You are on page 1of 298

ADAM FAVVER

EMPAT?
?nsanlar söylediklerinizi ya da yaptýklarýnýzý unutur, ama onlara neler hissettirdiðinizi a
la unutmaz."
~ Maya Angelou ~
Yasamýnýzýn kontrolü sizde deðil.
Öyle olduðunu düsünebilirsiniz, ama yanýlýyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarýnýzý kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabý kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çýlgýnca bir sey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun surada: Ne isteyeceðinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranýsýnýzý önceden belirleyen arzularýnýz ruhunuzun o kadar derinlerine islemistir k
onlara dikkat
bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatýnýzý yasamaya devam edin. Ne isterseniz yapýn.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadýðý gerçeði üzerine kafanýzý çok f
çalýsýn.
Samantha Zinser 3 Mart 1991
ÖNSÖZ
8 EK?M 2005
Saat 23:09 (Yargý Gecesine 2 yýl, 84 gün kala)
Dr. Elliot Dietrich saðanak yaðmur altýnda kosarak basamaklarý çýktý. Cebini bir an karýstý
onra evinin
anahtarýný çýkarttý ve kilide soktu. Ama çeviremedi; kapý zaten açýktý.
Dietrich midesinde bir burulma hissetti. Yaðmur kalan birkaç tel saçýný da kafa derisine y
apýstýrýrken anahtar
elinde, donup kaldý. Kapýyý kilitlemeyi asla unutmazdý. Evine birileri girmisti. Ve o bi
rileri belki hâlâ evin
içindeydi.
Beyni ona kaçmasýný haykýrýyordu. Arabaya bin ve sür! Ama nereye? Eðer onu bir kez buldular
yine
bulurlardý. Ayrýca her seye yeniden baslayabilir miydi? Daha gençken bile yeterince zo
r olmustu bunu
yapmak. Ve aradan çok zaman geçmisti.
Korku kalbini bir mengene gibi sýktý.
Ya sadece kapýyý kilitlemeyi unutmussa? Belki de basit bir dikkatsizlikti. Ya tüm yasa
mýný aptalca bir hata
nedeniyle geride bý-raktýysa?
Basýný iki yana salladý. Deliceydi düsündükleri. Artýk korku içinde yasamak zorunda deðildi
Öyle mi? O zaman neden halâ takýyorsun kolyeyi?
Sinirli bir dokunusla gömleðinin alündaki zinciri yokladý. Onu o kadar uzun süredir takýyor
u ki, artýk
varlýðýnýn bile farkýnda deðildi.
Evde birisinin olmadýðýndan bu kadar eminsen, neden çýkartmýyorsun o seyi?
AdamFawer
Dietrich orta yolda karar kýldý. Kolyeyi çýkartmayacaktý. Ama kaçmayacaktý da. Derin bir so
alýp aðýr kapýyý
itti. Kapý gýcýrdayarak açýldý. O sesi daha önce hiç farketmemisti. Ama daha önce hayatýnda
ederek
esikte iki dakika da geçilmemisti hiç.
?çeriye girince ayakkabýlarý zeminde ýslak bir ses çýkarttý. Eliyle duvarý yoklayarak düðme
ve ýsýðý
açtý. Karsýsýndaki süzgün benizli adamý görünce neredeyse kalp krizi geçirecekti. Gördüðünü
aynada yansýyan kendi yüzü olduðunu anlayana kadar neredeyse kapýdan fýrlýyordu.
Güldü, ama çýkan ses bos ve biraz da titrekti. ?çeriye girip kapýyý ardýndan kapattý, emniy
irini yuvasýna
geçirdi.
"Hey!" diye seslendi ürkekçe. "Kimse var mý? Polise haber verdim bile... O-o-nun için bu
radan hemen çýkýp
gitsen iyi olur."
Kulaklarýný kabartýp dinledi, ama kendi sýk soluk alýsýnýn yanýnda duyabildiði tek ses penc
vuran
yaðmur damlalarýndan geliyordu. Paranoyakça davranýyordu. Evde birileri olsa o zamana de
k bir seyler
yapmýs olurlardý, deðil mi?
Belki. Belki de deðil.
Yavasça küçük çiftlik evinin içinde dolastý. Ayakkabýlarýný çýkartmaya korktuðundan, odadan
ardýnda ýslak bir iz býrakýyordu. Dolasmasý bitince soluðunu sinirli bir sekilde yavasça bý
Yalnýzdý.
Paltosunu asmak için giris holüne döndü.
Gardýrobun kapýsmý açýnca birisi midesine esaslý bir yumruk indirmis gibi hissetti kendini.
sarýlan bir çift el tarafýndan yarýda kesildi. Yýllardýr kâbuslarýna giren o tanýdýk yüze b
Çabuk olup bitmesi için dua etti. Ve gözlerinin kendisinde kalmasýna izin verilmesi için.
1. Bölüm
2007
Elijah ve Winter
1
28 Aralýk 2007
09:09 (Yargý Gecesi'ne 86 saat, 51 dakika kala)
Kör adam bos göz çukurlarýný saklayan kara gözlüklerinin ardýndan ileriye doðru baktý. Gözl
dan
sokulurken gördüðü o parlak renk senfonisini, sivri uçlu týrnaklar retinalarýný delerken du
keskin acýyý
hâlâ anýmsýyordu.
Laszlo irkilerek o anýyý kafasmdan uzaklastýrdý. Elini çenesine götürüp, hafif uzamýs gri s
ladý. En
azýndan gri olduðunu düsünüyordu. Ona kalsa, eline hâlâ siyah geliyordu. Ama kör birisi içi
erin ne
anlamý olabilirdi ki?
Hiç.
Ama Darian kör deðil.
Dislerini sýktý. Onu düsünmek bile gerilmesine neden oluyordu. Ayaklarýnýn dibindeki Alman
urdu bunu
sezerek dikildi.
Laszlo köpeðin kulaklarýnýn arkasýný kasýrken, "Tamam kýzým, sorun yok," diye fýsýldadý.
Sascha, salyalarý oturduklarý kafenin ahsap dösemesine akarken hýzla soluyordu. Kendini
sakin olmaya
zorlayan kör adam etrafýndaki dünyanm kokularýný içine çekti. Yeni öðütülmüs kahve ve kýzar
üniversite yýllarýný anýmsatan parfüm ve kolonya kokularý, açýk kapýnýn hemen dýsýndaki evs
kokusu.
Laszlo parmaklarýný önündeki devasa kapuçino bardaðýna doladý; kâðýt bardaðýn üzerinden his
sýcaklýk hosuna gidiyordu. Bir taraftan Darian'm onu ekme olasýlýðýný düsünmemeye çalýsýr-
I ýý
AdamFawer
ken, bir taraftan da espresso makinesinin gürültülü týslamasýyla hoparlörlerden gelen duygu
ve melankolik
Kate Bush sarkýsýnýn üzerinden zihnini etrafýndaki konusmalara yöneltti.
Birden burnuna çiçeklerin Parliament sigarasmýnkine karýsan tanýdýk kokusu geldi. Koku ve s
vri topuklu
çizmelerin zeminde çýkardýðý sert týkýrtý ona Darian'm sonunda geldiðini haber veriyordu. K
sandalye çekildi. Sascha çenesini sahibinin ayakkabýsýnýn üstünden kaldýrarak dikildi.
Sonra Darian dudaklarmý hafifçe yanaðýna dokundurarak Laszlo'yu öptü. "Seni yeniden görmek
." Sesi
biraz kabaydý, ama altýndaki sevecenlik barizdi.
"Seni de yeniden görmek güzel." Kör adam elleriyle bir hareket yaptý. "Yani, sözün gelisi."
Laszlo bir sssssýk sesi duydu; yüzünde bir sýcaklýk hissetti, ardýndan yeni yakýlmýs kibrit
kusunu aldý.
Darian uzun bir soluk koyuverince ýlýk bir duman bulutu yüzünü yaladý. ?çine çektiði duman
n içindeki
ince tüyleri titrestirdi.
"?sletmenin sigara içilmesine sýcak baktýðýný pek sanmýyorum."
"Manhattan'm nikotinden arýndýrýlmýs bölge olduðunu hep unutuyorum." Laszlo, dumanýn Darian
nustukça
burun deliklerinden çýkýsýný hayal etti. "Gerçi, beni kapý dýsarý edeceklerinden kuskuluyum
"Bunun cezalandýrmayla ilgisi yok," dedi Laszlo on altý yýllýk sessizliðin ardýndan konusma
arýndaki
hazýrcevaplýða sasarak. "Nezaketle ilgili."
"Her ikisi hakkýndaki düsüncelerimi bildiðini sanýrdým."
"Biliyorum."
Laszlo'nun dudaklarý nostaljik bir gülümsemeyle kývrýldý. Kadýnýn ne kadar güzel olduðunu a
Çikolata rengi ten, seytani bir hale gibi basýný çevreleyen kýzýlýmsý saçlar ve koyu renk,
inkini andýran
gözlere yansýmayan yayvan gülüs. Ama yüzü artýk yýllarýn izlerini tasýyor olmalýydý; týpký
.
12 |
; Empati
Boðazýný temizledikten sonra cebinden katlanmýs bir gazete çýkartýp ona uzattý. "Söyle bana
am
eskiden tanýdýðýmýz birilerine benziyor mu?" Bir kâðýt hýsýrtýsý duyuldu. Kadýnýn saskýnlýð
"Yüzeysel farklýlýklarýn seni yanýltmasýna izin verme," dedi. "Sanýrým gözleri gerçek kimli
recek."
Darian bir anda irkilerek keskin bir soluk aldý.
"Onun kim... Kim olduðunu nasýl bildin?" diye sordu.
"Radyoda konusurken duydum ve sesindeki bir seyler tanýdýk geldi." Sakindi. "Onun için
geçen hafta
'Valentinus'u sahsen dinlemek için Chicago'ya uçtum. O zaman anladým."
"Ama bu olanaksýz."
Laszlo kadma gerçeði sindirmesi için zaman tanýrken bir yandan da o son gece olanlarý düsün
u.
Hatasýný düzeltmek için son bir sansý daha vardý, ama yapacaðý seyin bu kez ona gözlerinden
a mal
olmasýndan korkuyordu.
Ayaðýyla sinirli bir sekilde tempo tutan Darian sigarasýndan uzun bir nefes aldý.
Laszlo kara gözlüklerini ve onlarýn gerisindeki bos göz yuvalarýný göstererek, "Onunla bu s
lde
savasamam," dedi. "En azýndan tek basýma yapamam bunu."
Neredeyse bir dakika boyunca ikisi de konusmadý. Kör adam yasanan sessizlik boyunca
kadýnýn
düsüncelerini hayalinde canlandýrdý: Saskýnlýk, korku ve nihayet hayal kýrýklýðý.
"Elijah ile VVinter'in pesindesin," dedi Darian. "Sana yardým etmelerini saðlamak için
."
"Senin de bana yardým edeceðini umuyordum." Karsýsýndaki kadýnýn o iste kendisiyle birlikte
olmasýna ne
kadar ihtiyacý olduðunun birden farkýna varan Laszlo duraksadý.
"Ne konuda yardým edeceðim? Valentinus'u öldürmen için mi?"
"Mecbur kalýrsam evet." Ondan yayýlan paniðin kokusunu sanki fiziksel bir seymis gibi
alabiliyordu.
"Bunu borçlusun,
| 13
Adam Fawer
Darian. Beni bu ise sen bulastýrdýn. Simdi de çýkmam için bana rehberlik etmelisin."
s
Kadýn sessiz kaldý. Laszlo onu gözlerini huysuz bir çocuk gibi yere dikmis, dudaðýný ýsýrýr
ndýrdý
zihninde. Darian sonunda sýcak soluðu ve Laszlo'nun burnuna dolan parfüm kokusuyla öne eði
lerek yaklastý.
Konustuðunda sesi fýsýltý düzeyindeydi, ama tonundaki yoðunluk etraftaki gürültüyü bastýrýy
"Beni buna zorlamaya kalkýsmayacaðýný umuyorum."
"Öyle bir seyi asla yapmam."
"Neden?" dedi Darian buruk bir sekilde. "Ben sana yapmýstým."
Kadýnýn bu çýkýsý Laszlo'yu sarsmýstý, ama belli etmedi.
"Onlarý nerede bulacaðýný biliyor musun?" diye sordu Darian.
"?kisi de sehirde."
"Kolyelerini hâlâ takýyorlar mý?"
"Evet," dedi kör adam; sesi suçluluk ve pismanlýkla doluydu.
Darian soluðunu koyuverdi. "Öyleyse sanýrým o seyleri geri almamýzýn zamaný geldi."
Ekranda gezinip duran renkli sekilleri, mavimtýrak bir küpün sarýmsý piramide, sonra da ka
n kýrmýzýsý küreye
dönüsmesini bos gözlerle izleyen Valentinus konusmayý bir kez daha dinledi.
Laszlo'nun korktuðu her ne kadar açýkça anlasýlsa da, kendine olan güveni de seziliyordu. A
am saldýrmaya
hazýrlanýyordu. Darian ise ayrý bir olaydý. Duyduðu dehset mutlaktý. Aslýnda o zayýftý. Ne
kadar akýllý,
ne de onun kadar güçlüydü. Ve onun zayýf noktasýydý.
Valentinus da o nedenle üç yýllýk aramaya raðmen Laszlo'yu bulmayý basaramayýnca dikkatini
ian
üzerine yoðunlastýrmýstý. Onun da iyi saklanmýs olacaðýný tahmin ediyordu, ama hem kay-
141
Empati
naklarý, hem de -en önemlisi- iradesi vardý. Yine de, özel dedektiflere neredeyse yarým mi
lyon dolar
ödedikten sonra onu kahvaltý masasýnda otururken kaderin bir cilvesi sayesinde bulmust
u.
Bir gün gazeteyi açmýs ve Darian'ý spor sayfasýndan ona bakar halde görmüstü. Dodgers Stady
un en
ön sýrasýnda, Kenny Lofton o unutulmaz kurtarýsýný yaparken yarým metre arkasýnda oturuyord
r ne
kadar fotoðraf biraz bulanýksa ve kadýn son gördüðünden beri on altý yýl yaslanmýssa da, ki
hakkýnda en ufak bir kusku yoktu.
Darian'm yüzü de o son günkü tüm görüntüler gibi sonsuza kadar beynine kazýnmýsta Valentinu
Ayný gün, öðlen bile olmadan adamlarý bileti almak için kullanýlan kredi kartýnýn izini bul
on iki saat
sonraysa adý artýk Darian VVright olan kadýn hakkýnda bilinmesi gereken her seyi öðrenmisti
Bankada -
görünüse göre birkaç iyi tezgâhlanmýs bosanmayla gelmis- yirmi milyon dolardan fazla parasý
zengin bir
kadýndý.
Valentinus onunla yüzlesmeye can atýyordu, ama asýl istediði Laszlo idi. Onun için de, haf
tanýn yedi günü,
24 saat çalýsacak bir özel dedektif ve kelle avcýsý ekibi tutmustu. Bir buçuk yýllýk bir be
sten sonra
Darian'a sonunda Valentinus'un beklediði telefon gelmisti. Kimliði belirsiz adamm ye
r ve saat belirtmesine
ancak yeten konusma bir dakikadan az sürmüstü, kaydedilen ses hiçbir kuskuya yer býrakmamýs
Ertesi aksam Astor Place'deki Starbucks'm normal temizleme ekibi Valentinus'un e
lemanlarýyla deðistirilmis,
her masa ve sandalyenin altýna, iki tuvalete ve depo odasýna alýcýlar yerlestirilmisti.
Valentinus ertesi sabah
konusmalarý dinlemeye baslarken her seye hazýrlýklý olduðunu zannediyordu. Ama sonra Laszl
o hiç
beklemediði bir seyi açýklamýstý: Elijah ile VVinter'in kimliðini.
Laszlo'nun dediklerine bakýlýrsa, her ikisinin de paylastýklarý geçmisleri hakkmda en ufak
bir fikri yoktu.
Onlara ne olduðunu
| 15
AdamFawer
merak ediyordu. Bilmezlikten gelen mutlu birer hayat mý sürmüslerdi, yoksa Laszlo'un y
aptýklarýyla
delirmisler miydi?
Laszlo'dan sonra kendi yasamýnýn ne hale geldiðini anýmsayan Valentinus yumruðunu sýktý, so
birden
duvara vurdu. Acý aniydi. Gözlerini yumdu ve geçmisi bir yana itip anýn keyfim çýkarttý. Od
anmaya ihtiyacý
vardý.
Anahtar kolyelerdi. Kafasýnda bir plan olustukça gülümsemeye basladý. Çabuk davranýrsa Lasz
ile
Darian'dan kurtulabilirdi. O ikisi ölünce, beynini önündeki nihai savas için bosaltabilird
i; belki çok daha zor,
ama ayný derecede kazanýlabilir bir savas.
Tanrý'yi öldürmek. !
161
2
29 Aralýk 2007
14:46 (Yargý Gecesi'ne 57 saat, 14 dakika kala)
Elijah Glass karsýsýndaki iki yönlü aynaya dikkatle baktý. Aynanýn diðer yanýndaki insanlar
diklerini
biliyordu, ama belli ki bu umurlarýnda deðildi. Elijah basýný salladý. Kendi isteðiyle ve b
r sürü yabancýyla
birlikte oturup, baska yabancýlar tarafýndan gözetlenmek fikri...
Bunu düsünmek bile solgun ve çilli cildinin bir anda kýzarmasýna neden oldu. Derin, rahatl
atýcý bir soluk
alarak isaret parmaðýný boynunda asýlý gümüs haça bastýrdý. Ilýk metali teninin üzerinde hi
er
zaman rahatlatýyor, kendini emniyette hissetmesini saðlýyordu.
Elijah bakýslarýný tekrar pürüzsüz cam yüzeye çevirdi. Camýn ardmdaki dikdörtgen odada Terr
kumandayý aldý ve büyük plazma ekrana doðrulttu. Özenle seçilmis grup (altý adam, altý kadý
beyaz
ýrktan, biri Asyalý, ikisi Latin ve ikisi de Afro-Amerikalý) uysal bir sekilde ekrana
doðru döndü.
Elijah daðýnýk kýzýl saçlarýný eliyle kulaklarýnýn arkasýna itip, dizüstü bilgisayarýna göz
it
kareye bölünmüstü. Her birinin ortasýnda dýsarýya doðru bakan bir yüz vardý. Elijah dev ekr
yüzleri
tek tek inceledi. Nabzý yavasladý.
Televizyon onun gerçekten hoslandýðý tek seydi. Umutsuz bir uykusuzluk hastasý olarak her
gece sekiz saati
kanallar arasýnda dolasarak geçirirdi. Neredeyse her seyi seyrederdi, ama kesin favo
rileri de vardý: Fantezi
ve bilim kurgu, hukuk, suç incelemesi dizileri, filmler, politika ve elbette komed
i dizileri ve reality sovlar.
I 17
Adam Fawer
Elijah'in tutkusu gerçekliðin irdelenmesiydi. Ama o anda karsýsýndaki gerçeklik tümüyle yal
aslarýný
çatan, gözlerini kýsan, aðýzlarýný büzen ve burunlarýný kývýran on iki kisiye dikkatle bakt
n tek
tek hiçbir anlamý yoktu, ama topluca bakýlýnca... ?ste Elijah'in Tanrý vergisi yeteneði o n
ktada devreye
giriyordu.
Yüz Hareketleri Kodlama Sistemi'nde eðitim almýs olan Elijah, insanlarýn yüzünü okumayý bil
u. Psikoloji
profesörü Paul Ekman tarafýndan 1976 yýlýnda tasarlanan YHKS, üç bin civarýnda deðisik yüz
e
bunlarýn gösterdiði duygularý belirlemisti. Ekman'ýn 46 farklý kas hareketini ya da 'Hareke
Birimi'ni
belgelediði 500 sayfalýk el kitabýný ezberledikten sonra insan yüzü Elijah için kolay okuna
en bir kitap
olmustu.
?stemli, ama sahte bir 'Pan-Amerikan gülüsü', yani dudaklarýn kenarlarýný yukarýya kaldýrma
12) ile
istem dýsý samimi bir 'Duchenne gülüsü'nü, yani HB 12 ile birlikte yanaðýn kaldýrýlarak (HB
n
kýsýlmasýna neden olmak arasýndaki farký kolaylýkla ayýrt edebiliyordu. Korkuyu (HB 1, 2, 1
20; kaslarýn
hem içi, hem de dýsýnýn kaldýrýlmasýyla birlikte dudaklarýn basýlarak uzatýlmasý), tiksinti
,17; alnýn
indirilip, burnun büzülmesiyle birlikte çenenin kaldýrýlmasý), kýsacasý insanýn hissedebile
duyguyu
okuyabiliyordu.
Yýllar boyunca insanlarýn hislerini saklamakta da en az onlarý kontrol etmekte olduðu ka
dar zorlandýðýný
öðrenmisti. Ve onun gerçeði algýlamasýna izin veren de yaradýlýstan gelen bu kontrol eksikl
Çünkü
Elijah, çoðu kisinin kabullenmeyi reddettiði bir gerçeði kalpten kabullenmisti: Kisinin asý
efendisi zihni deðil
bedeniydi.
Schopenhauer ne demisti?
Der Mensch kann was er will; er kann aber nicht ývollen was er ývill.
Kisi istediðini yapabilir; ama ne isteyeceðini isteyemez.
Elijah basýný salladý. Doðruydu bu. Beden arzularý kontrol ediyordu, arzular da iradeyi. G
eri kalan her sey
sadece kuru gürül-
18
Empati
tüydü; bilinci kandýrýp, bir köleden farklý olduðuna inandýran olgu belliydi.
Video gösterimi bitince Terry ifadesiz bir yüzle, odada bulunan deneklere döndü. Donuk s
arý renk saçlarla
çevrelenmis sade bir yüzü vardý.
"Peki," dedi. "Ne düsünüyorsunuz?"
Asyalý kadýn konusmaya basladý. Elijah zihninde içgüdüsel olarak ona en çok benzettiði taný
olan ve
ER dizisinde oynayan Ming Na'nýn adýný takýp kulaklarýný dikti. Dikkatle dinlemesine raðmen
lýnda kadýnýn
aðzýndan çýkan sözcükleri duymuyordu bile.
Onun yerine sesine odaklanmýstý. Tona. Vurgulara. Konusma temposuna. Sesindeki ipuçlarý
sürekli deðisen
mimikleriyle (HB 6, 11 ve 12) birlesince bilmek istediði her seyi anlatýyordu.
Deneklerin geri kalaný da birer birer Terry'nin sorduðu kurnazca sorularý yanýtladý. Son a
dam Elijah'm Oz
dizisinde mahkûmlardan birini canlandýran Luis Guzman'a benzettiði sert görünümlü bir Latin
Guzman
sinirli ve anlasýlmaz sekilde gergin görünüyordu; dudaklarý fazla sýkýlmýstý (HB 23), gözle
?ki yönlü aynadan adamý inceleyen Elijah, onun masanýn altýnda ayaklarýyla sürekli tempo tu
nu gördü.
Ve birden anladý. Adam bir baðýmlýydý ve o anda da ihtiyaç içindeydi. Guzman'm düskünlüðünü
sigara ya da alkol olmasý önemli deðildi. Her ne ise, önündeki ise odaklanmasýna engel oluy
rdu.
Elijah basýna takýlý mikrofona yavasça, "Bosver onu," dedi.
Terry deneklerin göremeyeceði, Elijah'a onu duyduðunu belirtecek kadar hafif bir sekil
de basýný eðdi.
Gösterim elli yedi dakika daha sürdü, ama Elijah sürenin farkma bile varmadý. Denekler son
unda
sandalyelerinden kalkýnca, o da bitkin bir sekilde yesil deri koltuðuna çöktü.
Bir bardak soðuk suyu üç uzun yudumda bitirdikten sonra gözlerini kapattý ve zihnini özgür
tý. Sonra
karartýlmýs odanýn
| 19
AdamFawer
kapýsý ansýzýn açýlýnca bir yabancýnýn onun yasam alanýna girmek üzere olduðunu farkederek
gelen Terry idi.
"Özür dilerim," dedi. "Kapýya vurmayý hep unutuyorum, deðil mi?"
Elijah omuzlarýný silkip, önüne baktý. "S-s-sorun deðil."
Terry oturdu. Aralarýndaki üç metrelik mesafe Elijah'a göre çok kýsaydý, ama fazla rahatsýz
aðýný
düsünmedi. Terry tekrar konustuðunda, sesinde intihar etmek üzere olan birini vazgeçirmeye
çalýsan bir
insanýn aðýr ve düsünceli tonu vardý.
"Peki, sen ne düsünüyorsun?"
Elijah notlarýna, okunmasý neredeyse olanaksýz bir dizi mavi, kýrmýzý ve yesil karalamaya g
attý. Aslýnda
fotoðrafik hafýzasý not almayý gereksiz kýlýyordu, ama eðik a'larýna ve bozuk f'lerine bakm
ndini daha iyi
hissetmesini saðlýyordu. En azýndan zihninde.
Gerçekteyse duyduðu huzur baktýklarýndan çok, bakmadýklarýndan kaynaklanýyordu. Terry ile o
yakýnlýðýndan ötürü onun gözlerine doðrudan bakmaya dayanamýyordu. Yabancýlarý gözlemek far
seydi. Son iki ay boyunca o kadar yakýn çalýsmýslardý ki, Terry artýk neredeyse arkadas say
Elijah gözlerini siyah keçeli kalemle yazdýðý renkli harflere dikti. Zihinsel olarak harfl
erin tek renkli olduðunun
bilincindeydi, ama sinestezisinden1 dolayý onlarý bir renk cümbüsü olarak algýlýyordu. Bede
zihin
üzerindeki egemenliðinin ve gerçeði algýlanmayý kontrol etmesinin bir örneði daha.
Öyle bile olsa, Elijah sinestezisinden, beyninin deðisik bölümleri arasýndaki açýklanamayan
lgi
alýsverisinden kaynaklanan o ender sendromdan hoslanýyordu. Sonuçlar garipti. Bazý insan
lar
1 Sinestezi (synesthesia): Duyularýn birbirine karýstýðý nörolojik bir durum. (Örnek: harf
seslerin renk
olarak, bazý kelimelerin aðýzda tat olarak algýlanmasý.)
[ç.n. (Kaynak: VVikipedia)]
201
Empati
sekilleri tadýyor, kimileri müziði görüyor ya da kokularý duyuyordu. Elijah'm durumundaysa
u nöro-sinaptik
parazit dil merkeziyle görüntü korteksi arasýnda oluyordu; dolayýsýyla alfabenin her harfin
farklý renkte
görüyordu.
Elijah arkadaslarýnýn hiçbirinin a'larý kýrmýzý, fr'leri mor olarak görmediðini anladýðýnda
dý.
Önceleri farklý olmaktan nefret etmis, ama kýsa zamanda renkli harflerin ona faydalý anýms
atýcý ipuçlarý
saðladýðýný ve hafýzasýný güçlendirdiðini kesfetmisti.
Kulübe üye olmanýn getirdiði ayrýcalýklar.
"Kendini ne zaman hazýr hissedersen," dedi Terry onu düsüncelerinden uzaklastýrarak.
Elijah boðazýný temizleyip analizine basladý.
"?lk reklam fazla entelektüeldi. Hepsi sýkýldý. ?kincisi nezihti, ama kongre üyesinin av tü
eðiyle görüldüðü
sahneler bazý kadýnlarý rahatsýz etti. Üç numara çoðunda olumlu etki býraktý. En iyisi o, a
biraz
daha uðrasmak gerekecek."
Elijah basýný kaldýrýp Terry'nin cep bilgisayarýna bir seyler yazdýðýný görünce rahatladý.
reket
ediyor, aðzýndan çýkan her sözcüðü yazýyordu.
Terry gözlerini küçük yesil ekrandan ayýrmadan, "Tamam," dedi, "Simdi bana biraz renk ver.
"
Elijah bu espriye güldü, sonra o hafta gözlemlediði on gruptan öðrendiklerini ve bulgularýn
siyet, etnik
grup, yas ve gelir düzeyine göre sýnýflandýrarak anlatmaya koyuldu. Terry onun kýrk iki dak
kalýk monologunu
çok ender olarak, sadece birkaç açýklayýcý soru sormak için böldü.
Elijah söylediklerinin çoðunun onun için sürpriz olmadýðýnýn bilincindeydi. Sonuçta Terry d
isiydi ve
kendisi gibi hem psikoloji, hem de örgütsel davranýs eðitimi almýstý. Ama is analize gelinc
topu Elijah'a
atýyordu. Elijah'm içgüdüleri altýn deðerindeydi. Birileri ne zaman insanlarýn gerçekten ne
ettiðini bilmek
istese Elijah Glass'ý çaðýrýrdý.
21
Adam Fawer
Elijah geride kalan bes yýl boyunca film stüdyolarýnýn ve televizyon sirketlerinin en ar
anýlan danýsmaný
olmustu. Yýldýzlarýn kaprislerine alýsýk Hollyvvood patronlarý onun giderek artan tuhaflýkl
'el sýkmak
yok'dan baslayýp, 'görsel veya baska türlü temas kesinlikle yok'a kadar uzanan antikalýkla
rýný) kolayca
kabullenmisti. Aslýnda onun empatik bir dâhi olarak ünlenmesinde o tuhaf davranýslarýnýn da
epey yardýmý
olmustu.
Elijah üç ay öncesine kadar eðlence sektörü dýsýndaki müsterileri geri çevirmisti. Bunu New
letinin
en genç Kongre üyesi Terry Saunders reddedemeyeceði bir teklifle gelene kadar sürdürdü; sad
ce partinin
yükselen yýldýzý adýna çalýsacak ve normal ücretinin on katýný alacakü.
"Sonbahardaki valilik seçimlerini kazanmak için ciddi bir sansý var," demisti Terry. "
Bir sonraki duraðmm da
Oval Ofis olmasýný bekliyorum."
Elijah bu konuda kuskuluydu. Kendi yasýndaki birinin öyle bir sorumluluðu almaya hazýr o
lduðuna
inanamýyordu. Ama sonra Terry ona Kongre üyesinin konusmalarýný içeren bir DVD vermisti. G
erçekten de
olaðanüstüydüler. Parlak bir konusmacý olan eski rahibin Reagan ve Clinton'u anýmsatan, yad
amaz bir
karizmasý vardý.
Bir hafta sonra Elijah teklifi kabul etmisti. Kendinden istenen sey genelde hosu
na gidiyordu, ama
kampanyanýn ne kadarlýk bir bölümünün kaldýrýmlarýndan insan tasan New York sehrinde sür-dü
bastan bilse, büyük olasýlýkla Los Angeles'ten hiç çýkmazdý.
Bu düsünceyi kafasýndan uzaklastýrarak üçüncü reklamýn hangi yönlerinin yeniden düzenlenmes
anlatmayý tamamladý.
Onun konusmasý bitince Terry cep bilgisayarýný kapatýp çantasýna koydu ve içini çekerek, "G
gerek,
yoksa strateji yemeðine geç kalacaðým," dedi. "Kongre üyesi senin gelmeyeceðini duyunca üzü
Kampanyadaki tanýsmadýðý tek üst düzey kisi sensin."
22
t ?J mp at i
"Ona ne söyledin?" ^ ,, « > , t s.-.,-. ? ,»;==«
"Gerçeði; aynalý duvarýn arkasýndaki dâhinin bir enoklofob ve hafefob olarak Manhattan'a pe
sýcak
bakmadýðýný. Ne yazýk ki, Kongre üyesinin fobiler konusundaki bilgisi pek güncel deðil. Açý
, ama
kalabalýk içinde olma ve dokunulma korkusunu pantomim yaparak anlatmak oldukça zor gel
di. Gelecek
sefer için bir önerin var mý?"
"Her fobi için bir parmaðýný göster, sonra da masanýn altýna girip aðlamaya basla."
"Kulaða biraz garip geliyor."
"Kimse pantomim yapmanýn kolay olduðunu söylemedi."
"Ya da eðlenceli."
"Fransýzlara özgü bir zevk olmalý." Elijah hafifçe titreyen ellerine baktý. "Saka bir yana.
. Üzgünüm, ama
gidemem. Yani... Biliyorsun iste."
"Bos ver," dedi Terry. "Sayende simdiden bes puan aldýk bile."
"Ama bu sadece ön seçimler."
"Daha ilk çatýsmada ölürsen savasý kazanma sansýný da kaybedersin." Terry kapýya yöneldi, s
rden
döndü. "Fobilerin gittikçe kötülesiyor, deðil mi?"
Elijah biraz utanarak, "Nereden bildin?" dedi.
"Senin kadar becerikli olmayabilirim, ama çoðu insan sezgilerimin oldukça kuvvetli old
uðunu söyler."
Duraksadý. "Ayrýca bina yöneticisi bana senin niye sabahýn besinde geldiðini sordu."
Elijah yüzünün kýzardýðýný hissetti. Terry onun kalabalýklardan elinden geldiðince kaçýndýð
ama son zamanlardaki davranýslarý olayý gerçekten yeni boyutlara tasýmaya baslamýstý. Güven
evlileri
onu lobide üç saat bekletmisti, ama kaldýrýmlardaki sabah kalabalýðýndan kaçmak buna deðerd
"Soygun öncesi etrafý inceliyordum," diye takýldý Elijah. "Sen de katýlmak ister misin? Göz
yapabilirsin."
| 23
Adam Fawer
"Kalsýn," dedi Terry, "Pantomim sanatýmý çalýsmam gerek." Duraksadý. "Bu durumda seninle ay
yeni radyo reklamlarýný gözden geçirmek için görüseceðiz, deðil mi?"
"Sabýrsýzlanýyorum."
"Süper. Sonra görüsürüz. Ve de iyi yýllar." Terry arkasýna bakmadan çýktý.
"?yi yýllar," diye mýrýldandý Elijah bos odaya. Bir süre, boynunda asýlý gümüs haçý oksayar
ktý.
Kolyeyi gömleðinin üzerine çýkarttýðýný anýmsamýyordu, ama bunu yapmýs olduðuna da pek sasm
O asabi alýskanlýðýný birkaç hafta önce farkeden Terry, kolyeyi nereden aldýðýný sormustu.
yaný,
tüm eriskin yasamýnda takmýs olmasýna raðmen kendisi de o seyin nereden geldiðini anýmsayam
u.
Utangaç bir gülümsemeyle ve yalan olduðunu bile bile kolyenin eski bir kýz arkadasýnýn hedi
i olduðunu
söylemisti. Aslýnda insanýn bir hafefob olmasý elbette ki romantik iliskilere pek izin v
ermiyordu.
Hayýr, haç baska birinden gelmisti. Ama kimden geldiði konusunda da en ufak bir fikri
yoktu.
Winter Zhi gözlerini yumup derin bir soluk aldý.
Onlarý karsýsýnda hissedebiliyordu: Bakan, dinleyen, bekleyen insanlar. Kaç kisi oldukla
rýný merak etti. ?ki bin
mi? Üç bin mi? Anýmsayamýyordu. Önemli de deðildi zaten. Sahne korkusu yoktu. Tersine, dinl
yici sayýsý
ne kadar fazla olursa performansý da o oranda canlý ve devingen oluyordu.
Kendini sýk sýk kitlelerin kanýný emen, enerjilerini yaratmakta çok basarýlý olduðu o yürek
ici isitsel
tasvirleri yaratmak için kullanan duygusal bir vampir olarak hissediyordu.
O düsüncelere dalmýs haldeyken klarnetler ve flütler, kemanlar ve viyolalar muhtesem bir
kresendoya doðru
yükseldi.
24
Eý»|*«-tfl?,
Vakit neredeyse gelmisti. '
New York Filarmoni'nin nefesli ve yaylý çalgýlarý Tchaikovsky'nin Re Majör Konçerto'sunun g
ris bölümünü
hafif, çabuk bir tempoda -allegro moderato- tamamlamýstý. Winter sans getiren nazarlýðýna,
rinin
hemen üzerinde sallanan o gümüs haça dokunma dürtüsüne karsý koydu; ýlýk metalin tenine dok
verdiði huzurla, derin bir soluk daha aldý.
Gözlerini açýnca projektörlerin son derece parlak ýsýðý açýk yesil gözlerine kör bir býçak
Kemanýný hüzünlü bir gülümsemeyle omzuna yerlestirip çalmaya basladý. Solonun daha ilk nota
bi
saf ve dolgun sesin coskusuyla kabardý.
?lk bölümü atesli bir performansla fisek gibi geçip andante'ye yavasladý ve o harika, melo
nkolik ikinci bölüme
girdi. Bölümün ortalarýnda müziðin temposu tekrar canlandý. Ve sonra arkasýnda üflemeli ve
çalgýlarla birlikte son derece hýzlý -allegro vivacissimo- final bölümüne girip, 125 yýl ön
Rus
bestecinin kompozisyonunu icra etmeyi tamamladý.
VVinter'in arsesi heyecanlý kodanm son mezürüne kadar Stra-divarius kemanýn telleri üzerin
de klarnet ve
flütleri, trompet ve davullarý bastýrarak, neredeyse olanaksýz görünen hareketlerle, uçarca
gezindi. Zihni
bütün konçerto boyunca bilinçli tüm düsüncelerden arýnmýs, nabzý yalýn ve saf bir coskuyla
Zamanýnda bir Nem York Times muhabiri ona konser sonrasýnda kendini nasýl hissettiðini s
ormustu.
VVinter'in porselen bibloyu andýran yüzü bir anda pembelesmis ve bakýslarýný uzun, simsiyah
saçlarýnýn
yüzünü kapatmasý için yere çevirmisti. O duyguyu tanýmlamanýn tek yolu, sevisme sonrasý gib
u
söylemekti: Bitkin, mutlu, tükenmis, eksiksiz.
O aksam da farklý deðildi.
Orkestranýn son akoru VVinter'in arsesini indirmesinin ardýndan kýsa bir an havada asýlý k
aldý. Týný
mükemmelliðin ta kendisiydi. O anýn sonuna kadar dinleyicisiyle yasadýðý bütünlesmenin tadý
VVinter sanki kendinden geçmisti.
| 25
AdamFawer
Dinleyicilerin alkýsý ýlýk bir su gibi üstünden aktý. Utangaç bir ' sekilde dizini kýrarak
erdi. Kalabalýk
ayaða kalktý; beðeni düzeyini vurgulayan ýslýklar ve baðýrýslar giderek artýyordu. VVinter
erek
selam verdi, ýsýk saçan bir gülümseme yalnýzlýk çaðrýstýran bebeksi yüzünü aydýnlattý.
Smokinli bir adam sahneye çýkan basamaklardan yukarýya kosup kýrmýzý güllerden olusan bir b
t uzattý.
VVinter adamýn yanaðýna kondurduðu bir öpücük ve genis, sahte bir gülümsemeyle kabul etti b
Çiçekler ne kadar güzel de olsalar içine tarifi olanaksýz bir korku salmýstý.
Pesine düsen yeni bir sapýðý hayranlarý arasýnda yalnýzca görünüsünden tanýyabilecekmis gib
lk
birkaç sýrayý taradý. Tipik klasik müzik sever grubunu olusturan, konsere sosyetik esleriy
le gelmis beyaz
saçlý centilmenlerin yaný sýra, takýlarým ve dövmelerini sergilemek için açýk saçýk giyinmi
yirmili, otuzlu yaslarýnda her türden insan gördü.
Bir kez daha selam vermek üzereyken gözü sýralarýn arasýndaki koridorda duran adama takýldý
grisi
saçlar, hafif sakalýn altýndaki kýrýsmaya yüz tutmus cilt, koyu renk gözlükler ve granit bl
ndýran çene...
Ama VVinter'in donup kalmasýna neden olan sey ne adamýn görünümüydü, ne de ayaklarýnýn dibi
al
bir halde oturan Alman kurt köpeði.
Onu durduran sey adamý tanýdýðýna dair içinde olusan kesin histi.
Ve kör adamýn doðrudan ona baktýðýndan emindi. s
, » f ' ' « (
' ,! *L >. < ii' )
261
"i .a t >n>
~k
'i '*f> « ' t - ' *) ' *> : ' * <-> v s , '»»' ý, * *'>
« ./( m/ ',?>.% ' ' >' i <<>f, 'ý t \, "i. .) H^ !
29 Aralýk 2007 ^
16:58 (Yargý Gecesi'ne 55 saat, 2 dakika kala) , \ ,f ./
Elijah aynanýn ötesindeki bos odaya baktý. Dýsarýya çýkmak zorunda olmak yerine, 5. Cadde'd
gökdelenden otel odasýna ýsm-lanabilmeyi tercih ederdi. Sokaklar insanlarla dolu olaca
ktý ve sehirde o kadar
Noel turisti varken bir taksi bulmak da neredeyse olanaksýzdý.
Metro kesinlikle söz konusu deðildi. Týka basa insan dolu vagonlarý düsünmek bile sýrtmdan
bir ter
bosanmasýna neden oldu. Tanrý bile bir enoklofob için New York metrosundan daha beter
bir iskence odasý
tasarlayamazdý.
Kapý birden açýldý ve içeriye füme takým elbise giymis uzun boylu bir adam girdi. Elijah ke
ni ziyaretçinin
gözlerine bakmaya zorladý. Adam cilalý siyah deri ayakkabýlarýndan karmakarýsýk sarýsýn saç
r
kendine güvenle doluydu. Butch Cassidy and the Sundance Kid'deki ya da daha doðrusu
The
Candidate''deki Robert Redford'u andýrýyordu.
Elijah farkýnda olmadan duvara doðru gerilerken, "Sayýn Kongre üyesi," diye mýrýldandý.
Gülümseyen Sounders, "Görünen o ki, ünüm benden önde gidiyor," dedi ve odanýn içine doðru i
"Yalnýzca Terry ile muhatap olmak istediðinizi biliyorum, ama efsanenin ardýndaki adamý
da tanýmadan
yapamadým."
"T-t-tesekkürler," diye kekeledi Elijah; ne diyeceðini bilememisti. Bakýslarýný kaçýrmaya ç
da, adamda
dikkatini çeken -hayýr, talep eden- bir sey vardý.
| 27
AdamFawer
"Evet... Terry bana sizin pazarlama dehanýzýn psikiyatri eðitimi almýs olmanýzdan kaynakla
ndýðýný söyledi."
"Eðitimini aldým, ama hiç doktorluk yapmadým."
"Siyasi danýsmanlýkta daha fazla para olduðuna karar verdiniz demek, öyle mi?"
Elijah psikiyatri koðusunu ilk ziyaretinde yasadýðý ruhi çöküsü düsündü. "Eh... Onun gibi b
kýslarýný
ayakkabýlarýna dikti.
Sýkýntýlý bir sessizlik oldu.
"Neyse... Mesgul olduðunuza eminim. Ama kendimi tanýtmadan da gidemezdim. Unutmayýn, b
en bir
politikacýyým; insanlarla kaynasýrým, ancak böyle varým."
Genç politikacý elini uzattý. Elijah'm eli de bir an için kalktý. Refleks gibiydi, ama Eli
jah öyle olmadýðýný çok iyi
biliyordu. ?çinden hareketin ardýndaki eylemleri sýraladý.
Serebral korteksimin frontal lobundaki substantia nigra elektro-kimyasal mesajý ba
slatýr, o da miyelin kaplý
uzun aksonlardan ve sonra milyonlarca nörondan geçip, kaslarýmda dallanan dendritlere
ulasýr. Böylece elim
kalkar.
Bu týbbi bilgiler kendi özel Discovery Kanalý belgeseline sahipmis gibi zihninde aktý El
ijah'm. Karsýsýndaki
korkunç 'baska bir insana dokunmak' engeli hakkýnda düsünmeyi önlemek için basit bir sasýrt
aydý bu.
Eli iki santim daha kalktý. Sonra cesareti uçuverdi. Kolunu indirip geriye doðru bir a
dým atýnca arkasýndaki
sandalyeye çarptý.
"Üzgünüm... Ben, sey... Mikroplara karsý bir seyim var."
Eli bir saniye daha havada asýlý kalan Kongre üyesi basýný salladý. "Elbette. Anlýyorum. Eh
smin arkasýndaki
yüzü tanýmak iyiydi. Ve aynanýn arkasýndaki kisinin inançlý biri olduðunu gördüðüme de sevi
Basý}" ~h'ýn kolyesini isaret etti.
28 | :,
Empati
"Ha! Bu..." Elijah gümüs haça tedirgin bir halde dokundu. "Aslýnda dindar biri deðilim."
"Tanrý'ya inanmýyor musunuz?"
Sorudaki açýk sözlülüðe biraz sasýrarak, "Mmmm, hayýr," dedi Elijah.
"Ben de sizin gibiydim," dedi Kongre üyesi. "Ama Tanrý'yý bulunca, O da huzuru bulmamd
a bana yardýmcý
oldu. Ve eðer söylememde sakýnca yoksa, siz de huzur bulmaya ihtiyacý olan biri gibi görünü
sunuz."
"O kadar basit olmasýný dilerdim."
"Neden deðil?"
Elijah omuzunu silkti. "Ben bir deneyciyim."
Sounders'in deneycilerin bilginin yalnýzca deneyimlerden elde edilebileceðine inandýkl
arým bilmesini
beklemiyordu. O nedenle de o son lafýný konusmayý sona erdirme amacýyla söylemisti. Ancak
tam tersi oldu.
"O zaman siz bir John Locke taraftarýsýnýz, öyle mi?" Kongre üyesinin yüzünden oyunbaz bir
me
geçti.
Onun deneyciliðin kurucusunu bilmesine sasýran Elijah, "Öyle," diye yanýtladý. Çoðu insan J
Locke'yi
Lost dizisindeki bir karakter olarak tanýrdý.
"Ama Locke, Tanrý'ya inanýrdý," dedi Sounders. "Ayrýca ingiliz Milletler Topluluðu'nun hos
göremediði tek dini
grubun, Tanrý'nm ahlak yasalarýna uymalarý konusunda güvenilemeyecekleri için, 'ateistler'
olduðunu
söylemistir."
"Mesele din konusuna gelince Locke mantýken tutarsýzdý. Gerçi onu suçlayamam, çünkü 1600'le
rý'sýz
putperestler için özellikle hosgörülü zamanlar deðildi." Elijah duraksadý. "Yine de, sonrak
eneyciler her
seye gücü yeten bir Yaratýcý'yi deneysel kanýt yokluðundan ötürü reddetti."
"Deneysel kanýt mý? Günesin doðusunu nasýl nitelendiriyorsunuz?"
I 29
AdamFtWer
?' ; "Astronomi." .....?
"O zaman sanýrým O'nu görene kadar Tann'ya inanmayacaksýnýz?"
"Öyle diyebiliriz."
Sounders basýný salladý. "Bu tartýsmaya devam etmeyi çok isterdim, ama simdiden geç kaldým.
meðe
katýlamayacaðýnýza üzüldüm." Duralayýp ekledi: "Belki bir dahaki sefere uygun olursunuz."
"Elbette olacaðým," dedi Elijah; 'bir dahaki sefer'in asla olmayacaðýný gayet iyi bildiði i
rahattý.
Kongre üyesi elini bir kez daha uzattý, ama hemen geri çekti. "Pardon." Yüzünden sahte bir
gülümseme
geçti. (HB 6, 12, 18). "Alýskanlýk iste."
"Önemli deðil," dedi Elijah. Genç politikacýnýn onu bilerek iðnelediðini anlamýstý.
"Eh, sonunda sizinle tanýsmak güzeldi." Sounders gitmek üzere dönmüstü ki, Elijah arkasýnda
eslendi.
"Sayýn Kongre üyesi. John Locke'nin söylediði baska bir seyi anýmsayýn: Eðer devlet vatanda
rýnýn
haklarýný korumazsa, geriye uygun tek bir cevap kalýyor."
"Neymis o?"
"Devrim."
Sounders'in gülümsemesi bir anda eriyip kayboldu. "Bunu aklýmda tutacaðým. ?yi aksamlar, B
ay Glass."
Politikacý odadan çýktýktan sonra Elijah basit bir yemeðe bile katýlma konusundaki yetersiz
iðine lanet ederek
kendini sandalyenin üstüne býraktý. Terry haklýydý; fobileri gittikçe kötülesiyordu. Ve bun
si izin
vermisti; sayýsý zaten az olan tanýdýklarýný boslamýs, kendini ailesinden yalýtmýstý. Fobil
geri kalan
her seyi feda etmisti; 'sosyal hayatýnýn' Law & Order ve CSI dizilerinin tüm bölümlerini i
zlemekten ibaret
olmasýnýn normal olduðu-
301
4864
Empati
na kendini inandýrarak bir modern zamanlar Robinson Crusoe'sma
dönüsmüstü.
Bir seyler yapmazsa, fobileri idareyi daha önce hiç olmadýðý ölçüde ele alacaktý. Yakýnda ç
ma
bile gelebilirdi. Peki, ya sonra?
Derin bir soluk aldý, dizüstü bilgisayarýný kapatýp omuz çantasýna koydu. Ve bir karar verd
Artýk saklanmayacaktý. Bedeninin yasayan herkesten saklanma isteði ile mücadele edecekti
. Ve buna
hemen o anda dýsarýya çýkarak baslayacaktý.
VVinter askýlý bluzunu giydi; konser kýyafetinden kurtulduðuna memnundu. Isýklarý kýstý ve
mumlarm
titrek ýsýðýnda lotus pozisyonunu alarak oturdu. Gözlerini kapattý, zihnini dünyasal tüm is
rinden (özellikle
de Michael'den) arýndýrma çabasýyla derin soluklar almaya basladý.
Yalnýzca onun adýný düsünmek bile kalp atýslarýný hýzlandýrmaya yetmisti. Zihninde Budizm'i
Gerçeði'ni yineleyerek arýndýrýn bir soluk aldý.
Dukkha. Yasam acý çekmektir.
Samudaya. Arzu tüm acýlarýn kaynaðýdýr.
Nirodha. Acý çekmek yalnýzca arzularýn bertaraf edilmesiyle sona erdirilebilir.
Marga. Sadece Asil Sekiz-katlý Yol arzuyu bertaraf edebilir.
Yol yasam boyu meditasyon gerektiriyordu. VVinter ise o anda nirodha üzerine odakl
anmýstý. Soluk alýp
verme egzersizlerine devam ederken kisisel eh 'i'sinin2 içinde sürekli bir yýlan gibi
kývrýlýp
2 ch'i [chi, Qi ('kiy' olarak okunur)]: Geleneksel Çin kültüründe evrendeki her canlýnýn bi
parçasý olduðuna
inanýlan yasam enerjisi, tinsel enerji (ç.n.)
| 31
Adam Fawer
büküldüðünü, tinsel yin ve yang'mm3 üstünlük için birbiriyle mücadele ettiðini düsledi.
Soyunma odasýnýn kapýsý birden hýzla açýldý. Yüreði aðzýna gelen Winter gözlerini açtý. Gel
olduðunu görünce ulasmýs olduðu huzur da kayboldu. Carol Royce yerdeki mumlara öfkeyle bakt
VVinter
her ne kadar düzenli olarak kiliseye gitse de, annesi onun Çinli babasýnýn doðu felsefesin
i de kabullenmis
olmasýndan alenen nefret ediyordu.
Carol ýsýklarý açtý ve mumlarý toplayýp söndürmeye basladý.
"Gerçekten, VVinter! Bir gün yangýn çýkartacaksýn. Ayrýca gittiðin her yerde tüm mobilyalar
deðistirmen sart mý?"
VVinter'in gözleri küçük odadaki dört sandalyeye kaydý; hepsi kapýya bakacak sekilde yerles
ilmisti. Yanýt
vermedi; annesiyle feng shui tartýsýlmayacaðýný gayet iyi biliyordu. Yirmi altý yýl bir Bud
ile evli kaldýktan
sonra Carol Royce'a kimsenin kapýya dönük sandalyelerin odadaki kötü ruhlarý kovmaya yaraya
aðýný
söylemesine gerek de olmamalýydý.
Annesi mumlarý söndürmeyi bitirince suçlayýcý bakýslarýný masanýn üzerindeki çiçeklere çevi
"Ondan mý geliyorlar?" ?lk sözcüðü bir Çingene lanetini anar gibi söylemisti.
"Hayýr, anne."
"Kimden öyleyse?" Yanýtý beklemeden kartý aldý. Hýzlýca okuduktan sonra bakýslarýný yukarýd
er
gibi tavana çevirdi. "Çýlgýn bir asýk daha. Artýk turneleri býrakmalýsýn."
yin ve yang: Çin felsefesinde, insanlarýn doðadaki olaylarý algýlayýslarýnda karsýlastýklar
ndeki her
devingen nesnede bulunduðuna inanýlan doðal karsýtlarýn genel tanýmlamalarý. Edilgeni, kara
sili,
olumsuzu ve tüketimi betimleyen Yin geceye, etkeni, aydýnlýðý, erili, olumluyu ve üretimi b
timleyen yang ise
gündüze karsýlýk gelir. Sürekli bir mücadele içinde olan yin ve yang birlikte bütün'ü yarat
nak:
VVikipedia) (ç.n.)
32 |
Empati
"Bu konuyu konusmustuk, anne." « ;
"Sadece bu olaylar yatýsana kadar, tatlým. Biraz geri çekilip medyadan uzaklasman gere
k."
"Kimsenin beni sahneden kovmasýna izin vermeyeceðim."
"Ama böyle yasamaya devam edemezsin!"
"Senin istediðin sekilde de yasayamam!"
Winter gözyaslarýný güç zapt ediyordu. Her zaman duygularýný kontrol edebilmekle gurur duym
u, ama ne
zaman isin içine annesi girse delirmenin esiðine geldiðini hissediyordu.
"Sana yardým etmeye çalýsýyorum." Carol sonra her zamanki nakaratýna basladý. Çok hýzlý kon
u:
"Michael konusunda sana söylediklerimi dinlemis olsaydýn, bunlarýn hiçbiri..."
"Anne! YETER!"
Patlamasý o kadar ani ve gürültülü olmustu ki, kendisi bile sasýrdý. Derin bir soluk alýp y
býraktý.
Devam etmeden önce, baðýrmayacaðmdan emin olana kadar bekledi. Bu biraz zaman aldý.
Sonra sakin ama kesin bir ses tonuyla, "Otuz yasmdayým, anne," dedi. "Bu da zaman
zaman kendi
kararlarýmý verebileceðim anlamýna gelir. Ve kararým da turneye devam etmek."
"Endiseleniyorum. Birisi yine seni benden almaya kalkarsa..." Carol Royce'un göz pýn
arlarýnda yas birikmisti.
VVinter bir adým atýp onu kucakladý ve kendine çekti. "Ssss!" diye fýsýldadý kulaðýna. "Kim
senden..."
Yine? Ne demek 'yine'?
Bunu düsünme. ,?.....??? ?
"...dikkatli olacaðým. Söz veriyorum, tamam mý?" \
Carol Royce yüksek sesle burnunu çekti, kýzma daha da sýkýca sarýldý, sonra geri çekildi. "
o kadar çok
seviyorum ki."
"Ben de seni seviyorum."
"Böyle harika bir kýzý hak etmek için ne yaptým?"
| 33
Adam Fawer
?;,-" "Babam bana senin seytanla bir anlasma yaptýðýný söylemisti." $? "Çok komik!"
VVinter annesinin dudaklarýnýn kenarýnda bir gülümseme gördü. Aslýnda bu, babasýnýn gerçekt
olabileceði bir sey, annesinin katý Hýristiyan inançlarýna yönelik pek de ince olmayan bir
dermeydi.
Babasýnýn ölümü aradan neredeyse bes yýl geçmesine raðmen hâlâ önceki gün yasanmýs gibi gel
VVinter'e.
Carol bir mendille burnunu sildi ve kýzýný yanaðýndan usulca öptü. "Asaðýda bekliyor olacað
VVinter kendini koyuvermeden önce kapýnýn kapanmasýný bekledi; sonra gözyaslarý pürüzsüz ya
süzülüverdi. Sessizce, bir dakika kadar aðladý. Sakinlesince annesinin aðladýðýný anlamamas
özenle tazeledi.
Aynada kendine bakarken annesinin Michael hakkýndaki ilk uyarýsmý dikkate alsa olaylarýn
nasýl
gelisebileceðini düsündü. O zaman belki bir mikroskop altýnda yasýyor olmazdý. Ya da belki
ka bir
takipçisi olurdu... Ve isler daha da kötüye gitmis olurdu.
341
J
4
29 Aralýk 2007
17:18 (Yargý Gecesi'ne 54 saat, 42 dakika kala)
Elijah sonunda giris katma ulastý. Bacaklarýný artýk hissetmese de, elli altý katý yürüyere
iðine deðmisti. ?s
çýkýs saatinde týklým týklým dolu olan asansöre binmemek için her seyi yapardý. Simdi karsý
raki
engel vardý: Lobiye açýlan kapý. Kapýdan geçmek için gerekli cesareti toplamaya çalýsýrken
r Walkman
çýkarttý. Bir iPod'u da olmasýna raðmen Walkman'da olan çok önemli bir özelliðe -bir televi
alýcýsýna- sahip olmadýðý için onu çok seyrek kullanýyordu.
Hafýzadaki kanallarý tarayýp, sinirlerini yatýstýracak tanýdýk bir program aradý. 11. kanal
infeld'i buldu.
Çevresindeki ortamýn en azýndan bir kýsmmý kontrol edebilmis olmaktan memnun halde soluðunu
býraktý.
Duyduðu ilk cümlede dizinin hangi bölümü olduðunu anlamýstý. Dikkatini daðýtmak için Elaine
tasmýs yüzünü düsleyerek gözlerini sýkýca yumdu.
"Ama kadýnýn elleri bir erkeðinki gibi," diye sýzlandý Jerry.
"Erkekgibi eller mi?" diye sordu Elaine.
"Erkek elleri. Sanki Yunan mitolojisinden çýkma bir yaratýk. Yani kýsmen kadýn, kýsmen kork
nç bir yaratýk
gibi."
Elijah kapýyý iterek açýp kalabalýk lobiye girdi. Asansör binng sesiyle lobiye bir yýðýn in
a bosalttý.
?nsanlarýn döner kapýdan geçip dýsarýdaki kalabalýða karýsýsmý gördükçe kalp atýslarý hýzla
basladý. Manzarayý izlememek için çýkýsa arkasýný döndüðünde, bu kez de kendini lobideki No
karsý karsýya buldu.
I 35
Adam Fawer
Elliden fazla rengârenk kutu yedi metrelik bir çam aðacýnýn altýna yýðýlmýstý. Elijah'm göz
ve sarý kâðýtlarýn etrafýna sarýlmýs mor kurdelelerin üzerinde dolasýp, kocaman yesil dalla
sýzan
beyaz ýsýklara odaklandý.
Aðaç yapaylýðýna raðmen çok güzeldi. Aklma çocukluðundaki Noel sabahlarý ve günes doðmadan
Darth Vader saatinin hediyelerini açmasýna izin verilen saat olan 7:00'yi göstermesini
bekleyisi geldi.
O anýlar seyretmis olduðu tüm Noel filmleri ve televizyon di-zilerindekilerle birlesti
: Alex P. Keaton'un Ellen'i
ökse otunun altýnda öpüsü, Baskan Josiah Bartlet'in ön bahçede Noel sarkýlarý söyleyisi, Gr
indy Lou
VVho'nun hediyelerini çalýsý, Ralphie Parker'in girdiði iddia yüzünden dilini buza yapýstýr
red Gailey'in
Noel Baba'yi mahkemede gururla savunmasý.
Elijah'm soluklarý düzene girdi. Sokaða doðru dönüp, George Costanza'nm sesine odaklanarak
endini
ilerlemeye zorladý. Her sey iyi olacaktý. Diziye odaklanmaya devam ettiði sürece sehrin
kakafonisinden
sýyrýlabilecek, oteline dönmeyi basarabilecekti.
Siyah deri eldivenlerini ellerine geçirdi. Buz gibi havanýn iyi tarafý da buydu; cildi
ni örtmek için ona bahane
saðlýyordu. Sonra döner kapýnýn çelik çerçevesini itti ve dýsarýya çýktý. Yarým saniye için
ne içerideydi, ne dýsarýda. Diðer tarafta olacaklarý kestirebilse, o daire içinde yürümeye
edip lobinin
emniyetli ortamýna geri dönerdi.
Ama Elijah'm kendisini neyin beklediði hakkýnda hiçbir fikri yoktu. Böylece sokaðýn karsýsý
onu
gözetleyen siyahi kadýndan habersiz halde kalabalýk kaldýrýma adýmýný attý.
Winter soyunma odasýnm aynasmdan kapýnýn hafifçe aralandýðýný gördü. Adam tam içeri girerke
kapýya doðru döndü.
36 |
Empati
Siyah gözlükleri görünce, önce onun performansýný izleyen kot
adam
ama her zaman kör deðildi
...olduðunu sandý. Ama sonra onun tenini gördü: Güneste bronzlasmýs,
güzel, kusursuz. Yüzünün büyük bölümü gri kapüsonlu
tisörtünün altýnda saklýydý, ama onu nerede olsa tanýrdý.
"Michael!"
Adam baslýðýný geriye itip günes gözlüklerini çýkarttý. Koyu gözleri parlýyordu.
"Merhaba, Winter."
"Güvenlikten nasýl geçtin? Kimseye... Zarar verdin mi?"
Adam ona doðru çekingen bir adým atarken, "Elbette ki hayýr," dedi.
Yüzüne dokunmak için uzandýðýnda VVinter ertesi sabah yine hýrpalanmýs ve dayak yemis bir g
görevlisinin sikayetçi olup olmayacaðýný düsünerek irkildi.
"Bunlarý düsünme," dedi Michael onun zihnini okur gibi. "Bizi düsün."
"Artýk biz diye bir sey yok. Sen evlisin, unuttun mu?"
Michael tekrar ona doðru uzandý, ama VVinter bu kez kýmýldamadý. Daha önce defalarca olanýn
sine,
dokunusunun artýk kendisini bir sehvet seline kaptýramayacaðmdan emin halde ve gözlerini
meydan
okurcasýna dikerek baktý ona. Ama Michael'ýn eli tenini oksadýðý an her zamanki sey oldu. ?
adesi arzularýna
yenik düstü.
Gözlerini bir an bile onun gözlerinden ayýrmayan Michael yavasça yanaðýný oksarken, öbür el
nunun
arkasýna doladý. Sonra parmaklarýný yüzünde gezdirip hafifçe dudaklarma yaklastýrdý. Sol el
sparmaðý
boynunun hatlarýný takip ederek çenesine indi, orada biraz oyalanýp asaðýya kaydý.
Ama parmaklarý gümüs haçýn pürüzsüz metal yüzeyine deðdiði anda VVinter'in çýlgýnca arzusu
iðrenme duygusuna býraktý.
| 37
Adam Fawer
Ne yapýyorum ben? Bana yalan söyledi. Beni yeniâen bastan çýkartmasýna izin veremem. Bunu y
pamam!
Silkinip sertçe itti onu. "Gitmeni istiyorum."
"Winter, seni sev..."
"Bunu karma söyle!"
"Ben evli deðilim."
"Harika! Öyleyse Neýv York Post'un ön sayfasýndaki aðlayan kadýn kimdi?" VVinter manseti gö
an
kapýldýðý kandýrýlmýstýk duygusunu asla unutmayacaktý:
YEN? GEL?N, KEMANCI YOSMA YÜZÜNDEN AÐLIYOR!
"Seninle beraber olabilmek için Felicia'yý býraktým."
"Bu noktada tek bir sorun var: Ben seninle beraber olmak istemiyorum."
Michael bir kez daha onun yüzüne uzandý, ama Winter elini itti. "Çýk dýsarý! Ciddiyim."
Tam o sýrada Carol kapýyý açtý. "Winter, unuttun..." Michael'i görünce aðzý açýk kalmýstý.
dur!"
"Bizi yalnýz býrak, Carol. Bu seni ilgilendiren bir sey deðil."
"Kesinlikle ilgilendiriyor!"
Kadýn odaya dalýp iki eski asýðýn arasýna girmeye çalýstý, ama Michael onu sertçe yana itin
doðru
tökezledi, basým duvara çarptý ve yere yýðýldý.
"Anne!" VVinter öne atýlýp Michael'i asmaya çalýstý; güçlü eller onu kollarýndan kavrayýver
"VVinter, lütfen! Seni seviyorum."
"Býrak beni!" Parmaklar tenine gömülmüstü. "Canýmý yakýyorsun!"
"Seni býrakamam," dedi Michael titreyerek. "Bunu neden an-layamýyorsun?"
"Seni artýk sevmiyorum! Sen neden bunu anlayamýyorsun?"
38!
Empati
Michael onun yüzüne sert bir tokat attý. VVinter'in basý tokadýn siddetiyle geriye savruld
u, disleri diline
gömüldü.
"Senin için her seyden vazgeçtim!" Bir tokat daha geldi. "Beni býrakamazsýn!" Onu duvara
savurdu. "Sen
bana aitsin! Beni sevdiðini biliyorum! Bunu çalýsýnda hissediyorum!"
Zorlukla soluk alan VVinter, "Senin uzman yardýmýna ihtiyacýn var, Michael," dedi. "Be
ni býrakýrsan söz
veriyorum her sey yoluna girecek."
"Hayýr! Sen olmazsan hiçbir sey yolunda olmaz." Michael aðzýný onunkine yapýstýrmaya çalýst
inter
yüzünü kaçýrdý. Öfkeden kuduran adam onun çenesini tutup yüzünü zorla kendine doðru çevirdi
kalmýstý, gözleri titriyordu. "Beni seviyorsun," diye fýsýldadý. "Sevdiðini biliyorum."
VVinter basýný iki yana sallamaya çalýstý, ama Michael çenesini çok sýký kavramýstý.
"Sen hastasýn. Lütfen yardým etmeme izin ver."
"Hasta deðilim!" diye baðýrdý Michael. VVinter'in boðazýný kavradý ve sýkmaya basladý. "Has
.."
Genç kadýnýn caný çok yanýyordu; soluk almakta zorlanýyordu.
"Hasta olan sensin," diye devam etti Michael hýrýltýlý bir sesle. "Beni bastan çýkarttýn! B
enin hatan!"
VVinter panik içinde elini uzattý; eli makyaj masasýnýn üzerinde gezindi. Gözlerinin önünde
h noktalar
uçusmaya baslamýstý.
"Senin hatan!"
Narin parmaklar soðuk bir metale deðdi.
Makas.
"Senin..."
VVinter'in bedeni içgüdüsel olarak tepki veriyordu artýk. Makasý kaldýrdý ve savurdu. Sivri
umusak ete
batýnca boðazmdaki el birden gevsedi; hýrýltýlý bir soluk duyuldu. Elini boynuna saplý gümü
götüren
Michael'in gözleri saskýnlýkla büyümüstü. Bir
39
Adam Fawer
an için ikisi de kýmýldamadý; Winter'in gözleri karsýsýndaki adamýn boynundan akan kandaydý
Birden hareketlenen Michael boðazýna saplý makasý insanm içini kaldýran bir 'sssh' sesiyle
ip çýkarttý.
?nanamayan gözlerle önce kanlý makasa, sonra VVmter'e baktý. Konusmaya çalýstý, ama kanla d
aðzýndan çýkan tek ses ýslak bir hýrýltý oldu. Elini yaraya bastýrarak geriye doðru sendele
gözleri
yuvalarýnda tersine döndü ve yere yýðýldý.
"Aman Tanrým!" dedi Winter tüm bedeni titreyerek. "Ne yaptým ben?"
401
5
29 Aralýk 2007
17:23 (Yargý Gecesi'ne 54 saat, 37 dakika kala)
Buzdan kayganlasan kaldýrýmda yürüyen kalabalýða karýsýrken Elijah'ýn disleri birbirine ken
sti. Soðuk
rüzgâr yanaklarýný yalayýnca iðneleyici acmýn keyfini çýkarttý; etrafýndaki yüzlerce insan
ak
bir sey olmasý iyiydi. Kulaklýktan Jerry Seinfeld'in kýz arkadasýnýn sesi geliyordu.
"Ben ellerimi yýkayacaðým."
"Tabii. Rafta plaj havlusu olacak."
?zleyiciler kahkaha atarken Elijah buz gibi havayý ciðerlerine çekti ve binaya geri dönm
esini baðýran
içgüdülerine raðmen kendini hareket etmeyi sürdürmeye zorladý. Korkusunu düsünceleriyle bas
çalýsýyordu.
Etrafýmdaki insanlarýn birinin bile gerçek olup olmadýðýný bilmek olasý deðil. Tek bildiðim
gýladýðým.
Ve algýlar -bir milyon insaný birlikte algýlasam bile- bana zarar veremez.
Ama felsefe yapmak onu sakinlestiremedi. En azýndan o aksam öyle olmayacaktý. Onu ürküteni
n insanlar
mý, yoksa kendisinin insanlarý 'algýlamasý' mý olduðu önemli deðildi. Her iki durumda da de
kapýlmýstý.
En yakýn duvara yaslanmak için duyduðu boðucu isteði bastýrýp adýmlarýný sýklastýrdý. Turis
yapanlarýn, isadamlarýnýn, annelerin ve çocuklarýnýn arasýndan hýzla geçerek, bir panik ata
girmeden
oteline varmak için delice çaba göstermeye basladý.
Az sonra kafasýnýn içindeki hayaletlerden kurtulmak için neredeyse kosar adým yürüyordu. Fa
a
olmadan kaldýrýmdan
| 41
Adam Fawer
inince, bir taksi korna çalarak onu uyardý. Elijah geriye sýçradý, ama aracýn geçerken onu
lu karla
sývamasýna engel olamadý. Isýðýn deðismesini bekleyen insanlar arkasýnda birikirken olduðu
donakaldý.
Sakin ol! Nexv York sehri o kadar da kötü bir yer deðil. Burada geçen bütün o komedileri dü
Seinfeld. Cosby Show. Friends. Jeffersons. Mad About You. Diff'rent Strokes. Wil
l and Grace. Spin City. Sex
and the City. Camiine in the City.
Ama bu kentten konu alan yapýtlarýn hepsi parlak ve mutlu deðil. Mesela Midnight Cowbo
y, Death Wish ve
Taxi Driver. Ve herkesin favorisi olan Kurt Russell klasiðini de unutma: Escape fr
om New York.
Isýk yesile hiç dönmeyecek gibi geliyordu Elijah'a. Kramer'in konusmasýna odaklanmaya çalýs
ama deli gibi
çalýsan zihnine engel olamýyordu.
Basýný silkeledi; hissettiði panik giderek artýyordu. Dayanamayacaktý. O gün fobilerinin...
Benfobik deðilim!
Bunlar gerçek!
...doruða ulasýp onu felç edeceði gün olacaktý. Oteline dönmeyi basaramayacaktý. O...
Yesil yanýnca silkindi. Kýrmýzý el yerini yürüyen beyaz adama býrakmýstý. Görüntü ona CSI d
cesetlerin etrafýna tebesirle çizilen çizgileri anýmsattý.
Týpký bir aracýn altýnda ezildikten sonra cesedinin etrafýna çizileceði gibi...
KES SUNU!
Kaldýrýmdan yola inip, karsýya geçen insanlarýn en önünde, savasa giden bir ordunun komutan
i
yürümeye basladý. Ve çarpýcý güzellikteki siyahi kadýnýn tam karsýsýnda olduðunu gördü. Str
Angela Bassett'i andýrýyordu. Kadýn sigarasýný yaya geçidine fýrlattý ve sivri topuklu ayak
ezdikten
sonra ona doðru yürümeye basladý.
42 t
Empati
Kýsa saçlarý kusursuz cildini mükemmel bir sekilde tamamlýyordu. Bassett 25 de 45 de deneb
ilecek bir yüze
sahipti; genç ama olgun. Bir prensesinki -ya da bir askerinki- gibi kendinden emin
, neredeyse aristokratça bir
yürüyüsü vardý. Doðrudan gözlerinin içine bakarak yaklasýyordu.
Normal sartlarda Elijah o kadar yoðun bir ilgi karsýsýnda gözlerini kaçýrýrdý, ama ýsýltýlý
büyülemisti. Ve onu tanýmadýðýna emin olmasýna raðmen, daha önce en azýndan bir rüyada görm
hissediyordu kendini. Ellerinin eldivenli olmasýndan ötürü bir an sasýrtýcý bir esef duydu.
a dokunmak,
teninin dokusunu hissetmek için duyduðu arzu dayanýlmazdý.
Sonra, tam esrarengiz yabancýnýn yanýndan geçmek üzereyken, bir el arkadan uzanýp yakasýna
Atkýsýnýn altýna daldý ve buz gibi parmaklar ensesine dolandý.
Elijah beyninin içinde havai fisek gibi patlayan bir duygu seli -heyecan, telas, s
iddet, sevinç- altýnda
bunaldýðýný hissetti. Boynunda sert bir basýnç hissetti, bunun hemen ardýndan bir kopma ses
eldi. Elini
boðazýna atarken hýzla arkasýna döndü.
Balon burunlu, kaim ve kýsa parmaklý týknaz hýrsýz -NYPD Blue'den Sipowicz- bir an için Eli
ah'in gümüs
haçýný onun yüzünün önünde tuttu. Haç o soðuk Aralýk gecesinde, geçen arabalarýn farlarý al
Adam Angela Bassett'e omuz atýp yoluna devam ederken, Elijah da çaresizlik içinde týlsýmýna
son bir kez
baktý.
Adamý kovalamayý çok istese de saskýnlýktan donup kalmýstý. Görüsü bir an için çýðlýk atan
renkle doldu ve sonra...
Gerçeklik geri geldi, dünya yeniden yerine oturdu. Öne doðru tedirgin bir adým attý, ama ad
m çoktan
gözden kaybolmustu. Elini tekrar boynuna götürdü. Gümüs haçýn gerçekten gittiðine inana-mýy
Hýzla nefes alýp vermeye basladý; soluklarý kesik ve hýrýltýlýydý. Bir seye, herhangi bir s
unmak için elini
uzattý ve Bassett'in kolunu yakaladý. Sonra kadýn, Elijah'm geçirmekte olduðu panik
|43
Adam Fawer
ataktan çok daha kötüsünü yasamasýna neden olabilecek bir sey
yaptý.
Yüzüne dokundu.
Elijah kendisini bile sasýrtacak sekilde geri çekilmek istemedi. O hafif dokunusta k
endisini... Kendisini iyi
hissettiren bir seyler vardý. Boslukta yüzüyor gibiydi. Neredeyse...
Birden kornalar çalmaya basladý. Isýk kýrmýzýya dönmüstü ve onlar hâlâ sokaðýn ortasýnda du
Bassett, üstü karla kaplý bir limuzin yanlarýndan hýzla geçerken Elijah'ý kolundan tutup ka
çekti.
"T-t-tesekkür ederim/' dedi Elijah. Zorlukla soluyor, olanlarý anlamaya çalýsýyordu. Ve hi
ssettiði tatlý huzurdan
dolayý saskýndý. Her tarafýnýn insanla dolu olmasýna raðmen kendini garip sekilde dingin hi
diyordu.
Kadýnýn koyu renk, bir kedininkini andýran gözlerine baktý.
"?yi misiniz?"
"Sanýrým," diye mýrýldandý Elijah; konusmayý uzatacak bir seyler bulabilmeyi umuyordu.
"?yi," dedi Bassett. "Dikkatli olun."
O karsýlýk vermeye fýrsat bulamadan, esrarengiz yaratýk döndü ve insan kalabalýðýnýn içinde
Elijah sakin kafayla düsünüyor olsa, aklý kolyesini takýyor olmamasýnýn ne kadar rahatsýzlý
i olduðuna
yoðunlasýrdý. Ya da saldýrýya uðramýs olmanýn neden bir sinir krizine sebep olmadýðý üzerin
n
insanlarla kusatýlmýs olmasýna raðmen en ufak bir panik duymadýðýna.
Ama tüm bunlarýn yerine düsünebildiði tek sey, o ýsýltýlý kadýndý.
Ve görünürde olmadýðý halde kadýnýn yakýnda bir yerde olduðu hissinden kurrulamýyordu. Oral
yerde, kendisini gözetlediði hissinden...
44
Empati
Ambulansm gelmesi sonsuzluk kadar uzun bir süre almýstý sanki. Vurmalý çalgýcýlardan ikisi
ditkâr bir
tavýrla Michael'in basýnda beklerlerken, sonra da Laura adýndaki sakin ve alýmsýz kemancý 9
1'i aramýs,
Carol Royce'ye de basmdaki sisliðe bastýrmasý için biraz buz getirmisti.
Görevliler Michael'in gevsek bedeninin üstünde yattýðý sedyeyi odadan çýkartýrken VVinter d
rýný kendi
bedenine dolamýs halde onlarý seyrediyordu. Takýlan oksijen maskesi yüzünün büyük bölümünü
adamýn ask saçan gözleri ruhuna islemisti. Saðlýk görevlileri ona Michael'in iyileseceðini
diðinde ne
hissetmesi gerektiðini bilememisti.
Tam o sýrada bir parlama oldu. Winter içgüdüsel olarak açýk kapýya doðru dönünce gözleri bi
a
parlak ýsýkla bir an için kamastý. Gözlerini yumunca karanlýkta parlak mavi ve kýrmýzý leke
Ve ancak
o zaman fotoðrafýnýn çekildiðini anladý.
"Cari!"
Orkestranýn davulcusu hemen kapýya kostu, ama fotoðrafçý o yetisemeden kapýyý yüzüne kapatm
kapýyý açýp dýsarýya fýrladýðýnda artýk çok geçti. Paparazzi kaçmýstý.
"Bayan Zhi?"
VVinter kapýda beliren baska bir yabancýya döndü. Kýrklarýnýn basýnda, çilli yüzlü ve kýrmý
adamdý karsýsýndaki. Bel kýsmý on kilo daha zayýfken satýn alýnmýs gibi fazla dar duran ucu
ri takým
elbise giymisti.
"Ben Dedektif Pastorelli'yim," dedi. "Týbbi yardýma ihtiyacýnýz var mý?"
"Hayýr," dedi VVinter buz gibi bir sesle. "?yiyim."
"O zaman size birkaç soru sormama izin verir misiniz?"
Carol, "Bu bekleyemez mi?" diyerek araya girdi. ";'/
"Korkarým bekleyemez, hanýmefendi."
"Ona ne soracaksýnýz ki? Michael Evans bir psikopattý. Kýzýýrtâ saldýrdý, o da kendini koru
si bu."
\4$
Adam Fawer
"Ben de bunu belirlemeye çalýsýyorum."
"Sorun yok, anne. Sen salonda bekle. ?sim biter bitmez otele gideriz."
Carol Royce basýný salladý, kýzýný alnýndan öptü ve Pastorelli'ye öldürücü bir bakýs gönder
Çýkmadan önce, "Kapýnýn hemen dýsmdayým," dedi.
VVinter bir mendille gözlerini kuruladý, sonra burnunu sildi.
"Görüsmeden önce biraz dinlenmek ister misiniz, Bayan Zhi?" diye sordu Pastorelli.
"Hayýr," dedi VVinter. "Ben iyiyim."
Dedektif küçük bir not defteri çýkarttý. "Bana burada neler olduðunu anlatabilir misiniz?"
"Michael ile konusurken annem içeriye girdi ve..."
"Ne hakkýnda konusuyordunuz?"
"Tekrar birlikte olmamýzý istiyordu."
"Sizin istediðiniz neydi?"
"Buradan ve hayatýmdan çýkýp gitmesi."
"Hm-hmm!" Pastorelli defterine bir seyler yazdý.
"Annemi itti, sonra beni öpmeye basladý."
"O seye... Öpüsmeye katýldýnýz mý?"
"Hayýr... Yani ilk basladýðýnda... Ama ben.
"Yani siz de onu öptünüz. Sonra da boynuna bir makas sapladýnýz."
"Bana saldýrdý."
"Bay Evans hakkýnda mahkemeden alýnmýs bir men kararýnýz mý vardý?"
"Annemin fikriydi o. Ben Michael'in bana zarar vermeye kalkýsacaðýný asla düsünmüyordum."
"Yani Bay Evans siz takip etmiyor muydu?"
46 |
Empati
"Simdi söyledim ya..." VVinter susup sabýrla en bastan aldý. "Birbirimizi görmeye yaklasýk
bir yýl önce
basladýk. O zaman evli olduðunu bilmiyordum."
"Hm-hmm!" Dedektif defterine göz attý. "Ya Tom Murdoch? Sam VVhitford? Grace Lee? On
lar da mý sizi
takip ediyordu? Yoksa o men kararlarýnýn hepsi de annenizin mi fikriydi?"
VVinter kollarýný göðsünde kavusturdu.
"Bir konser viyolonisti nasýl oluyor da bu kadar sapýk takýyor pesine?"
"Müziðimin insanlar üzerinde bir etkisi var."
"Öyle görünüyor," dedi Pastorelli.
"Ne demeye çalýsýyorsunuz?"
"Siz söyleyin. Anladýðým kadarýyla üç evli ve zengin adam -ve bir de kadýn- sizin turneleri
izlemek için
ailesini terk etmis. Size pahalý hediyeler alýyorlar, birkaç kez yemeðe çýkartýyorlar; sonr
sleri onlar
hakkýnda ihbarda bulununca da: Kü-üüüüüt! Siz yüzlerine karsý 'tacizci' diye baðýrýp men ka
çýkartýyorsunuz."
"Öyle deðil!" diye patladý VVinter. "Bulvar gazeteleri beni bir yuva yýkýcý olarak gösterdi
ma deðilim! Ben
yalnýzca bir viyolonistim, o kadar. ?nsanlarýn yaptýklarýný kontrol edemem. O insanlarýn hi
rinin evli
olduðunu bilmiyordum ve bunu öðrendiðim zaman da iliskimizi bitirdim. Beni takip etmeye
devam etmeleri
benim suçum deðil. Men kararlarýný o nedenle çýkarttým. Hepsi deli."
"Bay Evans da mý? O da deli miydi?"
Birden yumusayan VVinter, "Michael ötekilerden biraz farklýydý," dedi. "Ama asla bu ka
dar dengesiz
olacaðmý düsünmemistim."
"O zaman niye men kararý çýkarttýrdýnýz?"
"Size söyledim. Annemin fikriydi bu. O kararý çýkartmazsam kimsenin diðerleri hakkýnda bana
inanmayacaðmý söyledi." VVinter dedektifin gözlerindeki küçümsemeyi farketti. "Bana öyle ba
esin."
| 47
Adam Favver
"Nasýl yani?"
"Beni yalancýlýkla suçlar gibi."
"Yalancý sözcüðü sizin aðzýnýzdan çýktý/' dedi Pastorelli omuz silkerek. "Benimkinden deðil
Winter detektife dik dik baktý. "Beni tutuklamayacaksanýz gitmenizi istiyorum."
"Hm-hmrn! Tamam, ama erkek arkadasýnýz kendine gelip ifade verene kadar sehirden ayrýl
mayýn." Pastorelli
defterini cebine attý ve kapýya yürüdü. Sonra durdu ve geriye döndü. "Bu arada... Su sey Ba
vans'dan mý,
yoksa baska bir takipçinizden mi geldi?"
"Ne?"
"Kolyeniz."
Winter farkýnda olmadan parmaðýna doladýðý gümüs zincire baktý. "Onu bana annem verdi," ded
olukta.
Pastorelli birkaç saniye sessiz kaldý. "Neden yalan söylüyorsunuz, Bayan Zhi?"
Winter adamýn gözlerinin içine soruyu duymamýs gibi baktý. "?yi aksamlar, Dedektif."
"Hm-hmm!"
Winter, Pastorelli soyunma odasýndan çýkana kadar dudaðým ýsýrdý. Sonra döndü ve aynada ken
Gözleri hýzla yüzünden asaðýya inip boynundaki gümüs haça odaklanmýstý.
Bir an için dedektifin o sey kendisinden alacaðýna yönelik çýlgýnca bir korkuya kapýlmýstý.
n öyle bir
seye kalkýssa onu engellemek için her seyi yapabileceðinin bilincine vardý.
Öldürmek dahil.
481
iBlptJti,
BLOG DÜNYASINDAN - 1
Tarih:2 Subat 2007 - Pazartesi, 23:19 DEL?SEKS?HAR?KA!
YouTube'daki Valentinus videosuna simdi baktým ve söyleyebileceðim tek sey AMAN ALLAHI
M. Bu adam
bastan çýkartýcý; hanýmlar, gözlerinize dikkat edin. Ve sesi de yumusacýk. ?peksi sesine ra
sessiz
izlemenizi öneririm; çünkü adam biraz, ahh... neydi o sözcük? Hah: Zýrdeli. (Tamam, 'zýr de
slýnda iki
sözcük - eh, o zaman beni dava edin.)
Neyse, adam bir agnostik ve dünya hakkýnda bazý ilginç görüsleri var, mesela Tann'nýn o kad
da iyi bir is
becermediðini düsünüyor. Ve American /do/un hâlâ ülkedeki 1 numaralý program olduðunu göz ö
alýrsak, farklý görüste olduðumu söyleyemem. Neyse, konuyu saptýrdým.
Olay su ki, Valentinus S.E.K.S.?.
SpyGurl... B?TT?!
BUNLARA DA GÖZ ATIN: VALENT?NUS. AGNOST?ZM. AMERICAN IDOL, ZIR DEL?
I 49
. : \ »f JMfl?f.
6
29 Aralýk 2007
[17:26 (Yargý Gecesi'ne 54 saat, 34 dakika kala)
?
Elijah kendini inanýlmaz derecede garip hissediyordu. Yani... Çok iyiydi!
Korkusu gitmisti; içinde panik yerine hafif mutlu bir sarký vardý. Derin bir soluk aldý,
kýs havasý ciðerlerini
ferahlatýcý bir buz bulutu gibi doldurdu. Soluðunu birkaç saniye tuttuktan sonra býraktý ve
aðzmdan çýkan
karbon dioksit buharýnýn havada daðýlýp yok olusunu izledi.
Yavasça, kendi etrafýnda tam bir daire çizerek döndü ve gelip geçen yayalara baktý. Birkaç
gözlerini ona
sorgular gibi dikti, ama bunun nedeni olasýlýkla, yüzü enlemesine yarýlmýs gibi sýrýtýyor o
nsanlarýn
Manhattan'm kalabalýk caddelerinden birinin ortasýnda her zaman yaptýðý bir sey deðildi bu.
Noel zamanýnda bile. Elijah'm ise umurunda deðildi. En ufak bir korku belirtisi göster
meksizin yanýndan
geçenlerin gözlerine bakmayý sürdürdü. Kendini tüm dünyaya meydan okuyabilecek gibi hissedi
.
Coskusunu frenlemekten aciz kalýnca yüksek sesle güldü. Hâlâ inanamýyordu. Dýsarýdaydý, etr
doluydu, birkaç saniyede bir birileri tarafýndan dürtükleniyordu ve korkmuyordu.
Bedeninin soyutlanma arzusunu yenmeye yönelik, yýllar süren basarýsýz bir terapiden sonrasý
da asla
baskalarý gibi olamayacaðýný kabullenmisti Elijah. Onun hiç dostu olmayacaktý. Bir kadýna h
dokunamayacaktý. Her zaman tek basýna olacaktý. Yine de içten içe bir umut beslemisti. Psi
koloji ve
psikozlar hakkýnda yüzlerce kitap okumus, ama amacýna yaklasamamýstý bile. O ana kadar.
50
Empati
Ve artýk.-.; . - ? . '
özgürdü ' ...tedavi olmustu.
Bir an için çýðlýk çýðlýða baðýrmak istemis, hemen ardýndan... Kendini son derece iyi hisse
güzellikteki kadýn yüzüne dokunduktan hemen sonra yani. içinde yuvalanmýs korkuyu çekip alm
ki
kadýn.
Ve onun yakýnlarda olduðundan emindi. Tekrar etrafýna bakýndý, ama yoktu.
Parmaklarýný artýk bos olan boynunda dolastýrdý. Bu deðisim ya hýrsýzlýkla ilgiliydi, ya da
dokunusuyla. Ama nasýl olabilirdi ki? Ve hangisiydi?
?kisi de mantýklý gelmiyordu aslýnda, ama hýrsýzlýk olasýlýðý daha çýlgmcaydý. Sonuçta bir
hali üstünde öyle bir deðisimi nasýl yaratabilirdi ki? Ayrýca kolyeye... çýðlýklar... yanan
usu...
...çocukluðundan beri sahipti. Ve fobileri de son birkaç yýldýr çýl-dýrtýcý seviyeye gelmis
de tesadüf
olamazdý.
Ve Elijah birdenbire çok garip bir seyin farkýna vardý. Etrafýnda X-Dosyalarý'na yarasýr bi
komplonun dönme
olasýlýðýný bilmesine raðmen korkmuyordu. ?sin doðrusu, kendini mutlu hissediyordu.
Mutlu ve... Mavi. Mutluluk çaðrýstýran pembenin ters anlamdaki maviye dönüsmesi anlamýnda d
i bu.
Renk olarak mavi. Derin, berrak bir mavi. 'O' harfini gördüðü zaman algýladýðý türden bir m
i(
Bu gerçek deðil. Baskasýnýn gözlerinden bakýyorsun. ,,, .< ,.
Derin bir soluk aldý, eski Elijah -gerçek Elijah- bir anlýðýna ortaya çýktý ve kalbi dehset
ldu. Burgular giren
midesine, yapýs yapýs olan tenine ve sýrtmdan asaðý inen tere raðmen kendini kendisi gibi h
ssetti.
Sonra mutluluk öyle güçlü bir sekilde geri geldi ki, basý dön-
I51
Adam Fawer
dü. O kadýn ve kayýp kolyesi üzerine neden o kadar yoðun düsünüyordu? Kendisini öyle hissed
bunlarýn hiçbir önemi yoktu. Anýn keyfini çýkartmak yerine sorunun ne olduðunu anlamaya çal
zaman
kaybediyordu. Korkularýndan kurtulmustu. Artýk her seyi yapabilirdi. Hem de her seyi
!
Yapacak bir sey, daha önce önce asla yapamayacaðý bir sey bulmak için etrafýna bakýndý. Ark
dönünce bir panonun -yesil, sarý, mor ve kýrmýzý- parlak harflerinin siyah zeminin üzerinde
ptýðý ýsýltý çarptý
gözüne. Henüz bir saat önce o yazýnýn ifade ettiði sözcüðü düsünmek bile midesinin bulanmas
nedendi. Ama simdi ayný sözcük onu kendine çaðýrýyordu.
Bir taksiyle bisikletli bir Çinlinin arasýndan geçip kosarak so- kaðm karsý tarafýna geçt
ha fazla
düsünmemeye çalýsarak eldi- s venli eliyle gümüsi boyalý korkuluklara sýkýca tutunup nemli
amaklarý
ikiser ikiser atlayarak asaðýya indi.
Pis sahanlýða erisince anlýk bir duraksama geçirdi, ama o duyguyu hemen bir kenara itip
metroya inen insan
kalabalýðýnýn arasýna daldý. Turnikenin üzerinden atlayýp merdivenlerden bir kat daha asaðý
sýrada
tekerleklerin raylar üzerinde çýkarttýðý sürtünme sesi derin bir uðultuyla birlikte havayý
Tren sarsýlarak durunca kauçuk contalý kapýlar týslayarak açýldý. Vagondan bosalan insan se
dinmesini
sabýrsýzlýkla bekleyen Elijah sonunda ileriye atýldý. Saniyeler sonra týka basa dolu vagonu
ortalarýnda bir
yerdeydi. Kapýlar kapandý ve harekete geçen tren raylarda hýzlanmaya basladý.
Elijah çiziklerle dolu pleksiglas pencereden dýsarýya bakarken istasyon yerini ara sýra
sarý ýsýklarla
aydýnlanan bir karanlýða býraktý. ?ste o zaman, korkunç bir hata yapýp yapmadýðýný düsündü.
iyilesmeye baslayan bir enoklofob için uygun bir yer deðildi.
Hem de hiç.
5*1
Empati
Darian pis perona soluk soluða ulastýðýnda tten istasyondan çýkýyordu.
"Lanet olsun!" diye baðýrdý. "Lanet, lanet, lanet!" ,,
Onu kaybetmisti.
Trenin ardýndan karanlýk tünele bakarken kimin daha büyük tehlikede olduðunu düsündü: Elija
'in mi,
yoksa o trendeki insanlarýn mý?
| 53
7
29 Aralýk 2007
17:31 (Yargý Gecesi'ne 54 saat, 29 dakika kala)
Elijah'ýn metroya binerken duyduðu cosku gitmisti. Ama panik içinde de deðildi. Onun yer
ine... Bölünmüs
hissediyordu kendini. Benliðinin o anki durumunu tanýmlamanýn tek yolu buydu. Ayný anda
her seyi
hissediyordu:
MutluMzgüttöfkelisflfönheyecanlýsîfcfczttenerjik-
Ve her duygu farklý bir renkle çevrelenmisti -puslu mavi, neon sarýsý, göz kamastýrýcý beya
rlak kýrmýzý-
Sinestezisi sanki birdenbire harfler yerine duygulara odaklanmýstý.
Renkler/duygular baðrýsan bir sýnýf dolusu çocuk gibi beyninde yaygara kopartmýstý. Elijah
ki artýk bir kisi
deðil, birçok kisiydi. Zihninden hiçbiri iyi seyler söylemeyen bir dizi çoklu kisilik film
i geçiyordu.
Havva'nýn Üç Yüzü. Cain'i Büyütmek. Sybil. Psycho.
Tren sarsýlarak durunca, tavandan sarkan metal halkayý daha sýký kavradý. Kapýlar týslayara
ve yine
bir insan seli bosaldý. Ama inen her kisinin yerine sanki iki kisi binmisti. Elija
h inmek istiyordu, ama felç
olmustu. Kalan son bir santimetrekarelik alana da kucaðýndaki bebeði sýkýca tutan bir kadýn
sýkýstý ve kapýlar
kapandý.
Bebek birden aðlamaya basladý. Çýðlýklarý vagonun içinde fiziki bir varlýk gibi dolasýyordu
diðer
yolcularýn yüzlerindeki sýkýntý ifadesini renklerinin sarýya dönmesinden açýkça okuyabiliyo
"Shhhss! Bir sey yok tatlým." Annesi bebeði yatýstýrmaya çalýsý-
541
Empati
yordu ama basý mavi bir utanç ve parýldayan bitkinlikle çevriliydi. Bebek daha da siddet
le baðýrmaya basladý.
Elijah birden üzerine sýcak bastýðýný hissetti. Yanaðýndan asaðýya bir ter çizgisi iniyordu
hareketle
yanaðýný silerken, ter tüm bedenini kaplamaya baslamýstý. Gömleði saniyeler içinde tenine y
Koltukaltlarýnda birer çesme açýlmýstý sanki.
Bebeðin aðlamasý ikiye katlanýnca etraftakilerden öfkeli bakýslar gelmeye basladý (HB 2, 4,
25).
Elijah'in elleri bile terlemeye baslamýstý. Aceleyle eldivenlerini çýkartýp yere attý. Sýca
artmaya devam
ediyordu. Etrafýndaki öfkeli yolculara aldýrýs etmeden kollarýný savurdu ve çýlgýnca bir te
altosundan
kurtuldu.
Yüzünden asaðýya sel gibi bosanan ter gözlerini yakýyordu. Gömleðini yýrtarcasma açýp tere
göðsünü ortaya çýkarttý. ?nsanlar bu son hareketi karsýsýnda kaygýyla gerileyince etrafýnda
olustu.
"Sýkýntýn ne? Biberon mu istiyorsun?"
Artýk yalnýzca soluk almak için duraksayan bebek avaz avaz baðýrýyordu.
Tren sarsýlarak durdu. Elijah yaslý bir kadýna çarptý, çýplak ve terli tenini gören kadýn i
k geri çekildi.
Hemen ardmdan onunla kapý arasýndaki herkes geriledi. Ümitsizce trenden inmeye çalýsan Eli
jah açýlan
bosluða doðru atýldý. Yanýndan geçerken feryat eden bebeðe bakmak için duraladý. Paltosunun
bir
de kalýn battaniye sarýlmýs olan bebeðin görünen tek yeri olan kýzarmýs yüzü, rahatsýzlýðýn
rengiyle çevrelenmisti.
"Sýcak," dedi Elijah baðýran bebeði göstererek. "Sýcaktan bunalmýs."
Kadýn onun terli yüzüne bakýp bebeðini korumak ister gibi göðsüne bastýrdý. Karsýsýndaki ad
olduðunu sandýðý belliydi, ama yine de yavasça bebeðin battaniyesini açtý. Elijah kapýlar k
kendini
platforma atmayý basarabildi. Vagonun grafiti
| 55
Adam Fawer
kaplý penceresinden içeriye bakýp kadýnýn bebeði*t( paltosunun fermuarýný da açtýðýný görün
soluk aldý. ';!? ; , î?;?>
Tren daha istasyondan çýkmadan üsümeye baslamýstý. Paltosunu önü açýk gömleðinin üzerine gi
eldivenlerini attýðý için sessizce kendine sövdü. Ve metroda olanlar hakkýnda düsünme-meye
çýkýsa yöneldi. Ansýzýn bir deja vu hissiyle bunaldý. Nedenini bilmeden hýzla geriye döndü
selinin
onu Times Meydaný'nm altýndaki beton dehlizlerde sürüklemesine izin vererek istasyonun d
erinliklerine
doðru yürümeye basladý.
Bir duygu girdabý: mutluw2günyorgunA:orA:mwsöfkelis!ttmkafayýbulmus-ö/mefo'sfeyenuçarýbir
düsünce karmasasý ve renk cümbüsü halinde etrafýnda dönüp duruyordu. Yakýcý bir açlýk duygu
tüm bedenini sardý. Bir saniye sonra da burnuna yýkanmamýs giysilerinkine karýsan bir vücut
kokusu geldi.
Evsiz adamýn lime lime olmus beresinden tasan saçlarý les gibiydi. Çenesinin altýna doðru y
nlasan, ama
yanaklarýndan yukarýya çýktýkça incelen bir sakal yüzünü kaplýyordu. Elinde sýký sýkýya tut
odaklanmýs gözlerinin altýnda kir dolu koyu halkalar vardý.
Duvara yasladýðý ince bedeni üstündeki eski trençkotun altýndan ancak belli oluyordu. Yanmd
a karton bir
tabela vardý.
BUSH'TAN NEFRET M? ED?YORSUNUZ? s
Kanýtlayýn! Yoksullara yardým edin (yani bana).
Tabelanýn yanýnda üstünde Starbucks'm ünlü yesil-beyaz denizkýzý armasý olan kocaman bir ba
rdý ve
neredeyse aðzýna kadar bozuk parayla doluydu. s
Baska herhangi bir zaman Elijah daha gözden kaybolmadan o evsizi unuturdu. Ama o g
ece gözlerini ondan
alamýyordu. Yanýndan geçip gitmek yerine durdu. Basý hafifçe döndü, açlýk duygusu ikiye kat
56 |
Empati
Açlýk her kalp atýsýyla güçlenerek ve diðer her seyi bastýrarak tüm benliðini doldurdu. Tüm
duygularý bir seyler yeme isteðinin askýn baskýsýyla tamamen ikinci plana atýlmýstý. Bunun
olmadýðýnýn bilincine varan Elijah karsý koymaya çalýstý. Günesin doðusunu engellemeye çalý
fazla olabilirdi.
Arzusunu tatmin edecek bir seyler arayarak az ilerideki gazete bayiine kostu. Sýra
da bekleyen insanlarý
omuzlayarak tezgâhtan bir Kit-Kat aldý, ambalajýný parçalayarak açtý ve çikolata kaplý gofr
bi
aðzýna týktý. Gofreti bir iki saniye içinde midesine indir-mezse, o tarifsiz açlýk yüzünden
ceðinden emin
olduðundan çiðnemekle zaman kaybetmedi.
"Hey!" Siyahi tezgâhtar ona baðýrýyordu. "Onun parasýný ödeyeceksin!"
Elijah karsýlýk verecek durumda deðildi; yiyecek arayan, açlýktan gözü dönmüs vahsi bir hay
farksýzdý. Doygunluk duygusunu bekleyerek gofreti neredeyse tek parça halinde yuttu. A
ma midesine inen
sey benliðinin merkezindeki açlýðý azýcýk bile gider-medi; aksine, güçlenmesine neden oldu.
Daha fazlasýna ihtiyacý vardý. Cüzdanýndan iki tane yirmilik çýkartýp tezgâhtara doðru savu
a Kit-Kat
kutusunu kaptý. Dizlerinin üzerine çöküp gofretleri yere bosalttý. ?lkini aldý, ambalajýný
a týktý.
Disleri yumusak çikolataya batýnca yine çiðnemek için zaman kaybetmeden olduðu gibi yuttu.
e var ki,
çikolata boðazýna yapýsmýstý. Durmak istemiyor, ama soluk alamýyordu. Boðazýný temizlemek i
ve salyaya bulanmýs parçayý avucuna çýkarttý.
Derin bir soluk aldý, gofreti ikiye böldü ve tekrar aðzýna týktý. Ama benliðine büyük acý v
e arzu
hâlâ devam ediyordu. Yardým bulmak için çýlgýn gibi etrafýna bakýndý, ama kimse onunla ilgi
u.
Öteki yolcular bakýslarýný baska tarafa çevirip yanýndan geçiyordu.
| 57
Adam Fawer
Yalnýz bir kisi onu gerçekten görür gibiydi: Evsiz adam. Bakýslarý artýk elindeki Gameboy'd
eðildi; yalýn bir
arzuyla Elijah'm önündeki gofret yýðýnýna yönlenmislerdi. Ve sonra Elijah, mantýklý hiçbir
mamasýna
raðmen kalan gofretleri topladý ve evsize yöneldi.
Adam hýrsla onun elinden bir gofret kaptý. Kýrmýzý ambalajý yýrttý, bir parça ýsýrdý ve yut
tane
daha. Ve bir daha. O yedikçe Elijah'in acýmasýz açlýðý da azalmaya baslýyordu. ?ki gofrette
raysa
tamamen geçmisti. Tekrar kendisi olmustu. Evsiz adam bunu sezmis gibi ilk defa kon
ustu.
"Tesekkürler, Elijah. Seni görmek güzel, adamým."
Elijah'in gözleri irilesti; adamýn adýný bilmesi onu neredeyse az önce olanlardan daha faz
la sasýrtmýstý.
"Beni tanýmadýn, deðil mi?" diye sordu evsiz sýrýtarak.
"Tanýmalý mýydým?"
"Okulda ders sonrasý birlikte oynardýk. Annelerimiz kardes. Bunlar sana bir sey ifad
e ediyor mu?" Bir saniye
duraksadý: "Benim, seni geri zekâlý! Stevie!"
"Aman Tanrým," dedi Elijah. Kir tabakasýnýn altýndan kuzeni Stephen Grimes'i birden tanýmýs
"Stevie."
"Ta kendisi!"
"Ne oldu sana böyle?"
"Aman be!" dedi Grimes gözlerini devirerek, "Sanki sen saðlýk abidesisin. Hey, bu tanýsm
a merasimine yolda
devam etmeye ne dersin? ?ki haftadýr rüyalarýmda cheeseburger görüyorum ve gerçeðinin
fantezilerimdekine uyup uymadýðýný merak ediyorum."
"Elbette," dedi Elijah. Kendini The Outer Limits'in bir bölümüne düsmüs gibi hissediyordu.
Birlikte merdivenlerden çýkarlarken, Elijah'm gerçeküstü saskýnlýðý yerini neseye býrakmýst
unun
gerisinden gizlenen bir de korku vardý. Çünkü gerçeði anlamýstý.
Duyduðu nese kendine ait deðildi.
58 |
8
29 Aralýk 2007
21:31 (Yargý Gecesi'ne 50 saat, 29 dakika kala)
VVinter karanlýk otel odasýnda, yorganýn altýnda kendine sýkýca sarýldý. Babasýnýn o küçük
gibi yataðýn kenarýnda oturuyor olmasýný diledi.
Onu düsünmediði tek bir gün bile olmamýstý, ama onunla konusma arzusu o gün göðsünde fiziki
gibiydi. Annesinin aksine, Yu Han'ýn en sakin olduðu zamanlar islerin ters gittiði anl
ardý. VVinter babasýnýn
bu gücünde her zaman huzur bulmustu. Onu doðu felsefesine çeken de diðer her seyden çok buy
u.
Babasý çok sey öðretmisti ona. Budizm. Yoga. Meditasyon. Feng shui. Ve tabii ki eh'i. Ko
nusmalarýndan
birisini anýmsayan VVinter güldü. O zaman yedi yasýndaydý.
Kapýda durup babasýnýn usturaya vurulmus basýnýn arkasýna baktý. Turuncu bornozuna kýyasla
uk
görünüyordu. VVinter onun omzunun üstünden altm Buda'sýnm içinde barýndýðý küçük tahta mabe
görebiliyordu. Mabet ona gülümsüyordu. VVinter de ona gülümsedi.
Babasýnýn çalýsma odasýný seviyordu. Annesinin -dokunulmamasý gereken- esyalarýyla dolu evi
i kalan
kýsmýndan o kadar farklýydý ki. Babasýnýn duvarlarý ahsap lambrili minik odasýna bakmak far
dünyaya
bakmak gibiydi. Her seyin hatta sihrin bile mümkün olduðu bir dünyaya...
"Merhaba, Nu Er," dedi babasý ona dönmeden. "Gel ve yarama otur."
159
Adam Fawer
Her zamanki uysallýðýyla odaya giren Winter babasmýn yanma oturdu, ama onun lotus durusu
nu taklit
etmeye çalýsmadý; öyle oturmak bacaklarýný acýtýyordu. Bir süre hiçbir sey söylemedi; tahta
uzun tütsü çubuklanný seyredip, tatlý ve keskin kokularýný içine çekti.
"Budistler neden tütsü yakarlar, Ba Ba?"
Babasý güldü, gülünce gözlerinin ve aðzýnýn kenarýndaki deri büzüldü. "Eh, aslýnda çok nede
neden seni sasýrtabilir."
"Nedir o?" Babasýnýn öykülerini her zaman heyecanla dinleyen VVinter öne doðru eðildi.
"?ki bin yýl önce Buda Sidarta Gautama bir vaaz veriyordu. Vaazýn ortasýna doðru kesislerd
en birini sivrisinek
ýsýrdý. Kutsal kisi düsünmeden vurup sivrisineði öldürdü. Sonra kan bulasmýs avucuna bakýp
dý;
Buda'nm önünde cinayet islemisti. Vaaz bitince Gautama'ya akýl danýstý. Ve bilge bir kisi
olan Gautama
hemen çözümü buldu: Tütsü."
"Anlamadým," dedi VVinter sasýrarak.
"Böcekler dumaný sevmez. Tütsü yakmak sivrisinekleri uzakta tuttuðundan, bu hem konsantras
yonu
artýracak, hem de gereksiz cinayetlere engel olacaktý."
"Yani Budistler tütsüyü sivrisinekleri kovmak için mi yakýyorlar?"
"Eh, olay öyle basladý, ama geçen iki bin yýl boyunca evrim geçirdi. Simdi tütsü birçok ned
dolayý
kullanýlýyor: Hos olmayan kokularý maskelemek, meditasyon seanslarýnýn süresini belirlemek,
Buda'ya bir
adakta bulunmak ya da bir odayý arýtmak için."
"Odanýn nesi var?"
"Hiçbir seyi yok. Ama eðer eh'i enerjini evrenle dengelemek istiyorsan, saf olmasý ger
ek."
"Bruce Lee filmlerinde hep ch'i'den söz ediyorlar. O bizim yasam gücümüz, öyle deðil mi Ba
a?"
60 I
Empati
"Tam olarak deðil, Nu Er. Budistler evrendeki her seyin hem sürekli deðistiðine, hem de
birbirleriyle
baðlantýlý olduðun inanýr. Onun için kadim filozoflar maddeyi açýklamaya çalýsýrken onun ik

gerektiðine karar verdi: Görünmezlik ve hareket. Simdi etrafýmýzdaki her sey bu özelliklere
sahip mi?"
VVinter bir an düsündü, sonra omuzlanný silkti.
"Sana bir ipucu vereyim."
Babasý dudaklarýný büzdü ve hafifçe kulaðýna üfledi. VVinter güldü.
"Hava!" diye baðýrdý küçük kýz.
"Doðru. ?ste ch'i'nin anlamý bu: 'Hava' ya da 'nefes'."
"Ama o zaman neden Enter the Dragon'da ch'i'nin kisinin yasam gücü olduðunu söylüyorlar?"
"Çok farklý çesit eh'i vardýr. Yasam gücü gibi olan kisisel eh'i var, ama evrensel eh'i de
n az onun kadar
önemli. Zihin, beden ve ruh olarak saðlýklý olmak için evrenle uyum içinde yasamalýsýn."
"Bunu nasýl yapabiliriz?"
"Evrenle birlikte kendinin de deðismesine izin vererek. Ama dikkatli olmalýsýn; çok az y
a da çok fazla
deðisiklik dengesizliðe yol açabilir, bu da seni hasta edebilir."
"Yani evrenle dengede kaldýðýn sürece saðlýklý mý olursun?"
"Kendi içinde de dengeli olmalýsýn. Yin ile yang'm mutlaka denk olmalý."
VVinter duvardaki siyah-beyaz daireyi gösterdi. Sembol ona her zaman iki kurbaða yav
rusunu
anýmsatýyordu. "Bu dairesel Seyin içimde olduðunu mu söylemek istiyorsun?"
"Hayýr, Nu Er," diye kýkýrdadý babasý. "Taijitu yalnýzca bir resim, ama yin ile yang'ý beti
yor."
"O zaman yin ile yang nedir?"
"Dünyadaki tüm yaratýklarda bulunan ilkel karsýt güçlerdir. *'" genellikle su olarak betiml
nir. Üzgün, edilgen,
karanlýk ve disildir; geceyi simgeler. Yang ise genellikle ates olarak betimlenir.
| 61
Adam Fawer
Mutlu, etken, aydýnlýk ve erildir; gündüzü simgeler." Duralayýp kýzýnýn söylenenleri özümse
i.
"Gördüðün gibi, hiçbir sey tümüyle yin ya da yang deðildir. Her sey içinde karsýtýnýn en az
barýndýrýr: Kýs yaza dönüsür; yukarýya çýkan her sey asaðýya inmek zorundadýr. Benzer sekil
olmazsa yin de olmaz; týpký sýcak olmadan soðuðun, aydýnlýk olmadan karanlýðýn olmayacaðý g
Winter babasýný irilesmis gözlerle ve tek kelime kaçýrmadan dinliyordu.
"içimizde hem yin'i, hem de yang'ý barýndýrýrýz: En karanlýk gecede bile yýldýzlardan gelen
ardýr. Ama
yin ya da yang artarsa, diðeri azalmalýdýr: Doðan günes geceyi kovalar. Mükemmel bir dengey
sahip
olduðun zaman uyum içinde olursun. Budist meditasyonun erismeye çalýstýðý seylerden biri de
dur: Kisisel
ch'i ile evrensel eh'i arasýndaki mükemmel denge."
"Sen bunun için mi tütsü yakýyorsun, Ba Bal"
"Ah, hayýr." Yu Han hüzünlü bir sekilde güldü. "Ben yalnýzca kokusundan hoslanýyorum."
VVinter'in yanaðýndan asaðýya bir gözyasý damlasý kayýp yastýðýna düstü. Yasýyor olsa, baba
ile diðer tüm takipçileri hakkýnda ne düsüneceðini merak ediyordu. Öyle anlarda bazen kaza
in
kýymetli babasý deðil de annesi olmasýný dilemeden yapamýyordu. Kendini hemen suçlu hissett
le bir seyi
düsünebilmesi...
Birden halýya sürtünen bir seyin sesini duydu. Üstüne bir korku dalgasý çöktü; yalnýz deðil
Michael hu. Geri geldi!
Birisinin soluk aldýðýný duyabiliyordu. Beyninde gök gürültüsü gibi yankýlanan küçük, ama d
r
ses. Sadece uyurken seyretmeye mi gelmisti? Hýrsýzlýk için mi? Uyur numarasý yapmak mý daha
tehlikeli
olurdu, yoksa yüzlesmek mi?
62 |
Empati
Winter'in nabzý hýzlandý; kalbi deli gibi atýyor, sakaklarý £C$& luyordu. Yataktan fýrlamay
azýrlanarak
kaslarýný gerdi.
Ve eldivenli bir el aðzýna kapandý. Baðýrmaya fýrsat bulamadan boynunda keskin bir sýzý duy
eri
çekilerek kaçmaya çalýstý, ama saldýrgan çok güçlüydü. Ona doðru uzanmaya çalýsýrken gücünü
tükendiðini hissetti; kollarý kýrýk birer dal parçasý gibi yana düsüverdi.
Karaltý bir an duraladý. Sonra sýrýngayý býraktý ve elini yavasça aðzýndan çekti. VVinter b
ama aðzýndan sadece cýlýz bir týslama çýktý. Sanki göðsüne dev bir kedi oturmustu.
Korkmasý, hatta dehsete düsmesi gerektiðini biliyordu, ama duygulan bile felç olmustu sa
nki. Hýzlanan kalp
atýslarýný ve tüm bedenini basan soðuk teri hissetmesi gerekirken, duyduðu yalnýzca dehsett
Bu duygu,
normalde birlikte getirdiði fiziki duyumsamalar olmadan yüzüyordu beyninde. Bir kez da
ha baðýrmaya çalýstý,
bu kez de aðzýndan ancak hafif bir fýsýltý çýktý.
Adam ona doðru eðilince pencereden gelen ýsýk elindeki metal cismin üstünde yansýdý. Öteki
Vinter'in
boynuna doðru uzattý; eldiveninin yumusak derisi tenine buz gibi dokundu. Çenesini ger
iye doðru itti ve daha
yakma eðildi.
VVinter aðlamak istiyordu, ama gözlerine yas gelmiyordu. Sonunun geldiðinin bilinciyle
beyninde bir çýðlýk
attý. Orada, o yabancý otel odasýnda katilinin kim olduðunu bile bilmeden ölecekti. Yeni b
ir çýlgýn hayran
mýydý? Ya da intikam kovalayan eski asýklardan biri mi? Üstündeki adam tanýdýk gelmiyordu,
yatak
odasý dýsýnda kimseyi gerçekten tanýmýs mýydý? Ve...
Ve bir klik sesi duydu, ardýndan ensesinde bir seyin kaydýðýný hissetti. Çaresizlik içinde,
amýn ne yapmýs
olduðunu -ve sonrasýnda ne yapacaðýný- düsünerek gözlerini yataðýn basucu paneline dikti. G
onun basýný yastýktan kaldýrdý.
Yumusak bir 'výzzzzz' sesi duydu Winter; sanki bir fermuar açýlmýstý. Bir an için adamýn el
e gümüsi bir sey
görür gibi oldu, ama sonra nesne karaltýnýn cebinde kayboldu. Saldýrgan tekrar öne
I 63
AdamFawer
doðru eðilip komodinin üstünden bir pense aldý. VVinter dehset dolu bir an için adamýn o se
dislerini
çekmek için kullanacaðýný düsündü.
Sonra pense de, adam da görüs alanýndan çýktý. Onu görmemek üstünde olmasýndan bile daha ko
Yumusak ayak seslerini tekrar duydu ve ardýndan açýlýp kapanan kapýnýn týkýrtýsý geldi. Kul
i, ama
kendi hýrýltýlý soluðundan baska bir sey duyamadý.
Yalnýzdý.
VVinter saldýrganýn enjekte ettiði ilacýn etkisinin geçmesini bekledi. Sonsuzluk kadar uzu
n gelen bir süre
sonra kollarýný yeniden hissetmeye basladý. Derin bir soluk alýp yataðýn içinde doðruldu. T
etrafýnda
dönüyordu.
Çýplak ayaklarla yere bastý ve titreyen bacaklarýnýn üstünde durmaya çalýstý. Bir seylerin
nu ilk o
zaman anladý.
?çgüdüsel olarak kolyesine dokunmak için elini boynuna görürdü. Yoktu. Kuskusunu doðrulamak
sendeleyerek banyoya gitti. Adamýn onun üzerine eðildiði zamanki hareketlerini belleðinde
canlandýrdý ve
olaylar yerine oturdu: Pensenin zinciri kesisi, kolyenin boynundan kayarak süzülüsü...
Aynada çýplak boynuna bakarken içinden bir panik dalgasý yükselmeye basladý. Gümüs haçýn bo
olmadýðý bir zamaný anýmsamýyordu bile. O sey neredeyse parmaklan gibi bir parçasýydý onun.
çýkartmamýstý kolyeyi; ne dusta, ne konserde, ne de sevisirken. Asla. Yalnýzca bir kere de
nemisti bunu
yapmayý.
On yedi yasýndayken arkadaslarýnýn modaya pek de uymayan o takýyý alaya almasý nedeniyle (k
pçasý
hiçbir zaman çalýsmadýðýndan) basýnýn üzerinden geçirip çýkartmýs, ama komodinin üzerine ko
çok siddetli bir bulantýyla sarsýlmýstý. Dayanýlmaz bir kusma isteði duyduðu halde banyoya
k yerine,
gümüs haçý alýp göðsüne bastýrmýs, bir saniye sonra da aðzýndan fýskýran kusmuk beyaz elbis
mahvetmisti. Ama o bunu umursa-mamýstý bile. Kolyeyi tekrar basýndan geçirerek tenine býra
ktýðýnda
64 I
Empati
içini tarifi olanaksýz bir huzur doldurmustu. O günden sonra da onu çýkartmayý asla denemem
sti.
Ve simdi... Simdi kolye gitmisti.
Benliðinin bir parçasý onun geri gelmesini istiyordu, ama o ana dek varlýðýndan haberdar bi
e olmadýðý bir
baska parçasýysa nese içindeydi. Çünkü o yaný Winter'in bilincine varamadýðý bir seyi kavra
Haç olmayýnca özgürdü.
165
I. Ara
20 Mayýs 2007
10:31 (Yargý Gecesi'ne 225 gün kala) ?
Susan Collins yüzüne son derece sýcak (ve o derece sahte) bir \ gülümseme yapýstýrdý, progr
nyal
müziði stüdyodaki geri j zekâlý dinleyicileri hayvani bir coskuyla doldururken sahneye çýkt
Hiçbir anlam
ifade etmeyen açýlýs konusmasý boyunca sýrýttýktan I sonra 2 numaralý kameraya döndü.
s
"Simdi de bugünkü programýmýza gelelim! Bu sabahki misafi- j rim, ülkeyi kasýp kavuran yeni
bir dinin -
Agnostizm'in- lideri. \ Adýný aldýðý kavram çok eski ve bilindik olsa da, bazýlarý bir tari
lduðunu
söylüyor; yandaslarýysa daha önce hiç bu kadar mutlu olmadýklarý konusunda yemin ediyor. Si
lütfen
Valentinus için bir alkýs!"
Gerçi Valentinus son günlerde bulvar gazetelerinin mansetlerinden inmiyordu, ama Sus
an yine de o dindar
çatlaðý programa aldýðý için Gary'i öldürmek istiyordu. Kibirli budalanýn sahneye çýkmasýyl
.
Adam gülümseyerek hafifçe el salladý; kendine güvenin ve utangaçlýðýn mükemmel karýsýmýný s
Tavrý ve çocuksu, güzel yüzü çoðunluðu kadýn olan topluluðu daha da costurdu.
Valentinus yaklastý. Susan normal kosullarda fazla yakýn çevresinde kimseyi istemezdi,
ama adamda bir sey
vardý. Gözleri griydi ve sanki içlerine minik yesil noktalar serpistirilmisti. Hiç öylesin
e keskin odaklanan
gözbebekleri görmemisti Susan; sanki doðrudan ruhunun içine bakýyorlardý.
Genelde erkeklerinin Cro-Magnon türünden olmasýný tercih ederdi ama karsýsýndaki sahane, an
rojenliðin
sýnýrlarýnda gezinen
66 |
Empati
adamý da son derece seksi kýlan bir seyler vardý. Teni on bes yasýnda bir oðlanýnki gibi, s
n derecede
pürüzsüzdü. Uzun, dalgalý koyu kahverengi saçlarý bile seksiydi. Baska herhangi birinde faz
Bee-Gees tipli
durabilirdi, ama Valentinus sahane elmacýk kemikleri ve ince çenesiyle durumu kurtarýy
ordu.
Kollarýný beline dolayan Valentinus onu sýkýca kucaklarken, Susan da gözlerini yumup onun
kokusunu içine
çekti. Kokusunda bile farklý bir sey vardý adamýn. Tam olarak ter deðil, ama teri çaðrýstýr
.. Belki misk.
Veya... Seks.
Suzan onun gömleðini yýrtarak açýp, ellerini pürüzsüz, adaleli göðsünde dolastýrmak ve o ye
adamý üstüne çekmek için dayanýlmaz bir istek duydu içinde.
Valentinus geri çekilince not kartlarýný yüzünün önünde bir yelpaze gibi salladý. Ve 3 numa
raya
bakarak, ama aslýnda Valentinus'un gri-yesil gözlerine bakmayý arzulayarak, "Sabah kah
vesinden daha iyi
bir uyarýcý oldu bu, öyle deðil mi bayanlar?" dedi.
Herkes kahkahalarla gülerken Susan arkalarýndaki turuncu renkli kanepeyi isaret etti
ve Valentinus ile gidip
birlikte oturdular.
Sonraki 42 dakika boyunca Susan onu gizemli örgütü etrafýnda dolasan söylentiler hakkýnda s
maya
çalýstý, ama kalabalýðý idare konusunda en yetenekli politikacýya bile tas çýkartabilecek b
uðu anlasýlan
Valentinus, tuzaða düsmeyecek kadar akýllýydý. Hedonistik alem söylentilerine gülüp geçti,
k inisiyasyon
toplantýlarýna giris saðladýðý iddia edilen efsanevi 'gümüs biletlerin' varlýðýný reddetti
adýðý
paranýn miktarýný sorgulayýnca da konuyu deðistirdi.
Tek bir soruyu bile doðrudan yanýtlamamasýna raðmen Susan görüsmenin sonunda onun tanýmýs o
n
dürüst kisi olduðunu düsünmeden yapamadý. ?nsanlarýn iddia ettiði gibi bir seytan deðildi V
us. Ondan
hoslanmýstý, kendine engel olamýyordu. Ve bu hoslanma yalýn cinsel enerjinin ötesindeydi.
| 67
Adam Fawer
Valentinus'a yakýn olmak ona kendini... Güvende hissettiriyordu.
Susan yakasýndan kavradýðý Valentinus'u soyunma odasýnýn duvarýna öylesine siddetli çarptý
n
Clinton'un imzalý resmi yere düstü. Onun omuzlarýnýn gömleðin altýnda ne kadar ince göründü
sasýrmýstý, ama bu önemli deðildi. Penisi ince olmadýðý sürece sorun yoktu.
Valentinus'un bebek yüzünü tuttu, onunkinin tadýna bakmak için dilini uzattý. Öpüsme heyeca
iciydi.
Adamýn elleri onu sýkýca kavrarken, dili de dudaklarýnýn iç tarafýnda yavasça geziniyordu.
Susan'm kalbi göðsünden fýrlayacakmýs gibi atmaya baslamýstý; ilk öpüsmede ýslandýðýný hiss
Normalde o derece heyecanlanmasý için epey bir süre geçmesi gerekirdi, ama Valentinus il
e yaptýðý söylesi
ona ön sevisme gibi gelmisti. Eteðini yukarýya sýyýrýp külotunu çýkarttý.
Valentinus'un göðüslerini kavrayan elleri ince ipek bluzu neredeyse delecek kadar sert
lesmis meme uçlarýný
sýktý. Tüm bedenini bir sehvet dalgasý saran Susan'm gözleri bu dokunusla irilesti. Simdid
en orgazmýn
esiðine geldiðine inanamýyordu. Jack'ýn ona oral seks yaptýðý sevismelerin yarýsýnda bile o
lmazken,
simdi basit bir öpüsmeyle doruða ulasmak üzereydi.
Kendini tutmaya, en azmdan o içine girene kadar patlamama-ya çalýstý, ama bu mümkün deðildi
alganýn
tepesine çoktan çýkmýstý; bedeni karsý konulmaz bir sekilde ileriye atýldý. Onun durumunu h
en
Valentinus elini karnýnda kaydýrarak asaðýya indirdi ve nemli parmaðýný hafifçe klitorisini
gezdirdi.
"TANRIM! AMAN TANRIM-M-M!"
Orgazm bedeninde ve benliðinde patlarken Susan kendini tamamýyla güçsüz hissetti. Kasýklarý
un eline
bastýrýp, kýzýsmýs
68 |
Empatý
bir köpek gibi pürüzsüz cildine sürttü. Basýný geriye attý, omurgasýný yay gibi gerdi ve ya
kalýntýlarý bedenini sarsarken gözlerini kapattý. Sonra uzun ve titrek bir iç çekisle soluð
aktý.
Adaleleri gevseyip öne doðru eðilirken, bir eli belinin arkasýnda, diðeri hâlâ apýs arasýnd
Valentinus
ona destek oldu. Bedeni onunkine yaslanmýs halde ne kadar durduklarýný bilmiyordu Susa
n. Tek bildiði,
kendini cennette hissettiðiydi.
Bir süre sonra Valentinus onu yavasça kanepeye götürünce gözlerini yumdu ve bosalma sonrasý
haveti
içinde dinlenmek için uzandý. Neden sonra doðrulup ona yasamýnýn en yoðun orgazmýný yasatan
baktý.
Yerdeki külotu ayaðýnýn ucuyla iterken, "Söyle bakalým," dedi, "Programýna çýktýðýn herkese
mý davranýrsýn?"
"Sen ne düsünüyorsun bu konuda?" Valentinus'un gözlerinde muzip bir bakýs vardý.
"The Vieýv'u artýk Star Jones'un sunmadýðýna memnunsundur diye düsünüyorum."
"Çok ayýp."
Susan gülerek eteðini çýplak bacaklarýnýn üstünden asaðýya indirdi. Sonra kalktý ve aynanýn
bluzuyla saçlarýný düzeltti.
Valentinus da o arada cebinden gümüs bir kartvizit çýkartýp masaya býrakmýstý. "Seni yakýnd
umuyorum."
Yanýt beklemeden kapýyý açýp çýktý.
"Kendini beðenmis orospu çocuðu," diye söylendi Susan onun arkasýndan. Masanýn üstünden kar
ti aldý
ve daha açýk bir gü-müsi renkte yazýlmýs olan adresi okumak için ýsýða doðru eðdi.
Ve o seyin bir kartvizit olmadýðýný o zaman farketti. Bir davetiyeydi bu. Valentinus'un
varlýðýný daha biraz
önce inkâr ettiði kötü ünlü gümüs biletlerden biri. Yapýmcýsýný aramak için cep telefonunun
sonra duraladý. Söylentilere göre bunu
169
Adam Fawer
herhangi birine söylerse, Valentinus onun toplantýya katýlmasýný engellerdi.
Ama nereden bilecekti ki? Ondan daha riskli bir sürü insana yalan söylemis ve yakalanm
amýstý. Valentinus
onu asla küçük beyin yýkama seanslarýna çaðýrdýðý diðer mizantroplardan biri gibi okuyamazd
Davetten kimseye söz etmemeye karar vererek cep telefonunun kapaðýný kapadý.
Ne olur, ne olmaz.
70 |
9
29 Aralýk 2007
22:31 (Yargý Gecesi'ne 49 saat, 29 dakika kala)
"Tatlým, ne oldu?" dedi Carol kapýyý açar açmaz.
VVinter büyük ve aydýnlýk odaya girdi, sersemlemis bir halde daðýnýk yataða oturdu. "Soyuld
"Aman Tanrým! ?yi misin?" Carol kýzýný ayaða kaldýrdý ve kýrýk arar gibi sýrtýný, kollarýný
ynuna
gelince birden nefesini tuttu. "Kolyen nerede?"
"O çaldý."
"Kim?"
'Kör adam,' demek istedi VVinter. 'Bugün öðle saatlerinden beri beni gözetleyen kör adam.'
e sonra
beyninin baska bir parçasý, varlýðýndan haberdar olamayacaðý kadar derine gömülmüs bir parç
isim fýsýldadý: Laszlo Kuehl.
Ama aðzýndan çýkan yalnýzca, "Bilmiyorum," oldu.
"Bana yalan söyleme."
"Ne? Yalan..."
"ONU K?M ALDI?" Yüzü kireç gibi bembeyaz olan Carol artýk baðýrýyordu.
VVinter bir adým geriledi; farkýnda olmadan ellerini korunmak ister gibi öne uzatmýstý. "A
nne, sakin ol. O
yalnýzca bir..."
'Takýydý,' demek üzereyken susmustu. Çünkü doðru deðildi. Annesi çýlgýna dönmüs olmasa bile
kolyesini asla öyle tanýmlamazdý. Birden her sey berraklastý.
"O kolye neden bu kadar önemli, anne?" diye sordu ona doðru bir adým atarak. "Nereden
geldi o bana?"
^,-;,..,,.. -,
| 71
Adam Fa^r
"Ben... Ben... Söyleyemem." ,.,»?.*.-; ,?, i ?':? ..?--;
"Neden?" £
"Bu günün geleceðini biliyordum," dedi Carol. "Konserler^ Çýkmana asla izin vermemeliydim.
Seni o yolla
buldular. Ben..." '£
"Sen neden söz ediyorsun, anne? Onlar dediðin kim?" ^
"Laszlo'nun seni almasýna izin vermeyeceðim hayatým." Annesinin yükselmeye baslayan sesi
artýk titriyordu.
"Bir daha asla yapamayacak bunu."
Winter'in her tarafýndan bir anda ter bosaldý. Midesi buruldu, kulaklarý zonklamaya ba
sladý. Beyni keskin, tiz
bir iniltiyle doldu.
"Anne! Beni korkutuyorsun! Laszlo kim?"
Ama Carol basýný çýlgýn gibi ileri geri sallýyordu. "Sana zarar vermesine izin vermeyeceðim
en... Ben...
Tanrým!" Sudan çýkmýs bir balýk gibi aðzýný açtý, sendeledi.
VVinter onu öne doðru devrilirken yakaladý ve acemice bir tutusla yere indirdi. Annesi
nin yüzü morarmaya
baslamýstý. Hemen telefona kosup sýfýrý hýsladý. Bir erkek sesi anýnda yanýt verdi. ' "Anne
krizi
geçiriyor! Bir ambulans çaðýrýn!"
Telefonu býrakýp annesinin yanma diz çöktü ve kalp masajýna basladý.
Bir. ?ki. Üç...
"Burada ölme, anne!" ?* Bir. ?ki. Üç... ^-, f'n< ???" '.
"Nefes al, anne! Nefes al!"
Sonraki yedi dakika sanki bir sonsuzluktu.
Sonunda ambulans görevlileri kapýdan girince VVinter bitkin bir halde geri çekildi. Saðlýk
ekibi kendi
arasýnda hbbi bir seyler konustu, sonra birisi Carol'un yüzüne oksijen maskesini geçirdi
, ikincisi bir sýrýnga
hazýrladý.
Doktor olduðu anlasýlan kisi basýný kaldýrmadan, "Bayýlmadan önce ne yapýyordu?" diye sordu
721
E m|*«*ii.A
"O... Biz... Tartýsýyorduk." v -
Winter konusurken gerçeði kavradý. Annesi yalnýzca bayýl-mamýstý. Bir sekilde bunu ona kend
yapmýstý.
Evet, yapmak istememisti, ama bu gerçeði deðistirmiyordu. Annesinin kalp krizine kendi
sinin neden
olduðuna emindi. ? ?, , . ,
Ve bunu ona sadece baðýrarak yapmamýstý, u <; , ?
ý "Tatlým! Sen iyi misin?"
Winter yanýt veremeden efemine menajeri cýlýz kollarýný onun omuzlarýna doladý. Adam gül su
kuyordu.
Birkaç saniye onu öylece tuttuktan sonra omzunu hafifçe sýktý ve geri çekildi. "Yapabileceð
bir sey var
mý?"
VVinter basýný iki yana salladý. "Geldiðine sevindim."
"Annen nasýl?"
"Annem..." Winter'in aðzý açýlýp kapandý, ama o sözcüðü söyleyemedi. Hâlâ inanamýyordu. Sað
geldiklerinde her seyin yoluna gireceðini düsünmüstü. Ama öyle olmamýstý.
"O öldü."
Reginald derin bir soluk aldý, sonra ona tekrar sarýldý. ?lgisi hos bir melodi gibi do
ldurmustu VVinter'in
beynini.
Menajer onu býrakýp geri çekilirken, "Ne yapacaksýn?" diye sordu.
"Bilmiyorum. Baska akrabam bile yok... Sanýrým... Bilmiyorum."
"Düsüncesizlik etmek istemem ama, bu aksamki Sony konseri hakkýnda..."
VVinter o konuyu tamamýyla unutmustu. Sony Classics'ten bir canlý kayýt ayarlamýstý Regina
ld. Pazarlýklar
altý ay, yeri seçmekse xki ay sürmüstü. Konseri yeniden planlamak tam bir kâbus olacaktý.
| 73
Adam B«wer
"Hayýr," dedi VVinter bakýslarýný kaçýrarak. "Yapamam."
Ama bunu söylerken bile tereddüt ettiðinin bilincindeydi. Michael, hýrsýz ve annesi... Son
on iki saat öylesine
gergin geçmisti ki, duygusal bir rahatlamaya ihtiyacý vardý. Sadece müzik yaparak eriseb
ileceði türden bir
rahatlama.
"Sorduðum için kendimi kötü hissediyorum, ama Micheal ile olanlardan sonra..." Reginald
duralayýp derin bir
soluk aldý, sonra telasla devam etti. "Bu gece çalmazsan Sony konseri iptal eder. Se
nin için bir dönüm
noktasý, VVinter. Bir daha böyle bir sansý asla yakalayamayabilirsin. Annen bu noktaya
gelmen için çok çaba
harcadý. Kendisi yüzünden bundan vazgeçmeni asla istemezdi."
Reginald haklýydý. Ama VVinter nasýl yapabilirdi ki? Annesi ölmüstü. Ölmüstü.
"Yapamam."
"Lütfen, lütfen, lütfen bir daha düsün," diye sýzlandý Reginald elini sýkýca kavrayarak. "B
ki konseri
Carol'a ithaf edebilirsin. Çalmaksýn. Mutlaka."
Rüzgâr çanlarýnýn çýnlamasý gibi gelen ani bir arzu dalgasý birden VVinter'in benliðini sar
d
haklýydý. Bunu mutlaka yapmalýydý. Annesi olmadan o dünyada tek basýnaydý. Müziði hariç, te
Basýný öne eðdi ve "Tamam," dedi.
Reginald onu kucaklayýnca çan sesleri yerini derin bir gürle-meyle gelen rahatlama duy
gusuna býraktý.
VVinter saskýn bir halde etrafýna bakýndý. "Sen de duydun mu?"
"Neyi duydum mu?" >f;
741
10 ';,'',, ,
30 Aralýk 2007
02:11 (Yargý Gecesi'ne 45 saat, 49 dakika kala)
Stevie homurdanarak yanma döndü. Bir an sanki uyanacak gibi göründü, ama sonra horlamasýna
aldýðý
yerden devam etti. Rahatlayan Elijah nöbetine döndü. Kuzeni uyanmadan önce neler olup bi
ttiðini anlamak
istiyordu, çünkü Stevie kalktýktan sonra onun ihtiyaçlarýndan baska bir seye odaklanmak ola
aksýz olacaktý.
Belki yüzüncü kez çýplak boynunu yokladý. Hýrsýzlýktan o yana yasanan onca çýlgýnca seye ra
dönüp dolasýp tek kritik noktaya geliyordu. O olaydan sonra baska seyler de düsünmüstü, ama
elerin
-aslýnda duygularýn- ona ait olmadýðý açýkça ortadaydý. Onlar Stevie'ye aitti. Ve öylesine
acak
derecede güçlü çýkmýslardý ki, Elijah'in itaat etmekten baska seçeneði olmamýstý.
Metrodan çýkýnca Stevie Grimes (çünkü herkes çýlgýnca sýrýtan bir serseri ve onun solgun be
arkadasýndan uzak durmak için kenara çekildiðinden) etrafýnda bir bosluk yaratarak yürümeye
slamýstý.
Beklentiyle karýsýk bir acýkma hissi duyan Elijah, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
"Vaat edilen topraklara," dedi Grimes ve parlayan devasa sarý 'M' harfini isaret e
tti.
Kalabalýk McDonald's'a girdiklerinde, burnuna oraya özgü meshur koku gelen Elijah aðzýnýn s
landýðýný
farketti.
"Dikkat!" diye baðýrdý Grimes ve bekleyen müsterileri kabaca yana iterek ilerledi. "Açlýkta
ölmek üzere olan
bir serseri geliyor! Yol verin!" ' ' ' , ' "?>
| 75
Adam Fawer
Belki Stevie'nin yaydýðý kokudan, belki de o çýlgýn, uygunsuz tavýrlarýndan ötürü sýranm ba
itiraz eden çýkmadý.' Kasadaki tombul genç kýza ulasan Stevie onun açýlýs selamýný yarý--da
"Big Mac Extra menü, tatlý-eksi sosla dokuzlu McNuggets, el-* ma tatlýsý, bir kutu McDon
aldland kurabiyesi
ve bir diyet kola... Yani baslangýç olarak."
"Menüyü süper yapmak ister misiniz?" r
"Kahretsin, tabii ki!" dedi Grimes tezgâha sabýrsýzlýkla vura-j rak. Sonra Elijah'a döndü.
Sen bir sey ister
misin?"
"Ben de aynýsýndan alayým," dedi Elijah. Hissettiði gül rengi açlýk hissinden tiksiniyor, a
ona engel
olamýyordu.
?ki dakika sonra tepsilerini pembe-gri masalardan birine tasýdýlar. ?kisi de hiç zaman
kaybetmedi. Birbirlerinin
kopyasý gibi hareketlerle köpükten yapýlma kutularý açtýlar, burgerlerini çýkarttýlar ve es
irer
ýsýrýk aldýlar.
Elijah hayatýnda hiç o kadar lezzetli bir sey tatmamýstý. Baharlý sos, et, keskin peynir v
e tatlý ekmeðin
bilesimi aðzýnýn içinde patladý. Bir ýsýrýk daha almak için o kadar sabýrsýzlanýyordu ki, n
lokmayý çiðnemeden yutacakü.
Ardýndan birer ketçap paketi yýrtýp patates kýzartmasýna giristiler. Sessizlik içinde, aðýz
ni yutmadan
yeni lokmalar ýsýrarak yediler. Sonra McNugget'lara basladýlar.
Elijah da kuzeni gibi aðzýna atmadan önce her tavuk parçasmý ballý sosa buluyordu. Dolu mid
si isyan etse
de, beynindeki bir nokta durmadan boðazýndan asaðý daha fazla yiyecek göndermesini talep e
diyordu.
Nihayet Stevie son tavuk parçasýndan sonra týkýnmaya ara verince, Elijah da rahat bir ne
fes aldý.
Stevie arkasýna yaslandý, aðzýný açtý ve yan masada oturan genç çiftin dikkatini çekecek ka
sekilde geðirdi. "Biliyor musun," dedi gülerek, "Fransa'da geðirmek sefe övgü sayýlýyormus.
76 |
Empati
"Sen Fransýzlardan nefret edersin." "?'??:/[.
"Doðru. Ama bozuk bir saat bile günde iki «Jefa doðru zamaný gösterir."
Stevie elma tatlýsýnýn kutusunu açtý. Hemen aynýsýný yapan Elijah da dislerini tatlýnýn yum
bölümüne geçirdi, ardýndan geri kalaný diyet kola yardýmýyla görürdü.
Stevie son olarak McDonaldland kurabiyelerinin kutusunu aldý ve içindekileri tepsisi
ne bosalttý. Aradýðýný
bulana kadar bir süre kurabiyeleri karýsürdý. "Her zaman Hamburglar'ýn kafasýný kopartarak
larým. Diðer
kurabiyelerin kimin patron olduðunu anlamasý için."
Elijah kendisinin mi, yoksa onun mu daha deli olduðunu merak ederek kuzenine baktý.
Onun bakýslarýný yakalayan Stevie'nin yüzünde bir gülümseme belirdi. "Saka yapýyorum, ahbap
patronun Mayor McCheese olduðunu herkes bilir." Kendi esprisine gülüp kurabiyeleri ace
leyle mideye
indirmeye basladý.
Elijah da ona yetismek için elinden geleni yapýyordu.
Sonunda Stevie arkasýna yaslanýp bir kez daha geðirdi, sonra diyet kolasýný açtý ve üç büyü
midesine indirdi. "?nanýlmaz," dedi. "Bir susamlý ekmek içinde iki kocaman köfte, özel sos
, marul, peynir,
tursu ve soðan. Su özel sos da her zaman beni etkilemistir, içinde ne olduðunu hiç merak e
ttin mi?"
"Soya yaðý, tursu, arýtýlmýs sirke, su, yumurta sarýsý, yüksek fruktozlu mýsýr pekmezi, sek
ozu..."
Stevie elini kaldýrarak onun sözünü kesti. "Tamam, tamam. Anladým. O seye 'özel sos' demele
i bosuna
deðil anlasýlan. Öylesi kulaða daha hos geliyor." Sonra ekledi: "Fotoðrafik hafýzanýn hâlâ
olduðunu
görüyorum, ama bu pisliði niye ezberlersin ki?"
"Birkaç yýl önce bir reklam filmi için McDonald's'a pazar arastýrmasý yapmýstým."
"?yi." Grimes bir buz parçasýný dislerinin arasýnda ezdi. "Biliyor musun, sýcak bir banyoy
a fena halde
ihtiyacým var."
I 77
Adam Fawer
"Oldu bil," dedi Elijah. Sokaðýn tam karsýsýndaki otelin giri-SKideki tenteye bakýyordu. "
Gidelim."
Noel haftasý olduðundan, kalan tek odanýn geceliði 2.800 dolardý. Elijah odayý tuttu. Stevi
'i asansöre
bindirebilmek için kapýdaki adama rüsvet verdikten sonra teras katýna yöneldiler. 180 metr
ekarelik süitin
kapýsýný açýnca kör edici beyaz bir heyecan dalgasý Elijah'in zihnini kapladý. Neredeyse bi
inç çýðlýðý
atacaktý.
"Çok hos," dedi Stevie.
?ki adam odayý ayný anda gözden geçirdi. Kýrk kat asaðýdaki sehrin muhtesem manzarasý... ?k
tuk arasýna
yerlestirilmis gök mavisi kadife kanepe... Maun çalýsma masasý... Siyah mermerden kesilm
e cilalý bar
bankosu... Uzun tüylü füme halý...
"Ben dus yapayým, sonra bilgilerimizi tazeleriz."
"Burada beklerim," dedi Elijah ve koltuklardan birine oturdu.
Stevie banyoya girip kapýyý kapttý. Birkaç saniye sonra Elijah akan suyun sesini duydu v
e yaklasýk bir dakika
sonra inanýlmaz bir rahatlama duygusu tüm benliðini sardý. Teninden akan sýcak su bedenind
eki tüm acýlarý
ve sýzýlarý bir anda yok etmis gibiydi.
Stevie'nin teni demek istiyor olmayasýn?
Elijah basýný salladý. Artýk olanlardan anlam çýkartmaya çalýsmanýn ötesine geçmisti. Stevi
n
keyfini (dolaylý olsa da) hayatý boyunca hiçbir seyde olmadýðý kadar çýkartarak arkasýna ya
endini
býraktý.
781
?iJii»!pwt:i.,«
BLOG DÜNYASINDAN - II
Tarih: 21 Mayýs 2007 - Persembe - 00:08 GÜMÜS BI?? LEEE TI?I ?ST?YOM!
"Baba! Ben bir Uumpa Luumpa istiyorum ve onu S?MD? istiyorum!"
Üzgünüm Veruca, ama sen çürük bir yumurtasýn (ya da çürük bir ceviz, eðer Tim Burton yorumu
edersen ki, ben etmem, lohnny Depp fetisime raðmen). Her neyse, Bay Seksi'nin gümüs bi
letleri hakkýndaki
son dedikoduyu duydunuz mu? Evet, en favori adamýmdan söz ediyorum: Valentinus (üzgünüm Jo
hnny).
Sokakta dolanan laf odur ki, 'seanslarýndan' birine girebilmenin tek yolu bir gümüs bi
let ile davet edilmek.
Yapmanýz gereken tek sey DOKUZ SAYFALIK BASVURU FORMUNU doldurmak. Böylece siz de düny
anýn
en seksi dini fanatiðini CANLI olarak dinlemek için seçilen sanslý azýnlýktan biri olabilir
iniz.
Simdi, izin verirseniz basvuru kompozisyonlarým üzerinde ça-l'Smak zorundayým. Baayyy!
BUNLARA DA GÖZ ATIN:
VALENT?NUS. AGNOSTIZM. VERUCA SALT. T?M BURTON. IOHNNYDEPP
| 79
AdamFmm-
BLOG DÜNYASINDAN - ili ,
Tarih: 21 Mayýs 2007'- Persembe - 02:52
OFFF!
Hala basvurumu yazýyorum ve size sunu söyleyeyim: Bu hiç de o kadar kolay bir is deðil (
ve ben de <
söylemesi ayýp> bir profesyonelim). Associated Press için Ulysses üzerine hazýrladýðým ?ngi
kompozisyondan bu yana hiç bu kadar çok çalýsmamýstým.
Offf!
801
11
29 Aralýk 2007
20:11 (Yargý Gecesi'ne 51 saat, 49 dakika kala)
Stevie banyodan kalýn, beyaz bir bornoz giymis olarak çýktý; bambaska biri gibi görünüyordu
açý düzgünce
taranmýs, o pis sakalý da cildini kaplamýs olan kir tabakasýyla birlikte gitmisti. Plast
ik bir torbayý, içinde fare
ölüsü varmýs gibi bedeninden uzakta tutuyordu.
"Elbiselerim," dedi. "Oldukça kirliler." Sonra ekledi: "Oda hizmetleri bana yeni b
ir seyler verir mi dersin?"
"Onlarý ararým."
"Harika."
Stevie zinde adýmlarla yürüyerek kapýyý açtý ve torbayý koridora fýrlattý. Sonra oturma oda
kanepeye uzandý ve Elijah'a baktý.
"Simdi odadaki su filden bahsedelim - metrodaki o gofret maskaralýðý neyin nesiydi?"
"Ben... Bilmiyorum," Elijah henüz kendini yasananlarý analiz etmeye hazýr hissetmiyord
u.
"Peki, suna ne dersin: Son on yedi yýldýr hangi cehennemdeydin?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Bay Kuehl seni o özel okula davet ettikten birkaç ay sonra ailen dünya yüzünden silindi.
Anneme ne zaman
sizlerin nerede olduðunu sorsam beni odama gönderiyordu. Ne oldu? Bir cinayete falan
mý tanýk oldun?"
"Hayýr," dedi Elijah kaslarýný çatarak. "Yani... Sanmýyorum. Doðrusunu istersen, o zamanlar
a ilgili olarak
hafýzam biraz bulanýk."
|81
Adam Fawer
"Saçma. Klasik bir hafýza silinmesi, öyle mi? Total Recall gibi : yani." Güldü. "Fark Amer
ika'da
yasanmasýnda."
Elijah hafýzayla ilgili her filmi -Paycheck. Forgotten. Johnny \ Mnemonic. Gothika
. Memento. Vanilla Sky.
Identity. Eternal Sunshine of : the Spotless Mind. Robocop. The Manchurian Candi
date- zihninden
geçirirken, "Evet," dedi.
Kesin olan bir sey vardý: Ne zaman birinin hafýzasý silinse, sonuç o kisi için iyi olmuyor
du.
"Eski mahalleden anýmsadýðýn son sey nedir?"
"Sen Bay Adý-Her-Neyse'den bahsedene kadar arada bosluklar olduðunun farkýnda bile deðil
dim."
"Bay Kuehl."
"Kuehl," diye yineledi Elijah. Bir nedenden ötürü zihnini o isim hakkýnda düsünmeye zorlaya
ordu. Kaygan
bir seydi; yabancý bir dilde söylenmis bir sözcük gibiydi.
"Yani sekizinci sýnýf hakkýnda hiçbir sey anýmsamýyor musun?"
"Kahire Orta Okulu'na geçtiðim yýldý o."
"Mýsýr'a mý gittin?"
"Hayýr, Kansas'daki Kahire. Kendi ülkenin coðrafyasýyla biraz ilgilemen, Kansas'ta da bi
r Kahire olduðunu
bilirdin."
"Ih-hhh!" dedi Steive. "Hangisinin daha kötü olduðundan emin deðilim. Demek istediðim, Mýsý
a en azýndan
piramitler var. Kansas'ta ne var ki?"
"Çok fazla bir sey yok," dedi Elijah. Bir taraftan da ailesiyle oraya tasýnýsýný düsünüyord
yalarý arabaya
yükleyip bütün gece yol alýslarýný, babasmm sanki birden ortadan yok olmasýndan korkar gibi
u dikiz
aynasýndan sürekli gözleyisini anýmsýyordu.
"Elijah Cohen: Kansas'ta büyüyen bir Yahudi."
"Neden söz ediyorsun sen?" diye sordu Elijah. Midesinde ansýzýn bir bosluk hissetmisti
. "Benim soyadým
Glass."
82 I
Empati
"Olamaz!" dedi Stevie yerinde doðrulurken, "Adýný da mý deðistirdiler? Aman Tanrým! Bu is t
e boka
sarmýs. Bir Mafya katliamýna falan tanýk olmadýðýndan emin misin? Belki bir seyler gördün,
bastýrdm
ve hükümet de seni Doðu Bokistana yolladý. Bu Total Recall falan deðil, resmen Witnessl"
"Bir an için ciddi olabilir misin?"
"Sanýrým." Stevie mini-bara gitti, 14 dolarlýk bir Heineken açtý ve uzun bir fýrt çekti.
Beyninde olaylarý bir anda yerine oturtan Elijah, "Dur bir dakika!" dedi "Sana niy
e inanayým ki? Kabalýk
etmek istemiyorum, ama..."
"Ah, elbette! Suçu evsizin birine at gitsin. Sokaklarda yasayýp bok gibi koktuðuma göre
mutlaka deli
olmalýyým."
"Bak Stevie... Demek istediðim... Hangisinin daha mantýklý olduðu düsün. Birilerinin benim
afýzamý silip,
adýmý deðistirmesi mi, yoksa senin... Olaylarý yanlýs anýmsaman mý?"
"Pekâlâ, zeki adam. Söyle öyleyse bana: Ebeveynlerin neden ailenin geri kalanýyla tüm baðla
parttý?
Ve babanýn Wall Street'i býrakýp Kahire'ye gitmesi için bir neden var mýydý?"
Elijah sorularý yanýtlamak için aðzýný açtý, ama yapamayacaðýný anladý. Ailesinin, o eve dö
sonra, neden tasýndýðý hakkýnda hiçbir fikri yoktu. Brooklyn'den ayrýlmalarýnýn ertesinde b
larca
evin içinde asabi bir sekilde dolastýðýný, her gün okula onunla birlikte gidip gelmekte ýsr
ettiðini
anýmsýyordu. Annesinin sürekli omzunun üzerinden arkasýna baktýðýný, en ufak bir seste bile
iðini de.
Ve Elijah teyzesi Sally ile esi Miles Amca'yý ya da büyükanneyi ya da kuzen Jessie'yi
neden
arayamadýklarmý sorduðu zaman...
"Dur ben tahmin edeyim: Anýmsayamýyorsun, deðil mi?"
"Hayýr," dedi Elijah. Varlýðýndan hiç haberi olmadýðý hafýza bosluðu onu büyük hayrete sürü
"Anýmsayamýyorum."
"Oyun, set ve maç!" ý
i 83
Adam Fawer
Yerinden kalkan Elijah tavana kadar uzanan pencereye gitti; Broadway'de santim s
antim ilerleyen arabalarýn
kýrmýzý ve beyaz ýsýklarýna baktý. Sonra biraz geri çekilip camdaki aksine ve göðsüne, haçý
durduðu, ama simdi bos olan noktaya baktý.
Elleriyle orayý yoklayarak döndü. "Sana bir sey soracaðým. Sekizinci sýnýftayken gümüs bir
muydum?"
"Sen Yahudisin be! Ne haçý?"
"Yarým kan Yahudi," diye düzeltti Elijah.
