You are on page 1of 272

KARL R.

POPPER

HAYATPROBLEM
ÇÕZMEKTiR
Bilgi, Tarih ve Politika Üzerine

çEviREN:
ALÍNALBANT

omo
iSTANBUL
YapI Kredi Yaymlan - 2156
Cogito -136

Hayat Problem Ç<?zmektir - Bilgi, Tarih ve Politika Üzerine I KarI R. Popper


Qzgün ad1: Alles Leben ist Problemlõsen.
Uber Erkenntnis, Geschichte und Politik
Çeviren: Ali Nalbant

Kitap Editõrü: ~bnem $unar


Düzelti: Fahri Gililüoglu

Kapak Tasanm: Nahide DikeI

Bask:t: Üç-Er Ofset


Yü.zyll Mah. Massit 5. Cad. No: 15 Bagalar I istanbu1

1. Bask:t: istanbu1, $ubat 2005


2. Bask:t: istanbu1, Nisan 2006
ISBN 975-08-0905-X

© Yapl Kredi Kültür Sanat Yaymohk TIcaret ve Sanayi A.$., 2004


© 1994 KarI R. Popper
Bütün yaym haklan sakhdrr.
Kaynak gõsterilerek tarutun için yapIlacak klSa almblar d!§mda
yaymcmm yazili izni oImakslZl.l1 hiçbir yolla çogalblamaz.

Yapl Kredi Kültür Sanat Yaymcrhk Ticaret ve Sanayi A.$.


. Yapl Kredi Kültür Merkezi .
Istikla1 Caddesi No. 285 Beyogtu 34433 Istanbu1
Telefon: (o 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (O 212) 293 0723
hli:p:llwww.yapikrediyayinlari.com
. e-posta: ykku1tur@ykyku1tur.com.tr
Internet sah§ adresi: http://yky.estore.com.tr
www.teleweb.com.tr
iÇiNDEKÍLER

ÓNSÓZ.7

I. DOGA HAKKINDAKí I3iLGíNíN SORUNLARI


1. Geli~irn Kurarnl ve MantJk Baklrnmdan Bilirn Ógretisi • 15
2. Bilirnsel indirgerne ve Bilirnin Ózündeki
Tarnarnlanrnarnl~hk • 39
3. Bir Realistin Ruh-Beden Sorunu Hakkmdaki Dü~ünceleri • 76
4. Bilgikurarnl ve Ban~ Sorunu • 91
5. Evrirnci Bilgikurammm Bilgikuramsal Konumu • 102
6. Kepler: Güne~ Sistemi Metafizig; ve Deneysel Ele~tirisi • 116

u. TARÍH VE pOLÍTiKA ÜZERiNE DÜ$ÜNCELER


7. Ózgürlük Konusunda • 125
8. Tarihyazlml ve Tarihin Anlaml Üzerine • 139
9. Demokrasi Kuranu Üzerine • 163
10. Demokratik Devlet Kuraml ve UygulamaSl
Üzerine Dü~ünceler • 170
11. Ózgürlük ve EnteleklÜel Sorurnluluk • 190
12. Hayat Problem Çiizmektir • 203
13. Tarihin Yorumunda Kinizme Kar~l • 211
14. "Ban~ için 5ava~ Açmak" • 225
15. Komünizmin Çiikü~ü Üzerine Dü~ünceler:
Geleceg; Biçinuendinnek Íçin Geçmi~i Aruama Denemesi • 235
16. Ban~m Gerekliligi Hakkmda • 252

Ka vram Dizini • 259


Onsoz

Elirüzdeki makale ve konu§malar derlemesi, yine Münih


Piper Yayrnevi'nce yayrmlanml§ olan kitablm Daha fyi Bir Dün-
ya AraY'fl' nm devaml olarak gorülebilir. Her iki kitapta da
ozellikle doga bilimlerine odaklanan yazllarm yaru SITa tarih
veya politikaya odaklananlar da bulunmaktadlr. Bu kitabm
ba§hgl olan Hayat Problem Ç6zmektir, ayru zàmanda 12. bOlü-
mün de ba§hgldrr - ki bu bolüm, onceki derlemenin giri§ine
koydugum, kzsa ama ozünde çok onemli oldugundan "onsoz
mahiyetinde bir ozet" de denilebilecek klsml derinden etkile-
mi§tir.
;iimdiki derlemenin onsozüne de, onsozlerin genelde sahip
oldugundan daha fazla onem kazandlrmaya çah§hm.
Bolüm1erin seçimi, asistarum Bayan Melitta Mew ve Piper
Yaymevi'nden Dr. Klaus 5tadler'in ortak çah§malannm sonucu-
dur. Her ikisine de sonsuz te§ekkür borçluyum.

Elinizdeki kitabm ilk kzsml, "Doga Hakkmdaki Bilginin 50-


,un1an" ad1!l1 ta§lyor. Burada oncelikle soz konusu olan, biyo-
loji ve ya§am biçimlerinin kavranamayacak büyüklükteki zen-
ginligidir.
Ne tarafmdan olursa olsun, biyolojinin çok say,daki dalla-
nndan birinin derinliklerine indikçe, heI düzeydeki biyolojik
8 Hayat Problem Çozmektir

yap!lann biçirnsel zenginligi bütün kavran!lrnazhglyla, yap!la-


nn uyurn içindeki birlikteligi ise bütün rnükernrnelligiyle ken-
dini ortaya koyar.
Birinci krsrnm son bi:ilürnü, tanrmm yarattlgl fiziksel dün-
yadaki uyurnu arayan ve gezegeruerin hareketlerini son derece
soyut, arna son derece uyurnlu bir ~ekilde açlklayan üç Kepler
yasasml bulan o yüce insana, Johannes Kepler' e ithaf edilrni~tir.
(Ba~kalanyla da) birlikte doga bilirnirnizi yaratrnl~ olan bilirn
dünyasmm üç devi -aym çagda ya~arnl~ Galile ve Kepler ile ta-
kipçileri Newton- arasmda en büyük olam belki de Kepler'dir.
Kesinlikle en çekici, en açlk ve en alçakgi:inüllü ki~ilige sahip
olan odur. Her üçü de tutkulu ve yorulrnak bilrnez birer ara~lIr­
rnaclydl; her üçü de aglr i~ler yaplI, slk slk uzun süreli dü~ kr-
nkhklan ya~atan i~ler, arna dünyayl yeni bir l~lkta gi:iren kâ~ifin
o büyük rnutluluguyla boI boI i:idüllendirildiler. Dünyayr ken-
disinden i:inceki herhangi bir insandan daha farkll, daha güzel,
daha uyurnlu (harmonisch! ve daha iyi gi:iren bu insanlar, bu
zorlu çah~rnalarm ~ansa bagholdugunun da farkmdayd!lar, ne-
redeyse hak edilrnerni~ bir ~ans, çünkü kolayhkla çok farkh
~eyler de olabilirdi.
Bu üç devden sadece Kepler bütün bunlan ya~arnakla kal-
rnarnl~, aym zarnanda azirn ve açlkhkla yazlya di:ikrnü~tür. Di-
ger hiçbirinin anlayarnadlgl ~ekilde, i:inderi olan Kopernik' e en
cesur fikirlerini rniras blrakamn aslmda, Thales' ten Aristoteles,
Aristarchus ve Batlarnyus' a kadar, eski zarnaruann Yunan dü-
~ünürleri oldugunun da farkrndaydl.
O büyük alçakgi:inüllülügü, en büyük zorluklarla a~!labile­
cek hatalanmn -diger ikisinden daha fazla- farkrna varrnasml
ve hatalanndan ders çlkarrnasml sagladl. Bilirn dünyasmm üç
devi de, her biri kendine i:izgü bir ~ekilde, bir bat!l inanca de-
rinlernesine kap!lrnI~tl. ("BalIl inanç" sozcügü büyük bir dik-
katle kullanrnarnlz gereken bir sozcük: ne kadar az ~ey bildigi-
rnizi ve kendirniz bilrneden batrl inancm çok farkh biçirnlerine
ne kadar büyük kesinlikle kaprldlgunlzl bilerek.) Galile, doga-
daki hareketlerin daireselligi inancma derinden kaprlrnl~tr - ki
Kepler bu inancl, ancak uzun sava~lardan sonra, kendi içinde
ve astronornide yenrneyi ba~arrnl~lIr. Newton ise apaçlk bir ~e-
Onsoz 9
kilde batrl inançlarca yi:inlendirilen ilkeler dogrultusunda yrl yll
düzelttigi büyük bir geleneksel (aslmda Incil' e dayah) insanhk
tarihi kitabl yazIlli§lir. Kepler ise sadece bir astronom degil, ay-
m zamanda bir astrologdur ve bu nedenle de Galile ve ba§ka
birçoklan tarafmdan reddedilmi§tir.
Ancak -Kepler'in balil inancl olan- astrolojinin dogmatik
biçimlerine, yine kendisi kar§l çlkml§lir: 0, i:izele§tiri yapabilen
bir astrologdu. Yrldlzlarda yazrll olan kaderin a§rlmaz olmadl-
glm, tersine ahlaksal irademiz tarafmdan a§rlabilecegini i:igreti-
yordu. Astrolojiyi ele§tirenlere verilmi§ i:inemli bir tavizdir bu.
Belki de bu üç dev arasmda balil inançlannda en az dogmatik
olam Kepler' di.

n
Bu kitabm ikinci J.asmmm adl "Tarih ve Politika Üzerine
Dü§ünceler" dir. Flrsat buldukça yazrlan çah§malardan olu§u-
yor. bneriler veya hazlT reçeteler sunmuyor, hele ki §a§maz ha-
Zlr reçeteler kesinlikle sunmuyor, ancak sorum1uluk duygusu-
na dayah bir yakla§lm sergiliyor.
Tabii ki ben demokrasiden yanaylm, ama çogu savunucus1i
gibi degil. Winston Churchi11 der ki: "Demokrasi, digerleri ha-
riç bütün yi:inetim biçimlerinin en ki:itüsüdür." Elimizde çogun-
luk kararlanndan daha iyi bir §ey yoktur. Bir çogunluk hükü-
meti sorumluluk sahibidir, bir koalisyon hükümeti daha az, bir
azmhk hükümeti daha da az.
"HalJ.an hâkirniyeti" anlammda bir "demokrasi" neredeyse
hiçbir zaman olmaIlli§hr, eger olduysa bile bu, sorumsuz bir
keyfiyet hükümdarhgl olmu§tur. Bir hükÜInet halka kar§l so-
rumlu olabilir ve olmahdlr. Halkm hâkimiyeti bunu ba§arama-
yacagmdan sorumsuzdur.
Demek kl ben, demokratik olarak seçilmi$ anayasal bir hükü-
metten yanaylm: halkm hâkimiyetinden tamamen farkh bir §ey.
Ve de sorumluluk sahibi bir hükümetlen yanaylm: i:incelikle
seçmenlerine, ama aym zamanda, belki de daha fazla, insanllga·
kar§l ahlaken sorum1u bir hükümetlen.
10 Hayat Problem Çozmektir

Hiç bu kadar çok sorumsuz insanm elinde bu kadar çok ve


bu denli tehlikeli silah bulunmarru§tr. iki dünya SaVa§l sonraSl
olandan bin kat daha fazla. Bu boyle oldugu ve bunu boyle ka-
bullendikleri için, lider politikacI!anmlz bize kar§l sorumludur.
Bu nedenle de hepsine kar§l dava açmahylz.
Lider politikaCllanmlzm çogu, tabii ki bunu degi§tirmek is-
terdi. Ama eleba§I!armm silahlanma yarl§l yüzünden sürekli
kotüle§en dünya §artlanru, onlar da oncellerinden devraldI!ar
ve istemeyerek de olsa bu durumu kabullenmi§ gorünüyorlar.
Bir müdahale de çok riskli ve zor gibi gorünüyor. Bu nedenle
bunun hakkmda olabildigince az konu§uluyor.
Sava§lardan sonra silahslzlanmadan bahsedildi. Batrh de-
mokrasiler gayet geni§ çapta silahslZlandl. Ama sadece onlar.
Milletler Cemiyeti'nin ve sonralan, ikinci Dünya Sava§l'ndan
sonra Birle§mi§ Milletler'in temel fikri, digerleri gorevlerini ta-
nl}'lP ogreninceye kadar, ahlaksal ve askeri güçlerinin üstünlü-
günden dolay', ban§l korumanm, oncelikle Batrh demokrasile-
rin odevi olduguydu.
Bu dü§ünceden slyrI!makta oldugumuzdan kimse ku§ku
duyamaz. Seçmenlere bunu açIklamlyoruz, fedakârhkta bulun-
maktan korkuyoruz. Maceraya atrlmak istemiyoruz, odevimiz
olan §eye ise "macera" diyoruz.

III

Kendi Avrupa ve Amerika tarihimizi incelemeye çah§tr-


glmda, ingiliz tarihçisi H.A.L. Fisher'in daha once bazl yerlerde
de almtI!aml§ oldugum ozetine benzer bir sonuca ula§lyorum:
"Tarih kitabmm sayfalannda ilerleme gerçegi açlk ve seçik bir
§ekilde yazI!ml§trr. Ancak ilerleme bir do ga yasasl degildir. Bir
neslin elde ettikleri, bir sonraki tarafmdan kaybedilebilir."
Fisher'in burada ortaya koydugu her üç onermeye de katr-
hyorum. Ancak bahsettigi bu "ilerleme", tarihin bize bildirdigi,
ama güvenilir olmayan, kaybolabilen bu "ilerleme" neden iba-
rettir?
Onsoz 11

Bu sorunun yamh da açlk oldugu kadar anlamhdlr: Fis-


her'in ve hepimizin aklma gelen ilerleme, ahlakbilimsel, ahlak-
sai bir ilerlemedir. Daha Yeni Ahit'te vaat edilmi~ olan dünya
ban~ma yóneliktir: Devletlerde -hem içlerinde hem de dl~ ili~­
kilerinde- her türden ~iddet eyleminin ortadan kalkmasma yó-
neliktir. Uygar bir insan toplumuna, hukuk devletine ve ban~l
ayakta tuhnak için bütün hukuk devletlerinin birlik olu~turma­
sma yónelik bir ilerlemedir.
Kant'a gore bu, ahlaksal odevimizdir: lyi niyetli bütün insanla-
nn yükümlü olduklan ódevdir; tarihin ónüne koymamlz gere-
ken hedeftir. Nükleer silahlann bulunmasmdan bu yana zorun-
Iu bir hedeftir.
(Günümüzde uygar devletler daha güçlü durumda olduk-
lanndan) bu hedefin ónü açlk olmakla kalmaJ11p ula~ümasl da
zorunludur. Nükleer silahlann varhgmdan dolaYl bu, insanh-
gm ve uygarhgm devaml için giri~ünde bulunmaya hazlr olan
herkes için zorun1u bir hedeftir. Çünkü bunun alternatifi, yok
ehnedir.
Bu hedef aslmda Roma imparatorlugu'nda Augustinus dó-
neminden ve Yeni Ahit'ten kaynaklanmaktadlr: EI in terra pax
hominibus bonae valuntatis - iyi niyetli bütün insanlar için dünya
ban~1. (Ama ~óyle de çevrilebilir: "Iyi niyetli bütün insanlarm
elde etmesi gereken dünya ban~l").
Kellogg Pakh'yla sonuçlanan Birinci Dünya Sava~l vah~e­
tinden ve Birle~rni~ Mi11etler'in kurulmaslyla sonuçlanan Ikinci
Dünya Sava~l vah~etinden, bütün iyi niyet1i insanlardan olu~an
ve yeterli güçteki bir politik hareket ortaya çlkml~hr.
Ancak Fisher diyor ki, "bir neslin elde ettikleri, bir sonraki
tarafmdan kaybedilebilir."
Ve kaybedildi de. Onu yeniden kazanmahYlz. Odevlerimiz
hakkmda yeniden dü~ünmeliyiz. Politikacüanmlza da sorum-
luluklanmn ólümleriyle (veya istifalanyla) sona ermedigini ha-
hrlatmahYlz.

