Professional Documents
Culture Documents
1-C
Patolojik nabızlar
Pulses bisferiens: AY ve hipertrofik KMP’de görülen sistol sırasındaki çift tepeli nabızdır.
Pulses alfernans: Nabız şiddetinde değişiklik, bir güçlü bir zayıf vuru olmasıdır. Nabız araları eşittir. Sol kalp yetersiz-
liğinde ve venöz dönüşün azaldığı durumlarda görülür.
Pulses parvus et tardus: Amplitudü ve basıncı düşük nabız (zayıf ve geç gelen nabız): Aort stenozu, bazen MS da
görülür.
Dikrotik nabız: Hem sistol hem diyastol de palpe edilebilen nabız dalgasıdır. Sol ventrikül yetmezliğinde ve dilate KMP
de görülür. Sol ventrikül vurusunun zayıflamasına ve aort kapağının kapanmasına bağlıdır.
Pulsus altus (magnus) et celer: Büyük ama çabuk kaybolan nabız. Aort yetmezliği, hipertiroidi, anemi, paget, PDA’da
görülebilir.
Corrigan nabız (sıçrayıcı nabız, St. Vitus dansı): AY, AV blok, ciddi sinüsal bradikardi
Pulsus bigeminus: Bigemine ventriküler ekstrasistoller
Pulse defist: Atrial fibrilasyonda görülür. Kalp tepe atımı ile periferik nabız sayısı arasındaki farklılıktır.
Pulsus filiformis: Şokta görülen zayıf amplitüdlü hızlı nabızdır.
2. Aşağıdaki EKG’ye göre hastada düşündüğünüz tanı ve tanıya yönelik tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
Tanı Tedavi
A) 1. derece AV blok İzlem
B) 2. derece AV blok mobitz tip-1 İzlem
C) 2. derece AV blok mobitz tip-2 Acil kalp pili takılmalıdır
D) 2. derece AV blok mobitz tip-1 Acil kalp pili takılmalıdır
E) 2. derece AV blok mobitz tip-2 İzlem
2-B
2. İkinci derece atriyoventriküler blok:
Mobitz tip 1 (Wenckebach):
Bir vuru atlayana kadar PR’de uzama olmasıdı, sıklıkla inferiyör iskemiyi takiben oluşur.
Tedavi gerektirmez, sadece izlenir. Atriyal hız ventrikül hızından biraz daha yüksektir.
www.tusem.com.tr
43
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
3–D
Graham-Steel üfürümü: Pulmoner HT’a bağlı PY’ye bağlı erken diastolik üfürümdür.
(Not:MD’ın Graham Steel üfürümü pandiastoliktir)
Austin-Flint üfürümü: AY’de duyulan rölatif MD üfürümü
(AY’de geri kaçan kan akımının mitral kapağı mid-diastolik ve pre-sistolik dönemde erken kapatması sonucu
oluşur)
Carey-Coombs üfürümü: Akut Romatizmal Ateş’de mitral valvülite bağlı kısa mid-diastolik üfürüm.
MVP üfürümü: Mid-geç sistolik klik + mid-geç sistolik üfürüm
4. Otuz yaşında kadın hasta sol bacağında şişlik şikayetiyle başvuruyor. Hastanın oral kontraseptif ilaçlar kullandığı
öğreniliyor. Bu sırada ani dispne, göğüs ağrısı ve hipotansiyon gelişiyor. Bu sırada kan gazları pH: 7.46 pCO2: 29
pO2: 50 olarak tespit ediliyor. Pulmoner anjiografide geniş santral dolma defekti emboli lehine değerlendiriliyor.
Bu hastanın en uygun tedavisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) iv Streptokinaz
B) iv Heparin
C) Cerrahi embolektomi
D) Vena kava ligasyonu
E) Vena kavaya filtre konması
4-A
Hastanın kliniği ve anjio bulgusu pulmoner emboli ile uyumludur. Tedavide asıl olan antikoagülandır ancak pO2’nin
60’ın altında olması ciddi hipoksi varlığına işaret eder, bu durumda trombolitik tedavi ön planda düşünülmelidir.
5. Elli beş yaşında bayanın hasta idrar yolları enfeksiyonunun, kronik obstruktif akciğer hastalığının ve astımının ol-
duğu hikayeden anlaşılıyor. Hastanın çekilen akciğer grafisinde bilateral infiltrasyonlar saptanıyor. Kanda eozinofil
düzeyinin arttığı bulunuyor.
Bu hasta için en az olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nitrofurantoine bağlı eosinofilik pnömoni
B) Bronkopulmoner aspergiloz
C) Ancylostoma duedonale
D) Strongloides stercoralis
E) Hipersensitivite Pnömonisi
5-E
İdrar yollarında kullanılan nitrofurantoin eosinofilik pnömoniye yol açabilir. Bronkopulmoner aspergiloz, Ancylostoma
duedonale, Strongloides stercoralis, eosinofilik pnömoniye yol açabilir. Hipersensivite pnömonileri ise periferde eosi-
nofiliye yol açmaz.
www.tusem.com.tr
44
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
6-C
Booster Fenomeni (Hatırlatma Fenomeni): Uzun süre tüberküloz antijeniyle karşılaşmayan bellek hücreleri antijeni
unutur. Yapılan ilk PPD (-), bir hafta sonra ki PPD (+) çıkar.
7-E
Sistatin C; tüm çekirdekli hücrelerden salgılanan düşük molekül ağırlıklı bir proteindir, glomerüllerden serbestçe süzü-
lür ve tamamı tübüllerde katabolize olur. Serum düzeyleri, glomerüler filtrasyon hızını belirlemede kreatininden daha
duyarlıdır. Glomerüler filtrasyon hızını belirlemede en duyarlı endojen madde; sistatin C, en duyarlı eksojen madde ise
inülindir.
8-B
Renal transplantasyonun en önemli konularından biri immünsüpresif tedavidir. Profileksi (kortikosteroid, siklosporin A,
azotioprin) veya rejeksiyon riski yüksekse CD25 antikorları (basiliximab, dasilixumab) kullanılır. Anti-CD25, indüksiyon
amacıyla kullanılmasına rağmen belirgin lenfosit azaltıcı etkide bulunmaz.
9. Aşağıdakilerden hangisi böbrek transplantasyonu yapılan bir hastada gelişebilecek hiperakut rejeksiyo-
nun başlıca sorumlusudur?
A) Alloreaktif T lenfositler
B) Dendritik hücreler
C) Makrofajlar
D) NK lenfositler
E) Anti donör MHC antikorlar
9-E
Böbrek nakli sonrası oluşan rejeksiyonlar 4 gruba ayrılır;
Hiperakut rejeksiyon; hastanın kanında vericinin HLA antijenine karşı sitotoksik antikorlar vardır. Greft takıldığında
hemen gelişir. Tedavisi yoktur, greftin hemen çıkarılması gerekir.
Akselere rejeksiyon; dolaşan antikorlara (anti-donör T hücre antikoru) bağlı ilk 1 haftada gelişir. Nadiren yüksek doz
steroidlere veya poliklonal-monoklonal antikorlara cevap verebilir.
Akut rejeksiyon; en sık rastlanılan tiptir. Sıklıkla ilk 3 ay içerisinde görülürsede transplantasyondan sonra herhangi bir
zamanda görülebilir. Patogenezde hücresel faktörler, humoral veya vasküler faktörler rol oynayabilir.
Kronik rejeksiyon; immünolojik veya non-immünolojik (iskemi) sebeplere bağlı olarak gelişen yavaş nefrosklerozla
karakterizedir.
www.tusem.com.tr
45
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
10. Sistemik lupus eritematozun böbrek tutulumunda en kötü prognozu olan tip aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mesangial proliferasyon
B) Fokal proliferatif glomerülonefrit
C) Diffüz proliferatif glomerülonefrit
D) Membranöz glomerülonefrit
E) İlerlemiş sklerozan glomerülonefrit
10 - C
Sistemik lupus eritematozunda böbrek tutulumu en önemli mortalite nedenlerindendir. Lupus nefritinin klinik bulguları
proteinüri (%100), hematüri, hipertansiyon, ABY, KBY şeklinde olabilir. Aktif hastalıkta hem akut glomerülonefritin (ert-
rosit, eritrosit silendirleri) hem de kronik glomerüler hastalıkların (geniş ve hyalen silendirler) bulgularını içeren karakte-
ristik ‘teleskopik idrar’ sedimenti vardır. Anti-ds-DNA titreleri yüksek, kompleman düşüktür. SLE nefritinde histopatolojik
sınıflama;
1) Normal glomerül
2) Mezangial glomerülonefrit
3) Fokal segmental proliferatif glomerülonefrit
4) Diffüz proliferatif glomerülonefrit (EN SIK VE EN KÖTÜ PROGNOZLU FORM)
5) Mebranöz glomerülonefrit
6) İlerlemiş sklerozan glomerülonefrit
11. On beş yıllık Raynaud fenomeni öyküsü olan, 45 yaşındaki hasta, son 1 aydır giderek artan nefes darlığı yakınma-
sı ile başvuruyor. Fizik muayenede; parmaklar, el sırtı, ön kollar ve ciltte kalınlaşma, gerginlik, parmak uçlarında
skar saptanıyor. ANA 1/320 titreyle (+), anti sentromer (+).
Bu hastada nefes darlığının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pulmoner hipertansiyon
B) İnterstisyel fibrozis
C) Pulmoner tromboemboli
D) Pulmoner vaskulit
E) Bronşial astım
11 - A
Skleroderma hastalığında genelde ilk semptom, Raynauddur. Raynaud hastalığına en
sık neden olan bağ doku hastalığı sklerodermadır. Sklerodermadaki en sık ölüm nedeni pulmoner tutulumdur. Pulmo-
ner tutulum ise sıklıkla diffüz pulmoner fibrozis şeklindedir. Ancak sklerodermada akciğer tutulumunun iki tipi vardır;
İnterstisyel akciğer hastalığı; Alt solunum yollarında gelişen yangısal olaylar sonucu çıkmaktadır. Daha çok deri tutu-
lumunun yaygın olduğu olgularda (diffüz kutanöz skleroderma) görülür. Anti-topoizomeraz-I (+) olgularda interstisyel
akciğer hastalığı gelişme riski fazladır.
Pulmoner hipertansiyon; Daha çok deri tutulumu sınırlı olan olgularda (limitli kutanöz skleroderma) görülmektedir. İlişkili
otoantikor ise anti-sentromerdir. Derecesi ekokardiyografi ve sağ kalp kateterizasyonu ile belirlenebilir.
www.tusem.com.tr
46
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
12. Otuz iki yaşındaki bayan hasta pletorik yüz görünümü, obezite şikayetleriyle başvuruyor. Fizik muayenesinde hi-
pertansif olduğu ve vücudunda mor renkli strialarının varlığı saptanıyor. Hastanın tetkiklerinde serum Na ↑K ↓ 24
saat idrar kortizolü ↑sabah plazma ACTH düzeyi ↑saptanıyor. Bunun üzerine 8 mg (yüksek doz) dekzametazon
ile süpresyon testi yapılıyor ve serum kortizol düzeyinin test sonrası düştüğü görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Feokromasitoma
B) Adrenal bezde adenom
C) Ektopik ACTH salınımı
D) Cushing hastalığı
E) İatrojenik
12 - D
Hastada cushing sendromu varlığı açıkça belirtilmiştir.