Ebeveynleri onu nasýl yetistirecekleri konusunda bir türlü anlasamadýðýndan, Elijah hem kil
seye, hem de
yerel sinagoga giderek büyümüstü. Hep o isten zararlý çýkanýn kendisi olduðunu düsünmüstü;
iki misli suçluluk duygusu. Ama Aralýk ayý gelince de iki misli hediye almýstý.
Bu durum en yakýn sinagogun 60 kilometre uzakta olduðu Kahire'ye tasmana dek sürmüstü. Ond
an sonra o
destansý savasý Hýristiyanlýk -yani annesi- kazanmýstý. Yahudilerin Tanrýsý yerini Baba, Oð
utsal Ruh'a
býrakmýstý.
Aslýnda Elijah o seylerin hiçbirine inanmamýstý. Ne Yahudiliðe, ne Hýristiyanlýða ve elbett
de Tanrý'nýn
kendisine. Bir taraftan inanýlmaz bir içgörüyle lanetlenmisken ve baska bir kisiye dokun
amazken nasýl
inanabilirdi ki? 'Sevecen' bir Tanrý için bu biraz fazla acýmasýzlýk oluyordu doðrusu.
"Haçý anýmsýyor musun, anýmsamýyor musun?" diye soruyu tekrarladý.
"?lke olarak baska erkeklerin takýlarýný anýmsamam. Ama eðer takmýs olsan seninle mutlaka d
lga geçer ve
iste onu unutmazdým. Yani hayýr demeliyim. Neden ki?"
"Sürekli taktýðým bir haç vardý. Bugün öðleden sonra çalýndý ve o zamandan beri her sey bir
"Çýlgýnca mý?"
"Evet."
"Yani ondan önce baska insanlarýn duygularýný algýlayamiyor muydun?"
84 I
Empati
"Bunu nereden biliyorsun?"
"Ben geri zekâlý deðilim, kuzen. Mazlumlara gofret vermeyi alýskanlýk haline getirmediðini
müstüm.
Önce deli olduðunu düsündüm, ama sonra hamburgercide o eszamanlý yeme numarasýný çekince bi
seylerin döndüðünü anladým."
Stevie birasýný bitirip yenisini açtý. Sisenin yesil-beyaz kapaðýný bir süre oynadýktan son
ortasýna
fýrlattý.
"Sanýrým böyle bir sey senin basýna hiç gelmedi," dedi Elijah umutla.
"Hayýr, ama olmasýný isterdim. O zaman belki son iki haftayý çöp tenekelerinden yiyecek asý
ak
geçirmezdim."
"Sana ne oldu?" diye sordu birden Elijâh. "Özür dilerim. Demek istediðim..."
"Demek istediðin, isleri nasýl metroda yasamak zorunda kalacak kadar bombok edebildiði
m mi?"
"Evet."
"Bunun benim suçum olmadýðýný söylesem inanýr miydin?"
"Hayýr, büyük olasýlýkla inanmazdým."
| 85
12
21 Mayýs 2007
01:13 (Yargý Gecesi'ne 224 gün kala)
Her sey can sýkýntýsýyla baslamýstý. Ne fazla, ne eksik. Stevie Grimes basyapýtýný tamamlad
yaratýlýsýnýn arkasýnda asil bir amaç olmasýný dilemisti. Eðer yakalanýrsa herkes ayný soru
Neden?
Neden olmasýn ?
Evet -Grimes'in aðzýnýn kenarmda istem dýsý bir gülümseme belirdi- neden olmasýn? ?nsanlarý
n
çileden çýkartacaktý o sey. Her asama planladýðý gibi giderse (ki on sekiz ayrý simülasyon
cu
gösterdiðine göre, öyle olmamasý için hiçbir neden yoktu), öyle bir karsýlýk insanlarý cidd
lirtebilirdi.
Ve tek isteði de hep bu olmustu: ?nsanlarý kýzdýrmak.
Grimes bundan niye bu kadar hoslandýðýný bilmiyordu, ama hoslanýyordu iste. Binlerce telef
on teknisyeninin
saçlarýný yolup, onun neden olduðu sorunu çözmek için bir yol bulma çabalarýnýn düsüncesi b
kelimeyle nirvana idi.
Sandalyesinde geriye yaslandý ve dalgýn bir sekilde aðzýndaki sekerle oynarken pencerede
n dýsarýya baktý.
Parýldayan turkuaz rengi suyun üzerinden görünen masmavi gökyüzü sanki titriyordu.
?lk baslarda 27 gibi genç bir yasta Meksika'ya çekilip emekli olmanýn kusursuz bir yas
am tarzý olusturacaðýný
düsünmüstü, ama birkaç hafta sonra sýkýlmaya baslamýstý. ?spanyolca bilmiyordu, her sabah a
kalma bir sekilde uyanmak rezil bir seydi ve günes koruma faktörü 45 olan bir losyona
bulanmazsa beyaz
teni çok çabuk yanýyordu.
861
Empati
?kinci ayýn sonuna doðru zamanýnýn çoðunu evde video seyrederek geçirmeye baslamýstý. Ve Go
s
filmini otuz yedinci seyredisinden sonra emekli olmak istemediðine karar verdi. Te
k istediði yeniden yasamm
içine girmek, login etmek ve dünyayý unutmaktý. Böylece sanal ortamdan ayrýlýsýna son verdi
bir
hýrsla geri döndü.
Eve dönmek harikaydý.
Grimes hayatý seyretmeyi onu yasamaktan çok daha fazla seviyordu. Yedi yýl NSA4 için pro
fesyonel
röntgencilik yaptýktan sonra o sey alýskanlýk haline gelmisti. ?nsanlarý gözetlemeyi, sýrla
eyi,
geçmislerini arastýrmayý özlüyordu. ?sinin hoslanmadýðý tek tarafý idari prosedürlerdi. O s
bir de geri
zekâlý patronlarý.
Grimes isini kendi kendine yeniden yarattý, ama bu defa patronlar yoktu. Bir bilgi
sayar maðazasýna gidip
hayallerini süsleyen sistemi almýstý: Alienvvare ALX Area 51, 800 MHz'lik 2 GB Çift Kana
l DDR2 PC-6400
SDRAM ve 16MB önbelleðe sahip dakikada 10,000 dönüs hýzýnda SATA RAID 0 148 GB sabit disk
sürücüsü. ALX'ine asýktý. Bilgisayarý aldýktan sonra, ayrýlýrken NSA ana sisteminde býrakmý
kapýyý yoklayarak gözetlemeye devam etmeye baslamasý uzun sürmemisti.
Ama ayný heyecaný bulamamýstý. NSA'da iken hep bir amacý, yürüttüðü bir operasyon vardý. Am
misyonu olmadan insanlarýn özel cep telefonu konusmalarýný dinlemek, ya da CEO'larýn kisis
el e-postalarmý
okumak ayný zevki vermiyordu. ?nsanlara santaj yapmayý düsündü, ama zaten yeteri kadar par
asý vardý.
Böylece Internet'teki chat odalarýnda gezinmeye basladý. Grimes (ya da, bilinen adýyla S
cythe2112), Stefan
Artz (yani Çýlgm--Alman) adýndaki genç Almanla iste o odalardan birinde karsýlastý. Yasýtý
teknik
yetenek gibi genç Alman da bir hacker olmak istiyordu. Ve gerçek bir 'kaos yaratmak'
.
NaHonal Security Agency: Ulusal Güvenlik Teskilatý (ç.n)
j 87
Adam Fawer
?sler o asamada ilginçlesmeye basladý.
Grimes'in hep aradýðý amaç birdenbire önüne çýkmýstý: Benzersiz bilgisayar virüsünü yaratma
ve geriye yaslanýp olacaklarý seyrederek tadýný çýkarmak. Ve kendini virüsler hakkýnda bula
her seyi
okumaya adadý.
?lk bilgisayar virüsünün bir çocuk tarafýndan tasarlandýðýný öðrenmek onu sasýrtmadý. Konun
Richard Skrenta adýnda on bes yasýnda bir yeniyetmeydi. 1982'de yoluna çýkan her Apple I
l'nin isletim
sistemine bulasan basit bir program yazmýstý. Skrenta'nm Elk Cloner olarak bilinen v
irüsü ardýllarýnýn aksine
gerçek anlamda bir zarar vermiyordu. Tek amacý bilgisayarýn her 50. açýlýsýnda ekrana bir s
getirip
kullanýcýlarý sinirlendirmekti:
Tüm disklerinize bulasacak Yongalarýnýza sýzacak Evet, ol Klonlayýcý! Size zamk gibi yapýsa
RAM'mýzý da deðistirecek Gönderin Klonlayýcýyý!
Skrenta'nýn mirasýnýn o aptal siir olduðuna inanamýyordu Grimes.
Ama 1986'daki ilk PC virüsünün yaratýcýlarý da çok daha iyi deðillerdi. Bunlar Brain Bilgis
Hizmetleri
adýnda bir dükkân isleten Basit ve Amjad Farooq Alvi adýnda iki Pakistanlý kardesti. Sattýk
arý yazýlýmýn
kaçak kopyalarýnýn bulunduðu dizinlerin içine korsanlýðý engellemek amacýyla bir telif hakk
inyerlestiren
bir virüs yaratmýslardý.
Brain oldukça zararsýz olmasýna raðmen, yeni bir türün -disk erisim isteklerine müdahale ed
kullanýcýlara
yanlýs bilgi vererek varlýðýný gizleyen 'gizli virüs' tipinin- ilk örneði olmasýndan ötürü
r neslin
temellerini atmýstý. Kendini kopyalayabilen bu iblisi bir kere kesfettikten sonra ha
ckerler yeni nesil virüsü
tasarlamaya giristiler.
88 |
Empati
Çesitli yazýlým firmalarýnýn piyasaya hemen anti-virüs yazýlýmlarý sürmesine raðmen yazýlým
kendilerini yeni sartlara uyarlayarak saptanmalarý ve ortadan kaldýrmalarý giderek zor
lasan yeni virüsler
üretti. ?lk sifrelenmis virüs olan ve Almanya'da doðan Cascade her bulastýðý sistemde sifre
ini deðistiriyordu.
Derhal kopyalarý belirmeye basladý: Lehigh, Miami (South African Friday the 13th) ve
Jarusalem.
Sonra 1989'da sahneye Dark Avenger çýktý. Bir sisteme uzun süreç içinde sýzan ve dolayýsýyl
farkedilene kadar en çok zararý veren ilk 'yavas sýzýcý' idi bu. Ondan az zaman sonra da i
lk 'zaman bombasý'
virüs ?srail'de ortaya çýktý; Tolkien'in Yüzüklerin Efendi-sz'nden esinlenen Frodo herhangi
bir yýlýn 21
Eylül'ünden sonra açýlan tüm sistemlerin sabit disklerini bozdu.
Sonraki hackerler her yeni programa bulastýklarýnda deðisen rastlantýsal sifreleme süreçler
üreten polimorfik
virüsleri gelistirdi. Ardýndan da sabit disklerdeki mevcut bilgilerin üzerine yazmak içi
n Microsoft Office'in
kendine özgü programlama lisanmý kullanan Makro Virüsler yaratýldý.
E-postalarm yaygýnlasmasýyla birlikte hackerlere gün doðdu. 1999'da kisinin Outlook'daki
adres listesinde
bulunan herkese Word belgeleri gönderen Melissa'yý yarattýlar. Sonra 2000'li yýllarda bi
lgisayarlarý tüm
kullanýcýlarýn adýný ve giris sifresini virüsün yazarý olan ve ülkesinde bilgisayar virüsle
aya karsý bir
kanun olmadýðý için sonradan serbest býrakýlan Filipinli bir gence e-posta olarak yollamaya
yönlendiren I
Love You virüsü geldi.
Sonraki yýllarda kanun koyucular isi ciddiye almaya basladý; Avrupa Birliði hýzla Sanal
Suçlar Anlasmasý'm
yaratýrken, FBI da Sanal Suçlar bölümünü açtý. Buna raðmen Code Red, The Klez Worm, Nimda,
Slammer, Scalper, Fizzer ve Grimes'in favorisi olan Trojan.Xombe gibi yeni virüsle
r her ay ortaya çýkmaya
devam etti.
Grimes virüsler hakkýnda öðrenebileceði her seyi hazmettikten sonra Çýlgýn_Alman'a yardým e
attý.
Çocuða Windows XP 'Sletim sistemindeki bazý açýk noktalarý öðretmeye çalýstý, ama Al-
189
Adam Fawer
man'ýn kodlama yapmaya hiç niyeti yoktu; o yalnýzca bir virüs yaymak istiyordu. Grimes b
u konuda ona
yardýmcý olmaktan mutluluk duydu.
Sonraki bir haftayý, kendini Yahoo'nun Almanca ana sayfasýna yerlestirip, siteye gir
en her bilgisayara indiren
basit ama zarif bir solucan yazarak geçirdi. Dahiyane bir seydi. Bir kere indirild
ikten sonra kullanýcý ne
zaman bir tarayýcý açmaya kalksa bilgisayar kapanýp yeniden açýlýyordu.
Solucanýn tek sorunu ardýnda devasa bir iz býrakmasýydý, ama bu Grimes'in umurunda deðildi,
virüsü
yayacak olan o deðildi. Böylece virüsü bir chat odasýndaki duyuru tahtasý aracýlýðýyla Çügm
ti.
Alman'in Anarchie-Maschine virüsü ilk gün 19 ülkede 20 milyondan fazla bilgisayara bulas
tý. Yahoo
sistemine virüsü silmek için bir program koyduðunda is isten geçmisti bile; virüs bulasan s
stemlerin
Yahoo'ya (ya da herhangi baska bir siteye) erismesi mümkün deðildi; ne zaman bir tarayýcý
açmaya
çalýssalar bilgisayarlarý kapanýp açýlýyordu.
Bir sürü olumsuz halkla iliskiler sorunu ve yüzlerce davayla karsý karsýya kalan Yahoo'nun
, bilgisayarý olan
neredeyse her Alman vatandasýna bildiðimiz postayla virüsün panzehirini içeren bir CD gönde
mekten baska
çaresi kalmamýstý. Zavallý Stefan Artz'a gelince, teknolojik anarsi planý henüz daha bir gü
bile deðilken
polis kapýsýna dayanmýstý bile.
Stefan suçunu hemen itiraf edip virüsün gerçek babasýnýn Scythe2112 olduðunu söyledi. Ama,
liler
Scythe2112 ile ilgili hiçbir bilgiye ulasamadý, çünkü Grimes hem Stefan'ýn bilgisayarýna, h
de duyuru
tahtasýnýn sunucularýna girip yaptýklarý sohbetlerin tüm kayýtlarýný silmisti.
CNN International o gece Anarchie-Maschine hakkýnda doksan saniyeden uzun bir habe
r yapmasa, o sey
olasýlýkla Grimes'in yaydýðý son virüs olacaktý. Ama ekranda virüsünün amblemini görünce ad
basýndan gitti.
901 f
Empati
Ve böylece yepyeni bir hobi doðmus oldu.
Olayý izleyen on sekiz ay içinde Grimes 109 ülkede 200 milyondan fazla bilgisayara bas
arýyla virüs
bulasürdý. Kullanýcýlarýn virüsün kodunu okumasýný engelleyen 'zýrhlý virüsler', belli bir
çalýsýnca bilgisayan ele geçiren 'önyükleme sektörü virüsleri', hem önyükleme sektörüne, he
bulasan 'çoklu virüsler', dosyalara saldýrdýktan sonra kendini silen 'doðrudan eylem virüsl
ri', çalýsmakta olan
tüm programlara bulasan 'hýzlý bulasýcýlar', sürekli deðisim geçirerek algýlanýlmayý nerede
kýlan
'polimorfik virüsler' ve yolunun üzerine çýkan her seyi yok eden 'silme virüsleri' tasarla
dý.
Daha da iyisi, her yeni virüste suçu bir hacker özentisinin üzerine attý. Çok geçmeden Ölüm
fsanesi
(namý diðer Scythe-2112, ReaperOU812, TheRiverStyx, Hades666) netteki hacker söylesi o
dalarýnda
aðýzdan aðza dolasmaya basladý. Diðer hackerler yeni bir Ölüm_Meleði virüsünü yakalanmadan
kisi olmak için onu aramaya basladý.
Ama onlardan hep bir adým önde olan Grimes, her hackerin gerçek kimliðini öðrenmeye dikkat
diyordu.
Sonra da FBI'nm ana sistemine girip, Sanal Suçlar bölümünün hazýrladýðý günlük durum raporl
okuyordu. Federaller genellikle Grimes'in masasýný kendi olanaklarýyla bulmayý basarýyordu
, ama baslarý
sýkýsýrsa Grimes anonim bir tüyo ile onlara yardýmcý oluyordu.
Sonunda sýkýldý. Esi benzeri olmayan bir sey istiyordu: Dünyadaki her haber programýnýn ilk
sýrasýna
yerlesecek bir virüs.
Ama ne?
Anarchie-Maschine milyonlarýn Internet'e girmesini engellemis-h- Holy Ghost kullanýcýl
arýn Word belgelerinin
içine ?ncil'den alýntýlar sokarak daha da fazlasýný ürkütmüstü. Chile Taco dünyanýn her ^ra
erin
osuruk sesi çýkarmasýna, Alarm Kloxx ise dizüs-u bilgisayarlarýn her sabah saat üçte kakofo
bir
yaygarayla açýlmasýna neden olmustu.
| 91
Adam Fawer
Stevie milyonlarý yýldýrmýs, korkutmus, sinir etmis ve kýzdýrmýstý. Ama her virüs sadece ön
eðisik bir
varyasyonuydu. Son gösterisi için etrafý gerçekten daðýtacak bir sey istiyordu.
AMA NE?
Bir gün o sorunun yanýtýný düsünürken cep telefonu çaldý ve Grimes o güne kadarki en sinir
krini
buldu.
t
h ý
,, ,\\'i
92
t
13
29 Aralýk 2007
20:37 (Yargý Gecesi'ne 51 saat, 23 dakika kala)
Elijah kuzeninin öyküsünü keserek, "Bir dakika," dedi. "Öne» sunu doðru anlayayým. Yani sen
mýnm
tam bir yýlýný insanlan illet edecek virüsler tasarlamaya mý adadýn?" i
"Aslýnda iki yýla yakýn bir süre diyebiliriz."
"Ortaokulda olduðundan bile daha asaðýlýk bir adamsýn."
"Olmayý deniyorum."
"Bilgisayarým o Alarm Kloxx musibetini kaptýktan sonra bir hafta boyunca doðru dürüst uyuy
amadýðýmý biliyor
musun? Bugün bile yatmadan önce pilini çýkartýyorum."
Stevie'nin gözleri gururla parladý.
"Pekâlâ... Sormaya korkuyorum aslýnda... FBI sonunda seni yakaladý mý? Neden bu hale düstün
"Hayýr," dedi Stevie. "Karma diyelim buna. Çýlgýn_Alman kodeste hack etme üzerine çok çalýs
pesime düsüp beni buldu. Aptallýk ettim. Kurduðum tek ciddi güvenlik duvarý benimle yalancý
mliklerim
arasýndaydý. Kimliðimi tespit etti. Sonra da beni becerdi. Tüm banka hesaplarýmý bosalttý,
dimi yok etti,
hatta ailemin malvarlýðýný bile silip süpürdü." , ;; y
"Neden polise gitmedin?" ; ; . .-
"Onlara ne diyecektim ki? Çýlgm_Alman'ýn adý kötüye çýkmýs ^'üm_Meleði olduðum için pesimde
mu? Beni en az 100 yü içeri týkarlardý. Hem... Servetimi elde edis seklim de tam olarak
yasal deðildi."
"Tanrým!"
I m
Adam Fawer
"Para çalmadým, ama gelirlerimi vergi dairesine kurusuna kadar bildirdiðim de pek söylen
emez." Stevie
duraksadý. "Her neyse... Ebeveynlerime birilerinin onlarýn kimliðini çaldýðýný söyledim. Ba
un benim
yüzümden olduðunu anlayýnca beni kapý dýsarý attý. Büyük olasýlýkla polise de teslim ederdi
konusunda biraz muðlak davrandým."
"Yakýsmýs."
Stevie içinde karbonhidrattan fazla hava olan 15 dolarlýk bir çerez paketini açarken, "B
en de öyle
düsündüm," dedi. "?sin en kötü yaný da son virüsümü tamamlamaya su kadarcýk kalmýs olmasýyd
Dahiceydi. Onu cep telefonlarý yoluyla yayacaktým. Tarih yazacaktým. Ama Çýlgm_Alman sayes
inde ev
sahibim dairemdeki her seye el koyup tüm bilgisayar donanýmýmý sattý."
Stevie yüzünü burusturup basýný iki yana salladý. "Tanrýya sükür ki, Gameboy bende kalmýstý
kaçýrabilirdim."
"Ev sahibi sadece kirayý ödemedin diye esyalarýný satamaz."
"Sahte bir tutuklama emri varsa ve aranan kisi de sensen satabilir."
"Haaaa!" %
"Evet, haaaa! Tanrý eksikliklerini göstermesin, Cumhuriyetçiler yasayý deðistirdikten sonr
a Çýlgýn_Alman beni
iflas ettirdiði yetmemis gibi bir de aynasýzlarý pesime taktý. Kahrolasý sosyal güvenlik nu
aram artýk zehir
saçýyor ve tanýdýðým herhangi birini aramaktan bile korkuyorum. Son birkaç haftadýr metro i
onlarýnda
dilenip yeni bir kimlik edinmek için para biriktiriyorum."
Stevie barýn üzerine çýkýp dramatik bir sekilde kollarýný kaldýrdý. "Sonra da Anka kusu gib
mden tekrar
doðacaðým." "Çok fazla X-Men dergisi okumussun sen."
"Belki. Peki, senin öykün ne? Son on yedi yýlda kayda deðer bir seyler yaptýn mý? Kanserin
esini bulmak
örneðin. Ya da süpermodelleri becermek."
94 |
Empa ti
"Pek deðil," dedi Elijah. "Pazar arastýrinasi isiiýdeyim. Glass5 Danýsmanlýk: Seffaflýk Biz
m ?simizdir."
"Cam. Seffaflýk. Çoook zekice."
"Onayladýðýna sevindim."
"Yani sen de yemeðin ortasýnda arayan su sinir bozucu tiplerden misin?"
"Hayýr. Benim uzmanlýðým odak gruplarý."
"Sýradan bir zihin-okuyucu."
"Sadece güçlü sezgilerim var."
Bir müsteri benzer bir yorumda bulunduðunda Elijah'in sürekli kullandýðý kaçamaktý bu. Her
insanlarýn
arzularý hakkýnda olaðanüstü güçlü sezgileri olan sýký bir psikologdan baska bir sey olmadý
Bilimselliðe inanýrdý ve altýncý hisle ilgili herhangi bir ima onu deli ederdi.
Simdiyse o ifadede ufak da olsa gerçeklik payý olup olmadýðýný merak etmeye baslamýstý. Ste
in
karsýsýnda oturup onun tüm duygularým hissederken gerçeði yadsýmak zorlasýyordu. Sadece 'se
ri güçlü'
bir insan deðildi o.
Çok daha fazlasýydý.
Elijah ile ve Stevie o aksam çok fazla konusmadý. Stevie 20 dolarlýk bir kutu Planters
fýstýk yedikten sonra 'iyi
geceler' bile demeden kanepede uyuyakaldý.
Ve Elijah orada oturmus, evreninin merkezine -yani kayýp kuzenine- bakýyordu. Ama te
k yitik ruh Stevie
deðildi. Kendisi de öyleydi. Kansas'tan Brooklyn'e neden tasýndýklarý... kaçtýklarý konu
sey
anýmsamýyordu.
% Cam (ç.n.)
| 95
Adam Fawer
Belki de yüzüncü kez Stevie ile arasýndaki psikotik iliskiyi düsündü.
- Hayýr, psikotik deðil. Baska bir sözcük... Bunu halletmek için Harf Adam oynamak zorunda
sýn. HarfAdam'ý
anýmsýyor musun? Hani su Elektrik sirketinin kötü kalpli Heceleyici'yi her zaman yenen h
arf deðistirici süper
kahramanýný?
"Yuvarlanan O'dan daha hýzlý. Sessiz E'den daha güçlü. Tek bir sýçrayýsta büyük T'nin üzeri
bilen.
O bir sözcük. O bir plan. O... Harf Adam o."
'Psikotik' sözcüðünü alalým. Simdi, 'k'yý, 'o'yu ve 't'yi kaybedelim. Onlarýn yerine bir 's
alým. ?ste oldu.
Buldun.
?liskileri psikotik deðildi. Psisikti.
Ama neden Stevie? Akraba olduklarý için mi? Bu mantýklý gelmiyordu Elijah'a. Ebeveynleri
yle hiçbir zaman
psisik iliskisi olmamýstý. Hatta onlara yakýn olduðu bile söylenemezdi. O üniversiteye basl
yýnca
bosanmýslar, Elijah sonrasýnda ikisini de çok az görmüstü. Görüstüðü zamanlarda da ortam he
oluyordu; onlarýn yakýnýnda olmak bile boðucuydu.
Ama Stevie ile kendini bir sekilde (en azýndan kuzeni beslendikten sonra) Özgür hissed
iyordu. Onun kimtakar
tavrý ona da bulasmýstý sanki. Elijah bir an için geleceðinin psisik bir sözlesmeyle kuzeni
in arzularýna
baðlý bir hizmetçi olmaktan ibaret olduðunu düsündü. Çok saçma görünüyordu bu... Ama acaba
Kuzeninin kölesi olma fikri onu ne kadar ürkütüyorsa, Stevie'yi gözünün önünden uzaklasürma
e esit
derecede dehset vericiydi.
Ya ona bir sey olursa? Ya -Tanrý korusun- ölürse?
Bir yasamýn son anlarýný hissedip, sonra yasamaya devam etmek nasýl bir sey olurdu acaba
? Ama...
Elijah birden buz kesti.
Ama ya hayat devam etmezse? Ya Stevie ölünce, o da ölürse?
96
II. Ara
24 Aðustos 2007
23:57 (Merkezi Avrupa Yaz Saati) (Yargý Gecesi'ne 129 gün kala)
Valentinus seansý yönetmeyi bitirince dus almak için oteline gitti. Basýna dökülen su tere
ulanmýs
bedeninden akýp giderken duvara yaslandý. ?nisiyasyon toplantýlarý hep yorucu oluyordu,
ama o aksamki onu
sahiden tüketmisti.
?spanyollar dindar insanlardý ve Madrid'de yasayanlarýn %89'undan fazlasýnýn Katolik olm
asý da katýlýmcý
bulmayý o derecede zorlastýrýyordu. O aksamki yirmi yedi katýlýmcýnýn üçü dýsýnda hepsi düz
kiliseye gidiyordu. ?nançlarý çok güçlüydü, ama Valentinus daha önce de sayýsýz kez yaptýðý
bastýrmayý basarmýstý. Kilisenin düzenbazlýðýný tüm çýplaklýðýyla ortaya koymustu ki, bu ge
için zekice tasarlanmýs bir sis perdesiydi.
Nefesini býrakýp, dus baslýðýný sýcak suyun yüzüne gelmesi için çevirdi. Rahatlamaya ihtiya
onu heyecanlandýrmýstý. Duygularýný kontrol altýna almaya ve kendine gelmeye çalýstý.
Sadece plana odaklan.
Basýný sallayarak kat ettiði yolu düsündü. Sadece o yolculukta Barselona, Vertara ve Sevill
'da yandaslar
bulmustu. Üç sehir daha 8ezip sonra ?talya'ya geçebilirdi. O ülkede en azýndan elli taraft
ara '"tiyacý vardý, bu
da toplam suikastçý sayýsýnýn neredeyse yarýsýydý. Neyse ki katýlýmcýlarýn çoðu Roma'dan ge
ayrý toplantý yapmak zorunda kalmayacaktý.
italya'dan sonra Avrupa'daki isi bitmis olacaktý. Gittiði ülkele-Tux Çoðunda -Letonya, Lit
uanya, Belarus,
Ukrayna, Bosna, Hýrva-
| 97
AdamFa'vver
tistan, Slovenya, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, ?sviçre, Belçika,
Hollanda, ?ngiltere,
?rlanda ve Portekiz'de-bir ya da iki sehri ziyaret etmisti. Sadece Fransa, Alman
ya ve Polonya'da üçten fazla
sehre uðramasý gerekmisti.
?çini çekerek suyu kapattý. Küvetten çýkýp düzgün fiziðini aynada beðeniyle seyretti. Beden
du.
Maddi tek zaafý buydu. Dünyayý geride býraktýðýnda sadece o bedeni özleyecekti.
98 |
14
30 Aralýk 2007
09:08 (Yargý Gecesi'ne 38 saat, 52 dakika kala)
VVinter önündeki koyu mavi kadifenin üstüne dizilmis ince iðnelere baktý. Sað avucunu yukar
irdi.
Sonra sol eliyle bir iðne alýp yavasça bileðiyle avucu arasýndaki kývrýma dört milimetre ka
atýrdý.
?ðne 'kesik sekans' olarak da bilinen lie que ile kesisince keskin bir sýzý ve tanýdýk bir
karýncalanma hissetti.
Ayný seyi sol bileðinde de yaptý, sonra her iki elini de avuçlarý yukarýya bakacak sekilde
avasça dizlerine
koydu.
Gözlerini yumdu ve akupunktur iðnelerinin etrafmda yoðunlasan ch'i enerjisinin kollarýnd
aki ve
bacaklarmdaki bir düzine jing-luo'dan birini canlandýrdýðýný hayal etti. Birbirine baðlý on
meridyenden her
biri deðisik bir organa karsýlýk geliyordu ve ch'i'nin bedende dolasýmýný saðlýyordu.
VVinter akciðer meridyenindeki yedinci noktayý uyararak bas aðrýsýna neden olan týkanýklýðý
umuyordu. Babasýnýn eski tekerlemesi aklýna gelince güldü: Enseye ve basa, lie que baðlýdýr
Gözlerini kapayarak dýs dünyayla olan iliskisini kesti. On dakikalýk meditasyondan sonra
bas aðrýsý
azalmaya baslamýstý ki, birden çalan telefon tüm dikkatini daðýttý. Duymazdan gelmeye Çalýs
kün
deðildi. Ayaða kalkýp komodine gitti ve ahizeyi kaldýrdý.
"Alo?"
"VVinter..."
VVinter midesinde bir bosluk hissetti. Telefondaki ses fýsýltýnýn lraz üstündeydi, ama heme
tanýmýstý. "Beni
rahat býrak, Michael."
| 99
Adam Fawer
"Bekle!" diye hýrýldadý Michael. "Kapatma. Sem seviyorum. Ve senin de beni sevdiðini bil
iyorum."
«
VVinter gözlerini yumdu. Onu gerçekten sevmis miydi? Evet, o sözcükleri birçok kez söylemis
i, ama bunu
anlammý kastederek mi yapmýstý? Ya da Michael onun tenine dokunduðu zaman hissettiði heyec
aný, bir türlü
yakalayamadýðý o tek duyguyla mý karýstýrmýstý?
"Senden hoslanmýstým, Michael. Ama artýk öyle deðil. Simdi... Simdi senden sadece korkuyor
um."
"Beni neden affedemiyorsun?"
"Çünkü sana güvenemiyorum. Ve çünkü..."
Çünkü diðerleri gibi onun da deli olduðunu düsünüyorsun. Gerçek su ki, onun seni gerçekten
inansan, neredeyse affedebilirdin de. Ama sevdiði sen deðilsin. Yalan mý? Müziðin. Her zam
an da öyle oldu.
"Michael lütfen!" diye hýçkýrdý VVinter. "Sikâyetimi geri alacaðým. Sadece beni yalnýz býra
yalvarýyorum."
"Seni aklýmdan çýkartamýyorum. Gözlerimi ne zaman kapat-sam karsýmdasm. Müziðini duyuyorum
"
"Seni bir daha asla görmek istemiyorum! Beni anlýyor musun?"
Michael bir süre sessiz kaldý, tekrar konusmaya basladýðýnda hýrýltýlý sesinde VVinter'in b
esine
neden olan telaslý, çýlgmca bir ton vardý.
"Bu aksamki konserine gelebilirim ve son bir defa konusabiliriz. Ben..."
VVinter ahizeyi çarparak yerine koydu. Kalbi deli gibi atýyordu. Kapý çalýnýnca yerinde sýç
kadar
korkmustu ki, boðazýna kadar yükselen çýðlýðý zorlukla bastýrdý. Kendini bir aptal gibi his
a gidip
gözetleme deliðinden baktý.
Joseph Uecker'i görünce rahat bir nefes aldý ve kapýyý açýp iri-yarý koruma görevlisine bak
kaslarý
beyaz gömleðinin üzerine giydiði lacivert ceketin üzerinden bile belli oluyordu. Koca
100 |
Empati
adam her zamanki gibi rahatsýzmýs gibi duruyordu. Öyle yapýlýydý jd, ona bakmak bile insaný
endini incecik
hissetmesi için yeterliydi-
"Rahatsýz ettiðim için özür dilerim, efendim. Ama burada sizi... Sizi görmek için ýsrar ede
bey var."
Koruma görevlisi gözünün ucuyla saðma baktý. Basmý kapýdan uzatan VVinter de bakýslarýný o
Ve o... O adam bir rüyadan -ya da karabasandan- çýkmýs gibi orada duruyordu.
Yanýnda Alman kurt köpeði ile birlikte, kör adam.
VVinter'in benliðini derin bir kaygý kapladý. Bir takipçiyle daha uðrasamazdý.
"Gönder onu," dedi. Üstündeki tisörtün içinde kendini fazlasýyla korunmasýz hissediyordu. K
gövdesine doladý. "Günün geri kalan kýsmýnda da rahatsýz edilmek istemiyorum."
"Emin misiniz?" diye sordu Uecker. "O sadece diyor ki..."
"Ne dediði umurumda deðil!" diye patladý VVinter. "Gitmesini istiyorum. Anladýn mý?"
Uecker omuzlarýný diklestirdi. "Evet efendim."
"Tesekkür ederim." VVinter kapýyý çarparak kapattý.
Dýsarýda kör adamla geçmesine izin vermesi için ikna etmeye çalýstýðý Uecker arasýnda hýzlý
bir konusma geçtiðini duyabiliyordu. Söylenenlerin hepsini anlayamasa da sasýrtýcý bir duru
olduðunu
anlayabilmisti; koruma görevlisi sanki yumusu-yordu.
Kapýyý hýzla açýp koridora fýrladý.
"Neden beni rahat býrakmýyorsunuz?" diye baðýrdý kör adama. "Gidin buradan! Hemen!"
Kör adam ona doðru kararsýz bir adým atarken, "Bayan Zhi," dedi. "Beni bir dinleseniz."
dedi.
VVinter bir an bocaladý. Adamýn sesinde reddetmek istemediði k*r Sey, inandýrýcýlýkla karýs
eredeyse
hipnotik bir yakarýs
1101
I
V
AdamFawer
vardý. Belki haklýydý. Belki de onu dinlemesi gerekiyordu. Ne zararý olurdu ki...
Ama VVinter kendine engel oldu. O çýlgýnlýk artýk bitmeliydi. Benliðinin bir parçasýný iste
hayranýný
dinlemeye son vermeliydi artýk.
Kesin bir kararlýlýkla, "Hayýr," dedi. "Sen beni dinle! Dön ve git. Buraya bir daha gelm
e. Asla! Git!"
Kör adam bir sey söyleyecek gibi aðzýný açýnca, VVinter bakýslarýyla onu susturdu. Gözleri
karsýsýndaki kisinin hissedebildiði fiziki bir güç yayýyordu.
Sonunda adam basýný öne eðdi. "Gel Sascha." Baska tek bir söz söylemeden dönüp köpeðiyle uz
VVinter, "Giderken yollarýný kaybetmeyeceklerinden emin ol," dedi Uecker'e ve odasýna
girip kapýyý kapattý.
Yalnýz kalýnca yanaklarý gözyaslarýyla ýslanmýs halde yere çöktü. On dakika kadar öylece að
için... Annesi için... Yeni, esrarengiz kör takipçisi için... Ve nihayet kendi için aðladý.
Ama gözlerini kapadýðýnda gördüðü kisi o insanlarýn hiçbiri deðildi.
Beyninde çalman gümüs haçýnýn atesten bir top gibi parlayan görüntüsü ve onsuz yasamýnýn as
olmayacaðýna yönelik kesin inanç vardý.
Bileklerinde duyduðu acýyla gözlerini açtý. Kollarýndan asaðý iki ince çizgi halinde sýzan
Kahretsin!
Eðrilmis akupunktur iðnelerini çekip bileklerinden çýkarttý. Kolundaki kaný silerken bunun
ride olacaklarýn
bir alameti olup olmadýðýný düsünmekten kendini alamadý.
Michael Evans hastaneden çýkýnca VVinter ile iliskilerinin bittiðini kabullenmek zorunda
kaldý. Bir daha asla
onun porselen teni1021
Empati
ne dokunamayacaktý. O ýlýk, pürüzsüz vücudunu hissedemeyecek-tj. Sevisirlerken benliðinde y
an
güzel müziði bir daha asla duyamayacaktý.
VVinter ile onun soyunma odasýnda sevistikleri ilk aksam son derece sasýrücý ve harikula
de bir müzik
duymustu. Önce bunun bir müzisyen grubu tarafýndan yakýn bir yerlerde seslendirildiðini sa
nmýstý; ama yarý
uyanýk halde ikinci defa sevistiklerinde ayný güçlü ve etkileyici ritme yeniden kapýlmýstý.
smelerinin
coskusuyla birlikte müzik de doruða ulasýnca, Michael çanlarý kulaðýyla deðil, beyniyle alg
farketmisti.
Ama duyduðu sadece çanlar deðildi. O utkulu çan seslerinin gerisinde baska sesler de var
dý. Flüte
benzeyen bir seyin tiz ve hafif melodisi. ?nce bir tenorun pes, oyunbaz týnýsý. Ve bas
ka bir dünyadan
geliyormus gibi algýlanan melodiyi kusursuzca tamamlayan, kýrýlan camýn keskin, billurum
su çmlamasýyla
karýsýk, uzaklardan gelen bir sesin yuvarlanan notalarý.
?ki âsýk doyuma ulastýklarýnda, titreyen ve sarsýlan bedenlerle ayný anda orgazm olurken çý
arý farklý
sesj^r o ana dek yasadýklarýndan çok daha keyif verici, tek bir coskulu, sarsýcý doruk nok
tasýnda birlesmisti.
VVinter yorgunluktan baygýn, uzun koyu renk saçlarý göðsüne yayýlmýs bir sekilde uyurken, M
l asla
Felicia'ya dönemeyeceðini anlamýstý. Ertesi sabah sadýk bir koca gibi evine gitmis ve onu
hâlâ seviyormus
gibi davranmýstý, ama bu sadece bir maskaralýktý.
VVinter Zhi ile sevistikten sonra kalbini artýk baska kimseye veremezdi. O geceyi
izleyen iki ay boyunca
sadece onun için yasadý. Kendini onun masum sololarýnda kaybederek ve arka planda ona
eS?ik eden
orkestralarýn ötesinde sadece onu isiterek konserlerini dinlemek için tüm ülkeyi dolastý.
Ve her gece salon ýsýklarý yanýp, hâlâ VVinter'in müziðinin duygusal yansýmalarý içinde ola
ler
daðýldýktan sonra, o msanlarý öylesine etkileyen kadýnýn kendisine ait olduðunu bilen Micha
rurdan
kabarýyordu.
| 103
Adam Fawer
Felicia pesine düsüp edip onu bulduðunda izah etmeye çalýsmýs, ama o anlayamamýstý. Duyduðu
medyaya gitmis, aðlayan yüzü ertesi sabah gazetelerde Winter ile Michael'in el ele tut
usmus resimlerinin
yanýnda çýkmýstý.
VVinter o olaydan sonra onunla tüm iliskisini kesmisti. Kaltak annesi de hakkýnda bi
r men kararý
çýkarttýrmýstý. Michael bunun ertesinde Felicia ile barýsmaya çalýsmýs, ama sevistikleri za
onunla
olamayacaðýný son kez anlamýstý. VVinter ile sevismenin hazzýný tattýktan sonra karýsýyla s
ir
cesetle seks yapmak gibiydi. Ertesi gün, bosanma davasý açtý. VVinter'in onu geri kabul
edeceðini ummustu,
ama karar kesindi.
Tüm bunlarý tekrar tekrar düsünerek hastaneden eve doðru buz tutmus kaldýrýmda yürürken Mic
kesin kararýný verdi.
Eve girince Felicia tüm mobilyayý götürdüðü için bombos olan salondan geçerek doðruca yatak
tti,
gardýrobu açýp en üst rafa uzandý. Eliyle yoklayarak eski Adidas kutusunu buldu. Kutuyu ya
tak olarak
kullandýðý battaniye yýðýnýna götürdü, kapaðýný açtý ve içindeki .38'lik Smith&VVesson taba
çýkardý.
Atýs poligonunda talim yapmayalý uzun zaman olmustu, ama bu Michael'i endiselendirmi
yordu. Bir polis olan
babasý daha on yasýndayken ona silah kullanmayý öðretmisti. ?nsan seklindeki hedefte delik
ler açan silahýn
güçlü tepkisini ilk hissedisinde duyduðu heyecaný hâlâ anýmsýyordu.
Ama o aksam tetiði çektiðinde öyle bir zevk duymayacaktý. Bu kez delikler bir kâðýt parçasý
açýlmayacaktý. VVinter Zhi'nin kalbinde olacaklardý.
104
15
30 Aralýk 2007
12:08 (Yargý Gecesi'ne 35 saat, 52 dakika kala)
Uyandýklarýnda öðlen olmustu. Yattýðý yerden doðrulan Stevie miskin miskin gerindi.
O daha aðzýný açmadan Elijah seslendi: "Yiyecek bir seyler ýsmarlayacaðým."
Yemekler yarým saat içinde gelmeye basladý.
Szechwan Palace'den kýzarmýs domuz etli pilav. Burrito Emporium'dan mantarlý tavuk. At
omic VVings'den
tavuk kanadý. Taj Mahal'dan körili kuzu. Ve E.J.'s Luncheonette'den iki dilim yaban
mersini pastasý.
Kahverengi yiyecek paketleri tasýyan adamlar birbiri ardýna geliyordu.
Elijah daha önce hiçbir öðünden o derece zevk almamýstý. Bir önceki aksam olduðu gibi yiyis
vie'ye
göre ayarladý. Geride kaldýðýnda rahatsýzlýk veren bir uyumsuzluk hissi duyuyordu.
Stevie sebzeli tempura'smý6 silip süpürürken, "Pekâlâ," dedi. "Neler olup bittiðini anlaman
maný geldi.
Bastan baslayalým: Elijah'in yasamý, Kahire'den Delisehir'e."
"Saðol."
"Ciddiyim ahbap. 'Yeteneklerinin' havadan geldiðini sanmýyorum. Metroya binmeden hem
en önce kolyenin
çalýndýðýný söy-kmistin, deðil mi?"
"Doðru."
bitilmis deniz mahsûllerinden yapýlan bir Japon yemeði (ç.n.)
| 105
Adam Fawer
"Öyleyse oradan baslayalým." Stevie yerinden kalkýp odafttn içinde dolasmaya basladý. "Onu
nereden
almýstýn?"
"Anýmsa..."
"Tamam, tamam! Anýmsayamýyorsun. Bu durumda doðru iz üzerindeyiz demektir. Bir bakalým...
1991'de
özel bir okula transfer oldun."
"Kahire Ortaokulu o kadar da özel bir yer deðildi."
"Orasý deðil. Baska bir yer. Devlet okulundan ayrýlýrken üstün yetenekli çocuklar için bir
gideceðini
söylemistin. Bunu anýmsýyor musun?"
Elij ah basýný olumlu anlamda salladý.
"Yani bir ipucu daha. Orada sana bir seyler yapýlmýs olmalý."
"Ya sana yalan söylediysem?"
"Sanmam. Sally Teyze'nin de yalan söylemis olmasý gerekir, çünkü anneme ayný seyi anlatmýst
nem de
beni yetersiz olmakla suçlamýstý. Bir ay boyunca, 'Neden biraz gayret etmiyorsun?' lafýný
dinlemek zorunda
kalmýstým. Her neyse... Hafýzam beni yanýltmýyorsa, seni kesfeden Bay Kuehl idi. Asaðý yuka
eninle ayný
zamanda ayrýldý okuldan."
Elijah o adý zihninde dolastýrdý. Hatýrlamadýðý bir öðretmen onu anýmsamadýðý bir programa
"Peki, Kahire'ye ne zaman tasýndýnýz?"
Elijah bu kez de geçmisi düsündü. Anýmsadýðý ilk sey, suyun üzerine kurulmus bir salýncaktý
"Yaz aylarýydý. Yeni evimize tasýndýktan hemen sonra göl kenarýnda bir 4 Temmuz partisi var
ve ben her
seyin ne kadar mükemmel ve huzurlu olduðunu düsündüðümü anýmsýyorum."
"Harika. Simdi bir zaman cetvelimiz var. Subat'ta gittin ve Temmuz'da, aradaki b
es aya dair hiçbir sey
anýmsamadan tekrar ortaya çýktýn. Haç o zaman sende miydi?"
"Sanýrým."
1061
Empati
Stevie basýný salladý. "Bunun tek bir açýklamasý var: Seni cinler
ele geçirmis."
"Stevie "
"Bir dakika, bir saniye benimle kal. Scully bile bazen Mulder'i dinliyordu."
Elijah X-Files dizisine yapýlan atýf karsýsýnda gözlerini devirdi, ama kuzeninin devam etm
esini bekledi.
"Önce bir iblis tarafýndan ele geçiriliyorsun ki, bu hafýza kaybýný açýklar. Sonra sahneye
uehl çýkýyor.
Muhtemelen ortada neler döndüðünü anlayan, sonra da seni bu..." Stevie duralayýp, parmaklar
a havada
hayali týrnak isareti yaptý, "...özel okula gitmek için kandýran gizli bir iblis avcýsý. So
iblisi kovuyor, eski bir
haçla seni korumaya alýyor ve seni ?ncil Bölgesi'ne7 yolluyor. Öykünün sonu." Kuzeninin yüz
adesini
görünce ekledi: "Biraz zorlama mý? Evet. Olanaksýz mý? Hay..."
"EVET!"
Omuz silken Stevie pastasýndan bir parça aldý. "Ama bir an için seni de inandýrdým."
"Aslýnda inandýrmadýn."
"Eh, peki. Denediðim için beni suçlayamazsýn. Ama cidden, burada gerçek bir Alacakaranlýk K
saðý
saçmalýðýyla karsý karsýya-yýz. Zihinlerimizi her olasýlýða açýk tutmalýyýz."
"Tüm bunlarýn bilimsel bir açýklamasý olmasý gerek."
"E.T. ortaya çýkmadan önce Scully de hep böyle derdi."
Elijah buna yanýt vermedi.
"Bak, normal olarak dindýsý bir teori öne sürerdim - doðaüstü güçler, uzaylýlar, hükümet ko
seyler- ama yasananlarýn senin su haçla ilgili olduðunu kabul etmek zorundasýn. Ve
Bible Be/f: ABD'nin dinsel olarak tutucu bilinen güneydoðu bölgesine veri-le" ad (ç.n.)
| 107
1
Adam Fawer
eðer yedi sezon Vampir Avcýsý Buffy izlemek bana bir sey öðrettiyse, o da yasayan ölülerle
a çýkmanýn
tek yolunun haçlar ve kutsanmýs su olduðudur."
"Yani simdi ben bir vampir mi oldum?"
Stevie basýný iki yana salladý. "Kötü örnek. Demek istediðim, dinin bu isin bir parçasý old
k
belki de o kadar çýlgýnca deðildir. Dünyada ne kadar Hýristiyan var? Bir milyar civarýnda m
kadar
taraftarý olduðuna göre, tüm su ?ncil zýrvalýðý-nýn gerisinde bir seyler olmasý lazým."
Elijah pencereden dýsarýya bakarak, "Simdi mantýklý olmaya basladýn," dedi. "Sanýrým bu da
et'in ilk
isareti olmalý."
"Pekâlâ, Bay Büyücü. Bakalým sen nasýl bir teori üreteceksin? Ortaokuldayken bile neredeyse
t olasý bir
yarý týp öðrencisiy-din. Senin doktor olman gerekmiyor muydu?"
"Týbba basladým ama... Býraktým."
"Hey!" Stevie kuzeninin omzuna sevecen bir yumruk attý. ''Serseri bir yanýn olduðunu h
ep biliyordum. Ne
oldu? Baskýya mý dayanamadýn?"
"Uzun hikâye."
Stevie ellerini basýnýn arkasýnda birlestirdi. "Tesadüfe bak, programým su anda bombos."
Aslýnda belki Stevie haklýydý ve ilerlemenin tek yolu geçmise bakmaktý. Elijah psikiyatri
koðusundaki ilk -ve
son- gününü düsündü.
108 |
1
16
9 Eylül 1999
07:57 (2007 Yýlbasý'na 7 yýl, 113 gün kala)
Elijah beyaz önlüðü ilk defa giydiðinde yesilleri8 çoktan terden sýrýlsýklam olmustu. Dokto
lki de o
nedenle giyiyordu önlüðü; hastalar ne kadar korktuklarýný anlamasýn diye.
Derin bir soluk aldý. Tüm hayatý boyunca o an için çalýsmýstý. Lise mezuniyet töreninde ved
masýný
yapan örnek öðrenci. Kansas Üniversitesi'nde Magna Cum Laude.9 Týbbiyeye giris sýnavlarýnda
an
mükemmel notlar. Ve Johns Hopkins Üniversitesi'nde üçüncü sýnýfa kadar gösterilen basarý. E
getireceklerine entelektüel anlamda hazýr biri varsa, o da kendisiydi.
Öyleyse neden donuna kaçýracak kadar korkuyorsun? Entelektüel olarak hazýr olabilirsin, am
a duygusal
olarak daha simdiden geberiksin.
Musluðu sonuna kadar açtý ve buz gibi suyu yüzüne çarptý; terle karýsan su kaygan bir karýs
rdu.
Paslanmaz çelik lavabodan basýný kaldýrýp aynaya baktý.
Flüoresan lambalarýnýn göz kamastýran ýsýklarýnýn altýnda solgun cildi bir vampirinkini and
Lost
Boys'daki Kiefer Sutherland. Bir çift uzun sivri disle karsýlasmayý bekleyerek aðzýný açtý,
tek görebildiði
kendi biraz çarpýk disleriydi.
Yüzünü kahverengi sert kâðýt havluyla sildi ve patronuyla bulusmak üzere dýsarýya çýktý. Ps
taný
sýrýtarak verdiði ve °nlara ne kadar bilgisiz, de ðersiz, dýs kapýnýn dýs mandalý, ise ya-
Týp öðrencilerinin hastanelerde staj yaparken giydiði yesil giysiler, (ç.n.) A.B.D. ünivers
telerinde sýnýfýnýn en
üst %2'si arasýnda mezun olanlara verilen derece (ç.n.)
| 109
Adam Fawer
ramaz kisiler olduklarýný hatirlatan konferansýndan sonra sorularýný birbiri ardýna sýralam
basladý.
"Dr. Glass," diye gürledi. "Bana duygularýn nasýl çalýstýðýný anlatýn."
Elijah toplum içinde konusmaktan nefret ediyordu. Bunun bir sýnavdan baska bir sey o
lmadýðýný kendine
anýmsatarak, sadece asistan doktor üzerinde odaklanmaya çalýstý. Ve is sýnav vermeye gelinc
, Elijah'm
üzerine yoktu. Hafifçe öksürerek boðazýný temizledi.
"Kan b-b-basmcý, baðýrsaklardaki siskinlik, cilt ýsýsý, ýsýk, cinsel uyarý, vesaire hakkýnd
ler beyine
iletilir. Hipotalamus bu bilgileri açlýk, susama, zevk, acý, cinsel doyum, öfke ya da sa
ldýrganlýk gibi duygulara
çevirir. Sonra da bedenin geri kalanýna otonom sinir sistemi yoluyla komutlar gönderir
."
"OSS hangi üç kýsýmdan olusur?"
"Sempatik, parasempatik ve enterik."
"Bunlarýn islevleri nedir?"
"Sempatik sistem vücudu tehlikeye karsý hazýrlayan kaç-ya da-dövüs refleksini harekete geçi
.
Gözbebeklerini büyültür, göz kapaklarýný açar, ter bezlerini uyarýr; kan dolasýmýný artýrma
kaslardaki kan damarlarýný açar, kan basýncýný yükseltmek için öteki damarlarý büzer, kalp
akciðerlerdeki bronkiyal tüpleri açar ve sindirimsel salgýlarý durdurur. Ayný zamanda epine
rin salgýlamalarý
için adrenal bezlerini tetikler."
Tepki bekleyerek bir an duraladý, gelmeyince devam etti:
"Parasempatik sistemse tam tersini yapar. Gözbebeklerini küçültür, tükürük bezlerini tetikl
ide salgýlarýný
uyarýr, baðýrsaklarý harekete geçirir, bronkiyal tüpleri büzer ve kalp atýsýný yavaslatýr."
"Ya enterik sinir sistemi?"
"Mide faaliyetlerini düzenler," dedi Elijah, sonra da söylemek üzere olduðu laftaki iron
iyi düsünerek
duraksadý. "Bu da s-s-sinirli olduðunuz zaman mide bulantýsý hissetmenize neden olur."
110 i
Empati
"Yani duygular köndilerini fiziksel tepkiler olarak mý gösterýr?
"Evet."
"Öbür türlü olmadýðýna emin misiniz?"
"Pardon?" dedi Elijah. Kafasý karýsmýstý.
"Hangisi önce gelir? Tavuk-yumurta meselesi. Önce korku hissederiz ve bedenimiz sonr
a mý tepki gösterir?
Yoksa, bedenimizin harici uyarýlara verdiði yanýtý beynimiz korku olarak mý yorumlar?"
"Emin deðilim."
Stajyer doktor elindeki panoya göz atarak, "Doktor... Hodge," dedi.. "Dr. Glass'a
yardým etmek ister misiniz?"
"Elbette." Nefrettik cerrah özentisi Zack Hodge güldü. "Duyguyla ilgili iki teori var.
1884'de öne sürülen
birincisi, beynin bir kaç-ya da-dövüs tepkisi tetiklediðini ve sonra da bunun neden olduðu
fiziksel tepkiyi
korku hissine dönüstürdüðünü ileri süren James-Lange Teorisi'dir. Baska deyisle, kalp atýsl
hýzlanmasý, gözbebeklerimizin büyümesi, vesaire nedeniyle korku duyarýz. Bu teori 1929'da a
t beynin
duygu-üreten bilgileri alýp, sonra bunlarý ayný anda hem yorumlanmalarý için üst kortekse,
de fiziksel
tepki için OSS'ye gönderdiðini ileri süren Cannon-Bard Teorisi tarafýndan çürütüldü. Baska
korktuðumuz için kalp atýslarýmýz hýzlanýr, gözbebeklerimiz büyür. Týp dünyasý hangi teorin
henüz karar vermis deðil, ama çoðunluk Cannon-Baird Teorisini destekliyor."
"Çok güzel," dedi asistan ve Elijah'a sert bir bakýs gönderdi. Nereden geldiðinizi bilmede
n, nereye
gideceðinizi de bilemezsi-niz. Bunu hatýrlamaya çalýsýn, Dr. Glass."
Asistan onlarý kalabalýk asansöre sokarken Elijah yanýyordu. Kapýlar kayarak açýldýðýnda be
,
okulun ilk gününde-** Çekingen birinci sýnýf öðrencileri gibi dýsarýya çýktý. Ama artýk ÇJÇ
öðrencileri deðil, birer doktordular. Bilgisiz ve
tehlikeli,
ama her seye raðmen doktor.
| 111
Adam Fawer
Seyrettiði tüm hastane dizileri Elijah'm beyninden geçti. ER. Chicago Hope. St. Elseýohe
re. Gideon's
Crossing. Diagnosis Murder. Grey's Anatomy.
Üçüncü yýlýn ilk günü hep bilinen seyler yasanýrdý. Bunu milyon kere seyretmisti. Sonunda k
adar
akýllý olanlar, doktor olabileceklerinin inancýyla basarýya ulasýrdý. Elijah da öyle olacak
eki on yedi
saati bir sekilde atlatmak zorundaydý, o kadar.
"Dinleyin simdi," dedi asistan doktor. "Servisteki hastalarýn çok azý siddete eðilimli.
Yine de zor bir durumla
karsýlasýrsanýz paniðe kapýlmayýn. Güvenlik görevlileri sürekli tetiktedir. Bana yakýn duru
atinizi
toparlayýn. Gidelim."
Asistan kaim çelik kapýya vurdu ve kýsa boylu bir zenci açtý. Kapý açýlýrken isterik çýðlýk
dýn sesi
kulaklarýný týrmaladý.
"Psikiyatri koðusuna hos geldiniz."
Elijah titreyen elini göðsüne bastýrdý. Gömleðinin altýndaki gümüs haçý hissetmek endisesin
Vücudundaki her refleksin kaçmayý dayatmasýna raðmen ayaklarýný ileriye gitmeye zorladý. Ad
Büyük gündüz odasýna girince aklýndan geçen ilk düsünce, 'Burasý bir otobüs terminali,' old
herkes bekliyordu. Bazýlarý hastasýný görmek için bekleyen ziyaretçilerdi. Baska kimileri z
retçilerini
bekleyen hastalardý. Aileleriyle bulusmus, her sey yolundaymýs gibi davranan hastala
r bile bir seyler
bekliyordu.
Dýsarýya çýkmayý bekliyorlardý. ?yilesmeyi bekliyorlardý.
Hastalarýn hepsi, Victoria's Secret modellerini bile cinsiyetsiz gösterecek kadar bo
l pijamalar giymisti. Yüzleri
temizdi, ama saçlarý daðýnýk ve yýkanmamýs gibiydi; ayrýca hepsi yorgun ve biraz da bezgin
.
Doktor grubu yanlarýndan geçerken birkaçý ölü ve ruhsuz göz-
112,1
Empati
lerle onlara baktý. Elijah'ýft algýlayabildiði tek duygu sessiz, sakin bir yakarýstý.
Lütfen canýmý acýtmayýn. Lütfen beni normale döndürün. Lütfen býrakýn gideyim.
Sabýrsýzlýk yansýtan bir kadýn sesi, "Elijah," diye fýsýldadý. "Hadi."
Elijah gözlerini mahzun duruslu bir hastadan ayýrdý ve kapýnýn aðzýnda bekleyen Alex'i görd
çalýsma
arkadasý onu acele etmesi için uyarýr gibi basýný yana eðdi. Grubun geri kalanýnýn gitmis o
farkeden
Elijah, hýzla Alex'in ardýndan kapýdan geçti.
Eðer ziyaretçi alaný iç karartýcý olarak tanýmlanacaksa, hasta odalarýnýn dýsýndaki koridor
ek için
ancak vahim sözcüðü kullanýlabilirdi. Hava yoðun ve aðýrdý; duvarlar sanki insanm üzerine g
Asistan duvarda asýlý plastik bir dosyadan hasta çizelgesi aldý.
"Her biriniz gruba sunum yapmadan önce hastasýyla bes dakika yalnýz kalacak. ?lk olara
k..." Elindeki
çizelgeye baktý. "Teðmen Robert 'Bob' Olin. Çöl Fýrtýnasý sonrasý post-travmatik stres bozu
r. Glass,
hasta sizin."
Grup Elijah'ý boðucu koridorda yalnýz býrakarak yürüyüsüne devam etti. Elijah çabucak Olin'
arýný
gözden geçirdi. Okudukça midesi burulmaya baslamýstý. Renkli sözcükler sayfadan fýrlýyordu
Halüsinasyonlar... Tehlikeli... Siddet eðilimli... Katil.
Derin ama titrek bir soluk aldý ve çelik telli küçük pencereden °daya baktý. ?çeride zayýf
m duvara
monte edilmis televizyona bakýyordu. Sonra dönüp onun gözlerinin içine baktý. Elijah birini
gözetlerken
yakalanmýs gibi utandý birden.
Suçluluk duygusunu bir kenara býrakýp kapýnýn kilidini açtý ve odaya girdi. Olin' in ona ba
e
baktýðýný- hissedebiliyordu. Ve sonra hastanýn gevsek yüzü sanki olaðanüstü bir sey görüyor
soru soracakmýs gibi gerildi.
| 113
AdamFawer
"Günaydýn, Bay Olin. Benim adým Eli... Dr. Glass. Bugün kendimizi nasýl hissediyoruz?"
"Her günkü gibi: Deli. Ama sanýrým sen bunu zaten biliyordun." Bir an duraksadý. "Sen diðer
erinden
farklýsýn."
"Evet," dedi Elijah. "Ben hâlâ okuyorum."
"Hayýr." Olin basýný iki yana salladý. "Demek istediðim, sana bakýnca hiç renk göremiyorum.
i... Sanki
burada deðilsin bile."
Kendini adama yaklasmaya zorlayan Elijah, "Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu.
"Diðerlerinin hepsi... Onlar parlýyor. Ama sen öyle deðilsin. Sen görünmüyorsun. Havaya bak
gibiyim. Ya
da ölü birine."
"Hangi renklerde parlýyorlar, Bay Olin?"
"Bana Bob de. Herkes bana sadece Bob der."
"Hangi renklerde parlýyorlar, Bob?"
"Nasýl hissettiklerine baðlý," dedi eski asker. "Kuveyt'teyken bir sürü renk görmüstüm. Ama
la yesil
vardý. Koyu, çürümeyi çaðrýstýran bir yesil. Yesil korkudur. Adamlarýn çoðu korkmuyor gibi
ama ben anlardým. Her zaman anlarým." Bob basýný yana eðip delici bakýslarla onu süzmeye de
etti.
"Sen hariç. Seni okuyamýyorum." t
"Bana su renklerden biraz daha bahseder misin?" \
"Onlar bana insanlarýn ne istediðini söyler. Pup'u da o yüzden > öldürdüm zaten."
'
"Pup kim?"
"Missourili zavallý, salak bir çocuk. Bir av köpeði gibi bakan gözleri vardý ve on besinden
bir gün fazla
göstermiyordu. Bu yüzden de herkes ona Pup10 derdi. Ama kaya gibi saðlamdý; kör bir köseden
ilk dönen o
olurdu. Senin anlayacaðýn, tasaklý biriydi."
10 ?ngilizcede köpek yavrusu anlamýna gelir, (ç.n.)
114!
Empati
Elijah sessizce dinliyordu, ama bunun nedeni profesyonellik
deðü ne diyeceðini bilmemesiydi.
"Ama yaptýklarýmýzýn herkesten çok onu yiyip bitirdiðini görebiliyordum. Ona baktýðýmda çev
titrek, açýk mavi sisi görebiliyordum; simsek ýsýðý tonundaydý." Bob yüzünü burusturdu. "Be
.
Ve gerisinde de o bok rengi vardý; çürük bir dis gibi. Pup o kadar fazla acý çekiyordu ki..
?çi içini yiyordu...
Görebiliyordum... Ve hissedebiliyordum. Yemekhane çadýrýnda karsýsýnda oturamýyordum. Ben d
ir aksam
devriye gezerken Beretta'mý kafasýna dayayýp tetiði çektim."
Elijah dikildiði yerde huzursuzca kýpýrdadý.
"Öldüðü zaman... Yani ölürken, bütün o Iraklýlar gibi kusmuk rengi bir ýsýk dalgasý içinde,
kapýlmýs halde deðildi. Sadece iç geçirdi; sanki ayaðýna batan bir çiviyi çekip çýkartmýsým
tüm
renkleri karardý. Týpký seninkiler gibi."
"Ben ölü deðilim, Bob."
"Kanýtla o zaman." Bob elini uzattý. "Sana dokunmama izin ver."
Kalp atýslarý hýzlanan Elijah geriledi.
"Sen bir hayaletsin, deðil mi?"
"H-h-hayýr."
"O zaman neden sana dokunmama izin vermiyorsun?"
Çünkü bende hafefobi var. Tüm psikiyatrlarýn deli olduðunu bilmiyor muydun? Bu mesleði nede
eçtiðimizi
sanýyorsun? Ya da belki sen naklýsýndýr. Belki de ben ölüyüm; týpký Altýncý His'deki Bruce
. üýzým
Bruce da ölü olduðunu düsünmüyordu, deðil mi?
Bob aniden yataktan fýrlayýp Elijah'm elini yakaladý. Eski aske-rm Parmaklarý tenine dok
unduðu anda
Elijah'm gözlerinin önünde bir dizi renk belirdi.
Donuk, pembemsi bir umursamazlýk. Keskin, günbatýmý-^rýcusu bir merak. Ve koyu, mide bulan
dýrýcý
yesil bir korku.
115
Adaný Fawer
"Aman Tanrým!" dedi Bob derin bir soluk alarak. "Aman Tan-rým-Tanrým-Tanrým-Tanrým!"
Bob'un nakaratý yerini kulak týrmalayan, dehset yansýtan bir çýðlýða býraktý. Çýðlýk kesik
a
Elijah'ýn benliðini kýrýk bir cam parçasý gibi delip geçti. Elijah adamýn parmaklarýný açma
u
mümkün deðildi. Beyni pýrýltýlý bir turkuaz dalgayla dolarken, hissettiði dehset de ikiye k
dý.
Ve sonra, o da çýðlýk çýðlýða baðýrmaya basladý. Beyni ayný zamanda hem harikulade, hem de
olan bir renk cümbüsüyle dolmustu. Elini kurtarmak istiyordu, ama kaslarýndaki tüm kuvvet
sanki akýp
gitmisti.
?kisi birlikte ve parmaklarý diðerininkine kenetlenmis vaziyette deli gibi çýðlýk atmaya de
am ettiler. Elijah
orada böylece ne kadar durduklarýna emin deðildi. Ama beyni...
(on iki yasýndan beri)
...hiç hissetmediði duygularla allak bullak olurken geçen zaman ona sonsuzluk kadar uz
un geldi.
Sonra ansýzýn bir çift adaleli kol bedenini kavrayýp geriye çekti. Devasa bir görevli onu b
z bir bebek gibi
kenara iterken, bir diðeri de iri bedeniyle Bob'u kýstýrýp etkisiz hale getirdi. Bob'un
ellerinden kurtulan Elijah'ýn
aklý basýna geri gelmisti. Ama heyecandan titreyen dizleri gövdesini tasýmakta zorlanýnca
boylu boyunca
yere yýðýldý.
"Doktor! Doktor, iyi misiniz?"
Görevli yardým için uzandý, ama Elijah o yabancý elden uzaklastý.
Yerde sürünerek gerilerken, "?-i-iyiyim," dedi. Odadaki çelik sandalyeye tutunarak kal
ktý ve biraz da utanarak
üstündeki tozlarý silkti.
El ve ayak bileklerindeki baðlara direnen Bob'a baktý. Adam boynundaki damarlar geri
lmis halde Elijah'a
döndü ve görevli cýlýz koluna bir sýrýnga saplarken dislerini göstererek sýrýttý. Kahvereng
116 |
Empati
gözleri iðnenin acýsýyla bir an için büyüdü, sonra bulanýklastý. Bir kez daha, ama bu kez s
s halde
gözlerini kýrpýshrarak Elijah'a baktý.
"Sen ölü deðilsin," dedi kendinden geçmeden önce. "Baska bir seysin sen."
| 117
17
30 Aralýk 2007
14:37 (Yargý Gecesi'ne 33 saat, 23 dakika kala)
"Bir dakika, doðru anladým mý?" dedi Stevie. "On üç yýl kýçýný yýrtarak okuduktan sonra köt
yasadýn diye her seyi býraktýn, öyle mi? Piliçlerin doktorlarýn pesinde nasýl kostuðu hakký
fikrin var mý
senin?"
"Bu benim için büyük bir sorun deðil."
"Ne demek, büyük sorun deðil? Sen bekâr, heteroseksüel, yirmi dokuz yasýnda bir erkeksin. B
ska nasýl
sorunlarýn var ki?"
"Benim hafefobim var, Stevie."
"Yani?"
"Yani insanlara... Dokunmaktan hoslanmýyorum."
"Aman Tanrým! Hâlâ bakirsin, deðil mi?"
Elijah basýný eðip, ellerine baktý. Yüzündeki ince damarlar açýldýkça kýzardýðýný hissediyo
her seyin o kadar üzerine gidiyordu ki? ?nsanlarý rahatsýz etmek konusunda psisik bir
becerisi vardý sanki.
Stevie eliyle onun dizine bir saplak attý. "Sana bir haným ayarlamalýyýz, kuzen!"
"Önce nelerin döndüðünü anlamaya çalýssak daha iyi olmaz mý?"
"Kesin olan su ki, senin acil olarak rahatlamaya ihtiyacýn var."
"On saniyeliðine bile olsa ciddi kalabilir misin?"
"Çok ciddiyim. Belki de tüm bu olanlarýn nedeni sisteminin..."
"STEV?E!"
Kuzeni nihayet susunca Elijah ellerini gür saçlarýnýn arasýndan geçirerek arkasýna yaslandý
avana baktý.
Stevie neredeyse bir dakika kadar sessiz kaldý.
118 I
Empati
"Haklýsýn ahbap," dedi sonunda. "Bunlarýn senin bekaretinle
ilgisi olmadýðýna eminim."
"Tesekkür ederim." Elijah duraksadý. "Sanýrým yok."
"Peki... Su anda yasadýklarýnýn týmarhanedeki o sapýða dokunduðun zaman hissettiklerinle ay
duðunu
mu düsünüyor-sum
"Akýl hastasý demek daha doðru."
Stevie omuz silkti. "Pa-ta-tes, pat-tes. Bana göre hepsi ayný. Demek istediðim, metrod
ayken benim karným
açtý; beni görünce sen de acýktýn. Senin su akýl hastan deliydi; ona dokununca sen de delir
."
"Delirmedim. Ben sadece..."
"Onun hissettiklerini hissettin. Ayný bende olduðu gibi. Aradaki tek fark, Bob'un du
rumunda ona dokunman
gerekti, bende ise kablosuza terfi ettin."
Elijah her ne kadar kabul etmek istemese de, kuzeni haklýydý.
"Sen bir empatsm. Next Generation'daki Deanna Troi gibi."
"O bir Betazoid idi."
"Sadece yarý-Betazoid. Babasý insandý. Neyse, bunun konumuzla ilgisi yok, ama dediðim hâlâ
eçerli: Sen
empatiksin. Beyninde empati duygusunu tetikleyen sey her neyse, asýrý çalýsýyor sanki. Týp
kurken
empatinin nasýl çalýstýðýný öðrenmedin, deðil mi?"
"Ayna nöronlar."
"Hiç duymadým."
"Nöronun ne olduðunu biliyorsun ama, deðil mi?"
Stevie 'hayýr' anlamýnda basýný salladý.
"Nöron, 'sinir hücresi'nin süslü adý. Beynimizde yaklasýk 100 milyar nöron vardýr ve birbir
le elektriksel
sinyaller aracýlýðýyla haberlesirler."
"Harika."
| 119
Adam Fawer
- "Üç temel nöron vardýr. Aferent nöronlar doku ve organlardan beyine bilgi iletir. Eferen
nöronlarsa o bilgiyi
isleyip beyinden gönderilen sinyalleri aktarýr. Aracý nöronlar da beyin ve merkezi sinir
sistemi içindeki
iletisimi saðlar.
"Anladým."
"?yi. 1996'da, Giacomo Rizzolatti ve Leonardo Fogassi adýnda iki italyan bilim ada
mý maymunlarýn motor
nöronlarýný inceliyorlardý. Bir mola sýrasýnda Fogassi bir muzu eline alýnca, Rizzolatti ma
nda hareket
olmamasýna raðmen premotor korteksindeki bir nöron kümesinin ateslendiðini farketti. Norma
l olarak
nöronlar sadece bir eylem sýrasýnda ateslenir, ama o olayda maymun hareketi gördüðü zaman d
ateslenmisti. Maymunun muzu eline almasýyla ayný seyi bilim adamýnýn yaptýðýný görmesi fark
rdu;
hücreler her iki halde de ayný tepkiyi vermisti. Rizzolatti bu hücre kümelerine 'ayna nöro
nlar' adýný verdi."
"Býrak tahmin edeyim," dedi Stevie. "Bu ayna nöronlar duygularý da taklit ediyorlar."
"Doðru. Birisiyle etkilesime girdiðimiz zaman, o kisinin davranýslarýný gözlemlemekten daha
fazlasýný yaparýz.
Beynimizde onlarýn eylem, izlenim ve duygularýnýn içsel bir betimlemesini yaratýrýz; eylemd
bulunan,
algýlayan ve hisseden kendimizmis gibi."
"Maymun gördü, maymun yaptý," dedi Stevie.
"Aynen. Ayna nöronlar, mesela bir golf sopasýný sallamak gibi karmasýk eylemleri, sadece
bir baskasýnýn
onlarý yapýsýný seyrederek öðrenmemizi saðlar. Ayný zamanda duygularý da iletirler ki, bir
mruk
yediði zaman olduðumuz yerde sinmemizin nedeni de budur; ayna nöronlarýmýz bize o yumruðu y
diðimiz
hissini verir."
"Ya da bir porno film seyrederken..."
"Anladýn," dedi Elijah onun sözünü keserek. "Her neyse... Bilim adamlarý bizi diðer hayvanl
rdan ayýran
seyin beynimizdeki ayna nöronlarýn sayýsý olduðuna inanýyor; bazý seyleri öðrenmemiz
120 |
Empati
onlar aracýlýðýyla mümkün oluyor. Alet kullanmak, konusulanlarý anlamak..." Elijah duraksad
e empati
duymak." ! ; ;;
"Yani benim hissettiðim her seyi senin de hissetmenin nedeninin ayna nöronlarýnýn fazla
mesai yapýyor
olmasý mý diyorsun?"
Bunu bir süre düsünen Elijah basýný salladý. "Olasý deðil."
"Neden?"
"Ayna nöronlar duygularý bir algýlama sonucunda tetikler. Ama metrodayken ben senin aç o
lduðunu bes
duyumdan herhangi biri vasýtasýyla algýlamadým. Açlýðýný hissettiðimde seni henüz görmemist
"Demin de dediðim gibi, kablosuza geçmissin."
"Olamaz. Beyin dediðin organ öylesine daðýnýktýr ki, býrak baskasmýnkileri, kendi hislerimi
gýlamamýz bile
bir mucize sayýlýr."
"Ha?"
"Birlestirme problemi diye bir sey duydun mu?"
"O gün herhalde hastaydým; dersi kaçýrmýsým."
"Birlestirme problemi, bilinçli algýnýn nasýl çalýstýðýný sorgular; çünkü bilim adamlarýnýn
kümelerinin etkinliklerinin tümlesik bir algýsal deneyim olusturmak için nasýl bir araya g
eldiði hakkýnda hâlâ
en ufak bir fikri yoktur."
"Tümlesik ne?"
Elijah iç geçirdi. "Peki, dinle: ?nsanlar renk, hareket ve sekilleri görsel korteksin üç f
arklý alanýnda isler. Yani
kýrmýzý bir halkadan atlayan beyaz bir kaplan görürsek, bazý nöronlar beyazýn varlýðýný, ba
kýrmýzýnýn varlýðýný, diðerleri dairesel halkayý ve kimileri de atlayan kaplaný belirtir. S
nimiz
kaplanýn beyaz olup atladýðýný, halkanýn ise kýrmýzý ve hareketsiz olduðunu anlamak için tü
nasýl
birlestirir?"
"Nöronlarýn birbirleriyle konustuðunu sanýyordum."
"Sorun da bu zaten; bilim adamlarý görsel korteks nöronlarý arasmda hiçbir iletisim bulama
dý. Ayrýca her sey
ayný anda oluyor.
I 121
Adam Fawer
Bu sadece görsel spektrumdaki birlestirme problemini tanýmlýyor. Beyinin birbirleriyle
ilgisiz alanlarda
meydana gelen birden fazla duyusal uyarýyý nasýl bütünlestirdiðiyse, daha da büyük bir gize
"Yani kimse beynimizin nasýl çalýstýðýný bilmediðine göre senin beyninin benim hissettikler
anlayamayacaðýný mý söylüyorsun?"
"Kimsenin bilincin nasýl olustuðu hakkmda bir fikri olmadýðýný düsünürsek, senin ve benim o
anlayabilmemizin herhangi bir yolu olmadýðýný söylüyorum."
Stevie bir süre sessizlik içinde Elijah'ýn söylediklerini düsündü. "Pekâlâ... Beynin her na
çalýssýn^ en azýndan simdi senin su hapahipinin..."
"Hafefobi."
"Adý neyse o seyin gerçeklikle ilgili olduðunu biliyorsun. Demek istediðim, her defasýnda
duygularýný
hissedeceðimi bilsem, ben de insanlara dokunmaya korkardým."
"Evet," dedi Elijah. Kolyesi çalýndýðýndan o yana ilk defa bir nebze olsun rahatlamýstý.
Stevie haklýydý. Hafefobisi gerçekten de mantýklýydý. Ve enoklofobisi de artýk eskisi kadar
ntýksýz
görünmemeye baslamýstý. Fobilerinin tümüyle akýl dýsý olmadýðýný kalbinin derinliklerinde h
aslýnda. Simdi nedenlerini anladýðýna göre belki... Belki de onlarý kontrol altýna almayý ö
rdi.
"Bu fen dersine biraz ara verebilir miyiz?" diye sordu Stevie. "Beynim bulandý."
"Aklýndan ne geçiyor?"
"Önce biraz uykuya ihtiyacým var. Sonra da sinemaya gitmeye ne dersin?"
Elijah karsý çýkmak istedi, ama sinema isteði -aslýnda Stevie'nin isteði- içinde büyüdü. Ha
e
olanak yoktu.
122 I
fc
Empati
"Olur," dedi. Sonra birden yerinde dikildi. "Tabii ya! Sinema
mükemmel bir yer olur!"
"Ne için?" diye sordu Stevie kuskuyla.
"Bir düsünce deneyi için." ' ,
I
I 123
III. Ara
10 Eylül 2007
08:03 (Merkezi Avrupa Yaz Saati) (Yargý Gecesi'ne 112 gün kala)
Solothurn Pfyffer von Altishofen o sabah meslek yasamý boyunca ilk defa geç kalmýstý. An
a kapýdan girerken
siyah beresini çabucak basýna geçirdi, içerideki labirentten geçip görev yerine vardý.
\
"Hauptmann, çok özür dilerim.
"Bahane yok!" diye gürledi yüzbasý. "Albayýn henüz gelmediðine dua et. Gelmis olsa, bu göre
kaybederdin."
Von Altishofen basýný üzüntüyle eðdi. Yüzbasýya kendisini mazur görmesi için söyleyebileceð
olmadýðý gibi, ne derse desin çiðnenip kendisine geri tükürülecekti. Sessiz kalmak en iyisi
"'Schýoeizergarde'de geç kalmak hos görülmez. Özellikle de senin görevlerine sahip bir balt
cý söz konusu
olduðunda. Artýk çocuk deðilsin. Bir erkeksin. Öyle davranmaya baslasan iyi olur."
"Evet efendim."
Yüzbasý Segmüller, "Simdi silah deposuna rapor ver," diye homurdandý. "Aksamdan önce tüm si
ahlarýn bir
envanterini istiyorum."
"Evet efendim."
Segmüller bir süre daha baktý ona, sonra yürüyüp uzaklastý. Von Altishofen yüzbasý gözden k
an
sonra bile yüz ifadesini bozmadý. Silah envanteri çýkartmak genelde ceza kabul edilmesin
e raðmen onun
hosuna gidiyordu. Silah eðitimini seviyordu ve modern silahlarla eski kýlýçlar arasýnda ol
maktan haz alýyordu.
1241
Empati
Yanýndan geçerken kýrýtarak göz kýrpan bir Fransýz bayan turist grubuna hiç aldýrmadan, bod
ene
kadar sert yüz ifadesini bozmadý. Aklýnda kendine bir gelin bulmaktan çok daha ciddi düsünc
ler vardý.
Dikkatini o sabah otobüsü kaçýrmasýna neden olacak kadar daðýtan düsünceler.
Silah deposuna gönderilmek onun için bir mola gibiydi. Öyle salakça bir idari isle uðrasma
yý, en ufak
dikkatsizliðin bile çok ciddi sonuçlar doðurabileceði nöbet görevinde olmaya tercih ederdi.
yi dönüp
büyük ve uzun salona girdi. Havada belli belirsiz bir toz ve yað kokusu vardý. Kapýyý kapat
tan sonra ucu
baltalý kargýlarý saymaya basladý. Birini raftan alýp keyifle elinde tarttý.
Parmaðýný yavasça baltanýn keskin aðzýnda ve arkasýndaki kertikli dikenin üstünde gezdirdi.
bi keskin
balta uzun bir sopaya takýlýydý. 160 santimetre uzunluðundaki sapý iki eliyle tutarak aðýr
ahý savurdu.
Güçlü kollarýný zorlayan aðýr balta bir hýsýrtý çýkartarak ve ölümcül bir hýzla havayý yard
Usta elinden çýktýðý belli olan öyle bir silahla 14. Yüzyýl'da savasmanýn nasýl bir sey ola
meye
çalýstý. Daha basit devirler. Az düsünce, fazla eylem. O zamanlar yasasa çok basarýlý olaca
indi.
Her ne kadar kanlý bir dönem olsa da, savasta ölmekten gurur duyardý. 1300'lerde yasamayý
simdiki sakin
yasamýna neredeyse tercih edecekti. Öylesine iyi eðitimli bir katil olup da yetenekler
ini kullanma fýrsatý
bulamamasý hayýflanacak bir durumdu.
Basýný iki yana sallayarak o garip düsüncelerden sýyrýlmaya ça-"Stý. içgüdüsel olarak bir d
ma
aklý sürekli bir gece önceki toplantýya gidiyordu. Postadan çýktýðýnda o gümüs bileti Ç°pe
kalmýstý. Agnostik kültün üyesi olan Amerikan film yýldýzlarýnýn öyküsünü La Republka'da ok
buyük olasýlýkla atardý da. Ama sonunda meraký üstün gelmisti.
Toplantýya gidince katýlýmcý sayýsýnýn azlýðý von Altishofen'i
§aSirtmýstý. Aslýnda gece boyunca birkaç defa toplantýnýn sadece
nun için yapýldýðý düsüncesine de kapýlmýstý. Bunun saçmalýk
I 125
Adam Fawer
olduðunu biliyordu. Neticede, kim -özellikle de Valentinus kadar zeki birisi- onun g
ibi dini bütün bir Katoliði
hedef seçerdi ki?
Von Altishofen'in ?sa'ya olan inancý tüm yasamý boyunca bir an bile zayýflamamýstý. Yani...
ceki geceye
kadar. Valentinus o kadar inandýrýcýydý, akýl yürütmesi o kadar mükemmeldi ki, Solothurn de
rine
kapýlmaktan kendini alamamýstý. Dört saatlik toplantýnýn sonunda sadece Katolikliði deðil,
yanlýðý da
tümüyle reddetmeye hazýrdý.
Ama Valentinus ondan herhangi bir vaatte bulunmasýný istememisti. Tek istediði, o gece
geri dönüp,
kendisini bir daha dinle-mesiydi. Solothurn da kabul etmisti.
Dinlemekten ne zarar gelirdi ki?
Valentinus, Roma'daki en önemli toplantýyý sona býrakmýstý. Mükemmel kiralýk katili bulmak
00.000
Avro'ya yakýn bir paraya patlamýstý. Bes adamýn her birini gümüs zarflarý açarken gizlice g
or olsa da, o
'benzersiz yeteneklerden sadece bir tanesini toplantýya çekmeyi basarmýstý.
Solothurn Pfyffer von Altishofen.
Valentinus odadaki öteki kadýnlarý ve erkekleri önemsememis, zeytin yesili gözlere sahip,
sarýsýn ve iri yapýlý
askere odaklanmýstý. Diðer on üç katýlýmcýyý umursamýyordu bile. Onlar zaten sadece gösteri
dý.
Valentinus'un yurtdýsý toplantýlarýnýn çoðu gibi, o toplantý da aslýnda tek bir kisi için y
gece o
kisi von Altishofen idi.
Onun diðer arkadaslarýndan hiçbirim toplantýya getirmeyi basaramamýstý, ama bu önemli deðil
ir kisiye
ihtiyacý vardý; von Altishofen de görevi yerine getirmek için yeterli erisime sahipti-Yi
rmi iki yasýndaki asker
toplantýdan çýktýðýnda, Valentinus onun artýk kendisine ait olduðunu biliyordu. Yine de, üz
olusturduðu
etkiyi perçinlemek için bir telkin seansý daha ayarlamasý iy1 olmustu.
126 |
Empati
Her ne kadar planýnýn basarýya ulasacaðýndan hiçbir zaman kusku duymadýysa da, gerçeklesece
yüreðiyle düsünceye de ilk defa cesaret ediyordu. Bethany'nin bilgisayardan aldýðý listeyi
n geçirirken
gülümsedi. Kuzey, Güney ve Orta Amerika'nýn yaný sýra Avrupa da tamamlanýnca, geriye sadece
ustralya
ve Yeni Zelanda ile Asya'daki 11 ve Afrika'daki 16 ülke kalýyordu.
Yolculukla geçecek dokuz hafta daha. Sonra eve dönüp, yýlbasýna kadar Amerika'daki sürüsünü
odaklanabilirdi. Ya da kendi deyisiyle Yargý Gecesi'ne kadar.
j 127
18
30 Aralýk 2007
19:49 (Yargý Gecesi'ne 28 saat, 11 dakika kala)
Karanlýk konser salonuna bakan Winter hüzünle gülümsedi. O gece çalmayý kabul etmemeliydi.
düsünceleri annesine odaklanmýstý. On yasýndan beri neredeyse her konserinde olduðu gibi o
ece de
yanýnda olmasmý öyle çok istiyordu ki. Artýk hiçbir konserden zevk alamayacaðýný düsündü. N
Derin bir soluk alýp üzüntüsünü bir kenara itmeye çalýstý. O anda önemli olan tek sey müzik
larýný
kalabalýk dinleyici kitlesinin üzerinde dolastýrdý ve en ön sýradaki bir sey dikkatini çekt
Gözünü alan
projektör ýsýklarýnýn altýnda bir siluetten fazlasýný seçmek mümkün deðildi, ama gölgeyi an
de
kanýný dondurmaya yetti: Kocaman bir köpek.
Kör adamýn orada olduðuna emindi. Onun, beyninin içine baktýðýný düsündü. Zorlukla yutkunup
kontrol altýna almaya çalýstý. Saçmalýyordu. Yalnýzca sinirliydi; hayal gücü fazla çalýsýyo
rada
deðildi, sahibi de.
Sadece çal. O zaman yeniden hissetmeye baslayabilirsin.
VVinter giris yapacaðý zamaný gösteren isareti bekledi. Orkestra Jean Sibelius'un Re-minör
keman
konçertosunu çalýyordu. Finli bestecinin basyapýtý temalarýn birbiriyle iç içe gireceði sek
kunmus
zengin armonisiyle olduðu kadar, keman solosunun inanýlmaz imgelemesinden ötürü de onun fa
vorisiydi.
Sonunda zaman geldi. Winter kemanýný yerlestirdi ve müziðin içinden geçip akmasýna izin ver
Kýrk üç
dakikalýk konçerto süresince daha önce hiç çalmadýðý gibi çaldý. ?çsel hüznü ve yeni bulduð
salonda bir kusun dokunaklý ötüsleri gibi süzülüp
128 |
E m pat i
yankýlandý. Görkemli kresendoya doðru arsesini hýzla Stradiva-rius'unun telleri üzerinde ka
dýrýrken,
gözlerinden artýk yaslar süzülüyordu.
Görüsü bulanýklastý, ama önemli deðildi. Ezberden çalarak orkestrayý ardýnda sürüklerken, s
izliyordu. Diðer müzisyenler onun kemanýnýn bos býraktýðý her perdeyi doldurup yalnýzca müz
ötesinde, müzikten bir duvar yaratarak sel gibi arkasýndan geliyordu. Cisimlesmis bir
duygu yumaðýydý
yasanan.
VVinter'in ruhundan saf, yoðun, özürsüz duygular fýskýrdý. Hayýr, sadece onun deðil, hepsin
ndan.
Aslýnda o duygu selini yönlendiren solistti belki, ama yalnýz deðildi. Hüzün, umut ve arzu
ndan deðil, onun
vasýtasýyla tüm orkestradan geliyordu. Artýk sadece enstrümanlarýný çalmýyor, ayný zamanda
i
sakýyorlardý.
Orkestra son notayý da çaldýðýnda Winter arkasýndaki herkesin tüketici ve özgürlestirici bi
imden
geçmisçesine ayný anda iç geçirdiðini hissetti. Arsesini kaldýrmasýyla dinleyicilerin tepki
asýndaki o çok
kýsa anda dönüp arkasýna baktý.
Önce müzisyenlerinin yüzlerinin neden o kadar parlak göründüðüne anlam veremedi, ama sonra
dý.
Çalarken aðlayan sadece kendisi deðildi. Onlarca ýslak yanak ve kýrmýzý göze bakýlýrsa, ork
neredeyse tamamý gözyasý dökmüstü.
Ne olduðunu sorgulamasýna fýrsat kalmadan dinleyiciler ayaða fýrladý. Gök gürültüsünü andýr
koptu, duvarlardan yansýdý ve fiziki bir güç gibi geri tepti. VVinter elinin tersiyle ya
nak-'arýný sildi,
gülümseyerek alkýslarýn kendisini sarmalamasýna izin verdi. Dinleyicilerden gelen övgü ve h
anlýk
dalgasýnýn keyfini Çýkartarak e ðildi ve uzun bir selam verdi. Salonun ýsýklarý yanarken Çe
kaldýrýp
bakýslarýný balkona çevirdi.
Ve bir anda yüzü karardý.
Michael orada, otuz metre ilerisindeki bir locanýn ön sýrasýnda ayakta duruyordu.
I 129
Adam Fawer
Michael konserin sonunda avuçlarýný acýtacak kadar kuvvetle alkýslýyordu.
VVinter'in çalýsmdaki güzellik o ana kadar duyduklarýnýn hiçbiri gibi deðildi. Hayatýný o b
adýn için
neden altüst ettiðini bir kez daha anladý. Sevistikleri zamanlarda bile duygularý hiç o ka
dar yoðun olmamýstý.
Ve VVinter'in çalýsý her ne kadar onu hep soluksuz býrakmýs olsa da, o gece diðerlerinden f
rklýydý.
Her nota sanki sadece onun için çalýnmýstý; bir aðlayan melekler senfonisiydi dinlediði. Ba
her seyi
gölgede býrakan, kavramakta zorlanacaðý kadar canlý bir duygu dalgasý onu alýp götürmüstü v
içgüdüseldi ki, VVinter son notayý çaldýðýnda o da soluk soluða kalmýstý. x
Neredeyse sevisme sonrasý rehaveti içinde alkýslamaya devam ederken içinde bir bosalma d
uydu... Sanki
birisi tüm duygularýný emip bitirmis gibiydi. Kendini bos ve yalnýz hissetti; VVinter'in
ona yol gösteren müziði
olmayýnca nasýl hissedeceði umurunda deðildi.
Ve o ana dek yasamýs olduðu tüm acýlar hissettiði duygusal bosluðu birden dolduruverdi. Ona
bir daha asla
sahip olamayacaktý. Dýsarýda bir yerlerde dikilip onu seyretmekle yetinecekti. Onun se
vgisini tattýktan sonra
yerine her ne koyarsa koysun, yasamý sonsuza dek soðuk ve bos olacaktý.
Cebine soktuðu elinin parmaklarý 38'liðin kabzasýnda kapandý. Pürüzsüz metal teninde ýlýk b
býrakýyordu. Planý VVinter ile yüz yüze gelmekti, ama o anýn zorlamasýna daha fazla dayanam
Onsuz,
VVinter'in bir saniye bile yasamasýna izin veremezdi.
Silahý cebinden çýkarttý. Tam locanýn altýn yaldýzlý korkuluðunu asmak üzereydi ki, VVinter
ona doðru baktý... Ve göz göze geldiler.
VVinter gözlerini Michael'den ayýramýyordu. Salonun enerjisi söndü ve benliðindeki tüm acýl
ye
fýskýrdý.
130 |
Empati
Kendisine yalan söylediði için Michael'den nasýl nefret ettiði... Kfefretine raðmen onun do
unuslarýna nasýl
karsý koyamadýðý... Ve kendini ne kadar yalnýz hissettiði ve her zaman hissetmis olduðu...
Michael bir süre için yalnýzlýðým gidermisti, ama evli olduðunu öðrendiði zaman o ezici duy
nden de
güçlü olarak geri gelmisti- Duyduðu acý içini bir alev gibi sardý ve üzerine ezici bir kayb
lik hissi çöktü.
Sonra annesini, birlikte göðüs gerdikleri seyleri, kendisini her zaman nasýl koruduðunu düs
Sonu
ayrýlýkla biten her askm ardýndan yanýnda olup parçalarý toplamasýna yardým eden sadece oyd
Ama simdi yoktu ve Winter bu kez gerçekten de hissettiði kadar yalnýzdý.
Boðuk, yankýlanan bir ses beynini doldurdu. Neredeyse fiziki bir varlýk gibi üstüne çöken ö
r
hüzündü bu. Arzulamadýðý bir seydi. O sefil sesi hiç düsünmeden bosluða fýrlattý.
Michael zihninde kasvetli bir sesin yankýlandýðýný duydu. Bir ýzdýrap dalgasý býçak gibi be
landý.
Ne yapýyordu? Öyle muhtesem bir yaratýðý gerçekten öldürmek üzere miydi?
Nasýl bir insan yapabilirdi bunu?
Sadece onun duyabildiði yürek paralayýn ses kulaklarýný saðýr edecek bir seviyeye yükselirk
freti de yok
oldu. Onu hâlâ seviyordu. Kendisini öylesine kesin bir sekilde reddetmis olmasý, ona °lan
sevgisini hiçbir
sekilde azaltmamýstý. Olanlar kendi hatasýydý. Winter'i itip uzaklastýran kendisiydi.
Elinden býraktýðý silah tok bir sesle halýnýn üzerine düstü. Yü-reði inanýlmaz bir hüzünle
yapmasý gerekeni açýk-?a gördü. Uzanýp locanýn parlak ve soðuk metal korkuluðunu kavradý.
| 131
Adam Fawer
VVinter'e bir kez daha baktý. Her sey çok güzeldi. Her sey çok hüzünlüydü. Ve ne kadar çok
.
Benliðinin her tarafýnda çýnlayan acý, baslangýcý ve sonu olmaksýzýn saðýr edici bir sonsuz
iydi.
Eðilerek aðýrlýðýný öne doðru verdi. Bir an için parlak korkuluðun üstünde dengede kaldý. S
onu sert bir sekilde asaðýya çekti. Michael Evans asaðýdaki bos koltuklara doðru düserken,
ninde
yankýlanan o yürek paralayýcý ses sonunda duracaðý için Tanrý'ya sükretti.
Dinleyiciler, Michael'in vücudu orkestra elemanlarýnýn bos sandalyelerine çarpmadan bir
saniye önce
alkýslamayý kesti. Çarpma anýnda sadece parçalanan tahtalarýn, kýrýlan kemiklerin ve yýrtýl
esi
duyuldu. Bunu kulaklarý saðýr eden bir sessizlik izledi.
Kimse öksürmedi. Kimse kýmýldamadý. Tek ses sanki dehset dolu bir soluk alan salonun kendi
nden geldi.
Büyüyü ilk bozan VVinter oldu. Gözleri yaslarla dolu halde, ayakkabýlarý ahsap zeminde taký
yarak
merdivenlere kostu.
Sonra, onu gördü. Michael yüzükoyun yerde yatýyordu; bacaklarýndan biri havaya bakarken, di
i kýrýk bir
oyuncak askerinki gibi garip bir açýyla bükülmüstü. ?ki yana açýlmýs kollarý kýrýk iki dal
Kafatasýnýn bir tarafý ezilmisti ve bir kan gölünün içinde duruyordu.
Michael'in bos bakan gözleriyle karsýlasýnca VVinter'in soluðu boðazýnda takýlýp kaldý. Onu
e düsüren
gördüðü kanlý manzara deðil, Michael'in yüzündeki ifadeydi.
Huzur.
1321
19
30 Aralýk 2007
20:13 (Yargý Gecesi'ne 27 saat, 47 dakika kala)
Elijah ile Stevie bir paket çerez, bir kutu patlamýs mýsýr ve iki Pepsi aldýktan sonra kar
anlýk sinema salonuna
girdi. Perdede gelecek programdan parçalar vardý. Onlar oturmak için bos yer ararken,
gümüs rengi bir uzay
gemisi beyaz perdeyi boydan boya geçti. Stevie çabucak koridor kenarýnda iki yer buldu
ve oturdu.
Gergin bir sekilde etrafýna bakan Elijah içini çekti. Kalabalýk bir ortamda yasamaya alýsýk
olduðu ezici duygu
selinden eser yoktu. Gözlerini kapatýnca tüm bedenini ýlýk jöleyle dolu bir havuza batýyorm
gibi
karýncalanma hissi sardý.
Kendisini uzun zamandýr ilk kez o kadar iyi hissediyordu. Tüm nevrozlarý eriyip gitmis
ti sanki. Deneyinin
çalýsýp çalýsmayacaðýný merak etti. Duyduðu huzura bakýlýrsa, belki o anda bile çalýsýyordu
Elijah kuzeninden baska insanlarýn da duygularýný hissedip hissetmeyeceðini anlamak için çe
resindeki
herkesin kendini iyi hissediyor olacaðý bir ortama -duygusal bir güvenli bölgeye- girmek
istemisti. Perde
pembeye dönüstü ve filmin stilize edilmis jeneriði akmaya basladý. Animasyonun düsük zekâ s
sine
raðmen, Elijah her seyi hayranlýkla izliyordu.
Çizgi köpek gerçeðine dönüsüp öykü baslaymca tüm basmakalýp karakterleri anýnda saptadý. Do
hariç her seye sahip gýcýk, sinirli is adamý. Onun kadýn pesinde kosan, zampara, kendi-ne
asýrý güvenli en iyi
arkadasý. Pes etmeyen bir vücuttan ve altýn
lr kalpten baska seyi olmayan, nevi sahsýna münhasýr, kafasý karýsý, basma buyruk bir kadýn
adýnýn biraz
hafifmesrep, herkesi ve
er Seyi küçümseyen ev arkadasý.
1133
Adam Fawer
Elijah konusmalarýn ilk cümlelerinden öykünün tüm kurgusunu çýkartmýs olmasýna karsm gözler
n
ayýramýyordu. Replikleri neredeyse aktörlerle birlikte tekrarlayabilirdi; yine de her
bariz cümle yeni gibi
geliyor, her yýllanmýs espri son derece komik görünüyordu.
Ana karakterlerden biri daðýtýcý çocuðun fýrlattýðý sabah gazetesini kasýklarýna yiyince, E
sle bir
kahkaha atmaktan kendini alamadý. Ve köpek. Köpek o kadar komikti ki... Hele sürekli kapýl
arýn içinden
geçmeye çalýsmasý yok mu... Öldürücü derecede komikti ve... Hatta...
Elijah'm kahkahalarý siddetlendi.
Ha evet! Kadýnýn bir de kedisi vardý; týslamasýyla erkek kahramanýn kasýklarýna inen gazete
an daðýtýcý
çocuðu korkutan kötü kalpli bir kediydi bu.
Elijah katýla katýla gülüyordu; yanaklarýndan asaðýya yaslar süzülmeye baslamýstý.
Kadýnýn hafifmesrep arkadasý yanlýslýkla üzerine oturunca köpeðin suratýnýn aldýðý ifade tü
kahkahaya boðdu.
Elijah artýk uluyor, saçlarýný yolmak istiyordu.
Verdiði tepkilerinin asýrý olduðunun bilincindeydi, ama gülmesini kesemiyordu. Ilýk bir ýsl
hissi kasýklarýna
yayýldý. Altýna kaçýrmýstý. Ve hâlâ gülüyordu.
Beyni kontrolü ele geçirmeye çabalýyordu, ama faydasýzdý.
Deneyi biraz fazla iyi çalýsmýstý. Stevie'ye bir göz attý; ama o tarafta da yardým umudu yo
, çünkü o da
yýkýla yýkýla gülüyordu. Büyük, gürültülü, çýnlayan kahkahalar... Elijah bakýslarýný tekrar
Hafifmesrep ev arkadasý ayaða kalkmýstý, ama simdi de köpeðin suratýnda bok yemis bir ifade
rdý. O
kadarý artýk fazlaydý. Elijah öyle gülüyordu ki, karnýnýn patlayacaðýný zannetti. Elleriyle
rtasýný
tutarak ayaða kalkmaya çalýstý, ama yapamadý.
Birkaç kisi dönüp ters ters baktý ona. ?nsanlarýn rengi atýk yesil
134 I
Empati
ve soluk san öfkelerini hissetti. Salon birden renkle doldu. ?sterik kýrmýzýlar, kýkýrdayan
morlar, kahkahadan
kýrýlan maviler...
Aklýný kaybetmeden oradan çýkmalýydý. Hâlâ bir çýlgýn gibi kýkýrdayarak yerinden doðruldu.
basardý, orada boðazýndan yükselen kesik kahkahalarla olduðu yere devrildi.
Gülmesini tek bir soluk alacak kadar durdurmaya çalýsü, ama bu olanaksýzdý. Son bir sað kal
içgüdüsü
kalýntýsý devreye girdi. Sýrtüstü yatan Elijah basýný kaldýrýp tüm gücüyle dösemeye indirdi
Bir daha yaptý. Ve bir daha. Tam basýný tekrar kaldýrýrken bir çift kol onu omuzlarýndan tu
, alný yardým
etmeye çalýsan adamýn burnuna hýzla çarptý.
"SEN? GER? ZEKÂLI!" diye baðýrdý adam.
Parlak yesil isterik kahkahalar bir anda parýldayan, billuri turuncu öfkeye dönüstü.
"Otur yerine!" ve "Kes sesini!" baðýrtýlarý arasýnda yattýðý yerden doðrulurken, "Ne dedin
iye gürledi
Elijah.
"Burnumu kýrdýn, bok herif!" dedi adam.
?lk Terminator'dan öfkeli bir Michael Biehn. Yüzü kanlar içinde kalmýs adamýn her tarafýnda
arý, zehirli bir
nefret fýskýrýyordu. Zihninde bir siddet duygusu büyümeye baslayan ve adrenalin seviyesi hý
la yükselen
Elijah o nefreti içine çekti. Gerileyip oradan uzaklasmaya çalýstý, ama öfkesi buna izin ve
miyordu.
"Burnundan fazlasýný kýracaðým!" diyen kendi sesi geldi kulaðýna.
Birden öne doðru atýlarak basýný Biehn'in karnýna gömdü ve onu yere düsürdü. Duyduðu öfkeyi
alamayan Elijah yumruðunu adamýn burnuna bir daha indirdi. Adam acý içinde bir Çiðlik attý.
Elijah'm beyninde eflatun bir acý parladý, ama onu pençesine alan yoðun nefreti bastýracak
kadar güçlü
deðildi. Kanlý yumruðunu geri çekerken ýslak bir ses duyuldu. Sonra bir daha vurdu. Kýrýlan
sler elinin
derisini kesti.
135
Ad«aFaw«r
Birilerinin onu ensesinden tutup geriye çektiðini hissetti. Kollarýný salladý, ama yumrukl
arý artýk havayý
dövüyordu. Savurduðu tekme birisinin karnýna geldi. Boynuna dolanan kol biraz daha sýkýnca
efesi kesildi.
Umutsuzca soluk almaya çalýsýrken gözünün önünde deðisik renkler belirdi; nefes alamýyordu.
rusu
acýyla kasýldý, görüsü kararmaya basladý.
Bayýlmadan önce aklýndan son bir düsünce geçti.
Stevie ne yapýyor acaba?
1361
20
30 Aralýk 2007
20:16 (Yargý Gecesi'ne 27 saat, 44 dakika kala)
VVinter kosarak kendini taksiye attý ve kapýyý çarparak kapattý. Beyni uyusmus halde, "Sad
ece sür," dedi.
Bunlara ben neden oldum.
Basým iki yana salladý. Michael dengesiz birisiydi. Balkondan atlamasý onun suçu deðildi.
Doðrudan ona bakýyordum. Ne kadar üzgün olduðumu düsünüyordum ve...
HAYIR!
Bunu kendine yapmayacaktý. Michael'in atlamasýný istememisti. Sehir camýn dýsýnda akýp gide
n
gözyaslarýný sildi. Taksi soförü bir süre neonlar altýnda ýsýldayan Broadvvay Caddesi'nde i
, sonra
Columbus Meydaný'ný dolasýp bembeyaz Noel ýsýklarýyla bezenmis Besinci Cadde'den geri döndü
Paranoyasý neredeyse bir saat sonra yatýsan VVinter soförü oteline yönlendirdi.
Bedensel ve duygusal olarak tükenmis olmasa, yaptýðý hatanýn farkýna varabilirdi. Ama taksi
VValdorf-
Astoria otelinin girisindeki genis kýrmýzý halýnýn önünde yavaslarken orada toplanmýs bekle
alabalýða
dikkat etmedi.
VVinter taksiden iner inmez insanlar arý sürüsü gibi üstüne uSustü. Patlayan flaslanyla fot
r ve
baðrýsan gazeteciler bir anda etrafýný sararken, dört ayrý haber TV ekibinin spot ýsýklarý
e
çevirdi.
"ÖLDÜÐÜNE MEMNUN MUSUNUZ?"
"B?R NOT BIRAKMIS MI?"
"BUNU YAPMASINI ONDAN S?Z M? ?STED?N?Z?"
| 137
AdamFawer
Bir yandan flaslar patlarken, bir yandan da sorular ardý ardýna gelmeye devam ediyor
du. Derin bir ýzdýrap
melodisi beyninde bangýr bangýr patlayan Winter, flaslardan kör olmus bir halde gözlerin
i yumdu.
"WINTER! BURAYA!"
"WINTER!"
"WINTER!"
"YETER!" diye baðýrdý VVinter sonunda öfkesi sabrýný yenince. Bitkinliði nefrete dönüsürken
kudurmus halde etrafýndakilere baktý. Beynindeki sarký sanki cosarak siddetini artýran b
ir orkestra tarafýndan
çalýnýyordu artýk. ?lerlemeye çalýstý, ama kalabalýk yol vermiyordu.
"Lütfen! Býrakýn geçeyim!"
Yanaklarýndan gözyaslarý iniyordu; kokusunu aldýklarý parayý kaçýrmak istemeyen fotoðrafçýl
yaklastý. O sýrada bir mikrofon alnýna çarpýnca VVinter kendini kaybetti. Yüzü kýpkýrmýzý k
i saðýr
edici bir saldýrganlýða dönüstü. En yakýn iki foto muhabirinin fotoðraf makinesini kavradý
rý sertçe
yolundan itti. Onun bu taskýnlýðýna sasýran adamlarýn ikisi de arkalarýndaki muhabir, kamer
n ve yapýmcý
kalabalýðýnýn üzerine doðru sendeledi.
Sonra olanlar tam bir kaostu. Herkesin sonradan söyleyeceði sey, VVinter Zhi'nin kud
urduðuydu. Ama o
aksam yataklarýna girdiklerinde (hastanelik olanlarýn dýsýndakiler) duyduklarý vicdan azabý
la bambaska
öyküler anýmsýyordu.
Ve o öfkeli sarký hâlâ kulaklarýndaydý.
Otuz yedi kisi olduklarý sonradan anlasýlan kalabalýk geri çekilirken ayaklar, dirsekler
, kafalar, mikrofonlar ve
kameralar birbir' lerine girdi. Daha önce de düzinelerce kez benzer durumlarla karsýla
smýs olduklarý halde bu
kez bir seyler farklýydý.
138 |
Empati
Bu kez ortamýn gerilimini týrmandýran sey beyinlerinde výzýldayan o müzikti. Vurgulu çalgýl
tiz gitarlarý
andýran sesler kulak týrmalayýcý bir ulumayla gelip beyinlerinde bir kasýrga gibi patladý.
e her seyiyle ilkelliði
çaðrýstýrýyordu. Ve onlarý deðistirdi.
Yabani köpek sürüsü gibi birbirlerine saldýrdýlar.
Yumruðunu sýkan (WABC 7'nin bölge muhabiri) Carol YVillianýson yüzüne giristiði (Fox 5'in 2
amera
ekibinden) Michael Eldrich'in yanaðýnda 1.5 karatlýk elmas yüzüðüyle derin bir yarýk açtý.
CWllyapýmcýsý)
Sarah Stevens, (The Enquirer''in magazin yazan) Stuart Glassman'm hayalarýna bir d
iz çýkartýp
testis-lerinden birinin patlamasýna neden oldu. Richard Oppel (The New York Post'u
n stajyer fotoðrafçýsý),
Julie Blum'a (WNBC 4 asistanlarýndan) bir kafa atýp kadmýn burnunu kýrdý.
Ardýndan diðerleri de tekme, yumruk, týrmýk ve çýðlýklar atarak kavgaya katýldý. Sonradan h
rý öyle
galeyana getiren seyin ne olduðunu anýmsayamadý. Tek hatýrladýklarý, baska bir dünyadan gel
gibi tarif
ettikleri o kulak delici, tüyler ürpertici sesti. O ses ve yakaladýklarý haberin istahý içi
deyken, bir anda kana
susamýs olduklarý.
â.
VVinter o çýlgýnca itis kakýstan kaçmaya çalýsýrken bir kameraman ona doðru hamle etti. Hiç
adamýn yanaðýna bir yumruk attý, bunu fýrsat bilen ufak tefek bir sarýsýn adamýn boðazýna s
aya
basladý. Baska biri daha üzerine saldýrmadan 60. Cadde boyunca Central Park yönüne kosmaya
basladý.
Hiçbir tarafa bakmadan kendini dört seritli yola attý. Bir Kýmýzýn cayýrtýlarla durdu, ona
ak için
direksiyon kýran kýrmýzý bir kamyonet hýzla gelen taksiye yandan vurdu. Ama VVinter farn b
unlara raðmen
buz gibi gece havasýnda zorlukla soluyarak kosmaya devam etti. Kostuðu sürece baldýrlarm
daki yakýcý
aðrýya, cýðerlerindeki yanmaya ve kalbinin deli gibi atmasýna odaklanabildi. Biraz önce ola
larý...
| 139
Adam Fawer
kendi neden olduðu seyleri
.. .düsünmek zorunda kalmazdý.
Pesinden kosarak gelen öfkeli bir kalabalýk görmeyi bekleyerek arkasýna baktý, ama onlar hâ
birbirini
parçalamakla mesguldü. Parka ulasýnca aðaçlarýn arasýna saklandý. Donmus kar ayaklarýnýn al
çýtýrdýyor, aðzýndan çýkan soluðu ince bir buhar bulutu olusturuyordu.
Gözlerinin önüne Michael'in parçalanmýs kafatasýnýn görüntüsü geldi. Silkinip manzarayý kov
Her sey nasýl o kadar korkunç hale bürünmüstü? Neler oluyordu?
Seni (onlarý) koruyan haç olmazsa neler yasanacaðýný sanýyordun ki?
Eli boynundaki bos yere gitti. Hepsi birbiriyle ilintiliydi. Kolyesini daima bir
nazarlýk olarak düsünmüstü, ama
belki de baska bir seydi. Düsünceleri kovmak için basýný salladý. Bu delilikti.
Son derece saðlýklý annenin 52 yasýnda kalp krizi geçirmesinden daha mý delice? Michael'in
en yüzüne
baktýktan sonra ölüme atlamasýndan daha mý delice? Sen taksiden iner inmez bir arbedenin çý
sýndan
daha mý delice?
Ama... Hayýr, taksiden iner inmez deðildi. O mikrofonun yüzüne çarptýðý an. Öfkenin zapt ed
bir hal
aldýðý an.
Winter ürperdi. Bu olanaksýzdý... Öyle deðil mi?
Dondurucu soðuða aldýrmadan parkm derinliklerine doðru yürüdü. Hayaünda... kaçýsý dýsýnda
...hiç olmadýðý kadar korkuyor olmasýna raðmen, bir yandan da o sehir ormanýnda ona zarar v
eye
çalýsacak herhangi birinin basýnýn ciddi olarak derde gireceðini düsünmeden edemedi.
Hem de çok ciddi.
140
IV. Ara
17 Eylül 2007
10:09 (Merkezi Avrupa Yaz Saati) (Yargý Gecesi'ne 105 gün kala)
Solothurn elini göðsüne bastýrdý. Mavi üniformasýnýn altýndan göðsüne deðen yuvarlak ve yas
hissedebiliyordu. Týlsýmýn üstündeki süslü oymayý bir kez daha düsündü: Kusursuz bir daire
kývrýlmýs, kendi kuyruðunu yutan bir yýlan. Valentinus ona amblemin Ouroboros olarak anýldý
isti;
Dünya'da umutsuzca hapsolmus bir ruhun sürekli reenkarnasyonunu betimleyen agnostik
bir sembol.
Solothurn diski parmaklarýnýn arasýna ilk aldýðýnda tüm bedeninden sanki çýplak elektrik te
us gibi hafif
bir výzýldama geçmisti. Sanki...
Koridordan gelen ayak seslerini duyunca hemen hazýrola geçip aðýr baltayý yerle 90 derecel
ik açý yapacak
sekilde tuttu. Tarihi sarayda o kadar çok modern güvenlik önlemi vardý ki, kardinalin od
asýnýn önüne elinde
kesici silah olan muhafýz yerlestirmek biraz Çaðdýsý kaçýyordu, ama üstleri geleneklere de
er seye
olduðu gibi baðlýydý: Tutkuyla.
Bir zamanlar Solothurn da inanmýstý öyle seylere. Ama simdi her seyi, dinini, inançlarýný,
atta etrafýndaki
dünyayý bile sorgulu-yordu. Valentinus haklýydý. Dünya gerçekten de son derece acýmasýz ve
lu bir
yerdi. Sabah haberlerini seyrederken aklýnda Valentinus'un sözleri vardý. Ve olaylarý bi
rden deðisik açýdan
görmüstü.
Her trajedi, görünen mantýklý hiçbir neden olmadan, gökten düsmüs gibiydi. Ve neden? Tüm bu
her seyin nedeni
| 141
Adam Fawer
Adem'in elmayý yemis olmasý mýydý? Bu mantýklý gelmiyordu artýk. O güne kadar bariz gerçeði
da
göremediðini anla-yamýyordu Solothurn.
Çünkü Yaratýcý Tanrý gerçeði doktrinler ve sahte kurallarýn ardýna gizlemisti.
Düsünce aklýndan geçtiði anda öyle bir seyin beyninden akýp gitmesine izin verdiðine inanam
endini
bildi bileli önünde diz çökerek ibadet ettiði Tanrý'nýn Lucifer11 gibi cennetten kovulmus b
melek olduðuna
gerçekten inanýyor muydu? Ya da ?sa'nýn aslýnda O'nun oðlu olmayýp, baska bir gücün mesajýn
den
katledilen elçisi olduðuna?
Yoksa bunlar yerine yasamý boyunca kendisine öðretilenlere mi inanýyordu?
Von Altishofen inancýyla boðusmaya devam ederken elindeki silahý daha da sýký kavramýstý. B
sý ve onun
babasý gibi kendisi de isviçre Muhafýzlarý'ndaki12 görevini son derece büyük bir onur mesel
olarak
görüyordu. Tanrý'nýn hizmetinde olduðuna, O'nun çobanlarýný bedenlerinin dünyadaki varlýkla
koruyacaðýna inanarak büyümüstü.
Ama bastan beri yanýlýyorsa, yaptýðý asil bir is deðildi. ?yinin deðil, kötünün safýnda çal
selamete erdirecek çözümün bir parçasý da deðildi.
Sorunun bir parçasýydý.
Seytan'm adlarýndan biri. (ç.n.)
?sviçreli paralý askerler 15. Yüzyýl'ýn sonlarýndan yakýn yüzyýllara kadar
Avrupa saraylarýnda saray ve tören muhafýzý olarak görev yapmýstýr.
Günümüzde sadece Vatikan'da Papa'nýn muhafýzlýðýný yapmaktadýrlar.
(ç.n.)
142 I
21
30 Aralýk 2007
21:49 (Yargý Gecesi'ne 26 saat, 11 dakika kala)
Flüoresan lambalarýn parlak ýsýðý Elijah'ýn beynine saplanýyordu.
Basýný yana çevirdi ve gözlerini gri duvara dikti. Doðrulmaya çalýstý, ama yapamadý. Birden
örtünün bedenine neden o kadar sýký geldiðini anladý: Bir deli gömleðinin içindeydi. Panikl
klarýyla
etrafa tekme atmaya çalýstý, ama onlar da kalýn deri kayýslarla baðlanmýstý.
Ve renkler. Beyninin içinde kayalýk bir sahile vuran dalgalar gibi savrulan o kadar ço
k renk vardý ki. Her
birinin etrafý nabýz gibi atan parlak duygularla çevriliydi.
Billuri mavi: Nese. Psikodelik pembe: Heyecan. Kurum karasý: Nefret. Parlak turunc
u: Paranoya. Ve
hepsinin içinden geçen alev sarýsý: Korku.
Derin bir nefes alýp haykýrdý. "Bana yardým edin!"
Sesi çatlak ve cansýzdý. Nerede olduðunu ve neler yasandýðýný bilmemenin dehseti demir bir
ibi
yüreðini kavradý. Oradan Çýkmak zorundaydý. Nerede...
Metalik bir ses duydu ve odanýn aðýr kapýsý açýldý; beyaz gömlekli Hintli bir kadýn içeriye
"Lütfen sakin olun, Bay Glass. Benim adým Dr. Shandry."
Doktorun sesi yorgun, ama sakindi. Çocuðuna öðüt veren
yorgun bir anne.
Elijah sesindeki dehseti gizlemeye çalýsmadan, "Yardým edin
bana," diye inledi. "Çok korkuyorum. Neden..." Birden aklýna bir
| 143
Adam Fawer
sey geldi; durdu. Mteföael Biehn onu sakirýlestittfleye çalýsýrken
kendisi yere yatmýs... isterik bir sekilde ...gülüyordu. Ve sonra...
"Kimseye zarar verdim mi?" ,
"Ne kadarýný anýmsýyorsunuz?"
"Zarar verdim mi?" diye yalvardý Elijah. Sesi yükselmisti. Korku bir sis perdesi gib
i etrafýnda dolanýyordu.
Dikkatini toplamakta, doktorun gözlerine bakmakta, sesine odaklanmakta zorlanýyordu.
Ama bilmesi
gerekiyordu.
"L-l-lütfen..."
Dr. Shandry yanýt vermedi, ama vermesi de gerekmiyordu. Elijah onun huzursuzluðunu h
issedebiliyordu.
Ellerini yumruk yaparak sýktý; bandajlarýn altýndaki parmaklarý acýyordu. Biehn'in burnunun
kýrýk parçalarýna
vurduðunu anýmsadý; yoksa kemikler...
Aman Tanrým, hayýr! "Kimseyi... Öldürdüm mü?"
VVinter ýsýnmak için kollarýný ovusturdu. Önceleri korkusu soðuðu bastýrmýstý, ama buz gibi
boyunca parkta bir asaðý bir yukarý yürüdükten sonra soðuk iliklerine kadar islemisti.
Artýk düsünebildiði tek sey yüzüne vuran ayaz, sýzlayan kemikleri ve donmus ayak parmaklarý
zonklamaydý. Nefes alýnca dondurucu hava ciðerlerine doldu.
Gözyaslarýný tutmaya çalýsarak parký çevreleyen çok katlý binalara baktý; hepsi sýcacýk ýsý
O kadar yakýnlardý ki. On bes dakika içinde parkýn batý ucuna ulasabilir, baska bir otel b
ulur ve...
Ve ne olur? Yeni bir arbede yaratana ya da baska birini DAHA öldürene kadar orada mý b
eklersin?
144 I
Empati
Basýný salladý. Geri dönemezdi. En azýndan, neler olduðunu anlayana kadar. Ama nasýl anlaya
tý ki bunu?
Olanlarýn hiçbiri mantýklý gelmiyordu. Yapmýs olduðunu düsündüðü sey olasý deðildi. Keske..
Birden kýrýlan bir dal parçasýnýn sesiyle donup kaldý. Sonra hýsýrdayan dallarýn sesini duy
di kendine o
seyin bir sincap ya da fare olduðunu söyledi ama... bir kemirgen
...olmadýðýný biliyordu. Daha doðrusu beynindeki hafif výnlama farklý bir sey... bir insan
...olduðunu söylüyordu ona. Birden dönünce onu gördü. Kör adamý. Üç metre kadar ilerisinde,
arasýnda duruyordu. Yanýnda da dev gibi Alman kurdu vardý. Köpek ay ýsýðmda sýrýtýyor gibi
na;
açýk aðzýnda parlayan iki sýra bembeyaz dis kolaylýkla görülebiliyordu.
"K-k-kimsin sen?" diye sordu Winter titreyen bir sesle, ama o titrekliðin korkudan
mý, soðuktan mý
olduðundan emin deðildi.
"Benim adým Laszlo Kuehl," dedi kör adam derinden gelen güçlü bir sesle. "Anýmsamadýðýný bi
ama
senin öðretmenindim."
"Ne zaman?"
"Küçük bir çocukken." Ona doðru çekingen bir âdým attý. "On yedi yýl önce."
I 145
2. Bölüm
1990
Laszlo ile Darian
1
Jill VVilloughby, iç çamasýrýnda ilk kez koyu kýrmýzý lekeleri gördükten bir hafta sonra as
olmayan
renkleri görmeye basladý. Günese baktýktan sonra gözlerinin önünde olusan benekler gibiydil
Jill kendini
bunlarýn yalnýzca hayal gücünün bir sonucu olduðuna inandýrmaya çalýstý, ama içgüdüsel olar
olduklarýný anlamýstý.
Ve bir anlam tasýdýklarýný.
Örneðin turuncu... Turuncu her zaman bir çesit mutluluktu. Günbatýmý turuncusu saf sevinçti
edici,
parlak turuncu ise hüzünlü neseydi. Renklerin anlamlarýný nasýl ve nereden çýkarttýðýný bil
ce
biliyordu. Ve onlarý uzun zamandýr görüyor olmasa bile, hep orada, yüzeyin hemen altýnda du
duklarýna dair
içinde tuhaf bir his vardý.
ikinci regl dönemi geldiðinde doðrudan önünde olmasalar bile renkleri görebilmeye baslamýst
nki basýnýn
etrafýnda gözlerden olusan bir halka vardý. Duvarlarýn ötesini görebilen gözler. Baslangýçt
yeteneði
hosuna gitmisti. Tanrý'nm ona bir hediyesi olarak düsünmüstü bunu; týpký Yusuf'a firavunun
arýný
yorumlamasý için izin vermesi gibi.
Ve sonra Sarah Marks derste, Levililer'den 19. Bölüm'ü okumustu. Bu da diðer tüm can sýkýcý
alar gibi
baslamýstý. Tanrý, Musa'ya emirlerini sýralýyordu: Sabat'a itibar edin, putlara tapmayýn, f
kirlere yardým edin,
çalmayýn, yalan söylemeyin, Tanrý'nm adýný bos yere aðzýnýza almayýn...
Sonra Sarah 26. Beyiti okumustu.
"Kanlý et yemeyeceksiniz. Kehanette bulunmayacak, falcýlýk yapmayacaksýnýz. "
Tanrý'nm o soluk benizli sarýsýn kýz vasýtasýyla doðrudan kendiyle konustuðu hissine kapýlm
Sonraki
dört beyit fuhus,
149
Adam Fawer
hayvanlarýn nasýl kesileceði ve sakalýn nasýl býrakýlmasý gerektiði hakkýndaydý. Ama sonra
etti:
"Kim cincilere, büyücülere, ruh çaðýranlara danýsýr, bana ihanet ederse, ona öfkeyle bakaca
arasýndan atacaðým."
Jill'in içini buz gibi bir ürperti sardý. Kendisi de öyle birisi miydi? Bir büyücü müydü? S
u,
ama kendini baska nasýl tanýmlayabilirdi ki? Daha fazla bilgiye gereksiniyordu. Öte ya
ndan, Rahibe Ellen ya
da Peder Sullivan'a gidip, "Benim bir büyücü olduðumu düsünüyor musunuz?" diye soramazdý ya
Bakýslarýný asaðýya indirince yanýtýn önünde durduðunu gördü. ?ncil'in o konuda söyleyecek
olduðu kesindi. Tüm kitabý okumak kolay is deðildi, ama olanaksýz da deðildi. Zaten aksam y
meklerinden
sonra yapacak fazla sey yoktu. O ve yetimhanedeki diðer kýzlar okul ödevlerini bitirdi
kten sonra genellikle
oturup Uno ya da Monopoli oynardý.
Sekiz yýlýn ardýndan Jill'in mola vermeye itirazý yoktu.
Böylece, o Eylül ayý boyunca her gece üç saatini yetimhanedeki Eski ve Yeni Ahit'i büyücüle
büyücülük,
cadýlýk üzerine söylenenleri bulmak için taramakla geçirdi. Öteki kýzlar her ne kadar Jill'
anti-sosyal
davranýsýndan sikâyetçi olsalar da, yaydýklarý turkuaz renk Jill'e sitemlerin ardýnda kýzgý
merakýn
yattýðýný söylüyordu.
Jill toplam on bir kitapta büyücülüðe ait atýflar buldu. Çoðu dolaylýydý, ama dört tanesind
r oldukça
suçlayýcýydý.
Yasanýn Tekrarý:
Aranýzda oðlunu ya da kýzýný ateste kurban eden, falcý, büyücü, muskacý, medyum, ruh çaðýra
ölülerin ruhlarýna danýsan kimse olmasýn. Çünkü Rab bunlarý yapanlardan tiksinir.
Vahiy:
Ama korkaklar ve inançsýzlar ve menfurlar ve katiller ve sefahat düskünleri ve büyücüler ve
tperestler ve
tüm yalancýlar alevler içinde yanan o kükürtten göldeki yerlerini alacaklar: ve bu onlar iç
ikinci ölüm olacak.
150 |
Empati
Levililer: ;,
Cincilik yapan, ruh çaðýran ya da büyücülük yapan ister erkek olsun, ister kadýn olsun kesi
e
öldürülecektir. Onlarý taslayacaksýnýz. Ölümlerinden kendileri sorumlu olacaklardýr.
Çýkýs:
Bir cadýyý yasatmayacaksýnýz.
Jill o son satýra uzun uzun baktý. Bir ?ncil akademisyeni deðildi, ama beyit de çok fazl
a yoruma yer
býrakmýyordu. Eðer gerçekten bir cadýysa, bu hafife alýnacak bir konu ya da Peder Sullivan
le
konusabileceði bir sey deðildi.
Böylece yeteneðini gizli tutmaya karar verdi.
Ve fýrsat buldukça -ki renkler ona her zaman, uyuduðunda bile geliyordu- uygulamaktan
kendini alamasa da
günah çýkartma sýrasýnda bahsetmediði tek günahýydý. O nedenle kefaret için diz çöktüðünde
yirmi dua daha okuyordu. Yine de, günahlarýnýn tümünü itiraf etmedikçe, bir otobüs falan ça
sonsuza
kadar lanetleneceðinin bilincindeydi.
Onun için yapabileceði tek seye basvurdu. Duaya. O muhtesem renklerin dansýný seyretmek
keyif verse de,
her gece yeteneðinin ortaya çýktýðý gibi birden kaybolmasý için dua etti.
Ama her sabah, Rahibe Kate onlarý uyandýrdýðýnda bitkin maviler ve öfkeli yesillerin saldýr
ark oluyor
ve günahlarla dolu bir günün daha basladýðýný anlýyordu. Ölümle biterse onu doðrudan Cehenn
gönderecek bir günün.
Onun için de elinden geldiðince iyi bir insan olmaya çalýstý. Ve sokakta karsýdan karsýya g
en de hem
saðma, hem soluna -olur da bir otobüs falan gelirse diye- bakmayý hiç ihmal etmedi.
1151
2
Elijah Cohen adýný 2 numara kalemiyle sýnav kâðýdýnýn kapalý bölümüne özenle yazdý. Sýnýf a
artan gerilimine aldýrýs etmemeye çalýsarak taze kalem talasýnýn rahatlatýcý kokusuna odakl
tandardize
edilmis sýnavlarýn kokusu.
Gülümsedi. Çoðu on iki yasýndaki çocuðun aksine, sýnavlar Elijah'ýn hosuna giderdi.
Mazosist falan deðildi, sadece meydan okunmayý seviyordu. Aslmda is derslere geldiði z
aman Elijah'a
meydan okuyabilecek çok fazla bir sey de kalmýyordu. Ezber ona her zaman kolay gelmi
sti. Sosyal
faaliyetler de olmasa ortaokulu aslýnda bayaðý sevecekti.
Ve kurbaðalarýn da kanatlan olsaydý, zýpladýklarýnda kýçlarý yere vurmazdý.
En azýndan Stevie öyle derdi.
Ama Elijah kuzeni gibi deðildi. Farklýydý o. Ergenlik çaðýndaki tipik bir oðlan çocuðunun b
zýttý. Öteki
çocuklar teneffüslere, öðle yemeðine ve jimnastik dersine bayýlýrken, Elijah bunlarýn hepsi
nefret ederdi.
Önceden haber verilmeden yapýlan sýnavlar baska herkes için istenmeyen bir seyken, onun
için birer sürpriz
parti gibiydi.
Sýnavlarýn en iyi tarafý kimsenin ondan konusmasýný bekle-memesiydi. Söyleyecek bir seyi ol
adýðýndan
deðil; tam tersine, tüm yanýtlarý bilirdi ve ders sonrasý ona yanasan okul kabadayýlarýna v
lecek hazýr bir
cevabý da her zaman olurdu.
Ama Elijah ne zaman konussa sinirlerine yenik düserdi. Aðzý yüz yýllýk bir sünger gibi kupk
olur, sonra da
kekelemeye baslardý. ?lginin merkezinde olmaktan nefret ederdi; arka plana düsmeyi,
yani dünyanýn bir
parçasý olmaktansa onu gözlemlemeyi tercih ediyordu.
152 I
Empati
YVD -Yetenekli ve Dâhi- programýna seçilmis olmak onu diðerlerinin gözünde daha da büyük bi
ef
haline getirmisti. Neyse ki Stevie de seçilmis olduðundan, en azýndan bir tane dostu v
ardý. Oraya
geldiðinden beri bazý seyler gerçekten de daha iyiydi. Örneðin Bay Kuehl'in dersi. Kendini
onun yanýnda her
zamanki kadar gergin hissetmiyordu. Ve Bay Kuehl ona bir sey sorduðunda (ki nerede
yse her gün
soruyordu) Elijah eskiden olduðu gibi donup kalmýyordu.
Tüm bunlardan ötürü, Bay Kuehl zorunlu eyalet sýnavýný duyurduðunda rahatlamýstý Elijah. Am
kitapçýðýnýn mührünü yýrtýp ilk soruyu okur okumaz midesine bir aðrý saplandý.
Asaðýdaki duygularla en çok benzesen rengi seçin: 1. Öfke
? Siyah ? Yesil ? Kýrmýzý ? Mavi Q Turuncu
? Beyaz ? Kahverengi ? Mor Q Sarý
Terli parmaklarý arasýndan kayan kalem yere düstü.
Kalemini almak için eðilirken, baskalarýnýn da benzer bir tepki verip vermediðini görmek iç
etrafýna bakýndý.
Kafa kasýmalar ve sýkýntýlý silgi döndürmelerle belirginlesen genel bir saskýnlýk hissi dýs
y yoktu.
Baska kimse onun gibi hissetmiyordu. Baska kimse dehsete kapýlmýs deðildi.
Sýnav kâðýdýna tekrar baktý. Öyle bir soruyu insan neden sorardý ki?
Çünkü biliyorlar da ondan. Ve eðer biliyorlarsa, o zaman belki de...
"Yalnýz deðilim," diye mýrýldandý Elijah.
"Bir sey mi dediniz, Bay Cohen?" diye sordu Kuehl oturduðu masadan basýný kaldýrarak. Sýnýf
aki tüm gözler
Elijah'a çevrildi.
Elijah gözlerini önündeki smav kâðýdýna çevirerek, "H-h-hayýr," dedi. "Ö-ö-özür dilerim."
"Zararý yok," dedi bay Kuehl. "Evet, gözler kâðýtlara."
1153
Adam Fawer
1
Herkes kâðýdýna yoðunlasýnca sýnýf arkadaslarýnýn ilgi odaðý olmaktan kurtulan Elijah rahat
dý.
Sonra soruyu bir kez daha okudu ve fikrini deðistirmeden doðru yanýtýn yanýndaki küçük dair
araladý.
Mor.
VVinter Zhi sýnavýn ikinci bölümüne geçmeden Elijah'ýn ne demek istediðini anlamamýstý. Ren
daki
ilk bölüm çok saçma gelmisti. Omuz silkip, aklýna estiði gibi yanýtlamýstý.
Okuduðu her duygu için kafasýnda bir imge canlandýrmaya çalýstý. Öfke için siyah bir bulut.
uk için
gülen sarý bir surat. Sevgi için kýrmýzý bir kalp. Neyi sýnadýklarýný merak ederek uygun da
araladý.
Ama 2. Bölüm'e geçildiðinde birden buz gibi oldu. Beyni allak bullak halde basýný kaldýrýp
ni Elijah
Cohen'in ensesine dikti. Gür ve dalgalý kýzýl saçlarý yüzünden ötekiler ona Akýllý Bozo lak
Çocuklar onunla dalga geçerken VVinter onlara hiçbir zaman katýlmamýstý, ama neden dalga ge
klerini de
anla-yabiliyordu. Narin yapýsýna raðmen Elijah sürekli terliyor gibiydi ve kekemeliði de h
ep alay konusu
oluyordu.
Yine de ve hiç konusmamýs olmalarýna raðmen, ona karsý hep bir sahiplenme hissi duymustu V
Vinter; yaralý
bir köpek yavrusuna duyacaðý cinsten. Ama asla yakýnlýk hissetmemisti. Ta ki, yedinci sayf
aya geçip de
Elijah'ýn mýrýldandýðý cümleyi düsünene kadar.
Yalnýz deðilim.
?lk duyduðunda o sözleri baska bir Elijah Cohen tuhaflýðý olarak almýstý. Ama simdi, 25. so
a bakarken
kendisi de benzer bir duyguya kapýlýyordu. Aslýnda kimse, okulun en popüler kýzýnýn kendini
lnýz
hissettiðine inanmazdý. Gerçekten öyle olsa bile.
1541
Empati
"Bu sonuçlar doðru mu?"
"Hepsini tek tek kendim kontrol ettim. Her iki potansiyel de ayný sýnýfta. New York'ta
ki bir üstün yetenekli
çocuklar programý."
"Nasýl seçilmisler?"
"Programýn öðretmenlerinden biri IQ'su 145 ve üzerinde olan iki yüz on sekiz çocukla görüsm
mýs. On
besini kendi sýnýfý için seçmis."
"Öðretmenin adý ne?"
"Laszlo Kuehl."
"Darian'ý buraya getir. Simdi."
155
3
Hemsire Christina olmasaydý, Jill dini bütün birisi olarak kalabilirdi. Christina'da o
nun sahip olmadýðý her sey
vardý: Sarý saçlar, güzel ve yuvarlak hatlarý olan bir vücut, iri, yusyuvarlak göðüsler ve
penin
altýndan bile belli olan harikulade bir kalça. St. John's okulunda ders vermeye basl
adýðý andan itibaren Jill
kadýna vurulmustu.
Makyajsýz ve saçlarýnýn çoðu örtülü halde bile Hemsire Christina, o güne dek karsýlastýðý e
Ama Jill'in dikkatini çeken sadece onun görünüsü deðil, hissettikleriydi; parlak kýrmýzý ne
adife gibi
deniz mavisi heyecan.
Jill arzularýný frenlemeye çalýstý, ama nerede olursa olsun Hemsire Christina zihnine sýzýy
düsüncelerine
egemen oluyordu. En kötüsü de gecelerdi. Yataðýnda yatarken ellerini Hemsire Christina'mn
pürüzsüz, güzel
kokulu bedeninde gezdirdiðini hayal ediyordu. Sonunda uykuya dalabildiðindeyse Chris
tina rüyalarýna
giriyordu.
?ste böyle bir gece Jill, ter içinde ve parmaklarý geceliðinin altýnda uyandý. Sonrasýnda o
lar öleceði güne
kadar ruhunda iz býrakacak kadar dehset verici renklerle boyanmýs bir dizi olayýn basl
angýcý oldu.
Jill basýný üst ranzanýn altýna çarpmamaya dikkat ederek yataðýndan çýktý. Eski döseme taht
bedeninin alünda gýcýrdarken usulca koridorda yürüdü. Banyoya girip yüzünü soðuk suyla yýka
Zihnini açmak için derin bir soluk aldý. Etraf çok sakindi ve gördüðü tek renk bulanýk bir
stu. O ender
sakinlik anýnýn keyfini çýkartarak soluðunu býraktý. Her anýný -yemek, dua, okul
1561
Empati
uyku zamanlarýný- on iki kýz ile geçirmek, bir renk karmasasýnýn sürekli olarak beynini mes
etmesi
anlamýna geliyordu. Sadece öyle çalýnmýs anlarda kendisini kendi gibi hissedebiliyordu.
Ansýzýn belirgin ve parlak bir yesilimsi-siyah dalgasý hissetti. Düsünmeden kendini korido
ra atýnca,
neredeyse Hemsire Christina ile çarpýsýyordu.
"Ah, sensin," dedi yüzündeki saskýnlýk belirtisi eriyen rahibe. "Bu katta ne yapýyorsun?"
"Ben... Ben tuvalete gitmek zorundaydým."
"Mantýklý görünüyor," dedi Hemsire Christina gülerek. "Ben de bir seyler atýstýrmak için mu
iyordum."
"Sizinle gelebilir miyim?" dedi Jill birden.
"Geç oldu, tatlým. Yataðýna geri dönsen iyi olur."
"Lütfen," diye yalvardý Jill. "Bu ikimizin arasýnda kalacak."
Hemsire Christina duraksayýnca, Jill arzuyla yanarak baktý ona.
Sonunda rahibe, "Benimle gel," dedi fýsýltýyla.
Merdivenlerden inip kilisenin mutfaðý olarak kullanýlan uzun ve dar odaya ulastýlar. Chr
istina ýsýðý açýnca
tertemiz paslanmaz çelik tezgâhlar aydýnlandý. Jill'e muzip bir bakýs atarak musamba kaplý
eminde büyük
sanayi tipi dondurucuya doðru yürüdü.
Dolabýn kapýsýný açýnca buz gibi ferahlatýcý hava yüzlerine Çarptý. Dondurucunun içinde bir
r
arayan rahibe, sonunda kocaman bir kap çikolatalý dondurma çýkarttý.
"Tek zaafým bu," dedi. "Biliyorum, günahkârlara yarasýr türden. Peder Sullivan'a söyleme sa
."
"Söylemem," dedi Jill gülümsemekten kendini alamayarak.
Christina bir çekmeceden iki kasýk çýkarttý ve Jill'e kendini izlemesini isaret ederek mut
faðýn dibindeki bir
kapýya yöneldi. Yetimhanede on dört yýlýný geçirdikten sonra her tarafý karýs karýs bildiði
Jill, o
odayý daha önce hiç görmediðini farketti.
t 157
Adam Fawer
Zemin eski, sarý bir halýyla kaplýydý. Kösedeki yüzü solmus iki s yesil kanepenin arasýnda
bir
oyun masasý vardý. Hemsire Christina kendini kanepelerden birinin üzerine býraktý, Jill de
çekinerek yanma
oturdu; yasanan anýn büyüsünü bozmaktan korktuðundan konusmaya cesaret edemiyordu.
Christina ona da bir kasýk vererek, "Hadi," dedi. "Sen ne kadar çok yersen, ben o ka
dar az atýstýrýrým ki, bu
da iyi olur. Rahibe olabilirim, ama formumu korumaya hâlâ özen gösteriyorum."
"Tesekkür ederim." Jill bir kasýk dondurma aldý. Sonra fikrini deðistirmeye fýrsat bulamad
an ekledi: "Öylesiniz
zaten."
"Anlamadým?"
"Formundasmýz yani." Kendini aptal gibi hissediyordu.
"Tesekkür ederim."
Bir süre sessizce yemeye devam ettiler. Jill dondurmanýn keyfini çýkarmaya çalýsýyordu, ama
zlasýyla
gergindi. O güne dek Hemsire Christina ile ders dýsýnda hiç konusmamýstý; onunla diðer kýzl
uzak bir
yerde, öyle tek basýna oturuyor olmak rüya gibiydi.
"Rahibe? Bir rahibe olmadan önce hiç... Yani... Siz hiç..."
Christina kasýðýný býraktý. "Hiç ne?"
"Hiç... Âsýk oldunuz mu?"
Genç kadýnýn yanaklarý kýzardý. "Doðruyu söylemek gerekirse, lisede kalbimi hoplatan bir oð
dý."
"Pekihiç... Yani, anlýyorsunuz..."
"Ah, hayýr," dedi Christina basýný iki yana sallayarak. "Varlýðýmdan haberi bile yoktu. Hem
o zamanlar bile
kaderimde Billy Cardellini ile yasayacaðým bir iliskiden çok daha fazlasýnýn olduðunu biliy
rdum."
"Gerçekten mi?" diye sordu Jill. "Kiminle?"
"Tanrý ile."
"Ah! Doðru," dedi Jill. Kendini bir kez daha budala gibi hissetmisti.
158 I
Empati
"Neden sordun bunlarý? Âsýk olduðun birisi mi var?"
Simdi kýzarma sýrasý Jill'de idi. Gözlerini elindeki kasýða dikti.
"St. Matthews'daki oðlanlardan biri mi?" diye üsteledi Christina ve elini onunkinin üs
tüne koydu. "Bana
güvenebilirsin, JiU. Kimseye söylemem."
Christina'nm eli eline deðince Jill'in nefesi kesilmisti. Dokunusu o kadar sýcak ve
yumusaktý ki... Tam hayal
ettiði gibi. Alt dudaðýný ýsýrdý; kalbi öylesine hýzlý atýyordu ki, Hemsire Christina'nm du
di.
Rahibe onun elini sýkarak, "Ne oldu, Jill?" diye sordu. "Titriyorsun."
JiU kendine hakim olmaya çalýstý, ama bu sadece titremesini artýrdý. Dönüp ona baktý. Gözle
sunca
aðlayacak gibi oldu. Garip bir duygu selinde boðulduðunu hissetti; nese, utanç, hüzün ve çý
önüne
geçilmez bir arzu hep bir aradaydý.
Ama hepsini gölgede býrakan sey, teninin altýnda davul gibi zonklayan, arzuydu. Christ
ina'ya bakarken
düsünebildiði tek sey ince dudaklarýný karsýsýnda duran muhtesem aðza yapýstýrmanýn nasýl b
olacaðýydý. Dilini uzatýp onunkine dokundurmanýn... Bluzunu yýrtarak açýp...
Sonra inanýlmaz bir sey oldu.
Christina dudaklarýný yaladý, ona doðru eðildi, atesli ve sert bir sekilde öpmeye basladý.
ini aðzýnýn içine
itti. Serin ve çikolata tadmdaydý. Ama altýnda bir sýcaklýk vardý ve Jill o sýcaklýðýn tadý
ve
karanlýktý.
Jill elini yavasça onun yanaðýnda gezdirdi sonra boynunu oksadý. Christina da onu kendin
e doðru çekti, bir
eliyle belini kavrarken, diðerini saçlarýnýn arasýnda dolastýrdý. Sonra eli bacaðý boyunca
ine, oradan
da geceliðinin altýna gitti.
Oksamalar yavasça bacaklarýndan kasýklarýna doðru çýkarken Jill, zevkten patlayacaðýný zann
bedeni ürperiyordu. Kemikleri jöle gibi olmustu; her gözeneðinden ter fýskýrýyordu. Zihni
1S9
Adam Fawer
tüm düsüncelerden arýndý ve Christina'nýn ihtirasla titreyen mavi arzusu onunkine karýstý.
Tüm korkularý yok olan Jill kendini býraktý. Elleri Christina'nýn yüzünde ve saçlarýnda çýl
an
sonra bedenine kaydý. Geceliðinin düðmelerini çözdü ve kasýklarmdaki dokunus daha derinlere
rken
elini geceliðin açýlan yakasýndan içeriye sokup kadýnýn ýlýk, dolgun göðüslerine dokundu.
Bedenleri birbirine kenetlenirken derin bir soluk alýp Christina'yý yeni bir hevesle
kucakladý. Artýk kendinin
nerede bitip, onun nerede basladýðýný bilemiyordu; tek bildiði dokunduklarý her noktada bir
ikte olduklarýydý.
Birden çýplak kalmak için yoðun bir arzu duydu; tenlerinin arasmda hiçbir sey olmamalýydý.
Ayaða kalktý, geceliðini basýndan geçirip çýkarttý. Serin hava tenine deðince hissettiði ür
stina'nýn
soyunmasýný izlerken terli bir heyecana dönüstü.
Kadýnýn dolgun göðüsleri üstlerini örten ince pamuklu kumastan kurtulup serbest kalýnca Jil
ara doðru
çekildiðini hissetti. Onu kucaklamak, bedeninin her parçasýnýn kendininkine deðdiðini duyma
n ayaða
kalktý. Christina onu hemen kendine çekip týrnaklarýný sýrtýnda dolastýrdý.
Jill aðzýný açýp mermersi boynu hafifçe ýsýrýrken, bir yandan da diliyle tuzlu tenini yalýy
Tam o sýrada arkalarýnda bir gürültü, sonra da bir erkek sesi duyuldu. "Aman Tanrým!"
Jill'in gözlerinin önünde öfkeli bir yesile karýsmýs, dehseti ifade eden bir pembe parladý.
renkler bir an için
buz mavisi arzuyla karýstý, sonra Hemsire Christina silkinerek kendini geriye attý. Ji
ll çýplak ve yalnýz, öylece
kalakalmýstý.
Gözlerini açtý. Christina geceliðini önünde tutarken, Peder Sullivan da onun kolunu sýmsýký
tý. Jill'in
yasamýndaki en mutlu an bir saniye içinde en kötüsüne dönüsüverdi.
Midesi buruldu, az önceki o sýcak, ürpertici hazzýn son kýrýntýsý yerini mide bulandýran bi
aktý. Peder
Sullivan'ýn öfkesi-
1601
Empati
nin çok yakýnda kendisine yöneleceðinin bilincinde, paylasýlacak son bir an için Christina'
m gözlerini
bulmaya çalýstý, ama rahibe ona bakmayý reddetti.
Rahip ile rahibe arasýnda kýsa bir konusma geçti. Sonra Peder Sullivan kadýna odayý terk e
tmesini emretti.
Christina geri çekilirken Jill billur beyazý bir nefret içinde boðulur gibi oldu.
Christina dislerinin arasýndan, "Bana ne yaptýðmý bilmiyorum," dedi ona. "Ama Tanrý yardýmc
olsun, Jill."
Sonra sevdiði kadm onu ne yapacaðý belli olmayan rahiple yalnýz býrakarak çýktý ve gitti. J
iyahlar içindeki
adama baktýðýnda tüm renklerinin karanlýk olduðunu farketti. O zaman kendisi için artýk kur
olmadýðýný
anladý.
Gücü onu terk etmisti.
1161
I*"
I
t
! "Radyo dalgalarý." dedi Laszlo Kuehl muzaffer bir edayla.
Ayný sözcükleri bir yandan da tahtaya yazýyordu. "Hadi bakalým, bana bilmediðim bir seyler
leyin."
Winter Zhi genç yüzünde hafif bir tebessümle, "Roger VVaters'in Radyo KAO.S.'unda çalman i
lk parça," diye
yanýtladý.
Laszlo güldü. Üstün yetenekli öðrencilerle uðrasmanýn bir yönü de buydu. Herkes ayrý bir bi
ettiði yoktu buna. Aslýnda öyle olmalarý için yüreklendiriyordu bile onlarý. Sýnýfýnýn hiçb
k olmadýðý
bir emniyetli bölge olmasý hosuna gidiyordu. YVD çocuklarýnýn çoðunun zeki olmalarýndan ötü
bilirdi. Onlarýn entelektüel kelime oyunlarýna el uzatmaya hiç niyeti yoktu.
"Ve Roger Waters hakkýnda ne biliyorsunuz, Bayan Zhi?"
VVinter favori konusunu -yani müzikle ilgili herhangi bir seyi-tartýsmaktan memnun h
alde yerinde doðruldu.
Hafifçe öksürerek boðazýný temizledi.
"1964'de Syd Barrett ile birlikte Pink Floyd'u kurdular. ?lk albümleri Piper at th
e Gates ofDarvn idi, ama asýl
Dark Side ofthe Moon ile tanýndýlar. Sonra Barrett çýldýrdý ve VVaters ona övgü olarak Wish
Were Here
adlý parçayý besteledi. Ondan sonra Animals, The Wall ve The Final Cut albümlerini çýkardýl
Sonra da
VVaters grubu terketti. Kalanlar A Momentary Lapse of Reason adýnda bir
?j" i albüm daha çýkardý, ama güfteler VVaters'in olmayýnca, biraz yavan
\?\ t kaçtý. Bana göre o son albüm ancak bir C+ alýr."
Laszlo topuklarýnýn üzerinde salýndý; sýnýf canlanmýstý. O fazladan dikkati %30 konunun özü
VVinter'e baðlýyordu. <$ ' Kusursuz beyaz teni, bir sekilde onu hantal göstermeyen uzu
n kol
1621
?
I 3- I I
Empati
ve bacaklarýyla doðal bir güzelliðe sahip olan VVinter Zhi, insanla* rln özellikle dikkati
ni çeken tipte bir kýzdý.
s
"Ve sizin favori Floyd albümünüz hangisidir, Bayan Zhi?"
"Animals," dedi VVinter hiç duraksamadan. *,
"Ve bu albüm hangi klasik romandan esinlenmistir?" j
Müzik konusunda bilmediði bir detaya rastlamýs olmakta*! ötürü sasýran VVinter gözlerini ký
?<"
"Bilen var mý? Kimse yok mu? Bay Bueller?"
Bu film referansýndan13 dolayý birkaç kýkýrdama alan Laszlo, bilgi kývýlcýmý arayarak sýnýf
da
bir sürü bos bos bakan yüz vardý; bakýslarý her zamanki yedek oyuncusuna gelene kadar elbet
e.
"Bay Cohen. Bayan Zhi'yi aydýnlatmak ister misiniz?"
Elijah Cohen sandalyesine biraz daha gömüldü. Onun asýrý utangaçlýðý Laszlo'ya acý veriyord
çocuðun kabuðundan çýkartýlmasý gerekiyordu. Tüm öðrencileri içinde Elijah en etkileyici ol
çocuk bir gün -kendi inanmasa da- milyoner olacaktý.
"G-G-George Orwell'in Hayvanlar Çiftliði'nden esinlenmisti."
"Çok iyi. Lütfen açýklar mýsýnýz?"
Kýzaran Elijah bakýslarým önüne indirdi ve tahta sýrasýnýn üzerine kazýnmýs sekillere bakar
konustu.
"Yani kitapta olduðu g-g-gibi, insanlýk da hayvanlarla simgeleniyor. Albümde geçen üç tip h
yvan var:
Köpekler, domuzlar ve koyunlar. Köpekler açgözlü isadamlarýný, domuzlar yozlasmýs politikac
koyunlar da kalan herkesi, geriden gelenleri simgeliyor."
Laszlo ellerini arkasýnda kavusturarak, "Mükemmel," dedi. "Böylece hepimiz Bayan Zhi'n
in küçük
sapmasýndan bir seyler
Ferris Bueller. Ferris Bueller'in ?zin Günü adlý komedi filminin ve TV dizisinin hayla
z kahramaný (ç.n.)
| 163
Adam Fawer
öðrenmis olduk. Hatta Bayan Zhi'nin kendisi bile." Sonra, tahtaya geri döndü. "Ama ne ya
zýk ki, artýk fiziðe
geri dönme zamaný."
Sýnýftan hafif bir homurtu yükseldi, ama Laszlo onlarýn merakýnýn kokusunu alabiliyordu. Öð
lerinin çoðu
sýkýntýsýný da çekecek derecede asýrý zekiydi, ama hepsi de son derece arastýrýcý bir zihne
Laszlo'nun her sabah yataktan sevkle kalkmasýný saðlayan da, bunu bilmesiydi.