Kenley, 12 Temmuz 1994


K.R.p.
•..•.."._".
'Fli:!·::'~iO:'~=-=~='O~""-=""""""""~~"=="~~.·.~~""_"- ~ .
~~~~ ~~"," .."".,''-'".'''_·.m•.'''''''''
,~
I.
DOGA HAKKINDAKÍ
BÍLGÍNÍN SORUNLARI
r-:.k~~"Jl.~'~~::-~~~-o:J=~=E-~_='~==~'~=-=--~-=~-~-~~--~-- _= .• "_m·",~.~~~_~_~~_ _~~~~_

I
Geli§im KUraml ve
1.
Mantlk Bakzmmdan Bilim Ogretisi*

Bu konu~mamda sizlere sunmak istedigim ana tezim ~u ~e­


kilde ifade edilebilir:
Hem doga bilimleri hem de sosyal bilimler hep problemler-
den yola çlkar; Yunan filozoflannm dedikleri gibi bir ~eylerin
meraklmlzl uyandlrmasmdan. Bilimler bu problemlerin çozümü
için temelde, saghkh bir insan manhg,yla aym yontemi kulla-
mrlar: Deneme ve yanzlma yontemini. Daha kesin bir ifadeyle bu,
deneme amaclyla problemimiz için çozümler ortaya ahna ve yan-
h~ çozümleri hatah olduklarmdan dolay' ortadan kaldmna
yontemidir. Bu yontem, çok say,daki deneme amaçlz çozümle ça-
h~mayl varsayar. Birbiri ardma çozümler denenir ve ortadan
kaldmhr.
Temelde bu yontem mantIksal olarak mümkün olan tek yol
gibi gorünür. Bu, bir problem çozmeye çah~rrken daha dü~ük
seviyedeki bir organizmamn, hatta tekhücreli bir amibin bile
kullandlgl bir yoldur. Bu durumda, rahatslzhk veren bir prob-
lemden kurtulmaya çah~an organizmanm yaphgl deneme hare-
ketleri soz konusudur. Daha yüksek seviyedeki organizmalar
deneme ve yamlma araC1hglyla belli bir problemin nasIl çozüle-
cegini ogrenebilirler. Onlann da deneme hareketleri -ruhsal de-
neme hareketleri- yaphg,m soyleyebiliriz. Ogrenmek, ozünde,
ta ki problemi çozen biri bulunana kadar, bir deneme hareketi-
nin ardmdan digerinin yapIlmasmdan olu~ur. Bir hayvanm ba-
~anh bir çozümünü, bir beklentiyle, dolay,s'yla bir hipotez ya da

* 7 Mart 1972' de NDR' de (Kuzey Almanya Radyosu) yapIlan radyo konu~masl.


16 Hayat Problem Çozmektir

kuramla kar~!la~hrabiliriz; çünkü hayvamn bu daVram~l bize,


(bilinçsizce ya da içgüdüsel olarak da olsa) benzer bir durumda
aym deneme eylemlerinin bu problemi yine çozecegini bekledi-
!;ini gostermektedir.
Hayvan ve hatta bitki davram~larmm, organizmalarm ku-
rallara veya yasalara uymaya prograrn1anrm~ oldugunu goster-
digini soyleyebiliriz. Çevrelerinde kurallara veya yasalara uy-
gunluk beklerler, bu beklentilerin çogunun ise genetik olarak ko-
~ullanml~, yani dogu~tan oldugunu tahrnin ediyorum.
Problem, bir hayvan için, bir beklenti bo~a ç!ldlgmda mey-
dana gelir. Bunun sonucunda, bo~a çlkan beklentinin yerine ye-
nisini koyma amaclyla yap!lan deneme hareketleri ortaya çlkar.
Bir organizma, beklentileri çok slk bo~a çlkarsa, }'lkihr.
Problemi çozemediginden yok olur.
$imdiye kadar deneme ve yamlma ile ogrenme hakkmda
soylediklerimi, üç a~amah bir ~emada ozetlemek istiyorum. $e-
ma ~u üç a~amadan olu~maktadlr:
1. Problem;
2. Çozüm denemelerí;
3. Orladan kaldzrma;
$emamlzm ilk a~amasl problemdír. Problem, herhangi bir ra-
hatslzhk, ya dogu~tan gelen beklentilerde, ya da deneme ve ya-
mlma ile ke~fedilmi~ veya ogrenilrni~ olan beklentilerde bir ra-
hatslzhk ortaya çlkllgmda meydana gelir.
$emarmzm ikinci a~amasl çozüm denemelerí, yani problemí
çozme giri~irn1eri a~amasldlr.
$emarmzm üçüncü a~amasl ise ba~anslz çozüm denemele-
rinin orladan kaldmlmasmdan veya yok edilmesinden olu~ur.
Bu üç a~amah ~emanm ozünde yatan, çogulcu olmaSldlT:
Ílk a~ama, yani problem, tekil olarak kar~lmlza Çlkabilir, ama
ikinci a~amada, yani benim çogul olarak adlandlTdlglm "ço-
züm denemeleri" çlkamaz. Hayvan deneylerinde bile deneme
hareketlerinden bahsediyoruz, "deneme hareketleri" ise çogul-
dur. Tek bir hareketi bir deneme hareketi diye adlandlrmak faz-
la anlarn11 olmazdl.
ikinci a~amadaki çozüm denemeleri oyleyse deneme ey-
lemleridir, dola}'lslyla çok say,dad,rlar ve ~emamlzm üçüncü
a§amasmda orladan kaldzrma sürecínden geçerler.
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 17

Üçüncü a§ama olan ortadan kaldzrma negatiftir: Ortadan kal-


dlrma, aslmda yanzlgzlarm ortadan kaldmlmasl demektir. Ba§a-
ns1Z veya hatah bir çiizüm denemesi ortadan kaldmldli9-nda,
problem çiizülmeden ortada kahr ve yeni çiizüm denemelerine
yol açar.
Peki bir çiizüm denemesi sonuçta ba§anh oldugunda neler
olur? iki §ey olur: Birincisi, ba§anh çiizüm denemesi ii{;renilir;
hayvanlarda genellikle §iiyle olur: Benzer bir problem tekrar
ortaya çlkhgmda eski deneme hareketleri, ba§anSlz olanlar da
dahil olmak üzere daha iinceki slralamayla klsaca deginilerek
yinelenir; biiylece ba§anh çiizüm denemesine kadar bütün de-
nemeler sIra dan geçirilir.
Ogrenme, ba§anslz olan veya ortadan kaldmlan çiizüm de-
nemelerinin yava§ yava§ birer deginme düzeyine inerek, so-
nuçta ba§anh çiizüm denemesinin neredeyse tek ba§ma ortada
kahnasmdan olu§ur. Ozünde çiizüm denemelerinin çogulculu-
guna dayanan ortadan kaldlrma süreci budur.
Organizmanm bu §ekilde yeni bir beklenti iigrenmi§ oldu-
gunu da siiyleyebiliriz. Davram§ml §u §ekilde de tammlayabili-
riz: Problemin deneme hareketleriyle, iizellikle de arl!k ortadan
kaldmlamayan sonuncu deneme hareketi araC!hglyla çiizülme-
sini beklemektedir.
Organizmamn bu beklentisinin olu§masma, bilim kurarm
seviyesinde kar§lhk gelen, yakmda giirecegimiz üzere hipotez-
lerin veya kuramlarm olu§umudur. Ancak bilimsel kuramlarm
olu§umunu tartl§maya geçmeden iince, üç a§amalz §emamm bi-
yolojideki diger bir uygulamasma dikkati çekmek istiyorum.
Üç a§amalz §emam,
1. Problem;
2. Çiizüm denemeleri;
3. Ortadan kaldzrma,
aym zamanda Darwinci geli§im kurammm §emasl olarak da dü-
§ünülebilir. Sadece tek bir organizmanm geli§imine degil, türlerin
olu§umuna da uygulanabilir. Çevre ko§ullanmn veya organizma-
nm iç yaplsmm degi§tirilmesi, üç a§amah §emarmza uygun ola-
rak, bir problem olu§turmaktadu. Bu, tür için bir uyum saglama
problemidir; yani tür ancak, eger problemi genetik yaplsmdaki
18 Hayat Problem Çüzmektir

bir deg;~iklikle çbzerse hayatta kalabilir. Oarwinciligin anlayl~ma


gbre bu nasIl olur? Genetik düzenegimiz, genetik yaplda sürekli
degi~iklikler ya da mutasyonlar meydana gelecek 'iekilde kurul-
mU'itur. Oarwincilik bu mutasyonlarm, üç a'iamah 'iemam1Zm 2.
maddesi anlammda, çozüm denemeleri i'i1evi gbrdüklerini varsayar.
çogu mutasyon blümcüldür: Mutasyonu ta'i'yan organizma için
blümün habercisidir. Ancak bbylelikle 'iemamlzm 3. maddesi uya-
rmca ortadan kaldmlmaktadzr. Oemek ki üç a~amah 'iemamlzm
ikinci a'iamasl olan çozüm denemelerinin bzünde yatan çogulculu-
guna tekrar dikkati çekmek gerekmektedir. Çok fazla sayzda mutas-
yon olmasaydl, çbzüm denemeleri olarak sbz konusu bile olamaz-
lard1. Genetik düzenegimizin çah'iabilmesi için yeterince büyük
bir mutasyon yeteneginin vazgeçilmez oldugunu kabullenmek du-
rumunday'z.
Arl1k asIl konuma, bilim bgretisine ya da bilim manl1gma ge-
çebilirirn.
Buradaki ilk tezim, bilimin biyolojik bir olgu oldugudur. Bi-
lim, bilim bncesi bilgiden ortaya çlkml~l1r, sagduyunun bilgi ka-
zanma 'ieklinin son derece dikkate deger bir 'iekilde geli~tirilmesi­
dir. insamn bilgi kazamna ~ekli de yine hayvanlannkinin geli~tiril­
mesi olarak anla~llabilir.
ikinci tezim ise üç a'iamah 'iemamlzm bilime de uygulanabile-
cegidir.
Yunan filozoflarmm da gbrdügü gibi bilimlerin problemden,
aslmda son derece gündelik, slradan da olabilecek bir 'ieylere
olan meraktan yola çlkl1klanm, ancak çok gündelik bir ~ey de
olabilecek olan bu 'ieyin, bilimsel dÜ'iünenler için bir merak ko-
nusu, bir problem oldugunu daha en ba~ta belirtmi~tim. Benim
tezime gbre her bilimsel geli'ime, Ç1ki'i noktasmm bir problem ya
da problematik bir durum olmasl, yani bilgi bütünümüzün belirli
bir durumunda ortaya Ç1kan bir problem olmaSl açlsmdan de-
gerlendirilmelidir.
Bu nokta büyük bnem ta'ilmaktadlr. Bilimin Ç1ki'i noktasl-
mn duyusal algüanmlz ya da duyusal gbzlemlerimiz oldugu-
nu eskimi'i bilim kuramlan bgretirlerdi, hâlâ da bgretiyorlar.
ilk baki~ta bu gayet akilcl ve ikna edici gbrünmektedir, oysa
kbkten yanh~l1r. Bu, kolayhkla ~U tezle gbsterilebilir: Problem
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlart 19

yoksa gozlem de olmaz. Size, "lütfen gózlemleyin" çagnsmda bu-


lundugumda, dilin genel kullammma uygun olarak hemen sorar-
SlruZ: "Evet, ama neyi? Ne gózlemleyeyim?" Diger bir deyi~le, ben-
den size gózleminiz araclhglyla çiizülebilecek bir problem vermemi
rica edersiniz. Ben ise size bir problem degil de, sadece bir nesne
gbsterirsem, bu biraz daha iyi bir ~eydir, ancak kesinlikle tatmin
edici degildir. Ornegin size, "Lütfen saatinizi giizlemleyin" desem,
yine de gerçekten neyi giizlemlemenizi istedigirni bilemeyeceksi-
niz. Ama size çok s!Tadan bir problem sunarsam i~ tarnamen degi-
~ir. Belki bu problem sizin ilginizi çekmeyecek ama en azmdan, al-
g!lanmz ya da gózleminiz araC1llg,yla neyi saptarnaruz gerektigini
bileceksiniz. (Ornek olarak, aym büyümekte mi küçülmekte mi 01-
dugunu, veya ~u anda okudugunuz kitabm hangi ~ehirde bas!lml~
oldug,mu bir problem olarak alabilirsiniz.)
Bilimde problemlerden degil de, duyusal alg!lardan ya da
gbzlemlerden yola Çlkllglmlz ~eklindeki yanh~ fikre, eski bilim ku-
raml nas!l ula~ml~llr?
Bu noktada eski bilim kuraml sagduyuya dayah bilgikurarm-
na baghydl. Bu, bize dl~ dünya hakkmdaki bilgimizin dogrudan
duyusal izlenirnlerimize bagh oldug,mu aruallr.
Genel olarak sagduyunun büyük bir hayramyun; hatla eger
biraz olsun ele~tirel olabilirsek, sagduyunun, olasl bülÜn sorunsal
durumlarda en degerli ve güvenilir yol gósterici oldugunu da id-
dia ediyorum. Ama daima güvenilir degildir; bilirn kuraml veya bil-
gikuramlyla ilgili sorulan ele ahrken ona gerçekten ele~tirel yakla-
~abilmek, çok büyük bir iinem ta~lr.
Oyleyse duyu organlanmlzm bizi çevremiz hakkmda bilgi-
lendirdikleri ve bu amaçla onlardan kesinlikle vazgeçemeyece-
gimiz, pek tabii ki dogrudur. Ancak buradan, bilgimizin duyu
alg!lanmlzla ba~ladlgl sonucunu çlkarmamlz mümkün .degil-
dir. Tersine, geli~im kuraml aÇlsmdan bakildlgmda duyulan-
mlZ, belirli biyolojik problemleri çiizme amaclyla olu~mu~ ge-
reçlerdir. Ornegin hayvanlann ve insanlarm gozleri, giirünü~e
giire, konumlanm degi~tirebilen ve hareket edebilen canhlan,
kendilerini yaralayabilecek sert cisimlerle olabilecek tehlikeli
çarpl~malardan iince zamanmda uyarmak için geli~mi~lerdir.
20 Hayat Problem Çozmektir

Geli~me kuraIn1 aÇlsmdan bakIldlgmda, l1pkI mikroskoplanmlz


ve dürbünlerimiz gibi, duyu organlanmlz da problemlerin ve
çiizüm denemelerinin sonucudur. Bu da giistennektedir ki,
problem, biyolojik açldan bakIldlgmda, giizlemden ve duyu al-
güanndan 8nce gelmektedir: Giizlemler veya duyusal alplar,