Düşük doz deksametazon (2 mg) ile endojen kortizol sekresyonu suprese olmuyorsa Cushing sendromu vardır. Düşük
doz ile supresyon yok ancak yüksek doz ile (8 mg) süprese oluyorsa Cushing sendromunun sebebi Cushing hastalı-
ğıdır (yani hipofizer ACTH salınımı). Yüksek dozda da suprese olmuyorsa ya ektopik ACTH yada adrenal tümör söz
konusudur. Adrenal hiperkortizolemi ile diğerlerini ayırt etmek için ACTH düzeyine bakılır. Adrenalden kaynaklı Cushing
sendromunda ACTH düşüktür.
13. Tip 2 DM nedeni ile takip edilen bir hastada ilaç tedavisi başlamayı gerektiren LDL düzeyi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) 130 <
B) 100 <
C) 160 <
D) 190 <
E) 140 <
13 – A
14. Yirmi altı yaşındaki bayan hasta bir haftada ikinci kez taşikardi terleme solukluk ve konfüzyon şikayetleriyle acil
servise başvuruyor. Hastanın acil serviste bakılan kan şekerinin < 60 olması nedeniyle % 10’luk dekstroz ile
tedavisi yapılıyor. Endokrin bölümüne konsülte edilen hastanın hikayesinde annesinin diabetik olduğu ve insülin
kullandığı öğreniliyor. Tetkiklerinde kan insülin düzeyi yüksek olan hastanın C peptid düzeyinin düşük olduğu gö-
rülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tip I DM başlangıcı
B) Sülfanilüre kullanımı
C) Faktisial hipoglisemi
D) İnsülinoma
E) Reaktif hipoglisemi
www.tusem.com.tr
47
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
14 - C
İnsulinoma ile faktisyöz hipogliseminin ayırımı için plazma C peptid seviyesine bakılmalı. C-peptid pankreastan insülin-
le birlikte salındığı için insülinomada seviyesi yüksektir. Ama dışardan insülin alımında seviyesi normal yada düşüktür.
15 - D
Lenfomaların etyolojisinde başta virüsler olmak üzere enfeksiyöz ajanlar, kalıtsal veya kazanılmış immün yetmezlik
sendromları, otoimmün hastalıklar, radyasyon ve ilaçlar gibi birçok faktör suçlanmaktadır. Etyolojide birçok enfeksiyöz
ajan rol almaktadır, ancak CMV herhangi bir lenfomaya neden olmamaktadır. Yukarıdaki diğer eşleşmeler doğrudur.
16. Aşağıdaki faktör eksikliklerinin hangisinde PTT (parsiyel tromboplastin zamanı) uzamasına rağmen klinik
olarak kanama gözlenmez?
A) Faktör XII eksikliği
B) Faktör VIII eksikliği
C) Faktör II eksikliği
D) Faktör I eksikliği
E) vWF eksikliği
16 - A
Aktive parsiyel tromboplastin zamanı (a PTT); koagülasyon kaskadının intrinsik yol ve ortak yolunun değerlendirir.
(Normal değeri 35-40 sn.) Uzadığı durumlar;
F XII eksikliğinde PTT çok uzamasına rağmen (>100 sn.) kanama gözlenmez.
www.tusem.com.tr
48
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
17. ADAMTS 13 geninde mutasyon sonucunda görülen tiklopidin-cilopidogrel kullanımı ile indüklenebilen
hematolojik hastalık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaygın damar içi pıhtılaşma
B) TTP
C) PNH
D) HELLP
E) Oksidan ilaçlara bağlı hemoliz
17 - B
Trombotik Trombositopenik Purpura (TTP) ve Hemolitik Üremik Sendrom (HUS)
HÜS mikroanjiyopatik hemolitik anemi + akut böbrek yetmezliği + trombositopeni triadı ile karekterizedir. Enterotoksin
üreten E. coli ve Shigella dysenteria etyolojide suçlanmaktadır. Mitomisin C ‘de neden olabilir.
TTP‘de ise HÜS triadına ilaveten nörolojik belirtiler ve ateş vardır. Dev multimerler halinde von Willebrand faktör komp-
leksleri trombozu tetiklemektedir (ADAMTS 13 geninde mutasyon nedeniyle, normalde multimerleri yıkan metallopro-
teinaz sentezi azalmıştır). Tiklodipin ve clopidogrel’de TTP’yi indükleyebilir.
HÜS ve TTP’nin DİK’ten laboratuvar farkı PTZ, aPTT normal veya hafif uzamıştır. Hemolitik anemi, trombositopeni,
KZ’da uzama, D-dimer(+)liği, PY’de şistositler mevcuttur.
TTP’de temel hayat kurtarıcı tedavi plazmaferezdir (günlük olarla belirli miktarda hasta plazmasının alınıp, yerine taze
donmuş plazma verilmesi işlemi).
18. Kemik iliği transplantasyonu planlanan bir hastaya hücresel kan ürününün verilmeden önce ışınlanması
hangi durumu önlemek için kullanılır?
A) Allo immünizasyon
B) Viral enfeksiyon
C) Febril non-hemolitik transfüzyon reaksiyonu
D) Graft versus host
E) Alerjik reaksiyon
18 - D
Graft versus host hastalığını önlemek için (KİT planlanan hastalarda) kullanılır.
20. Helikobakter pylori eradikasyonu amacı ile tedavi gören hastanın tedavisinin 4. gününde disfaji ve odino-
faji gelişiyor. Bu semptomların nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Proton pompa inhibitörü kullanımı
B) Penisiline alerjik reaksiyon
C) Eradikasyona bağlı reflü hastalığı
D) HSV ye bağlı viral özefajit
E) Tetrasiklin kullanımına bağlı özefajit
www.tusem.com.tr
49
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
20 - E
GÖRH DIŞINDAKİ ÖZEFAJİT NEDENLERİ
En sık neden Candida albicans’tır. Özefagusta beyaz-sarı plak ve nodüllerle karekterizedir. Tanıda endoskopi sırasında
lezyonlardan sürüntü alınarak hif incelemesi yapılır. Virüslerden HSV, CMV ve HİV özefajit yapabilir; bakteriyel etkenler
çok nadirdir.
Tetrasiklin, doksisiklin (en sık), demir, KCL, alendronat, NSAİİ... Enfeksiyöz ve hap özefajitleri odinofaji (ağrılı yutma)’nin
en sık nedenidir.
Kostik madde alımına bağlı özefagus erozyon ve ülserleri olabilir. Bunların uzun dönemde multiple striktür ve kanser
riski mevcuttur. Radyasyon, skleroterapi, dermatolojik ve sistemik hastalıkların özefagus tutulumu.
21. Diyabet tanısında kullanılan bir test, diyabetik hastaların %98’ini diyabetik olarak saptamakta, diyabetik
olmayanların ise %20’sini diyabetik olarak yorumlamaktadır. Bu testin duyarlılığı ve özgüllüğü için hangisi
doğrudur?
A) Duyarlılık Özgüllük %98 %80
B) Duyarlılık Özgüllük %98 %20
C) Duyarlılık Özgüllük %2 %80
D) Duyarlılık Özgüllük %98 %2
E) Duyarlılık Özgüllük %20 %98
21 - A
Duyarlılık: Bir tanı testinin incelenen toplumdaki gerçek hastaları ortaya çıkartabilme özelliğine duyarlılık denir. Bir baş-
ka deyişle hasta olan kişiler içinde testin pozitif çıkma olasılığıdır.
Seçicilik: Bir tanı testinin incelenen toplumdaki gerçek sağlamları ortaya çıkartabilme özelliğine seçicilik denir. Bir başka
deyişle sağlam olan kişiler içinde testin negatif çıkma olasılığıdır.
Prediktif değer: Bir testin hastalığın var ya da yok olduğ unu ortaya çıkartabilme özelliğine denir. Prediktif değer hem
hastalığın prevalansına hem de testin duyarlılık ve seçiciliğine bağlıdır. Pozitif ve negatif olmak üzere iki tür prediktif
değer vardır.
Pozitif prediktif değer: Bir tanı testinin pozitif çıktığı kişiler içinde gerçekten hasta olanların oranıdır. Bayka bir deyişle
testin pozitif oldğu koşulda kişinin hasta olması olasılığına pozitif prediktif değer denir.
Negatif Prediktif değer: Bir tanı testinin negatif çıktığı kişiler içinde gerçekten sağlam olanların oranıdır. Başka bir de-
yişle testin negatif olduğu durumda kişinin sağlam olma olasılığı negatif prediktif değer denir.
Duyarlılık = (Gerçek pozitişer / Gercekte hasta olanlar) x 100 =
Seçicilik = (Gerçek negatişer / Gercekte sağlam olanlar) x 100 =
Pozitif prediktif değer = (Gerçek pozitişer / tüm pozitişer) x 100 =
Negatiif prediktif değer = (Gerçek negatişer / tüm negatişer) x 100 = (d / c+d) x 100)
22. Bir bölgedeki sağlık yöneticisi bölgede yaşayan 40 yaş üzeri nüfusta kronik hastalıkların sıklığı saptamaya
yönelik bir çalışma planlamak istiyor. Böyle bir çalışmayı aşağıdaki araştırma yöntemlerinden hangisiyle
yapması en uygundur?
A) Kesitsel araştırma
B) Vaka kontrol araştırması
C) Kohort araştırması
D) Metodolojik araştırma
E) Müdahale araştırması
22 - A
Kesitsel çalışmalar, prevelans (sıklık) çalışmalarıdır, toplum tarama çalışmaları da denir. Prevelans çalışmaları şu anda
toplumda kaç hasta olduğunun saptanması yani hastalığın toplumdaki sıklığının ölçümüdür.
Aynı anda birçok hastalığın prevelansı (sıklığı) hesaplanabilir. Toplumların öncelikli sağlık problemleri saptanması açı-
sından önemlidir. Toplum, pratik ve sensivitesi, spesifitesi yüksek testler ile birçok hastalık açısından taranarak, önemli
sorunlar ve sıklıkları elde edilir. Temel amaç toplumun temel sorunlarını tespit etmektir. Örneğin; hipertansiyon, anemi,
diabet, glokom taramaları aynı anda yapılır. Bu hastalıkların toplumdaki sıklık, prevelansları elde edilir.
Kesitsel çalışmalar da düzenli kaydedilmiş sağlık kayıtları üzerinden yapılabilir.
www.tusem.com.tr
50
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
23. Belli bir bölgede bir hastalık yüksek sıklıkta ve sürekli ise bu aşağıdakilerden hangisi ile tanımlanır?
A) Salgın
B) Endemi
C) Epidemi
D) Pandemi
E) İnsidans
23 - B
Endemi bir hastalığın yüksek prevelans ile seyretmesidir.
Epidemi; bir hastalığın beklenenden çok görülmesidir.
Pandemi; hastalığın ülke ve kıtalar arası yayılmasıdır.
Salgın; hastalığın bir bölgede yayılmasıdır.
24. Gebe kalan ve 2 ayda bir nöbet geçiren bir epileptik kadın için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Gebelik süresince folat preparatları verilir
B) Politerapiden kaçınmalıdır
C) İlk 3 ay boyunca antiepileptik ilaçlar kesilir
D) Antiepileptik plazma düzeyleri düzenli olarak izlenir
E) Ailede nöral tüp defekti varsa Valproat ve Carbamazepin’den kaçınılır
24 - C
Gebelikte eilepitik nöbetler artar. Bunun en önemli nedeni, antiepileptik ilaçların farmakokinetiğin değişmesi ve serum
konsantrasyonunun düşmesidir. Aniepileptik kullanan hasta gebe kalmışşsa, ilacı kesmek veya değiştirmek tehlikeli ve
yanlıştır. Fetal malformasyon riski ilk 4-8 haftada en yüksek olduğundan zaten geç kalınmıştır. Fetal malformasyonlar
arasında en sık görülenler:
• Yarık damak-dudak
• Konjenital kalp defektleri
• Hipospadias
• Nöral tüp defektleri
Antiepilepitk ilaçların hepsinin potansiyel teratojenik etkisi vardır. Ancak valproat ve karbamazepin kullanımında nöral
tüp defektleri daha sık görülür.
www.tusem.com.tr
51
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
26 - E
Sero (-) artropatilerin Ortak özellikleri ve RA den Farkları;
- Sakroiliak eklem tutulumu vardır. RA da yoktur.