"Biraz tarihçeyle baslayalým. Radyoyu kimin bulduðunu bileniniz var mý?"
"Nicola Tesla," dedi sýnýfýn bilgici Jonah Hulse gururla.
"Rock grubu Tesla gibi mi yani?" diye sordu Winter.
"Aynen. Sanýrým grup adýný ondan almýs," dedi Laszlo. Konu yine daðýlmadan VVinter'in gevez
ni
çabucak kesmisti. "Tesla, 10 Temmuz 1856 yýlýnýn tam gece yarýsýnda Hýrvatistan'da doðdu."
Bir tarih geçince defter sayfalarý üstünde dolasan kalemlerin hýsýrtýsý duyuldu.
"Bes yasýndayken bir fýrýldaða yapýstýrdýðý on yedi böcek tarafýndan döndürülen ilk motorun
fikirlerinin sadece baslangýcýydý bu; diðerleri arasýnda küresel yolculuðu kolaylastýrmak i

çevreleyen sabit bir halka ve posta ulasýmýný hýzlandýrmak için Atlantik Okyanusu'nu geçece
rolik güçlü
devasa bir tüp de vardý."
?lginin artýk tamamen söylediklerine yoðunlastýðýný gören Laszlo dudaklarýnda hafif bir gül
evam
etti:
"Tesla üniversite yýllarýnda gecede sadece bir ya da iki saat uyuyarak yasýyor, günde yirm
i saat çalýsýyordu.
?lk yýlýnýn sonunda dokuz dili akýcý sekilde konusmaya baslamýstý. Ne yazýk ki, babasý vefa
e hayaüný
kazanmak için üniversiteden ayrýlmak zorunda kaldý. Böylece Paris'deki Continental Edison
Company'de
mühendislik yapmaya basladý. Patronu ondan öylesine etkilenmisti ki, Thomas Edison ile
tanýsmasý için
Amerika'ya gönderdi."
Sýnýfta, "Bizim Edison bu," türünden mýrýldanmalar oldu.
164 |
Empati
"Edison Tesla'yý derhal ise aldý ve kendi icadý olan doðru akým dinamolarýný yeni bastan ta
layabilirse
50.000 dolar ödemeye söz verdi. Tesla her ne kadar alternatif akýmla çok daha fazla ilgi
leniyor idiyse de,
kendi arastýrma laboratuarýný kurmak için paraya ihtiyacý olduðundan projeyi kabul etti. Bi
yýl içinde yeni
tasarýmý basarýyla tamamladý, ama parasýný isteyince Edison sözünden döndü."
"Çüs!" diye baðýrdý Stephen Grimes. Sivilceleri neredeyse gözeneklerinden fýrlayacaktý. "Ya
omas
Edison'un pustun teki olduðunu mu söylüyorsunuz?"
Laszlo smýftakilerin gülüsmelerine katýlarak, "Tarihe bakarsak, evet demek zorundayým," de
di.
Grimes yaðlý eliyle burnunu silerek, "Harika!" dedi. "Devam edebilirsiniz."
"Tesekkür ederim, Bay Grimes."
Bay Grimes sýnýftaki en görgülü öðrenci deðildi, ama iyi bir espri anlayýsý ve onu sýnýfýn
yapan bir dokunulmazlýk havasý vardý. Taskýnlýklarýna hosgörü gösteren tek öðretmen Laszlo
fen derslerinde özellikle cesurdu. Ayrýca Laszlo iki seçeneði olduðunu düsünüyordu: Ya espr
atýl ya da
esprinin konusu ol. Birincisini yeðlemisti.
"Edison'dan ayrýlan Tesla, birkaç yýl hendek kazýp, yol insaatlarýnda amelelik yaptý. Ama n
redeyse hiç
uyumadýðý için icatlarý üzerinde çalýsmayý da sürdürdü. Genellikle kaðýda dökmeden önce onl
tümden tasarlýyordu. George VVestinghouse 1888'de Tesla'ya alternatif akým konusundaki
patentleri için
60.000 dolar ödedi. Ülkeye elektrik daðýtýmý için kullanýlacak sistemin akým türünü belirle
te
Thomas Edison'a karsý bir 'Akýmlar Savasý' baslattýlar."
Birkaç saniye duralayýp notlarýn alýnmasýna izin verdi.
"Doðru akým her zaman tek bir yönde akan sürekli bir elektriksel sarjdýr. Alternatif akýmsa
hem genliði, hem
de yönü periyo-
1 165
Adam Fawer
dik olarak deðisen dalga seklinde bir akýmdýr. Edison'un doðru akýmý Tesla'nýn alternatif a
n önce
ortaya çýkmýs olsa da, bir sorunu vardý. Doðru akým uzun mesafelerde aktarýldýðýnda telleri
du.
Dolayýsýyla Edison kýsa aralýklarla elektrik santralleri kurmak zorunda kalmýstý. Baska bir
sorunsa daha alçak
ya da yüksek bir voltaja kolaylýkla dönüstürülememesiydi, yani deðisik voltajlarda çalýsan
için ayrý
elektrik hatlarý kurmak gerekiyordu."
Öðrencilerden biri, "Ama alternatif akýmda böyle bir sorun yoktu," dedi.
"Doðru. Alternatif akým telleri eritmeden elektriði çok uzun mesafelere tasýyabildiði gibi,
5 voltluk bir
ampulden, 100 voltluk bir fabrika motoruna kadar her seyi çalýstýracak sekilde ve kola
ylýkla
dönüstürülebiliyordu, Tesla'nýn sisteminin daha üstün nitelikli olduðunu bilen Edison, \ al
tif akýmý
karalamak için propagandaya basvurdu. Sirketindeki mühendisler dünyanýn -elbette ki alte
rnatif akýmla
çalýsan- ilk elektrikli sandalyesini tasarladý. Sonra da alternatif akýmýn ne kadar tehlik
eli olduðunu göstermek
amacýyla o düzeneði sokaktan topladýklarý basýbos kedi ve köpekleri medyanýn önünde öldürme
kullanmaya basladýlar. En görkemli gösteriyse, bir filin Coney Adasý'nda elektrikle öldürül
siydi. Hatta
Edison elektrikle ölmek anlamýnda yeni bir deyim bile yaratmýstý: 'VVestinghouse'lanmak.
'"
Grimes gözleri heyecanla parlayarak, "Bunlarý uyduruyorsunuz," diye atýldý.
"Korkarým ki hayýr," dedi Laszlo. "Sizin de az önce incelikle buyurduðunuz gibi, Edison
pustun tekiydi."
"Hadi ya!"
"Edison'un tüm karalama çabalarýna karsýn alternatif akýmýn avantajlarý o kadar belirgindi
hükümet
Niyagara Selaleleri'nin gücünden yararlanmaya karar verince Tesla'nýn sistemini Edi-so
n'unkine tercih etti.
Ve gerisi zaten bilinen tarih. Bugün sadece pille çalýsan cihazlar doðru akým kullanýrken,
lektrik bütün dün-
166 |
Empati
yada alternatif akým olarak aktarýlýr. Ve pil kullanan, ama prize de takýlabilen cihazla
r, ayný zamanda bir rock
grubunun da adý olan hangi tip adaptörü kullanýr... Bayan Zhi?"
"AC/DC," dedi Winter gülümseyerek.
"Doðru."
"?yi de bu arada radyo dalgalarýna ne oldu?" diye sordu James Ulrich.
"Ah, evet! Korkarým Bay Grimes'in, 'Edison pustun tekiydi/ lafýndan sonra konuyu bir
az daðýttým. Neyse...
Tesla 1897'de iki patent basvurusunda bulundu: 'Elektriksel Enerjinin ?letimi ?çin
Bir Sistem' ve 'Elektriksel
Enerjinin ?letimi ?çin Bir Cihaz.' Ve radyo böylece resmen doðmus oldu. Radyo dalgalarý
aslýnda ondan
birkaç yýl önce Heinrich Hertz adýnda bir Alman fizikçi tarafýndan bulunmustu. Hertz radyo
algalarýnýn,
dalga boylan insan gözüyle görülemeyecek kadar uzun olan bir tür elektromanyetik radyasyon
olduðunu
gösterdi."
Birden ilgisi artan Elijah Cohen oturduðu yerde öne doðru eðildi. "Ama ben elektromanyet
ik radyasyonun
ýsýk olduðunu sanýyordum."
"Görüyorum ki konumuzu önceden okumussunuz, Bay Cohen," dedi Laszlo. "Aslýnda yarý yarýya h
klýsýnýz.
Görünür ýsýk bir tür elektromanyetik radyasyondur, ama tayfýn sadece küçük bir kýsmýdýr. Aç
Elektromanyetik radyasyon yalnýzca evrenin temel yapý taslarýndan biri olan fotonlarda
n olusur. Fotonlar
özde saf enerjidir. Kütleleri yoktur ve her zaman ýsýk hýzýnda hareket ederler: Saniyede 30
,000 kilometre.
Elektromanyetik radyasyonun insanlar ve makineler tarafýndan nasýl algýlandýðýysa, isin içi
kaç tane foton
olduðuna ve bunlarýn nasýl hareket ettiðine baðlýdýr. Fotonlarýn genellikle dalga olarak ha
ettikleri
düsünülür, yani söyle:
| 167
Adam Fawer
Dalga boyu
"Dalga ne kadar hýzlý hareket ederse, bir saniyede olusan doruk ve vadilerin sayýsý da o
kadar fazla olur. Bu
sayý frekans olarak bilinir ve Hertz cinsinden ölçülür. Dalga ne kadar güçlüyse, genliði -y
ukla vadi
arasýndaki fark- o ölçüde artar.
"Sýfýr Hertz'de piller veya doðru akým üreteçleri tarafmdan üretilen elektrik vardýr, çünkü
alga
deðil, sadece sürekli elektrik akýmý vardýr. 3 ile 30 Hz arasýndaki frekanslar ELF14 ya da
sýrý Düsük
Frekans olarak bilinirler ve alternatif akýmý iletmek için kullanýlýrlar. ?nsan kulaðý Asýr
kans'm üst
kýsýmlarýný ve 20 Hz ile 20,000 Hz arasýndaki Süper Düsük, Ultra Düsük ve Çok Düsük Frekans
Frekans arttýkça, ses de incelir. Eriskin erkek sesi genellikle 85 ile 155 Hz arasýnda
, eriskin kadýn sesi ise
genellikle 165 ile 255 Hz arasýndadýr."
"Bir dakika," dedi VVinter. Basý ilgiyle yana eðilmisti. "Yani, biz radyasyonu duyab
iliyor muyuz?"
"Tam olarak deðil," diye yanýtladý Laszlo. "Hava moleküllerine çarpan fotonlar onlarýn titr
simine neden olur.
Duyduðumuz iste o hava moleküllerinin tepkisidir."
"Yani ýsýk havaya çarpýyor ve biz de havayý duyuyoruz, öyle mi?"
"Temelde öyle."
14 Extremely Low Frequency (ç.n.) 168 |
Empati
Stepnen Grimes parmaklarýný bir büyücü gibi oynatarak, "Tüyler ürpertici," dedi.
"Simdi, elektromanyetik tayfýn geri kalanýnýn üzerinden bir geçelim," diye devam etti Lasz
lo. "30 ile 300 kHz
arasýndaki frekanslar LF ya da Düsük Frekans'lardýr. Hükümet bunlarý navigasyon uydularýnda
anýr.
Bunun üzerinde, 300 ile 3,000 kHz arasýndaki AM15 ve MF ya da Orta Frekans gelir. Do
stumuz Nikola Tesla
isin içine iste tam burada giriyor. Aldýðý o iki patentle ses dalgalarýný havada ýsýk hýzýy
elektromanyetik radyasyona dönüstüren bir aygýt tasarladý. Sinyalin yayýnlandýðý frekansa a
bir
radyo da o elektromanyetik radyasyonu yeniden ses dalgalarýna dönüstürecekti."
"Nasýl?" diye sordu VVinter.
"Radyo elektromanyetik dalgalarýn yüksekliðini, yani genliðini ses dalgalarýna dönüstürür.
M
radyonun adý da buradan geliyor: Genlik Modülasyonu. Yani, siz radyonuzu 1010 WINS i
stasyonuna
ayarladýðýnýz zaman aslýnda 1010 kHz frekansmdaki bir elektromanyetik radyasyona ayarlýyors
nuz, cihaz
da genlik modülasyonlarmý duyulabilir sese çeviriyor. Ve ýsýk hýzý saniyede 300.000 kilomet
olduðuna
göre, herkesin radyosu yaymý pratik olarak ayný anda alýyor. Anlasýldý mý?"
Sýnýfýn yaklasýk yarýsý Laszlo'nun açýklamasýný takip edebilmisti, ama tümü anlatýlanlarý o
öðrenebilecek kadar zeki olduðundan, bu kabul edilebilir bir kayýptý. Ayrýca biraz kafa kar
lara iyi
gelirdi. Burunlarýný azýcýk sürtmekte yarar vardý.
"Devam edelim. 3 ile 30 megahertz arasýnda kýsa dalga radyo yayýnlarýnýn yer aldýðý Yüksek
vardýr.
Ardýndan 30 ile 300 MHz arasýnda FM, yani Frekans Modülasyonu kullanan radyo yayýnlarýnýn v
bazý
televizyon kanallarýnýn yer aldýðý VHF ya da Çok Yüksek Frekans gelir. Sonra 300 ile 3.000
arasýnda
diðer
AM (Amplitude Modulation): Genlik Modülasyonu (ç.n.)
1169
Adam Fawer
televizyon kanallarýnýn yer aldýðý UHF -Ultra Yüksek Frekans-vardýr. 3 ile 30 gigahertz16 a
da Süper
Yüksek Frekans, yani mikrodalgalar yer alýr. Ve son olarak da, 30 ile 300 GHz arasmd
aki radyo astronomi
sinyalleri bulunur. Ve bu da radyo frekanslarýnýn sonu demektir."
Sýnýf tam bir nefes alacaktý ki, Laszlo devam etti: "Ama elektromanyetik tayfýn sonu dem
ek deðildir. Ancak
sabrýnýzýn tükenmekte olduðunu gördüðümden, sonraki frekanslarý hýzlýca sýralayacaðým:
"300 gigahertz ile 400 terahertz17 arasmda çýplak gözle görülemeyen kýzýlötesi ýsýk vardýr.
e 800
THz arasýnda ise hepimizin bilip sevdiði görünür ýsýk yer alýr. Isýðýn rengini frekansý bel
kýrmýzý
405 ile 480 THz arasýnda, mor ise 700 ile 790 THz arasýndadýr. Ondan sonra da, sýrasýyla m
orötesi ýsýk, Xýsmlarý
ve son olarak da Gamma-ýsýnlarý gelir."
"Hani su Bruce Banner'i Hulk'a çevirenler mi?" diye sordu Grimes.
"Aynen," dedi Laszlo. "Peki, kim özetlemek ister? Ah, Bay Cohen! Gönüllü olduðunuz için tes
kkürler."
Elijah, Laszlo'nun her zaman elini kaldýrmamýs bir öðrenciyi seçmek için yaptýðý espriyi du
asýný
kaldýrýp baktý, sonra özetledi:
"Elektromanyetik r-r-radyasyon, 'dalga halinde hareket eden fotonlar' demenin da
ha süslü bir yolu. Foton
dalgasýnýn frekansýna baðlý olarak radyasyon deðisik sekiller alýyor. Çok düsük frekanslard
k oluyor.
Sonra, hava moleküllerini t-t-titrestirerek ses haline geliyor. Frekans yükseldikçe se
s de inceliyor."
Hocasýnýn basýný sallayarak onayladýðýný görünce devam etti:
16 gigahertz (GHz): 1,000,000,000 Hertz (ç.n.) ,
17 terahertz (THz): 1,000,000,000,000 Hertz (çCn.)
1701 /
I
Empati
"Gerçekten yüksek frekanslar AM ve FM radyo ile televizyon yayýnlarýnda kullanýlýyor. Sonra
oluyor:
Önce kýzýlötesi, sonra görünür, sonra da mor ötesi. Frekansla birlikte renk de deðisiyor. E
frekanslardaysa elektromanyetik radyasyon, X-ýsmlarý ve G-G-Gamma-ýsmlarý haline geliyor
. Ve radyo
frekansý tayfýnda elektromanyetik radyasyon yayan ve alan bir aygýtý tasarlayan ilk insa
n Tesla idi."
"Hepsinin bu kadar olduðuna emin misiniz?" diye üsteledi Laszlo.
Elijah dersin basýndan beri ilk defa gülerek, "Ha, bir de..." dedi; "Edison pustun t
ekiydi."
Zil çalýnca yerinden ilk fýrlayan Stevie oldu. "Hadi gidelim."
"Bana bir saniye izin ver," dedi Elijah. "Bay Kuehl'e bir sey sormak istiyorum."
"Seni yaðcý," diye takýldý Stevie. "Dolaplarýn orada bulusuruz."
Herkes çýkarken geride kalan Elijah çekinerek en sevdiði öðretmenine yaklastý. "Efendim? Me
e-eediyorum...
Nikola Tesla'ya ne oldu? Demek istediðim, neden Edison kadar ünlü de-Sil?"
Kuehl masasýndaki kâðýtlarý toplarken, "Güzel bir soru," dedi. "Bir sonraki derste sor. ?yi
bir tartýsma konusu
olur."
"P-P-Peki." Elijah sýrt çantasýný omuzladý. "Ve bu ilginç ders için tesekkürler."
"O kadar da ilginç deðildi," dedi Kuehl gülerek. "Anlasýlan öteki derslerin çok sýkýcý. Sim
n verirsen,
okumam gereken elli civarýnda kâðýt var ve... Ve sen her zaman olduðu gibi sayfa limiti-ni
asmýssýn. Kendini
sözlü ifade ederken, yazarkenki kadar üretken olmayýsýn kötü."
"Yazmayý seviyorum."
| 171
Adam Fawer
"Neyse ki, ben de okumayý severim. Simdi acele et. Bay Grimes uzun süre yalnýz basýna býra
kýlýrsa,
olasýlýkla okulu yakar."
"Evet, efendim. Yarýn görüsürüz."
"?yi günler, Bay Cohen."
Elijah kapýya yöneldi, sonra durup döndü. "Öðrencilerinize * neden 'bay' ve 'bayan' diye hi
ap
ediyorsunuz?'"
"Sen neden bana 'Bay Kuehl' diyorsun?"
Elijah omuz silkti. "Bu sosyal bir norm."
Kuehl güldü. "Evet, sanýrým öyle. Ama sosyal normlar neden vardýr? Birisine 'bay' dediðin z
n iletmek
istediðin mesaj nedir?"
"Saygý..."
"Bu soru mu, yoksa soruma yanýt mý?"
"Yanýt," dedi Elijah üstüne basarak.
"Doðru. Öðrencilerim bana saygý duyduðuna göre, benim de onlara saygý duymam gerekir."
/
"Yani diðer öðretmenlerin öðrencilere saygt-dûymadýðýru mý düsünüyorsunuz?"
"Öyle bir sey söylemedim," dedi Laszlo. "Ama ilginç bir çýkarým."
1721
J
5
Kilide giren anahtarýn sesini duyan Jill o yana döndü. Gözyaslarý çoktan kurumustu, ama göz
i hâlâ
yanýyordu. Bodrumun nemli, küf kokan havasmý içine çekip yüzünü burusturdu; boðazý baðýrmak
olmustu.
Aðýr ahsap kapý eski menteseleri gýcýrdayarak açýldý. Jill'in gözleri koridordan ansýzýn ge
stý,
sonra Peder Sullivan elektrik düðmesini çevirdi. Jill içgüdüsel olarak elleriyle gözlerini
atmaya çalýsýnca,
bileklerindeki ip etine batýp canýný yaktý.
Odaya giren rahip düðümleri kontrol ederek ipi biraz daha sý-kýlastýrdý. ?rkilen Jill acý i
nledi.
"Bu canýný yakabilir," dedi Peder Sullivan. "Ama sonra... Sonra yaptýklarýmdan dolayý bana
minnettar
kalacaksýn."
Bir süre Jill'e baktý, sonra döndü ve dua okuyarak mor bir pelerini omuzlarýna attý. Tekrar
yüzünü
döndüðünde, elinde bir kupa tutuyordu. Bardak kanla dolu gibiydi.
"Vakit geldi."
Kapý bir kez daha açýldý ve içeriye Jill'in daha önce hiç görmediði bir adam girdi. Kalýn,
n kýsa
boylu, týknaz biriydi bu. Gözlerinde bir hayret ve kararlýlýk ifadesiyle eðilip ona baktý.
arsýsýndaki kýz gibi o
da titriyordu. Aradaki fark, korkudan deðil, heyecandan titremesindeydi.
Jill aðlamaya basladý.
Peder Sullivan hýçkýran çocuða baktý. Kalbi çatlayacak gibiydi. Hayatýnda hiç o kadar korkm
Parmaklarýyla sarap bardaðýný sýkýca kavrayýp bakýslarýný duvardaki tek dekoratif elemana ç
173
Adam Fawer
di: Bronzdan yapýlmýs küçük bir çarmýha gerilmis ?sa heykeli. Cö-rüntü içini kararlýlýk duy
u.
Peder McKinney'in orada olmasýndan her seye raðmen memnundu. Onun gücüne ihtiyacý olacaðýný
düsünüyordu. Genç rahip yalnýzca 1.65 boyunda olsa da, bir defans oyuncusunun genis vücut y
pýsýna
sahipti; sanki 1.85 olarak doðmus da, Tanrý kafasýna bir çekiç indirip cüssesine dokunmadan
boyunu
kýsaltmýstý.
Sullivan bir gece önce Rituale Ronanum'dan okuduðu bölümleri anýmsamaya çalýsarak gözlerini
dý.
Ama tek düsünebildiði, artýk ezberlediði metnin basýndaki o uðursuz sözcüktü.
Yunancadaki ek edatý ile horkizo fiilinden türetilen sözcük, 'bir ruhu yeminle baðlama' an
lamýna geliyordu.
Tam anlamý bir varlýðý daha üstün bir gücün yardýmýyla baðlayýp, verilen emirlere itaat etm
demekti.
Ama emir hep aynýydý: Defol!
Peder Sullivan o ana kadar sözcüðe fazla dikkat etmemisti ama simdi tüm benliðini sarmýstý.
Egzorsizma. Yani seytan çýkartma.
174 I
6
"YVinter'e kesinlikle arkadaslýk teklif etmelisin, ahbap."
Elijah dolabýnýn kapaðýný çarparak kapatýrken, "Biraz daha baðýr," diye homurdandý. "Çin'de
ayan
yaslý bir kesis var."
"Sakinles," dedi Stevie. Basýyla kalabalýk koridoru gösterdi. "Kimse senin ask hayatýnla
ilgilenmiyor."
"Sen hariç."
"Birisinin ilgilenmesi gerek ama. Böyle giderse bekâretini asla kaybedemeyeceksin."
Elijah ýslýk gibi bir sesle, "Stevie!" dedi ve kuzeninin omzuna sert bir darbe indir
di.
"Hey! Bu acýttý."
"Amaç da buydu zaten," Elijah uzaklasmaya yeltendi, ama Stevie pesindeydi.
"Bekâretinin bir sýr olduðunu mu sanýyorsun?"
"En azýndan orta malý bir tartýsma konusu olduðunu sanmýyorum."
"Belki de öyle olmalý."
"Yakýnlarda seni de bir kýzla gördüðümü anýmsamýyorum."
Stevie güldü. "Tedbirli davranýyorum da ondan görmüyorsun."
"Evet, ishal olmus bir fil kadar tedbirli."
"Öyle mi? Peki, suna ne dersin!" Sýrt çantasýnýn yan gözünü açýp bir Polaroid fotoðraf çýka
yüzüne tuttu.
Kuzeninin Michelle Kaplan'm bluzundan içeriye girmis elini gören Elijah'm gözleri yuva
larýndan fýrladý. "Tel
Surat ile isi mi pisirdin?"
175
Adam Fawer
"Ona öyle deme!" ! "Dislerindeki teller yüzünden ona bu adý takan sensin!"
"Bu baska konu."
"Ne kadar zamandýr..."
"Bes gün," dedi Stevie. Muzaffer bir edayla gülerek fotoðrafý geri kaptý. "Nasýl? Tedbirliy
isim, deðil mi?"
"Hem de çok!" dedi Elijah kuzeninin ironiyi kavramasýný beklemeyerek. Stevie aslmda ze
ki biriydi, ama söz
konusu göðüsler olunca, IQ'su otuz puan civarýna düsüyordu. "Resmi nasýl çektin?"
"Katýksýz deha yardýmýyla. Dün gece kýzý bizim dama çýkardým ve ona yýldýz yaðmuru olacaðýn
kadar saf ki... Her neyse, isi pisirmeye basladýk. Polaroid'i önceden video kayýt ciha
zýnýn uzaktan
kumandasýna baðlamýstým. Tam kritik anda düðmeye basýp resmi çektim."
"Kýzdý mý?"
"?sin en komik tarafý da bu: Flasýn kayan bir yýldýzýn ýsýðý olabileceðini söyledim, o da y
"Harika! Sýnýrlý zekâný böyle seytani isler yerine iyi seyler için kullanmayý becerebilsen.
"?ste sen bu nedenle bekâretini kaybedemiyorsun. Kýzlarý kandýrmanýn kötü bir sey olduðunu
düsünüyorsun."
"Hayýr, sadece onlara yalan söylemek kötü."
"Kandýrmak, yalan söylemek... Hepsi ayný. Rodney Dangerfield'in Back to School'da dediði
gibi: 'Bana yalan
söyleme! Kýzlara söyle!' ?yi laf."
"Sen ümitsiz vakasýn."
"Winter isi ne olacak?"
"Varlýðýmdan haberi bile yok."
"Elbette ki var. Bugün Bay Kuehl'in dersi boyunca sana baktý durdu."
"Akamda oturduðu için, geri zekâlý."
176 |
Empati
"Bu da bir baslangýç."
"Pek de iyi bir baslangýç sayýlmaz."
"Neyse, ona arkadaslýk teklif edecek misin, yoksa..."
"Yoksa ne?"
"Stevie seni kesiyor," dedi Liz sýrýtarak. "O kadar iðrenç ki."
VVinter omzunun üstünden göz atarken, "Bilemiyorum," dedi. Kafeteryanýn öbür ucundan ona ba
an Stevie
ile göz göze gelince hemen önüne döndü. "Ben komik biri olduðunu düsünüyorum."
"Aman Tanrým! Ondan hoslanmýyorsun, deðil mi?"
"Hayýr!"
"Ufff! Beni korkuttun. Beyin takýmýyla çok fazla vakit geçirdiðini düsünüyorum."
"Ne demek oluyor bu simdi?"
"Biliyorsun."
"Beni aydýnlat!"
"Yapma VVinter! Senin kadar akýllý bir kýz için bazen fazla salakça davranýyorsun. Su YVD'l
lerle takýlmaya
devam edersen sonunda kendini Sosyal Sibirya'da bulacaksýn. Bunlarýn tümü ebleh."
"Ben de mi bir eblehim?"
"Hadi be! Ne demek istediðimi anladýn. Sen sadece eblehlerin sýnýfýndasýn. Geri kalan zaman
a bizden
birisin."
"Ve bu biz dediðin tam olarak kimler? Basmakalýp ukala çocuklar mý?"
"Kalýplarýn bu isle ne ilgisi var?"
"Bos ver," dedi VVinter gofretini ýsýrýrken.
Yeni okuluna gelirken yeni bir baslangýç yapmak istemisti. Kendi entelektüel seviyesin
e daha yakýn
arkadaslar edinmekti niyeti. Ama ister istemez güzel kýzlar grubuna çekilmisti. Aslýnda
| 177
Adam Fawer
kýzlar onu seçmisti. ?lk gün öðle yemeðinde masalarýna davet etmislerdi ve gerisi gelmisti.
syal zarlar artýk
atýlmýstý.
VVinter oðlanlar ve giysiler hakkýnda, konusmaktan hoslanmasýna raðmen, hiç kendi gibi ola
mamýstý.
Yahitam olarak deðil. Hep rol yapýyordu. Anne ve babasý için masum kýz. Yeni arkadaslarý iç
esaslý biri.
Öðretmenleri için, örnek öðrenci. ^^~~~~
Kendini rahat hissettiði yalnýzca iki yer vardý.
Birincisi orkestra provalarýydý. Gelisigüzel olaylarý ezberlemekle deðil, sanat ve duygula
rla ilgili olan tek
dersti. Çalarken kendini canlý hissediyordu.
Kendisi olduðu ikinci yerse, Bay Kuehl'in dersiydi. Adam öteki öðretmenlerin aksine, öðretm
kten gerçekten
zevk alýr gibiydi. Ve akýllýydý. Yanýtlayamayacaðý soru yok gibiydi. Bir öðrenci ender de o
çuvallatmayý
basarabilirse, çoðu diðer öðretmen gibi rol yapmak ya da sinirlenmek yerine yanýtý bilmedið
lerdi.
En iyisi de, dersini demirden bir yumrukla yönetmemesiydi. El kaldýrmadan konusmaya
ses çýkartmaz,
öðrencilerine birer yetiskin gibi davranýrdý. Ve her zaman kendisini konu dýsýna çekmelerin
zin verirdi.
Bunlar en azýndan konudan sapma gibi görünürdü. Ama Tesla gibi uçuk konular hakkýnda konust
zamanlarda bile Winter bir seyler öðrenirdi.
Fen dersinden hoslandýðýný Marcy, Tina ya da Liz'e elbette ki itiraf edecek deðildi. Baska
birçok sey gibi onu
da anlamazlardý.
178 |
7
Peder Sullivan titreyen kýza baktý, yutkundu ve kendisine güç vermesi için Tanrý'ya dua ett
.
?sa'nýn kanýný temsil eden kutsanmýs saraptan bir yudum içince içini sýcak bir rahatlama du
su kapladý.
Sað eliyle haç çýkardý, sonra masaya baðlanmýs olan kýza döndü. Jill gözlerinden yaslar süz
titreyen aðzý dehset dolu bir sýrýtýsla çarpýlmýs halde ona bakýyordu.
Rahip parmaðýný olabildiðince hýzlý bir sekilde kýzýn atesten yanan tenine dokundurup çabuc
çekti.
Ama beyni o kadar kýsa bir süre içinde bile kör edici bir renk cümbüsüyle dolmus, kalbi del
ibi atmaya
baslamýstý.
Kýzýn üzerinde de bir haç isareti yaptýktan sonra elini içi su dolu küçük bir tasa batýrdý.
parmaklarýndan serinlik vererek kaydý. Suyu kendisinin ve Peder McKinney'in üzerine se
rpti. Sonra tasý
kaldýrarak kýzýn basýnýn üzerinde tuttu.
Eli o kadar titriyordu ki, tasýn kenarýndan sýçrayan su kýzm yüzüne döküldü. Peder Sullivan
n Jill'in
derisinin tütmeye baslayacaðýný sandý, ama o dilini çýkartýp dudaklarma sýçrayan suyu yalad
Susamýs.
Elbette susar. On iki saattir burada baðýrýyor.
Sullivan soluðunu koyuverdi. McKinney ise yüksek sesle yutkundu ve fýsýldayarak, "Bir ha
rdal tanesi kadar
imanýnýz olsa ve su daða, 'Buradan suraya göç' deseniz göçer," dedi.
Peder Sullivan, ?ncil'den yapýlan alýntýyý hemen tanýdý: Matta 17:20. ?çine seytan girmis b
oðlanýn öyküsünü
anlatýyordu. Kasaba halký seytaný kovmaya çalýsmýs, ama basarýlý olamamýstý. Seytanýn karsý
inançlarýný yitirmelerinden ötürü onlarý azarlayan
| 179
Adam Fawer
?sa, çok az -hardal tanesi kadar- bir inançla bile büyük islerin ba^, sarýlabileceðini söyl
sti.
/^
McKinney haklýydý. Karsýlarýndaki görevin altýndan ancak kararlý ve sarsýlmaz bir inanç say
kalkabilirlerdi. /
"Tesekkür ederim," diye fýsýldadý Peder Sullivan. Kýzýn terli alnýna kutsal sudan serpti ve
k, sert tas
zemine diz çöktü.
Önce Tanrý'dan merhamet diledi. Sonra birer birer, ermislerin hayýr dualarýný istedi. Kuts
al Meryem. Tanrý'nýn
Kutsal Annesi. Bakirelerin Kutsal Bakiresi. Aziz Mikail. Aziz Cebrail. Aziz Rafa
el. Tüm melekler, bas melekler
ve ruhlar.
Sonra Tanrý'ya onlarý günahlarýndan kurtarmasý için yalvardý. Gazabýndan. Seytanýn tuzaklar
Nefretten. Yýldýrýmdan. Depremden. Salgýn hastalýklardan. Kýtlýktan. Savastan. Ve sonsuz öl
esirgemesi için.
"Tanrým, bizi seytana uymaktan koru."
"Ve kötülüklerden de," diye tamamladý McKinney.
Sullivan ayaða kalktý ve ?sa'nýn görüntüsünü zihninde tutarak gözlerini yumdu. Sesi utkuyla
:
"Tanrým, senin baðlarýný parçalayan o canavarýn kalbine dehset sal. O sefil yaratýkla erkek
vasmalarý
için kullarma cesaret ver. Kudretli elin o yaratýðý kulun Jill VVilloughby'den çýkartsýn ve
tsal Ruhun birliði
içinde seninle yasayan ve senin bir parçan olan bu kýzý artýk azat etsin, Tanrým; sonsuza d
k."
Kendini güçlü ve inançlý hisseden Peder Sullivan gözlerini açtý ve kendisine o zavallý çocu
e
bakan yaratýða meydan okudu.
"Tüm yardakçýlarýna ve sana emrediyorum, Tanrý'nýn bu kuluna saldýran murdar ruh: Tanrýmýz
ih'in
vücut bulusu, tutkularý, yeniden dirilisi ve Tanrý katma çýkýsýnýn gizleri adýna, bana adýn
"Ve Tanrý'nýn naçiz bir kulu olan ben yine sana emrediyorum ki, dediklerime harfiyen u
yacak ve Tanrý'nýn
karsýnda duran bu kuluna hiçbir sekilde zarar vermeye cesaret etmeyeceksin!"
180 |
Empati
Gürleyen sesi küçük odada yankýlanýyor, aradaki kýsa sessizlikleri daha da güçlü bir hale g
u. Peder
Sullivan soluðunu tuttu. Kýz ona baktý; kan çanaðýna dönmüs gözleri yaslarla parlýyordu.
"Ne... Ne... Ne söylememi istediðini bilmiyorum." ; , :
"Bana adýný söyle," diye emretti rahip.
Kýzm alný saskýnlýkla kýrýstý. "B-b-benim adým Jill."
Peder Sullivan basýný salladý. "?çine girdiðin bedenin adý deðil. Gerçek adýn, iblis!"
Gözleri dolan kýz hýçkýrýklarýný zor tutuyordu. "Yaptýklarým için üzgünüm! Lütfen... Lütfen
daha asla yapmayacaðýma söz veriyorum."
Rahip karsýsýndaki yaratýða baktý. Ama içindeki canavarý gö-remiyordu. Tek görebildiði, deh
küçük bir kýzdý. Ve çocuðun dudaklarýndan çýkan sesin belki -ama sadece küçük bir olasýlýkl
olabileceðini düsünmeden yapamadý.
"Yasadýðýn bu sey yaptýklarýnýn cezasý deðil," dedi Sullivan yumusayarak. "Sen sýkýntý için
?çinde
sana istediklerini yaptýran kötü bir ruh var. Onu hissedebiliyor musun?"
Jill burnunu çekti. Basýný iki yana sallamaya basladý, ama sonra durdu. "B-b-bazen bir s
eyler hissediyorum...
Bir seyler görüyorum... Garip renkler, duygular gibi."
"Evet!" diye baðýrdý peder. "?ste böyle Jill! Bu duygularýný açýða çýkart. Býrak onlarla ko
Jill gözlerini yumup titremeye basladý. Bir dakika kadar sonra basýný bu kez olumlu anla
mda salladý.
"Dua etmelisin, Jill. ?sa Mesih'e dua et."
"Korkuyorum."
"Korkunun seni yenmesine izin veremezsin. ?nancýn seni iblisin pençelerinden kurtara
cak. Simdi dua et!"
Jill yutkundu, gözlerini sýkýca kapadý ve fýsýldamaya basladý: "Selam sana Meryem, Tanrý'mn
u üstüne
olsun. O seninledir. Sen..."
| 181
AdamFawer
"Daha yüksek sesle!" ' Jill'in sesi odanýn içinde çýnladý: "Selam sana Meryem, Tann'nm lutf
üstüne olsun!
O seninledir!" s
"Hissetmen gerek," diye cesaret verdi Peder Sullivan. "Sözcükleri sadece baðýrma. Onlara
inan."
"Sen kadýnlarýn en kutsanmýsýsýn!" Jill hýçkýrdý, sonra kendini topladý. "Ve rahminin meyve
sa da
kutsanmýstýr. Aziz Meryem, Tann'nm Annesi, biz günahkârlar için dua et; simdi ve ölüm saati
de. Amin."
"Simdi iblisin bana adýný söylemesini saðla," dedi peder.
Jill basýný salladý. "Yapamam!"
Sabrý tükenen Sullivan kýzýn yüzüne sert bir tokat attý. Jill'in tenine dokunduðu o çok kýs
beyni
yine hayalet gibi renklerle doldu. Kýzýn hýzla geriye savrulan basý masanýn kenarýna çarptý
"Lütfen! Canýmý acýtýyorsunuz!"
"Bana adýný söyle!"
Rahip onu bir kez daha tokatladý ve bir kez daha derin dehsete kapýldý.
"Yapamam!"
"Söyle!" Saak.
Jill'in yanaðmda kanlý bir çizgi belirdi; adamm yüzüðü yanaðýný kesmisti.
"Söyle!" Saak.
"Hayýr!" diye feryat etti Jill. "Lütfen! Durun!"
Peder Sullivan bir tokat daha atmak için elini geriye çekti. Birden vücudunun yan tara
fýnda hissettiði keskin
acýyla yere kapaklandý. Alný tas zemine çarpýnca, disleri birbirine vurdu. Dönmeye çalýstý,
ici bir
aðýrlýðýn altmda kalmýs gibi kýpýrdayamýyor-du.
Bir güç basýný geriye çekti ve hýzla tas zemine çarptý. Büyük bir
182 I
Empati
çatýrtý duyuldu ve rahip burnunda inanýlmaz bir acý hissetti. Kafasý yeniden kaldýrildý. Te
tasa
çarpýlmadan, elini yüzünün altýna koyacak zamaný ancak buldu.
Kýrýlmýs burnundan akan ýlýk ve yapýskan kan avucuna doldu. Basý üçüncü kez geriye çekilirk
arkasýna doðru uzandý. Eli baska bir elin üstüne kapandý. Parlak, ýsýltýlý ve mosmor bir si
nliðini
sardýðý hissetti ve sonra... Sonra hiçbir sey. Zonklayan yüzünün ortasýndaki yoðun acý dýsý
"Aman Tanrým!" dedi soluk soluða bir ses. "Peder Sullivan!"
Üzerindeki aðýrlýk kalktý ve bir çift el onu sýrtüstü çevirdi. Akan kan burnuna ve aðzýna d
k
gibi oldu. Öksü-rerek doðruldu. Gözlerini açýp saldýrganýna ve kurtarýcýsýna baktý. Adamýn
lekeleri vardý.
"John," dedi gözlerinin içine bakarak. "Neden?"
"Bana ne olduðunu bilmiyor..." diye kekeledi titreyen rahip. "Kýza vururken... Sizi
izliyordum... Ve birden
yoðun bir öfke hissettim. Ben... Ben... Çok üzgünüm."
"Senin suçun deðildi, John. Kalkmama yardým et."
Yerden öylesine hýzlý kaldýrýldý ki, yaslý adam basýnýn döndüðünü hissetti. Kýzýn içinde sa
bakýs gönderdi. "Gerçek kimliðini ele vermen hataydý." Sonra McKinney'e döndü. "Bu aksamlýk
iz bitti."
McKinney ona yürümesi için yardým ederken iblis baðýrdý.
"Peder! Baðýslayýn beni! O seyi yapmak istemedim... Lütfen beni býrakmayýn! Beni býrakma...
?ki rahibin arkasýndan kapanan aðýr kapý iblisin sesini kýstý.
Sullivan zonklayan burnunu tutarak ve sendeleyerek koridorda ilerledi. ?blis o sýr
ada korkunç bir çýðlýk attý.
McKinney'in vücudu gerildi, yaslý rahip yürümeye devam etti.
Arkasýna bakmadý bile.
| 183
8
Kadýn dumana boðulmus öðretmen odasýna girdiði an Laszlo ona doðru çekildiðini hissetmisti.
rengi
teni parlýyor, odadaki ýsýk bir heykeltýrasýn elinden çýkma hatlarýný aydýnlatýyordu. Özell
e
-güçlü ve vakur adýmlarýyla- mekânýn ve içindeki herkesin sahibi gibiydi.
?ki eski kanepenin arasýndan kendine bir yol bulmaya çalýsýrken, neredeyse odadaki herke
sin gözü onun
üstündeydi. Erkeklerin arzuladýðý, kadýnlarýnsa nefret ettiði bir tipti. Ve ona doðru yürüy
Yanma gelince, "Laszlo Kuehl mi?" diye sordu.
"Ta kendisi."
"Size katýlabilir miyim?"
Laszlo karsýsýndaki bos sandalyeye isaret etti. "Lütfen."
Kadýn kývrak bedenini sert plastiðe sanki dünyadaki en rahat sandalyeymis gibi yerlestir
erek oturdu. Yedi çift
kulak pek de zarif olmayan bir sekilde onlara yönelince odadaki mýrýltý da azalmýstý.
"Adým Darian Washington," dedi kadm elini uzatarak.
Laszlo'nun dokunduðu ten ýlýk ve pürüzsüzdü. Darian elini çekmeden önce onunkini hafifçe sý
Aralarýndaki temas kesilince hissettiði hayal kýrýklýðý Laszlo'yu sasýrttý.
"Eðitim Müdürlüðü'nden geliyorum. Eyaletteki yetenekli çocuk programlarýný inceliyoruz ve s
derslerinizden birini takip etmek istiyorum. ?zin verir misiniz?"
"Tam olarak neyi inceliyorsunuz?"
"Eðitim teknikleri, sýnýf dinamikleri, öðrenci performansý... Ve baska kimi faktörler."
"Neden asýl ilgi alanýnýzýn 'baska faktörler' olduðu hissine kapýlýyorum acaba?"
1841 »
Empati
"Çünkü sezileri güçlü bir insansýnýz." '
"Bu 'faktörlerin' neler olduðunu benimle paylasmak istemezsiniz herhalde?"
Darian gülümsedi ve Laszlo onun koyu kahverengi gözlerinin içine baktý. O gözlerde sanki ke
ilerinkini
anýmsatan bir sey vardý. Muziplik dolu, ama ölümüne ciddi.
"Sýnýfýnýzda oturmama izin verin, sonra aksam yemeðinde bu konuyu tartýsalým."
"Siz mi ýsmarlýyorsunuz?"
"Daha da iyisi: New York eyaleti ýsmarlýyor."
"Vergi mükelleflerinin davetini reddedemem."
"Harika." Darian sandalyesini sessizce itip zarif bir hareketle kalktý. "Öyleyse bes
inci derste görüsürüz."
Beyaz saçlý matematik öðretmeni Bradford Pierce kadýn kapýdan çýkar çýkmaz Laszlo'ya döndü.
böyle?"
"Emin deðilim," dedi Laszlo. "Ama öðrenmek için can atýyorum."
£
Her zamanki gibi yerine oturan son kisi Grimes idi. Laszlo, sakin bir sekilde sýnýfýn
en arkasýnda oturan
Darian'ý isaret etti.
"Baslamadan önce size Bayan Washington'u tanýtmak istiyorum. Kendisi bugün burada gözetm
en olarak
bulunuyor. O nedenle lütfen beni akýllý biri gibi göstermek için elinizden geleni yapýn."
Öðrenciler dönüp Darian'ý alýcý gözle süzdü. Erkekler onun ýsmarlama olduðu hemen anlasýlan
tayyörünün altýndaki düzgün bedenini aç gözlerle sindirirken, kýzlar da beðeni ve kýskançlý
güvensizlik duygusuyla baktý. Birisi bir ýslýk çalýnca oðlanlarýn bazýsý gülüstü.
Gözlerini Darian'ýnkilerden ayýrmamasýna raðmen suçluyu belirleyen Laszlo, "Bay Grimes," de
i.
185
AdamýFaw£r
"Ne?" diye sordu Stevie. Yüzünde kanarya kapmýs kedi gülümsemesi vardý.
"Size bir öðüt: Sansýnýzý pokerde denemeyin. Simdi eðer hepiniz Bayan VVashington'u kesmeyi
tirdiyse,
dersimize baslayalým. Dün nerede kalmýstýk?"
"Tesla," dedi VVinter Zhi. Sesi yumusak ve güvenliydi.
"Tesekkür ederim, Bayan Zhi. Dersten sonra Bay Cohen onun hakkýnda bana çok güzel bir so
ru sordu. Bay
Cohen, sorunuzu lütfen sýnýfla paylasýr mýsýnýz?"
"Elijah rahatsýz bir tavýrla bakýslarýný önüne indirirken, "Onun n-n-neden Edison gibi ünlü
ak
etmistim."
"Evet," dedi Laszlo. "Birincil neden su ki, Tesla oyunu kurallarýna göre oynamadý. Bir
bilim adamý olarak
daha yetenekli olmasýna raðmen, isadamý olarak Edison ondan daha iyiydi. Tesla'nýn sorun
u hiçbir zaman
pes etmeyisiydi; pes etmenin kendisi için daha yararlý olacaðý durumlarda bile direndi. Ör
neðin Akýmlar
Savasý'ný alternatif akýmýn kazanmasýndan sonra bile elektrik daðýtýmýný iyilestirmek için
aramaya
devam etti. Elektriði vericilerle argon gazý doldurulmus alýcý küreler arasýnda havadan ile
ecek bir sistem
gelistirdi. Bu yeni teknolojiyi birçok yatýrýmcýya gösterdiði halde J.P. Morgan dýsýnda kim
gilenmedi."
VVinter, "Morgan ilgilendiyse bu teknolojiyi neden bilmiyoruz?" diye sordu.
"Morgan daha önce Edison'un doðru akým teknolojisine yapmýs olduðu yatýrýmdan ötürü bir ser
kaybetmisti ve o nedenden ötürü Tesla'dan pek hazzetmiyordu. Yine de çok düsük bir teklifte
bulundu. Tesla
bunu reddetti. Ve o gece çýkan yangýnda laboratuarý tümüyle yandý. Tesla o olayda her seyin
aybetti; tüm
arastýrmalarý, tasarýmlarý, icatlarý yok oldu. Laboratuarý kimin yaktýðý hiçbir zaman anlas
esla
mesajý almýstý; elektriksel bir daðýtým sistemi gelistirmekten vazgeçti."
186 |
Empati
"Yani b-b-boyun mueðdi?" diye sordu fefij^Göhe«< Secinde sanki korku vardý. ( N.,
?
"Yanýt ortada/' dedi Daszlo. "Bugün sehirde içleri gaz dolu küreler görüyor musunuz? Ne yaz
ki, bilim bile
kapitalizme karsý gelemez."
"Betamax ve VHS gibi," diye söze karýstý Stevie Grimes.
"Aynen öyle," dedi Laszlo. "Hazýr bu konu üzerindeyken, size Tesla'mn bir icadýndan daha
söz edeyim.
?ddiaya göre Tesla, 1915 yýlýnda havadan güç üreten elektromanyetik bir makine gelistirdi v
elde ettiði
enerjiye 'eterik güç' adýný verdi. 1931'de havadan ürettiði güçle çalýsan eterik-güdümülü a
modelini bitirdi. Tesla yeðenlerinin sahitliðinde bu arabayý saatte 145 kilometreye va
ran bir hýzla ve 80
kilometre kadar kullandý."
"Bu da günümüzde yollarda görmediðimiz bir sey iste."
"Doðru. Enerjinin kaynaðýný soran yeðenine Tesla, bunun 'gizemli bir radyasyon' olduðunu ve
'kaynaðýný
bilmese de, insanlýðýn onun varlýðýndan son derece memnun olmasý gerektiðini' söyledi. Tesl
izliliði
bir saplantý haline getirmis ve paranoyak olup çýkmýstý. O nedenle de makinenin tasarýmýný
yle
paylasmadý. Hayatýnýn kalan on iki yýlý boyunca 'telegüç' adýný verdiði ve küresel yýldýrým
üzerindeki arastýrmalarýna dayanarak tasarladýðý bir sistemi gelistirmeye çalýstý. Tesla ay
admý takmýstý."
"Vay be!" i
"Evet Bay Grimes; gerçekten de 'vay be'. Ne yazýk ki, bu ýsýnýn neden olduðu tek ölüm büyük
kendininki oldu. Silahý 5 Ocak 1943'de A.B.D. Savas Bakanlýðý'na teklif etti. Üç gün sonra
dýðý otel
odasýnda ölü'bulundu. Hemen ardýndan da FBI tüm arastýrma notlarýna el koydu."
"Sonra ne oldu?" diye sordu Stevie heyecanla.' > ..'>'
Laszlo basýný iki yana salladý. "Hiçbirsey." :')'':,;?; .''?
"Ya araba?" dedi VVinter.
fttft'
Adam Fawer
"Ölüm isim?" diye atýldý Stevie. (
"Tesla'nm notlarýna ne olduðunu kimse bilmiyor. Çoðu insan onun Ölüm Isýný'nm Ronald Reagan
Savaslarý savunma sisteminin ilham kaynaðý olduðuna inanýr, ama bunlarýn hepsi sadece birer
varsayýmdan
öteye gitmez. Bu öyküden çýkartmamýz gereken ders ne? Bay Cohen, bir tahminde bulunmak iste
ez
misiniz?"
Elijah biraz kuskulu bir tavýrla, "Devletle s-s-savasamazsýnýz olabilir mi?" diye önerme
de bulundu
"Evet, bu bir yorum. Benimkisiyse biraz daha karanlýk: Devletle savasabilirsiniz,
ama buna kalkýsýrsanýz
büyük olasýlýkla kaybedersiniz. Hatta sizi öldürebilirler bile. Elbette ki bu, denememeniz
erektiði anlamýna
gelmiyor. Simdi... Kitaplarýnýzý 154. sayfaya açarsanýz..."
Dersin 'eðlenceli' kýsmýnýn sona erdiðini ve 'sýnavda gelecek konular' ile ilgili kýsmýnýn
ayan
sýnýftan homurtular yükseldi. Laszlo öyleyken bile onlarý oyalamayý basardý. Aslýnda her za
cilerini
eðlendirmeye çalýsýrdý, ama o gün özel bir nedeni vardý: Darian Washington.
Kadýn orada yokmus gibi davranmaya çalýssa da, sürekli göz göze geliyorlardý. Bir mikroskob
altýnda
gibiydi; Yýlýn Öðretmeni ödülünü üç yýl pes pese kazanmýs olmasýna raðmen, kendini yine de
hissediyordu.
Sonunda çalan zil Laszlo'yu hem rahatlattý, hem de hayal kýrýklýðýna uðrattý. Öðrenciler çý
Darian geriye yaslanýp sandalyesini duvara dayadý ve dizlerine kadar çýkan deri çizmelerin
i önündeki sýranýn
üstüne koydu. Dudaklarýnda muzip bir gülümsemeyle Laszlo'ya dönmeden önce bir süre tavana b
"Oldukça basarýlý bir oyuncusunuz, Bay Kuehl."
"Tesekkürler," dedi Laszlo. "Gösterimi herkese açmayý düsünüyorum: Nikola Tesla ve Diðer Az
Bilim Adamlarýnýn Komiklikleri."
188
Empati
"Sizi gerçekten dinliyorlar. Yetenekli çocuklarýnýzýn diðer tüm öðretmenleri oldukça uðrast
duydumr^Sma^îze-~gelince mum gibi oluyorlar anlasýlan. Sýrrýnýz nedir?"ý
"Çocuklar yetiskinlerden çok daha duyarlýdýr. Hafife alýndýklarýný derhal anlarlar. Hele ye
li olanlar içmbu
daha da zor, çünkü onlarý eðitmekle görevli olan insanlar önüne fazladan bir engel daha çýk
"
"Nedir o?"
"Kýskançlýk. Bu çocuklar sadece zeki deðil. Onlar birer dâhi. Biz öðretmenler onlarý sadece
n, temel
saðlayan abartýlmýs bebek bakýcýlarýyýz. Bu çocuklarýn hepsinin de kaderinde bizimkilerden
li
birer yasam yazýlý. Ümit edebileceðimizin en iyisi, bir gün bizleri sevgi ve sükranla anmal
rý."
Darian ayaklarýný indirip sandalyesinden kalkarken, "Sizin kendinizi bebek bakýcýsý olarak
gördüðünüze
inanmýyorum," dedi. "Öyle düsünseydiniz bu kadar çaba göstermezdiniz."
Laszlo eliyle arkasýndaki yazý dolu tahtayý isaret ederek, "O mu?" dedi hafife alan bi
r ifadeyle. "Onlarý
ayaküstü uyduruyordum."
"Kendinizi gerçekten nasýl görüyorsunuz?" diye sordu Darian ve yavasça ona doðru yürüdü.
Laszlo yýrtýk yesil deri kaplý döner sandalyesine çöktü. Arkaya yaslanýnca sandalye gýcýrda
kim?
Beni yemeðe davet eden güzel kadm mý? Yoksa Eðitim Müdürlüðü'nden gelen kadýn mý?"
Darian gülümsedi. "Birincisi."
"Kendimi bir koruyucu olarak görmek isterim. Bu çocuklarýn hepsini tek tek seçtim, norma
l okullarýndan alýp
buraya getirdim. Gerçi eski okullarýnda, çoðu zaten diðer çocuklarýn satastýklarý tiplerdi,
ne de...
Onlarýn mutluluðundan kendimi bir yere kadar sorumlu hissediyorum."
"Ya Winter Zhi? Bana daha çok sýnýf baskaný olacak bir tip gibi geldi."
| 189
Adam Fawer
"Kuralý ispatlayan istisna. VVinter oldukça sýra dýsý biri. Zeki, olaðanüstü karizmatik, za
. Ve giderek
gerçek bir afete dönüsüyor. Ayrýca harika bir müzisyen. Okul orkestrasýnýn bir sonraki kons
gelmelisiniz. ?nanýn alýstýðýnýz tarz bir 8. sýnýf gösterisi olmayacak."
"?nanýrým," dedi Darian bos sýralardan birinin üstüne otururken. "Yani hepsi bu mu? Siz on
larýn sadece
koruyucu meleði misiniz? Sonsuza dek koruyamazsýnýz o çocuklarý."
"Koruyamam," dedi Laszlo. "Ama onlara normal olarak sýnýfta öðretilmeyen seyleri öðretebili
im."
"Ne gibi?"
"Kendine güven örneðin. Elijah Cohen'i ele alalým."
"Su kýzýl saçlý gergin çocuk mu?"
"Evet. Önceki okulunda elini hiçbir zaman kaldýrmadýðý gibi, dünyada kuzeni dýsýnda tek bir
sý da
yoktu." Laszlo konusurken bir yandan da öfkelenmekten kendini alamýyordu. Elijah da öt
eki çocuklarýnýn
çoðu gibiydi: Yanlýs anlasýlmýs. Eðer daha önce ulasmayý basarabilmis olsa, çocuk belki de
gölgesinden korkan birisi olmazdý.
"Bana sorarsanýz, hâlâ oldukça utangaç görünüyor."
"Doðru, ama kabuðundan çýkmaya basladý. Artýk smýf tartýsmalarýna katýlýyor. Baksanýza, dün
yanýma yaklasýp bana bir soru sordu. Buraya ilk geldiðinde gözlerime bile bakamýyordu. Ama
üzerinde
çalýsmaya devam ediyorum. Her derste ona bir seyler soruyorum. Ve o da cevap veriyor
. Buraya en azýndan
herkes kadar ait olduðunu öðrenmeye basladý. Aslmda herkesten fazla layýk buna, ama asla i
tiraf etmez.
Özellikle de kendine."
"Siz bunlara gerçekten inanýyorsunuz," dedi Darian basýný sallayarak.
Laszlo ellerini kaldýrdý. "Suçluyum. Peki, ya siz? Siz inanmýyor musunuz?"
Darian yerinden kalkarken, "Ben de inanýyorum," dedi. "An-
190 |
Empati
cak inandýklarým biraz daha farklý seyler. Bu aksam konusuruz bunlarý. Köse Kahve'de. Nere
de olduðunu..."
/
"Batý Dördüncü Cadde. Orayý biliyorum. Harika nurger yaparlar."
\ "Sizin için uygun mu yani?" \ "Elbette. Oraya sýk sýk giderim. Sadece sizin daha
ziyade kumas peçete kullanan bir tip olduðunuzu düsünmüstüm; biradan yapýs yapýs olmamýs ze
tercih eden birisi yani."
"Öyleyim zaten," dedi Darian. "Ama bu gece deðil. Size sahanýzda oynama avantajýný tanýmak
stemistim."
"Bir oyun oynadýðýmýzý bilmiyordum." "Hayatýn kendi bir oyundur. Sekizde görüsürüz." Sýnýft
arkasýndan bakan Laszlo, nasýl bir seye bulastýðýný düsündü. Aslýnda önemli de deðildi bu.
bile onun cazibesine karsý koymaya gücü yetmezdi.
191
9
O günün aslýnda Peder Sullivan'ýn hayatýnýn en mutlu günü olmasý gerekirdi. Beklediði haber
sabah
saatlerinde gelmisti. Papalýðýn Birlesik Devletler elçisi Baspiskopos Jean Jadot arayara
k Piskoposlar
Konseyi'nin kendisini Boston bölgesi piskopos yardýmcýlýðý için önerdiðini ve Vatikan'ýn da
un
gördüðünü bildirmisti.
Yaslý din adamý o görev için yýllardýr uðras veriyordu. Ve simdi rüyalarýnýn sonunda gerçek
asýna
raðmen, ruhu bodrumdaki iblis yüzünden karanlýklar içindeydi.
?sin ironik yaný baspiskoposun konusmanýn sonunda söylediði sözlerde yatýyordu: "Papa hazre
lerini en çok
etkileyen sey sizin yetimlere yönelik çalýsmalarýnýz oldu. Bununla gurur duymalýsýnýz."
"Tesekkür ederim," demisti Peder Sullivan ve aklý Jill'e ve içindeki iblise kaymýstý. "Ama
daha yapýlmasý
gereken çok sey var."
"Her zaman öyledir."
O gece merdivenlerden bodruma inerken ayný sözler sürekli kulaklarýnda yankýlanýyordu. ?bli
in hücresine
girince soluðunu tuttu. Oda pislik ve idrar kokuyordu. Kýzýn bacaklarýnýn arasýnda koyu bir
leke vardý.
Ne bekliyordun ki? Sonsuza dek tutmasýný mý?
Beynindeki azarlayan sesi duymazdan gelerek elindeki zinciri tavandan inen pissu
borusunun etrafýna sardý
ve Jill'in hareketsiz yatan bedeninin yanma döndü.
Bir kese kâðýdýnýn içinden iki çift kelepçe çýkarttý. Zinciri birinin etrafýna sardýktan so
kaim bir asma kilit-
192 |
Empati
le baðladý. Sonra da tenine dokunmamaya özen göstererek kelepçeleri Jill'in bileklerine geç
rdi.
?kinci kelepçeyiyse ayak bileklerine taktý. Ancak ondan sonra kýzý baðlayan ipi kesti. Tüm
pler kesilince hýzla
geri çekildi, iblis hafifçe inledi. Kollarýný kaldýrmaya çalýstý ve acýyla baðýrdý.
"Uzun süre ayný pozisyonda kaldýklarý için uyusmuslardýr," dedi peder. "Kýmýldatýrsan kan d
iden
baslar. Bir daha dene."
Jill dislerini sýkýp ince, titreyen kollarýný tekrar kaldýrdý. Dirsekleri kulak seviyesini
eçince onlarý V seklinde
kývýrdý ve yanýna çekti. Kelepçelenmis bilekleri tok bir sesle göðsüne düstü. Hýzla soluyar
lendi.
Sonra doðruldu ve yavasça bacaklarýný masadan indirdi. Ama öne eðilince dengesini kaybedere
tas zemine
kapaklandý.
Peder Sullivan kosup ona yardým etmemek için kendini zor tuttu. Yerde kývrýlmýs, hýçkýrarak
n kýza
bakarak öylece durdu yerinde. Uzun, ince saçlarý yüzünün çoðunu kaplasa da, titreyen dudakl
seçebiliyordu. Koyu kýrmýzý kanla kaplýydýlar ve çýplak ampulün altýnda parlýyorlardý.
Kýzýn düstüðü yerin hemen ilerisinde minik beyaz bir üçgen vardý. Kýrýk bir dis parçasý. Pe
kalbi
birden yaptýklarýndan dolayý dehsetle doldu.
Bu bir numara. Seni yanýna çekmeye çalýsýyor. Peder McKinney'e olanlarý anýmsa. Ona neler y
dýðýný
anýmsa. Güçlü ol. Ve inancýndan vazgeçme.
Peder Sullivan kabuðunu hýrpalamanýn iblisi zayýflatmýs olabileceðini ve o fýrsattan yararl
asý gerektiðini
biliyordu. Ama onu -yani kýzý- sorulara boðma fikri midesini bulandýrdý. Masanýn üstüne pla
bir bardak
býraktý ve hýzla geri çekildi.
Basýyla kabý göstererek, "Sana biraz su getirdim," dedi. Kýz hâlâ yüzükoyun yerde yatýyordu
konusacaðýz."
| 193
Adaml?awer
Ertesi gece bodruma inerken Peder Sullivan'm yanýnda bir elbise torbasýyla biri bos,
diðeri su dolu olan iki
kova vardý. Yere dökülen sulara aldýrýs etmeden yavasça ilerledi ve kulaðýný kapýya dayadý.
Ahsap kapýnýn temasý tenini ürpertiyordu. Neredeyse bir dakika boyunca orada öylece durdu,
ama tek
duyabildiði kalorifer kazanýnýn týslamasýyla kendi kalbinin atýsýydý. Aklýna kýzýn kendini
den
kurtarmýs olabileceði geldi. Sahip olduklarý bedenlere olaðanüstü güç veren iblisler olduðu
ustu.
Ya zincirlerini kopartmýssa ve üzerine atlayýp onu boðmak için kapýyý açmasýný bekliyorsa?
Ya da daha kötüsü...
Basýný iki yana salladý. Saçmalýyordu.
Küçük bir kýzý bodruma zincirlemekten daha mý saçma? Bundan âa mý saçma?
Korkusuna yenik düsmeyi reddederek kapýnýn kilidini açtý. Kapý açýlýr açýlmaz gördü iblisi.
olduðu sey nefesini kesti.
Kýz dizlerinin üstüne çökmüstü. Basý öne eðikti, kirli saçlarý ensesinde sýký bir topuz sek
kelepçelenmis elleri yüzünün önünde kavusturulmustu. Dua ediyordu.
Çökmüs yanaklarý kir ve kurumus kanla kaplýydý, vücuduysa kirli geceliðini iki beden büyük
kadar
zayýf duruyordu. Ama o görünüsüne raðmen, gözlerinde Peder Sullivan'm donup kalmasýna neden
bir
samimiyet ifadesi vardý.
Bir öfke, galeyan, hatta hüzünden eser yoktu. Sadece pismanlýk ve kabullenmislik. Bu duy
gu o kadar
güçlüydü ki, yaslý rahip önceki geceye kýyasla on kat artmýs gibi hissedilen kokuyu tarketm
ile.
"Merhaba... Jill." <,-
Peder Sullivan kelepçeleri vfe pis su borusuna giden zinciri bakýslarýyla kontrol etti
. Tatmin olunca torbayý ve
kovalarý odaya tasýdý, kapýyý kapattý.
"Seni rahatlatacak bazý seyler getirdim."
Torbadaki esyalarý birer birer çýkartýp masanýn üzerine koydu: Bir rulo tuvalet kâðýdý, bir
el
havlusu, seffaf plastikten küçük bir sürahi, bir düzine kâðýt bardak ve ?ncil. Sürahiyi kov
dýrýp suyla
doldurdu. Jill onu aç gözlerle izlerken bardaklardan birine su koydu. Ve geri çekilip
kýza ilerlemesini isaret
etti.
Jill sadece çok küçük adýmlar atmasýna izin veren kelepçeli ayaklarýyla sendeleyerek birkaç
Masanýn yanma gelince bardaðý kapýp dudaklarýna götürdü ve bir dikiste bitirdi. Bosalan bar
attý,
sürahiyi aldý, iki eliyle tutarak son damlasýna kadar içti.
Ardýndan havlunun birini kovaya daldýrýp ýslattý ve yüzüne bastýrdý. Alnýný, gözlerini, bur
rýný,
aðzýný ve çenesini silerken sular yere damlýyordu. ?sini bitirdiðinde havlu kahverengiye dö
yüzü ise
solgun beyaz bir renk almýstý. Sadece buz gibi bakan gözleri aynýydý.
Bir süre rahibi süzdü, sonra utanarak gözlerini yere indirdi.
"Biraz... Yiyecek alabilir miyim?"
Peder Sullivan yavasça basýný iki yana salladý. "Üzgünüm, ama dikkatini toplayabilmen için
tmalýsýn.
Simdi dua edelim." ,
Jill masaya dayanarak yavasça dizlerinin üzerine çöktü. Yerlestikten sonra basýný eðdi ve d
meye
basladý.
"Cennetteki Babamýz, adýn kutsal kýlýnsýn..."
O dua ederken. Peder Sullivan iblisin geçici de olsa kontrolü býrakýp býrakmadýðýný düsündü
ki
o gece farklý davranýyordu. Ya da rol yapýyordu.
"Seni neden burada tutmam gerektiðini anlýyorsun, deðil mi Jill?"
1195
Adam Fawer
Jill basýný kaldýrmadan ve gözlerini açmadan cevap verdi. "Seytanýn beni eline geçirdiðini
nuz."
',
Rahip duraksadý. "Peki, sen de öyle olduðunu düsünüyor musun?"
Jill basýný kaldýrýp ona döndü, ama bakýslarý hâlâ yerdeydi. "Bilmiyorum. O diðer rahiple o
ize
saldýrdýðý zaman sanýrým... Sanýrým o seye ben neden oldum. Çýldýrmýs gibiydim. Sizin... Si
istedim." Burnunu çekti. "Çok üzgünüm, Peder."
"Önemli deðil. Bana kötülük yapmak isteyen sen deðildin; içindeki iblisti."
Jill düzgün beyaz yanaklarýndan yaslar süzülürken bakýslarýný ona çevirdi.
"Onu... O seyi... ?çimden nasýl atabilirim?" ?i " \ ''
i "?nanç," dedi Sullivan. "Ve dua."
"Neden ben, Peder?"
"Bilmiyorum," dedi peder basýný sallayarak. "Ama ?ncil bize Tanrý'nm bir planý olduðunu öðr
r. Her sey bir
nedenden dolayý olur." Duraladý. "Anýmsa: Seytana karsý savas zaman kadar eskidir. Bu sa
dece senin
mücadelen deðil. Bizim mücadelemiz, tüm insanlýðýn mücadelesi. Ve ben senin o iblisi içinde
leceðine
inanýyorum; yeter ki bunu iste."
"?stiyorum, Peder," diye atýldý Jill. "Hem de her seyden fazla istiyorum."
Peder Sullivan basýný salladý ve sonra ?ncil'ini Efesliler, 6. Bölüme açtý.
"Kötü günde dayanabilmek, gerekli her seyi yaptýktan sonra yerinizde durabilmek için Tanrý'
bütün
silahlarýný kusanýn."
Kýsa bir dua mýrýldanýp birkaç ayet ileriden devam etti:
Bunlarýn hepsine ek olarak, Seytan'm bütün atesli oklarýný söndürebileceðiniz iman kalkanýn
"Bunun ne demek olduðunu anlýyor musun?"
196 |
Empati
"Bana sadece Tann'nm yardýmcý olabileceði anlamýna geliyor.
Tanrý... Ve iman."
"Doðru, Jill. O'na inanýrsan, O da sana inanýr."
Sonraki üç saat boyunca ikisi de sert tas zemine diz çökmüs
sekilde dua etti. Ama Peder Sullivan daima JiU'in uzanamayacaðý
bir mesafede durmaya özen gösterdi.
,' /'
' . ti
S
/ ' . ,
1197
I
"~A ;,.\r
10
__-------------r»-------------------------------------------------------------,---
----------1----------i-_----------------------4-----------
-----------
"Cheeseburger, orta pismis." ,.' ^
"?ki olsun," dedi Laszlo. Sonra da Darian'a ayak uydurmak için birasýný bitirdi. "Ve b
irer bira daha."
"Tabii ki," dedi garson kýz, sonra hýzla yan masaya geçti.
"Anladýðým kadarýyla vejetaryen deðilsin."
Darian köpekdislerini göstererek, "Bir etobura benzemiyor muyum?" diye sordu.
"Gerçekçi olmak gerekirse benziyorsun."
Garson kýz getirdiði iki birayý biraz da dökerek masaya koydu. Darian bardaðýný zarif bir h
ketle kaldýrdý,
uzun bir yudum aldý, sonra da dudaklanndaki köpüðü yaladý. Bardaðý masaya býraktýktan sonra
bir Parliament paketi çýkarttý, sigarayý dudaklarýnýn arasýna koyduktan sonra paketi Laszlo
uzattý.
"Hayýr, tesekkürler. Býrakmaya çalýsýyorum."
"Sen bilirsin."
Darian bir kibrit yakýp sigarasýný aleve tuttu. Sonra uzun bir nefes çekti; Laszlo gözleri
ni yanan sigaradan
alamadan onu seyrediyordu. Bir fen öðretmeni olarak kadýnýn bedeninde o anda baslayan ki
myasal
tepkimeleri gayet iyi biliyordu. Ciðer zarýnýn emdiði nikotin saniyeler içinde beynine ula
sýp, kalp atýslarýný ve
kan basýncýný artýracak adrenalinin, ona keyif verecek dopaminin ve acý algýlayýcýlarýný bl
k olan
endorfinin salgýlanmasýný tetikle-yecekti. Bu deneyimi hayalinde yasayarak birasýný yuduml
adý.
Son sigarasýnýn üzerinden 73 gün geçmis olmasýna raðmen, o seyi aramadýðý tek bir gün bile
Hafýzasýna kazýnmýs olan dopamin bunu garanti ediyordu.
Darian sonunda sigarasýný tablada söndürürken, "Pekâlâ," dedi. "Su yetenekliler sýnýfýný na
198 |
Empati
Laszlo kasJanm kaldýrdý. "Hiç zaman kaybetmiyorsun, deðil
mi?" .. ,.. , ,
"Gevezelik eden tiplerden deðilim." Darian omuz silkti. "Senin de olmadýðýný varsaydým."
"Deðilim doðrusu/' dedi Laszlo. "Sadece düsündüm ki..."
"Tamam. Favori albüm: Patti Smith'den Horses. Favori kitap: Stephen King'in Carrie
'sý. Favori film: Alien.
Politikayla ilgilenmem. Doðma büyüme New Orleans'lýyým. Sýra sende."
"Tamam," dedi Laszlo tavana bakarak. "Dur bakalým... Favori albüm: The VVho'dan Quad
rophenia. Favori
kitap: Harper Lee'nin Bülbülü Öldürmek'i. Favori film... Hmm, bu biraz zor iste. Ama Bir A
vuç Dolar demek
zorundayým. Bana göre Clint o filmde harikalar yarattý. Kayýtlý Demokrat. Doðma büyüme Broo
i."
"Demek ki yalnýzlýk çeken iyimser bir idealistsin."
"Ve sen de karanlýk bir kötümser," diye cevapladý Laszlo. "Biraz yalnýzlýk çeken."
"Hepimiz öyle deðil miyiz?" Darian gülümsedi ve birasýndan bir yudum aldý. "Artýk birbirimi
tanýdýðýmýza
göre konumuza dönelim: On bes kontenjan için iki yüzden fazla öðrenciyle konustun. Kararlan
nasýl verdin?"
"Özel bir ölçüt listesi gelistirmis olduðumu söylemeyi isterdim, ama gerçek su ki, sadece s
lerimi
kullandým. Her basvuran kisiye yönelik kararýmý neredeyse kapýdan içeriye adýmýný attýðý an
"Hiç hata yaptýn mý?"
Bir an düsünen Laszlo, sonra basýný salladý. "Hayýr. Stevie Grimes sýnýrdaydý, ama paketin
sýydý."
"Ne demek bu?" ..,..,;.,
"Elijah Cohen'in kuzeni ve yegâne arkadasý olma sýfatýný tasýyor, Grimes. Bayan Cohen, yani
annesi Elijah'm
olduðundan daha fazla soyutlanmasýný istemedi, o nedenle Grimes'i de almak zorunda kal
dým."
,/_.. .. .., ,,,.,;. , .: ,:,
199
AdamFaWer
"Ve Stevie'yi o sýnýfa getirmek seni tedirgin etmedi, öyle mi?"
"Aslýnda o da oldukça zeki birisi, ama benim aradýðým türden deðil. Yine de sýnýfa ilginç b
i oldu."
"Elijah Cohen'i getirebilmek bu kadar önemli miydi?"
"Evet," dedi Laszlo hiç duraksamadan. "Öyleydi."
"Neden?" .i
Laszlo duraladý. Darian'ýn sorularýný ilk basta masumane bul' mustu. Ama simdi o kadar e
min deðildi.
"Elijah ile neden bu kadar ilgileniyorsun?"
Darian umursamaz bir tavýrla omuz silkti. "Mesleki merak diyelim."
"Yalan söylüyorsun."
Darian saskýnlýðýný saklamayý basarsa da, Laszlo korkunun keskin ve kekremsi kokusunu algýl
Karsýlýklý bir sey söylemeden geçen on saniyeden sonra Darian gülümsedi: "Neden bu kadar ka
oynuyorsun?"
Bu kez Laszlo omuz silkti. "Mesleki ketumluk diyelim."
"Simdi ikimiz de yalan söylüyoruz iste."
Laszlo gözlerini ona dikti. "Sen Eðitim Müdürlüðü'nden geliniyorsun, deðil mi?"
"Hayýr," dedi Darian. Sesinde en ufak bir özür dileme belirtisi yoktu. "Oradan gelmiyo
rum."
Sasýrma sýrasý simdi Laszlo'daydý. Suçlamayý bir önseziyle yapmýs, ama hedefi 12'den vuraca
etmemisti.
Darian gözlerinin içine bakýyordu. "Sen bana seninkini göste-rirsen, ben de sana benimki
ni gösteririm."
Tavrý gerçek gibiydi, ama Laszlo sözlerinin gerisinde yaðmur sonrasý yeni biçilmis çim gibi
ygan bir
aldatmaca hissediyordu. Yine de meraklanmýstý.
Darian parmaðýný kýskýrtýcý bir sekilde bardaðýnýn kenarýnda gezdirirken, "Bir önerim var,"
u
burada uyutalým. Gerisini bana kahvaltýda anlatýrsýn. Ya da her neyse iste."
200 |
V.
Empati
Laszlo da onun gözlerine baktý. "Baslangýç gevezeliðimizi yaptýk bile," dedi. "Mesele Elija
Cohen deðilse,
ne hakkýnda konusacaðýz?"
"Sinema. Felsefe. Havadan sudan konular. Fark etmez. Ya da sadece sarhos olabili
riz."
Laszlo güldü. "?ste bu destekleyebileceðim bir plan gibi geldi kulaðýma."
"?yi." Darian birasýný bitirdi, sonra garson kýza isaret etti. "Birer tane daha."
Olanca güzelliðine raðmen Laszlo'nun Darian'da asýl çekici bulduðu yan tavrýydý: Karsý konu
naksýz,
neredeyse küstahça bir oyunbazlýk. Barmen son içkilerin servis yapýlacaðýný duyurduðunda, L
amanýn
o kadar çabuk geçmis olduðuna inanmadý. Evine kadar eslik ederken, Darian lakayt bir sek
ilde onun elini
tuttu. Kapýya geldikleri zaman da esikten içeriye çekip, üst kata götürdü.
Dairesine girdiklerinde ne konustu, ne de ýsýklarý açtý. Bu davranýsýnda hiçbir yapmacýklýk
nu yatak
odasýna yöneltti. ?lk defa orada öpüstüler.
Laszlo için son derece heyecan vericiydi. Dudaklarý birbiriyle bulustuðunda her sey du
rdu sanki. O anda
sadece Darian vardý. Baskalarý önemli deðildi. Baskalarý zaten hiçbir zaman önemli olmamýst
Sadece Darian.
Saçý çilek gibi kokuyordu. Yumusak ve düzgün teninin verdiði cosku ve onun içine girme arzu
dýsýnda tüm
düsünceleri kafasýndan uzaklastýrmýstý Laszlo. Ama direndi ve kendini acele etmemeye zorlay
rak onu
yavasça soydu. Giysilerin altýndan ortaya çýkan o mükemmel vücut pencereden giren soluk ýsý
parlýyordu.
| 201
Adam Fawer
Ve sonra Darian'ýn bacaklarý onun bedenine sýkýca dolandý, tek vücut haline geldiler. Sevis
eleri ayný
zamanda hem sevecen, hem de sertti; Darian bazen onun yüzünü yumusak öpücüklere boðuyor, ba
de
býçak gibi keskin týrnaklarla sýrtýný çiziyordu. Laszlo da kendini onun derinliklerine doðr
rken hafifçe
boynunu ýsýrdý.
Darian inleyerek onun omuzlarýný kavradý; önceleri yavas, sonra hýzlanan bir tempoyla onu
kendine çekip
uzaklastýrýyordu. Sonunda Laszlo'nun o güne kadar tatmadýðý kadar güçlü bir haz dalgasý içi
e
orgazma ulastýlar. Birbirinin kollarý arasýnda kendilerinden geçmeden önce, bedenlerini bi
rbirine bastýrýp,
doðanýn önerilerini izleyerek gece boyunca iki defa daha sevistiler.
Ertesi sabah Laszlo jaluzilerin arasýndan sýzan gün ýsýðýnda Darian'ý seyrederken birdenbir
e kadar
dinlemis olduðu o boktan ask sarkýlarýnýn tümünün anlamýný kavradý. Darian zekiydi. Güzeldi
i.
Ve onundu.
202 |
11
Empati
Peder Sullivan günler ilerledikçe Jill'in uzun boylu güzel bir kýzdan, derisi kemiklerin
e yapýsmýs bir yaratýða
dönüsmesini izledi. Kýzýn avurtlarý çöktü, yüz derisi öylesine gerildi ki, gözleri yuvalarý
maklarý
yasayan bir iskeletinki gibi incecik oldu. Uzun kollarý ve bacaklarý incelip, geceliði
nin eteðinden ve
yenlerinden çýkan birer sopaya döndü.
Sadece ona bakmak bile midesinin açlýkla burulmasýna neden oluyordu yaslý rahibin. Sonun
da o kadarýnýn
yettiðine karar verdi. Yirminci gece ona bir dilim ekmekle bir elma getirdi. Odada
n içeri girdiði anda Jill
gözlerini onun elindeki tabaða dikti.
Gözlerini elmadan alamadan, "iblisi çýkartmak için oruç tutmam gerektiðini sanýyordum," ded
"Oruç tutmak amaca ulasmaya yönelik bir araçtýr, amacýn kendisi deðildir. Az bir seyler yem
nin inancýný
etkileyeceðini sanmýyorum. Belki de önündeki mücadele için sana güç verir."
Jill soran bakýslarla onu süzdü. "Emin misiniz?"
"Ye bunlarý, Jill. Seni ayakta tutacak bir seylere ihtiyacýn var."
Basýný sallayan Jill elini elmaya uzattý. Tüm bedeni suyun al-tmdaymýs gibi yavas hareket
ediyordu. Elmayý
tuttu ve dudaklarýna götürdü. Isýrýnca birden acýyla irkildi; elinden düsen elma yuvarlanar
anýn kösesine
gitti.
"Ahh!" diye baðýrdý ve eliyle aðzýný kapattý.
Peder Sullivan utançla bakýslarýný asaðý indirdi. Kýzýn kýrýk disini unutmustu. Elmayý yerd
cebinden çakýsýný çýkarttý ve elmayý çabucak ince dilimlere böldü.
Jill bir dilim aldý. Isýrdý, temkinli bir sekilde çiðnedi ve yuttu. Sonra ekmekten bir lok
ma aldý. Yedikçe hýzlandý.
Bes dakika içinde ne bir ekmek kýrýntýsý kalmýstý, ne de elmanýn koçaný.
203
AdataFawer
Bir süre ikisi de konusmadý.
Sonra Jill sordu. "Ne istiyor dersiniz? iblis yani. Benden ne istiyor?"
"Seytan'ýn hepimizden istediðini: Bizi yolumuzdan saptýrmak."
"Neden?"
"Vahiy bize Seytan'ýn Tanrý'ya savas ilan ettiðini, ama Mikail ve meleklerinin onu Cen
netin Krallýðý'ndan
kovduðunu söyler: "Büyük ejderha -?blis ya da Seytan denen ve bütün dünyayý kandýran o yýla
anldý."
"Seytan'ýn Cehennem'de yasadýðýný sanýyordum."
"Hayýr," dedi Peder Sullivan. "Seytan bizim aramýzdadýr. Dünyayý dolasýp, Eyüp'ü sýnadýðý g
insanlarý da sýnar, Tanrý'nýn çocuklarýnýn O'nun sevgisine layýk olmadýklarýný kanýtlamaya
"O zaman ben Hemsire Christina'ya dokunduðum zaman..."
"?ste seni o günaha sokmaya çalýsan Seytan idi."
"Eðer bu bir günahsa..." dedi Jill yere bakarak, "Neden o kadar güzeldi?"
±
Jill uyanýnca duvara bir çizik daha attý. Her biri cehennemde geçen bir günü daha simgeleye
toplam 38
isaret olmustu duvarda. Kemikli, cýlýz kollarýna baktý. Peder Sullivan kelepçeleri ilk tak
týðý zaman metal
halkalar canýný acýtacak kadar sýkýydý. Simdiyse o kadar gevsek duruyorlardý ki, onlarý dir
kadar
çýkartabiliyordu. Sürekli kaymalarý derisini tahris etmis, deðdikleri yerde yaralarýn açýlm
eden olmustu.
Duvardaki gevsek taslardan birini oynatýp yerinden çýkartýnca küçük bir oyuk ortaya çýktý.
samýs
iki kereviz sapý vardý. ?kisini de aðzýna atma dürtüsünü bastýrýp küçük bir parça kopardý.
temizleyebildiði kadar temizleyip ucu-
204 |
Empati
nu çiðnemeye basladý. Les gibi bir tadý vaisU>^asttia umurundade» ðildi. Hiç yoktan iyiydi.
Peder Sullivan'ýn son getirdiði yemeðin -sekiz kereviz sapý, iki kraker ve bir kasýk fýstýk
mesinin- üzerinden
altý gün geçmisti ve bir daha ne zaman getireceðini de...
getirirse ^ '??'!?- >> < ? < "
...bilmiyordu. :~ ;"? -^t ,< <?> ><-" , ?
Kereviz sapmý yapýskan bir macuna dönüsene kadar çiðnedi, özünü son damlasýna kadar emdikte
yuttu. Minik lokma kurumus boðazýndan asaðýya pekmez gibi kaydý, ama Jill bir seyler yerke
n su içmemeye
alýsmýstý.
Onu asýl korkutan sey suyunun bitmesiydi. Yiyeceðin aksine su biriktirmesi olanaksýzdý, çün
saklayabileceði bir yer yoktu. Peder Sullivan ona su dolu kovayý býraktýðýndan beri dörtte
inmemesine özen göstermisti. Ama rahip o hafta kovayý hiç doldurmamýstý. Jill daha fazla su
istemek -hayýr
bunun için yalvarmak- istiyordu, ama kalanýn da elinden almasýna neden olmaktan korkuy
ordu.
Her gece birlikte dua ederlerken ikisinin aklýnda da birer sey oluyordu: Jill yava
s yavas ölmediðine ve peder
de onu yavas yavas öldürmediðine inanmak istiyordu.
Kova neredeyse tamamen bosalmaya yaklasýnca Jill, sorunla yüzlesmeye karar verdi. Üç saa
tlik bir dua
seansýnýn ardýndan, "iblis hiç gitmezse ne olacak?" diye sordu usulca.
"?nancýn varsa gider," dedi Peder Sullivan.
"Ama ya..."
"Jill! ?nancýn sarsýlýrsa asla gitmez." .
"Gitmezse ne olacak?"
Peder sinirlerine hakim olmaya çalýsarak derin bir soluk aldý. Ayaða kalktý ve yüzünü burus
dizlerini
ovusturdu.
"?yi geceler, Jill." Sendeleyerek kapýya gitti ve çýktý.
Jill kovaya göz attý. Bir insanýn bes günden uzun süre susuz
I 205
Adam Fawer
yasayabileceðini sanmýyordu, bu da altý gününün kaldýðý anlamýna gelirdi.
?blisten kurtulmak için altý gün... Ya da ölecekti.
Bir gün kaçmaya çalýsmasý gerekeceðini düsünerek, zinciri yerde olduðundan daha kýsa görüne
dolamýstý. Yani Peder Sullivan yanýnda diz çöktüðünde onun ulasamayacaðý deðil, ulasabilece
oluyordu.
Bu yanýltmacanýn gerçekte kendi fikri mi olduðunu, yoksa... Bir baskasýndan mý geldiðini dü
içindeki iblis.
Eðer öyle bir sey basýndan beri varsa.
Hayýr. Peder Sullivan haklý. Senin içinde iblis var. O renkleri baska nasýl izah edebili
rsin?
Edemezdi. Tek açýklama içine bir iblisin girmis olmasýydý, inanmaktan baska seçeneði yoktu.
Ama ya Peder Sullivan yanýlýyorsa? O zaman ne olacak?
Çýkýlmasý olanaksýz bir tuzaktý bu. Eðer inanmazsa ve bir iblis gerçekten varsa, ondan asla
kurtulamayacaktý. Ama inanýrsa ve iblis diye bir sey yoksa, o zaman da kendi güçleri hak
kýndaki gerçeði
öðrenemeden ölecekti.
Gözlerini kapayýp dua etmeye basladý. Ama Tanrý'ya geçmisini affetmesini yerine, yapmak üze
e olduðu seyi
affetmesi için yaka-rýyordu.
Günleri sayan sadece Jill deðildi; Peder Sullivan da yapýyordu ayný seyi. Ama onun kafasýn
daki sürenin Jill'in
kalan suyuyla ilgisi yoktu. Onun süresi 9 Aralýk'ta, yani sadece dokuz gün sonra bitec
ekti. Çünkü o gün
Vatikan'ýn yeni görevine atandýðýný açýklayacaðý gündü.
Bu gerçeklestikten sonra da okulun günlük etkinlikleri üzerindeki kontrolünü daha ne kadar
dürebileceðini
bilmiyordu. Bas-
2061
Empati
piskoposun aklýnda görevlerini devralacak genç bir rahip varsa, yeni atama bir hafta içi
nde bile yapýlabilirdi.
Bu da Jill VVilloughby'nin içindeki iblis konusunu çok kýsa bir sürede öyle ya da böyle son
andýrmasý
gerektiði anlamýna geliyordu. Her ne kadar sadece Tanrý'nýn buyruðunu yerine getirmis olsa
da, A.B.D.
adalet sisteminin laik bakýs açýsýnýn olaylara onun gözüyle yaklasacaðýndan pek emin deðild
ki
iblisi çýkartmayý basaramazsa, onun serbest kalýp kilisenin bodrumunda olanlarý herkese açý
masýna izin
veremezdi.
Bu, kilise için çok büyük bir utanç kaynaðý olurdu. Dahasý, yasamý boyunca uðrunda mücadele
seyi kaybederdi -hem de, kariyerinin doruk noktasýnda. Birden bir seyin farkýna vardý.
Jill Willoughby'nin iblis tarafýndan ele geçirilmesi bir rastlantý deðildi. Yalanýn Babasý,
8 iblisi onun kilise
içindeki yükselisini engellemek için göndermisti. Bu ser ruhun amacý onu mahvetmekti, kýzý
.
Peder Sullivan basýný eðdi. Seçeneði yoktu. Ya Jill önündeki hafta içinde o bodrumdan ruhu
lmus biri
olarak çýkacaktý, ya da kendi, iblisi bildiði tek sekilde engelleyecekti.
?çine girdiði bedeni öldürerek.
18 Seytanýn ?ncil'deki adlarýndan birisi (çn.)
| 207
12
Saatin kadranmdaki sayýsal rakamlar karanlýkta neon gibi parlýyordu. Laszlo'nun derin
uykuya dalmasýný
bekleyen Darian bos gözlerle tavana baktý. Aslýnda, odadan çýkarken Laszlo'nun uyanacaðýnda
kuskuluydu; neredeyse bes hafta birlikte yattýktan sonra, aðýr bir uykusu olduðunu artýk öð
misti.
Saat 12:52'yi gösterirken, battaniyeyi çekti, sessizce giyindi ve daireden dýsarý çýktý. Me
venleri ikiser ikiser
inerek, hýzla apartmanýn girisine indi. 92. sokaktaki ankesörlü telefona ulasmak için sade
ce iki dakikasý
vardý. Eðer bu çaðrýyý kaçýrýrsa, 110. sokaktaki telefon kabinine kadar yürüyüp, saat l:30'
mesi
gerekecekti - böyle nemli ve yaðmurlu bir gecede yapmak istediði son sey.
Aramasý için ona bir telefon numarasý vermis olsalar, her sey çok daha kolay olacaktý. Ama
örgütün çalýsma
sekli böyle deðildi. Onlar hakkýnda, sýnýrsýz para harcayabildikleri ve esrarlý çalýsma yön
meraklý
olduklarý dýsýnda, pek fazla bir sey bilmiyordu. Normal olarak, sadece Zinser ile muha
tap oluyordu ama bu
gece kurul doðrudan bir rapor istemisti.
Köseyi döndüðünde, telefon çalmaya baslamýstý bile. Son birkaç metreyi kosarak geçti, ahize
e
kulaðýna götürdü.
"Darian," dedi nefes nefese.
"Yalnýz mýsýn?" diye sordu Zinser.
"Evet," diyen Darian duyduðu býkkýnlýðý sesine yansýtmamaya çalýsýyordu. Adamlarýn paranoya
saçma boyutlara ulastýðýný düsünüyordu. Yine de, bos sokaða bir göz atmaktan kendini alamad
"?yi," dedi Zinser. "Beyler, söz sizin."
"Bize Bay Kuehl'den bahsedin," dedi kaba bir ses.
208 I
Empati
"Bizlerden biri," dedi Darian biz sözcüðünün anlamýný kavramak için kýsa bir süre duraksaya
çocuklarý da biliyor."
"Onlarý yeteneklerinden dolayý mý seçmis?" diye sordu kibar sesli bir adam.
"Çok emin deðilim," dedi Darian. "Ama sanýrým öyle."
"Ne zaman bileceksiniz?" diye sordu güneyli aksanýyla konusan biri.
"Bir hafta. Belki iki."
"Bay Kuehl de örgüte katýlýr mý, dersiniz?"
Darian bir an düsündü. Her ne kadar Laszlo'nun onun için neredeyse her seyi göze alacaðýnda
min olsa
da, bu teklife evet diyeceðinden kuskuluydu. Ne kadar para öderlerse ödesinler.
"Evet, Bayan Washington?" diye sordu yine Güneyli. "Katýlýr mý?"
"Gerçeði öðrenirse, hayýr."
Rahatsýz bir sessizlik olunca, Darian yanlýs bir sey söyleyip söylemediðini düsündü. Eðer o
larla
birlikte olsaydý, merak etmesine gerek kalmazdý. Zaten, herhalde bunun için telefonu k
ullanýyorlardý. Böylesi
daha emniyetliydi. En azýndan, onlar için. Sonunda, kaba-sesli konustu.
"Bilmesi gerekmiyor."
"Ondan bir seyler saklayamazsýmz," dedi Darian. "En azýndan, uzun vadede."
"O da bizim sorunumuz olsun."
"Bu arada, bir çocuk daha bulduk," dedi Zinser. Darian, kadýnýn kedi gibi gülümsediðini ner
deyse
görebiliyordu. "Yarýn sana tüm bilgileri gönderirim. Onu almak için Persembe günü uçuyorsun
"O kadar erken mi?"
"Çocuðun ailesi yok."
"Anlasýldý."
| 209
13
Bir sonraki gece dua seansýndan sonra, Jill gözünün ucuyla Peder Sullivan'm ?ncil'ini ka
patýp, onu yavasça
yere býrakmasýný izledi. Rahip sonra, sað avucunu kitabýn üzerine koydu, aðýrlýðýný dengele
a
basladý.
Jill'in beklediði an buydu. Kendini bile sasýrtan bir hýzla ayaða fýrladý, Peder Sullivan'ý
kasýndan yakaladý
ve öne doðru çekti. Dengesini kaybeden yaslý adam devrildi ve basýný yere çarptý. Jill, bir
nde onun
üstüne çýkmýs ve göðsüne oturmustu.
Peder Sullivan tepki gösterecek zaman bulamadan Jill zinciri onun boynuna doladý ve çe
kerek sýktý. Zincirin
halkalarý rahibin boðazýný sýkýnca, nefesi kesilen adam parmaklarýný zincirin altýna sokmay
"Sana zarar vermek istemiyorum!" diye baðýrdý Jill. "Sadece konusmak istiyorum!"
Zinciri, Peder Sullivan'm nefes almasýna izin verecek kadar gevsetti. Her ikisi de
hýzla soluyorlardý, Jill'in
incecik kalmýs bedeni bu birkaç saniyelik fiziki çabadan sonra yorgun düsmüstü.
"Ne..." diyebildi Peder Sullivan sonunda, " Ne istiyorsun?"
"Bana anahtarý ver, Peder."
"Yapamam."
"Evet, yapabilirsin!" dedi Jill hýçkýrarak. "Lütfen! Söz veriyorum, bir daha asla geri gel
meyeceðim. Sadece
kelepçelerimi çöz ve gideyim."
"Yapamam," dedi Peder Sullivan basýný yine sallayarak. "Anahtar... Yukarýda."
Jill ona bakakaldý. Adam yalan söylemiyordu. Omuzlarý çöktü. Nasýl bu kadar aptal olabilmis
ki? Bütün
planý, anahtarýn adamýn üzerinde olacaðý varsayýmýna dayalýydý.
210 j
Empati
"Buradan çýkmalýyým," diye yineledi baska ne diyeceðini bilemeden. "Neden beni býrakmýyorsu
"Nedenini biliyorsun, Jill."
"Bu adil deðil!"
"Biliyorum," dedi Peder Sullivan ona bakarak. "Ama yapabileceðin bir sey yok."
"Seni burada tutabilirim. Seni aramaya geleceklerdir."
"Hayýr. Gelmeyecekler. Bodruma kimsenin girmemesine dair çok kesin talimat verdim."
"Ama sonunda birileri "
"Suyun tükenmeden önce deðil."
Jill dönüp pis yesil kovaya baktý. Peder doðruyu söylüyordu. Eðer onu burada tutarsa ve bir
fta kimse
gelmezse...
"Beni býrakmalýsýn, Jill."
Jill basýný salladý. "Hayýr."
"O zaman ikimiz de ölürüz."
"Tek basýma ölmekten daha iyidir."
"Hayýr, deðil," dedi Peder Sullivan. "Senin kalbini biliyorum, Jill. Bunu yapmak ist
emiyorsun."
Jill dudaðýný ýsýrarak, bu sözleri kafasýnda tarttý. Bir zamanlar, haklý olabilirdi. Bir in
e Peder Sullivan'ý
öldürmeyi aklýnýn ucundan bile geçiremezdi. Onu sevmisti.
Ama simdi, bir tarafý rahibe gerçekten zarar vermek istiyordu. Ve tüm tereddütlerine raðme
n, Peder
Sullivan'a vurduðu an içini bir sevinç dalgasý kaplamýstý. Bunun yanlýs olduðunu biliyordu,
onu acý
içinde o kirli zeminde görünce kendini çok iyi hissetmisti.
Olayýn sýcaklýðý geçip de, ölüm ve yasam gücünü elinde tuttuðunu hissedince, Jill kusacak g
öldüremezdi. Rahibin yapmýs olduðu yanlýs olabilirdi, ama ona yardým amacýyla yapmýstý. Onu
intikamdan baska bir sey olamazdý.
1211
Adam Çimer
Ve intikam, haklý gerekçelere de dayansa, yine de bir günahtý.
Tek söz etmeden adamýn boynundaki zinciri gevsetti ve çözmeye basladý. Rahibin üzerinden ka
kmak üzere
bir bacaðýný kaldýrmýstý ki, birden sakaðýnda keskin bir acý duydu. Ellerini basýna götürme
bu
defa da çenesine gelen bir darbeyle yana devrildi.
Çenesi tas zemine çarpýnca, acýyla haykýrdý. Ön disleri yere çarptý ve dört keskin dis parç
rine
düstü. Aðzýna dolan ýlýk ve tuzlu kanla birlikte istemeden kýrýk dis parçalarýný da yuttu.
Sendeleyerek ayaða kalkan Peder Sullivan, geriye çekildi. Kýsa bir an kapýya yaslanýp, der
in derin soluyarak
boynunu çevreleyen kýrmýzý lekeleri ovusturdu. Bir eliyle de ?ncil'ini sýkýca kavramýstý. K
tabýn asýnmýs
deri kabýnda küçük bir kan lekesi görünüyordu.
Sana iste bununla vurdu. Suratýna kahrolasý bir ?ncil indirdi. Gerçekten harika. Tam b
ir aziz, ha?
Jill duyduðu acýyý unutmaya çalýsarak yavasça doðrulup oturdu. Basý yorgunluk ve acýdan dön
gözlerini Peder Sullivan'm bakýslarýna çevirdi.
"Sizi býrakacaktým," dedi fýsýldayarak. "Neden..."
Yüzü morarmýs olan Peder Sullivan gözlerini ona dikmisti. Sesi, zorlukla kontrol ettiði be
lli olan bir öfkeyle
titreyerek, alçak bir sesle konustu.
"Sen seytanýn tohumusun ve babanýn ihtiraslarýný gerçeklestireceksin. O, basýndan beri bir
atildi ve
gerçekle hiç isi olmadý, çünkü onun içinde gerçeðe yer yok."
"Hayýr," dedi Jill hýçkýrýklar içinde. "Çok üzgünüm, Peder. Ben... ben sadece buradan çýkma
.
lütfen..."
Peder Sullivan derin bir soluk alýp, býraktý. Sanki tüm öfkesini de bu solukla vermisti; yü
deki nefret
ifadesi, sempatiye dönüstü.
212 I
Empati
"Ben de üzgünüm. Sana yardým edemediðim için üzgünüm. Meryem'in Oðlu, dünyamýzýn Rab'bý ve
Kurtarýcýsý olan Isa sana merhamet etsin." Durdu ve sanki yüzünün tüm ayrýntýlarýný ezberle
sine
baktý kýza. "Elveda, Jill."
Sonra, tek bir söz daha söylemeden döndü ve çýktý. Jill o zaman anladý: bir daha asla geri
yecekti.
iý t,
> (
'ýi ý '
ý r ý
M' , ,-
| 213
14
\
Kilisenin çan kulesi barut rengi gökyüzünde gerçeküstü bir görüntü veriyordu. Darian genis
venden
çýkarken ürper-mekten kendini alamadý. Kiliseler hep kendini deðersiz hissetmesine neden o
lmustu.
Los ve serin hole girince biraz suratsýz bir rahibe onu karsýladý.
"Ben Hemsire Christina," dedi kendini tanýtarak. "Peder Sullivan sizi bekliyor. Lütf
en benimle gelin."
Darian rahibeyi takip ederek tahta oturma sýralarýný geçti ve mihrabýn arkasýndaki ufak bir
kapýdan girdi.
Sonra ayak sesleri tas zeminde yankýlanarak dar bir dönel merdivenden olarak çýktýlar. Üst
ahanlýkta
büyük, masif bir kapý vardý. Hemsire Christina kapýyý öbür tarafmdakini uyandýrmaktan korka
hafifçe
vurdu.
"Girin," dedi misafirperver olmaktan epey uzak ve yorgun bir ses.
Rahibe kapýyý açýp geri çekildi. Darian'm beklediðinden büyük olan odada masif meseden yapý
aman
bir masa, birkaç rahat görünüslü sandalye ve küçük bir kanepe vardý. Penceredeki vitraydan
ortama ruhani bir hava veriyordu.
Rahip elini havada sabýrsýzlýk yansýtan bir tavýrla salladý; Darian o hareketi 'oturun' ola
ak yorumladý, ama
odadan çýkýp kapýyý arKasmdan sessizce kapatan Hemsire Christina'ya bakýlýrsa, ona da 'çýka
n' mesajý
vermisti.
"Bu kadar yol geldiðiniz için üzgünüm, ama telefonda da dediðim gibi, Jill ziyaretçi kabul
iyor."
"Nedenini açýklamadýnýz," dedi Darian.
"Hayýr, açýklamadým." Rahip oturduðu büyük deri koltukta rahatsýzca kýmýldandý. "Ayrýca kon
ve neden ilgilendirdiðini de anlayamadým."
214 |
E m p a t i
Darian zihin gözünü iyice açtý ve... Ve hiçbir sey görmedi. Adam sanki orada deðildi. Yasam
ca bazý
insanlarýn duygularýnýn diðerlerininkinden daha keskin, daha belirgin ve hatta daha bula
sýcý olduðunu
farketmisti. Ama o güne kadar tamamen bombos birisine hiç rastlamamýstý. Tüm dikkatini ada
ma odakladý
ve onu koruyan örgüsüz yüzeyi hissetti.
Elini içgüdüsel olarak rahibin elinin üstüne koyunca, adamýn zihninin etrafýndaki duvar bir
da yýkýldý.
Karmakarýsýk duygularý birden çýplak ve açýkta kalýverdi: Islak, buz gibi bir yorgunluk; ya
keskin bir
sadakat; pürüzlü, keskin bir korku.
Darian tüm o duygularý sadece beyniyle hissettiðinin bilincindeydi, ama bu onlarý daha d
ayanýlabilir
kýlmýyordu. Beyninde ateslenen sinir hücreleri 'gerçek' ve 'empatik' duygular arasýnda bir
ayrým yapmýyordu.
Kollarýnýn buz gibi bir suyla kaplý ya da bedeninin kýzgýn kor üzerinde ya da bacaklarýnýn
ntimlik bir
býçakla desiliyor olmamasý fazla bir sey fark ettirmiyordu.
Darian tüm o iskencelerden geçmediðini bildiði halde, haykýran sinirsel algýlarý farklý sin
r veriyordu. Ama
Dietrich'in deyisiyle, 'fiziksel duyularýnýn' tersine empatik duygularýný kontrol edebil
iyordu. Onlarýn siddetini
en üst derecede acý ya da haz seviyelerine kadar çýkartabiliyor, sonra tersine çevirip, bi
r kelebeðin omuzuna
konmasýndan daha fazla rahatsýzlýk vermeyecek seviyeye düsürebiliyordu.
Ama baska birisinin duygularýný kontrol etmek, onlarý kendi içine çekip, döndürerek gerisin
ri yollamak
istiyorsa, o duygularý tüm ihtisamlarýyla hissetmekten baska çaresi yoktu. Darian da öyle
yaptý; kendi özünü
bastýrýp rahibin özünü içine çekti.
"Lütfen, Peder," dedi onun korkusunu gevsek, yuvarlanmýs bir umursamazlýða döndürerek. "Ban
Jill'in
öyküsünü anlatýrsanýz, söylediklerinizin bu duvarlarýn dýsýna çýkmayacaðýna dair size yemin
Rahibin içini ýlýk, rahatlatýcý bir güven hissiyle doldurunca adamýn yuvarlanmýs umursamazl
| 215
Adam Fawer
"Öyleyse," dedi Peder Sullivan yüz hatlarý gevserken, "Sanýrým bunun bir zararý olmaz, ama
söyleyeceklerimi duyduktan sonra deli olduðumu düsünmenizden korkuyorum." Duraksayýp derin
bir soluk
aldý. "Jill VVilloughby'nin içinde... Bir iblis var."
Darian oraya gelirken ne ummasý gerektiðinden emin deðildi, ama beklediði kesinlikle kar
sýlastýðý sey
deðildi. ?çinden yükselen tiksintiyi bastýrarak, yerine serin, ama sert bir dinginlik hi
ssi yaydý. "Deli olduðunuzu
düsünmüyorum," dedi yumusak ve ölçülü bir ses tonuyla. "Ama söyleyin bana: Neden o kýzýn iç
lis
olduðunu düsünüyorsunuz?"
"?nsanlara bazý... Bazý seyler yaptýrabiliyor."
"Ne gibi seyler?"
"Kötü seyler," diye fýsýldadý rahip. "O kýz... Tanrý'nýn çocuklarýndan biri deðil o."
Rahibin zihnini atesli endise dalgalarý sardý. Kendi tenini saran yanma hissine karsý
dislerini sýkan Darian ise
sandalyesinde kýmýldamadan oturmaya devam etti. Sonra zihinsel bir silkinisle karsýsýnda
ki adama yumusak
ve soðuk bir güven hissi gönderdi.
Huzur bulmus gibi bir soluk alan Peder Sullivan anlatmaya devam etti. "Yazdan be
ri Jill'in öðretmenlerinden
çoðu bana onun yanmdayken kendilerini... Garip hissettiklerini söylediler. Sadece bir
tanesi olsa bunu pek
ciddiye almazdým, ama bes rahibenin besi de bana ayrý ayrý geldi. Bir sekilde ona doðru çe
kim hissettiklerini
söylediler. Jill gözden kaçmayacak kadar canlý bir kýzdý ve öteki çocuklar arasýnda her zam
rdi.
Ama o son durum farklýydý. Ben de onu yakýndan izlemeye karar verdim."
"Peki, siz kendiniz Jill'e yönelik deðisik bir seyler hissettiniz mi?"
"Hayýr," dedi Peder Sullivan. "Dikkat edince öteki çocuklar üzerinde tuhaf bir etkisini
farkettim. Bilirsiniz, o
yastaki kýzlar duygularýný saklamayý pek beceremez ve ne yapacaklarý da belli olmaz. Yani
ne zaman biri
mutlu olsa, bir diðeri mutsuzdur. Ama
2161
Empati
Jill yanlarýnda olduðunda etrafýndaki herkesin ayný duygular içinde olduðunu gördüm. Ya hep
tluydu ya
da hep birlikte hüzünlü.
"Onlarý bir sekilde kontrol ediyormus gibi mi?"
Ya da onlarý büküyormus gibi.
"Sonra bir gece..." Sesi fýsýltýya dönüsen rahip sýkýntýyla basýný öne eðdi. Sonra o rahats
aðzýndan olabildiðince çabuk çýkartýp atmak istercesine hýzlý hýzlý konusarak devam etti. "
hibelerden
birini romantik bir iliski içinde yakaladým."
Duyduðu saskýnlýðý bastýran Darian kaslarmý kaldýrdý.
"Hemsire Chris... Yani suçlu rahibeyi kolundan tuttuðum zaman, bir an için içimi bir seh
vet dalgasý sardý. Bu
duygu zihnimde o kadar güçlü bir sekilde parlýyordu ki, çesitli renkler görebiliyordum. Ama
rahibeyi kýzdan
çekip aldýðým anda o duygular -ve renkler- yok oldu." Rahip mendiliyle alnýnda biriken min
ik ter damlalarýný
sildi ve devam etti. "Kýzýn onun kontrolü altýnda olduðunu iste o zaman anladým."
"Kimin?"
"Seytan'ýn!" Yaslý din adamý sonunda o sözcüðü söylemis olmakla rahatlamýs gibiydi. "Hisset
,
katýksýz bir günaha çaðrýydý. Seytan'm cisme bürünmüs hali! Ne yapmam gerektiðini biliyordu
Darian'm da onun için bir yük haline gelmis olduðunu hissettiði korkunç sýrdan kurtulmak iç
artýk
öncekinden de hýzlý konusuyordu Peder Sullivan.
"Baska bir rahiple birlikte kýzýn içindeki seytaný çýkartmaya çalýstýk, ama basaramadýk. ?b
kontrolü
altýna alamasa da arkadasýmý ele geçirdi. Neyse ki, canavarýn onun üstündeki kontrolünü kýr
basarabildim."
Sadece kuruyan boðazýný rahatlatmak için duraksayýp devam etti. "Hepsi neredeyse iki ay önc
oldu. O
zamandan beri kýzla
| 217
Ajdam Fawer
birlikte defalarca dua edip ona ?sa'yý kucaklamasýný, iblisi ruhýjjý-dan atmasýný telkin et
, ama basarýlý
olamadým." ?»
"Sizi de diðerleri gibi etkileyemedi mi?" ??'
"Hayýr," dedi rahip sinirli bir sekilde boynuna asýlý gümüs haça dokunarak. "Görünen o ki,
ekilde
baðýsýklýðým var."
"Sizce neden, Peder?"
"?nancým," diye yanýtladý rahip hiç duraksamadan. "Kilisemin tüm üyeleri dini bütün kisiler
ama yine de...
Yani kendimi onlarla karsýlastýrmak istemiyorum ama... Anladýnýz herhalde..."
"Anlamaz olur muyum!" dedi rahibin örtülü üstünlük taslamasýna içten içe gülen Darian.
Sonra... Kýsa bir an için düsünmekten kendini alamadý: Ya adamýn dediklerinde gerçeklik pay
sa? ?nancý
gerçekten de onu korumus olabilir miydi? Eðer öyleyse, bu Jill'in gücünün -ve elbette kendi
ininkinin deseytani
olduðu anlamýna gelirdi. Ve bu çok saçmaydý... Yoksa deðil miydi?
Düsünceleri bir kenara iten Darian devam etti. "Jill simdi nerede, Peder?"
"Bodrumda, bir depo odasýnda kilitli. Doðruyu söylemek gerekirse, ne yapacaðýmý bilemez hal
eyim.
Denediðim hiçbir sey ise yaramadý ve iblisin kontrolü tekrar ele geçirmesine engel olamaya
caðým korkusuyla
baska birini daha oraya götürmeye cesaret edemiyorum."
Darian rahibi jelatinimsi bir umutla karýsýk ve yumusak, ipeksi bir kabullenisle sar
maladý. "Sanýrým ben size
yardým edebilirim."
Peder Sullivan çelik kusaklarla güçlendirilmis kapýyý açar açmaz, Darian zihnine çarpan kýz
a
kâðýdý kadar keskin pürüzleri olan bir duygu dalgasýyla sendeledi. Izdýrapla burukluk birbi
karýsmýstý.
Mahzenin nemli havasý ciðerlerine dolunca öksürmeye basladý.
218 |
E m p a t i
"?yi misiniz?" diye sordu rahip. «n ; ý ?>.'v^ vv:. .'? ''??'' ;
Gözlerini kapatan Darian bulantýnýn geçmesini bekledi. Zorlukla yutkunup basýný sertçe silk
di. Önündeki
korkuluðu sýkýca kavrayarak, "?yiyim," diye fýsýldadý.
"Onu siz de hissediyorsunuz, deðil mi?"
"Evet." Darian'ýn sesi neredeyse duyulamayacak kadar hafif çýkýyordu.
"?blisi buraya hapsettiðimden beri yakýnlara gelen insanlarýn garip bir duygudan söz ett
iðini duydum. Ona
dayanabilen tek kisi benim, ama buradaki kötülüðü ben bile hissedebiliyorum." Basýný çevird
evam etmek
istediðinizden emin misiniz?"
"Evet," dedi Darian. Sesi sakin ve kararlýydý ama bunun için çaba sarf ettiði belliydi.
?steksiz bir sekilde iç geçiren Peder Sullivan merdivenlerden inmeye basladý. Darian'ýn
ayakkabýlarý sert
zeminde tok bir ses çýkartýyordu. Attýðý her adýmda algýladýðý buz gibi nefret de güçleniyo
rin
sonuna gelince baska duygular da hissetmeye basladý: Dikenli, törpü gibi disli bir umu
tla karýsýk pürüzsüz,
kaygan bir hüzün. Ama umut iyimser olmaktan ziyade tehditkâr-dý.
Darian duraladý. "Bana bir dakika izin verebilir misiniz, Peder?"
"Elbette," dedi Peder Sullivan, sonra ona biraz mahremiyet saðlamak için bakýslarýný yere
indirdi.
Darian gözlerini yumup ne yapacaðýna karar vermeye çalýstý.
Bu kötü bir fikir. Kýz tehlikeli. Laszlo'yu zaten parmaðýnda oynatýyorsun ve yakýnda Elijah
VVinter'e de
sahip olacaksýn. Ona ihtiyacýn yok. Arkam dön ve çýk git.
- Ama ona yardým edebilirim. Yeteneklerini nasýl kontrol edebileceðini gösterebilirim.
Haydi oradan! Senin tek düsündüðün para.
- Bu o kadar yanlýs bir sey mi?
| 219
AdamFroer
Onu harcamak için hayatta olmayacaksan, evet.
Darian, açgözlülüðü ve korkusu arasýnda bir an sýkýsýp kaldý. Bir tarafta 1.000.000 dolarlý
taraftaysa o küçük canavarýn buna deðmeyebileceði hakkýnda giderek güçlenen kaný. Belki de
ne
gerçekten de seytan girmisti. Belki onun için -ve herkes için- en iyisi bir kilise bod
rumunda kilit altýnda
olmasýydý.
Darian mantýksýz davrandýðýnýn bilincindeydi, ama hayatýnm en kötü hatasýný yapmak üzere ol
düsüncesini de üzerinden atamýyordu. Çok sonra, yattýðý yerde kan kaybýndan ölmekteyken o a
baktýðýnda, içgüdülerini önemsemediðinden ötürü kendini lanetleyecekti. Olacaklarý önceden
olsaydý, kýzý orada ölmeye terk ederdi.
Ama o bodruma inerken kafasýný kurcalayan düsünce, çekip giderse büyük ödülü kaçýrýyor olac
da nedensiz bir çekince yüzünden yapmaya hazýr olduðu bir sey deðildi.
Darian gözlerini açtý ve zihnini simdi sadece on metre uzaðýnda olan kýzdan yayýlan kokusmu
algalara
karsý perdeledi. "Prensesi kurtarma zamaný."
2201
I
Kalýn kapýnýn önüne gelen rahip durdu. Darian kýzýn içinde olduðu dalgýn nefret halinden çý
dokunaçlarýný bastonuyla önünü hisseden bir kör gibi onlara doðru uzattýðýný hissetti.
"Kim var orada?" diye sordu kalýn kapýnýn ardýndan gelen boðuk ama beklemediði kadar tiz bi
ses. "Lütfen
bana yardým edin. Lütfen..."
Kýz hýçkýrmaya basladý. Ama Darian onun hüznü ve ihtiyaçlarýnýn gerisinde umutsuzluk seziyo
ardýndaki yaratýk küçük ve masum bir kýz deðildi. Kapana kýsýlmýs bir hayvandý o.
Çok geç deðil. Hâlâ geri dönebilirsin ve...
?çsel itirazlarýný bir kenara iten Darian rahibe döndü. "Kapýyý açýn."
Peder Sullivan'm omuzlarý çöktü, cebinden çýkardýðý büyük gümüs halkaya dizili anahtarlarda
ahsap kapýya yeni takýldýðý belli olan parlak modern kilide sokup çevirdi. Sürgü yumusak bi
le kaydý ve
kapý onlara doðru açýldý.
?çerideki kýz rahibi gördüðü anda katýksýz bir nefret duygusu odadan dýsarýya tastý, ama ka
kýz Darian ile göz göze gelince, o duygu bir anda kabaran bir umuda býraktý yerini.
Darian kýzýn görüntüsünün duygularýyla baðdasmayacaðýný önceden biliyordu, ama yine de sade
görüntüsünden etkilenmekten kendini alamadý. Lekeli ve kirli yüzünde, kocaman gri-yesil göz
de
gerçekten bir sadelik vardý.
Açlýktan ölmek üzere olmasa, güzel sayýlabilirdi de. Koyu kahverengi saçlarý pis ve daðýnýk
yað
içinde kollarýndan sivri dirsekler çýkýyor, lime lime olmus eteðinden kemikli dizleri görün
En acýklýsý, Darian'm gözlerinin içine bakan kýzdan boðucu bir beklenti seli fýskýrýyordu.
ni ortaya
seren bir gülümse-
| 221
Adam Fawer
meyle, "Merhaba," dedi. Sinirli bir sekilde kirli saçlarýyla oynuyordu. Bileðinden sar
kan kalýn ve aðýr zincir
sangýrdayarak yerde sürüklendi.
Darian korkusunu ve açgözlülüðünü aslýnda hiç de hissetmediði bir yakýnlýk duygusu altýnda
"Merhaba," dedi. "Benim adým Darian."
"Benimki de Jill," diyerek burnunu çekti kýz. Siddetli bir özlemle dolup tastýðý belliydi.
Beni buradan
çýkartmaya mý geldiniz?"
"Çýkmak ister misin?"
"Evet, efendim," dedi Jill tümüyle masumiyet ve keder saçarak.
"Birkaç dakika Peder Sullivan ile konusmama izin ver, olur mu?"
"Tamam." Jill son bir acýndýrma çabasýyla alt dudaðýný ýsýrýp, bakýslarýný kir içindeki çýp
Kapýyý iterek kapatan rahip hemen anahtarý kilitte çevirdi. Sessizce merdivenleri isaret
etti ve hücreden
uzaklastýlar. Merdivenlere doðru giderken Darian o kadar güçlü bir öfke ve hayal kýrýklýðý
, ellerini
yumruk yapýp sýktýðýný farketti.
Jill delinin biri. Rahibin onvn buradan çýkma sansýný berbat etmesini istemiyor.
Yutkundu ve yenilenmis bir saygýyla rahibe döndü. Adamýn o kýzýn saldýrýlarýna karsý koyabi

inanýlýr gibi deðildi.
?nanç, anýmsadýn mý?
- Kes sesini.
"Peder, size ilk konusmamýz sýrasýnda da söylediðim gibi, sorunlu çocuklarla ilgili bir yer
lýstýrýyorum."
Durdu ve mücadeleye hazýrlandý. "Kadromuzda birçok psikiyatrýn yaný sýra, son derece deneyi
fizik terapi
ve meslek hastalýklarý uzmanlarý bulunuyor. Ayrýca..."
222 |
Empati
"Hayýr," dedi rahip sesinde bir kararlýlýk ifadesiyle. "Gitmesine izin veremem. Fazlasýy
la tehlikeli."
"Ne yapacaksýnýz? Onu sonsuza dek burada mý tutacaksýnýz?"
"Gerekirse... Evet."
"Bu pek de gerçekçi olmayan bir çözüm."
"Sizinki de öyle," dedi Peder Sullivan. "Doktorlar seytan çýkar-tamaz."
"Görünüse bakýlýrsa, siz de çýkartamamýssýnýz."
"?ste o nedenle de burada kalmasý gerek. Onu iyilestiremeyebi-lirim, ama en azýndan
kontrol altýnda."
Çok geç. Kýzý rahibe býrak. Býrak...
Darian rahibin elini tuttu. Ve adamýn duygulan bir anda kendi beyninde patladý. "Onu
burada
tutamayacaðýnýzý biliyorsunuz, Peder." Pürüzsüz, buz gibi bir kesinlik hissi yaydý, sonra g
yice
kabullenilmesi için duraksadý. "Eðer bunu deneyecek olursanýz Jill her seyi mahveder; özel
likle de
piskoposlukla ilgili her türlü emelinizi."
Her ne kadar bu son laf körlemesine atýs olsa da, Peder Sullivan'dan bir anda fýskýran d
ehset hissine
bakýlýrsa hedefi bulmus olmalýydý. Belli ki adam güç ve prestij pesindeydi. Darian bastýrdý
"Gerçek ortaya çýkacak ve skandal bir veba gibi bu kilisenin üzerine çökecek. Çocuk Müdürlü
çocuklarý götürecek. Gazeteler size canavar diyecek. JiU'i zincirli tuttuðunuz odanm resim
lerini basacaklar.
Hatta belki sübyancýlýkla suçlanacaksýnýz."
"Ona asla dokunmadým," dedi rahip. "Asla! Hiçbirine dokunmadým."
"Size inanmayacaklardýr." Adamýn elini sýkan Darian sözlerini kan dondurucu bir korku gönd
ererek
destekledi. "Jill o bodrumda bulunduðu anda tüm inanýlýrlýðmýzý yitireceksiniz. Aforoz edil
iniz.
Yargýlanacaksýnýz. Mahkum olacaksýnýz. Ve hayatýnýzýn geri kalanýný hapishanede tecavüze uð
geçireceksiniz.
| 223
Adam Fawer
n/ý Yapma! Bu çok...
"Ve tüm bunlar ne için? Jill'in kaçmasýna engel olmak için mi? Görmüyor musunuz? Polis onu
duktan
sonra -ve inanýn bulacaklar- hapse giren siz olacaksýnýz. Aslýnda o kendisini burada tut
manýzý istiyor. Çünkü
sizi ancak öyle mahvedebilir."
Rahip simdi hýzla soluyor, gözleri çýlgýn gibi Darian ile Jill'in hücresi arasýnda gidip ge
ordu. "Ama ona
sadece ben dayanabiliyorum," dedi yalvarýr gibi. "Eðer size verirsem o... Neler yapa
bileceðini
bilmiyorsunuz."
"Onu kontrol edebilirim."
"Nasýl?"
"Güvenin bana, Peder." Darian korku hissini geri çekip, onun yerine ýlýk ve tatlý bir güven
asýladý. Rahibin
soluklarý yavasladý, bakýslarý sakinlesti. "?nanýn. Tanrý hem sizi, hem de kýzý kurtarmamý
eydi simdi
burada olmazdým. Bu O'nun isteði."
Rahip sessizce sözcükleri özümsedi.
Darian onun beyninin çalýstýðýný, yüzeyin hemen altýndaki duygu karmasasýný hissedebiliyord
o
içini kemiren süphe duygusuna müdahale ederek, adamýn düsüncelerini kendi akýslarýna býrakt
Sonunda derin bir soluk alan rahip basýný eðdi. "Benimle dua eder misiniz?"
"Tabii ki, Peder."
Hâlâ Darian'in elini sýký sýkýya tutan Peder Sullivan diz çöktü; Darian da aynýsmý yaptý. R
yumdu, basýný birbirine kenetlenmis ellerine dayanacak sekilde eðdi ve Latince fýsýldamaya
basladý. Din
adamý kendini Tanrý'ya açýnca Darian, bedeninde parmaðýný elektrik prizine sokmusçasma bir
issetti.
Rahibin duygularý içinden aktýkça boðazý ve gözleri yanýyordu. Adamýn dualarýnda hiçbir kaç
Duygularý zengin ve güçlüydü. Peder Sullivan duasýný bitirene kadar kendini onun
224
. Empati
duygu -sükrafl, i$?m, «amit, kabullerim* dalgalarýnda sürüklenmeye
býraktý.
Rahibin dinginliðine bir süre tutunan Darian, sonunda onun elini býraktý. Adamýn zihni tek
rar karanlýða
gömülürken, o da Jill'in umutsuz öfkesiyle bas basa kalmýstý.
Peder Sullivan anahtarlarýn üzerinde dizili olduðu gümüs halkayý ona uzattý, ama o tutamada
eri çekti.
"Burada olanlarý kimsenin öðrenmeyeceðine dair söz vermenizi istiyorum," dedi endiseyle, "
insanlar...
insanlar bunu anlayamaz."
"Size söz veriyorum."
"Alýn," dedi gümüs halkayý uzatarak. "Siz onu götürürken burada olmak istemiyorum." Darian'
armaklarý
anahtarlarýn üzerine kapandý, "isiniz bitince anahtarlarý býrakýn ve arka çýkýsý kullanýn.
olsun."
Peder Sullivan baska bir sey söylemeden haç çýkarttý ve basamaklarý hýzla týrmandý. Darian
in
hücresine baktý. Kendini yataðýn altýna eðilmis, orada bir canavar arayan bir çocuk gibi hi
diyordu. Ama
bu sefer canavarýn gerçek olduðunu biliyordu.
Kýzý bayýltmanýn bir yolunu bulsa iyi olacaðýný düsündü. En azýndan, laboratuara varana kad
asý
isine gelirdi. Baska bir empattan korkacaðýný hiç düsünmemisti; hele o kadar genç birinden.
Basýný sallayarak korkusunu bastýrýp, Jill'in bir nabýz gibi atan zihnine doðru yürüdü. Kap
htar
destesini kaldýrýnca hücredeki kýzýn neseye boðulduðunu hissetti. O anahtarlarý birbiri ard
edikçe Jill'in
heyecaný da artýyordu. Sonunda doðru anahtarý buldu. Kilide sokunca içeriden muazzam bir d
uygu dalgasý
geldi. Darian kapýnýn ardýnda çömelmis, atlamaya hazýr bir kaplan olduðunu düsündü.
Kendini hazýrlayýp kapýyý açtý. Kýz boynunu uzatýp onun arkasýnda kimsenin olup olmadýðýna
"Gitti o," dedi Darian.
| 225
Adam Fawer
Jill'den yayýlan rahatlama dalgasý bir an sonra yerini süj#h§y«
býraktý. "Kimsiniz siz?" ' !
"Senin gibi biri."
Jill bir adým geriledi. Kir tabakasýnýn altýndaki solgun yüzü daha da soluklastý. "Yani Sey
sizin vücudunuza
da mý girdi?"
Darian gülmekten kendini alamadý. Boðazýndan kurtulan asabi kýkýrdamayý hemen engelledi, am
alýnmýstý; birden yüzü karardý ve çenesini meydan okurcasýna kaldýrdý.
Elini aðzýna götüren Darian gülümsemeyi de kesti. "Özür dilerim. Gülmek istemedim."
"O zaman niye güldünüz?"
"Çünkü söylediðin sey komik geldi," dedi Darian. Simdi kendini bodruma ilk geldiði andan da
a rahat
hissediyordu. Evet, Jill gerçekten güçlüydü ama, hâlâ bir çocuktu. Darian hücreye girdi. Bu
pan les
gibi koku nedeniyle yüzünü burusturarak kýza biraz daha yaklastý.
"Benden ne istiyorsunuz?" diye sordu Jill.
"Öncelikle seni buradan çýkartmak."
Bir an sessiz kalan Jill hýçkýrýklara boðuldu. ?lk damla gözyasý yanaklarýndan asaðýya süzü
,
kendini dev bir çekiç kafasýna inmis gibi hissetti. Gözleri yandý, boðazý düðümlendi. Derin
k alýp
zihnini kapatmaya çalýstý, ama kýzýn yoðun ve dokunaklý ferahlamasý çatlaklardan girip onu
i.
Kendi zihninin derinliklerine bakan Darian mutlu anýlarýný gözünün önüne getirdi. Altýncý y

gitmeden önce sonuncusu... Emerald gece kulübündeki ilk striptiz gösterisinden sonra kaz
andýðý parayý
sayýsý... ?lk erkek arkadasýyla sevismeleri... Dietrich'in deneklerinden birini büküp altýn
isetmesi...
Neseli görüntüler birbiri ardýna zihninden geçiyordu. Her birinden emdiði duygularý aðlayan
eltti.
Onun üzüntüsünü bastýrdýkça kendi zihnindeki aðýrlýk da azaldý.
2261
Empati
Tüm psisik iletisim bir dakikadan az sürdü, ama Darian ter içinde kalmýstý. Yavasça soluðun
tý. Kýzýn
ezici üzüntüsü geçmisti.
Jill karsýsýnda sarhos gibi hafifçe yalpalayarak dikiliyordu. Dudaklarýnýn kenarýnda bir gü
me vardý.
Onun ürkütücü nesesinden tedirgin olan Darian, korkusunu daha yap ay mutluluk duygularýyla
bastýrmadan
önce ürperdiðini hissetti.
Yapay deðil. Duygular yapay olamaz. Eðer onlarý hissediyorsan, gerçektirler.
- Kimin umurunda? Sen sadece tongaya basma, yeter.
"Sadece sana yardým etmek istiyorum," dedi yavasça. "Birlikte çalýstýðým insanlar senin gib
. Yetenekli
çocuklara yardým etmekte uzmandýrlar."
"Korkmuyorlar mý?" ''??'>'?'' "" ?';.:'[!i>:-\ "^???'''"'' '?'?',' ' ?'<??;.?????
"Hayýr." :" ' '7:''?v-':,,'::
"Anlamýyorum."
"Her seyi anlatacaðým, ama burada deðil." Kýza doðru bir adým daha attý. Artýk aralarýnda b
eden az
mesafe kalmýstý. Ona kokan nefesini duyacak kadar yakýndý. "Seni serbest býrakýrsam benimle
gelecek
misin?"
"Evet," dedi Jill hiç duraksamadan.
Darian son bir adým daha attý. Aralarýnda simdi sadece birkaç karýs kalmýstý. Jill yavasça,
nusmadan
kelepçeli bileklerini ona uzattý; kelepçelere baðlý aðýr zincir hafifçe sallanýyordu. Daria
arý sokup
çevirince kilit metalik bir sesle açýldý. Jill kollarýný indirdi, gümüs kelepçeler yere düs
Darian yüzünü burusturdu. Kýzýn bileklerini kaplayan kirin gerisinde kan içinde kalmýs deri
i görebiliyordu.
Ona gönderdiði nese hissine raðmen kýzdan hâlâ dalgalar halinde ýzdýrap ve saskýnlýk yayýlý
Aslýnda Jill'in her seyden çok kucaklanmaya ihtiyacý vardý, ama kollarýný onun cýlýz bedeni
lama fikri bile
Darian'in mide-
227
sini kaldýrmýsh. Tek yapabildiði omzunu hafifçe «fefttrufo <&Wu.
"Her sey yoluna girecek." y, ,v> s, - '?[" ?,
Jill soru dolu gözlerini ona çevirdi. "Söz mü?" ' <( >' ?'}
"Söz/'dedi Darian. '' '<* ' ;,/
Bunun bir yalan olduðunu biliyordu. Ama ne kadar büyük bir
yalan olduðunun kendisi de farkmda deðildi.
'/; ý,v, "ýV; ."V, ?'?\,'>'' ",!':,s.t''ý!. l ?,
1 ' -
228
> (''! ,'i»
1
16
Bilgilendirme toplantýsýndan önce Darian'ýn sadece bir bardak kahve ve bir sigara içmesine
izin verdiler.
Dietrich her zamanki gibi basýna altý, göðsüne de dört elektrot baðlamýstý. Kimse rol yapmý
sadece
bir kiralýk silahtý. O kadar.
Jill onun laboratuara getirdiði ilk empatik çocuk olduðundan, Zinser her seyi bilmek i
stiyordu. Darian rahibin
duygularýný ona dokunmadan hissedemediðini söyleyene kadar sözünü hiç kesmeden dikkatle din
Ama
o noktada Samantha Zinser de heyecanýný gizlemeye gerek duymadý. Aralarýndaki mesafeyi a
zaltýrsa
gerçeði daha iyi anlayacakmýs gibi öne doðru eðilerek, "Onun gibi birine daha önce hiç rast
mý?"
diye sordu.
"Hayýr. Asla."
"Ve onun da Jill'e karsý baðýsýklýðý vardý, öyle mi?" ,
"Öyle olduðunu iddia etti."
Elliot Dietrich yüksek sesle düsünür gibi ve toplantý basladýðýndan beri ilk kez konustu. "
bu durum sana
özgü bir sey deðildi."
"Hayýr," dedi Darian bilim adamýna doðru dönerek.
?ri yarý, solgun tenli adam asýrý terliyordu. Boncuk gibi gözlerini ablak ve pembe yüzünün
arý
arasýndan kýrpýstýrarak ona baktý. "Sence onu neden hissedemedin?"
"Ben... Bilmiyorum."
Odadaki bir dizi ekrana göz atan Dietrich onun kararsýzlýðýný farketti. "Bir seyler saklama
bizden, Darian."
"Önemli bir sey deðil," dedi Darian. , ., ,
"Bence söylemeyi dene," diye üsteledi Zinser. , ?
"Onu..." Kendini bir aptal gibi hisseden Darian duraksadý. "Kendisini inancýnýn koruduðu
nu söyledi."
I 229
Adam Fawer
"?nancý mý?" dedi Zinser dudaklarýný bütefi^k. vVite
"Size saçma olduðunu söylemistim." ?? Dietrich ciddi bir ses tonuyla, "Gerçekten saçma g
yor mu
sana bu?" diye sordu.
Zinser bilim adamma çýldýrmýs gibi baktý, ama yüzündeki ifadeyi görünce dikkatini yeniden D
yöneltti.
"Tanrý'ya inanmam," dedi Darian yavasça. "Ama Peder Sullivan'a gelince... O noktada
neye inanacaðýmý
gerçekten bilmiyorum."
Dietrich karsýsýndaki ekranlara göz attý, basýný salladý ve devam etmesini isaret etti. Top
tý iki saat daha
sürdü. Zinser ince ayrýntýlar üzerine sorular soru soruyordu, ama Darian direktörün endisel
e aklýnýn baska
yerde olduðunu görebiliyordu. Baska bir seyle ilgilenmek için toplantýnýn olabildiðince çab
bitmesini bekler
gibiydi.
Darian o baska seyin ne olduðunu bilmiyordu. Zinser'in aklýný kurcalayamayacak kadar y
orgundu. Ne yazýk
ki öyleydi.
Samantha Zinser siyah-beyaz güvenlik ekranlarýndan Darian'ýn koridorda yavasça yürüyüsünü i
Asansöre giren kadýn duvara yaslandý, gülümsedi ve kameraya el salladý. Yasadýðý onca seyde
bile
hâlâ ukalalýk edebiliyordu.
Zinser umursamadý. ?natçý küstahlýðý devam ettiði sürece Darian Organizasyon'u küçümsemeye
edecekti. Ve bu da tam kendisinin istediði seydi.
Dietrich'e döndü. "Rahip hakkýnda ne düsünüyorsun?"
"Darian algýladýðý kadarýyla gerçeði söylüyordu. Onun ötesinde hiçbir fikrim yok."
"Varsayýmda bulun."
"Veri yok. Her sey olabilir."
230 |
Empati
"Varsayýmda bulun," diye yineledi Zinser sertçe.
Dietrich ilham bekler gibi tavana baktý, sonra bakýslarýný Zinser'e çevirdi. "?ki olasýlýk
. Birincisi, rahibin
kendine özgü, Darian'ýn onu okumasýný zorlastýran bir beyin kimyasý olabilir. Beslenme alýs
arýndan
kaynaklanabilir bu. Belki de bir hastalýðý var ya da bir ilaç alýyor. Kapsamlý týbbi arastý
apmadan
söylemek olanaksýz."
"Ya ikinci olasýlýk?"
"Binada beyin dalgalarýnýn iletimini engelleyen bir seyler olabilir. Belki de kilise
nin olduðu yerdeki manyetik
alanda bir bozukluk vardýr."
"Öyle olsa Darian'ýn kýzý da okuyamamasý gerekmez miydi?"
Dietrich omuz silkti. "Kim bilir? Onun zihninin nasýl çalýstýðýný ancak anlýyoruz; açýkçasý
terli bilgi
yok."
"Beni dinle Doktor," dedi Zinser býkkýnlýkla. "Bana ne düsündüðünü söyle. Farzet ki... Kafa
ir silah
var."
Dietrich dudaðýný ýsýrdý; Zinser bir an için onun aðlayacaðýný düsündü. Onu daha önce de að
eski bir meslektasýyla ortak çalýsma yapmak için bir süreliðine izin istediði zaman olmustu
. Zinser
reddedince, ayrýlmakla tehdit etmisti. Ayrýlmak diye bir seçeneði olmadýðýný açýkça belirti
dini
tutamayýp aðlamaya baslamýstý.
O zamandan beri hep aðlamanýn esiðinde gibi görünüyordu. Ama isini etkilemediði için Zinser
bu
duygusallýðýný ve sinir krizlerini kabullenmisti. Biraz istim býrakmasý daha uçuk bir sey y
asýndan iyiydi.
Adamýn psisik profilini görmüstü ve intihar kesinlikle düsünülemez bir sey deðildi.
Zinser dislerini sýkýp bekledi. Dietrich'in ona yanýt vereceðini biliyordu. Hep verirdi.
Söylediði tahminden öte
olmasa bile genellikle gerçeðe epey yaklasýrdý.
Sonunda Dietrich iç geçirdi. "Bunun makro-ortam olduðunu sanmýyorum. Darian bir rahibeyl
e
karsýlastýðýndan söz etmisti.
| 231
AdaýaF**er
1
Coðrafi konumla ilgili bir seyse, rahibe de okunamaz olurdu. Ve rahibi ne ofisinde
, ne de bodrumda
algýlayamadýðýna göre, binanýn da etken olduðunu sanmýyorum. Dolayýsýyla geriye bir tek ada
kalýyor." ,' ,
"Yani fizyolojisi demek istiyorsun." \
"Büyük olasýlýkla..." Dietrich duraksadý. "Tabii, eðer inancý deðilse."
"Ciddi olamazsýn," dedi Zinser. "Onu Tanrý'nýn koruduðunu mu düsünüyorsun?"
"Tabii ki hayýr," dedi Dietrich alýnmýs gibi. "Ama eðer buna inandýysa, Jill'i savusturmasý
a o inanç yardým
etmis olabilir."
"Bunu anlamanýn tek yolu var," dedi Zinser. "Peder Sullivan'a bir ziyarette daha b
ulunma zamaný geldi."
"Yine Darian'ý göndermiyorsun, deðil mi?" "?
' ? "Hayýr," dedi Zinser. "Bunun için ona ihtiyacýmýz yok."
"Ya Peder Sullivan deneylerimize katýlmayý reddederse?" "'*'' * "Öyle bir sey olmayaca
k."
"Ama... Adam bir rahip." i Zinser omuz silkti. "Benim dinimin rahibi deðil."
Sýçrayarak uyanan Peder Sullivan birden kör edici bir ýsýkla karsý karsýya kaldý. Nerede ol
anlamak
için basýný çevirmeye çalýstý. Çýplak kollarý çarmýha gerilmis gibi bedeninden ileriye doðr
de
deri bilekliklerle sýkýca baðlýydý. Çýplak bacaklarý da baðlanmýstý. Belinde ve boynunda da
i baðlar
vardý.
Göz ucuyla beyaz bir sekil farketti. O tarafa dönünce doktor önlüðü giymis bir adamýn elind
ot panosuna
bir seyler yazdýðýný gördü. Arada sýrada duruyor ve önündeki monitöre göz atýyordu. Adam da
hareketlendiðini gördü, ama farketmemis gibi davrandý.
232 J
Empati
"Neredeyim?" "-;': ' ' ' '
Doktor yazmaya devam etti.
"Benim neyim var?"
Adam not panosuna bakmaya devam ediyordu, ama yazan eli durmustu. Rahip, vicdan
azabý çeker gibi
görünen adama baktý. O bakýsý daha önce de görmüstü.
"Lütfen, benimle konusun," derken sesi son birkaç saat -ya da gün- içinde olanlarýn etkisi
yle çatlak çýkýyordu.
Bir arabanýn bagajýna atýldýðýný hayal meyal hatýrlýyordu.
"Sana yalvarýyorum, oðlum."
Not panosunu indiren doktor, onun gözlerine baktý. Yüzünün alt kýsmý bir ameliyat maskesini
ltýnda
gizlenmisti, ama nemli gözleri Sullivan'a bilmesi gereken her seyi anlatýyordu. Kork
uyordu.
"Bazý testler yapmamýz gerekiyor, Peder," dedi. "?simiz bitince serbest kalacaksýnýz. Si
mdi biraz rahatlayýn."
"Neyi bulmayý umuyorsunuz bende?"
Soruyu duymazdan gelen doktor masaya yaklastý, rahibin basýný yavasça kaldýrarak boynunun
altýna bir sey
koydu. Sonra rahibin basýný yüzünün iki yanýnda yükselip, kýpýrdamasýna imkân tanýmayan bir
yerlestirdi, alnýndan deri bir kayýs geçirip iyice sýktý.
"Ne yapýyorsunuz?"
"Lütfen aðzýnýzý açýn."
Rahip korkuyla söyleneni yaptý. Doktor kalýn ve süngerimsi bir plastik parçasýný sertçe dis
in arasýnda itti.
"Bu sey dilinizi ýsýrýp kopartmanýzý engelleyecek," dedi olaðan bir ses tonuyla.
Bir kayýs da çenesine baðlandý.
"Simdi kafatasmýzda bir delik açmak zorundayým. Vücut kimyanýzý deðistirmek istemediðimden,
tezi
kullanmayacaðým. Bir
I 233
7
Adaný Fawer
saatten fazla sürmemesi lazým. Hareket etmemeye çalýsýn, çünkü bu sadece ameliyat süresini
Duraladý. "Ne yazýk ki, canýnýz yanacak."
Peder Sullivan bir výnlama sesi duydu. Sonra matkabý gördü. Baðýrmaya çalýstý, ama aðzýndak
nedeniyle dislerinin arasýndan sadece boðuk bir inleme çýktý. Doktor matkabý kafa derisine
aklastýrdý. ?ste o
zaman Peder Sullivan'ýn baðýrmak için gerçekten bir nedeni oldu.
,2341
Sonraki iki ay Laszlo için bir rüya gibiydi. O ve Darian birbirinin yasamýna da yataða o
lduðu kadar rahatça
girmisti.
?kisi de diðerini gayet iyi okuyabiliyordu. Kimi zaman karsýlýklý olarak ne söyleyecekleri
ni tahmin ettiklerinden,
aslýnda rahatsýzlýk vermesi gereken, ama büyüleyici olan sessizlik anlarý yasýyorlardý.
Ancak Darian onun kisisel yasamýna girdikçe, profesyonel yasamýndan çýkmýstý. Artýk dersler
zlemiyordu.
Hiçbir açýklama yapmadan ortadan kayboluyordu. Aslýnda iliskilerinin yoðunluðuna raðmen sýk
nedeniyle uzakta olduðundan, Laszlo onu hafta boyunca çok seyrek görebiliyordu. Hafta
içinde eve döndüðü
ender aksamlarda da, final sýnavlarý haftasýndaki bir öðrenci gibi manen göçmüs oluyordu. N
an ona
isini soracak olsa, Darian kedimsi bakýslarýný üstüne dikip ayný yanýtý veriyordu:
"Sen seninkini gösterirsen, ben de benimkini gösteririm."
Bu sözler konusmayý anýnda sonlandýrýyordu. Aslýnda Laszlo sorularýný yanýtlarsa Darian'ýn
r seyi
söyleyeceðini biliyordu. Ama bu yapmaya hazýr olduðu bir sey deðildi. Bu nedenle her ikisi
nin de dile
getirilmemis sýrlarý havada asýlý kalmýstý.
Darian'ýn yerinde baska herhangi biri olsa Laszlo endiselenirdi. Ama onun yanýnda ke
ndini güvende
hissediyordu. Aldatmacasýný ortaya çýkarmakla, yapay da olsa, kendini rahatlamýs hissediyo
rdu. ?kisi de ayný
baský kendine yönelmeden diðerine baský yapamazdý.
Zaman içinde garip bir sekilde iliskileri neredeyse normal görünmeye baslamýstý Laszlo'ya.
Kendisinin tüm
yasamý boyunca gizlediði bir sýrrý varken Darian'ýn neden olmayacaktý ki? Hem anahtar kendi
indeydi. Eðer
o paylasmaya karar verirse, Darian da paylasacaktý. Öyleyse sikâyet edecek ne vardý?
235
AdamFawer
I
Tüm bunlardan ötürü sorularýný bir yana koyup, o kadar sasýrtýcý bir kadýný bulmus olmaktan
dar
sanslý olduðuna odaklandý. Paylasýlmayan sýrlarý tuhaf bir sekilde kendini Darian'a daha da
yakýn
hissetmesine neden oluyordu. Darian'dan önce hep yalnýzlýk çekmisti. Ama onunla...
Onunla bir bütündü. , t
â.
Jill ile geçen ilk birkaç hafta Darian'm yasamýndaki en kötü dönemdi. Sonradan, hapsedildið
aman bile, o
günleri hatýrladýðýnda üzerine bir ürperti geliyordu. Çünkü kýzla geçirdiði her an büyük ac
Ne zaman onun üç metre yakýnýna gelse, kendini suyun altýnda kapana kýsýlmýs ve etrafý boðu
az
seslerle haykýran bir kalabalýkla çevrilmis gibi hissediyordu. Duygular çarpýlmýstý; Jill d
i herkesin
duygularý ve ruhsal dokularý, bedenine acý veren kakofonik yapýlar yaratacak sekilde bir
birine giriyordu. Ve
tüm o gürültü içinde öne çýkan, JiU'in bir ambulans filosu gibi baðýran duygularýydý.
Bunlar o kadar yoðundu ki, Darian akýl saðlýðýný koruyabilmek için zihnini kýsmen kapatmak,
rkesin
ruhsal dokusunu parmak uçlarýndaki birer karýncalanmaya indirgemek zorunda kalmýstý. Daha
da kötüsü,
JiU'in duygularý o kadar karmasýk ve gelisigüzeldi ki -bir an ates gibi sýcak bir metali
k nese, bir sonraki an
intihar eðilimli, buz gibi ve yumusak hüzün- Darian kendi duygusal kimliðinin nehre atýlmýs
bir mantar gibi
savrulduðunu farkediyordu.
Kendi karakteri de Jill'inkine baðlý olarak bocalýyordu. Kýzýn ruhsal deðisikliklerinin ard
aki kavramsal
içeriðe vakýf olamamak onu saskýn ve zihinsel olarak bitkin býrakýyordu. Ama Jill hakkýndak
n delirtici sey,
onun duygusal açýdan ne kadar kayýp ve dengesiz olduðunu sadece Darian'in algýlayabilmesiy
di.
236 |
Empa ti
Darian etrafmdakileri anlama ve meleklerle seytanlarý ayýrt etme yeteneðinde yalnýz olma
ya alýskýndý. Yine
de, daha önce bir insanýn o kadar aykýrý olup da, baska kimsenin bunun farkýna varmadýðý bi
umla
karsýlasmamýstý. ?nsanlarýn çoðu bir deliyle karsýlasýnca bunun farkýna varýrdý.
Ama konu Jill VVilloughby olunca, herkes duygusal olarak uyusuyordu. Aslýnda herke
s onu seviyordu. Bu
Jill'in etrafýna ustalýkla yaydýðý duygulardan biriydi. Zinser ile diðerlerinin çocuðu fizi
olarak
kucaklamasýný engellemek için iðneleyici bir dehset hissi yaymak Darian'ýn tüm enerjisini a
ordu. Zinser her
ne kadar dikkatli olsa da, Jill'i elinden geldiðince tecrit etse de, bunaldýðý anda Dari
an'ýn bir toplantýyý
sonlandýrmasýna izin verse de, Darian yine de aklýný kaybetmekten korkuyordu.
Her aksam saat 18:00'da Darian'ýn kendini toparlamasýna yardým etmek için Jill'e yatýstýrýc
iyorlardý.
Ancak o zaman psisik kalkanlarýný indirebiliyordu. Bazen eve, Laszlo'ya gidiyordu. O
nun rahat, sakin zihni
sýðýnabileceði tek limandý.
Ama çoðu aksam, bir gün daha hayatta kalabildiðine memnun halde laboratuarda sýzýp kalýyord
« '..
| 237
18
Peder Sullivan serin, beyaz odanýn ortasýnda çýrýlçýplak duruyordu. Uzunca metal bir masaný
ndeki
küçük karton kutu dýsýnda oda bostu. Çýplaklýðýndan utanan rahip eliyle cinsel organýný ört
karsýsýndaki ayna kaplý duvarda solgun ve gevsek görünüyordu.
"Beni duyabiliyor musunuz, Peder?"
Rahip irkildi. Bakýslarý odanýn içinde dolastý ve tavandaki hoparlörde durdu. Konusan adam
adece dört
kelime söylemis, ama peder sesi hemen tanýmýstý. Kafatasýný kesip açan doktora aitti. Günle
olmustu
o sey. Belki de haftalar önce. Zamanýn kavramýný kaybetmisti artýk.
Hoparlöre bakarak soruyu yanýtladý. "Evet, sizi duyabiliyorum."
"Lütfen kutuyu açýn ve içindekileri çýkartýn."
Rahip yavasça bir adým attý. Elini kutunun düzgün plastik yüzeyinde içinde olabilecek seyle
n
korkarcasma gezdirdi. Yutkunarak týrnaklarýný kapaðýn altýndaki ince yarýða soktu. Gözlerin
ve
kapaðý kaldýrdý. Bir patlama ya da ona benzer bir sey bekliyordu, ama olmadý.
Gözlerini açýnca kendini aptal gibi hissetti. Kutuda, her birinde birer parça giyecek es
yasý olan kapalý plastik
torbalar vardý. Rahip yakalýðýný görünce onlarýn kaçýrýldýðý gün üzerindeki giysiler olduðu
çýkartýp masanýn üzerine koyduktan sonra, kalan son birkaç parçayý da aldý.
Bir çift ayakkabý. Ucunda haç olan gümüs bir kolye. Monsen-yörün ona vermis olduðu, üzerind
resmi kazýlý büyük bir yüzük. ?ste o en kýymetli esyasýydý ve görünce gülümsemisti. Onu bir
düsünmüyordu.
238 |
Empati
"Lütfen her parçayý týpký her gün giyinirken yaptýðýnýz gibi giyin. Her parçadan sonra ben
etmenizi söyleyene kadar bekleyin. Anlasýldý mý?"
Peder Sullivan yine hoparlöre bakarak, "Evet," dedi
"Baslayýn."
Hiç zaman kaybetmeyen rahip beyaz donunun içinde olduðu torbayý yýrtarak açtý. Bacaklarýný
rer
birer soktu. Sonra beklenti içinde bakýslarýný hoparlöre dikti.
"Devam edin," dedi ses birkaç saniye sonra.
Peder Sullivan çorabýnýn sol tekini giydi ve bekledi. Ses yine devam etmesini söyledi. Çor
abýnýn sað teki.
Bekle. Devam et. Atleti. Pantolonu. Böylece, parça parça, giysilerini giydi. Ürkmüs ve çýpl
bir laboratuar
faresinden bir zamanlar olduðu adamý andýran birine dönüsmesini aynada izledi. Bir daha hiç
o adam olup
olamayacaðýný düsündü.
Masanýn üstünde kalan son parçaya uzandý. Yüzüðü kavradý ve onu parmaðýna geçirdi. Soðuk me
deðince ürperdi, ama tanýdýk aðýrlýðýnda bir rahatlýk vardý. Bir sonraki talimatý bekleyere
tý.
Neredeyse bir dakika kadar hiç ses çýkmadý. Geri geldiðinde, ses heyecanlý gibiydi.
"Yüzüðü yavasça çýkartýn ve masanýn üzerine koyun."
Rahip, söyleneni yaptý. Sesin ona yeniden çýplak kalana kadar soyunmasýný söyleyip söylemey
merak ediyordu. O da sadece baska bir test miydi? Cesaretini kýrmak için bir yol mu?
Kendini yeniden insan
gibi hissetmesi için kandýrýp, sonra onurunu parça parça yitirtmek mi? Ne istiyorlardý onda
? Ne...
"Yüzüðe dokunun, ama masadan almayýn."
Peder Sullivan isaret parmaðýný yüzüðün üstüne koydu. Haça bakarak dua etti. Duasý serbest
deðildi. Bunun seçenekler arasýnda olmadýðýný biliyordu. Günahlarýnýn baðýslanmasý için dua
Bir günah vicdanýnda diðer hepsinden daha parlak sekilde ya-
|239
Adam Fawer
nýyordu: Jill'e karsý islediði günah. O beyaz odada tek basma dikilirken, ona yaptýklarýnda
ötürü
cezalandýrýldýðýný biliyordu.
Jill gibi o da bir tutsaktý artýk. ?skence görüyordu. Kontrol elinden alýnmýstý. Ve dua etm
en baska
yapabileceði bir sey yoktu. Kýzýn da onun kadar korkup korkmadýðýný düsündü. .; p
Belki büyük bir hata yapmýstý. <
"Elinizi geri çekin."