ç8züm denemelerinde iinemli yardlmcl araçlardlf ve ortadan kal-
dlrmada ba~rolü oynarlar. Demek ki, üç a§amah ~emam a§aglda-
ki ~ekilde bilimsel manl1ga ya da yiintembilime uygulanabilir:
1. Ç,kI§ noktasl her zaman için bir problemdir veya proble-
matik bir durumdur.
2. Bunu ç8züm denemeleri izler. Bunlar her zaman kuramlar-
dan olu§ur ve bu kuramlar da birer deneme olduk1armdan, ço-
gunlukla hatahdlrlar: Bunlár her zaman için birer hipotez veya
tahmindirler ve iiyle de kahrlar.
3. Bilimde de yanllgt!anffilZm ortadan kaldmlmaslyla, yanh§
kuramlanmlzm ortadan kaldmlmaslyla iigrenlriz.
Üç a~amah §emamlz,
1. Problem;
2. Ç8züm denemeleri;
3. Ortadan kaldlYma,
iiyleyse bilimin tammma da uygulanabilir. Biiylelik1e de
merkezi sorunumuza ula~lyoruz:
insan ürünü olan bilimde, 8zgün olan nedir? Bir amiple New-
ton veya Einstein gibi büyük bir bilim adaIn1 arasmdaki belirle-
yici fark nedir?
Bu sorunun cevabt: Bilimde iizgün olan, ekitirel y8ntemin
bilinçli bir ~ekilde uygulanmasmda yal1naktadlf; ~emamlzm 3.
a§amasmda, yamlgllanrmzm ortadan kaldmlmasmda, bilinçli
olarak ele~tirel çah~mz.
Bilginin bilimsel biçiminin S1fadl~l bir hlzla geli§mesini, bu
Slfadl~l bilimsel ilerlemeyi, yalmzca ele§tirel yiintem açlkla-
maktadlf.
Her bilim iincesi bilgi, ister hayvana iizgü olsun ister insa-
na, dogmatiktir. Bilim, dogmatik olmayan yiintemin, yani ele§ti-
rel yiintemin bulunmaslyla ba§lar.
Ancak ele§tirel yiintemin icadl, betim1eyici bir insan dilini,
ele§tirel tamtlar geli§tirebilecek bir dili varsayar. Hatta ele§tirel
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 21

yontem, bir yazmm bulunmasml da varsayabilir. Çünkü ele~ti­


rel yontemin ozünde, çozüm denemelerimizin, kurarn1anmlzm
ve hipotezlerimizin, bir di! araelhgryla formüle edi!erek, objek-
tif olarak ortaya konulmasl yatmaktadrr, oyle ki, bunlar bilinçli
olarak ele§tirel bir incelemenin nesnesi haline getiri!ebi!sin.
Sadeee oznel veya ozel olarak dü~ünülmü~ veya dogru 01-
dugu varsayIlIlli~ bir dü~üneeyle, içgüdüsel bir psikolojik olu-
~umla, aynz dü~üneenin, di! araelhglyla (hatta belki de yazIll
olarak) formüle edilmi§ ve boyleee toplu tartl~maya sunulabi!e-
eek hale gelmi~ ~ekli arasmda ne kadar büyük bir fark oldugu-
nu kavramak çok onemlidir.
Dl~avurulmaIlli§ dü~üneem olan "bugün yagmur yaga-
eak" tan, aym içerikli, aneak dl§avurulmu~ bir onerme olan "bu-
gün yagrnur yagaeak" a dogru atllan adrrmn, inamlmaz büyük-
lükte, neredeyse bir uçurumun üzerinden atllIlli~ bir adlm 01-
dugu tezini savunuyorum. Bu adlm, yani bir dü~üncenin dl~a
vurulmasl, ilk bakl§ta hiç de o kadar büyük bir adlm degilmi~
gibi gorünüyor. Aneak, oneeden benim ki~i1igimin, beklentileri-
min ve belki de korkulanmm bir parçasl olan bir ~eyin, di! ara-
elhglyla formüle edi!mesi, artlk nesnel olarak ortada durdugu
ve boylelikle genel ele~tirel tartl§maya konu olabi!ecegi anlaml-
na gelmektedir. Ama kendim için de devasa bir fark vardlr. D,-
~avurulmu~ onerme, ornegin dl~avurulmu~ bir ongorü, di! ara-
crhglyla formüle edilerek benim ~ahsrrndan slynhr. Boy lelikle
benim keyfiyetimden, ümitlerimden ve korkularrrndan baglm-
SlZ hale gelir. Yani nesnelle§ir: Hem ba~kalan, hem benim tara-
fImdan deneme amaçlz olarak olumlanabilir, ya da yine deneme
amaçlz olarak degillenebilir; destekleyen ve kar~l çikan nedenler
tartIlarak tartI§Ilabilir; dahasl ongorüyü destekleyen ve ona
kar~l çlkan taraf1ar olu~abilir.
í§te burada "bilgi" kelimesinin iki anlaml --Oznel ve nesnel
anlamda bilgi- arasmdaki onern1i bir aynma geliyoruz. Genellik-
le bilgi, oznel veya ruhsal bir durum olarak gorülür. Edimsel
"biliyorum" ifadesinden yola çlküarak bilgi, inanem belli bir
~ekli, yani inanem yeter nedenlere dayanan ~ekli olarak tamrn1a-
mr. "Bi!gi" sozeügünün oznel yorumu, eski bilim kuramlm
fazlaslyla derinden etkilemi~tir, aneak bilim, oznel beklentilerden
22 Haya,t Problem Çozmektir

veya i:iznel kamlardan degil, nesnel, di! araClhg,yla formüle


edi!mi~ i:inermelerden, hipotezlerden ve problemlerden olu~tu­
gundan, bu yorum, bir bilim kuraml için kesinlikle kullam~h
degi!dir.
Bilim insan tininin bir ürünüdür, ancak bu ürün en az bir
katedral kadar nesneldir. Bir i:inermenin, di! araClhg,yla ifade
edilmi~ bir dü~ünce oldugunu si:iylersek, bu dogru olur, ancak
i:inermenin nesnelligini yeterince somut bir §eki!de ortaya koy-
maz. Bu, "dü~ünce" kelimesinin ikircikliliginden kaynaklan-
maktadlr. Ozellikle filozoflar Bernhard Bolzano ve ondan sonra
Gottlob Frege'nin vurguladlgl gibi, ijznel dü§ünme süreci, bir dü-
~üncenin nesnel içeriginden veya mantzksal ya da bildirisel kapsa-
mmdan ayn tutulmahdlr. "Muhammet'in dü~ünceleri Buda'mn-
kilerden çok farklldlr" dedigim zaman, iki ki§inin dü~ünce sü-
reçlerinden degi!, iki i:igreti ya da kuramm mantIksal kapsa-
mmdan bahsederim.
Dü§ünce süreçleri nedensel ili~kiler içinde bulunabilirler.
"Spinoza' mn i:igretisi Descartes' m i:igretisinden etkilenmi§ti" de-
digimde, iki ki§i arasmdaki nedensel ili~kiyi tammlayarak, Spi-
noza'mn dü§ünce süreçleri üzerine bir saptamada bulunurum.
Ancak, "Yine de Spinoza'mn i:igretisi, bazl i:inemli noktalar-
da Descartes'm i:igretisiyle çeli§ki içindeydi" dedigimde, dü-
§ünce süreçlerinden degi!, her iki i:igretinin nesne1 manbksal
kapsammdan bahsederim. insan dilinin nesnellik niteligini
vurguladlglmda, ast! hedefledigim, her ~eyden i:ince i:inermele-
rin manbksal kapsamldrr. Daha i:ince, sadece dl§avurulmu§ bir
dü~ünce ele~tiri nesnesi olabilir dedigimde si:iylemek istedigirn,
psikolojik dü~ünme sürecinin degil, yalmzca i:inermenin man-
hksal kapsammm ele~tirel tarh~ma konusu olabilecegidir.
Sizlere üç a§amah ~emarm:
1. Problem;
2. Çozüm denemeleri;
3. Ortadan kaldmna
ve bu yeni bilgi edinme §ernasmm amipten Einstein' a kadar
uygulanabilecegi iddiaml bir kez daha habrlabnak istiyorum.
Fark nerede yatmaktadzr? Bu soru bilim kuraml için belirleyi-
cidir.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 23

Belirleyici fark 3. a§amada, çiizüm denemelerinin ortadan


kaldmlmasznda yatmaktadlr.
Bilginin bilim iincesi geli§iminde ortadan kalkma, bizim ba§l-
mlza gelen bir §eydir: Bizim çiizüm iinerilerimizi ortadan kaldl-
ran çevremizdeki dünyadlf; ortadan kaldlrmaya aktif degil, pa-
sif olarak katümz. Biz ortadan kaldlfmaya ugranz, ve eger orta-
dan kaldlfma, çiizüm denemelerirnizi fazla slk yok ederse, veya
iinceden ba§anh olmu§ bir çiizürn denernesini yok ederse, biiy-
lelikle sadece çiizüm denemesini degil, çiizüm denemelerinin
icraC1s1 olan bizleri de yok eder. Darwinci aY'klanrna kuraml
bunu açlkça ortaya koyar.
Bilimsel yiintemin ve bilimsel yakla§lmm getirdig; büyük
yenilik, bilimde ortadan kaldlrmaya aktif olarak ilgi giisteriyor
ve katülyor olrnamlzdlr. Çiizüm denemeleri nesnelle§tirilerek çii-
zürn denernelerimizle iizde§le§memiz engellenir. Üç a§amah §e-
rnamn az çok bilincinde olsak da, hlç olmasak da, bilirnsel yakla-
§lffiln getirdigi yenilik, kendi çiizüm denemelerirnizi aktif olarak
ortadan kaldlrmaY' denememizde yatar. Çiizürn denemelerimizi
ele§tiriye açarak, elirnizde mevcut olan ve üretebilecegimiz bü-
run araçlan bu ele§tirinin hlzmetine sunanz. Ornegin, çevremiz-
deki dünyamn bir çozürn denemesini, bir kuraffil çürülrnesini
beklemek yerine, çevrernizi bu çozürn denemesine olabildigince
uygun olmayan bir hale getirmeye çah§lflz. Bu §ekilde kuram1an-
mlZl deneye tabi tutanz, üstelik en zor deneye tabi tulrnaya çah-
§mz. Kuraffilm1Z1 ortadan kaldlrmak için elimizden geleni yapa-
nz, çünkü yanlz§ olan kuramlan kendimiz bulmak isteriz.
Oyleyse bir amiple Einstein arasmdaki fark nerede yatar
sorusu, a§agldaki §ekilde yamtlanabilir:
Amip yanll§larnadan IFalsifikation! kaçlmr: Beklentileri ken-
disinin bir parçasldlr, ve beklentilerin veya hipotezlerin bilirn
iincesi icracüan, hipotezlerinin çürü rulmesi sonucu genellikle
yok edilirler. Buna kar§m Einstein, hipotezini nesnelle§tirrni§tir.
Hipotez onun dl§mdaki bir §eydir; bilim adaml, kendisi Y'k1ma
ugramadan, hipotezini ele§tirileriyle yok edebilir. Bilirnde, ken-
dimiz yerine hipotezlerirnizi oldürürüz.
Boylece kendi hipotezime, geleneksel bilim kurarnlmn sa-
vunuculan tarafmdan paradoks diye reddedilen kurarnlma ge-
24 Hayat Problem Çozmektir

liyoruz. Ba~hca tezim ~oyledir: Bilimsel yakla~lnu ve bilimsel


yontemi bilim oncesi yakla~lmdan ayrran, yanlz§lama denemeleri
yontemidir. Her çozüm denemesi, her kuram, elimizden geldi-
gince Slkr bir denetlemeden geçer. Ancak bu sIkl denetleme, her
zaman için, denetlenenin zayifltklarzm bulma denemesidir. Ku-
ramlan denetlememiz de aym ~ekilde onlann zaylfhklanru or-
taya çlkarma denemesidir. Oyleyse bir kuramm denetlenmesi,
o kuraml çürütme ya da yanlz§lama denemesidir.
Bu tabii ki, kendi kuramlru yanh~lamayl ba~aran ara~tmna­
cmm, buna hep sevinecegi anlamma gelmez. Kuram zaten ken-
disi tarafmdan bir çozüm denemesi olarak ortaya atIlnu~tlr, bu da
demektir ki, kuram çetin smavlara dayanabilecektir. Ümit vaat
eden bir çozüm denemesini yan!I~layan çogu bilim adanu, ki~i­
sel olarak agrr bir dü~ kmkhgma ugrayacaktrr.
Kuraml yanll~lama hedefi, genellikle bilim adammm ki~isel
bir hedefi olmayacaktlr, hatta hakiki bir bilim adanu genellikle,
büyük umutlar bagladlgl bir kuraml, yanh~lama denemelerine
kar~l savunma ya ça!I~acaktlr.
Bilim kuraml açlsmdan bu gayet memnuniyetle kar~Ilana­
bilir; yoksa ha/ci/ci yanll~lamalan sahte yanh~lamalardan nasIl
ay,rabilirdik? Bilimde de ciddi bir smavdan geçiri!en her kura-
nu destekleyen ve ona kar~l çlkan taraflann olu~masma gerek-
sinimimiz vardlr. Çünkü mantlksal bir bilimsel tartt§maya ge-
reksinimimiz vardlr, ve tartl~ma her zaman kesin bir sonuca
baglanamayabilir.
Bilimi oldugu yere getiren asIl yeni yakla~lm, kesinlikle
ele§tirel yakla~lmdlr. Buna ise her ~eyden once kuramlannm
nesnel, topluma açlk bir ~ekilde di! aracrllglyla formüle edilme-
siyle ula~Illr. Sonra bu, genellikle taraflarm belirginle~mesi ve
ele~tirel tartl~mamn ba~lamasma yol açar. Albert Einstein ve
Niels Bohr arasmdaki tartl~mamn gosterdigi gibi, bu tartl~ma­
lar genellikle uzun yrllar boyunca belirsizligini korur. Ne olursa
olsun, her bilimsel tartl~manm bir sonuca ula~acaglmn garanti-
si yoktur. Bilimsel ilerlemenin garantisi yoktur.

Oyleyse aSl1 tezim, bilimi ve bilimsel yontemi, bilim on-


cesinden ve bilim oncesi yakla~lmdan ayrran yeniligin, çozüm
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 25

denemelerine kar~1 bilinçli bir ele~tirel yakla~rm oldugudur. Ya-


ni ortadan kaldrrmaya aktif katrhm, aktif ortadan kaldlrma de-