- Oligoartikuler ve asimetrik tutulum vardır. RA da poliartiküler ve simetrik tutulum vardır.
- RF (-) dir ve subkutan noduller yoktur. RA da RF (+) dir ve subkuten romatoid nodüller vardır.
- HLA B27 pozitifdir ve familialdir. RA’in HLA ile ilişkisi yoktur.
- PA, AS, RS ve EA de patolojide entesit (entesopati) ve sindesmofitler (vertebralardaki bambu kamışı) vardır. RA de
esas patoloji snovittir syndesmofitler yoktur.
- Özellikle AS de unilateral anterior uveit saptanır. RA’ da episklerit, sklerit, skleromalaziye (mavi sklera) bağlı körlük
görülür.
- Deride keratoderma blenhorragica özellikle RS gözlenir.
- Özellikle OA de eklem ankilozları gelişir, RA de eklemlerde subluksasyon veya luksasyon gelişir.
27 - A
Mamografi; memenin film yerleştirilen platform ile kompresyon pedalı arasında komprese edilerek çekilir, kontrast mad-
de kullanılmaz.
Memenin iç yapısı (süt bezleri, yağ dokusu, vasküler yapılar) net olarak ortaya konur). Mikrokalsifikasyonlar araştırılır,
bu tarama mamografisidir.
www.tusem.com.tr
52
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
28 - D
Rejyonel anestezide en sık olarak lidokain ve bupivakain kullanılır. Ayrıca:
Ketamin
Fensiklidin
Tiopental
Midazolam
Etomidat da kullanılabilir.
29 - D
Dermatolojide fenomenler
Omnibus belirtisi: Kaşların dış yarısının dökülmesidir. Lepra, lenfoma, sifiliz, talyum entoksikasyonunda görülür.
Koebner fenomeni: Travmaya maruz kalan yerlerde travmayı takip eden 8-10 gün içerisinde hastalığın belirtilerinin
oluşması (Psoriasis, lichen planus, pityriasis rose).
Mum lekesi işareti: Lezyonun kazınması halinde statun korneumun mum gibi ufalanması (psöriasis)
Auspitz belirtisi: kazımaya devam etme halinde nokta tarzında kanama olması (psöriasis).
Yonga-talaş belirtisi: Pitriasis versicolorda ki lekenin kazınması sonucu bir kenarı deriye yapışık skuam kalkması.
Nikolsky fenomeni: Gergin bir bül üzerine veya çevresine basınç yapılması halinde bülün çapının artması veya bül
çevresi derisinin soyulması (Pemfigus grubu hastalıklar).
Çivi belirtisi: fiark çibanındaki foliküler uzantının görülmesi Wickham işareti: Likenplanusun deri lezyonları üzerine xylol
damlatılmasıyla maviye çalan beyaz renkte çizgiler olması.
30 - A
Elektrokonvülzif tedavi (EKT) bilinen en etkin antidepresan ajan yada araçtır. Günümüzde endikasyon alanlarının ba-
şında özkıyım riski yüksek ve psikotik bulgu ile giden major depresif bozukluk gelir.
EKT endikasyonları
Major depresif bozukluk (EKT nin birincil endikasyonudur) Manik epizodlar şizofreni (EKT kronik şizofrenide etkin ol-
mamakla birlikte, belirgin pozitif semptomlara sahip, katotonik veya mizaç bulguları hakim olan şizofrenik hastalar EKT
tedavisine en çok yanıt alanlardır).
Ağır anoreksia nervoza
Fobi
www.tusem.com.tr
53
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
31 - E
32 - E
Doğumdan sonraki ilk beş gün salgılanan süte kolostrum denir. Laktoz, yağ, karbonhidrat ve suda eriyen vitaminler az,
protein, yağda eriyen vitaminler(A,E,K), Immunglobulinler ve bazı mineraller(Na, Çinko, Cu, Fe) bakımdan zengindir.
33. Doğum salonunda solunum yetersizliği nedeniyle resusitasyon yapılan bir yenidoğana son 30 saniyede maske ve
hava kesesi ile pozitif basınçlı ventilasyon uygulanmıştır. Bu girişim sonrası değerlendirmede, bebeğin kalp hızı
40/dakika olarak bulunmuştur.
Bu bebek için bundan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Göğüs kompresyonu ve solunum desteği
B) Adrenalin ve göğüs kompresyonu
C) Adrenalin ve solunum desteği
D) Göğüs kompresyonu ve ek oksijen
E) Solunum desteği ve taktil uyaran
www.tusem.com.tr
54
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
33 - A
Yenidoğan resüsitasyonunda İlk girişimler ısı kaybını önlemek için kurulamak ve ısıtmak, pozisyon vermek ve aspire
ederek hava yollarını temizlemek, solunumu başlatmak için cilde uyarı vermektir. Bunları uygulamak 30 saniyeyi geç-
memelidir. Aynı anda bebeğin rengi, kalp hızı ve solunum eforu değerlendirilir. Solunum başlamış ve kalp hızı 100/dak
üstündeyse ve bebeğin rengi pembeyse başka bir işleme gerek yoktur. Renk morsa oksijen verilir.
İlk girişimlerden sonra solunum başlamadıysa veya solunum başladı ama kalp 100/dak altındaysa maske ve ambu
(beg) ile pozitif basınçlı ventilasyona geçilir. 15-30 sn sonra kalp hızı tekrar değerlendirilir. Kalp hızı duzelmiyorsa ven-
tilasyon sürdürülürken kalp masajına da başlanır. Efektif resusitasyona karşın kalp hızının 60/dak altında seyretmesi
durumunda epinefrin uygulanır.
34. Yenidoğanda intra-ventriküler kanama ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Prematürelerde sık görülür.
B) Genellikle germinal matriksten kanama olur.
C) Cerrahi tedavi şarttır.
D) Lomber ponksiyon materyalinde artmış eritrositler saptanır.
E) Transfontanel ultrasonografi ile kesin tanı konulur.
34 - C
35 - D
www.tusem.com.tr
55
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
Oligohidramnios Polihidramnios
İUGG Kongenital anomaliler: Anensefali, hidrosefali,
Fetal (iskelet) anomalileri özefageal ve duodenal atrezi, spina bifida, yarık damak,
İkiz-ikiz transfüzyon (donör) kistik adenomatoid akciğer malform., diafragmatik herni
Amniyotik sıvı kaçağı Sendromlar: Akondroplazi, Klippel-Feil, 18,-21 trizomi,
Renal agenezi -Potter sendromu TORCH, hidrops fetalis,
Uretral atrezi multiple kongenital anomaliler
Prune-Belly sendromu Diğerleri: Diabetes mellitus, fetal anemi, fetal kalp yet-
Pulmoner hipoplazi mezliği, ikiz-ikiz transfüzyon (alıcı), poliürik renal hasta-
Amnios nodozum lık, nöromusküler hastalıklar, idiopatik
İndometazin
ACE inhibitörleri
İntestinal pseudo-obstrüksiyon
36 - C
Kronik 50000 ıu/gün’den fazla uzun süre A vitamini kullanımı toksisiteye sebep olur. Pseudotümor serebriye bağlı kibas
bulguları, kemik ağrıları, hiperostozis, dermatit, alopesi, hepatomegali, KC fonksiyon testlerinde bozulma, hipo-prot-
rombozis ve fetal anomalilere sebep olur. Bitot lekeleri VitA fazlalığında değil eksikliğinde görülür.
37 - B
Wilson hastalığında temel patoloji bakırın kc hücresindeki lizozomlardan safraya atılımında defekttir. Bunun sonucunda
kcx hücrelerinde bakır birikimi, buna bağlı olarak mitokondrialara oksidan yıkım olur. Uzun dönemde kronik karaciğer
hasarı ve bulguları açığa çıkar. Klinik değişken olmasına rağmen 5 yaştan önce klinik bulgu çok nadirdir.
38. Seboreik ve ekzamatöz deri lezyonları, açık renk teni, mikrosefalisi olan mental retardasyonlu bir çocukta
düşünülecek en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sistinozis
B) Hipotiroidi
C) Metilmalonik asidemi
D) Akçaağaç şurubu idrar hastalığı
E) Fenilketonüri
www.tusem.com.tr
56
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
38 - E
Feniletonürinin fizik muayene bulguları;
• Sarışın, açık ten, mavi göz
• Seboreik veya ekzamatoid cilt raşları
• Hipertoni ve hiperaktif DTR
• Konvülziyon
• Mikrosefali ve belirgin maksilla
• Mine hipoplazisi
• Büyüme geriliği
39. Özefagus atrezisi ve TÖF anomalisinin en sık görülen formu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Proksimal ösofagus atrezisi ve distal trakeoösofajial fistül
B) Ösofagus atrezisi+ proksimal ve distal ösofajial fistül
C) İsole H tipi trakeaösofajial fitül
D) Proksimal trakeaösofajial fistül+distal ösofajial atrezi
E) Trakeaösofajial fistül olmaksızın ösofagus atrezisi
39 - A
Ösofagus atrezisi tiplerinde en sık olan proksimalin atrezik, distalin ise trakea ile fistüline olan tipidir. En nadir görüleni
ise izole TÖF lerdir.
40. Altı haftalık erkek bebekte doğumdan üç hafta sonra başlayan kusma ve kilo kaybı yakınmalarıyla getirilen, dehid-
ratasyon bulguları ve hipokloremik alkaloz saptanıyor.
Bu hastada kesin tanı için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Baryumlu üst gastrointestinal sistem grafisi
B) Ultrasonografi
C) Endoskopi
D) Tomografi
E) Endosonografi
40 - A
3. haftadan sonra; Safrasız kusmalar, Uzamış sarılık, Midepigastrik olive-zeytin, Malnütrisyon, Dehidrasyon, Hipoklore-
mik metabolik alkaloz, Hipokalemi olan çocukta düşünülür.
• İlk Tanı: USG, kesin tanı baryumlu grafi ile konur
• Tedavi: Piloromiyotomi’dir
www.tusem.com.tr
57
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
41. Safralı kusma ve konstipasyon saptanan 1 günlük yenidoğan bebeğin ayakta direkt batın grafisi double-buble
görünümü dışında bir özellik saptanmıyor.
Bu hastada düşünülecek en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Duodenal atrezi
B) Bilyer atrezi
C) Midgut volvulus
D) Hirschsprung hastalığı
E) İntussussepsiyon
41 - A
Duedenal atrezi, Tüm intestinal atrezilerin %25-40 Beraberinde sıklıkla eşlik eden anomaliler vardır.
• Eşlik edenler;%20-30 ‘unda Down sendromu, Malrotasyon (%20), Özefagus aterzisi (%10-20), KKH (%10-15),
Anorektal ve renal anomaliler (%5)
• Klinikte yaşamın ilk gününde ortaya çıkan abdominal distansiyon olmadan safralı kusma gözlemlenir.