Sesteki heyecan Peder Sullivan'ý düsüncelerinden uzaklastýrdý. Elini yüzükten çekti ve içi
bir
öfkeyle doldu. Nabzý hýzlandý, yüzü burustu. Dislerini sýktý ve burnundan soluk almaya basl
r soluðu
boðanýnkini andýrýyordu.
Ona öyle davranmaya nasýl cüret edebiliyorlardý? Bir Tanrý adamýydý o. Buna haklarý yoktu.
e...
"Simdi yüzüðü alýn."
Duyuyor musun? Sana bir köpeðe emreder gibi emir veriyorlar. Dediklerini gerçekten yap
acak mýsýn? Orada
durup onlara yalvaracak mýsýn?
"Alacaðým," diye mýrýldandý Peder Sullivan dislerinin arasýndan. Parmaklarýný aðýr metal pa
doladý. Bunu yaptýðý anda da kendini boslukta, kopuk -ama neden kopuk?- hissetti, yine d
e durmadý. Kolunu
geriye çekip yüzüðü var gücüyle fýrlattý.
Yüzük havada uçarak giderken, Peder Sullivan kendini -utkulu bir öfkeyle, birden gelen pýrý
týlý, masmavi bir
korku arasýnda- bölünmüs hissetti, sonra yüzük çarptý. Keskin bir çatýrtý geldi ve yüzlerce
noktasýndan her yöne yayýlýrken yüzük de aynaya gömüldü. Rahip bir an kendi paramparça görü
bakakaldý. Yüzündeki acýmasýz sýrýtýs ona insanlýktan uzak bir görüntü veriyordu.
Arkasýndaki kapý hýzla açýldý ve koyu renk üniformalar giymis irikýyým iki adam içeriye dal
a üzerine
çullandýlar, kollarýný sýrtýnda kavusturup vücudunu aynalý duvara yapýstýrdýlar. Çatlamýs c
yanaðýný kesti ama o acýyý duymadý bile.
Tek hissedebildiði soktu. Çünkü aynanýn gerisinden iki yüz
210 |
Empati
ona bakýyordu. Biri kafatasýný kesip açan doktora aitti. Diðeriyse çok daha yakýndan tanýdý
O griyesil
gözleri yasadýðý sürece unutmasýna imkân yoktu.
Jill VVilloughby gözlerinde nefret ve gurur karýsýmý bir ifadeyle ona bakýyordu. Ve sonra
Peder Sullivan
nerede olduðunu anladý. Korkmasý -hatta, dehsete düsmüs olmasý- gerektiðini bildiði halde k
i
rahatlamýs hissetti. Artýk anladýðýna göre, tüm kaçýs umutlarýný unutabilirdi.
Olduðu yerde daha çok uzun bir süre kalacaktý. Belki de sonsuza kadar.
Çünkü Cehennem'de idi. . ,,, , ,,,
," ' .t
A
At , \n j t, x ý '. i'ý ýV
- ' '",..: <,J> '>, . '? , » -
I ,'? ,1 t.»'' >*" -' ' . ' I ý I ,
u ' 'lý vý, ,
>'i* ' t 'iv ? ,r
| 241
' 1
Darian kapýsýna vurulduðunu duyduðunda bos gözlerle tavana bakýyordu. "Girin."
Bitkin haldeydi; basýný çevirmeye gerek bile duymadý. Zinser'in sývýmsý varlýðýný bir kilom
tanýyabilirdi.
"?yi haberlerim var," dedi Zinser neseli bir sesle. "Jill'e bebek bakýcýlýðý yapmana artýk
htiyacýmýz kalmadý."
Gözleri büyüyen Darian oturduðu yerde dikildi. "Onu býrakýyor musunuz?"
Zinser sinirlenerek, "Hayýr," dedi. "Kendimizi ondan korumak için bir yol gelistirdi
k."
O konusurken Darian da dokusunu dikkatle inceliyordu. Doðruyu söylüyor gibiydi. Ama on
dan derken
direktörün zihninden bir aldatmaca parýltýsý geçmisti.
Darian öylesine tükenmis olmasa neler olduðunu anlayabilirdi. Ama mantýk yürütmek için fazl
a
yorgundu. "Bu benim için ne anlama geliyor?" diye sordu.
"Kendini Bay Kuehl'e adayabileceðin anlamýna."
"Onu ve öðrencilerini ayarlama zamaný geldi mi?"
"Henüz deðil. Simdilik sadece keyfine bak. Fazla sürmeyecek*
Zinser haklý çýktý. O konusmanýn üzerinden az zaman -aslýnda tam olarak sadece iki hafta- g
ti. Ve
vakit gelmisti. Darian konuyu Laszlo'ya açmak için bir sevisme sonrasýný bekledi. Zinser
bir yalan -
Organizasyon'u açýklamak için bir yol- uydurmustu. Ama Darian tam konusmaya baslamak üze
reyken bir
suçluluk duygusu hissetti.
,, ,
19
2421
n^iâ,pmUBunuyapma.
i c;-.fti; r c '. ?'.<
- Tüm yasamýn boyunca erkekleri kullandýn. Bir tane daha olsa ne farkeder ki?
Doðruydu. Üstelik her defasýnda amacý çok daha basit olmustu: Güzel bir gerdanlýk, Tiffany'
e gözüne
çarpan baska bir parça. Ama o gece farklýydý. O gece Laszlo'yu çok daha... uðursuz
...bir seye inandýrmak zorundaydý. Bu adil miydi? Organizasyon, öðrencilerini küçük Gandi'l
olacak sekilde
yetistiriyordu belki.
Elbette! Ve sen de Rahibe Theresa'sýn!
Kimin umurundaydý ki? Laszlo artýk büyük bir çocuktu. Önceki asýklarýnýn aksine, kendi basý
bakabilirdi. Ötekilerin çoðu zengin ya da güçlü kisiler -aktörler, isadamlarý, hatta kongre
olsalar da,
hepsi zayýf ve kolaylýkla yoðrulabilen insanlardý. Çoðu yetenekliydi (olduklarý yere gelmel
nde
karizmalarýnýn da rolü vardý) ama hiçbiri yeteneklerinin farkýnda deðildi. ?kna gücü yüksek
siler
olduklarýný düsünüyorlardý. Taraftarlarýnýn o kadar sadýk ve tutkulu olma nedeninin kendi d
fikirleri ya
da dayanýlmaz kisilikleri olduðunu sanýyorlardý.
Darian ise elbette ki gerçeði, meselenin aslýnda ne olduðunu biliyordu. Organizasyon'a k
atýlýrken yaptýðý
anlasmanýn bir parçasý da oydu: Tüm bilimsel bulgular paylasýlýrdý. Her ne kadar Dietrich'i
aporlarý
sokaktaki adam için yazýlmýs olmasa da, keskin bir zekâya sahip olan Darian'm onlarý anlam
asý sorun
olmuyordu.
Bazý raporlarýn kendinden gizlendiðini biliyordu. Yine de, umduðundan çok daha fazlasýný öð
i. Ne var
ki, derlediði bilgiler kendisine daha fazla güç saðlamamýstý. Doðru, Zinser ona üzerinde ça
eði birçok
denek saðlamýstý, ama Darian zaman içinde sýnýrlarýný öðrendikten sonra en sýradýsý deneyle
hal almýstý.
O nedenle de, çift taraflý aynanýn yanlýs tarafýna geçmeden önce sistemden ayrýlmaya karar
sti.
Organizasyon Laszlo'yu
| 243
Adam Fawer
öðrendiðinde, tam o noktadaydý. Zamanlama mükemmeldi. Laszlo ve onun iki dahi çocuðunu onla
verecek, ödülünü alacak ve kayýplara karýsacaktý. Mahzenlerinde üç yeni denek olduðu sürece
kaybetmek onlarý fazla üzmezdi.
Laszlo'yu kendine baðýmlý olacak sekilde bükmesinin nedeni buydu. Ama duygularýný hesaba ka
mamýstý.
Baslangýçta kendini onun duygularýndan korumayý basarmýstý. Ama birlikte geçirdikleri zaman
ttýkça ondan
gelen duygusal etkiye karsý koymak olanaksýz hal almýstý. Ve simdi, bir yalan olarak bas
lamasýndan üç ay
sonra iliski çok daha deðisik bir sekle girmisti.
Sonunda tüm bunlar Darian'm verdiði kararý deðistirmedi; sadece nedeni üzerinde etkili old
u.
"Bunu yapmaya daha ne kadar devam edeceðiz?"
"Kendimi biraz toplamama izin verirsen söylerim," dedi Laszlo gülerek. Çýplak göðsüne yayýl
rmm,
yumusak pamuklu örtünün altýndan onunkine deðen baldýrlarýnýn içinde yarattýðý duyguyu sevi
Darian týrnaklarýný onun göðsünde gezdirirken, "Ondan bahsetmiyorum," dedi. "Sunu kastediyo
um. Evcilik
oyununu. Birbirimizin sýrlarýný görmezden gelmemizi."
Laszlo'nun gülümsemesi bir anda dudaklarýnda dondu. ?kisinden birinin sonunda kýrýlma nokt
asýna
geleceðini biliyordu, ama o kisinin Darian olacaðýný hiç düsünmemisti.
"Sýnýfýmý neden gözetlediðini bana ne zaman söyleyeceksin?" diye karsý ataða geçti.
"Sadece sýnýfýný izlemiyordum," dedi Darian ölçülü bir ses tonuyla. "Seni de izliyordum."
Laszlo birden buz gibi oldu. Kadýnýn doðruyu söylediðini sezebiliyordu. Ama birileri neden
Darian'ý onu
gözetlemesi için gön-dersindi ki? Eðer...
244 |
Emptti
Biliyorlar! ? "' '.'''
Laszlo yataktan fýrladý.
"Kimsin sen?"
"Sakin ol." Darian doðrulup ellerini kaldýrdý. "Silahsýzým." ,
Laszlo gözleriyle onun çýplak bedenini süzdü, ama yataðýndaki o yabancýya karsý artýk hiçbi
zu
hissetmiyordu.
"Ciddiyim, Darian. Kimsin sen?" ;
Darian yavasça kalkýp ona doðru yürüdü. "Aynen dediðim k^ siyim. Darian Washington."
"Sirin olmaya çalýsma."
"Sýnýfýný ziyaret ettim, çünkü senin özel biri olduðunu biliyordum. Týpký Elijah gibi. Týpk
" Darian
bir adým daha attý. "Ama neden burada, yatak odanda olduðumu bilmek istiyorsan, yanýt çok
daha basit."
Son bir adým daha... Yüzü simdi onunkinden yalnýz birkaç santim uzaktaydý. "Seni seviyorum.
Eðildi, pürüzsüz yanaðýný onun göðsüne yasladý ve kollarýný omuzlarýna doladý. Laszlo düsün
verdi; karanlýk yatak odasýnda, birbirlerine sarýlmýs halde öylece durdular.
"Bana söyleyebilirsin..." diye fýsýldadý Darian. "Çünkü zaten biliyorum."
Darian'm vücudu açýk pencereden giren serin havaya raðmen terden parlýyordu. Birisini bükme
için hiç o
kadar zorlanmamýstý. Laszlo'nun iradesi son derece güçlü, duygularýysa yoðundu.
Her ne kadar, Laszlo'nun duygularýnýn ardýndaki düsünceleri tanýmlamak onun yeteneklerini a
or olsa da,
en azýndan mantýk yürütebiliyordu. Son bir yýlý Organizasyon'un laboratuarýnda denekleri bü
geçirdikten sonra 'beyin okuma' konusunda oldukça beceri kazanmýstý.
1245
Adam Fawer
Laszlo'yu da ayný sekilde okudu. Yoðun bir arzu... Darian'a açýlmak için duyduðu. Siddetli
ir koruma hissi...
Öðrencileri için. Her seyi bastýran bir korku... Darian 'in ona ihanet edeceðine yönelik. B
nlarýn tümünü içine
çeken Darian, iradesini nasýl kýracaðýný anlayana kadar Laszlo'yu analiz etti.
Kollarýnýn arasýndaki erkekle saniyeler içinde psisik olarak bütünlesmisti. Sonra tüm engel
i kaldýrdý.
Laszlo'nun anýnda tepki veren beyni sunulan yeni duygulan emerken, Darian da bir a
n için duygusal bir
boslukta kaldý. Sonra onun duygularý bir medcezir gibi kendisine geri yansýdý.
Laszlo'nun duygularýnýn yoðunluðunu azaltan Darian hýzlýca derin bir soluk alýp, havayý yan
zýndan
asaðýya zorladý. Yavas yavas, kendi algý yoðunluðunu düsürdü. Laszlo'un psisik yankýsý azal
da gergin kaslarýndaki gücün bosalmasýna izin verip, vücudunu onunkine yasladý.
Delici bir duygu dalgasý beyninde yankýlanýrken, Laszlo onu tuttu.
Birçok erkeði kendine asýk etmek için bükmüstü, ama bunu asla Laszlo kadar güçlü biri karsý
denememisti. Birden büyük bir hata yapýp yapmadýðýný düsündü. Artýk Laszlo asýk olduðuna gö
ondan uzakta tutabilecek miydi... Yoksa adamýn duygularý yavas yavas onunkileri de m
i ele geçirecekti?
Laszlo kendini hiç öylesine bunalmýs hissetmemisti. Söylemek istediði o kadar çok sey vardý
. Ve sormak
istediði binlerce soru. Ama tek düsünebildiði Darian'ýn sözleriydi: Seni seviyorum.
Boðazýnda bir seyler düðümlendi. Bir damla gözyasý yanaðýndan asaðýya süzülürken hýçkýrýðýn
Darian'ýn çýplak bedenini kendininkine bastýrdý; ýlýk, ipeksi tenini kendisininkinin üstünd
tmek için ona
daha sýký sarýldý. Ne kadar bir süre o halde kal-
246 |
Empati
dýklarmý bilmiyordu. Tek bildiði kavrayýsýný neden sonra gevsettiðinde ona güvenmeye karar
s
olduðuydu.
Yasamýnýn geri kalanýnda derin pismanlýk duyacaðý bir karardý bu.
» . I- ,' "'
\ ,,M ' ' '< >*'.
ý !
'i .1
,1 V,* ' ' ,") l
,i ? <1
i, ''M
> : w«
247
20
Laszlo baskalarýndan farklý olduðunu öðrendiðinden beri sýrrýný açýklamayý düslemisti. Ama
karsý karsýya kalýnca sanki donup kalmýstý.
"Sandýðýn kadar yalnýz deðilsin," diyen Darian durdu ve onun ellerini tuttu. "Ben de baska
larýnýn duygularýný
algýlayabiliyorum."
Laszlo gözlerini kýrpýstýrdý. Darian zaten girdiði anda dünyasýný altüst etmisti, ama bu so
bambaska bir seydi.
"Nasýl... Nasýl bildin?"
"Bilmiyorduk. En azýndan emin deðildik... Süpheleniyorduk."
Laszlo doðru sözcükleri bulmaya çabaladý, ama beceremedi.
Onun saskýnlýðýný gören -ya da algýlayan- Darian devam etti. "Amacý, özel çocuklarý inceley
zihninin yeteneklerini arastýrmak olan bir organizasyon için çalýsýyorum." Bir an durala-dý
"O tür çocuklarý
belirlemek için bir sýnav tasarladýk. Bugüne kadar Organizasyon sýnavý yaklasýk 200.000 öðr
uyguladý.
Sadece yüz tanesi geçti. Bunlardan da ikisi hariç kalanlar yanlýs-olumlu çýktý. Sözünü etti
VVinter ile Elijah."
"Yetenekli Çocuklar ?çin Gelistirme Sýnavý," dedi Laszlo. Bulmacanýn son parçasý da yerine
rmustu.
"Evet."
Laszlo'nun düsünceleri sýnava kaydý. Her biri duyulardan birini kapsayan bes bölümden olusu
ordu. ?lk basta
sorularýn tamamýyla saçma sapan olduðunu düsünmüs, ama üçüncü bölümü görünce kanýsý deðismi
Çünkü o kokuyla ilgili bölümdü.
"Tüm duyular ile ilgili hisleri kapsayan sorular sordunuz," dedi. "Bu... Bu bizim
gibi insanlarýn koku duyusu
dýsýnda baska duyularla da diðer insanlarýn ruhsal durumunu algýlayabildiði anlamýna mý gel
"
2481
Empati
"Sen duygularý koku yoluyla mý algýlýyorsun?" diye sordu Darian. Gerçekten sasýrmýstý.
"Sen de öyle deðil misin?"
"Hayýr," dedi Darian basýný iki yana sallayarak. "Benim empatik yeteneðim dokunma duyum
yoluyla çalýsýyor.
Duygulan tenimde fiziksel his olarak algýlýyorum. VVinter onlarý duyuyor. Ve Elijah da
görüyor. Hepimiz
dünyayý deðisik bir yoldan algýlýyoruz, ama yeteneklerimizin temelindeki olay ayný: Sineste
i."
"Sinesteziyi biliyorum ama..."
"Sinestezi duyularýn bir sekilde karýsmasý olarak tanýmlanýyor. Dietrich buna beynimizin h
arici uyarýlarý
yorumlayan sektöründe olusmus bir çesit baðlantý hatasýnm yol açtýðýný savunuyor. Görsel si
deðisik renkler ve sekiller olarak 'görüyor'. Oysa ben tenimde hissediyorum."
"Müziði nasýl hissediyorsun?" diye sordu Laszlo. Hâlâ beynini Darian'ýn yeteneðinin fizikse
avurumunu
anlamak için zorluyordu.
"Duruma baðlý," dedi Darian gözlerini kapatarak. "Bir ask sarkýsý aðýr ve sert geliyor; tuð
bir duvar gibi.
Rock sanki tenimin üzerinde dolasan bir tüy gibi; neredeyse gýdýklýyor. Pop müzikse bir avu
olusu iðne
gibi; sivri geliyor." Darian daldýðý bir hayalden uyanýr gibi gözlerini kýrpýstýrdý. "Senin
böyle mi? Farklý
melodiler için farklý kokular mý?"
"Evet," dedi Laszlo. "Bir hissi tetikleyen her seyin - bir sarkýnýn, bir resmin, hat
ta baska kokularýn bilekendine
özgü bir kokusu var. Ama hepsi hisler arasýnda tutarlýlýk gösteriyor. Tüm mutluluk türleri
,
sevinç, cosku, haz- benzer sekilde kokuyor."
"Nese nasýl kokuyor örneðin?"
"Yanýk soðan." Laszlo hüzünlü bir ifadeyle gülümsedi. "Beklediðin gibi olmadýðýný biliyorum
kokularýn hiçbiri beklentilerinle uyusmaz. Öfke esaslý bir yaðmur ertesindeki sokak gibi k
okar. Hüzünse
tatlýdýr; ýlýk bal gibidir. Herhalde tüm bunlarý be-
1249
Adam Fawer
nim duygularý fiziksel olarak hissetmeyi garipsediðim kadar ya-dýrgýyorsundur."
Laszlo birden duraladý; aklýna bir sey takýlmýstý. "Sen duygularý o sekilde algýlamadýðýn h
ve
isitmeyle ilgili sýnavý tasarlamayý nasýl basarabildin?"
"Dietrich her sinestetin dünyayý kendine özgü sekilde algýladýðýndan yola çýkarak her empat
eðilimde olacaðýný öne sürdü. Yani biz öfkenin yaðmur gibi koktuðunu kimlerin 'bildiðini' b
çalýsmýyorduk. Yanýtlar arasýndaki içsel tutarlýðý sýnýyorduk. Sýnavda duygulara yönelik ya
u
vardý. Sadece öfke hakkýnda sormadýk. Sýkýntý, sinirlenme, hiddet ve galeyan gibi ruh halle
i de yokladýk.
Görsel bölümde öfkeyle ilintili her soru için herkesin yanýtlarý deðiskenlik gösterirken, E
ep moru seçti."
"Bu nasýl bir matematiksel yüzde olusturdu?"
"Elijah'm öteki duyusal bölümlerdeki yanýtlarýnýn içsel tutarlýlýðý ortalama % 16'iken, bu
bölümdeki yanýtlarda %93'idi. Aynýsý Winter için de geçerliydi, ama onun sonuçlarý görsel d
el
bölümde tavana vurmustu. Onlarý iste o zaman birer sinestet ve olasý empat olarak belirl
edik."
"Bir dakika! 'Olasý' dedin. Emin deðil miydiniz?"
"Ben senin sýnýfýna girene kadar deðildik. ?çeriye girdiðim anda anladým. Ama aslýna bakars
en de
anlamýstýn. O görüsmeleri bu nedenle yaptýn. Onlarý arýyordun. Senin gibi olanlarý yani."
Laszlo gözlerini kýrpýstýrdý. Her ne kadar baska empatlarý aramak konusunda bilinçli bir ka
vermis olmasa
da, Darian'm dedikleri doðruydu. Gerçekten de aramýstý. O dünyada yalnýz olup olmadýðýný tü
boyunca merak etmisti. Ve Elijah Cohen ile tanýstýðýnda her sey deðismisti. Oðlan ürkek bir
výrla sýnýfýna
girdiði anda onun deðisik olduðunu anlamýstý. Ve her ne kadar emin olmasa da, Elijah'in ke
ndisi gibi bir
empat olduðunu düsünmüstü.
2501
Empati
"Elijah ile VVinter'in de... Bizler gibi olduklarýndan emin misin?" Yalnýzlýkla geçen ko
ca bir yasamýn ardýndan
bir grubun parçasý olmanýn ne kadar gerçeküstü olduðuna hayret eden Laszlo bocalýyordu.
"Evet."
"Bundan nasýl emin olabiliyorsun?"
"Duygularýn yoðunluðu aracýlýðýyla. Onlarýn zihninden birer hançer gibi, inanýlmaz bir sidd
lar.
Eminim bunu sen de farketmissindir."
"Bana göre bir hançer gibi deðil ama evet; yoðunluklarý tartýsýlmaz."
"Elijah'm öteki çocuklarý nasýl etkilediðini gördün mü?"
"Bir takým seylerin farkýna vardým... Elijah yanlarýndayken olusan belli belirsiz kimi d
eðisiklikler. Özellikle de
oyun parkýnda."
Darian basýyla onayladý. "O bir alýcý; hem de çok hassas. Öteki çocuklarýn duygularýný algý
e de
negatif olanlarý." Yüzünü burusturdu. "Nefret ve korku çok derine isler. Elijah onlarý içse
stirip, sonra da geri
yansýtýyor."
"O nedenle çocukla bu kadar uðrasýyorlar, deðil mi? Güvensizliklerinin kendilerine yansýtýl
hissediyorlar."
"Evet. Elijah bir kýsýr döngü içinde sýkýsmýs vaziyette. Olumsuz duygularý emip, onlarý tek
.
Diðerleri sýrf bu nedenle üzerine çullanýnca, kendine olan güvensizliði ve memnuniyetsizlið
or; nihayet
bunlarý dýsarý yansýtýyor."
Elijah'm neden her zaman suskun ve sinik olduðunu artýk daha iyi anlayan Laszlo basýný s
alladý. O çocuða
karsý içinde hep bir seyler hissetmisti. "Ona yardým edebilir misin?"
"Birlikte edebiliriz sanýrým."
"Ya Winter? O neden Elijah gibi deðil?"
"Onun yeteneði tam tersine çalýsýyor; kendi kendini yücelten bir döngüye neden oluyor. Alýc
tan çok
daha güçlü bir verici
| 251
Adam Fawer
o. Daha da önemlisi, doðal olarak mutlu bir çocuk. Nesesi etrafýndakilere de bulasýyor. On
un için de
algýladýðý duygular tipik olarak..."
"Mutlu olanlar," dedi Laszlo onun cümlesini tamamlayarak.
"Evet. O kendini hep mutlu, kendiyle barýsýk ve güvenli hissediyor; bu duygularýný etrafýna
yayýyor. Bunu
sezen diðer çocuklar onun yakýnlarýnda olmak ve saçtýðý mutluluktan nasibini almak istiyor.
klerine erince
de kendilerini daha iyi hissediyorlar. Bu döngü böylece devam ediyor."
"Zýt sonuçlar yaratan, neredeyse birbirinin ayný yetenekler," dedi Laszlo basýný sallayara
k. "Bunun ne kadarý
onlarýn alma ve verme güçlerine olduðu kadar doðal kisilik yapýlarýna da baðlý?"
"Gerçekten bilmiyorum."
"Peki onlar... Yani çocuklar yeteneklerinin farkýnda mý?"
"Onlarýn yasýndayken sen biliyor muydun?"
Laszlo hayýr anlamýnda basýný salladý. "Geriye dönüp baktýðým zaman, baskalarýndan nasýl et
görebiliyorum. Ama on dört yasýma gelene kadar duygularýmla kokular arasýndaki baðlantýyý k
mýstým."
"Ben anladýðýmda on üç yasýmdaydým," dedi Darian. "Ergenlik zor bir dönem."
"Yani tam su sýralarda olup bitenin farkýna varmaya basladýklarýný mý düsünüyorsun?"
"Belki de," diyerek omuz silkti Darian. "Emin olmanýn bir tek yolu var."
"Nedir o?"
"Onlara sormak."
2521
"Bugün birkaç hafta önce yanda kalan Edison tartýsmamýza geri dönelim."
"Pusttan Yeni Öyküler mi?" diye sordu Stevie sýrýtarak.
"Hayýr, Bay Grimes. Bugün elektrik üzerine odaklanacaðýz. Ama önce birkaç yeni terim tanýml
istiyorum: Elektrik yükü, alan, akým ve elektromanyetizma. Ne yazýk ki, fizikteki birçok k
avram gibi, kimyaya
biraz bulasmadan elektrikten bahsetmek kolay deðil. Atomun ne olduðunu kim anýmsýyor?"
Her zamanki eller havaya kalktý. Konu biraz derin olduðu için Laszlo güvenli bir seçim yap
mak istedi. "Bayan
Zhi."
"Atom, bir elemanýn tüm kimyasal özelliklerine sahip en küçük parçasýdýr."
"Doðru. Atomlar üç atomaltý parçacýða bölünebilir: Elektronlar, protonlar ve nötronlar. Pro
nötronlar
atomun merkezinde, ya da çekirdeðinde çok yoðun halde sýkýstýrýlmýs olarak bulunurken, elek
da ayný
çekirdeðin etrafýnda bir bulut halinde döner. Bu parçacýklarýn yüklerini anýmsýyor musunuz,
i?"
"Elektronlar negatif yüke, protonlar pozitif yüke sahiptir; nötronlar yüksüzdür."
"Yine doðru. Ayný sayýda proton ve elektrona sahip olan atomlar elektriksel olarak yüksüzdü
. Ama proton
sayýsýndan fazla elektrona ya da tersine, elektron sayýsýndan fazla protona sahip olan a
tomlarýn elektriksel
yükleri vardýr. Bu tür yüklü parçacýklara iyon diyoruz. Buraya kadar herkes benimle mi?"
Yirmi iki bas olumlu anlamda sallandý.
"Harika! Simdi... Hepimizin de gayet iyi bildiði gibi, karsýtlar birbirlerini çeker. P
ozitif yüklü iyonlar negatif
yüklü iyonlarý çeker. Benzer sekilde, iki pozitif yüklü iyon birbirini iter; ayný sey iki n
| 253
Adam Fawer
gatif yüklü iyon için de geçerlidir. Her durumda iyonlann birbirine
deðmeden, diðeri üzerinde güç uygulayabildiðini görüyoruz." ?
i" Elijah ürkek bir sekilde elini kaldýrdý.
"Bay Cohen."
"Nasýl? Yani aralarýnda temas yoksa, o zaman birbirlerini nasýl etkileyebiliyorlar?"
Laszlo gülümsedi. Elijah Cohen hakkýndaki en olaðan dýsý sey iste buydu. Diðer öðrencilerin
kabul ettiklerini Elijah sorguluyordu.
"Birbirlerini yüklü parçacýklar arasýnda var olan elektriksel alanlar yoluyla etkiliyorlar
. Bu alanlar evrendeki
tüm yüklü parçacýklar arasýnda var olduðundan, bütün uzaya yayýlmýstýr."
"Tamam... Ama elektriksel alan nedir?"
Laszlo duraksadý. Fizik öðretmekle ilgili sorun suydu: Bilim adamlarý da tüm yanýtlarý henü
miyordu ve bu
en temel konular için bile geçerliydi. Bilinmeze girmenin aydýnlatmaktan çok, kafa karýstýr
caðýnýn
farkýndaydý, ama tam bir eðitmen olduðundan karsý koyamadý.
"Fizikçiler bundan çok emin deðil. Elektriksel alanlarýn olduðuna inanmakla birlikte, bunu
kanýtlayamýyorlar.
Kesinlikle bildikleri tek sey, iyonlarýn birbirlerini çekip ittiði. 'Elektriksel alan'
bu etkilesimin ardýndaki nedeni
betimlemek için kullandýklarý isim."
"Fizikçiler nasýl oluyor da, her tarafta olduðunu düsündükleri bir sey hakkýnda bilgiye sah
deðil?" diye
sordu Stevie Grimes.
"Aslýnda birçok sey hakkýnda bilgiye sahip deðiller. Çoðu durumda tek yapabildikleri, olanl
r hakkýnda
tahmin yürütüp ileriyi öngören denklemler yazmak. Elektriksel alan ise sadece iyonlar arasý
daki çekim ya
da itme gücünü tahmin etmek için olusturulmus matematiksel bir denklem. Bu durumda, alaný
etkileyen iki
etmen var: Elektrik yükü ve uzaklýk. Yük arttýkça alan siddeti de artar. Ama uzaklýk arttýk
siddeti
azalýr. Ve kesin olarak bil-
254 |
Empati
diðimiz tek sey de bu. Gerçekte, iyonlarý minik cinler bile itiyor olabilir. Gerçi öyle ol
duðunu pek sanmýyorum
ama..."
Elijah, "F-f-fizikçiler neden bir iyonu izole edip alan özelliklerini incelemiyor?"
diye sordu.
"Bu mümkün deðil, çünkü bir alan kendi basýna var olamaz; sadece iki parçacýk arasýnda olus
Dolayýsýyla da parçacýklarýn yüklerine ve aralarýndaki uzaklýða baðlý olarak sürekli deðisi
"Ama..." dedi Elijah Cohen. Yavasça sanki yüksek sesle düsünür gibi konusuyordu. "Nasýl o-o
olur da iki sey
arasýnda var olan bir sey kendi basýna var olamaz?"
Laszlo omuz silkti. "Kim bilir?"
"Cinlerin gücü!" diye baðýrdý Stevie Grimes muzaffer bir edayla.
Laszlo sýnýfla birlikte gülerek, "Öyle görünüyor," dedi. "Simdi hepinizin aklý iyice karýsm
vam edeyim.
Su ana kadar elektrik yükünü ve elektrik alanýný tanýmladým. Sýrada elektrik akýmý var."
Her zamanki gibi notlarýn alýnmasý için duralayýp devam etti.
"Elektrik akýmý, basit olarak hareket halindeki bir iyon, elektron ya da protonu bet
imler. ?nsanlarýn çoðunun
bildiði elektrik akýmý buradan gelir." Duvardaki prizi isaret etti. "Bunun içinde serbes
t elektronlarla dolu teller
var. Prize bir fis soktuðunuzda elektronlar fisin bir bacaðýndan girer, telden gidip b
ir aletin içinden geçer ve
sonra da ikinci bir telden akarak, fisin öteki bacaðýndan çýkýp gider.
Stevie düsünceli bir tavýrla, "Demek bunun için her fisin en az iki bacaðý var," dedi.
"Öyle: Bir 'giris' için, bir de 'çýkýs' için. Sadece bir tane olsa elektronlar akamaz, elek
rik akýmý da olmazdý.
?ste ampulden radyoya kadar her seyde kullandýðýmýz enerjiyi içeren ve bizim elekt-
| 255
Adam Fawer
romanyetik radyasyon olarak bildiðimiz fotonlarý yayan ve aslýnda hareket halindeki el
ektronlardan olusan bu
elektrik akýmýdýr." ' :,
Elijah titrek elini kaldýrdý.
"Evet, Bay Cohen."
"Elektromanyetik radyasyonun 'elektro' tarafmý anlýyorum, a-a-ama bunun neresi manye
tik?"
"Güzel bir soru. Elektrik konusunda hiçbir tartýsma, manyetik alanlardan da bahsetmede
n tam olamaz.
Elektriksel alanlar gibi manyetik alanlar da tüm evreni kaplar. Ama elektriksel al
anlar yüklü parçacýklar
arasýndaki gücü temsil ederken, manyetik alanlar elektrik akýmlarý arasýndaki gücü temsil e
Benzer
yükteki akýmlar birbirlerini iter, farklý yükteki akýmlar birbirlerini çekerler. Dolayýsýyl
rede bir elektriksel
alan varsa orada bir de manyetik alan vardýr. Onun içindir ki, buna elektromanyetizm
a diyoruz; çünkü bu iki
alan her zaman birlikte bulunur."
Laszlo öðrencilerin çoðunda bir kavrama pýrýltýsý algýladý, ama Elijah hâlâ düsünceli görün
"Aklýnýzdan neler geçiyor, Bay Cohen?"
"Sadece... Bilimin daima deneysel olgulara dayalý olduðunu s-s-sanýrdým. Özellikle de, den
klemlerle ilgili
olduðundan fiziðin. Ama simdi siz, her yerde olan ve her seyi etkileyen elektromanye
tik alanlarýn sadece bir
teori olduðunu söylüyorsunuz. Bu bana doðru gelmiyor."
"Denklemin hayati bir elemanýný unutuyorsunuz da ondan."
"Nedir o?"
"?nanç."
Tam o sýrada, sanki isaret beklermis gibi son zil çaldý. Öðrencilerin hepsi ayaða fýrlayýp
an
konusmaya basladý.
Laszlo sýnýfýn samatasýný bastýrmaya çalýsarak, "Bay Cohen, Bayan Zhi!" diye seslendi. "Lüt
az daha
kalýr mýsýnýz?"
Bir an için herkes susup Elijah ile VVinter'e baktý, sonra dikkatler baska tarafa çevr
ildi, konusmalar kaldýðý
yerden devam etti.
256 |
Empati
Adlarý söylenen iki öðrenci yavasça esyalarýný toplayýp Laszlo'nun masasýna yaklastý. Kendi
yin
beklediði hakkýnda en ufak bir fikirleri yoktu.
?:...,., ±...
Sýnýf bosaldýktan sonra Darian dersin basýndan beri oturduðu arka sýradan kalktý ve yavasça
tarafýna yürüdü. Tüm ders boyunca çocuklarýn ikisini de içine çekip duygusal kisiliklerini
.
VVinter -en azýndan, duygularýný yaymak açýsýndan- kesinlikle daha güçlü olandý. Onun arkas
k
bir kamp atesinin dibinde olmaktan farksýzdý. Kýzýn tözü, sivri kristal zerreleri haline ge
ene kadar öðütülmüs
keskin cam parçalarý gibiydi.
Elijah da çok farklý olamazdý. Güçlü havasýna raðmen duygularýný onu çevreleyen diðer birey
ayrýmsamak insaný deli edecek kadar zordu, çünkü çocuk onlarý emip, sonra da karmakarýsýk b
lde geri
pompalýyordu. Tüm bu yansýtýlmýs duygularýnýn altýnda Darian'a ýslak zamk gibi bulasan, koy
pýskan
bir sey vardý. Elijah'm zihninden kaçmak, bir bataklýkta yürümek gibiydi.
Darian çocuklara yaklasýrken bir yandan da sevecenlik yayýyordu. Bunun genç empatlara na
sýl yansýdýðýný
merak etti. Elijah'm gözlerinde nasýl bir sekle ve renge bürünüyordu? Kör edici bir parlakl
a mýydý, yoksa
gölgeler içinde ve karanlýk mý? Yumusak hatlara mý sahipti, yoksa keskin çizgilere mi? Ve a
aba VVinter'in
zihninde nasýl bir ses çýkartýyordu? Çanlarýn çalýsý mý? Metal bir yüzeye sürtülen camýn se
Nasýl algýlanýrsa algýlansýn, Darian'm ilgilendiði tek sey çocuklarýn da, Laszlo'nun da onu
k niyetini -
hýrsýný- farketme-mesiydi. Ve elbette ki, Laszlo herhangi bir asamada gerçeði kesfederse o
labileceklere
yönelik korkusu.
Ama Laszlo'nun zihninin yüzeyini tarayýnca korkularýný bir kenara itti. Hiçbir kusku belir
tisi yoktu. Sadece
öðrencilerini bekle-
|257
Adam Fawer
yenler konusunda neseli bir endise ve kendisine yönelik sevgi. ?yice rahatlayan Da
rian, çocuklara
yaklasýrken duyduðu yoðun nese ve huzur hissinin etrafýna yayýlmasýna izin verdi. Ve sonra
sedi.
Darian bir sandalye çekerken Laszlo da ona gülümsedi. VVinter yavasça pembe etekliðim düzel
ip
Laszlo'nun karsýsýna oturdu, Elijah da sessizce onun yanýna çöküp, omuzlarýný dayak yemeyi
rcesine
büzdü.
"?kiniz de Bayan VVashington'u anýmsýyorsunuz, deðil mi?"
"Evet," dedi VVinter ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Darian'a döndü. "Merhaba."
"Selam," diye mýrýldandý Elijah.
"Sana da selam," dedi Darian onun ses tonunu taklit ederek ve yýllardýr tanýsýyor gibi a
rkadasça ve alaycý bir
tavýrla.
Onun bu samimiyetine hem sasýran, hem de rahatlayan Elijah basýný kaldýrýnca göz göze geldi
. Laszlo
dikkatle izliyordu, çünkü Darian'm öðrencilerle doðrudan iletisime geçmesine ilk defa tanýk
ordu. Kadýn o
seyi de diðer her sey gibi yapýyordu: Zarafet ve kolaylýkla.
"Buraya Yetenekli Çocuklar ?çin Gelistirme Sýnavý ile ilgili olarak geldim."
Laszlo sekerimsi gerilimi çocuklarýn gözlerinde belirmeden bir saniye önce algýladý.
"Rahat olun," dedi Darian. "Sadece konusmak istiyorum. Bu odada söylediklerim bura
da kalacak, tamam
mý?"
"Tabii," dedi VVinter.
"T-t-tamam," dedi Elijah. Her seyin yolunda olduðu konusunda kendi kendini ikna et
meye çalýsýr gibi basýný
salladý.
Darian sözcükleri dikkatle seçerek, "Sanýrým ikiniz de neyi aradýðýmýzýn farkýndasýnýz," de
r
ikiniz de sýnavý geçmis olduðunuzu biliyor olmalýsýnýz."
258 |
Empati
Gözleri büyüyen Elijah inanamaz bir ifadeyle kendisine bakan Winter'e döndü. Bir saniye so
nra dudaklarým
ýsýrýp Darian'a baktý. "S-s-sadece deli olmadýðýmý anlamam için... Siz neyi aradýðýnýzý düs
"Baskalarýnýn duygularýný okuyabilen insanlarý."
Kimse bir sey demedi.
"Her ikiniz de son derece zekisiniz," diye devam etti Darian. "Ortaya çýkmak istemes
eniz, sýnavda bilerek
basarýsýz olurdunuz. Ama öyle yapmadýnýz. Bu iki anlama gelir. Bir: ?kiniz de çok cesursunu
. Ve iki:
Farkýnda olsanýz da, olmasanýz da böyle bir seyin günün birinde karsýnýza çýkacaðýný umuyor
için, sizi tebrik ediyorum. Ve evinize hos geldiniz diyorum."
Darian çocuklarýn duygularýný yoklayarak bekledi.
Elijah dehset içindeydi. Zorlukla yutkundu; dizleriyle bir asaðý, bir yukarý durmaksýzýn te
po tutuyordu.
Gözleri yasla dolan VVinter de korkmustu, ama korkunun yanýnda heyecan da duyuyordu.
Darian onlarýn korkularýný içine çekince vücudu hemen tepki verdi; kalp atýslarý hýzlandý v
a ter içinde
kaldý. Sonra dehseti belli belirsiz bir neseye çevirdi. Bu duygunun tam kývamýnda olduðuna
emin olunca da
geriye yansýttý.
Elijah'm dizleri neredeyse anýnda tempo tutmayý býraktý; Winter'in yüzündeki korku dolu ifa
e de eriyip
kayboldu. Darian rahat bir soluk aldý. Artýk söyleyeceklerini dinlemeye hazýrlardý.
"Kendini olaðanüstü yeteneklere sahip çocuklara yardým etmeye adamýs, kâr amacý gütmeyen bi
organizasyon için çalýsýyorum. Burada sözünü ettiðimiz, sizin gibi çocuklar."
"Bize nasýl yardým edeceksiniz?" diye sordu VVinter.
"Sizi yeteneklerinizi tam olarak kullanabileceðiniz, onlarý arastýrýp gelistirebileceðiniz
bir ortama
yerlestirerek."
I 259
AâimF*wer
;' VVinter hayal kýrýklýðýn* gteteyemeden* "Yfltfli yth&oktll mü destireceðiz?" diye sordu.
?k "Evet." ' ? >
"Neden?" diye sordu Elijah. ' "'
"Çünkü o zaman siz de..."
"Hayýr," dedi Elijah basýný sallayarak. "Bundan organizasyonun çýkarý ne?"
Darian bir an için sasýrsa da bunu kolaylýkla maskeledi. Benzer sorularý Laszlo'dan bekl
iyordu aslýnda, o
kadar genç birinden de-
"Organizasyonun amacý bilimsel arastýrma ve ileri eðitim," dedi. "?nsan beynini daha i
yi anlamayý hedefleyen
birçok zengin hayýrsever tarafýndan finanse ediliyor."
"Amaçlarýna bizleri inceleyerek mi ulasmayý hedefliyorlar?" diye sordu Elijah.
Darian basýný yana eðdi. "Bunu çok alçakça bir seymis gibi vurguladýn."
"Firestarter'de hükümet anneyi ö-ö-öldürdükten sonra babayla küçük kýzýný kaçýrmýs, sonra d
öldürmeye çalýsmýstý."
"Bu bir Stephen King romaný deðil, Elijah. Kimse seni kaçýrmaya çalýsmayacak. Eðer teklifim
ilgilenmiyorsan, konu hemen simdi ve burada kapanýr. Tek bir soru bile sorulmaz."
"Teklifiniz nedir?" diye sordu VVinter. |ý;;
?;>! "Sizler gibi çocuklarýn olduðu özel bir okula gitmeniz." i 'fj: "Yani X-Merc'deki g
ibi mi?" diye atýldý
Elijah heyecanla. 4f'
Darian soruyu anlamamýs gibi alnýný kýrýstýrdý. *? "Bir resimli roman. Tüm mutantlarý VVest
'deki özel
bir Ö?cula getirip, onlarý süper kahraman olacak sekilde eðitiyorlar."
Darian düsünceli bir ifadeyle, "Sanýrým bu benzetmende doðruluk payý var," dedi. "Yetenekle
inizi gerçekten
de daha iyi kullanmayý öðreneceksiniz. Ancak yakýn bir gelecekte suçlularla savasmaya basl
ayacaðýnýzý pek
sanmýyorum." ' ''',? i I
260 I
Empati
Elijah gülümsedi. Kararýný vermisti bile. Ama VV?nter hâfâ kararsýz g?b?yd?. r,:,u
,.k;;1v,,...;,_,?..,, ?j.y.r.j-, :..;-.; .,;?
"Sen ne düsünüyorsun, VVinter?"
"Bilmiyorum. Sadece... Yani demek istediðim, eski okulumdan buraya gelmek zaten ol
dukça zor olmustu.
Hem gelecek ay vereceðimiz konserde solom var..." Basýný önüne eðip, sonra tekrar kaldýrdý.
iyorum,
kulaða aptalca geliyor."
"Hiç deðil," dedi Darian. "Bir yýlda ikinci defa okul deðistirmenin beni de çok heyecanlan
dýracaðýný iddia
ederek yalan söyleyecek deðilim. Evet, birtakým fedakârlýklar yapmak zorunda kalacaksýn, am
kimseyi
tanýmadýðýn bir yerde de olmayacaksýn. Birlikte olacaksýnýz. Daha da önemlisi, artýk gizlen
madýðýnýz
bir seymis gibi davranmak zorunda kalmayacaksýnýz. Ben de ayný yollardan geçtim ve inanýn,
yeteneklerinizi
sakladýðýnýz sürece ne kadar dostunuz olursa olsun hep yalnýz kalýyorsunuz."
"Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu VVinter umutla.
"Çünkü," dedi Darian, "Ben de sizler gibiyim. Týpký Bay Kuehl gibi."
"Biliyordum!" diye baðýrdý Elijah. Sesi ondan beklenmeyecek bir güvenle doluydu. "D-d-da
ha ilk günden farklý
olduðunuzu anlamýstým, Bay Kuehl! Birkaç defa aklýma sizin de belki... Biliyorsunuz iste,
ama... Hey, buna
inanamýyorum!"
Elijah'm duyduðu yoðun cosku ve rahatlama hissi Darian'ý da etkilemisti. Soluðunu tuttu
ve oðlanýn
mutluluðunu VVinter'e gönderdi. Ama buna gerek yoktu aslýnda. Elijah da farkýnda olmadan
ayný seyi
yapýyordu ve mutluluðu bulasýcýydý.
VVinter gülümsedi, gözleri parlayarak Laszlo ile Darian'a baktý. "Artýk gerçekten yalnýz de
," dedi ancak
duyulabilir bir sesle.
"Deðilsin." Darian uzanýp onun elini tuttu. VVinter'in coskusu kendi benliðine isleyin
ce, içinden akýp
geçmesine izin verdi. Derin bir soluk alýp Elijah'a döndü: "Ve sen de deðilsin."
| 261
Adam Favver
Eline dokununca Elijah hafifçe kýzardý, ama elini çekmedi. Oðlanýn cinsel arzularýnýn uyand
parmaklarýyla hisseden Darian, onu cesaretlendirmek için muzipçe gülümsedi.
"Bana güvenirseniz, ikiniz de bir daha asla yalnýz olmazsýnýz. Güveniyorsunuz, deðil mi?"
?kisi bir aðýzdan ve duraksamadan yanýtladý: "Evet."
2621
22
Elliot Dietrich kanlý eldivenlerini çýkartýp týbbi atýk sepetine fýrlattý. Dus almak için s
rdu. Üstüne
de birkaç Valium. Artýk onlar olmadan hiç uyuyamýyordu. Ne zaman gözlerini kapa-sa, beyni
durmadan
çalýsýyor, kendini nasýl bir belaya bulastýrdýðýný ve tüm bunlarýn nerede biteceðini düsünü
Senin ölümünle elbette.
Dietrich buna inanmak istemiyordu, ama kendini Organizas-yon'un öyle bir sey yapma
yacaðýna her ikna
edisinde Zinser korkunç bir atakla karsýlýk veriyordu. Örneðin bir rahibi kaçýrmak gibi.
Ama Dietrich ne bekliyordu ki? Nasýl bir 'organizasyon' ile isbirliði içinde olduðunu un
utmak o kadar kolay
mýydý?
MK-ULTRA programýndan çýkartýldýðýnda ilk kez yanastýklarý zaman onlarý kisisel kurtarýcýsý
görmüstü. Özel bir sirket. Sýnýrsýz finansman. Dolgun bir maas. Bilimsel özgürlük.
?saretli yerleri imzalamýs, bir daha da asla ardýna bakmamýstý.
En azýndan baslarda öyleydi. Yeni laboratuarýný kurmak onun için son derece heyecan verici
olmustu. Devlet
için çalýstýðý zamanýn aksine, denetleme komisyonlarý yoktu, sayfalar dolusu raporlar yoktu
u gelmeyen
açýklamalar yoktu. Ne istese veriliyordu.
CIA'da çalýsýrken toplamýs olduðu verilere erisebilmeyi ne kadar çok istediðini yüksek sesl
yinceye
kadar da bir seyden süphelenmedi. Ama bir hafta sonra on iki kaim klasör dolusu not
ve bilgisayar çýktýlarý
düzgün bir sekilde masasýnýn üzerinde dizilmis, onu bekliyordu.
Zinser'e sorduðunda kadýn gözünü bile kýrpmadý.
"Eksik olan bir sey var mý?"
| 263
Adam Fawer
"Hayýr," dedi Dietrich. "Her sey burada, sadece... Tüm bu veriler gizliydi. Onlarý nasýl
ele geçirdiniz?"
Zinser birkaç saniye bos bos baktý ona. Sonunda, "Baska bir ihtiyacýnýz var mý, Doktor?" d
iye sordu.
Dietrich sorusunu yinelemek üzereydi ki, kadýnýn gözlerinde gördüðü bir sey fikrini deðisti
neden
oldu. "Yok." Sonra tam arkasýný dönerken onu durdurdu. "Aslýnda, bir isteðim daha var. Bel
ki çýlgýnca
gelecek ama..."
"Nedir?"
"Söylentiye göre, Nicola Tesla öldüðünde tüm notlarýna hükümet tarafýndan el koyulmustu. On
isterdim."
Zinser duraksadý ve kendi kendine konusur gibi, "O dosyalarý ele geçirmek oldukça zor ol
acak," dedi. Sonra
silkinip otoriter bir tavýrla Dietrich'e baktý. "Bu isteðinizi açýklamanýz için Kurul'u top
týya çaðýracaðým.
Aksam saat on birde, benim ofisimde. ?nandýrýcý olmanýzý tavsiye ederim." , p M
0 . < ?*<
Zinser onu ofisinin dýsýnda saat 23:07'ye kadar bekletti. Dietrich tam kulak kabartm
ak için yaklasýyordu ki,
kapý birden açýldý.
"Doktor," dedi Zinser. "Bes dakikanýz var."
Dietrich kadýnýn pesi sýra genis ofise girdi. Duvarda bes büyük monitör vardý. ?kisi kapalý
birinde karanlýk bir siluet görülebiliyordu, ama mekanlardaki ýsýk Dietrich'in yüz hatlarýn
sini olanaksýz
kýlýyordu.
Orta ekrandaki siluet Güneyli aksanýyla konusarak, "Bayan Zinser bize isteðinizden bah
setti, Dr. Dietrich,"
dedi. "Lütfen gerekçelerinizi açýklayýn."
Dietrich'in sesini bulmasý için birkaç saniye geçmesi gerekti. Bulduðu zaman da çatlak ve z
yýf çýkýyordu.
"Elektromanyetiz-
264 |
Empati
mayý kimse Tesla kadar iyi anlayamamýstý. Notlarýnýn aradýðým seyi bulmamda bana yardýmcý o
sanýyorum."
Baska bir siluet sert ve boðuk bir sesle, "Elektromanyetik radyasyonun aradýðýnýz anahtar
olduðuna nasýl
karar verdiniz?" diye sordu .).
"Libet Deneyleri ve o deneylerden özgür iradeye dair yapýlan çýkarýmlar..."
"Kurul'un Dr. Libet'in çalýsmalarýna asina olduðunu sanmýyorum," dedi Zinser onun omuzu üze
inden.
"Ah, elbette!" dedi Dietrich biraz bozularak. Bilim adamlarýyla çalýsmaya o kadar alýsmýstý
ki, çoðu insanýn
bilimsel öðretiden tamamýyla habersiz olduðunu hep unutuyordu. "1970'lerin ortalarýnda Ben
jamin Libet
adýnda bir fizyoloji arastýrma görevlisi bioelektromanyetizmanm insan bilinciyle ilint
ili olarak nasýl çalýstýðýný
inceledi."
Konunun teknik yanýna ne kadar girmesi gerektiðini kestirmek için bir an duraksadý, sonr
a devam etti:
"Deneylerinde serebral korteksdeki ileri kavrama yetisiyle iliskili sinirsel faa
liyetleri ölçmek için bir
elektroansefalogram kullandý. Denekleri önce milisaniye mertebesinde hassas ve dönen n
oktasal ýsýk
kaynaðý kullanacak bir zamanlayýcýnýn önünde oturttu. Sonra da her denekten belli zaman dil
eri içinde bir
düðmeye basmasýný istedi. Denekten istenilen sey eylemde bulunma arzusunun ilk farkýna var
dýðýnda ýsýðýn
konumunu saptamasýydý. Düðmeye basmak ýsýðýn gerçek konumunu kaydediyordu. Deneðin eylemde
bulunmaya karar verdiði anla düðmeye bastýðý aný karsýlastýran Libet, deneðin istemiyle bu
onucu
olan eylem arasýnda 200 milisaniye geçtiðini hesapladý."
"Yanýlma payý ne kadardý?" diye sordu Güneyli.
"Artý eksi 50 milisaniye."
Siluet basýný salladý. "Devam edin."
Dietrich boðazýný temizleyip tekrar anlatmaya basladý:
I 265
Adam Fawer
"Ama EEG kayýtlarýný inceleyen Libet, motor korteksteki beyin faaliyetinin düðmeye basýlmad
n 500
milisaniye önce olustuðunu buldu."
Dietrich heyecanlý tepkiler bekleyerek durdu. Ama sessizliðe bakýlýrsa, dinleyenler dene
yin ima ettiklerini pek
anlamamýstý.
"Buradaki önemli noktayý görmüyor musunuz? Deneðin eylemini tetikleyen beyin faaliyeti, de
nek eyleme
geçme isteðinin farkýna varmadan 300 milisaniye önce, yani 50 milisaniyelik yanýlma payýnýn
dukça
dýsýnda gerçeklesiyor. Sonraki deneyler de tüm bilinçli kararlarýn öncesinde bilinçdýsý bir
sel yük
artýsý, ya da Hazýrlýk Gerilimi -HG- olustuðunu gösterdi."
Monitörlerde simdi ufak tefek kýpýrdanmalar olmustu.
"HG biz daha kendi isteklerimizin farkýna varmadan önce olusuyor. Yani gerçekte bir ka
rar, biz daha onu
almadan yürürlüðe girmis oluyor, bu da özgür irade kavramýnýn temelden sorgulanmasýna yol a
"Yani Libet özgür iradeye inanmýyor muydu?" diye sordu boðuk sesli siluet.
"Tam olarak öyle deðil. Libet özgür iradenin sadece, bilincin HG'nin eyleme dönüsmesine izi
vermek ya da
bunu engellemek için karar verirken kullandýðý bir çesit veto gücü halinde var olduðu kuram
a attý."
"Yani bilincin eylemleri baslatmadýðýna, ama onlarý engelleye-bildiðine inanýyordu," dedi a
ný kisi.
"Evet. Ama bilincin bir engelleme eylemi için 300 milisaniyeden az bir süresi var. G
enellikle olaylara
tepkilerimizi 'kontrol' edemeyisimizin nedeni de bu, çünkü yeteri kadar hýzlý düsünemiyoruz
En saðdaki siluet konusmaya basladý. Dietrich o ana dek onun kadýn olduðunun farkýna varma
mýstý.
"Libet'in bilincin ne olduðu hakkýnda bir görüsü var mýydý?"
"Bir yan etki."
2661
Empati
"Pardon?" dedi kadýn. "Neyin yan etkisi?"
"Nörolojik fonksiyonlarýn. Eylemlerimizi bilinçli olarak kendimizin baslattýðýna yönelik in
, gerçekte
olanlarýn bir yanlýs yorumlanmasýndan ibarettir. Ama bu son kýsým sadece bir teori."
Boðuk sesli siluet basýný salladý. "Tüm bunlar Tesla'nm notlarýyla nasýl baðlanýyor?"
"Nörolojik fonksiyonlar bioelektromanyetik faaliyetlerin ötesinde bir sey deðil. Ölmeden
önce Tesla'nm en
önem verdiði iki proje eterik güçle çalýsan araba ve bir telegüç ýsýnýydý. Bunlarýn ikisi d
ik
radyasyonun iletimini ve dönüsümünü içeriyordu. Yani Libet haklýysa, bilinçli düsünce aslýn
romanyetizmanm
bir yan etkisinden baska bir sey deðildir. Ve Tesla da elektromanyetik radyasyonu
kontrol
altýna almanýn bir yolunu bulduðuna göre..."
Dietrich duraladý, ama yine tepki gelmeyince sözünü tamamladý. "O zaman, elektromanyetik r
adyasyonu
beynin bioelektromanyetik faaliyetlerine müdahale etmek ve dolayýsýyla, insan zihnini
kontrol etmek için
kullanabilirsiniz."
Dietrich alnýnda biriken terleri sildi. Omzuna dokunan ince bir elle irkildi.
"Tesekkürler, Doktor/' dedi Zinser. "Sanýrým Kurul ihtiyacý olan her seyi duydu."
Dietrich ofisten çýkýp koridorda yürürken heyecaný azalmaya baslamýstý bile. Tesla'nm efsan
otlarý bir
paranoyaðýn anlasýlmaz karalamalarýndan öte bir sey içermiyor olabilirdi. O notlar aslýnda
im dünyasýnýn
perileri gibiydi. Birkaç inatçýnýn hâlâ inanmasýna raðmen henüz tek sayfasýný gören olmamýs
Ama dört gün sonra kendisi görecekti.
v ±
Tozla kaplý bes kutuyu ofisine yýðýlmýs halde bulan Dietrich sasýrmýstý. Kutulardaki mührün
tanýdýk
FBI damgasýný
1267
Adam Fawer
ve yanýndaki Savunma Bakanlýðý logosunu görene kadar da ne olduklarýný anlamamýstý.
Tüm heyecanýna raðmen Noel sabahýndaki bir çocuk gibi kutularý yýrtarak açma dürtüsüne kars
Onun yerine bir mektup açacaðý aldý ve hepsini birer birer, dikkatle açtý. Titreyen ellerle
ilk dosyayý aldý. Kalbi
o kadar hýzlý atýyordu ki, dosyayý açmadan önce neredeyse bir dakika boyunca kapaðýna bos b
ktý.
Sonunda kapaðý kaldýrdýðýnda karsýsýna çýkan sayfa öylesine kargacýk burgacýk el yazýsýyla
basta yazýlanlarýn hepsinin saçma sapan seyler olduðunu düsündü. Ama daha yakýndan bakýnca,
n
oval ve dikdörtgenlerle çevrili metin bloklarý arasýnda sýkýsmýs formülleri ayýrt edebildi.
Sonraki sayfa da benzer sekilde bunaltýcýydý, ama baktýkça çýlgýnlýðýn içindeki yöntemi gör
Tüm bilgilerin üzerinden geçmek aylarýný alacaktý, ama Organizasyon sayesinde bunun için he
amaný
hem de kaynaklarý vardý. Bir önsezi aradýðý sýrrýn -yani kendi arastýrmalarýyla Tesla'nýn ç
arasýndaki köprünün- Tesla'nm notlarýna gömülü olduðunu söylüyordu.
Ve haklý çýktý.
Bes ay sonra, arastýrmalarý nihayet klinik asamaya ulastýðýnda, Zinser düsünülemez olaný te
ti. Aslýnda
Dietrich'in öneriye sasýrmamasý gerekirdi; çalman o kadar gizli belgeden sonra Organizas
yon'un çizgiyi
nerede çekeceðini hep merak etmisti.
Zinser o gece laboratuarýna geldiðinde, çizginin -herhangi bir sýnýr varsa- sandýðýndan da
e olduðunu
öðrendi.
Zinser elini pürüzsüz laboratuar masasýnýn üzerinde gezdirerek, "Raporlarýnýzý okuyordum,"
Ve bir
duvara çarptýðýnýzý düsünüyorum."
Dietrich kaslarýný çattý. "Demek istediðinizi anladýðýmdan emin deðilim."
268 |
Empati
"Maymunlar üzerinde deney yaparak ancak bir yere kadar gidebilirsiniz." Kadýn doðrudan
onun gözlerinin
içine baktý. "?nsan denekleriniz olsa isler daha hýzlý ilerlemez miydi?"
"Kadavra mý yani? Hayýr, su asamada yasayan dokuya ihtiyacým var."
"Kadavradan bahsetmiyordum."
"Hâlâ uzun vadeli etki hýzlarýný analiz ediyorum, bunun için de örneklere ihtiyacým var." C
pýlý bir
buzdolabýna doðru salladý elini. Dolapta üstüne beyin dokusu örnekleri konulmus yaklasýk el
tane
mikroskop lamý vardý.
"Ve?"
"Ve..." Dietrich duraksadý. "Haftalar sürecek gözlemleri ve ardýndan da beyin cerrahisin
i kabul edecek
gönüllüler bulabileceðinizden ciddi olarak süpheliyim. FDA'nm19 isteyeceði belgeleri saymay
da gerek yok
herhalde. O bile tek basýna birkaç yýl alýr."
"FDA'yi unutun. Genel kullaným için bir ilaç hazýrlýyor deðilsiniz ki."
"Lisansýmý kaybedebilirim."
"Elinizde gizlilik derecesi yüksek belgeler olduðunu bilen biri çýkarsa hapse de girebil
irsiniz."
Dietrich birden midesinin burulduðunu hissetti. "Ne söylemeye çalýsýyorsunuz?"
"Bir sey söylemeye çalýsmýyorum. Söylüyorum. Sonuç almak için her ne gerekiyorsa yapmanýzý
.
Bu, kestirmeden gitmeyi gerektiriyorsa, o zaman öyle yapýn. FDA kurallarýný göz ardý etmek
nlamýna
geliyorsa, hiç itirazým yok. Ve eðer insan denekler kullanmak zaman kazandýracaksa, neye
ihtiyacýnýz
olduðunu söyleyin, ben de temin edeyim." >
FDA (Food and Drug Administration - Gýda ve ?laç Kurumu): A.B.D.'de piyasa çýkacak gýda ma
ddelerine ve
ilaçlara onay veren devlet kurulusu (ç.n.)
| 269
Adam Fawer
"Ama nasýl..." »s. ,.? " ,,:, -
ja "Orasý benim sorunum, sizin deðil." ; îy!
"Bu konu hakkýnda kendimi pek rahat hissettiðimi..."
"Bakýn... Sizinle açýk konusayým, Doktor. Kendinizi hangi konuda rahat hissedip hissetme
diðiniz umurumda
bile deðil. Siz bir çalýsansýnýz, ben de patron. Gerçek bilimsel atýlýmlar gerçek özveriler
elde
edilemez."
"Bu isi yapmaya zorlanmýs hiçbir denekle çalýsmam. Hepsi gönüllü olmalý."
Zinser gülümsedi. "Elbette öyle olacaklar."
Dietrich karsýsýndaki kadýndan ziyade kendisiyle konusur gibi, "Tamam," dedi. "Oldu öyle
yse."
"Kaç deneðe ihtiyacýnýz var?"
Dietrich duraksamadan yanýtladý. "25 ile 35 yas arasýnda altý erkek."
"Gereken düzenlemeleri yapacaðým."
"Tesekkür ederim," dedi Dietrich baska ne diyeceðini bilemeden.
Zinser, "Hayýr," diye karsýlýk verdi. "Ben tesekkür ederim."
Üç hafta sonra Dietrich denekleriyle tanýstý. ?nce yapýlarýna ve dislerinin durumuna bakýlý
hepsinin de
evsiz barksýz kisiler olduðu belliydi. ?lk adamý muayene ederken, deneye katýlmak için ona
ne kadar para
ödendiðini sordu.
"On bin kayme."
"Ne üzerinde deney yapacaðýmý biliyor musunuz?"
"Bilmiyorum, umurumda da deðil. On bin için beynimi bile baðýslarým." Adam, çürük dislerini
erek
sýrýttý.
Dietrich bir sey demedi.
270 |
23
Dietrich hapý aðzýna attý, toz haline gelene kadar çiðnedi ve bir yudum diyet kolayla yuttu
Soyunmaya gerek
duymadan laboratuarýn bir kösesindeki kanepeye uzanarak üstüne bir battaniye çekti. Uzun z
amandýr
odasýnda uyumuyordu. Zihni orada rahatla-yamýyordu çünkü.
Laboratuardaysa, výzýldayan cihazlarýnýn ve sürekli parýldayan ekranlarýn arasýnda kendini
ette
hissediyordu. Aklýna ansýzýn bir fikir gelirse hemen not alabilmek için masasýna yeterince
yakýndý. Zaten
gideceði bir esi ve çocuklarý da yoktu. Bir evi bile yoktu. Organizasyon'a katýlmaya kar
ar verdiðinde evinden
de vazgeçmisti.
Ondan önce ne kadar yalnýz olduðunu hiç farketmemisti. Ama oraya dýs dünyayla neredeyse tüm
iskilerini
kesecek sekilde kapanýnca, yalnýzlýðý göz ardý edilemeyecek boyutlara gelmisti. ?sin garip
afý, ilk sokunu
atlattýktan sonra o hapislik durumu artýk onu pek de rahatsýz etmiyordu.
Aslýnda Organizasyon tarafýndan 'hapsedilmis olmanýn' rahatlatýcý bir yönü de vardý. Uyanýk
er aný
çalýsarak geçirmesinden ötürü suçluluk duymak zorunda deðildi. Mutfaðýnda mik-rodalgaya gir
hazýr
yemeklerle dolu bir derin dondurucudan baska bir sey olmayan bos ve yalnýzlýk çaðrýstýran b
r eve gitmek
zorunda deðildi. O zamana dek karsýlýðýný parayla ödemeden bir kadýnla birlikte olmadýðýnda
kahretmek zorunda da deðildi.
Organizasyon onu o tür tüm suçluluk ve kendinden nefret duygularýndan armdýrmýstý. Seçenekl
linden
almýslar ve basarýlý olduðu tek seyle bas basa býrakmýslardý: ?s.
Gözlerini yumdu. Zihninden rahibin cama geçmis kanlý yüzünün görüntüsü geçti. Ne kadar mide
olsa da, büyük bir
| 271
Adam Fawer
rahatlama hissiyle karsýladýðý bir görüntüydü. Çünkü empatik yetenekleri nasýl kontrol edeb
kesfetmisti. Ve böylece, Organizasyon için ise yararlýðýný garantiye almýs oluyordu ki, bu
k uzun bir
süre daha orada çalýsabileceði anlamýna geliyordu.
Gelecekteki kesiflerini hayal ederek bir süre tavana baktý. Artýk Zinser'in istediði hed
efe eristiðine göre, belki
kendi çalýsmalarýný da genisletebilirdi. MK-ULTRA'yý ve tüm alt programlarýný orada yeniden
ta
geçirebilirdi. Kendinden öncekilerin aksine, Kongre denetimiyle uðrasmak zorunda da ka
lmayacaktý.
Sonuçta orada sýnýr kendi hayal gücüydü.
Ya da OFTEN Operasyonu'nda çalýsanlarýn da inandýðý gibi, sýnýr falan yoktu.
Hem de hiç.
2721
24
Darian ertesi gün erkenden uyandý. Önceki gece son engeli de asmýstý: Elijah ve VVinter'in
ebeveynlerini
bükmek. Hepsini ayný anda halletmek, özellikle de ele geçirmesi gerçekten zor olan Bay Zhi
'nin varlýðý
nedeniyle onun için çok yorucu olmustu. Ama yemeðin sonunda her iki çift de çocuklarýný hay
Oppenheimer Yetenekli Çocuklar Okulu'na göndermeye razý olmustu.
Onlarýn da kervana katýlmasýyla kendini üzerinden aðýr bir yük kalkmýs gibi hissediyordu. Y
an fýrlayýp
üzerine çabucak bir esofman geçirdi.
Gözlerini açan Laszlo gülümsedi. "Nereye gidiyorsun?"
"Gölün etrafýnda bir tur atmaya."
"Önce bana olacaðýna sana olsun," dedi Laszlo arkasýný dönerek. "Sonra ise yarayýp yaramadý
söylersin."
Darian avucunun içiyle ona bir öpücük yollayýp, basamaklarý ikiser ikiser atlayarak hýzla a
kata indi. Ayaðý
dösemeye bastýðýnda kosmaya baslamýstý bile. Giris holünü kosarak geçip kendini yan kapýdan
ve serin kýs havasýný ciðerlerine çekti.
Sehri günün o zamanýnda seviyordu. Hava günesliydi, ama Pazar sabahmýn bu erken saatlerind
e yollar
henüz ýssýzdý. Dýsarýda olup duygulara boðulmadýðý ender zamanlardan biriydi. Sadece milyon
yan
zihnin tembel, gevsek dinginliði vardý.
Otobüs duraðýnda bekleyen bir adamýn yanýndan geçerken basýyla selam verdi. Adam da karsýlý
gülümsemesine raðmen sanki her tarafýndan sert, yapýs yapýs bir korku ve ýlýk, ýslak bir sa
fýskýrýyordu. Darian önce evin kapýsýndan kosarak fýrlayýnca adamý ürküttüðünü sandý. Ama ö
anlýk bir saskýnlýk duymus olmasý gerekirdi. Öte yandan, Darian kosarak uzaklastýkça adamýn
sesi de
daha elle tutulur hale dönüsüyordu.
I 273
Adam Fawer
Darian omzunun üzerinden arkasýna göz attý, adam basýný öte yana çevirmisti. Sanki...
Tanýnmaktan korkar gibi.
Korkusunu içgüdüsel olarak kamufle edip kosmaya devam etti. Kimdi o? Yüzünü gözünün önüne g
nereden anýmsadýðýný bulmaya çalýstý. Alelade biri: Seyrek saçlar, genis bir alýn, iri bir
e
unutulabilir özelliklerdi bunlar. Önceki aksam gittikleri restorandaki adamlarýn yarýsý o
tarife uyuyordu.
Birden kalbi duracak gibi oldu. Adam gerçekten de restorandaydý. Saðýndaki üçüncü masada. B
stlantý
olamazdý. Doðu Yakasý'nda bir yerde yemislerdi yemeði. Ayný adamýn Batý Yaka-sý'nda, sabahý
inde,
evinin hemen dýsýnda otobüs bekliyor olmasý -eðer onu takip etmiyorsa- mümkün deðildi. Ama
...
Darian o kadar ani bir sekilde durdu ki, neredeyse öne kapaklanýp düsecekti. 'Neden'i ço
k açýk deðildi, ama
'kim'i belliydi. Organizasyon. Nasýl o kadar saf olabilmisti ki? Bir oyun oynamadýðýný sal
ak gibi ilk defa simdi
farkediyordu. Piyango falan vurmamýstý. Ters düsecek olursa (daha da önemlisi, ayrýlmaya k
arar verirse)
olumsuz tepki verebilecek, ne olduklarý anlasýlmamýs insanlar için çalýsýyordu.
Basýný sallayýp kendini kosmaya devam etmeye zorladý. Paranoyakça davranýyordu. Ayrýlmasýný
seler
bile ne yapabilirlerdi ki? Ölüsünün onlara hiçbir yararý olmazdý.
Emin misin? Belki de Dietrich kafaný yarýp içinde neler olduðuna iyice yakýndan bakmak ist
er.
Darian o dehset verici düsünceyi kafasýndan atmak isteyerek yutkundu.
Evet doðru! At kafandan. Yakýnda beynin de kafatasýndan...
HAYIR. Öyle olmayacaktý. Ayrýca kendisine yönelik bir seyler planlanýyor olsa, onlar daha
harekete
geçemeden oyunun farkýna varýrdý. Ve eðer onu gerçekten gardý düsükken yakalamayý basara-bi
le,
özgürlüðüne yeniden kavusmak için birkaç büküs yeterli olurdu. Onu durduramazlardý...
274 |
Empati
Durdurabilirler miydi?
Sanmýyordu, ama yine de sansýný zorlamamaya karar verdi. Laszlo ve çocuklarý onlara teslim
edip parasýný
alacak, sonra hemen ortadan kaybolacaktý. Önündeki birkaç günü atlatmasý yeterliydi. Sonra
gürdü.
O kadar basit.
Hayatýnýn en mutlu sabahý olmasý gereken günde Darian kendini çok kötü hissediyordu. Dönüp
kosmaya basladý.
Sadece paraya odaklan. Üç milyon dolar. O parayla yapabileceklerini düsün. ?stediðin yere
gidebilirsin.
?stediðin her seyi yapabilirsin.
- Laszlo ile birlikte olmak hariç, her seyi.
Mesele de oradaydý zaten, deðil mi? Darian hiçbir zaman nereye gittiði hakkýnda fazla kafa
yormamýstý. O
güne kadar yani. Ama simdi yasamýnda neredeyse kendinden fazla deðer verdiði biri vardý.
Neredeyse.
Yanýndan geçtiði durak simdi bostu. Eve girip üst kata çýktý ve yatak odasýna girdi.
"Günaydýn sevgilim." Laszlo yorganý üstünden atmadan önce ona sýkýca sarýldý. "Heyecandan d
zor uyudum." Sonra uzanýp onu öptü.
Darian duyduðu suçluluk hissini hemen perdeledi.
"Bu harika bir seyin baslangýcý. Hissedebiliyorum. Ve bunun için sana minnettarým." Lasz
lo duralayýp
gülümsedi. "Seni seviyorum."
"Ben... Ben de seni seviyorum," diye yanýtladý Darian. Daha önce defalarca içtenlikten u
zak bir sekilde
söylemis olduðu sözcük-lerdeki gerçekliðe sasýrmýstý.
Neredeyse kendinden bile daha çok, ha?
- Evet. Neredeyse.
275
Adam FaW«r
"?yi ol, tatlým." Bayan Cohen oðluna sýkýca sarýldý.
i Elijah utanarak, "Aman, an-neee!" dedi. Keske Bay Kuehl onu Winter'den sonra d
eðil de önce almýs
olsaydý.
Babasý Elijah'in ayaklarýnýn dibindeki kocaman çantayý gösterdi. "Bunun için yardýma ihtiya
mý, koca
adam?"
"Hayýr baba. Ben hallederim."
Elijah çantanýn saplarýna asýldý. O kadar aðýrdý ki, neredeyse kapaklanýyordu. Annesi sahip
er
giyecek parçasýný içine týkmýs olmalýydý. Dislerini sýkýp dizlerini büktü ve çantanýn atkýs
geçirdi. Kusak etine canýný acýtacak sekilde batýyordu. Gök mavisi minibüsün arkasýna doðru
arak
yürüdü.
Laszlo minibüsün arka kapýsýný açýp, esyasýný kendi koymasý için kenara çekildi. Elijah güc
kýrýntýsýný kullanarak elindeki çantayý aracýn içine savurdu, bir an için kenarda asýlý kal
dý.
Ama atik davranan Laszlo onu içeriye itti.
Elijah basýný kaldýrýp VVinter'in olanlarý görüp görmediðine baktý, ama o da Bayan Washingt
konusmakla mesguldü. Sýrt çantasýný çýkarttý; o da aðýrdý, ama giyecek torbasýnýn yanýnda h
Elindekini büyük çantanýn üstüne koyunca öðretmenine basýyla isaret etti, o da minibüsün ka
"Gitmeden önce bir kucaklasma daha," dedi annesi ve onu kocaman göðüslerine bastýrdý. Bos b
lunan
Elijah kendini ancak birkaç saniye sonra kurtardý ve tekrar minibüse baktý. Bu kez Winte
r onlarý izliyordu.
Babasý elini resmi bir tavýrla uzatarak, "?yi sanslar oðlum," dedi.
Elijah gururla karýsýk bir mahcubiyet içinde uzatýlan eli sýktý. "Tesekkürler."
276 |
Empati
"Ve oraya vardýðýnda bizi aramayý unutma," dedi baban. "Annen merak eder."
"Ararým." ;. ..., '......?..........-.; .;;......................., . '""T.
Elijah minibüse binip kapýyý kapattý. Ebeveynlerine belli belirsiz bir el salladý, sonra V
Vinter'e döndü. Kayýtsýz
görünmeye çalýsarak, "S-s-selam," diye mýrýldandý.
"Sen bir de benimkileri görseydin," dedi VVinter. "Annem aðlamaya basladý."
"Gerçekten mi?" Elijah ebeveynlerinin performanslarý hakkýnda kendini biraz daha iyi h
issetmeye baslamýstý.
"Tabii ya. Dehsete kapýldým."
Darian motoru çalýstýrýrken, "Hazýr mýyýz, Elijah?" diye sordu.
"Evet," dedi Elijah. Bir taraftan da pencereden göz ucuyla birkaç metre ileride deli
gibi el sallayan annesine
bakýyordu.
Darian arabayý hareket ettirdi. Evin önünden ayrýlýrken Elijah, birden ebeveynlerini bir d
aha asla
göremeyeceðine dair garip bir duyguya kapýldý.
| 277
25
"Nasýl o?"
"Hâlâ bir Valium baðýmlýsý; eðer asýl sormak istediðin buysa." "Rahip üzerinde deney yapma
sorun çýkarmadý, deðil mi?"
"Baslangýçta biraz isteksizdi, ama sonra uyum gösterdi." "?ste sana gerçek bir PAPERCLIP
elemaný. Yine de
gözünü üzerinden ayýrma. Kurallarý olmayan erkekler bazen kendini asmaya eðilimli olur."
Samantha Zinser telefonu kapattý. PAPERCLIP. Sözcüðü zihninde kurcaladý. Kurul üyesi haklýy
programý fiilen tekrar hayata geçirmislerdi. Yani sonuçta, Kongre'deki tartýsmalar bir i
dam hükmü yerine
geçmemisti. Sadece bir duraklama yasanmýstý.
Zinser kendisine en büyük mirasýnýn Nazi'lerden kalacaðýný hiç düsünmemisti, ama gerçekler
Bir suçluluk hissi duydu, sonra Baskan Truman'ýn zamanýnda yaptýðýndan farklý bir sey yapma
bilinciyle rahatladý.
278 I
26
Karayolundan ayrýlan Darian aracý dar bir asfalt yola soktu. Arada sýrada yol bilgisay
arýna göz atarak yarým
saat kadar daha sürdü. Sonunda daha çok amatör havacýlýk meraklýlarý tarafýndan kullanýlan
havaalanýna ulastýlar.
Darian inip kapýdaki görevliyle bir seyler konustu, sonra geri döndü ve direksiyona geçti.
Birkaç dakika sonra
minibüs havaalanýnýn tek pistinde duran özel jetin yanýnda durdu.
"Geldik," dedi kapýyý açýp inerken.
Aracýn önünde onunla bulusan Laszlo saskýndý. "Dün gece havayoluyla gideceðimizi söylediðin
"Hey! Suna bakýn!" Winter de minibüsten atlayýp onlarýn yanma gelmisti. "Bu gerçekten bizi
m için mi?"
Pilot kokpitten onlara el salladý.
"Hý-hýýý," dedi Darian. "Oppenheimer gösterisli yolculuklara bayýlýr."
"Vay be," dedi Elijah soluk soluða. "Öyle görünüyor."
Dördü orada durup birkaç saniye etkileyici jeti seyretti. Sonra, "Hazýr mýsýnýz?" diye sord
arian.
Winter ile Elijah birbirine baktý, her ikisinin yüzüne de genis birer gülümseme yayýldý. Te
etmeden
uçaða doðru bir kosu koparttýlar.
"Durun!" diye baðýrdý Laszlo. "Çantalarýnýz!"
Çocuklar kayarak durup minibüse doðru geri kostu. Laszlo çantalarý indirdi, ellerine birer
parça verdi ve
onlarý iki sefer yapmak zahmetinden kurtararak kalan ikisini de kendi sýrtladý. Elijah
dudaklarýnýn hareketiyle
sessiz bir 'Tesekkürler!' gönderince, mor boya kalemlerini anýmsatan bir koku halinde
gelen rahatlama
benliðini sardý.
| 279
Adam Fawer
Hep birlikte uçaða yürürken pilot da kapýdan asaðýya bir merdiven indirdi.
Darian, "Sanýrým 'simdilik hosça kal' deme vakti geldi," dedi Laszlo'nun arkasýndan.
"Sen gelmiyor musun?" diye sordu Laszlo. Günün ikinci sokuydu bu. "Ama sanmýstým ki..."
Darian basmý salladý. "Laboratuarda beni bekleyen isler var." Duralayýp gülümsedi. "O kada
r üzgün durma.
Sadece bir haftalýðýna gidiyorsun. Çocuklarýn yerlesmelerine odaklan, gerisini bana býrak."
"Haklýsýn," dedi Laszlo. Yine de hayal kýrýklýðýný gizleyememisti. Ona öylesine alýsmýstý k
gözüne
sonsuzluk gibi geliyordu.
Darian uzanýp onun yanaðýna bir öpücük kondurdu ve "Seni özleyeceðim," diye fýsýldadý.
"Ben de seni."
Winter anýn büyüsünü bozarak, "Bay Kuehl!" diye seslendi. "?çeriye girebilir miyiz?"
Laszlo dönüp Darian'a baktý, o da çocuklara basýný sallayarak onay verdi. Winter hiç vakit
betmedi;
Darian hareketini tamamlamadan o basamaklarý çýkmaya baslamýstý bile. Elijah da pesindeydi
. Laszlo da
Darian'ý bir kez daha öpüp merdivene yöneldi.
Dýsarýdaki serin esintinin aksine, kabindeki hava sýcak ve bayattý. Laszlo içeriye adým ata
atmaz kendini
klostrofobiye kapýlmýs gibi hissetti. Çantalarý yere býrakýp gömleðinin yakasýný açtý, ama
iyi
hissetmek yerine, daha da fenalastý. Alnýndaki teri sildi, derin bir soluk almaya çalýstý;
tek yapabildiði ýslýk
gibi bir hýrýltý çýkarmak oldu.
Elijah öðretmenine kaygýyla bakarak, "Bay Kuehl," dedi. "?yi misiniz?"
Laszlo basýný salladý, ama o kadar basit bir hareket bile midesinin bulanmasýna neden ol
mustu.
Rahatlamaya çalýstý; zihni, üzerine yýkýlan duvar görüntüleriyle doldu.
280 I
Empati
Terli elini Elijah'ýn omzuna koydu. "Özür dilerim, Bay Cohen," diyebildi fýsýltýyla, "Ama b
raz temiz havaya
ihtiyacým var."
Sonra dönüp kendini kabinden dýsarý attý. Merdivenden kosarak inerken tökezledi; Darian son
anda
kolundan yakalamasa yüz üstü yere kapaklanacaktý.
"Laszlo! Neyin var?"
Temiz ve serin havayý içine çeken Laszlo kendini anýnda daha iyi hissetti. Tüm vücudunu bas
olan ter
soðuyunca iç ýsýsý atesten buza dönüstü, titremeye basladý. Darian bluzunun koluyla onun al
eri sildi,
kollarýný bedenine doladý. Titreyerek ona sarýlan Laszlo soluk temposuna odaklandý. Yarým d
kika kadar
öyle kalýp sonra yavasça geri çekildi.
"Bana ne olduðunu bilmiyorum. ?çeriye girene kadar bir seyim yoktu." Omzunun üzerinden
uçaða bakýnca,
midesi yine ayaða kalktý. "Bunu yapabileceðime emin deðilim," diye fýsýldadý Darian'a.
"Neyi yapabileceðine?"
"Tüm ülkeyi o seyin..." Basýyla uçaðý isaret etti. Onun içinde uçabileceðimi sanmýyorum. Be
bile
dayanamadým. Bes saat dayanmama imkan yok."
"Emin misin? Yeniden denemek ister misin?"
Laszlo evet demek, o mantýksýz korkuyu yenmek istiyordu, ama orada kapalý kalacaðýný düsünü
uk
almasý yine zorlastý.
Onun düstüðü dehsetin büyüklüðünü sezen Darian omuzlarýný kavradý. "Bana bak," dedi sertçe.
olacaksýn. Uçaðý düsünmeyi býrak, sadece sesime odaklan."
Laszlo'nun kalp atýslarý tekrar yavasladý ve üzerine bir dinginlik geldi.
"Tanrým," dedi soluklanarak. "Bana neler olduðunu bilmiyorum."
"Sorun deðil," dedi Darian. "Böyle seyler olur. Üzülmen için neden yok."
| 281
Adam Fawer
Laszlo gözlerini kapatýp öne doðru eðildi, alnýný yavasça onunkine yasladý. Tenleri kýsa bi
irbirine
deðince, çok hafif bir portakal kabuðu kokusu sezdi, ama aldatmanýn kokusu o daha emin o
lamadan gitmisti
bile.
"Her sey yolunda mý?"
?kisi birden yabancý sese doðru döndü. Konusan kisi kapýda çocuklarýn arkasýnda duran pilot
"Önümüzdeki on dakika içinde kalkmak zorundayýz. Buraya doðru gelen bir fýrtýna var ve tehl
hal
almadan uçus yüksekliðine çýkmak istiyorum."
Laszlo kararsýzlýk içinde Önce pilota, sonra Darian'a baktý.
Darian, "Lütfen bize bir saniye izin verin," dedikten sonra Laszlo'ya baktý. "Bana s
orarsan burada kalmalýsýn,
tatlým. Benimle laboratuara dön."
"Yapamam. Demek istediðim... Bu çocuklar benim sorumluluðumda."
"Onlar bizim sorumluluðumuzda," dedi Darian azarlarcasma. "Ve iyi olacaklar. Okulu
n müdürü Roger onlarý
havaalanýnda karsýlayacak. Harika bir adamdýr." Laszlo'nun isteksizliðini sezerek, "Ayrýca
Elijah'm VVinter ile
bas basa birkaç saat geçirmekten son derece mutlu olacaðýna inanýyorum," diye fýsýldadý. "S
dersin?"
Laszlo gülümsemekten kendini alamadý. "?ste o konuda haklýsýn."
Tekrar çocuklara baktý. O kadar hevesli olmasalar, gitmelerine izin vermezdi. Ama yüzl
erindeki heyecaný -
özellikle de Elijah'mkini- görünce kararýný verdi. Jete doðru yürüdü. Artýk içeriye girmeye
adýðýndan,
önceki gerginlikten eser yoktu.
Hafifçe öksürerek boðazýný temizledi. "Bayan Zhi, Bay Cohen. Küçük bir itirafta bulunmam ge
:
Anlasýldýðý kadarýyla siddetli bir klostrofobi nöbeti geçiriyorum. Gideceðiniz yere bensiz
nizde bir
sakýnca var mý?"
2821
Empati
VVinrer kayýtsýz bir tavýrla omuz sllkerken, Elijah'rn yüzüride genis bir gülümseme belirdi
"Bunu bir 'evet' olarak alýyorum." Laszlo ilk basamaðý çýkarak her iki öðrencisinin de elin
tý. "?kinizle de
gerçekten gurur duyuyorum. ?yi yolculuklar."
"T-t-tesekkürler," dedi Elijah. Sonra duraksamadan pilota döndü. "Uçus sýrasýnda film olaca
mý?"
Elijah'ýn sorusunu duyan Laszlo dudaklarýna kadar yükselen gülümsemeyi bastýrdý. Birkaç dak
onra o ve
Darian jetin pistte hýzlanýp kalkýsýný kol kola izliyordu. Ve Darian yorgun bir sekilde so
luðunu koyuverdi.
Laszlo'nun burnuna nane kokusu geldi. Bu kez kokuyu hayal etmediðinden emindi, ama
Darian'm neden o
kadar rahatladýðým anlamasý için haftalar geçmesi gerekecekti.
Kadýnýn ona ne kadar kötü bir sekilde ihanet etmis olduðunu da ancak o zaman anlayacaktý.
Uçak kalktýktan bir saat sonra pilot telsize uzanýp frekans deðistirdi.
"?kisi de baygýn."
"?yi," dedi karsýdaki ses. "Varýs zamanýnýz nedir?"
"Yirmi dakika."
"Tam doz aldýlar, deðil mi? Uçak inmeden uyanmalarýný istemiyorum."
"Öyle bir sorun olmayacak."
"Saatlerini ayarlamayý unutma."
Pilot mikrofonu yerine koydu, sonra yardýmcýsýna döndü. "Kadýný duydun."
Yardýmcý pilot yavasça yerinden kalkýp kabine yöneldi. Duyduðu asýrý korkuya raðmen sakin d
ya
çalýsýyordu. Çocuklara, özellikle de kýza dokunmak hosuna gitmiyordu. Daha önce
| 283
Adam Fawer
nabzýný kontrol etmek için parmaklarýný boynuna bastýrdýðmda kendini... Kendini çok garip,
baskasýymýs gibi hissetmisti.
Öykülerinin ne olduðunu bilmiyordu, bilmek de istemezdi. Tek istediði, uçaðý indirmek, para
mak ve
çekip gitmekti.
284 |
27
Laszlo parlak camlý ve yumusak hatlý güzel bir modern yapý bekliyordu, ama laboratuar da
ha çok dünyanýn
en büyük beton kutusunu andýrýyordu. Üç katlý binanýn dört yanýndaki iki dikey pencere band
yüzeyi tümüyle duvarla kapalýydý. Ve sýk aðaçlarýn arasýndan geçerlerken binanýn çevresinde
nöbetçiler olduðunu görmüstü.
Darian minibüsü iki arazi aracýnýn arasýna park edip motoru kapattý. Garip sekilde mesafeli
bir ses tonuyla,
"Hazýr mýsýn?" diye sordu,
Laszlo birden hata yapýp yapmadýðýný düsündü. Doðu sahilindeki laboratuarlar bir yana, Oreg
eskesini
bile görmeden Elijah ve Winter'in ebeveynlerini çocuklarý Oppenheimer'a göndermeye nasýl i
kna etmisti ki?
"Neden bu kadar çok nöbetçi var?" diye sordu.
"Oppenheimer Enstitüsü gizliliði sever," diye yanýtladý Darian. "Sanayi casuslarýnýn arastý
rýný çalmasýný
istemiyorlar."
"Kâr amacý gütmeyen bir kurulusun neden sýrlarý olsun ki?"
"?stersen söyleyebilirim," dedi Darian, "Ama o zaman seni öldürmek zorunda kalýrým."
Laszlo'nun burnuna aðdalý, çikolatayý andýran bir korku koku* su geldi. Kendi korkusunun k
okusuydu bu.
"Hadi, ama!" dedi Darian onun omzunu sýkarak. "Saka yapýyorum." Sonra bir saniyelik
bir duraksamanýn
ardýndan ciddilesti. "Samantha tüm sorularýný yanýtlayacak. Söz veriyorum, tamam mý?" Elini
tup sýktý.
Bu hareketteki sýcaklýða raðmen Laszlo onun gerginliðini sezebiliyordu. "Darian... Bana söy
emediðin bir sey
mi var?"
285
Adam Fawer
"?stediðin takdirde öðrenemeyeceðin bir sey deðil. Gel. Samantha bekletilmekten hoslanmaz.
"
Arabadan indiler, beton kübün alt kösesindeki çelik kanatlý kapýdan içeriye girdiler. Binan
aszlo'nun
beklediði kadar modern olmasa da, içi farklýydý. Duvarlar açýk maviye boyanmýstý ve koyu gr
in o kadar
parlaktý ki, tavandaki spotlarý yansýtýyordu. Lobide herhangi bir mobilya, ya da onlarý ka
rsýlayacak resepsiyon
görevlisi yoktu. Sadece duvara gömülü bir çelik kapý daha vardý ve kulpu yerine de kenarýnd
ik bir
klavye olduðu görülüyordu. Darian o tarafa yürüyüp altý hanelik bir sifre girdi. Kýsa bir d
anýn
ardýndan metalik bir 'klik' sesi geldi ve kapý içeriye doðru açýldý.
Laszlo gerginliðini üzerinden atmaya çalýsarak, "Çok sofistike," dedi. "Burasýnýn CIA için
aravan
olmadýðýna emin misin?"
"Emin sayýlýrým. Ama hiç belli olmaz, deðil mi."
Darian onu koridorun sonundaki bir asansöre yöneltti. Bir düðmeye bastý ve gümüs rengi kapý
nlarý
bekliyormus gibi hemen açýldý. Çýktýklarý kat bir sirket lobisinden çok apartman girisini a
u.
Zemin ayaklarýnýn altýnda esneyen kalýn ve yine gri bir halýyla kaplýydý. Duvarlarda da ucu
otellerde
rastlanacak türden kisiliksiz manzara resimleri vardý.
Laszlo daha bir sey söyleyemeden, "Garip olduðunu biliyorum," dedi Darian. "Samimi b
ir ev atmosferi
yaratmaya çalýsýyorlar ama..."
"Iskalamýslar." ' - . '
'« "Eh, oldukça farklý hem de." ' -
Kýsa bir koridorun sonundaki gösterissize, köyü tertkli kar>jrun önünde durdular, Darian ya
asça vurdu.
'-' "'
"Girin."
?çerisi Laszlo'nun kaslarýnýn kalkmasýna neden olacak bir dekorasyona sahipti. Zengin bi
r oturma odasýyla,
bir psikiyatrýn ofisi
286 |
Empa ti
arasmda bir yerdi girdikleri: Maun bir masa, kahverengi deri kaplý iki kanepe, lam
brili duvarlar, zemini
tamamen kaplayan sarap rengi kalýn halý ve hafif beyaz ýsýklar saçan bir çift pirinç ayaklý
lambasý.
Masanýn arkasýndan kalkan ince yapýlý kadýn, "Seni gördüðüme sevindim, Darian," dedi. Okuma
ni
çýkarýp onlara doðru iki adým attý. "Ve siz de Laszlo Kuehl olmalýsýnýz. Ben Samantha Zinse
memnun oldum."
Laszlo uzatýlan eli sýkarken, "O seref bana ait," dedi.
Elini býrakýnca kadýnýn kolunun garip bir sekilde düstüðünü gördü. Zinser'de normal olmayan
rdý.
Bu sey... Hafif, çiçeksi bir koku benliðini sararken basýný yana eðdi. Daha önce kimse hakk
o kadar iyi
duygular hissetmemisti. Neredeyse bir çocuðun zihnine dokunmak gibiydi. Ayný berraklýk,
ayný içtenlik...
?lk anda duyduðu endiseden dolayý birden kendini bir aptal gibi hissederek gülümsedi. Be
nzer bir rahatlama
hissi görmeyi bekleyerek Darian'a göz attý, ama o bir duvar gibiydi. Kýsa bir an için zihn
inden belli belirsiz
geçen eksi kaygý hissi de gevsek bir rahatlama duygusu tarafýndan çabucak kenara itilive
rdi.
Samantha Zinser'de kendisini... Güvende olduðunu hissetmesini saðlayan bir seyler vardý
kadýnda.
Konusma, yani Zinser'in saçmalýklarý -o yarým gerçekler ve gülücükler- ve Laszlo'nun da hep
yüzünde
salak bir gülümsemeyle yutup hazmetmesi neredeyse sonsuzluk kadar uzun sürdü. Normalde a
sla her seyi
o kadar gönülden kabullenmezdi, ama kontrol kendisinde deðildi.
Jill'in varlýðý öylesine habis bir güçle bastýrýyordu ki, Darian kýzýn zihnini kontrol altý
için tüm
gücünü kullanmak zorunda kalýyordu. Jill laboratuarý iki ay önce son ziyaret ettiði zamana
la çok daha
güçlenmisti.
| 287
AdrtnFawer
Ne bekliyordun ki? Onu eðitiyorlar. Týpký seni eðittikleri gibi, * ;*!
Darian dilini ýsýrýp, hissettiði keskin acýya odaklandý. Asit ta-dýndaki kan aðzýnýn içine
ini
daðýtan o oyalamadan memnun halde aðzýndaki kaný yuttu.
Ve Jill'in zihninin yavas yavas uzaklastýðýný hissetti. Kýzýn Laszlo'yu öyle her söylenene
klanan bir
çocuða dönüstürmek için konsantrasyonunun tamamýna ihtiyacý vardý. Darian zihnini bu kez de
'e
yöneltti.
Kadýnda bir gariplik vardý; sanki gerçekte orada deðilmis gibiydi. Laszlo ile el sýkýstýkla
olmasa,
kadýnýn bir tür 3 boyutlu hologram olduðunu düsünebilirdi. Sürekli onun zihnine ulasmaya ça
, ama
bu havadaki dumaný tutmaya çalýsmaktan f arsýzdý. ;p'
Neden dert ediyorsun ki bunu? Paraný al ve çek git.
Darian içgüdülerini dikkate almasý gerektiðini biliyordu, ama korkusu onu býrakmýyordu. Kon
nun ne
olduðunu anlamak zorundaydý. Zaten Zinser'i bükemezse, belki de para falan da olmayaca
ktý. Ya da is belli
bir noktaya gelirse býrakýp gitmek de söz konusu deðildi.
Hayýr. Onlar... ? ? s - Onlar ne? Söz mü vermislerdi? Simdi salakça davranan kim acaba?
'?',"?? S'ktir
be!
Darian kesik dilini disinin üstünde dolastýrýp duyduðu acýyý artýrdý. Bunu yaparken Zinser'
anarak
zonklayan acýyý keskin, delici bir býçak dalgasý halinde yaydý.
Gel bakalým, sürtük. Ne kadar dayanabileceðini görelim bakalým.
Ama hiçbir sey olmadý. Zinser'in zihninin olmayan-pürüzsüz-yüzeyi durgun, akýcý görünümünü
devam etti.
Tamam. Artýk oyun oynamak yok.
Darian'm soluklarý hýzlandý, beyninden bir dalga daha koptu. Yaydýðý siddet duygusu o kadar
güçlüydü ki,
kendini Zinser'in ahsap sehpanýn üzerinden atlamasýna hazýrladý.
288 |
1E m p a t i '
Ama yine hiçbir tepki gelmedi. ' : ; ; ü v ; v?
Burada neler dönüyor?
Darian sakinlesmeye çalýsarak kendini geriye çekti. Yeteneklerini mi kaybediyordu? Hayýr
, olasý deðildi bu.
Laszlo'yu hâlâ gün gibi asikâr hissedebiliyordu; duvarýn arkasýndaki Jill'i de. Yetenekleri
yerindeydi.
Ki bu da, Zinser ile ilgili bir sorun olduðu anlamýna geliyordu.
Ya da belki sorun deðil sadece... Yeni bir... Darian son birkaç ayý düsündü. Laboratuardan
zak durmanýn
kendi fikri olduðunu düsünmüstü, ama simdi bundan emin deðildi. Zinser'in ondan geri dönmes
istemis
olmamasý da garipti aslýnda. Her ne kadar Dietrich kendisini bilinen tüm testlerden geçi
rmis olsa da, sürekli
yeni deneyler icat edip duruyordu.
Yeni bir sey buldular. Kendilerini korumak için bir yol.
Darian'in midesi bir anda dehsetle buruldu. Hep avantajlý olduðu konu ona hiçbir zaman
yalan
söyleyemeyecekleriydi. Evet, Zinser genellikle yarý-gerçeklerle konusurdu, ama Darian
hiçbir zaman onda
gerçek bir kötü niyet belirtisi algýlamamýstý. Ama simdi, oyunda yeni kurallar vardý.
"Darian?"
Zinser ile Laszlo beklentiyle bakýyordu ona. ?kisi de ayaktaydý ve Laszlo mutlulukta
n neredeyse uçmak
üzereydi.
"Ben... Ben..." Darian kekeledi; zihninden son birkaç saniyelik islenmemis konusma
larý geçirdi. Laszlo'nun
yeni empatlar bulmasý konusunda bir seyler... Zinser'in bir yýl önce kendisi üzerinde ku
llandýðý taktiðin
aynýsýydý bu.
"Elbette... Evet, harika..." Darian kendini gülümsemeye zorladý.
"Mükemmel," dedi Zinser. "Sen Laszlo'yu test odasýna götür. Ben az sonra size katýlacaðým."
Ne yapmasý gerektiði konusunda kararsýz kalan Darian yerinden kýmýldamadý. Zinser'e o umurs
maz
tavrýnýn sadece bir kan-
| 289
Adam Fawer
dýrmaca olduðunu bildiðini söylemek istiyordu. Ama bu hangi amaca hizmet edecekti ki? Ka
dýnýn blöfünü
görmek, hazýrlýklý olmadýðý bir dizi olayý tetikleyebilirdi.
"Aklýndan geçen bir seyler mi var?" diye sordu Zinser anlamlý bir sekilde.
"Hayýr, Samantha."
"Tamam öyleyse," Yüzünde simdi donuk ve riyakarca bir gülümseme vardý. "Sonra görüsürüz."
Darian ayaða kalktý. "Bu taraftan, Laszlo."
Kapýya yönelirken onu o korkunç yere hiç getirmemis olmayý diliyordu.
290 I
28
Zinser kumandayý alýp duvardaki minik alýcýya doðrultmadan önce bir dakika kadar bekledi. B
r tonnk sesi
duyuldu ve arkasýndan duvarýn bir metrelik bir bölümü öne doðru çýktý. Zinser duvarýn geris
a
girdi.
O içeriye girince yanan lambalar mekâný parlak, beyaz bir ýsýða boðdu. Küçük siyah-beyaz ek
kýmýldamadan oturan zayýf kýzm elleri kucaðýnda kavusturulmustu. Gözlerini ýsýða alýstýrmak
kýrpýstýrdý ve sonra Zinser'e baktý.
JiU'in yüzünde meleðimsi bir gülümseme vardý, ama Zinser o ifadeyi daha çok nefret ettiði b
n basýna çok
kötü seyler gelmis olduðunu az önce öðrenen birinin tatmin olmus sýrýtýsýna benzetti. JiU'i
den
korunmus olduðunu bilse de, kýzm yakýnlarýnda olmak onu hep rahatsýz ediyordu.
Karsýsýna oturdu.
"Harika bir is çýkarttýn, Jill. Adam son derece uysaldý. Onu çok zorlaman gerekti mi?"
"Hayýr. Daha kapýdan girerken hazýrdý. Biraz gergin, ama daha çok heyecanlýydý. Size inanma
stiyordu."
"Ama sen de... Ona bunun için yardým ettin, deðil mi?"
Kýz basýný sallarken gülümsemesi tüm yüzüne yayýldý.
Laszlo'nun coskusunu kýzýn acýmasýzca iteklemesine baðlamýstý Zinser. Onda Darian'm incelið
eser
yoktu. JiU'in etkisi altýndakiler, ipleri Darian idare ettiði zamanki yumusak ve rah
at deðisikliklerle
kýyaslandýðýnda, çýrpman kuklalar gibi davranýyordu.
Yine de buna deðerdi. Darian'ý sonsuza dek kontrol altýnda tutamazlardý. Eninde sonunda
onlardan
ayrýlmaya karar verecekti, onun için de yerini alacak birilerini bulmaya çabalýyorlardý. J
ill'i idare etmek çok
daha kolaydý.
1291
Adam Fawer
=-ý "Ya Darian?"
Jill'in yüzü gölgelendi. "Benden hoslanmýyor."
Jill herhangi baska biri olsa, Zinser bu savýnýn doðru olmadýðýný ileri sürerdi. Ama elbett
karsýsýndaki
herhangi biri deðildi. O bilirdi.
"O nasýl hissetti, tatlým?" diye yokladý.
"Baslangýçta gergindi. Korkmus deðildi ama... Kendini bir konuda kötü hissediyordu. Suçlu g
bi sanki."
"Baska?"
"Onu bükmeye çalýstým, ama karsý koydu," Jill basýný iki yana salladý. "Ne zaman itsem, o d
i geri
itiyordu. Çok güçlüydü."
"Önemli deðil," dedi Zinser. "Baska neler hissetti?"
Jill yüzünü burusturarak, "Kýrgýn ve kýzgýn," diye yanýtladý. "Kendi acýsýný size göndermey
"Ne?" Zinser öylesine sasýrmýstý ki, korkusunu gizlemeyi basaramadý.
"Sürekli denedi, ama yapamadý. Sonra da korktu." Jill duyduðu sevinci saklamaya gerek
görmüyordu. "O
kadar mordu ki... Sanki kusacak gibiydi."
Jill ellerini karnýna bastýrmýstý. Zinser onun bunu Darian'ýn duygularýný taklit etmek için
yoksa istemsiz bir
tepki olarak mý yaptýðýndan emin deðildi.
"Sonra sinsice hisler... Bir seyler planlar gibi." Jill'in sesi alçal-dý. "Ne yapaca
ksýnýz?"
"Onu durduracaðým," dedi Zinser hemen. Zihni deli gibi çalýsýyordu. "Hem de bu gece."
Samantha Zinser yavasça kolyesini sývazladý. Dietrich her ne kadar kolyenin onu koruya
caðý konusunda
garanti vermis olsa da, yine de ilk testi basarýyla geçmis olmaktan ötürü kendini daha iyi
292 |
Empati
hissediyordu. O rahibi bulmak gerçek bir sans olmustu. Peder Sullivan psisik dokun
ulmazlýðýnýn kaynaðmm
mutlak inancý olduðunu düsünmüstü, ama sonunda onu koruyanýn sadece bir inanç nesnesi olduð
anlasýlmýstý.
Dietrich bunu daha önce çözmüs olsa, rahibin kafasmý yarýp açmak zorunda kalmazdý. Yine de,
etmezdi; cehennem diye bir yer varsa, Zinser'in tek yön gidis bileti çoktan hazýrdý. Org
ani-zasyon'un
yöntemlerini kabullendi uzun zaman oluyordu.
Ayrýca rahip inançlarý uðruna ruhu dahil her seyden vazgeçmeye hazýr deðilse o zaman bütün
ne
anlamý kalýrdý ki? Hem zaten artýk bitmisti. Rahip islerine yaramýstý; sonra da onu kilises
nin merdivenlerinde
býrakmýs, yüzüðü hariç her seyini geri vermislerdi. Dietrich yüzüðün düsünce dalgalarýyla a
frekansýnda elektromanyetik bir alaný olduðunu kesfedince, hemen gizlemesi kolay kolye
ler seklinde
kopyalarýný üretmisti.
Kolyeleri deneklere verdikleri zaman Jill, takan kisinin zihinsel gözünden tümüyle kaybo
lduðunu söylemisti.
Bu tam Zinser'm umduðu seydi, ama Dietrich bunun biraz daha karmasýk bir soruna nede
n olacaðýna
dikkatlerini çekmekte gecikmeyecekti.
"Kolyeleri hepimiz birden kullanmaya baslayamayýz," dedi Dietrich kesin bir dille.
'Tam ondan beklenecek klasik bir davranýs,' diye düsündü Zinser. 'Bir zafer anýný bir yenil
iye dönüstürmek!'
Etli, biçimsiz ellerinden silik, kötümser karakterine kadar adam hakkýndaki neredeyse he
r sey ona itici
geliyordu. Ama o olmazsa da proje hiçbir yere gidemezdi. Adamýn o kadar rahatsýz edici
olmamasýný isterdi.
"Hepimiz birden Jill'in algýsal haritasýndan kaybolursak, nedenini merak edecektir.
Bu durumda kendisini
engellediðimizi anlamasý sadece bir an meselesi olur."
"Bizi korumasý için sonsuza kadar Darian'ý kullanamayýz," dedi Zinser býkkýnlýkla. "Baska s
klere
ihtiyacýmýz var."
| 293
Adam Fawer
Dietrich yanýt vermeden önce biraz düsündü. "Eðer yalancý bir imaj -örneðin bir duygu dalga
sak, o
zaman onu kandýrmayý basarabiliriz."
"Bunu yapabilir misin?"
"Sanýrým," dedi Dietrich parmaklarýyla sinirli bir sekilde tempo tutarak. "Tesla kutus
unu kullanabiliriz."
Zinser altý aylýk çabalarý düsündü. "O seyin çalýsmadýðýný sanýyordum." Tesla'nýn notlarýnd
Dietrich, herkesin duygularýný yaymak için kullanabileceði bir aygýt tasarlamýstý. Ama düze
ygulamada
basarýsýz olmustu.
Dietrich terden parlayan alnýný sildi. "Aslýnda çalýstý, ama sizin istediðiniz sekilde deði
sla kutusu
duygularý yaymayý basardý; sadece bunu çok zayýf bir sekilde ve çok dar bir frekans bandýnd
aptý."
"Bunun bize nasýl yardýmý olacak?" diye sordu Zinser.
"Aygýtýn çalýsmamasýnýn nedeni, yaydýðý dalgalarýn yeteri kadar güçlü olmamasý ve onlarýn k
olma..."
"Sadede gel, Doktor!"
"Bu yansýtmalarý özellestirilmis hayalet imzalar olarak kullanabiliriz. Yani sizi mutl
u bir anýnýzda kaydedip,
sonra da aygýtý bu mutluluðu sonsuz bir döngü içinde yaymak üzere programlayabilirim. Kolye
gerçek
duygularýmýzý maskeleyeceðinden, Jill sadece bizim önceden kaydedilmis duygularýmýzý algýla
"
"Bunu hemen yap."
Bir hafta sonra Dietrich bir sedyenin üzerinde yatan Zinser'in kafa derisine sekiz
elektrot yerlestiriyordu.
Onun duygularýný kaydetmeye hazýrdý, ama endiseli ya da aldatýcý duygular içinde olmamaya ç
,
pembe filleri düsünmemek gibi bir seydi.
Jill ile doðrudan muhatap olmaya da zaten o nedenden ötürü karsý çýkmýstý: Davranýslarýný k
edemiyordu. Darian ileyken bu önemli deðildi, çünkü o bencil bir yýrtýcýydý ve Zinser'in ge
294 |
Empati
kisiliðinden rahatsýzlýk duymuyordu. Dahasý, Organizasyon'un onun yeteneklerine erisimin
i saðlayan etken
güven deðil, paraydý.
Ve Zinser, Jill'den çok daha fazlasýný istiyordu. Ona kýlavuzluk yapmak, dünyayý kendi görd
görmesi
için onu sekillendirmek istiyordu. Tüm bunlardan ötürü, gerçek duygularýný saklayacak bir y
lana kadar
yanýnda Darian olmadan Jill ile karsýlasmamaya büyük özen göstermisti.
Kýzý eðitmek için baska insanlar tutup, kendisi kapalý devre televizyondan izledi. O arada
da ona hediye ettiði
özel tasarým saat ve küpeler tarafýndan ölçülen biyometrikleri gözlemledi. Bunlar JiU'in ya
l
parametrelerini ölçüp, duygusal durumunun grafiðine dönüstürüyordu. JiU'in yetenekleriyle
karsýlastýrýldýðýnda ilkel bir aygýttý, ama kýzýn dini inançlarýnýn yok edilmesi için yapýl
yaramadýðýný anlamaya yetecek kadar iyi çalýsýyorlardý.
Hayýr, Zinser'in bir kilise yetimhanesinde yetismis olmanýn yarattýðý hasarý ortadan kaldýr
için önce onun
ruhuna erismesi gerekecekti. Ve bunu yapabilmek için de, JiU'in ona güvenmesine ihti
yacý vardý ve kendi
duygularý rahatlýkla okuyabileceði bir sekilde kýzýn önüne serilirse bu asla gerçeklesmezdi
Zinser tüm bunlardan ötürü, Dietrich'in aygýtlarýna baðlý olarak soðuk metal masanýn üzerin
olabildiðince derin bir ruhsal sýcaklýk duygusu yaymaya çalýstý. Sonuç tatminkâr olmayýnca
h, Jill ile
karsýlasmalarýnda kullanabileceði bir dizi 'duygusunu' kaydedebilecek kadar rahatlamasý
için ona bir doz
methylenedioxymethamphetamine20 vermek zorunda kaldý.
Ertesi gün Zinser kolyeyi boynuna taktý, küçük siyah Tesla kutusunu kemerine yerlestirdi v
e ilk defa Jill ile
kadýn kadýna konustu. Eðer kendisi de bir empat olsaydý, Dietrich'in cihazýnýn yaydýðý duyg
dece
dostça deðil, ayný zamanda sevgi dolu olduðunu hissederdi.
Bilinen sokak adýyla ecstasy. (ç.n.)
(295
Adam Fawer
Böylece Zinser'in ruhunun derinliklerine bakan kýz, baska bir kadýnda görmek için yasam bo
yu beklediði seyi
buldu. Ve Jill VVilloughby'nin yanlýslýkla bastan çýkartýlmasý böyle basladý.
(<.,
296 I
29
Laszlo'ya laboratuarý gezdirirken Darian her bilim insanýnýn Zinser gibi sahte bir duy
gusal maskesi olduðunu
düsünüyordu. Hepsinin görünümü özgündü, ama hepsi ayný tekdüze, birbirini tekrarlayan nitel
Turun sonuna doðru Darian'in zihni sürekli algýladýðý ve her nasýlsa yinelenen duygulardan
mýstý.
Onlarý engellemeye çalýstý, ama zihni týpký kýrýk bir disin üzerinde gezinme eðilimi göster
sürekli
olarak o yavas, deðismeyen ritme doðru çekiliyordu.
Zinser'in ofisine döndüklerinde Darian kararýný vermisti. Ertesi sabah kaçacaklardý. Paralý
da parasýz,
oradan cehennem olup gidecekti. Ofise girerken inanýlmaz bir heyecan dalgasýnýn benliðin
i sarmaladýðýný
hissetti. Önce kafasý karýstý, ama sonra hemen bu duygunun kendisine ait olmadýðýný farkett
ll'e aitti.
Korkunç bir önsezi etrafýný sardý. Sampanya sisesini iste o zaman gördü. Ve anladý.
Zinser nese dalgalarýndan olusan bir bulutun içinden, "Kutlama zamanýdýr diye düsündüm," de
Sampanya
sisesini aldý ve masanýn üstündeki üç kadehi doldurdu. Birini Darian'a ötekini Laszlo'ya uz
tan sonra
kendisininkini alýp kaldýrdý.
"Empatik bir geleceðe," dedi.
Laszlo kadehini önce Zinser'inkine, sonra da Darian'mkine dokundurdu. Darian bardaðý L
aszlo'nun elinden
alýp yere çarpmak istiyordu, ama orada öylece durup, hiçbir sey yapamadan sevdiði adamýn ka
ehi
dudaklarýna götürüsünü seyretti. Zinser de aynýsýný yapýp kendi içkisinden küçük bir yudum
kendisine döndüðünde, Darian ilacýn onun zihnini bulandýrmaya basladýðýný sezebiliyordu.
Bakýslarýný odaklamaya çalýsan Laszlo gözlerini kýrpýstýrdý. "Kendimi... Ben biraz..." Elin
bardak
masaya düsüp paramparça oldu.
| 297
AdamFaw«r
Kendi kadehini fýrlatýp atan Darian, bayýlmadan bir an önce Laszlo'yu koltukaltlarýndan ka
vradý. Zinser'in de
yardýmýyla bedenini yere yatýrdýlar. Gözleri Laszlo'un baygýn vücudunun üzerinden birbiriyl
ustu.
'
''Keske daha deðisik sekilde olsaydý," dedi Zinser. , ..
Ve ayný anda iki güvenlik görevlisi odaya girdi. Darian içgüdüsel olarak onlarýn zihinlerin
zandý, ama
erisilecek bir sey yoktu. Bilim adamlarýnýnki gibi sahte maskeler bile takmamýslardý; ad
amlarýn zihni tümüyle
bostu ya da düsüncelerini gizleyen ve her yöne uzayýp giden sonsuz duvarlarla çevriliydi.
Zinser bir adým gerilerken, "Bunu olduðundan daha da zor hale getirme lütfen," dedi.
Laszlo'nun gevsemis yüzüne bakan Darian onun yanaðýný oksadý. "Ona ne yapacaksýnýz?"
"Mutlu olacak. Bunu bizzat saðlayacaðým."
Darian ayaða kalkarken elini duvara doðru salladý. "Yani o saðlayacak demek istiyorsun."
Zinser omuz silkti.
Ve Darian bir anda kontrolünü kaybedip yumruðunu sýktý ve kolunu savurdu. Darbe Zinser'in ç
nesine
çarpýnca keskin bir acý duydu.
Kadýnýn maskesi çok kýsa bir an için eridi ve Darian onun sahte mutluluðunun ardýndaki gerç
ygularýný
gördü. Sonra Zinser'in basý geriye savruldu, o yapýs yapýs, yapmacýk duygular geri geldi. G
nlik
elemanlarý onu kollarýndan yakalayýp geriye çekti.
"Seni kullanýyor, Jill!" diye baðýrdý Darian. "Bana ne yaptýklarýna bak! Sana da aynýsý ola
Onlara izin
verme..."
"Sustur onu!" diye baðýrdý Zinser. "Simdi!"
Adamlardan biri bir eliyle aðzýný kapatýnca yoðun, iðneli bir heyecan sisi Darian'ýn zihnin
oldurdu. Fýrsatý
deðerlendirerek
298 |
Empati
adama saf, delirtici bir korku dalgasý gönderdi. Dehsetle çýðhk&fân adam elini çekti ve bað
kendini
odadan dýsarýya attý.
Darian öteki görevli tepki göstermeye fýrsat bulamadan hýzla döndü ve onu ensesinden yakala
damýn
saskýnlýðýný kavrayýnca ergimis metal kývamýnda bir öfke savurdu.
Ardýndan ezici ve yapýskan bir kesinlik duygusu gönderirken basýyla Zinser'i isaret eder
ek. "Bu kaltak karýný
öldürttü," dedi "Ve simdi de seni öldürmek istiyor." Kesinlik duygusunu adamýn duyduðu öfke
irlestirdi.
"Önce sen onu öldürmezsen bittin."
Adam sözcükler daha aðzýndan çýkar çýkmaz onu bir kenara iterek Zinser'e hamle etti. Yumruð
savurmaya hazýr halde atýlmýstý. Zinser eðilerek ilk darbeyi kýl payýyla geçistirdi.
"Dur, Tom!" diye baðýrdý. "Seni kandýrdý! Yapmak istediðin bu deðil!"
Adam yavasladý, yine de Zinser'i boðazýndan yakaladý. O arada Darian kendini kapýya doðru a
tý, ama
dýsarýya çýkamadan felç edici bir keder duygusu birden tüm benliðini sardý. Güvenlik görevl
r'i yere
býrakýrken gözleri yasla dolu halde geriye döndü.
Zinser bir eliyle incinen boynunu tutup, öbür eliyle de Darian'ý göstererek soluk soluða b
aðýrdý. "Bayýlt onu!"
Adam sanki bir rüyadan uyanýr gibi önce Zinser'e sonra Darian'a baktý. Tekrar Darian'a yön
eldiðinde
bakýslarýnda artýk hiçbir kararsýzlýk ifadesi yoktu. Masanýn üzerinden aldýðý yarýsý bos sa
havada genis bir yay çizerek savurdu. Darian basýnda hissettiði korkunç acýyla eszamanlý bi
çarpma sesi
duydu.
Yere düsmeden önce gördüðü son sey Laszlo'nun masum yüzüydü. Karanlýða gömülürken aklýndan
düsünce geçti.
Baðýsla beni.
| 299
AfamHvtçr
Tom kendisine doðru bir adým atýnca Zinser elinde olmadan irkildi. Her ne kadar iri kýyým
görevlinin artýk
Darian'ýn etkisinde olmadýðýný bilse de, kendine engel olamamýstý.
Adamýn yardým için uzattýðý eli sert bir sekilde itti. "Ben iyiyim," dedi boðuk bir sesle v
yaða kalkmak için
kanepenin kenarýna tutundu.
Odanýn etrafýnda dönmesinin durmasýný bekledi, sonra yavasça berelenmis boðazýný ovdu; adam
borusunu ezmesine ramak kalmýstý. Onu suçlamak istiyordu, ama asýl suçun kendinde olduðunun
farkýndaydý; Darian'ýn kararlýlýðýný küçümsemisti.
Yerde baygýn yatan kadýna baktý. Kollan, bacaklarý savrulmus, bir kulaðý kana bulanmýstý. B
la
bir süre daha da baygýn kalacaktý, ama hiçbir sey sansa býrakýlamazdý.
"Kelepçele onu," diye emretti kýsýk bir sesle.
"Peki efendim." Tom eðilip Darian'ý sýrtüstü çevirdi ve kelepçeyi bileklerine geçirdi.
Zinser ancak o zaman rahat bir nefes aldý. Darian'ýn ellerinin baðlý olmasýndan ötürü memnu
ama özel
olarak tasarlanmýs kelepçelerin asýl amacý, onun düsüncelerini etrafa göndermesine engel ol
tý.
"Onu revire götür. Ayýlmasýný istemiyorum. Dr. Joo'ya da söyle, onu baygýn tutsun."
Tom basýný sallayarak Laszlo'yu gösterip, "Bu ne olacak?" diye sordu.
"Aynýsý onun için de geçerli."
Arkasýný dönen Zinser saçlarýný düzeltti, uzaktan kumandayý aldý ve bir düðmeye bastý. Gizl
anda Jill dýsarýya fýrlayýp ona sarýldý. Zinser korkusunu bastýrmaya ve tenine dokun-mamaya
kkat ederek
kýzýn sýrtýný sývazladý.
"?yi misin, Samantha?" <v "Ssss! Sakin ol, tatlým. Ben iyiyim." v
"Darian neden öyle söyledi..."
'MD|
Empati
"O hasta," dedi Zinser kýzýn sorusunu yarýda keserek. "Tek istediðimiz yardým etmek, ama o
kendisine zarar
vereceðimizi sanýyor." Yavasça iterek Jill'i bedeninden uzaklastýrdý ve omuzlarýndan sýkýca
u. "Sana asla
zarar veremem, Jill. Bunu biliyorsun, deðil mi?"
Jill bir an için onun gözlerine baktý, sonra basýný salladý. "Biliyorum. Seni seviyorum, Sa
antha."
Zinser yüzündeki hüzünlü gülümsemeyi hiç bozmadý. "Ben de seni seviyorum."
Kýz ona tekrar sarýlýrken, Zinser kýzýn gerçeði anlamasý halinde ne olacaðýný düsündü. Diet
beklediði gibi giderek güçlenmeye devam ederse, o zaman Darian'ýn patlamasý onunkinin yanýn
a bir
çocuðun öfke krizi gibi kalacaktý. Ve eðer kolyeler Jill'in yansýtmalarýný engelleyecek kad
lse...
îste o zaman Tanrý'ya sýðýnmaktan baska çareleri kalmayacaktý.
1301
30
Laszlo gözlerini kýrpýstýrdý. Yutkunmaya çalýstý, ama aðzýnýn içi kupkuruydu.
"?çin sunu."
Samantha'nm yüzü gözlerinin önünde netlesti. Dudaklarýný biraz aralaymca aðzýna bir pipet y
rildi.
Laszlo buz gibi suyu yavasça içine çekip kurumus boðazýndan asaðýya akýttý.
"Bayýldýnýz," dedi Samantha. "Benim hatamdý. Doktor Dietrich o kan örneðini aldýktan sonra
e alkol
vermemeliydim. Son derece üzgünüm."
"Darian nerede?"
"Gitmesi gerekti. Indiana'da bir empat daha bulduðumuzu düsünüyoruz. Onu kontrol edecek.
"
Laszlo tam Darian'm neden ayýlmasýný beklemeden ve veda etmeden fýrlayýp gitmek zorunda ka
ldýðýný
düsünürken üzerine bir kesinlik hissi çöktü. Ona gülerek bakan Samantha'ya döndü. O kadýn g
birisiydi. Öyle olmasa Darian onu asla laboratuara getirmezdi. Ayrýca kendisine nede
n yalan söyleyecekti ki?
"Burada olmanýz beni çok memnun etti," dedi Zinser.
"Tesekkürler," diye yanýt verdi Laszlo ve boðazýna birden, hiç neden yokken bir düðüm gelip
esti.
O son sözleri içtenlikle söylemisti. Gerçek benliðini saklamak zorunda kalmayacaðý bir yerd
lmak
harikaydý. Samantha'nm gözlerinin içine bakýp gülümsedi. Kendini evinde hissediyordu.
Darian gözlerini açýp etrafýna bakýndý. Odada yalnýzdý, ama kapýnýn telli camýndan dýsarýda
ni
seçebiliyordu.
302
Empati
Zihnini yaydý, ama hiçbir sey -daha önce hissetmis olduðu o yine* lenen sahte maskeleri
bile- hissetmedi.
Aman Tanrým'.... Ne yaptýlar bunlar?
Seni iðdis ettiler; yaptýklarý bu. Çekip gitmene izin vereceklerini mi sanýyordun?
Evet, öyle sanmýstý. Hep ortadan kaybolabileceðini düsünmüstü. Ne büyük aptallýk!
Diðerleri için de böyle olmus olmalý. Yüce Tanrým! Buna nasýl dayanabiliyorlar? Bu soyutlan
bu
yalnýzlýk...
Baðýrmamak için dudaklarýný ýsýrdý. Onu orada öyle tutamazlardý.
Niye tutamasýnlar ki? O çocuklarý sana kaçýrtmadan önce evsiz adamlarý bükmene izin verdile
ni burada
sonsuza dek kilit altýnda tutmayacaklarýný düsünmeni saðlayan ne ki?
Darian üstündeki deli gömleðine baktý, sonra gözetleme kamerasýný bulana kadar bakýslarýyla
adý.
"Zinser'e konusmaya hazýr olduðumu söyle," dedi doðrudan kameraya bakarak.
Duvardaki saati seyrederken sonsuzluk gibi gelen dört dakika yavas yavas geçti. Sonu
nda kapý bir klik
sesiyle birlikte açýldý.
"Pencereden izle," dedi Zinser nöbetçiye. Sözlerini Darian'dan saklamaya çalýsmamýstý bile.
utukluyu
serbest býrakýr gibi bir hareket yaparsam ikimizi de bayýlt ve beni hemen revire götür."
"Peki efendim."
Zinser içeriye girince nöbetçi kapýyý kapattý. Darian, içgüdüsel olarak kadýnýn duygularýný
Empire State binasýný itmeye çalýssa daha kolay olurdu.
"Bana ne yaptýn?" diye sordu inleyerek.
"?sbirliði yaparsan düzeltilemeyecek bir sey deðil."
"Ne istiyorsun?"
"Laszlo'yu."
303
AdnmFaifvr
'i "O zaten senin." s
"Evet ama senin birden ortadan kaybolman* açýklama komi-Sunda sorunumuz da var." ý Ti
i. "Sana yardým
etmeyeceðim." i1'
"Etmezsen burada daha çok, çok uzun süre kalýrsýn." Zinser duraksadý. "Ve bir daha da asla
ir insanýn
duygularýný hissede-mezsin."
Darian onun ifadesiz yüzünü okumaya çalýstý, ama tüm ömrünü baskalarýnýn zihinlerinin içine
geçirmis de olsa, kadýnýn duygularýný sezmeyi basaramadý.
"Onu býrakýrsan sana baska birisini bulman için yardým ederim," dedi. "Daha güçlü birisini.
"Bu bir pazarlýk deðil, Darian. Artýk sana güvenemem." >%
"Peki, benim sana güvenmem mi gerekiyor?" '
"Sana düsünmen için yarýna kadar süre veriyorum. Kararýný bana sabah söylersin."
Zinser nöbetçiye kapýyý açmasýný isaret etti. Dýsarýya çýkmca pencerenin önüne bir panel çe
sonra ýsýklar söndü ve Darian karanlýða gömüldü. Birden daha önceden hiç karanlýkta yalnýz
olduðunu fark etti.
Çünkü Darian Washington hiç yalnýz olmamýstý.
Gözlerini kapattýðý zaman hep ona huzur veren duygularla, baska zihinlerin kýpýrtýlanyla sa
urdu. Ama
simdi hiçbir sey yoktu. Hiçbir duygu. Huzuru ciðerlerine dolan havanýn hýsýrtýsýnda arayara
in bir soluk
aldý.
Yalnýz basmasýn. Yalnýz. Yal...
- YAPMA. Soluk almana odaklan: Al... Ver. ..Al... Ver...
Karanlýkta yalnýz basýna. Bir hiçlik. Canlý canlý gömülmüs gibi. Ya da ölü. Ölüm böyle bir
dek hiçlik. Görüntü yok, ses yok, his yok. Sadece bos bir karanlýk. Tek basýna...
Empati
- Tanrý askýna, yirmi dokuz yasýndayým! Karanlýkta birkaç saat yalnýz basýma kalabilirim.
Ama ya birkaç saat deðilse? Ya birkaç günsel Ya da birkaç hafta? Ya da AYLAR boyu? Ya... Y
a YILLARSA?
Belki de...
- Bunu yapabilirim. Bunu yapabilirim. Bunu...^:';"'u
Kimi kandýrýyorsun? Bes dakikadan az oldu ve sen çýldýrmanýn esiðine geldin bile! Birkaç gü
nra ne
olacaðýný sanýyorsun? Ya bu senin hayatýnsa, karanlýkta tek basýna ölmeye mahkumsun? Tüm dü
soyutlanmýs olarak. Kesinlikle, tamamen yalnýz. Sonsuza dek Ebediyen...
Sesi o zaman duydu. Yaralý bir hayvanýn çýkardýðý hafif bir inleme gibiydi. O korkunç inlem
kendi
boðazýndan çýktýðýný anlamasý için birkaç saniye geçmesi gerekti. Ve sonra çýðlýk çýðlýða h
basladý. Öyle ne kadar baðýrdýðýný bilmiyordu. Tek bildiði, kimsenin gelmediðiydi.
?''??? ?
Ve hiçlik sonsuzluða yayýldý.
i -f'A ,ý,ý > ýi-l ' ' '
,t> > , / . ' ,1
' ;,
| 305
31
Roger kahvaltýdan sonra onlarý sýnýfa götürdü. Aslýnda gidecek fazla bir yol yoktu. Okul te
ri oldukça
büyük bir alan kaplýyor olsa da, Elijah ile VVinter'in hayatý 1. Seviye'nin bir kösesinde
geçecekti.
Sýnýfa giren Elijah ilk anda hayal kýrýklýðý yasadý. Son derece sýradan bir yerdi: Karataht
masasý,
küçük ahsaptan masa ve sandalyeler, duvarlarda haritalar ve tarihi kisiliklerin resiml
eri.
Odada garip olan tek sey, hiç pencere olmayýsýydý. Tesisteki öteki tüm odalar gibi dýs düny
n tek bir
pencere dahi yoktu. Onun yerine duvarlardan biri tümüyle yarý seffaf bir Plexiglas pan
oyla kaplanmýstý. Elijah
ile VVinter odanýn ortasýnda yan yana oturdu. Etraflarýndaki bos masalar gözaltýna alýndýkl
issi
yaratýyordu.
Yerlerine yeni oturmuslardý ki, kapý açýldý ve içeriye bir kadm girdi. Uzun boylu ve çekici
riydi; üstünde
beyaz bluz, lacivert spor ceket ve bunlara uyan bir etek vardý. Roger gibi o da so
n derece mutlu ve sevecen
biri gibi duruyordu. Rengi parlak kýzýl damarlarla bezeli koyu bir maviydi.
"Günaydýn," dedi karatahtanýn önüne doðru yürüyerek. "Adým Samantha Zinser ve bu Oppenheime
okulunun yöneticisi-yim. Buraya hos geldiniz demek, ne yapmaya çalýstýðýmýzý anlatmak ve si
en
beklenenin neler olduðunu anlatmak için geldim."
Öðretmen masasýnýn etrafýnda dolastý ve uzun bacaklarýný üst üste atarak oturdu. "Biz burad
serbest davranýrýz; onun için bir sorunuz varsa, lütfen çekinmeden sorun."
Elijah ürkek bir sekilde elini kaldýrdý. Kendini biraz aptal gibi hissediyordu, ama Ba
yan Zinser'in sözünü
kesmek de istemiyordu.
306 |
Em p ati
"El kaldýrmaya gerek yok, Elijah. Aklýndan ne geçiyor?"
"Bay Kuehl de burada ders verecek mi?"
Renkleri deðismese de Zinser'in yüzündeki gülümseme bir an için kaybolmustu. "Bay Kuehl su
nda baska
projeler üzerinde çalýsýyor, ama ileride onu göreceðinizi sanýyorum."
"Ya Bayan Washington?" diye sordu VVinter.
Zinser'in gülümsemesi bu kez bocalamaktan ziyade yüzünde dondu. Gözlerindeki cana yakýn ifa
eden eser
kalmadý. Elijah kadýnýn neseli renklerini o kadar açýk olarak görüyor olmasa, onun kýzmýs o
düsünürdü.
"Bayan Washington da ayný sekilde, su anda müsait deðil." Bir an duraksayan Zinser dev
am etti.
"Baslamadan önce, size birini tanýstýrmak istiyorum. Darian... Bayan Washington'un siz
e söyleyip
söylemediðini bilmiyorum, ama Oppenheimer'daki tek öðrenci siz deðilsiniz."
Elijah ile Winter birbirine baktý. Winter'in bakýsý iyimserken, Elijah'mki endiseliydi
. Baska öðrenciler demek,
gruplasma demekti. Ve gruplasma da dýsarýda kalanlar anlamýna geliyordu. Yani Elijah'i
n Winter ile olan
arkadaslýðý kýsa bir süre sonra apansýz sona erecek demekti.
Tam o sýrada sýnýfýn ön tarafýndaki kapý açýldý ve içeriye sýrýk gibi, ince yapýlý bir kýz
onlardan daha büyük olduðu belliydi; bir onuncu sýnýf öðrencisi olmalýydý. Kýz, Elijah ile
süpheci
bakýslarla süzdükten sonra gözlerini Zinser'e çevirdi.
"Mükemmel zamanlama," dedi Zinser. "Ben de tam senden bahsediyordum. Bu Jill Willo
ughby. Jill, bunlar
da Elijah Cohen ile Winter Zhi. Buradaki çalýsmalarýnda sana katýlacaklar."
"Merhaba," dedi Jill.
Her ne kadar yüzünde kibar bir gülümseme belirse de, Elijah yoðun mor kýskançlýðý hemen far
ll
gözlerini onunkilere dikti. Elijah fiziksel olarak gözlerini baska tarafa çevirdi, ama
onun
1307
AdamFawer
gösterisli renklerine elinde olmadan zihin gözüyle bakmaya devam etti.
Birden çok yoðun bir baský hissetti; sanki görünmez bir el sýkarak canýný çýkarýyordu. Jill
i bir anda
solgunlasýp neredeyse görünmez hale geldi. Elijah yutkundu. Jill bir sekilde onun baktýðýný
ssetmis ve
zihnini ona kapatmýstý.
Elbette. Oda bizlerden biri çünkü.
Ama yeteneklerini Winter, Bay Kuehl ve Bayan Washington ile paylastýðýný öðrendiði zaman du
yakýnlýk hissinin aksine, Jill'e baktýðý zaman hissettikleri bambaskaydý. Tamamen farklý bi
uyguydu.
Korkuydu bu.
Oda ýsýða boðulunca Darian gözlerini açtý. Kapý aðýr, metalik bir sesle açýldý. Zinser gözl
bir bakýsla odaya girdi.
"Kararýný verdin mi?"
"Evet," dedi Darian çatlak bir sesle. Ne kadar süreyle baðýrmýs olduðunu düsündü. Bir gece
sa iki mi?
Bilmiyordu. Tek bildiði, ona yýllar gibi geldiðiydi. "Sana yardým edeceðim. Sadece... Sade
ce beni bir daha
yalnýz býrakma."
"Býrakmam."
Darian titrek bir soluk aldý. "Ne yapmamý istiyorsun?"
Dietrich telefonu kaldýrdý, birkaç saniye sonra ahizeyi Laszlo'ya uzattý. "Size."
Laszlo rulo kâðýtla kaplý muayene masasýndan atlayýp, üzerindeki hastane önlüðünün arkasýný
tutmaya gayret ederek adama doðru ilerledi. Soðuk plastik ahizeyi kulaðýna dayadý.
308 |
ii#|ȟ*l'f'
"Alo?"
"Merhaba tatlým," dedi Darian. Sesi boðuk ve çatlak çýkýyordu. "Sana veda etmeden gittiðim
dilerim,
ama Samantha'nm olasý vaka olarak belirlediði bir oðlan vardý. Neticede... Akýl hastanesin
e kaldýrýldý."
Laszlo bir an kendini de bir akýl hastanesine kapatýlmýs olarak düsündü. Akýl saðlýðýný kem
i,
daðýnýk zihinler... Ürperdi.
"Ne hissettiðini anlýyorum. Ne zaman dönüyorsun?"
"Yarýn," dedi Darian aðlamaklý bir sesle. "Laszlo... Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum, caným."
Laszlo onun bir sey daha söylemek üzere olduðunu düsündü, ama sadece yavasça kapanan telefo
sesini duydu. Yerine koymadan önce ahizeyi bir an daha kulaðýnda tuttu.
"Her sey yolunda mý?"
Dietrich'e döndü. Doktor terden sýrýlsýklam olmustu, ama görünüse göre bu onun için normald
saatlerinin oldukça önemli bir bölümünü alnýnda biriken terleri silerek, ya da avuçlarýný b
ratuar
önlüðüyle kurulayarak geçirmisti.
Laszlo aðzýndan çýkan sözcüðe kendi de pek inanmayarak, "Her sey yolunda," dedi.
"Devam etmeye hazýr mýsýnýz?"
Neseyle karýsýk bir heyecan dalgasý benliðini sarýnca, "Elbette," dedi ve yeni kazýnmýs kaf
erisini sývazladý.
Sonra tekrar rulo kâðýt kaplý muayene masasýna oturdu. "Sýrada ne var?"
Laszlo ertesi sabah erkenden uyandý. En azýndan o erken olduðunu düsünüyordu; penceresiz od
sýnda
bunu kesin olarak söylemek zordu. Sol kolunu uzatýnca hafifçe inledi. Önceki gün o
| 309
Adam Fawer
kadar iðne yedikten sonra caný hâlâ acýyordu. Sýrtüstü dönüp bakýslarýný beyaz tavana dikti
olmayan, dümdüz bir tavandý. Darian'm yatak odasýnýn tavanýysa, üst üste atýlan sayýsýz kat
çatlaklarla doluydu.
Onu özlüyordu. Garipti bu, çünkü daha iki ay önce yalnýzlýðýndan son derece hosnuttu. Ama s
sey
deðismisti. Orga-nizasyon'un bir parçasý olmaktan ne kadar mutlu ve heyecanlý olsa da, b
u duygular Darian
ile birlikteyken hissettiklerinin yanýnda hiç kalýrdý. Tam o sýrada kapýsýna vuruldu.
"Girin."
Kapý kolunun dönüsünü seyretti. Samantha asýk bir yüzle esikte duruyordu. Kadýnýn derin ked
issetti:
Hain bir bulut gibi çalkalanan eksimis süt kokusu.
"Ne oldu?" diye sordu üzerindeki yorganý atýp yataðýn içinde oturarak.
>
"Size göstermem gereken bir sey var."
Laszlo hemen üstüne bir bornoz alýp Samantha'yý izleyerek odadan çýktý.
"Darian mý? Ona bir sey mi oldu? Ya çocuklar? ?yiler mi?"
Samantha yanýt vermedi. Laszlo herhangi bir tepki algýlayabilmek için onun zihnini yok
lamaya çalýstý, ama
kadýnýn derin melankolisi hiç deðismiyordu. Bir kýpýrtý bile yoktu. Ofisine girdiler. Daha
o kadar dostane
görünen oda simdi karanlýk ve kasvetliydi sanki.
Samantha hiçbir sey söylemeden televizyonu açtý. Önce gürültülü bir hýsýrtý duyuldu, ardýnd
aydýnlandý. Video cihazýna etiketsiz bir kaset soktu.
Birkaç klik sesinden sonra hafif bir výnlama duyuldu ve ekranda ciddi yüzlü, gri saçlý bir
unucunun
görüntüsü belirdi.
"Hamilton Merkezi'ndeyiz. Simdi olay yerindeki Sarah Sanders'e canlý baðlanýyoruz. Sar
ah?"
k
3101
Empati
Görüntü asýn makyaj yapmýs esmer bir kadýna dönüstü. Kadýnýn arkasýnda yanmakta olan bir bi
görünüyordu. Alevler gökyüzünün olusturduðu gri fonun önünde sanyla turuncu arasmda gidip g
renklerle parlýyordu. "Tesekkürler, Jim!"
Muhabir sürekli çalan sirenlerin sesini bastýrabilmek için baðýrýyordu.
Su anda Terre Haute'deki Hamilton Merkezi'ndeyim! Gördüðünüz gibi, tüm bina alevler içinde!
nlik
sistemindeki bir arýzadan ötürü 103 hasta ve 57 personelin tamamý içeride kapalý kaldý! Kur
islemleri
devam ettiði halde, su ana kadar gelen bilgilere göre kurtulan olmadý. Bu son dakika h
aberi hakkýnda..."
Samantha kumandanýn düðmesine bastý ve ekrandaki görüntü nokta haline gelip kayboldu. Sonra
szlo'ya
doðru döndü. "Çok üzgünüm."
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Laszlo. Anlamýstý, ama gerçeði kabullenmek istemiyordu
.
"Darian da oradaydý. Küçük bir çocuðu kurtarmak için içeriye daldý. ?kisi de çýkmayý basara
"Hayýr," dedi Laszlo basmý sallayarak. "Bundan emin olamazsýnýz."
"Hiç kurtulan olmadý." "Yapamaz... Yapamaz... Yapamaz..." "Gerçekten üzgünüm."
Laszlo'nun zihni kendini yavas yavas o ezici gerçeðin etrafýna sarmaladý.
Gerçek anlamda âsýk olduðu ilk ve tek kadýn... Ölmüstü.
1311
Adam Fawer
Yirmi metre asaðýda, Darian, hücresinin beyaz duvarlanna bakýyordu. Yakýcý bir üzüntü meteo
bosluðu
yardý. Aðlamaya basladý. ,?
3121
il
32
"?nandý mý?"
"Evet. Evine giderken çökmüstü."
"Gitmesine izin mi verdin?"
"Merak etme. Onu sürekli gözetim altýnda tutuyoruz. Bir süre sonra geri döner."
"Nasýl bu kadar emin olabiliyorsun?"
"?sinden istifa etti. En sevgili öðrencilerini yitirdi. Hiçbir seyi kalmadý."
"Günaydýn," dedi Elijah nese içinde.
"Selam." VVinter onun karsýsýna oturdu. Yasamlarý daha ilk haftada rutine dönmüstü. VVinter
eblehçe bir
sevimlilik bulduðu Elijah'dan hoslanýyordu, ama arkadaslarýný da özlemisti. Ama orada öðren
leri, Bay
Kuehl'in öðrettiklerinden bile kat kat ilginçti.
Kýz tam servis görevlisine isaret etmek üzereyken, Elijah, "Ben senin için de ýsmarladým,"
edi
VVinter saskýnlýkla gözlerini kýrpýstýrdý. "Öyle mi?"
"Hep ayný seyi yiyorsun. Ben de seni z-z-zahmetten kurtarayým dedim."
"Tesekkürler. Çok naziksin."
Omuz silken Elijah utangaç bakýslarýný yere indirdi. VVinter ise içinden kendini azarlýyord
. Sözcüklerini
daha dikkatli seçmeliydi. Elijah'm titrek ve hafif melodik ses tonundan kendisinde
n hoslandýðýný anlamamaya
imkan yoktu. Üstelik bu hoslanma arkadaslýk anlamýnda deðildi. Öteki türlü hoslanmak idi ya
Onu
yüreklendirecek seyler söylememeliydi; bu sadece onun çocuksu askýný güçlendirmeye yarardý.
| 313
Adam Fawer
Konuyu deðistirmek için, "Sizinkilerle konustun mu?" diye Sordu.
"Saka mý yapýyorsun? Anneme kalsa, h-h-her yemekten önce ve sonra konusurduk. Neyse ki
, babam onu
günde bir defa ile sýnýrladý."
"Biliyorum, benim annem de aynen öyle," VVinter duraksadý. "Ona seyden bahsetmedin d
eðil mi? Hani..."
"Deli misin? Burasý hosuma gidiyor. Annem gerçeði öðrenecek olsa, b-b-babam beni eve götürm
için ilk
uçaða atlayýp gelirdi."
O sýrada servis görevlisi gelip yumurtalarýný masaya býraktý. VVinter bir parça kýzarmýs ek
rtanýn
sarýsýna batýrýp aðzýna attý. Mükemmel. Evdeyken kahvaltýda mýsýr gevreðinden baska bir sey
Oppenheimer'da olmak bir otelde yasamaktan farksýzdý.
Portakal suyunu yudumlarken mýrýldandý: "Jill neden bizimle birlikte yemiyor sence?"
"Bence asýl soru su: Neden bizimle ayný bölümde kalmýyor?"
VVinter omuz silkti.
"Demek istediðim," diye devam etti Elijah, "Onun öyküsü ne? Bizimle ayný okulda mý, deðil m
"Bana sorarsan, deðil."
"Bence de öyle. Ama neden? Bizden daha büyük olduðu için mi?"
"Hayýr," dedi VVinter bir lokma yumurtayý mideye indirirken. "Bence bizden farklý olduðu
için."
"Yani daha mý güçlü demek istiyorsun?"
"Bunu sen de duyuyor musun?" diye sordu VVinter.
"Görüyorum," diye düzeltti Elijah.
Elijah'in ruh hallerini duymaktan ziyade gördüðünü anýmsayan VVinter basýný salladý. O kada
ti ki.
Birine baktýðý zaman gözlerinin önünde renk bulutlarýnýn olusmasmý hayal bile edemi-
3141
Empati
yordu. Duygularý gamlarda bir asaðý, bir yukarý gidip gelen insanlarýn kendine özgü tmýdaki
arýný
duymak çok daha doðaldý.
"Belki onun için deðisik planlan vardýr," dedi Elijah yüksek sesle düsünür gibi.
Winter gözlerini kýsü. "Ne demek, planlar?"
Elijah ona doðru eðilip sesini alçaktý. "Biliyorsun iste. Dolap. Strateji. Düzen. Akýllarýn
insanlara y-y-yönelik
iyi niyetin ötesinde baska bir seyler olmasý lazým. Sana da öyle gelmiyor mu? Yoksa bütün b
nlarý neden
yapsýnlar ki?"
"Bütün neleri?" diye sordu VVinter. Kendini biraz aptal gibi hissetmisti.
Elijah basýný belli belirsiz döndürüp etrafýný göstererek, "Bunlarý," diye fýsýldadý. "Bu y
arýmýz.
Bence b-b-biraz fazla. Bir seyler istiyorlar. Bizden."
Winter'in içinde birden o mükemmel kahvaltýyý bitirmek için hiçbir istek kalmadý. "Bunu ne
ar zamandýr
düsünüyorsun?" diye sordu. O da sesini alçaltmýstý.
"B-b-birkaç günden beri. Yani... Beni yanlýs anlama... Burayý seviyorum. Ama babam her z
aman hayatta
hiçbir seyin bedava olmadýðýný söyler. Ve bu da bugüne kadar g-g-gördüðüm en iyi hiçbir sey
yüzden de içimde Bayan Zinser'in bize olan biteni eksiksiz anlatmadýðýna dair bir his var.
"
"Örneðin Bay Kuehl ile Bayan Washington'un su sýralar onlar için ne yaptýðý konusunda olduð
i."
"Evet."
VVinter göz ucuyla sadece birkaç metre ötelerinde dolasýp duran servis görevlisini farkett
i. Kendini buz gibi
hissederek hemen zihniyle ona uzandý, ama sadece diðer tüm çalýsanlarda hissettiði o yoðun
a yakýnlýðý
algýladý. Ona bakarken gözü adamýn basmm üzerindeki saate ilisti; dersin baslamasýna üç dak
dý.
Adamýn orada bulunmasýnýn tek nedeni kahvaltýlarýný bitirmelerini beklemekti. Elijah sonund
onu da
paranoyak yapmýstý.
I 315
Adam Fawer
Tabaðýný itip kalktý. "Haydi gel. Geç kalacaðýz."
Sonra beklemeden döndü ve -haklý olduðunu bildiði halde-
Elijah'ýn dedikleri üzerinde düsünmemeye çalýsarak hýzla kapýya
doðru yürüdü.
; ±
Samantha Zinser video kaydýný geri sarýp Elijah ile VVinter'in konusmalarýný bir kez daha
dinledi.
Bu noktaya gelmeleri çok da uzun sürmedi.
Arkasýna yaslanýp gözlerini yumdu. Elijah gerçekten de yetenekliydi; o konuda diyecek bi
r sey yoktu.
Öylesine yetenekliydi ki, Oppenheimer Enstitüsü'nün gerisindeki yalaný tüm çýplaklýðýyla gö
p
yaný, onun iki haftada vardýðý noktaya gelmek Darian'ýn bir yýldan fazla zamanýný almýstý.
Aslýnda bunu önceden kestirmek gerekirdi, çünkü Elijah bilimkurgu hastasýydý. Büyük olasýlý
in
arkasýnda bir komplo görüyordu. O seferkinin gerçek olmasý onun için büyük sanssýzlýktý.
Zinser'in bu durumda tek seçeneði vardý: Jill.
Jill'i eline geçirmek için Darian'ý kullanmýstý. Sonra Laszlo'yu kontrol altýnda tutmak içi
ill'i. Simdi de onu
Elijah ile VVinter'i elde etmek için kullanacaktý. Kýzý elinden geldiðince saf tutmak iste
misti, ama bu artýk
olanaksýz görünüyordu.
Önemli deðildi. Jill zaten hiçbir zaman istedikleri hale dönüs-meyecekti; fazlasýyla zarar
müstü. Zinser ilk
baslarda Peder Sullivan'm kýza göstermis olduðu kötü muamelenin isine yarayacaðýný düsünmüs
kadar acýdan sonra Jill'i deðistirmek daha kolay olabilirdi. Ama bu kuram tutmamýstý.
?ncil'in Tanrý'nýn yasasý olduðu bir kez ve o sekilde öðretildikten sonra, Jill'e gerçek dü
ahlaki
belirsizliklerini kabul ettirmek neredeyse olanaksýz hale gelmisti. Kýzýn Organizasyon
'a en büyük yararý kýsa
dönemde, yani yeni gelenlerin davayý benimse-
3161
Empati
mesini garanti etmekte olacaktý. Hiçbir sey davadan önemli deðildi. Ve eðer yönetim kurulun
n planý
çalýsýrsa, hiçbir sey davaya o iki çocuktan ve onlarýn ardýndan gelecek olanlardan daha yar
olamazdý.
Yeteri kadar olumlu duygusal destek verilirse, Organizas-yon'un görüsleri çocuklarýn zih
inlerine yerlesirdi.
Öte yandan Jill, bunu yapmak için çocuklarý bükerse, olanlardan süphelenebilirdi. Yine de d
nemeye
deðerdi.
Zinser'in yanýlma olasýlýðý da vardý elbette; yani Jill'e o isi yaptýrmak kýzý Organizasyon
astýrabilirdi de.
Ancak bu fazla iyimser bir yaklasýmdý ve Zinser de bunun farkýndaydý. Girisimi büyük olasýl
geri sayýmý
baslatacaktý.
Ve alarm zili çalmaya basladýðýnda Jill'in ölüm saati de (ciddi bir zarar vermeden önce) ge
s olacaktý. Yani
Zinser'in artýk diðer çocuklarla kisisel iliskilere girmeye baslamasý gerekiyordu. Bunu
Elijah ile nasýl
yapacaðýndan henüz emin deðildi, ama VVinter konusunda ne yapmasý gerektiðini çok iyi biliy
u.
1317
33
Laszlo esyalarýna bakmak için Darian'ýn evine gitti, ama alabileceði hiçbir sey yoktu. Sah
ip olduklarý
gerçekten güzel seylerdi, ama hiçbiri kisisel esya sayýlmazdý. Sadece pahalý oyuncaklardý o
r. Darian'ýn
kisiliðine yönelik hiçbir sey söylemiyorlardý.
Sonraki birkaç günü uyurgezer gibi geçirdi. Darian ve Organizasyon dýsýnda bir sey düsünemi
. Geri
dönmek istiyordu, ama yapamazdý. Onlara katýlmayý, yalnýzlýðýný onlarla paylasmayý hak etmi
artýk
Darian da olmadýðýna göre, geriye sadece yalnýzlýk kalýyordu.
Tek tesellisi Elijah ile VVinter'i yalnýzlýkla geçecek bir yasamdan kurtarmýs olduðunu bil
mesiydi. Nasýl
olduklarýný sormak için onlarý aramayý düsündü, ama kendini tuttu. Darian ile ilgili sorula
acaklardý ve bu
da üzerinde konusmaya hazýr olduðu bir konu deðildi.
Bir hafta sonra Zinser aradý. Laszlo telesekreterde onun sesini duyduðu anda kalbini
n göðsünden
fýrlayacaðýný sandý.
"Ben Samantha. Umarým rahatsýz etmiyorumdur. Son günlerin senin için ne kadar zor geçmis o
lacaðýný
tahmin bile edemiyorum. Sadece nasýl olduðunu sormak istedim. Konusmak istersen, lütfe
n..."
Laszlo ahizeyi kapýp, "Buradayým," dedi.
"Laszlo," Samantha derin bir soluk aldý. "Sesini duymak çok güzel. Kendini nasýl hissedi
yorsun?"
"Daha iyi günlerim olmustu."
"Seni düsündüðümü bilmeni istedim."
"Ben de seni ve Organizasyon'u oldukça düsündüm." Durak-aadý. "Ve çocuklarý. Nasýllar?"