nemeleri, ele~tirme, yani yanlI~lama denemeleridir.
G6rdügümüz üzere, kuramI yan1I~lamadan kurtarmaya
y6nelik ters y6ndeki denemelerin de y6ntembilimsel bir i~levi
vardIr. Ancak b6ylesi dogmatik bir yak1a~lmm aSI1 olarak bilim
oncesi dü~ünceye 6zgü oldugu, oysa ele~tirel yakla~rrnm, bilinç-
li yanh~lama denemesinín bílimi dogurdugu ve bílimsel yonleme
hâkim oldugu teziní savunuyorum.
Bilimsel taraflann olu~masmm hiç ~üphesiz sahip oldugu
y6ntembilimsel i~leve ragmen, yanh~lama denemelerinin ve
bazen ba~anya ula~an yanlI~lamamn büyük 6neminín, kanrmca
her ara~hrmacI farkmda olmahdIr. çünkü bilimsel y6ntem, Ve-
rulam1, Bacon'un veya Sir Jàmes Jeans'in 6grettigi gibi loplamsal
(kümülalijJ deg;l, tersine 6zünde devrimcídir. Bilimsel ilerleme
asIl olarak, kuramlarm ba~ka kuramlarca a~IImasI ve yerinden
edilmesi sayesinde olur. Bu yeni kuramlar, eski kuram1arm ç6z-
mü~ olduk1an bütün problem1eri, en az onlar kadar iyi ç6zebi-
lecek durumda olmahdIr. Bu ~ekilde, Einstein kuramI gezegen-
lerin hareketi problemini, aslmda bütiin makromekaník proble-
mini, en az N ewton kuramI kadar, hatta belki daha da iyi ç6zer.
Ancak devrimci kuram, yeni varsay,m1ardan yola çIkarak, üret-
tigi sonuçlarla, dogrudan bir çeli~ki içinde durdugu eski kura-
mm çok daha 6tesine gider. Bu çeli~ki, eski ve yeni kuram ara-
smda karar verilmesini saglayacak deneylerin kurgulanmasml
saglar. Deneylerin iki kuramdan en az biriní yanlI~layabilmesi
gerekir: Deneyler smaVI geçen kuramm üsrunlügünü kamtlaya-
bilir, ama dogrulugunu kamtlayamaz; smaVI geçen kuram da
krsa zamanda yine çürütülebilir.
Bir ara~trrmaC1 bu durumu kavradIgmda, kendi yarathgI en
sevgili kuramma kar~1 bile ele~tirel yakla~acakhr. Bunu ele~tir­
menlerine bIrakmaktansa, kuramIm kendisi denetlemeyi ve
belki de yanh~lamayr tercih edecektir.
Gurur duydugum bir 6rnek, eski arkada~lm, beyin fizyo-
logu ve Nobel 6dülü sahibi Sir John Eccles'tir. John Eccles ile
ilk olarak, bir dizi ders verdigim Otago Üníversitesi'nde (Du-
nedin, Yeni Zelanda) kar~IIa~hm. YI11ardIr deneysel olarak, si-
26 Hayat Problem Çozmektir

nir uyansmm sinapslar üzerinden bir sinir hücresinden digeri-


ne nasIl aktanldlgl sorunuyla, yani "sinaptik aktanm" proble-
miyle ugra§lyordu. Ozellikle Cambridge' de etkili olan Sir
Henry Dale okulu, kimyasal bir "aktanC1 madde" molekülle-
rinin, (sinir hücrelerini aYlran) sinapslan a§arak, uyanyl bir
hücreden digerine aktardlklanm varsaYlyordu. Eccles'in de-
neyleri ise aktanmda geçen Zamamn son derece krsa -Ecc-
les'in fikrince aktanC1 madde için fazla krsa- oldugunu kamt-
ladlgmdan, hem sinir uyanlarmm aktanml, hem de kasJ!ma-
larm aktanml için salt elektriksel bir aktanm kuramml, bütün
aynnl!lanyla geli§tirdi.
Burada si:izü Eccles'in kendisine blraksam daha iyi olacak*:
"1945'e kadar bilimsel ara§l!rma hakkmda §u ah§Ilagelmi§ fi-
kirlere sahiptim: Birincisi, hipotezlerin, deneysel verilerin dik-
katli ve yiintemsel olarak toplanmasmdan dogduklan. Bu, Ba-
con ve Mill'e dayanan, bilimin tümevanmCl yorumudl1r. çogu
bilim adarru ve filozof hâlâ bilimsel yi:intemin bu oldl.li;Llna ina-
myor. íkincisi, bir bilim adammm ba§ansmm, geli§tird igi hipo-
tezlerin güvenilirligine dayanarak yargIlandlg1. Ku§kusuz bu
hipotezler yeni veriler Ylg11arak geni§letilmeliydi, ancak ku-
ramsal geli§melere saglam ve güvenli birer temel i§levi giire-
ceklerdi - en azmdan bi:iyle umuluyordu. Bilim adamlan, de-
neysel verileri hakkmda konu§maY1, hipotezlerini ise sadece
çah§ma iskeleti olarak gi:irmeyi tercih eder. Son olarak -ki en
i:inemli nokta burasl- yeni verilerle çürütülen ve sonunda ta-
mamen bo§verilen bir hipotezi savunmak, bir bilim adaml için
son derece üzüntü vericidir ve bir ba§anslzhk i§aretidir.
Benim sorunum buydu. Uzun süre bir hipotezi savunmu§-
tum, ta ki belki de yadsmmasl gerektigini anlayana kadar, bu
ise beni müthi§ bunall!yordu. Sinapslar hakkmda kafam kan-
§lklJ ve o zamanlar sinir hücreleri arasmdaki sinaptik aktanmm
çogun1ukla elektriksel oldugunu samyordum. Sonradan katJ!an
yava§ bir kimyasal bile§enin oldugunu da kabul ediyordum,
ama sinapslar üzerinden hlZh aktanmm elektriksel yollardan
olduguna inamyordum. í§te o zaman Popper' dan kendi hipo-
tezlerimin yanh§hgmm anla§llmasmm, bilimsel olarak gurur
* Bkz. Eccles, Wahrheit und Wil'klichkeit, 1975, s. 143 v.d.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 27

kmC1 bir §ey olmadlglm iigrendim. Bu, uzun zamandu duydu-


gum en güzel haberdi. Hatta Popper beni, elektriksel olarak ko-
§ullanml§, uyancl ve engelleyici sinaptik aktanm hakkmdaki
hipotezlerimi, a§lY! keskin ve kal! bir §ekilde, insam kendilerini
çürütmeye te§vik edecek §ekilde formüle el!neye ikna etti. Bir-
kaç yIl sonra, 1951'de motoniironlann hücre içi aktanmml ger-
çekle§tirmeye ba§ladlglmlzda, çogunlukla arkada§lanmm ve
benim katk!lanmla, onlan çürütmeyi ba§ardlk. Popper' c1 i:igreti
sayesinde neredeyse 20 ylldlr besledigim o sevgili dü§üncemin
i:ilümünü sevinçle kabullenebildim ve diger taraftan Dale ve
Loewi'nin sevgili dü§üncesi olan 'kimyasal aktanm i:iyküsü'ne
olabildigince çok §ey katabildim. Sonunda Popper'm bilimsel
yi:intemler hakkmdaki iigretisinin o büyük, kurtanC1 etkisine ta-
mkoldum ...
Burada ilginç bir olaylar silsilesi ortaya çlkl!. Sinaptik akta-
nmm elektriksel oldugu hipotezini yadslmayl çok çabuk kabul-
lendigimi anladlm. Çah§malanma konu olan birçok sinaps tü-
rü, kesinlikle kimyasal türdendir, ancak bugün birçok elektrik-
sel aktanm bilinmektedir, benim sinapslar üzerine olan kitablm
da (1964) elektriksel aktanm hakkmda iki klslm içennektedir,
hem engel!eyici hem de uyancl!"
Beyin ara§l!rmalannda çlglr açan kuramlann sahibi olan
gerek Eccles'in gerek Dale'in hakslz olmasl, çok ilginçtir; çünkü
ikisi de kuramlanmn bütün sinapslar için geçerli olduguna ina-
myordu. Dale'in kuraml, o zamanlar her ikisinin de ilgilendigi
sinapslar için geçerliydi, ancak Eccles'in kurammdan daha faz-
la genelgeçer degildi. Dale'in yanda§lan ise bunu hiç fark etme-
mi§ gi:irünüyorlar; Eccles' e kar§l zaferlerinden o kadar emindi-
ler ki, her iki tarafm da aym (si:izde) günahl i§ledigini, yani "i:in-
ce bütün anlamh verileri toplamadan (ki bu asIa gerçekle§tirile-
mez) aceleyle genelleme yapl!gml" kavrayamlyorlard!.
Ba§ka bir yerde, Nobel i:idül!ü biyografisinde Eccles §unlan
yazlyor:
"$imdi bu sevgili kuramlann yanh§lanmasma seviniyorum
bile, çünkü bu yanh§lama bilimsel bir ba§andlr."
Bu son nokta a§lYl derecede i:inemlidir: Bir yanh§lamadan
her zaman bir ylgm §ey iigreniriz. Sadece bir kuramm yanh§ 01-
28 Hayat Problem Çozmektir

dugunu degil, neden yanh§ oldugunu da ogreniriz. Ve hepsin-


den once, yeni ve dahn slkl kavranml§ bir problem elde ederiz; bil-
digimiz üzere yeni bir problem, yeni bir bilimsel geli§menin
asIl çlh§ noktasldlr.
N eden üç a§amah §emaml bu kadar slk belirttigimi belki
de merak ediyorsunuzdur. Klsmen bunu, oncekine çok benze-
yen, ama dort a§amah bir §emaya, sizi hazlrlamak için yap-
tJm; bilime ve bilimsel geli§menin dinamigine ozgü olan bir
§ema. Dort a§amah §emayl, üç a§amah §emamlzdan -yani
problem, çozüm denemeleri, ortadan kaldlrma- ilk a§amayl
"eski prob!em" olarak betimleyip, dordüncü a§ama olarak da
"yeni problemleri" katarak çlkarsayabiliriz. Dahasl "çozüm
denemeleri" ni deneme amaçh kuramlar"la, ortadan kal dlr-
li /I

ma"yl da "ele§tirel tartJ§ma araclhgly!a ortadan kaldlrma de-


nemeleri" ile degi§tirirsek, bilim kuramma ozgü dort a§amah
§emaya ula§1f1z.
Oyleyse §oyle bir gorüntü kar§lmlza çlhyor:
1. Eski problem;
2. Deneme amaçlz kuram olu§umlarz;
3. Deneysel smama da dahil olmak üzere ele§tirel tartl§ma araCI-
lzglyla ortadan kaldlrma denemeleri;
4. Kuramlarzmlzm ele§tirel tartz§masmdan çlkan yeni problemler.
Dort a§amah §emam bilim kuramma ili§kin uzun bir dizi
gozlemde bulunmama izin veriyor.
Problem hnkkmda. Bilim oncesinin ve bilimin oncelikli prob-
lemleri, dogasl geregi kIlpsaldlr, ancak hsa zamanda dort a§a-
mah dongü aracIllgryla, en azmdan hsmen, kuramsal problem-
lerle yer degi§tirir. Demek ki, yeni problemlerin çogu kuramla-
rzn ele§tirisinden ortaya çlkmaktadlr: Bunlar kuram-içidir. Bu
Hesiodos'un kozmogonisindeki problemler için oldugu kadar,
hatta daha da fazla, Sokrates oncesi Yunan filozoflan.için de ge-
çerlidir; modern doga bilimlerinin çogu problemi için de geçer-
lidir: Problemlerin kendileri kuramlann, ve ele§tirel tartJ§ma-
mn kuramlarda açlga çlkardlgl zorluklann ürünüdür. Bu ku-
ramsal problemler, ozünde, açlklama bekleyen, açlklaylcl ku-
ramlar bekleyen sorulardlr: Kuramlann sunduklan deneme
amaçh yamtlar, zaten açlklama denemeleridir.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 29
Bir §eyi iingiirme prob/em/eri de lez/gzsa/ prob/em/er arasznda
sayz/abilir. Ama arz bilimin ente/ektüe/ bakl~ açlsmdan izlendi-
ginde, bu ongorüler 3. a~amaya, yani ele§tire/ tarh~maya, szna-
maya aittir. Açlklama denemesi olarak kar~lmlza çlkan ku-
ramlanmlzl, gerçekte ve uygulamada, dogruluk iddialan açl-
smdan degerlendirme f1rsah tamdlklanndan entelektüel ola-
rak i1gi çekicidir.
Dahasl dort a~amah ~emamlzdan, bilimde bir eski prob-
lemler diingüsünden yola çlkarak yeni problemlere ula~hgumzl,
bunlann da yeni bir diingünün çlkl~ noktasl i~levi gordügünü
çlkarsayabiliyoruz. $emanuzm dongüsel ya da periyodik ka-
rakterinden dolaYl, dort a~amamn herhangi birinden ba~layabili­
riz. $emam1Zm 2. a~amasmdaki leuram/arla ba~layabiliriz. Yani,
bilim adamlmn eski bir leuramdan yola çlkarak, bunu ele~tirel bir
tarh~ma ve ortadan kalduma süreeinden geçirdigini ve bunun
sonueunda, yeni leuram/ar araelhglyla çozmeye çah~hgl prob-
lemlere ula~hgml soyleyebiliriz. $emanm dongüsel karakterin-
den dolaYl bu gayet saglam bir yorumdur.
Tatmin edici leuramlar ortaya atzlmaszn!, bilirnin hedefi olarak
betimleyebilmemiz de bunu desteklemektedir. Diger taraftan,
hangi ~artlar altmda bir kuramm tatmin edici olarak betimlene-
bileeegi sorusu, bizi dogrudan çzkz§ noletasz olarak probleme geri
gotürür. çünkü bir kuramdan ilk talebimiz açlkça, problerni
olu~turan güçlük!eri açlk!ayarak, bir açlklama gerektiren prob-
lemleri çiizmesidir.
Sonuçta, çlkI~ noktamlz olarak o ana kadarki kuramlann
ortadan kaldmlmaslm ya da tasfiyesini de seçebiliriz. Çünkü
bilimin, hep bir kuranun ylkIh~nu çlkl~ noktasl olarak aldlgml
da rahathkla soyleyebiliriz; bu yzkIh~, bu ortadan kalduma, da-
ha soma, ortadan kaldmlml~ kuramm yerine daha iyi bir ku-
ram koyma problemini dogurur.
Ben ~ahsen çlkI~ noktasl olarak problemi tereih ediyorum,