• ADBG’deki Double-bubble görünümü patagnomoniktir.
42. Boy kısalığı ile getirilen 5 yaşındaki bir çocuğun kemik yaşı takvim yaşına uygun bulunuyor. Daha sonraki takip-
lerinde boyu 2 standart deviasyonun altında devam etmesine rağmen yıllık büyüme eğrisi standartlara paralel
seyrediyor.
Bu hastada boy kısalığının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ailevi boy kısalığı
B) Psikososyal boy kısalığı
C) Konstitusyonel boy kısalığı
D) Kemik displazilerine bağlı boy kısalığıA
E) Puberto prekoks
42 - A
Vakanın KY=TY>BY olması ve persentillerinin düşük olmasına rağmen normal büyümeye paralele seyretmesi vakanın
ailevi boy kısalığı olduğunu düşündürmektedir.
TY = BY = KY Normal
TY = KY > BY Familyal boy kısalığı
TY > BY = KY Konstitüsyonel boy kısalığı
TY > BY > KY Hipotiroidizm
TY > KY > BY Büyüme hormonu eksikliği, Nutrisyonel boy kısalığı, Kronik hastalıklar,
Kemik displazileri
43. Aşağıdaki çocukluk çağı döküntülü hastalıklarından hangisinde A vitamini verilmesi hastalığın prognozu-
nu olumlu yönde etkiler?
A) Kızamık
B) Su çiçeği
C) Ekzantema Subitum
D) Eritema İnfeksiyozum
E) Kabakulak
43 - A
Kızamıkta A vitamini düzeyi düşer. A vitamini tedavisi hastalığın klinik seyrini hafifletir.
44. Yenidoğan döneminde başlayan kronik ishalin en sık sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
A) İntestinal Lenfanjektazi
B) Mikrovillüs inklüzyon hastalığı
C) Enterokinaz eksikliği
D) Glukoz-galaktoz malabsorbsiyonu
E) Klor kaybettiren diyare
www.tusem.com.tr
58
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
44 - B
Mikrovillüs İnklüzyon Hastalığı
• Doğumdan itibaren başlayan inatçı diyare ve malabsorbsiyon ile karakterizedir.
• Yenidoğan döneminde başlayan kronik ishalin en sık sebebidir.
• Polihidroamniyoz nedenidir.
• Kesin tanı ince barsak biyopsisi ile konur.
45. Ağır astım tanısıyla takip edilen hastada güçsüzlük, hipopotasemi, hipernatremi ve hipertansiyon gözlemlenmiştir.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Klasik 21-hidroksilaz eksikliği
B) ACTH eksikliği
C) Hipoaldesteronism
D) Cushing sendromu
E) Pseudohipoaldesteronism
45 - D
Sebebine bakılmaksızın hiperkortizolizm tablosu olduğu görülmektedir. En sık hipofizial kaynaklıdır. Sorumuzda kor-
tizolün ağır astımda, antiinflamatuar olarak yüksek düzeyde uzun süre kullanılması sebep olmuştur ki buna cushing
hastalığıda veya cushing sendromuda denir.
46. Süt çocıklarında akut astım atağına en sık sebep olan mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir?
A) RSV
B) Mikoplasma
C) Adenovirüs
D) Parainfluenza virüs
E) H.İnf tip B
46 - A
Süt çocukluğu döneminde RSV daha sonra rhino virüs çocuklarda akut astım atağına en sık sebep olan enfeksiyöz
ajanlardır.
47. Kronik ishal nedeniyle getirilen 2 yaşında bir çocukta boy kısalığı, ekzokrin pankreas yetmezliği ve Ter testi Cl
seviyesi yüksek saptanıyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kistik fibrozis
B) Shwachman-Diamond sendromu
C) Çölyak hastalığı
D) Giardiazis
E) Kostmann sendromu
47 - A
Kronik ishal ile getirilen ve ekzokrin panksreas yetersizliği saptanan bir vakada en olası tanı kistik fibroz hastalığıdır.
Yağlı ishal, steatokrit yüksekliği ve malabsorpsiyonla karakterizedir. Dışkıda tiriptik aktivite düşüktür. Kistik fibroz klini-
ğinde olan, ancak ter testinin normal bulunduğu vakalarda ilk tanı olasılığı Schwachman- Diamond sendromu olacaktır.
Bu tür hastalarda İskelet anomalileri, boy kısalığı, deri bulguları, özellikle de nötropeni, pansitopenide tabloya eşlik eder.
Ancak soruda bu anomaliler yok iken ter testinin yüksek olduğu da belirtilmekte, o yüzden doğru cevap kistik fibrozistir.
www.tusem.com.tr
59
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
48 - A
Zafirlukast ve montelukast; astım tedavisinde kullanılan lökotrien reseptör antagonistleridir.
49. Dokuz aylık erkek hasta inatçı konvülsiyon şikayetleriyle başvurmuştur. EEG’sinde hipsaritmi olan hastanın
CT’sinde periventriküler alanda kalsifiye tuberleri saptanmıştır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nörofibromatozis
B) Tuberoskleroz
C) Sturge-Weber sendromu
D) von Hippel-Lindau hastalığı
E) Ataksi-telanjiektazi
49 - B
TUBEROSKLEROZİS (Bourneville hastalığı):
Otozomal dominant bir hastalıktır. Karakterİstik beyin lezyonları tuber’lerden oluşur. Tuberler serebral hemisferlerin
yüzeylerine yerleşir, tipik olarak subepandimal bölgede bulunur, klasifikasyona uğrar ve “damlayan mum” görünümü
verecek şekilde ventrikül boşluğuna ilerler. Tipik olarak; deri lezyonları, epileptik nöbetler(West) mental retardasyondan
oluşan triad ile karakterizedir. Bebeklikte infantil spazm ve EEG’ de hipsaritmi ile gelebilirler. Hastaların % 90’ında üstü
düz, hipopigmente “ash-leaf” lekeleri, Wood lambası altında daha iyi görülebilir. CT periventriküler alandaki kalsifiye
tuberleri gösterebilir, ancak serebral tuberler 3-4 yaşına kadar ortaya çıkmayabilir. Nöbetleri kontrol etmek güç olabilir,
ileride miyoklonik epilepsi geliştirebilirler. Mental retardasyon insidansı yüksektir. Çocuklukta TS jeneralize nöbetler ve
patognomonik cilt lezyonları ile başvurur. Sebase adenomlar 4-6 yaş arasında gelişir: Burun ve yanakların üzerünse
kırmızı nodüller şeklinde görünür ve akne ile karışabilirler. Periungal fibromlar adölesan dönemde oluşur.
50 - A
HİDROSEFALİ NEDENLERİ
• Obstrüktif :
- Akuaduktal stenoz (Kalıtsal (X’e bağlı), Nöral tüp defekti, Nörofibromatozis, Kong TORCH, Akuaduktal gliozis)
- Posterior fossa tm.
- Malformasyonlar (Dandy-Walker, Chiari)
• Komünikan
- SAK (en sık)
- Pnömokok menenjiti
- Tbc. Menenjit
- İU. Enfeksiyonlar
- Lösemi infiltrasyonu
www.tusem.com.tr
60
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
51. İzole büyük arter transpozisyonu olan bir yenidoğan ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Hafif kardiyomegali vardır.
B) Takipne genellikle mevcuttur.
C) Normale göre daha iri doğarlar.
D) Doğumdan itibaren mesokardiyak odakta 4 şiddetinde üfürüm alınır.
E) Siyanoz doğumdan hemen sonra olabildiği gibi ilk birkaç günde de belirginleşmeye başlayabilir.
51 - D
Büyük arterlerin transpozisyonları, doğumsal kalp hastalıklarının % 3-4’ünü oluşturur. Vakaların %40’ında VSD bulu-
nur. Erkek çocuklarda, kızlara oranla 3/1 fazla görülür. Vakaların % 90’ında ilk 6 ayda ölüm olur. Einsenmenger send-
romu gelişme olasılığı fazladır.
Klinik bulgular: Siyanoz, doğumdan hemen sonra vardır veya birkaç günde belirmeye başlar. Kalp yetersizliği, yeni-
doğan döneminde bile başlayabilir. Siyanozun yanısıra, gelişme geriliği ve kalp yetersizliği en önde gelen özelliklerdir.
Yenidoğanda hiçbir anormal üfürüm veya ses duyulmayabilir, ancak çoğunlukla belirgin PS üfürümü vardır. Daha bü-
yüklerde egzersiz dispnesi, artan siyanoz ve çomak parmak önde gelen bulgulardır.
Laboratuar bulguları: Röntgen: Klasik transpozisyon telegrafisinde, pulmoner arter ve aort çıkış bölgesi (kalp kaidesi)
dar, kalp hafifçe büyük ve diyafragma üzerine yan yatmış yumurta görünümündedir. Akciğer vaskülaritesi genelde nor-
mal veya hafif artmış, pulmoner stenoz olan vakalarda ise azalmıştır.
EKG: Tipik bir EKG bulgusu yoktur. Yenidoğanda normal, sonra sağ aks deviasyonu ve sağ ventrikül hakimiyeti gelişir.
Komplikasyonlar ve tedavi: Kalp yetersizliği ve asidoz genel kuralları içinde düzeltilmelidir. Yenidoğan döneminde
ductus arteriosus’u açık tutmak ve hastayı kateterizasyona kadar yaşatıp balon septostomisini sağlamak için İV olarak
prostaglandin kullanılabilir. Daha sonra cerrahi tedavi uygulanır.
52. Asagıdaki konjenital kalp hastalıklarından hangisi turner sendromu saptanan hastalarda en sık görülür?
A) Patent duktus arteriozus
B) Atrioventrikuler septal defekt
C) Buyuk damarların transpozisyonu
D) Fallot tetralojisi
E) Aort Koarktasyonu
52 - E
Kromozomal anomali-Kardiyak patoloji
Trisomy 13 sendromu (Patau’s sendromu) VSD, PDA, dekstrokardi
Trisomy 18 sendromu (Edward’s sendromu) VSD, PDA, PS
Trisomy 21 (Down sendromu) Endokard yastık defekti, VSD
Turner’s sendromu (XO) Aort Koarktasyonu, AS, ASD
53. Ağır VSD’si olan hastada aşağıdakilerden hangisi uzun dönemde beklenen bulgulardan biri değildir?
A) İkinci kalp sesi sertleşir
B) Kalp gölgesi daha da büyür
C) Telegrafide akciğer periferinde damar gölgeleri silinmeye başlar (budanmış ağaç manzarası)
D) Apeksdeki middiastolik rulman kaybolur
E) EKG’de sadece sağ ventrikül hipertrofisi ve sağ aks bulguları görülür
53 - B
VSD ne kadar geniş ve sol sağ şant ne kadar fazla ise akciğere gidecek kan o kadar fazla sonuçta akciğerden sol
atriuma dönecek kan o kadar fazla olacaktır. Bu fazla kan mitral kapaktan diyastolde geçerken bir üfürüm yapabilir
(özellikle normalde geçen kanın iki katından fazla kan geçer ise). Bu tür hastalarda en önemli morbidite Pulmoner hipo-
ertansiyon gelişmesidir. VSD’li hastada ağır pulmoner hipertansiyon gelişimi bulguları: S2 sertleşir, mitral odaktaki
middiastolik üfürüm kaybolur, Graham Steel üfürümü (pulmoner hipertansiyonda gelişen pulmoner yetersizlikteki erken
diyastolik üfürüm) çıkabilir.
www.tusem.com.tr
61
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
EKG’de belirgin sağ aks ve sağda basınç yükü bulguları ortaya çıkar. Telegrafide pulmoner konus daha da belirginleşir,
budanmış ağaç manzarası görülebilir. Kalp gölgesi normale doğru küçülür, çünkü artık kalpteki yük solda volüm yükü
değil sağda basınç yükü haline gelmiştir, ağır pulmoner hipertansiyonda sol sağ şant iyice azaldığından solda volüm
yükü azalacak ve böylelikle kardiyotorasik indeks yaşla birlikte küçülecektir. Sağdaki basıç yükü ise konsantrik hipert-
rofi yaptığından kardiyotorasik indeksi büyütmez.