"Harika," dedi Samantha heyecanla. Laszlo onun gülümsedi-
318 |
E m p aji
ðini neredeyse görebiliyordu. "Oregon'dan yeni döndüm; oradaki
yasama gerçekten alýsmýslar." ., ..
"Ya yetenekleri? Onlar..." , - ,
"Olaðanüstüler, Laszlo. Onlarla gurur duyardýn."
"Duyuyorum, zaten." ? ',.'?? ' ?
Samantha devam etmeden önce bir süre sessiz kaldý. "Israrcý olmak istemiyorum, ama buray
a dönmek
üzerine hiç düsündün mü? Daha büyük bir amacýn olursa belki..."
Anlamsýzlasan yasamýnýn kabuðundan sýyrýlýp çýkmak fikri Laszlo'ya cazip geliyordu. Onu eng
tek
sey bunaltýcý bir suçluluk duygusuydu. Darian yolu gösterdikten sonra -ve nihayet-yerini
bulmus olmak, ama
bunu onunla paylasamamak...
"Bunu biraz düsünebilir miyim?" diye sordu sonunda.
"Elbette."
"Tesekkür ederim."
"Ve Laszlo..." Samantha duraksadý. "Yalnýz deðilsin... Onu ben de özlüyorum."
Gözleri yaslarla dolan Laszlo telefonu yavasça kapattý.
Zinser sahane bir müzik sesi gelen odanýn kapýsýna hafifçe vurdu. Saniyeler sonra Winter k
apýda göründü;
yüzü kýzarmýstý.
"Ah, merhaba Bayan Zinser."
"?yi aksamlar. Girebilir miyim?"
"Eee... Elbette."
Odaya giren Zinser kapýyý ardýndan kapattý. Winter yataðýn kenarýna Lotus pozisyonunda baðd
rarak
otururken, o da bir sandalyeye yerlesti. Bakýslarýyla odayý taradý. Genelde VVinter'in b
uraya tasýndýðý
zamanki halini andýrýyordu. Kýzýn kisiliðiyle ilgili tek ipucu, masanýn üstündeki kemaný ve
i küçük
müzik sisteminin etrafýna yýðýlmýs kasetler ve plaklardý. ý.»; ?;.<? ; :
(319
Adam Fawer
"Sana bir hediye getirdim," dedi yanýnda getirdiði büyükçe paketi uzatarak.
Ona kusku dolu bir bakýs gönderen Winter yassý ve uzun nesneyi alýp kucaðýna koydu, sonra r
nkli kâðýdý
zedelememeye özen göstererek yapýskan bantlarý çýkardý. Ortaya kalýn kartondan yapýlma bir
Kapaðýný dikkatle kaldýrdý.
?çindekini görünce nefesi kesilir gibi oldu. Soðukkanlýlýðýný kaybederek kapaðý bir yana fý
bir
çantayý andýran siyah ve parlak baska bir kutu çýkarttý. Her iki elini de kullanarak gümüs
llarý gevsetti,
kapaðý açtý.
VVinter kutunun içindekine bakarken Zinser'in benliðini o denli güçlü bir empatik nese dal
gasý kapladý ki,
içinden aðlamak geldi. "Beðendin mi?" diye sordu. Bir yandan da farkýnda olmadan göz pýnarl
rýný
kuruluyordu.
VVinter kemaný yavasça kutusundan çýkartýrken, "Saka mý yapýyorsunuz!" dedi. "Hayatýmda gör
güzel sey bu." Parmaklarýný kemanýn tellerinde ve pürüzsüz ahsap boynunda dolastýrdý. Enstr
çenesinin altýna koymak üzereyken duraksadý. "Çalabilir miyim?"
"Elbette."
VVinter kemaný çenesinin altýna yerlestirdi, çabucak akort ettikten sonra arseyi aldý ve ça
maya basladý.
Zinser hiçbir sey düsünmeden gözlerini yumdu ve müziðin kendisini sarmalamasýna izin verdi.
bir
dakikadan az çaldýðý halde bitirdiðinde nefessiz kalmýstý. "Çalýsýn tek kelimeyle dahiyane.
VVinter biraz utanarak gözlerini yere dikti. "Deha konusunda çok emin deðilim," dedi.
"Hayýr. Gerçekten bir dahisin. Onun için sana bu kemaný aldým." Zinser asýl konuya girmeden
ce
duraksadý. "Hiç Arthur Schopenhauer'den bahsedildiðini duydun mu?"
VVinter basýný olumsuz anlamda salladý.
320 |
Empati
"19. Yüzyýl'da yasamýs bir Alman filozofudur. ?rade ve Simgeleme Olarak Dünya21 adýnda çok
lginç bir yazý
yazdý. Schopenhauer gerçekliðin iki biçimde var olduðunu düsünüyordu: ?çsel arzularýmýzý ya
zihnimizin dýsýndaki fikir ve imgelerden olusan ?mgelem."
Winter basým salladý. Zinser kýzýn konusmanýn nereye gittiðini tam olarak kavrayamadýðýný,
uyandýðýný farkede-biliyordu.
"Schopenhauer pek mutlu bir kisi deðildi," diye devam etti. "Yasamý acýlarla dolu bir
süreç olarak görüyor ve
kurtulusun sadece ?rade'nin egemenliðinden kaçarak elde edilebileceðini düsünüyordu."
"Budizm gibi," dedi Winter heyecanla. "Acý çekmek, yalnýzca arzularýn bertaraf edilmesiy
le sona erdirilebilir."
"Aynen." Zinser etkilenmisti. "Schopenhauer tüm sýkýntý ve üzüntülerin kaynaðýnda ?rade'nin

olduðuna inanýr; çünkü tatmin edilmemis bir arzu bizi özlemle dolu olarak býrakýr, tatmin e
bir arzunun
yerini bir yenisi alýncaya kadar da can sýkýntýsý yasarýz. ?rade'nin egemenliðinden kurtulm
tek yolunun,
estetik beðeniye layýk bir nesnenin üzerinde derinlemesine yoðunlasmak olduðunu düsünüyordu
Schopenhauer o tür nesnelerin kendi benliðimizi içlerinde kaybedeceðimiz, kisiliðimizi unu
tacaðýmýz ve
nesnenin aynasý haline dönüseceðimiz özel bir algýsal bilinç halini tetiklediðini söylüyord
"Bir ayna mý?"
"Evet. Günesli bir sonbahar günü çok güzel bir aðaca baktýðýný düsün. O tek aðacýn estetik
tüm aðaçlarýn parýltýlý arketiplerini algýlayabilirsin. Estetik algý bizleri saf ve ?rade'd
bilgiyi
deneyimlemeye götürür. Anlýyor musun?"
"Sanýrým. Mükemmel algý aracýlýðýyla mükemmel kavrama gerçeklesir."
The World as Will and Representation (ç.n.)
| 321
AdamF^ver
"Doðru. Ne yazýk ki, çok az sayýda insan böyle bir estetik algýlama halinde birkaç saniyede
azla kalabilme
yetisine sahiptir; dolayýsýyla da estetik algýnýn getireceði askm dinginliðe erisemezler."
"Budist meditasyon gibi."
Zinser basýný salladý. "Bugün artýk sadece 'Schopenhauer dehasý' olarak bilinen artistik de
alar öyle estetik
nesneler yaratýp, içlerindeki Platonik ?dealar'ý anlatan sanat eserlerine dönüstürebilir. P
atonik ?dealar ile neyi
kastettiðimi biliyor musun?"
"Platonik dediðiniz... Hani su karsý cinsten biriyle sadece arkadas olduðunuz zamanki
gibi deðil mi?"
Zinser gülümsedi. "Evet, ama buradaki anlamý o deðil. Benim kastettiðim Yunan filozof Plat
o. Plato dünyanýn
fiziki nesnelerden deðil de, genis anlamda soyut olarak var olan kavramlarý olustura
n evrensellerden
meydana geldiðine inanýyordu."
Winter aklý karýsmýs bir sekilde alnýný kýrýstýrdý.
"Yesil rengi düsün. Yesil var olan herhangi bir nesneden baðýmsýz olarak vardýr. Eðer yarýn
ya ve
onunla birlikte yesil olan her sey yok olsa, yesil rengin varlýðý devam edecektir. Çünkü ye
il bir idea'dýr."
"Sanýrým anladým," dedi VVinter. "O zaman bir diðer evrensel, mesela büyüklük olabilir. Ya
bir duygu."
"Kesinlikle. Platonik ?dea derken bu evrenselleri kastediyorum iste. Schopenhaue
r, sanatýn tek amacýnýn
Platonik ?dealar'ý iletmek olduðuna inanýyordu."
VVinter kemanýna baktý.
"Schopenhauer'ýn hepsinden çok saygý duyduðu sanat hangisiydi, bilir misin?"
VVinter basýný iki yana salladý. '';,
"Müzik." ..,. -
"Neden?"
322 |
i
Empat*
"Schopenhauer sanatlarý özne-nesne sürekliliði ekseninde iki
grup olarak sýnýflandýrmýstý." , . iirf. > :
"Sürek... Ne?" s ' ?-.< ??
Teoriyi anlatacak en uygun sözcükleri bulmaya çalýsan Zinser duraksadý. "Pekâlâ. Dünyayý, ö
ani
insanlar- tarafýndan algýlanan nesnelerden -yani seylerden- olusmus olarak düsün. Simdi
de bir taraftaki
öznelerle diðer taraftaki nesneler arasýnda uzayan bir çizgi düsün. ?ste bu, özne-nesne sür
iðidir."
"Anladým."
"Simdi, Schopenhauer birinci gruba giren sanat türlerinin -mimari, heykel, resim v
e siir- nesne kutbuna daha
yakýn olduklarýný söyler; çünkü bunlarýn hepsi kendi özgün ifade ortamlarýyla sýnýrlýdýr."
VVinter basýyla onayladý. "Siirin dil ile sýnýrlý olmasý gibi. Yani bir sair en yesil yesil
betimlemek isterse, bunu
yapacak sözcükleri bulamayabilir."
"Doðru. Tüm bu sanat türleri kendilerinden farklý olan nesneleri betimlemeye çalýsýr. Bir a
mi aynen bir
aðaca benzeyebilir, ama bir aðaç deðildir. Bir bina ne kadar güzel, ya da bir heykel ne ka
dar kusursuz olursa
olsun, bu sanat türleri asla algýlananý mükemmel olarak taklit edemez."
VVinter, "Ama müzik edebilir," dedi.
"Evet," diye yanýtladý Zinser gülümseyerek. "Müzik daha çok özne kutbuna yakýndýr; kendi or

deðildir, çünkü tümüyle soyuttur. Schopenhauer müziðin yapýsýnýn doðal dünyayý kopyaladýðýn
sesler cansýz maddeleri, armoniler hayvanlar dünyasýný, melodiler ise insan düsüncesini bet
mler. Müzik,
özde evrensel Irade'nin kopyasýdýr. Müziðin öteki sanat türlerinden farký, kendi kendini iç
ir. Baska
seylerin aksine, soyut duygularý barýndýrýr; böylece dinleyicinin yasamýn duygusal özünü ac
algýlamasýna izin vererek, zihni estetik bilince uyandýrýr." . .. . ?? > '
' ' "
| 323
Adam Fawer
Zinser durdu ve elini Winter'inkinin üstüne koydu. "Senin bir Schopenhauer dehasý olduðu
na inanýyorum,
VVinter. Müziðin soluk kesici. Ve yeteneklerinle birlesince..."
Sesi giderek alçaldý, ama bakýslarý hâlâ kýzýnkine kenetliydi. VVinter gözlerini kaçýrmadý.
süre,
birbirinin gözlerinin içine bakarak hareketsiz durdu.
"Geç oluyor," dedi Zinser sonunda. "Kemanýn hosuna gideceðini umarým. Ve onu iyi kullan.
"
"Öyle yapacaðým," dedi VVinter enstrümaný göðsüne bastýrarak.
"?yi geceler."
"?yi geceler, Bayan Zinser."
Zinser kapýyý ardýndan yavasça kapadý ve bekledi. Birkaç saniye sonra VVinter'in yürek titr
n müziði
koridoru doldurdu. ,:, Zinser duvara yaslandý ve müziðin tüm benliðini sarmalamasýna izin v
rdi.
Konusmalarý beklediði gibi gitmisti. Tehlikeli bir oyun oynadýðýnýn farkýndaydý; bir yandan
arýn iradesini
Organizasyon'un istediði doðrultuda sekillendirmeye çalýsýrken, diðer ' yandan da onlarý y
klerini
kullanmalarý için yüreklendiriyor- '* du. ;i
Ama baska seçeneði yoktu. Yeteneklerini mükemmellestirme-dikçe, zihinlerini kontrol altýna
almak
anlamsýzdý. O nedenle de, f býçak sýrtýnda yürümeye devam edecekti. Tek umudu -ölüme-düsmed
tarafa geçebilmekti. $?.
"Üç haftayý geçti." "Daha fazla zamana ihtiyacým var."
"Hayýr. Eðer simdiye kadar kendi basýna gelmediyse, bundan sonra artýk gelmez. Kýzý kullan.
± '''''
3241
Empa ti
"Sana bir içki ýsmarlayabilir miyim?"
Laszlo duyduðu sesle o kadar sasýrdý ki, neredeyse oturduðu bar sandalyesinden düsecekti.
.....
"Samantha," dedi dönerek. "Beni nasýl buldun?" .. ./?
"Sadece bir tahmin." Zinser mahcup bir ifadeyle bakýslarýný kaçýrdý. "Darian senin buraya s
geldiðini
söylemisti."
Laszlo, "Hý-hýýý!" dedi ve viskisini bitirdi. Buz küpleri bardaðýn dibinde kayan, kar renkl
inik oval sekillere
dönüsmüstü. Basýyla barmene isaret etti; bardaðý hemen tekrar dolduruldu.
?zleme ekibinin verdiði bilgiye göre, Laszlo eve döndüðünden beri her gece o barda oturup,
essizce sarhos
oluyordu. Zinser de zaten o gece bir saat boyunca onun içmesini izlemisti. Uysalla
smasý için yeterince uzun,
düzgün düsünemeyecek duruma gelmesi için kýsa bir süreydi bu.
Bir bardak kýrmýzý sarap isteyen Zinser sessizce içkisini yudumlamaya koyuldu. Omzunun üze
rinden
arkalarýnda oturan üç kisiye bakmamak için kendini zorluyordu. O amaç için Jill'i kullanma
ikri hosuna
gitmemisti, ama Kurul haklýydý; Laszlo'nun bir dürtüye ihtiyacý vardý.
Saatine göz attý. Rakamlar belli belirsiz yanýp sönüyordu, bu da vericinin çalýstýðýný göst
aryoya
sadýk kalýrsa her sey yolunda gidecekti.
"Nasýlsýn?" diye sordu sonunda.
Laszlo yanýt vermeden önce viskisinden bir yudum daha aldý; bakýslarýný yere dikmisti.
"Her gün kendimi biraz daha iyi hissedeceðimi umarak kalkýyorum. Bazen öyle de oluyor. S
onra gece
çöküyor ve o hâlâ yok. Ben de buraya geliyorum."
Zinser basýný salladý. Üzüntüsü sahte deðildi. Laszlo için gerçekten üzülüyordu, ama dava f
gerektiriyordu. Darian kararýný vermis, böylece hepsini o acýmasýz oyunun içine hapsetmisti
| 325
Adam Fawer
"Sonunda yasamýna devam etmek zorunda kalacaksýn," dedi.
"Biliyorum."
"Ne yapacaksýn?"
Laszlo basýný iki yana salladý. "Emin deðilim."
Zinser bunun gerçek mi olduðunu, yoksa Jill'in adamýn kafasýný kuskuyla doldurmus olmasýnda

kaynaklandýðýný bilmiyordu. Kendine güveni artarak devam etti. "Darian ne yapmaný isterdi?"
Laszlo omuz silkti.
"Eh, en azýndan sana ne istemeyeceðini söyleyeyim: Burada böylece oturup, üzüntünü bir sise
's
içinde boðmaya çalýsmaný."
Bu Jill'e adamýn kafasýný bir suçluluk ve kesinlik karýsýmý ile doldurmasý için gönderilmis
etti. Zinser bir
an duraksayýp devam etti. "Darian senin hayatýný bir amaç uðruna kullanmaný isterdi. Belki.
."
"Belki ne?" dedi Laszlo sesini yükselterek. "Organizasyon'a katýlmamý mý isterdi sence?"
Zinser ondaki bu ani mizaç deðisimine nasýl bir anlam vermesi gerektiðinden emin deðildi,
ama senaryoya
baðlý kalmayý sürdürerek devam etti. "Evet. Darian da kendi hayatýný o yönde deðerlendirmey
i
çünkü. Su anda burada deðil, ama bu senin bir farklýlýk yaratamayacaðýn anlamýna gelmez. El
e VVinter
gibi çocuklarýn kendilerine yuva bulmasýna yardýmcý olabilirsin."
Zinser soluðunu tuttu. Jill'e monologunu bitirdiðinde bir onur ve kesinlik hissi gönde
rmesini tembihlemisti.
Laszlo sanki tüm sorularýnýn yanýtlarýný içeriyormus gibi bardaðýna bakýyordu. Ardýndan, ne
dakika sonra yarý bos bardaðý yavasça önünden itti. Burnundan derin bir soluk aldý ve yerin
doðruldu.
"Haklýsýn," dedi. Sesi artýk aksi deðil, sakin çýkýyordu. Kararlý. Güvenli. Kendinden emin.
a ve bu halde
hiçbir ise yaramýyorum. Dediðini yapacaðým. Sana yardým edeceðim."
3261
Empati
Zinser gülümsedi. Elini kucaðýnda duran çantasýna götürdü ve içinde gizlenmis aletin düðmes
Kendisi farký göremi-yordu, ama eðer aygýt düzgün çalýsýyorsa, gurur ve nese karýsýmý bir d
olmalýydý.
"Doðru kararý verdin. Pisman olmayacaksýn."
Ve simdi de en önemli nokta: Jill'in verdiði kararý pekistirmek için , Laszlo'yu bir nes
e ve kesinlik duygularý
karýsýmýna boðmasý. Bu Darian'ýn uyguladýðý ve denemelerin ilk aylarýnda Zinser ile paylasm
numaralardan biriydi.
"Laboratuara bu geceden gelmeye ne dersin?" diye üsteledi. Laszlo'yu dönülmez yola sok
mayý amaçlýyordu.
"Birileri yarýn esyalarýný alabilir."
"?yi bir plan gibi geliyor kulaða," dedi Laszlo. Yüzünde hos bir gülümseme belirmisti ve b
u o aksam ilkti.
Samantha barýn üstüne iki yirmilik býraktýktan sonra onun kalkýp dýsarýya çýkmasýna yardým
rini
bekleyen arabaya binerken bir suçluluk hissi duymaktan kendini alamadý. Laszlo'nun h
ayatýnýn kalan
bölümünü çalmýstý. Bu duyguyu bekliyor olmasýna raðmen, öylesine hafif olmasý kendisini bil
O islere iyiden iyiye alýsýyordu anlasýlan.
"Aramaya ne zaman baslayacak?"
"Üç gün sonra."
"Kýz da onunla birlikte olacak mý?"
"Sadece uzun yolculuklarda. Birkaç saatten fazla yalnýz býrakýrsa, adam çok fazla soru sor
maya baslýyor."
"Kaç potansiyel belirlediniz?"
"300'den fazla. Ama %3'ünden azmin empatik olmasýný bekliyoruz."
f 3**'
Adara fîawier
1
i ; "O zaman yakýnda ikisinin yerine birilerini bulabileceksiniz demektir."
?'> j "Jill'i elimden geldiðince uzun süre faal tutmak isterim."
"Kýz hakkýndaki psikiyatrik rapor çok kesin. Yetenekleri olmadan bile tehlikeli biri.
Ve Laszlo'yu da sonsuza
dek tasmanýn ucunda tutamazsýn. Elimizde bes inanan olduðunda, hem Laszlo'nun hem de kýzýn
icabýna bakýlmasýný istiyorum." " ». ' ? "Anlasýldý." " ', ' ..... ' ? '
l i'
^0'
3281
34
Hava sakin, çocuk bahçesi bostu. Hiçbir sey kýpýrdamýyordu. Salýncaklar birer heykeli andýr
bir kenara
atýlmýs basket topu o kadar hareketsizdi ki, kaldýrýma yapýsýk olabilirdi. Aðaçlardaki yapr
bile sanki bir
film setindeki elle çizilmis panolar gibi öylece duruyordu.
Bir zil sesi havadaki sessizliði çýðlýk gibi yýrttý. Ve sonra, týpký basladýðý gibi aniden
onunla birlikte durmadý. Zille birlikte baslayan baðýrýs çaðýrýs sesleri hâlâ uzakta olsala
lasan bir
fýrtýnanýn habercisi gibiydi.
Birden bes çift kapý çarpýlarak açýldý, altý ila on bir yas arasýndaki iki yüz çocuk dýsarý
düzeyi dört misli arttý. Hepsi kosuyordu; birkaçý sendelese de, mucize eseri kimse ezilmed
i. Oyun parký bir
dakika içinde çocuklarla dolup tasmýs, az önceki duraðan ortam yasamla dolmustu.
Salýncaklar hareketlendi. Toplar atýldý. Çimler kosusturan onlarca ayaðýn altýnda ezildi. R
ile hýzlanýp,
oradaki inanýlmaz enerjiye yanýt verir gibi yapraklarý sallamaya basladý.
Aðaçlarýn hemen yanmda duran Laszlo zihnini açmaya hazýrlandý. Hepsi de çocuk olduðundan, b
ret
duygularý ya da zonklayan cinsel arzular altýnda boðulmak gibi bir kaygýsý yoktu. En üzgün,
küskün
çocukta bile yetiskinlerle kýyaslanamayacak bir dinginlik vardý. Yine de dikkatli olma
k zorundaydý. Çocuklarýn
duygularý saf olduklarý ölçüde güçlü de olurdu.
Laszlo tüm fiziki algýlarýný aklýnýn karanlýk bir kösesine itti ve zihinsel kalkanýný indir
olmasýna
raðmen, bir anda hücum eden duygular nedeniyle sendeleyerek geriye doðru iki adým atmak
zorunda kaldý.
Çocuk olmanýn ne kadar keyifli, ne kadar sasýrtýcý sekilde basit olduðunu unutmustu. Mutlu
lanlar saf bir
sevinç içindeydi. Ruh-
1329
Adam Fawer
larýný sayýsýz sýkýntý tarafýndan sürekli kemirilen yetiskinlerin aksine, çocuklar basit, b
varlak ve
muhtesem doðal kokulardý: Sonbahar yapraklarý, sedir, taze kar.
Ama o býçaðýn her iki tarafý da keskindi. Mutsuz olanlar sasýrtýcý derecede bedbahttý. Yaln
utsuzluk
duygularý son derece siddetliydi ve Laszlo'nun zihnini terebentin, çürük yumurta gibi ko
kularla
dolduruyorlardý.
Bu iki uç noktanýn arasýndaki genis yelpazedeyse, ayný derecede mutlak baska duygular va
rdý: Acý
(dökülmüs benzin kokusu), saskýnlýk (bal tadýyla karýsýk çürük et), öfke (rüzgârýn savurduð
havasý). Tüm kokular Laszlo'nun zihnini bir duygu ve aroma kütlesi halinde ve birbirin
e karýsarak ve býçak
gibi delip geçiyordu.
Sonra farklýlýklar yavas yavas ortaya çýkmaya basladý. Kakofonik psisik uðultu, belirgin se
lere ayrýsmaya
basladý. Laszlo farklý zihinleri çözümleyerek birer birer eledi. Saman yýðýnýný eseledi ve.
'"?'
Ve iste! Aradýðý iðne oradaydý. "*?'"
Charlie Hammond.
± '?-;.
"Tamam! Beni dinleyin!"
Çocuklar itisip kakýsmaya devam ediyordu. Zaten kimse yedek öðretmenleri adam yerine koy
mazdý.
Özellikle de jimnastik dersinde. Sonra kel kafalý adam düdüðü dudaklarma götürüp öttürdü. S
delici, o kadar yüksekti ki, Charlie kafatasýnýn içinden geldiðini sandý.
"Bu daha iyi," dedi yedek öðretmen gülerek. "Sizin de olasýlýkla tahmin ettiðiniz gibi, Bay
Griffin hasta. Bu
hafta jimnastik dersinize ben gireceðim. Adým Bay Kuehl."
Yedek öðretmen elindeki voleybol topunu salonun ahsap zemininde birkaç kez zýplattýktan so
nra sadece
dizlerini ve ayaklarý-
330 |
impati
nýn yanlarýný kullanarak havada sektirmeye devam etti. Yaklasýk on bes saniye -yani sýnýfta
i sporcu
geçinenlerin saygýsýný kazanmak için yeterli zaman- sonra topu havadayken kaptý.
"Tamam. Kim yakantop oynamak ister?"
Çocuklarýn yasça ve cüssece daha iri olanlarý sevinçle haykýrdý, eziklerse içinden sövdü. C
ne
kadar yeterince popüler olsa da, eziklerle ayný fikirdeydi: O aptal oyunu kim icat e
ttiyse, kesinlikle
kabadayýnýn tekiydi.
"?ki takým kaptanýna ihtiyacým olacak."
Sýnýfýn yarýsý elini kaldýrarak öne çýktý. Charlie ise öneriyle ilgilenmedi bile. Yapmak is
y
dostlarýný sýralamaktý. Takým olusturma süreci neredeyse oyunun kendinden bile berbattý, çü
ki
tarafta da biri en son seçilen olacaktý.
Öðretmen elindeki not panosunu tarayarak, "Bir bakalým..." dedi. "Mesela, Bay McGee'ye
ne dersiniz?"
"EVET!" Benny McGee basparmaðýyla arkadaslarýna 'tamamdýr' isareti yaptý. Sonra sallanarak
öne çýktý, o
arada yanýndan geçerken Timmy Brewster'in midesine bir dirsek çakmayý da ihmal etmedi.
Öðretmenin seçebileceði tüm çocuklar arasýnda Benny en kö-tüsüydü. Takým kaptaný seçilmis o
dayýlanmanýn bir yolunu bulacaktý. Öteki çocuklardan bir yas büyük olduðundan, cüsse avanta
dý.
"Ve..." Öðretmen yine önündeki isim listesine baktý. "Bay Hammond."
Kuehl denen adamýn adýný söylememesini dileyen Charlie yutkundu. Öne çýkarken çocuklarýn bi
sýrtýna vurdu.
"El sýkýsýn ve takým seçimleri baslasýn."
Koca Benny elini uzattý. Charlie de ona doðru uzandý, ama Benny son anda elini geri çeki
nce etraftan
gülüsmeler geldi. Ve birden Charlie'nin parmaklarýný yakalayýp, canýný acýtacak kadar
Sikti. ....'. ;..;.. !.4/</Vi .'..,,>.?.
I 33i
Adam Fawer
"Sen öldün, Charlie."
Olanlarý görmezden gelen öðretmen elini Koca Benny'nin omzuna koydu. "Siz baslayýn, Bay Mc
Gee."
Benny altýncý sýnýfýn en edepsiz çocuðunu isaret ederek "Jake," dedi.
Küçüklerin bir kýsmý Jake takým kaptanýna doðru yürürken kendilerine bindirmesin diye hemen
çekildi, ama oðlan yine de, anlasýldýðý kadarýyla o gün herkesin samar oðlaný olan Timmy Br
'yanlýslýkla' çarpmayý basardý.
"Sizin sýranýz, Bay Hammond."
Sýnýfa göz gezdiren Charlie dudaðýný ýsýrdý. Arkadaslarýndan çoðu yarý gülümseyerek, yarý y
bakýyordu. Akýllý seçimin lan Polenski olduðunu biliyordu. lan doðustan sporcuydu; son dere
e hýzlý ve
oldukça da güçlüydü. Ama Charlie kimseyi gücendirmek de istemiyordu. Hem öylesi adil de olm
çünkü
neredeyse her zaman takýmda kendine ilk yer bulan lan oluyordu. Çocuk ona sanki, 'ik
imiz de beni
seçeceðini biliyoruz, onun için bu isi uzatma,' der gibi bakýp hafifçe basýný eðdi.
Ama Charlie onu seçmek istemiyordu. Ya da onun arkadaslarýndan birini. Hatta onlarý bi
rbirlerine düsürmek
için Koca Benny'nin tayfasýndan birini bile seçmeyecekti. Sonunda aðzýný açtýðý zaman çýkan
ni
bile sasýrttý.
"Timmy."
Herkesten fazla sasýran çelimsiz, kýrmýzý burunlu çocuk basmý kaldýrýp ona baktý. "Ben mi?"
"Takým kaptanýnýz sizi çaðýrýyor, Bay Brewster," dedi öðretmen.
Timmy sersemlemis bir halde öne çýktý. Arkasýna geçerken omzuna vurarak, "Tesekkürler Charl
" diye
fýsýldadý.
"Nesin sen?" diye fýsýldadý Benny. "Geri zekâlý falan mý?"
"Bizimle paylasmak istediðiniz bir sey mi var, Bay McGee?" diye sordu Kuehl.
332 |
Empati
"Sadece kazýklandýðýraý söylüyordum; Timmy'i ben alacaktým da." ,;-.?.'?: o
Herkes güldü.
"Eh, o zaman bir dahaki sefere ilk onu seçersiniz. Sizin sýranýz."
"lan."
Adý söylenen çocuk hafifçe basýný eðdi ve Benny'ye doðru yürüdü; Charlie'nin yanýndan geçer
takýma seçilmis olmaktan dolayý özür diler gibi yavasça omuz silkti.
Sýra ikinci seçimine gelince, Charlie'nin ilkinden sonra duyduðu rahatlama hissi tamamýy
la kaybolmustu.
Arkadaslarýna baktý, ama yine bir baska beklenmeyen isme yöneldi.
"Alan."
Alan gözlerini saskýnlýkla kýrpýstýrdý ve koca göbeðini hoplatarak öne çýktý.
Benny, "BUM, BUM! BUM, BUM!" diyerek her adýmýnda onunla alay etti. Kendisi de sisma
n olmasýna
raðmen Alan'm kilosuna takýlmakta herhangi bir gariplik görmüyordu. "Ne oynadýðýný sanýyors
Salaklarýn intikamý mý?"
"O filmde salaklar kazandý ama, ahmak," dedi Charlie.
"Kes sesini."
Ve böylece sürüp gitti. Benny en iri ve hýzlý olanlarý alýrken, Charlie de zayýflarý ve ken
kli
satasýlanlarý seçmisti. Kaybedeceklerini biliyordu. Kaybetmek ne kelime... Dümdüz edilecek
lerdi, ama
isimlerin aðzýndan çýkmasýna engel olamamýstý. Genelde en sona býrakýlan çocuklarý seçtiði
iyi hissediyordu. Seçim isi bitince takýmýna baktý.
Eh, en azýndan mutlular.
Gerçekten de öyleydiler; yarýsýndan çoðu bir jimnastik dersinde ilk defa gülümsüyordu. Ama
endi
taraflarýnda toplanýp da hayatlarýnýn dersini almak üzere olduklarý gerçeðine uyanýnca, gül
irer
birer kayboldu.
333
Adam Favver
"Pekâlâ," dedi Charlie kollarýný takým arkadaslarýnýn omuzlarýna atarak. "Canýmýza okunmada
sey
yapalým."
Sözlerini bitirince hep birlikte "Yasasýn bizim takým!" diye baðýrýp, sýraya dizildiler.
"Ben düdük çalýnca," dedi Kuehl. "Bir... ?ki... Üç..." Çýnlayan düdük sesiyle birlikte oyun
irmi dört
çift lastik ayakkabý parke zemini döverek ortada dizili toplara kostu.
Charlie'nin takýmýnýn yedi oyuncusu ilk on saniye içinde vuruldu, ama kalanlar havada uçus
an toplarýn
altýnda geriye çekilmeyi basardý. Ve hepsinin elinde birer top olmasýna raðmen, hiçbiri vur
s yapmaya
yeltenmedi. Besi de Benny'nin takýmýnýn tüm toplarý atmasýný bekledi.
Son top da kendi sahalarýna geçince Charlie, "S?MD?!" diye baðýrdý.
Timmy, Alan, Sam, Jeremy ve Charlie hep birlikte çizgiye kosup toplarý hedeflere attý.
Koca Benny ilk topu
yakaladý, bir sekilde ikinci ve üçüncüden sýyrýldý, ama sonrakinden kaçamadý. Timmy'nin top
ortasýna çarpýp sýçradý.
Muzaffer bir edayla, "EVET!" diye baðýran Timmy kaptanýyla tokalastý. "Vuruldun!"
Charlie'nin takýmýnýn geri kalaný Benny'nin sahayý süklüm püklüm terk etmesinden sonra bir
an az bir
süre içinde elendi, ama bu hiçbirinin umurunda deðildi. Aslýnda kazanan onlardý.
334 |
35
Sonraki birkaç hafta Laszlo için sakin geçti. Sabahlar hariç. Korku o zaman aklýna giriyor
du. Zihnini en çok
sabahlarý uyandýðýnda berrak hissediyordu, ama en fazla da o dakikalarda süpheye kapýlýyor,
da onu
rahatsýz ediyordu.
Sonra beyni çalýsmaya baslayýp, 'Darian neden bana kendi veda etmedi?' ya da ''Oppenhe
imer
Enstitüsü'nde gerçekten neler oluyor?' türünden sorular sormaya girisince, üzerine dingin b
r kesinlik hissi
çöküyordu. Sanki kafasýnýn içinde bir düðme çevriliyor ve tüm kaygýlarý uçuveriyordu. Gözle
ayaklarýný yataktan sallandýrýyor ve... hücresine ...odasýna bakýp, halinden memnun bir sek
e
gülümsüyordu.
Sonra da keyifle gününe baslýyordu. Evet, aklýnda sorular vardý, ama yanýtlar ona gerçekten
getirebilirdi
ki? ?s o zamana dek yaptýklarýnýn tümünden daha önemliydi. Üzerine düsen görevi yerine geti
mutluluk duyuyordu.
Hafta sonlarý arastýrma günleriydi. Dr. Dietrich'in laboratuarýna gidiyor ve genellikle
tüm günü kazýnmýs
kafasýna baðlý elektrotlarla deney yaparak geçiriyordu. Ancak dört gözle beklediði günler,
dilecek yeni
bir parti genç beyinle karsýlasacaðý pazartesilerdi.
Eðer bir gece önceden uçakla gitmemisse, Pazartesi sabahý erken (bazen saat üçte) kalkýyord
Kendini
ister Tallahassee bulsun, ister Bismarck'da, yolculuðunun son noktasý hep aynýydý: Bir i
lkokul.
Genelde bir yedek öðretmen rolünü oynuyordu, ama bazen geçici ofis görevlisi rolü üstlendið
uyordu.
Hatta birkaç defa hademe üniformasý bile giymisti. O görevler hep asýl amacýný maskeliyordu
lemlemek.
1335
Adam Fawer
I
?PHangi
konumda olursa olsun, zihni tamamen açýk bir halde çocuklara bakýyordu. Özel olanlarý nered
yse
anmda ayýrt ediyordu, çünkü onlarýn zihinleri sanki sürekli, 'Bana bak!' diye baðýrýyordu.
sa bile,
öteki çocuklarýn özel olanlarla kurduðu iletisimde onlarý ön plana çýkartan farklý bir seyl
Charlie Hammond gibi.
Girisken ve son derece karizmatik olan Charlie, her zaman sosyal etkinliklerin m
erkezindeydi. Ama en
popülerinden en çekingenine kadar herkesle arkadas olduðundan tipik popüler çocuk kalýbýný
u.
Akranlarýný içgüdüsel olarak diðer sýnýf arkadaslarýnýn hiç birisinin anlayamadýðý bir seki
du.
Ve birkaç kabadayý haricinde onlar da bu anlayýsýna yakýnlýk ve tapýnma derecesinde hayranl
karsýlýk
veriyordu.
Charlie yemekte herkesin yanýna oturmak istediði, kýzlarýn adýný defterlerine karaladýðý, o
dýný
arkadaslarý arasýnda saymak istediði birisiydi. Ama Laszlo'nun onda en takdir ettiði tar
af, tüm bunlarý
sýmarmadan, olgunlukla karsýlamasýydý.
Kibirli ya da küstah deðildi. Akranlarý birine satastýðýnda onlara katýlmýyordu. Birçok yön
o'ya
VVinter Zhi'yi anýmsatýyordu. Onlarý Oppenheimer'de birlikte düsününce gülümsedi.
Laszlo iyi haberi verince, Charlie'nin ailesi Zhi'lerden ve Cohen'lerden bile da
ha çok sevinmisti. Yine de,
yetenekli bir çocuðun ailesiyle birlikte yediði son yemekte Darian'm da yanýnda olduðunu a
nýmsayan Laszlo
düsüncelere dalmaktan kendini alamamýstý.
Charlie hariç tutulursa, o zamana dek ziyaret ettiði okullarda özel birisine rastlamamýs
tý. Bazen bir yetenek
parýltýsý bulsa da, hiçbirisi Elijah, VVinter ya da Charlie'nin yakýnma bile yaklasacak tür
en deðildi. Aslýnda
öðrenimlerini daha fazla kabul görecekleri ve empatik bir ortamda sürdürebilmeleri için o d
yarlý çocuklarýn
hepsini programa dahil edebilmis olmayý isterdi. Ama Samantha çok kesin konusmustu:
Aradýðý bir yetenek
kývýlcýmýndan çok daha fazlasýydý. O bir kamp atesi istiyordu.
3361
Empati
Ve böylece her okul günü Laszlo, sadece baska bir empatla paylasabileceði o inanýlmaz birl
ik hissini
aramaya devam etti. Ve her gece, en azýndan Elijah, VVinter ve Charlie'ye yardým etm
is olabilmenin
bilinciyle gülümseyerek uykuya daldý. Sadece sabahlarý -o mahmur, berrak sabahlarda- yap
makta olduðu
seyin gerçekten iyi bir fikir olup olmadýðýný düsünüyordu.
Elijah her ne kadar baslangýçta yeni çocuk hakkýnda biraz süpheci davranmýs olsa da, biraz
anýdýktan sonra
Charlie'ye hemen ýsmývermisti. Charlie sadece on birinde olmasýna raðmen yasma göre gerçekt
n olgundu.
Elijah onunla filmler üzerine sohbeti ko-yulastýrmýs, VVinter ise klasik rock müziði hakkýn
aki ansiklopedik
bilgisine hayran kalmýstý.
Charlie bir anlamda Elijah'm hiç sahip olmadýðý küçük kardesiydi. Daha önce kimse onu kendi
k
almamýstý. Güzel bir duyguydu bu. Ayrýca o etraflarmdayken VVinter ile bas basa kaldýklarý
amana göre
daha az gergin oluyordu. Yemekler sýkýntýlý, adý konmamýs ve nereye varacaðý belli olmayan
vulardan
uzun ve eðlenceli sohbetlere dönüsmüstü. En eski çocukluk anýlarýndan, baskalarýndan farklý
sýl
bir duygu olduðuna kadar her seyi konusuyorlardý; üzerinde en fazla durduklarý ko-
I nuysa gelecekti.
i Charlie bir aksam sandviçlerini yerlerken, "Büyüdüðün zaman
! ne olmak istiyorsun?" diye sordu.
I "Herhangi bir sey olabileceksem müzisyen olmak isterdim,"
dedi VVinter. "Ama yeterince iyi olduðumu sanmýyorum."
j "Saka mý yapýyorsun?" dedi Elijah. Saskýnlýðý içtendi. "Sonbaj
har konserindeki solon tek kelimeyle muhtesemdi!"
I VVinter kýzardý. "Tesekkür ederim." ?ltifat karsýsýnda aydýnlanan
yüzü sonra birden tekrar karardý. "Sen o konsere neden geldin ki? Dinleyicilerin hepsi
ebeveynlerdi."
'* |337
Adam Fawer
Kýzarma sýrasý simdi Elijah'a gelmisti. Üstelik Winter'in utancýný hissedebileceðini bilmes
sleri daha da
kötülestiriyordu. Yutkunup bakýslarýný tabaðýna çevirdi. "S-s-sanýrým... Sanýrým bir hayran
söyleyebiliriz."
Basýný kaldýrýnca bakýslarý bulustu. Kýzýn kendi hakkýndaki duygularýnýn onun hissettikleri
dýðýný
bilmesine raðmen, VVinter yine de ona sýcak bir gülüsle karsýlýk vermisti. "?lk hayraným."
Charlie konusmayý tam zamanýnda sýkýntýlý bölgeden uzaklastýrarak, "Ya sen, Elijah?" diye s
"Sen ne
olmak istiyorsun?"
"Annem fen derslerinde iyi olduðum için doktor olmam gerektiðini söylüyor."
"?yi ama sen doktor olmak istiyor musun?" dedi VVinter.
"Pek sayýlmaz."
Charlie, "Neden Hollyvvood'a gitmiyorsun?" diyerek araya girdi. "Ünlü bir yönetmen fal
an olursun. Filmler
hakkýnda her seyi biliyorsun nasýlsa."
"Bilmem," dedi Elijah. "Orada asýrý rekabetçi bir ortam var."
"Ben ünlü bir müzisyen olabiliyorsam," dedi VVinter, "Sen de ünlü bir yönetmen olabilirsin.
"Gerçekten böyle mi düsünüyorsun?"
VVinter omuz silkti. "Neden olmasýn ki?"
Elijah düsünceli bir sekilde basýný salladý; Hollyvvood'a gitmeyi neden daha önce düsünmemi
i? Annesi
asla onaylamazdý da ondan. Ve o da annesinin istediðini^daima elde ettiðini çok uzun zam
an önce
öðrenmisti. Ama evden uzakta olduðu süre içinde kendine olan güveni de artmaya baslamýstý.
belki de
doktor olmazdý.
"Eh," dedi Charlie. "Ben itfaiyeci olacaðým."
Kendi çocukluk günlerindeki itfaiyeci olma hayallerini anýmsayan Elijah gülümsedi.
338 |
Empati
Onun kuskucu tavrýný sezen Charlie, "Hayýr, ben ciddiyim/' diye direndi. "?nsanlara ya
rdým etmenin harika bir
sey olacaðýný düsünüyorum."
Winter eðilip Charlie'nin yanaðýna bir öpücük kondurdu. "Gerçekten çok tatlýsýn, biliyor mu
Charlie bu sanki çok önemli bir sey deðilmis gibi omuz silkti, ama içten içe bir süpernova
ibi parlýyordu. Ve
Elijah biraz kýskançlýk duysa da, genelde diðer ikisiyle birlikte olmaktan mutluydu. Bir
liktelikleri sadece birkaç
haftalýk da olsa, ortak yetenekleri onlarý birbirine sýradan arkadaslýkta olabileceðinden ç
k daha fazla
yaklastýrmýstý.
Birlikte bir aileydiler.
1339
t r
36
Samantha Zinser tek kelime etmeden sýnýfa girdi ve tahtaya yazmaya basladý. Çocuklarýn eðit
mini büyük
ölçüde profesyonellere býraksa da, birkaç konuyu kendilerinden olmayan birine teslim edile
meyecek kadar
önemli görüyordu. Felsefe de bunlardan birisiydi.
Yazmasý bitince geriye çekildi. Elijah, VVinter, Charlie ve Jill tahtadaki garip sor
uyu defterlerine geçmisti bile.
"Sen ne düsünüyorsun, Charlie?"
Charlie Hammond tahtaya baktý. 'Kuzey Dakota var mýdýr?' Bir süre, sanki bunun aldatmaca
bir soru olup
olmadýðýný anlamak istercesine öðretmenini süzdü. Birkaç saniye sonra da basýný salladý. "E
Birlesik Devletlerin elli eyaletinden birisi."
"Nereden biliyorsun?"
Çocuk omuz silkti. "Geçen yýl coðrafya dersinde öðrendim."
Zinser yavasça masasýnýn etrafýnda yürürken, "Öðrenmissin-dir," dedi. "Ama gerçekten var ol
nereden biliyorsun? Oraya hiç gittin mi?"
"Hayýr."
"Gitmis birini tanýyor musun?"
"Hayýr."
"Bir Kuzey Dakota plakasý gördün mü hiç?"
Charlie hayýr anlamýnda basýný salladý.
"O zaman nasýl bu kadar emin olabiliyorsun?" t
"Çünkü bir kitapta okudum."
"Su kitaba neden inanýyorsun?"
Charlie yine omuz silkti. "Bilmem. Ama inanýyorum."
"Yani coðrafya kitabýnda yazan her seyin doðru olduðuna gözün kapalý inanýyor musun?"
340 |
Empati
"Hý-hýýý! Evet." .'
"Biliyor musun?" dedi Zinser. "Ben de Kuzey Dakota'nýn var olduðuna -oraya hiç gitmediði
m ve gitmis birini
de tanýmadýðým halde- inanýyorum. Ama bir deneyci olsaydým inanmazdým."
Durdu ve tahtaya 'DENEYC?' yazdý.
"Deneyciler, bilgi edinmenin tek yolunun kisisel deneyimler olduðuna inanýr. Bu nede
nle de, bir deneyci asla
bir kitaba, saat altý haberlerine, hatta öðretmenine bile güvenmez. Onlar ilk kuskucular
dýr."
"?ncil'e inanýrlar mý?" diye sordu Jill tereddüt ederek.
"Hayýr."
Kýz basýný anladýðýný ifade edecek sekilde sallamýs, ama yüzünde beliren tedirginliði de gi
i.
Zinser gülümsemesini bastýrdý. Felsefenin düsünmeyi öðretmenin yaný sýra, baðnaz bir rahibi
yýkamasýný etkisiz kýlmak gibi ek yararý da vardý. Devam etti.
"Deneyciliðin geçmisi eski Yunana kadar gider. Ancak deneyciliðin babasý olarak kabul ed
ilen kisi ?ngiliz
filozof John Locke'dir. 1689 yýlýnda yazdýðý ?nsan Anlayýsý Üzerine Bir Deneme'de22 bilgini
ece a
posteriori, yani deneyim sonrasý elde edilebileceðini söylemistir. ?nsan zihninin bir
tabula rasa, yani 'bos
sayfa' olarak basladýðýný ve kisisel deneyimlerle doldurulduðunu iddia eder."
Duralayýp söylediði deyimlerin not alýnmasýný bekledi.
"Locke'nin sadece felsefe deðil, devlet ve ekonomi üzerine de olan teorileri ülkemizin
olusumunda rol
oynamýstýr. Örneðin Locke, devlet ve vatandas arasýndaki ima edilmis sosyal sözlesme üzerin
oldukça
fazla yapýt üretmistir. Her insanýn 'yasam, özgürlük ve mülkiyet' hakký olduðunu özellikle
Bu size
tanýdýk geliyor mu?"
An Essay Concerning Human Understanding
Adam Fawer
"Anayasamýzdaki 'yasam, özgürlük ve mutluluðu arams hakký'gibi," dedi Winter.
"Aynen öyle. Kurucu atalarýmýzýn yaptýðý tek deðisiklik siyasi nedenlerden kaynaklandý ve k
k
edinme hakkýný tanýmamak için 'mülkiyet' yerini 'mutluluðu arama' kavramýna býraktý."
Çocuklarýn söyledikleri hakkýnda düsünmesine zaman tanýmak için bir kez daha duraladý.
"Locke'nin bir baska önemli düsüncesi de suydu: Eðer devlet, çoðunluðun onaylamadýðý bir yö
ni
benimseyerek vatandaslarla arasýndaki sosyal sözlesmeyi ihlal ederse, o zaman isyan
etmek vatandaslarýn
hakký, hatta görevi olur. Amerikan tarihinde bu fikrin uygulandýðý önemli bir an düsünebili
iniz?"
"Amerikan D-d-devrimi," dedi Elijah.
"Doðru. Kisisel olarak deneyden geçirmediði hiçbir seye güvenmeyen bir adam için hiç de fen
ir sosyal
miras sayýlmaz."
"Yani Locke hiç kimseye mi güvenmiyordu?" diye sordu Winter.
"Locke kendine bile güvenebileceðine inanmýyordu. Hatta bes duyunun bilgi edinmenin te
k gerçek yolu
olduðunu yazmasýna raðmen, duyulara bile her zaman tümüyle inanýlamayacaðýný iddia etti."
"Neden?" diye sordu Elijah öne doðru eðilerek.
"Çünkü duyular görecelidir. Bir örnek vereyim." Zinser gözlüklerini çýkarttý. "Herkesin, el
uðum
nesnenin farklý özelliklerini söylemesini istiyorum."
Çocuklar birer birer, isimler ve sýfatlar saydýlar. Onlar söylerken Zinser de bunlarý iki
sýra halinde tahtaya
yazdý. Baska tanýmlayýcý sözcük kalmayýnca geri çekildi.
342 |
Empati
B?R?NC?L ÖZELL?KLER ?K?NC?L ÖZELL?KLER
1. Çerçeve ve iki mercek 1. Siyah 6. Kokusuz
2. Burun köprüsü 2. ?nce 7. Menteseli
3. Kulak parçalarý 3. Bükümlü 8. Plastik
4. Parlak 9. Pürüzsüz
5. Hafif
"Gördüðünüz gibi, gözlüðümün tüm özelliklerini Locke'nin tanýmlamasýna göre iki gruba ayýrd
ve sekilsel niteliklerden olusan ilk gruba birincil özellikler denir. Bunlar gözlüðümün özü
iskin
tanýmlayýcýlardýr, yani nesneyi tam olarak tanýmlarlar. Herhangi bir gözlük bu birincil öze
ere sahip deðilse,
o zaman baska bir sey olurdu: Monokl, büyüteç, hatta belki dürbün. Ama gözlük olmazdý. Lock
tüm
nitelikleri -renk, tat, ýsý, doku, ses- ikincil özellikler olarak sýnýflandýrdý. Bu özellik
ir nesneyi belirlemek için
gerekli deðildir; hepsi onlarý algýlayan kisiye göre görecelidirler."
"Göreceli derken neyi kastediyorsunuz?" diye sordu Jill. "Demek istediðim, renk renk
tir, tat da tat.
Deðismezler ki."
"Elbette deðisirler," dedi Zinser. "Hiç üzerine surup dökülmüs krep yedikten sonra bir bard
k portakal suyu
içtin mi? Eksi gelir. Ama ayný portakal suyunu bir dilim limon ýsýrdýktan sonra içersen tat
. Renkler için de
ayný sey geçerli. Krem rengi bir gömleði siyah bir ceketin altýna giyersen canlý durur. Ayn
lek bir spor
ceketin altýnda kirli görünür. "Bu 'algý perdesi' ya da 'peçesi' olarak bilinir ve anlamý s
r: Hepimiz dünyayý
gerçekte olduðu gibi deðil, kendi önyargýlý algýlarýmýz vasýtasýyla gözlemleriz. Dolayýsýyl
bilebileceðiniz tek sey kendinizsinizdir."
"Yani Locke sadece kendine mi inanýyordu?" diye sordu Charlie. "Baska hiçbir seye in
anmadý mý?"
"Kendisiyle basladý, ama iki seye daha inandý: Tanrý ve harici dünya."
Tanrý'ran adý geçince Jill canlandý.
| 343
AdamFawer
Ve simdi tedirgin olma sýrasý Elijah'daydý. "Sadece d-d-deneyimlerden gelen bilgiye in
anýyorsa Tanrý'ya nasýl
inanabilirdi ki?"
"Çünkü deneyimlere dayalý fikir üretme yeteneðine inanýyordu. Bu yolla Tann'nm var olduðunu
ine
kanýtladý." "Nasýl?" diye sordu Jill aklý karýsmýs bir sekilde. "Benliðin var olduðuna dair
isel inancýyla
basladý. Sonra 'gerçek varlýk' dediði benlik fikriyle, her seyin bir seyden gelmis olmasý
gerektiði fikrini
birlestirdi."
Zinser önündeki notlardan yüksek sesle okumaya basladý. "Eðer, o zaman, gerçek bir varlýðýn
ve
yokluðun hiçbir gerçek varlýðý üretemeyeceðini biliyorsak, bu ezelden beri bir seyin olduðu
iz bir
gösterimidir; ezelden beri olmayanýn bir baslangýcý olduðuna ve baslangýcý olanýn da baska
ey
tarafýndan üretilmis olmasý gerektiðine göre, mantýðýmýz bizi bu kesin ve bariz gerçeðin bi
Ebedi, her seye gücü yeten ve her seyi bilen bir Varlýk olduðuna.
"Baska deyisle, hepimiz bir seyden gelmis olmalýyýz ve o sey de Tanrý olmalýdýr."
"Bu p-p-pek de deneysel görünmüyor," dedi Elijah. "Haklýsýn. Locke'nin deneyciliðine yöneli
aslýca elestiri
de budur. Tarihçiler dindar biri olduðundan Locke'nin Tanrý'nýn varlýðýndan süphe duymayý k
yakýstýramadýðýna inanýyor. Ancak, ölümünün üzerinden otuz yýlý askýn bir süre geçtikten so
bir düsünür çýktý. Kendisi de deneyci olan bu kisi, her seye gücü yeten bir Tanrý'ya inanma
en
reddetti. Düsünürün adý David Hume idi ve yirmi altý yasýndayken ?nsan Doðasý Üzerine Bir T
zdý.
Bu yazýsýnda algýlarý izlenimler ve fikirler olarak iki gruba ayýrarak dünyayý nasýl gördüð
?zlenimlerin ya üsümek gibi dýssal duyular ya da acýkmak gibi içsel yansý-
23 A Treatise on Human Nature 344 |
ýl.«B|»**?:;
malar olduðunu söyledi. Fikirleri de kaynaklarýna göre sýnýflandýrdý: Bellek ve imgelem."
"Bir seyi ya anýmsarsýn ya da uydurursun," dedi Charlie.
"Yarý yarýya doðru. Hume tüm imgelemler izlenimlerden kaynaklandýðý için, 'bir seyi uydurma
anaksýz
olduðunu savunur. Örneðin, size farklý iki tonda mavi renk gösterirsem, renkler hakkýnda bi
giniz olduðu için
bunlarýn yer alacak farklý bir tondaki maviyi hayalinizde canlandýrabilirsiniz. Ama bu
iki farklý tondaki maviyi
kör bir insana anlatýrsam, renklerle ilgili hiçbir deneyimi olmadýðýndan üçüncü tonu imgele
e
aciz kalacaktýr. Bu da imgelemenin deneyimlerden kaynaklandýðýný gösterir."
Zinser ýsýklarý kararttý ve tepegözü açarak tahtanýn yanýndaki ekraný aydýnlattý.
GERÇEKL?K = ALGI
ALGI
- ?ZLEN?MLER
o DUYULAR-dýssal (soðuk) o YANSIMALAR - içsel (acýkma)
- F?K?RLER
o HAFIZA
o ?MGELEME ? ?
? FANTEZ? - izlenimleri deðistirerek veya birlestirerek yeni bir fikir üretmek
Bütünlestirici
Deðistirici
Artýrýcý
indirgeyici
? ANLAMA - kavramlar hakkýnda düsünme
Fikirler Arasý ?liskiler » Olgular
Çocuklar bu felsefi özeti defterlerine kopyaladýktan sonra Zinser devam etti.
I 34*
AdamFawer
"Gördüðünüz gibi, Hume imgelemeyi iki kaynaða ayýrdý: Fantezi ve anlama. Sonra fanteziyi de
ip fikre
böldü: Bütünlestirici, deðistirici, artýrýcý ve indirgeyici.
"Bütünlestirici bir fikir, bir fikri baska birine eklemenizdir. Bir ata boynuz ekley
ip, boynuzlu at24 yaratmak gibi.
Mantýklý geliyor mu?"
Çocuklarýn dördü de gözleri parlayarak ayný anda basmý salladý.
"?yi. Deðistirmek ise, bir seyin bir parçasý yerine baska seyin bir parçasýný koymaktýr. Bi
ek düsünebilir
misin, VVinter?"
VVinter kýsa bir süre gözlerini tavana dikti, sonra gülümsedi. "Bir balýðýn kuyruðunu bir k
nine
koyarak denizkýzý yapmak."
"Doðru. Son iki tip olan artýrmak ve indirgemek ise kendilerini tanýmlýyorlar. VVinter'i
n izinden gitmek ister
misin, Elijah?"
Elijah bir an kýpkýrmýzý oldu, sonra atýldý. "Artýrýcý bir fikir 20 Metrelik Kadýnýn Saldýr
dýn
olabilir; indirgeyici bir fikirse, Tatlým, Çocuklarý Küçülttüm''deki ç-ç-çocuklar."
"Çok iyi. Böylece görüyorsunuz ki, ne kadar fantastik de olsa, düsünebileceðiniz her sey ya
a daha
önceden deneyimlediðiniz baska bir seyden kaynaklanýyor."
Zinser çocuklarýn hâlâ onunla birlikte olduklarýndan emin olmak için durdu. Organizasyon'un
umduðu kisiler
olacaklarsa, gerçekliði tüm yönleriyle anlamalarý gerekiyordu. Ancak o zaman liderlik edeb
ilirlerdi.
Çocuklarýn dikkatini kaybetmediðine emin olunca devam etti.
"Peki. Simdi de anlamaktan söz edelim. Hume bu grubu ikiye böldü: Geometri ve matemati
k gibi üzerlerinde
düsünebileceðiniz fikirlerarasý iliskiler ve kimlik, zaman, uzay gibi yadsýnamaz olgular."
Unicom: Alnýnýn ortasýnda tek bir boynuzu olan mitolojik bir hayvan (ç.n.)
3461
Empati
"Ama tüm bunlar Tanrý'nm olmadýðýný nasýl ispat ediyor?" diye sordu Jill.
"Etmiyorlar. Hume Tanrý hakkýnda sadece süpheliydi, týpký serbest irade ve bedenlerimiz üze
indeki
gücümüz konusunda süpheli olduðu gibi."
"Ha?" dedi Jill.
Zinser gülümsedi. Zihinlerini çalýstýrmak için 'güç' konusuna bilerek atýfta bulunmustu, çü
gerçekten anlamanýn tek yolu, herhangi bir seyi anlamanýn neredeyse olanaksýz olduðunu anl
amaktý.
"Bir deneycinin bakýs açýsýndan, kendimiz üzerindeki 'gücümüz' anlasýlabilir deðildir, çünk
tanýmlamak mümkün deðildir."
"Bu delice," dedi Charlie.
"Peki," dedi Zinser yakýsýklý çocuða doðru dönerek. "O zaman bana açýkla."
"Güç..." Charlie önce notlarýna, sonra da Zinser'e baktý. "Güç bir fikirdir."
"Kaynaðý nedir? Bellek mi, yoksa imgelem mi?"
"Bellek. Bedenimi hareket ettirdiðime dair olan anýlarým." Göstermek için parmaklarýný oyna
"Ama iradenin bedenini hareket ettirmekte kullandýðý gücü bilmek mümkün deðil."
"Ne demek istediðinizi anlamýyorum."
"Zihnin ve bedenin arasýndaki baðlantý tam bir muamma. Düsün: Eðer sana görünmez bir ruhun
leri
yerlerinden oynatabildiði baska herhangi bir durum anlatsaydým, bana deli derdin. Zi
hnin beden üzerindeki
etkisi, sana zihnimle daðlan yerinden oynatabileceðimi söylememden daha akýl dýsý deðil."
"Ama zihin bedene baðlý."
"Beyin bedene baðlý. Ama zihin öyle mi? Bilinç öyle mi? Bilim adamlarýnýn bilincin ne olduð
tta nerede
olduðu hakkýnda en
I 347
Adam Fawer
küçük bir fikirleri yok. Öyleyse bedenine nasýl 'baðlý' oluyor? Bu baðlantýyý hissedebiliyo
"Yani... Edemiyorum."
"O zaman olduðunu nasýl bilebilirsin?"
"Çünkü bedenimi kontrol edebiliyorum!" diye baðýrdý Charlie.
"Hayýr, edemezsin."
"Ne demek, edemem?"
"Tüm organlarýn üzerinde ayný derecede kontrole sahip deðilsin. Miden, böbreklerin, karacið
n... Hepsi
senin bilinçli zihninden tamamen baðýmsýz çalýsýr."
"Böbreklerimi kontrol edemiyor olmam bedenimin geri kalaný üzerinde güç sahibi olmadýðým an
gelmez."
"Ama bu gücün nerede baslayýp nerede bittiðinin bilinçli olarak farkýnda deðilsin. Gücü his
sin.
Sadece deneyimlerin aracýlýðýyla iradenin sýnýrlarýný biliyorsun. Ve deneyimlerin her ne ka
ana
parmaðýnýn sen istediðin zaman oynadýðýný öðretmis olsa da, bu deneyimler parmaðýn ve zihni
nasýl baðlý olduðunu söylemiyor."
"Ama parmaðýmý oynatmak istediðim zaman zihnim onu oynatýyor."
"Hayýr, oynatmýyor."
Charlie ellerini havaya kaldýrarak, "O zaman oynatan nedir?" diye sordu.
"Nöronlarýn ürettiði elektriksel dürtülerle idare edilen sinirler tarafýndan tetiklenen kas
. Bilincin parmaðýný
oynatmaya çalýstýðýn zaman neler olduðunun farkýnda bile deðil. Zihnin parmaðýný oynatmak i
onun yerine bir nöronu tetikliyor. Senin ne hissedebileceðin, ne de kavrayabileceðin v
e asýl amaçladýðýndan
tümüyle farklý bir olay."
Charlie soluðunu gürültüyle koyuverdi. Zinser aldýrmadan devam etti, çünkü onun anlamanýn e
olduðunu kavramýstý.
3481
Empati
"Ateslenen nöron parmaðýn oynayana kadar bir dizi kasýtsýz olaya neden oluyor. Yani gördüðü
parmaðýný oynatacak bir 'gücün' bilincinde deðilsin çünkü böyle bir gücün yok. Sahip olduðu
birtakým elektronik darbeleri tetikleyecek bir güç. Bunlar da her ne kadar sonunda bir
harekete yol açsalar
da, senin anlayýsýnýn dýsýnda çalýsýyor. Onun için bir daha soruyorum: Bedenin üzerinde sah
gücü
nasýl 'bilebilirsin'?"
Charlie'nin omuzlarý çöktü. "Sanýrým bilemem."
"Bilemezsin. Hareket, deneyimlediðin bir seydir, ama arkasýndaki gücün bilinçli zihin tara
fýndan bilinmesi
olanaksýzdýr."
Bir süre için, öðrencilerin hiçbiri konusmadý. Sonra Elijah birden canlandý. "Peki, yeni bi
-f-fikir üretme
gücüme ne dersiniz? O gücü biliyorum."
"Öyle mi dersin? ?mgelem gücü nasýl bir sey?"
"Hayalimde bir seyler yarattýðým zaman kendimi... Kendim iyi hissediyorum."
"Sen sadece bir fikir ürettikten sonra nasýl hissettiðini anlattýn simdi. Ama bu fikri üre
tme süreci nasýl bir
sey?"
"Zor. Sinir bozucu."
"Hayýr. O bir fikir üretemeyince kendini nasýl hissettiðin. Sen sürecin kendisinin nasýl hi
settirdiðini anlat
bana."
Elijah dudaðýný ýsýrdý. Sonunda basýný iki yana salladý. "Yapamam."
"Yapamazsýn," dedi Zinser. "Zihninin -bedeninin üzerindeki kontrolü gibi- kendi üzerinde
ki kontrolü de senin
hissedemeyece-ðin bir sekilde sýnýrlýdýr. Bu sýnýrlamalar ancak deneyimle öðrenilir. Örneði
üzerindeki kontrolün düsünceler üzerindeki kontrolünden çok daha zayýftýr. Böyle bir sýnýrl
nedeni anlamak olasý deðildir; dolayýsýyla kendi zihninin gücünü gerçekten 'bilmek' de olas
r. Onun
için size meydan okuyorum."
Zinser durdu ve çocuklara birer birer baktý. "Bana zihninizin
| 349
Adam Fawer
gerçek anlamda bilincinde olduðunuz gücünü söyleyin." Kimseden bir ses çýkmayýnca devam ett
i
nasýl zihin gücünüzü bilmeniz mümkün deðilse, iradenizin bedeniniz üzerindeki gücü de esit
bilinemezdir."
"Ama," dedi Jill hâlâ düsünceli bir sekilde. "Eðer kendi irademizi bilemezsek bu durum bas
ka bir seylerin
devrede olduðunu ima etmiyor mu? Tanrý gibi?"
"Bes duyumuzla algýlayamadýðýmýza göre Tanrý bir izlenim deðil, bir fikir olmalýdýr. Tanrý
parçasý olmadýðýna göre, o zaman imgelemimizden geliyor olmalýdýr. Ve Tanrý bedensel olmadý
zaman Tanrý fikri de bir olguya dayalý olamaz; öyleyse fikirlerarasý bir iliskiden kayna
klanýyor olmalýdýr. Ama
tüm fikirler deneyimlerden gelir ve bizi Tann'ya inanmaya itecek hiçbir deneyim yokt
ur.
"O halde Tanrý yoktur."
"Peki ya bilinç?" diye sordu Jill. "?rademin gücünü 'bileme-sem' bile onu yine de deneyi
mliyorum. O zaman
Tanrý fikri bu deneyimden kaynaklanýyor olamaz mý?"
"Ockham'm Usturasý, buna 'hayýr' der. Entia non sunt multiplicanda praeter necessita
tem: Öðeler gerekenin
ötesinde çoðal-týlmamalýdýr."
"Bu ne demek?" diye sordu Jill.
"Genelde, en az sayýda varsayýma dayalý teoremin doðru olduðu anlamýna gelir. Dolayýsýyla,
yaratýlýsýndan görünmeyen, gücü her seye yeten, her seyi bilen bir varlýðýn sorumlu olduðun
r
teori pek olasý deðildir."
"Ama olanaksýz da deðildir," diye üsteledi Jill. "Demek istediðim, bunlarýn hiçbiri Tanrý'n
ar olmadýðýnýn
kesin kanýtý deðil."
"Deðil. Daha önce de söylediðim gibi Hume, Tanrý konusunda ne kadar süpheci olsa da, hiçbir
man var
olmadýðýný söylemedi. Sadece Tanrý'nýn varlýðýnýn olanaksýza yakýn kabul edilmesi gerektiði
dýsý olduðunu söyledi."
350 |
Empati
Zinser çocuklara göz gezdirdi. Olaðanüstü zekâlarýna raðmen hepsi de tükenmis görünüyordu.
suçlayamzdý; felsefe konusunda o kadar bilgili olmasýna raðmen kendi kafasý bile biraz karý
mýstý.
"Bugünlük bu kadar zihin karýstýrmak yeter/' dedi "Biraz dinlenin. Gelecek ders kafanýzý ge
kten
karýstýracaðým."
"Nasýl?" diye sordu VVinter.
"Sizi bugün tartýstýðýmýz her seyin yanlýs olduðunu ve tam tersinin doðru olduðunu söyleyen
felsefeciyle tanýstýraca-ðým."
Çocuklarýn yüzünün aldýðý ifade gerçekten paha biçilmezdi. Ve daha yeni baslýyorlardý.
| 351
37
Yaðmur yaðýyor olmasa, olaylar daha deðisik hal alabilirdi. Ama o gece bir soðuk hava dalg
asý
Pennsylvania'ya özellikle aðýr bir fýrtýna getirmis, yollarý su basmýsta.
Ve böylece, Laszlo, ile 'beraberindekiler' otoyoldan çýkýp bir motele girdi.
Uyumak için henüz çok erken olduðundan, birer içki içmek için bara indiler. Manderville ile
anigan
televizyondaki maçý izlerlerken Laszlo düsüncelere dalmýstý. Birden yan masada titreyerek o
uran kadýnýn
farkýna vardý. Kadýnýn belirgin korkusu onu kendine çekip dikkatini üzerinde toplamasýna ne
olmustu.
Ona doðru dönerken kadýn da dudaklarýna götürdüðü sigarayý yakmak için çantasýndan gümüs bi
çýkarttý. Çakmaðýn alevi titreyen elinde saða sola salmýyordu. O sigarasýndan ilk nefesini
Laszlo da
kendini býrakýp zihnini açtý. Aðzýnda yuvarlanan duman ciðerlerine gidince, kadýn bir rahat
gusuyla
zihinsel anlamda iç geçirdi.
Bu karýsým sanki nirvanaydý. Gerçekten de, çok korktuktan sonra bir sigara yakmak gibisi y
oktu. Laszlo
kadýný o kadar korkutan seyin ne olduðunu bilmiyordu, ama umurunda da deðildi. Önemli olan
, kadýnýn
zihninde uðuldayan o olaðanüstü histi.
"Aðzýnýn suyu akýyor," diye takýldý Branigan ona. "Gerçi onda ne bulduðunu pek anlayamadým
"?lgilendiðim o deðil," dedi Laszlo gözlerini -zihnini deðil, bakýslarýný- kadýndan çekerek
ce sigarasý."
"Neden daha önce söylemedin ki?" Branigan iç cebinden bir paket Marlboro çýkarttý. Kutuyu t
attý, kapaðýný
açta ve Laszlo'ya uzattý. "Al."
3521
Empati
"Tesekkürler," dedi Laszlo. Altý ayý askýn süredir sigara içmiyordu, ama duyduðu yalýn arzu
da
çaresizlikle eski alýskanlýðýna geri dönecekti.
Sigarayý dudaklarýna götürmeden önce basparmaðýyla isaret parmaðý arasýnda yuvarlayarak ezi
tý.
Sonra önündeki sigara tablasýndan aldýðý esantiyon kibritten bir tane koparttý. Kibritin ec
sürülü ucunu
basparmaðýyla paketin fosforlu seridi arasýna alýp sürttü. Kýsa bir puf sesinin ardýndan fo
hafif bir
týslamayla alev aldý, parlak alev kibritin gövdesini takip ederek asaðýya doðru inmeye basl
dý.
Laszlo bir an için kibriti gözlerinin önünde tutup, titreyerek dans eden alevin ve parma
klarýna vuran ýsýnýn
keyfini çýkardý. Sonra alevi sigarasýnýn ucuna tuttu ve turuncular saçarak yanan tütünün du
kti.
Sigarayý aðzýndan çekti, kibriti üfleyerek söndürdü, kükürt kokusunu içine çekerken kibriti
ince bir iplik seklinde tavana doðru yükselisini seyretti. Yeniden dudaklarýna götürdüðü si
an bir nefes
daha aldý. Duman aðzýnýn içinde yuvarlanýrken kanýnýn nikotini ciðerlerinden emdiðini hayal
Dumaný burun deliklerinden býraktý. Sonra gözlerini yumdu ve sigaranýn tadýnýn, dokunusunun
okusunun,
her seyinin keyfini çýkararak kendini býraktý.
Ne kadar süreyle öyle kaldýðýna emin deðildi. Günler gibi gelmesine raðmen, gözlerini açtýð
arasýndan çektiði beyaz çubuðun uzunluðu ona aradan sadece birkaç saniyenin geçmis olduðunu
anlatýyordu. Ama sinir ileticileriyle birlesen nikotin o birkaç saniye içinde beyninde
kimyasal bir tepkime
baslatýnca baska seyler oldu.
Laszlo uyandý.
Ansýzýn yasamýnýn son iki ayýyla yüzlesen Laszlo dehset içinde kalmýstý. Duygularýný hiç be
anda gerçek yüzleriyle
I 353
Adam Fawer
görmüstü: Hepsi yapaydý. O barda, iki duygusuz adamýn -hayýr, askerin- arasýnda ne isi vard
le üç
metre ilerisinde...
Dönüp arkasýna bakmamak için masanýn kenarýný sýký sýkýya kavradý.
Tam arkasýnda olmasýna raðmen Laszlo o kýzýn bir süpernova yoðunluðuyla yandýðýný sezebiliy
Sigarasýndan bir nefes daha çekip dumanýný üfledi. Beyaz bulut yüzünün etrafýnda daðýlýrken
kýmýldamadan durdu. Herhangi bir tepki vermemesi gerektiðinin içgüdüsel olarak farkýndaydý.
yaparsa,
kýz da onun farkýnda olduðunu anlayacaktý...
Samantha. Kýzýn onunla ilgisi olabilir mi?
Elbette. Sigaradan derin bir nefes daha çekti, eliyle kasten kibrite çarpýp masadan düsürdü
ve almak için
eðildi. Doðrulurken hafifçe yana dönerek mekâna göz gezdirdi.
Kýzý o zaman gördü. On metre kadar ilerisinde oturuyordu ve saçlarý sýký bir atkuyruðu sekl
planmýstý.
?ki yanýnda Laszlo'nun o ana kadar görmediði, ama benzerlerini hissetmis olduðu iki adam
vardý. Týpký
Branigan ve Manderville gibi hiçbir duygu yaymýyorlardý.
Kýzýn zihnini yokladý; zonklayan bir üstünlük duygusuyla karýsmýs donuk bir býkkýnlýk ve kü
Ona bakarken kýz da dönüp gözlerini doðrudan üzerine dikti. Laszlo bir karar vermek zorunda
dý.
Ve bunu hemen yapmasý gerekiyordu.
Kestiremediði bir zamandan beri onun etkisi altýndaydý ve bir sekilde kontrolünden kurtu
lmustu, içinde
kabaran zihinsel saldýrý dürtüsünü zor da olsa bastýrdý. Öyle bir sey yaparsa sadece onunla
ranigan
ve Manderville ile de boðusmasý gerekecekti. Bir seylerin ters gittiðini sezerlerse on
u kontrol altýna alýrlardý.
Sakinlesti ve kýz tüm dikkatini onun üzerine odaklarken, kendisi de bir dakika önceki hi
slerinin gerçekçi
yankýlarý olduðunu umduðu duygular yaydý.
354
E m p a t i
Mutluluk. Tatmin. Kayýtsýzlýk.
Kýzýn varlýðý, ormanda hareketsiz durup yakýnlarda kýrýlacak bir dal sesini bekler gibi, bi
daha zihninin
etrafýnda oyalandý. Sonra geçip gitti.
Kýzýn zihinsel hapishanesinden nasýl olup da kurtulduðunu düsünen Laszlo sigaradan derin bi
nefes aldý,
külünü tablanýn kenarýna vurarak silkti. Ve bükülerek yükselen dumaný seyrederken bulmacaný

yerine oturdu.
Nikotin. Neden oydu iste; beynindeki kimyasal tepkime bir sekilde kýzýn onun üzerindek
i kontrolünü kýrmýs
olmalýydý. Ve simdi özgürdü. Ama ne kadar süre için? Ve nikotinin etkisi geçince ne olacakt
den
olduðu hale mi dönecekti? Yanan sigaraya baktý, kalbi hýzla atarak bir nefes daha çekti. N
ikotinin çok kýsa
bir yarýlanma ömrü vardý; birkaç dakika içinde etkisi geçmeye baslayacaktý. Fazla zamaný yo
Kayýtsýz görünmeye çalýsarak Branigan'a döndü. "Sundan bir tane daha versene."
"Elbette," diyen iriyarý adam paketi ona uzattý. "Al bakalým."
Laszlo paketten bir sigara daha çekerken, duyduðu rahatlama hissini gizlemeye çalýstý. Bu
kez ön-sevisme
faslýný atlayýp sigarayý çabucak yaktý. Derin bir nefes çekti. Tamamen kendine gelmeye basl
hissedebiliyordu. Bunun nedeni mutlaka nikotindi. Daha fazlasýna ihtiyacý vardý. Çok dah
a fazlasýna hem de!
Mekâna hýzla göz gezdirdi ve aradýðý seyi buldu. Yanlarýndan geçen garson kýza bakarken akl
ey
gelmisti.
Elini bos siseye doðru sallayarak, "Bu meret nerelere vuruyor be!" dedi. "Tuvalete
gitmem gerek."
Branigan ile Manderville basýný salladý. Ona aldýrýs ettikleri yoktu. Neden umursasmlardý k
? Kýz ikisinden de
çok daha güçlü bir bebek bakýcýsýydý nasýlsa.
Laszlo hýzla tuvaletlere doðru yürüdü. Kapýnýn önünde durup bekledi. Yasamýnýn en uzun geçe
dakikasýndan sonra garson
| 355
Adam Fawer
kýz göründü. Eteðini düzeltmekle mesgul olduðundan, Laszlo uzanýp elini tutana kadar onun f
bile
varmadý. Duyduðu suçluluk hissine engel olamayan, ama bunun tek sansý olduðunu bilen Laszl
o, daha önce
bilinçli olarak hiç uygulamadýðý bir seye basvurdu.
Kendini zorla baska bir zihin haline soktu.
356 |
38
O zamana dek yasadýklarýnýn hiçbirine benzemiyordu. Bir an için kýzýn saskýnlýk ve ýstýrabý
dolastý, bir sonraki an ise içeriye girmis, kýzýn duygusal bilincinin derinlerine dalmýstý.
Onu hiç düsünmeden tatlý bir sefkat ve keskin, kekremsi bir özleme boðdu. ?stediði duygular
nine
sokarken, bir yandan da elini sýkýp zihnini büktü. Sonra yavasça kendini, fiziki dünyadaki
arlýðýný da
hissettirecek kadar geri çekti. Kýzýn gözlerinin içine baktý. Bariz sekilde afallamýstý, am
i çekilmedi.
Laszlo öne doðru eðilip dudaklarýný onunkilere yapýstýrdý. Dilini aðzýnýn içine iterken, bi
ihniyle
onun arzusunu kamçýladý.
Ve kýz da ayný sekilde karsýlýk verdi; elleri Laszlo'nun sýrtýnda dolasýrken, dili onunkini
ordu. Laszlo onun
zihnine durmaksýzýn zevk pompalarken, ellerini vücudunda dolastýrdý.
Sonra öpüsmeyi bitirdi.
Kýz gözlerini açtý; bakýslarý hülyalý ve parlaktý. Nefes nefeseydi ve alnýnda ince bir ter
rlýyordu.
"Merhaba," dedi Laszlo suçluluk duygusunu bir gülümseyle maskeleyerek.
"Merhaba," diye karsýlýk verdi kýz. Yüzü heyecan ve istekle kýzarmýstý.
"Sormaya korkuyorum ama... Bana bir iyilik yapar mýsýn?"
Kýzýn gözleri parladý. "Her ne istersen."
Masaya dönen Laszlo bir sigara daha yaktý. Birkaç dakika sonra garson kýz da tuvaletlere
giden koridorda
göründü. Yanlarýndan geçerken ona gülümseyerek baktý.
| 357
Adam Fawer
"Sanýrým bir hayranýn var," dedi Manderville basýyla onu isaret ederek.
"Ha?" Laszlo farketmemis gibi yaparken zorlanmamýstý; neredeyse dokuz haftadýr zerre k
adar cinsel arzu
göstermemisti.
Branigan'ý dürterek, "Yok bir sey," dedi Manderville. "Sen içmene devam et."
Laszlo o gece kendisini ayýk tutanýn saf irade gücü mü, yoksa adrenalin mi olduðuna emin de
di. Tek bildiði
sigarayý tüttür-meye devam ettikçe, zihninin de açýldýðýydý. Yine de, Manderville ile Brani
ancak
mama sandalyesinde oturan bir yasýndaki bebeðe yöneltecekleri kadar ilgi gösteriyorsa da
, kafasý karýsmýs
bir görüntü sergilemeye dikkat etti.
Ama asýl kandýrmaya çalýstýðý kisi kýzdý. Etrafýndaki dünyaya aldýrýs etmiyor gibi görünse
gerçek olmadýðýnýn farkýndaydý. Kýz öfkeyle için için kaynýyor, zihni etraftaki herkesi azg
yokluyordu.
Dakikalar ilerledi, Laszlo odasýna dönebilmek için adamlarýn keyfinin gelmesini bekledi.
Birkaç saat sonra
askerler nihayet yatmaya karar verdi. Manderville sallanarak kýzýn masasýna doðru giderk
en, Branigan da
Laszlo'ya eslik etti.
Laszlo'nun kalbi merdivenlerde heyecanla çarpmaya basladý. Branigan'm odasýnda olduðunu
umut ettiði
seyi görmesine izin veremezdi.
"Bana anahtarýný ver," dedi Branigan esnemesini engellemeye çalýsarak.
Laszlo ellerini bos olduðunu bildiði ceplerinde dolastýrýp, bir sey arýyormus gibi yaptý. "
aybetmisim," dedi.
Bir yandan da kýzýn onu izliyor olmasý ihtimaline karsý yalanýný gizlemek için ýlýk bir bel
k yaydý.
"Öf be!" Branigan caný sýkkýn bir ifadeyle içini çekti. "Gel."
Birlikte resepsiyona indiler ve yeni bir anahtar alýp odaya döndüler. Laszlo adamýn anah
tarý kendisine
vereceðini umuyordu,
3581
Empati
ama Branigan kilide soktu. Onu umutsuzca durdurmaya çalýsan Laszlo bileðini kavradý. . >
?riyarý adam bu ani temasla irkilip birden döndü. Ama Laszlo'nun elinden kurtulamadan
zihninin o sert,
asýlamaz olarak algýlanan yüzeyi birden geçirgenlesti. Laszlo hiç düsünmeden yorgun bir mut
uk hissi
yaydý.
"Bos ver," dedi. Öteki elini yavasça Branigan'ýn omzuna koydu ve öne doðru bir adým attý. "
hallederim."
Branigan duraksadý. Laszlo ne yapacaðýna karar vermeye çalýsan adamýn zihnindeki karmasayý
sezebiliyordu. Dislerini sýktý ve varlýðýnýn buna baðlý olduðunu bilerek onu zihniyle bir k
dürttü;
Branigan'ýn gözleri bulanýklastý ve yüzüne genis bir gülümseme yayýldý.
"Tamamdýr," dedi geri çekilerek. "?yi uykular."
"Tesekkürler." Laszlo adamýn üzerindeki kontrolünü hâlâ gev-setmemisti. "?yi geceler." Adam
leðini
býrakýrken seri bir hareketle odaya girdi ve kapýyý kapattý. Aralarýndaki fiziki temas bite
bitmez zihinsel
baðlarý da koptu.
?çinden hemen ýsýklarý açýp garson kýzýnýn kendisinden istenen seyi yapýp yapmadýðýný kontr
de kýpýrdayamýyordu. Dehset içinde ve Branigan'ýn kapýyý çalmasýný bekleyerek karanlýkta öy
Yapabileceði tek sey beklemekti. Birkaç saniye hiçbir ses gelmedi. Soluðunu tuttu. Sonun
da adamýn
ayaklarýný sürüyerek koridorda yürüyüp uzaklastýðýný duydu.
Bitkin bir sekilde soluðunu býraktý, gözlerini yumdu ve duvara yaslandý. Zihnini biraz din
lendirmek istiyordu,
ama odada yalnýz basýnayken bile kýzýn zihinsel duyargalarýnýn aralarýndaki ince duvardan s
hissedebiliyordu.
Yan odadaydý.
Onun için psisik oyununu oynamaya devam edip, hos bir umursamazlýk havasý takýndý ve elekt
rik düðmesine
uzandý. Bir an ne göreceðinden korkarak eli düðmenin üstünde bekledi. Eðer
| 359
Adam Fawer
garson kýz söyleneni yapmadýysa durumu nasýl idare edeceðini bilmiyordu. Benliðini yeniden
an odadaki
kýza kaptýrma düsüncesiyle ürperdi.
Ama garson belki de kendisinden bekleneni yapmýstý. Bunu anlamanýn tek yolu ýsýðý açýp bakm
Düðmeyi çevirdi.
Gözlerini soluk yesil halýdan kaldýrýp odayý bastanbasa taradý. Bakýslarý yataða ulasýnca k
evinç
tüm benliðini sardý.
Kareli yatak örtüsünün üzerine yýðýlmýs, gördüðü en güzel manzara vardý: Bolca sigara ve çi
Camel, Marlboro, Kent, Chesterfield, VVinston ve Lucky Strike. Jelatin kaplý paket
ler ve gümüs rengi metal
kutular lambanýn ýsýðýnda parlýyordu.
Yataða doðru iki adým atan Laszlo en yakýndaki metal kutuyu aldý. Kapaðýný açtý, içindeki y
kahverengi tütünden bir parça kopartýp yanaðýnýn içine yerlestirdi. Eðer zihnini özgür býra
nikotinse teslimat seklinin fark yaratmamasý gerekirdi.
Tütün topaðýný emip bekledi. Sigara içtiði zamanki o rahat, yumusak, kafasý dumanlý hissin
den
duydu. Kýzm zihninin kendininkini yokladýðýný hissediyordu, ama barda olduðu gibi tutunacak
yer
bulamýyordu. Laszlo iç geçirdi ve yüzünde iki aydan beri ilk kez gerçek bir gülümseme belir
Artýk özgür olduðuna göre, sýra bir plan yapmaya gelmisti.
3601
39
Jill kapýdan yataða kadar saçýlmýs ayakkabýlara, çoraplara, gömleklere ve kot pantolonlara
St.
John's'dan ayrýlýp Katolik okul üniformasýný büyük bir mutlulukla geride býraktýðýnda ilk d
giyecekleri olmustu. Diðer her seyde olduðu gibi, rahibeler onu giyim konusunda olma
dýðý bir sey yapmaya
çalýsmýstý.
Bir kýz gibi görünmekten nefret ediyordu; hem de neredeyse bedeninden nefret ettiði kada
r. Özellikle de
büyümekte olan göðüslerinden tiksiniyordu. Diðer kadýnlarýn göðüsleri hosuna gidiyordu, ama
kendisininkileri hiisetmek bile büyük sýkýntýydý. Neyse ki Samantha, Hemsire Martha'nýn aks
onun istediði
gibi giyinmesine izin veriyordu; bu da giderek kadýnsý hatlar kazanmaya baslayan bed
enini gizleyebileceði
anlamýna geliyordu.
Üstelik Samantha ona gerçek anlamda sorumluluklar da vermisti. Örneðin Laszlo'yu kontrol
etmek.
Bardayken zihni onunki-nin üzerinden sanki buz üstündeymis gibi kayýp gidince dehsete ka
pýlmasýnýn
nedeni de buydu. Sonra basýný kaldýrmýs ve adamý kendisine bakarken görmüstü.
Hemen kendini tekrar onun zihnine gömmüs, bir an için direnç hisseder gibi olduysa da, L
aszlo yine eski
haline dönmüstü: Mutlu, saskm bir umursamazlýk topu. Rahatlamýstý Jill. ?stediði son sey Sa
tha'yý düs
kýrýklýðýna uðratmaktý.
Samantha.
O adý beyninde döndürdü. Çok güzeldi. Atesli ve egzotik. Kendisininki gibi can sýkýcý ve ba
. Keske...
Birden bir duygu seli hissetti. Rahatlamayla karýsýk yoðun bir sevinç. Gözlerini açtý ve ol
yerde dikilip
bakýslarýný duvara dikti. Öte tarafta bir seyler Laszlo'yu çok mutlu etmisti. Adamýn zihnin
yokladý, ama onu
düsüncelerinden kopartan o canlý renkler
361
Adam Fawer
solmustu bile. Daha derinlemesine yokladý, yinfe hiçbir sey yoktu. O anlýk akýsý hayal etm
is olduðuna karar
verdi. ?.,..
Laszlo onun elinden kurtulabilecek kadar güçlü deðildi. Yine de...
Yataðýn yanýndaki komodinin çekmecesini açtý ve lacivert kapaklý ?ncil'i çýkarttý. Yataktan
yere
diz çöktü ve en sevdiði bölümü açtý: Efesliler, 6. Bölüm, 11. Ayet. Derin bir soluk alýp, y
maya
basladý:
"iblisin hilelerine karsý durabilmek için Tanrý'nm saðladýðý bütün silahlarý kusanýn. Çünkü
karsý deðil, yönetimlere, hükümranlýklara, bu karanlýk dünyanýn güçlerine, kötülüðün göksel
ordularýna karsýdýr. Bu nedenle, kötü günde dayanabilmek, gerekli her seyi yaptýktan sonra
inizde
durabilmek için Tanrý'nm bütün silahlarýný kusanýn."
Ve Jill de öyle yapacaktý. Hangi sekle girmis olursa olsun iblise karsý duracaktý. O sek
il Laszlo Kuehl olsa
bile.
Keskin zil sesi Laszlo'un bilincini paslý bir býçak gibi kesti, Gözlerini açmadan, el yord
amýyla telefonu buldu.
"Alo?"
"Günaydýn, efendim. Saat 04.00 uyandýrma çaðrýnýz."
Telefonu kapatan Laszlo aðzýndaki sertlesmis tütün topaðýný çöp sepetine tükürdü. Sonra hem
üzerindeki kutuya uzanarak yapýskan bir parça daha aldý. Türünün tadý midesini bulandýrdý,
ni
çiðnemeye zorladý.
Öksürünce aðzýndan yapýskan bir balgam çýktý. ?çgüdüsel olarak çöp sepetine doðru eðildi, s
kendine engel oldu. Herkesi kandýrmak istiyorsa, tükürmemesi gerekiyordu. Aðzýný kapattý ve
lgamý yuttu.
Midesi kalksa da kusma isteðini bastýrdý. Onun yerine, yeni parçayý aðzýnýn içinde dolastýr
ye
basladý.
362 |
Empati
Sendeleyerek banyoya gitti ve aynadaki yansýmasýna baktý. Neredeyse, hissettiði kadar kötü
ordu.
Sanki bir gecede on yýl birden yaslanmýstý; gözlerinin altýnda koyu renk torbalar olusmus,
derisi kurumus ve
çatlamýstý. Eðilip aðzýný musluða dayadý ve aðzýndaki tütün topaðýný yutmamaya gayret edere
içti.
Yapýs yapýs olmus boðazýndan asaðýya inen soðuk su çok iyi gelmisti. Son yudumu aðzýnda çal
lavaboya tükürdü. Çamur rengi koyu bir sývý çýkmýstý. Görüntüsü bile midesini yeniden aðzýn
yetti, ama kendine hâkim olmayý basardý. Kendini berbat hissediyor olsa da, hiç deðilse ye
niden insanlýða
dönmüstü.
Ve o sabah aklý önceki aksamdan bile daha berraktý. Biraz ürkerek kýzýn zihnini yokladý.
Belli belirsiz bir pusun gerisinde gizlenmis hafif, sessiz ve donuk bir karmasa
algýladý. Rahatlayarak hemen
geri çekildi. Kýz uyuduðu sürece düsünceleri tam olarak kendisine ait olacaktý. Yakalandýðý
na -ki
sonunda kavramayý basardýðý gibi, ele geçirilmisti- kýz her gün onu uyandýktan birkaç saniy
sýndan
itibaren zihinsel olarak kontrolü altýnda tutuyor olmalýydý.
Her sabah yasadýðý o akýl karýsýklýðýný düsündü ve bunun nedeninin, kýzýn zihnini ele geçir
gerçeklesmemesi olduðunu anladý. Onu alt etmesi birkaç saniye alýyordu. Simdiyse rolleri d
eðistirmek için
eline bir fýrsat geçmisti. Nikotin tarafýndan korunan zihniyle o irade savaslarýndan gal
ip çýkacaðýna
inanýyordu.
Ancak içgüdüsel olarak da, kavramsal özden yoksun olarak yayýlan duygularýn uzun vadeli etk
nlik
saðlayamayacaðýný biliyordu. Samantha da bir yandan onu kandýrmakta olduðu için, kýz onu ko
etmekte
basarýlý olmustu. Kýzýn eylemlerini onunla iletisime girmeden kontrol edebilmesi mümkün deð
i. Tek
seçenek kaçmaktý. Basarýsýz olursa, yeni bir fýrsat bulana kadar zihnini korumak için tütün
kullanabilirdi.
| 363
AdamFawer "
Plan basitti: ?lk uçakla Oregon'a gidip çocuklarý geri getirecekti.
Kapýdaki gözetleme deliðinden dýsarýya baktý. Birkaç saniye sonra ManderviUe salýnarak görü
irdi.
Laszlo tütün kutularýný topladý, dördünü ceplerine, birkaçýný kemerinin altýna yerlestirdik
risini sýrt
çantasýna ve giysilerinin içine sakladý.
Pek rahat deðildi, ama kutular hiç deðilse bol giysileri içinde belli olmuyorlardý. Derin
bir soluk aldý ve kapýyý
açtý.
364 I
40
Manderville göz açýp kapayana kadar önünde bitiverdi. "Henüz gitmeye hazýr deðiliz," dedi s
"Yataðýna
dön."
Laszlo adamýn eline dokundu, zihin kalkaný önceki gecenin aksine eriyip kaybolmadý.
"Senin neyin var?" diye sordu Manderville geriye çekilerek.
"Ben... Hýrým! Yok bir seyim. Sanýrým... Galiba dün gece içkiyi fazla kaçýrmýsým. ?çeri...
k için
bana yardým edebilir misin? Kendimi bayýlacak gibi hissediyorum."
Manderville iç geçirdi. "Haydi gel."
Laszlo'yu kolundan tuttu ve kapýyý açtý. Tam o sýrada Laszlo adamýn elinden biraz garip bir
sekilde yansýyan
ýsýðý farketti.
Elbette!
Onlarý Laszlo'nun empatik yeteneklerinden koruyan sey her neyse, Organizasyon doðrud
an tensel temas
halinde ise yaramayacaðýný biliyor olmalýydý. Ten rengi incecik eldivenlerin nedeni buydu.
Ama öyleyse
önceki gece Branigan'ýn korunmasýný asmayý nasýl basarmýstý? O sahneyi çabucak zihninde can
Elini tuttuðunda, Branigan da kapýnýn kolunu tutuyordu.
Hayýr, elini deðil. Bileðini.
Bakýslarýný asaðýya indiren Laszlo, adamýn eliyle kolu arasýndaki belli belirsiz çizgiyi fa
i. Tökezlemis gibi
yaparak parmaklarýyla korunmasýz tene dokundu. Manderville'nin zihnini sarmalayan bu
zdan duvar anýnda
eriyiverdi.
"Ah, özür dilerim," diye mýrýldandý. Bir yandan da adamý tatlý bir sempati duygusuna boðmus
"Sorun deðil," dedi adam sýcak bir ses tonuyla. "Sen iyi misin?"
| 365
Adam Fawer
"Biraz susadým. Asaðýya inip buz alsam iyi olacak. Hemen dönerim."
Laszlo güven verici bir sakinlik hissi yaydý.
"Ben..." Cevap vermeye çalýsan Manderville'nin sesi giderek zayýfladý. Laszlo adama asýladý
n
duygusuyla mücadele eden korkunun kokusunu alabiliyordu.
Karar vermesine yardýmcý olacaðýný umarak, "Kaçmayacaðým," dedi. Ve Manderville'nin korkusu
rek yok
oldu.
?sin o kadar kolay hallolmasýna sasýran Laszlo gülümsedi; rahatlayan koruma da ona mutlu
bir ifadeyle
güldü. Tam adama son bir nese dalgasý daha gönderecekti ki, bir sey farketti: Diðerlerinin
gerisinde,
derinlerde, gölgeler içinde, neredeyse gözlerden saklanmýs bir duygu.
Kýz her an uyanabilirdi, ama Manderville'nin sýrrý da göz ardý edilemeyecek kadar önemliydi
Kendini
düsünmeye zorladý. Adamýn aklýndaki gizli sey ne olabilirdi? Onu binada çok az görmüstü. No
okullara giderken kendisine eslik eder...
Çocuklarla ilgili bir seydi.
"Charlie'ye ne yaptýðýnýzý biliyorum," dedi. Bir yandan da rahatlatýcý duygular gönderdi. "
apmak zorunda
deðilsin." Basýyla koridorun sonunu isaret etti. "Branigan bana söyledi."
Manderville kaslarýný çattý. "Söylememesi gerekiyordu."
"Eh, durumumu biliyorsun," Laszlo gülümsedi. "Zaten anlamýstým."
"Öylemi?"
"Belli oluyordu; sen de öyle düsünmüyor musun?" Mandervil-le'yi öyle bir güven ve iyilik hi
si
bombardýmanýna tutmustu ki, kendi duyduðu dehset bile hafiflemisti.
"Sanýrým," dedi Manderville. "Direktör senin bilmemenin daha iyi olacaðýný düsündü. Varlýðý
dikkatlerini daðýtmasýný istemedi."
366
Empati
Birden gerçeði anlayan Laszlo buz gibi oldu. Çocuklar Oregon'da deðildi. Onca zaman burn
unun dibinde
olmuslardý. "Onlar da tesiste," dedi fýsýldayarak.
Laszlo'nun bu ani kontrol kaybý karsýsýnda Manderville'nin duygularý da sendeledi. Kasla
rý saskýnlýk ve
korkuyla çatýldý. "Bildiðini... Öyle dememis miydin?"
Laszlo sesini sertlestirip, "Biliyordum," dedi ve adamýn korkusunu bastýrdý. "Samantha
'nm ne düsündüðünü
anladýðýmdan belli etmedim."
"Haa!" Manderville açýklamayý hemen kabullenmisti.
Laszlo bileðini býrakýnca kolu yanýna düstü. Kafasý karýsmýs halde gözlerini kýrpýstýrarak
.
"Ben yeniden yatacaðým/' dedi Laszlo. Midesi altüst olmustu.
Manderville birden kararsýzlýk içinde kalmýstý. "Buz ne olacak?" diye sordu.
"Bos ver. Fikrimi deðistirdim."
Odasýna girip kapýyý kapattý. Durum deðismisti. Çocuklarý kurtarmak istiyorsa, en uygun fýr
ide
yakalayabilirdi.
Birden kýzýn uyandýðýný sezdi.
Üzüntüsünü maskeledi ve her zamanki saskýn kabullenmisliðini yansýttý. Kýzýn varlýðýný hiss
basladýðýnda yutkundu ve yumruklarýný sýktý. Siddete inanan biri deðildi Laszlo. Ama kendi
zararý
telafi etmek için birilerine incitmesi gerekecekse... Yapardý.
?3Ö7
41
Zinser odaya girerken lacivert ceketini düzeltti. Çocuklar onu bekliyordu. Tüm dikkatl
erini vermislerdi, ama
Jill diðerlerinden daha fazla odaklanmýs gibiydi. Bunun kýzýn kendisine olan asikâr eðilimi
den mi, yoksa
günün konusundan mý kaynaklandýðýný düsündü. Hangisi olursa olsun, ona ulasabiliyordu ve ön
ek
sey de buydu.
"Son dersimizde deneyciliði tartýsmýstýk. Bugünse tam tersini, akýlcýlýðý ele alacaðýz. Den
nin
sadece duyularýmýz yoluyla elde edilebileceðine inanýrken, akýlcýlar bazý gerçeklerin içkin
,
yaratýlýsla geldiðine ve akýl yoluyla erisilmesi gerektiðine inanýr. Onlara göre bilginin k
aðý deneyimler
deðil, akýldýr. John Locke deneycilik için ne ise, 17. Yüzyýl'da yasayan Fransýz filozof, m
matikçi ve bilim
adamý Rene Descartes de akýlcýlýk için ayný seydi. Hatta Descartes'in duyulara olan güvensi
Locke'nin
de ötesindeydi."
"Neden?" diye sordu VVinter basýný yana eðerek.
"Soruna baska bir soruyla yanýt vereyim: Su anda uyanýk mýsýn?"
VVinter'in alný kýrýstý. "Tabii ki uyanýðým."
"Nereden biliyorsun?" '"'
"Biliyorum iste." sljvfo
"Rüya görmediðinden emin misin?"
"Evet."
"Yani rüyalarýnda, rüya görüyor olduðunun hep farkýnda mý olursun?"
"Eeee! Sey... Hayýr."
"O zaman su anda rüya görmediðini nereden biliyorsun?"
VVinter cevap vermeden önce duraksadý. "Çünkü... Çünkü uyanýk olmanýn nasýl bir sey olduðun
368 |
A
Empati
"Aralarýndaki farký biliyor olduðunu hayal etmediðini nereden
biliyorsun?" ???'... i, ;; ; :::,;,'
"Sanýrým... Sanýrým bunu bilemem."
"Doðru, bilemezsin. Descartes buna 'Rüya Kuskusu' dedi ve duyularýna güvenemeyeceðini kanýt
adýðýný,
çünkü duyularýnýn rüyalarda yalan söylediðini vurguladý. Dolayýsýyla, kandýrýlýp kan-dýrýlm
hiçbir zaman mümkün deðildi. Böylece Descartes, tüm felsefesini üzerine kurduðu tek bir pre
gelistirdi:
Eðer kandýrýlýyor sam, o zaman bir 'ben' var olmalý. Bu prensip 'Cogito ergo sum,' yani...
" Zinser tercüme
ermeden önce bir an dura-ladý. 'Düsünüyorum, o halde varým,' olarak bilinir."
Çocuklarýn hepsi bu ünlü sözü defterlerine not ettikten sonra devam etti.
"Descartes duyularýnýn sýnýrlarýný 'Balmumu Savý' ile de gösterdi. Bir balmumu parçasýný in
özelliklerini -dokusunu, büyüklüðünü, seklini, rengini, kokusunu- not etti. Sonra o seyi al
tutup
özelliklerinin deðismesini gözlemledi. Böylece kendine balmumunun gerçek doðasýný anlamak i
ularýný
deðil, sadece aklýný kullanabileceðini ispat etti."
Duraladý ve soru gelmeyince devam etti.
"Ve böylece algýyý göz ardý edip, tümdengelimi kucaklayan bir inanç sistemi gelistirdi; son
a yalnýzca
önceden bilinen olgular vasýtasýyla ulasýlabilen bir akýl yürütme sistemi. Tümdengelimi kul
ak nedenin de
en az sonuç kadar gerçekliði olmasý gerektiðini söyleyen Nedensellik ?lkesi'ni olusturdu. Ö
n bir at resmi
at hakkýnda bir düsünceye neden oluyorsa, resmin de en az o düsünce kadar gerçekliði olmalý
scartes
iste bu Nedensellik ?lkesi'ni kullanarak Tanrý hakkýnda su tezi ortaya attý:
Sonsuz mükemmelliðe sahip bir sey -Tanrý- hakkýnda bir fikrim var.
Bu fikir bir yerden gelmis olmalýdýr, çünkü bir seyin hiçlikten
gelmesi olanaksýzdýr.
| 369
Adam Fawer
Nedenin de en az sonuç kadar gerçekliði olmalýdýr.
Dolayýsýyla Tanrý var olmalýdýr."
Jill rahatlamýs bir sekilde basýný salladý.
Zinser devam etti.
"Descartes'in Tanrý fikri mükemmel, her seye gücü yeten ve her seyi bilen bir varlýðý taným
filozof
o Tanrý'nýn ayný zamanda sefkatli de olduðunu varsaydý. Sefkatli olduðundan dolayý da insan
ularý
vasýtasýyla kandýrmak istemeyeceðine inandý. Böylece duyularýmýzýn dünyayý anlamak için -am
tümdengelimsel akýl yürütmeyle birlikte kullanýldýklarý taktirde-kullamlabileceðine inandý.
"Ama bu bana mantýklý gelmiyor," dedi Charlie. "Demek istediðim, duyularýmýzý ve aklýmýzý k
k ile ilgili
kýsým tamam, ama Tanrý hakkýnda yürüttüðü mantýk... Bilmiyorum. Tanrý hakkýndaki bir sürü s
Afrika'daki çocuklarýn basýna o kötü seylerin nasýl geldiðini yanýtlamýyor."
Zinser basýný salladý. "?yi bir noktaya deðindin. Her ne kadar Descartes bu konuya girme
diyse de, Gottfried
Leibniz adýnda baska bir filozof bunu yaptý. Leibniz çok zeki bir adamdý; deðiskenler mate
matiðini ve ikili
sistemi kesfetmekle kalmamýstý, ayný zamanda batýlý akýlcýlar üçlüsünün de bir parçasýydý.
da sefkatli bir Tanrý'ya inanýyordu. Böyle olunca, birkaç teori önerdi. Bunlarýn birincisi,
her seyin bir nedeni
olduðunu söyleyen Yeterli Mantýk ?lkesi idi."
"Kýtlýk ve hastalýklar ne olacak?" diye sordu Elijah.
"Leibniz iyi ve kötü tüm olaylarýn birbirlerine baðlý olduðunu, bizim olaylarýn ardýndaki n
i
anlayamayýsýmýzýn gerçekte bir neden olmadýðý anlamýna gelmediðini ileri sürdü. Nedenleri b
özgüydü, insana deðil."
"Ama... Neden?" dedi Charlie.
Zinser omuzlarýný silkti. "Leibniz, Tanrý'nýn her zaman en doðru olaný seçtiðine inanýyordu
la,
insanlarýn her seyi anlamamalarýnýn en doðrusu olduðuna karar vermis olmalýydý."
370 |
Empati
"?nsanlarýn kötü seylerin ardýndaki nedenleri anladýðý bar dünya daha iyi bir yer olmaz mýy
sordu
Charlie. >
"Leibniz buna hayýr derdi, çünkü eðer öyle olsa, Tanrý bizim üstünde yasamamýz için o dünya
olurdu, bunu deðil."
'"Bu dünya' derken neyi kastediyorsunuz?" dedi Elijah. "Sanki b-b-birden fazla dünya
varmýs gibi
konusuyorsunuz."
"Leibniz öyle olduðuna inanýyordu. Buna Çokluk ?lkesi dedi: Olabilecek her sey olacaktýr,
bu da sonsuz
sayýda dünyanýn var olmasýna neden olur. Ama Tanrý her zaman en doðru olaný seçtiðine göre,
yasadýðýmýz dünya da olasý dünyalar içinde en iyisi olmalýdýr."
"Ama eðer dünyada bu kadar kötülük varsa, bizimki nasýl en iyisi oluyor?" diye sordu Charli
. "En ideali
herkesin birbirine iyi ve adil davrandýðý bir dünya olmaz mýydý?"
"Dünyada kötülük olmasý, onun en iyisi olmadýðý anlamýna gelmez."
"Elbette gelir."
"Bunu söyleyemezsin, çünkü Tanrý'nm en iyi olana nasýl karar verdiðini bilmiyorsun. Belki d
mipten insana
kadar tüm yaratýklarýnýn mutluluðunu mümkün olan en üst düzeye çýkartacak sekilde karar ver
da
belki en iyi dünya insanýn en iyi karakteri gelistirdiðidir ki, bu da ancak zorluklar
karsýsýnda mümkün olabilir.
Böylece, yani en iyinin hangi ölçütlere göre belirlendiðini bilmediðimize göre, bizim dünya
isi
olmadýðýný kanýtlamanýn herhangi bir yolu yoktur."
"Tanrý'nm isine akýl ermez," dedi Jill hafif bir sesle.
"Leibniz hayatta olsa, eminim sana katýlýrdý," dedi Zinser.
"Peki, siz Jill'e katýlýyor musunuz?" diye sordu Charlie.
Zinser yanýt vermedi. Sadece gülümsemekle yetindi.
Elijah o gece yataðýnda uyanýk yatarken, Zinser'in ortaya koy-
| 371
Adam Fawer
duðu iki zýt teoriyi düsündü. Her ne kadar hem deneycilik, hem de akýlcýlýk mantýklý gelse
da
Tanrý'nýn varlýðýný kabullenen hiçbir felsefeyi benimseyemeyeceðine karar verdi. Zinser'in
gibi:
Ockham'ýn Usturasý, yani en az varsayýmý olan teori genelde doðrudur. Ve Tanrý da oldukça b
r
varsayýmdý.
Annesinin baska, babasýnýn baska Tanrý'ya inandýðý bir evde büyümüs olmak ona sadece bir se
ti:
Kimse kendi inançlarýnýn doðru olduðunu kanýtlayamaz. Elijah için din, kesin olarak asla bi
eyeceðiniz bir
sey üzerine zaman harcamaktý. Tanrý'ya inanmasý da iste o nedenle olanaksýzdý.
Deneycilik en azýndan Hume'nin tanýmladýðý sekliyle çok daha mantýklý geliyordu ona. Herhan
r
varsayýmda bulunmak gerekmiyordu. Duygusuz ve mantýklýydý. Bir sey ya vardý ya da yoktu. ?
ste o kadar.
Elijah uykuya dalarken, hep doðru olduðunu bildiði bir seyi tanýmlayabilecek bilgiye son
unda sahip olmaktan
doðan bir mutlulukla gülümsüyordu.
VVinter ise koridorun karsýsýndaki odasýnda hâlâ uyanýktý. Elijah gibi o da farklý inançlar
ebeveynler
tarafýndan yetistirilmis, ama bu onun üzerinde tam ters etki yapmýstý. Ruhani bir ortamd
a yetismis olmak,
kendi manevi deðerlerini bir yasam gerçeði olarak pekistirmesine yaramýstý.
Bayan Zinser deneyciliði ilk açýkladýðýnda, VVinter bunu bastan reddetmisti. ?nanca yer býr
ayan bir
felsefeyi nasýl kabul edebilirdi ki? Akýlcýlýk ise çok daha... Akýlcýydý. Leibniz'in üç ilk
edensellik,
Çokluk, Yeterli Mantýk- hepsi de, hep doðru olduðunu bildiði bir seyi teyit etmisti: Hayat
ta kendi
deneyimlerinin üzerinde bir seyler daha vardý. Kendinden büyük bir sey.
Yalnýzca tek bir sözcükle tanýmlanabilecek bir sey.
Tanrý.
372
42
Tesisteki ilk dokuz hafta bir rüya olarak tanýmlanabilirse, sonraki iki haftaysa anc
ak bir kâbus olabilirdi. Her
sabah uyandýðýnda kýz zihnine girmeye çalýsýyor, Laszlo da kendini saskýn ve paniklemis his
ordu. Ve
aðzýna yeni bir tütün topaðý týkýstýrana kadar ona direnmek zorunda kalýyordu.
Birkaç kez kýzýn yalancý rahatlýk zýrhýný delmeyi basardýðýný hisseder gibi oldu. Sürekli o
nm
iki yanýnda birer görevliyle kapýda belirip, nikotinin etkisi geçene kadar onu baðlayacaðý
kusuyla
yasýyordu.
Ama Samantha gelmedi. Dýsarýdan bakýlýnca her sey aynýydý. Laszlo, doktor Dietrich'in kendi
ini
laboratuarýnda kobay gibi kullanmasýna izin veriyor, özel çocuklar arastýrmasýna da devam e
iyordu.
'Uyanmasýnýn' hemen ardýndan Florida'da Julia ve Gracie adýnda üstün yetenekli ikiz kýzlarý
u, ama
Samantha'ya bundan söz etmedi, ikizlerin bariz yeteneklerini göz ardý etmeyi yeðlemisti.
Tüm o süre boyunca karsýsýna fýrsat çýkmasýný bekledi. Ve 15 gün sonra biri sabunlu bir zem
de
karsýsýna çýktý.
Laszlo ýslak zeminde kaydýðýnda temizlikçinin yanýndan geçiyordu. Düsmemek için kollarýný h
sallarken, sol eliyle temizlikçiyi, sað eliyle de kendisine eslik eden iki muhafýzdan
birini kavradý. O düsmemis,
muhafýzsa yere kapaklanmýstý. Adam hemen kalktý, ama aðýrlýðýný ayaðýnýn üstüne verir verme
burustu.
"Sen revire git," dedi diðeri. "Ben onu odasýna geri götürürüm."
| 373
Adam Fawer
Adam sendeleyerek revire yönelirken, temizlikçinin duygulan çýplak ve yalýn sekilde ve ansý
belirginlesti.
Laszlo tepki veremeden diðer muhafýz eðilip yerden kopuk bir gümüs zincir aldý. "Bunu düsür
edi
adamýn eline tutustururken.
Ve adamýn tüm aromatik duygularý birden Laszlo'nun zihninden yok oldu.
"Tesekkürler," dedi temizlikçi.
Basýný sallayan muhafýz, eliyle kendi boynunu yokladý. Laszlo koridordaki flüoresan lambaný
sert ýsýðýnda
benzer bir zincirin parýltýsýný farketti.
Adam Laszlo'ya dönerek, "Gidelim mi?" diye sordu
"Elbette."
Koridorda ilerlerken Laszlo kendini hazýrladý. Sonunda odasýnýn kapýsýna geldiklerinde dönü
ma baktý.
"Dün aksamki maçý seyredebildin mi?" diye sordu. Saldýrýya geçmeden önce adamý rahatlatmaya
çalýsýyordu.
Muhafýz yanýt vermeye fýrsat bulamadan atýlýp boynundaki zinciri tuttu. Bir anda dünyanýn t
kulan
zihninden silindi. Zinciri dehset içinde kopartýp yere fýrlattý. Zihnini sarmalayan bosl
uk birden kayboldu ve
adamýn duygularý sel gibi bosaldý. Laszlo onu hemen inanýlmaz bir mutluluk hissine boðdu.
Yüzündeki
saskýn ve ürkek ifade eriyerek yerini rahatlamýs bir gülümsemeye býraktý.
"Adýn neydi senin?" diye sordu Laszlo.
"Tom Neill," dedi adam yerdeki kopuk zincire bakarak.
"Onu orada býrakabilirsin. Bir dakikalýðýna odama gelmek ister misin, Tom?" Kendini hiç zo
rlamadan hafif,
hos kokulu bir nese gönderdi.
Tom yüzünde genis bir tebessümle, "Tabii," dedi. "Harika olur."
?çeri girdiler, muhafýz bir sandalyeye oturdu.
3741
Empati
Laszlo adama o kadar çok endorfin pompalýyordu ki, istediði herhangi bir seyi yaptýrabil
eceðine emindi; ama
yine de dikkatli davrandý.
"Burada ne yapýyorlar?"
"Bilmiyorum," dedi Tom basýný iki yana sallayarak. "Ben sadece bir askerim."
Laszlo'nun zihni hayal kýrýklýðýyla gölgelenince, adam da karsýlýk olarak suratýný astý. Du
geri
çeken Laszlo tatlý bir iyimserlik yaydý.
"Muhtemelen sandýðýndan fazlasýný biliyorsundur. Bana bildiklerini anlat. Bu beni gerçekten
mutlu eder."
"Tabii," dedi Tom yeniden gülümseyerek. "Seni mutlu etmek isterim."
Laszlo sabýrsýzlýkla basýný sallayýp baslamasýný isaret etti.
"Eh, söyle diyelim. On yedi yasýndayken..."
Yolladýðý asýrý nese hissinin adamýn düsünme yetisini de etkilediðini fark ederek, "Sen en
adece
sorularýmý yanýtla," dedi Laszlo. "Dr. Dietrich. Tüm deneyleri o yapýyor, deðil mi?"
"Sanýrým."
"Nerede o?"
"Hâlâ laboratuarýnda olmalý. Çoðu gece orada uyur."
"Onu bana getirebilir misin?" Kendi duymak istediði yanýt yerine dürüst yanýt almak için ad
mýn zihni
üzerindeki kontrolünü biraz gevsetti. Tom duraksadý ve gözlerini derin bir düsünceye dalmýs
vana
dikti.
"Hayýr. Benimle asla gelmez. Bizlerden nefret eder." Tom bir an umutsuzca baktý, son
ra gözleri parladý.
"Ama seni ona götürebilirim."
"Ne zaman?"
"Gece yarýsý saat üç civarýnda etraf oldukça sakinlesiyor. Bu isine gelir mi?"
| 375
Adam Fawer
'.: "Evet, bu gerçekten isime gelir."
Tom ile koridorda yürürken Laszlo basýný öne eðik tutuyordu. Çalýntý üniforma içinde kendin
ip, ama
ayný zamanda da özgür hissediyordu. Birçok muhafýzýn yanýndan geçseler de, hiçbiri basýný k
bakmadý bile.
?çinde yürüdükleri labirentte geçtikleri yerleri ezberlemeye çalýstý, ama her salon, her ko
bir öncekinin
aynýsý gibiydi. Kaçma zamaný geldiðinde yine Tom'un yardýmýna ihtiyacý olacaðý belliydi. Bi
i kesen
koridorlarda yürüyüp çelik bir kapýnýn önüne geldiler. Kapýdan geçince Laszlo kendini büyük
dada
buldu.
Bir duvarda dört tane siyah-beyaz televizyon monitörü vardý. Her biri, uyumakta olan bir
çocuða
odaklanmýstý. Onlarý hemen tanýdý: Jill, Elijah, Winter ve Charlie.
Bir öfke ve kararlýlýk duygusuyla, dislerini sýktý. O sýrada usulca omzuna dokunan Tom, ona
odanýn
kösesindeki kanepeyi isaret etti. Laszlo'nun gözleri karanlýða alýsýnca örtülerin altýndaki
seklini farketti.
"Uyandýr onu," dedi.
Uyuyan doktorun yanýna giden Tom adamý tuttuðu gibi ayaða kaldýrdý. Sertçe itip duvara yasl
en Dietrich
de dehset içinde gözlerini açtý.
"YARDIM ED?N! YARDIM..."
Tom elini adamýn aðzýna kapattý, ayný anda zihni Laszlo'nun beyninden silindi. Laszlo bird
en anladý.
Muhafýzýn kolyesi yoktu, ama Dietrich o seyi takýyordu. Birbirlerine dokunmalanyla, To
m'un elinin Dietrich'in
tenine temas etmesiyle ilgili bir sey olmalýydý bu.
Gözlerini kýrpýstýran Tom elini bilim adamýnýn aðzýndan çekti. Zihni bir an için Laszlo'ya
ra
Dietrich ensesini kavrayýnca yeniden karanlýða gömüldü.
3761
Empati
"Seni kullanýyor/' dedi Dietrich heyecanla. "Sakýn beni býrakma yoksa yeniden kontrolü a
ltýna girersin. Diðer
muhafýzlarý ça-ðýrmalýyýz. Onlarý..."
Laszlo adamýn çenesine bir sol krose çýkarttý; ayný anda da kýrýlan küçük parmaðýnýn çýkart
Duyduðu acýya aldýrýs etmeden Tom'a döndü. Hem eli, hem de zihniyle uzanýp onu fiziksel ve
insel olarak
doktorun elinden almaya çalýsýrken, inanýlmaz bir ikilik hissi duydu. Sonunda muhafýzý bili
adamýndan
çekip kurtarmayý basardý ve ona hemen sakin bir kesinlik hissi asýladý.
"Ona sakýn dokunma!" diye baðýrdý. "Çocuklarýn kontrolü altýnda. Dokunursan sen de onlarýn
e
kapýlýrsýn."
Basýný sallayan Tom çenesini ovusturan bilim adamýndan hemen uzaklastý.
"Onu dinleme!" diye baðýrdý Dietrich, ama sesinin zayýflýðýna bakýlýrsa, kaybettiðinin fark
Laszlo onu çekip ayaða kaldýrdý, gömleðinin yakasýný yýrtarak açýnca boynundaki ince zincir
metale dokununca sanki bir balon zihnini sarmalayýverdi.
Midesi bulandý, kusacak gibi oldu, ama dislerini sýkýp bir çekiste kolyeyi koparttý. Kopan
zincir boynunu
kesince Dietrich acýyla baðýrmýstý. Elindeki kolyeye bir an bakan Laszlo, avucunu açýp onu
e býraktý.
Ve tüm dünya bir anda tekrar odaðýna yerlesti. Ama bu kez Laszlo'nun karsýsýnda bir deðil,
çýplak zihin
vardý. Her ne kadar Tom'a yaptýðý gibi, Dietrich'in de kendisini sevmesini saðlayabileceðin
en emin olsa da,
doðru yolun o olmadýðýný içgüdüsel olarak biliyordu. Dietrich'in o anda hissettiði orijinal
an kullanmaya
ihtiyacý vardý. Ve bu da korku demekti.
Muhafýza dönüp, "Bu adama bir dakika için dikkat et," dedi. "Herhangi bir sey yapmaya ka
lkarsa canýný
çýkarana kadar döv
1377
Adam>Fawer
Cümlesini tamamladýktan sonra bilim adamýnýn duyduðu dehseti diðer tüm duygularýný bastýrac
e
birkaç kat yükseltti. Dietrich bir anda öne kapaklanýp kusmaya basladý. Sonra titreyen eli
yle aðzýný sildi ve
kendini kanepeye attý.
Tom bacaklarý açýk, kollan yanýnda iki yana sarkýk sekilde adamýn tepesine dikildi. Laszlo
a aradýðý seyi
bulana dek çelik dolaplarý birer birer açýp kapatarak odayý didikledi. Yarana döndüðünde do
un
elindeki nesneye dehsetle baktý.
"Onunla n-n-ne yapacaksýn?" - ? ?
ip
?
378 j
43
"Ellerini uzat/' diye emretti Laszlo. - < ...
Doktor bir an için kendinden istenileni yapamayacak kadar korkmus halde öylece baktý o
na. Laszlo onu biraz
rahatlatmak için yoðun korkusunu azaltýp yerine gergin bir huzur gönderdi. Sonra bir çekme
ceden aldýðý
kalýn bilgisayar kablosunu bileklerine doladý ve iki ucunu birbirine baðladý. Ayný islemi
ayak bilekleri için de
yaptýktan sonra geri çekildi.
"Sana bir dizi soru soracaðým. Sen de bana kaçamaksýz cevap vereceksin... Ya da ona ceva
p verirsin."
Basýyla omzunun üzerinden Tom'u isaret etti. O arada bir yandan doktorun zihnine yen
i bir korku dalgasý
gönderirken, bir yandan da Tom'a acý bir siddet asýladý.
"Ne istersen sor," dedi Dietrich titreyerek. "Ama... Ama onun canýmý yakmasýna izin ve
rme."
Adamýn titreyen gözlerine bakan Laszlo, istediklerini yapmasý için onu bükmenin doðru bir s
y olup
olmadýðýný düsündü. Ama sonra dikkati monitörlerdeki çocuklara kaydý ve anýmsadý: Baska seç
Adamýn duyduðu dehseti azaltmaya gerek görmeden, "Bana karsý dürüst davranýrsan kimsenin ca
yanmaz. Ama beni kandýrmaya kalkarsan..."
Dietrich siddetle basýný salladý. "Sana yalan söylemeyeceðim. Yemin ederim!"
"?yi." Yalan söylerse bunu zihninin kokusundan da kolaylýkla anlayabilirdi, ama zama
n kaybetmek
istemiyordu. "Burada üstünde çalýstýðýn sey nedir?"
"Biyoelektrik iletisim yoluyla davranýs deðisikliði. Senin yeteneklerine sahip kisiler
. Empatlar." -,;, . >
,
..jt-
| 379
Adam Fawer
"Nasýl çalýsýyor? Ben bunlarý nasýl yapabiliyorum?"
"Tüm duygular ve bunlarýn sonucu olan biyolojik tepkiler beyin tarafýndan baslatýlýr. Kisi
bir olayla karsý
karsýya kaldýðýnda beyni gelen isitsel, görsel, dokunsal ve kokusal uyarýlarý yorumlar, son
da tepki
göstermesi için vücuda sinyaller gönderir. Empatlar bu sinirsel sinyalleri daha duygu-ol
usturma safhasýnda
durdurabilir. ?laveten, baska insanlara da sinyal gönderebilirler. Hedef beyin bu
sinyalleri duygulara çevirir,
onlar da otonom sinir sistemini tetiklerler. Bu sadece zihinsel bir tepki yaratm
akla kalmaz, ayný zamanda
fiziksel tepkiye de neden olur ki, bu da yayýlan duyguyu pekistirir."
"Ama ben nasýl sinyal alýp gönderebiliyorum? Bir radyo deðilim ki."
"Aslýnda, temelde öylesin. Radyo dalgalarý sadece bir çesit..."
"Elektromanyetik radyasyondur," diye tamamladý Laszlo; Darian'ýn sýnýfýna ilk geldiði gün v
iði dersi
anýmsamýstý.
"Doðru. Gözümüzün göremeyeceði kadar uzun dalga boyuna sahip bir enerji. Beynin her sinir i
icisinin her
hücresinde üretilenle ayný tip bir enerji. Senin sinestezin baskalarýnýn zihnindeki bilgiy
i alýsýk olduðun somut
bir duyuya çeviriyor. Senin durumunda bu duyu koku. Çoðu insan baskalarýnýn hisleri hakkýnd
sadece bir
fikir sahibi olur, ama sen çok daha güçlüsün."
"Ne demek istiyorsun? Herkes empatik mi yani?"
"Bir anlamda öyle. ?nsanlarýn yüzde doksaný baskalarýnýn genel havasýný sezebilir; týpký bi
girdiklerinde oradaki insanlarýn tartýsýyor olduðunu anlamak gibi, ama hepsi o kadardýr. E
n azýndan yakýndan
tanýmadýklarý kisiler söz konusu olduðunda."
"Yakýndan tanýdýklarýyla ne oluyor?"
"Herkesin beyni -bir noktaya kadar- benzersizdir. Yani her beynin elektromanyeti
k radyasyon frekansý
kesinlikle essiz olduðu halde, beyin dalgalarý yaklasýk bin civarýnda farklý frekans kümesi
içinde
gruplanmýstýr. Eðer bir insanýn beyni baska birisiyle ayný
380 I
Empati
küme içindeyse, o kisinin duygularýný yorumlamasý daha kolay
olur."
Laszlo anlamaya baslamýstý. Daha ayrýntýlý anlatmasýný saðlamak için doktora hafif bir güve
"Kan baðý olanlar genelde ayný küme içinde bulunur. Dolayýsýyla da aralarýnda empatik bir a
olur;
ebeveynler, çocuklar ve kardesler arasýndaki biyolojik yakýnlýk gibi yani. Küçük çocuklarýn
ikle iki
yasma geldiklerinde zayýflayan güçlü empatik yetenekleri olur ki, ebeveynleriyle yakýnlasm
alarýný saðlayan
ve dil becerilerini erken gelistirmeye yarayan evrimsel bir araçtýr bu."
Laszlo, "Öyleyse beyinlerindeki baðlanülar ayrýstýkça, bu yetenekler de giderek zayýflar,"
i.
"Doðru. Ailenin dýsýndaysa, benzer frekans kümelerindeki insanlar sosyal olarak gruplasm
aya eðilimlidirler,
çünkü birbirlerini daha iyi anlayabilirler. Ayný ýrk ve cinsiyetten insanlarýn gruplasma eð
mlerinin nedeni
budur, çünkü ayný frekans kümesi aralýðýnda yayýn yaparlar. Böylece, yabancý bir ülkeye git
kendini fiziki olarak deðisik hissedersin. Aslýnda biyo-fizyolojik açýdan öylesindir de."
"Ama bu ülkeye yüz yýl önce göç etmis insanlar ne olacak? Her sey genetik olarak belirleniy
rsa..."
"Öyle deðil. Herkesin zihni, onu çevreleyen frekanslarý anlayabilmek için sürekli olarak ke
dini uyarlar.
Kalýplar ve frekanslar zaman içinde ortama uyum saðlamaya yönelik olarak evrim geçirir. Do
layýsýyla,
yabancý bir dili öðrenmek, o dilin konusulduðu ülkedeysen daha kolaydýr, çünkü zihnin de de
dilin
belirleyici ayrýntýlarým öðrenmeni kolaylastýrýr."
"Dillerin biyoelektromanyetik radyasyonla ilgisi ne?"
"Diller sadece yerel halkýn beyin dalgalarýnýn isitsel olarak yansýyacak sekilde ortaya çýk
asýdýr. Her sey
birbiriyle ilintilidir: Dil, giyinme tarzý, kültür, mutfak. Amerikan kültürünün tüm dünyada
z derecede
popüler olmasýnýn nedeni de budur. Üre-
| 381
Adam Fawer
tici malýný Amerikan tüketici kitlesinin tamamýna ulastýrmak istiyorsa, genis bir yelpazed
eki frekans
kümelerine çekici gelecek seyler tasarlamak zorundadýr."
Laszlo, "Konunun biraz daha pratik yönlerine gir," dedi.
"Beyin dalgalarýnýn iletimi konusu, bazý insanlarýn birbirleriyle çabucak kaynasýp, diðerle
le
kaynasamamasýndan, çete mantali-tesine; bir korku filmini sinemada seyretmenin daha ür
kütücü
olmasýndan, insanlarýn randevularýnda gürültülü yerlere gitmekten hoslanmasýna kadar birçok
ar.
Restorandaki atmosferdir bu. Bir futbol stadyumundaki coskudur. Sehrin nabzýdýr. Kýrsa
l bölgenin
dinginliðidir. Yasamýmýzýn her yönüne sirayet eder. Sadece, çoðu insan bunu senin kadar güç
hissedemez."
"Bir yetenek yelpazesi olduðundan bahsettin?"
"Evet. Toplumun yaklasýk yüzde onu diðerlerine göre daha yüksek bir duygusal zekâya sahipti
. Baska
insanlarla iletisim kurmaktaki becerilerinden kaynaklanan ve doðustan gelen bir ka
rizmalarý vardýr."
"Ama insanlarýn sadece ayný küme içindekileri okuyabildiðini söyledin az önce."
"Çoðu için öyle. Ama bazýlarý kendini öteki frekanslara da ayarlayabilir. Farklý sosyal gru
a, hatta kendi
kümelerinin dýsýnda olanlarla bile kaynasabilirler. Dil becerileri ve farklý kültürden insa
larla anlasmalarý daha
iyidir. Ve bunlarýn tümü, fiziki olarak etraflarmdakilerle ayný 'frekansta' olmalarýndan k
aynaklanýr."
Laszlo, "Bu tür insanlar toplum içinde nasýl bir daðýlým gösterir?" diye sordu.
"En üstteki yüzde bir doðal liderlerdir, insanlar onlara doðru çekilir. En akýllý ya da en
amalarýna
raðmen, okuldaki en popüler çocuklar onlardan çýkar. En fazla sayýda insanýn iletisim kurab
iði kisilerdir.
Acýlarýmýzý, sýkýntýlarýmýzý bir dereceye kadar hissedebilen karizmatik CEO'lar ve politika
382 |
Empati
Laszlo'nun verdiði karmasýk ve birbiriyle çelisen duygularla týkanmanýn esiðine gelen dokto
soluklanmak için
duralayýp devam etti:
"On binde bir kisininse duygusal zekânýn çok üzerinde yetenekleri vardýr. Kendilerine yakýn
olanlardan
tapýnma düzeyinde sevgi ve sadakat görürler. Ve inanýlmaz içgüdüleri sayesinde büyük isler
Artistler ve aktörler, atletler ve müzisyenler bu tip insanlardan çýkar. Seyretmek isted
iðin, onlara doðru
çekildiðini hissettiðin karakterlerdir. Görsel manzaralarý, müziði ve fiziki icraatlarý doð
elen bir
yetenekle kavrarlar. Duyusal birer dahidirler. Bazýlarý güçlü birer alýcý, kimileriyse veri
ir."
"Ama bunun kimi istisnalarý..."
"Elbette vardýr. Birçok artistte olduðu gibi, kisilikleri doðustan melankolik ya da içe dön
e, o zaman cezp
ettiklerinden fazlasýný iterler. Geçirmekte olduklarý hormonal deðisikliklerden kaynaklana
n hassas duygusal
yapýlarýndan dolayý bu durum ergenler için özellikle geçerlidir."
"Sonraki dilime geç."
"Yüz binde birlik oranda yer alan kimilerinin yetenekleri o kadar güçlüdür ki, çoðunlukla d
anýs bozukluklarý
sergilerler. Etraflarýndaki insanlarýn duygularýný algýlamayý engelleyemedikleri için onlar
týnda ezilirler.
Bazýlarý zihnini perdelemeyi öðrenir. Ama çoðu bunu yapamaz. Cinnet geçirirler. ?ntihar ede
r. Ve bunu
sadece beyinlerinde duyduklarý o son derece gerçek seslerden dolayý yaparlar. Geleneks
el bilimin ve
toplumun inanmadýðý sesler nedeniyle yani."
"Sesler deðil," diye fýsýldadý Laszlo. "Duygular."
"Evet," dedi Dietrich. "Sen ve bulduðun o çocuklar... Sizler o yüz binde birlik dilimd
ensiniz. Kendisi de kabul
ederse, kaderlerinde çok büyük isler basarmak yazýlý olanlar. Ya basarý ve onur ya da çýldý
Laszlo ürperdi. Derin bir soluk alýp, arastýrmasýna baska yönde devam etmeye karar verdi.
| 383
Adam Fawer
"Bu Organizasyon nedir? Arkasýnda kimler var?" '
1 Dietrich basýný iki yana salladý. "Basýnda kimlerin olduðunu bilmiyorum. Ama eski hükümet
vlileri
olduklarýný düsünüyorum. Burasý PAPERCLIP ve diðer MK-deneylerinin bir uzantýsý gibi."
"PAPERCLIP mi?"
"PAPERCLIP Projesi ABD hükümetinin II. Dünya Savasý sonrasý üst düzey Nazi ve Fasist person
Birlesik
Devletler'e getirebilmek için baslattýðý gizli bir operasyondu. Ülkeye gizli olarak sokula
n insanlarýn neredeyse
700'ü davranýs bilimcisiydi. En önemlileri de Kurt Blome adýnda bir doktordu."
Laszlo savas bittikten çok sonra doðmus olsa da, bir Rus Yahudisi göçmeni olan babasý ona
Yahudi
soykýrýmý hakkýnda bilinmesi gereken her seyi anlatmýstý. O nedenle Kurt Blome adýný nerede
us
olduðunu anýmsadý.
"Nürnberg Doktorlar Davasý'nda25 aklanan çok az sayýda Nazi'den biriydi," dedi soluðu kesi
lerek. "Bu olayla
ilgili tartýsmalardan dolayý anýmsýyorum. Toplama kampýndaki esirlerin üzerinde veba asýsý
leri
yapmýstý."
"Evet. Birlesik Devletler hükümeti Blome'nin canlýsýnýn ölüsünden daha deðerli olduðuna kar
Beraat
etmesini saðlayýp, sonra da onu CIA'ya teslim ettiler. O da hemen sorgulamalarda kul
lanýlacak ilaçlarý
denemek için olusturulan CHATTER Projesinde çalýsmaya basladý. CIA daha sonra BLUEBIRD P
rojesi'nde
Pentagon ile isbirliðine girince Blome, Kuzey Koreli savas esirleri ile Amerikan a
skerleri ve çocuklar üzerinde
deneyler yaptý."
Farkýnda olmadan yumruklarýný sýkmýs olan Laszlo, "Ne tür deneyler bunlar?" diye sordu.
II. Dünya Savasý ertesinde Nazi yöneticilerin yargýlandýðý Nürnberg Mahkemesi ile paralel y
yan
mahkemenin ilki Doktorlar Mahkemesi olarak anýlýr ve Uluslararasý Askeri Mahkeme tarafýn
dan deðil, A.B.D.
askeri mahkemesi tarafýndan görülmüstür, (ç.n.)
384 I
Empati
"LSD, çesitli barbitüratlar ve Benzedrin ile birlikte hipnoz da kullanarak çoklu kisil
ikler, hipnotik tetikleyiciler
ve yalancý anýlar yarattý Blome."
"Bu deneyleri savas esirleri üzerinde yapmak bile büyük vicdansýzlýkken adam Amerikan aske
rlerini mi
kullandý?" Laszlo duyduklarýna inanamýyordu. "Neden o insanlarýn hiçbiri bunlarý açýklamadý
"Çünkü Blome, elektrokonvülsiv terapi kullanarak hafýzalarýný silmisti."
Laszlo basýný salladý. Çoðu insan gibi o da gizli CIA deneyleriyle ilgili söylentiler duymu
tu, ama bunlarýn
gerçek olabileceðini hiç düsünmemisti. "Devam et," dedi.
"Dr. Sidney Gottlieb adýnda Bronxlu bir kimyager 1951 yýlýnda CIA kadrolarýna dahil oldu
. Yahudi kökenli
olmasýna raðmen Blome ile bir takým olusturmak için seçilen Gottlieb, MK-ULTRA grubunun li
deri oldu."
"'MK' ne demek?"
"?ngilizce ve Almancanm bir bilesimi. 'M', 'zihin'26 anlamýnda, 'K' da 'kontrol'.2
7
"Zihin kontrolü," diye fýsýldadý Laszlo.
Dietrich basýný salladý. "MK-projeleri en gizli ve en ölümcül olanlardý."
"Projeler mi? Neden çoðul? ULTRA'dan baskalarý da mý vardý?"
"Elbette," dedi Dietrich gözleri parlayarak. "MK-DELTA yabancý ajanlarý sorgulamak için
biyokimyasal
deneyleri içeriyordu; MK-NAOMI biyolojik savas silahlan gelistirdi; MK-MINDBEN-DER
Meksika
vatandaslarýný suikastçýlara dönüstürmek için çesitli ilaçlar ve hipnoz yöntemleri kullandý
eks
alýskan?ngilizcede
zihin anlamýna gelen mind sözcüðünün bas harfi (ç.n.) Almancada kontrol anlamýna gelen
kontrolle sözcüðünün bas harfi (ç.n.)
385
Adam Fawer
lýklarýný deðistirebilen kimyasallarý arastýrdý; MK-RESURRECTION yüksek dozda radyo frekans
jisini
denemek için lobotomi28 yapýlmýs maymunlarý kullandý."
"Radyo frekans deneyleri... Empati gücümü nasýl kullandýðýmý anlamanda bunlar mý yardýmcý o
"RESURRECTION bunun bir kýsmýydý. Ama OFTEN Operasyonu da esit derecede sorumludur. O
proje
doðaüstüne odaklanmýstý. CIA kendilerine falcý, medyum, psisik, astrolog ve kâhin diyen ins
arla birlikte
çalýstý. Deneylerin çoðu basarýsýzlýkla sonuçlandý, ama arastýrmalarý da, zihin kontrolü iç
kullanmaktan, bunu zaten yapabilen insanlarý bulmaya yönlendirdi."
"Ne zamana dek devam etti bu?"
"Baskan Ford 1974'de basa geldiðinde, hükümet neredeyse basarýya ulasmak üzereydi. Ama son
ra CIA
deneyleri hakkýndaki bilgiler The Neýv York Times'e sýzdýrýldý. Birbiri ardýna yayýnlanan m
ler hem bir
Kongre sorusturmasý açýlmasýna, hem de bir baskanlýk komisyonu kurulmasýna neden oldu. Ford
1976'da
insanlar üzerinde bilgilendirilerek rýzalarý alýnmadan deney yapýlmasýný yasaklayan bir Bas
lýk Emri
çýkarttý. Carter bu emrin kapsamýný daha da genisletti ve 1982'ye gelindiðinde Reagan, rýza
olsa bile
insanlarýn denek olarak kullanýlmasýný yasadýsý ilan etti."
Laszlo tiksintiyle, "Ve sizin de ondan sonra eliniz kolunuz baðlandý," dedi.
Dietrich onun ses tonundaki nefreti ya sezmedi ya da anlamazdan geldi.
"Eski verileri -en azýndan yok edilmeyenleri- elden geçirmekle yetinmek zorunda kaldýk
. ?lerlemeye çalýstýk,
ama olanaksýzdý.
Lobotomi: beynin bir lobunun cerrahi olarak alýnmasý (ç.n.)
3861
Empati
Tanrý askýna! Deneylerimizi sempanzeler üzerinde tekrarlamamýzý istediler bizden!" Adam düs
kýrýklýðý
içindeymis gibi basýný salladý.
"Sonra ne oldu?"
"Programýn finansmaný kesildi, ben de isimden oldum. Bir hafta sonra Organizasyon'da
n bir çaðrý geldi. Ve
buraya geldim."
"Organizasyon'un nihai hedefi ne? Çocuklardan gerçekten ne istiyorlar?"
Dietrich tedirgin bir sekilde yutkundu. Simdi az öncekine kýyasla daha gergindi.
Ve Laszlo'nun kontrol altýnda tuttuðu öfkesi sonunda patladý. Doktoru derin, dumansý bir d
ehsete bulayarak,
"Bana cevap ver!" diye baðýrdý. "CEVAP VER!"
"G-g-gerçekten tam olarak bilmiyorum. Zinser bana ne yapacaðýný söyle..."
"Saçma!" Laszlo adamýn söylediði yalanýn kokusunu alabiliyordu. Sabrý tükenerek Tom'a döndü
la
isaret etti.
"Yüzüne deðil," dedi. "?z kalsýn istemiyorum."
Dietrich kendini korumaya çalýstý, ama kollarý ve bacaklarý baðlýyken bunu yapamazdý. Tom o
zýndan
tutarak kanepeden kaldýrdý ve midesine bir yumruk indirdi. Doktorun gözleri yuvalarýndan
fýrladý. Baðýrmak
için aðzýný açtý, ama boðazýndan sadece zayýf bir hýrýltý çýktý.
Tom kolunu bir yumruk daha geçirmek için geriye atýnca Laszlo onu tuttu. Adamýn saldýrganlý
stýrarak,
"Bu kadar yeter," dedi.
Dev muhafýz isteksizce Dietrich'i kanepeye geri býraktý.
Doktor arka arkaya birkaç kýsa ve hýrýltýlý soluk aldý, ardýndan da hemen konusmaya basladý
ediðimi
söylerken, doðruyu söylüyordum," dedi. "Ama bazý süphelerim var. Zinser'in çocuklarla konus
arýnýn bir
kýsmýný dinledim. Bir sürü felsefik ve siyasi teori yumurtluyor. Ve çocuklarý yumusatýp, sö
erini Tanrý
kelamý gibi kabul etmelerini saðlamak için de Jill'i kullanýyor. Resmen beyinlerini yýkýyor
"
| 387
Adam Fawer
: "Ne için?" > ? -ý ",» ..', u"
"Birer lider olmalarý için. O çocuklarýn ne kadar özel olduðunu sen bile anlamýyorsun. Bire
riskin
olduklarýnda akýl almaz derecede etkili güçler gelistirmis olacaklar. Çaðýmýz iliskiler çað
enin
adaylardan biriyle bira içmek isteyip istemediðine baðlý olarak kazanýlýyor ya da kaybedili
or, sorunlara
somut yaklasýmlarla deðil. Kennedy, Reagan... Bunlar çok zeki insanlar deðildi. Ama yete
neklerini özgür
dünyaya liderlik etmek için kullanan karizmatik kisilerdi. Ayný sey dini liderler için d
e geçerli. Son yüzyýldaki
en popüler papa olan II. John Paul'a bak; bütün dünyada saygýnlýðý var. Bir düsün. Tüm kýta
ülkede yasayan insanlar onu seviyor. Neden? Dini bilgisinden dolayý mý? Hayýr. Sadece ka
rizmasýndan
dolayý."
"Yani Kennedy'nin de bir empat olduðunu mu söylüyorsun? Reagan ile II. John Paul da mý öyl
e?"
"Kennedy ile Reagan empatik ölçekte dünyanýn %95'inden daha mý yukarýdaydý? Muhtemelen. Pek
senden
ya da çocuklarýn herhangi birinden? Yakýn bile deðillerdi. Papa ise ayrý bir olay. On lisa
ný ana dili gibi
konustuðunu biliyor muydun? Çok deðisik kültürlerden insanlarla iletisim kurabilen bir zih
niyetin
göstergesidir bu. Eðer empati dediðimiz bu deðilse, o zaman ne olduðunu ben de bilmiyorum.
Elijah, Winter,
Charlie, Jill... Hepsi benzer potansiyele sahip."
Laszlo anlatýlanlarý hazmetmeye yönelik nafile bir çaba gösterdi. Bir sonraki nesli yönetme
için çocuklarý
programlamak. Mümkün deðildi bu. "Milli Eðitim Müdürlüðü'nün Yetenekliler Sýnavý'ný zorunlu
saðladýn?"
"Sanýrým Organizasyon'un basýndakilerin VVashington'da çok güçlü iliskileri var. Tüm yapýlm
en,
Eðitim Alt Komite-si'ndeki bazý senatörlere iyi düsünülmüs birkaç baðýstý herhalde. Doðru b
her seyi satýn alabilirsin. Örneðin Darian'a bak."
"Ne demek istiyorsun?" ' '. .??:? -.;?.
388 |
v.Emp.*-!,*'-
"Zinser ona seni ve çocuklarý bulmasý için para ödedi."
Laszlo soiuðunu tuttu. Birden midesi korkunç bir kavrayýsla buruldu. "O ölmedi, deðil mi?"
dedi zor duyulan
bir sesle.
"Hayýr."
Laszlo'nun basý dönüyordu. ?nanamýyordu. O kadýný tüm yasamýndaki herkesten fazla sevmisti.
her
seyini verebilirdi.
Elbette. Bu da anlasýlan tam onun istediði seymis.
Ve tüm o süre boyunca hiçbir seyden süphelenmemisti.
Bu doðru deðil. O uçaða binmediðin zamanki rahatlamasýný anýmsýyor musun?
Basýný salladý. ?nanmak istemiyordu. Ama baska seçeneði de yoktu. Her sey basýndan beri bir
yalandý.
Darian'a kalbini vermis, onun için yas tutmustu ve kendisi üzüntüden kahrolurken...
Kusacak gibi oldu.
Tom saatini göstererek, "Vakit neredeyse geldi," dedi.
Laszlo kendini toparlamak için bir an durdu, sonra basýný salladý. "Çöz onu."
Tom eðilip, Dietrich'in baðlarým çözmeye basladý.
Dietrich baðlarý çözülürken, "Ba-ba-bana ne yapacaksýn?" dedi kekeleyerek.
"Hiçbir sey. Beni satmadýðýn sürece. Öyle bir sey yaparsan da, Tom seni doðduðuna pisman ed
Deðil
mi, Tom?"
?riyarý adam dudaklarýnda acýmasýz bir gülümsemeyle baktý doktora. Laszlo iki adamýn düsünc
ir an
için birbirine baðladý: Tom'un sadistliðe varabilecek vahsetine karsý Dietrich'in yoðun kor
usu. Kalýcý izlenim
býraktýðýna emin olduktan sonra baðlantýyý kopardý.
"Bu toplantýmýzdan kimseye söz etmeyeceksin, deðil mi doktor?"
"Hayýr," dedi Dietrich gözlerini Tom'dan alamadan. "Yemin ederim."
| 389
-,r
Adam Fawer
%
"Ve Tom'un buradaki tek dostum olduðunu düsünme gafletine sakýn kapýlma. Eðer onunla ilgili
tek kelime
edecek olursan, baska biri seni ziyaret edecek." :, ?> ,, , vî,
; . "Anladým." ,.;/',
<ji,' "?yi. Simdi, yapmaný istediðim sey su..." >, ->,, '?< : -
> v
i' ý
'î' im.. t1 f',< ' *{< '< «V»
!.,. :»!
3901
e'
44
Tom kapýyý kapattýktan sonra Laszlo soluðunu koyuverdi. Hâlâ hem yeni yandasýnýn, hem de do
n
bilincini hissedebiliyordu. Daha önce ayný anda iki zihinle birden hiç o kadar uzun bi
r süre temas halinde
olmamýstý. Ve planýný uygulamaya koyana kadar da buna devam etmek zorundaydý. Baska çaresi
oktu.
Ona sadece tek bir kisi yardým edebilirdi: Jill.
Ama kýzý nasýl ikna edecekti bunu yapmaya? Gerçek durumu ortaya vurur ve kýz da ona ihanet
ederse,
kendi ölüm emrini imzalamýs olacaktý. Öte yandan yardým istemez ve bunun yüzünden basarýsýz
uðrarsa, Elijah, Winter ve Charlie'yi sonsuza dek kaybedecekti.
Gece bunlarý düsünen Laszlo sonunda bir karara vardý. Yanlýs karara.
Oda karanlýktý. Televizyondan yayýlan ýsýk duvarda asýlý olan bronz ?sa heykelinin ve komod
n üzerinde
açýk duran kaim ?ncil'in üzerinde gölgeler yaratarak dans ediyordu.
Laszlo yerdeki giysilerin etrafýndan dikkatle dolastý. Yataðýn kenarýnda oturdu ve yumusak
bir rahatlama
hissi yaydý. Sonra uzanýp uyuyan kýzý omzundan yavasça dürttü.
"Jill," diye fýsýldadý. "Jill, uyan."
Islak pamuk kokan bir sersemlik kýzýn zihnini sardý. Tembelce döndü ve gözlerini açtý. Sonr
Laszlo'nun
gözlerini yasartan bir sokla ateslenen zihni yoðun bir dehset içinde patladý.
Baðýrmaya fýrsat bulamadan Laszlo eliyle onun aðzýný kapattý. Avucu kýzýn dudaklarýna deðdi
duygularýyla zihnini,
J 391
Adam Fawer
disleriyle elinin etini deldi. Burnundan derin soluklar alan Laszlo
kendini duyduðu acýdan kopartmaya zorladý. ! ,
"Sadece konusmak istiyorum!" diye fýsýldadý.
Doðruyu söylediðini görmesi için zihnini ona açtý. Ona zarar vermesi asla söz konusu olamaz
a
diðerleri gibi bir kurbandý. Çocuklarý kurtarmak istiyorsa, buna karsýsmdaki kýzla baslamak
zorundaydý. Jill
yavas yavas sakinlesmeye basladý. Dislerini sýkmayý býraktý, Laszlo da zonklayan elini onu
n aðzýndan çekti.
"Tesekkür ederim." Yataðýn basucundaki kutudan birkaç kâðýt peçete alýp kanayan avucuna sar
istiyorsun?" diye sordu Jill.
Laszlo gerçeði öðrenmenin kýz için yeterli olacaðýný ümit ederek, "Çocuklarý serbest býrakm
dedi "Ve bunu yapmak için yardýmýna ihtiyacým var."
"Onlarý neden serbest býrakmak istiyorsun?"
Önce kýzýn hýrçýnlýk ettiðini düsünen Laszlo, sonra onun gerçekten de sasýrdýðýný hissetti.
"Çünkü aileleriyle birlikte olmalarý gerekiyor."
'Aile' sözcüðüyle birlikte keskin bir burukluk kokusu aldý, ama Jill bunu hemen geri çekti.
"Hayýr," dedi. "Aileleriyle birlikte olmalarý gerekmiyor. Burada olmalarý gerekiyor."
"Kim diyor bunu?"
Jill irilesmis gözlerle baktý ona. "Samantha."
Kadýnýn adý geçtiði anda Laszlo onda bir duygu parýltýsý sezinledi. Kýz bunu saklamaya çalý
hninde
mayalanan duygu Laszlo'ya çok belirgin iki koku halinde yansýmýstý. Birincisi sevgiydi.
Samantha'nm kýzýn
kafasýndaki anne imajýna en yakýn kisi olduðu da göz önüne alýnýrsa, anlasýlabilir bir duyg
ikincisi
Laszlo'yu tamamen hazýrlýksýz yakalamýstý: Sehvet.
Saskýnlýðýný gizlemeye çalýstý, ama Jill de onun aklýný okumus
392 |
t£mpaffi*
olmalýydý ki, zihni ter kokulu bir utanma duygusuyla gölgelenecek hemen geriye çekildi.
"Jill. Samantha sana her ne dediyse... Yalan söyledi."
Bir anda yok olan utanç duygusunun yerini taze kan kokuStb*a çok benzeyen bir baskasý
aldý.
"Hayýr! O beni seviyor," Jill'in sesi güvenliydi, ama Laszlo onun ne kadar sarsýldýðýný gör
yordu. "Bunu
algýlayabiliyorum."
"Hayýr, sadece algýladýðýný sanýyorsun." Kýzýn duygularýný o sekilde ezdiði için kendini ço
baska yol yoktu. "Onun duygularýnýn hep ayný olduðunu, hiç deðismediðini farkettin mi? Nede
e
olduðunu merak etmiyor musun?"
"O sadece..." Jill duraladý sonra, "Sakin biri, o kadar," dedi umutsuzca.
"Bu doðru deðil." Samantha ile yaptýklarý konusmalarý düsündü Laszlo. Kadýnýn zeki olduðunu
k
zorundaydý; kýza yalancý bir sevgi hissi asýlamýstý. Kendisini o kadar uzun süre kan-dýrabi
göre, Jill'i
kandýrmasýnda sasýlacak bir yan yoktu. "Asla, asla deðismiyor," dedi. "Hiçbir seye tepki v
ermiyor."
Jill sessiz kaldý. Laszlo yavasça onun zihnine uzandý, ama kýz kendini kapatmýstý.
"Ona güvenemezsin. Gerçek planlarýnýn ne olduðunu bilmiyorsun. Çocuklar için, benim için...
n için
yaptýðý planlardan söz ediyorum."
Jill yine bir sey söylemedi, ama sessizliði Laszlo'ya bilmesi gerekeni anlatýyordu. Be
lki yeteneðini kýzýn fikrini
deðistirmek için kullanamayabilirdi, ama onu ikna edebileceðini biliyordu." ?-,. ji
"Bana inanmýyorsan, kendin görebilirsin." »ý. ? :,
"Nasýl?"
"Sana onu nasýl okuyabileceðini göstereceðim. Gerçek anlamda okumaktan söz ediyorum." Kýzýn
söyleyeceklerine yoðunlasmasýný
| 393
AdamFawer
saðlamak için duraladj.! "Sana yalan söylediðini kanýtlarsam yardým eder misin?"