aneak §emanzn diingüsel karaleterinin, a~amalann her birini yeni
bir geli~menin çlkI~ noktasl olarak gormemizi mümkün kzldlg1-
mn da bilincindeyim.
Bu yeni dort a~amah ~emarun ozünde, dinarnik karakteri yat-
maktadu: A~arnalann her biri, deyi~ yerindeyse, bir somaki a~a-
30 Hayat Problem Çozmektir

maya geçmek yolunda içsel, manhksal bir motivasyon ta~lmakta­


dIr. Bu bilirn manhgmda ortaya çJ.khgt ~ekliyle bilim, ózünde bü-
yümede oldugu kavranan bir olgudur; ózünde dinamiktir, kesinlik-
le bitmi§ bir §ey degildir: Nihai hedefine ula§hgt bir nokta yoktur.
Problemi çlkl~ noktasl olarak tercih etmemin bir de ~u nede-
ni vardlr. Eslci bir problemle, ard!ll olan yeni problemler arasmdaki
mesa!e, bence bilimsel i1erlemeyi, órnegin eski kuram!arla, eski-
lerin yerine geçen yeni nesi1 kuramlar arasmdaki mesafeden
çok daha çarplcl bir ~eki1de karakterize etmektedir.
Ornek olarak Newton'un ve Einstein'm çekim kurarmm
a!al!m. iki kuram arasmdaki mesafe büyüktür; ancak New-
ton'un kuramml Einstein'm diline, tansór hesabmm formaliz-
mine tercüme etmek mümkündür; órnegin Profesór Peter Ha-
vas'm yaphgl gibi, bunu gerçekle§tirirsek, iki kuram arasmdaki
farkm sadece çekimin sonlu yayI!ma hlzmda, yani sonlu 1§lk hl-
Zl e' de yathgml buluruz. Demek ki, Einstein kuramml, sonlu ya-
yI!ma hlZl c'nin yerine sonsuz bir luz koyarak formü!e ettiginde,
Einstein kurarmnm Newton'unkiyle bütünle§tigini, Havas gós-
termeyi ba§arml~hr.
Ancak buradan, kuramm getirdigi bütün i1erlemenin, çeki-
min son!u yayI!ma luzmda yattJgI sonucunu çlkarmak çok ya-
mltlclolur.
Newton kuramrmn ele§tirmenlerinin, órnegin Ernst Mach'm
ortaya çlkardlgl problemleri, Einstein kurammm ele§tirmenleri-
nin, óncelikle de Einstein'm kendisinin ortaya çJ.kardlgl prob-
lemlerZe kar~I!a§tJrdlglmlzda, geli§menin dinamik karakterini ve
i1erlemeyi daha belirgin górebi1digimizi iddia ediyorum.
Oyleyse eski ve yeni problemleri kar§I!a§tJrdlglmlzda o bü-
yük mesafeyi, o büyük i1erlemeyi górürüz. Aslmda eski prob-
lemlerden geriye sadece bir tanesi kal dI, Mach i1kesi deni1eni.
Bu, aglr kütlelerin ataZetini, evrendeki uzak kütlelerin bir etkisi
olarak anlamamlz gerektigi talebidir. Kuraml bu talebi tam o!a-
rak yerine getirmedigi için Einstein büyük dü~ kJ.nkhgma ugra-
ml§tJr. Gerçi onun çekim kuraml, ·ataleti çekimin bir sonucu
olarak gósteriyordu; ama Einstein'm çekim kurammda kütle!eri
ortadan kaldmrsak kuram, óze! górecelik kurarmyla bütünle§ir,
atalet ise ÜTetici kütleler olmakslzm bile varhgml sürdürÜT.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 31

Einstein bu noktada kurammm en duyarh eksiklerinden bi-


rini gorüyordu. Mach ilkesini çekim kurammm içine yerle~tir­
me problemi yanm yüzy!ldIr bu alandaki bütün ara~tlTmac!lan
me~gul etmi~tir.
Bu nedenlerden dolaYI dort a~amah ~emamIza problemle
ba~lamanuz bana daha iyi gorünüyor. Her ne olursa olsun, bi-
lim oncesi geli~melere kar~1 dinamik bilimsel geli~imin getirdigi
yeniligin nerede yattlgml bu ~ema gostermektedir: dilin, yazl-
mn ve ele~tirel tartl~manm icadl dolay,s'yla ortadan kaldlrma
sürecine aktif katlhmInuzda. As!l tezim, ele~tirel tartl~manm
icadIyla bilimin yarat!ldlgIdIr.
Bu tezimin onemli bir sonucu ~u soruya dayamyor: Deney-
sel bilimin kuramlan diger kuramlardan nas!l aynlmaktadlr?
Kendi açlS1ndan bu problem deneysel bilimin bir problemi degil,
bilim kuramznzn bir problemidir. Bilim mantlgma ya da bilim
felsefesine ait bir problemdir. Bu problemin, asll tezimden ÇI-
karsanabilecek olan yamtl ~oyledir:
Deneysel bilimin kuramlan diger kuramlardan, olasl de-
neyimler kar~lsmda ba~ansIZlIga ugrayabilecek olmalanyla
aynlmaktadlr; yani gerçekten oylesi deneyimler yapabilirsek,
kuraml yanh~layabilecek deneyimler mümkündür ve betimle-
nebilir.
Deneysel bilimin kuramlarml diger kuramlardan ayIracak
SlnlTl çizme sorununu "slnlrlama problemi" onerdigim çozü-
I

mü de "smIrlama olçütü" olarak adlandm:i:u~tlm.


Oyleyse slmrlama probleminin çozümü için onerim, a~agl­
daki smIrlama olçütüdür: Bir kuram, ancak ve ancak eger olasl
deneyimlerle çeli~iyorsa, yani ilke olarak deneyim aracIhgIyla
yanh~lanabilirse deneysel bilim kapsammdadIr.
Bu smlTlama olçütünü "yanh~lanabilirlik olçütü" olarak
adlandlrmlr;;tlm.
Yanh~lanabilirlik olçütü, birçok kuram vasltasIyla gosterile-
bilir. Ornegin a~mm çiçek hastahgma kar~1 korudugu kuramml
yarul~lamak mümkündür: Dogru bir ~ekilde a~1 olan birisi yine
de çiçek hastahgma yakalamrsa, kuram yanh~lanmIr;; demektir.
Bu ornek, yanh~lanabilirlik olçütünün kendisinin de prob-
lemli oldugunu gostermek için de kullamlabilir. A~llanan mil-
32 Hayat Problem Çozmektir

yonlarca insandan bir tanesi çiçege yakalansa bile, kuram1m1-


zm yanh§lanm1§ oldugunu asIa dü§ünemeyiz. A§1lamada ya
da a§1 maddesinde bir sorun oldugunu dü§ünürüz. Aslmda
bi:iylesi bir Ç1k1§ yolu prensipte her zaman mümkündür: Bir
yanh§lamayla kar§üa§tJg1m1zda §u ya da bu §ekilde hep bir
bahane bulabiliriz; bir yard1mc1 hipotez i:ine sürerek yanh§la-
may1 reddedebiliriz. Kuramlanm1za bütün olas1 yanh§lama-
lara kaf§1 (Profesi:ir Hans Albert'in ifadesiyle) "baglEilkltk ka-
zandlrabiliriz. "
Demek ki, yanl1§lanabilirlik i:ilçütünün uygulanmas1 her
zaman kolay degildir. Buna ragmen yanh§lanabilirlik i:ilçütü bir
deger ta§1maktadu. Her ne kadar uygulamas1 her zaman kolay
olmasa da, çiçege kar§1 a§üama kuramma uygulanabilir: Eger
a§üand1g1 halde çiçege yakalanan insanlarm yüzdesi, a§!Ianma-
dan çiçege yakalananlarm yüzdesiyle a§ag1 yukan aymysa
(hatta belki daha da büyükse), bütün bilim adamlan a§1yla ko-
ruma kuranundan vazgeçecektir.
Bu durumu, bence yanh§lanamayacak bir kuranun duru-
muyla kar§!la§tJrahm; i:irnegin Freud'un psikanaliz kuram1yla.
hke olarak bu kuram herhalde, ancak eger insanlarm kurarnla
çeli§en bir davram§1m betimleyebilseydik smanabilirdi. Bu rur
yanl1§lanabilir davram§ kuramlan bulunmaktadu; i:irnegin
uzun bir ya§am boyunca dürüst oldugunu her zaman gi:ister-
mi§ bir insanm, maddi durumu güvence altmdaysa, birdenbire
ya§hhk günlerinde mrs1z olamayacag1 gibi.
Bu kuram kesinlikle yanl1§lanabilir, baz1 baZl gerçekten
onu yanh§layan vakalann da gerçekle§tigini tahmin ediyorum.
Oyleyse bu kuram i:inümüzdeki §ekilde formüle edildiginde
basitçe yanltEitlr.
Ancak bu kuramm tersine, psikanalizi çürütebilecek bir in-
san davram§1 akla gelmemektedir. Bir adam kendi hayatJm teh-
likeye atarak ba§kas1mn hayatJm kurtanrsa, veya tersine eski
bir dostunun hayatJm tehdit ederse - ne kadar acayip insan
davram§lan akl1nuza getirirsek getirelim, psikanalizle çeli§ki
içinde bulunmayacaktJr. hke olarak psikanaliz en acayip insan
davram§lanm bile aç1klayabilir. Demek ki, deneysel olarak yan-
h§lanabilir degildir, denetlenebilir degildir.
r. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 33

Bununla Freud'un birçok §eyi dogru gormedigini soylemek


istemiyorum. Íddia ettig;m, kurammm deneysel-bilimsel bir
karakterinin olmad!g!dlr: Çünkü smanamamaktadlr.
A§!lama orneginde oldugu türden kuramlar, hepsinden on-
ce de fiziksel, kimyasal ve biyolojik kuramlar ise bunun tam
kar~ltJdlr.
Mükemmel bir yakla§!m sergiledigi halde Newton'un me-
kaniginin yanh§ oldugunu varsaymak için, Einstein'm çekim
kurammdan bu yana nedenlerimiz var. Ancak herhalde hem
Newton'un, hem Einstein'm kuraml yanh§lanabilir, tabii bagl-
§!khk stratejisini izleyerek yanh§lamadan bir bahaneyle kurtul-
mak her zaman mümkündür. Freud'un psikanalizi dü§ünülebi-
lecek hiçbir insan davram§lyla çeli§ki içinde bulunmazken, ruh
çaglrma seansmda "masa oynatJrken" masamn davram§l New-
ton'un kuramIYla çeli§ki içindedir. Masamm üstiindeki çay do-
Iu bardak birden dans etmeye ba§lasa, donse dola§sa, i§te bu
Newton'un kuramlmn bir yanh§lamas! olurdu; üstelik o kadar
donüp dola§maya ragmen çay da dokülmezse. Oyleyse meka-
nik, fiziksel cisimlerin dü§ünülebilecek sonsuz sayrda hareket
biçimiyle çeli§ki içindedir - dü§ünülebilecek hiçbir insan dav-
ram§IYla çeli§kide bulunmayan psikanalizin tam tersine.
Newton mekanigi Einstein'mkine çok iyi bir yakla§ma ola-
nag! sundugu için, Newton mekanig;nin yedigi neredeyse her
darbeden Einstein'm çekim kuram! da etkilenirdi. Ancak bu-
nun da Citesinde Einstein, gozlemlendiklerinde kendi kurarmm
çürütecek ama N ewton' unkini etkilemeyecek olan vakalan kas-
ten ara§tJrm!§tJr.
Ornegin Einstein, Sirius uydulannm ve diger beyaz cücele-
rin tayfmda, kendisi tarafmdan hesaplanm!§ kmrnzl kaymasl-
mn bulunamamasl durumunda, kuramml çürütiilmü§ sayaca-
gmdan blTakacagm! yazml§tJ.
Dahas!, Einstein'm kendi çekim kuramma kar§l son derece
ele§tirel yakla§ml§ olmas! da ilginçtir. Smama deneylerinin hiç-
biri (ki hepsini kendisi onermi§ti) kuram! için uygunsuz sonuç-
lanmad!ysa da, kuramsal nedenlerden dolay! bunlan tam ola-
rak tatmin edici bulmam!§tJ. Bütiin doga bilimi kuramlan gibi
kendi kurammm .da geçici bir çiizüm denemesi niteliginde, yani
34 Hayat Problem Çozmektir

hipotetik nitelikte oldugunu kesin olarak biliyordu. Ancak iddia


ettigi ~ey daha çok aynntIlarda yatIyordu. Kendi kuralmmn ne-
den kusurlu ve kendi ara~tIrma prograrm açlsmdan yetersiz
olarak gi:irülmesi gerektiginin nedenlerini sunmu~tu; tatmin edi-
ei bir kurarmn yerine getirmesi gereken bir dizi ko~ulu da be-
lirtrni~ti.
Ancak ba~langlçtaki kendi çekim kurammdan bekledigi,
aranan kurama Newton'un çekim kurarmndan daha iyi bir yak-
lai!lm sergilemesi ve dolaYlslyla dogruluga daha çok yaklai!maslydl.
Dogruluga yaklai!ma fikri bence bilim kurammm en i:inemli
fikirlerinden biridir. Bu, rekabet halindeki kuramlarm ele§tirel
bir ~ekilde tartI§rlmasmm, gi:irdügümüz üzere bi1im kuraml
için çok i:inemli olmaslyla baglantrlldlr. Ancak ele§tirel bir tar-
tI§ma belirli degerlerce düzenlenir. Düzenleyiei bir ilkeye, ya
da Kant'm terminolojisinde düzenleyiei bir fikre gereksinim
duyar.
Rekabet halindeki kuramlarm ele§tirel tartI§maslm yi:inlen-
diren düzenleyiei fikirlerden üçü büyük i:inem ta§llTIaktadlr: Bi-
rincisi, dogruluk fikri; ikineisi, bir kuramm mantIksal ve deney-
sel kapsaml fikri; üçüncüsü de bir kuramm dogruluk kapsaml ve
dogruluga yaldai}maSl fikri.
Dogruluk 'ikrinin ele§tirel tartI§maya hâkim oldugu, yanlzi}
kuraml ortadan kaldlrma ümidiyle kuraml ele§tirel olarak tar-
tl~mamlzdan anla§rlabilir. Bu da, dogru kuramlan arama fikri-
nin bizleri yi:inlendirdigini gi:isterir.
Íkinci düzenleyiei fikir olan, bir kuramm kapsaml fikri, bizi
1 ildirimsel kapsarm büyük olan kuramlan aramaya iter. Totolo-

jiler veya 12 kere 12 144 eder gibi bariz aritmetik i:inermeler