54. Sekiz yasında bir erkek çocuk kırmızı renkli idrar yapma ve idrar miktarında azalma şikayetleriyle acil servise
getiriliyor. Göz kapaklarında ve bacak ön yüzünde ödem saptanan çocuğun kan basıncı 135/85 mmHg, Serum C3
düzeyi düşük ve BUN düzeyi artmış bulunuyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşagıdakilerden hangisidir?
A) İmmünoglobulin A nefropatisi
B) Akut poststreptokokkal glomerulonefrit
C) Alport sendromu
D) Goodpasture sendromu
E) İdyopatik hızlı ilerleyen glomerulonefrit
54 - B
Olgu tipik Akut poststreptokoksik glomerülonefrit (APSGN) vakasıdır. Hastanın yaş 5-15 yaş arasında. Hematüri,
oligüri, ödem, hipertansiyon ve böbrek yetmezliği varlığı nefritik sendrom olduğunu gösterir. Şıklardaki tek hipokomp-
lementemik nefrit APSGNdir.
55 - E
Çocukluk çağında görülen nefrotik sendromun en sık nedeni(%90) idyopatik nefrotik sendromdur.(lipoid nefroz).
56 - B
Postrenal Böbrek Yetmezliği nedenleri arasında;
• Posterior uretral valv
• Ureteropelvik bileşke obstrüksiyonu
• Ureterovezikuler bileşke obstrüksiyonu
• Ureterosel, Tümör, Ürolitiazis
• Hemorajik sistit
• Nörojenik mesane sayılabilir.
www.tusem.com.tr
62
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
57 - D
EBV, Hodgkin lenfomada habis klonun belirleyicisi olan Reed-Sternberg hücrelerinin içinde gösterilmiştir ve bu sebeple
hastalığın B hücre kaynaklı olduğu düşünlümüştür. EBV (+) Hodgkin hastalığında, EBV kodlayan genler apoptozisi
engeller.
EBV ile ilişkili oladuğu bilinen durumlar şunlardır:
1. Burkitt lenfoma
2. Nazofarnks kanseri
3. Immun yeterszlikli olanlarda leiyomyosarkom
4. Duncan sendromu (X’e bağlı lenfoproliferatif sarkom)
5. Mixed Hodgkin ve lenfositten fakir Hodgkin lenfoma
Parvovirus aplastik anemiye neden oalbilir.
58. 3 günlük yenidoğan bebek yaygın nekrotik lezyonlar ile pediatri acil servise getiriliyor. Purpura fulminans düşünü-
lüyor.
Bu bebekte en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Faktör V Leiden mutasyonu
B) Protrombin gen mutasyonu
C) Homozigot Protein C eksikliği
D) Antifosfolipid antikor sendromu
E) Faktör XII eksikliği
58 - C
Protein C eksikliği
• Otozomal Dominant geçer.
• Homozigotlar erken bebeklikte tromboz nedeniyle ölür.
• Heterozigotlarda Protein C düzeyi normalin %30-60’ıdır. Tekrarlayan venöz trombozlar ve pulmoner emboliler var-
dır.
• Homozigot Protein C eksikliği veya Tip I ve Tip II için çift heterozigot olanlar yenidoğanda purpura fulminans olarak
bildirilen tek sendromdur.
59 - D
Mikrositer hipokrom anemlerin başta gelen nedenleri demir eksikliği, talasemi, sideroblastik anemi,kurşun zehirlenme-
si, bakır eksikliği ve B6 vitamini eksikliğidir.
www.tusem.com.tr
63
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
60. Mikrositik anemisi olan çocuğun serum demir ve demir bağlama kapasitesi düşük, transferin saturasyonu ve se-
rum transferin reseptör düzeyi normal ve serbest eritrosit protoporfirin düzeyi yüksek bulunur.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sideroblastik anemi
B) Kurşun entoksikasyonu
C) Kronik hastalık anemisi
D) Demir eksikliği anemisi
E) Beta talasemi taşıyıcılığı
60 - C
Tanımlanan özellikler tümüyle kronik hastalık anemisine uyar. Demir eksikliğinde bağlama kapasitesi ve transferin
reseptörleri yüksek, saturasyon düşüktür. Sideroblastik anemide serum demiri normal yada yüksek, FEP ise normaldir.
61. Serum kalsiyum düzeyi 15 mg/dl olan bir hastada aşağıdakilerden hangisi kalsiyum düzeyini düşürerek,
semptomların hızla ilerlemesini önlemek için ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnorganik fosfat çözeltilerinin verilmesi
B) IV sodyum sulfat verilmesi
C) Ekstrasellüler sıvı açığının yerine konması
D) Kortikosteroid verilmesi
E) Kalsitonin verilmesi
61 – C
Hiperkalsemi Tedavisi
Semptomatik hiperkalsemi yada >12 mg/dl
İv hidrasyon
Kalsitonin (akut tedavi için kullanılır)
Bifosfonatlar (etidronat, pamidronat): Malign hastalar, kemik yıkımını önlemek için
Mithramycin, steroidler, hemodiyaliz
62. TPN alan bir hastada sepsisin en erken görülen sistemik bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Titreme
B) Hipotansiyon
C) Arteriyel pH’da hızlı düşme
D) Ani gelişen glukoz intoleransı
E) Taşikardi
62 – D
TPN komplikasyonları
TPN mortalite oranı en yüksek komplikasyonu kateter sepsisidir. Sepsis gelşiminin ilk ve en önemli göstergesi glukoz
regülasyonunun bozulmasıdır.
En sık teknik komplikasyon pnömotoraks
En sık infektif komplikasyon kateter sepsisi (S. epidermidis)
Hiperglisemi (en sık komplikasyon)
63. Atmış dört yaş erkek hasta servise yatırılıyor hastanın ateşi 39.6 C solunum sayısı 28/dk nabız 110 tansiyonu 130/
80 yapılan tetkiklerinde beyaz küre:16000 olan ve idrarında E.coli ürüyor.
Bu hastanın en olası tanısı hangisidir?
A) Ciddi sepsis
B) SIRS
C) Sepsis
D) Septik şok
E) İdrar yolu enfeksiyonu
www.tusem.com.tr
64
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
63 - C
SEPSİS VE SEPTİK ŞOK
Tanımlar
Bakteriemi: Kanda bakteri bulunması
İnfeksiyon: Hastalık kaynağı olarak mikrobiyal etkenlerin varlığı
64. Multi organ yetmezliği sendromunda en erken yetmezlik bulguları gösteren sistem hangisidir?
A) Solunum sistemi
B) Gastrointestinal sistem
C) Hepatobilier sistem
D) Santral sinir sistemi
E) Üriner sitem
64 - A
Çoklu organ yetmezliğinde ilk etkilenen sistem Pulmoner sistemdir.
65 - C
Önemli prognostik faktörler
1. İnvazyon derinliği: En önemli prognostik kriterdir.
2. Ülserasyon: Ülser varlığı kötü prognoz işaretidir.
3. Anatomik lokalizasyon: Ekstremitelerde prognoz, gövde ve yüzden daha iyidir.
4. Cinsiyet: Genelde kadınlarda prognoz daha iyidir. Kadınlarda melanomlar genellikle tedavisi daha kolay lokalizas-
yonlarda bulunurlar.
5. Histolojik tip: Lentigo maligna en iyi prognoza sahip tiptir. Nodüler tip kötü olmakla birlikte evresi ve invazyon derin-
liği eşit olduğunda süperfisyel yayılanla eşit prognoza sahip olduğu bildirilmektedir.
66. Aşağıdakilerden hangisi extrahepatik presinuzoidal obstruksiyon varlığında devreye giren ve hepatope-
dal akımı sağlayan kollateral damarlardan değildir?
A) Hepatokolik ve hepatorenal ven
B) Derin sistik ven
C) Epiploik ven
D) Retroperitoneal anastomozlar
E) Sappeyin aksesuar venleri
www.tusem.com.tr
65
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
66 - D
Portal HT durumunda fonksiyonellik kazanan kollateral damarlar 2 grupta toplanır:
1. Hepatopedal akım (Karaciğere doğru): Ekstrahepatik presinüzoidal obstrüksiyon varlığında devreye girip karaci-
ğere sınırlı miktarda portal venöz kan taşırlar:
• Sappey’in aksesuar venleri
• Derin sistik ven
• Epiploik venler
• Hepatokolik, hepatorenal venler
Porto-portal anastomozlar: Vena portanın dallarındaki veya kökündeki tıkanıklık bu anostomazlarla aşılmaya çalışılır.
Bu anastomozların üçü önemlidir:
a) Dalak veninin arka gastrik ve sol gastrik ven yoluyla vena porta ile bağlantısı
b) Barlow arkı: Gastroepiploik ven yoluyla olan splenik-superior mezenterik anastomoz
c) Pankreas venleri ile olan splenik-inferior mezenterik ven anastomozları
2. Hepatofugal akım (Karaciğerden uzaklaşan) : Portal HT varlığında kollaterallerin karaciğerden kaval sisteme doğ-
ru sağladığı akımdır. Portal sistemden daha düşük basınçlı kaval sisteme doğru akım vardır. Portokaval anasto-
mozlar olarak da tanımlanırlar:
a) Ösofagus çevresi anastomozlar: Koroner (sol gastrik) ven ve vasa brevia (kısa gastrik venler) – ösofageal venler
– azigos, hemiazigos venler yoluyla portal kan vena kava süperiora taşınır. Ösofagus varis kanamaları bu anasto-
mozlardan kaynaklanır.
b) Karın duvarı anastomozları: Umbilikal ve paraumbilikal venler aracılığıyla portal kan sol portal ven veyüzeyel
abdominal venler yoluyla superior ve inferior epigastrik venlere ve kaval sisteme akabilir. Periumlikal venlerin
genişlemesi karında “Medusa başı” görünümüne yol açar.
Curveilhier-Baumgarten sendromunda karaciğer atrofisi veya agenezisi vardır. Bunun nedeni umbilikal venin do-
ğumdan sonra açık kalması ve porto-sistemik sirkülasyonun oluşması nedeniyle karaciğere gelen kan akımının az
olmasındandır. Klinikte umbilikal ven genişlemesi ve KC atrofisi görülür. Dinlemekle thrill alınır.
c) Hemoroidal Anastomozlar: Bu anastomozlar vena mezenterika inferior dallarının kaval sistemle bağlantısını sağ-
lar. Kan akımı süperior hemoroidal ven – orta ve inferior hemoroidal venler – internal iliak ven ve internal pudendal
ven - vena kava inferior yolunu izler.
d) Retroperitoneal anastomozlar: Retzius venleri yolu ile vena kava inferiora boşalır.
e) Dalak civarı anastomozlar: Bu anastomozlar portal sistemin özellikle de dalağın venöz kanını bir taraftan kısa
gastrik venler (vasa brevia) - mide fundusu venleri - ösofagus çevresi venler ve diyafragmatik venler yoluyla vena
kava süperiora taşıdığı gibi, spontan splenorenal anastomozlarla vena kava inferiora da taşır.
