibe edilerek testosteron Abirateron
öncülünün sentezinin azaltılması
GnRH analoğu özelliği ile testiste başlangıçta stimü- Löprolid / Naferelin / Buserelin / Gonadorelin
lasyon daha sonra inhibisyon yapılması
GnRH antagonisti özelliği ile testosteron sentezinin Setroreliks / Ganireliks / Abereliks
azaltılması

97. Büyüme hormonu tedavisine yanıt vermeyen büyüme hormon eksikliğinde kullanılan IGF-1 + IGF-1 bağla-
yıcı protein preparatı aşağıdakilerin hangisidir?
A) Mekasermin
B) Pegvisomant
C) Somatrem
D) Sermorelin
E) Somatorelin

97 - A
Büyüme Hormonu Eksikliğinin Tedavisi
Eksik olan madde somatrem adlı büyüme hormonu preparatı ile yerine konur. Büyüme hormonu yerine tedavide et-
kisine aracılık eden IGF-1 de verilebilir. Bazı olgularda IGF-1 bağlayan protein olmadığı için tedavi başarısız olur; bu
durumda IGF-1 + IGF-1 bağlayıcı protein preparatı olan mekasermin yararlıdır.

98. Aşağıdaki antihelmintik ilaçların hangisi kist hidatik ve nörosistiserkozis tedavisinde öncelikle tercih edi-
lir?
A) Niklozamid
B) Piperazin
C) Levamizol
D) Pirantel pamoat
E) Albendazol

98 - E

www.tusem.com.tr
41
2011 - 01 - TUSEM - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Helmint Enfeksiyonlarında İlaç Kullanımı

Helmint Tercih Edilen İlaç


Kist hidatik Albendazol
Taenia saginata Prazikuantel / Niklozamid
Taenia solium Prazikuantel / Albendazol
Sistiserkosis Albendazol / Prazikuantel
Oksiyur Mebendazol / Pirantel pamoat
Trichuris trichura / Askaris Mebendazol / Albendazol
Onchocerca volvulus İvermektin
D.latum / Clonorchis sinensis Prazikuantel
Şistozomiyazis Prazikuantel

99. Aşağıdakilerin hangisi aminoglikozidlerin nefrotoksik yan tesirlerini artıran ilaçlardan biri değildir?
A) Siklosporin
B) Amfoterisin B
C) Furosemid
D) Klindamisin
E) Vankomisin

99 - D
Aminoglikozidlerin Yan Tesirleri
Böbreklerde birikerek nefrotoksik yan tesir oluştururlar. Vankomisin, basitrasin, asiklovir, furosemid, amfoterisin B ve
siklosporin gibi ilaçlar aminoglikozidlerin yaptığı nefrotoksisiteyi artırır.

İç kulakta birikerek ototoksik yan tesir oluştururlar, ilk bulgu tinnitustur.

Sinir kas kavşağında asetilkolin salgısını azaltarak ve kalsiyum kanallarını bloke ederek nöromusküler blokaj ya-
parlar. Nöromusküler bloke edici ilaçlara duyarlılığı artırırlar. Streptomisin skotom adı verilen optik sinir bozukluğu
oluşturabilir.

Gebelerde kullanılmazlar.

100. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi rapamisin moleküllerini (mTOR) bloke ederek proliferasyon sinyal sistemini
inhibe eder?
A) Leflunomid
B) Etanersept
C) Daklizumab
D) Sirolimus
E) Muromonab

100 - D
Sirolimus / Everolimus
Kalsinörin inhibitörlerinden farklı olarak rapamisin moleküllerini (mTOR) bloke ederek proliferasyon sinyal sistemini
inhibe ederler. Organ transplantasyonlarında ve dermatolojik hastalıklarda kullanılırlar.
Takrolimus (FK-506)

www.tusem.com.tr
42
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM TTBT

Kimyasal yapısı hariç olmak üzere siklosporine benzer. Kalsinörin fosfataz enzimini inhibe ederek T lenfositlerden
IL-2 salgılanmasını azaltır. Organ nakillerinde reddi önlemek için ve otoimmün hastalıklarda kullanılır. Nefrotoksi-
site, hiperglisemi, hipertansiyon ve hiperkalemi gibi yan tesirlere neden olabilir.
Leflunomid
Dihidrooratat dehidrogenazı inhibe eden pirimidin sentez inhibitörüdür.
İnfliksimab / Adalimumab / Etanersept
TNFα molekülüne bağlanan antikorlardır. Romatoid artrit, psöriyazis, inflamatuvar barsak hastalıkları ve Alzhei-
mer tedavisinde kullanılırlar. Makrofaj fonksiyonlarını bozdukları için tüberküloz reaktivasyonuna neden olurlar.

Muromonab
T lenfositlerde bulunan CD3 molekülünün monoklonal antikorudur. Organ nakillerinde ve romatoid artrit tedavisinde
kullanılır.
Basiliksimab / Daklizumab
IL-2 (CD25) molekülüne bağlanırlar.

www.tusem.com.tr
43

You might also like