kapsamslzdlr: Hiçbir deneysel-bilimsel problem çi:izmezler. Zor
problemler ancak mantIksal ve deneysel kapsaml büyük olan
kuramlar tarafmdan çi:izülebilir.
Bir kuramm cesareti olarak da tammlanabilecek olan §ey,
onun kapsarmnm büyüklügüdür: Bir kuramla ne kadar çok §ey
iddia ediyorsak, kuramm yanlli} çlkma riski de o kadar büyük-
tür. Yani aslmda dogrulugu aranz, ama sadece cesur, riskli dog-
ruluklarla ilgileniriz. Büyük bir mantIksal kapsarm olan cesur
kuramlara i:irnek olarak, yine Newton'un veya Einstein'm çe-
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 35
im kuraml ya da atomun kuvantum kuraml ya da kahllm
,roblemini klsmen çiizen ~ifrelenmi~ genetik bilgikuraml giiste-
ilebilir.
Biiylesi cesur kuramlann, dedigim gibi, kapsaml büyüktür;
Lstelik hem manllksal, hem de deneysel kapsamr büyüktür.
Bu iki kapsam kavraml a~agldaki gibi açlklanabilir: Bir ku-
amm manllksal kapsaml onun sonuç küt/esidir, yani ilgili dan
1anltksa/ o/arak çzkarsanabi/ecek iinermeler kümesi veya s,mf,d,r.
,onuç kümesi ne kadar büyük olursa manllksal kapsaml da o
:adar büyük olur.
Bir kuramm deneysel kapsamz fikri belki daha da ilginçtir. Bu
,kri anlamak için, deneyse/ bir doga yasaszmn veya deneyse/ bir
:urarmn, bazl giizlemlenebilir süreçleri yasak/adzgzndan yo/a çzka-
zz. ("Bütün kargalar karadrr" kurarm, ak kargalann varhgml
·asaklamaktadlr; ak bir kargamn giizlemlenmesi ise kurarm çü-
ütür.) Aym ~ekilde Freud'un psikanalizinin giizlemlenebilir hiç-
'ir süreci yasaklamadlglm giirmü~tük. Bu kuramm manhksal
:apsaml kesinlikle büyüktür, ancak deneysel kapsaml slflrdlr.
Oyleyse bir kuramm deneysel kapsaml, o kuram tarafm-
lan. yasaklanan deneysel iinermeler kümesi veya slmÍl olarak
,elirlenebilir; yani kuramla çeli~ki içinde bulunan deneysel
;nermeler kümesi ya da smlÍl olarak.
Çok basil bir iirnekle giistermemiz gerekirse: Ak karga yok-
ur kuraml, "Bu ak bir kargadu" iinermesiyle çeli~ki içindedir.
{ani ak kargalarm varhglm yasak/amaktadzr. Bütün karga/ar kara-
Izr kuraml çok daha geni~ bir deneysel kapsama sahiptir. Sade-
,e ak kargalan degil, mavi, ye~il ve klrmlzl kargalan da yasak-
ar: Yasaklanml~ iinermeler smlÍl çok daha büYÜktür.
Bir kuramla çeli~ki içinde bulunan deneysel bir iinerme ya
la bir giizlem iinermesi, ilgili kuramm bir yanh~/ama o/as!lzgl, ya
la kuramm bir potansiyel yanh~/aylclsl olarak tammlanabilir: Bir
'anh~lama olaslhgl gerçekten giizlemlendigi zaman, kuram de-
leyse/ o/arak yanh§/anml§ demektir.
"Bu ak bir karga d,r" iinermesi iiyleyse hem kapsaml zaylf
)Ian ak kargalar yoktur kuramlmn, hem de kapsaml daha geni~
)Ian bütün kargalar karadlr kurarmnm bir yanh~lama olasll1g>
Ta da potansiyel yanh§laylclsldlr.
36 Hayat Problem Çozmektir

"lO ~ubat 1972'de Hamburg Zooloji Bahçesi'ne ye§il bir


karga teslim edildi" ónermesi, bütün kargalar karadlr kuraml-
mn oldugu kadar, bütün kargalar kIrmlzl veya mavidir kuraml-
mn da bir yanh§lama olaslhgl ya da potansiyel yanh§layrclsldlr.
Bóylesi bir ónerme, bóylesi bir potansiyel yanh§laylcl, gózlem-
ler temelinde dogru olarak kabullenilirse, yan11§laylclsl oldllgll
bütün diger kuramlarm da yanh§lanml§ olarak górülmesi gere-
kir. Ílginç o1an, potansiyel yan1,§lay,cIlannm kümesi ne kadar
büyükse, kuramm da o kadar çok §ey ifade ettigidir. Daha çok
§ey ifade eder ve daha çok problemi açlklayabilir: Açzklama po-
tansiyeli veya potansiyel açzklama giicii daha büyüktür.
Bu açldan bakarak tekrar Newton'un ve Einstein'm çekim
kuramml kar§!la§lIrabiliriz. O zaman Einstein' m kuramlmn de-
neysel kapsammm ve potansiyel açlk1ama gücünün New-
ton'unkinden çok daha büyük oldugu bulunur. Çünkü çok da-
ha fazla §ey iddia etmektedir. Newton'un kurammm tammladl-
gl bütün hareket biçim1erini, ózellikle de gezegen yórüngelerini
tammlamak1a kalmamakta, çekimin 1§lk üzerindeki etkisini de
belimlemektedir - ki bu problem alam hakkmda Newton'un,
ne çekim kuranunda, ne de optiginde sóyleyecek bir §eyi var-
dIr. Einstein kuraml daha risk1idir: Newton'un kuranuna do-
kunmayan gózlemler araclhglyla ilke olarak yan11§lanabilir. Bu
nedenle Einstein kurammm deneysel kapsaml, potansiyel yan-
h§lay,c!lar kümesi, Newton'un kuranumn deneysel kapsamma
góre ózünde daha büyüktür. Son olarak Einstein'm kuranunm
potansiyel açlklama gücü çok daha büyüktür: Ornegin eger Sí-
rius uydulannm tayfmda Einstein'm óngórdügü kIrmlzl kay-
masml gózlemler araclhglyla kesinle§mi§ kabul edersek, bu op-
tik efektler Einstein'm kuraml tarafmdan açzklanmz~tzr da.
Ancak konu için an1arn1r gózlem1er henüz yapIlmadlysa da,
Einstein'm kuranunm Newton'uri kuranundan potansiyel olarak
üstün oldugunu sóyleyebiliriz: Einstein'm kurarm daha büyük
deneysel kapsama ve daha büyük açrklama potansiye1ine sahip-
lir. Demek ki, kuramsal olarak daha ilginçtir. Ancak Einstein'm
kuraml aym zamanda Newton'unkine góre daha çok tehdit altm-
dadzr. Potansiyel yan11§layrCllarmm kümesi daha büyü!< oldugun-
dan yanh§lamalara daha fazla maruz ka1abilecek durumdadrr.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 37
Bu nedenle, zaten çok SIkI smanabilen Newton'un kura-
mmdan çok daha SIkI smanabilir. Bu smavlara dayanabildigi,
bu smavlardan geçebildigi takdirde bile hâlâ dogru oldugunu
siiyleyemeyiz, çünkü sonraki smavlarda yanh§lanabilir; ama
sadece deneysel kapsammm degil, dogruluk kapsammm da
Newton'un kurammdan daha büyük oldugunu siiyleyebiliriz:
Yani, ondan türetilebilecek dogru iinermelerin kÜInesi, New-
ton'un kurammdan tÜTetilebileceklerden daha büyüktÜT. Daha-
SI, deneysel smavlann sonuçlanndan da tam olarak yararlanan
ele§tirel tarh§marun I§Igmda, Einstein'm kurammm dogruluga
daha iyi bir yakla~zm olarak giiründügünü de siiyleyebiliriz.
Dogruluga yakla§ma fikri -trpkI düzenleyici ilke olarak
dogruluk fikri gibi- realist bir dünya giirü~ü varsayar. Gerçekli-
gin bilimsel kuramlanmlzm betimledigi gibi oldugunu varsay-
maz; ancak bir gerçeklik oldugunu ve kendi yarathglmlz fikir-
ler olmalan nedeniyle her zaman için birer idealle§tirme olan
kuramlanmlz araclhglyla, diirt a§amah deneme yarulma yiinte-
mini uyguladlglmlz takdirde, bu gerçekligin daha uygun bir
betimine giderek daha da yakla§abilecegimizi varsayar. Ancak
bu yontem yeterli degildir. $anslmlzm da olmasl gerekir, çünkü
dünyamlzda hazlr buldugumuz ve insan dilinin, insan bilinci-
nin ve insan biliminin geli§mesini mümkün krlan ko§ullar, eger
evren uzaktan da olsa bilimin betimledigi §ekline benziyorsa
evrende son derece enderdir. çünkü bilime gore dünya nere-
deyse tamamen maddeden bo§tur ve aslen yalmzca kaotik 1§1-
mayla doludur. Bo§ olmadzgz az say,daki yerlerde ise kaotik
maddeyle doludur ve genellikle moleküllerin olu§umu için a§l-
n slcak, tamdlglmlz türden canhlann geli§mesi içinse fazla so-
guktur. Evrenin (Kosmos) ba§ka yerlerinde hayat olsa da olmasa
da, kozmolojik açldan hayat son derece ender ve slradI§l bir 01-
gudur. Hayatm geli§iminde ele§tirel ve bilimsel yontemin geli§-
mesi yine son derece ender oldugundan, olaSIhk hesabI açlsm-
dan neredeyse sonsuz olçüde olaslhkdl§ldlr. Demek ki, hayat
ve bilim olu§tugunda piyango bize çlkml§.
Realist dünya giirü~ü ile birlikte dogruluga yakla§ma fikri,
hep idealle~tirici bilimin dogru anla§rlmasl için bana vazgeçil-
mez gibi gorünüyor. Üstelik realist dünya gorü§ü bana insancrl
38 Hayat Problem Çozmektir

olan tek gi.irü§ gibi geliyor: Bizim gibi ya§ayan, aCI çeken ve
i.ilen ba§ka insanlarm da var oldugunu sadece o aÇ1khyor.
Bilim insan íikirlerinin üretim sistemidir: Buraya kadar ide-
alizm hakhdlr. Ancak bu fikirler olaslhklar kar§lsmda ba§anslz-
hga ugrayabilir. Bu yüzden sonuç olarak realizm hakhdlr.
Belki de bir an için, realizm hakkmdaki bu aÇ1klamalanm
ve realizm tarh§masl üzerine bu gi.indermelerim ile konumu a§-
hglm izlenimi uyandmyorum. Ancak bu dogru degil. Tam ter-
sine realizm tarh§masl kuvantum mekaniginde son derece gün-
celdir. Bu yüzden günümüz bilim kurammm en çagda§ ve açlk
problemlerinden biridir.
Fark edilmi§ olacagl üzere, bu probleme tarafslz yakla§nu-
yorum. Burada kesinlikle taraf tutuyorum, realizmin taraftnz.
Ama kuvantum mekaniginde çok etkili bir idealist okul da var-
dIr. Gerçekten de idealizrnin d ü§ünülebilecek bütün tonlan
mevcuttur, hatta tanmml§ bir kuvantum mekanikçisi kuvan-
tum mekaniginden tekbenci sonuçlar bile çlkarml§hr; bu tekben-
ei sonuçlann, kuvantum mekaniginden mutlak bir gereklilikle
çlkhg;m iddia ehnektedir.
Buna sadece §u yamtJ verebilirim: Eger bu gerçekten bi.iy-
leyse, ne kadar hayranllk uyandmrsa uyandlrsm ve dogruluga
yakla§lm olarak ne kadar mükemmel olursa olsun, kuvantum
mekanig;nde bir yanh§hk var demektir. Kuvantum mekanigi
gi.irülmemi§ kahhkta smavlardan geçmi§tir. Ancak bunlardan
geçerek dogruluga yakmhgma, ancak bizler realistsek karar ve-
rebiliriz.
Bilim kurammda realizm ve nesnelcilik sava§1 herhalde da-
ha uzun zaman sürecek. Burada açlk ve güncel bir problernle
kar§1 kar§lyaylz. Fark edilrni§ olabilecegi üzere, aym zamanda,
bu problem araclhglyla bilim kuranu bir i.ilçüde kendi i.itesine
geçmeye zorlanmaktadJr. Umanm bu baglamda bu temel prob-
leme ili§kin konumumu yeterince netle§tirmi§imdir.
Bilimsel jndirgeme ve
2.
Bilimin ()zündeki Tamamlanmaml~lzk*

Burada çlkl~ noktaml olu~turan tez ~udur: "indirgeme" de-


nilen olgu baglammda biyologlar için aslen üç soru bulunmak-
tamr.
1) Biyolojiyi fizige ya da fizik ve kimyaya indirgeyebilir mi-
yiz? Yoksa bir gün onu tamamen fizige (ya da fizik ve kimyaya)
indirgeme durumunda olacaglmlzl umabilir miyiz?
2) Genellikle hayvanlara atfettig;miz 6znel bilinç deneyim-
lerini biyolojiye ve daha da 6tesi, eger soru (1) evet ile yarntla-
rnyorsa, fizik ve kimyaya indirgeyebilir miyiz (ya da indirge-
meyi umabilir miyiz)?
3) Ozbilinci ve insan tininin yarahclhgml hayvansal dene-
yime, ve b6ylelikle eger soru (1) .ve (2) evet ile yarntlarnyorsa fi-
zik ve kimyaya indirgeyebilir, ya da indirgemeyi umabilir mi-
yiz?
Bu üç sorunun yarntmm, klsmen "indirgeme" s6zcügünün
yorumuna bagh oldugu ortadadlr. Ancak ba~ka bir yerde1 orta-
ya koydugum nedenlerden dolayr, anlam ç6zümleme y6ntemi-
ne ve ciddi sorunlan tarnm1arla ç6zmek isteme denemesine
kar~lylm. Bunun yerine 6nerim ~udur:
Oncelikle çe~itli bilim1erdeki ba~anh ve ba~anslz baZl in-
dirgeme 6rnekierini, 6zellikle de kimyarnn fizige indirgenmesi-
ni tartl~acaglm; sonra bu indirgemelerden geriye nelerin kaldl-
gl sorusuna egilecegim.
* Su metnin olu§umu hakkmda bilgi için bkz. bõ!üm sonundaki notlar.
40 Hayat Problem Çozmektir

Bu tartJ~ma boyunca üç tezi savunacaglm: Birincisi, bilim