67. Kist hidatiğin tanısal testlerinden hangisi tedavi sonrası takipte kullanılır?
A) Casoni deri testi
B) Weinberg kompleman fiksasyon testi
C) Elisa
D) Lateks aglutinasyon
E) İndirekt hemaglutinasyon
67 – B
Tanısal testler:
Casoni deri testi: % 80 duyarlııdır. Yalancı (+) liği yüksektir. Tedaviden sonra uzun süre (+) kalır.
Weinberg Kompleman fiksasyon testi: %70 duyarlıdır. Tedaviden sonra negatifleşir. Bu yüzden takipte kullanılır .
ELISA: Ekinokok Ag duyarlılığı %90. Uzun süre (+) kalır. Tarama testi olarak kullanılır
İmmünelektroferez: E.granulosus ve E.alveolaris’de (+). Tedavi sonrası negatifleşir. Takipte kullanılır
İndirekt agglütinasyon testi ve lateks aglütinasyonu: uzun süre + kalır
Eosinofili sadece % 25 hastada (+) dır.
www.tusem.com.tr
66
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
68. Hamartomatoz polip ile karakterize hastalıklardan hangisinde kalıtımsal geçiş ve malignite riski yoktur?
A) Peutz jegher
B) Familial juvenil poliposiz
C) Cronkheit canada sendromu
D) Cowden
E) FAP
68 - C
Cronkheit-Canada Sendromu: Jeneralize hamartomatöz polipozis ile birlikte hiperpigmentasyon, alopesi ve onikodist-
rofi bulunur. Kalıtımsal geçiş göstermez. Malignite riski yoktur. Diare, enteropati ve malabsorbsiyon gelişebilir.
69. Kırk yedi yaş erkek hasta sağ üst kadranda 24 saattir sürekli devam eden ağrı ve 39 C ateş ile acil servise başvu-
ruyor fizik muayenesinde sağ üst kadranda hassasiyeti ve murphy bulgusu + bulunuyor.
Bu hastada gelişebilecek en mortal komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir?
A) Safra kesesi apsesi
B) Gangrenoz kolesistit
C) Bilioenterik fistul
D) Karaciğer apsesi
E) Amfizematoz kolesistit
69 - E
Aynı soru akut kolesistitin mortalitesi en yüksek komplikasyonu hangisidir şeklinde de sorulabilirdi .
Akut kolesistit komplikasyonları:
• Safra kesesi ampiyemi ve perikolesistik apse (akut kolesistitin en sık komplikasyonu)
• Gangrenöz kolesistit: Sistik arterin inflamasyon nedeni ile tromboze olması sonucunda gelişir.
• Amfizamatöz kolesistit: Erkeklerde ve diyabetiklerde daha sık. Gaz oluşturan bakterilerle oluşur. Direkt grafide safra
kesesi içinde ve duvarında hava görülebilir.. Klinik akut kolesistit ile aynıdır. Perforasyon riski yüksek (% 40-60)
olduğu için acil ameliyat gerekir. Klostridya ve koliformlara yönelik antibiyotik verilir. Akut kolesistitin mortalitesi en
yüksek komplikasyonudur.
• Perforasyon
• Biliyo-enterik fistüller
70. Pankreasın endokrin tümörlerinde lokalizasyon çalışması olarak en güvenilir tanı yöntemi aşağıdakiler-
den hangisidir?
A) USG
B) BT
C) Endoskopik ultrasonografi
D) MR
E) Anjiografi
70 – C
Endoskopik ultrasonografi (endosonografi pankreasın endokrin tümörlerinde lokalizasyon açısından en yararlı tetkiktir.
71. Meme kanseri nedeniyle opere edilen bir hastada skapuler lenf nodlarının diseksiyonuna bağlı olarak kolun ad-
düksiyonu ve iç rotasyonu zayıflıyor.
Bu hastada hangi sinirlerin zedelenmiş olması en olasıdır?
A) N. Torasikus longus
B) N. Suprascapularıs
C) N. Dorsalis scapula
D) N. Axillaris
E) N. Torakodorsalis
www.tusem.com.tr
67
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
71 - E
Skapuler lenf nodülleri: V. Subskapularisin V. aksillarise açıldığı yerde bulunan ortalama 8-10 adet lenf nodu grubu-
dur. N. Torakodorsalisi kesmeden bu nodülleri disseke etmek mümkün olmaz.
72 - D
BI RADS (Breast İmaging Reporting and Data System) , memede karşılaşılan lezyonların görüntüleme yöntemleriyle
yorumlanıp riskli grupların belirlenmesini amaçlayan bir klasifikasyondur.
Önceleri BI RADS 0 kriterler içinde yokken, artık tetkik eğer yorum yapmak için yetersizse bu tanımlama kullanılmak-
tadır.
BI RADS YAKLAŞIM
0: Ek tetkik gerekir.
1: Negatif Rutin takip
2: Benign Rutin takip
3: Olası benign Kısa aralıklı takip
4: Şüpheli Biyopsi
5: Olası malign Uygun girişim
73 - E
Gastrointestinal stromal tümörler(GISTs)
Mide sarkomları midenin mezenkimal hücrelerden kaynaklanır. Mide malignitelerinin %3’ünü oluşturur. Gastrointestinal
stromal tümörler(GISTs) önceleri leimyom veya leiomyosarkom olarak adladırılırdı. İnterstisyel cajal hücrelerinden
köken alır. Bu tm ‘lerin çoğunda c-kit protein expersyonu sözkonusudur.
Gastrointestinal sistemin sarkomları arasında en sık görülen tümördür ve GİS içinde de en sık midede görülür. Genellik-
le 40 yaşlarından sonra görülür. Kesinleşmiş bir evreleme sistemi yoktur, ancak genel anlamda artmış mitotik aktivite, 5
cm üzeri kitle, lokal invazyn, nekroz varlığı, c-kit mutasyon saptanması malignite lehine değerlendirilir. (Yani prognozda
önemli parametrelerdir.)
Genellikle kanama ve dispepsi bazen obstrüksiyon ile belirti verirler. Kanama ile gelen hastalarda belki endoskopik
biyopsi ile tanı konabilirse de intramural bir tm olduğu için en etkili yöntem BT dir.
Tedavi cerrahidir. Segmental gastrektomi tercih edilir, lenf nodu diseksiyonuna gerek yoktur. Tümör perfore etmemek
gerekir ve eğer GİSTs düşünülüyorsa iğne biyopsisi yapılmamaladır. Unrezektabl vakalarda veya metastatik olgularda
imatinib mesilat kullanılabilir.
Leiomyosarkomlar ise GISTs’den sonra ensık görülen yumuşak doku sarkomlarıdır ve yine GİS’te en sık midede görü-
lür. Tedavide cerrahi ve RT kullanılabilir.
www.tusem.com.tr
68
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
74. İnce bağırsak benign tümörlerinden hangisi en sık semptomatik olan aşağıdakilerden hangisidir?
A) Lipom
B) Fibrom
C) Hamartom
D) Hemanjiyom
E) Leiomyom
74 - E
İnce Barsak Tümörleri
Benign Malign
Leiomyoma (GISTs) Adenokarsinom
Fibroleiomyoma Karsinoid tümör
Adenoma Leiomyosarkoma
Lipoma Lenfoma
Benign tümörler arasında en sık adenom, malign tümörler arasında en sık adenokarsinom görülür. Unutulmaması
gereken önemli bir nokta; en sık görülen ince barsak benign neoplazisi adenom olmasına rağmen birçoğu semptom
vermeyeceği için klinikte en sık septomatik olan yani tespit edilebilen benign neoplazi leiomyomdur(GISTs).
Malign tümörler ise en sık ileumda % 30-40 tanı koydurucudur. USG ve BT’de yeterince aydınlatıcı bilgi elde edilemez-
se, enteroklizis en etkili tanı yöntemidir.
75. Kırk yaş civarındaki kişilerde daha sık ortaya çıkan ve zaman zaman kanama, akut gastrit dilatasyon veya
volvulus ile karakterize olan diyafragmatik herni tipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Paraözefageal herni
B) Sliding (kayma tipi) herni
C) Travmatik diyafragma hernisi
D) Bochdalek hernisi
E) Morgagni hernisi
75 - A
Klinik Bulgular
Paraösofageal veya sliding hiatal hernilerde semptomlar gaz ve gastrik içeriğin göğüse fıtıklaşan mide içinde sıkışması
ile oluşur. Hasta retrosternal dolgunluk veya göğüs alt kısmında bir kitle hissinden şikayet eder.
Her iki tip hernide de gastroösefageal reflü oldukça sık görülür( retrosternal yanma ve regürjitasyon). Nedeni alt öse-
fagus sfinkterinin bulunduğu kardianın yer değiştirmesi veya mide fundusu ile arasındaki açının kaybolması sonucu
fonksiyonunu yitirmesidir.
Özellikle paraösefageal hernilerde gastrik volvulus gelişebilir, obstrüksiyon semptomları ve sindirilmemiş yiyecek re-
gürjitasyonuna neden olur. Rotasyonel volvulus gelişir ise, fıtıklaşan midenin lenfatik ve venöz drenajı etkilenebilir. Bu
olay sonucunda hastaların 1/3’ünde gastrik mukozanın iskemik ülserasyonu sonucu kanama ve hematemez daha sık
görülür. Dispne ve aspirasyon nedeni ile oluşan rekürren pnömoniler görülebilir.
Sliding ösefageal hernilerde ise çoğunlukla semptom yoktur. Büyüyerek 1/3’den daha fazla mide toraks boşluğuna
geçerse substernal bası ve göğüste kitle hissi gibi şikayetler olabilir. Sliding herni paraösefageale göre çok daha sık
görülmesine rağmen paraösefageal herni komplikasyonları ile ön plana çıkar.
www.tusem.com.tr
69
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
76 - A
Perianal fistülün en sık nedeni perianal apselerdir. Hastaların Yakınmaları: En sık rastlanan şikayet %70 sıklıkla peri-
anal ağrı ve akıntıdır.Ayrıca rekürren perianal endürasyon, Kanama, Kaşıntı.
77. Kolorektal adenomatoz poliplerin kansere dönüşümünde mutasyona uğrayan genlerden hangisi bir onko-
gendir?
A) p53 mutasyonu
B) APC mutasyonu
C) k-Ras mutasyonu
D) DCC mutasyonu
E) PTEN mutasyonu
77 - C
Kolorektal kanserlerde en sık saptanan mutasyon APC mutasyonudur. En sık saptanan onkogen mutasyonu ise K-ras
mutasyonudur.
78. Komplike olmayan akut kolonik divertikülitin ilk atağında en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden han-
gisidir?
A) Diversiyon (transvers kolonda) kolostomisi
B) Rezeksiyon ve reanastomoz
C) Oral alımın kesilmesi ve iv antibiyotik
D) Mikulicz operasyonu
E) Antibiyotikli lavmanlar
78 – C
Komplike olmayan divertkülitte ilk atakta barsak istirahati ve antibiyotik uygulanır.
Divertikülde Cerrahi Tedavi Endikasyonları
Komplikasyon gelişmesi
Tedaviye cevap vermeyen veya rekürren kanama
Sepsis (apse veya peritonit)
Fistül
Obstrüksiyon
Tekrarlayan divertikülit atakları
Sebat eden ağrı veya kitle
Klinik tabloda bozulma
Karsinom ekarte edilemezse
www.tusem.com.tr
70
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
79. Atmış iki yaşında şikayeti olmayan kadın hastanın başka nedenlerle yapılmış olan abdominal BT’de sağ surrenal-
de 6 cm çapında kitle tespit edilmiştir.