Kýzýn zihninin yüzeyinin hemen altýnda bir sürü duygunun dolastýðýný hissedebiliyor, ama hi
okuyamýyordu.
"Tamam," dedi Jill sonunda.
"El sýkýsalým." Elini uzattý. Kýz ona garip bir sekilde baksa da, elini onunkinin içine koy
akta tereddüt
etmemisti. Parmaklan birbirine deðdiði anda, Jill'in zihnini dolduran kokular onunki
ne sýzdý. Ve Jill'in elini
kendisininkinin içinde hapsetti.
Güçlü bir hamleyle kýzýn psisik kalkanýndan geri kalaný da sýyýrdý. Ve anýnda duyduðu kokul
döndü: ?ðrenç ve yapýskan korku, kaygan umut ve terebent kokusunu çaðrýstýran saskýnlýk. Bu
sarmalayan, onu ürperten, çürümüs, derinlere sarkan bir öfke. Laszlo bitkin bir halde elini
kurtarýp geri
çekildi.
"Bunu nasýl..." Hâlâ havada asýlý duran sað eline bakan Jill'in sesi hafifleyerek kayboldu.
"Samantha sana hiç dokunmadý, deðil mi?"
"Tabii ki dokundu," dedi Jill hemen.
"O sýrada bunlardan birini takmadýðýndan emin misin?" Laszlo cebinden çýkarttýðý ten rengi
diveni
yataðýn üzerine koydu.
Jill seffaf eldiveni sanki mikropluymus gibi alýrken, "Bunu nereden buldun?" diye
sordu.
"Muhafýzlardan birinden aldým. Eðer birine dokunursan, yani, buna deðil de o kisiye doku
nursan
kalkanlarýnda gedikler olusuyor. Tümüyle korunmasýz olduklarý zamanki gibi deðil, ama yine
e onlarý
hissedebilirsin."
Jill düsünceli bir sekilde basýný salladý. "Zar gibi ince ve seffaf. Çok dikkat edilmezse i
san teninden ayýrt
etmek zor. Yani bana... Bana gerçekten hiç dokunmadý mý?"
394 |
V
Empati
Laszlo kýzýn acýsýný hissediyordu, ama onu ileride doðacak daha büyük hasardan korumanýn ba
u
yoktu.
"Üzgünüm, Jill."
Dudaðýný ýsýran Jill basýný öne eðdi. "Önerini düsüneceðim," dedi sonunda boðuk bir sesle.
"Yarýn aksam görüsürüz."
Jill burnunu çekerek basýný salladý. Laszlo kapýya yürüdü. Yavasça iki defa vurunca Tom hem
ll'e
son kez baktý, ama kýz ona sýrtýný dönmüstü bile. Duygularýný sezemiyordu, ama buna ihtiyac
Omuzlarýnýn los ýsýkta sarsýlmasýna bakýlýrsa aðlýyordu.
| 395
45 -..?.... . . ? , -
'ý l ' ? Uf' l---------------------------- n j.....?l) i'" ý ýý ý Iý* 'il -----------------
-----
------------------........II rc ýý ý |ýl II j |[ýftýlýynil|iý l fi
. ,' v ; ,' \.'«? ». > '
"Laszlo sürekli dolasýyor, ama Charlie'den beri hiç yeni çocuk bulmadý." Samantha masasýnýn
kasýndan
Jill'e baktý. "Bir sorun olabilir mi sence?"
Jill telasýný biraz belli ederek, "Hayýr," dedi. "Yani... Ben nereden bilebilirim ki?"
Samantha öne doðru eðildi. "Hâlâ kontrolün altýnda deðil mi?"
"Elbette!" 1 Kadýnýn ellerine bakmamaya çalýsan Jill, o eldivenleri daha önce fark etmemis
olmasýna
inanamýyordu, çünkü her ne kadar tüm ayrýntýlar belliyse de, teninde yapay bir parlaklýk va
Ama daha da belirgin kanýt Samantha'nm duygularýndaydý. Daha doðrusu, olmayan duygularýnda
. Her
zamanki gibi mutlu ve sevecen görünüyordu, ama Jill onun duygularýnýn çevresinde yasananlar
a birlikte
azalýp çoðalmadýðým gayet iyi gözlemlemisti. Konusmalarýn öyküyle tam uyusmadýðý bir filmi
gibiydi bu. Onca zamandýr buna nasýl kandýðýný düsündü.
Çünkü gerçeði öðrenmek istemedin. Çünkü seni sevdiðine inanmak istedin. Çünkü ona âsýk...
KAPA ÇENEN?!
Derin bir soluk aldý. Beynindeki sesi daha fazla dinlemek istemiyordu. Laszlo doðruy
u söylemis olabilirdi,
ama bu ondan nefret edemeyeceði anlamýna gelmiyordu. Ve ediyordu da. Fantezisini yýktýðý iç
sýðýnabileceðini sandýðý tek insana olan güvenini yýktýðý için nefret ediyordu o adamdan.
Samantha'nýn gerçekten neler hissettiðini bilmek zorundaydý. Bunun için de ona dokunmasý ge
ekecekti.
Ama vücudu her zamanki gibi bastan asaðý kapalýydý. Siyah etekliðin üzerine beyaz
396 |
45
Empati
bluz ve füme ceket giymisti. Isýðýn boynunda ve çenesinde de ellerinde olduðu gibi parlayýp
rlamadýðýný
görmek için basýný biraz yana eðdi. Hayýr, parlamýyordu. Tek yol onun yüzüne dokunmaktý.
Jill daha önce sayýsýz kere Samantha'nm yanaðýný oksamayý hayal etmisti. Soluk, ince dudakl
nun
dolgun ve kýrmýzý dudaklarýna bastýrmayý düslemisti. Öyle bir seyin günah olduðunu ve asla
gerçeklesmeyeceðini biliyordu, ama bunlar da fantezi kurmasýna engel olmamýstý. Hep o anýn
ereceði zevki
düsünmüstü, simdiyse sadece acý öngörebiliyordu. Tek istediði yere kývrýlýp...
"Beni dinliyor musun, Jill?" Yanýt gelmedi. "Jill? Neyin var?"
Yavasça basýný kaldýran genç kýz yaslý gözlerine elinden geldiðince hüzünlü bir ifade yansý
e
bunu yapmak zor deðildi.
"Bu seyi... Daha ne kadar devam edebileceðimi bilmiyorum."
"Ne demek istiyorsun?" dedi Samantha. Duygularý hâlâ içtenlik dolu olsa da, sesinde bir
korku belirtisi vardý.
"Artýk fark etmez," dedi Jill basýný öne eðerek. "Simdi Laszlo... Ve öteki çocuklar var. Ön
olduðu gibi
deðil. O zaman sadece ben vardým." Burnunu çekti ve boðazýnda olusan yumruyu yutmaya çalýst
dikleri
doðruydu, ama söyleme nedeni yakýnmak deðildi.
Samantha sandalyesinden kalkýp masanýn etrafýndan dolasýrken, "Sen her zamankinden daha ön
emlisin,"
dedi. Elini -eldivenle korunan elini- onun omzuna koydu. "Benim için önemlisin."
"Sahi mi?" Jill'in sesindeki yakarýs acý verecek kadar gerçekti.
"Gerçekten öyle."
Jill bakýslarýný ona doðru kaldýrdý. ?nanmayý o kadar ümitsizce istiyordu ki... Isýl ýsýl y
sevdiði
kadýnýn yüzünden ayrýlmadan yavasça ayaða kalktý. Ve ona sarýldý. Birilerine sanlmayalý çok
olmustu.
Samantha geri çekilmek yerine zarif kolunu onun omuzlarýna doladý. Jill de biraz eðilere
k alnýný kadýnýn
çýplak boynuna yasladý.
| 397
Adam Fawer
Ona gerçekte ilk defa dokunuyor olduðunu bilmek garip bir duyguydu. Bir an için kadýnýn te
ninin uyandýrdýðý
yumusak ve serin duyguyla kendinden geçer gibi oldu, Samantha'nýn zihni etrafýndaki en
gel çatlamaya
baslayýnca o kýsacýk anýn verdiði huzur da tuzla buz oldu.
Kendi zihniyle onunki arasýnda bir engel olduðunun farkýnda deðildi. Ama birden kadýnýn yay
artýk
duygusal bir duman perdesi olduðunu bildiði o deðismez/tekdüze/mutlu/sevecen duygu karýsýmý
olusturduðu düzgün yüzeyde boydan boya uzanan týrtýklý çatlaklar olustu.
Ve sonra Jill, Samantha Zinser'in zihnine ilk bakýsmý gönderdi.
Çýðlýk atmamak için kendini zor tuttu. Samantha'nýn renkleri berrak ve canlýydý: Parlak yes
, koyu
kahverengiler, güçlü ates kýrmýzýlarý. Ve hepsinin arasýnda, ayýrt edilmesi zor olacak kada
sik, ýsýltýlý
oniksten kesilmis hissi veren kalýn bir hat.
Jill oniksin ne anlama geldiðini hemen kavradý: Aldatma. Diðer her seyle dolasmýs, kurna
zlýkla örülmüs bir
yalanlar aðý. Geriye kaçmak istese de kendini tepki vermemeye zorladý. Tek bir soru sord
u.
"Samantha... Beni seviyor musun?"
""Bu nasýl soru, tatlým?" dedi Samantha yumusak ve rahatlatýcý bir ses tonuyla. "Elbette
seviyorum seni."
Ama Jill görmek istediðini yakalamýstý. Samantha konusurken zihni bir korku ve tiksinti
dalgasýyla gölgelendi.
Kadýný kabaca itip geri çekildi.
"?yi misin sen?" Samantha'nýn sesi artýk endise doluydu.
Jill eliyle gözünün kenarýný silerken, "Simdi daha iyiyim," dedi.
"Ne zaman ihtiyacýn olursa yanýnda olacaðým. Bunu asla unutma."
"Merak etme." Jill karsýsýnda ansýzýn belirmis olan yabancýya ifadesiz bir yüzle baktý. "Un
ayacaðým."
398 |
Empati
... ±
Jill daha kapýyý çalmadan Laszlo yerinden kalkmýstý bile. Onun öfkeli bir yürek gibi atan z
ini koridorun
öbür ucundan algýlamýstý. Kapýyý hemen açtý. Fýrtýna gibi odaya dalan kýz zihninin etrafýnd
kalkan olustursa da, Laszlo onun öfkesini ve acýsýný hissedebiliyordu.
"Haklýydýn," diye homurdandý Jill genis odada bir asaðý bir yukarý yürürken. "Samantha basý
ri yalan
söylüyormus."
"Bu sekilde öðrendiðin için üzgünüm."
Jill durup gözlerini ona dikti. "Hayýr, deðilsin," dedi tükürür-cesine; sesi aðlamýs gibi b
u.
"Basýndan beri beni kullanýyor olmasýndan ötürü mutlusun."
"Yanýlýyorsun."
"Samantha'nm bana yalan söylemesi yeterince kötüydü; bir de sen aldatmaya çalýsma!"
Laszlo sözcüklerini dikkatli seçmek zorunda olduðunu biliyordu. "Burada olmana sevinmem,
burada olma
nedenine de sevinmemi gerektirmez. Samantha seni de týpký benden yararlandýðý gibi kullandý
Ona zarar
vermek istiyorsan, burayý yok etmeme yardým et."
"O ne olacak?"
"Ne demek istiyorsun?" i /.
"Demek istediðim, ona ne yapacaðýz?"
Laszlo duraladý. Kýzýn intikam arzusunu anlýyordu, ama kendisinin isi oralara vardýrmak gi
bi bir niyeti yoktu.
"Ne söylememi beklediðini bilmiyorum."
"Elbette biliyorsun," dedi kýz alay edercesine. "Ona zarar vereceðimizi söylemeni isti
yorum. Onu..." Jill
sonraki sözcükleri söylemek için cesaret toplar gibi duraksadý. "Onu öldüreceðimizi söyleme
iyorum."
"Hayýr," dedi Laszlo basýný sallayarak. "Onu öldürmek doðru deðil."
| 399
Adam Fawer
"Onun bize yaptýklarý doðru muydu, yani?"
"Elbette deðildi."
"Yaptýðý yanlýssa biz neden ona doðru davranmak zorundayýz?"
"Çünkü öyle yapmazsak, biz de onun kadar kötü oluruz."
"Kimin umurunda ki bu?"
"Benim umurumda. Ve bir gün senin de olacak."
Jill öfkeyle baktý ona. Laszlo kýza erisebildiðinden çok emin deðildi, ama öfkesi sanki az
olsa durulur gibi
olmustu. Sonunda Jill kendini yataðýn üstüne býraktý. Orada neredeyse bir dakika kadar tava
a bakarak
yattý, sonra Laszlo'ya döndü. "Ona bir sey yapmama izin vermeyeceksin, deðil mi?"
"Vermeyeceðim."
"Sana yardým etmeyeceðim anlamýna gelse bile mi?" Doðrulup onun gözlerinin içine baktý.
Laszlo o soruya nasýl yanýt vereceðini bilemiyordu. Sadece kendisi söz konusu olsaydý soru
n yoktu. Ama
öyle deðildi. Kaçýrýlmalarýna yardým ettiði üç çocuk vardý ortada.
Birden anladý: Samantha'yý öldürmesi için Jill'e yardým etmesi gerekecekse, bunu yapacaktý.
"Ne pahasýna olursa olsun intikam almana yardým etmeyeceðim," diye yalan söyledi ona ve
güçlü bir inanma
hissi gönderdi.
Jill sessizce onun zihnini yokladý. Sonsuzluk gibi görünen bir duraðanlýktan sonra öfkeyle
asýný eðdi.
"Peki. Senin istediðin sekilde yapacaðýz."
Ama daha sözler aðzýndan çýkarken Laszlo onun aklýndaki aldatmayý sezdi. Kýz yardým edecekt
intikamýný almaya da çalýsacaktý. Bir sey söylemedi. Jill'i kendi öfkesinden korumak için e
n geleni
yapacaktý.
4001
Empati
Bir plan üzerinde anlasmaya vardýktan sonra Tom odasýna kadar Jill'e eslik etti. Öteki m
uhafýzlarýn aksine,
Tom'un zihni her türlü koruyucu kalkandan yoksun, yani çýplaktý. Duygularý öylesine canlýyd
nun yoðun
hislerinden utanan Jill zihnini kapatmak istedi.
Adamýn Laszlo'ya duyduðu sevgi yaptýðý her seyde bariz sekilde görülecek kadar yoðundu. Jil
muhafýzlarýn aslýnda onun mahkûmun kontrolünde olduðunu nasýl olup da anlayamadýðýný merak
Laszlo'nun Tom'un zihnini nasýl özgür kýlabildiðini bir kez daha düsündü. Yeni ortaðý kendi
iðini
söylemisti, ama gerçekten öyle olsa, bir seyler saklamaya devam eder miydi?
Laszlo oyunu o sekilde oynamak istiyorsa bir sakýncasý yoktu. Kendisi de bazý sýrlar sak
layabilirdi. Bir kurban
olmaktan artýk býkmýstý. Laszlo'nun, intikam almasýna yardým etmeyeceði gerçeði düs kýrýklý
da, bir açýdan yine de memnundu. Samantha ile bizzat hesaplasmak istiyordu.
Tom kapýyý açtý ve girmesini bekledi. Gitmek üzere dönmüstü ki, Jill kapýnýn kolunu tutup o
"Laszlo'da bende olmayan ne var?" Uzanýp adamý ensesinden yakaladý. Laszlo'nun onun için
kurduðu
savunma bir anda çökerken, üzerine pýrýltýlý bir dinginlik geldi.
"Gir. Konusacak çok seyimiz var."
] 401
46
Samantha uyuyan çocuklarýn ekranlardaki görüntülerine baktý.
"Laszlo'nun son gittiði okullarda yeni empatlar bulamamýs olmasýna hâlâ inanamýyorum. Flori
a'daki
ikizlerinin empatik olduðundan kuskulandýðýný söylemistin."
"Sanýrým... Sanýrýmyanýldým."
Samantha adamý dikkatle süzdü. Fiziki görünümü hiçbir zaman saðlýklý olarak tanýmlanamasa d
zamanlarda gerçekten berbat görünüyordu. Gözlerinin altýnda koyu renk kaim torbalar olusmus
yüzüyse
incelmis ve bezgin bir görünüm almýstý. Hâlâ sismandý, ama belirgin sekilde kilo vermisti.
oyla daha
saðlýklý görünmesi gerekirdi, ama sanki ölümün esiðindeydi.
"Tüm söyleyeceðin bu mu?" dedi sertçe.
Dietrich omuz silkti.
"Jill'in kontrolü altýnda olmak Laszlo'nun baska empatlar bulma yeteneðini etkilemis o
labilir mi?"
Dietrich basýný kaldýrmadan önce bir an yere baktý. Hâlâ onunla göz göze gelmemeye çalýsýyo
"Sanmam."
"Bu mantýklý görünmüyor. Onu mutlak potansiyeli olan kalabalýk okullara gönderdik. Charlie'
bu yana
yeni birini bulmus olmalýydý."
"Belki."
"Belki mi?" diye baðýrdý Samantha. "Hepsi bu mu? Bana biraz yardým et!"
"Yapamam. Daha fazla..."
"Biliyorum, biliyorum. Daha fazla deney yapmaya ihtiyacýn var." Samantha basýný kaldýrýp t
ekrar ekranlara
baktý. "Neden onlardan biri üzerinde deney yapmýyorsun?"
402 I
Empati
"Ne... Ne demek istediðini anlamadým;"' diye kekeledi Dietrich.
"Demek istediðim, yeni bir simülasyon yapmayah üç hafta oldu."
Dietrich duraksadý. "Hâlâ son deneyin verilerini deðerlendiriyorum. Henüz... ?ncelemekte o
lduðum etkenler
var."
"Paralel çalýsmaya ne oldu? Hani eski verileri çözümlerken, bir yandan da sürekli yenilerin
elde etmek?"
"Yanýlmýsým."
"Ne demek, yanýlmýsým?"
"Sadece... Yanýlmýsým iste."
Samantha doktora bakakaldý. Dietrich her ne kadar insan olarak karaktersiz bir yapýy
a sahip olsa da, is
bilime gelince hep son derece kararlý olmustu. Sanki kisiliði bir gecede deðismis...
Aman Tanrým!
Samantha ceketinin altýndaki kýlýfýndan çýkarttýðý tabancayý Dietrich'in basýna doðrulttu.
düðmelerini aç."
"Ne?" Dietrich ellerini kaldýrýp iki adým geriledi. "Neyin var senin?"
"Duydun! Gömleðinin düðmelerini aç."
Samantha zorlukla yutkundu. Ates etmek istemiyordu, ama adam kolyesini takmamýssa
baska seçeneði
kalmayacaktý. Sonra da ona kimin eristiðini bulmak zorunda kalacaktý: Jill mi, Laszlo
mu?
Dietrich geriye doðru bir adým daha attý. "Ama..."
"DED?Ð?M? YAP!" diye baðýrdý Samantha sinirleri yýpranmýs halde.
"Tamam, tamam," dedi Dietrich. Ellerini yavasça indirdi ve gömleðinin düðmelerini açmaya ba
ladý. Üçüncü
düðmeden sonra tere bulanmýs kumasý yana çekerek boynundaki ince gümüs zinciri gösterdi. "A
muydu?"
Samantha soluðunu koyuverdi. Silahýn emniyetini kapattý ve kýlýfýna geri koydu. "Özür diler
andým ki..."
I 403
Adam Fawer
"Ne sandýðýný biliyorum," dedi Dietrich. Titreyen sesi öfkeyle doluydu. "Ama seni temin ed
erim, zihnimin
kontrolü tamamen bende."
"Evet, bunu simdi görebiliyorum," diye mýrýldandý Samantha. Eli içgüdüsel olarak kendi zinc
ne gitmisti.
Oradaydý, teninin üzerinde sert ve ýlýk bir temas býrakýyordu. "Laszlo önümüzdeki Cuma'ya k
ni birini
bulmazsa, Dr. Joo'nun tüm deneyleri yeniden yapmasýný istiyorum."
"Gerekli düzenlemeleri yapacaðým."
"Öyleyse iyi geceler."
Laboratuardan çýkarken Samantha'nýn aklýna bir sey düstü.
Ya kolyeler çalýsmamaya baslarsa? O zaman ne olur?
Tüm vücudu ürperdi. Hayýr. Dietrich kolyeleri sayýsýz senaryo altýnda denemisti ve bozulmal
konusu
deðildi. Fizik yasalarý tümden deðismedikçe manyetik alanlar durup dururken ortadan yok ol
mazlardý.
Paranoyakça davranýyordu.
Yine de yanýnda her zaman dolu bir silah tasýdýðý için memnundu. Daha önce kimseyi vurmamýs
bunun sorun olacaðýný sanmýyordu. Öyle bile olsa, sürekli odasýnýn dýsýnda bekleyecek iki m
meye
karar verdi.
Ne olur, ne olmaz!
Zinser çýkýnca Dietrich sandalyesine çöktü. Ucuz kurtulmustu. Laszlo'nun kamuflaj olarak ma
yetize
olmayan bir kolye taktýrmasý iyi olmustu. Bunu yapmasa...
Dietrich ürperdi. Neyse ki hepsi tümü yakýnda bitecekti. Kaçtýktan sonra ne yapacaðýný bilm
umurunda da deðildi. Tek istediði, sürekli korku içinde yasamaktan kurtulmaktý.
Çok az uyuyabiliyordu ve uyuduðu zaman da zihni o güne kadar görmüs olduðu en korkunç karab
nlarý
yaratýyordu. Her
404 |
Empati
gece ter içinde, baðýrarak uyanýyordu. Bir keresinde o kadar korkmustu ki, altma isemist
i.
Beslenme sorunu isleri daha da karýstýrýyordu. Bir haftadýr yediði hiçbir sey midesinde dur
amýstý. Önceki
Salý günü bir elma yemeye çalýsmýs, hepsini kusmadan önce ancak üç ýsýrýk almayý basarabilm
zamandan beri sadece su içebiliyordu ve o bile midesini bulandýrýyordu.
Aklýný korumasýný saðlayan tek sey, tünelin ucunda bir ýsýk olduðunu bilmesiydi. Ve simdi o
daha
yakýndý. Laszlo kaçýsýný Joo'nun deneylerinden önce gerçeklestirmek zorundaydý; bu da zaman
iraz
öne alýnmasý gerektiði anlamýna geliyordu.
Dietrich kapýyý kilitledi, kanepeye uzandý ve battaniyesine sarýndý. Battaniyeyi iki defa
yýkamýs olmasýna
raðmen hâlâ hafif bir idrar kokusu vardý. Umurunda deðildi.
Laszlo kontrolü elinde tuttuðu sürece kafasý rahat olmayacaktý,
A '?.???..:?:?.:
Tom sabah 05.00'deki nöbet deðisiminden hemen önce Laszlo'nun odasýna geldi. Cebinden çýkar
týðý plastik
bir torbayý yataðýn üzerine attý. Torbanýn içinde bir çift gümüs kolye vardý.
"Onlara kolyelerin artýk çalýsmadýðýný ve çocuklarýn herkesi gizlice kontrol altýna aldýðýn
a
yenilerini verdim. Eskilerini çýkarttýklarý anda hepsi mutlu bir sekilde rahatladý."
"Güzel," dedi Laszlo. Muhafýzlarýn korunma kalkaný kalktýðýnda neler hissettiðini biliyordu
inleri ufuktan
yükselen birer günes gibi ansýzýn ortaya çýkývermisti. Laszlo onlarý kontrol altýna alýrken
fazla sayýda
zihinle ayný anda uðrasmanýn yarattýðý baskýyla neredeyse kendinden geçiyordu. Neyse ki, on
korunmasýz hallerinin sadece ilk dakikasýnda etkilemek gerekmisti, o da yeni kolyele
rini düsünüp onlar
hakkýnda konusmalarýný engellemek içindi.
Adam Fawer
%?% Yardýmcý kazanmaya ayýracak daha fazla zamanýnýn olmasýný isterdi. Ama yoktu; artýk zam
dolmustu. Simdi yapabileceði tek sey beklemekti. Ve Tanrý'ya inanmadýðý halde, yetiskin ya
samýnda ilk kez
dua etti. t t , , < , t ., >< j
< ' '"I ' <\ ' > ý f / fl'tK f>>'< ý > ý . ' »t'1 ' J >:<
!, , ' ýî.' , "
ý V ",>,.. ? . : " ,*: ill . / ý
I
.,; ' <,;>n;ý
*
4061
47
Jill sakin bir halde sandalyesinde oturup ?ncil okurken, Laszlo sinirli adýmlarla
odada dolanýp duruyordu. Kýz
serinkanlý bir kararlýlýk içindeydi. Laszlo onun aptalca bir sey yapmamýs olmasýný diledi.
"Vakit geldi," dedi. "Branigan ile Manderville neredeyse gelir. Yarým saat sonra a
na salonda görüsürüz."
/ili birkaç saniye ona baktý. Sonra gülümseyerek sasýrttý. "?yi sanslar."
"Tesekkürler. Sana da."
?sin garip tarafý, JiU'in bir seyler sakladýðýna dair uyan kýzýn gülümsemesi ve iyi sans di
gelmisti. Tek
tesellisi onun da kendine ait bir sýrrý olmasýydý. .'> ;
. ;? a
Tom altý haneli sifreyi girince metal kapý kayarak açýldý. Dietrich yanýnda silahlý iki ada
kapýnýn öbür
tarafýnda onlarý bekliyordu.
"Benimle birlikteler," dedi muhafýzlara. "Simdi bizi mahkûma götürün."
Doktorun titreyen sesini duyan Laszlo ona dikkatle baktý. Adamý her ne kadar bilerek
korku altýnda tutmus
olsa da, kararmýs ve tedirgin gözlerini görene kadar, nasýl bir ýzdýrap içinde olduðunu far
misti.
Hemen onun hastalýklý korkusunu giderip, yerine güçlü bir kendine güven duygusu asýladý. Di
h'in düsük
omuzlarý dikles-ti, durusu düzeldi ve adýmlan bir ölüm marsýndan sinirli bir tempoya dönüst
Dudaklarýyla sessizce tesekkür ederim sözcüklerini sövlerkpn
Adam Fawer
yanaklarýndan iki damla yas süzüldü. Karanlýk koridorda bir sýra bos hücreyi geçip, çelik b
de
durdu. O anahtarý kilide sokarken, Laszlo da zihnen kendim hazýrladý.
Dietrich yana çekilince derin bir soluk aldý, aðýr kapýyý iterek açtý ve dört ay önce asýk
n
kahverengi gözlere baktý,
"Darian."
Aðýr kapý kaim metal çerçevesinde boðuk bir ses çýkartarak kapandýktan sonra bir sessizlik
aszlo bir
zamanlar -ve muhtemelen hâlâ- sevdiði kadýna baktý. Kývýrcýk siyah saçlarý daðýnýk, afro bi
Eskiden canlý çikolata rengini andýran teni simdi soluktu; uzun süre bakýmsýz kalmýs bir ka
ahverengi boya
gibiydi.
Elleri kelepçeliydi; bacaklarýysa zincirle yerdeki bir halkaya baðlanmýstý. Boynunda eskin
in muhafazakâr
kadýnlarý tarafmdan takýlan kolyenin çok daha kalýn bir türü vardý. Ama Darian'ýnki bir ziy
asýndan çok,
aslýnda olduðu seyi andýrýyordu: Tasma.
Sadece gözleri aynýydý. Laszlo onlara bakarken, yasananlarýn aslýný öðrendiðinden beri aklý
an
sorunun yanýtýný da buldu. "Hepsi yalan deðildi," dedi. "Yoksa öyle miydi?"
"Benim için deðildi," dedi Darian.
Laszlo bir an duraksadý, sonra sorabileceði tek soru döküldü dudaklarýndan: "Neden?"
Darian içini çekti. Bakýslarýný yere çevirdi; saçlarý gözlerinin önüne düstü. Birkaç saniye
kaldýrdý. Saçlarý bu kez de kara bir bulut gibi yüzünü çevreledi.
"Seni neden kendime âsýk ettiðimi mi soruyorsun? Yoksa seni neden kurtarmaya çalýstýðýmý mý
Laszlo ona öylece baktý. Zamanýn geçtiðinin farkýndaydý ama yanýtlara ihtiyacý vardý.
"Beni neden kurtarmaya çalýstýn?"
4081
Empati
"Çünkü seni..." Yutkundu ve hafifçe öksürüp boðazýný temizledi. "Sevdiðimi sandým. Nedeni b
seni Organizasyon'a kazandýrmak olsa da, tetiði çekme zamaný gelince... Yapamadým."
"Ama beni buraya aldýrdýn," dedi Laszlo ifadesiz bir sesle.
"Saflýk ettim." Darian basýný salladý. "Onlarýn isi bu noktaya kadar... Bunlarýn hiçbirinin
masýný istemedim.
Tanrý adýna yemin ederim, Laszlo. Çok üzgünüm."
"Onlara neden yardým ettin?"
"Bencilliðimden. Daha iyi bir yanýtým olmasýný isterdim, ama yok."
Laszlo soluðunu býraktý. Soylu bir yanýt deðildi belki, ama dürüstçe verildiði belliydi. En
kendisi öyle
olduðunu sanýyordu. Boynundaki o tasmayla emin olmak mümkün deðildi. Ama tüm içgüdüleri Dar
u
kez doðruyu söylediðini haykýrýyordu.
"Simdi ne olacak?" diye sordu Darian.
"Gidiyorum. Bu gece. Ve çocuklarý da yanýmda götürüyorum."
"Nasýl..."
"Bazý dostlarýn yardýmýyla." Laszlo duraladý. "Ve Jill'in."
Darian'm yüzü bir anda kül rengi oldu. "Ona güvenemezsin."
"Baska seçeneðim yoktu. Muhafýzlarý tek basýma idare edemezdim."
"Jill sadece Zinser'e sadýktýr."
"Artýk deðil."
"Su tasmayý çýkart. Yardým edebilirim."
"Simdi benim mi sana güvenmem gerekiyor?"
"Bana bak," dedi Darian bacaklarmdaki zincirleri sallayarak. "Buradan çýkmak için her
seyi
yapabileceðimden süphen mi var? "
"Benim asýl süphelendiðim, kendinden baska herhangi bir in* saný gözetip gözetmeyeceðin."
1409
Adam Fawer
"Bu defa yapacaðým/' dedi Darian yalvararak. "Yemin ederim."
Son sözcük aðzýndan çýkarken Laszlo onun basýný ellerinin arasýna aldý. Tenine dokunduðu an
zihnini çevreleyen donuk hiçlik eriyiverdi. Darian'ýn yolu üzerine koymaya çalýstýðý minik
ri bir anda
kenara savurup, onun zihninin derinliklerine daldý.
O kadar çok sey vardý ki, hepsini algýlamak olasý deðildi: Meydan okuyan bir direnis, suçlu
uk ve pismanlýk
ve hepsinin altýnda, derinlerde gömülü cesur ve ödün vermez bir askla karýsýk azgýn bir gur
zlo ellerini
çekti.
Darian çenesi ileride, basýný dik tutmaya devam etti. Mantýken kadýnýn umutsuzca kendini te
ize çýkartmak
istediðini biliyordu. Ama duygusal olarak, kendini ona inanmaya zorla-yamýyordu.
"Bizimle gelebilirsin," dedi. "Ama tasma kalacak."
"Hata yapýyorsun. Jill pesine düsünce bana ihtiyacýn olacak."
"Ya pesime düsecek olan o deðilse? Ya sensen?"
410 I
48
Dietrich önde, Tom, Darian ve Laszlo onun hemen arkasm-daydý. Darian'm bacaklarýndaki
zincirleri çözmüs
olsalar da, bir mahkûmu andýrmasý için bileklerindeki kelepçeleri açmamýslardý. Cüssesi ve
beyaz
görünümüyle Laszlo kolaylýkla bir muhafýz sanýlabilirdi, ama bir deri bir kemik kalmýs siya
r kadýn için
ayný sey geçerli deðildi.
Muhafýzlarýn yanýna geldiklerinde Dietrich omzunun üzerinden Laszlo'ya baktý, sonra boðazýn
izledi.
"Yapmamýz gereken seyi anlýyorsunuz, deðil mi beyler?"
Dietrich'in sesi biraz kararsýz çýkýnca Laszlo adamlara sarsýlmaz bir inanç duygusu asýladý
disi orada
olduðu sürece Dietrich'in emirlerini sorgulamaktansa ölmeyi tercih edeceklerdi.
"Evet efendim!" dediler bir aðýzdan.
"Diðer arkadaslarýnýz davranýslarýndan sorumlu deðil, çünkü çocuklarýn kontrolü altmdalar.
bir yere götürmeliyiz. Öldürücü güç kullanmaktan kaçmm," Dietrich duraladý. "Ama görevi tam
ne gerekiyorsa yapýn. Anlasýldý mý?"
"Anlasýldý, efendim."
"Beni takip edin." '
Dietrich'in pesinden gözetim merkezine gittiler. Kapýda iki muhafýz daha vardý. ?kisi de
uzun boylu ve
yapýlýydý. Ve her ikisi de silahlýydý.
"Lütfen kenara çekilin," dedi Dietrich.
"Bunu yapamam, efendim. Direktör Zinser'in emirleri..."
Tom tabancasýnýn kabzasýný adamm burnuna indirince bir kýrýlma sesi geldi. Bunu çenesine in
bir sað
krose takip etti; basýný duvara çarpan muhafýz yere yýðýldý.
Ayný anda ikinci nöbetçi de eski görev arkadaslarýnýn saldýrý-
I 411
Adam {tarasýna
uðramýstý. Biri midesine yumruðu gömüp can acýsýyla iki büklüm öne eðilmesine neden olurken
dirseðiyle ensesine vurup onu arkadasýnýn yanýna devirdi.
Laszlo derin bir soluk alýp, beraberindeki muhafýzlarda uyandýrdýðý azgýn siddeti dizginlem
çalýstý.
Dietrich ise o arada eðilip bir çekiste adamlarýn kolyelerini ko-partmýstý. Laszlo anýnda o
lardan yayýlan
acýyla utancýn kokusunu aldý. Bu duygularý göz ardý edip felç edici bir korku yaydý.
"Kaçmaya ya da alarm vermeye çalýsýrsanýz geri gelip sizi öldürürüz," dedi. "Simdi yüzüstü
ellerinizi basýnýza koyun."
Adamlar denileni yapýnca muhafýzlar onlarý kelepçeledi. Laszlo'nun desteðine raðmen Dietric
'in kalbi o ani
siddet gösterisi karsýsýnda deli gibi atmaya baslamýstý. Sifreyi tuslamak için titreyen ell
rle kapýnýn elektronik
paneline uzandý. Doðru sifreyi ancak üç denemeden sonra girebildi.
Kapýnýn üzerindeki kýrmýzý ýsýk yesile döndü, metalik bir klik sesi duyuldu ve aðýr çelik k
açýldý. Üç atesli zihin birden canlandý. Laszlo her ne kadar hepsine daha önce dokunmus ols
a, simdi
farklý görünüyorlardý.
Bir sekilde deðismisler.
Ama kendini kandýrmasýnýn anlamý yoktu. Zihinlerinin nasýl deðismis olduðunu tam olarak bil
rdu. Hepsi de
bükülgendi. Dietrich ona Zinser'in çocuklarý 'yumusattýðýný' söylemisti, ama o ana dek, bun
erece ciddi
olduðu hakkýnda hiçbir fikri yoktu. Onlarý o sekilde hissetmek onu üzdü, ama yine de, çarpý
hinleri
uzaklastýrmak yerine içine çekti.
Birden kolunun üstünde bir el hissetti ve dönünce Darian'ý gördü.
"?yi misin?" diye sordu Darian.
"Hayýr. Ama yakýnda olacaðým." , » ,,
4111
r
Empati
Mide bulandýrýcý bir öfke benliðini sarýnca Jill destek almak için duvara yaslandý. Laszlo
merkezine
girmis olmalýydý. Bir an kendi planýný sorguladý.
Çok geç deðildi. Laszlo'nun istediðini hâlâ yapabilirdi. Simdi geri dönerlerse, yetisebilir
di. Ama sonra ne
olacaktý? Kaçýp sonsuza dek mutlu mu yasayacaklardý? Tanrý'nýn ondan açýk olarak istediðini
edecekti? Samantha'yý cezasýz mý býrakacaktý?
Onun güzel yesil gözlerini ve uzun kahverengi saçlarýný düsünmek kararlýlýðýný perçinledi.
söylemisti. Tanrý'nýn ne istediði hakkýnda yalan söylemisti. Her sey hakkýnda yalan söylemi
Ama artýk
gerçeði biliyordu ve Samantha, seytani bir gücü kullanmaya kalkýsmanýn cezasýný çekecekti.
o ve
o kýymetli çocuklarý gibi.
Peder Sullivan haklýydý. ?ðrenç varlýklardý onlar. Jill dua etmis ve Tanrý da ona yolu göst
ti. Sonunda
amacýný, bedenine giren iblisin orada olma nedenini anlamýstý: O ucubeleri yok edecek güce
sahip olmasýný
saðlamak.
Ucubeleri ve onlarý kontrol etmeye çalýsan günahkârlarý.
"?yi misin?" diye sordu Branigan yavasça omzuna dokunarak.
"?yiyim," diye homurdandý Jill ve adamýn elini itti. Ardýndan da aklýný çalkantýlý kýrmýzý
karýsýk
fýrtýna mavisi yýlgýnlýkla doldurdu. "Yürümeye devam et."
?lk kontrol noktasýna yaklasýrlarken biraz geride kaldý. Adamlarýn saldýrganlýk ve öfke duy
arýný güçlendirdi.
Bunun onlarýn adýmlarýnda yarattýðý farklýlýðý görebiliyordu; görünmeyen düsmanlarýný ezer
Köseye gelirken her iki muhafýz da otomatik tüfeklerini hazýrladý. Jill hemen arkalarýndayd
Bu Tanrýsýz
yerde ilk kan döküldüðünde orada olmak istiyordu.
Kapýda nöbet tutan iki adamýn en ufak bir sansý yoktu. Branigan ve Manderville onlar dah
a aðzýný bile
açamadan silahla-
| 413
Adam Fawer
rmý kaldýrýp ayný anda atesledi. Hedeflerin ikisi de göðsünü tutarak duvara doðru savruldu.
ylým atesi
daha açýldý. Mermiler bu defa adamlarýn alnýnýn ortasýný buldu. ?pleri kesilmis iki kukla g
lduklarý yere
yýðýldýlar.
Jill ölüm makinelerine bir nese dalgasý gönderdi. Adamlar cesetlerden yere sýzan kana bakýp
gülümsedi.
Darmadaðýnýk yýðýlmýs bedenlerin üzerinden geçen Jill kapýya yöneldi. Kanlý zeminde ayaðý k
neredeyse düsüyordu, ama Branigan atýlýp onu tuttu.
Jill geçtikleri kapýnýn silah seslerini engelleyecek kadar kalýn olduðunu umuyordu, çünkü v
istediði
yerle orasý arasýndaki engeller o kapýyla sýnýrlý deðildi.
Otuz metre ilerideki asansörün çelik kapýsýný görebiliyordu. ?lk anda korunmasýz gibi algýl
, Jill öyle
olmadýðýnýn farkýndaydý. Kapýnýn her iki yanýnda, görünür alanýn hemen dýsýnda iki muhafýz
biliyordu.
Branigan ve Manderville'nin adýmlan sert ve canlýydý; tipik muhafýz yürüyüsü. Asansörün yan
nöbetçinin onlardan herhangi bir tehdit beklemek için nedeni yoktu. Jill'in askerlerin
in kursunlarý bedenlerini
bulmadan önce ses çýkartmaya bile vakit bulamadýlar.
Jill yanlarýna geldiðinde her sey bitmisti; iki ceset daha parlak bir kan gölünün ortasýnda
yatýyordu. Branigan
ölü adamlardan birinin kemerindeki desteden silindirik bir anahtar alýp duvardaki pane
le soktu. Asansörün
kapýsý kayarak açýldý.
Önce Jill girdi, onu izleyen Branigan ile Manderville de önünde durup patronlarý için bir
koruma duvarý
olusturdu. Branigan düðmeye basýnca kapý kapanmaya basladý. Jill iki korumanýn arasýndan ba
koridorda býraktýklarý kanlý ayak izlerini gördü.
Olacaklarýn bir alameti mi?
4141
Empati
Samantha silah seslerini duyduðunda, Dietrich'in son raporunu okuyordu. Oturduðu kol
tuktan bir anda
fýrladý, tabancasýný çekti ve kapýya doðrulttu. Silah titreyen eline inanýlmaz aðýr geliyor
Kapý açýldýðý anda ates etmeye hazýrlanarak tetiðin üstündeki parmaðýný yavasça gerdi. Kapý
dönmeye basladý. Gözlerini içlerine dolan teri atmak için gözlerini birkaç defa kýrpýstýrdý
tup,
bacaklarýný iki yana açtý. Vücudundaki her gözenekten ter fýskýrýyordu. Kendini kontrol etm
ndaydý.
Sadeoe tek bir sansý olabilirdi.
Kapý kulpunun dönmesi durdu. Samantha soluðunu yavasça býraktý. Manyetik kilitler dayanýyor
Ama
birden pes pese üç el silah sesi duyuldu ve kapý ardýna kadar açýldý. Samantha tetiði çekti
Silah sesi saðýr ediciydi. Kulaklarýnda top atýsý gibi çýnlýyordu. Geri tepen tabanca terde
ganlasmýs
parmaklarýnýn arasýndan kaydý. Silah havada uçarken Samantha da göðsünde genis bir kan leke
üstüne
abanan Branigan'm yüzünü tanýdý. Kendi kendine tehlikenin geçtiðini, hepsinin bir hatadan k
aklandýðýný
anlatmaya çalýstý, ama sonra Manderville'yi gördü.
Yüzünde çýlgýnca bir öfke sýrýtýsýyla silahýný doðrultmustu.
Düsen silahýný görmek için umutsuzca etrafýna bakýndý, ama odanýn neredeyse öbür uçundaydý.
ölmekte olan arkadasýnýn üzerinden atlayýp, silahýný hedefinden -yani alnýnýn ortasýndan- b
e
ayýrmadan ona doðru yürürken ellerini kaldýrdý.
Gidebileceði hiçbir yer yoktu. Bacaklarý arkasýndaki masaya dayanmýstý. Kendisine doðru yür
ama
baktý dehsetle. Gözlerindeki katýksýz nefret niyetini açýkça ortaya koyuyordu: Onu öldürece
Namludan çýkacak alevi ve beynine doðru fýrlayan mermiyi görmemek için gözlerini kapatmak i
di, ama
göz kapaklarýný bile kýpýrdatamýyordu. Ve sonra, Manderville'nin silahýnýn namlusu
1415
Adam Fawer
yüzünden sadece birkaç santimetre uzaktayken birinin baðýrdýðýný duydu.
"DUR! ÖLDÜRME ONU!"
Sözcükleri beyninde islemeye fýrsat bulamadan Mandervil-le'nin tabancasýnýn kabzasý basýna
i.
Ter içinde uyanan Elijah yataðýnda doðruldu.
Zifiri karanlýk odada, gözlerinin önünde bir renk senfonisi patladý. Kalp atýsý hýzlandý, s
týkandý.
Duyduðu siddetli öfke hissinden kurtulma çabasýyla basýný deli gibi saða sola çevirdi, ama
enç
renklerden saklanabileceði hiçbir yer yoktu. Zihnini kapatmaya çalýssa da, ona doðru çaðlay
duygular -
Jill'in duygularý- çok güçlüydü.
Bu kez de zihnini dýsarýya yönlendirip arkadaslarýný aradý. Winter'in buz mavisinden, hâlâ
nu
anlayabiliyordu, ama Charlie uyanýktý. Elijah gibi o da, Jill'in hastalýklý nefreti beyn
ine akmaya baslayýnca
kabarcýklanan turuncular ve neon yesilleriyle sarmalanmýstý. Daha derinlere inen Elija
h arkadasma orada
olduðunu anlatmak için bembeyaz bir ýsýk yaydý.
Charlie hemen sarý bir rahatlamayla tepki verdi. Soluðunu koyuveren Elijah o rengi içi
ne çekti. Titrek bir
nefes daha aldý ve nabzý yavaslamaya basladý. Dinginliðini Charlie'ye aktardý; o da tekrar
geri gönderdi.
Karanlýkta tek basýna ve etrafý renklerle dolu halde oturan Elijah, arkadasý onunla birl
ikte olduðu için Tanrý'ya
sükretti.
4161
49
Samantha'nm basý Jill'in darbesiyle geriye savrulup duvara çarptý, sonra önüne düstü. Jill
ilerek bir tokat
daha atmaya hazýrlanýrken gözlerini açtý. Bilinci geri gelirken, parlak ve canlý renklerle
ezeli bir duygu seli
zihnini sardý. Acý. Kargasa. Korku.
Ve sonra basýný kaldýrýp Jill'i tam karsýsýnda oturur halde görünce de iç bayýltýcý bir umu
donuk dehset.
Çalýsma koltuðuna oturtulmus ve elleri arkadan kelepçelen-misti. Gözleri yýrtýlmýs bluzuna
Kolye...
JiU'e baktý. Eldivenli parmaklarýnda gümüs bir zincir vardý. Parlak metal ýsýkta pýrýldayar
ileri bir geri
sallanýyordu. Kýz kolyeyi odanýn bir kösesine fýrlatýnca umutlarý tamamen yok oldu. Burnund
hýzla soluk
alýp duyduðu dehseti bastýrmaya çalýstý.
"Bunu neden yapýyorsun, Jill?"
"Sen söyle."
"Bilmiyor..."
"Saçmalamaya baslama!" diye baðýrdý Jill onun zihninde patlayan turuncu korkunun keyfini
çýkartarak.
Gülümsemesini bastýrýp yüzünü kadmmkine iyice yaklastýrdý.
Korkuyla yutkunan Samantha gözlerini kaçýrdý.
Yerdeki koyu kan izini takip eden bakýslarý Branigan'm yýðýlýp kalmýs bedeninde durdu. Gözl
muhafýzýnkilerle karsýlasýnca Jill, onun kabaran bulantýsýný hissetti. Geriye çekilip aðzýn
an
kusmuktan son anda kaçtý.
"Marifetine bakmaya dayanamýyorsun ha?" dedi sandalyesini tekrar öne doðru iterek. "Ne
oldu? Daha
önceden kimseyi öldürmemis miydin?"
"Hayýr," dedi Samantha boðulur gibi. Kýsa bir an sessizce hýç-kýrdý; eflatuna çalan korkusu
rek karardý.
Sonunda gözyaslarý-
|417
Adam Fawer
ný tuttu ve düsüncelerini renklendiren bir merakla bakýslarýný odada gezdirdi.
"Manderville dýsarýda bekliyor," dedi Jill. "Burada yalnýzýz. Sorularýmý dürüstçe yanýtlars
na izin
veririm." Bir umut ýsýðmm kadýnýn zihnini aydýnlattýðýný gördü. "Ama yalan söylersen Branig
gidersin. Anladýn mý?"
Samantha titreyerek basýný salladý.
Jill derin bir soluk aldý.
"Beni..." Önündeki çizgiyi geçerse geri dönüsü olmayacaðýnýn bilinciyle duraksadý. "Beni hi
Samantha'nýn beyni soru karsýsýnda irkildi.
"Jill..." Zaman kazanmaya çalýsýyordu. "Bunu bana nasýl sorabilirsin?"
"Çünkü bilmek istiyorum," dedi Jill öfkesini kontrol etmeye çalýsarak. "Beni hiç sevdin mi?
"Bunu neden yapýyorsun? Ne yapmak istiyor..."
"YANIT VER BANA!" diye haykýrdý Jill. "Hiç... Beni hiç... SEVD?N M??"
Zorlukla soluyan kadýn, gürültüyle burnunu çekti. "Jill ben..."
"EVETM?, HAYIR MI?"
Samantha derin bir soluk aldý. "Hayýr," dedi fýsýldayarak. "Ama lütfen anlamaya çalýs..."
Jill onun yüzüne bir tokat daha attý. Samantha'nm basý yine geriye savrulup sert bir ses
le duvara çarptý.
Patlayan dudaklarýnýn arasýndan koyu bir kan-salya karýsýmý tükürdü.
"Neyi anlayayým, Samantha? Bana neden yalan söylediðini mi? Beni neden kullandýðýný mý? Hay
ydýnlat
beni."
Samantha'nm korku dolu, yalvaran gözleri Jill'inkilere odaklandý. Benliðinden önce kýzýl de
set dalgalarý,
ardýndan da donuk bir kabullenis yayýldý. Soluk alýslarý yavasladý.
"Ne istiyorsun?" diye sordu soðuk ve cansýz bir sesle.
418 |
Empati
Jill vurmak için elini tekrar kaldýrýnca irkildi, ama sinmedi. Oysa Jill en çok bunu ist
iyordu. Korku içinde
aðlamasýný. Üzülmesini. Ve hepsinden öte kendisini sevmesini. Keske her seye bastan baslaya
ilselerdi.
Öyle olabilse, Samantha'nýn onu gerçekten sevmesini saðlayabileceðini biliyordu.
Kalktý ve geri çekildi. Kadýnýn güzel yüzünün gerilerine, soðuk ve kurnaz zihnine baktý. Ve
okusmus
bir sarý gördü. Sefkat yok. Sýcaklýk yok. Sevgi yok. Sadece korku.
"Acýnacak haldesin," diye baðýrdý burnunu çekerek. "Herkesi kullanýyorsun. Laszlo'yu kullan
. Darian'ý
kullandýn. Beni kullandýn. Simdi... Simdi de ben seni kullanacaðým."
"Jill..."
Jill onun ne söylemek üzere olduðunu bilmiyordu, umurunda da deðildi. Daha sonra, dönüp o a
a
baktýðýnda, bunun bir özür olduðunu hayal edecekti. Samantha'nýn zihninde en ufak bir pisma
kýrýntýsý
görmese bile, o yalaný kendine söylemeye devam edecekti. Çünkü her ne kadar az sonra olacak
arý çok
daha kötüles-tirse de, bir anlamda hepsini deðer kýlýyordu.
Samantha söylemek istediðini bitirmeye fýrsat bulamadý, çünkü Jill onu ezici bir dehsete bo
Duyduðu
tüm acýyý ve yok olan hayallerine duyduðu üzüntüyü on misli artýrarak ona gönderiyordu.
Kadýnýn meydan okuyan gözleri birden yasla doldu. Benliði çöktü; boðazýndan uzun, acýklý bi
ptu.
Jill'in o ana kadar duyduðu en hüzünlü, en acý dolu sesti. O kadar çaresizlik ve elem doluy
u ki, bir an
dayanamayacaðýný sandý. Ama daha da derine girmeye devam etti; ta ki Samantha'nýn hýçkýrýkl
feryatlarýný bastýrana kadar.
"?ste kendimi böyle hissetmeme neden oluyorsun," diye baðýrdý gözyaslarýný tutmaya çalýsýrk
"Dur..." diye inledi Samantha hýçkýrýklar arasýnda. "Lütfen... Ah Jill, lütfen... Beni bira
lsun sevdiysen bunu
yapma. Buna... Buna daha fazla..."
| 419
Adam Fawer
"Durursam," dedi Jill kadýnýn üzerindeki baskýsýný biraz gevseterek, "?stediðim seyi yapaca
?"
"Ne istersen! Ne istersen... Yemin ederim."
Ve Jill ansýzýn tüm üzüntüyü, acýyý, ýstýrabý geriye çekti. Samantha'nýn buna tepkisi ani o
nefessiz kaldýktan sonra suyun altýndan çýkarak soluk almýs gibiydi. Jill normale dönmesine
izin vermek için
onu birkaç saniye kendi haline býraktý.
Kadýnýn biraz kendine geldiðini hissedince de sorusunu sordu:
"?ptal düðmesi nerede?"
Bu sözleri duyan Samantha'nýn birden nefesi kesildi, zihni dehset içinde haykýrmaya basl
adý. "Bunu yapmak
istemene imkân yok, Jill."
"Evet istiyorum," dedi Jill fýsýltý gibi çýkan bir sesle. "Simdi söyle bana."
"Hayýr," dedi Samantha basýný sallayarak. "Söylemeyeceðim."
"Söyleyeceksin."
Tüm engelleri kaldýran Jill duygusal saldýrýsýný yüz kat artýrdý. Sonra bin kat. Samantha b
edi, ama
aðzýndan bir ses çýkmadý. Ne ses, hatta ne de nefes. Dayanýlmaz bir ýzdýrap benliðini sarar
öylece kalakaldý.
Ve sonra Jill acýyý týpký baslattýðý gibi aniden kesti. Sonunda Samantha'nýn iyice açýlan a
acýnýn birazýný olsun dýsa vurabilen uzun, kulak týrmalayýcý bir çýðlýk koptu.
"Evet? Düðme nerede?"
Samantha hýçkýrýklar arasýnda nefes almaya çalýsýyordu.
Jill ýzdýrap musluklarýný açýp, onun benliðini yeniden korkunç yesiller ve siyahlarla parça
"Buna bütün
gece devam edebilirim," dedi. Ve kadýn tam kederin derinliklerinde kaybolmak üzereyk
en geri çekildi.
Samantha'nýn hýçkýrýklarý daha da arttý.
"Bir daha!" Çýðlýk çýðlýða sarý azap. Duraklama.
"Ve bir daha!" Yanan turuncu ýzdýrap. Duraklama.
4201
Empati
"Ve bir daha!" Koyu yesil umutsuzluk. ;
Jill bu kez iskencenin on saniye kadar devam etmesine izin verdi. Samantha'nm ba
sý önüne düstü; yüzü ter
içinde kalmýstý.
Uzanýp yavasça çenesini kaldýrdý. "Bunun durmasýný istiyor musun?"
Kendini yeniden kadýnýn zihnine soktu. Samantha'nm aðzý sözcükler olusturmaya çalýsarak açý
kapanýyordu, ama nefes alamýyordu. Jill geriye çekildi.
"E-e-vetttttttt," dedi Samantha hýçkýrýklar arasýnda. "Söyleyeceðim... Yeter ki dur... Sade
.. Dur!"
Jill musluðu kapattý. Samantha'nm bedeni kelepçelerin izin verdiðince öne yýðýldý. Kadýnýn
n
arasýna aldý ve yavasça tuttu. Terden yapýs yapýs olmus sýcak teni parmaklarmm altýnda nabý
i atýyordu.
"Shhhh," diye fýsýldadý. "Canýnýn daha fazla yanmasý gerekmiyor. Bana bilmek istediðimi söy
bitsin."
Durdu. Samantha'nm bitkinliðini, duyduðu dehseti hissedebiliyordu. Ve en sonunda da,
zavallý
kabullenmisliðini. "Nerede o?"
Samantha tüm bedeni hýçkýrýklarla sarsýlarak yanýtladý: "En... En alt çekmecede."
Jill kalkýp masaya gitti ve çekmeceyi açtý. Beklediðinden çok daha aðýrdý, ama bunun nedeni
n
anladý: Çekmecenin içinde bir monitör ve küçük bir klavye vardý.
"S-s-sifremi gir: 3-9-2-1-8-4."
Altý rakam girilince ekran canlandý ve Jill hedefine ulasmak için bir dizi menüden geçti.
"Bunu yapma," diye yalvardý Samantha. "Ne kadar üzgün olduðumu anlatmamý istersen bunu yap
arým.
Üzgünüm. Hem de çok. Senden özür diliyorum. Gerçeði söylediðimi biliyorsun. O seyi yapmak i
nedenin..."
"Yanýlýyorsun," dedi Jill burnunu çekerek. "Bir nedenim var. Ben bir ucubeyim. Empatla
rm hepsi öyle. Bizler
Tanrý'ya karsý is-
1421
Adam Fawer
lenmis birer günahýz. Hep 'neden ben' diye düsünmüstüm;.." Jill sesi titreyerek duraladý. "
sonunda
buldum."
Onun bir sey söylemesine fýrsat býrakmadan son tusa da bastý. Ekranda sayýsal bir saat bel
irdi ve geri sayým
basladý. Jill bir an büyülenmis gibi parlayan yesil rakamlara bakakaldý.
Orada durup rakamlarýn sýfýra gelisini beklediðini hayal etti. Acaba Samantha 00:00'ý göreb
lecek miydi,
yoksa ölmüs mü olacaktý? Bu, cevabýný sadece onun öðrenebileceði bir gizemdi.
Jill çabucak menülerde dolastý ve son bir islem seçti. Alarm sesi odayý doldururken, gülüms
. Sonra eðildi
ve Samantha'yý yanaðýndan öptü. O kadýný bir sekilde sevdiðine hayret ediyordu.
"Elveda, Samantha."
Jill tüm engelleri bir daha kaldýrdý, donuk nefret ve kaybetme duygusunun kontrolsüz ola
rak akýp
Samantha'nm çýplak ve savunmasýz zihnini parçalamasýna izin verdi. Kadýn çýðlýk çýðlýða hay
açtý ve çýktý.
Arkasýna hiç bakmadý.
4221
50
Koridorda kosarlarken Laszlo azgýn bir öfke ve tarifsiz bir dehset hissetti.
?ki kisiler!
Zihinlerden biri Jill'inkiydi, ama eziyet çeken öteki tümüyle yabancýydý. "Acele etmeliyiz,
dedi alnýnda biriken
teri silerken. "Bir sorun var."
Basýný sallayan Dietrich adýmlarýný hýzlandýrdý.
Bir köseyi dönünce iki muhafýzla daha karsýlastýlar. Ama onlarda artýk üç silah vardý ve .4
derhal
adamlarýn çenelerinin altýna dayandý. Tom kolyelerini açýp ürkmüs zihinlerini özgür býraktý
sadece kendi fiziksel bitkinliðini göndermenin dýsýnda bir sey yapamayacak kadar yorgund
u. Bunu yapýnca
adamlar dizlerinin üstüne çöküp, baygýn halde yere yýðýldý.
"Ne yaptýn?" diye sordu Dietrich saskýnlýk içinde.
"Onlarý uyuttum," dedi Laszlo. Kendisi de oldukça sasýrmýstý verdiði tepkiye.
Tom son kapýyý da açtý.
Ve çocuklarýn duygularý bir yaygara halinde Laszlo'ya ulastý. Jill'in psisik saldýrýsý onla
hsete boðmustu.
Tutunmak için duvara uzandý, ama daha eli deðemeden sendeledi.
Neyse ki Tom onu düsmeden yakalamýstý. Sadýk muhafýz onu yavasça yere indirdi. Laszlo bayýl
ak için
kendini zorluyordu, ama Jill'in arka plandaki mide bulandýran nefreti ve çocuklarýn yýrtýn
an zihinleri bir yana,
hem Dietrich'i, hem de muhafýzlarý ayný anda kontrol etmenin yarattýðý gerilim çok fazla ge
sti.
Yapamayacaktý... Öylesine yorgundu ki... Biraz dinlenmesi gerekiyordu...
Yumusak, serin bir el alnýna bastýrdý. Beyni endorfinlerle dolarken gözlerini açtý. Birden
ayata geri dönmüs
gibi oldu. Gözle-
|423
Adam Fawer
rini odaklayýnca kendisine bakan Darian'ý gördü. Kadýnýn güz^l, koyu kahverengi gözleri onu
re kilitlendi.
"Bu sefer bana güvenebilirsin. Yemin ederim."
Darian konusurken Laszlo yeni bir duygunun onun elinden geçip kendi içine aktýðýný hissetti
O kadar uzun
zaman olmustu ki... Onun ne kadar sahane bir duygu olduðunu neredeyse unutmustu. A
ma iste oradaydý:
Sönmek üzere olan bir kamp atesinin o sýcak, dumanlý ve insanýn içini alabildiðine dolduran
kusu. Ask.
Basýyla Tom'a isaret etti. Muhafýz eðilip Darian'm kelepçelerini açtý ve tasmasýný çýkarttý
da onun
saf gücüyle dolduðunu hissetti. Bir an hata yaptýðýný sandý, ama sonra zihnindeki yük azald
"?ki muhafýzla Dietrich bende," diye fýsýldadý Darian kulaðma. "Sen Tom'u ve çocuklarý al."
"Tamam." Laszlo uzandý ve Tom'a tutunarak ayaða kalktý. "Çýkýsý koruyun."
"Anlasýldý," dedi Tom.
Laszlo, Dietrich ve Darian gözetim merkezine girdi.
Laszlo'nun Dietrich'in önderliðine ihtiyacý kalmamýstý. Çocuklarý artýk güçlü sekilde hisse
. Kapýnýn
diðer yanýnda uzun bir koridor daha vardý. Öteki koridorlarýn resmi görünümünün aksine, dah
sýnda
ve neseli bir tarzda dekore edilmisti.
Yine de yerdeki kalýn kýrmýzý halýda ve canlý sarý-turuncu duvarlarda insana sahte gelen bi
eyler vardý.
Koridorun kendisi sanki temsili bir evde çekilmis fotoðrafý andýrýyordu. Saðlý sollu on iki
pý vardý. Üçünde
üstüne isim kazýnmýs gümüs plakalar görünüyordu.
Elijah Cohen. VVinter Zhi. Charlie Hammond.
424
E m p a t i)??'
Laszlo yoðun bir suçluluk duygusu hissetti. Birden yaný basýndaki Darian'ý farketti ve ken
disini bulastýrdýðý
isten ötürü ona yönelik bir öfkeyle doldu içi.
"Laszlo, ben..."
"Simdi deðil/' dedi Laszlo öfkesini bastýrarak. "Sen VVinter'i al; Elijah ile Charlie
bende."
Aceleyle koridoru geçip kapýlarý açtýlar.
Gözlerini ansýzýn gelen parlak ýsýktan korumaya çalýsan çocuklar birer birer yataklarýndan
ridora
çýktý.
Elijah onu görünce, "Bay Kuehl!" diye baðýrdý neseyle.
"Bay Cohen," dedi Laszlo nefes nefese. Ve Darian'm öldüðünü yalanýný duyduðundan o yana ilk
içinden
gelerek gülümsedi. "Bayan Zhi. Bay Hammond. Sizleri yeniden gördüðüme sevindim."
"Oregon'da ne yapýyorsunuz?" diye sordu VVinter.
"Oregon'da deðiliz. O bir aldatmacaydý."
"Ama nasýl..."
Laszlo elini omzuna koyarak Elijah'm sözünü kesti. "Daha sonra her seyi açýklayacaðým. Bura
derhal
gitmemiz gerektiðini bilmeniz su an için yeterli."
"Bay Kuehl," dedi Charlie çekinerek. "O kadýn neden baðýrýyor?"
Laszlo soluðunu tuttu. Zinser'in psisik çýðlýklarým engelleyebildiðim sanmýstý. Anlasýldýðý
"Acý çekiyor," dedi. "Simdilik baska soru yok, lütfen. Neyle karsýlasýrsak karsýlasalým yan
durun ve
dediklerimi yapýn. Bay Hammond, Bay Cohen, elimi tutun. Bayan Zhi, siz de Bayan Wa
shington'unkini."
Çocuklar baska kosullar altýnda öyle bir emir karsýsýnda bozulurdu. Ama o anda hiçbir sey d
mediler. ?ki
oðlan Laszlo'nun ellerini tutarken, o da onlarýn korkusunu yatýstýrdý.
| 425
AdamFawer
Birden keskin bir sýzý duydu.
"Neydi o?" Sesindeki korkuyu saklamaya çalýssa da, çabasýnm bosa olduðunun bilincindeydi. Ç
cuklar onun
dehsetini hissedebiliyorlardý.
"Sanýrým Jill onu öldürdü," dedi Darian.
Kadýnýn suçlayýcý bakýslarýný göz ardý eden Laszlo çocuklara döndü. "Buradan çýkana kadar e
yok." Elijah ve Charlie'nin ellerini cesaret vererek sýktý. "Sýký tutunun, gezintiye çýkýyo
."
Tek umudu, Jill'in yaptýðý sey her neyse, çocuklarý kurtarmasýna engel olmayacaðý idi.
Artýk çok geç olduðunu bilmiyordu.
Jill koridora çýkýnca alarmýn sesini daha da bariz sekilde duydu. Sert, pes bir výzýltýydý.
ye takýyor
olsalar da, tesisteki öteki muhafýzlarý saran korkuyu hissetti.
"Gidelim," dedi sesinin titremesine engel olmaya çalýsarak. Manderville silahýný yeniden
doldurdu, ama daha
yürümeye baslamadan Jill onun kolunu tuttu.
"Karsýlasacaðýmýz ilk muhafýzlarý öldürme. Branigan'ý kaybettik; yardýma ihtiyacýmýz olacak
rini
alýrsan, ben gerisini hallederim."
Manderville basýyla onayladý.
Yardým toplamalarý çok uzun sürmeyecekti. Tam o sýrada bir muhafýz köseyi döndü. Adamýn mid
yumruðunu gömen Manderville boynundaki gümüs zinciri kopartýp aldý. Kolye yere düstüðü anda
zihnine daldý. Adamý güvenli sekilde kontrol altýna alýnca basýyla Manderville'ye isaret et
i.
"Öteki çocuklar tesisi ele geçirdi," dedi Manderville. "Buradan çýkmamýz lazým."
426]
Empati
Jill güçlü bir amaç duygusuyla doldurunca muhafýzýn bakýslarý sertlesti ve sabitlendi. Jill
kimlik kartýnda
yazan isme baktý: James Tanner.
"Evet, efendim/' dedi Tanner.
"Yolumuza çýkan herkesi öldür."
Jill'i isaret ederek. "O ne olacak?" diye sordu Tanner.
"O benimle birlikte/' dedi Manderville. "Simdi yürü."
Kýz ve askerleri hýzlý adýmlarla çýkýsa yöneldi. Ana kapýdaki dört nöbetçiye yaklasýrken Ji
adý.
Ne olduðunu bile anlamayacaklardý.
| 427
51
"Tecrit alarmý," dedi Tom sesi duyunca. "Tesisi kapatýyorlar."
Laszlo alnýnda biriken teri silmek istiyordu, ama iki eliyle de çocuklarý sýkýca tutmustu.
Yutkundu, kendini
toplamaya çalýstý.
"Tamam. Tom sen yanma bir kisi alýp önden git." Öteki muhafýza döndü. "Sen de arkamýzý koll
Adamlar basýný sallayýp pozisyon aldý.
"Sen de bizi çýkýsa götür, Dietrich."
Dietrich somurtkan bir ifadeyle Laszlo'ya baktýktan sonra uyumsuz grubun önüne geçti. Do
ktor. Silahlý
muhafýz. Öðretmen. Ve çocuklar. Hep birlikte koridorda ilerlediler.
Laszlo'nun aklýndan hangi grubun daha tehlikeli olduðu düsüncesi geçti: Kendisininki mi, y
oksa
karsýlasacaklarý mý? Ama arkasýndaki güçlü genç zihinleri dizginlemeye çalýsýrken yanýtýn b
farketti. Sonra köseyi döndüler ve onlarý gördüler.
Silahlarý hazýr bekleyen on asker.
"Üzgünüm Teðmen, ama kimse dýsarý çýka..."
Manderville'nin silahýndan çýkan kursunlar adamýn yüzünü daðýttý. Jill Zinser'in altý hanel
sini girince
kaim güvenlik kapýlarý kayarak açýldý. Yerdeki cesedin üzerinden atlayýp ilerlemeye devam e
r.
Dýsarý çýkýnca buz gibi bir hava ciðerlerini doldurdu. Özgürlük. Artýk tek yapmalarý gereke
eli
geçmekti. Tom'un zýrhlý otobüsü ayarlamýs olmasýna sevindi Jill; araç mükemmel bir koçbasý
si
bindikten sonra Manderville sürücüye döndü.
4281
Empati
"Yürü."
"Baska yolcularýmýz da olacaðýný sanýyordum. Çavus Neill ba-na...
"Plan deðisikliði. Empatlar tesisi ele geçirdi. Yoluna biri çýkacak olursa ezip geç. Simdi
!"
Sürücü gergin bir sekilde Jill'e, sonra tekrar Manderville'ye baktý. Jill adamý donuk bir
uysallýk ve kaynayan
siyah bir saldýrganlýk karýsýmý ile sarmaladý.
"Emredersiniz, efendim!" dedi sürücü yüz ifadesi birden sert-leserek.
Aracýn motoru çalýstý. Saniyeler içinde, stabilize yolda tozlarý kaldýrarak parmaklýklý kap
la
gidiyorlardý. Otobüs kapýya yaklasýrken bir asker kollarýný deli gibi sallayarak önlerine ç
Jill sürücünün öfkesini büküp, zihnindeki siyah ýrmaðý parýldayan bir onikse dönüstürdü. Ad
kökleyince otobüs sarsýlarak ileriye atýldý. Son hýz kapýya doðru giderken, asker de kendin
un kenarýndaki
çalýlarýn arasýna attý. Ve telsizden bir ses yükseldi.
"Asker! Otobüsü derhal durdur! Tesis kapatýldý! Onayla!"
Otobüs hýzlanmaya devam etti; sürücünün direksiyonu sýkmaktan beyazlasan parmak eklemleri a
parlýyordu.
"Emire uymak için bes saniyen var! Sonra ates açacaðýz!"
Sürücünün kararlýlýðý sarsýlýr gibi oldu, ama Jill onun öfkesini beslemeye devam etti. Bird
bir traak
sesi duyuldu. Aracýn ön camýnda yusyuvarlak bir delik belirdi; hemen ardýndan örümcek aðýný
çatlaklar olustu. Sürücü öne yýðýldý.
Adamýn bilinci kör edici bir acý tayfý halinde parlayýp, sonra yok olurken, Jill'in nefesi
kesildi. Ölmüs olduðunu
anlamasý için alnýnýn ortasýndaki kursun deliðini görmeye ihtiyacý yoktu. Saða keskin bir d
otobüs
yavasladý.
| 429
Adam Fawer
Manderville bir eliyle adamý koltuðundan çekip alýrken, öbür eliyle direksiyonu kavradý. Ot
e sola,
sonra da sert bir sekilde saða döndürdü; eðildiði anda da ön camý delen bir baska kursun ko
ardan birine
saplandý.
Ama o sýrada otobüs bir sarsýntý ve yýrtýlan metal sesiyle kapýyý parçalayýp asfalt yola çý
bir soluk
býraktý. Basarmýslardý. Tesisteyken tecrit alarmýný çalýstýrmakla doðru yapýp yapmadýðýný d
simdi bu kararýndan memnundu. Laszlo ile o seytan çocuklar oradan asla sað çýkamayacaktý.
?L
Parlayan miðferleri ve Plexiglas kalkanlarýyla tam saldýrý do-nanýmmdaki askerler kapýnýn ö
zilmisti.
Laszlo saldýrýya hazýrlanan Tom ile öteki muhafýzdaki cesaretle karýsýk umutsuzluk ve korku
sezdi.
Bilincinin bir tarafý onlarý saldýrmaya yönlendirmek istiyordu, ama bunun intihar anlamýna
geleceðinin de
farkýndaydý.
Tam onlarý geri çaðýracaktý ki, Tom silahýný atesledi. Patlama koridorda yankýlandý. Laszlo
bir ölüm
çaný olarak algýladý. Mermi bir askerin kalkanýný delip geçti; adam kan içinde kalan göðsün
e
yýðýldý. Diðerleri bunun üzerine hiç durak-samadý.
Dokuz parmak tetiklere asýldý.
"HAYI-IIIRR!" diye baðýrdý Laszlo.
Zihni üzüntü, pismanlýk ve yaklasan siddetin acýsýyla doldu. Onlarý durdurabilmeyi, savunma
uklara
ates ederek gerçeklestirmek üzere olduklarý vahseti görmelerini saðlayabilmeyi istedi.
Ama artýk çok geçti.
??.-, ± ., ._:,
mo
Empati
Laszlo'nun sesi kulaklarýnda çýnlarken, Charlie zihnini açtý. Birden Elijah ve VVinter da
onun yanýndaydý.
Düsünmeden bir araya geldiler ve zihinlerini bir renk ve ses duvarý halinde Laszlo'nun
kine çarptýlar.
; ± ,,.........
Muazzam bir enerji akýsý Laszlo'nun içinden geçip, bir gelgit dalgasý gibi mekânda patladý.
kerlerin zihnini
kaplayan çelik grisi engeller bir anda paramparça oldu. Ne olduðunu kavrayamayan Laszl
o bir sekilde
kalkanlarýný parçalamýs, zihinlerine girmisti.
Askerlerin duygularýný hissedebiliyordu, ama koku olarak belirmek yerine, yarý-saydam
bir görüntü olarak
belirmislerdi. Yesil korku; zonklayan kapkara saldýrganlýk ve parlak beyaz öfke. Ve re
nklerin arasýnda,
erimis, haykýran kývrak melodiler ve ritmik vuruslarla, o ana kadar duymus olduðu en m
uhtesem sarký.
Laszlo tüm bunlarý deðisik bir yola yönlendirmek için sadece çeyrek saniyesi olduðunu farke
. Avuçlarýndaki
ince parmaklan hissetti ve çocuklar için duyduðu empatinin özgürce akmasýna izin verdi. Duy
ularý onlara
dokundukça, her askerin yumusayan zihni kendi öfke ve korkusunu sarmaladý.
Kavgacý bakýslar eridi, tetiklerin üstünde gerilmis parmaklar gevsedi, namlular birer bi
rer indirildi. Bir an için
kimseden ses çýkmadý; yaralý asker bile baðýrmayý kesmisti.
Ve yine o an içinde, zihinleri bir dizi bulanýk ampul gibi parlarken, Laszlo hepsini
sýmsýký kavradý. Ne
olduðunu, kalkanlarmý delmeyi nasýl basarabildiðini hâlâ anlayamamýstý. Onlarý neden öyle
görüp/duyduðunu da. Bakýslarýný Elijah ile Charlie'ye çevirdi. Ellerini sýký sýký tutmuslar
larýný
yüzüne dikmislerdi.
Ve Laszlo anladý. Kendisi deðildi. O sadece çocuklarm muhtesem güçleri için bir araçtý. Hep
berken
oradan rahatlýkla çýkabileceklerini kavrayýnca uzun ve yavas bir soluk býraktý.
| 431
Adam Fawer
Ama ileriki yýllarda onu her seyden çok rahatsýz edecek olan sey, Jill'e güvenmis olmasa
hepsini
kurtarabileceði düsüncesiydi. Ama ona güvenmisti. Ve Charlie Hammond o yüzden ölecekti.
Ekrandaki parlak yesil rakamlar 00:00'ý gösterdi.
Haykýran kadýn son bir çýðlýk attý, ama bu acýdan deðil, daha çok bir beklentiden kaynaklan
anýn
temeline yerlestirilmis C-4'ler patladý. Rahatlama havada uçarak gelip belkemiðini kýran
büyük bir beton
parçasý seklinde çöktü üstüne.
Ve sonra, birkaç saniye önce Samantha Zinser olan bilinç söndü.
"Elveda, Samantha," diye fýsýldadý Jill.
Izdýrap ve korku dalgalarý saniyeler içinde psisik ortama yayýlýrken, hava da gök gürültüsü
r
uðultuyla doldu. Haykýran zihinlerin birçoðu simdiden o ölüm dalgasýnýn altýnda kalmýs, bir
düsmeye
baslamýstý bile. Jill gözlerini yumdu ve yavasça soluðunu býraktý.
Halletmesi gereken sadece iki is kalmýstý. Oturduðu yerde doðrulup Manderville ve Tanner
'a baktý.
"Burada dur."
4321
52
Ses gök gürültüsü gibiydi.
Neler olup bittiðine bakacak zaman yoktu. ?nanýlmaz bir gürültü oldu, sonra dünya ayaklarýn
da yarýldý
ve gökyüzü tepelerine yaðdý. Altlarýndaki zemin çatlamaya, tavandan düsen beton bloklar yer
parçalanmaya ve etrafa keskin ve sivri tas parçalarý yaðdýrmaya basladý.
Daha büyük parçalarýn birkaçý karsýlarýndaki askerlerin üstüne düstü; bir askerin kafatasý
parçalandý. Bir patlama daha oldu ve Laszlo sýründa ates gibi sýcak bir rüzgâr hissetti. Dö
fýrsat
bulamadan Tom üstüne atlayýp onu yere yýktý. Laszlo nefes almaya çabalarken Charlie'nin eli
avucundan
kaydý. Oda çýðlýklarla dolarken çaresizlik içinde Elijah'ý yanýna çekti ve bedeniyle ona si
a çalýstý.
Sýrtýnda bu kez de bir acý hissetti, tavan çökerken Tom ona iyice abandý. Ve sonra, beton b
oklarýn düsmesi
basladýðý gibi aniden durdu. Hava, toz ve dumanla dolmustu. Kýsa bir an, enkazýn yerlesme
gürültülerinden
ve alevlerin çýtýrtýsýndan baska ses duyulmadý. Sonra acý içindeki insanlarýn çýðlýklarý se
Elijah'ý sýkýca göðsüne bastýran Laszlo yavasça doðruldu. Karsýsýnda bulacaðý dehsetten kaç
yüzünü onun göðsüne yaslamýs olan çocuk inliyordu. Daha birkaç saniye önce önlerini kesen a
gitmis, yerlerini yaralý ve kanlar içindeki kurbanlar almýstý.
Yarýsmdan fazlasý ölmüstü; ya beton bloklarýn altýna gömülmüslerdi ya da baslarmdaki ve göð
yaralardan kanlar akarak yerde hareketsiz yatýyorlardý. Baygýn yatanlarýn üçü hâlâ nefes al
alan
ikisiyse çýðlýk çýðlýða baðýrýyordu.
Biri dizinden kopmak üzere olan bacaðýný tutuyordu, ötekinin baðýrsaklarý karnýndaki yarada
Ama o görüntüler
I 433
Adam Fawer
bile Laszlo'ným arkasma baktýðý zaman gördüklerinin yaranda hiç kaldý.
Tom.
Sadýk askerin görmeyen gözleri tavana sabitlenmisti. Basmýn yan tarafý koyu kýrmýzýya boyan
Beni kurtarmak için kendini feda etti. Onu bana sadýk olmasý için büktüm ve öldü. Benim yüz
Bakýslarýný Tom'un kanlý basýndan ayýran Laszlo, yerdeki genis çatlaktan çýkan alevleri gör
a o
bildik kokuyu aldý: Yanan et.
"Tanrým, hayýr!" diye baðýrdý.
Elijah'a tam o anda sýký sýkýya sarýldý ona. O olmasa, Charlie'yi kurtarmak için kendini üm
ce alevlerin
içine atacaktý. Charlie'nin kör edici sarý ýstýrabý zihnini kavrayýnca acýyla kývrandý. Son
lnýz
olmamasý için zihniyle ona uzanmaktan baska yapabileceði sey yoktu.
Sonra Charlie'nin zihni geride sadece bir karanlýk býrakarak yok oldu.
Laszlo birden baska bir bilinç hissetti. Dumandan yanan gözlerle deli gibi enkazý tara
dý. Ve bir kadýn eli
gördü.
Darian.
"Bekle burada," dedi Elijah'm elinden kurtularak.
Hýzla Darian'in altýnda sýkýsmýs olduðu beton bloða gitti ve onu kaldýrmaya çalýstý. ?ki, b
oynayan blok gerisingeri düstü. Yine denedi, ama yararý yoktu; çok aðýrdý.
Birden Darian'ýn eli kýmýldadý. Laszlo eðilip tuttu.
"Darian! Ben üç deyince elinden geldiðince it!"
Etrafýna bakýndý. "Bay Cohen, bana yardým edin!"
Sok geçiren Elijah itaatkâr bir sekilde geldi. Laszlo onun zihninden dehset duygusun
u uzaklastýrmaya
çalýsýp, neon mavisi kendine güvenle doldurdu. Artýk Elijah'in dili olan renkler vasýtasýyl
letisim kuruyordu.
434 |
Empati
"Üç deyince! Hazýr mýsýnýz?"
Eðilen Elijah beton bloðun kenarýndan tuttu.
Laszlo da ellerini altýna soktu. "Bir... iki... ÜÇ!"
Birlikte kaldýrmaya çalýstýlar. Vücudundaki her kasýn gerilip zorlandýðýný hissedebiliyordu
Blok yine
yerinden kýmýldamadý. Saldýrganlýk dalgalarý yayarak gücünü odakladý. Projeksiyonlarýna tep
eyin
damarlarýna adrenalin bosalttý.
Beton blok kýmýldadý. Sadece bes-on santim, ama neredeyse olacaktý. Birkaç santim daha oyn
atabilirlerse,
onu dayandýðý yerden asaðýya itebileceklerdi. Dislerini sýkan Laszlo çabalarýný artýrdý. Be
kenarý
parmaklarýný kesiyordu, ama kan içinde kalan tasý itmeye devam çtti. Tas biraz daha kaydý.
Biraz daha... Sadece... ?ki santim... Daha.
Ve kayarak devrilen blok moloz kaplý zemine düstü. Laszlo soluklanmak için zaman kaybetm
eden toz
bulutunun içine daldý. Darian'ýn yüzü kanla kaplý olmasýna raðmen zihni bir rahatlama duygu
dolmustu.
VVinter kollarýnýn arasýndaydý.
Laszlo eðildi ve kýzý çekip çýkarttý. Molozlarýn arasýndan kaldýrýrken VVinter gözlerini aç
nra
kollarýný boynuna doladý ve basýný göðsüne gömdü. Muhtesem bir müzik mükemmel, pýrýl pýrýl
Laszlo'nun zihnine doldu.
"Tesekkür ederim," dedi kýz fýsýltýyla.
"Bir sey deðil," diye yanýtladý Laszlo gözlerinde sevinç gözyaslarýyla. Hýçkýrýðýný tutup k
etmek için Darian'a döndü. "?yi misin?"
"Galiba kolum kýrýldý, ama sorun deðil." Birden dehset içinde döndü. "Nerede..."
"Öldü o," diye fýsýldadý Laszlo.
Soluðu kesilen Darian eliyle aðzýný kapattý.
Yerdeki alev saçan deliðe bakarken bir an ikisi de konusmadý.
1435
tpanwr
Kararlarýmýzýn yasýný sonra tutarýz." Sözcükler daha aðzýnda*1 Çýkmadan pisman olan Laszlo
ýsýrdý. "Simdi... Simdi burac}an gitmemiz gerek."
Darian sessizce basýný salladý. Deliðe arkalarýný döndüler ve kalan iki çocuða baktýlar. Or
atan insanlarýn ve m°l°£un ortasýnda el ele tutu smus, ne yapmalarý gerektiðini sorar gibi
ara bakarak
sessizce duruyorlardý.
Laszlo onlarýn gerisinde yere yýðýlmýs olan Dietrich'e baktý. Sýrtüstü yatmýs, bos gözlerle
arken
etrafýndaki dünyayý unutmak ister gibi elleriyle kulaklarýný kapatmýstý.
"Dietrich!"
Çözlerini sýmsýký yuman doktor, basýný deli gibi sallamaya basladý. Laszlo yanma gitti, bir
i tutup
rahatlatýcý bir sakinlik yayarak sikh. Yüzüne sakin bir ifade gelen Dietrich ona baktý.
'Böyle olmasýný... Üzgünüm. O kadar üzgünüm ki."
'Ben de," dedi Laszlo. "Simdi gidelim."
Adamý ayaða kaldýrdý. Bir adým atmýstý ki, Darian onu kolundan tuttu. Kulaðýna doðru eðildi
se
rükürerek konustu.
'Býrak burada gebersin pezevenk."
'Ona hâlâ ihtiyacýmýz var."
"Ne için?"
Laszlo basýyla binanýn yýkýlan dýs duvarlarý arasýndan görünen a§aÇ?arý isaret etti. Ama ya
t
bulamadan tavandan bir gtimbürtü geldi ve asaðýya bir toz bulutu indi. Ardýndan metalik bi
r inleme sesi
duyuldu.
"Buradan!" diye baðýrdý Laszlo yýkýlmýs çýkýsý göstererek. Ezilmis Ve eðrilmis kapý biraz z
menteselerinden ayrýldý. Çocuklun güvenli bir yere götürmesi için önce Darian'ý dýsarý itti
Kapýdan çýkmadan önce Tom'a son bir defa baktý. Alnýndaki kesikten sýzan kan toza karýsmýs,
bir çizgi halinde boydan boya geçmisti.
Omuzlarýnda bir ölümün yükü daha. 4361
Em^S*r:
"Haydi!" ? : --'?- -?? '?.- ??.?«i- ^?" v
Laszlo da binanýn lobisine geçti, yerde yatan ölü ve yaralý askerlere bakmamaya çalýsarak m
zlarýn
üzerinden atladý. Parçalanýp bir kenara savrulmus olan ana giris kapýsýndan çýkýp sonunda k
ini
dýsarýya attýlar.
Dondurucu gece havasý bir anda ciðerlerini doldurdu. Ortalýkta dolasan yirmi kadar ask
eri gören Laszlo
sasýrdý.
Ve birden anladý ki... "'?'?''"?'"'? !";!'
"Korunmuyorlar!" dedi Darian.
Zihinlerinin korunmasýz olmasý bir yana, hepsi panik içindeydi; ne yapmalarý gerektiði hak
kýnda en ufak bir
fikirleri yoktu. Laszlo bir sonraki hamleyi düsünmeye çalýsýrken, nöbetçilerden biri ona do
ostu.
"?yi misiniz, asker?" diye sordu adam.
Laszlo adamýn kiminle konustuðunu anlamak için dönüp arkasýna bakmak üzereyken, üzerinde hâ
üniformanýn olduðunu anýmsadý. "?yiyim," dedi ýtýrlý hafif bir uysallýk yayarak. "Ama bir a
tiyacým var.
Hemen General Davis'e rapor etmem gerek."
"Kim?"
Laszlo adama, 'Nesin sen, aptal mý?' dercesine bakýp, ona bir utanç dalgasý gönderdi.
"Bu tesisi denetleyen kisi elbette. Buraya Zinser'in yaptýklarýný kontrol etmek için gönde
rildim. Ve çok da iyi
olmus. Ne bulduðumu biliyor musun?"
"Ne?" ,;ý( ,, . ,'..' .
"Siviller," dedi Laszlo ve Darian ile çocuklarý gösterdi. "Eðer kahrolasý basýn bu sözde gi
tesiste çocuklar
olduðunu öðrenirse basýmýz belada demektir, anlýyor musun beni?"
Adam yanýt veremeden Laszlo onu güçlü bir dehset duygusuyla doldurdu.
"Simdi bana bir araç bul. Hemen!"
| 437
Adam Favver
"Emredersiniz, efendim!" ,.,-.
Park alanýna kosan asker bir dakika içinde bir arazi aracýyla geri döndü.
"Bundan sonrasýný ben hallederim," dedi Laszlo adama inmesini isaret ederek. "Ve Tan
rý askýna! Bu
çocuklarýn hiçbirini görmedin. Bir kelime edersen canýna okurum. Anladýn mý?"
Laszlo sözlerini mide bulandýran bir korku dalgasýyla tamamladý. Asker titreyen eliyle çab
ucak selam verdi.
"Emredersiniz, efendim!"
Laszlo baska tek söz söylemeden direksiyona geçti, ardmdan diðerleri de bindi. Cipi parçal
anmýs ana kapýya
doðru sürdü. Metal parmaklýklarýn olmasý gerektiði yerde dört asker yan yana duruyorlardý.
yaklasýrken, Laszlo eliyle kenara çekilmelerini isaret etti. Her ne kadar ilk düsünceler
i aracý durdurmak olsa
da, sürücünün talimatýna uymaya karar verdiler.
Neden öyle yaptýklarýný da hiç merak etmediler.
438 |
53
Jill bir elini parlak farlardan kamasan gözlerine siper ederken, diðeriyle de gelen
arabaya durmasý için isaret
etti. Dünyanýn en sirin köpek yavrusuna deðecek bir sevecenlik duygusu gönderince, mor VW
kaplumbaða
ardýnda bir fren izi býrakarak durdu. Jill arabaya kosarken, sürücü de yolcu tarafýnýn camý
rdi.
"?yi misin, evlat?"
"Evet, sað olun," dedi Jill camdan içeri eðilerek. Sürücü ellili yaslarýnýn basýnda bir ada
gözlerinin etrafý kýrýsýklýklarla kaplýydý ve direksiyonla kasýklarý arasmda sýkýsmýs bir g
gözlerinin içine bakan Jill gitmek istediði yeri söyledi.
"Hmm, oraya kadar gitmiyorum ben..." Jill zihnini bükünce, adam duraladý. "Neyse... Bo
sver. Atla bakalým."
Kýz emniyet kemerini baðladýktan sonra yola çýktý.
"Seyyy! Eee..." Rahatsýzlýðý her halinden belli olan adam soruyu sormakla sormamak arasýnd
a bocalýyordu.
"Bluzundaki o... O sey kan lekesi mi?"
Jill bakýslarýný gösterge panosunun los ýsýðýnda parlayan kýrmýzý lekeye indirdi. Hangisini
?
Tanner'in mi, yoksa Manderville'nin mi? Her sey çok hýzlý olmustu. Adamlarýn duygularý hâlâ
hninde
parlýyordu.
Tanner'i öldürmesini emretmeden hemen önce Manderville'yi boðduðu atesli mavi öfke. Ve heme
ardýndan
ona gönderdiði koyu yesil suçluluk duygusu. Ve Manderville silahý kendi aðzýna sokup tetiði
iði zaman
aðzýnýn kenarýndan yükselen incecik gri duman.
"Ketçap dökmüs olmalýyým," dedi koltuðunda geriye yaslanarak. "Varýnca beni uyandýr."
| 439
Adam Fawer
??-?-? £
Laszlo dikiz aynasýndan arkada uyuyan çocuklara baktý. Kaçýslarýnýn yarattýðý gerginlikle b
düstüklerinden onlarý uyumaya ikna etmesi zor olmamýstý. Jill'in arayý fazla açmasýný engel
n gaza
bastý. ?çinde olduðu araba kilometrelerce uzakta da olsa, kýzýn zihni kendi beyninin içinde
günes gibi
parlýyordu.
Bir saat önce yol kenarýndaki lokantada rastladýklarý yaslý adamdan 'ödünç aldýklarý' Oldsm
yanýndan kayýp giden beyaz serit çizgilerine büyülenmis gibi bakarak birkaç saniye zihnini
inlendirdi.
Organizasyon'un onlarý aramaya baslayýp baslamadýðýný merak ediyordu.
En bastaki planý The New York Times'a gidip tüm öyküyü anlatmaktý. Ama bu, kaçýslarý Tanrý
yasama mal olmadan önceydi. Üstelik simdi, biraz daha sakin bir kafayla düsününce Elijah i
le VVinter'i afise
edemeyeceðini de anlamýstý. Hayatlarýný orada yasananlarýn anýsýyla sürdürmek zorunda kalma
yetmezmis gibi, bir de yeteneklerinin tüm dünya tarafýndan bilinmesi...
Olanlarý onlarýn zihninden silebilmeyi isterdi. ?sin tek iyi yönü, Organizasyon'un büyük ol
sýlýkla hepsinin
ölmüs olduðunu düsünmesiydi. Eðer çocuklar kimliklerini iyi gizlerse, Organizasyon belki de
rçeði hiçbir
zaman öðrenemeyecekti. Onlarý asla bulamazlardý. Ancak...
Empatlarý saptayabilecek kendisi gibi baska birini daha bulmazlarsa elbette. Üstüne çöken
suçluluk
duygusuyla direksiyonu daha da sýký kavradý. Gözleri yine dikiz aynasýna gitti, ama bu kez
bakýslarý evini
özleyen bir köpek yavrusu gibi camdan dýsarý bakmakta olan Dietrich'e takýldý.
Kafasýnda yavas yavas bir fikir sekillenmeye baslamýstý. "Çocuklarý nasýl koruyabileceðimiz
iliyorum," dedi.
"Ve Jill'i nasýl durdurabileceðimizi de."
440 |
Empati
Planýný anlatmayý bitirince Dietrich uzunca bir süre sessiz kaldý. Sonunda basýný salladý.
"Bunu yapabilirim. Ama bir kemik testeresine ihtiyacým olacak."
?l'
Laszlo göz ucuyla yanýnda oturan Darian'a baktý. Arabadaki herkes gibi o da uyuyordu.
Uykudayken
yüzünde hep o kadar huzurlu bir ifade oluyordu ki... Belki bininci kez yasadýklarýnda ne
yin yalan, neyin
gerçek olduðunu düsündü. En kötüsü de oydu iste: Hayatýnýn en mutlu dönemine bakýp, yasadýð
mutluluðun gerçek olup olmadýðýný bilmemek.
Darian'ýn hücresindeyken onun günahlarýnýn baðýslanmasýný arzuladýðýný sezmisti. Kaçýs plan
gerçeklestirmeye basladýðý ana kadar, zaman içinde bunu yapabileceðini de düsünmüstü. Ama D
kendisini bas sorumlu haline koyduðu onca olaydan sonra, son görev de bitince onu bi
r daha asla
görmeyeceðini biliyordu.
O nedenle de göz ucuyla seyretti uyuyusunu. Son bir kez.
| 441
54
Safak sökerken Laszlo arabayý köhne bir motelin arkasýndaki otoparka çekti. Soluk neon pan
oda 'BOS YER
VAR' sözcükleri yanýp sönüyordu. Arabayý durdurmasýyla motoru kapatmasý arasýnda geçen birk
içinde herkes uyanmýstý. Kapýyý açýp indi, tuzlu su ve dizel egzozu kokan serin New England
vasýný
ciðerlerine doldurdu.
Yolda geçen bes saatten sonra rüzgâr ne olursa olsun iyi gelmisti. Ötekiler hiç konusmadan
arabadan indi.
Laszlo, "Bayan Washington ile konusmamýz gerek," dedi. "Lütfen bize biraz izin verin
."
Otoparkýn çocuklarýn onlarý duyamayacaðý kadar uzak bir kösesine yürüdüler. Sonra Laszlo du
açýkladý:
"Gruptan ayrýlmam gerek. Jill ile birbirimize bir sekilde baðlýyýz. Bana yakýn olduklarý sü
e Elijah ile VVinter
de tehlikede olacak."
"Onun üzerine tek basýna gidemezsin."
"Emniyette olana kadar çocuklarla birlikte kalmalýsýn. Onlarýn tek savunmasý sensin."
Darian alt dudaðýný disledi. "Seni öldürebileceðini biliyorsun, deðil mi?"
"Ama baska seçenek de yok."
"Bekleyebilirsin. Çocuklarý ailelerine teslim edelim, sonra Jill'in pesine birlikte
düseriz."
"Hayýr. Bu çok riskli olur. Onu çok net hissediyorum ve daha ne kadar baðlantýlý kalacaðýmý
orum.
Ona ulasmadan ne yapacaðýný kim öngörebilir? Su anda bile zaman kaybediyoruz. Bunu benim iç
n yap,
Darian."
Çabucak planýný anlattý.
442 I
Empati
"Peki," dedi Darian sonunda, ama Laszlo onun öfkesini hissedebiliyordu. "Doktorun
istediði tüm oyuncaklarý
almasýný saðlayacaðým."
"Ve önümüzdeki bes saat içinde geri dönmez ya da seni aramazsam..."
"Ne yapacaðým? Seni býrakýp gitmemi mi istiyorsun?"
"Evet. Bana söz ver, Darian."
"Laszlo ben..."
"Uzatma!" diye baðýrdý Laszlo. "Söz ver bana!" Öfkeye kapýlmak istemezdi, ama çocuklarý kor
steði
isterik bir takýntý düzeyine ulasmýstý. "Özür dilerim," dedi sesini alçaltarak. "Tüm olanla
nra dünya
üstündeki varlýðýmý haklý göstermenin tek yolu VVmter ve Elijah'm emniyette olmasýný saðlam
söz ver bana."
"Sadece sen bana onun hayatýyla kendininki arasýnda bir seçim yapmak zorunda kalýrsan, öldü
mekte
duraksamýyacaðýna dair söz verirsen yaparým bunu."
Laszlo yanýt vermeden önce düsündü. Jill hâlâ bir çocuktu. Ama Winter ile Elijah da öyleydi
eyden tek
parça olarak çýkmamýn bir yolu varsa o yola yöneleceðim."
Bir damla gözyasý Darian'ýn yanaðýndan süzüldü. Kollarýný Laszlo'nun boynuna doladý ve ona
sarýlýrken kulaðma fýsýldadý. "Seni hâlâ seviyorum. Biliyor musun?"
"Biliyorum."
Laszlo 'ben de' diyebilmis olmayý isterdi. Ama artýk çok geçti. Darian burnunu çekerek ond
an koptu ve geri
çekildi. Utanarak yanaklarýný sildi. Laszlo onun duygularýný hissediyordu elbette, ama onu
runu kurtarmak için
basýný çevirdi.
Darian kendini topladýktan sonra ötekilerin yanýna döndüler. Hepsinin bakýslarý -farklý ned
le olsa dayerdeydi.
Laszlo, "Jill'in pesinden gidiyorum," dedi. "Ben dönene kadar yönetim Darian da olac
ak." Dietrich'e döndü.
"Bu senin için de geçerli."
| 443
Adam Fawer
* "Anlasýldý," diye mýrýldandý Dietrich. u.-: ,$?? \ ; i Laszlo ayrýlmak üzereyken Darian
bir
Öpücük Çal-mak için dudaklarýný yavasça onunkilere dokundurdu. h,( "Elveda."
Yola çýkýp otostop yapmak için parmaðýný kaldýrana dek Darian'm o hareketindeki garip kesin
lamamýstý
Laszlo. Ve sonra anladý: Darian bir daha görüseceklerini ummuyordu.
444 |
55
Jill sadece yedi ay önce ayrýlmýs olsa da, oradaki her sey gözüne sanki daha küçük görünüyo
önceki yýl orasý tüm dün-yasýydý onun. Simdiyse bir dizi acý veren anýdan baska bir sey deð
bile
olsa, Organizasyon'un ötesinde sahip olduðu tek yuvaydý.
Sýralarýn arasýndaki genis koridorda yürürken ayak sesleri kilisenin büyük tavanýnda yankýl
Her
sýranm yanýndan geçerken zihninde anýlar canlandý.
Son kefaretimi burada ödedim. ; I
Sarah'nýn Hemsire Martha taklidini izlerken gülme krizi geçirdiðim yer.
?nancýn kýrmýzý olduðunu ilk burada gördüm.
Peder Sullivan'm ofisine giden dar dönel merdivenin basamaklarýný çýkarken farkýnda olmadan
gözyaslarýný
siliyordu. Oraya intikam almak için mi, yoksa af dilemek için mi geldiðini bilmiyordu.
Tek bildiði, olmasý
gereken yerde bulunduðuydu. Üst sahanlýða ulasýnca durdu ve aðýr ahsap kapýya baktý. ' i, '
"
Kapýda altýn harflerle yazýlmýs bir plaket vardý. ' '' ; ' >
Rah. Ryan O'Callaghan
Birden öfkelenerek kapýyý hýzla itti. ?nce yapýlý, kýzýl saçlý bir rahip basýný kaldýrýp sa
ize
yardým edebilir..."
"Peder Sullivan nerede?"
"Piskopos Sullivan artýk Aziz Meryem Sapeli'nden çalýsýyor."
"Piskopos Sullivan mý?"
Jill bir an sasýrmýstý, ama sonra anladý: Peder Sullivan mesleðinde ilerlemisti. Kendisi O
rganizasyon'da iken
ihtiyar yasamýna devam etmisti. Ama o bunu kabul etmeyecekti. Peder Sullivan'm gözle
rinin içine bakmasý
gerekiyordu. Ona büyük bir yanlýs yaptýðýný söylemesi gerekiyordu.
| 445
1
AdanýFawer
"Beni ona götür." ; ; ' "Ama..."
Genç rahibin gözlerinin içine bakan Jill onun zihnini kuru bir dal parçasý gibi kýrdý.
O'Callaghan yerinden kalktý. "Arabam arkada."
â.
Sarý bir öfke dalgasý Laszlo'nun zihninde parladý. Gazý kökledi. Acele etmesi gerekiyordu.
Laboratuardaki o son günden beri Jill, Peder Sullivan'm renklerini ilk defa görebili
yordu. Onlarý Aziz Meryem
Sapeli'nin karmasýk koridorlarýnda kendisine yol göstermeleri için kullandý. Ve sonunda on
un kapýsýnýn
önünde durdu. Rahibi kolaylýkla mahve-debilirdi, ama o gün bodrumda hissettiði dehseti bir
kez daha
benliðinde bulunca orada donakalmýstý. Eksi bir safra akýntýsý boðazýný yakarak aðzýna kada
Elinde olmadan öksürünce Peder Sullivan'm renkleri birden bir korku girdabýna dönüserek par
adý.
"Orada biri mi var?"
Jill her ne kadar yaslý rahibin duygularýný çok net olarak göre-biliyorsa da, kapýyý açma c
tini veren
Peder Sullivan'm sesindeki titreme oldu. Duvardan bir an için yansýyan sahane ve bir
birleriyle çelisen renkler
onu sasýrttý; sonra bunlarýn duygular deðil, sadece dösemeden tavana kadar uzanan pencerey
i kaplayan
vitray olduðunu farketti.
Kapýyý açýp içeri girdi. "Merhaba, Peder."
Peder Sullivan'm yüzü bembeyaz olurken, duyduðu sok da zihninde patladý. Seri bir hareke
tle çalýsma
masasýnýn en üst çekmecesini açýp titreyen eliyle gümüs bir tabanca çýkarttý. "Bana yaklasm
446 |
E m p a t i
"Peder ben..." .'..Vp:v«'.;".*,'.->:'..)
"Jill! Ne olduðunu bilemiyorum ama Tann'nýn evine ait deðilsin."
"Lütfen... Açýklamama izin verin. Onlarýn hepsini sizin içindi... Sizin için öldürdüm. Tanr
"Hayýr," Peder Sullivan basýný kendini duyduðu seylerden sakýnmak ister gibi silkeledi. "S
en ne yaptýysan,
Seytan için yaptýn. Týpký Hemsire Christina'yý bastan çýkarttýðýn zamanki gibi. Ama ona sen
ne
olduðunu söyledim. Ve Hemsire Christina bunu duyunca aðladý... Sevincinden aðladý. Çünkü bi
sana
kanmýs, asýk olduðunu sanmýstý."
Güzel rahibenin adý geçince Jill'in midesine bir kramp girdi. "Beni sevmis miydi?"
"Hayýr! Seni asla sevmedi! Yaptýklarýný ona içindeki Yaratýk yaptýrdý! Simdi dýsarý çýk, yo
eðim.
Yüce ?sa Mesih adýna yemin ederim ki yaparým."
"Yapmayacaksýn," dedi Jill içi öfkeyle kabararak. "Benim hakkýmda yanýldm. Haftalar boyunc
a bana iskence
yaptýn. Ama inancýmý hiç kaybetmedim. Su ana kadar." Peder Sullivan'nm titreyen gözlerinin
içine bakarak
ona doðru bir adým attý. "Beni öldürmeyeceksin. Kendini öldüreceksin."
O denli acýmasýz bir hüzün dalgasý gönderdi ki, kendi gözleri de yaslarla doldu. Rahibe doð
r adým daha
attý.
"Günaha giren sendin. Çünkü deðersizsin. Her zaman da deðersiz oldun. Tann'nýn Evi'ne ait o
yan
sensin. O'na layýk olmayan sensin."
Peder Sullivan silahým indirdi. '
"Öldür kendini, Peder."
Rahibin eli çýlgýnca bir titremeye tutuldu. "Bu günahkâr yasamdan tek kaçýs yolun bu."
, ,
Sullivan yavasça silahý basýna doðru kaldýrdý. . ,
"Yap!." :.; : r
| 447
k?k
AdamFawer
Gözlerini sýkýca yumdu.
"YAP!" ? ?
Tetiðin üzerindeki parmaðý gerildi. -r "HAYIR!"
Rahibin silahýnýn ateslenmesinden bir an önce attýðý çýðlýkla Jill'in dikkatini daðýtan Las
dý.
Silahýn kulaklarý saðýr edici sesi küçük mekânda yankýlandý; namludan çýkan mermi Peder Sul
basýnýn birkaç santim ilerisinden geçerek vitray pencereyi parçaladý. Cam parçalarý uçusara
a
daðýlýrken oda bir renk cümbüsüne boðuldu.
Jill öfkeyle kendini devasa mese masanýn üzerinden atýp Peder Sullivan'a saldýrdý. Silahýný
rahip
dehset içinde pencereye kadar gerileyince tökezledi. Kýrýk camýn önünde tehlikeli sekilde s
ordu simdi.
Dengesini bulmak için pervaza tutunmaya çalýstý, ama renkli cam kýrýklarý parmaklarýný kesi
rayýsýný
kaybetti ve pencereden dýsarý yuvarlandý.
Jill bir an duraksamadan masanýn üstüne düsen silahý kaptý ve kendisini rahibin canýný alma
inden
mahrum býrakan adamý öldürmek üzere döndü.
Silahý Laszlo'nun basýna doðrulttu ve tetiði çekti.
Silah ates aldýðý anda Laszlo da kýza doðru hamle etti. Kursun kulaðýný delip geçerken bir
ssi
duydu ve bir saniye sonra kýzýn üstüne çullandý.
Jill'in bileðini kavrayýp elini hýzla duvara çarpýnca silah yere düstü. Ve anýnda bir nefre
gusu Laszlo'nun
beyninde, onu içten dýsa doðru yakan bir alev topu gibi patladý.
Jill psisik pençelerini beynine gömerken basparmaklarýný da gözlerine bastýrdý. Laszlo onun
lerini tutup geri
çekmeye çalýstý, ama zihninde çýðlýk çýðlýða patlayan renkler kalan gücünü alýp götürmüstü.
sýký sýkýya kapattýðý göz kapaklarýný
448 I
Empati
delip geçince bir çýðlýk attý. Týrnaklar gözlerine gömüldükçe keskin ve yakýcý acý da büyüy
zihnini döven elem dolu maviler ve delirtici morlarla karsýlastýrýlýnca hiçbir seydi.
Tek yapabildiði onlarý geri yansýtmak oldu; Jill týrnaklarýný daha da derinlere batýrdýkça,
acýsýný ona
gönderdi.
Laszlo'nun kanayan gözlerinin dayanýlmaz acýsýný, birlikte haykýrarak paylastýlar.
Duyduðu fiziksel acý, Jill'in kör edici psisik saldýrýsý karýsýnda kasýrgadaki bir fýsýltý
ak
istemesine raðmen mücadeleye devam etti. Onu ancak kendi gücü vasýtasýyla yenebileceðinin b
nciyle
Jill'in tüm nefretini geri gönderdi.
Birden, dehsete kapýlmýs baska bir bilincin odaya daldýðýný hissetti.
Darian.
Günes kadar yakýcý bir renk parýltýsý Jill'in zihnini yarýp geçti. Kýz birden olduðu yere y
mide
bulandýrýcý bir sesle göz yuvalarýndan çýkarken Laszlo acýyla bir çýðlýk attý. Darian'a dön
artýk gücünün sonuna gelmisti.
Kendini býraktý ve Jill ile birlikte uçurumdan asaðý yuvarlandý.
J449
56
Laszlo kendine geldiðinde, zonklayan gözlerini açamadý. Elleriyle yoklaymca kalýn bir sargý
tabakasýyla
karsýlastý. Bir korku dalgasý benliðini sardý. Doðrulmaya çalýstý, ama bir çift güçlü el on
n Darian'a
ait olduðunu hissetti. Ve birden anýmsadý.
"Jill nerede?"
"O is tamam."
Laszlo uzun bir soluk býraktý. "VVinter ile Elijah?"
"?yiler," dedi Darian. Aðlamamaya çalýstýðý sesinden belliydi. "Uyu. Uyandýðýnda yanmda ola
"Peki." Laszlo bilincini yitirmeye baslamýstý bile. "Tamam."
Bilinci geri geldiðinde gözlerindeki acý biraz hafiflemisti. Gece olduðu hissi vardý içinde
Elini yumusak
çarsafýn üstünde gezdirdi ve yavasça doðruldu. Çevresinde hepsi uyumakta olan dört zihin va
linçsizlik
içinde sönük olsalar bile, üç tanesinden güç fýský-rýyordu; dördüncüsüyse onlara kýyasla za
gibiydi. Sonra baska bir sey hissetti: Bombos bir hiçlik. Sanki uzayda bir kara de
lik. Darian'm uyandýðýný
duydu/hissetti.
"Herhangi bir sorun çýktý mý?"
"Hayýr. Dietrich iki saatten az bir süre içinde girdi ve çýktý." Laszlo bir sonraki sorusun
soramadan Darian,
"Kýz hâlâ uyuyor," dedi. "Bilmiyor."
"Uyandýðýnda ben söylerim."
Bir sessizlik oldu, sonra Darian, "Tamam," dedi.
Kadýnýn içinden, acý çikolata gibi kokan üzüntüyle karýsýk bir utanç duygusu geçti. Laszlo
tutup
kendi elinin içinde hapsetti.
450
Empatý
"Ne oldu?" diye sordu Laszlo.
"Biraz önce... Basýmý sallýyordum. Göremediðini unuttum." Darian burnunu çekti. "Üzgünüm, L
lnýz
basýna gitmene asla izin vermemeliydim. Niye gelmediðimi bilmiyorum, ta ki..."
"Ama geldin. Büyük olasýlýkla hayatýmý kurtardýn."
"Ama gözlerin... Yani... Ah, Laszlo..."
Darian'm zihni suçluluk ve pismanlýkla doldu. Laszlo kendini birden sýcak ve sýkýntýlý hiss
i. Elini kaldýrdý ve
büyük bir dikkatle gözlerini örten sargýnýn üzerine bastýrdý.
"Onlarý kaybettim, deðil mi?" dedi fýsýltýyla.
"Evet," diye yanýtladý Darian boðuk hýçkýrýklar arasýnda. "Her ikisinin retinasý da yýrtýlm
kimsenin
yapacak bir seyi olmadýðýný söyledi."
Laszlo basmý salladý. Tüm vücudu uyusmustu sanki. ?ki eski âsýk bir süre konusmadan, düsünc
dalmýs halde yan yana oturdu.
"Bu benim kefaretim," dedi Laszlo sonunda. "Bazýlarýna kýyasla sanslý bile sayýlýrým."
"Hiç adil deðil bu."
Laszlo omuzlarýný silkti; tartýsmak için fazlasýyla yorgundu. "Her nasýlsa iste."
"Simdi ne olacak?"
"Jill'e söyleyecek, sonra da onu serbest býrakacaðýz."
"Bir sey yapmaya kalkýsmasýndan korkmuyor musun?"
"O hâlâ daha bir çocuk. Ve artýk diðer herkes gibi biri. Zaten hepimiz Organizasyon'dan sa
klanmak için
kimliklerimizi deðistirmek zorunda kalacaðýz; bizi bulamaz. Bulursa da, bunu o zaman düsünü
."
"Biz ne olacaðýz?" diye sordu Darian.
Laszlo onun sesindeki umudu hissetti. Duygularýný bilmek, vereceði yamtý daha da zorlastýrý
ordu, ama ona
yalan söyleyemezdi.
| 451
Adam Fawer
"Kendi yollarýmýza gideceðiz."
Darian elini daha sýký tuttu ve yüzüne götürerek bastýrdý. Yanaklarý ýslaktý.
"Öyle olmak zorunda deðil, Laszlo. Yeniden baslayabiliriz. Hatta..."
"Hayýr." Laszlo elini yavasça çekip onunkinden kurtardý. "Yapamayýz."
"Ama..."
"Yanýtým kesin." Boðazý yanýyordu. "Anlayabileceðini umuyorum."
"Tabii," dedi Darian burnunu çekerek. "Ama denemek zorundaydým, tamam mý?"
"Evet. Sanýrým zorundaydm."
Laszlo bir hareket sezinledi, sonra Darian'm ýlýk ve dolgun dudaklarý yanaðýna dokundu. Te
mas sadece bir
saniye sürdü, ama yasamýnýn hem en hüzünlü ve hem de en tatlý saniyesiydi. Darian kalkýp gi
zihninin etrafýnda bir duvar olustu. Gözleri sargýlarýn altýnda yanýyordu.
Uyumaya çalýsýrken o gözlerle bir daha aðlayýp aðlayamaya-caðmý merak ediyordu.
4521
57
Jill yorgun gözlerini açýnca iki yanýnda onlarý gördü. Solunda ona sanki bir çesit hayvanmý
bakan
Darian ile Dietrich, sa-ðýndaysa Laszlo. Onun ifadesini okuyamýyordu, çünkü gözlerindeki sa
r
duygularýný gizliyordu.
Zihnine ulasmaya çalýstý, ama onu da bulamadý. Ve ulasamadýðý sadece o deðildi. Darian. Dok
Hepsi
anlamsýzdý. Hatta daha da kötü. Tesiste bir muhafýzý hissedemediði zaman en azýndan kalkaný
sezebiliyordu.
Simdiyse bir hiçlik vardý. Hayýr. O sey hiçlikten de azdý. Çünkü hiçliðin olmasý için arkad
asý
gerekiyordu. Ama simdi duygularýn üzerine yansýdýðý yüzey de gitmisti. Göðsüne baktý, kolye
.
Tüm bedenini yoklamak istedi, ama el ve ayak bileklerinden yataða baðlanmýstý. Kollarýný, b
klarýný
silkeledi, ama tenine deðen herhangi bir metal algýlamadý. Sadece yumusak çarsaflar ve b
ol bir sabahlýk.
"Kolye yok," dedi Laszlo.
"O zaman neden sizleri..." Sesi giderek azalýrken bakýslarýný Dietrich'e çevirdi. "Bana ne
yaptýn?"
"Seni hadým ettik," dedi Darian. Sesi acýmasýz ve tiksinti doluydu.
"Yapmýs olamazsýnýz... Yapmýs..."
"Hayatta olduðuna sükret," dedi Laszlo zehir saçan bir sesle. "Seni öldürmeyi düsünmediðimi
a."
Jill'in boðazý birden kurudu. "Neden öldürmedin?"
"Çünkü tüm yapaklarýna raðmen sen de bir kurbandýn. Onun için Dr. Dietrich bir daha asla ba
irinin
zihnine girememeni garanti altýna aldý."
Jill tüm bedeninin buz gibi olduðunu hissetti. Duyduklarýna
1453
Adam Fawer
inanmak istemiyordu, ama Darian'm yüzündeki kendini beðenmis ifadeden Laszlo'nun gerçeði sö
lüyor
olduðunu görebiliyordu. Diðer herkes gibi yasamanýn nasýl bir sey olacaðýný düsünerek yutku
normal biri olmak istemis, ama simdi öyle olunca da birden dehsete kapýlmýstý.
"Bu konusmadan sonra bizi bir daha asla görmeyeceksin. Bizi bulmaya çalýsmayacaksýn. Org
anizasyon ile
temasa geçmeyeceksin. Senin küçük katliamýndan kurtulduðumuzu kimseye söylemeyeceksin. Eðer
bir
ajan bizi ziyarete gelirse, nedenini öðrenmeye çalýsmayacaðýz. Nedenin sen olduðunu varsaya
Bu
kadar. Kurallara uyarsan hiçbir sorunumuz olmaz. Eðer onlarý çiðnersen ya da çiðnemeye kalk
pesine
düseceðiz. Ve ikinci bir sans olmayacak. Anlýyor musun?"
"Evet," dedi Jill. Sesi boðuk ve hýrýltýlý çýkýyordu. Gözyaslarýný engellemek için dudaðýný
"?yi." Laszlo arkasýný döndü ve "gidelim," dedi. Kolunu uzattý, dirseðini tutan Dietrich on
kapýya doðru
götürdü. Darian yüzünü Jill'inkine yaklastýrdý.
"Kurallara karsý geleceðini umuyorum. Böylece seni ýstýrabýndan kurtarmak için bir nedenim
r."
Sonra da yüzüne tükürdü.
Birlikte kapýya yürürlerken Jill arkalarýndan baðýrdý. "Durun! Beni burada böyle býrakamazs
"Hizmetçi birkaç saate kadar gelecek," dedi Darian. "O zamana kadar meditasyon yap."
Yatak odasýnýn
kapýsýný arkasýndan kapattý.
Az sonra Jill dýs kapýnýn da kapandýðým duydu. Hiç o anki kadar yalnýz olduðunu anýmsamýyor
rahatlamak için basvuracaðý tek sey duygularý olabilirdi. Ve sonra, kendi zihninde kapan
a kýsýlmýs olarak
geçireceði yasamý düsününce haykýrmaya basladý.
A
454 |
Empati
Dietrich yutkundu. "Bana ne olacak?"
"Gitmekte serbestsin."
Doktorun zihni bir rahatlama duygusuyla doldu.
"Tesekkür ederim Laszlo," dedi iç geçirerek. Sonra boðazýný temizledi ve "Ya çocuklar?" diy
ordu.
"Seni planlarýmýza katmamamýzý anlayýsla karsýlayacaðýný umuyorum." Laszlo durdu. "Jill içi
kurallar senin için de geçerli."
"Anlýyorum."
"Elveda, doktor," dedi Laszlo elini uzatarak.
Dietrich onun elini kuvvetle sýktý. "Elveda, Laszlo. ?yi sanslar."
"Sana da."
±
"Yani onu hiçbir zaman çýkartamaz mý?" diye sordu Winter'in annesi endiseli bir sesle. G
erginliði neredeyse
elle tutulabilecek kadar yoðundu.
Laszlo onun ellerini ovusturup, ovusturmadýðýný merak etti. "Çýkartýrsa onu bulurlar."
"Buna asla izin vermeyeceðiz," dedi Yu Han Zhi esi bir sey demeye fýrsat bulamadan.
"?yi," dedi Laszlo yavasça. Darian parmaklarýyla onun elini oksadý.
"Peki... Peki anýmsarsa ne olacak?" diye sordu Carol.
"Anýmsayacaðýný sanmýyorum. Onu birlikte geçirdiðimiz zamaný düsünmekten caydýracak bir psi
iði
kullandýk."
"Kolyeyi çýkarmak istemesini engellemek için kullandýðýnýz tekniðin aynýsý mý?"
Laszlo yüzündeki suçluluk ifadesini saklamaya çalýsarak, "Evet," dedi. Kosullandýrma seansl
rý sýrasýnda
çocuklara gönderdiði o korkunç ýzdýraptan dolayý kendini çok kötü hissediyordu,
Adam Fawer
ama bu onlarýn iyiliði içindi. Psisik olarak güçlendirilmis nefret terapisinden sonra ikis
inin de kolyelerini
çýkartmayý ya da nereden ve nasýl geldiklerini düsüneceðini sanmýyordu.
Yu Han sesinde belli belirsiz bir titremeyle, "Bize kýzýmýzý geri verdiðiniz için tesekkür
riz," dedi.
"Görevimdi."
Yu Han ve Carol'un ayaða kalktýklarýný duyunca o da kalktý.
"Ona veda etmek ister misiniz?" diye sordu Yu Han.
"Hayýr," dedi Laszlo. "Biz çýkýs yolunu buluruz."
"Öyleyse hosça kalýn."
Onun bir beklentisi olduðunu sezen Laszlo elini uzattý. Yu Han tutup içten bir tavýrla sýk
tý. Elini Carol'a da
uzatmayý düsünmedi bile Laszlo. Elijah'm ebeveynleri gibi, o da olan her seyden onu so
rumlu tutuyordu.
Haklýydý da.
Darian onun kapýyý bulmasýna yardým etti. Asansöre kadar ikisi de konusmadý. Sonunda, sessi
liði bozan
Darian oldu.
"Elijah ile VVinter'i bir daha hiç görebilecek miyiz dersin?"
"Umarým görmeyiz," dedi Laszlo. "Ama belli de olmaz."
Altý yüz on kilometre uzakta, insaat ekibi olay yerindeki son beton bloðu da dikkatle
kaldýrdý. Kurul üyesi tüm
sabah boyunca ekibin çalýsmalarýný karsýsýndaki ekrandan izlemisti. Zinser'in beceriksizlið
n tek iyi yönü,
tutarlý olmasýydý: ?mha mekanizmasý tüm tesisi yok etmekte basarýsýz olmustu.
Eðer FBI olay yerine gelmis olsaydý, veri bantlarýnýn çoðunu onarýp yeniden olusturmakla ka
yacak,
enkazýn altýnda sýkýsýp kalmýs kazazedeleri de sorguya çekebilecekti. Neyse ki, patlama son
bilgilendirilen ilk kisi CIA'nýn Merkezi Haberalma Direktörü idi.
MHD olarak bilginin yayýlmasýný engelleyebildiði gibi, olay yerine kendi kurtarma ekibin
i göndermisti. Bunlar
iki gün öncenin
Jmpati
olaylarýydý. O zamandan beri patlama yeri hayatta kalanlarý bulmak için son derece dikka
tli bir sekilde
incelenirken neredeyse hiç uyumamýstý. Ve ekibin bulabildikleri yaralý askerler ve birkaç
yöneticiyle sýnýrlý
kalmýstý. Bulunanlarýn da yarardan çok zararý olmustu. Yaralý asker hastane demekti. Ve yan
anmasý
gereken sorular.
O sadýk askerleri ortadan kaldýrmak acý vermisti, ama Organi-zasyon'un hedeflerini ris
ke atamazdý. Olay
yerindeki enkaz kaldýrma çalýsmalarýnýn o ana kadar verdiði sonuçlarý göz önüne aldýðýnda,
topraða gömüp yeni bastan baslamýs olmayý diledi. Ama o son kazýdan umduðu sonucu alýrsa, ç
hepsine deðecekti.
Kamera asaðýya doðru kayýnca ekran bulanýk mavilerle ve kahverengilerle doldu. Adam kendin
i daha önce
de görmüs olduðu manzaraya -bir sürü yanmýs ceset ya da baygýn birkaç askere-hazýrladý, ama
ümitlenmekten de kendini alamýyordu. Kurtardýklarý az sayýdaki güvenlik kamerasý kaydýna gö
en
uygun bölgeydi ve...
"Sað bir kazazede daha bulduk, efendim. Sanýrým bu bir... Evet, bu bir çocuk."
Kurul üyesi nefesini tuttu. "Herhangi bir kafa travmasý var mý?"
"Olumsuz, efendim. Bacaðý kýrýlmýs ve kollarý yanýklarla kaplý, ama herhangi bir kafa ya da
n hasarý var
gibi görünmüyor."
"Kamerayý yaklastýrýn."
"Bekleyin, lütfen."
Kamera atlaya zýplaya ilerlerken MHD nefesini tuttu. Deneyler için kullandýklarý evsiz çoc
uklardan biri de
olabilirdi az sonra göreceði. Kazazedenin çocuk olmasý onun mutlaka...
"Charlie Hammond."
"Anlayamadým, efendim."
"Charlie Hammond," diye tekrarladý MHD ekranýndaki kirii yüzlü oðlana bakarak. "Adý bu. Ara
isi."
AdamFaw<er
"Tamamdýr, efendim."
"Onu revire götürün. Gelisimi hakkýnda her on dakikada bir bilgilendirilmek istiyorum."
Gözlerini ekrandan ayýrmadý. Üç ton beton altmda kaldýktan sonra bile hâlâ yakýsýklýydý oðl
yakýsýklýlýðýný -ve baska önemli becerilerini- Organizasyon için kullanacaktý.
Bu yýllar alacaktý... Ama bekleyebilirdi.
4<;sl
3. BÖLÜM
2007
VALENT?NUS
1
30 Aralýk 2007
21:52 (Yargý Gecesi'ne 26 saat, 8 dakika kala)
Darian telefonun bir an önce çalmasýný dileyerek otel odasýnda bir ileri, bir geri yürüyord
O ise tekrar
bulasmýs olduðuna ina-namýyordu. Kahrolasý Laszlo. Adamýn dersini almamýs olmasý yetmezmis
i,
kendinin de hiç bir mazereti yoktu.
Daha aklý basýnda düsünebilmeyi isterdi. Ama tüm duygularý yok olmus, yerlerini hep Laszlo
le
özdeslestirdiði o donuk, san-cýmsý hisse býrakmýstý. Onca yýldan sonra bile onu hâlâ seviyo
Birden cep telefonundan bir Patti Smith gitar melodisi geldi. Telefonu hemen kap
tý. "Evet?"
"Sizin kayýp oðlaný buldum."
Darian soluðunu koyuverdi. Laszlo'nun bulduðu dedektif pisliðin teki olabilirdi, ama i
sinde iyiydi.
"Bellevue'de.29 Psikiyatri koðusunda."
"Harika," diye iç geçirdi Darian midesi korkuyla burularak. "Bundan sonrasýný ben halled
erim."
Telefonu kapatýrken Laszlo'ya yardým etmekle hata yapýp yapmadýðýný bir kez daha düsündü. S
güldü. Tabii ki hata yapýyordu. Tek soru, sonrasýnda ne kadar pismanlýk duyacaðýydý.
29 A.B.D.'nin psikiyatri hizmetleriyle de tanýnmýs en eski devlet hastanesi. (Ç-n.)
AdamFawer
Hemsire anahtarý kilide sokarken, Darian da küçük deri sýrt çantasýný omzuna astý. Sonra að
çekildi ve kolu olmayan kapý dýsa doðru açýldý.
"Size nasýl yardýmcý olabilirim?" diye sordu hemsire.
Zihnini açan Darian neredeyse yere düsecekti. Çýlgýna dönmüs zihinlerin tüm o gelisigüzel k
mide
bulandýrýcý bir örgü halinde onunkine üsüstü. Keskin ve iðneleyici korku, sert ve baskýcý m
umusak
ve ýslak öfke, gýdýklayýcý gerginlik, orgazma özgü mutluluk. Ve hepsinin arasýndan ortaya ç
ynaklý
bir zihin bulanýklýðý sisi.
Derin bir nefes aldý. Tüm o hasta zihinleri engellemeye çalýsýrken hemsirenin zihnine uzan
dý. Dikkatli olmak
zorundaydý... Kontrolü yitirirse, kendini hastalardan biri olarak Elijah'ýn yanýnda bula
bilirdi. Aðzýna kadar
yükselen sýcak safrayý yutarak hemsireye baktý.
?sim kartýnda MARIA SANCHEZ yazýyordu. Basýnýn gerisinde sýký bir topuz halinde toplanmýs,
lesmeye
baslamýs saçlarmda tek bir tel bile daðýnýk deðildi. Kadýnýn her seyi neredeyse zihni kadar
iydi:
Kaçamaðýn kaygan örgüsünden uzak, cesur, bangýr bangýr baðýran duygular. Hemsire Sanchez dü
saygý duyuyordu. Ve hiyerarsiye de. Ve islerin kitabýna göre yürümesi gerektiði düsüncesine
1.70'lik boyu ve bes santimlik topuklu çizmelerinin avantajýný kullanan Darian sýrtýný dikl
stirdi. Sonra güçlü,
düzgün bir güven duygusu yaydý. Otoriter bir hava.
"Adým Darian Wright. Eyalet Psikiyatrik Hastalýklar dairesinden geliyorum."
Photoshop'ta yirmi dakika önce yaratmýs olduðu kimlik kartýný gösterir gibi yapýp çekti. He
düzmece
kimliðe bakmak için eðilince de ona kabullenisle karýsýk hafif bir mahcubiyet gönderdi. San
hez düzmece
kimliði sorgulamaya utanacaktý.
"Sizinle özel olarak konusabilir miyim?" dedi Darian yakýnlarýnda duran sisman bir had
emeye bakarak.
4621
Empati
"Tabii ki," diyen hemsire onu içeri aldý ve kapýyý hemen kilitledi. Anahtarý kilitten çýkar
n, Darian üstündeki
mor etiketi zihnine not etti. Onun bakýslarýnýn farkýnda olmayan Sanchez salonun uzak köse
sini isaret etti.
"Hemsire odasýnda konusabiliriz."
Hemsire odasýna doðru çabuk adýmlarla yürüyen Sanchez, kemerinde takýlý kocaman halkadaki
anahtarlardan biriyle kapmm kilidini açtý. ?çeri girince kýrýlmaz kalýn çift camdan dýsarýy
Darian,
bulduðu zaman Elijah'm nasýl bir durumda olacaðýný düsündü.
"Hemsire Sanchez," dedi gizemli bir sekilde ona doðru eðilerek, "Size güvenebilir miyi
m?"
"Elbette ki!" dedi Sanchez. Heyecanlanmýs (bir sýrrý paylasacaðý için), gururlanmýs (karsýs
kadýn ona
güvendiði için) ve biraz da alýnmýstý (öyle bir soruya gerek duyulduðu için).
"Bu kurumla ilgili..." Darian duralayýp isitilmekten korkar gibi bakýslarýný bos odada göz
gezdirdi, "...bazý
yolsuzluk iddialarý var."
Hemsire Sanchez bunun ortaya çýkmasýnýn an meselesi olduðunu bilir gibi basýný salladý.
"Özellikle de, tedaviye ihtiyaç duymayan bazý hastalarýn buraya alýndýðýna dair raporlar va
"Örneðin kim?"
"Elijah Glass."
Kaslarýný çatan Sanchez basýný salladý. "Neredeyse on bes yýldýr burada çalýsýyorum ve sizi
im ki,
Bay Glass ciddi sekilde hasta. Bir adamý neredeyse döverek öldürecekti." Sonra durdu ve
kaslarýný çattý.
"Bay Glass daha bu aksam geldi. Siz nasýl..."
"Onu kendim görüp karar vermek isterim."
Simdi tam anlamýyla otoriter bir tavýr takýnmýs, zavallý kadýnýn zihnini iyice baský altýna
emsire itiraz
etmek için aðzýný açtý, ama sonra hemen kapattý.
| 463
Adam Fawer
"Beni izleyin."
Darian'ý hemsire odasýndan çýkartýp baska bir kilitli kapýdan geçirdi. Ayak sesleri uzun gr
esil koridorda
yankýlanarak Elijah'm odasýna doðru yürüdüler. Darian kapýnýn çelik takviyeli cam takýlmýs
penceresinden içeri baktý.
Elijah'a bir deli gömleði giydirilmis ve baðlanmýstý. Basýný siddetle bir ileri, bir geri s
arken boynundaki
kaslar geriliyordu. Bacaklarýný savuruyor, yattýðý aðýr yatak güçlü tekmelerle sallanýyordu
çýðlýklarý yalýtýlmýs kalýn kapý tarafýndan boðuluyordu.
"Eðer bu da deli deðilse," dedi Hemsire Sanchez, "Kimse deðildir."
"?çeriye girebilir miyim?"
?stek her ne kadar bir soru seklinde yönetilmis olsa da, Sanchez aslýnda ne olduðunu g
ayet açýk sekilde
anlamýstý: Bir emir.
"Sanýrým girebilirsiniz," dedi sesinde bir kararsýzlýk ifadesiyle. "Yalnýz, çok yakýnýna gi
n. Buraya
getilirilirken hastabakýcýlardan birini ýsýrdý."
?çeriye girmek için sabýrsýzlanan Darian basýný salladý. Hemsire Sanchez kapýnýn kilidini a
aya
giren Darian, burnuna çarpan yoðun idrar kokusuyla irkildi. Koku o kadar güçlüydü ki, Elija
'm insanlýktan
çýkmýs çýðlýðýný duymakta zorlanýyordu. Cansýz kýrmýzý saçlarý tere bulanmýs, tel tel yüzün
Gözleri fal tasý gibi açýktý, ama alabildiðine irilesmis göz bebeklerine bakýlýrsa, etrafýn
gördüðü
söylenemezdi.
Darian avucunu yavasça onun yüzüne yaklastýrdý. Elijah çýðlýklarýný artýrarak basýný çekti.
Darian onun basýný kavradý. Duygu dalgalarý o kadar güçlü çarptý ki, neredeyse bayýlacaktý.
çýðlýk çýðlýða baðýrarak beynini doldurdular.
Öfke, acý, asaðýlanma, dehset, akýl karýsýklýðý, nefret, hüzün, cosku... ?laçlarýn getirdið
luk
pusunun geri-
4641
Empati
sinde azgýn duygu patlamalarý. Çok geç olmadýðýný ümit etti Darian. Empatik yetenekleri ve
savunmasý nedeniyle öteki hastalarm psikozlarýnýn Elijah'ýn zihnine sýzýp onu titreyen bir
torbasýna
indirgemesi fazla zaman almazdý. Fiziki bedenini geride býrakýp kendini yavasça onun del
iliðine daldýrdý.
Duygular artýk benliðini sarsarak etrafýnda dönüyordu. Ama Darian boyun eðmedi. ?stilacýlar
as yavas
dýsarý atýp, onlarý bir sakinlik bulutunun ardýnda maskelemeye basladý. Ve sonra onu -o kes
in, delici acýyýhissetti:
Gerçek Elijah. Bitkin ve korkmus, zihinsel olarak bir cenin gibi büzülerek sinmis Elij
ah.
Onu nazikçe oksayýp güç asýladý. Son istilacýyý da -atesli bir öfke, dehset ve ölüm saçan b
atýnca Elijah iç geçirdi. Darian yavasça onun zihni etrafýnda olusturduðu buzumsu kalkandan
sýyrýlýp çýktý.
Etraftaki çýlgýn zihinlerin geri gelmesinden korkan Darian onu tümüyle býrakmadý, ama kendi
ygularýyla
bas basa kalmasýna olabildiðince özen gösterdi. Benliðine geri döndüðünde, vücudu ter içind
dislerini sýkmaktan çenesi aðrýmaya baslamýstý.
"Elijah." Onu omzundan hafifçe sarstý. "Beni duyabiliyor musun?" Çok geç kalmýs olmaktan,
bir girdap gibi
kývrýlýp bükülen duygularýn onun benliðini çoktan ezip geçmis olmasýndan korkuyordu.
Sonra Elijah hýzla gözlerini kýrpýstýrdý ve aðzýndan tek bir sözcük çýktý: "Evet."
"Hangi yýldayýz?"
"Neden soruyorsun bunu?" diye sordu Elijah kafasý karýsmýs bir sekilde. "Kahretsin...
Bana gelecekten
geldiðini söyleme sakýn."
Darian güldü. ?yilesecekti. Eðilip onun baðlarýný çözdü.
"Sorularýný yanýtlamaya vaktim yok. Sadece bana güven; senin tarafmdayým."
"Kime karsý?"
"Seni burada tutmak isteyenlere."
{4«*S
Adam Fawer
Elijah'ýn zihninden bir korku ve felç edici bir hüzün dalgasý geçti.
"Ben buraya aidim," dedi zorlukla soluyarak. "Birini öldürdüm."
"Bir adamý öldüresiye dövdün, ama sen bir katil deðilsin. Epey uzun süre hastanede kalacak,
a
ölmeyecek."
"Gerçekten mi?" dedi Elijah serin ve esintili bir ümit içinde.
"Gerçekten." Darian rahatlatýcý bir dinginlik ve ýlýk bir kesinlik yaydý. "Simdi bu kahrola
yerden çekip
gitmeye ne dersin?"
"Yolu göster."
466
2
30 Aralýk 2007
22:48 (Yargý Gecesi'ne 25 saat, 12 dakika kala)
"Hemsire!" Darian sertçe kapýya vurdu. "Hemsire!"
Sanchez pencerede belirince kapýyý açmasýný isaret etti. Hemsire anahtarý kilide soktu ve k
pý aralandý.
Darian kapýyý hýzla çekerek sonuna kadar açtý. Elijah'ý gören Sanchez'in gözleri irilesti.
"Bay Glass'ýn burada olmamasý gerekiyor," dedi Darian.
Her ne kadar zavallý hemsireye zarar vermek istemese de, nazik olmak için vakti yokt
u. Zihnini açtý ve
bastýrdý. Diðer hastalarýn keskin ve hastalýklý çýlgýn zihinleri onunkine girmeye çalýstý.
Sadece birkaç dakika daha. Bunu yapabilirsin.
Acýsýný göz ardý eden Darian kadýný bileðinden yakaladý.
"Size bu hastanýn taburcu edilmesinde bana yardýmcý olmanýzý emrediyorum, Hemsire."
Darian'm kalp atýslarý hýzlandý, soluklarý sýklastý. Bir yandan Sanchez'i bükerken, bir yan
a tüm o
psikotik zihinleri Elijah'dan uzakta tutmaya çalýsmanýn yarattýðý gerilim neredeyse dayanab
leceðinden
fazlaydý. Hemsire hemen boyun eðmezse, onu daha da sert bir sekilde büküp zihnini parçalam
aktan baska
seçeneði kalmayacaktý.
"P-p-p-peki," diye kekeledi Sanchez.
Darian kadýnýn bileðini býraktý ve koridoru isaret etti. Hemsire tedirgin bir sekilde gri-
yesil koridorda yürümeye
basladý. Darian ter içindeki alnýný sildi ve zihinsel tutusunu gevsetti; kadýn kararýný ver
e göre, fikrini
deðistirmesi pek olasý deðildi.
Ziyaretçi salonundan geçerlerken yerleri silen görevli durdu ve onlara baktý. Darian ada
ma yoðun bir
aldýrmazlýk duygusu gön-
|467
^AýdaýnFawer
derdi. Panik içindeki hemsireye, otoriter kadýna ve bos gözlerle bakan ter içindeki kýzýl s
*ý adama
duyduðu ilgiyi bir anda kaybeden görevli bakýslarýný tek: -rar yere çevirdi.
Darian bitkin bir halde £ hýzla çýkýs kapýsýna yöneldi, ama önlerinde iki nöbetçi vardý.
"Maria, ne yapýyorsun?""'
"Önümüzden çekil, PCte-" Sanchez adamlardan birisini itip geçmeye çalýstý, ama adam kýpýrda
"Elbette ki çekilmeyece ;ðim," dedi adam onu kolundan tutarak.
Paniðe kapýlan hemsire Darian'a baktý. Dislerini sýkan Darian ona bir cesaret dalgasý gönde
di-
Sanchez diklendi. "Bu h. aným Eyalet Psikiyatrik Hastalýklar Da-iresi'nden geliyor v
e bana B ay Glass'ýn
buraya yanlýslýkla getirildiðini söyledi."
"Saka mý yapýyorsun s*en?" dedi öbür nöbetçi. "Bu kahrolasý kaçýk beni ýsýrdý." Sargýlar iç
uzattý. "Hiç bir yere gitmiyor."
"Ama... Ama..." Sanchez bakýslarý Darian ile güvenlik görevlileri arasýnda gidip geldi. Zi
hnindeki çeliskili
istekler kakofonik bir samataya dönüstü. Gözleri yuvalarýnda döndü ve yere yýðýldý.
Darian birden öfkeli bir bilinç daha hissetti ve beyaz önlük giymis bir doktor hýzla odaya
^""di. "Burada neler
oluyor?" dedi yüzü kýzarmýs bir halde. "Ve Gla^s odasýnýn dýsýnda ne arýyor?"
Diðer hastalarýn zihinleri kendi zihninde yaygaralar kopartýrken, Darian akýl saðlýðýnýn *y
ndýðýný
hissetti. Çabuk hareket etmek zorundaydý. Bir iyi niyet duygusu yaymak için elinden ge
leni yaptý.
"Tüm sorularýnýzý benlik yanýtlamam daha doðru sanýrým."
Doktor ve nöbetçiler beklenti içinde ona doðru döndü. Darian olacaklara dayanabileceðini1 u
ak Elijah'm
zihni etrafýndaki engeli güçlendirdi ve ardýnda*"» tüm çabasýný ötekilere yönlendirdi.
468 |
Empati
Çeliskili duygularla yüklü dört zihinle birden uðrasmjanýll «SÖ etkili yolu duygularýn en s
sini
göndermekti: Dehset. ' ? ,- ? ,?)?<. .
Her birinin zihninde yuvalanmýs en büyük fobiyi ortaya çýkartacaktý.
"Kahretsin!" diye baðýrdý Pete. Hayali örümceklerden kaçmaya çalýsýrken neredeyse düsüyordu
Anýnda bambaska korkulara kapýlan doktor, "Tanrý askýna!" diye bir çýðlýk attý. Felç olmus
sessizce
aðlayan ikinci görevliyi omzundan kavrayýp çekerek kendini hemsire odasýna attý; onlarý hem
Pete izledi.
Dislerini sýkan Darian bir yandan dehset bulutunu pompalamaya devam ediyor, bir ya
ndan da Elijah'ýn
zihnini ayrý tutmaya çalýsýyordu. Eðilip Sanchez'in kemerindeki zincire baðlý anahtar deste
i aldý ve telasla
mor etiketli anahtarý aramaya basladý. Bulunca kilide ulasabilmek için hemsirenin baygýn
bedenini kapýya
kadar sürükledi. Anahtarý kilide sokmaya çalýstý, ama eli çok fazla titriyordu. Tükenmenin
eydi.
Ve birden, omuzundaki bir dokunusla irkilip çýðlýk attý.
Bir el uzanýp tutmakta olduðu anahtarý aldý. Parmaklar onun-kilere temas edince Darian tüy
gibi bir dinginlik
hissetti. Sonra anahtarý alan kisi toparlanmasýna yardým etti.
"Haydi gel!"
Darian gözlerini açýnca, kendisine bakan Elijah'ý gördü. Son derece sakindi. Kendini hareke
etmeye zorladý
ve kapýdan çýkan Elijah'ý takip etti.
Kapýyý arkalarýndan kapatan Elijah, duvardaki kare biçimindeki kýrmýzý metal kutuya uzandý
deki kolu
çekti. Doðal olmayan bir sessizlik anýndan sonra yangýn alarmý çalmaya basladý.
Alarmýn sireni havayý yýrtarken Darian kendi zihnine uzandý ve Elijah'ýn puslu sakinliði ha
icinde her seye
kapattý. Birlikte yangýn merdivenlerine kostular ve yanmayan bir binadan kaçmaya
? 1469
Adam Fawer
çalýsan panik içindeki görevli, doktor, hemsire ve hasta kalabalýðýy-la birlikte basamaklar
seri ikiser
atlayarak sokaða indiler.
Darian taksi soförüne Elijah'm kaldýðý otelin adresini verdi. "Laszlo bizi orada bulacak,"
dedi.
Elijah tam Laszlo'nun kim olduðunu sormak üzereyken zihninde bir aný canlandý. "Laszlo..
. Kör mü?"
470 |
V.Ara
23 Mayýs 2007
20:07 (Yargý Gecesi'ne 222 gün kala)
Kendi acýsýný paylasýp diðerlerininkini de dinledikten sonra, Susan Collins dünyaya yepyeni
bir gözle
bakmaya baslamýstý. Kendi dýsýndaki insanlar da ilk kez ona gerçek gibi görünüyordu artýk.
gözün
gerisinde kendisininki gibi yürek paralayýcý bir öykü olduðunun bilinciyle etrafýna baktý.
Valentinus öksürerek boðazýný temizledi ve herkes kendisine yasadýðý en insanca aný vermis
ama
doðru dönerken oda sessizliðe büründü. Valentinus dönüp gözlerine bakýnca Susan o güne kada
duymadýðý kadar engin bir sevecenlik ve anlayýs hissine kapýldý.
"Hepiniz diðerlerinin öyküsünü dinlediniz," dedi Valentinus. "Her biri yasamýnýz boyunca ha
da
yankýlanmaya devam eden bir ýzdýrap örgüsü yaratýyor. Size biçim veren bir örgü. Sizi deðis
"
Telassýz, sakin bir tonda ve herkesin gözlerinin içine teker teker bakarak konusuyordu
.
"Ve her biri benzersiz de olsa, sizin suçunuz olmadan, dýsýnýzda geliserek basýnýza gelen b
r felaket
öyküleriydi bunlar. Öyle bir belayý hak etmek için hiçbir sey yapmadýnýz. Sadece... Oldu."
Susan farkýnda olmadan basýný salladý. Doðruydu. Evet, her zaman oðlanlarla biraz serbest o
mustu, ama o
gece tecavüze uðramayý hak etmemisti.
Senin suçun deðildi. Deðildi. Deðildi.
1471
Adam Fawer
Bu mantrayý30 zihninde tekrarladý. Ve bunu ilk kez yapýyor olmasa da, doðruluðuna ancak si
mdi inanýyordu.
"Burada kimler Tanrý'ya inanýyor?" diye sordu Valentinus birden.
Bir elips olusturacak sekilde oturmus yirmi bes kisiden on besi el kaldýrdý. Susan o
nlarýn arasýnda deðildi.
Valentinus inananlara birer birer baktý.
"Söyleyin bana: O korkunç seyler basýnýza gelirken inandýðýnýz Tanrý neredeydi?"
Kimse yanýt vermedi. Valentinus basmý üzüntüyle salladý.
"Ve siz inanmayanlar. Tanrý'nýn hepinizi tek tek tasarlamadýðý düsüncesinde ýsrarlý mýsýnýz
n
doðmasýna evrimin olasýlýk dýsý bir hatasýnýn neden olduðunu mu düsünüyorsunuz? Yasamýn siz
yasamýnýzýn- sadece bir kaza olduðuna inanmaya razý mýsýnýz?"
Susan her ne kadar bir Katolik olarak yetistirilmis olsa da, uzun zaman önce Tanrý'y
a inanmayý býrakmýstý.
Her ne kadar çocukluðunda yasadýðý o kâbus gibi olay bu sonucu hýzlandýrmýssa da, o sonuca
nde
öyle ya da böyle zaten geleceðine inanýyordu. Yine de, çocukluðunda geçtiði dinsel beyin yý
samýn
ilkel bir protein çorbasýndan öylesine ortaya çýkmýs olduðuna inanmasýna izin vermeyecek de
"Bu ülkenin bölünmüs olmasýna sasmamak gerek," dedi Valentinus. "Her iki kuram da esit der
ecede zayýf.
Bizi kendi suretinde olmasýna raðmen kusurlu olarak yaratan bir Tanrý'ya inanabiliriz.
O kusurdan dolayý
bizleri binlerce yýldýr cezalandýran bir Tanrý'ya. Milyonlarýn açlýktan, hastalýktan ve sav
dan kýrýlmasýna
izin veren bir Tanrý'ya. Bize gençliði baðýslayýp, sonra onu geri
30 Sürekli tekrarlandýðýnda ruhani güçlerin uyandýrýlmasýný saðlayan kutsal söz(ler). (ç.n.
472 I
Empati
alýp bizleri yaslý, yýpranmýs bedenlerin içinde kapana kýsýlmýs bir sekilde yalnýz ölümlere
bir
Tanrý'ya."
Duralayýp bir tepki gelip gelmeyeceðini tarttý, ama zaten öyle bir sey olmasýna imkân yoktu
"Ya da basýmýzý kuma gömebiliriz. Kökenimizdeki yaratýðýn bir dizi gelisigüzel mutasyon son
evrimlestiði konusunda ýsrar ederiz. Yasamýn amaçsýz olduðu konusunda kör bir direnise kapý
etrafýmýzý saran sayýsýz mucizeyi görmezden geliriz. Öldüðümüzde yok olup gideceðimizi düsü
diye bir seyin olmadýðýný kabul ederiz. Ve yasamýn hiçbir anlamý olmadýðýný dayatýrýz kendi
Valentinus yerinden kalktý.
"Söyleyin bana: Hangi safsatayý seçiyorsunuz? Bunun hakkýnda hiç gerçekten düsündünüz mü? Y
çoðunuz için, 'hayýr' olduðunu biliyorum. Hangi televizyon programýný seyredeceðiniz, hangi
ayý
alacaðýnýz, ne zaman terfi edeceðiniz, hangi üniversiteye gideceðiniz gibi saçma sapan seyl
saplantý
haline getiriyor, yasamda öylece yuvarlanýp gidiyorsunuz. Asýl sormanýz gerekenler dýsýnda,
yasamýnýzdaki
tüm ývýr zývýrla derinlemesine ilgileniyorsunuz. Ya asýl sorular?"
O sorularýn cemaatin beyninde sekillenmesini bekler gibi dura-ladý.
"Neden buradayýz? Amacýmýz ne? Öldükten sonra ne oluyor? Dünyaya gelmenin sadece bir kaza o
duðunu
düsünen inançsýzlar için bunlar anlamsýz sorulardýr. Öldüðünüz zaman her seyin bittiðine in
Dünyanýz, yasamýnýz, bilinciniz yok olup gidiyor. Ama inançsýzlarýn çoðu yine de, sanki ölü
bir
yasama inanýr gibi yaparak yasýyor. Reddettikleri bir dinin dayattýðý etik yasaya uyarak y
apýyorlar bunu:
Yalan söyleme. Hile yapma. Çalma. Vesaire."
Yirmi bes kisinin çoðu çesitli sekilde basýný salladý.
"?yi, ama neden? Ölümden sonra hiçbir sey yoksa o zaman 'iyi insan' olma çabalarý neden? Mü
kün olan
her türlü asýrý zevkin
I 473
. AdamFawer
içinde kaybolmalarýný engelleyen ne? Evet, bazýlarý o tür seylerin pesinde kosuyor. Ama sun
bilin ki,
inançsýzlarýn çoðu içten içe duyulan korkuyla yasar. Korku içinde, ama asla doðru yoldan ay
Final bölümü yaklasýyordu. Asýl darbeyi indirme zamaný yani.
"Ama siz inananlar... Siz daha büyük bir ikiyüzlülük yapýyorsunuz. O'nun öðretilerinden han
ini
izleyeceðinizi açýk büfeden meze seçer gibi alýp, 'nabza göre din' uyguluyorsunuz. Ve tüm o
e yasarken
de, kendinizi Tanrý'nm baðýslayýcý olduðuna, O'nun emirlerine karsý gelmis olmanýza gerçekt
aldýrmayacaðýna ikna ediyorsunuz. Üstelik Tanrý'nm öfkesine ve en küçük bir pervasýzlýðýn i
alacaðýna dair ?ncil'de o kadar çok kanýt varken."
Valentinus mýrýldanmalarýn dinmesini bekledi ve söylemek için onca girizgah yaptýðý seyi di
tirdi.
"Bu iki karsýt görüsün ikisi de saçmadýr. Mantýklý deðillerdir. Ne bir inanç sistemi olarak
lmelidirler,
ne de yasam sekli olarak."
Duralayýp gülümsedi.
"Ama ben size doðruyu göstermek için buradayým. Size daha iyi bir yol göstermek için."
3
30 Aralýk 2007
23:27 (Yargý Gecesi'ne 25 saat, 33 dakika kala)
Winter kör adamýn yanýnda kendini ne kadar rahat hissettiðine sasýrdý; sanki onu tüm yasamý
nca
tanýyormus gibiydi. Asansör yavaslayarak durdu, kapýlar kayarak açýldý. Kabinden ilk çýkan
e
gideceðini tam olarak bilircesine mavi halý kaplý koridorda ilerlemeye baslayan Sascha
oldu.
Adam tasmasýna asýlarak ona ayak uydurur gibi görünüyordu ilk bakýsta. Oysa köpek her ne ka
önde
olsa da, tasmanýn kayýsýna uyguladýðý hafif asýlmalara bakýlýnca yönlendirmeyi yapanýn sahi
anlasýlýyordu.
1408 numaralý odanýn önünde durdular.
Çalmaya gerek kalmadan kapýyý kýzýl saçlarý daðýnýk, uzun boylu bir adam açtý. Geçirmekte o
krizinin ortasmda yakalanmýs gibiydi.
"S-s-siz Laszlo'musunuz?" diye sordu. v : ,
"Evet," dedi Laszlo. Sesi tehlikeli bir hayvanla konusuyormus gibi hafif ve ölçülüydü. "So
lumdaki sevimli
bayanýn adý Winter Zhi. Ve bu da Sascha," Eðilip köpeðin kulaklarýnýn arkasýný kasýdý.
"Sen... Elijah mýsýn?" diye sordu VVinter zihninde birden beli-riveren isme sasýrarak.
"Evet," dedi Elijah. "Daha önce karsýlastýk mý?"
Winter bir yanýt bulmak için kendim zorladý. Karsýlasmamýs olduklarýndan emin olmasýna raðm
amda
ona tanýdýk gelen bir seyler vardý. "Ben... Ben bilmiyorum."
J47S
Adam Fawer
Elijah gözlerini karsýsýndaki kör adamla ceylan gözlü kadýndan alamýyordu. Kadýnla tanýstýr
yoktu; adý beyninde çakmýstý; sanki baska bir yasamdan tanýyordu onu.
Laszlo ile VVinter odaya girerken Darian da deri ceketini giydi. "Ben üzerime düseni
yaptým, Laszlo. Bundan
sonrasý sana kalýyor."
"Darian, bekle!"