adamlanmn birer indirgerneci olmaSl gerektigi. $u anlamda
ki, bilirnde hiçbir ~ey ba~anh bir indirgerne kadar büyük bir
ba~an ifade etrnernektedir [tJpb 6rnegin Newton'un, Kepler
ve Galile'nin yasalanm, kendi çekim kuraml araclhglyla ve
bu yasalan düzelterek indirgernesi -ya da daha iyi bir deyi~le
açlklamaslL gibi (incelernelerime babmz 3)]. Ba~anh bir in-
dirgerne belki de dü~ünülebilecek en ba~anh bilirnsel açlkla-
ma biçirnidir, çünkü Meyerson'un4 6zellikle vurguladlgl ~eyi
yerine getirrnektedir: tanmmayanm tamnanla 6zde~le~tiril­
mesi. Bir indirgernenin tersine, yeni bir kuram yardlmlyla
açlklamak ise tanmam -tamnan problemi- bir tanmmayanla,
yeni bir tahminle aÇlklar. 5
lkincisi, felsefi olarak ne kadar bütüncülüge [Holismusl yat-
km olsalar da, bilirn adamlanmn yiintem olarak indirgemeciligi
rnemnuniyetle kar~llamalan gerektigi tezini savunacaglrn: Bi-
lirn adarnlan, ya safdil ya da az çok ele~tirel birer indirgemeci
olmahdlrlar, ancak iddia edecegirn üzere, az çok k6tümser birer
ele~tire1 indirgemeci olmahdlrlar, çünkü bilimde biraz olsun
6nem ta§lyan indirgernelerden hiçbiri tarn olarak ba§anh ola-
rnaml§llr. En ba~anh indirgeme denemeleri bile ç6zümlenme-
mi~ biraz artJk blrakmaktadlr.
Üçüncüsü, felsefi indirgemecilik lehine hiçbir iyi argürnan
yok gibi g6rünürken, felsefi indirgemecilikle yakm akraba gibi
g6rünen 6zcülük [Essentialismusl aleyhinde iyi argümanlar bu-
lundugu tezini savunacaglm. Yine de y6nternsel nedenlerden
dolay', indirgeme denemelerini bir kenara blrakrnarnarmz ge-
rektigini 6nerecegim. Bunun nedeni, ba§anslz veya tamamlan-
maml§ indirgerne denemelerinden bile a§lTl derecede çok §ey
6grenebilrnemiz, ve bu §ekilde açlklanmaml§ olarak kalacak
problemlerin, bilimin en bymetli tinsel hazineleri arasmda bu-
lumnasldlr. 51k slk bilimsel ba§arlSlzhklar (ba~ka bir deyi~le: bi-
limin büyük, açlk problernleri) olarak g6rülen ~eylerin, daha
açlklanmaml§, büyük vurgulanmasmm çok yararh olabilecegi-
ni s6ylernek istiyorurn.
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 41

Newton'un indirgemesi dl~mda, bildigim ai say!daki nere-


deyse tam olarak ba~anh olmu~ indirgemelerden biri, rasyonel
kesirlerin düzenli dogal say! çiftlerine (yani bunlar arasmdaki
ili~kilere veya oranlara) indirgenmesidir. Her ne kadar bu in-
dirgemenin bile geride biraz artlk blrakhg! si:iylenebilirse de, bu
Yunanhlann bir kaZammld!r. (Düzenli çiftin, düzensiz çiftler-
den olu~an bir düzensiz çifte Wiener ve Kuratowski6 tarafmdan
ba§anyla indirgenmesiyle bu artlk, ancak 20. yüzyzlda tekrar ele
almml§hr. Aynca sadece çiftler yerine e~deger çiftlerin kümeleri-
ne bir indirgemenin si:iz konusu oldugu da atlanmamahdlr).
Bu, Pythagoras'm aritmetikle~tirmeye dayanan kozmolojik
ara§hrma programml da desteklemi§tir, ancak bu program 2, 3
veya S'in kareki:ikleri7 gibi irrasyonel say!lann varhgmm kamt-
lanmas!yla ylk!lm!§hr. Sonra Platon bu kozmolojik ara~hrma
programm! aritmetikle~tirme degil, geometrikle~tirmeye dayah
bir ~ekilde degi~tirmi~, ve bu program da Eukleides' den Einste-
in'a kadar ba§anyla yürütülmü~tür. Aym ~ekilde Newton ve
Leibniz tarafmdan sonsuzküçükler hesab!mn bulunmasl (ve
kendi sezgisel yi:intemlerini dl~anda tutmayl ba~aramayan pa-
radoks sonuçlan d!~anda tuhna problemi) ile birlikte, yeni bir
aritmetikle§tirme -dogal sayllara yeni bir indirgeme- gerekli
hale gelmi~tir. Yine de 19. yüzy!lm ve 20. yüzy!l ba~lanmn son
derece heyecan verici ba~anlanna ragmen, inamyorum ki bu-
gün, bu indirgemenin tam olarak ba~anh olmad!gm! si:iyleyebi-
liriz.
Tek bir çi:izümlenmemi~ arhg! belirtmek gerekirse: Bir do-
gal say!lar dizisine ya da modern kümeler i:igretisi anlammda
bir kümeye indirgemek ile, dogal say!lardan olu~an e§deger,
düzenli çiftlere indirgemek aym ~ey degildir (hatta benzer bir
~ey bile degildir). Bir küme fikri (Cantor'un yaptlg! gibi) safdil
ve sal! sezgisel olarak kullamld!g! sürece, bu belki de belirgin
degildi. Ancak CBolzano, Cantor ve Russell'm tarh~hklan) son-
suz kümeler paradokslan ve kümeler i:igretisini belitle§tirme
gerekliligi, dikkatli bir ifadeyle, yap!lan indirgemenin basit
bir aritmetikle~tirme -dogal say!lara bir indirgeme- olmad!g!-
42 Hayat Problem Çozmektir

m, tersine belitsel kfune ogretisine bir indirgeme oldugunu


gostermi§tir, ki bunun da a§mkarma§Ik ve bir olçüde riskli bir
giri§im oldugu ortaya çlkml§hr.

Bu ornegi ozetlemek gerekirse, aritmetikle§tirme programl,


yaIÚ geometri ve irrasyonel sayIlarm dogal sayIlara indirgen-
mesi progranu, klsmen ba§anslzl.J.ga ugraml§trr. Ancak bu ba§a-
nSlzl.J.gm beraberinde getirdigi beklenmedik problemlerin sayl-
SI ve beklenmedik bilginin agrrl.J.gI §a§kuIllk vericidir. Íddia
edecegim ki, bu genellenebilir: Índirgemeciler olarak ba§anslz
oldugumuz yerde bile, ba§anslzhga giden yolda kazandlglmlz
ilginç ve beklenmedik sonuçlann saylsl her §eyden büyük de-
ger ta§lyabilir.

III

Írrasyonel sayIlan dogal sayIlara indirgeme denemesiIÚn


ba§anslzhgml klsaca inceleyerek, indirgeme denemeleriIÚn, bi-
limsel ve matematiksel açlklama, basitle§tirme ve anlama ey-
lemlerinin bir parçasl olduguna i§aret ettim.
Arhk fizikteki indirgeme denemelerinin ba§an ve ba§anslz-
hklanm, ozellikle de makrofizigi mikrofizige ve kimyayl hem
mikrofizige hem de makrofizige indirgemeIÚn k.J.smi ba§anlan-
m daha aynntIll bir §ekilde tarh§mak istiyorum.

IV

Ba§ka bir yerde8, §eyleri, daha ote açlklamaya ne gerek du-


yan, ne de imkâm olan bir §eye, ozel1ikle bir "oz" veya "ti.iz"e
(aus/a) dayanarak açIklama veya indirgeme denemesini, "IÚhai
açlklama" olarak tammiaml§hm.
Bunun çarplcl bir orneg;, bütün cans1Z cisimier fizigiIÚ, gen-
le§mi§ bir tijz -aslen ,ek bir ozellig;, uzamsal geIÚe§mesi olan bir
toz (madde)- fikrine indirgemeye yonelik DescartesÇl giri§imdir.
Bütün fizigi maddenin gorünürdeki tek asli ozel1igine in-
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 43

dirgeme yolundaki bu deneme, fiziksel evrenin çok anlaçJlIr bir


resmini çizebildigi blçüde, slradIçl bir baçan kazanmIçtrr. Des-
cartes'm fiziksel evreni (Universum), bir mekanizmadaki diçli-
ler gibi birbirine bagh (Descartes'm verdigi adIa) "girdap-
lar" dan oluçan hareketli bir saat mekanizmasIydr. Bu meka-
nizmada her "cisim" ya da her "madde parçasl" ona komçu
olan parçayl iter ve kendisi de diger taraftaki komçularmca
itilir. Bu fiziksel dünyada yalruzca madde vardl ve bütün uza-
YI dolduruyordu. BO ç bir uzay da olmadlgma, tersine sadece
maddenin uzamsal genleçmesi olduguna gbre, uzaym kendisi
de maddeye indirgenmiçti. Bunun yaru SIra sadece tek bir salt
fiziksel neden olma türü vardr: Her neden aZma bir itme veya
yakm bir etkiden ibaretti.
Çekim kuramIyla yeni bir tür neden olma)'1, çekim gücünü
ya da uzak etkiyi ekleme geregini duymasma ragmen, bu dün-
ya gbrüçü Newton tarafmdan bile tatmin edici bulunmuçtu.
Descartes'm indirgeme programIru yIkrma sürükleyen,
Newton'un kurammm neredeyse inarulmaz açlklama ve bn-
gbrme baçanslydr. Baçka bir yerde 9 tahminde bulundugum
üzere, çekim kuvvetini bir kozmik parçacIk bombardlmarurun
"içtepi" siyle (püskürtme basmcl ile birleçik bir kalkan etkisi)
açlklayarak Newton, Descartes'm indirgeme programml ken-
disi uygulamak istiyordu (bu deney genellikle Le Sage ile
baglantJlandmhr). Ancak Newton'un bu kurama karçl yIkrCl
güçteki itirazm da farkma vardlglru tahmin ediyordum. Itiraf
edilmeli ki bu kuram, çekim gücünü ve uzak etkiyi itme ve
yakm etkiye indirgeyecekti; ancak bütün hareketli cisimlerin,
hareketlerine karçl bir fren etkisi gbsterecek (yagmurun bir
arabarun bn camma arka camma gbre daha çiddetli çarpmasl
akla gelsin) ve Newton'un atalet yasasIru kullanmaslru geçer-
siz krlacak direngen bir madde içinde hareket ettikleri anlaml-
na da gelecekti.
Newton, uzak etki olarak çekim gücünün maddenin asli
bir bzelligi olabilecegi ybnündeki kendi gbrüçüne gbre saçma
olan anla)'1çl reddetmi ç olsa da, çekim gücünü nihai olarak it-
meye indirgeme denemesi, sezgisel çekiciligine ragmen bbyle-
likle y,krhnaktad,r.
44 Hayat Problem Çozmektir

v
Çok §ey vaat etmi§ bir bilimsel indirgeme ve ba§arlSlzhgl
için, ama aym zamanda bir indirgeme denemesinden ve ba§an-
slzhgmm ke§finden ne kadar çok §ey ogrenilebilecegini goster-
mek için verdigimiz ilk (ve çok basit) ornek burada sona eriyor.
(Tahmin ediyorum ki, bu ba§arlSlzhk Newton'un uzayl tan-
rmm bilinci [sensorium] olarak tammlamasmm dogrudan nede-
nidir. Uzay, içindeki bütün cisímlerin dagJ!nmmn, deyi§ yerin-
deyse "bilincindeydi", bir anlamda tann gibi her §eyi biliyordu.
Aym zamanda tann gibi her yerdeydi, çünkü bu bilgiyi sonsuz
hlzla, ilgili her yere istedigi her an aktarabiliyordu. Tannsal
varhgm en az iki karakteristik ozelligine sahip olan uzay, bu
anlamda kendisi de tannsal varhgm bir parçaslydl. Kammca
bu, Newton'un ozcü bir nihai açlklama verme yolundaki ba§ka
bir denemesiydi.)
Descartes'm indirgemesi, yontembilimsel nedenlerden do-
layl indirgemeler yapmayl denemek zorunda oldugumuz yo-
lundaki dü§üncemin bir gostergesi olarak degerlendirilebilir.
Ama indirgemeciler olarak bizlerin, hiçbir zaman programlml-
za a§lrl derecede güvenmemerniz, tersine indirgeme denemele-
rirnizin rnükemmel ba§an saglayacagl konusunda gayet ko-
türnser olrnarnlz gerektigini soylememin nedenini de belki gos-
terrnektedir.

VI

Descartes'm fiziksel dünyadaki her §eyi genle§rne ve itrne-


ye indirgerne denernesinin (ki, eger tarihsel tahminimde hak-
hysarn bu Newton'un da denemesiydi), Newton'un çekim ku-
ramlmn ba§anslyla kar§J!a§l!gl an ba§anslzhga ugradlgl, sam-
nm netle§rni§tir. Bu ba§an oyle güçlüydü ki, Roger Cotes ile
ba§la yarak N ewtoncular, N ewton' un kendi kar§!l gorü§lerine
ragrnen, N ewton kurarnlmn kendisini bir nihai açlklama, ve
boylelikle çekim kuvvetini maddenin asli bir ozelligi olarak gor-
meye ba§ladJ!ar. Ancak Newton (atornlannm) genle§me!siJnin ve
I. Doga H:akkmdaki Bilginin Sorunlan 45

ataletin, kütlenin asli iizellikleri olmamas1 için bir neden giire-


miyordu (aç1klamalanm1 kar~üa~tmn10). Oyleyse daha sonrala-
n Einstein'm vurgulad1g1 ahI ile ag1r kütle arasmdaki aynmm,
ve bunlann oransa!hgmm (ya da e~itliginin) ortaya athi9 prob-
lemin, Newton'un tam olarak bilincinde o!dugunu siiy!eyebili-
riz. Bu problem Newton ile Eiitviis'ün çag1 arasmda, hatla Eins-
tein' a kadar süren diinemde, iizcü dü§üncenin karanhkç1hgmm
sonucu olarak neredeyse tamamen giizden kaybolmu~lur.
Einstein'm Ozel Giirecelik Kuram1, atü ve ag1r kütlenin iiz-
cü dü§üncedeki iizde§ligini y1km1§hr, ve bu nedenle Einstein,