Bu hastaya bu aşamadan sonra hangi yaklaşım uygun değildir?
A) 24 saatlik kortizol sevileri bakılması.
B) 24 saatlik katekolamin seviyeleri bakılması.
C) Kitleye ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılması
D) Plazma aldosteron ve renin düzeyleri bakılması
E) Hormon açıdan nonfonsiyone olduğu ispat edilirse yıllık bilgisayarlı tomografi ile takip yapılması.
79 - E
Klinik olarak belirti vermeyen başka nedenlerle yapılan tetkikler sırasında saptanan adrenal kitlelere adrenal insiden-
tolloma olarak isimlendirilir.
Adrenal insidentalloma (Aİ) tespit edildiğinde öncelikle belirlenmesi gereken noktalar vardır.
Aİ büyük kısmını (tüm olguların 2/3’nü) selim kortikal adenomlar oluşturur. Bunların çoğu non fonksiyonedir. Az bir kıs-
mı kortizol veya aldosteron salgılayabilirler. Daha az oranda feokromasitoma (% 7), korteks karsinomları ve metastatik
kitlelere( en sık AC,meme, böbrek, GİS, melanom metastazları olabilir) rastlanır.
Malignite hikayesi olan bir hastada adrenalde bir kitle var ise yüksek ihtimalle metastatiktir.
Adrenal kitlelerin tanısında görüntüleme yöntemlerinden BT ve MRI kullanılabilir. Ayrıca sintigrafi, PET ve özellile me-
tastaz düşünülen hastalarda feokromasitoma ekarte edildikten sonra İİAB yardımcı olabilir.
Tedavinin yönlendirilmesinde kitlenin fonksiyonel durumu, malignite riski, boyutu önemlidir.
Kitlenin fonksiyonel değilse veya malign hastalığın komponenti değilse boyut önemlidir. Şayet kit le 3 cm. altında ise
takip, 5 cm. üzeri ise adrenalektomi endikasyonu vardır. 3-5 cm arası kitlelerde yaklaşım tartışmalıdır.
80. Kırk yaşında kadın hasta boyun ön tarafında şişlik yakınmasıyla müracaat ediyor. Fizik muayenede troid sağ lob-
da sert kitle palpe ediliyor.Yapılan tetkiklerinde hastanın ötroid olduğu ve yapılan boyun ultrasonografisinde tiroid
sağ lobunda 2 cm lik soliter troid nodülü saptanıyor. İnce iğne aspirasyon biopsisinde papiller troid kanseri tanısı
konuluyor.
Bu hasta için en uygun primer tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Total troidektomi
B) Sağ tiroid lobuna lobektomi
C) Tümör tarafına total karşı tarafa subtotal troidektomi
D) Radyoaktif iyot tedavisi
E) Total troidektomi+boyun diseksiyonu
80 - A
Tiroid diferansiye karsinomlarının tedavisinde ağırlıklı yaklaşım total tiroidektomidir. Lenf nodu pozitifliğinde diseksiyon
yapılmalıdır.
81. Mesane kanserinde karsinoma insitu’nun intravezikal tedavisinde kullanılan primer ajan hangisidir?
A) Mitomisin-C
B) BCG
C) Epirubisin
D) Epodyl
E) Adriamisin
www.tusem.com.tr
71
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
81 - B
Mesane kanserinin karsinoma insitu tedavisinde trans üretral rezeksiyon ve sonrası intravezikal BCG yapılır. BCG su-
bepitelyal dokuda makrofajları aktive ederek T hücrelerinden IL-2 salgılanmasına ve T hücre çoğalmasına yol açmak-
tadı r. Böylece T hücresi statoksik özellik kazanıp de nova gelişen tümör hücrelerini yok etmektedir.
82 - D
Nazal kavitenin kanlanmasında internal ve eksternal karotislerin dalları görev alır. Bu dallar:
• Arteria etmoidalis anterior
• Arteria etmoidalis posterior
• Arteria labialis superior
• Arteria sphenopalatina
• Arteria palatina majordur.
83 - C
Akut glokom krizi ağrılı bulanık görme ve korneal ödem ile seyreden acil bir tablodur. Bulantı kusma eşlik edebilir.
Gözde midriazis mevcuttur. Tedavi acildir. Birkaç ssat içinde kalıcı hasar oluşabilir. Tedavide İV asetozolamid, osmotik
ajanlar(mannitol), topikal B blokerler, topikal alfa agonistler, oral karbonik anhidraz enzim inhibitörleri ve diğer antiglo-
komatöz ajanlar.
Glokom krizinde midriyatik ajanlar verimez çünkü mdriyazisle açı daha da kapanarak blok meydana gelir. (ör, atropin,
skopalamin, tropamid vs)
84 - E
Radius distal uç kırıkları;
A. Eklem dışı kırıklar;
Colles kırığı distal radius kırığıdır, distal parça elin dorsaline doğru yer değiştirerek “çatal sırtı deformitesi” ni yapar.
Simith kırığı distal radius kırığıdır, distal parça volar tarafa doğru kayar “ters çatal sırtı deformitesi” ni yapar.
Galeazi kırığı radius 1/3 distal uç kırığıdır ek olarak distal radioulnar çıkık vardır.
B. Eklem içi kırıklar;
Barton kırığı radius alt uç eklem yüzünün intraartüküler kırığı ve bilek çıkığıdır.
Şöför kırığı radius stiloid çıkıntısının kırığıdır.
Monteggia kırığı ulnanın 1/3 proksimal diafiz kırığıdır, ek olarak radius proksimal başı çıkıktır.
www.tusem.com.tr
72
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
85. Yirmi bir yaşında motorsiklet kazası nedeniyle acil servise getirilen hasta; bilinç açık, oriente, koopere olarak de-
ğerlendiriliyor ancak kaza sonrasında 10 dakikalık amnezisi mevcut. Çektirilen kafatası filmlerinde sol temporal
lineer fraktür hattı görülüyor ve bu esnada hastada ani bilinç kötüleşmesi, sol gözde midriazis ve sağ hemiparezi
gelişiyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rüptüre berry anevrizma
B) Akut subdural hematom
C) Epidual hematom
D) Kontüzyo serebri
E) Kommasyo serebri
85 - C
Epidual hematom; genellikle temporal kemik kırıklarında middle meningeal arter rüptürüne bağlı olarak gelişir. Tipik
öyküde; ‘lusid interval’ denen bilincin etkilendiği dönem, ardından bilincin açık olduğu dönem, ardından da bilincin
kapandığı dönem vardır.
Bu hasta için sol unkal hernizsyon geliştiği de söylenebilir.
86 - D
Hiperhomosisteinemi (MTHFR) tek otozomal resesif geçiş gösteren trombofiliadır. Diğerlerinin hepsi otozomal domi-
nant kalıtım gösterir. Kan homosistein seviyesinin yükselmesinin en sık nedenidir. Yükselen homosistein metionin
metabolizmasını bozar. Gebelikte normalde kan homosistein seviyesinin azalması nedeni ile tablo daha hafif seyre-
der. Gebelikte nöral tüp defekti ve prematür atheroskleroza neden olabilir. Hiperhomosisteineminin kesin tanısı için
açlıkta homosisteinin seviyesinin > 12mmol/l olması gerekir. Daha önceden trombotik atak geçirmemiş hastalara
gebeliğinde sadece folik asit replasmanı yapılabilir.
www.tusem.com.tr
73
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
87 - B
Ektopik gebelik riskinin en çok arttığı durum, verilen şıklar içerisinde geçirilmiş ektopik gebelik öyküsüdür. Diğer risk
faktörleri ve risk artış oranları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
88. Otuz yedi yaşında bir kadında saptanan uterin fibroid aşağıdaki klinik durumlardan hangisi ile ilişkili de-
ğildir?
A) Anemi
B) Polistemi
C) Pelvik inflamatuar hastalık
D) Hidronefroz
E) İnfertilite
88 - C
Uterin leiomyom ya da fibroid, düz kas hücresinden köken alan benign yapılı, psödökapsüllü bir neoplazidir.
Mezenkimal kökenlidir. Kadın pelvisinin ve uterusun en sık görülen benign neoplazisidir.
İnsidans: Reprodüktif dönemde %20-25 kadında saptanır. En sık 4-5. dekadda izlenir.
Etyoloji: Kesin etyolojisi bilinmiyor, ancak estrojen bağımlı bir neoplazidir.
Nulliparite, siyah ırk ve obezite riski arttırır, ailesel yatkınlık saptanmıştır. Myom estrojen ve progesteron resep-
törü içermektedir. Estrojen düzeyinin arttığı durumlar gelişimi için risk faktörüdür. Gelişiminde suçlanan diğer
faktörler peptid yapılı büyüme faktörleridir, bunlar içerisinde en etkili olan IGF-1 dir.
Klinik semptomlar: En sık asemtomatiktir, semptomatik olduğu zaman şikayet, myomun yerleşim yerine göre
değişir.
Menoraji: En sık submuközde görülür. Bu aynı zamanda myomun neden olduğu en sık semptomdur. Menoraji-
nin nedeni artmış endometrial yüzey, yüzeyel ülserasyon, azalmış myometrial kontraktilite, ve venöz konjesyon-
dur. İntermenstruel kanama da yapabilir ancak bu durumda servikal kanal ve uterin kavitenin değerlendirilmesi
gerekir.
www.tusem.com.tr
74
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
Submuköz myomum endometrial hiperplaziden ayırıcı tanısında en kolay yöntem salin infüzyon sonografi-
sidir.
Ağrı: Kronik pelvik ağrı, dismenore ve akut karın (torsiyon) şeklinde olabilir. Artmış menstrüel kanama dismeno-
renin nedenidir. Kırmızı dejenerasyonda da ağrı olmaktadır.
Bası semptomları: En sık intraligamenterde görülür. Stres inkontinans, konstipasyon, üreteral bası sonucu
hidronefroza neden olabilir.
İnfertilite: Yerleşim yerine göre servikal kanal ve tubal transportu bozabilir, ayrıca submüköz myomlar endo-
metrial kaviteyi düzensizleştirerek implantasyonu engelleyebilir.
Nadir neden olduğu durumlar: Uterus inversiyonu, abdominal asit (psödo- Meigs sendromu) ve polistemidir.
Pelvik inflamatuar hastalıkla myomların direk bir ilişkisi yoktur.
89. Aşağıdaki vajinit nedenlerinden hangisinde tedavide topikal steroid hormonlar kullanılır?
A) Atrofik vajinit
B) Kandidal vajinit
C) İnflamatuar vajinit
D) Bakterial vajinoz
E) Gonore vajiniti
89 - A
Atrofik vajinit
Estrojen yokluğunda vajinal epitel, pH ve flora değişir. Sonuçta kendisini disparoni, kaşıntı ve postkoital kanama
ile gösteren atrofik vajinit ortaya çıkar. Sıklıkla menopozal dönemde gözlenir.
Tedavi: Topikal estrojen (estriol) verilir.
Diğer şıklarda verilen durumlarda primer tedavi antibiyotiklerin kullanımıdır.
90. Kız çocuklarında en sık görülen primer vajen malignitesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Skuamöz hücreli kanser
B) Malign melanom
C) Berrak hücreli adenokanser
D) Sarkoma botrioides
E) Adenoskuamöz kanser
90 - D
En sık primer vajen kanseri skuamoz (yassı) hücreli kanserdir. Ancak çocuk yaş grubunda vajenin en sık
primer tümörü embriyoner rambdomyosarkom’un botrioid varyantıdır (sarkoma botrioides).