Darian duralayýp Laszlo'yu çabucak öptü. "Üzgünüm. Kalamam." Elijah ile VVinter'a hiç bakma
kapýyý arkasýndan yavasça çekerek gitti.
Laszlo basýný bunu bekliyormus gibi salladý ve VVinter'e döndü. "Beni oturabileceðim bir ye
e götürür
müsün, lütfen?"
"Elbette." Laszlo'nun koluna girdi ve onu bir koltuða götürdü, kendi de kanepeye oturdu.
Onlarýn karsýsýna bir sandalye çeken Elijah ise birden dejâ vu hissiyle irkilmisti.
Hayýr. Dejâ vu deðil. Bu bir aný.
Laszlo hafifçe öksürdü. "Sizlere gerçeði söylemenin zamaný geldi."
Laszlo öyküsünü anlatmayý bitirdiðinde VVinter bir seyler söylemek istedi, ama sözcükleri b
Her sey
yerine oturmustu. Dokunmadan, hiçbir erkekle iletisim saðlayamamasý... Müzik dünyasýndaki p
pülerliði...
Takipçilerinin ona yönelik saplantýlarý...
VVinter ona tesekkür etmesi mi, sövmesi mi gerektiðini düsünerek Laszlo'ya döndü. "Tüm bunl
rsýsýnda
ne demem gerek?" diye sordu.
"Hiçbir sey söylemen gerekmiyor," dedi Laszlo sakin ve ifadesiz bir ses tonuyla.
"Ah, elbette! Zihnimi okuduðuna göre konusmaya ne gerek var ki!"
476 |
; Empati
"Düsüncelerini okuyamam. Tek yapabildiðim..."
"Dur! Duymak istemiyorum. Sadece... Sadece biraz düsünmem gerek."
Laszlo alçak bir sesle yanýtladý: "Anlýyorum."
"Nasýl anlayabilirsin ki?" diye patladý Winter. "Sana hiç ..." Dudaklarý tiksintiyle ger
ildi. "Sana hiç tasma
taktýlar mý?"
"Hayýr."
VVinter basýný salladý. "Kolyelerin üzerinde neden Hýristiyan haçý vardý?"
"Sizleri sartlandýrmak için güçlü, kimsenin yadýrgamayacaðý bir imge gerekiyordu. Ve haç da
"
"Ama kolye umduðun sekilde çalýsmadý, deðil mi?" diye sordu VVinter. "Onu hiç çýkartmadýðým
çalarken insanlar benim... Projeksiyonlarýmý hissetti, öyle deðil mi?"
"Evet," dedi Laszlo basýný sallayarak. "Cep telefonlarý, kablosuz Internet, GPS ve bun
lar gibi sistemlerin
çoðalmasýyla on yedi yýl önce olmayan radyo frekanslarýnda yayýn yapan milyonlarca aygýt va
. Tüm bu
sinyallerin bilesimi bir sekilde insanlarýn düsünceleri algýlama yeteneklerini güçlendirmis
olmalý. Yani sadece
bilinçaltý düzeyinde de olsa, gerçek duygularý birbirlerine açýk hale geldikçe insanlýk git
uplasma
eðilimi gösterdi. Bunun kanýtlarýný dünyanýn her tarafýnda görüyoruz. Soykýrým ve etnik tem
arýný
isaret eden siddet belki on misli çoðaldý. Kendi ülkemizde bile bundan önce hiç olmadýðý se
irbirimizin
boðazýna sarýlýyoruz."
Laszlo devam etmeden önce basýný öne eðdi.
"Bu deðisimi yýlardýr hissediyorum. Ama sizi yeniden bulana kadar bunun kolyelerinizin
yarattýðý
elektromanyetik kalkanlarý zayýflatacaðýný düsünmemistim. Kendi becerileriniz zaman içinde
nlarla olan
mücadelenizle birleserek güçlenince kolyelerin etkinliðini azalmýs olmalý. Çektiðiniz sýkýn
n
olduðum için gerçekten çok üzgünüm."
1477
Adam Fawer----
Sersemleyen VVinter dudaðýný sýrdý. "Hafýzalarýmýzý neden sildiniz?"
"Aslýnda o Dietrich'in fikriydi. Ama ben de, zihinlerinizi olanlardan uzaða odaklama
k için yeteneklerimi
kullanarak ona yardým ettim." Laszlo durdu. "Nedenine gelince, Organizasyon'un siz
i tekrar bulmasýndan
korkuyordum. Güç yaymaya devam ettikçe sizi aramalarý için benim gibi birini bulabilirlerd
i. Sizi saklamanýn
tek yolu izleri tam olarak silmekti. Kendinizin bile bulamayacaðý sekilde."
"Sadece üçünüz mü biliyordunuz?"
Laszlo basýný önüne eðdi. "Bir de ebeveynleriniz."
"Annem," dedi Winter nefesi kesilerek. "Bunca zaman boyunca... Biliyordu. O nede
nle ben çalarken hep o
kadar gergin oluyordu. Birinin beni teshis edeceðinden korkuyordu. Ve kolyemin çalýndýðýný
ce ..."
Yere yýðýlmadan önce annesinin yüzünde beliren dehset dolu ifadeyi anýmsayan VVinter dudakl
kadar
yükselen hýçkýrýðý tuttu. Annesini o öldürmüstü. Korkusunu kalbi dayanamayýp durana kadar o
olmalýydý. Ölümü onun hatasýydý.
Derin bir sessizlik oldu.
Sonunda VVinter basýný kaldýrýp, "Simdi ne yapmamýz gerekiyor?" diye sordu. Bir seyler söyl
yeceðini ümit
ederek Elijah'a baktý ama kendi dünyasýna gömülmüs olan çocukluk arkadasý gözlerini yerden
"Simdi size yeteneðinizi nasýl kullanacaðýnýzý öðreteceðim," dedi Laszlo. "Valentinus'un ne
nladýðýný
bilmiyorum, ama onu durdurmak görevim. Ve bunu da ancak sizin yardýmýnýzla yapabilirim.
Yardým
ederseniz elbette."
VVinter derin bir soluk aldý. Tüm eriskin yasamý boyunca bilincinin bir kösesinde eksik
bir seyler olduðu
düsüncesini tasýmýstý. Laszlo'ya baktý. ?stediði son sey, artýk bildiði ve iki kisiyi öldür
irmisini
yaralayan o yeteneði kullanmaktý. Ama kendinden kaçamazdý. Artýk kaçmayacaktý.
478 I
Empati
"Tamam," dedi yanaðýndan süzülen bir damla gözyasýný silerek. "Size yardým edeceðim... Eðer
yapabilirsem." Sonra gözleri kýsýldý. "Bunun benim kendi kararým olduðunu nasýl bileceðim?
sizin
etkiniz..."
"Bilmeyeceksin," dedi Laszlo. "Henüz o kadar iyi deðilsiniz. Ama isimiz bitince o so
ruyu bir daha asla sormak
zorunda kalmayacaksýn."
VVinter birden devasa bir çanýn çalmasý gibi tok, gök gürültüsü andýran bir ses duydu/hisse
saniye
sonra da Elijah sandalyesinden fýrlayýp Laszlo'nun boðazma sarýldý.
Sascha homurdandý, ama Elijah kendisini duvara çarparken Laszlo köpeði sakinlestirdi.
"Bana kolyemi geri ver!"
"Onu ben almadým."
"Kim aldý öyleyse?"
"Bilmiyorum," dedi Laszlo inanýlmayacak kadar sakin bir sesle. "Ya Organizasyon so
nunda kimliklerinizi
anladý..." Duraladý, "Ya da Valentinus."
Elijah, gözünün önünden bir makaradan bosalýr gibi geçen parlak renkli duygulara daldý.
Winter'den merak, saskýnlýk ve korku.
Laszlo'dan hüzün ve kararlýlýk.
Kendindeyse saskýnlýk ve öfke.
"Sadece normal biri olmak istiyorum," dedi sonunda Laszlo'yu býrakarak. Kararsýzlýk için
de geri çekildi ve
derin bir soluk aldý. , . .
1479
AdamFawer
Sonra silahlý iki adam kapýyý kýnp içeri dal#. Ve EiijaM?ft yasamýndaki en korkunç gece dah
a kötülesti.
;
4801
30 Aralýk 2007
23:59 (Yargý Gecesi'ne 24 sat, 1 dakika kala)
Laszlo hatasýný hemen farketti.
Gelebilecek katilleri saldýrýya geçmeden hissedebileceðini düsünmüstü, ama onlarý gönderece
da
kisilerin önlem alabileceðini atlamýstý. Adamlarýn psisik duvarlarmý hissettiði anda onlarý
urmanýn
olanaksýz olduðunu kavradý; en azýndan empatik olarak mümkün deðildi bu.
Sascha'ya acýmasýz bir saldýrganlýk gönderdi ve ilk silah patlarken VVinter'in üstüne atlay
u yere yýktý.
Ve ciðerine giren mermi onu anýnda nefessiz býraktý.
Göðsünden kan fýskýrýrken Ölüm'ün sonunda onu yakaladýðýný anladý.
Bir yýðýn birbiriyle baðlantýsýz düsünce zihninden kopuk kopuk aktý.
Onlarý kim gönderdi?
Darian'ý hayatýma yeniden sokmus olmayý isterdim.
Elijah ile Winter'i yine yüzüstü býraktým.
Charlie... Çok üzgünüm.
Keske Sascha'nýn kulaklarýnýn arkasýný son bir kez kasýyabilseydim.
Sonra ikinci mermi kafatasýný deldi. Laszlo beyni daðýlýrken kafa derisindeki keskin acýdan
baska bir sey
hissetmedi. Tüm duyularýn merkezi olan beynin acý hissetmeyen tek organ olmasý ona hep g
arip gelmisti.
Ama simdi o gerçeðe sükrediyordu.
Yasamýnda zaten çok fazla ýzdýrap çekmisti; o son anýnda gereðinden fazla acý olmamasýný mi
karsýladý.
I 481
AdamFawer
Elijah'in gözleri iki adam -biri sarýsýn, iri yarý ve uzun boylu, diðeri keçisakallý ve kel
falý- ates ederek
kapýdan içeri daldýðý anda açýldý. Beynindeki bir sey onu bir saniye önce tehlikeye karsý u
ndan
düsünmek için vakit kaybetmedi. Onun yerine kaslarýnýn kendiliðinden gösterdiði tepkiye uya
omodinin
üzerindeki bos bira sisesini kapýp kel kafalýya doðru fýrlattý.
Sise adamýn iki gözünün ortasýna isabet etti. Bir an için olduðu yerde sallanan adam baygýn
e yere
yýðýldý. Elijah öteki katile saldýrmak için sehpanýn üzerinden atladý, ama Sascha çoktan od
kösesinden kosarak gelmis, göðsüne yüklenerek onu yere indirmisti bile.
Köpek dislerini yanaðýna batýrýnca adam bir çýðlýk atarak onun kafasýna vurmaya basladý. Am
güçlüydü. Elijah onun mor öfkesinin sýcaklýðýný hissedebiliyordu. Kafasýný yana eðen köpek
boðazýný parçalayýnca adamýn sesi birden kesildi.
"Sascha! Hayýr!"
Elijah fýrlayýp onu tasmasýndan yakaladý ve adamýn boðazýndan çekti, ayný anda adam da son
ahýný
atesledi.
Mermi Sascha'nýn basýna isabet etti. Hayvan sanki tekme yemis gibi havaya sýçradý, döndü ve
Yerdeki adamýn boðazýndan bir hýrýltý çýktý, soluk borusundan köpüklü kan geldi. Tüm bedeni
gevsedi ve gözleri donuklastý. Ölmüstü.
Üstündeki gevsek bedenin aðýrlýðýndan sýyrýlan VVinter, "Aman Tanrým!" diye inledi. Hemen L
yüzüne doðru eðildi. Basýnýn etrafýnda bir kan gölü olusmustu. Siyah gözlükleri bir kenara
görmeyen gözleri ortaya çýkmýstý. Sekilsiz ve sarýmtýrak göz bebekleri cansýzdý. VVinter að
gözlükleri yerden aldý ve yavasça onun yüzüne yerlestirdi.
m\
Empati
Yüzünü Elijah'm göðsüne gömen VVinter'in sessiz gözyaslarýna simdi hýçkýrýklar eslik ediyor
Elijah kýzýn dokunusuyla birlikte derin bir hüzünle irkilmis ve içine büzülmüstü. Göðsüne b
tüm gücü çekildi; kendini geri çekmekten bile acizdi. Duyduðu bu felç edici üzüntünün neden
a
çalýsýrken yanaklarýndan asaðý sýcak yaslar süzüldü.
Kýz kardesinin cenazesinde bile tek damla gözyasý dökmemis-ti, ama orada daha sadece bir
kaç saat (ya da
onyýl) önce tanýmýs olduðu garip bir adam için aðlýyordu. Zihnini sarsan yoðun üzüntü dalga
boðusurken gerçeði anladý: Duyduðu kendi üzüntüsü deðil, Winter'inkiydi.
Kollarýný bir zamanlar sevmis olduðu kadýna sardý.
Ve onu teselli etti.
" A ' ?
VVinter kimin için aðladýðýný bilmiyordu.
Onu kurtarmak için ölen Laszlo için mi? >
Onun yüzünden ölen Michael için mi?
Sonunda korkunç gücüne yenik düsene kadar sýrrýyla yasamýs olan annesi için mi?
Organizasyon'un laboratuarýnda hapsedilmis çocukluðu için mi?
Yoksa olup çýktýðý, garip yetenekler ve saklý anýlarla lanetlenmis kadýn için mi?
Titreyen bacaklarla yavasça Elijah'dan uzaklastý. Yerde yatan ölü katile bakýnca bayýlacak
ibi oldu.
Bakýslarýný kaçýrmayý reddederek dilini ýsýrdý. Adamýn parçalanmýs boðazýndan sarkan kanlý
odaklanýp, kendini güçlü olmaya zorladý.
Sonra da baygýn yatmakta olan kel kafalýya döndü. Alnýnýn ortasýnda kýpkýrmýzý, yumruk büyü
sis belirmisti, ama onun dýsýnda görünür bir hasar yoktu. , ,, :, , .
| 483
Mam¥aw«T
"Simdi ne olacak?" diye sordu hâlâ titreyerek. "Polis mi çaðýr-sak?"
"Hayýr," dedi Elijah sakin bir sesle. "Onu baðlamalýyýz. Bazý cevaplar almamýz lazým."
"?p olarak kullanabileceðimiz bir seyler ara," dedi Winter. "Ben de üzerini yoklayayým
."
Elijah basýný sallayarak yatak odasýna gitti. VVinter yerde baygýn yatan adamýn yanýna eðil
ve görmüs
olduðu tüm korku filmleri zihninden birer birer geçti: Kendinden (görünürde) geçmis halde y
n katilin fazla
yakýnma sokulan narin genç kýz. O kadýnlarýn neden kaçmadýklarýný hep merak etmisti, ama si
iyordu.
Kaçmak bazen seçenekler arasýnda yer almýyordu.
Derin bir soluk aldý ve bir silah arayarak ellerini adamýn vücudunda dolastýrdý. Onu yüzüst
di;
omuzlarýný, sýrtýný ve belini yokladý. Bir sey bulamayýnca rahatlamasý mý, yoksa korkmasý m
karar veremedi.
Sonra bir el omzuna dokununca bir çýðlýk attý.
"Sakin ol," dedi Elijah. Sonra gözü yerdeki adamm boynuna ilisti. "Kolyem." Eðilip kan
lý gümüs zinciri çekip
aldý.
Elijah o seye dokunduðu anda zihni VVinter'in psisik ses sahnesinden silinmisti. V
Vinter kolyeye baktý.
"Laszlo geldiklerini bu yüzden anlamadý."
Gümüs zinciri boynuna geçiren Elijah rahatlayarak derin bir nefes aldý. Sonra masa lamba
sýnýn kordonunu
uzattý.
Adamýn ellerini baðlamak yarým dakikalarýný aldý. Ayaklarý için de banyodaki bornozun kusað
ar.
Sonra VVinter yatak odasýna gidip çarsaflarý topladý. Salona dönünce çarsaflardan birini ya
Laszlo'nun
bedenine, birini onu öldüren adamýn, sonuncusunu da Sascha'nm üstüne örttü. Çarsaflarda hem
lekeler olustu.
VVinter'in gözleri o parlak kýrmýzýlýklara takýldý. Baska kosullar altýnda güzel denilebile
kompozisyondu. Ama çarsaflar kaný
484 I
Empati
emmeye devam ettikçe lekeler birlesti. Az sonra neyi örttükleri hakkýnda hiçbir kusku kalm
amýstý. Yine de,
altlarýndaki gerçekliðe bakmaktan daha iyiydi.
Hatta her sey o gerçekten daha iyiydi.
M
VI. Ara
23 Mayýs 2007
21:24 (Yargý Gecesi'ne 222 gün kala)
"Ya size sorgulamamanýz istenen dayatmalar yalnýzca daha büyük gerçeði görmenizi engelleyec
bir
yalanlar aðý ise?"
Valentinus elleri çenesinin altýnda kavusturarak arkasýna yaslandý.
"Ya size Eski Ahit'te anlatýlan Tanrý'nm her seye gücü yeten bir varlýk olmadýðýný söylerse
mel
olmadýðýný... Hatta Tanrý bile olmadýðýný söylersem?"
Kimse konusmadý. Sonunda genç ve güzel bir sarýsýn kýz sordu. "Kanýtýnýz var mý?"
"Kanýt mý?" Valentinus'un sesi bir anda öfkeden titremeye baslamýstý. "Herkesin öyküsünden
i kadar
kanýt çýkartamadýn mý? Kendi öykünde kanýt bulamýyor musun? Gazeteyi okuyup, televizyonda h
i
seyrettiðinde ne görüyorsun?"
Valentinus kendi öfkesinden saklanmak ister gibi sesini alçaltarak devam etti. "Size
benim ne gördüðümü
söyleyeyim: Savas görüyorum. Hastalýk görüyorum. Acý çeken insanlar görüyorum. Sözde adalet
yapýlan zulmü görüyorum. Kötülüðü görüyorum. Kendinden zevk alan, kendi dehseti içinde yüce
kötülüðü. Nefrete sarýlmýs, dinle örtülmüs kötülüðü. Sevgi kýlýðýna girmis, ama aslmda yarg
dolu kötülüðü."
Basýný tiksintiyle salladý. Sonra sanki nerede olduðunu yeni anýmsamýs gibi bakýslarýný kal
smus
yüzü bir hiddet ve hüzün maskesi gibiydi.
"Benim gördüklerim bunlar. Ve buna raðmen... Tanrý'nm iyi ve merhametli olduðuna inanmam g
erekiyor. Ve
onun çocuklarý
486 |
Empati
olan bizleri kolladýðýný sorgulamamam gerekiyor. Ama sonra dünyaya bakýyorum ve kendime bun
arýn nasýl
doðru olabileceðini soruyorum. O gerçekten iyi olsa bizim bu kadar acý çekmemize izin veri
r miydi?"
"Verir miydi?" Valentinus'un sesi birden acý bir nefretle doldu. Dönüp gözlerini Susan'a
dikti. "?zin verir
miydi?"
Valentinus'un öfkesi karsýsýnda hazýrlýksýz yakalanan Susan soluðunu tuttu. "Ben... Ben...
miyorum," dedi
kekeleyerek.
"Bilmiyor olabilirsin, ama ne düsünüyorsun?"
Valentinus yanýt vermesini, tüm grup adýna konusmasýný istiyordu. Susan ise onun ne aradýðý
iyordu.
"Kötülük olmadan iyilik de olmaz..."
"Bana basmakalýp kilise mektebi laflarý etme!" diye baðýrdý Valentinus. "Toplumumuzu doldu
ran yalanlarý
yineleme! Kendi içine, gerçek benliðine bak ve bana gerçekten ne düsündüðünü söyle!"
Susan dünyanýn daha birkaç dakika önce onu sarmalayan sevecen, cana yakýn havadan o kadar
hýzlý
çýkmasýna sasarak yerinde büzüldü. "Her seyin bir nedeni vardýr," diyerek bir denemede bulu
k istedi,
ama televizyon dizilerinden alýntý bu klise laf kendisini bile tatmin etmedi.
Valentinus yumruðunu avucuna o kadar siddetli bir sekilde vurdu ki, Susan olduðu yer
de zýpladý.
"Her seyin bir nedeni vardýr, ha? Yanýtýn bu mu?" Susan'm karsýsýnda oturan yaslý zenciyi i
aret etti. "Yani
sen gerçekten de Leon'un iyi bir nedenden ötürü mü öldüresiye dövüldüðünü düsünüyorsun?" Pa
çilek tenli sarýsýna yöneltti. "Ya da Me-gan'ýn kýzýnýn iyi bir nedenden ötürü öldüðünü mü?
birer lazer ýsýný gibiydi. "Ya da senin iyi bir nedenden ötürü tecavüze uðradýðýný mý? Öyle
Böyle mi?"
Yüz ifadesi birden öfkeden sevecenliðe dönüstü. Susan'm eline uzandý. "Sana olanlarý hak et
i?
Gerçekten öyle düsünüyorsan, bunu söylemeni istiyorum."
1487
Adam Fawer
Susan birden on yedi yasma döndü. Danny'nin Volvo'sunun arka koltuðunda... Oðlan zorla içi
ne girip onu
parçalarken altýnda sýkýsmýs halde... Derin bir nefes aldý ve basýný salladý.
"Hayýr," dedi ancak duyulur bir sesle. "Hak etmemistim."
Valentinus zenci adama döndü. "Ya sen, Leon? Sen o vahseti hak etmis miydin?"
"Hayýr," dedi kýsaca Leon dizlerinin üstündeki yumruklarýna bakarak.
"Ye sen Megan?" diye sordu Valentinus çilek tenli sarýsýna doðru yürüyerek. "Senin kýzýn iy
nedenden
ötürü mü öldü?"
"Hayýr. Daha iki yasýndaydý. Hiç kötü bir sey yapmadý... Yapmadý... Yapmadý..." Sözcükler k
boðazýnda düðümlendi. "Ölmeyi hak etmemisti."
"Öyleyse Tanrý'ya ne oldu?" dedi Valentinus.
"Tanrý'ya ne mi oldu?" diye baðýrdý Megan. "O asla kýzýmýn yanýnda olmadý!"
"Bunun sebebinin ne olduðunu düsünüyorsun?" "Bilmiyorum, tamam mý!" diye haykýrdý Megan boð
r
sesle ve gözyaslarý içinde. "Düsündüm ki... Düsündüm ki, ben yanlýs bir sey yapmýs olmalýyý
seyin bir nedeni varsa, Julie'nin de ölümünün bir nedeni olmalý... Çünkü... Çünkü ben bir s
"Ve hâlâ böyle mi düsünüyorsun?"
"Hayýr," dedi Megan meydan okuyarak. "Öyle düsünmüyorum."
"O zaman tekrar soruyorum: Sence Tanrý kýzýnýn ölmesine neden izin verdi?"
"Çünkü..." dedi Megan yavasça. Kendi sözcüklerini duymak için kulak kabartýr gibiydi. "Çünk
deðil. Ya da eðer gerçekse, o zaman iyi ve merhametli deðil. Acýmasýz ve karanlýk ve... Hat
."
Valentinus yüzünde hüzünlü bir gülümsemeyle ayaða kalktý.
488 I
Empati
"Doðru. Tanrý gerçekten de acýmasýz. Tanrý gerçekten de hatalý."
"Ama nasýl?" Kadýn irkilmisti. "O Tanrý. O hata yapmaz."
"Biraz önce yaptýðýný söyledin," diye karsýlýk verdi Valentinus. "Kendi sözlerine inanmýyor
"Hayýr. Yani... Evet, inanýyorum. Ama bunun nasýl olabileceðini anlayamýyorum."
"Çünkü hâlâ sana öðretilenlerin olusturduðu duvarlar arasýnda tutsaksýn." Valentinus simdi
bir kaplan gibi dolasýyordu. "Siz. Hepiniz! Yapýn o sýçramayý! Size söylenenleri unutun ve
anýtý kendi
içinizde arayýn. Basmakalýp yanýtý deðil. Klise yanýtý deðil. Gerçek yanýtý."
Herkes gözleri Valentinus'un üzerine dikilmis, kendilerine yolu göstermesini bekler -b
una ihtiyaç duyar- halde
nefesini tuttu.
"Bana bakmayýn," dedi Valentinus. "Kendinize bakýn."
Susan odaklanmaya çalýstý. Basý dönüyordu. Gözlerini yumdu. Ve sonra kapalý göz kapaklarýný
parýldayan altýn sarýsý ýsýðýn içinden, yasamýnýn o korkunç geceden sonra izlediði yola bak
Hiçbir zaman bir azize olmamýstý, ama tecavüzden sonra... Deðismisti. Soðuk biri olmustu. H
p kendini öne
koyan biri. Asla birine gerçekten güven duymayan, sevdiklerini inciten, istediðini eld
e etmek için cinselliðini
kör bir býçak gibi kullanan biri.
Ve her zaman o tecavüze bir neden yakýstýrmaya çalýsmýs, yasadýðý olayýn onu daha güçlü kýl
kendine telkin etmisti. Ve bulduðu o yeni gücün onu basarýlý olmaya ittiðini.
Ama yine de... Bu asla yeterli olmamýstý? Elde ettikleri Danny'nin ondan aldýðý seyin yeri
ni asla
dolduramamýstý. Tek bir gece onu yýkmýstý. Her seyi berbat etmisti. Onu tek basýna býrakmýs
basýna
yapmýstý. Basýna gelenlerin 'iyi bir nedeni' yoktu.
Eðer Tanrý bunlarýn olmasýna izin verdiyse ...
Sonunda gerçeðin bilincine vararak, "Eðer Tanrý mükemmel deðilse," dedi yüksek sesle; "O za
...
Öyleyse Tanrý, Tanrý deðildir."
| 489
AdamFawer
Dolasmayý kesen Valentinus bakýslarmý ona dikti. ?
"Ama..." Susan duraksadý. "Eðer Tanrý, Tanrý deðilse, ö zaman nedir?"
"Bir hata," dedi Valentinus elini sanki bir sineði kovarmisf gibi kayýtsýzca sallayara
k. "Bir türev."
"Neyin türevi?"
"Gerçek Tanrý'nm."
490 I
5
31 Aralýk 2007
12:05 (Yargý Gecesi'ne 23 saat, 55 dakika kala)
Tetikçi -Ed Norton'un kel hali- basýný yana çevirdi ve gözlerini açtý. Kanlý çarsaflarý gör
luðunu
tuttu.
Üzüntü ve kýskançlýkla dolu bir sesle, "Beni arkada býraktý," dedi. "?lahi kývýlcýmý Tek Ge
birlesmeye gitti." Sonra bakýslarý öteki cesede kaydý. "Archon'u öldüren keske ben olsaydým
VVinter'in eli bir kamçý gibi suratýnda saklayýnca adamýn basý yana savruldu.
Winter yumruðunu sýkýp tekrar vurmak için kolunu geri atarken, Elijah uzanýp onu engelledi
. Beyninde birden
parlak, bembeyaz bir öfke bulutu patladý. Bunun kendisine deðil, VVinter'e ait olduðunu
biliyordu, ama bu
kendini nasýl hissettiði gerçeðini deðistirmiyordu. Birisini öldürmek gibiydi.
Dönüp parmaklarýný adamýn boðazýna doladý. Norton'un tenine dokunduðu an mide bulandýrýcý,
korku zihnini sardý. Ellerini çekince kör edici dehset geride yalnýzca belli belirsiz bi
r korku býrakarak yok oldu.
"Kahretsin," dedi Elijah soluk soluða.
"Benim yüzümdendi, deðil mi?" diye mýrýldandý VVinter. "Benim hissettiklerimden ötürü ona s
"Evet." Elijah ellerini onlarý serbest býrakmaktan korkarcasýna ovusturuyordu. "Ve ona
dokunduðum
zaman..."
Elijah'm tüm kisisel geçmisi bir anda zihninde berraklastý. Kolyeyi hiç takmamýs olsaydý, b
olasýlýkla
yeteneðini kontrol etmeyi öðrenmis olacaktý. Ama onun yerine, kalabalýk bir kaldýrýmda yürü
a da
baska bir insana deðmenin korkusuyla yasamýstý.
| 491
AdamFavrer
Ve hepsi Laszlo Kuehl yüzünden.
"?yi misin?" diye sordu VVinter.
"Evet." Yalan söylüyordu.
Derin bir nefes alýp tekrar Norton'a döndü. Yavasça elini uzattý ve adamýn boynuna dokundu.
Tenleri
birbirine deðince onun duygularý zihnine doldu. Korku bulmayý beklerken Elijah'm tek gör
düðü, imrenmeyle
karýsýk açýk mavi bir pismanlýktý.
"Seni kim gönderdi?" diye sordu VVinter. "Valentinus mu?"
Kel kafalý yanýt vermedi, ama Elijah'ýn yanýta ihtiyacý yoktu. Valentinus'un adý geçince ad
zihninden kör
edici bir sevgi kývýlcýmý geçmisti. VVinter'e bakarak basýný salladý.
"Laszlo'nun ölmesini neden istiyordu?" diye sordu bu kez VVinter.
"Demiurgos'un elçisi olduðu için."
"Kimin?" dedi Elijah.
"Yarým-yaratýcý. ?nandýðýnýz sahte Yaratýcý Tanrý," adam dura-ladý. "Ve o Laszlo'yu kurtara
Archon'u da kurtaramayacak."
Elijah kalbinin durduðunu sandý. "Darian."
Kolyesini çýkartma fikri Elijah'ý dehsete düsürüyordu, ama baska seçeneði yoktu. Darian onu
atýný
kurtarmýstý. Eðer kendisinin de onunkini kurtarma olanaðý varsa, her yolu denemek zorunday
dý.
Kendini toparlamaya çalýsarak bakýslarýný asaðýya indirdi. ?çinde olduklarý berbat durumu a
k baska
bir seye ihtiyacý varmýs gibi yerdeki kanlý çarsaflara baktý. Düsünmek zorundaydý. Laszlo n
isti?
Devrilmis bir sandalyeyi düzeltip kanepenin önüne koydu. "Otur."
492
Empati
VVinter ses çýkarmadan kýrmýzý deri minderin üstüne oturdu. Elijah da karsýsýna geçti. Simd
erine o
kadar yakýnlardý ki, dizleri ötekininkilere deðiyordu.
"Kolyemi çýkartýnca ellerimi tut."
VVinter irkildi. "Ne yapacaksýn?"
"Darian'ý bulacaðým."
"Nasýl?"
"Laszlo'nun Jill'i bulduðu yolla," dedi Elijah. Aslýnda bunu yapýp yapamayacaðýný bilmiyord
. "Ben Darian ile
iletisim kurar kurmaz ona bir mesaj göndermeye odaklan."
"Ama Laszlo karmasýk düsünceleri iletemeyeceðimizi söyledi. Sadece duygular."
"Tamam. Öyleyse onu korkut. Tedirgin et; iðne üstünde olmasýný saðla. Ona zamanýnda ulasama
ile, en
azýndan uyarabili-riz."
"Anladým," dedi Winter. "Hazýrým."
Elijah derin bir nefes aldý ve zincirin kopçasýný açtý. Kolyeyi býrakmaya korkarak, elinde
tutuyordu.
Onun çalýnmasýndan o yana olan her sey zihninde canlandý. Metrodaki isteri nöbeti. Stevie'
nin delirtici açlýðý.
Sinemadaki gülme krizi. Psikiyatri servi-sindeki çýlgýnlýk.
Korunmasýz halde dýsarýya çýkýp tüm o duygularla yeniden karsýlasmak istemiyordu. Zihnine h
ecek
duygulan anýmsayýnca ürperdi. Yapamayacaktý. Fazlasýyla korkuyordu. Üstelik...
VVinter eline dokununca onun duygularýný hemen hissetti: Korku, belirsizlik, kusku,
kaygý. Her biri
benzersizdi, ama hepsinin içinde alev alev yanan magenta kýrmýzýsý bir ýsm demeti vardý. Ce
et. Tüm
olanlara raðmen VVinter hâlâ korkusuyla savasýyordu.
"Hadi yap," diye fýsýldadý VVinter.
Elijah basýný salladý. Sonra da fikrini deðistirmeden yumruðu-
493
Adam Fawer
nu açh ve zinciri býraktý. Kolyenin yere düsüsünü izlerken dünyasý bir renk cümbüsü haline
Mavi. Aman Tanrým... Winter, mavi.
Karsýsýnda her biri kendine özgü bir tonda parlayan baska renkler de vardý, ama bunlar bir
yabancý
güruhunun karmasýk, kakofonik duygularý deðildi. Hepsi temiz ve saftý. Titresen turkuaz ku
sku benekleri bile
senfonik bütünün bir parçasýydý. Ve tüm o renklerin her tarafýna islemis, gerisinde sevecen
azim yatan
parlak mavi ýsýk. Deneyimlediði hiçbir seye benzemiyordu.
(Eski zamanlar hariç.)
VVinter'in muhtesem güzelliðinden hiç istemeden ayrýlýp, baska bir duygu kümesi aramaya bas
adý. Zihnini
açtý ve ulasabildiði tüm renkleri içine çekmeye basladý. Ayný anda kulaðýna baðýran bir mil
l
karsýlýðý olan öylesine fazla bilgi vardý ki, bir an delireceðini sandý.
Yavas yavas renklerdeki farklýlýklarý ayrýmsamaya basladý. Her insanýn içinden günün her sa
de geçen
duygusal karmasalarý kavrarken, görsel ses duvarýnýn içindeki bireysel temalarýn farklýlýkl
irledi.
Heyecanla karýsýk korku. Kusku ile gölgelenmis azim. Parlak ve titrek ümitle sarmalanmýs d
ayanýlmaz
melankoli.
Düser gibi bir hisse kapýlmýstý, ama 360 derecelik bir açýyla her yöne bakýyor, hýzla geçen
algýlamaya çalýsýyordu. Ne yaptýðýndan çok emin olmadan, yine de ne aradýðý hakkmda içgüdüs
duyguyla (bilgiyle) donanmýs halde parlak renk kusaklarýnýn arasýndan hýzla geçti.
Psisik kýrýntýlarý takip edip, orada burada izler bularak Darian'm düsüncelerinin yansýmala
adý. Ve sonra
o zihinsel kosu birden bitti. Karsýsýnda büyüleyici bir zihin duruyordu. Enerji ve güçle zo
klayan koyu,
ürkütücü bir kýrmýzý; birbirleriyle çelisen bir maviler ve sarýlar, morlar ve turuncular he
4941
Empati
"Bu o mu?"
VVinter'in sorusu parlak renklerle kaplý bosluktan süzülerek Elijah'a ulastý. "Evet," de
di Elijah sesi uzaktan
gelir gibi. "Simdi yap."
VVinter onun elini týrnaklarý etine batacak kadar sýktý. Psikotik bir korku ve haykýran bi
r beklenti ansýzýn
Elijah'm benliðini delip geçti.
Darian'ýn kýrmýzý zihni bir bukalemun gibi deðisim geçirdi; çok kýsa bir an için VVinter'in
arýný tümüyle
yansýttý, sonra kendi etrafýnda gümüsi bir kalkan olusturdu. Darian projeksiyonu savusturm
aya çalýstý, ama
VVinter bir gelgit dalgasý gücüyle onun zihnine çarptý.
Darian ne kadar gerilerse gerilesin, içinde parlayan günesten kaçacak yer yoktu. Sonra
ürkmüs psisik
hayvan kaçmayý býraktý ve savasmaya basladý. Onlarý birbirlerine baðlayan görünmez iplikten
ik
akýmýna benzer bir güç geçti.
Elijah kendini hazýrlamaya çalýstý, ama bunu nasýl yapacaðýný bilmiyordu. Sonra akým ona da
olamayacak kadar karanlýk bir bulutla çevrelenmis mor patlamalar. Kýsa bir çýðlýk attý, son
r sey geçti.
Soluklanmaya çalýsarak gözlerini kýrpýstýrdý. Odadaydý. Baðlantý kopmustu.
"Tanrým!" dedi VVinter nefes nefes göðsünü tutarak. "Hayatýmda hiç bu kadar korkmamýstým."
"Ben de." Elijah konusabildiðine sasýrdý.
"Onun nerede olduðunu biliyor musun?"
"Evet... Hayýr. Yani... Açýklamasý çok zor." Elijah nasýl olduðunu anlamamýstý, ama onu ner
abileceðini
biliyordu. Çok geç olmamasýný diledi. Bir eliyle Laszlo'un trençkotunu sandalyeden aldý, öt
yle de
VVinter'in elini tuttu. Elleri birbirine deðince kadýnýn gücünü hissetti.
O güce ihtiyaçlarý olacaktý.
| 495
Adam Fawer
Darian aðzýndan bir kusmuk seli fýskýrýrken tuvalete ulastý. Birkaç kuru öðürtüden sonra la
i ve
yüzüne soðuk su serpti.
Yatak odasýna döndü ve çantasýnda sigara aradý. Eli öylesine titriyordu ki, sigarayý yakmak
deyse yarým
dakikasýný aldý. Derin bir nefes çekti, dumaný bir süre ciðerlerinde tuttu, sonra yavasça b
Birkaç nefesten sonra olanlarý zihninde yinelemeye çalýstý. Baska bir zihin onunkine girdið
nde uyuyordu.
Ama neden gelmisti? Bir saldýrý mýydý? Yoksa baska bir sey mi? Kesin olarak bildiði tek se
y, zihnine
sokulmus olan duyguydu.
Korku.
Bir sey olmustu bir yerlerde.
O ise hiç bulasmamalýydý. Daha basýndan bunun bir hata olduðunu biliyordu, ama yine de Las
zlo'yu
izlemisti. Ve bunu sadece hâlâ onu baðýslamasýný istediðinden yapmýstý.
Ama onun korkmasýný neden istemis olabilirdi ki Laszlo? Duygularýný istemeden mi bulup çýka
tmýstý, yoksa
onu bir seye karsý uyarmaya mý çalýsýyordu?
Biri geliyor. Valentinus ya da Organizasyon. Sen seç.
Gergin bir sekilde zihnini etrafýna yaydý, ama olaðan dýsý herhangi bir sey hissetmedi. Sa
dece psisik
yarýçapmdaki birkaç yüz insanýn uyurkenki duygularý. Bunlarda kötü niyet olmamasý onu biraz
attý, ama
o tür duygularý maskelemenin yollarý da vardý.
Yüreði aðzýna gelmis halde ve paltosunu almak için bile durmadan kosarak kapýdan çýktý. Sah
tek
silah zihniydi. Ve savunmasý için yeterli olmak zorundaydý.
4961
6
31 Aralýk 2007
00:13 (Yargý Gecesi'ne 23 saat, 47 dakika kala)
Darian asansörü çaðýrmak için düðmeye bastý. On saniye bekledikten sonra, içine kötü bir hi
in
asansör kapýlarýnýn açýlýp basrol oyuncusu kadýnýn kendini katilin kollarýna atýldýðý bölüm
kullanmaya karar verdi. Basamaklarý ikiser ikiser atlayarak gri boyalý merdiven bosl
uðundan hýzla asaðýya
indi.
Apartman girisine vardýðýnda basý dönüyordu. Okuduðu gazeteden basmý kaldýran iri yapýlý gö
ip
bir sekilde baktý. Darian kendini aptal gibi hissetti. Saçmalamaya baslama...
Geçen sefer de böyle düsünmüstün.
Tek kelime söylemeden kendini sokaða attý. Kaldýrýmda kosarken, birden sanki biri onu izli
yormus gibi bir
hisse kapýldý. Kosmayý kesmeden arkasýna göz attý, ama kaldýrým bostu.
Basýný tekrar öne çevirdiði anda iri yarý, koyu renk elbiseli bir adamla çarpýstý. Çarpýsma
sendeleyince adam onu iki kolundan tuttu. Baðýrmak üzereyken adamýn göðsündeki gümüs yýldýz
"?yi misiniz, bayan?" diye sordu polis memuru.
"Evet," dedi Darian büyük bir rahatlama duygusuyla. Arkasýna bir kez daha baktý, ama yin
e kimse yoktu.
"Sizi izleyen birisi mi var?"
"Hayýr." Darian kalp atýslarýný yavaslatmaya çalýsýyordu.
"Gideceðiniz yere götürebilir miyim?"
Darian birden adamý hissedemediði farketti. Zihninin olmasý gereken yerde soðuk, sert bi
r kabuk vardý. Uzun
zamandýr öyle bir
497
Adam Fawer
sey hissetmemisti. Bakýslarý hemen onun boynuna gitti. Ve ince gümüs zinciri gördü. Midesi
uruldu.
Polis memuru en azýndan 1.90 boyundaydý. Ondan kaçabilmesi ya da onunla basa çýkabilmesi mü
kün
deðildi. Tek bir sansý vardý. Adamýn elini kavradý. Ama parmaklarý ona deðdiði an zihninin
daki
kalkanm çatladýðýný hissetmesi gerekirken hiçbir sey olmadý. Darian tepki vermeye fýrsat bu
an adam
elini kurtardý ve onun karnýna bir yumruk indirdi.
?ki büklüm olan Darian nefes almaya çalýstý. Polis memuru onu boðazýndan tutarak tuðla duva
tý.
Bileklerini basýnýn üzerinde tutarken, vücuduyla da duvara bastýrdý.
Darian adamýn gözlerine bakýnca, neredeyse müstehcen sayýlabilecek kadar çýplak bir heyecan
karsýlastý.
Eldivenli eli soluk borusunu sýkmaya baslayýnca boðazýndan bir hýrýltý çýktý. Gözlerinin ön
siyah noktalar uçusmaya basladý.
Mücadele etmesine imkân yoktu. Adam çok güçlüydü. Nefes almaya çalýstý, ama bu istemsiz bir
en
baska sey deðildi. Adam hiç beklemediði anda ellerini gevsetince hýrýldayarak bir soluk al
dý.
"Bak bana, Archon," diye emretti adam. Çenesini itti ve basýný zorla kaldýrdý.
Darian gözlerini açtý. Adam biraz endiseli, ama oldukça mutlu bir ifadeyle ona bakýyordu.
"?lahi kývýlcýmýn ayrýlýrken gözlerinin içine bakmak istiyorum."
Darian adamýn yüzüne tükürdü. Tükürüðü gözüne gelince adam basýný geri çekti ve eli biraz a
Darian sonunda aradýðý açýðý bulmustu. Boynunu eðip alnýný onun çenesine dokundurdu.
Tenleri birbirine deðince adamýn zihninin etrafýndaki kabukta delikler olustu. Darian
hiç duraksamadý. Tüm
gücüyle onun benliðine keskin, sivri bir dehset duygusu çarptý. Gözleri büyüyen adam irkile
asýný geri
çekti.
498 I
Empati
Baðlantýlarý kesilmisti. Zihinsel kalkanmdaki çatlaklar hemen kayboldu ve saldýrgan tekrar
kontrolünden çýktý.
Gözlerini Darian'ýnkilerden ayýrmadan bir süre hýzla soludu.
"Güçlerin olduðunu biliyordum, ama böyle olduklarý hakkýnda bir fikrim yoktu. O kadar vahsi
o kadar... ?lkeldi
ki... Biraz daha hissetmeyi isterdim ama, bu isteðimi kötüye kullanacaðýný sanýyorum. Hosça
Archon."
Ve Darian'ýn boðazmý yeniden sýkmaya basladý.
Bu kez öldürmeden býrakmayacaðýný bilmek için Darian'ýn ona dokunmaya ihtiyacý yoktu.
| 499
7 .. ;; ... . . ?
31 Aralýk 2007
00:26 (Yargý Gecesi'ne 23 saat, 34 dakika kala)
Köseyi dönerlerken Elijah birden basýný tutup acý içinde iki büklüm oldu. Bilincini Darian'
n
ayýramayacak kadar yakýnlardý artýk. Gerisi VVinter'e kalýyordu.
Darian'ý duvara yaslamýs olan polis bir eliyle onun kollarýný tutarken, diðeriyle de boðazý
rdu. VVinter
kalan on metreyi kosarak geçti ve adamýn üzerine atladý. Bir kolunu onun boynuna dolarke
n týrnaklarýný
yüzüne gömdü. Adam acýyla baðýrýnca VVinter bir nefret ve hayal kýrýklýðý dalgasýnýn altýnd
Darian'ýn bileklerini tutmaya devam eden polis VVinter'in ensesini kavradý ve onu sýrtýn
dan atmaya çalýstý.
Ama tutunmayý basaran VVinter týrnaklarýný iyice derine batýrdý. Adamýn hýzla geriye attýðý
çarptý.
VVinter'in disleri dilini kesti. Bir çýðlýk attý, duyduðu acýyý aktarýnca adam da benzer bi
baðýrdý. Göz
ucuyla bir hareket gördü ve sonra Elijah basýný adamýn göðüs kafesine gömdü. Darbenin etkis
VVinter yerde yuvarlandý.
Basýný kaldýrýp baktýðýnda, yere düsmüs adamýn üzerinde oturan Elijah'ýn polisin suratýna b
gördü. Keskin bir çatýrtý duyuldu, katilin burnundan fýskýran kan bir fýskiye gibi havaya s
Elijah
durmadý. Kolunu geri çekip bir yumruk daha indirdi.
Altýndaki polis gibi o da baðýrmaya baslamýstý. Sesleri ve duygularý bir öfke ve acý karýsý
bir
daha, bir daha vurdu. Sonunda polisin basý kaldýrýmda son bir kez sekti ve hareketsiz
kaldý.
5001
Empati
Elijah bir süre daha nefes nefese, yumruðunu bir daha vuracakmýs gibi havada tutarak a
damýn üstünde
kaldý. VVinter ona doðru kostu ve parmaklarýný yumruða kapattý. Düsünmeden hafif, çýnlayan
nlik
yaydý.
"Bitti artýk, Elijah."
Elijah basýný salladý, ama VVinter onun içindeki öfkeyi hâlâ duyabiliyordu. Sonra bir öksür
ve bir
metre ileride yatan Darian'a döndü. Hemen kosup oturmasýna yardým etti.
"Tamam," dedi. Sesi hafif ve rahatlatýcýydý. "Sadece nefes al."
Darian birkaç defa daha öksürdü, sonra hýrýltýlý, derin bir soluk aldý.
"iyiyim," dedi sonunda kýsýk bir sesle. Önce onu ölümün esiðine götüren adama, sonra da VVi
baktý.
"Nasýl bildiniz?"
"Sonra anlatýrým," dedi VVinter. Kalktý ve Darian'ý da kaldýrdý. "Adam kendine gelmeden bur
dan gidelim."
"Bir sey saklýyorsunuz," dedi Darian. "Ne oldu?"
Huzursuz bir halde dudaklarýný yalayan VVinter bakýslarýný yere çevirdi.
"Laszlo nerede?"
"Öldü," diye fýsýldadý VVinter.
"Ah, hayýr!"
Darian dizlerinin baðýnýn çözüldüðünü hissetti. O anda Elijah birden yanýnda belirdi, onu k
n
tuttu ve göðsüne bastýrdý.
"Orada olmalýydým," dedi Darian olanlara inanamayarak. "Çok hýzlý oldu," diye mýrýldandý El
"Onu
kurtaramazdýn."
Elijah'm sesi titremeye basladý ve Darian gibi onun da yanaklarýndan yaslar süzülmeye ba
sladý. Darian'in
acýsý bir fýrýndan çýkan sýcak buhar gibi yayýlýp zihni hüzne gömülünce, VVinter yüzünü bur
kollarýnýn arasýnda tutan ve tenine dokun-
| 501
Adam Fawer
makta olan Elijah'ýn kendisini nasýl hissettiðini tahmin edebiliyordu.
VVinter Elijah'ýn da, Darian'm da liderlik edecek durumda olmadýðýnýn farkýndaydý, idareyi
di ele
almalýydý. Baygýn yatan polise doðru eðildi, kolyesini çözüp aldý ve cebine attý. Böylece u
peslerine düsmeye kalkarsa, en azýndan geldiðini hissedeceklerdi. Elini Elijah'ýn omzuna
koydu.
"Daha emniyetli bir yere gitmemiz lazým."
Elijah yanaklarýndan hâlâ yaslar süzülerek basýný salladý. VVinter onun simdi Darian'm elin
makta
olduðunu gördü. Bir an zihinlerini, kendisini ayný anda hem mest eden ve hem de dehsete
düsüren hüzün
senfonilerini dinledi.
"Haydi," dedi sonra.
Elijah'ý kolundan yakaladý. Tenine deðmemeye dikkat ediyordu.
5021
VII. Ara
23 Mayýs 2007
21:51 (Yargý Gecesi'ne 222 gün kala)
"Tüm dinler dünyanýn mükemmel olmadýðýný söyler ve hepsinin de kendine göre nedenleri vardý
kimse bu nedenleri sorgulamaz. Eski Ahit bize Adem ile Havva'nýn görünüste keyfî bir kural
a karsý geldikleri
için cennetten kovulduðunu söyler: Elmayý yemek. Tanrý'nýn tüm insanlýðý böyle küçük bir ku
dolayý lanetlemis olacaðýný gerçekten düsünebiliyor musunuz?"
Dinleyicilerinin yüzlerine teker teker baktý, ama bunu yanýt beklediði için yapmamýstý.
"Elbette ki hayýr." Yerinden kalktý. "Böyle bir düsünce gülünç olur. Ama bize inanmamýz söy
bu.
Daha doðrusu, dini liderlerimizin evrimin bu düsüncenin tersini gösteren tüm kanýtlarýný bi
ara atarak
inandýðý sey." Valentinus dolasmaya basladý.
"Adem ile Havva öyküsünün aynen öyle olduðunu varsayaým.
Bu öykü... ?nsanýn yaratýlýsýyla ilgili alegori... Her seye gücü
eten ilahi bir varlýðýn mevcudiyetini olanaksýz mý kýlar? Tabii ki
ayýr. Evrim, akýllý tasarýmla yan yana durabilir. Bilim dini geçersiz
ýlmaz, kýlamaz. Ayný sekilde, ?ncil'in sadece Tanrý'yý anlamamýz
çin yazýlmýs bir öyküler derlemesi olduðuna inansak bile, dünyaaki
acýyý da göz ardý edemeyiz. Dolayýsýyla Tanrý'nýn, bizim acý
ekmemizi istediðine inanmamýz da gerekir. Ama bu mantýklý geiyor
mu?"
"Hayýr," diye mýrýldandý Susan.
1503
AdanaFavrer
"Hayýr. Neden yapsýn öyle bir seyi? Bu dünyayý neden yaratsýn?" Valentinus kollarýný açtý,
alýnamayacak acýlarla dolu bu dünyayý. Neden bizleri daha ilk nefesimizi bile almadan il
k günahla
lanetlenmis olarak burada yasamaya mahkûm etsin?"
Birisi, "Acý..." diye fýsýldadý.
"Evet. Doða bile acýyla dolu. Tüm yaratýklar yasamýný sürdürebilmek için baska yasamlarý yo
zorunda. Bu cehennemi yerde yasamaya devam edebilmek için öldürmeye resmen zorlanýyoruz.
Bu
gezegen 'doðal afetler' ile -seller, yangýnlar, depremler, kasýrgalarla- dolu. Ve bizl
er -çevresinin son derece
farkýnda, yasamýn tüm acýlarýný çekmeye mükemmel sekilde donanýmlý insanlar- buradayýz. Sim
soruyorum: Neden? 'Tanrý' neden böyle bir dünya tasarladý? Bunlarýn hepsi Adem elmayý yedið
n mi
oldu?"
Koreli bir kadýn yanýtladý. "O Adem'e... Ve hepimize... Özgür iradeyi verdi."
Valentinus basýný salladý. "Yani bütün bunlarý basýmýza kendimiz mi sardýk?"
"Eski Ahit bunu öðretir."
"Ama bizler Tanrý'nýn suretinde yaratýlmadýk mý?"
"Evet," dedi kadýn.
"O zaman tüm bu kusurlarýmýz nereden geliyor?" Valentinus duralayýp Susan'a döndü.
Yanýt çok belliydi. Eðer yasam Tanrý tarafýndan yaratýldýysa, o za-,man tüm kusurlarýn kayn
"Tanrý'dan," diye fýsýldadý Susan parçalarý birlestirerek.
"Evet. Tanrý'dan. Tüm bencil arzularýmýz ve seytani düsüncelerimiz, sýfatýnda yaratýldýðýmý
Yaratýcýmýz'dan kaynaklanýyor. Bu da O'na dair sunu söyler..."
Koreli kadýn husu içinde bosluðu doldurdu. "Tanrý... Kusurludur."
5041
Empati
"Aynen: Tanrý kusurludur." Valentinus btt olanaksýz 'gerçeðin
hepsinin kafasýna girmesi için duraksadý.
"O'ndan miras aldýðýmýz seylerden biri de egodur. Adem'i elmayý yemeye iten ego. Dünyadaki
lemlerimizin
pek çoðunun kaynaklandýðý açgözlülük ve bencilliðin nedeni olan ego. "Egomuz var, çünkü Tan
egosu var. Hem de öyle bir ego ki, Tanrý kendi kaynaðýný inkâr edip, kendini bize tek Yarat
larak
dayatýyor. Asýl Yaratan baskasý iken. Gerçek Tanrý varken."
t
>'l ' ,.'l Aüfý' ">' . 'ý1, UZ,
, , *( . ý ( ý
I '
\\<'
....' ,; 4, ;< ' << ,.' ,/ ->
v' > '' i" '?' !? -M ''''.' ' ý**'?'< » "t
. "', >" >,M /'
'I
1 ' ,
'I 'ý j ý f
| 505
8
31 Aralýk 2007
00:38 (Yargý Gecesi'ne 23 saat, 22 dakika kala)
Buz gibi gece havasýnda on dakika kadar yürüdüler. VVinter diðer ikisinde hâlâ donuk bir ýz
lamasý
hissediyordu, ama bu artýk Darian'm gerçeði ilk öðrendiði an yaydýðý o çýðlýk çýðlýða, beyi
kýyaslanamazdý.
VVinter bir sonraki önceliklerinin ne olmasý gerektiðine karar verdi: Elijah daha da kötül
esmeden sehirden
çýkmak. Rastladýklarý her evsiz ya da sarhos zihnini bir oraya, bir buraya çekiyordu. Dari
an yardýmcý
olamayacak kadar üzgün olduðundan, VVinter genel bir iyilik hissi yaymak için elinden ge
leni yapýyordu,
ama Elijah'ýn üzüntüsünü geçirmek mümkün deðildi.
Kaçmalarý gerekiyordu. Elijah'ýn yalnýz kalmaya ihtiyacý vardý. Ama Manhattan gökdelenlerin
arasýndaki
derin koridorlarda kaçýs yoktu. Yürürken hafif bir çýnlama duydu.
Elbette!
Elini cebine soktu ve parmaklarý nöbetçiden almýs olduðu kolyenin üzerine kapandý. Tüm düny
sustu. Uzanýp Elijah'ýn elini tuttu. Parmaklarý onunkilere deðince göðsü bir hüzün dalgasýy
gözlerine yaslar doldu. Ama kolyenin manyetik alaný onlarý sarýnca Darian'dan gelen hüzün d
lgalarý da
birden durdu. Sadece Elijah'ýn içine çekmis olduðu acýdan arta kalanlar vardý. Bir dakika s
nra Elijah'ýn
soluklarý normale döndü ve kalp atýslarý yavasladý.
Dönüp ona baktý. Gözleri kan çanaðýna dönmüstü, ama bakýslarýnda bir umut kýrýntýsý vardý.
ederim," diye fýsýldadý Elijah.
506 |
Empati
O kadar üzgün bir sekilde gülümsemisti ki, VVinter dayanamayacaðýný sandý. Soluðunu kesen,
ten
duygu dalgasýnýn nedeni sözleri deðil, onu kollarýna alma isteði uyandýran içtenliðiydi.
"Tut sunu." Kolyeyi onun avucuna koydu ve elini çekti.
Baðlantý kopar kopmaz Elijah'ýn benliðinden gelen sesler de kesildi. Duralayýp basýný bir d
ra yaslayan
Elijah, sehrin acýlarýndan kurtulmanýn verdiði rahatlýkla gözlerini yumdu.
O sonunda huzura erince, VVinter de dikkatini Darian'a verdi. "Sen iyi..."
"?yiyim," dedi Darian kýsaca. "Sadece... Onun öldüðüne inanamýyorum."
"Çok üzgünüm," dedi VVinter. "Senin için özel biriydi, deðil
mi?"
"Evet." Darian elinin tersiyle burnunu sildi. "Öyleydi."
Derin bir nefes aldý ve üzüntüsünü sallayýp atmak istercesine
basýný iki yana silkeledi. VVinter'e tekrar baktýðýnda üzüntüsü diner
gibi olmustu.
"Dinmedi; sadece dosyalanýp kaldýrýldý," dedi Darian onun sormadýðý soruyu yanýtlayarak. Ve
ara
yaslanmýs, gözleri kapalý halde duran Elijah'a baktý. "Benim üzüntümü alýp, bana geri yollu
sonra
yeniden alýyordu. Bir geri besleme döngüsü gibiydi."
"Ama ben onun sadece bir alýcý olduðunu sanýyordum."
"Deðil." Darian parmaðýnýn ucuyla Elijah'ýn terli alnýndaki bir saç telini usulca çekti. "A
anda bir verici
de. Sadece senin kadar güçlü deðil. Ama bir anlamda haklýsýn: Temelde alýcý. Yayma yeteneði
daha büyük bir beladýr bu. Ve kontrol etmesi de çok daha zor. Sonuçta gönderme inisiyatifi
enin
beynindedir. Ama almak..." Duralayýp omuz silkti ve eliyle havada bir daire çizdi. "
Hepsi orada."
VVinter basýný salladý. Derinlemesine anlamak için daha fazla
| 507
Adam Fawer
zamanýnýn olmasýný isterdi. "O kadar çok sorum var ki. Laszlo ölmeden önce..." Duraladý. Da
üzüntüsünü göðsünde fiziki bir acý olarak hissetmis, ama duygu geldiði gibi çabucak yok olm
"Ben iyiyim." Darian gözlerini sildi ve etrafýna bakýndý. Biraz ilerideki yanýp sönen kýrmý
tabela
dikkatini çekti: OTOPARK.
"Burada bekle. Hemen döneceðim." VVinter bir sey söyleye-meden otoparka doðru kostu.
Bir dakikadan az bir süre sonra garajdan koyu yesil bir Porsche çýktý. Sürücü gaza yüklendi
raba hýzla
onlara doðru gelmeye basladý.
VVinter tam kaçmak için kendini yana atacaktý ki, araba yanýnda durdu. Darian direksiyon
un arkasýndan ona
bakýyordu.
"Binin."
VVinter'in o sözü ikiletmeye niyeti yoktu. Her sey o buz gibi havada, karanlýðýn içinden ba
ka bir katilin
çýkmasýný bekleyerek yürümekten iyiydi. Arka koltuða geçti, Elijah da öne oturdu.
"Bu sizin mi?" VVinter elini deri dösemenin üzerinde gezdirdi.
"Artýk öyle. Kemerlerinizi takýn."
±
Ekranda beliren yeni mesajla birlikte hafif bir çýnn sesi duyuldu. Valentinus ekli d
osyayý üstüne týklayýp açtý.
Ekran parlak bir visneçürüðü fonla kaplandý. Çözünürlük o kadar yüksekti ki, tüm resmi anla
görüntüyü kaydýrmak zorunda kaldý.
Kan lekesinin bittiði yerde daðýnýk gri saçlar baslýyordu. Onun altýnda da Laszlo'nun cansý
gözleri vardý.
Rahatlayan Valentinus derin bir soluk aldý. Laszlo onu gerçekten korkutan tek kisiyd
i. Ama yerini tespit
ettikten sonra gerisi çok kolay olmustu; hatta biraz fazla kolaydý. Yaslý adam onun sa
ndýðý kadar güçlü
çýkmamýstý.
508 |
Empati
Darian'dan da kurtulmus olmayý isterdi, ama bu onu çok da endiselendirmiyordu. Daria
n onun gündemiyle
uðrasmayacak kadar bencildi. Halledilmesi gerekenlerden geriye VVinter ve Elijah k
almýstý. Laszlo
istemeden de olsa, onlarý bulmasýný saðlamýstý. Sonrasýnda kolyelerini çalmak ve kiralýk ka
ne korunma
saðlamak kolay olmustu. Kendisi gibi o gençler de neredeyse tüm eriskin yasamlarý süresinc
e bilmeden
hapishanelerini üstlerinde tasýmýstý.
Valentinus farkýnda olmadan yara izine dokundu.
Elijah ile VVinter'i daha önce bulabilmis olsa, onlarý da yuvaya alabilirdi. Neler y
apabileceklerini, yasamýn ne
kadar tatlý olabileceðini gösterirdi.
Ama Laszlo'nun verdiði hasarý onaracak zaman yoktu artýk. Onun için de gitmelerine izin
verdi. Acýmasýz
yönü -Yaratýcý Tan-rý'dan miras gelen korkak, yaralý tarafý- ölmelerini istese bile.
Hayýr... Laszlo olmayýnca korkacak bir sey kalmýyordu geriye. Uzak bir olasýlýktý, ama genç
onu
durdurmaya karar verirse, o zaman hiç duraksamadan onlarý da öldürürdü.
â.
Darian'm Batý Yakasý yoluna saptýðýný görünce, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu VVinter.
"Buradan elimizden geldiðince uzaða."
"Ama Valentinus ne olacak?" "Ne olmus ona?"
"Onu durdurmak zorundayýz, deðil mi?"
"Ben hiçbir sey yapmak zorunda deðilim. Laszlo'nun planý hepimizi neredeyse öldürüyordu. Ha
atta
olduðumuz için sanslý sayýlýrýz. Bu sansý zorlamaya da hiç niyetim yok."
"Senin neyin var?" dedi VVinter duyduklarýna inanamayarak. "Hiç aldýrmýyor musun?"
<
| 509
Adam Fawer
Darian ona soðuk bir bakýs gönderdi. "Laszlo'yu ne kadar önemsediðim hakkýnda en ufak bir f
krin bile yok."
"Ama Valentinus'un tarikatýndaki tüm o insanlar ne olacak?"
"Onlara yardým edemem. Ve sen de edemezsin. Yapabileceðimiz en iyi sey yoldan çekilmek
tir. Bu bizim
kavgamýz deðil. Girersek büyük olasýlýkla hepimizi öldürür."
Winter dudaðýný ýsýrdý. Karsý çýkmak istese de, Darian'ýn haklý olduðunu düsünmeden yapamýy
Elijah'rn sesi onu dalgýnlýktan koparttý.
"Arabayý durdurun."
"Neden?" diye sordu Darian dikiz aynasýndan bakarak.
"Kenara çekin," dedi Elijah. "Biz iniyoruz."
Frene basan Darian sað seride geçti ve durdu. Dörtlü sinyalleri yaktý. Yanýp sönen sarý lam
öfkeli yüz
hatlarýný aydýnlatýyordu. Dönüp ona baktý.
"Valentinus'u durdurabileceðini gerçekten de düsünüyor musun? Nasýl yapacaksýn bunu?"
"Tek empat o deðil," derken Elijah'rn sesi titriyordu.
"Haklýsýn. Deðil. Ama güçlerini nasýl kullanacaðýný bilen tek empat o. Sen ve VVinter'in ne
hakkýnda hiçbir fikriniz yok! Tanrý askýna! Kahrolasý tasmalarýnýzý çýkartmaya bile korkuyo
Elijah'rn eli korumak istercesine boynundaki gümüs zincire gitti. Darian öfkeyle basýný sa
lladý. Ama tekrar
konustuðu zaman sesi daha sakin, tonu da önceki kadar acýmasýz deðildi.
"Bakýn... Hayatýmý kurtardýnýz. Ama o mücadele bir kisiye karsý verildi. Normal bir kisi. V
ntinus ile
yüzlesmek, Laszlo ne demis olursa olsun hazýrlýklý olduðunuz bir sey deðil. Bu konuda bana
enin.
Onunla basa çýkamazsýnýz."
"Belki çýkamayýz," dedi VVinter hemen Elijah'rn yanýnda yer alarak. "Ama denemek zorunda
yýz."
510 |
^
Empati
"Öyle olsun," dedi Darian. Onun üzerinden uzanýp kapýyý açtý. "Gidin ve intihar edin. Ama b
bunun bir
parçasý olamam." ,
Dondurucu gece havasý VVinter'in yüzüne kamçý gibi çarptý. Dönüp baktý ve Elijah basýyla bi
yapýnca arabadan indi. Elijah da kendisini izledikten sonra kapýyý çarpmak üzereyken, Dari
an elini uzatýp
onu durdurdu.
"Bunu yapmayýn."
"Bize yardým edin."
"Yapamam. Üzgünüm."
Winter kapýyý kapattý. Darian'm çekip gideceðine inanmýyordu.
On saniye sonra Porsche'nin stop lambalarý karanlýðýn içinde kayboldu.
"Simdi ne olacak?" diye sordu VVinter.
Elijah bir süre yere baktý, sonra basýný salladý. "En ufak bir fikrim yok."
511
J
VIII. Ara
23 Mayýs 2007
22:09 (Yargý Gecesi'ne 222 gün kala)
"Basta ilahi bir töz, daha evren var olmadan evreni dolduran mükemmel bir ruh vardý. V
e bu ruh kendi
içinden yasamýn özünü yaydý. Bu öz ise Bütünlük Diyarý olan Pleroma'da yasayan ve AeonTar o
en
tanrýsal varlýklarý doðurdu.
"O'nun Aeon'larýndan bir tanesi Sophia, ya da Bilgelik olarak bilinirdi. Ve Sophia
baska bir Varlýk yaydý:
Kusurlu bir bilinç. Öyleydi, çünkü Tek Gerçek Tanrý dýsýndaki her sey kusurludur ve sadece
ldir.
Sophia'nm yaydýðý kusurlu bilinç tüm evrenin Yaratýcý'sý oldu. Ve O'nun tüm yarattýklarý -i
ya,
evren- O'nun kendi kusurlarýný yansýtýr.
"Bu Yaratýcý Tanrý, Demiurgos ya da 'yarý-yapýcý' olarak bilinir, çünkü O'nun tüm yarattýkl
erçek
Tann'yý yansýtan gerçek bir yan ve Yaratýcý Tanrý'nm kendi gibi kusurlu olan sahte bir yan
ardýr.
"?nsanlýk da bu ikiliði ortaya koyar: Mükemmeliyetle karýsýk kusur.
"Ama bizim kusurlarýmýz -fiziksel ölümlülük ve zihinsel zayýflýk- mükemmel kalmýs olan nite
afýndan
tamamlanýr; ruhumuz tarafýndan. Bizleri içinde yasadýðýmýz cehennemden çekip çýkartan da, T
Tanrý'nm iste bu parçasýdýr. Çoðu insan bu parçanýn insan ruhu olduðunu düsünür. Ama agnost
gerçek kaynaðýný yansýtan bir adla anar: ?lahi Kývýlcým.
"Çoðu kisi kendi içinde yasayan ilahi kývýlcýmý bilmez. Ve Demiurgos, Eski Ahit'in sahte Ya
Tanrý'sý,
gücünü bizleri cahil býrakmaya hasretmistir. Hatta bu amaca hizmet etmeleri için, ?n-
512 I
Empati
cil'in melekler ve seytanlar olarak adlandýrdýðý ve Archon'lar olarak bilinen varlýklarý ya
atmýstýr. Yapmýstýr,
çünkü insanlýk gerçeði öðrenecek olursa, O'nu bir kenara atýp asýl yazgýsýný aramaya baslay
Bosluk'tan ayrýlýp, Tek Gerçek Tanrý ile yeniden birlesmektir.
"Ama gerçek kaynaðýmýza yönelik cehaletimizi koruduðumuz sürece, ilahi kývýlcým fiziki düny
hapishaneden asla kaçamaz. ?lahi kývýlcým ancak ölüm anýnda özgür kalýr.
"Çoðumuza göre bu kývýlcým geri döner ve kusurlu Dünya tarafýndan tekrar emilir."
"Ruhun, ilahî kývýlcýmý Tek Gerçek Tanrý'ya dönmek üzere özgür býrakmak için gerekli evrimi
gerçeklestirebilmesi sadece agnosis -yani gerçek bilgi- yoluyla olabilir. Tek Gerçek T
anrý zaman zaman
agnosis'e ulasmamýzda yardýmcý olmalarý için bize Yol'u bilen Aeon'larý göndermistir.
"Bu Isýðýn Resulleri aramýzda dolasmaktadýr. En yüksek sesle konusanlarý çoðunlukla en acým
e
cezalandýrýlýr. ?sa Mesih de onlardan biriydi. Onun yarattýðý Dünya için olusturduðu tehdid
aratýcý
Tanrý, insanlarý karsý çýkmaya ve onu çarmýha germeye itti. Daha da kötüsü, havarileri kand
kurtulusun bilgi ve ruhsal evrim yoluyla deðil, acý çekmek ve pismanlýk duymakla elde ed
ilebileceðine
inandýrarak, ?sa'nm öðretilerini yanlýs yorumlamalarý için yönlendirdi.
"Yaratýcý Tanrý, kendi amacýna hizmet eden bir ahlak ve erdem sistemi tasarladý. Çünkü O'nu
ruklarý her
ne kadar barýsçýl bir toplumun sürdürülmesinde yardýmcý olsa da, kurtulusumuza yardýmcý olm
onu
engeller, çünkü ahlak mutlak olamaz; ruhsal gelismeye paralel olarak evrimlesmelidir."
*.
"Anlamýyorum," dedi kafasý karýsan Susan.
"Mutlak günah diye bir sey yoktur. Gelismek için deneyimden
513
Adam Fawer
geçmeliyiz. Çünkü deneyim olmadan bilgi olamaz. Ve bilgi olma
âan da ruhsal evrim gerçekie^mez. Ancak Yaraha Tann'nrn ka «*- -^^"^f^r^^S^S^ nunlanna
tos, £?« Tek
Gerçek Tann'y, gerçekten anlayrp On, .pffrnuzda sevinç ^^'^°tx^2'
* ö _ . ...... . . ____un^.^i/Vior cpv? býlmeve daha da yaklasýrsýnýz.
Empati
"Yanýt su ki, O bir hata yaptý. ?çimizdeki ilahi kývýlcým, Yaratýcý
yaklasabiliriz. Bir kere ilahi gerçeði algýlarsak, yaratýlýsýmýzýn zin-P cirlerini atýp Ple
geri dönebiliriz."
"Ama..." Sorusunun kusku ya da güvensizlik ima edeceðini den korkan Susan, sözcükleri ol
usturmakta
zorlanýyordu. Yutkun-I du. "Bütün bunlarý nasýl biliyorsun?
"Çünkü kendi ilahî kývýlcýmýmý biliyorum. Çünkü tüm dünya] insanlarýnýn birbiriyle baðlý ol
hissediyorum. Çünkü onla rýn acýlarýndan haberdarým ve hepsini kendi acým gibi duyuyorum.
"Çünkü ben... Ben Isýðýn Resulleri'nin sonuncusuyum."
Susan, Valentinus'un ileri sürdüðü seylerin düpedüz çýlgýnlýk! olduðunu biliyordu. Ama yine
er
sey mantýklý gel misti. Kendini nasýl hissettirdiðine gelince...
Valentinus'un insandan öte bir sey olduðuna inanmaktan daha mý az inanýlmazdý?
Onun susmasýyla olusan sessizliði böldü.
"Tanrý'nm kanunlarýna karsý gelmemiz gerektiðini söylediðinde..."
"Yaratýcý Tanrý'nm kanunlarý," diye kesti sözünü Valentinus. "Tek Gerçek Tanrý, yasamak ve
den
geçmek dýsýnda hiçbir kural koymadý."
"Ne yapmamýzý istiyorsun?"
"Hayatý sonuna kadar yasamanýzý. Sözde 'yanlýs seyler' olarak nitelendirdiklerimizi yapmamý
genellikle
doðru görünmesi acýmasýz bir rastlantý deðildir. Madem Yaratýcý Tanrý hepimizin iyi birer k
uðu
olmamýzý istiyordu, neden bizleri kanunlarýndan birine her karsý gelisimizde o kadar büyük
evk duyacak
sekilde programladý?
514 |
tman, bilinecek her seyi bilmeye daha da yaklasýrsýnýz.'
"?lk üçü emir:
Ben Rabbim, sizin Tanrý'nýz.
Benim yanýmda baska Tanrý tanýmayacaksýnýz.
Rabbin adýný yanlýs yere aðzýnýza almayacaksýnýz.
Bunlarýn hepsi de kendine saygý uyandýran ifadelerdir. O'na ýsýl tapacaðýmýz konusunda Tanr
kendine bu kadar güfensiz?
? "Neden olduðunu size söyleyeyim: Bizleri inançlý tutmak için.
Daha sýnýrsýz gerçekleri arastýrmamýzý engellemek için. Çünkü
Iepimiz o gerçeðe erisip, agnosis'i basarabilseydik, bu O'nun yarat-ðý dünyayý yok edip, ay
zamanda O'nu
da öldürecekti. Hepimiz l'nun bu hapishanesinden kurtulup yuvaya, Pleroma'ya dönecekjk
."
"Yani agnosis'e eristiðimiz zaman... ?lahi kývýlcýmýn bedenimizi :rk edeceðini mi söylüyors
"
"Hayýr," dedi Valentinus basýný sallayarak. "Bedeniniz onun urtulmasý gereken son hapish
anedir." Nasýl?"
'Tek bir yol var. Ölmek."
ISIS
9
31 Aralýk 2007
00:52 (Yargý Gecesi'ne 23 saat, 8 dakika kala)
VVinter ile Elijah eski mezbaha civarýndaki terk edilmis sokaklarda yürüyordu. Durumun
ümitsizliði Elijah'ýn
omuzlarýna aðýr bir yük gibi binmisti. Kolyesi çalýndýðýndan beri nefes alacak zamaný olmam
olaylarý derinlemesine düsünecek zaman olmamasýnýn kötü bir sey olduðunu düsünmüstü. Simdiy
o kadar emin deðildi.
"Ne düsünüyorsun?" diye sordu Winter.
"Basýmýzýn ne kadar belada olduðunu."
VVinter gülümsedi. "Ben de. Nereden baslayacaðýmýzý bile bilmiyorum."
"Baslangýçtan," dedi Elijah yüksek sesle düsünerek. "Bu olaya mantýklý yaklasmak zorundayýz
onu
bulmamýz lazým."
"Nasýl?"
"Bilmiyorum." Elijah sýcak tutmak için ellerini bos ceplerine soktu. Bos cepler... "
Telefonum!" diye baðýrdý
üstünü basýný yokla-yarak. "Yok! Cep telefonun var mý?"
"Var," dedi VVinter ve ona ince bir gümüs telefon uzattý. "Al."
Elijah telefonun kapaðýný açýp kendi numarasýný çevirdi. Sinyalin baz istasyonundan uyduya,
an da
gerisin geriye dünyaya yansýmasýný beklerken elindeki aygýtý düsündü.
Radyo dalgalarý. Elektromanyetik radyasyon. Her sey bununla ilgiliydi. Sonsuz sayýda
farklý dalga boylarý ve
frekanslar. Görüs. Cep telefonu sinyalleri. Düsünceler. Görülemeyecek kadar uzun dalga boyl
nyla her
tarafýný sarmýslardý.
Telefon çalmaya basladý. Bir kere. ?ki kere.
516 |
Empati
"Haydi ama!" diye mýrýldandý Elijah. '<Aç sunu/'
Üç... Dört...
"Alo?"
"Hey, benim!" Elijah sesini karsýdan gelen saðýr edici müziðin üzerinden duyurmak için baðý
"Kahretsin, be oðlum! Ne oldu?"
"Anlatacak zaman yok! Neredesin?"
Yanýtý duyan Elijah gözlerini devirdi. "Sakýn bir yere kýmýldama! Geliyoruz!"
VVinter, "Kimdi o?" diye sordu konusma bitince.
"Kuzenim Stephen Grimes'i anýmsýyor musun?"
"Skeevy Stevie mi?"
"Evet. Sanýrým bize yardým edebilir."
"Tamam. Neredeymis?"
Elijah yanýt vermedi. Geçen bir taksiyi durdurdu ve YVinter'in binmesi için kapýyý açtý; so
kendi bindi.
"Altmýsýncý Cadde," dedi. "Birinci ve ?kinci Cadde arasýndaki."
"Striptiz kulübüne mi gidiyorsunuz?" diye sordu taksici sýrýtarak.
"Evet," dedi Elijah gözlerini VVinter'inkilerden kaçýrarak, "striptiz kulübüne."
Etrafta salman çýplak bedenleri gören Elijah'in yüzü bir anda kýpkýrmýzý oldu. "Onu görebil
n?"
"Hayýr," dedi VVinter. "Görüsümü engelleyen çok fazla meme var."
Elijah'm yüzü o kadar ýsýnmýstý ki, alev alacaðýný sandý. Basýný çevirince kývrýlýp bükülen
Anderson klonunun arasýnda gördü onu. "?ste orada," dedi basýyla köseyi isaret ederek.
1517
AdamFawer
Oraya doðru girmeye çalýstý, ama uzun boylu bir Asyalý kadýn -Wayne's World'den Tia Carrere
yolunu kesti
ve kollarýný onun boynuna doladý.
"Geri bas, tatlým!" dedi VVinter kadýný Elijah'dan uzaklastýrarak. "O benimle."
Elijah'ýn elini tuttu ve striptizcilerin, bikinili garsonlarýn arasýndan dirsekleriyle
yol açarak Stevie'nin oturduðu
yere doðru ilerledi. Yalnýzca bir metre ilerisinde olmalarýna raðmen Stevie onlarý görmedi.
Elijah onun
dikkatini öksürerek çekmeyi denedi, ama sesi çalan tekno müziðin gürültüsü arasýnda kaybolu
"Stevie!" diye baðýrdý sonunda.
Stevie basýný kaldýrdý, Elijah'a koca bir gülümseme gönderdi ve eliyle gelmesini isaret ett
"Bizim için bir duble ýsmarladým!" diye baðýrdý Bayýuatch ikizlerini göstererek. "Otur!"
VVinter ellerini kadýnlarýn omuzlarma koydu. "Dans bitti, hanýmlar."
Striptizciler salýnmayý hemen kesip, allý pullu elbiselerini yerden topladýlar ve anýnda o
rtalýktan kayboldular.
Tamamen giyimli bir kadýnla karsý karsýya geldiklerinde yapýlacak en iyi seyin geri çekilm
ek olduðunu
öðrenecek kadar kýzgýn es görmüslerdi meslek hayatlarýnda.
"Bunu neden yaptýn ki?"
Stevie'in sýzlanmasýna aldýrmayan Elijah ile VVinter masaya yerlesti.
"Kim bu tutucu?" diye sordu Stevie basýyla VVinter'i göstererek.
"VVinter Zhi'yi anýmsadýn mý?"
"Hani su vurgun olduðun kýz... Aahl" Kuzeninden yediði sýký tekme hýzýný kesmemisti. Hiç du
dan
VVinter'e döndü ve onu göðüs bölgesinde biraz fazlaca oyalanarak bastan asaðý süzdü. "Deme
ika
görünüyorsun!" Sonra Elijah'a döndü. "Bay Kuehl'in sizi gönderdiði su özel okulda birliktey
, deðil mi?"
518 |
"Evet," dedi Elijah. "Simdi, basýmýz dertte ve yardýmýna ihtiyacýmýz var."
Stevie kaim bir para destesinden çektiði bir yirmiliði yanlarýndan geçen bir striptizcinin
jartiyerine
sokustururken, "Sizi dinliyorum," dedi
"Hey! Bu kadar parayý nereden buldun sen?"
"Oteldeyken senin kredi kartlarýndan birkaçýný yürütmüstüm." Sesinde en ufak bir özür dilem
si
olmadan devam etti. "Ve aslaným benim, sifre olarak asla doðum gününü kullanma. Soyulursun
."
"Tavsiye için tesekkür ederim!"
"Bir sey deðil. Kuzenler böyle zamanlar için vardýr." Stevie gülümsedi. "Bos ver simdi bunl
rý. Benim kucak
dansýmý iptal ettirecek kadar önemli olan sey ne?"
"Vay be!" diye baðýrdý Stevie Elijah sözünü bitirince.
"Yani, simdi Valentinus'u bulmamýz gerekiyor," dedi Elijah. "Bunu nasýl yapacaðýmýza dair
bir fikrin var mý?"
Stevie düsünürken bir yandan da esmer bir dansözü kesiyordu. "Hmm! SpyGurl adýnda New Yorkl
bir
blogger var. Sürekli Valentinus'dan söz ediyor. Adamýn nerede olduðunu bilen birisi vars
a, o da SpyGurl
olmalý."
"Harika," dedi Winter. "Onu nerede bulabiliriz?" ' ,
"Bulamazsýnýz," diye yanýtladý Stevie. "Kimliði gizli."
"Elijah senin dâhi bir hacker olduðunu söylemisti," dedi Winter. "Onu bulamaz mýsýn?"
"Bak caným... Ben bulamam demedim. Sýz bulamazsýnýz dedim."
"Yapabilir misin, yapamaz mýsýn?"
"Bir bilgisayar olmadan hiçbir sey yapamam,"
Adam Fawer
;S "Sana bilgisayar bulacaðýmý söylesem bu yerden çýkabilir miyiz?" diye sordu Winter.
" ? "Tabii ki, Prenses," dedi Stevie. "Ama dükkânlarýn açýlmasýna daha on iki saat var." ü
men
geliyorum."
Çýkýsa doðru yürüyen VVinter kaim kadife perdenin ardýnda kayboldu. Ve bir dakikadan az bir
içinde
elinde pahalý görünümlü deri bir bilgisayar çantasýyla geri döndü. Oturup çantadan çýkarttý
bilgisayarý Stevie'ye uzattý.
"Bunu nereden buldun?"
"Ben..." VVinter yüzünde gurur ve korku karýsýmý bir ifadeyle bocaladý. "Klübe girerken dik
imi çekmisti.
Vestiyerdeki kýza dokundum ve... Onu bu seyi bana vermeye ikna ettim." ???
"Ona dokundun, hal" dedi Stevie sehvet dolu bir sýrýtýsla.
"Bu isini görür mü, görmez mi?"
"Bakmadan söyleyemem." Bilgisayarýn kapaðýný kaldýrýp modeline baktý. "Evet, bu olur."
Kaldýrýmda yavas adýmlarla yürüyorlardý. Bilgisayar açýk olarak Stevie'nin elindeydi. Ekran
elen mavibeyaz
ýsýk yüzüne ruhani bir hava veriyordu. Arada bir duruyor, Mouse ile bir ikonu çift týklýyor
onra sövüp
yürümeye devam ediyordu. On bes dakika kadar sonra durdu.
"Tamam! Bir hot-point buldum. Buradan Internet'e kablosuz baðlantý yapabileceðiz." Eli
jah'a döndü.
"Kollarýný uzat bakalým."
Stevie kapaðý açýk bilgisayarý Elijah'm kollarýna býraktý ve parmaklarý klavyenin üzerinde
e
koyuldu.
&D |.
10
31 Aralýk 2007
01:14 (Yargý Gecesi'ne 22 saat, 46 dakika kala)
Stevie Grimes üsüyordu ve yorgundu, ama mutluydu da. Hackerliðe dönmüstü. SpyGurl'un minima
ist HTML
kaynak kodunu tarayýp, o üç sihirli sözcüðü buldu: MovableType tarafýndan üretilmistir.
Tahmin ettiði gibi, kýz standart blogger yazýlýmý kullanýyordu. Simdi mesele SpyGurl'un tek
ik bir kisi mi,
yoksa kendini dev aynasýnda gören bir piliç mi olduðuydu. Stevie ikincisi olmasýný ümit ett
Teknik kisiler
güvenlik konusuna çok önem verirken, kendilerini bir halt sananlar Internet'in Grimes
gibilerinin olmadýðý pýrýl
pýrýl, mutlu ve mesut bir yer olduðunu düsünürdü.
Bu islerden anlayan herhangi birinin sitesinde çalýsmayacak bir URL yazdý: www.SpyGurl
.com/mt.cgi
Giris ekraný belirdi Stevie basýný salladý. SpyGurl geri zekâlýnýn biriydi. Kendine sans di
ip,
MovableType'nin varsayýlan kullanýcý adýný (Melody) ve sifresini (nelson) girip ve enter t
usuna bastý. Bir
seçenekler listesi geldi ekrana.
"Kahrolasý amatörler gösterisine hos geldiniz."
"Bu iyi bir sey mi?" diye sordu Winter.
"?yiden de iyi, hayatým," dedi Stevie. "Simdi tek gereken, SpyGurl'un tüm girislerin
i nereden yaptýðýný
gösteren faaliyet günlüðüne bakmak. Ve iste!" '
2007.12.30 23:29:14 208.54.95.129 'SpyGurl' #124 "''['[",.. ,.??'.'
"IP'sini bulduk. Geldik sayýlýr."
'nslookup' 208.54.95.129 yazdý ve tekrar enter tusuna bastý. ?
Ad: m815f36d0.tmodns.net
I 521-
Adam Fawer
"Tüh!" dedi Stevie. "Bu bir T-mobile hesabý. Büyük olasýlýkla bir McDonald's ya da Starbuck
'dan giriyor."
"Ama New York'ta, deðil mi?" diye atýldý Winter.
"Emin deðilim. Ama kesinlikle A.B.D'de... Ya da Kanada'da."
"Mahvolduk!" dedi Elijah.
"Dur bir dakika, Bay Felaket. Bu bir New York bloðu. Yani kýzýn Manhattan'h olduðundan y
arý yarýya eminim.
Bu sadece yoldaki bir tümsek."
%traceroute 208.54.95.129
Ekrandan URLTer and ?P adresleri geçmeye basladý.
"Evet, kýz Manhattan'da, ancak tam olarak nerede olduðunu kestirmem zor."
"Harika," dedi Elijah. "Simdi tek yapmamýz gereken her McDonald's ve Starbucks'a g
idip, dizüstü bilgisayarý
kullanan bir kýz aramak. Bir yýldan fazla sürmez herhalde."
"Hacker olarak bir ise yaramazdýn," dedi Stevie iç geçirerek. "Asýrý kötümserlik, pek az sa
Sakinles."
Stevie en iyi yazýlým araçlarýný tuttuðu g-mail hesabýna girdi ve favori kod kýrýcýsýný ind
mobile'nin
site haritasýna gidip sistem yöneticisinin giris sayfasýný buldu.
"Smithers! Köpekleri sal!" Crack.Ho programýný çalýstýrdý. "Güvenlik duvarlarmý geçer geçme
bitmistir."
Yedi dakika geçti.
"Tamam, girdim. Simdi sadece bunlarýn SAD kayýtlarýný bulmak ve..."
"SA...Ne?"
"Sýnýfsýz Alanlararasý Dolasým," dedi Stevie basýný kaldýrmadan. "T-mobile'nin her aðýn ner
u
göstermek için tuttuðu bir eslestirme belgesi. Tamam... ?ste o da burada:"
208.54.95.255 0.0.0.255 208.54.95.1 0.0.0.255
25-Astor Place. 10003.1ga.ny.us
522 I
Empati
Google Maps'e girdi ve adresi verdi.
"Greenwich Village'de, Astor ve Laf ayette caddelerinin köse-1 sindeki su devasa S
tarbucks."
"Emin misin?" diye sordu Elijah.
"Gelisigüzel bir bloggeri on bir dakikada izleyip buluyorum ve senin tek diyebilec
eðin 'emin misin' öyle mi?
Evet kahrolasý, eminim. Havadan rastgele bir adres mi yarattýðýmý düsünüyorsun?"
Elijah ona dik dik baktý.
"Tamam, yapmýs olabileceðim bir seydi," diye itiraf etti Stevie. "Ama yapmadým."
VVinter yanaðýna bir öpücük kondurunca, "?ste deðerbilirlik diye ben buna derim!" dedi ve g
len bir taksiye
isaret etti. Elijah'a dönüp çocukluklarýndaki favorileri deyisi baðýrdý: "Yarasa Maðarasýna
!"
Elijah ne kadar tutmaya çalýssa da, gülmesine engel olamadý.
Stevie, "Yemin ederim bunlar kahvenin içine ot falan koyuyor," dedi dolu salona ba
kýp basýný sallayarak.
"Gece yarýsýndan sonra bu boku kim içer ki?" Sonra Elijah'a döndü. "Ne yapacaksýn? Bu koca
erde
SpyGurl'u bulmak için sihrini mi kullanacaksýn?"
Elijah sinirli bir tavýrla kolyesine dokundu. O seyi çýkartmanýn düsüncesi bile benliðine d
et salýyor, dolu
salona bakmak içinin huzursuzlukla dolmasýna neden oluyordu. VVinter yanýnda olup elin
i tutuyor olmasa,
içeri girmeye bile cesaret edemezdi.
"Sorun yok," dedi VVinter ona bakarak. "Ben... Ben yapabilirim."
Ama Elijah o sözler aðzýndan çýkarken pembemsi-turuncu bir korkunun onu arý sürüsü gibi çev
gördü. VVinter'in hafefobisi olmayabilirdi, ama kolyesini çýkartmaya o da en az kendisi
kadar korkuyordu;
hatta belki daha da fazla.
| 523
Adam Favl#
Birden Elijah'm aklýna bir fikir geldi. "Bunu sey... Yani anla-mýssýndýr... O sey olmada
n nasýl yapabileceðimizi
biliyorum."
"Nasýl?" diye sordu VVinter. Duyduðu rahatlama hissi korkusunu bastýrmýstý.
"Gizli formülünü kullanmadan onu asla bulamazsýn," dedi Stevie. "SpyGurl pesindeki birçok
insaný býktýrdý.
Sen 'lütfen, n'oolur' dedin diye ortaya çýkmaz."
"Sadece beni izleyin."
VVinter'in elini tutup içeri girdi. Kahve çekirdeklerinin güçlü aromasý esikten geçer geçme
nuna çarptý.
Kokuya odaklanan Elijah, iki yüz yabancýnýn önünde deðil de, mutfaðýnda yalnýz basma olduðu
Elini tuttuðu VVinter parmaklarýný sýkýnca zihnini bir cesaret dalgasý kapladý.
Yapabilirdi. VVinter'in elini býrakýp yuvarlak ve yüksek bir masanýn üstüne çýktý. Ve kendi
retini
kaybetme fýrsat tanýmadan seslendi:
"L-1-lütfen bir dakika beni dinler misiniz?"
Tüm konusmalar kesildi ve dört yüz göz ona çevrildi. Elijah sorgulayan zihinlerin kolyesin
i asan soluk
renklerini hissedebiliyordu.
"SpyGurl a-a-admda bir blogger arýyorum!"
Elijah suçluyu arar gibi bakýslarýný genis mekânda dolastýrdý. SpyGurl'un neye benzediði ha
en ufak
bir fikri olmasa da, bu önemli deðildi. Aradýðý yüz deðil, bir ifadeydi.
?nsanlarýn çoðu meraklanmýs ya da sinirlenmis olduðundan isi kolaydý. Kadýnlarýn yarýsýný h
fadesi
görmeden geçti. Sonra onu buldu. Saklamaya çalýssa da, alt ve üst alný (HB 1 ve 2) onu ele
erirken, kalkýk
kaslarý (HB 4) ve büzülmüs dudaklarý (HB 5) tüm kuskularý ortadan kaldýrýyordu.
"B-b-buldum seni," dedi Elijah fýsýldayarak. Masadan yere atladý.
VVinter onun elini tuttu. Birlikte, masalarýn arasýndan geçip
524 |
Wfr#M'"<
hedefe doðru ilerlediler: Plili mini etek ve dar bir kolsuz gömlek üstüne bol parka giym
is minyon tipli bir
Japon kýz. Kýz onlara saç-larýndaki kahverengi meçe uyan korku dolu gözlerle bakýyordu.
"Beni baska birisiyle karýstýrmýs olmalýsýnýz/' dedi bilgisayarýný kapatarak.
Elijah, "Hayýr," dedi. Yalanýný yüzünden açýkça okuyordu. "Karýstýrmadým."
Stevie bir anda yanlarýnda bitti. "Bu SpyGurl olamaz, oðlum! Baksana daha 17'sinde!"
"Ben gidiyorum," dedi kýz bilgisayarýný zeytin yesili sýrt çantasýna koyarken. "Beni takip
derseniz, polis
çaðýrýrým."
"Bekle," dedi VVinter. Ve onun bileðine dokundu.
VVinter o dokunusla Elijah ve SpyGurl arasýnda kanal vazifesi görürken kýzýn renkleri bird
en canlandý. Elijah
onun duygularýný deðerlendirmeye fýrsat bulamadan, muhtesem bir kýrmýzý hepsini süpürüp göt
"Yardýmýna ihtiyacýmýz var," dedi VVinter. "Lütfen."
Kýz aðzýný açtý. Tepki vermek istiyor, ama korkusuna yenik düsüyordu.
"Korkma," diye rahatlattý onu Elijah. "Sýrrýn bizimle güvende olacak. Söz veriyoruz."
Sonunda SpyGurl basýný eðdi. "Peki. Ama biraz daha sakin bir yere gidelim. Burasý birden
biraz..." Onlarý
bos gözlere baktý. "Biraz klostrofobik geldi bana."
Elijah iç geçirdi. "Seninle tamamen ayný fikirdeyim."
SpyGurl onlarý iki blok ötedeki bir susi lokantasýnýn üzerindeki minik bara götürdü. Barmen
rkaç kelime
Japonca konustu. Adam basýný salladý, sonra pencerenin yanýndaki bir masayý isaret etti. O
nlar otururken
kimonolu bir kadýn masanýn üzerine dört
| 525
Adaný Fawer
küçük ahsap bardak koydu ve sake iie doldurdu. Sürahiyi masada býraktý.
SpyGurl bardaðýný kaldýrdý. "Kompai." '"'* "Serefe," dedi VVinter. ? ' " ' - »? * -** .
"L'Chaim," dedi Elijah. , , , ,ir
"Umarým seytan öldüðümüzü anlamadan hepimiz cennete gitmis oluruz," diye tamamladý Stevie.
?çkisini bir dikiste bitiren SpyGurl bardaðýný vurarak masaya koydu. Yakýcý sývýyý yutan El
aynýsýný
yaptý. SpyGurl bir tane daha devirirken, o hâlâ nefes almaya çalýsýyordu.
Kýz, bardaðý masaya býrakýp onlara baktý. "Beni nasýl buldunuz?"
"Bir sihirbaz asla numaralarýný açýklamaz," dedi Stevie.
SpyGurl, "Dinleyin, geri zekâlýlar..." diye söze baslarken VVinter araya girdi.
"Bize yardým edersen o seni nasýl bulduðumuzu anlatacak. Anlastýk mý?"
SpyGurl dudaðýný ýsýrdý, sonra basýný salladý. "Anlastýk."
"Stevie?" VVinter masanýn üzerinden gözlerini ona dikmisti.
"Tamam! Anlastýk."
"Ne istiyorsunuz?" diye sordu SpyGurl.
"Valentinus'u bulmamýz gerek."
"Bu bilginin deðerini biliyor musunuz? Üç farklý gazete bana yirmiser bin teklif etti."
"?ki mislini veririm," dedi Elijah. "Kýrk bin."
"Kýrk bin mi?" Baðýran Stevie idi. "Bugünün Havadan Para Günü olduðunu bilsem, kahrolasý bi
isterdim! Onu bulduðum için ben ne alacaðým?"
Stevie'ye aldýrmadan, "Onu neden arýyorsunuz?" diye sordu SpyGurl.
"Korkunç bir sey yapacaðýný düsünüyoruz," dedi Elijah.
526 |
Empati
"Ne gibi?"
"Bunu bilsek onu bulmak zorunda kalmazdýk," dedi Stevie alaycý bir ses tonuyla.
Kýz basparmaðýyla onu göstererek, "S'k-kafamn burada olmasý sart mý?" diye sordu.
"Ona ihtiyaamýz olabilir," dedi Winter. "Onun için ne yazýk ki kalacak."
"Peki öyleyse." SpyGurl içini çekti. "Bir içki daha alayým, sonra sizi onun olacaðý yere gö
"Simdi mi?" diye sordu Elijah.
"Evet." SpyGurl içkiyi kafasýna dikip bardaðý masaya bir kez daha vurdu, sonra ayaða kalktý
"Hemen simdi."
?ý. H (';
x
ý > .Nt'?M '
.! !,' IS ý
' > \ >' '*, I ý ,. » '»'> , \ ý U
527
11
31 Aralýk 2007
06:17 (Orta Avrupa Yaz Saati)
(Yargý Gecesi'ne 23 saat, 43 dakika kala)
Solothurn girdiði Internet kafeye göz gezdirdi. Birbiriyle uyumsuz sandalyelerin ara
sýndan geçip kösede bir
yere ve sýrtýný duvara vererek oturdu. Bilgisayarda oturum açtýktan sonra cebinden bir kâðý
sý çýkarttý
ve klavyenin yanma koydu.
Tarayýcýnýn adres çubuðuna bir dizi anlamsýz harf ve rakam girdi. Sayfa anýnda yüklendi. Ek
beliren
Hata no. 404 (sayfa bulunmadý) mesajýný göz ardý ederek imleci dikkatle ikinci '4'ün üzerin
i gizli
baðlantýya getirdi ve týkladý. Tarayýcý baska bir adrese gidince dikdörtgen bir kutu belird
Solothurn titreyen parmaklarla sifreyi girdi. Ekran anýnda gökkusaðýnýn tüm renkleriyle dol
u. Ortada
üstünde BASLA yazan tek bir kutu vardý. Kalp atýslarý hýzlandý. O siteye son dört aydýr her
girmesine
raðmen ilk seferki gibi heyecanlýydý. Kutuyu týkladý.
Ekran karardý, sonra beyaz harflerle bir metin belirdi.
Uyarý: Halka açýk bir yerdeyseniz mutlaka kulaklýk kullanýn. Kulaklýðýnýz yoksa DERHAL site
Metnin altýnda geri sayým yapan sayýsal bir saat vardý. Daha dokuz dakika ve kýrk sekiz sa
niye olduðunu
gösteriyordu. Solothurn cebinden iPod kulaklýklarýný çýkarttý, bilgisayarýn çýkýsýna taktý
yerlestirip sesi açtý. Duyduðu bip sesi geçen her saniyeyi belirtiyordu.
Ekrandaki rakamlara bakýp zamanýn daha hýzlý geçmesini dilerken, elini gömleðinin içine göt
göðsündeki islemeli
528 |
Empati
muskaya dokundu. Salondaki klima sistemine raðmen tüm bedeninden ter bosanmýstý. Terli e
liyle alnýný sildi.
, ,
I 08:38 1
Kalbi deli gibi atmaya basladý.
04:03
Nefes alýslarý hýzlandý.
02:17 . , .
Midesi tas gibi oldu.
00:42
Erbezleri kasýklarýnýn içine çekildi. ' ? ' ' '
00:19
Tüm kaslarý gerildi. ' ' ;
00:01 ' '
Ekrandaki saat kayboldu; yerine o tanýdýk dairesel amblem -kendi kuyruðunu yutan yýlan-
geldi. Solothurn
kýmýldamaktan korkarak soluðunu tuttu. Valentinus bir sihirbaz gibi amblemin önünde beliri
nce ýlýk küvete
girmis gibi, arýndýrýcý bir rahatlama hissiyle doldu.
Alnýndaki ter kurudu, kalp atýslarý ve soluklarý yavasladý, mi-desindeki aðýrlýk geçti, kas
edi.
Sonraki yarým saat boyunca donakalmýs bir sekilde orada oturdu. Valentinus'un konusm
asý sonunda bitince
ekran karardý. Herkesten çok sevdiði adamý daha simdiden özlemeye baslayan Solothurn içinde
bir üzüntü
duydu.
Valentinus'un sözcükleri inanýlmaz derecede etkileyici, bir o kadar güçlüydü. Adamýn her se
kadar
deðistirdiðine inana-mýyordu. Solothurn, Eylül ayma kadar yasamýn içinden sanki bir uyurgez
r gibi geçmisti.
Simdiyse uyanmýs, dünyayý -ve kendini-aslýnda olduðu gibi görmeye baslamýstý.
Gerçeði öðrendiðinden beri, ertesi gün ölecekmis gibi yasamaya baslamýstý. Ölüm fikri aklýn
gülümsedi. Oysa bir gün
529
Adam Fawer
?sa ile Cennetin Krallýðý'nda bulusacaðýna inandýðý zamanlarda bile ölüm onu hep dehsete dü
Simdiyse, onunla bulusmak için sabýrsýzlanýyordu.
Kameranýn kýrmýzý kayýt ýsýðý sönünce Valentinus'un yüzündeki gülümseme de silindi. Basmý e
yavasça sakaklarýný ovdu. O kadar fazla zihne gönderim yapmanýn stresi son aylarda artýk iy
ce artmaya
baslamýstý, ama o aksamki en kötüsüydü. Basý zonkluyor, alnýndaki damarlar kalp atýslarýna
ordu.
"?yi misin?"
"Evet," dedi Valentinus gücünü toplamaya çalýsarak. "?yiyim."
Basýný kaldýrdý ve muhtesem sarýsýna gülümsedi. Kýz anýnda serin bir rahatlama hissiyle kýz
"Söyle bakalým," dedi Valentinus ellerini yavasça onun kalçalarýnda gezdirirken. "Nasýldým?
"?nanýlmaz," dedi Bethany fýsýltýyla. Gözleri nemlenmisti. "Seanslarýn her zaman ilham veri
idir, ama bu
gece..." Kýz seksi çaðrýstýran bir edayla soluðunu koyuverdi. "Bu gece muhtesemdi."
Valentinus ayaða kalktý. Göðsü sürtününce kýz biraz geriledi, ama kalçasmdaki ellerini çekm
gerektirecek kadar deðil. Biraz utangaç bir tavýrla bakýslarýný asaðýya indirdi, sonra elle
onun göðsüne
koydu. Düz karnýndan asaðýya kaydýrdý, beline sardý ve kendine doðru çekip, basýný omzuna y
Valentinus onu asaðýya doðru itince dizlerinin üzerine çöktü. Titreyen ellerle kemerini çöz
tolonunu
indirdi. Penisi ýlýk, ýslak aðza girince Valentinus tüm bedeninin titrediðini hissetti. Zih
iyle uzanýp kýzýnkini
yokladý.
Sonraki birkaç dakika boyunca, kýz onu yalarken hafifçe basýný tuttu. Oral seksten çok hosl
nsa da, kýzýn
sevgisinin tadýný çýkartmak ona daha fazla zevk veriyordu. Ama sevgi doðru sözcük sa-
530 |
Empati
yýlmazdý. Haytr, deðildi. Doðru sözcük putlastýrmak gibi bir sey olmalýydý. '
Ya da tapmak.
Artýk hepsi o kýymetli 'pederlerinden' daha fazla tapýyordu kendisine. Sonraki gece, n
eden sonra o adamlarýn
gerçek yüzlerini ortaya çýkartacaktý.
Kýrýlgan.
Zayýf.
Ve ölümlü.
Ertesi sabah Solothurn görev yerinden çaðrýldýðýnda hâlâ Valentinus'u düsünüyordu.
"Baltacý, yaslý bir adama yürümesi için yardým edebilir rrjSSj-niz?"
"'A''K-
"Tabii ki, Kutsal Efendimiz."
Von Altishofen kibarca yaslý adamýn koluna girdi. Yaratýcý Tanrý'ya öylesine yakýn olan o a
a dokunmak
son derece garipti. Uzun beyaz cübbenin altýndaki yaslýlara özgü o sarkýk etleri ve porsumu
kaslarý
hissedebiliyordu. Annesinin kolu gibiydi. Yanýndaki yaratýðýn insandan baska bir sey olm
amasýndan duyduðu
hayal kýrýklýðýna engel olamadý.
Kusurlu bir insan. Týpký onu yaratan kusurlu Tanrý gibi.
Von Altishofen yaslý adamý gösterisli bir pencerenin yanýndaki sarý kanepeye götürdü. Pence
altýn
varaklý antika çerçevesinin tamamladýðý fon insaný 12. yüzyýlda olduðuna inanabilirdi. Ama
kursun geçirmez camýn doðal olmayan kalýnlýðýyla bozuluyordu.
"Tesekkür ederim," dedi yaslý adam. Kalçasýný ovusturarak oturdu. Siyah fýrtýna bulutlarýyl
lanmýs
gökyüzüne bakýp yüzün burusturdu. "Kýrdýðýmdan beri ne zaman esaslý bir yaðmur yaðacak olsa
| 531
Adam Fawer
"Nasýl oldu?" diye sordu Solothurn bir an için karsýsýndaki adamýn bir barda yanýnda oturan
biri olmadýðýný
unutarak.
Yaslý adam dislerini sýktý. "Kötü bir sekilde düstüm," dedi siveli bir Almancayla. "Kalçamý
lumu ve her iki
bacaðýmý kýrdým. Hayatta kalmýs olmam mucize. Tanrý o gün beni gerçekten kolluyormus. Benim
planlarý olduðunu o zaman anlamalýydým, deðil mi?"
"Sanýrým öyle, efendim."
"Simdi izin verirseniz ayinden önce biraz dinlenmek istiyorum."
"Elbette."
Solothurn hafifçe eðilerek selam verdi, sonra yatak odasýndan çýkýp kapýnýn hemen dýsýndaki
nde
durdu ve baltasýnýn sapýný yere dayadý. Baltanýn aðzý koridorun ýsýðýnda parlýyordu. Soloth
keskinliðine bakarken, Valentinus'un ölüm hakkýnda söylemis olduklarýný düsünmeden edemedi.
Ve cinayet hakkýnda.
5321
12
31 Aralýk 2007
08:57 (Yargý Gecesi'ne 15 saat, 3 dakika kala) , 1
Bütün gece Brooklyn'deki deponun karsýsýnda, Winter/in kafasý oldukça karýsmýs bir park gör
den
'ödünç' aldýðý minibüsün içinde kamp kurmus halde beklediler. Sabah saat dokuzda yaklasýk y
kaldýrýmda bir sýra olusturmustu.
"Kadife bir kordonla iki tane de goril koysan, kimse bir disko giris kuyruðundan a
yýrt edemez, deðil mi?" dedi
SpyGurl.
"Sýrada bekleyen tüm bu insanlar..."
"Evet, agnostikler."
"Hepsi sapýtmýs," dedi Stevie.
"Burada olacaklarýný nereden bildin?" diye sordu Winter.
"Katýlmak için sürekli basvurup durdum. Yarým düzine denemeden sonra sonunda davet edildim
. Ama
Valentinus engelledi."
"Onunla tanýstýn mý?" diye sordu Elijah.
"Sadece bir saniye için. Kapýda durmus, gelenleri karsýlýyordu. Elimi sýktý sonra beni dýsa
tý. Yasýmýn
tutmadýðýný biliyordu. Sanki anlamasý için bana dokunmasý yetmis gibiydi."
"VVinter ile Elijah birbirine baktý.
"Her neyse... Dýsarýda takýlýp toplantý sonrasýnda bir seyler öðrenmeye çalýstým. Ama insan
basladýðýnda kimse beni takmadý."
"Belki de dýsarý atýldýðýný görmüslerdi," dedi Stevie.
"Onu da düsündüm. Onun için de yeniden davet edilene kadar birkaç defa daha deðisik adlar a
týnda
basvurdum. Ama bu kez
| 533
Adam Fawer
kabul edildiðimde içeriye girmeye çalýsmadým; sadece toplantý bitene kadar dýsarýda bekledi
ne
yutmadýlar. ?çeri birer yabancý olarak girip, gerçek inananlar olarak çýkýyorlardý. Ürkütüc
"Ama bloðunda içeride bir köstebeðin olduðunu yazmýstýn."
"Var da zaten. Bir toplantý ertesinde gençten birini gittiði bara kadar takip ettim. B
irkaç bira sonra ona
yanasýp ben de toplantý-daymýsým gibi davrandým. Pek bir sey öðrenemedim, ama ona bir sonra
toplantýdan önce bana bir not atmasýný ve birlikte takýlabi-leceðimizi söyledim. O zamandan
ri her
toplantýyý bana haber verir."
"Tam bir Nikita31," dedi Stevie.
"Eh, senin kadar bastan çýkartýcý olmasam da elimden geleni yapýyorum." Kýz Winter'e döndü.
nýn ne?"
"Çýkacak ilk grubu bekleyip, birini enseleyecek ve bilgi alaca-ðýz."
"Bu ise yaramaz." SpyGurl basýný salladý. "Aðýzlarý acayip sýký. Sihirli bir iksiriniz yoks
rinizde olsam yeni
bir plan yapardým." Stevie güldü. "Daha hiçbir sey görmedin."
VVinter derin bir nefes aldý ve parmaklarýný kolyesinin üstünde gezdirdi. Kapý açýldý, insa
rý çýkmaya
basladý. ?çeri girmek üzere toplandýklarý zamandan farklý olarak düzgün bir tek sýra hâlind
Köseye gelince sessizce ayrýlýp birbirlerine el bile sallamadan daðýldýlar.
VVinter hýzla karsýya geçti ve küçük gruba karýsarak ince yapýlý, yaslý bir adamýn arkasmda
basladý. Adam yasma raðmen hýzlý ve uzun adýmlar atýyordu. VVinter arkaya göz atýp Stevie'y
la bir
isaret yaptý.
311990 yapýmý bir Luc Besson filmi [ç.n.] 534 |
?S?M? f-f &,''
Minibüsle yavasça yanlarýndan geçen Stevie sonraki kösede durdu. ?ndi ve aracýn arkasýna yü

adam neredeyse onunla ayný hizaya gelmisti.
VVinter de hýzlanarak ona yetisti. Adam tam minibüsün yanýna geldiðinde onun omzuna dokund
u. "Bana
yardýmcý olabilir misiniz, efendim?"
"Elbette. Hangi konuda, genç bayan?"
VVinter onun elini tuttu ve anýnda zihninde bir çýnlama duydu. Net, temiz, tam perdesi
nde bir Do. Ona
ebeveynlerinin evindeki rüzgâr çanlarýný anýmsatan bir týný. Yaslý adam sakin ve mutluydu.
"Sizi Manhattan'a kadar götürebilir miyiz?" diye sordu VVinter, bas bir Si-bemol gönde
rerek. "Merak etmeyin;
biz de agnostiðiz."
Yaslý adam gözlerini birkaç kez kýrpýstýrdý, sonra ona içten, babacan bir tavýrla gülümsedi
r. Bu
gerçekten iyi olur."
VVinter elini hiç býrakmadan adamýn arabaya binmesine yardým etti. Stevie de bindi ve mi
nibüsü hareket
ettirdi.
"Valentinus sasýrtýcý biri, deðil mi?" diye sordu SpyGurl. Sesi hayranlýk doluydu.
"Evet," dedi yaslý adam ona dönerek. "Öyle."
"Bu toplantýyý kaçýrdýk," dedi SpyGurl gözlerini yere doðru indirerek, isareti alan VVinter
r hüzün dalgasý
gönderdi. Gözleri yasaran adam gürültüyle burnunu çekti. Hüznü VVinter'in kulaklarýnda yank
bir
çaresizlik.
"Çok üzgünüm," dedi adam. Aðlýyordu.
"Önemli deðil," dedi SpyGurl onun omzunu oksayarak. VVinter adamýn çaresizliðini çekingen b
r
sevecenlikle bastýrdý.
"Kurallara aykýrý olduðunu biliyorum, ama Valentinus'un ne söylediðini bilmemiz gerek. Biz
im yerimizde
olsaydýnýz ne hissedeceðinizi anlýyorsunuz herhalde. Birilerinin size anlatmasýný ne kadar
isterdiniz."
Yaslý adam basýný salladý. VVinter onun içinde olduðu ikilemi
| 535
Adam Fawer
hissedebiliyordu: Arzuya karsý korku. Üzerine giderek arzusunu güçlendirdi; konusma tara
ftarý olan duygu bu
olmalýydý.
Yaslý adam duraladý, sonra fýsýltýyla konusmaya basladý. "Valentinus sonunda Tek Gerçek Tan
a
bulusmamýz için bize rehberlik edecek."
"Ne zaman?" '
"Times Meydaný. Bu gece yansý." ' ' ' '' ' l' ' } ' ' 1 '* "Nasýl?" ' ' ' ' "'
' *'f',,v*
"Bununla."
Elini gömleðinin içine sokan yaslý adam uzun bir gümüs zincir çýkarttý. Ucunda iki sey sall
Birincisi
üzerine kendi kuyruðunu yutan yýlan imgesi islenmis gümüs bir diskti. Ikincisiyse, kalem k
alýnlýðýnda, on bes
santim uzunluðunda bir silindirdi. Tüpün yarýsý gümüs bir kapakla gizlenmisti. Öbür yarýsýy
VVinter içinde mavi bir sývý gördü.
"Bu iðne ilahi kývýlcýmý fiziki hapishanemizden kurtaracak. Ondan sonra da hepimiz eve, Pl
eroma'ya
gidebileceðiz. Oraya dönüp sýrýngalarýnýzý almalýsýnýz, yoksa bu yolculuðu yapamazsýnýz."
"Aman Tanrým!" dedi SpyGurl fýsýltýyla. "Herkese bundan bir tane verdi, deðil mi?"
"Elbette. Eðer Yaratýcý Tanrý'yý yok edip buradan gideceksek, sayýlarýn gücüne ihtiyacýmýz
"O ampulün içinde ne var?" diye sordu VVinter benliðinde zonklayan korkuyu bastýrmaya çalýs
rak.
Yaslý adam hepsinin kanýný donduran tek bir sözcükle yanýtladý: "Siyanür."
SpyGurl hýzla uzanýp gümüs tüpü kaptý. Adam zincire asýlýnca kopça açýldý, muska yere düstü
tüpü elinde, geriye doðru savruldu.
536 |
lmp*#'A:
"Onu bana ver!" Adam sasýrtýcý bir hýzla atýlýp onu yakaladý. Bir eli boðazýna uzanýrken, d
ruk
seklinde kapattýðý elini sarmaladý. "Benim o! Geri ver!"
VVinter onu SpyGurl'un üzerinden almaya çalýstý, ama adam çok güçlüydü. Zihni insanüstü bir
haykýrýyordu. Çýðlýklarý { VVinter'in zihninde o kadar siddetli bir acýyla yankýlanýyordu k
rini sanki atese
sokmus gibi geri çekti.
Stevie frene köküne kadar bastý. Hemen Elijah ile arabadan at-Hayýp arkaya gidip kapýyý açt
Stevie içeri
girip adamý kontrol altýna almaya çalýstý, ama ihtiyar artýk yüzü kýzarmaya baslayan SpyGur
zýný
býrakmadý.
Elijah korkudan donmus halde onlara bakýyordu.
" ; ' jl
Yýllardýr en ufak bir dokunusta hissettiði dehset duygusu bir anda parlak bir kýrmýzýya dön
hninde
patlamýstý. Ne kadar çok istese de, içeri uzanýp adama -steroid yüklü James Cromvvell'e- do
amadý.
Geri çekilip dehset içinde, yüzü her geçen saniye giderek daha da kýzaran SpyGurl'un aðzýný
alma
çabasýyla açýp kapatýsýný izledi. Düsünmeden ellerini Laszlo'nun ceketinin cebine soktu ve
arý deri
eldivene deðdi.
Elijah eldivenleri çýkartýp ellerine giydi. Sonra cesaretini kaybetmeye fýrsat kalmadan
Stevie'yi kenara itti,
minibüsün içine uzandý ve kolunu Cromwell'in boynuna dolayýp onu geri çekti. Yaslý adamýn e
metal
zeminde dolastý, ama tutunacak yer bulamadan Elijah asýlýp onu dýsarýya çekti.
Cromvvell üstte, kendisi altta olduðu halde kaldýrýma düstüler. Yaslý adam acý ve öfkeyle k
.
"Býrak beni, kahrolasý!" diye baðýrarak dirseðini Elijah'ýn midesine gömdü. Darbeyle nefesi
len Elijah yine
de onu býrakma-
| 537
Adam Fawer
di. Çýrpýnan adam bu kez de basýný geriye atýp burnuna vurunca, kafasý donuk asfalta çarptý
"Sakin ol!" diye baðýrdý VVinter.
Cromwell birden çýrpýnmayý býraktý. Gerilmis kaslarý gevsedi. Elijah nefes nefese kalmýs ad
asça yere
býraktý. Basýný kaldýrýnca VVinter'in adamýn sakaklarýný ince parmaklarýnýn arasýnda tuttuð
titriyordu.
Elijah'ý tutup ayaða kaldýran Stevie, "Haydi," dedi. "Arkadaslarýna yaptýklarýmýzdan pek me
n
görünmüyorlar."
"Kim?"
"Onlar."
Stevie'nin parmaðýyla gösterdiði yöne bakan Elijah, arabalarýndan inen insanlarý gördü. Yüz
lantýnýn
yapýldýðý deponun dýsýndan anýmsýyordu. VVinter'in kolunu tuttu; onlar minibüse atlayýp kap
,
Stevie de gazladý.
"Sana borçlandým," dedi SpyGurl boynunu ovarken.
"Simdi ne olacak?" diye sordu Elijah.
"Simdi," dedi SpyGurl dizüstü bilgisayarmý açarak, "Bunu tüm dünyaya duyuracaðýz."
Bilgisayarýn kapaðý kapanýrken, "Hepsi bu kadar mý?" diye sordu VVinter.
"Ben siteme bir sey koyduðumda, sehirdeki her muhabirin bundan haberi olur. ?ki da
kika içinde telefonlarý
deli gibi çalmaya baslayacak, otuz saniye sonra da polis merkezindeki baðlantýlarýný araya
caklar."
"Ama polis sadece bir blog kaydýna dayanarak kimseyi gözaltýna alamaz ki," dedi VVinte
r.
"Allooo! 11 Eylül arýyor! Yedi yýldýr nerede olduðunuzu merak ediyorum. New York polisi ki
mi isterse
gözaltýna alýr. Sadece o
ý 538 |
I sihirli kelimeyi söylemeleri yeterli: Terörist. Akan sular durur. Ve eðer Times Meyd
aný'nda toplu bir intihar
eylemi planlamak terör eylemi deðilse, terör nedir bilmiyorum."
SpyGurl'un telefonu çaldý. Kapaðý kaldýrdý ve ekrandaki mesaja baktý.
"Süvariler yola çýkmýs."
Â'''l
I 539
-mmm-^mrmýtmmmmm>tfm)m
?r\ <,<!.'»>, *!"),*,ý
BLOG DÜNYASINDAN - IV
/a/y/?: 5/ AaM 2007, /»aza/- -10:13
? . #v »,(??
?NT?HAR KAÇIKLARI!
Aha simdi boku yedik! Valentinus'un tarikatýndan gelen son haber: Koca V yandaslarýn
a S?YANÜR dolu
sýrýngalar daðýtýyormus. Gece yarýsý hepsi Times Meydanfnda boy gösterecek ve zaten harcanm
arasýnda kendilerini harcayacak.
Bu bir saka deðil.
Tüm polislere çaðrý: Sandviçlerinizi týkýnmayý býrakýn da, müritleri bir salaklýk yapmadan
a bakma
tatlým, ama sen bir çýlgýnsýn) artýk içeri atýn. Yoksa bu gece olacaklarýn yanýnda VVaco'da
dört
yasýnda bir çocuðun doðum günü partisi gibi kalacak. Fark: Partideki palyaçolarý çýkartýp y
ceset koyun.
SpyGurl -Bitti!
S4Ö)'
13
31 Aralýk 2007
11:58 (Yargý Gecesi'ne 12 saat, 2 dakika kala)
Polisler onu lobide bekliyordu. Altý kisiydiler: Ucuz takýýn elbiseli iki dedektif ve
lacivert üniformalarý içinde
dört polis memuru.
"Bay Valentinus," dedi daha yaslý olan sivil. "Ben Dedektif Schmitt. Lütfen ellerini
zi arkanýzda birlestirin."
Valentinus bir an mücadele etmeyi düsündü, ama sonra ses çýkartmamaya karar verdi. Planladý
o
olmasa da, belki öylesi daha iyiydi. Haber her nasýlsa medyaya sýzdýðýna göre, son anlarý ç
en gerilim
ve heyecan on misli daha fazla olacaktý.
Sehirdeki her polis memuru o olayla ilgili görevlendirilecekti. Bu durum ayaklanma
sý kesin asýrý dinciler, her
yýlbasý meydaný dolduran sarhoslar ve kendi yandaslanyla birlesince, ortaya inanýlmaz bi
r duygu yoðunluðu
çýkacaktý. Ve kendisi de orada, tüm bunlarýn merkezinde olacaktý.
Baslattýðý seyi durdurmak için artýk çok geçti. Tutuklanýsý ve kaçýsý sadece dehseti ve dök
yarayacaktý. O kadar yoðun olacaktý ki, kendi yasamý bile söz konusu olabilirdi. Ama sorun
yoktu. Eðer öyle
olursa, o bilgiyi, o agnosis'i de beraberine alýp, Tek Gerçek Tanrý ile birlesecekti.
Bir milyon ölü ruhun sýrtýnda.
Saat su anda 12:20 ve Ulusal Açýk Radyoyu dinlemektesiniz. Valentinus olarak tanýnan k
arizmatik tarikat
lideri, Manhattan'lý ? bir bloggerin onun bugün tam gece yarýsýnda Times Meydaný 'nda
| 541
Adam Fawer
gerçeklestirmeyi planladýðý toplu intihar eylemini ortaya çýkartmasýndan kýsa süre sonra, g
saatlerinde tutuklandý.
Sehir halký su anda bu geceki Yeni Yýl kutlamalarýyla ilgili ne yapýlmasý gerektiði hakkýnd
müs
durumda. Bir kýsým yönetici kutlamalarý iptal etmek isterken, Belediye Baskaný da dahil ol
mak üzere diðerleri
buna karsý çýkýyor.
Belediye Baskaný bu konuda sunlarý söyledi: "Yeni Yýl kutlamalarý New York sehrinin 100 yýl
gelenekleri
arasýndadýr. Bu kutlamalarý 11 Eylül'den sonra iptal etmedik; özellikle 100. yýl dönümüne r
n bu yýl da
böyle bir niyetimiz yok."
Yine de, bu gece meydandaki polis sayýsýnýn oldukça artýrýlmasý bekleniyor. Ek olarak, Sama
anlar52 da
Times Meydaný'na binden fazla gönüllü gönderiyor. Tüm tarikat üyelerinin ve yardýma ihtiyac
herkesin
(212) 673-3000 numaralý intihar hattýný aramasýný istiyorlar.
Valentinus'un kaç yandasýnýn bu geceki kutlamalara geleceði belli deðil. Yetkililer bu sayý
bes ila on bes
bin arasýnda olacaðýný tahmin ediyor. Ancak, agnostik olduklarýný iddia edenlerin aileleri
arafýndan tüm
ülkede bildirilen kayýp kisi sayýsý su ana kadar yirmi bes bini geçmis durumda.
Valentinus halen New York Emniyet Merkezi'nde gözaltýndan tutuluyor...
Darian radyoyu kapattý. Onu tutamayacaklar. Benim sorunum deðil.
Yardýma ihtiyacý olan, ya da intihar eðilimli insanlara yardým eden bir hayýr kurulusu (ç.n
)
542 |
Empati
Otoyolda hýzlanan arabayý besinci vitese aldý.
"Kahretsin!"
Direksiyonu sertçe sola kýrýnca Porsche yoldan çýkýp aradaki çimenlik alana girdi. Darian f
e sertçe
basýnca döndü ve çimlerin üzerinde yüzü ters yöne bakacak sekilde durdu.
Birinci vitese takýp, gazý tekrar kökledi.
Araba engebeli çimlik alanda sarsýlarak hýzlanmaya basladý. Siyah bir arazi aracýný ucundan
sýyýrýp yola
çýkarken Darian, etraftaki sürücülerin saskýnlýðýný algýlýyordu.
Valentinus polis karakolunu mezarlýða çevirmeden yetisebileceðini umuyordu.
1543
14
31 Aralýk 2007
14:47 (Yargý Gecesi'ne 9 saat, 13 dakika kala) '
... . r...
Valentinus soðuk çelik sandalyede doðruldu. Sorgu odasý ter, patates kýzartmasý ve yanýk ka
karýsýmý
kokuyordu. Arkasýnda demir parmaklýklý bir pencere, önündeyse tüm duvarý kaplayan bir ayna
dý.
Aynanýn ardýndaki her zihin korku ve dehsetle mücadele ediyordu. Kendisiyse onlarýn duyg
ularýyla
besleniyor, emip, kendi bilgisine ekliyordu. Gözlerini yumunca parlak bir öfke ýsýltýsý sez
i. Onu öylesine
sakin görmek olasýlýkla hoslarýna gitmiyordu.
Kapýnýn menteseleri gýcýrdadý. Valentinus hiç kýpýrdamadý, içeriye giren kisi belli belirsi
kokuyordu.
Gözlerini uyusuk bir tavýrla açtý ve karsýsýnda duran kadýna baktý.
?lk bakýsta oldukça genç görünüyordu, ama Valentinus daha yakýndan inceleyince gözlerinin v
etrafýndaki minik kýrýsýklýklarý gizleyen ince makyaj tabakasýný farkettti. Yine de, kýsa v
arý saçlarýyla
karsýtlýk olusturan lacivert ceketinin altýndaki ince ve atletik yapýsýyla çekici sayýlýrdý
"Ben FBI'dan Özel Ajan Bennett'im," dedi otururken. "Uzun süredir organizasyonunuzu
izleyen özel federal
ekipte görevliyim. Her ne yapýyorsanýz ya zaten biliyoruz ya da çok yakýnda öðreneceðiz. On
sorularýmý ne kadar çabuk yanýtlarsanýz sizin için o kadar kolay olur."
Valentinus onun teninin altýna göz attý. Kendinden çok emin görünüyordu ama o güven zonklay
rkusunu
maskeleyen bir duman perdesinden öte deðildi.
"Aylardan beri içeride bir adamýmýzýn olduðunu bilmek sizi sasýrtýr mýydý?"
5441 ? ??:?
Empati
Valentinus bu bariz yalan karsýsýnda gülümsedi. "Evet* sasýrtýrdý."
;r...:;'uU;;,
Bennett, 'genelde öyle olur' der gibi kaslarýný kaldýrdý.
"Kanýtlayýn," dedi Valentinus sandalyesini geriye yaslayarak. "Bana bu sabah SpyGurl
'da olmayan bir sey
söylerseniz belki size inanabilirim."
Bennett'in aðzýndan Valentinus'un yýllardýr duymadýðý iki sözcük çýktý. Adam tokat yemis gi
duygularýný kontrol altýnda tutmayý basardý. Kimliðini parmak izlerinden bulmus olmalýydýla
týk, her sey
deðismisti. Sertçe bir bastýrýsla dilini ýsýrdý. Kadýnýn neler bildiðini öðrenmek zorundayd
"Yandaslarýmýn hiç biri o adý bilmez," dedi. "Dolayýsýyla da bilginin kaynaðý bir casus ola
Onun için,
söyleyin bana Özel Ajan Bennett: Dosyam bu konuda ne diyor?"
Bennett önündeki zarfý açýp içinden çýkarttýðý tek sayfayý önünü ona göstermeden kaldýrdý.
göre neden soruyorsun?"
"Oku bana. Gerçek sonunda zaten ortaya çýkacak." £
Kadýnýn zihnini küstahlýkla doldurdu.
"Al da kendin oku," dedi Bennett kâðýdý masanýn üstünden ona doðru iterek. Valentinus beyaz
ayý aldý
ve sanki bir sey ifade etmiyormusçasýna göz gezdirdi. Sayfada otuzdan az sözcük vardý, ama
er biri
göðsüne saplanan bir mermi gibiydi.
Duygularýný kontrol altýnda tutarak kâðýdý yavasça masaya geri koydu ve kadýnýn zihni serbe
Gözlerini kýrpýstýran Bennett hýzla sayfayý kaptý. Kendine duyduðu kuskuyu bastýrýp zihnini
aya
çalýsýrken, Valentinus da ona baktý.
"Geçen on yedi yýlda oldukça deðismissin, deðil mi?" dedi FBI ajaný. "Bu arada, iyi is çýka
. Oldukça
yakýsýklý bir adamsýn."
Valentinus sessizliðini bozmadý; zihni parýldayan bir mor nefret bulutuydu. Yumruklarýný sý
týrnaklarýný
avuçlarýna batýrdý. "Hata ediyorsun," dedi sýkýlmýs dislerinin arasýndan.
| 545
Adam Fawer
Bennett gülümseyerek arkasýna yaslandý. "Konusalým öyleyse. Ya konusuruz ya da CIA'yý çaðýr
onlar benden çok daha sabýrsýzdýr. Hele bazýlarý, resmen ittir."
Valentinus seçenekleri deðerlendirdi. Zaman kazanmasý gerekiyordu. Ama ya CIA yoldaysa
? Yeteneklerine
baðýsýklýðý olan kolyen adamlar yani. Ya onlar...
"Ne oldu?" diye sordu Bennett. "Gergin görünüyorsun." Ve sonra o iki sözcüðü tekrar söyledi
k
benliðiyle yeniden doðmadan önce kim olduðunu anlatan o iðrenç sözcükleri.
"Benim adým o deðil," dedi Valentinus yavasça.
"Elbette o," diye karsýlýk verdi ajan. "Burada öyle diyor." Öne doðru eðildi. "Neden..."
"Benim adým Valentinus."
"Nasýl istersen." Bennett omuz silkti. "Bir sürü delinin uydurma adlarý var. Sen niye on
lardan farklý olasýn ki?"
Valentinus kadýnýn onu bilerek kýskýrttýðýnýn, öz güveninin giderek artmakta olduðunun fark
öfkesini kontrol edemedi. Onun -o cahil, hiç bir seyden haberi olmayan orospunun-ken
disine deli demesi
dayanabileceðinin ötesindeydi.
"Tamam. Sana doðduðunda verilen adý kullanmak istememeni anlýyorum. Yani... Nasýl diyeyim?
Biraz
sýradan bir ad. Ama neden Valentinus? Neden daha gösterisli bir sey deðil? Örneðin... Napo
l-yon gibi?"
Valentinus'un eli bir tokat atmak üzere ileri savruldu, ama kadýn eli yüzüne deðemeden onu
n bileðini
yakaladý, çevirdi ve yüzüstü masanýn üzerine yatýrdý.
"Sakinlesecek misin, yoksa kolunu kýrmam mý gerekecek?"
Kadýnýn kendini beðenmis küstahlýðý teninden fýskýrýyor, duygularý Valentinus'un zihninde b
yankýlanýyordu. Bu daha da öfkelenmesine neden oldu.
"Beni býrakmazsan pisman olacaksýn."
"Nedense bu konuda ciddi süphelerim var."
546 |
Enýpati.
Bileðini hýzla bükünce Valentinus acýyla baðýrdý. Ve kontrolünü kaybetti. Tüm enerjisini ke
acýya
odakladý ve onu kadýnýn zihnine simsek gibi gönderdi. Bennett erimis lava dokunmus gibi
anýnda býraktý onu.
"Benim adým Valentinus. Söyle!"
Bennett basýný sallayýnca Valentinus çabasýný ikiye katladý ve ona inanýlmaz bir mide bulan
di.
"Benim adým Valentinus."
Basýný ellerinin arasýna alan Bennett dizlerinin üstüne çöktü.
"Söyle!"
FBI ajaný aðlamak için aðzýný açtý, ama ses çýkmadý. Valentinus baskýsýný azaltarak kadýnýn
az dehset verici bir sey hissetmesine izin verdi, sonra yeniden bastýrdý. Bennett ko
rkunç bir sesi
engellemeye çalýsýr gibi ellerini kulaklarýna kapatýp basýný yere eðdi. Birden odanýn kapýs
Dedektif Schmitt arkasýnda üniformalý iki polis memuruyla birlikte içeri daldý.
"Ne oluyor?" Eðilip Bennett'in elini tuttuðu anda zihnini bir hüzün dalgasý sardý ve kendin
geriye attý. Hemen
Valentinus'a döndü. "Ona ne yaptýn, kahrolasý?"
Schmitt'i görmezden gelen Valentinus psisik saldýrýsýný sürdürdü. "Benim adým Valentinus."
Bennett yerde yaralý bir hayvan gibi inlemeye basladý.
Schmitt baðýrdý: "Curtis! Gallagher! Adamý kontrol altýna alýn!"
Polis memurlarý Valentinus'un üzerine atladý. Valentinus tepki vermeye fýrsat bulamadan
solundaki polis
copunu boðazýna indirdi. Nefes almaya çalýsýrken öteki de karnýna sert bir yumruk attý. Mid
tutarak iki
büklüm eðilince çullanýp onu kollarýndan tuttular.
Kafasýna yediði yumruklarla sersemleyen Valentinus, ajanm zihni üzerindeki kontrolünü yiti
rdi. Kadýnýn
inlemesi anýnda kesildi ve fýsýldayarak ayný cümleyi monoton bir sekilde yinelemeye
| 547
AdamFawer
basladý. Bayýlmadan önce kadýnýn söylediklerini duyan Valentinus'un yüzünden bir gülümseme
geçti.
"Onun adý Valentinus. Onun adý Valentinus. Onun adý Valentinus..."
548 I
15
31 Aralýk 2007
17:59 (2008 Yýlbasýna 6 saat, 1 dakika kala)
Bir su sesi duyuldu.
Valentinus'un basý ve gövdesi gelen buz gibi suyla birden sýrýlsýklam oldu. Gözlerini açtý
rafýna bakýndý.
Bir hücrenin les zemininde yatýyordu. Parmaklýklarýn arkasýnda da elinde bos bir kovayla D
edektif Schmitt
duruyordu.
"Bunun seni uyandýracaðýný düsündüm," dedi gülerek.
Valentinus yavasça doðrulup oturdu. Schmitt'e kendisini ayaða kaldýrmýs olmanýn zevkini tat
mamak için
yerdeki buz gibi suyun içinden çekilmemisti.
"Özel Ajan Bennett iyi mi?" diye sordu.
Schmitt 'evet' anlamýnda basýný salladý, ama zihninden bir aldatmaca dalgasý geçti. Valenti
us kadýnýn
gerçekten ne durumda olduðunu merak etti.
"Bana bu isi nasýl durduracaðýmý söyle," dedi Schmitt.
"Bunu neden yapayým?"
"Yapmazsan basýna neler geleceðini bilmek istemezsin."
Schmitt'in yüzünde çýlgýnca bir sýrýtýs belirdi; nesesi içtendi. Karsýsýndaki adamýn söyled
amasýný
bekleyerek sustu. Valentinus sessizliðini bozmadý. Dedektifin tehditlere devam etmek
için can attýðýný
biliyordu. Birkaç saniye sonra Schmitt kendini tutamadý.
"Rikers Adasý'na33 transfer edilecek ve geceyi orada diðerleriy-
New York sehrinin ayný adý tasýyan ada üzerinde kurulu en büyük hapishanesi (ç.n.)
' '
| 549
Adam Fawer
le birlikte geçireceksin. Senin gibi cici bir oðlamn orada oldukça popüler olacaðýna eminim
Özellikle de
Aryan Kardesliði arasýnda. Böyle yakýsýklý, temiz ve beyaz oðlanlara bayýlýrlar."
Valentinus yanýt vermeden önce Schmitt'in onun çözülmek üzere olduðuna inanmasý için bir sü
i.
Dedektifin bir zafer beklentisiyle zihinsel olarak ona doðru eðildiðini hissedebiliyor
du. Ama sýrlarýný ele
vermek yerine sadece gülümsedi.
"Sabýrsýzlanýyorum," dedi ayaða kalkarak. "Ne zaman gidiyorum?"
Schmitt'in zihni sakin görünümünün gerisinde bir renk cümbüsü halinde patladý. Son derece ö
ti,
ama bunu saklamayý iyi beceriyordu. Umursamaz bir tavýrla saatine baktý. "Birkaç saat için
de."
'?yi,' diye düsündü Valentinus. Ama söylediði, "Burada bekliyorum," oldu.
O sýrada açýlan bir kilidin sesi duyuldu. ?ki adam da dönüp beton koridora baktý. Kapýdan g
n polis memuru
onlara doðru yürüdü. Schmitt'in kulaðma bir sey fýsýldadý ve Valentinus adamýn çöktüðünü hi
tekrar kendisine ona baktýðýnda, duyduðu hayal kýrýklýðý zihni kadar yüzünden de okunabiliy
"Avukatýn gelmis."
Valentinus gülümsedi. Acaba Bethany kisisel avukatýný mý çaðýrmýstý, yoksa gelen devletin t
genç
bir zýpýr mýydý?
"Harika," dedi. "Eðer bir daha görüsemezsek, bilin ki sizi tanýdýðýma sevindim, Dedektif."
Schmitt suratýný astý ve arkasýný döndü. Koridorda onlara doðru yürüyen kadýnla karsýlasýnc
,
avukat haným," dedi.
Bölümün kalýn çelik kapýsýný gürültüyle kapattý.
Kapýnýn yankýlanmasý bittiðinde duyulan tek ses kahverengi deri çizmelerin topuklarmdan gel
yordu. Kadýnýn
zihnini hisseden Valentinus'un nefesi kesildi. Ve uzun zamandýr ilk kez korktu. .
550 |
Empati
Kadýn onun hücresinin önüne gelince durdu. Yüzü bir kaya gibiydi. Güven yaymaya çalýsýyordu
Valentinus o duygunun gerisindeki korku pýrýltýsýný algýlayabiliyordu. Korku... Ve güçlü bi
"Merhaba, Valentinus." "Merhaba, Darian."
Neredeyse bir dakika boyunca, birbirlerine baktýlar. Darian zihninin etrafýnda bir k
alkan olusturdu, Valentinus
da aynýsýný yaptý. Bir renk karmasasý içinde çarpýsan zihinleri bir süre dans etti.
Sivri sarý acý. Yapýskan turuncu hüzün. Baskýcý neon dehset. Buz gibi mor nese. Aðdalý beya
. Ilýk
yesil korku. Ezici camgöbeði öfke.
Darian bir yandan Valentinus'un zihnini uzakta tutarken, bir yandan da uygun bir
fýrsat kolluyordu. Sonra
psisik býçaðýný savurarak saldýrdý. Valentinus'un zihninde tutunacak bir yer bulmaya çalýsý
a ne
zaman iradesine boyun eðdiðini sansa, adam yaðlanmýs mermer gibi kayýp kurtuluyordu. Zihin
sel
pençelerini geri çekti ve...
Valentinus ellerini kaldýrdý. "Barýs."
Darian soluk almýyordu. Bir saldýrý bekleyerek hareketsiz kaldý.
"Sakin ol," dedi Valentinus. "Sadece konusmak istiyorum." ?lerleyip parmaklýklara
yaklastý. "Yalan
söylemiyorum. Kendin gör."
Zihnini sarmalayan düzgün ve sert kalkan birden buharlastý. Gerisinde jelatinimsi bir
güvenle karýsýk dikenli
korku vardý. Ama aldatmaca yoktu. Darian yine de verilen o ödünün bir numara olmasýndan ko
rkuyordu. Ona
güvenmiyordu, ama bilgi elde etmek istiyorsa baska seçeneði de yoktu. Soluðunu yavasça býra
tý. ,.,,..,....
"Eh," dedi Valentinus. "Ne var, ne yok?"
1551
Adam Fawer
;* "Eskisi gibi. Ayný. Ya sende?" fsi;:- ?-,.???1
"Ah, bilirsin iste. Sunlar, bunlar..."
Darian gülümsemekten kendini alamadý. Valentinus, Darian hariç, kendi yeteneklerini seve
n tek empattý.
Güçlerinden fýrtýnadan sinmis bir köpek yavrusu gibi korkan VVinter ya da Elijah gibi deðil
i o. Ya da
yeteneðini sýrtýna çakýlmýs bir çarmýh gibi tasýyan Laszlo gibi.
Artýk genç bir adam olan o çocuk, hepsi içinde ona en çok benzeyendi.
"Neden geldin?" diye sordu Valentinus.
"Garip bir soru. Özellikle de beni öldürmesi için o manyaðý gönderdiðini düsünürsek."
Valentinus, 'Denediðim için beni suçlayamazsýn,' der gibi omuz silkti. "Kisisel bir sey
deðildi."
Darian gülecek gibi oldu, ama sonra birden duyduðu yakýnlýk hissinin sahte olduðunu farked
ip buz kesti.
Valentinus'un psisik duyargalarýný ittirdi. "Bunlarýn hepsi senin için sadece bir oyun m
u?"
"Hayýr. Bir din."
"Söylediklerine gerçekten de inanýyor musun? Yoksa onlarý sadece kullanýyor musun?"
"Hayýr, inanýyorum."
Valentinus'un ruhu samimi bir neseyle doldu. Agnostisizm adam için sadece bir araç d
eðildi. Bir gerçekti.
Darian bunun onu daha mý az, yoksa daha mý fazla tehlikeli yaptýðýný merak etti.
"Seanslarýmdan birine katýlmýs olsan, sen de inanýrdýn."
"Sen onlarýn zihinlerini büktün. Onlarý seni sevmeye zorla-dýn."
"Bir kisiyi gerçekten gitmek istemediði bir yönde ilerlemesi için bükemem. Onlarý biraz ite
edim mi? Evet.
Onlarý zorladým mý? Hayýr."
552 |
Empati
"Neyin pesindesin?"
"Hepimizin pesinde olduðu seyin. Huzur." "Ve binlerce intihar bu amaca ulasmana na
sýl hizmet edecek?"
"Onlarýn intihar edeceðini kim söyledi ki?" Darian basýný hafifçe yana eðdi. "Ampullerin iç
e koydun?"
"Genel kanýnýn aksine, öldürücü bir sey deðil."
Darian herhangi bir aldatmaca sezmedi; sadece tenini çiseleyen yaðmur damlalarý gibi gýdýk
layan buðulu bir
güven vardý. Ama Valentinus bir seyler saklýyordu. Darian taktik deðistirdi.
"Laszlo'yu neden öldürdün?"
Valentinus bu kez belirgin bir sekilde gerildi, aðdalý büklümler zihnini sarmaladý. Çabucak
bir soluk aldý.
Darian onun zihnindeki mücadeleyi hissedebiliyordu: Yoðun bir nefret ve öfkeyle savasa
n kontrol arzusu.
Sonunda soluðunu býraktý.
Buz gibi öfke filizleri benliðinde hâlâ dans ediyordu ama sakinlesmisti.
"Laszlo'nun bana yaptýklarýndan sonra... Hýzlý bir ölüm olduðu için sanslýydý." Valentinus
uraya
neden geldin? Yanýtlar mý arýyorsun... Yoksa beni öldürmeyi mi planlýyorsun?"
Darian sahte bir duygu yaymaya fýrsat bulamadan, zihni bir kararsýzlýkla doldu.
"Seni suçlamýyorum," dedi Valentinus. "Ama bu geceki ölümleri önlemeye çalýsýrsan hata yapa
"iðnelerin onlarý öldürmeyeceðini söylediðini sanmýstým."
"Ölmenin birden fazla yolu vardýr."
"Seni orospu!" Titreyen ellerini ceketinin cebine sokan Darian tabancanýn soðuk çeliðini
hissetti. Güvenlik
kontrolünden geçtikten sonra muhafýzlardan birini silahýný vermesi için bükmüstü. 9 mm'lik
çýkarttý ve
Valentinus'un göðsüne doðrulttu.
Valentinus kýmýldamadý bile.
$99
Adam Fawer
"Bana bilmek istediklerimi söyle," diye emretti.
Sessizlik.
"Seni öldürürüm," dedi Darian öfkeden köpürerek. "Tanrý adýna yemin ederim ki yaparým."
"Hayýr. Yapmayacaksýn." Zihninden açýk bir yaradan sýzan irin gibi kibir sýzýyordu. "Yapars
binlerce kisi
ölecek. Ve o ölümlerin vebali senin omzunda olacak. Bununla yasayabilir misin? Bir kez
daha yapabilir misin
bunu?"
"Blöf yapýyorsun."
"Hayýr. Dene de gör."
Darian onun zihninde dolastý, duygu parçalarý zihnini sarsala-dý. Bir an adamýn anafor gib
i dönüp duran
duygularýnýn içinde kaybolacaðýný sandý. Ama kendine hakim oldu. Aradýðý aldatmaca hiçbir y
Valentinus doðru söylüyordu.
"Beni öldürmeyeceðini ikimiz de biliyoruz, Darian. Onun için indir su silahý."
"Seni öldürmeden de sana çok acý verecek seyler yapabilirim." Horozu çekti. "Bak bakalým, b
n yalan
söylüyor muyum."
?çeri girdiðinden beri Valentinus'un küstahlýðý ilk kez bocaladý.
"Artýk kendinden o kadar emin deðilsin, deðil mi?"
"Kahretsin, Darian!" dedi Valentinus tükürür gibi. "O silahý ateslersen seni doðduðuna pism
n ederim."
"Yapabileceðini sanmýyorum." Geri çekilip zihnini perdeledi. "Bir bakalým."
Tetiði çekti.
5541
16
31 Aralýk 2007
21:03 (Yargý Gecesi'ne 2 saat, 57 dakika kala)
Valentinus karsýsýndaki kadýnýn kararlýlýðýný anladýðý anda kendini yana atmýstý. Silah ses
koridorda bomba gibi patladý, içgüdüsel olarak elleriyle kulaklarýný kapattý ve merminin gö
ni bir
santimetreyle ýskalayýp gömleðini delerek geçtiðini hissetti.
Darian silahý bir daha atesleyemeden, Valentinus onun zayýf kalkanýný parçaladý ve inanýlma
ir dehset ve
acý dalgasýyla benliðine daldý geçti. Darian acýyla yüzünü burusturdu. Gözlerine yaslar dol
izce
kontrolü ele geçirmeye çalýstý.
"Zayýfsýn, Darian," diye baðýrdý Valentinus sözcüklerini mutsuzluk ve kabullenis duygusuyla
ktalayarak.
"Her zaman zayýftýn. Laszlo senin yüzünden öldü. Beni ona sen götürdün. Ve bu gece binlerce
ölecek. Öldürmen gereken ben deðilim. Ken-dinsin."
"Çýk... Beynimden... DISARI!"
Ve Darian karsý saldýrýya geçti. Billurumsu mor bir nefret ve parlak beyaz bir öfke gönderd
. Valentinus
sendeledi. Kendini to-parlayamadan koridorun kapýsý hýzla açýldý ve Schmitt kosarak içeri g
i.
"Ne oluyor burada..." Manzarayý görünce durdu ve tabancasýný çekti. "Býrakýn silahýnýzý, av
Darian dedektife baktý. "Bizi yalnýz býrakýn. Bunun sizinle bir ilgisi yok."
Schmitt gözlerini kýrpýstýrdý ve silahýný indirmeye basladý. Valentinus hemen zihnini dedek
yönlendirdi.
| 555
Adam Fawer
"Vur onu!" diye baðýrdý. "Beni öldürmeye çalýsýyor! Ben ölürsem Times Meydaný bir morga dön
u
ve kesinlik dalgasý yaydý.
"Onu dinlemeyin, dedektif," dedi Darian. Sesi sertti. "Sizi yönlendiriyor. Týpký yanda
slarým yönlendirdiði gibi.
Onunla mücadele edin. Dediklerini dikkate almayýn."
"Seni yönlendirmeye çalýsan o," diye karsýlýk verdi Valentinus yalvaran bir sesle. "Görmüyo
usun?
Savunmasýzým ve onun silahý var! Onu vurmalýsýn!"
Schmitt silahýný Darian'a doðrulttu. "Sizi vurmak istemiyorum, avukat haným. Ama bana seçe
nek
býrakmýyorsunuz."
"Dinleyin beni dedektif..."
"Öldür onu!" Valentinus dislerini sýktý. Sahibi olduðu her iblisi, her insafsýz kelimeyi, h
r gram acýyý ortaya
döktü. Hepsini çaðýrdý. Ve onlara karanlýk, seytani bir nefret ekledi.
"ÖLDÜR ONU! S?MD?!"
Saðýr edici bir silah sesi daha duyuldu. Ama bu kez mermi onun için deðildi. Havayý delere
k geçip, Schmitt
ile Darian arasýndaki bes metrelik mesafeyi çeyrek saniyede aldý.
Mermi omzunu deldiði anda Darian, yüzüne balyoz yemis gibi savrularak döndü ve yere yýðýldý
da
coskun bir rahatlama hissi Valentinus'u sarmaladý, öfkesini bastýrdý. Schmitt inanamaz b
ir ifadeyle silahýna
bakakalmýsü. Kosup Darian'm yanma diz çöktü. Silahýný yere attý ve kan içinde kalan bluzu y
"Bitir isini," dedi Valentinus onu kýskýrtmak için fýsýldayarak. "Yardým falan çaðýrma; öld
nu. Bunu
hak etti. Beni öldürmüs olsaydý tüm o insanlar da bu gece hayatýný kaybedecekti. O bir kati
Bunu bir daha
yapmasýný engellemek zorundasýn."
Valentinus bir kez daha adamýn benliðine girip zihnini büktü ve onu nefretle doldurdu. S
chmitt karsý koymaya
çalýsýyordu, ama çok zayýftý. Baský sürdü. Dedektif pes edene kadar ona, siyah öfke ve kan
saldýrganlýk göndermeye devam etti.
5561
Empati
Schmitt aðýr çekimle gösterilen bir film sahnesindeymis gibi eðildi ve parmaklarýný Darian'
oynuna doladý.
Sonra, sýkmaya basladý. Darian bitkin bir halde elini uzatýp onu engellemeye çalýstý, ama 9
kiloluk adama
karsý hiç sansý yoktu.
"Evet," dedi Valentinus. "?ste böyle," Adamý kýskýrtmaya devam etrti. "Neredeyse oldu."
O konusmayý sürdürdükçe Schmitt'in zihni de haslanmýs sehriyeye dönene kadar erimeye devam
i.
Darian'm boðazýndan bir hýrýltý çýktý, sonra Schmitt'in zihni birden yok oldu. Ama parmakla
sýkmaya devam ediyordu.
Sonra Darian tek bir sözcük fýsýldadý ve her sey birden durdu: "Yapma."
Valentinus onu iste o zaman gördü; kadýnýn parmaklarý arasýnda gümüs bir zincir vardý.
Schmitt ellerini onun boynundan çekti, ama Darian temasý kesmedi. Eini tuttuðu sürece ps
isik balon dedektifi
koruyacaktý. Adam onun oturmasýna yardým etti ve kolunu basýnýn altýna koydu.
Darian önce omzundaki kanlý deliðe, sonra da parmaklýklara dayanmýs duran Valentinus'a bak
tý. Demirlerin
arasýndan çýkartýp Schmitt'e doðru uzattýðý eli adamdan sadece birkaç santim uzaktaydý. Zor
es alan
Darian onu kendine doðru çekti.
"Sana dokunmasýna izin verme."
"Bu durumu düzeltmek için hâlâ zamanýn var," dedi Valentinus. "Ölmesine izin verirsen sana
ilmek
istediklerini söylerim." Elini açtý. "Elimi tut ve her sey yoluna girsin."
Gözlerini dedektife diken Darian onu sadakatle doldurdu. Valentinus'un etraflarýndak
i kalkanda çatlak arayan
zihninin baskýsýný kolyeye raðmen hissedebiliyordu. Ve hýzla kan kaybediyordu. Fazla zamam
kalmamýstý.
I 557
Adam Fawer
"Al," dedi kolyeyi Schmitt'in avucuna koyarak. "Tak bunu."
"Ama, ben..."
"Sadece dediðimi yap. Kendini ondan korumanýn tek yolu bu. Lütfen. Güven bana."
"Peki," dedi Schmitt ve gümüs zinciri boynuna geçirdi.
"Ona sakýn dokunma ve kimsenin de buraya girmesine izin verme. Bu gece onu burada
tutman gerek."
"Ama..."
"Bunu yapmazsan, tüm yandaslarý kendini öldürecek."
"Kendilerini öldürmeyi çoktan planlamýslar," dedi Schmitt. "Onlarý kim durduracak?"
"Çocuklar," dedi Darian fýsýltýyla.
Bir saniye sonra da, öldü.
558
17
31 Aralýk 2007
22:31 (Yargý Gecesi'ne 1 saat, 29 dakika kala)
Elijah otel odasýnýn penceresinden dýsarýya bakarken, Stevie ile SpyGurl da Star Trek'in
hangi tiplemesinin
daha kötü olduðunu tartýsýyordu: Voyager mi, yoksa Enterprise mi?