Ancak genel olarak vajende saptanan en sık kanserler metastatik olanlardır. Bunlar içerisinde en sık olan
serviks kanseridir.
Vajende saptanan bir kanserin primer vajen kaynaklı olması için serviks ve vulvada tümör olmaması gerekir.
Vajen kanserleri
1-Metastatik %80-90
2-Primer vajinal
• Skuamoz (en sık)
• Melanom
• Adenokarsinom
• Sarkom
• Diğer
www.tusem.com.tr
75
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
Botrioid sarkomun tipik prezentasyon şekli vajenden dışarı çıkmış polipoid, üzüm salkımı şeklinde kitledir.
(botyroid=üzüme benzeyen). Tedavide cerrahi eksizyon +kemoradyoterapi kullanılır.
91 - D
Obezite endometrium kanseri için risk faktörüdür. Serviks kanseri ile ilişkisi yoktur.
92. Persistan gestasyonel trofoblastik tümörü olan bir hastada aşağıdaki dokuların hangisine metastaz riski
en düşüktür?
A) Parametrium
B) Akciğer
C) Beyin
D) Karaciğer
E) Dalak
92 - E
Molar gebelik tahliyesi sonrası kanaması devam eden ya da hCG değerleri yeniden yükselen hastalarda per-
sistan hastalık vardır. Persistans ve invazyon riski komplet molde, parsiyel mole göre daha yüksektir. Tümör
hücreleri uterusta sınırlı ise non-metastatik, uterus dışına çıkmışsa metastatik olarak tanımlanır. En sık yayılım
hematojen yolla gerçekleşir ve en sık akciğer tutulumu görülür.
Akciğer % 80
Vajen % 30
Pelvis % 20
Beyin % 10
Karaciğer % 10
Diğer organlar (Dalak, böbrek, barsak) < %5
www.tusem.com.tr
76
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
93. Gebelik sırasında aşağıdaki koagulasyon parametrelerinden hangisinde gebelik öncesine göre anlamlı
değişiklik izlenmez?
A) Faktör V
B) Faktör VII
C) Faktör VIII
D) Antitrombin-3
E) Protein S
93 - D
Gebelikte tromboza eğilim artar. F V, VII, VIII, IX ve X artar. Faktör XI ve XIII azalır. Antitrombin 3, protein C de-
ğişmez. Serbest protein S azalır. PT ve aPTT kısalır.
94 - D
Gebelikte en sık görülen malignite meme kanseridir. Sıklık sırası ile diğer maligniteler:
Gebelik sırasında memede meydana gelen değişiklikler nedeniyle çoğu meme kanserli hasta gebelikte daha geç
tanı alır ve lenf nodu metastazı riski artar. Genel olarak gebelikte meme kanseri daha olumsuz seyretmektedir.
95. İlk gebeliğinde ağır preeklampsi nedeniyle 36. haftada doğurtulan ve şu anda 5 haftalık gebeliği olan ka-
dında en sık beklenen obstetrik sonuç aşağıdakilerden hangisidir?
A) Preterm eylem
B) Gestasyonel hipertansiyon
C) Preeklampsi
D) Termde sağlıklı doğum
E) İntrauterin gelişme geriliği
95 - D
Daha önce preeklampsi geçiren kadınlarda takip eden gebeliklerde gestasyonel hipertansiyon ve preeklampsi
riskleri normal popülasyona göre artar. Yine de en sık beklenen sonuç termde sağlıklı doğumdur. Preeklamp-
sinin tekrarlaması ile en fazla ilişkili faktör ilk gebelikte hastalığın ortaya çıkış haftasıdır. 30 haftanın altında
preeklampsi geçirildiğinde tekrarlama riski %40’a kadar çıkmaktadır. Geç başlangıçlı olgularda ise takip eden
gebeliklerde preeklampsi gelişme riski daha azdır.
www.tusem.com.tr
77
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
96. Yirmi dört yaşındaki bir gebede 3. trimesterde Graves hastalığı gelişiyor.
Bu hasta için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Subtotal tiroidektomi
B) Yalnızca propiltiourasil
C) Propiltiourasil ve levotiroksin
D) Radyoaktif iyot
E) Propranolol
96 - B
Gebelikte hipertiroidi tablosunun en sık nedeni Graves hastalığıdır. Tiroid stimülan immünglobulinler nedeniyle
hipertiroidi izlenir. TSH artmış, T3 ve T4 azalmıştır. Antikorlar plasentadan geçip neonatal hipertiroidiye neden
olabilir. Graves hastalığı gebelikte sıklıkla remisyona girer, postpartum dönemde ise şiddetlenir.
Tedavi:
• Propylthiouracil (PTU): Gebelikte hipertiroidizm tedavisinde ilk seçenek PTU’dur Tiroid hormon sentezini
bloke eden ilaçtır. Ayrıca T4’ün T3’e dönüşümünü de inhibe eder. PTU, metimazole göre daha az oranda
plasentadan geçer. En önemli klinik yan etkisi agranulositozdur (doz ve kullanım süresinden bağımsız).
PTU tedavisinde fetusların %1-5’inde fetal guatr ve hipotiroidizm gelişebilmektedir.
• Metimazol: En önemli yan etkisi aplasia cutis’e neden olmasıdır. Gebelikte tercih edilmez.
• Beta Blokörler: Semptomlara yönelik kullanılır.
• Gebelikte radyoaktif iyot tedavisi kontrendikedir.
Cerrahi tedavi: Gebelikte eğer cerrahi yapılacaksa mümkünse II. trimesterde yapılır.
97. Menstrüel siklusun foliküler fazında, FSH salınımını esas olarak aşağıdakilerden hangisi inhibe eder?
A) Estrojen
B) İnhibin –B
C) Estrojen ve inhibin-B
D) Aktivin
E) İnterferon alfa
97 - B
İnhibin: Esas olarak granüloza hücrelerinden sentezlenir. TGF-B üyesi bir dipeptittir. İnhibin-A luteal fazda,
inhibin B ise foliküler fazda FSH etkisi ile salgılanır. FSH salınımını selektif olarak bloke eder. Ayrıca tekal
hücrelerde LH etkisiyle androjen sentezini arttırır. Böylece granuloza hücrelerinde aromatizasyon için substrat
oluşumuna katkıda bulunur. Prolaktin, ACTH ve growth hormon üzerine etkisi yoktur.
www.tusem.com.tr
78
KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - 01 - TUSEM - KTBT
98 - E
Testiküler Feminizasyon (Androjen Duyarsızlık Sendromu)
• Genetik yapı XY’dir
• Testis vardır ancak iç ve dış genitalya anormaldir
• Maternal X’e bağlı resesif geçer
• Komplet testiküler feminizasyonda dokularda androjen direnci mutlaktır
• Kan testosteron seviyesi normal erkek düzeyindedir
• Gonadotropinlerin seviyesi yüksektir
• Sertoli hücrelerinden AMH salınımına bağlı olarak mülleryan kanal regrese olur
• Ancak dokularda androjen etkisi olmadığı için Wolfian kanal gelişmez
• Ürogenital sinüs androjen etkisi olmadığı için virilize olamaz ve dişi yönde gelişir
• Pubertede testosteronun periferik dönüşümü ile oluşan estrojenden dolayı minimal meme gelişimi olur
• Yaşıtlarından uzun boyludurlar
• Gonadektomi için pubertal gelişimin tamamlanması beklenir
99. Aşağıdaki hormonal kontraseptif yöntemlerden hangisi kullanıcılarda konvülzyon eşiğini yükseltir?
A) Kombine oral kontraseptif hap
B) Depo-medroksi progesteron asetat
C) Yalnızca progesteron içeren hap
D) Etonorgestrelli implant
E) Levonorgestrelli implant
99 - B
Depoprovera (MPA): Emziren veya estrojen kullanımı kontrendike olan kadınlar için etkin bir alternatiftir. MPA 3
ayda bir IM olarak uygulanır.
Etki Mekanizması: LH tetiğini baskılayarak ovulasyonu engeller, servikal mukusu kalınlaştırarak sperm geçirgen
liğinin azaltır. MPA, endometriyumu atrofiye sokar ve implantasyona uygunsuz hale getirir.
Uygulama şekli: MPA 3 ayda bir yapılır. Emzirmeyen doğum yapmış kadınlarda postpartum ilk 3 hafta içerisinde
MPA enjeksiyonlarına başlanabilir. Emziren kadınlarda da sütün kalitesini bozmadığı için güvenle kullanılabilir.
Depo-provera’nın emziren annelerde süt üretimini arttırıcı etkisi vardır. Gebelik sırasında yanlışlıkla MPA
enjeksiyonu yapılmasının teratojen etkisinin olmadığı gösterilmiştir.
MPA kullanan kadınlarda, kullanım süresinden bağımsız olarak, yöntem bırakıldığında fertilitenin yönteme baş-
lamadan önceki düzeyine gelmesi uzun sürebilir( yaklaşık 6-12 ay). Bu nedenle kontrasepsiyonu bıraktıktan
hemen sonra gebelik isteyen kadınlarda kullanılmamalıdır.
Kesin Kontrendikasyonları
Gebelik veya gebelik şüphesi Şiddetli koagulasyon bozuklukları
Önceden kullanılan seks steroidlerinin neden
Tanısı konmamış vajinal kanama olduğu karaciğer adenomu varlığı
Yan Etkiler:
Amenore-Ara kanama: Menstrüel düzensizlik hasta uyumunu bozan ve yöntemin bırakılmasına yol açan en
önemli yan etkidir. Bu durumda kanama durana kadar estrojen tedavisi verilmelidir.
Ayrıca kilo alımı, depresyon, libido da azalma, osteopeni, lipid profilinde kötü yönde bozulma yapabilir. Ancak
koagulasyon faktörlerine etkisi yoktur.
www.tusem.com.tr
79
2011 - 01 - TUSEM - KTBT KLİNİK BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI
MPA kullanan hastalarda endometriyum kanseri riski azalmaktadır. Demir eksikliği anemisi daha az görülür.
MPA’nın servikal mukus üzerine etkisi hastayı assendan enfeksiyonlardan korur, PİH riski azalır. Premenstrüel
sendrom, dismenore, menoraji yakınması olan hastalarda, endometriozisde, orak hücreli anemide ve epileptik
hastalıklarda terapötik etkisi vardır. Myom boyutlarında küçülme sağlar.
100. Menopozal dönemde kullanılabilen aşağıdaki ajanlardan hangisi endometrium ve memede agonistik etki
oluşturmadan, ateş basması ve osteoporoza karşı etkinlik gösterebilen ve libidoda artış yapan steroid
yapılı moleküldir?
A) Klomifen sitrat
B) Tibolon
C) Testosteron
D) Medroksiprogesteron asetat
E) Raloksifen
100 - B
Menopozal dönemde sürekli rejimlere alternatif olan tibolon tedavisidir. Tibolon steroid yapılıdır. İnsanda meta-
bolize olduğunda estrojenik, progestajenik ve androjenik etkili metabolitlere dönüşür. Endometriyum ve me-
mede proliferasyona yol açmadığı için tek başına sürekli tedavi olarak kullanılabilir. Androjenik etkisi nedeniyle
libido artışı sağlar. Uzun dönem kullanımında ateş basmasını ve osteoporozu yavaşlatır.
www.tusem.com.tr
80