Stevie'nin tezi temel olarak, Voyager' daki Dokuzun Yedisi karakterinin, Enterpr
ise'daki T'Pol karakterinden
daha seksi olduðu iddiasýna dayanýyordu. SpyGurl'un teziyse biraz daha daha saðlamdý.
"Tanrý askýna! Voyager sadece Gilligan's Island'm bir uzay uyarlamasý!"
"Ve Enterprise de Ziggy'nin sihrinden yoksun bir Quantum Leapl"
"Neden bahsettiðini anlamýyorum bile."
"Demek istediðim de tam olarak bu zaten."
Elijah onlarý zihninden sildi ve kendisini rahatsýz eden seyin ne olduðunu bulmaya çalýstý.
VVinter ile birlikte
bir sekilde toplu intihan engellemek zorunda olduklarý gerçeðinin dýsýnda elbette. Arka pl
andaysa VVinter,
Stevie'nin otel odasýna geri dönerlerken verdiði anlýk kararla bir sokak müzisyeninden satý
aldýðý kemaný
çalmaktaydý. Elijah çaldýðý parçayý tanýmýyordu, ama bunun önemi de yoktu zaten.
VVinter'in hüzünlü ve dokunaklý çalýsýndan etkilenmek için kolyesini çýkartmak zorunda deði
olik
yapýsýna raðmen, pencereden dünyayý seyrederken kulaklarýna dolan müzik onu rahatlatýyordu.
da
olmadan, ikisi de normal haline dönmüstü.
| 559
Adam Fawer
Elijah izliyor, Winter ise çalýyordu.
Valentinus'un normal halinin ne olduðunu düsündü Elijah. Büyük olasýlýkla hissetmekti. O ka
ihnin
merkezine yerlesip kendininkini açmak... Bunun baska tanýmý olamazdý. Ama öyleyse neden in
tihar? O nasýl
hissedilirdi acaba? Sonunda bir hiçlik olarak. ?ste o nedenle de son derece anlamsýz
görünüyordu.
Elijah masaya doðru yürüdü ve siyanür sýrýngasýný aldý. Yavasça döndürerek altýný açtý ve i
ampulü çýkarttý. Sonra kalemini kullanarak cam tüpün tepesindeki kauçuk baslýkta bir delik
burnuna yaklastýrdý ve gözlerini kapatýp derin bir nefes aldý.
"Tanrý askýna!" diye baðýrdý Stevie. "Ne yaptýðýný sanýyorsun sen?"
VVinter son notasý psisik bir çýðlýða dönüsürken çalmayý kesti.
"Kokmuyor bu," dedi Elijah tüpün içine bakarak.
"Kimin umurunda? Býrak onu elinden, oðlum. Beni korkutuyorsun."
"Bu siyanür deðil/' dedi Elijah. "Siyanür badem gibi kokar. Bu kokmuyor."
"Öyle bile olsa, kapat kahrolasý seyi." Sýrýnganýn gümüs baslýðýný kapan Stevie birden donu
bir
dakika," dedi fýsýltýyla.
"Ne oldu?" diye sordu onlarýn yanýna gelen SpyGurl.
"Bu bir çesit anahtara benziyor," dedi Stevie küçük baslýðýn içine bakarak. "Bir cýmbýzýn f
SpyGurl ona bir çaký uzattý. Stevie çakýyý açtý ve baslýðýn altýný çýkarttý. "?çeride bir v
"Bir bakayým," dedi kýz baslýðý onun elinden kaparak. "Bir cep telefonu devresine benziyor
. Enjektöre
basýnca sinyal gönderiyor olmalý."
"Sesimizi mi?" diye sordu VVinter tedirginlik içinde.
560 j
Empati
Stevie o seyi geri kaptý. "Burada mikrofon falan yok," dedi hýzlý bir incelemeden sonr
a. "Öyleyse önceden
belirlenmis bir sinyali gönderiyor olmalý. Gelin benimle." >;
Hýzla yatak odasýna gitti.
Elijah soran gözlerle SpyGurl'a baktý, sonra omuz silkip kuzeninin ardýndan gitti. Ste
vie yataðýn kenarýna
oturmus, saatli radyoyu kurcalýyordu. Radyonun sesini açmca odayý bir parazit doldurdu
.
"Ne yapmaya çalýs..." .
"Sus!" diye baðýrdý Stevie. "Dinleyin."
Dikkatini parazitin içindeki aralýklý týklama seslerine veren Elijah, kuzeninin üzerine öyl
sine odaklandýðý seyi
duymaya çalýstý.
"Duyuyor musunuz?" dedi Stevie. "Bu týklamalar gelisigüzel deðil. Bu bir sifre. Bana kâðýtl
kalem verin."
Hýzla odadan çýkan Winter bir otel bloknotu ve kalemle geri döndü.
Sonraki bes dakika boyunca üçü de hareketsiz bir sekilde Stevie'nin týklamalarý kâðýda geçi
izlediler.
Sonunda radyonun sesini kapatýp onlara döndü.
"Tamam, hepsini yazdým."
Elijah kâðýdý kuzeninin elinden aldý.
101
2-6-23-12-17-3-12
28
14-1-24
12-16-5-1-24
5-12-6-24-21-11-3-10
"Bunlarýn anlamý ne?"
"Henüz emin deðilim," dedi Grimes. "Görebildiðim kadarýyla, mesaj altý bölüme ayrýlmýs. Bir
satýrlarýn sadece birer
| 561
Adam Fawer
sayý olduðunu sanýyorum. Ama ikinci, dördüncü, besinci ve altýncý satýrlara bakýn: Tüm sayý
arasmda. Sanýrým bunlar harflere karsý geliyorlar. Bakalým bir anlam çýkartabilecek miyiz."
Baska bir kâðýda alfabeyi yazdý. Her harfin altýna, l'den baslayarak sayýlar koydu.
"Tamam. ?kinci satýrý okuyun." "?ki. Altý. Yirmi üç. On iki. On yedi. Üç. On iki." "B. E. S
. N. C. ?," dedi Stevie.
"Besinci." "Bir adres olmalý," diye atýldý SpyGurl. "101 Besinci." "Aynen. Bir tahmind
e bulunayým: Dördüncü
satýr on dört, bir ve yirmi dört."
"Evet," dedi Elijah kâðýda bakarak. "Ne diyor yani?" "K. A. T. lOlBesinci, 28. kat. Si
mdi, son kýsmý okuyun."
Elijah sayýlarý okurken, Stevie de harfleri yazdý. "Birinci sözcük '?MDAT'. Diðeriyse, yanl
yazmadýysam bir
ad olmalý." Sonra basýný kaldýrdý. "Aranýzda DIETRICH diye birini tanýyan var mý?"
Komiser birilerinin hattýn karsýsýndakini boðabileceði bir telefonu henüz icat etmemis olma
a sevindi.
Yoksa simdi cinayet suçuyla yargýlanýyor olabilirdi. Dedektif Schmitt olanlarý anlattýktan
sonra neredeyse bir
dakika boyunca aðzýna geleni söylemisti.
"O bas belasý psikopatýn benden mümkün olduðunca uzakta olmasýný istiyorum. Belediye Baskan
Times
Meydaný bokundan dolayý zaten canýma okuyor! ?htiyacým olan son sey, bir de Mesih'in Dönüsü
peygamberine bebek bakýcýlýðý yapmak."
"Onu býrakmamý mý istiyorsunuz yani?" diye sordu Schmitt inanamaz gibi.
"Aman Tanrým, tam bir moron musun sen? Yooo, hayýr! Cevap verme. Hayýr, onu býrakmak ist
emiyorum.
Onu Rikers'a göndermeni istiyorum. Sube'ye teslim et. Býrak, Mesih ile onlar uðrassýn."
562 |
Empati
"Ama efendim... Ölmeden önce avukat dedi ki..."
"Ne dediði umurumda deðil! Sen sadece Valentinus'u behütt polis merkezimden çýkart. Anladm
mý?"
Komiserin dediklerini düsünen Schmitt birkaç saniye sessiz kaldý. Sonra, "Rikers otobüsü yi
mi dakika içinde
kalkýyor," dedi. "Valentinus da içinde olacak."
"Dua et de, öyle olsun."
Besinci Cadde, 101 Numara'nm 28. kat koridoruna çýkarlarken, "Simdi nereye?" diye so
rdu Stevie.
Karsýlarýnda bina boyunca uzanan ve saðlý sollu kapýlarla dolu bir koridor vardý.
"Ayrýlalým ve bize tanýdýk gelen bir seyler arayalým."
Elijah güneydoðu koridorunda yürümeye basladý. Tüm kapýlarda doktor tabelalarý vardý. ?lk i
hiç tanýdýk
gelmedi, ama üçüncüyü görünce aradýklarýný bulmus olduðunu anladý.
Dr. Ouroboros. Dahiliye Uzmaný.
"Burasý," dedi Elijah grubun geri kalanýný çaðýrarak. Hepsi gelince açýkladý. "Ouroboros ko
sembolün
adý."
"?yi is çýkarttýn, kuzen," dedi Stevie. "Böyle saçma sapan bilgilere gelince Gil Grissom34
bile senin eline su
dökemez."
"Simdi ne olacak?" diye sordu SpyGurl. "Kapýyý çalýp evde kim var diye mi bakacaðýz?"
"Hayýr," dedi Winter öne çýkarak. "O isi ben yapacaðým." Stevie ile SpyGurl'a döndü. "Asans
da
bekleyin. On dakika içinde Elijah ile çýkmazsak, polise haber verin."
VVinter zile bastý.
"Evet?" diye yanýtladý bir kadýn sesi düafondan.
Televizyonun popüler CSI (Olay Yeri ?ncelemesi) adlý dizisindeki bir karakter [ç.n.]
1563
Adam Fawer
"Bizi Valentinus gönderdi," dedi VVinter kendinden anMn bir ses tonuyla. "Lütfen gir
memize izin verin."
->r
Anlýk bir duraklama oldu, sonra bir výzlama duyuldu. VVinter kapýnýn kolunu çevirdi ve Eli
jah ile birlikte içeri
girdiler. Küçük antre gerçekten de muayenehanenin bekleme odasýný andýrýyordu; duvar dibind
koltuklar diziliydi ve ortada üzerinde dergiler olan bir sehpa bile vardý. Elijah ye
ni kiracýnýn daireyi dekore
etme zahmetine katlanmadýðýný tahmin etti.
Onlarý neredeyse seffaf sayýlacak kadar solgun tenli, uzun boylu bir sarýsýn karsýladý. O d
ha bir sey
söyleyemeden VVinter elini uzattý, içgüdüsel olarak, kadýn da aynýsýný yaptý. VVinter'in pa
onunkilerin üzerine kapandýðý an kadýnýn yüzündeki gerginlik ifadesi eriyiverdi.
"Endisenizi anlýyorum, ama her sey yolunda," dedi VVinter sakin bir sesle. "Valent
inus bize söylemese,
burasýnýn varlýðýný bilemezdik, deðil mi?"
"Elbette öyle," dedi kadýn yüzünde rahatlamýs bir gülümsemeyle.
"Adýnýz neydi?"
"Bethany."
"Tamam, Bethany." VVinter basýný salladý. "Valentinus burada olacaðýný söylemisti. Bu gecey
azýrlýk
olarak Dr. Dietrich'i bir kontrol etmemizi istedi."
Bethany saskýnlýkla basýný bir yana eðdi. "Elliot'un kontrol edilmeye ihtiyacý..."
"Valentinus da bizi onun için gönderdi zaten," dedi VVinter sert bir tonda. "Simdi b
izi lütfen ona götürür
müsünüz. Çok fazla zamanýmýz yok."
Bethany verilen emri bir an düsündü, sonra basýný salladý. "Beni izleyin."
Onlarý dar bir koridora götürdü. Duvarlardan biri tümüyle camdý. Arkasýndaki odada, üstleri
n fazla
dizüstü bilgi-
564
Empati
sayar olan altý uzun masa vardý. Bilgisayarlarý kullanan operatörler farklý etnik gruplara
aitti. Giysilerine
bakýlýrsa, çoðu Amerikalý deðildi. Genis mekân minyatür bir Birlesmis Milletler gibiydi.
Koridorun sonundaki kapýnýn önüne ulasýnca Bethany, cebinden çýkarttýðý bir anahtarla açtý.
üzereyken Winter onun elini tuttu.
"Yalnýz görüsmemiz lazým."
Bethany itiraz edecekmis gibi duraladý, ama sonra basýný eðdi ve kenara çekildi.
?çeri girince Elijah kapýyý arkalarýndan kapattý. Bilgisayar ek-ranlarýyla dolu los odadaki
tek ýsýk bir masa
lambasýndan geliyordu. Duvarýn biri üstünde agnostiklerin dairesel yýlan amblemini barýndýr
yesil bir duvar
halýsýyla kaplýydý. Onun yaklasýk iki buçuk metre kadar önünde üçayaða monte edilmis bir vi
vardý.
Ekranlardan birinin gerisinde oturan bakýmsýz sakallý ve kel kafalý adam basmý kaldýrýp bek
tiyle baktý
onlara. Elijah kolyesini takmýs olsa da, adamý sarmalayan yesil korku bulutunu görebil
iyordu.
"Kimsiniz siz?"
VVinter, "Laszlo'nun arkadaslarýyýz," dedi. Dietrich yavasça ayaða kalktý; yüzünde kendini
hissetmesi
gerektiðini bilemez bir ifade vardý; rahatlama, umut ve korku birbirine karýsmýstý.
"O burada mý?"
"Valentinus onu öldürttü," diye yanýtladý VVinter soðuk ve ifadesiz bir ses tonuyla. "Ama b
ze neler olduðunu
anlatacak kadar zamaný oldu. Senden söz etti. Ve bize yaptýklarýndan."
Dietrich ellerini kaldýrdý. "Ben... Ben sizi daha önce hiç görmedim."
"Bundan o kadar emin olmayýn," dedi Elijah.
"Ama ben sizi..." Dietrich durdu. "Aman Tanrým! Siz o çocuklarsýnýz, deðil mi? Su kaçanlar.
565
Adam Fawer
"Evet." / "Siz hâlâ... Yani..."
"Evet," dedi tekrar Winter. "Güçlerimizi geri kazandýk."
"Tanrý'ya sükür!" diye inledi Dietrich. Ve bacaklarmdaki tüm güç bir anda çekilmis gibi san
yesine çöktü.
"Beni nasýl buldunuz?" ;>
"Mesajým kesfettik."
"Öyle mi? Hiç umudum yoktu bundan ve... Neyse, unutun bunu. Zamanýmýz yok. Buradan çýkmamýz
rek."
"O odada ne yapýyorlar?" diye sordu Elijah.
"Her seyi anlatacaðým. Bethany'i beni býrakmasý için bükebilir misiniz?"
Elijah dönüp yüzüne bakýnca Winter basýný salladý.
"Öyleyse gidelim."
Bethany'nin iradesini kýrmak VVinter'in sandýðýndan daha zor oldu, ama kadýn sonunda boyun
eðdi. Onlarý
gidisini seyrederken bir kalp krizinin esiðine gelmis gibiydi.
Dietrich ise ancak binadan çýkýp minibüse girince rahat bir soluk aldý. "Saat kaç?" diye so
du.
"Neredeyse on bir," dedi SpyGurl ön koltuktan.
"C^re yansýndan önce sehirden çýkmamýz lazým."
"Gece yarýsý ne olacak?" diye sordu Elijah.
"Valentinus tam o saatte Times Meydaný'nda bir ayaklanma baslatacak. Ve eðer yanýlmýyors
am, bunun
yayýlma olasýlýðý da oldukça fazla. Ne kadar uzaða yayýlacaðýný bilmiyorum; tek bildiðim, d
yeterli zamanýmýzýn olmadýðý."
"Valentinus tutuklandý," dedi SpyGurl.
Dietrich yüksek sesle kýkýrdadý. "Onu tutmayý basaramazlar."
"Neden ayaklanma baslatmak istiyor?" diye sordu Elijah.
S66!
Empati
"Yeteri kadar siddetli duygu dalgalan yaratmak için öyle bir seye ihtiyacý var. Sonra
da o duygulan tüm
dünyadaki yandaslan-na iletecek."
Bu kez VVinter atýldý. "Hangi amaçla?"
Dietrich basýný iki yana salladý. "Emin deðilim. Geçtiðimiz yýl içinde altmýs iki ülkede ke
daslar
buldu. Hepsine de duygusal yükselteç olarak islev görecek kolyeler verdi. Ama seçilmis b
irkaç tanesinin
kolyesi ayný zamanda duygusal alýcý olarak da çalýsýyor. Onlarý bu sekilde kendine baðýmlý
tu. Canlý
yayýnlara çýkýyor, onlara inanýlmaz bir nese ve sevgi gönderiyordu."
"Bu sistemi sen tasarladýn, deðil mi?" dedi Elijah.
Dietrich utanmýs gibi basýný eðdi. Sonra, "Yapabilecekleri hakkýnda en ufak bir fikriniz y
ok/' dedi. Gözleri
simdi biraz bos bakýyordu. "Birkaç yýl önce beni buldu. Hiç... Hiç seçeneðim yoktu."
"Yani her ne yapmak istiyorsa, o seyin yandaslarýyla bir ilgisi olduðunu mu düsünüyorsun?"
"Evet. Sözünü ettiðim 109 kisinin her biri kendi ülkesinde..." Basýný yukarýya doðru sallad
büroda gördüðünüz ajanlar tarafýndan izleniyorlar. Ve sürekli operasyona raporlarý veriliyo
"Minyatür BM," dedi Elijah.
"Týpký öyle. Valentinus'un o 109 kisiden ne yapmasýný istediðini bilmiyorum, ama ayaklanmay
kaülacak
olanlarla psisik iletisim içinde kalacaklar ve bu da korkunç derecede siddet içeren bi
r sey olacaktýr.
Birbirlerine fiziki olarak yakm o kadar öfkeli zihne bu nedenle ihtiyacý var."
"Anlamýyorum," dedi VVinter.
"Ayaklanan kisilerin bilinç gücüne ihtiyacý var."
"Ne yapmak için?"
"O anlamda güç deðil. Demek istediðim, gerçek anlamda güç; biyoelektromanyetik alanlar."
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu VVinter.
| 567
Adam Fawer
"Yaptýðýmýz deneylerden sonra birçok gelisme oldu; yani..." Dietrich 'sizin üzerinizde' dem
den kendini tuttu,
ama söylenmemis sözcüklerin ne olduðu belliydi.
"Ne yaptýðýný biliyoruz, doktor," dedi Elijah. "Simdi utanýp sýkýlma zamaný deðil."
Boðazýný temizleyen Dietrich devam etti. "Sizin yeteneklerinizin nasýl islediðini ve bunla
rýn sinestezinizi nasýl
tetiklediðini ancak son birkaç yýl içinde tam olarak anlayabildim."
"Zaten milyon dolarlýk soru da buydu, deðil mi?" diye homurdandý Stevie.
"Kes sesini!" dedi Winter sertçe ve Dietrich'e döndü. "Devam et."
"Bir nöron ne zaman ateslense, beynin elektromanyetik alanýný deðistirir. Ayný sekilde bey
nin
elektromanyetik alaný, ateslenen tüm nöronlarý yansýtýr; temelde birlestirilmis bir nöron a
leme dokusudur
yani."
"Bir Jackson Pollack resmi gibi," dedi VVinter, "Tuvale sýçrayan boyalarýn o andaki görüntü
"
"Daha da hareketli. Elektriksel alanlar manyetik alanlarý etkilediðinden ve bu etkil
esim ters yönde de
olduðundan, beynin total elektromanyetik alaný sürekli deðisim gösterir. Bu deðisiklikler d
ha fazla nöronun
ateslenmesine neden olur ve bu da elektromanyetik alaný tekrar deðistirir. Deðisim içind
eki elektromanyetik
alan daha da fazla nöronun ateslenmesine neden olur; bu böylece sürer gider."
"Bir geri besleme döngüsü," dedi Elijah.
"Doðru," dedi Dietrich heyecanla. "Ancak bir sey var: Sonuçta ortaya çýkan atesleme doku
sunun yapýsal bir
tasarýmý vardýr."
"Yani?" dedi Stevie.
"Yani eðer nöronlar sadece elektromanyetik alanýn gücünden dolayý tetikleniyor olsaydý, o z
n gelisigüzel
olarak ateslenmelerini beklerdik. Ama ateslenen nöronlar sadece o andaki isle ilgi
li bilgiye sahip olanlardýr."
Jbmpaýý
:'\' "Sanki alan veri isteðinde bulunur gM^dedfcStevie. ; Dietrich basýný salladý. J^''
' -'"i'"-'' ;;j'
J '
"Ama bunu yapabilmesi için bilince sahip olmasý gerekir." '**' "Kesinlikle öyle."
"Bir dakika," diye araya girdi Elijah ellerini kaldýrarak. "Bir elektromanyetik al
an nasýl bilinçli olabilir? Demek
istediðim, bir alan sadece iyonlar ve akýmlar arasýndaki bir kuvvettir, deðil mi?"
"Evet. Ama kuvvet dediðimiz sey de güç deðilse nedir?" Dietrich gözden kaçan noktayý açýkla
yuldu.
"Bakýn: Biz gücü sadece kimyasal bir tepkime olarak düsünüyoruz. Ve çoðunlukla da öyle. Ama
zamanlar da var."
"Hangi zamanlarda öyle deðil?" diye sordu VVinter. Açýklayamadýðý bir nedenden ötürü kendin
hissediyordu.
"Karar asamasýnda kullanýlan güç olduðunda."
"Bilinçten bahsediyorsun," dedi Elijah. "Ya da iradeden."
"Evet, kesinlikle bundan bahsediyorum. Beynin elektromanyetik alaný bilincin ta ke
ndisidir."
"Bu nasýl mümkün olabilir?" diye sordu SpyGurl. "Yani bilinç nasýl olur da görünmez bir ala
nde olusum
bulabilir?"
"Baska nerede olmasýný isterdin? Beyinde mi?" diye sordu Dietrich.
"Hmm, evet," diye yanýtladý SpyGurl.
"Ama birlestirme probleminden ötürü olamaz," dedi Elijah kendi kendine konusur gibi.
VVinter, "Dur bir dakika," diye atýldý. "Nedir bu birlestirme problemi?"
"Beynin her tarafýna daðýlmýs milyonlarca nörondaki bilginin nasýl olup da tek bir bilinçli
neyim halinde
birlestiðini arastýran kavram," dedi Dietrich. "?ste bu birlestirme problemi, beyind
eki tüm 'baðlantýsýz' bilginin,
elektromanyetik alanýn içinde birlestiðini öne süren Bilinç Elektromanyetik Bilgi Alaný Teo
i - BEMB - ile
çözülmektedir." r/
| 569
Adam Fawer
"Çünkü alan ateslenen farklý nöronlardaki tüm bilgiyi içermektedir!" dedi Elijah heyecanla.
v
"Doðru."
"Bu teorinin doðru olduðunu nereden biliyorsunuz?" '4iye sprdu VVinter.
"Hiçbir sey kesin olarak bilinemez, ama mükemmel bir sekilde oturuyor," dedi Dietric
h. "BEMB teorisi sadece
bilinci açýklamakla kalmýyor, ayný zamanda nöronlarýn elektromanyetik alandan gelen darbele
yoluyla bilgi
alýp gönderebildiðini de gösteriyor. Baska deyisle hepimiz psisiðiz, ama çoðumuzun menzili
atasýmýz
içinde birkaç nanometre ile kýsýtlý."
"Ama VVinter ve ben..." Elijah dalgýn bir sekilde bir parmaðýný alnýnda gezdirdi. "Biz far
klýyýz."
"Evet, öylesiniz. Sizin ayna nöronlarýnýz hiper düzeyde gelismis. Sadece görsel ve isitsel
yanlara tepki
vermekle kalmýyorlar, ayný zamanda baska insanlarýn elektromanyetik alanlarýný -yani, bili
nçlerini- de
algýlýyorlar. Bu yabancý elektromanyetik alanlar da yine ayný sekilde sadece ayna nöronlarý
harekete
geçirip empa-tiye neden olmakla kalmayýp, karsýnýzdaki insanlarýn duyduðu temel duygularý d
ihinlerinizde
aynen tetikliyorlar Ve sizin elektromanyetik alanlarýnýz son derece güçlü olduðundan, duygu
al
kortekslerinizdeki nöronlarýn da kontrolsüz olarak ateslenmelerine neden oluyorlar."
Dietrich duralayýp Elijah'a baktý. "Senin için bu görsel kor-teks." VVinter'e döndü. "Ve se
in için de isitsel
korteks. Dolayýsýyla, algýladýðýnýz duygular kendini saf renkler ya da sesler olarak göster
"
"Platonik ?dealar," diye fýsýldadý VVinter. Zinser ile on altý yýl önce yapmýs olduðu konus
samýstý.
Dietrich ona saskýnlýkla baktý, sonra basýný salladý. "Felsefe derslerimi doðru olarak aným
m, bu savý
kabullenmem gerekir. Duygular ve bunlarýn neden olduðu duygusal algýlar - daha çok Plato
'nun evrenselleri
gibi- saf ve soyuttur."
570
Empati
"Ya kolyeler?'' diye sordu Elijah. Eli boynundaki zincire gitmisti.
"Yüksek derecede manyetize edilmis metalden yapýldýlar. Takaný kendi elektromanyetik ala
nýyla sarmalayýp,
dýs dünyadan gelen sinyalleri bloke ediyor."
"Ama tam olarak deðil," dedi Elijah.
"Evet, sanýrým tam olarak deðil."
Tüm yasamý boyunca onu çevrelemis olan görünmez kuvvet alanýný düsünen VVinter ürperdi. O d
kafasýndan atýp baska bir soru sordu.
"Bizim duygularý nasýl aldýðýmýzý söyledin. Ama benim gönderme yeteneðim nasýl çalýsýyor?"
"Senin elektromanyetik alanýn o kadar güçlü ki, zihninin dýsýna biyoelektromanyetik radyasy
n yayýyor. Bu
da diðer insanlann elektromanyetik alanlarmda zincirleme tepkime yaratarak senin d
uygularýnýn
onlarýnkilerin yerini almasýný saðlýyor. Ve elbette iradelerinin de."
"?radelerimi?"
"Görmüyor musun? ?rade arzular tarafýndan kontrol edilir. Ve arzu da senin tarafýndan."
VVinter babasýnýn ona arzu hakkýnda öðrettiklerini düsündü; arzu tüm acýlarýn nedeniydi. Ke
yaklasmak istemiyordu, ama gerçeði görmezden de gelemedi.
"Yani benim gerçekten diðer insanlarýn bilincine girdiðimi mi söylemek istiyorsun?"
"Daha da fazlasý. Bilinçlerini yaratan enerjiyi deðisime uðratarak, onlarýn bilincinin yer
ini alýyorsun. ?nsanlarýn
zihinlerini sadece okumuyor, onlarý yazýyorsun da."
VVinter basýnýn döndüðünü hissetti.
"Demek Valentinus bunun için Times Meydaný'nm ortasýnda bir ayaklanma baslatmak istiyo
r," dedi Elijah.
"Bir milyon insanýn
| 571
Adam Fawer
elektromanyetik alanýnýn toplam gücünü kullanýp, dünyanýn her tarafýndaki yandaslarýna yayý
"109 kisinin birden ahlaki sartlanmalarýný ayný anda geçebilmesi için tek yol bu."
"Yani bu ayaklanmaya engel olabilirsek, her ne yapacaksa onu da durdurabiliriz,"
dedi Elijah.
"Artýk çok geç." Dietrich basýný salladý. "Valentinus yandaslarýný programladý bile. Sizler
ve LSD ile
uçmus 50.000 zihni bükecek kadar güçlü deðilseniz..."
"Enjeksiyon," dedi Elijah.
Dietrich basýný önüne eðdi. "Sadece yenilmez hissettirmekle kalmayacak, ayný zamanda çevrel
ni hiperalgýlamalarma
da neden olacak uyarýcý-halüsinojenik bir karýsým. Ve kesfettiðiniz gibi, ambalajý da duygu
gönderen bir sinyal yayýyor."
"O zaman Valentinus yandaslarýna neden sývýnýn siyanür olduðunu söyledi?" diye sordu SpyGur
"Büyük olasýlýkla onlarý gözü kara bir taskýnlýða sürüklemek için. Eðer öleceklerini düsünü
Valentinus'un buyruklarýna -ne kadar çýlgýnca olurlarsa olsun- uymaya daha meyilli hale
gelirler." Dietrich
dönüp Elijah'a baktý. "Onlarý durdurmanýzýn hiçbir yolu yok. Olsa olsa siz de o çýlgýnlýðýn
."
Elijah'in boðazý kurudu. Times Meydaný'nm o gece ne halde olacaðýný düsünmek bile onu panið
ya
yetiyordu. Buna bir de 50.000 uçuk psikopatý ekleyince... Ürperdi.
"Tüm bu duygularý dünyanýn her tarafýndaki yandaslarýna nasýl gönderiyor?" diye sordu Stevi
evasa bir
vericisi olmasý gerekmez mi? Eðer o seyi devre dýsý býrakabilirsek..."
"Olanaksýz," dedi Dietrich. "Duygu tasýyan sinyaller GSM baz istasyonlarýnýn sinyallerin
in sýrtýnda gidiyor.
Dolayýsýyla, 500 baz istasyonunun hepsini ayný anda devre dýsý býrakmanýz gerekir bunu yapm
için.
Sprint, MCI ve Cingular'ý35 önümüzdeki bir saat
35 Mobil telefon operatörleri [ç.n.] 572 |
Empati
içinde tüm sistemlerini kapatmaya ikna etmenin dýsýnda, sinyalleri kesmenin geriye kalan
tek yolu baz
istasyonlarýný havaya uçurmak."
"Ama asýrý yüklenebilirler," dedi Stevie gözlerinde dalgýn bir ifadeyle.
"Bunu yapabilseniz bile, 11 Eylül'den sonra telefon sirketleri bütün baz istasyonlarýný be
klenmeyen bir kesinti
sonrasýnda iki dakika içinde yeniden isletmeye geçirecek yedekleme sistemleriyle donat
tý."
"Bu yeterli bir süre olabilir mi acaba?" diye sordu VVinter. "Yani, planladýðý sey her n
eyse ve gece yarýsýnda
olacaksa..."
"Belki." Dietrich omuzlarýný silkti. "Ama hepsini ayný anda nasýl devre dýsý býrakabilirsin
ki?"
"Kolay," dedi Stevie. Yüzüne acýmasýz bir gülümseme yayýlmaya basladý. "Bir virüsle."
JS73
18
31 Aralýk 2007
23:20 (Yargý Gecesine40 dakika kala) ,; , ;
? VVinter dönüp Elijah'a baktý. Aklýndan neler geçtiðini bilmek isterdi. Ama otelden ayrýld
andan itibaren
gümüs zinciri sürekli boynuna bastýrarak, kendini geri çekmisti.
Sinemada aklýný nasýl kaçýrdýðýný anlatmýstý. Ve bu sadece birkaç yüz kisinin ayný anda gül
Panik içinde baðrýsan bir milyon insanla karsý karsýya kalmanýn nasýl olacaðýný sadece tahm
irdi.
?çgüdüsel olarak elini tutmak için Elijah'a uzandý, ama o geri çekildi.
"Üzgünüm," dedi parmaklarýný yanmýs gibi avucunun içine alarak. "Sadece... Su anda yalnýz o
ihtiyacým var."
"Anlýyorum."
Elijah bitkin bir sekilde gülümsedi, sonra bakýslarýný kucaðýna indirdi. VVinter onu yalnýz
ak için döndü
ve ön camdan dýsarýya baktý. 42. Sokak'tan geçip Elijah'in en çok korktuðu yere doðru gidiy
dý.
Times Meydaný'na. Ve artýk Yýlbasý gecesiydi.
Valentinus onlarý duyunca basýný kaldýrdý. Genç bir kadýn dedektif pesinde tam teçhizatlý d
memuruyla birlikte içeri girdi.
"Ayaða kalk ve ellerini bana uzat."
Valentinus yavasça yerinden kalktý; erkeksi ceket ve pantolonun altýndaki disiliðini görme
ye çalýsýr gibi
kadýný bastan asaðý
574 |
Empati
süzdü. Sonra gözlerinin içine bakarak kelepçelemesi için ellerini
parmaklýklarýn arasýndan uzattý. ?? ?, <?:' ;
"Dön ve kapýdan uzaklas." ,..
Valentinus hücrenin gerilerine doðru gitti. Kilit açýlýrken keskin bir klak sesi geldi. Bi
r an sonra da, iki çift el
onu kollarýndan kabaca tuttu ve geriye doðru çekti. Onu karakolun alt katma götürürlerken r
hatlama içinde
derin bir nefes aldý.
Hücresinde býrakmýs olsalardý kaçýs olanaksýz hale gelecekti. Ama yalnýz basýna olmadýðý sü
yolu kendini elbet gösterirdi. Ne yazýk ki etrafýnda hepsini birden bükmek için çok fazla p
lis vardý. Ayrýca,
dedektif Schmitt bir göstergeyse, görevde bilenip sertlesmis New York polislerini sürüsünd
eki diðer zihinler
gibi sekillendirmek kolay olmayacaktý.
Yeraltýndaki garaja indiklerinde gülümsedi. Gözleri irilesti. Ama içini coskuyla dolduran
sey onu bekleyen
otobüsün görüntüsü deðil, benliðini koyu, yesilimsi-siyah bir çorba gibi sarmalayan korku v
tti.
"Cehenneme tek yönlü bir gidise hazýr mýsýn?" diye sordu dedektif.
"Aslýnda cennete gidiyorum," diye yanýtladý Valentinus.
"Rikers Adasý'nýn cennet olduðunu düsünüyorsan nereye gittiðin hakkýnda en ufak bir fikrin
"Sizin de öyle."
? A'-' - , ?
Valentinus rengi siyaha çalan gri otobüsteki son bos yeri alýp ön sýraya oturdu. ?ri yarý b
r gardiyan ona ayak
bileklerindeki zincirleri yerdeki çelik halkaya geçirmesini söyledi. Valentinus kendin
den istenileni yaptýktan
sonra adam ona doðru eðildi. Göðsündeki kimlik kartýnda ÇjUARRY yazýyordu.
"Sýrf meshur olduðun için özel muamele göreceðini sanma sakýn." Quarry siddet ve nefret dol
u. "Gözüm
üzerinde, aslaf
575
AdamFvufer
ným." Eliyle basýna kabaca vurdu, sonra mahkûmlarý diðer iki gar-, diyandan ayýran tel kapý
geçti.
"Kýmýlda biraz, Ralph."
Sürücü basýný salladý ve motoru çalýstýrdý. Garajdan kalabalýk sokaða çýktýklarýnda mahkûml
çalmaya basladýlar. O cesaret gösterisine raðmen Valentinus, ýzdýrap, pismanlýk ve korkular
hissedebiliyordu. Hepsinden de öte özlemlerini algýlýyordu. Dýsarýda akýp giden dünyayý sey
bir daha
onun bir parçasý olup olamayacaklarýný düsünürken arzularýnýn vurduðu düzeyi neredeyse tada
Valentinus gardiyanlara kendisini serbest býrakmalarýný emretmeyi düsündü, ama hepsini bird
n eðitimlerine
o kadar ters düsen bir davranýsta bulunmaya zorlamasý olanaksýzdý. Serbest kalmak istiyors
a, onlara iyi bir
neden vermeliydi. Arkasýnda oturan iki adama döndü.
Beyaz çocuk on dokuzundan fazla deðildi. Kafa derisine kazýnmýs KKK Yasýyor36 sloganý olmas
yakýsýklý
bile sayýlabilirdi. Onun yanýnda oturan çam yarmasý zencinin derisiyse o kadar siyahtý ki,
yüz hatlarý los
ýsýkta neredeyse seçilemiyordu.
Valentinus, "Irkçý birinin yanýnda oturmak nasýl bir sey?" diye sordu siyah adama donuk
bir nefret yayarak.
Zenci homurdandý ve "Onu iplediðim falan yok," dedi dazlaða küçümseyici bir bakýs gönderere
ride
azýnlýk olan o."
Valentinus dazlaðýn korkusunu saldýrganlýkla besledi. Yüzünü burusturan delikanlý yerinde d
.
"Siktir git, zenci."
"Sen siktir git, parlak oðlan." ,, Dazlak omzuyla kendisinden çok daha yapýlý olan zenci
ye yüklendi. O da
hemen kafasýný onun burnuna geçirdi. Çocuðun burnundan kan bosanýrken, Valentinus da onun i
deki
siddet alevlerini besliyordu.
36 KKK (Ku Klux Klan): A.B.D.'de beyaz ýrkýn üstünlüðünü savunan grup. (ç.n.) 576 |
JBmpati
'< "Seni kahrolasý pust!"
Aðzýný alabildiðine açan dazlak, dislerini zencinin boynuna
sapladý. Çýðlýk atan adam kurtulmak için basýný gibi savurmaya
I basladý, ama çýldýran dazlak onu býrakmadý. H
"Çekin su kahrolasý manyaðý üstümden!"
Quarry iki mahkûmu umursamaz bir bakýsla süzdü. Valentinus ayný anda ona güçlü bir aciliyet
i
gönderdi. "Buraya hemen gelsen iyi olur!" diye baðýrdý. "Onu öldürecek! Hem de senin nöbeti
!"
Bir yandan, "Kahretsin, kahretsin, kahretsin!" diye lanet yaðdýran Quarry, bir yanda
n da anahtarýný kilide
sokmaya çalýsýyordu. Tel kapýyý açýp hýzla içeriye daldý. Öteki iki gardiyan da hemen arkas
dazlaðýn kafasýna indirdi, ama Valentinus onun acýyý hissetmesine izin vermedi.
Çjuarry dazlaðý kulaklarýndan yakalayýp basýný hýzla geriye çekerken, gardiyanlardan biri d
a
yumruðu indirdi. Gardiyanýn damarlarýna yayýlan adrenalinden beslenen Valentinus öteki mah
kûmlara da
nefret dalgasý gönderdi. Birkaç saniye içinde otobüsün içinde bir kavga daha çýktý.
"Arkada!" diye baðýrdý Valentinus son gardiyana. "Acele et!" Gardiyan kudurmus insanla
rýn arasýna dalýnca
nefreti doruða çýkarttý. Döndü ve duyulmak için sesini yükselterek baðýrdý. "Birbirinize sa
ra
saldýrýn! Kaçmak için tek sansýmýz bu!"
Ortalýk birden cehenneme döndü. Zincirlenmis adamlar vahsi hayvanlar gibi hýrlayarak sal
dýrýya geçti.
Gardiyanlarýn üzerine atlayýp onlarý yere yýktýlar. Mahkûmlarýn arasýna düsen iki gardiyan
ivri ve
parçalamaya hazýr dislerle karsý karsýya kaldý.
Mahkûmlar yanaklarýný, dudaklarýný ve burunlarýný ýsýrýp, etlerini parçalarken, Valentinus
larý felç
edici bir korkuya boðdu. Sadece Quarry yerdeydi. Zihni dehset ve saskýnlýk içindeydi.
1577
Adam Fawer
Valentinus ona bir kurtulus yolu gösterdi. "Çöz beni! Ben onlardan biri deðilim! Sana ya
rdým edebilirim! Acele
et!"
Quarry sürünerek ona doðru geldi ve bileklerindeki zincirleri çözdü. Sonra umut dolu bakýsl
e
çevirdi.
"Doðru olaný yaptýn," dedi Valentinus ayaða kalkarken.
Eðilip gardiyaný kaldýrdý ve sonra onu kaba bir sekilde otobüsün arka tarafýna doðru itti.
leyen Quarry,
bir mahkûmun omzuna tutundu. Adam hemen dislerini onun parmaklarýna geçirdi.
Gardiyanlar çýðlýk çýðlýða baðýrýrken Valentinus ön tarafa gitti. Sürücü tel kapýyý kapatma
fýrladý, ama daha hýzlý davranýp ayaðýný kapýný arasýna koymustu bile. Tellerin arasýndan a
yakaladý.
"Geriye çekil, yoksa seni onlara veririm." Sürücü titreyerek çekildi. "Simdi ana kapýyý aç.
"Tamam, tamam," dedi sürücü, duyduðu korkudan sýrýlsýklam olmus bir halde. "Sadece, beni or
koyma."
Basýyla çýðlýklarýn geldiði yönü isaret etti. Anahtarý kontaktan çýkarttý ve ön kapýyý açtý
"Tesekkürler," dedi Valentinus. Merdivenlerden inerken durdu ve döndü. "Neredeyse unut
uyordum: ?yi yýllar."
Sürücü basýný sallamaktan baska bir sey yapamayacak kadar büyük bir dehsetin içindeydi. Val
us
gülerek otobüsten indi ve gecenin karanlýðýnda kayboldu. ?< <:*..
578 |
19
31 Aralýk 2007 >
23:47 (Yargý Gecesi'ne 13 dakika kala) ', ,.
Kuzeni minibüsün arka koltuðunda yan yana duran çalýntý bilgisayarla SpyGurl'un bilgisayarý
asýnda gidip
gelerek klavyede bir seyler yazarken, Elijah da kendine hâkim olmaya çalýsýyordu. WarGam
es'deki Matthew
Broderick bile Stevie Grimes'in eline su dökemezdi.
VVinter ara sýra içeri biraz temiz hava girmesi için camý indiriyordu, ama bunu ne zaman
yapsa, Stevie
gürültüden sikâyetçi oluyordu. SpyGurl'un, basýn kartýný kullanarak meydanda kurulacak sahn
yakýnýndaki diðer medya kamyonetlerinin yanýnda bir yer bulmasý ilk basta iyi bir fikir gi
bi gelmisti. Ama bu
oraya varýp Elijah gerçek kalabalýðýn nasýl bir sey olduðunu gerçek anlamda görene kadar sü
Gözlerini sýkýca yumup çevresindeki dünyayý bloke etmeye çalýstý, ama kaçamýyordu. Her an s
i
minibüse çarpýp bastan asaðý ürpermesine neden oluyordu. Ve onlarý hissedebiliyordu da. Ara
camlarý
sayýsý milyonu bulan sesi biraz olsa boðuyordu, ama etraftaki zonklayan tüm o duygulara
hiçbir etkisi
olmuyordu.
Gümüs zincirin her milimetresi tenine deðiyor olsa da, parlayan renkleri göz kapaklarýnýn a
kasýndan yine de
görebiliyordu Elijah. ?skence gibiydi bu. Bundan daha kötü bir sey olabileceðini düsünemiyo
du bile...
Tabii ki düsünebilirsin. Orada, dýsarýda onlarla birlikte de olabilirdin, O güruhun ortasýn
a kapana kýsýlmýs
halde yani.
Elijah öyle bir seyin olmayacaðýna kendini ikna etmeye çalýsa-
| 579
rak derin bir nefes aldý. Orada sadece bir önlem olarak bulunuyorlardý. Stevie virüsünü yay
cak, baz
istasyonlarýný devre dýsý býrakacak ve o is de öylece bitecekti. Göz yasartýcý bomba yok, p
k, kargasa
yok, ölen yok!
Gözlerini aralayýp dýsarýya baktý. Nasýl olduysa kalabalýk daha da artmýstý. Olasý görünmüy
gerçekti bu. Minibüsün, kalabalýðýn etkisiyle sallandýðýný hissedebiliyordu.
"Has'siktir!" >>?: < (
SpyGurl, "Sorun mu çýktý?" dedi Stevie'ye dönerek. * ^(''
"Bir yerde hata var, ama bulamýyorum."
"Yardým ister misin?"
"Tabii ya!" dedi Stevie alaycý bir tonla. "Ne halt ettiðini bilmiyorsun ve ben de ya
rdýma geldim halleri, deðil
mi?"
"Sadece yardým etmek..."
Winter elini havada sallayarak onun sözünü kesti.
"Virüsü zamanýnda çalýstýrabilecek misin, çalýstýramayacak mýsýn?"
Saatine bir göz atan Stevie iç geçirdi. "Bilmiyorum. Belki. Ama hayatým üzerine bahse girm
em doðrusu. Ya
da herhangi baska birinin hayatý üzerine."
Elijah camdan dýsarý baktý. Stevie virüsü çalýstýramazsa, VVinter ile birlikte o kalabalýðý
a
durdurmalarý gerekiyordu. Ve bunu yapmanýn da tek bir yolu vardý.
Dýsarýya çýkmak. f ' ?.??%u>
Araçtan indiði anda rüzgâr Elijah'm yanaklarýný dondurdu. Dýsarýsý -5 dereceydi, ama rüzgâr
le
insana -20 gibi geliyordu.
Kulaklarý ve burnu sýzlamaya baslamýstý bile. Soðuk, cebine sokmus olmasýna raðmen eldivenl
ol eline bile
isliyordu. Sað eliy-
580 |
Empati
leyse cankurtaran simidine sarýlmýs bir kazazede gibi VVinter'inkine yapýsmýstý. Ve Winter
gerçekten de
öyleydi: Bir cankurtaran simidi.
Elijah yanýnda o olmasa öleceðinden emindi.
Çýðlýk çýðlýða baðýran korkusunu bastýrdý ve Winter'in yolladýðý dinginliðe odaklanmaya çal
kýkýrdayan azgýn dehset elini sýkan kadýnýn gücüne raðmen kalbini demirden bir mengene gibi
er
tarafýndan soðuk ter bosanmasýna neden oluyordu. Yutkunmaya çalýstý, yapamadý; boðazý kupku
stu.
Hava o kadar fazla sesle doluydu ki, düsünmek bile zorlasmýstý. Yeniyetme bir sarkýcý kýzýn
kal,
araba büyüklüðünde hoparlörlerden pompalanýyordu. Kýz bir sokak ilerideki sahnede kývrýlýp
kulaklarý saðýr eden gitarlar ve iç organlarý sarsan baslarýyla bir milyon baðýran insanýn
kýda
bulunan punk grubu da onun arkasýnda feryat ediyordu.
Nefes almaya çalýsan Elijah çevresindeki coskun kalabalýða bakýp o çýlgýnlýða bir anlam ver
En basta sarhos particiler geliyordu. Bazýsý göz yerlerinde sýfýrlar olan ve üzerlerinde ko
aman 2008 yazan
gözlükler takmýstý; baska kimileri kafalarýna çýlgýn seyler geçirmisti: Melon sapkalar, ber
arton parti
sapkalarý, plastik taçlar ve kýrmýzý-beyaz çizgili külahlar. Bazýlarý da ellerindeki kaynan
yanýn
sonu gelmis gibi döndürüyordu. Neredeyse herkesin elinde için-dekini gizleyen kahverengi
kese kâðýdý ya da
kýrmýzý termoslara doldurulmus içki vardý.
?kinci grupsa çok daha sessiz olmasýna raðmen daha da ürkütücüydü. - Elijah'ýn Valentinus'u
ak
belirlediði binlerce kisi. O insanlarýn olaðanlýðý baska herhangi bir yerde belki göze batm
ama
agnostiklerin aðýrbaslý ve mutlu dinginliði orada, o kadar sarhosun arasýnda sanki bir pro
jektör gibiydi. Üçerli,
dörder-li gruplar halinde toplanmýslardý. Çoðu sokakta karsýdan karsýya geçen ilkokul çocuk
el ele
tutusmustu.
| 581
Adam Fawer
Kolyesine raðmen kalabalýðýn psisik enerjisi Elijah'ýn zihnini zorluyor, agnostiklerin bil
inci onunkine sýzýyordu.
Hepsi de sanki mükemmel bir yaz günüyle çevrelenmis gibi birbirinin ayný parlak mavi bir ýs
saçýyordu.
Agnostiklerden daha rahatsýz edici sayýlabilecek berbat bir topluluksa, Valentinus'u
n bildirisinin oraya çektiði
diðerleriydi. Bunlar arasýnda en büyük grup Evangelist Hýristiyanlar idi. Onlar da birlikt
e duruyordu, ama
çevrelerindeki hale gergin yesil korkuyla parlak pembe heyecan arasýnda gidip geliyo
rdu.
Bunu Yapma! - ?sa Seni Kurtaracak - intihar Çözüm Deðildir gibi sloganlar yazan el yapýmý p
nkartlar
tasýyorlardý. Bazýlarý elinde yanan mumlarla ilahiler söylüyor, bazýlarýysa kalabalýða karý
erdemlerini anlatan brosürler daðýtýyordu.
En son halkayýysa polis ve askerler olusturuyordu. Polisler öfkeli ve ifadesiz görünürken,
askerler disiplinli ve
-özellikle de göðüslerine çapraz baðlý Colt-M4'ler ile- ürkütücü duruyordu. Üstlerinde buz
tamýna
raðmen yesil kamuflaj giysileri vardý. ?kili ve dörtlü ekipler halinde, gerilerinde les
gibi sarý bir gerilim
býrakarak kalabalýðýn içinde dolasýyorlardý.
Disleriyle sol elindeki eldiveni çýkartan Elijah boynundaki zinciri sýkýca tuttu. Kolyen
in ince kenarlarý derisine
batýyordu, ama umursamadý. Hâlâ orada olmasý onu mutlu ediyordu. Hissettiði çýldýrtýcý dehs
alýðýn
duygularý önüne birden serilirse hissedeceðinin yanýnda bir hiç kalýrdý.
Onun git gide artan korkusunu hisseden VVinter elini daha da kuvvetle sýkýp pembemsi
bir dinginlik
gönderdi. Bu Elijah'ýn korkusunu engellemeye yetmese de, daha dayanýlabilir hale getir
di.
Winter'in zihninden dökülen güzellikle birden saskýna dönen Elijah ona döndü. Ve VVinter te
elime
etmeden kolyesini çýkartýp ona uzattý. Sonra omzuna koyduðu elinden destek alýp gazete daðý
usunun
üzerine çýktý ve kalabalýða yukarýdan baktý.
Kýzýn elinin yavasça kendi elinin içinden kaymaya basladýðýný hisseden Elijah umutsuzluk iç
tutunmaya çalýstý. Sonra
582 I
Empati
VVinter'in onun elini býrakmasý gerektiðini anlayýnca, "P-p-pardon," dedi, "Tamam..."
Derin bir soluk alýp dislerini sýktý, gözlerini sýkýca yumdu... Ve býraktý. VVinter ile tem
tuðu anda zihni
dehset içinde feryat etmeye basladý; haykýrýp uluyor, göðsüne çöküp ciðerlerindeki havayý e
mengene gibi sýkýyordu.
Ve birden, neredeyse algýlanamayacak kadar kýsa bir an için, her sey durdu. Hava bir s
essizlik anýný
kavrayabilmek için çok fazla müzikle, kaynana zýnlhsýyla ve çýðlýkla doluydu, ama Elijah o
ssetti. Bir
milisaniye için herkes ayný anda durdu ve kulaklarýný dikti.
Bir sey olmustu. Ve o sey VVinter idi.
Çevresindekilere bir huzur dalgasý yaymýs, o dalga kalabalýðýn tamamýnýn üzerine çökmüstü.
Ama huzur duygusu geldiði gibi hýzla kayboldu. Ve ardýndan dehset eskisinden de güçlü bir h
lde geri
gelirken...
Elijah onun elini tekrar tuttu. Kayarak ýlýk bir banyoya girer gibiydi. Derin bir so
luk alýp gözlerini açtý. "Y-yyapabileceðini
düsünüyor musun?"
"Bilmiyorum," dedi VVinter. "Hepsiyle konusabilseydim... O zaman belki yapardým. A
ma çok fazlalar ve
duygularý su anda bile çok güçlü."
Sarýsýn sarkýcý tam o sýrada avaz avaz bir haykýrýsla sarkýsýný bitirince, kalabalýktan ist
kýs koptu.
Elijah yüzünü burusturdu.
"TESEKKÜR EDER?M!" diye baðýrdý yýldýz bozuntusu. "NEVV YORK'U SEV?YORUM!"
Kalabalýk baðýrarak yanýt verdi.
Elijah ise soluk almaya çalýsýyordu. Ansýzýn bir önseziyle irkil-di.
"Bekle burada," dedi elini VVinter'inkinden kurtarýrken. Hýzla döndü, minibüsün kapýsýný aç
zandý.
Aradýðýný bulmasý sadece saniyelerini almýstý.
| 583
Adam Fawer
Onun elindeki seyi gören VVinter'in aðzý açýk kaldý. . "Bunlar yardýmcý olur mu dersin?" de
ijah. '
"? ' "Olur." VVinter derin bir nefes aldý sonra elini ona UZattt *Ha-Üör mýsýn?" diye sord
u.
' ''
" ' "Hayýr."
"Ben de," dedi VVinter. "Öyleyse, gidelim." El ele tutusup kalabalýðýn içine daldýlar.
5841
» .1
20
31 Aralýk 2007
23:49 (Yargý Gecesi'ne 11 dakika kala)
,«>, VVinter'in kulaklarý sýzlayýp, yüzü buz gibi olsa da, vücudu sýcaktý ve ter içindeydi.
ona verdi
seyi korumaya çalýsarak kalabalýðýn içinden kendine yol açtý. Zor bir isti. ?çinde büyümekt
unun
kendisine deðil, Elijah'a ait olduðunu biliyordu.
Ama bu duyduðu korkuyu daha az gerçek yapmýyordu.
Winter artan endisesini (endiselerini) bastýrdý ve elini acýtacak kadar sýkmakta olan El
ijah'a rahatlatýcý
düsünceler gönderdi. Onlar ilerlemeye çalýsýrken insan duvarý da giderek sýkýsýyordu. Sahne
eki
devasa neon saate baktý.
Fazla zamanlarý yoktu. Kolyesini çýkartýp insanlara önlerinden çekilmelerini emretse daha h
ilerleyebilirlerdi, ama bunu yapmaya cesaret edemedi. Her ne kadar bunu gücünü sonraya
saklamak için
yaptýðýna kendini inandýrmaya çalýssa da, çok daha güçlü bir neden olduðunun farkýndaydý.
Korkuyordu.
Ya birini daha öldürürse? Ya yumusak, kesiksiz bir dinginlik yerine insanýn tüm benliðini s
ran o inanýlmaz
korkuyu gönderirse? O zaman ne olurdu? Panik içinde, çýldýrmýs bir kalabalýkla mý yüzlesird
a daha
da kötüsü mü olurdu?
Basýný silkeledi. Ne olursa olsun oraya çýkýp, zihinlerinin dayanacaðýný umarak, kalabalýðý
bükmeliydi. Bir kez daha saate baktý. ?ki dakika geçmisti ve onlar ancak üç metreden az yo
l kat etmisti.
Korkusunu bastýrýp Elijah'a döndü ve "Seni býrakmam lazým!" diye baðýrdý kulaðýna. "Sorun o
,'.-.."' :
| 585
Adam Fawer
Elijah'm içindeki paniðin arttýðýný, yükselip bir kuyruklu yýldýz gibi zihninden geçtiðini
yordu. Ama
Elijah alt dudaðýný ýsýrýp, basýný eðdi sadece.
VVinter hiç düsünmeden onun yanaðýna bir öpücük kondurdu. Dudaklarý tenine dokununca olaðan
mükemmel bir nota zihnine doldu. Sonra elini onunkinden kurtardý.
Ve Elijah zihin gözünden silindi.
Derin bir nefes alýp kolyesini çýkardý. O sey cebine girer girmez kalabalýðý olusturan insa
rýn bilincinden
yansýyan melodiler zihninde patladý. Zengin dokulu ritimler, olamayacak kadar gürültülü ako
lar, tedirgin
edici atonal vurgular, her perdeden gerçek ve hayali, ama billur gibi falsettolar.
Bir an için Elijah'm gücüne sahip olmanýn da öyle bir seyler hissettirip hissettirmeyeceðin
düsündü, ama
sonra farký anladý. Her ne kadar kendisi de tüm bu duygularý algýlýyor olsa da, üstüne yükl
ine
dayanabiliyordu. Sesler onu Elijah gibi felç etmiyordu.
Birden silkinip baðýrdý: "Herkes yoldan çekilsin! Bu bir acil durum!" Ayný anda da çocuksu
ir uysallýk yaydý.
Kalabalýk düsünmeden yana çekilip, onlarýn geçebilmesi için yol açtý. inter güçlükle yutkun
"Yol açýn! Lütfen! Sahneye erismem gerek!"
Ve insanlar onun kontrolüne girmis kuklalar gibi yol verdi. Açýlan yolda ilerleyen VVi
nter'in içinde bir gurur
kabarcýðý olustu. Yapabilirdi. Arkasýndaki kalabalýðýn psisik enerjisi ve gücü olaðanüstüyd
Ama sonra sahneye bir seyin çýkmakta olduðunu hissetti. i! Kalbini donduran bir seydi
bu.
"'
Valen tinus enfes sarýsýnýn ellerini sýký ve kývrak bedeninde dolastýrýsmý
sahnenin arkasýndan izliyordu.
586 |
'? Empati
Bir yaný -kusurlu, insan yaný- son bir-dünyevî a^vkl^rt yeterli
zamaný olmasýný diledi. '?;'? ??<î.:<;:'';: ?..,>-'',1''ö:cH^';
Kendi kendine öfke duyarak o kýrýlgan arzuyu bir kenara itti ve zihnini yaklasan sidde
te hazýrladý. Acý, ölüm
ve cosku içinde haykýran tüm o zihinlerden gelecek psisik armaðaným düsününce nabzý hýzland
zengin bir hayranlýk kaleydoskopu halinde yayýlmaya baslamýstý bile. Ve yandaslarý önceden
aðýtýlmýs
karýsýmý bedenlerine zerk ettikten sonra daha öte bir kýskýrtma gönderecek, sonra da yalanc
düzenini
yýkma rüyasý gerçek olacaktý.
Gözlerini yumup derin ve biraz titrek bir soluk aldý. Sadece birkaç dakika kalmýstý. Silki
nip kalabalýðý bir kez
daha inceledi. Ama bu kez gördüðü sey irkilmesine neden olmustu. Orada, dalgalanan kalab
alýðýn arasýnda,
diðerleriyle birlikte hareket etmeyen birisi vardý.
Kadýn ýsýl ýsýldý; tüm renk tayfýný görebileceði kadar atesli bir yoðunlukla parlayan mavi/
yayýyordu. Laszlo'dan beri öyle bir zihinle karsýlasmamýstý.
Ve anladý. Karsýsýndaki VVinter idi. Son Archon.
Valentinus onun kendisine katýlmaya mý geldiðinden, yoksa Yaratýcý Tanrý tarafýndan onu dur
mak için mi
gönderildiðinden emin olamýyordu. Birincisiyse onu memnuniyetle kabul ederdi. Ama nede
n ikincisiyse... O
zaman zihnini kavrayýp paramparça ederdi.
Gözünü bile kýrpmadan. ' ' ;" ' '
? A "' "
VVinter, Valentinus'un gölgeden çýkmasýný izledi. Sadece en ön birkaç sýradakiler onun güze
rýný
tanýyabilecek kadar yakýn olduklarýndan, onu çok az kisi farketti. Ama VVinter gözlerini o
ndan alamýyordu. O
kadar güçlü bir ihtisamla yankýlanýyordu ki, onu dinlemek Mozart'ýn piyanosunun dibinde otu
mak gibiydi.
| 587
Adam Fawer
VVinter onun benliðinin içinde hem tanýdýk, hem yabancý, en mükemmel melodileri duydu; canl
llegro,
rahvan adagio, zarif grazioso, patlayýcý sforzando, pürüzsüz legato ve ani staccato. Sarkýl
r, su ana kadar
hayal edebildiklerinin ötesindeydi - her biri kusursuz bir uyum içinde bir sonrakine
kaynasýyor,
harmanlanýyordu.
Ama kalbini durduran sadece sonatlar, kanonlar ve konçertolar deðildi, içerdikleri her
notanýn yoðunluðuydu
- her biri mükemmel bir rezonansla titresen notalar. O kadar zengin bir basyapýt ki,
simdiye kadar duymus
olduðu her sarký onun yanýnda kaba ve donuk kalýyordu.
VVinter, Valentinus'un gücünden büyülenmis olarak dinledikçe, yavas yavas etrafýnda çalan a
lardan
anlam çýkartmaya basladý; o sersemletici çýlgýnlýk içinde bir kavrayýs. Belirlediði ilk ses
Valentinus'dan çaðlayan, birbirleri üzerine binmis, hep birlikte ve uyum içinde çalan kývra
melodilerdi. Ve
onlarýn içinde sarmalanmýs, sonsuz derecede karmasýk armoniler yayan yandaslarý.
Sadece binler deðil, on binler. Ve hepsi bu kadar da deðildi. Kalabalýktan yükselen ve a
zgýn bir dalga
hâlinde yanýndan geçip, onlarýn kolektif bilinçlerini içine çeken Valentinus'a ulasan tüm o
k, uyumsuz
akorlarý izleyebiliyordu.
Onlarýn hissettiklerini hissediyor. Bu onun agnosisi.
VVinter, Elijah'a söylemek istedi ama sonra baska bir sey duydu. Diðerlerinin tümünün topl
amýndan daha
berrak, acý veren güzelliðiyle zihnini kaplayan, her nefesiyle mükemmel bir uyum içinde ye
ni bir sarký.
Çevresindeki diðer tüm sesleri bastýran bir sarký. Bir an, içini bir korku bürüdü, ama o mu
melodi
korkuyu silip geçti ve kalbi heyacanla titredi.
Ve sonra, ona bakmakta olan Valentinus hiç beklenmeyen bir sey yaptý. Elini uzattý ve
yanma gelmesi için
VVinter'e isaret etti.
"VVinter! Dur! Bekle!" diye baðýrdý Elijah ama sesi VVinter'in zihninde sakýyan o billur
gibi sarkýnýn içinde
ancak duyulabiliyor-du. ? ....
588 |
Empati
VVinter karsýlýk vermeye çalýstý, sonra ezici bir arzu duydu.
Gidip Valentinus'a katýlmak için. Ona dokunmak için. Onunla birlikte olmak için.
Sevdiði adama ulasabilmek için, arkasýna bakmadan ve yo-lundakilere önünden çekilmelerini e
rederek,
ilerledi.
Valentinus'a. ' " ' " "''' ' M
<t ' '" ý^'i.f, \ , ;>, ' ' ' ?' :'f ,,.'.' . . / ' > '
<'l i . r.t.
!. t * V ' - ' " L .- ttt "K * j ; ý r
",' ':
! . ý > f (
| 589
21
31 Aralýk 2007
23:50 (Yargý Gecesi'ne 10 dakika kala)
"Durup durup saatine bakmaktan vazgeç," dedi Grimes, "sinirime dokunuyorsun."
"Ama neredeyse "
"Biliyorum, biliyorum! Ekrana o kahrolasý saati neden koydum sanýyorsun?" Grimes, ek
randa gece yarýsma
doðru geriye sayan saatin olduðu pencereyi isaret etti.
"Yapabileceðim herhangi bir sey var mý?"
Yazmayý býrakan Grimes kýza doðru döndü. "Aslýnda, var."
"Harika, nedir?"
"Kes. Konusmayý. Onun gibi ol," dedi neredeyse on dakikadýr sessizce oturan Dietrich
'i isaret ederek.
"Sadece yardým etmeye çalýsýyordum," diye mýrýldandý SpyGurl.
"Mýrýldanmak konusmadan sayýlýr," dedi Grimes basýný kaldýrmaya bile gerek görmeden. SpyGur
seyler
daha söylendi ama her ne dediyse, Grimes'm son parametreleri ayarlarken klavyede çýlgýn
gibi bastýðý
tuslarýn sesi arasýnda kayboldu.
Grimes'in Aile Mücevherleri adýný verdiði ve bir bilgisayardaki adres listesinin tümünü aný
ndirip, sonra
da hepsine zehirli e-postalar göderen virüsleri temel alan bebeði, onlara benzer sekil
de çalýsýyordu ama
bilgisayarlara bulasmak yerine, cep telefonlarýna bulasýyordu.
?sin güzel tarafý, Mücevherler, gönderilen kisinin arkadasýndan gelen bir çaðrýyý andýrýyor
,
neredeyse her zaman cevap verilecek, böylece enfeksiyon da yayýlacaktý.
590 |
Empati
?sin sýrrý, telefonu açan kisinin kodu göndermek için gereken süre boyunca hatta kalmasýný
ktý.
Grimes bu sorunla haftalar boyu uðrasmýs, virüsü sýkýstýrmaya çalýsmýstý. Ama enfeksiyonu y
kýsa süre on üç saniyeydi. Burada sorun, kimsenin o kadar süre telefonunu açýk tutup, rastg
parazit
dinlemeyeceðiydi.
Soruna yanlýs yönden yaklastýðýný iste o zaman fark etmisti. Virüsü kýsaltmaya odaklanmak y
insanlarýn telefonda daha uzun bir süre kalmalarýný saðlamalýydý. Sonraki birkaç haftayý, v
fona
yüklenirken geçen süre boyunca söylenecek farklý cümlelerle deneyler yaparak geçirmis, hang
nin
telefonun açýlmasýyla kapanmasý arasýndaki sürenin en uzun olmasýný saðlayacaðýný bulmaya ç
Sonunda en iyi çalýsaný bulmustu: "Ne yaparsan yap, sakýn telefonu kapatma! Biraz önce kaçý
ve bir
arabanýn bagajýna týkýldým! Bir dakika, sanýrým geliyorlar!"
Virüs, yüklenmesi bitince, yerel baz istasyonunu, telefonun adres listesindeki tüm num
aralan ayný anda
aramaya yönlendiriyordu. ?nsanlarýn çoðunun adres listelerinde ortalama 80 telefon numar
asý olduðuna
göre, virüs deli gibi çoðalýyordu. Önce 80 kisiye. Sonra 6,400. Sonra 512,000. Sonra 40,960
000.
Ve bunlarýn hepsi iki dakikadan kýsa zamanda oluyordu. Sorun, yaptýðý benzetimler sýrasýnda
rüsün, kritik
noktaya eriseme-den tüm yerel baz istasyonlarýný asýrý yüklüyor olmasýydý. Grimes, kaçmaya
zaman, tam da bu sorun üzerinde uðrasýyordu.
Neyse ki bu, su anda tam istediði seydi. Yanýp sönen imlece odaklandý. Hazýrdý. Tüm hatalar
aladýðýný
umarak bin satýrdan fazla kodun üzerinde gezindi ve altyordamlarý son bir kez kontrol
etti.
"Kahretsin," diye mýrýldandý. "Ya çalýsýr, ya çalýsmaz."
?mleci GÖNDER penceresinin üzerine getirdi. Tam týklamak üzereyken, birden SpyGurl'un bi
lgisayarýnda bir
mesaj penceresi açýldý.
'' 1591
Adam Fawer
Satýr 1273. Sekizinci karakter. Sýfýrý bir yap.
Stevie mesajý göndereni onu sorgulamayacak kadar iyi tanýyordu. 1273. satýra gitti ve ev
et hata
karsýsýndaydý - gün kadar asikâr.
?yi kurtarýstý, diye yanýtladý Grimes, ama eski dostu çoktan gitmisti.
Kendi bilgisayarýna döndü ve SEND'e týkladý. ?lk numara çevrildi ve sonra kendi sesinden, k
söyleyen parazitli bir mesaj duydu. Sevgili, tatlý virüsünün yüklenisini seyrederken, nefes
bile almaya korktu.
Mesaj, telefonundaki 97 numaranýn hepsine gönderildikten sonra, rahat bir nefes aldý.
"O adam sana benim bilgisayarýmdan mesaj göndereceðini nasýl bildi?" diye sordu SpyGurl.
"Ve virüsün
kodunu?"
"Sadece, adamým Caine'nin oldukça fazla sey bildiðini söylemekle yetmeyim."
"Cainekim?"
"Anlatsam, bana inanmazdýn."
SpyGurl ilk defa olarak, baska soru sormadý. Virüsün bir çalý yangýný gibi yayýlmasýný ekra
rken
sessizlik içinde oturdular.
5921
22
31 Aralýk 2007
23:51 (Yargý Gecesi'ne 9 dakika kala)
Elijah, VVinter'i izlemeye çalýstý ama duyduðu azgm yesil dehset iradesini engelliyordu.
Bunu yapamazsýn. Bu kadar insan. Sana dokunan. Seni ezen.
Elijah nefes almaya zorlanýyordu.
Tüm düsünceleri, tüm duygularý zihninin içinde haykýrýyorlar. Kolye seni kurtaramaz. Burada
Simdi
deðil. Tüm egeller kalkacak ve her sey üzerine gelecek.
Kulaklarý zonkluyordu.
Akü hastanesi bu kesmekesin yanýnda oyun parký sayýlýrdý. Her taraf insan dolu. Bu sefer ka
ok. Seni
kimse kurtarmayacak.
Onu kusatan kalabalýk, Winter'den ayrýlmasýna neden oldu.
Bir milyon insan. Her yerde. Bir milyar haykýran renk.
Elijah birden sahnede hareketsiz duran bir adamýn kör edici renklerini gördü. Düsünebileceð
er ton vardý.
Bu, sadece bir kisi olabilirdi. Valentinus.
"Winter! Dur! Bekle!" diye baðýrdý çýlgýnca.
Winter yürümeye devam etti. Onu izlemeye çalýstý ama çevresinde çok fazla insan vardý.
Onlarýn duygularý seni öldürecek. Saat gece yarýsýný çaldýðýnda, etraf cehenneme dönünce, s
öldürecekler.
Tüm gücünü kullanarak kolunu çekip onu sýkýstýran kalabalýktan kurtardý.
Öleceksin.
Dirseði birinin basýna geldi. Sonra yüzü kendinden bir kafa
| 593
Adam Fawer
daha uzun birinin omuzuna çarptý - genç, zayýf bir Vince Vaughn. Adamýn ensenini kavradý. V
ughn'in
renkleri anýnda zihnine dolarken, adamý býrakmadý.
Sakýn bayýlma. Bayýhrsan düsersin ve ezilirsin.
"Tutun o kadýný!" diye baðýrdý kalabalýðýn uðultusunu bastýrarak.
Birden dehset verici bir arzuya kapýlan Vaughn kolunu öne doðru uzattý ve Elijah'ýn alnýný
adý. Baðlantý
kurulduðu anda Elijah coskulu bir sevgiye o ana kadar hissettiklerinden çok daha yakýn
, inanýlmaz beyaz bir
mutlulukla doldu.
Zihin gözünü o anda Valentinus'a döndürürse, tüm kontrolü kaybedeceðini biliyordu. O sekild
ttmeye
devam etmek için her seyi yapardý. VVinter'e odaklandý ve onun zihninin döndüðünü hissetti.
a içinden
kýpkýrmýzý bir yýldýrýmý andýran o enerji dalgasý geçti. Yasayan nefret.
Elijah elini hýzla geri çekip, baðlantýyý kesti. Acý içinde baðýran Vaughn ellerini basýna
den
yaslar gelirken aðzý da acý içinde büzüldü. Kör gibi sendeleyerek kendini geriye attý; düse
eriyle
tutunacak bir yer aradý.
Eli, Elijah'ýn elini buldu. Kör edici hüzün, ýzdýrap, elem ve dehset parýltýlarý zihnini de
sonra, son kalan
gücünü bu duygusal patlamayla harcayan Elijah da kaydý ve buz gibi asfaltýn üzerine düstü.
rip
bir kaçýs yolu aradý ama tek görebildiði ayakkabýlar ve bacaklardý.
Simdi ezileceksin. Üç, iki, birsani
Aklýnýn son kalan kýsmý da yok oldu. Ve haykýrmaya basladý.
VVinter basamaklardan çýkarken kendini bir tüy gibi hafif hissediyordu. Elijah'a bakma
k istiyordu ama
gözlerini Valentinus'dan alamýyordu. Bakýslarý ne zaman onunkilerden ayrýlsa, derin hiçlikl
karýsýk bir hüzün
duyuyordu - gözleri bulustuðu zaman duy-
594 |
Empati
duðu mutlulukla karsýlastýrýldýðýnda daha da derin görünen bir hüzün.
Laszlo ve Darian yanýlmýslardý. Valentinus'un kötü biri, ya da bir çýlgýn olduðunu düsünmüs
di
burada, ondan on metre uzakta, bunlarýn hepsinin korkunç bir hata olduðunu görebiliyordu
. Kulaða bu kadar
güzel gelen bir insan, kötü olabilir miydi?
Valentinus onu seviyordu. Hepsini seviyordu. Ve o da Valentinus'u, hem de tüm kalb
iyle seviyordu. Derin,
saf, sarhos edici bir asktý bu. Duymus olduðu diðer tüm asklar eksik, kusurluydular. Ama
bu sadece...
sadece... Duygularýný ifade etmeye sözcükler yetmiyordu. Bunu sadece sarkýlar yapabilirdi.
?pekten bulutlar gibi, birbirlerinin içine geçmis yumusak, kývrak melodi ve armoniler.
Dipsiz sevinç sarkýlarýna
çaðlayarak akan derin, tok baritonlar ve tatlý falsettolar. O kadar muhtesemdi ki, böyle
olaðanüstü bir
mükemmelliði tattýktan sonra herhangi baska bir sesi duymaya nasýl dayanacaðýný merak ediyo
.
Elijah için üzüldü; her sey farklý olabilirdi, hissettiklerini onun da hissetmis olmasýný i
di. Ne yazýk ki, onun
için artýk çok geçti. Ama kendisi... onun zamaný daha yeni baslamýstý.
Elijah, kendi çýðlýklarý kulaklarýnda yankýlanýrken, yattýðý yerde yüzünü korumaya çalýstý.
tekmeyle acý içinde baðýrdý. Yan tarafýna dönmeye çalýstý ama gidecek hiçbir yer yoktu - ka
kapana kýsýlmýstý.
Bir çizme eline basýp parmaklarýný ezdi. Elijah, parmaklarýnýn derisini soyma pahasýna, eli
kip kurtardý.
Alnýnýn ortasýna gelen sivri bir kadýn ayakkabýsý topuðu derisini delip geçtikten sonra yüz
kayarak geçti. Nefes nefese, ayaða kalkmaya çalýstý ama yapamadý. Korkusu izin vermiyordu.
irinin elinden
yüzüne dökülen buz gibi bira gözlerini yaktý.
| 595
Adam Fawer
Tam dönerken, aðýr bir çizme boðazýna bastý. Nefes almaya çalýstý ama ezici aðýrlýk buna ol
vermiyordu. Gözlerinin önünde siyah noktalar belirdi. Çaresizlik içinde kollarýný sallamaya
sladý - bileði
baska bir ayakkabýnýn altýnda kalýnca keskin bir acý duydu.
Baðýrmaya çalýstý ama ciðerlerinde hava kalmamýstý. Ezici bir zehirli açýk-yesil panik zihn
ken,
yüzü acýyla burustu. Dünyasý kararmaya basladý. Ciðerlerinde kalan son havayý da kullanýnca
da güç
kalmadý. Burada, ayaklarýnýn altýnda boðulmakta olan bir adamýn varlýðýndan habersiz insanl
da,
ölecekti.
Üzerindeki adamýn tüm aðýrlýðý boðazmdaydý. Duyduðu acý daha önceki her seyi gölgede býraka
büyüktü. Haykýran bir ýzdýrap zihnini aydýnlatýrken, duyduðu yoðun panik birden patladý.
Gözlerini açan Elijah bakýslarýný yukarý çevirdi ama çevresinde o kadar çok insan vardý ki,
göremiyordu. Ümitsiz- , ce bir soluk almaya çalýsýrken
Çizme boynunun yanýndan kayarak gidince, nefes borusunda-ki baský da bir anda ortadan
kalktý.
Vücudunun üzerindeki diðer ayaklar da geri çekilmeye basladýlar. Elijah, insanlarý sert bir
sekilde yana iten
bir çift kol gördü. Birden, adamýn biri ceketinin yakasýndan tuttu ve onu sertçe çekerek ay
aldýrdý.
Kurtarýcýsýný gören Elijah'ýn gözleri açýldý.
Stevie.
Hâlâ halsiz ve bacaklarý acý içinde olan Elijah, olduðu yere yýðýldý. Ama Stevie bu defa on
?nce
kollarýný ona doladý ve bir eli ensesinde, diðeri belinde, onu tuttu.
Elijah, boðazý acýdan yanarak, birkaç nefes aldý. Sonra, bir seylerin farklý olduðunu farke
. Artýk
korkmuyordu.
Valentinus, dünyadaki son anlarýný onunla paylasmaya gelen bu olaðanüstü yaratýðý içine çek
gücüne dokunmak,
5961
Empati
kendini neredeyse eksiksiz hissetmesine neden olmustu ?*? sanki tüm yasamýný bu tek özel
ruhu arayarak
geçirmisti.
Onun zihnini ilk hissettiðinde, Valentinus onun nefret dolu öfkesine sasýrmýstý. Kadýn eðer
sini
odaklayabilseydi, onu delirtmis olabilirdi. Ama kadýn psisik pençelerini ona geçiremed
en, Valentinus onun
zihnine girmisti.
Kadýn önce mücadele etmeye çalýsmýstý ama körelmis zihinsel yumruklan acemice ve etkisizdi.
çocuksu savunmasýný kolaylýkla delip geçmis, yakýcý öfkesini aska dönüstürmüstü.
Sairler ve filozoflar haklýydý - bu iki duygu gerçekten de madalyonun iki yüzüydü. Ve simdi
kadýn onundu.
Gökyüzünde asýlý devasa saate baktý. Bir dakika içinde, yandaslarý onlara vermis olduðu amp
açmaya
baslayacaklardý.
Ve son, nihayet baslayacaktý.
I
V " ' I l I ,'î ' ý l" r ,, ý.' , , I
*"( Jý (, ý , <l i !'I ' , % > *
\m
23
31 Aralýk 2007
23:52 (Yargý Gecesi'ne 8 dakika kala)
Susan Collins endiseyle saatine baktý.
11:52:44 11:52:45 11:52:46
Soluðunu tutarak soðuk ampulü kavradý. Dünyevi varlýðýnýn sonuna geldiðinin bilincinde, bu
tadýný
çýkarttý. Öbür tarafýn nasýl bir yer olduðunu merak ediyordu.
Susan'm bedeni gergin bir heyecanla ürperdi. Tüm yasamý onu bu ana getirmisti - tüm üzüntü
korkularý,
istek ve arzularý, hayal kýrýklýklarý ve basarýlarý. Hepsi de bulmacanýn sadece birer par-ç
Ve o kadar
çok sey yasadýktan ve kendini gerçekten baskalarýyla paylastýktan sonra, artýk hazýrdý.
Tüm ýzdýraplarý, kusurlarý ve eksikleriyle bu dünyadan ayrýlmaya hazýrdý. Artýk onun ne old
göre - sadece, kusurlu tasarlanmýs bir Tanrý'nm yaratmýs olduðu kusurlu bir dünya - her sey
yerli yerine
oturmustu. Gerçeði öðrendiðinden beri içinde geri dönmek için dayanýlmaz bir özlem duyuyord
kývýlcýmýný özgür býrakýp, Tek Gerçek Tanrý ile yeniden birlesme1' iHn O'nun olaðanüstü mük
parçasý olmak için.
11:52:55
Çevresini saran militan Hýristiyanlarýn farkýnda olarak, gümüs sýrýngayý dikkatle çýkarttý.
us (o
kadar akýllý, o kadar muhtesem, o kadar mükemmel, o kadar bilgili) tüm yabancýlarý alt etmi
, atlatmýs,
kandýrmýs, onlarý tüm agnostiklerin gece yarýsýnda kendi ölümlerini karsýlayacaklarýna inan
gerçekten de öyle olacaktý.
598 |
Empati
Tabii, zehirin sihrini göstermesi biraz zaman alacaktý. Onun içindir ki, hepsi onu saa
t 11:53'de alacaklardý.
Saatinin saniye göstergesi 59'dan 00'a geçince Susan nese içinde tüpün kapaðýný açtý ve iðn
damarýna batýrdý. ?ðne etine batarken önce çok hafif bir sýzý ve ardýndan, kimyasal madde d
da
dolasmaya baslayýnca, inanýlmaz bir kabarma hissi duydu. Hýristiyanlardan biri bos sýrýnga
yý elinden kaptý.
"Sende kalsýn," dedi Susan. Serum sihrini göstermeye baslamýstý bile. "Çok geç kaldýn."
Panik içindeki adam belindeki telsize sarýldý.
"Almaya basladýlar! Durdurun onlarý! Durdurun onlarý!"
Susan gülmeye basladý. Her sey o kadar komikti ki. Kendini harika hissediyordu. Güçlü. San
ki istediði her
seyi yapabilecekmis gibi. Adam birden onun elini tutup, ileriye doðru çekti.
"Gel, hemen surada bir acil yardým ekibi var! Seni kurtarabilirim!"
"Ben kurtarýlmak istemiyorum!" dedi Susan. Yüzü mutluluktan neredeyse parlýyordu. "Anlamýy
or musun?
Artýk burada o Inâk istemiyorum! Bunlarýn hepsini geride býrakmak istiyorum!"
"Sadece benimle gel!"
Susan ona baktý. Valentinus, yabancýlarýn onlarý durdurmaya çalýsacaklarýný söylemisti. Ayn
,
bunun hakkýnda ne yapmalarý gerektiðini de. ?ç cebine uzandý ve parmaklarýný ahsap bir sapý
sine
doladý. Heyecanlý kalabalýðýn çýlgýnlýðý içinde, adam hiçbir sey fark etmedi.
Susan ona doðru bir adým atýnca, adamýn yüzünde rahatlamýs bir ifade belirdi. Onu ikna etti
düsünmüs
olmalýydý. Büyük olasýlýkla, Susan kasap býçaðýný karnýna sapladýðý ana kadar da, bu inancý
Býçak kus tüyü paltosundan geçip etine girerken hafif bir direnmeyle karsýlastý ama sapýna
derine,
daha derine girmeye devam etti. Adam Susan'in elinin üzerinden akan ýlýk, koyu kýrmý-
|599
Adam Fawer
zý kana baktý; soku dehsete dönüstü ve bedeni adrenalin dolu olan Susan, bunlarýn hepsini z
hnine çekti.
Tam her seyin sona ermesinden önce, ne kadar harika bir sey. Agnosis'e daha önceden
erisme-diyse, simdi
kesinlikle erismisti.
Býçaðý çekip çýkarttý ve adam sanki onu ayakta tutan tek sey Susan'in býçaðýymýs gibi dizle
düstü. Eliyle yarasýna bastýrdý ama kan yasamýnýn parmaklarýnýn arasýndan akýp gitmesini
engelleyemeyeceði kadar hýzlý akýyordu.
Birden, bir baska Hýristiyan - uzun boylu, sarýsýn ve domuz gibi burunlu bir kaltak -
onlara doðru geldi.
Yerdeki adama baktý ve aðzý güçlü bir çýðlýkla açýldý. Kadýnýn çýðlýðý etrafa yayýlýrken, S
yükselen enerji kabarcýðýný algýladý. Gözlerini kapattý ve kendini uçuyor gibi hissetti. Ba
çýðlýklarý beyninin içinde ilkel bir tempoyla nabýz gibi atýyordu.
Ve sonra, onu yeniden hissetti. ?çini dolduran güç ve güven dalgasýný. Kendini hiç bu kadar
rika
hissetmemisti. Sanki bulutlarda uçuyordu. Dünyadaki en güçlü kadýndý. Ne isterse yapabilird
Dünya
onundu.
Belki de o adamý býçakladýðý içindi. Ya da, yasamýna son vermeyi seçtiði için. Ya da, kalbi
nus'un
askýna yer verdiði için. Belki bunlarýn hepsiydi, belki de hiçbiri. Ama hangisi olursa ols
un, önemli deðildi.
Hazýrdý. Ölmeye ve ilerlemeye. Yükselmeye.
Tek pismanlýðý, bu insanlýk denizinde tek basýna olmasýydý. Evet, etrafýnda baska yandaslar
ardý;
beyninde onlarýn güldüklerini, nese içinde baðýrýstýklarýný duyabiliyordu, ama yine de, Val
lmadan,
yapayalnýzdý.
Onu bir daha görmeyeceðinin bilincine varýnca, yanaðýndan asaðý bir damla yas süzüldü. En a
dünyada deðil. Ama Valentinus onu öbür tarafta bekliyor olacaktý - sahte Yaratýcý Tan-rý'ya
caklarý
saldýrýyý yönlendirmek için. Ve oraya gitmek için ne yapmasý gerekiyorsa... yapacaktý.
600 |
Empati
Solothurn Pfyffer von Altishofen saatine baktý. Sabah 5:54. Cebindeki zarfý yokladý.
Tüm dünyada yüz sekiz kisi daha ayný talimatlarý içeren benzer zarflar almýslardý - planlan
yakýnmda olun, zarfý Manhattan saatiyle yeni yýldan bes dakika önce açýn ve mesajý iletin.
Sonunda vakit gelmisti.
Karsýsýnda duran, kendi gibi baltacý arkadasý Alois Mâder'e baktý. Solothurn her ne kadar 1
85 boyu ve 90
kilosuyla hiç de ufak tefek biri sayýlmasa da, Mâder hem daha uzun boylu, hem de daha
yapýlýydý. Nöbet
yerinde her zaman olduðu gibi, asker hareketsiz, dimdik duruyordu.
Solothurn elini karnýnýn üzerine koydu, alnýný kýrýstýrdý ve basýyla koridorun sonuna isare
er bu
pandomime, basýný hafifçe eðerek yanýt verdi. Solothurn tuvalete doðru giderken, baltacý da
numunu
deðistirip Papa XIII. Pius'un kapýsýnýn tam önünde durdu.
Solothurn bir pencerenin yanýndan geçerken dýsarýdaki Roma gökyüzüne baktý. Koyu bir lacive
6,500
kilometre batýda, Valentinus dünyaya konusmaya hazýrlanýyordu. Solothurn, o mesajlardan
birini iletmek için
seçildiðinden ötürü gurur duyuyordu.
Küçük kabine girdi, kapýyý kapattý ve aðýr baltasýný duvara yasladý. Titreyen elleriyle zar
ak
açtý. içindeki mektup el yazýsýyla ve doðrudan ona hitaben yazýlmýstý. Okumak bir dakikadan
anýný
aldý. Bitirince dikkatle katladý ve cebine geri koydu. Valentinus, mesajý ilettikten s
onra Solothurn'un
öldürülmesi hâlinde, bu notun bulunmasmý istediði konusunda son derece açýk ve netti.
Saatine baktý. 5:55. Acele etmeliydi. Pius'un odasýna girmeden önce Mâder'i öldürmek zorund
kalacaktý -
ve sadece üç dakikasý kalmýstý.
| 601
31 Aralýk 2007
23:55 (Yargý Gecesi'ne 5 dakika kala)
VVinter, Valentinus'un elini tuttu. Tüm bedenini bir anda bir duygu, renk ve ses s
eli sarmaladý. Gözlerini
kapattý ve fizikselliðini hiçlikteki senfoninin içinde kaybetti. Artýk soðuðu hissetmiyor,
kýran kalabalýðý
duymuyor, dünyayý görmüyordu. Hepsi gitmisti. ? ?
;j
Onlarýn yerine: sadece saf, yoðun bir duygu. ;
"?nanýlmaz, deðil mi?" Valentinus'un ipeksi, cinsel-birlesme-sonrasý sesi onu geri get
irdi. Gözlerini açmadan
önce, tek bir titrek nefes aldý. "insanlar kimyasallarýn etkisini duymaya basladýlar. Du
ygulan yükselip, algý
pencereleri açýldýkça, bizim agnosis'imiz de o kadar güçlü olacak."
Kimyasallarýn sözü geçince, VVinter'in zihninden bir korku parýltýsý geçti. Valentinus'un a
a, geriye
saymakta olan dev saati görebiliyordu. Gece yarýsýna hâlâ bes dakika vardý.
"Asýl gösteri gece yarýsýnda baslayacak," dedi onun saskýnlýðýný hisseden Valentinus. "Ama
ulsamak için erken baslamak zorundaydýk."
VVinter basýný salladý ama içinde bir mücadele vardý. Bir seyler yanlýstý. Bunu istemiyordu
azýndan,
önceden istememisti, ama simdi ... kafasý o kadar karýsýktý ki.
"Yapmam gereken... buraya... durdurmaya..." '
Kafasý iyice karýsmýstý. Bu doðru deðildi. Bu... oooooh...
Duyduðu zevk o kadar baskýndý ki, bir an nefes alamadý. Ayný anda patlayan bir milyar orga
zm gibi.
Bedeninin her santimi, her sinir hücresi zevkten mest olmustu.
602 |
Empati
Konusmaya çalýstý, ama yapamadý. Tek, yapabildiði, o duygu
selinde akmaktý.
"Bana güvenebilirsin. Söyle bana... yoksa bunu durdururum."
Valentinus birden onu iterek kendinden uzaklastýrdý. Ondan ayrýlmak katýksýz bir acýydý. Bi
nda, günesli
olaðanüstü bir sahilden, Arktik Okyanusu'na gönderilmek gibi. VVinter nefes almaya çalýstý.
nki olanlarý
reddedebilecekmis gibi, istemsiz olarak basýný sallamaya basladý.
Ama dýsarýda kalmýstý. Onun dýsýnda. Boðuluyordu. Ve üsüyordu. O kadar üsüyordu ki.
Kaybettiði seyi geri alma çabasý içinde, kendini ona doðru attý, ama onun tenine deðemeden
entinus onu
kollarýndan yakaladý. Parmaklan birer mengene gibiydiler.
"Söyle bana, seni aptal kýz!" diye baðýrdý. Sesi keskin ve deliciydi. "Söyle!"
"Sinyal! Baz istasyonlarýný devre dýsý býraktýk... yani, bilmiyorum... sanýrým Stevie..." V
r saçmalamaya
baslamýstý, ama umurunda deðildi. Önemli olan tek sey, o ýlýk, güvenli nese ve hiç-bitmeyen
uluk haline
geri dönmekti.
"Üzgünüm, böyle olduðunu...anlamadým..." Yüzünden asaðý yaslar bosanýrken, sesi hýçkýrýklar
dizlerinin üzerine çöktü.
Valentinus onu kaldýrdýðý gibi sahnedeki dev hoparlörlerden birinin arkasýna çekti. Kalabal
alanýndan çýkýnca suraüna sert bir tokat attý. VVinter keskin bir acý duydu. Parmaklarýnýn
o
çok kýsa an boyunca, kendini yine adamýn içindeki o diðer yerde buldu. Ama bu defa o tatlý
, derisini
kavuran sýcak bir fýrýn gibiydi.
"Seni aptal kaltak!" ^
Bir daha vurunca, VVinter yere kapaklandý, içgüdüsel olarak, Elijah'ýn ona verdiðini koruma
a çalýsarak,
göðsüne bastýrdý.
| 603
Adam Fawer
h Valentinus geri çekilip bir tekme savurdu. VVinter duyduðu acýyla irkildi; kaburgala
rý çatlamýstý.
"Seni kahrolasý orospu!"
Valentinus'un ikinci tekmesi bu defa alnýna geldi. Tekmenin gücüyle yuvarlanýp, sýrtüstü dü
üzerinde olusmaya baslayan sisi ve akan ýlýk, yapýs yapýs kaný hissedebiliyordu.
"Özür dilerim!" diye baðýrdý. "Kalýcý bir sey deðil! Sadece birkaç dakika için! Sonra yenid
r!"
Valentinus'un ayaðý yüzünden bir santim ileride durdu. "O zaman ben de bu kargasayý düsündü
biraz daha uzatýrým. Ve sen de bana yardým edeceksin. Simdi, kalk ayaða!"
Saçýndan yakalayýnca, VVinter aceleyle doðrulup kalktý. Sonra birden, acýnm da etkisiyle, h
r seyi anýmsadý.
Düsünmeden, gerilip, Valentinus'un çenesine bir yumruk salladý.
Herhangi biri olsaydý, yumruk hedefini bulurdu.
Ama Valentinus herhangi biri deðildi.
Onun her duygusunu, daha yüzeyde belirdiði an okuyabilecek biriydi. VVinter'in yumruðu
yüzüne gelmeden
bir an önce, elini yakaladý. Parmaklarý onun parmaklan üzerine kapanýnca, VVinter yine mel
odik bir neseye
boðuldu.
Valentinus onu kalabalýðýn önüne götürdü. VVinter, aðzý açýk, onlara baktý. Zihninin içinde
uyum içinde sakýyor-lardý. Her nota, her akor, her ton - hepsi de olanaksýz bir sekilde
yankýlanan ve
rahatlatýcý. Kaslarýnýn gevsediðini, vücudundaki gerginliðin akýp gittiðini hissetti.
Kaburgalarýndaki ve alnýndaki keskin acý kalabalýðýn coskusuyla kayboldu. Heyecan tiz bir s
prano, beklenti
kaim, melodik bir bariton, cosku ise kývrak bir fügdü. VVinter, her sinir ucu birden z
evk içinde canlanmýs bir
sekilde, nefesini tuttu.
"Sustur su Barbi bebeði."
VVinter düsünmeden kýza psisik bir darbe gönderdi; sarkýcýnýn zihnini tutup sýktý. Birden s
eyi
býrakan sarýsýn kýz onlara doðru döndü.
604 |
Empati
Nefes almaya çalýsarak, göðsünü tuttu. Winter kýzýn muhtesem acýsýnýn doruða çýkýp, gürültü
dehset hâlinde patladýðýný gördü. Sonra, kýz yere yýðýldý. VVinter kýzýn zihninden çýktý ve
rahminin ýlýk baðrýna döndü.
"Simdi, benim hissettiklerimi yay."
Valentinus, onun elini tutmaya devam ederek telsiz mikrofonlardan birini açtý ve sah
nenin ortasýna yürüdü.
"Benim adým Valentinus. Sizleri özgür býrakmak için buradayým."
VVinter yumusak, uyumlu bir legato ile karýsýk hafif, umutlu bir huzur ve baðýslama melo
disi duydu. ?çinden
akýp geçmesine izin verdi. Yanýt neredeyse anýnda geldi: uyumsuz akorlar ve bangýr-dayan n
otalarýn sonsuz
tayfý gerilerken, psisik müzik kalabalýktaki agnostiklerden ona geri yankýlandý.
"Ama sadece isteyenlere yardým edebilirim," dedi Valentinus özür diler gibi. "Onun için,
size soruyorum:
yardýmýmý istiyor musunuz?"
Valentinus, azgýn bir heyecanlý bekleyis nakaratý yaydý. VVinter onun duygularýný sýký, güç
t
sekline sokup, yeniden içinden akýp geçmelerine izin verdi. Ve yine, 50,000 agnostiðin s
arkýsýna yanýt
verisini hisseti/izledi/duydu.
Ama simdi yanýt verenler sadece Valentinus'un yandaslarý deðildi. Allegretto týný diðerleri
e de yayýldý: zayýf
iradeliler, sarhoslar, zilzurna olanlar ve ümitsizler. Hepsi onu duyabiliyordu: Ag
nostiklerin, zihinlerini yýrtacak
kadar güçlü psisik feryatlarý. Hepsi birden aðýzlarýný açýp, es güdümlü bir çýðlýk koparttý
VVinter'in o güne kadar almýs olduðu en büyük alkýs, su anda yasadýklarýnýn yanýnda soluk k
Valentinus'un sürü-sündeki her zihin, kendi zihninde yýrtýnýyordu. Normal bir halde olsalar
onlarýn
duygularýný emebilirdi. Ama bu kokainle uçmus ve LSD ile deðismis durumda, her sey abartýlý
dý.
|60îS
Adam Fawer
Ama yine de, bunlarýn hepsinin üstünde, daha fazla vardý. Yandaslarýnýn dýsýndaki zihinler.
sler
hastalýklý, yavas tempolu adagio bir korku ve tekrarlayan ostinato bir kararlýlýk ile çalk
anýyorlardý.
Evanjelistler polislerin korkusunu paylasýyorlar ama kendilerine özgü güçlü forte bir güven
uðulduyorlardý.
Sarhos particiler psikotik bir girdaptýlar; duygularý her yöne daðýlmýstý - saskýn, heyecan
mutlu,
üzgün, öfkeli - tamamiyle zývanadan çýkmýs milyon kisilik bir orkestra gibi.
VVinter sahneye erismeye çalýsan polisleri gördü ama diðer polisler - ondan yayýlan heyecan
bir allegro'ya
ayak uydurmus olanlar- bu girisimi engelledi.
"Yandaslarým ne yapmak istediðimi biliyorlar," dedi Valentinus.
Bas döndürücü bir güven hissi gönderdi.
"Yakýnda, hepimiz için neyi gerçeklestirmeye çalýstýðýmý anlayacaksýnýz."
Valentinus durdu ve kalabalýða baktý. Derin bir nefes aldý ve kalabalýðýn sarkýsý doruk nok
astý.
Sanki, onlarý içine çekerken, her bir zihnin içine teker teker bakýyor gibiydi.
"Ama büyük basarýlar büyük özveri ister." VVinter aracýlýðýyla gönderdiði yavas, güçlü kara
arasýnda bir kan gölü gibi yayýldý. "Yandaslarýmýn agnosis'e erisme zamanlarý geldi."
Kalabalýðýn abartýlý heyecan düzeyine raðmen, herkes Valentinus'un bir sonraki sözlerini be
en
sokaklara bir sessizlik hâkim oldu. VVinter onda endiseli bir beklenti sezdi.
"Yanýnýzdaki kisiye doðru dönün..."
Gerginlik artýk iyice artmýstý. Valentinus'un güçlü öz güveni VVinter'den geçip, köpüren bi
nsel
arzuyla karýsýk aðýr bir tempoyla meydandakilerin zihinlerine akýyordu. Soðuða raðmen, VVin
er içinde
kalmýstý.
6061
E m p a t i
"... gözlerinin içine bakm. Sonra..."
Heyecanlanmýs ve uyarýlmýs olan VVinter her tarafýnýn karýncalandýðýný hissetti. Valentinus
ini
söylerken, kalabalýk da heyecanýn doruðuna ulasmýstý.
607
25
31 Aralýk 2007
23:56 (Yargý Gecesi'ne 4 dakika kala)
Elijah, çevrelerindeki yoðun kalabalýktan habersiz, kuzenine baktý. "Nasýl..."
"Basýnýn dertte olduðuna dair içime kötü bir his doðdu. Sanýrým su senin kolye her seye rað
baðlarýna engel olamýyor gibi. ?yi misin?"
"E-e-evet." Önceden de olduðu gibi, Stevie bir sekilde Elijah'm korkusunu bastýrabiliy
ordu. Hâlâ kuzeninin
elini tutan parmaklarýna baktý. Stevie'nin serin, sakin eli. "Tesekkürler."
"Eh, evet, her neyse."
Bakýslarýný sahneye çeviren Elijah onlarý gördü. Winter, Valentinus'un her iki elini de tut
, gözlerinin içine
bakýyordu. Zihninden, korkuyla karýsýk bir kýskançlýk geçti. Duygularýnýn içeriðini sezen k
tedirginliðini farketti.
"Onu oradan almalýyýz!" diye baðýrdý sahneyi isaret ederek.
"Bana býrak."
Grimes öne doðru atýlýp, kalabalýðýn arasýndan kendine sertçe yol açmaya basladý. Elini sýk
Elijah da pesinden gidiyordu. Elijah birden inanýlmaz bir psisik baský hissetti. Val
entinus kalabalýða
konusurken, VVinter'den de duygu dalgalarý yayýlýyordu.
Her biri bir öncekinden daha güçlü bu dalgalar, kolyesine raðmen, Elijah'ýn görüs alanýndan
cam
parçalarý gibi yuvarlandýlar. Zihninin sýkýldýðýný, ruhunun büküldüðünü hissetti. Ve sonra,
dalgalarýnýn ve sakinlesen kalabalýðýn arasýndan, Valentinus'un son buyruðunu duydu.
608 |
Empati
"Öldürün onlarý! Kendinizi özgür kýlmak için, öldürün onlarý!" «i Bir an, kimse kýmýldamadý
vahsi bir köpek sürüsü gibi birbirine saldýrýrken, kaos bas gösterdi.
Bir çift kel kafalý adam birden birbirlerinin boðazýna sarýldýlar. Bea Arthur'u andýran bir
dýn, elindeki bira
sisesini William Shatner'ýmsý kocasýnýn yüzüne geçirdi. Jack Klugman'a dublörlük yapabilece
polis
memuru birbirlerine saldýrýp, ellerindeki coplarla birbirlerine vurmaya basladýlar.
O sýrada bir kol Elijah'm boynuna dolandý; böbreðine inen bir yumrukla nefesi kesildi. S
tevie'nin elini tutmaya
devam eden Elijah týrnaklarýný kola geçirdi ama ondan kurtulmayý basaramadý. Düsünmeden, sa
yüzünü tuttu ve bir dehset duvarý yaydý.
Kol derhâl gevsedi; Elijah adamý, yaslanmýs bir Gary Busey ile ergenlik çaðýndaki bir Tara
eid arasmdaki
ölüm-kalým mücadelesinin ortasýna itti. Birden, iri yapýlý bir adam devasa yumruðunu Elijah
doðru
savurdu.
Ama yumruk yüzüne deðmeden bir saniye önce, adam acý içinde yere yýðýldý.
Elindeki sok tabancasmý hâlâ onun ensesine bastýran Stevie, adamýn basýnda duruyordu.
"SpyGurl'un," dedi. "130,000 voltluk bir oyuncak." Gülerek ona tabancayý gösterdi. "Si
mdi, kýçýný toparla ve o
kahrolasý kolyeyi de boynundan çýkart!"
"Yapamam!"
"Evet, yaparsýn. Yeniden toplumun bir parçasý olmak istiyor musun, yoksa Howard Hughes
'u mu
oynayacaksýn? Karar ver!"
"O kadar basit deðil!"
"Bunu senin o kus beyninin anlayabileceði bir sekle sokayým -sen Luke'sin, ben de Ha
n ve biraz önce de
kýçýný Vader'den37 kurtardým. Simdi, Tanrý askýna, yap su lanet olasý atýsýný!"
Yýldýz Savaslarý filmlerindeki karakterler, (ç.n.)
1609
Adam Fawer
Bir kereliðine de olsa, Stevie haklýydý.
Cesaretini kaybedip fikrini deðistirmekten korkan Elijah kolyesini hýzla çekip koparttý.
Parmaðý zincirle olan
temasýný kaybettiði anda, bir renk patlamasý gözlerini kör etti. Her pigment sanki psisik b
r iðneydi. Bu
yoðunluðun altýnda ezilen Elijah, sanki kafa-tasýný sýkmak bir sekilde bu görüntüleri silec
ibi, elleriyle
basýný tuttu. Ama imgeler gelmeye devam ediyordu. Belli belirsiz, yanýnda duran Stevie
'nin bir saldýrganý
daha sok tabancasýyla etkisiz hâle getirdiðini farketti.
Odaklan.
Tüm renkler, olanaksýz renkler, adlarýný bile bilmediði renkler, var olmalarý bile mümkün o
n renkler,
zihnindeki kapýdan birer birer girdiler.
Kapat su kapýyý!
Elijah hayalinde, bir kapýnýn içinden geçen tüm o kör edici renklere karsý kapandýðýný canl
zihinlere karsý koymak onu çok yoruyordu ama devam etti. ?terek. Zorlayarak. Çevresind
eki çýðlýklarý,
Stevie'nin yanýnda boðustuðunu duydu, fiziki bedeninin bir o yana bir bu yana savrulduðu
hissetti ve kendini
zihni dýsýndaki dünyaya aldýrmamaya zorladý.
?TÜ!
Çaðlayan renklerin sesi daha da arttý; benliðini sarsalarken çýðlýk çýðlýða baðýrýyorlardý.
dünya yumusadý. Her sey hâlâ oradaydý, zihninin gözü önünde uðuldamaya devam ediyorlardý; a
önce çýð gibi gelen duyusal girdisine göre, görüntü seviyesi dayanýlabilecek gibiydi.
Elijah'm çenesi gevsedi ve çevresindeki bu yeni dünyaya hayranlýk içinde baktý. Kendini san
i koyu renk
camdan bir kalkanla çevrelenmis gibi hissediyordu. Renkleri hâlâ görebiliyordu - altýn sarý
amberler, asil
macentalar, parýldayan camgöbekleri - ama kör edici olmak yerine, artýk berrak ve yumusa
ktýlar.
610 |
Empati
Üstelik, artýk tüm zihinleri ayýrt edebiliyordu. Kalabalýk artýk sekilsiz, kör edici bir ýs
ru deðildi. Simdi,
herbiri kendine özgü ve kendi ritmiyle deðisen bir rengi olan, milyonlarca yýldýzla bezenm
is bir gökyüzünü
andýrýyordu.
Tam o sýrada, iki evanjelisti dövmeyi yeni bitiren dört polis memuru dikkatlerini Elij
ah'a çevirdiler. Dördü
birden ayný anda, coplarý havada, saldýrýya geçtiler. Stevie sok tabancasýný hazýrlamaya ça
arý
arasýndaki mavi kývýlcým kýsa bir süre výzladýktan sonra söndü.
"Kahretsin! Pili bitti!"
Elijah, hiç düsünmeden, Stevie'yi kenara itti. Polislerin zihinlerine girerken, zamanýn
akýsý yavasladý.
Adamlarýn bilinçli düsünceleri isli bir siyah öfke ile gölgelenmisti. Yaklastýklarýnda, onl
errak, kristalimsi
bir mutluluk gönderdi.
Adamlarýn dördü de durup, su altýnda gibi yavas hareketlerle coplarýný yere býrakülar. Yüzl
er kayýtsýzlýk
maskesiydi. Elijah duraksamadan Stevie'nin koluna yapýstý ve polisler çýðlýklar atan bir gr
p üniversiteli
gencin saldýrýsýna uðramadan yarým saniye önce, onu çekerek ileri doðru itti.
Sahne merdivenlerini hýzla çýktýlar.
Zihinleri binlerce patlayan günes gibi parlayan kalabalýk, birbirine saldýrýyordu.
Korku. Öfke. Saldýrganlýk. Basarý. Nefret. Kaybedis. Nese. Beklenti. Acý. Zevk.
Bunlarm hepsini hisseden Valentinus titrek bir soluk aldý. Meydandaki insanlýk kaosu
, abartýlmýs bir gerçeklik
hissiyle birbirine girerken, o da geçen her saniye ile birlikte agnosis'e biraz da
ha yaklasýyordu. ?nanýlmaz bir
vahsetle, insanlýðýn tüm duygularý içinde kabardý ve ilahî kývýlcýmýný hepsinin içinde hiss
Agnosis'e neredeyse erismek üzereydi. Her seyi özümseyerek,
| 611
Adam Favver
zihniyle çevresini süzdü. Özellikle de, dünyanýn her tarafýna yerlestirdiði 109 askerine od
arak hiçliðe
yaydýðý o kana susamýs siddetin tadýný çýkartýyordu. Hepsinin, ayný anda silahlarýný kaldýr
Sahnede birden ýsýk saçan bir adam belirdi. Birkaç polis onu engellemeye çalýstý ama adam m
bir psisik
darbeyle hepsini zýrýldayan bebeklere indirgedi. Valentinus'un kalp atýslarý hýzlandý. Neyd
bu? Planlarýný
bozmak için sahte Yaratýcý Tanrý'nýn gönderdiði bir Archon daha mý?
Sonra, bir kavrayýs benliðini sardý; ve onunla birlikte bir ad: Elijah.
Elijah ile yanýndaki sýska adam arasýndaki koruyucu baðý gördü. Fazla düsünmeden, yeni gücü
arkadasýna yöneltti; bilinci çöken adam yere yýðýldý.
Valentinus, Elijah'ýn zihnini aralamaya çalýsýnca, içinden parýldayan bir ihtisam sýzan kab
ir psisik kalkana
çarptý. O zaman fark etti - Elijah kendini tutuyordu. Archon bir metre ilerisinde du
rdu ama Valentinus'a
bakmýyordu.
VVinter'e bakýyordu. Onu kurtarmaya gelmisti. '
Archon'un içinde bir saldýrganlýk dalgasý kabardý ve yumruklarýný sallayarak ileri atýldý.
nus'un basý
aldýðý darbeyle geri savruldu, aðzý sýcak, tuzlu kanla doldu.
Ama duyduðu acý, Archon'un yumruðu çenesine deðdiði an gördüðü kör edici parlaklýk kadar sa
deðildi. Elijah'ýn kalkanýnýn altýnda, o ana kadar hissettiklerine hiç benzemeyen, inanýlma
ir güç vardý.
Valentinus ileri atýldý, Elijah'ýn basýný iki yandan kavradý ve zihnini araladý.
Elijah'ýn hislerini içine çekmek aðzýný bir yangýn hortumuna dayamaktan farksýzdý. Renkler
bir
süpernova gibi atesledi. Ve bu Elijah'ýn hissettiklerinin sadece bir yansýmasý, bir yankýl
an-
612 J
Empa ti
masýydý. Duygular' akmaya devam ettikçe, Valentinus da daha derinlere çekildi.. '?' "?''
?
Elijah'dan beyin uyusturan, dayanýlmaz bir acý çýðlýðý koptu. Valentinus o zaman anladý - b
seli
Archon'nun akýl saðlýðýný bir soðan gibi tabaka tabaka soyup, onu öldürmekteydi.
Elijah'ý daha sýký kavradý. Acý, nefret ve siddet dalgasmýnýn üzerine çýkýp, katillerini yö
'' '
â. ? - ?
f,, Solothurn nöbet yerine giderken bile, çelik kapýnýn ardýndaki adam bir yana, arkadasýný
le gerçekten
öldürebileceðinden pek emin deðildi. Valentinus'un inançlarý için kendini öldürmeye çoktan
Pius'u öldürmek...
Bütün dünya onu bir cani olarak tanýyacaktý. Ve bunun, ikisi birlikte toplam yarým asýrdan
n bir süredir
Swiss Guard'da hizmet vermis olan babasý ve dedesi için, neden olacaðý utanç ezici olacaktý
Böyle bir seyi
gerçekten de yapabilir miydi?
Valentinus'u tanýdýðýndan beri Solothurn'un sadakati ilk defa bocaladý. Ya Valentinus yanýl
rsa? Öyle
olmasa bile, bunun yolu gerçekten de bu mu olmalý? Valentinus'un ondan yapmasýný istediðin
i düsünmek
için biraz daha zaman yaratmak amacýyla, yürüyüsünü yavaslattý. Ama zamaný kalmamýstý. Pius
içinde öldürülmeliydi.
Kendi
Benliðini birden öldürücü bir öfke duygusu sardý. Derin bir soluk aldý ve kaslarý gerildi.
a, tüm
kararsýzlýðý yok oldu. Sað eli tabancasýnýn kabzasýna gitti. Sonra mor, parlayan öfkesi der
ve tabancayý
býraktý - yeteri kadar siddet içermiyordu.
Mâder'e doðru yürürken, aðýr baltasýnýn sapýný sýkýca kavradý. Arkadasýnýn bir metre yakýnm
bekledi. Sonra baltayý hýzla kaldýrýp Mâder'in omuzuna indirdi.
Adam Fawer
Baltanýn aðzý omuzuna gömülünce, adamýn yüzü duyduðu acýyla kasýldý. ?çgüdüleriyle hareket
baltasýný kaldýrmaya çalýstý ama Solothurn çok hýzlýydý. Sert bir tekmeyle baltayý onun eli
Sonra kendi baltasýný Mâder'in omuzundan çekip çýkarttý.
Beyninde duyduðu öfkeyle, baltanýn ucundaki keskin dikeni Mâder'in boðazýna sapladý. On bes
ntimlik
diken sonuna kadar adamýn boðazýna girdi. Solothurn baltayý çevirdi ve geri çekti. Mâder'in
ynundaki
delikten bir anda kan fýskýrdý ve iri yapýlý adam yere yýðýldý.
Solothurn Pfyffer von Altishofen yerde kývranan arkadasýnýn üzerinden atladý ve kapýyý tekm
yerek açtý.
Papa XIII. Pius'un ölme vakti gelmisti.
6141
26
31 Aralýk 2007
23:58 (Yargý Gecesi'ne 2 dakika kala)
Manhattan sokaklarýndaki 533 baz istasyonuna 2.7 saniye içinde toplam 40,072,451 çaðrý gel
di. Bundan 0.3
saniye sonra, ilk baz istasyonu asýrý yükten dolayý kendini kapattý. Diðerleri de hýzla onu
kip etti.
On saniye geçti.
Sonra birer birer, yeniden açýlmaya basladýlar.
VVinter duyduðu zihinsel ýzdýrabý bastýrarak, doðruldu. Neler olduðunu anýmsamaya çalýstý.
la
yüzlesmek üzere kosarken...
Ona tecavüz etmisti. Zihnini, kurmalý bir oyuncak gibi bükmüs, ve onu...
Aman Tanrým.
Kalabalýða baktý, asaðýdan gelen dehset verici sesler onu saskýna döndürdü.
Birbirlerini öldürüyorlar. Benim yüzümden.
Aðzýndan bir çýðlýk çýktý, ama çevresindeki karmasanýn arasýnda sesi duyulmadý. Titreyen ba
üzerine kalktý ve ne yaptýðýný anýmsamaya çalýstý. ?nsanlarý bu kadar delirtmek için Valent
vasýtasýyla yaydýðý o duygu neydi? Ne
Düsüncesinin ortasýnda durdu ve yanýndaki inanýlmaz müziðe doðru döndü. Yasamýs olan tüm
müzisyenlerin tutkusuyla yüklü melodi ne kadar güzel olsa da, kalbini asýl durduran melodi
nin kaynaðý olan
fiziki görüntüydü:
| 615
AdamFawer
Ölesiye boðusan iki adam.
Yuvalarýnýn içinde dönmüs olan gözlerinin sadece aký görünen Elijah üstteydi. Sanki bosluða
ydi.
Valentinus'un elleri Elijah'm basýný iki yanýndan kavramýstý. VVinter zihinlerine uzandý, a
a sanki elektriðe
çarpýlmýs gibi geri çekildi. Sesler ve renkler o kadar yoðundu ki, baðlantýyý kesmezse Elij
eceðini
anlamýstý.
Hýzla yanlarýna gitti, ayaðýný geriye çekti ve tüm gücüyle bir tekme attý. Tekme basýna gel
us'un
zihni acý içinde haykýrdý.
Yan tarafýna devrildi ve Elijah yere yýðýldý. Winter onu sýrtüstü çevirdi.
"Elijah! Uya-"
Valentinus'un yumruðu yüzünün yanýnda patladý. Geriye doðru sendeledi ama Valentinus onu om
arýndan
yakalayýp düsmesine engel oldu. Bir yumruk daha attý - bu sefer midesine. VVinter duyd
uðu acýya tepki
göstermeye bile fýrsat bulamadan, Valentinus onu boynundan tutup gözlerine bakmaya zor
ladý.
"Onu kullanamazsam... seni kullanýrým."
VVinter'in zihninde bir seyler koptu, sanki çok eski bir kapý menteselerinden kopartýl
mýstý. Ve sonra renkle
dolu bir müzik içine aktý. Duygular içinden bir kasýrga gibi geçerken, tüm bedeni ürperdi.
Dipsiz hüzün - tanýdýðý herkesi kaybetmenin üzüntüsü.
Yoðun zevk - bedeninin her kasýnda hissettiði bir orgazm.
Zihin uyusturucu acý - tenine sürtünen milyonlarca paslý çivi.
Azgýn öfke - tek bir ana sýkýstýrýlmýs, insanlýðýn bildiði tüm adaletsizlikler.
Saf heyecan - göðsünde atan her milisaniye.
Düsünebileceði her duygu VVinter'in içine doldu. Bedeni hepsine birden ayný anda tepki ver
di; zihni o kadar
asýrý bir sekilde yüklendi ki, nefes almakta zorlandý. Ve sonra Valentinus'un kendi-
616 |
Empati
si zihnine girdi. ?lk basta, Valentinus'un bilinci o renk ve ses cümbüsü içinde kayboldu
, ama binlerce ses
arasmda benliðini korumaya çalýsan Winter, tüm sesleri bastýrýyordu.
Ve bir an için - kristalimsi bir saniye - VVinter için her sey ber-raklastý. Tüm gücünü kul
arak bu duygu
çýlgýnlýðýndan uzaklastý ve zihninin yüzeyine týrmandý. Çevresindeki her sey hiper-gerçekti
çýðlýklarý, üzerlerinde parlayan ýsýklar, dondurucu gece rüzgârý, boðazýndaki el.
Valentinus'un gözleri ona bakýyordu ama arkalarýnda bir bilinç yoktu - adam fiziki dünyanýn
esine geçmisti.
Beyni damarlarýný endorfinlerle doldururken bedenini bu felç durumundan kurtarmaya çalýsan
VVinter için,
geçen her saniye bir sonsuzluk gibiydi.
Ama zihnindeki haykýran duygular onu sonsuzluðun girdabýna çekmeye devam ettiler. O zama
n anladý.
Bundan kurtulamayacaktý.
Dünya sesle doluydu. Ama bu hep böyle olmustu ve Elijah sessizliði anýmsayamýyordu. Hepsin
in içinden,
daha da yüksek bir ses belirdi ve gökyüzü ikiye bölündü. Açýlan yarýktan, her seyi bastýran
belirdi.
Ama ses ne kadar yüksek, ne kadar ýzdýrap dolu olsa da, acý ölüyordu. Özgür kalmak istiyor,
kakmýyordu. Ve bu basarýsýzlýðýnýn içinde umutsuzca yardým istiyor, ama yanýt alamýyordu. Ç
edebilecek kimse yoktu. Biri hariç...
Kendisi.
Elijah parmaklarýný bu ses evrenine daldýrdý, parçalayarak açtý ve içeri uzandý
617
Adam Fawer
Birden her seyi anýmsayan ve algýlayan Winter gözlerini açü. Düsünmek için vakit kaybetmede
Valentinus'u omuzlarýndan yakaladý ve iterek dengesini bozdu.
Bilinci henüz tam olarak geri gelmemis olan Valentinus sendeleyerek geriye doðru iki
adým attý. Düsmemek
için kollarýný çýlgýnca sallýyordu. Sonra, VVinter'in göðsüne attýðý yumrukla, sahneden asa
Valentinus asaðýdaki azgýn insan çukurunda gözden kaybolurken, Winter inanýlmaz bir yenilgi
ardýndan delirtici bir acý duydu/hissetti/gördü.
618 |
27
31 Aralýk 2007
23:59 (2008 Yýlbasýna 1 dakika kala)
Dondurucu gece havasý onu sarmalarken, fiziksel varlýðýnýn yanýnda duygular da kaynasýyordu
Valentinus'un bilinci tam olarak, kývranan vücutlarýn üzerine düsüp, basýný birinin omuzuna
geri
geldi. ?çgüdüsel olarak yan tarafýna dönüp düsüsünü yavaslatmak için kollarýný açtý ve iri
üzerine çekti.
Soðuk, katý zemine çarptý; çarpma sýrasýnda kalçasý kýrýldý. Acý ve öfke içinde bir çýðlýk
kol ve bacaklarýna takýlýp el parmaklarý ile el ve ayak bileklerini kýrýnca, kendine hâkim
mayýp parýldayan
bir öfke yaydý. Öfkesine tepki gösteren bir insaat isçisi aðýr çizmesini kaldýrýp göðsüne i
Göðüs kemiðinin çatladýðýný hisseden Valentinus acý içinde soluðunu býraktý. Bilincini kayb
gördüðü son sey, bu defa yüzüne doðru gelmekte olan çizmeydi. Kendini korumak için kollarýn
çalýstý ama biri kýrýlmýs, diðeri ise gövdesinin altýnda sýkýsmýstý. Olaylarýn nasýl bu kad
olabileceðini anlamaya çalýsarak, son bir çýðlýk attý.
Yüzüne inen çizme burnunu kýrdý. Kýrýlan kemik parçalan beynine saplanýrken, kapalý göz kap
ardýnda bir renk patlamasý gördü. Laszlo'nun nefretlik hapishanesinden kurtulduðundan bu y
ana ilk defa,
zihninde sadece tek bir renk vardý.
Siyah.
â.
Valentinus'un ýzdýrap dolu çýðlýðý bilincini delip geçerken, VVinter yüzünü burusturdu.
I 619
AdamFawer
"Winter! Buraya!"
Sese doðru dönünce sahnenin zemininde yatan birinin üzerine eðilmis Stevie'yi gördü. Kosara
anma gitti
ve dizlerinin üzerine çöktü. Elijah'ýn ona vermis olduðu seyi yanýna koyarak ellerini onun
, yumusak
yüzünde gezdirdi ve... hiçbir sey hissetmedi.
"Hayýr, hayýr, hayýr, hayýr," diye mýrýldandý olduðu yerde sallanarak. Annesine olanlar yin
yordu. Bunu
düsünmemeye çalýsarak, Elijah'ýn basýný geriye itti ve dudaklarýný dudaklarýna yapýstýrýp s
onun aðzýna verdi. ?ki büyük nefesten sonra, doðruldu ve kalp masajýna basladý.
Bir, iki, üç.
Yeniden aðzýna üfledi. Dudaklarý onunkilere deðerken, son dakikanýn olaylarý zihninde canla
ve Elijah'ýn
bunu neden yaptýðýný, Valentinus'un karsýsýna neden böyle yalýn ve korunmasýz olarak çýktýð
Nefes al, nefes al. Bir, iki, üç.
ve simdi dönüp onlarý o ana götüren duygulara baktýðýnda, sadece onun muazzam korkusunu de
zamanda onu güden aský da hissetti
Nefes al, nefes al. Bir, iki, üç.
yanaklarýndan yaslar akarak, onun ölmemis olmasýný diledi. Hayýr, Elijah deðil, o deðil,
dar seyden
sonra
Nefes al, nefes al. Bir, iki, üç.
ölmemisti, ölmüs olamazdý. Bir nefes alabilseydi
Birden Elijah'ýn içinde, derinlerde bir yerde, bir kývýlcým hissetti. Ve sonra... Elijah ök
dü. Kalbi yeniden
atmaya baslarken, VVinter nefesini tuttu.
Göz kapaklarý titreyerek açýlýnca, VVinter onu hissetti - ýlýk ve ezgi dolu. O muhtesem, in
içini acýtacak
kadar güzel müziðin içinde saf ve kesiksiz bir beyaz vardý, O kadar yoðun bir sekilde parlý
du ki, VVinter
sonsuza kadar onu dinlemek istedi. vtf-"\i;H
620 |
Empa ti
Elijah sendeleyerek ayaða kalkarken, Grimes da cep telefonunu açtý. VVinter eðilip yanýnda
getirdiði seyi
yerden aldý. Gerekli gücü saðlayabilmek için fazla hafifti. Ama ellerindeki de buydu.
"Baz istasyonlarý açýlmýslar!" dedi Grimes çevrelerindeki gürültüyü bastýrmak için baðýrara
Elli bin zihin Elijah'm zihninde patlarken, zamanýn akýsý yavasladý.
Elijah, birbirleriyle çelisen sayýsýz rengi engellemek için gözlerini kapattý. Ama göz kapa
rý görüsünü
kapatýnca, saskýnlýk verici bir sey oldu - görüsü geri geldi. Ama Elijah'm beynine ulasan g
ne gözünün
að tabakasýndan kaynaklanýyor, ne de optik siniri vasýtasýyla tasýnýyordu. 100,000 bakan gö
afýndan
oksipital korteksine doðrudan aktarýlýyordu.
Bir an, birbirleriyle çelisen görüntüler onun dikkati için çekistiler, ama sonra, tek bir ý
aleydoskopu
halinde kaynastýlar. Elijah tüm bu görüntülerin ardýndaki düsünceleri sezemeseydi, anlasýlm
lardý. Ama
o, Valentinus'un 50,000 yandasýnýn hepsi de parlak mor bir öfkeyle boyanmýs zihinlerini,
televizyon kanallarý
arasýnda dolasmanýn kolaylýðryla özümsedi.
Times Meydaný'ndaki devasa neon tabelanýn sürekli deðisen renkli ýsýklarýnýn altýnda domuz
sarýsýna bir kasap býçaðý saplayan Susan Collins.
Tokyo'da, Kardinal Peter Shojiro Hirayama'yý izlerken cebindeki silahý çeken Masahiko
Ito.
Madrid'de, Almudena Katedrali'nin gölgesinde, ellerini Kardinal Antonio de la Pena
Perez'in boðazýna saran
Jose Ignacio Climent.
Kumasi'de, günah çýkartma hücresinden çýkan Kardinal Lucas Afrifah-Agyekum'a býçaðým saplay
Osei.
| 621
Adam Fawer
Papa XIII. Pius'un Vatikan'daki yatak odasýna, elinde bir baltayla dalan Solothurn
Pfyffer von Altishofen.
Elijah, zihninde dolasan düsüncelerin olusturduklarý desen vasýtasýyla, birden Valentinus'
un nihai amacýnýn
ne olduðunu anladý - Papa ve 108 Katolik kardinali ayný anda öldürerek, Katolik Kili-sesi'
ni ortadan
kaldýrmak.
Birkaç saniye içinde dünyadaki en etkili insanlardan 109 tanesi ölmüs olacaktý.
Eðer ki
622 |
1 Ocak 2008 00:00 (Yargý Gecesi)
Gözleri hâlâ kapalý, ama ona bakan binlerce insanýn görüslerinin kýlavuzluðundaydý. Elijah
asça
VVinter'in ensesine koydu. VVinter'in elleri gerekli konumu almýslardý bile. Eli VVi
nter'in tenine deðdiði an
gücü onunkiyle bütünlesen Elijah'ýn beynindeki düsünceler / görüntüler / sesler yoðunlastý.
Dünyanýn her tarafmdaki olaylarý VVinter'in zihnine gönderdi; ardýndan basit bir komut ver
di:
Simdi.
Solothurn odasýna dalýnca Pius yataðýnda doðruldu.
Asker tam baltasýný kaldýrmýstý ki, öfkesi birden söndü. Gözlerinin önündeki canlý mor yok
siyah-beyaza dönüstü. Papa'nm dehset içindeki gözlerine, sonra da elindeki, ucundan kan da
mlayan baltaya
baktý.
Ne yapmasý gerektiðini biliyordu. Valentinus'un planýndaki en kritik parçaydý. Tüm dünyada
othurn gibi
insanlar su anda Katolik Kilisesi'nin önde gelen kardinallerini öldürmekteydiler. Birk
aç saniye içinde çok baslý
canavar ortadan kalkmýs olacaktý. Ama eðer Solothurn görevinde basarýsýz olursa, bunlarýn h
i bosa
gidecekti.
Geçirdiði soku atlatan Papa ellerini ona doðru uzattý.
"Evlat, lütfen. Silahýný indir."
"Hayýr," dedi Solothurn basýný sallayarak. "Bunlarýn hepsinin kaynaðý sensin. Seni öldürmel
"
| 623
Adam Fawer
?sa'nýn Elçisi gözlerini Solothurn'unkilerden ayýrmadan bir haç sgüJCarttý ve ?ngilizce ola
fýsýldamaya
basladý.
"Göklerin ve yerin Yar atýcýsý olan Tanrý'ya inanýyorum."
Sahte Yaratýcý Tanrý'nm adý geçince Solothurn yeniden gayrete geldiðini hissetti.
"Vaazlarýnýzda söylediklerinizin hepsi yalan."
"Kutsal Ruh tarafýndan yaratýlýp, Bakire Meryem'den doðan, O'nun tek Oðlu ve Rabbýmýz ?sa'y
nanýyorum
"
Solothurn baltasýný basýnýn üzerine kaldýrdý.
"Kutsal Ruha inanýyorum; kutsal Katolik Kilisesi'ne "
Bir damla kan baltanýn ucundan Solothurn'un basýna damladý ve yanaðýndan asaðý süzüldü.
" azizlerin ruhsal birliðine; günahlarýn baðýslanacaðýna; bedenin yeniden hayat bulacaðýna
Kutsal adamýn sözlerini bastýrmaya çalýsan Solothurn baðýrarak Papa'nýn yataðýna doðru kost
" ve sonsuz yasama inanýyorum. Amin."
Dislerini sýkan Solothurn baltayý Pius'un basýna doðru savurdu.
Elijah'ýn zihni onunkinin içine girip, yüzlerce ölüm saçan düsünceyi ona yönlendirirken, VV
efesini tuttu.
Düsüncelerdeki nefret ve vahset tiz bir inlemeyle baðýrýyordu. VVinter'in zihni öfkeyle dol
rken, bedeni de
acýya boðuldu. Dehset içinde, Elijah'ýn duygularý süzdüðünü ve onun uçuruma bakabilmesini s
çirkinliklerinin yükünü kendi üzerine aldýðýný farketti.
Duyduðu dehseti bir kenara itip, Elijah'ýn ona vermis olduðu seyi sýkýca kavradý. Sonra, ar
eyi kemanýn
tellerinin üzerine koydu ve çalmaya basladý.
6241
Empati
tik nota duyulýatetv önündeki 109 öldüraeü zihnin içine dal-± ? . ...
Elijah, bilinci Winter'inkiyle iç içe geçerken, zihin gözünü açar.
Bir sonraki nanosaniyede, tüm yasamý boyunca gördüklerinden fazlasýný görür. Bir nabýz gibi
elektromanyetik alanlar seklindeki milyonlarca bilinç, düsünülebilecek her renkte parlam
aktadýr önünde. Her
alan, ateslenen bir katrilyon nöronla birlikte sekil deðistirmekte ve bu mikroskopik
havai fisek gösterisinin
olusmasýna katkýda bulunmaktadýr.
Ve Elijah, o en inatçý deneyci, kendi görmediði bir seye asla inanmayan o adam, hiç beklem
ediði bir sey
görür: her bilinç arasýndaki belli belirsiz baðlantýyý.
"O eh'i," der Winter zihninde, fýsýldayarak. Ama bu düsünce, milyonlarca zihnin biyoelek
triksel etkinliðiyle
beslenen elektromanyetik alanlar arasýndaki baðlarýn güçlendiðini gördüðü zaman duyduðu sok
e,
arada kaybolur. Alanýn hazýrlýk gerilimi artarak patlar ve bir katrilyon nöronun daha at
eslenmesini tetikler.
Geri besleme döngüsü güçlendikçe Alan, Times Meydaný 'mn ötesine geçip semaya uzanýr, atmos
sonsuz elektromanyetik radyasyon tayfýyla - televizyon yayýnlan; radyo sinyalleri; c
ep telefonu yayýnlarý;
GPS sinyalleri - bütünlesir.
Elijah'tn zihni daha da açýlýr ve trilyonlarca yaratýðýn gördükleri I duyduklarý I tattýkla
lan I
hissettikleri I düsündükleri içine dolarken, her dalga boyunu özümser.
Uçan bir güvercinin gözünden, Empire State binasýnýn görünümü.
Bir akvaryumdaki balýðýn duyduðu su sesi.
?ki sokak ötede gezinen bir kedinin kokladýðý çöp.
42. Sokakta, kaldýrým taslarýnýn arasýndan çýkan bir çim yapraðýnýn tattýðý hava.
Yedi metre asaðýda, kanalizasyonda yüzen bir amipin hissettiði su molekülleri.
1625
Adam Fawer
i , Dünyayý çevreleyen elektromanyetik alanýn her seye egemen bilgeliði aracýlýðýyla, Elija
i
deneyimler. Her kisiyi. Her hayvaný. Her bitkiyi. Her yasam kýrýntýsýný.
Ve dünyanýn gözlerinden bakan Elijah, gerçeði algýlar
Tanrý'nýn gözlerinden bakmaktadýr... Çünkü Tanrý monolitik bir ilahî varlýk deðildir.
Tanrý bizleriz.
Elijah birden insan iradesinin bu girdabýn içinde ne kadar önemsiz olduðunu anlar. Her k
isi, Tanrý'nýn sadece
minik bir parçasýdýr ve hizmet ettiði tümlesik bütünden haberi bile yoktur. Ancak bir damar
yol alan bir kan
hücresi kadar bilinçli; bir amaçla dolu ama o amacýn büyük plandaki yerinden habersiz.
Evrenin yin ve yang'i barizdir.
Isýðýn içinde neden karanlýðýn da olduðu. Kötünün neden her zaman iyiye baskýn olduðu.
Tanrý'nýn - Bizim - neden tüm bunlarýn var olmasýna izin verdiðimiz.
Çünkü onlarýn var olmasýný Biz istiyoruz. Her biri kendi çýkarý için davranan, Tanrý tarafý
tarafýmýzdan - asýlanmýs evrensel arzunun - hayatta kalmak, çoðalmak - tutsaðý olan varlýkl
arýmýzý
yukarý çýkartýrken, Bazýlarýmýzý asaðý çeken sürekli bir itis ve çekis.
Özgür ?rade verilen bir sey deðildir. Uðrunda mücadele edilmesi gerekir. Hak edilmesi gere
kir. Alýnmasý
gerekir.
Elijah da aynen bunu yapar. Evrensel ?radeyi kavrar.
Elijah'ýn düsüncelerini duyan YJinter onun izinden gider. Valentinus'un çarpýk nefretine k
arsýlýk olarak, 109
katile bir sevecenlik dalgasý gönderir. Ama onlarý güçsüzlüðe bükmeden, durur. Onun yerine,
bir yol
seçer.
626 |
Empati
Elijah ve Winter, Valenünus'un olasý katillerine daha önce hiç deneyimlemedikleri bir se
y sunarlar: kendi
kaderlerini seçerken onlarý tamamen özgür býrakmak için, Evrensel ?rade'den yarým saniyelik
r kaçýs.
Kendi baslarýna.
Kanlý baltanýn havada ýslýk çalarak Papa'nýn kafasýna doðru gidisini izleyen Solothurn, bir
ihninde o ana
kadar duymus olduðu en huzur verici melodiyi duydu. Melodi olaðanüstü bir kresendoya doðru
yükselirken,
öldürmek üzere olduðu adama karsý inanýlmaz bir sevecenlik duygusu kabardý içinde.
Kendini aniden özgür hissetti. Ve bir karar verdi.
Güçlü kollarýnýn ve asaðý inmekte olan aðýr baltanýn ivmesini kontrol etmekten aciz, yapabi
seyi
yaptý - baltayý býraktý. Baltanýn sapý parmaklarýnýn arasýndan kayarak kurtuldu; aðýr basý
devam
etti.
Papa XIII. Pius eðildi ve
Elijah ve VVinter içlerine dolan binlerce duyguyla, ayný anda soluklarýný tuttular.
Kan içindeki ellerine ve ayaklarýnýn dibinde yatan ölü kadýna bakan Susan Collins'den - sas
lýkla karýsýk bir
korku.
Kardinal Peter Shojiro Hirayama'nýn alnýndaki kanlý deliðe bakan Masahiko Ito'dan - ezic
i bir pismanlýk.
Dudaklarýný, daha biraz önce boðmakta olduðu Kardinal Antonio de la Pena Perez'inkilere ya
pýstýrýp, onu
yeniden yasama döndürmeye çalýsan Jose Ignacio Climent'den - kabarcýklanan bir ümit.
1627
Adam Fawer
Býçaðýný, her zaman nefret etmis olduðu Kardinal Lucas Afrifah-Agyekum'a bir daha ve bir da
a saplayan
Kofi Osei'den -yoðun bir sevinç dalgasý.
Baltasý Papa'nýn basýnýn hemen üzerinden geçip, omuzunun üzerinde duvara gömülen Solothurn
von
Altishofen'den -dehsetli bir rahatlama.
Ve sürekli deðisen bir renk ve sarký cümbüsü içinde birbirlerine girmis daha binlercesi.
Kutsal adamlarýn hepsi de kurtulamadý, yedi Kardinal ya ölmüs, ya da ölmekteydi. Çünkü, her
adar
kardinallerin hepsi Tanrý'nýn yolunda olduklarýný iddia etseler de, bu doðru deðildi. Yolda
çýkmýs olanlar
bunun bedelini, seçimlerini, özgür iradelerini kullanarak yapan insanlarýn elinde ödediler
.
Bu düsünceyle, Elijah kör edici tüm o zihinleri býraktý ve kendi zihnine geri döndü. Gözler
Vinter'in
yüzünü yavasça ellerinin arasýna aldý ve dudaklanndan öptü. Sonra gözlerini kapattý ve en m
az
ýsýkla aydýnlanmýs, sarkýlarla çevrili bu aný yasayarak, kendini býraktý.
628
2^
1 Ocak 2008
05 -43 (Yargý Gecesi'nden 5 saat, 43 dakika sonra)
The New York Post gazetesinden:
TIMES MEYDANINDA ?NT?HAR EÐ?L?ML? TAR?KAT AYAKLANMASI!
2008'e iki dakika kala, Valentinus'un intihar eðilimli tarikatý zývanadan çýktý.
Genç pop yýldýzý Arianna'nm sarkýsý sýrasýnda kalp krizi geçirmesinden (bkz. sayfa 5) hemen
sahneye
Valentinus çýktý. Ardýndan da yandaslarýna, 'Özgür kalabilmek için [çevrelerindeki] insanla
ini!'
emretti. Bu noktada 1.1 milyon kisilik kalabalýðý olusturanlar bira siseleri, býçaklar, so
palar ve ellerine
geçirebildikleri benzer silahlarla birbirine saldýrdý.
Yerel polis ve milli muhafýzlar düzeni saðlamak için yakýnda olsalar da, birçok vatandas so
radan polisin ve
askerin gereksiz ve asýrý siddet kullandýðý yönünde sikâyette bulundu. Olaylarýn sonucunda
öldü,
1,672'si hastanelik olmak üzere on binlerce kisi yaralandý. Mississippi'den gelen tu
rist Brady O'Beirne,
'?nsanlar çýldýrmýs gibiydi,' dedi ve ekledi. 'Bir an partide eðlenirken, bir sonraki an h
ayatýmýz için
savasýyorduk!' ?nsanlarýn býçaklanarak, ezilerek ve coplanarak öldürüldüðü ayaklanmanýn yoð
raðmen siddet olaylarý üç dakikadan az sürdü. Bu anda konser viyolonisti VVinter Zhi (bkz.
ayfa 7)
Valentinus'u sahnenin önünde toplanmýs olan ve orada bulunanlarýn 'ölüm çukuru' olarak nite
-
(629
Adam Fawer
dirdiði kalabalýðýn içine itti. Sonrasýnda olanlar hakkýnda çeliskili ifadeler olsa da, bir
an, 'inanýlmaz
parlaklýkta bir beyaz ýsýk' gördüðünü, 'olaðanüstü güzellikte bir müzik duyduðunu' ve 'hari
hissiyle sarýldýðýný' ifade etmistir.
Brooklyn'den Laurie VVilliams, 'Sanki âsýk olmak gibiydi,' diyor. Ne gariptir ki, sa
atler gece yarýsýný
gösterirken, kalabalýkta bulunan birçok kisinin paylastýðý bir görüs bu. New Yorklular ve t
ler ancak o
asamadan sonra bir araya gelip yaralýlara yardým etmeye basladý.
Qýýecns'den yirmi dört yýllýk acil yardým teknisyeni Pete Villings anlatýyor:
'Herkes yardým etmis olmasaydý binlerce ölü olurdu. Ama o beyaz ýsýk görünüp, o inanýlmaz m
basladýðý anda insanlar vurup kýrmayý býraktý ve birbirine yardým etmeye basladý. Hayatýmda
sey
görmedim. Ve bugüne dek oldukça fazla çýlgýnlýk gördüðümü söylemeliyim.'
Empati
BLOG DÜNYASINDAN - V
Tarih: 2 Ocak 2008 - Salý, 00:ît Ç?RK?N ?Ç?N ÖLÜM CEB?
Bu, yýlbasý gecesi 500 baz istasyonunu devre dýsý býrakýp, birkaç yüz bin cep telefonunu ya
eri zekâlý
pezevenge bir gönderidir. Su ana kadar federal polisin bu isi kimin yaptýðýna dair en uf
ak bir fikirleri yok
(zaten ne zaman oldu ki?) ama Scoobv Doo (ya da bugünlerde karton dünyasýnda sýrlarý her k
im çözüyorsa
onun) için bir ipucu var: Virüsün bulasmasýndan on iki saat sonra tüm boku yemis telefonla
rda
'Grim'Iendiniz!' mesajý çýktý ve telefonlar hemen bir seks sohbet hattýný aradý. Öyle görün
isi kim
yaptýysa seks manyaðýnýn teki. Sok edici.
BUN LARA DA GÖZ ATI N: YILBASI GECES?. CEP V?RÜSÜ. SCOOBY DOO. MORONLAR
! 631?
30
2 Ocak 2008
23:06 (Yargý Gecesi'nden 2 gün sonra)
Video sona erince projektörün hafif výnlamasý odayý doldurdu. Kadýn ýsýklarý açtý ve el ele
tin
ekranda donmus halde duran son görüntüsü de siliklesti.
"YVinter Zhi ve Elijah Cohen."
"Onlar olduðundan emin misin?"
"Kesinlikle."
Kadýn küçük siyah topuzu oynatýnca tekerlekli sandalyesi ilerledi. Elektrik motorundan çýka
afif ses
projektörün fanýnýn sesine karýstý. Odanýn ön tarafýna gelince, perdedeki iki sekli isaret
"?ste bunlar bizim kayýp çocuklarýmýz, beyler."
Terry Saunders duyduklarýna inanamayarak nefesini tuttu. "Cohen tüm bu zaman boyunca
burnumuzun
dibindeydi. Olacak sey deðil!"
"Bu tesadüf sayýlmaz," diye yanýtladý sandalyedeki kadýn. "En iyi odak grubu analistini tu
tmak istedik ve o da
Elijah Glass idi. Onun niye en iyisi olduðunu ancak simdi biliyoruz."
California'nýn kýdemli Demokrat Parti senatörü ve Organizasyon Yönetim Kurulu Baskaný ilk k
z konustu.
"Bu durumda öneriniz nedir?"
"Beyinlerini yýkamak için artýk çok geç," diye yanýtladý felçli kadýn. "Ama onlardan hâlâ
faydalanabileceðimizden eminim."
Basýný sallayan Baskan bu kez Terry'ye döndü. "Kongre üyesi nasýllar? Umarým Cohen, Zhi ve
VVilloughby'nin ortaya çýkmasý tatsýz anýlarýn canlanmasýna neden olmamýstýr."
632 |
Empati
"Görebildiðim kadarýyla, Charlie gayet iyi," dedi Terry. "Hatta hükümetin ayaklanmayý önlem
onusundaki
basarýsýzlýðýný siyasi skandal haline getirmeyi bile basardý. Biz burada durumu deðerlendir
, o da konuyu
yapacaðý konusmanýn içine yerlestiriyor."
"Adamýn harika bir içgüdüsü var," dedi Baskan. "Nitelikli eðitimin bir çocukta yapabileceði
er hayret
verici, deðil mi Saman tha?"
"Evet, Senatör," dedi tekerlekli sandalyedeki kadýn.
Baskan ayaða kalktý ve kravatýný düzeltti. "Cohen ile Zhi elimize geçince haberim olsun. Ve
bu defa onlarý
kaybetmemeye çalýsýn."
Yanýt beklemeden döndü ve odadan çýktý. Samantha Zinser paylamaya aldýrmadý. En iyi iki öðr
e
dönüyordu.
(633
Son Söz
2 Mayýs 2005
10:06 (Yargý Gecesi'ne 2 yýl, 243 gün kala)
Kus gökkusaðýnýn renklerine bürünmüs gökte bir çýðlýk attý. Sesi kus ötüsünden çok elektron
andýrýyordu, ama adam aldýrýs etmedi. Umduðundan çok daha fazla renkle dolu, muhtesem bir g
Kendini on yýllýk bir uykudan uyanýr gibi hissetti.
Uyanmak...
Jim gözlerini parlak floresan lambaya dikti.
Neredeyim ben ?
Anýmsadýðý son sey agnostizm toplantýsýndan dönüyor olduðuydu. Tanrý'yý aramakla, olup çýkt
anlam bulmaya çalýsmakla geçen yýllardan sonra nihayet bir ev, tüm sorularýný yanýtlayan bi
sefe
bulmustu.
O gün arabada tarikatýn lideri Sophia ile beraberdiler. Ona gerçeði gösteren Sophia olmust
u. Ona yeni bir ad
vermisti. Ve ayný zamanda...
"Tekrar hos geldiniz."
"Ne..." Jim'in sesi fýsýltý düzeyinde, boðuk ve hýrýltýlý çýkmýstý.
"Henüz konusmayýn," diye yanýtladý erkek hastabakýcý. "?çin sunu."
?nce bir kâðýt bardaða buzlu su koydu ve Jim'in aðzýna uzattý. Soðuk suyun kurumus diline v
rahatlamanýn tadýný çýkartan genç adam bir dikiste bitirdi.
"Tesekkürler," dedi fýsýltýyla. Bu kez konusmak o kadar acý vermemisti. "Ne oldu bana?"
"Bekleyin. Gidip doktoru bulayým."
634 |
Empati
Hastabakýcý hýzla uzaklasýrken Jim elini dikkatle basma götürdü. Basý sargýlar içindeydi. F
du,
ama uyusturucun etkisi geçince canýnýn yanacaðýný biliyordu.
Çevresine bakýnýp büyük beyaz odaya göz gezdirdi. Tavana sesi kýsýlmýs bir televizyon asýlm
mavi gökyüzüne yükselen ince, beyaz bir duman görüntüsü vardý.
Sonra uzun bacaklý bir doktor içeriye girdi ve Jim'in bakýslarý televizyondan kadýna döndü.
ktor dosyasýný
incelerken endiseyle onu izledi.
"Bir trafik kazasý geçirdiniz. Bunun hakkýnda herhangi bir sey anýmsýyor musunuz?"
Jim basýný salladý; o ufak hareket bile beyninin zonklamasýna yetmisti. Dosyayý yataðýn aya
undaki yerine
koyan doktor ona doðru eðildi. Küçük fenerini her iki de gözüne tuttuktan sonra geri çekild
"Çok sanslýsýnýz," dedi. "Ön camdan çýkýp, arabanýzdan on metre öteye fýrlamýssýnýz. Kafata
Emniyet kemerini takmanýz gerekirdi."
"Tesekkürler," dedi Jim doktorun parlak mor ukalalýðýndan rahatsýz olarak.
"Bir sey sorayým... Daha önce kafa travmasý geçirdiniz mi?"
"Hayýr. Neden sordunuz?"
"Ameliyatý yapan ekip kafatasýnýzýn altýna yerlestirilmis metal bir parça çýkarttý. O kadar
ir süredir
oradaymýs ki, kemiðe kaynamýs. Bunun nereden geldiðine dair bir fikriniz var mý?"
"Hayýr," dedi Jim. Kadýnýn zihnini çevreleyen açýk sarý dalgalardan inanmadýðýný görebiliyo
.
Aman Tanrým! Kadýnýn renklerini görebiliyorum.
Nefesi kesilir gibi oldu. Yavas yavas sýyrýlmaya basladýðý sersemlikle ne gördüðünün farkýn
Ve ne hissettiðinin. Aldýðý her nefesle zihnine harika renkler doluyordu. O kadar uzun b
ir süre olmustu ki,
neredeyse dünyanýn canlýlýðýný unutmustu.
| 635
Adam Fawer
Gözlerini yumdu ve bitkin bir hüzünle dolu halde iç geçirdi.
"?yi misiniz..." diye söze baslayan doktor birden duralayýp boðazýna kadar yükselen hýçkýrý
Jim gözlerini açtý ve onun yanaklarmdan süzülen yaslarý gördü. Yesil rahatlamasý kendininki
ordu.
Yavasça berrak mavi bir nese göndererek kadýnýn üzüntüsünü geçirdi.
Doktor gözyaslarýný sildi, yüksek sesle burnunu çekti ve derin, armdýrýcý bir nefes aldý. "
m. Bana
ne olduðunu bilmiyorum." Kendini toparladý, sonra dikkatini Jim'in bulgularýna çevirdi.
"Sizi burada birkaç gün
gözlem altýnda tutmamýz gerekiyor, ama tam olarak iyileseceðinize eminim. Çok sanslýydýnýz,
n..."
"Bay."
"Pardon?" dedi doktor. Kafasý karýsmýstý.
"Bay. Bayan deðil."
"Ah, özür dilerim!" Doktor dosyasýný yeniden aldý. "Ama burada adýnýzýn..."
"Kýsa süre önce cinsiyet deðisimi ameliyatý geçirdim. Yeni adýma çýkartýlmýs kimliðimi ve s
bekliyorum."
"Özür dilerim," dedi doktor sýkýntýlý bir sekilde. "Ben... Yani tüm bu sargýlar ve deri yýr
sýnda farkýna
varmakta..."
"Özür dilemenize gerek yok," dedi Jim sakin bir ses tonuyla.
"Yeni adýnýz ne öyleyse?"
Jim cevap vermek için aðzýný açtý, ama sonra durdu. 'Jim'de karar kýlmýs olsa da, birden bu
azlasýyla
yavan olduðuna hükmetti. Dünyaya zincirlenmis bir adamýn adýydý. Artýk o ölümlü kýskaçtan k
sansýna sahip olan biri için gerçekten yavandý.
Sophia onu hangi adla çaðýrmýstý?
"Valentinus," dedi Jim. Yabancý bir lisana aitmis havasý veren adýn dilinde býraktýðý histe
oslanmýsh.
"Valentinus. Beðendim," Doktor basýný salladý. "Jill'den çok daha ilginç."
6361
Empati
"Size katýlýyorum," dedi Valentinus. Kadýnýn renklerini içine çekti. Peder Sullivan'ýn yala
rýndan nihayet
kurtulduðuna göre, bir daha asla gücünden çekinmeyecekti. Tek Gerçek Tanrý o gücü kendisine
nedenden ötürü baðýslamýstý. Ve bu kez parmaklarýnýn arasýndan kayýp gitmesine izin vermeye
Bakýslarýný televizyona çevirince dikkati bir balkona çýkan tanýdýk yüzlü, gri saçlý adama
m
üzerinde uzun, bol bir beyaz cüppe, omuzlarýnda ise kenarlarý altýn islemeli siyah haçlarla
süslü bir
palyum38 vardý. Her iki kolunu da gökyüzüne kaldýrýnca asaðýdaki kalabalýktan coskulu bir s
asý
koptu.
Ekranýn altmda beliren beyaz yazýlarý okuyan Valentinus'un gözleri irilesti. 'Baspiskopo
s Patrick Sullivan
265. Papa seçildi ve XIII. Pius adýný aldý.'
Onun bakýslarýný takip eden doktor gülümsedi. "Vayy! Gerçekten de bir Amerikalýyý seçtiler,
hayretle.
"Sullivan'ýn Uluslararasý Öksüzler Vakfý ile ilgili yaptýðý çalýsmalarýn takdir edildiðini
sey. ?yi
bir Papa olacak."
Valentinus örtünün altmda yumruklarýný sýktý... Ve plan yapmaya basladý.
1 Genelde Papa tarafýndan giyilen ve episkopal yetkisini gösteren beyaz,
yünlü bir atký fç.n.]
1637
Yazarýn Notu
15 Kasým 2006
10:34 (Yargý Gecesi'ne 1 yýl, 46 gün kala)
Bu kitap her ne kadar bir kurgu olsa da, öykünün içine daðýtýlmýs olan birçok gerçek olgu d
nlarýn
arasýnda Libet'in özgür iradeyi sorgulayan deneylerini, birlestirme problemini çevreleye
n gizemi, bazý bilim
adamlarýnýn BEMB teorisine olan inancýný ve tabii ki CIA tarafýndan yürütülen deneyleri say
riz.
CIA gerçekten de birçok yabancý bilim adamýný PAPERCLIP Projesi kapsamýnda Amerika Birlesik
Devletleri'ne gizlice soktu. Bunlarýn büyük çoðunluðu Amerika'nýn kýtalararasý balistik füz
da
çalýsan mühendisler olsa da, bir bölümü de sorgulama metotlarýmýzý gelistirme görevi verilm
oglardý.
Nazi bilim adamý Kurt Blome ile Yahudi-Amerikan bilim adamý Sidney Gottlieb gerçekten
de bir takým
olusturup, doðruluk serumlarýnýn ve daha birçok ilacm etkilerini Kuzey Koreli savas esir
lerinin, Amerikan
askerlerinin ve San Francisco ile New York sehrindeki sivillerin üzerinde denedi.
CHATTER, BLUEBIRD, OFTEN ve MK zihin kontrol deneyleri dahil olmak üzere, bahsi geçe
n tüm kod adlý
operasyonlar aynen anlattýðým sekilde gerçeklesti. Kamu kayýtlarýna göre, Ronald Reagan 198
da
insanlar üzerine yapýlan deneyleri yasakladý. Tüm MK projeleri o zamandan beri durduruld
u.
Ya durduruldu, ya da devam ettirilen çalýsmalara dair kamuoyuna baska sýzýntý olmadý.

You might also like