az çok eklenti (ad hoe) olarak bu iizde§ligi denklik ilkesiyle aç1k-
!amaya çah§m1§hr. Ama Einstein'm çekim denklemlerinin ken-
diliginden, çekimde bu!unan cisimlerin uzay-zamansal bir ye-
riilçürnsel çizgi üzerinde hareket ettik!eri ilkesiy!e -ki bu ilke
iinceden ayn olarak kabul edilmi~ti- sonuçland1g1 (ilkiince Cor-
nelius Lanczos larafmdan) ke~fedildiginde, atalet ilkesi gerçek-
ten de çekim denklem!erine, ve dolay:ts1yla ahI kütle de ag1r
kütleye indirgenmi§ti. (Sarunm Einstein, her ne kadar bu sonu-
cun iineminden derinlemesine etkilenmi§ olsa da, Mach' m mer-
kezi problemini -ataletin aç1klanmasm1- ünlü ama kesinlikle
bariz olmayan "Mach ilkesi" nden daha lalmin edici bir ~ekilde
çiizdügünü tam o!arak kabul etmiyordu. Mach ilkesi, her bir
cismin ataletinin, evrendeki bütün diger cisimlerin bile§ik etki-
sinden kaynakland1gm1 iine sürer. Bu ilkenin -en azmdan baz1
yorumlanrun- Genel Giirecelik Kuram!'yla bagda~mamas1
Einstein'1 dü~ kmkhgma ugratml§h. Genel Giirecelik Kuram1,
içinde hiçbir cisim bulunmayan bir uzayda Ozel Giirecelik Ku-
raml'na diinü§ür, ki bu kuramda, Mach'm dü§üncelerinin aksi-
ne atalet yasas1 hâlâ geçerlidir.)
Karumca buradaki ba§anh indirgeme son derece tatmin
edici bir iirnektir: genellenmi§ bir atalet ilkesinin genellenmi§
bir çekim ilkesine indirgenmesi. Ancak nadiren bu açldan ince-
!enmi§tir; her ne kadar Einstein, salt maternatiksel bir bak1§ aç1-
smdan §1k giirünen ama iize! bir iinern arz etmeyen bu sonucun
iinemini büyük iilçüde kavraml§ olsa da, o bile bu açldan bak-
mam1§hr. Çünkü bir belitler sislemi içindeki bir belitin ba-
glmhhg1 ya da bag1ms1zhi9 sadece biçimsel olarak ilgi çekicidir.
46 Hayar Problem Çozmektir

Yeriilçümsel bir çizgi üzerinde hareket yasasmm, ayn bir belit


olarak ml kabul edilmesi gerektigi, yoksa çekim kurammm geri
kalanmdan ml çlkarsanabilecegi neden iinem ta~lsaydl ki? Bu-
nun yamh, bu çlkarsarna araClhglyla ahI ve aglr kütlenin iizde~­
lii';inin açzklanmasmda ve birincinin ikinciye indirgenmesinde
yatmaktadlr.
Bu anlamda, Newton'un büyük uzak etki probleminin, (iiz-
cülügün kendine iizgü dilinde ifade edilirse) Einstein'm kar~lhkh
çekim etkisinin ruzlmn sonlulugundan ziyade, ahI maddenin
agu- maddeye indirgenmesi araClhi';lyla çiizüldügü siiylenebilir.

vn
Newton ve Newtoncular tabii ki manyetik ve elektriksel
güçlerin varhgmdan haberdardllar. Üstelik en az 20. yüzy!lm
ba~larma kadar elektromanyetik kuramml N ewton mekanii';ine
veya bunun degi~tirilmi~ bir ~ekline indirgeme denemeleri ya-
p!ldJ.
Bu geli~medeki as!l problem, ilk bakl~ta (prima facieJ merke-
zi olmayan güçlerin (Oersted güçlerinin), Newton kurammm
degi~tirilmi~ bir ~ekline bile uyar giirünen tek güçler olan mer-
kezi güçlere indirgenmesiydi. Bu geli~mede iine çlkan isimler
Ampere ve Weber' di.
Onceleri Maxwell de, Faraday'm elektromanyetik güç ala-
rum (ya da güç çizgilerini) bir N ewtoncu mekanizmaya veya bir
1~lk esiri modeline indirgeme denemelerine ba~laml~hr. Ama
(elektromanyetik alanm ta~lylclsl olarak 1~lk esirini giirmekten
olmasa da) deneyden vazgeçmi~tir. Helmholtz da Newton'un
ve kismen Descartes'm indirgeme programma yakmhk duyu-
yordu, kaldl ki iigrencisi Heinrich Hertz' e bu problem üzerinde
çah~masml iinerirken, bunu mekanigin ara~tJrma programml
kurtarmak umuduyla yapml~ gibi giirünmektedir. Ama Helm-
holtz, Hertz'in Maxwell denklemlerini onaylamaslm bir kar~1
kamt olarak kabul etmi~ti. Hertz ve J.J. Thomson' dan sonra tam
tersi yiindeki bir ara~hrma programl çekicilik kazanml~hr: me-
kanigin elektromanyetik kurama indirgenmesi programl.
I. Doga Ha:kkllldaki Bilginin Sorunlan 47

VIII

Elektrornanyetik rnadde rnodeli, yani hern rnekanigin hern


de kirnyanm, bir elektrornanyetik atornculuk kurarnma indir-
genrnesi, en geç 1912'den, Rutherford' un atornun gezegen1er
rnodelini buldugu yJ!dan, yakla~lk 1932'ye kadar çarplcl bir ~e­
kilde ba~anh olrnu~tur.
Gerçekten de kuvanturn rnekanigi (ya da eskiden adlandl-
nldlgl ~ekliyle "yeni kuvanturn kurarru") en azmdan 1935' e ka-
dar, o zarnanlar rnekanigin, yeni elektromanyetik madde kuramzna
indirgenrnesinin nihai hali olarak giirülen ~ey için bulunrnu~
ba~ka bir isirnden ibaretti.
Onde gelen fizikçilerin, kuvanturn rnekaniginden az bir sü-
re iince bu indirgerneye ne kadar iinern verdiklerini kafalarda
canlandurnak için Einstein'm ~u siizlerini aktarrnak istiyo-
rurn l1 : "Bugünkü aruayl~lrnlza giire ... ternel parçaclklar ... [yani
elektron ve protoruar J elektrornanyetik alanm yogurua(lrnasm-
dan ba~laz bir ~ey olmadlklarzndan, bugünkü dünya giirü~ürnüz
iki ... gerçek tamr, yani çekirn esiri ve elektrornanyetik alan ve-
ya -ba~ka bir deyi~le- uzay ve rnadde."
Benirn vurguladlglrn "ba~ka bir ~ey olrnadlklanndan" a
dikkati çekerirn, çünkü bu büyük çaph bir indirgerneye iizgü-
dür. Gerçekten de Einstein ya~arnmm sonuna dogru, 1920'deki
anlayl~l (6ze1likle de çekirdek güçlerinin ke(lfinden sonra) a§J!-
dlktan -hatla )'1klldlktan- sonra bile, çekirn alanlanm ve elekt-
rornanyetik alanlan, bütünle~ik bir alaruar kurarnmda birle~tir­
meyi denerni~tir.
Ana hatlanyla buna iizde~ bir indirgerneci anla)'1~, aym yJ!-
larda (1932) neredeyse bütün iinde gelen fizikçiler tarafmdan
kabul giirrnü~tü: ingiltere' de Eddington ve Dirac tarafmdan,
KJ.ta Avrupas!'ndaysa Einstein dl~mda Bohr, de Broglie, Schrii-
:linger, Heisenberg, Born ve Pauli tarafmdan. Bu yakla~lrnm
Szellikle çarplcl bir betirnini, o zarnanlar California Teknoloji
~nstitüsü'ndeki Robert A. Millikan12 verrni(ltir:
"Gerçekten de doga bilirnlerinin tarihinde asIa, 1914 ci-
lannda doruk noktasma ula~an ke~ifler dizisinde oldugu ka-
iar güzel bir basitle(ltirrne ortaya Çlkrnarnl(lhr. Bu ke~ifler so-
48 Hayat Problem Çozmektir

nuç olarak, maddi dünyanm yalmzca iki temel olgudan, yani


tam olarak aym yükteki, ama farkh büyüklükte kütleye sahip
(bugün genellikle 'proton' olarak adlandmlan pozitif elektron,
bugün genel!ikle 'elektron' olarak adlandmlan negatif olandan
1850 kat daha agITdIT) pozitif ve negatif elektronlardan olu§tu-
gu yolundaki kuramm fiilen evrensel olarak kabul edilmesini
saglaml;;hr."
Ru indirgemeci pasaj tam da dogru zamanda yazJ!ml§tJr:
Aym yJ! Chadwick13 niitronu buldugunu yaylmlaml§, Ander-
son 14 ise pozitronu bulan ilk ki§i olmu§tur. En büyük fizikçiler-
den bazJ!an, iirnegin Eddington15, Yukawa'mn (daha somadan
verilen adlyla) mezonlann varhgl tezinden soma bile, kuvan-
tum mekaniginin ortaya ç!lo§lyla elektromanyetik madde kura-
mmm son günlerini ya§adlgl ve bütün maddenin elektron ve
protonlardan olu§tugu fikrindeydi.

IX

Gerçekten de mekanik ve kimyamn elektromanyetik kura-


mma indirgenmesi neredeyse mükemmel giirünüyordu. Des-
cartes ve Newton'a uza)'l dolduran maddenin iizü olarak ve
Descartesçl itme olarak giirünmü§ olan §ey, (Leibniz'in çok za-
man iince talep ettigi üzere) itiei güçlere - negatif elektronlar ta-
rafmdan negatif elektronlara uygulanan güçlere indirgenmi§ti.
Maddenin elektriksel niitrlügü aym saylda pozitif ve negatif
e1ektronun varhglyla; maddenin iyonla§masl ise atomun dl§
elektron kabugunun elektron kaybl (veya elektron fazlahgú ile
açlkland1.
Kimya ise Rohr'un- elementlerin periyodik sisteminin ku-
vantum kuramlyla -Pauli'nin hariçte tutma ilkesinin dâhiyane
bir §ekilde uygulanmaslyla mükemmelle§tirilmi§ bu kurarnla-
en azmdan giirünü§te fizige indirgendi, kimyasal bile§im ve or-
tak degerlikli kimyasal baglarm dogasl kuralTU ise Heitler ve
London 16 tarafmdan, yine Pauli ilkesinden yararlanan (e§ku-
tuplu) birle§me degeri kuramma indirgendi.
Maddenin indirgenemeyen bir tiizden ziyade karma§lk bir
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 49
yapl oldugu netlik kazandlgl halde, fizik evreninde daha once
hiç boylesi bir bütünlük veya bu olçüde bir indirgeme gorül-
memi~ti.
O günden bugüne bir daha da buna ula~Ilamadl.
Tabii ki hâlâ Descartes'm itmesinin elektromanyetik güçle-
re indirgenmesine inamyoruz; Bohr'un elementlerin periyodik
sistemi kuraml da, izotoplarm devreye sokulmasmm sonucu
olarak dikkate deger degi~iklikler geçirmi~ olmasma ragmen,
geçerliligini korumaktadlr. Ama evrenin, sabit yap!la~l olarak
iki parçaC!kh bir elektromanyetik evrene, bu kadar güzel bir ~e­
kilde indirgenme;;inin bütün diger ogeleri bu arada yok olmu~­
tur. Bu yokolu~ süreci boyunca bir dolu yeni olguyla kar~l kar-
~lya kaldlk: Ana tezlerirnden biri budur. Ancak indirgemenin
basitligi yok olmu~tur.
Notron ve pozitronlann ke~fiyle ba~layan bu süreç, yeni
temel parçaclklarm bulunmaslyla devam etti. Ancak as!l zor-
luk parçaclk kurammda degildir: As!l ylkim yeni türden güç-
lerin, ozellikle elektromanyetik güçlere ve çekim kuvvetlerine
indirgenemeyen a~m kisa erimli çekirdek güçletinin ke~fiyle
gerçekle~ti. Çekim kuvvetleri, genel gorecelik tarafmdan açlk-
lanarak uzakla§tmldlgmdan ve çekim kuvvetleri ile elektro-
manyetik kuvvetlerin ikiciligini, bütünsel bir alanlar kuramly-
la ortadan kaldlrma umudu var oldugundan, o günlerde fi-
zikçileri fazlaca rahatslz etmiyordu. ~imdi ise fizikte birbirin-
den çok farkh ama hâlâ indirgenemeyen türden en az dort
güçle kar~l kar§lyaylz: çekim, zaylf etkile§im, elektromanyetik
güçler ve çekirdek güçleri.

x
Boylelikle Descartes ve Newton tarafmdan, bir zamanlar
her §eyin üzerine indirgenecegi temel olarak gorülen Descartes-
Çl mekanik, ba§anyla elektromanyetizmaya indirgenmi§tir ve
hâlâ da indirgenmektedir. Ama takdir edildigi gibi son derece
çarplcl olan, kimyamn kuvantum fizigine indirgenmesinde du-
rum nedir?
í 50 Hayat Problem çozmektir

1•. The Nature 01 the Chemical Bond kitabmm yazan Pa-


i
'.1
uling'in17, kimyasal baglann dogasmda neyin yatl!glm "tamm-
j layamadlgr" (hatta kesin olarak betimleyemedigi) yolundaki
1 anlamh ifadesine ragmen, bir tamt olarak, kimyasal baglan
i
H
(hem ortak degerlikli baglan veya elektron çifti baglanm hem
de ortak degerlikli olmayan iyon baglanm) kuvantum kuraml-
~ na tamamen tatmin edici bir §ekilde indirgeyebildigimizi var-
"
sayahm. Dahasl, yine bir tamt olarak, tamamen tatmin edici bir
II çekirdek güçleri kurarmna ve elementlerin ve izotoplanmn pe-

i
·i
riyodik sistemi kuramma, i:izellikle de aglr atom çekirdekleri-
nin dayamkhhgl ve dayamkslzhgrnm bir kurarmna sahip oldu-
gumuzu varsayahm. Bi:iylelikle kimyayl tamamen tatmin edici
bir §ekilde kuvantum mekanigine indirgeyebilir rniyiz?
Sanmlyorum. Bütünüyle yeni bir fikrin buna eklenmesi ge-
rekir, fiziksel kurarnlarla dogrudan bir ilgisi olmayan bir fikrin:
Evrim fikrinin, evrenimizin tarihi, kozmogoni fikrinin.
Bunun açlklamasl, element!erin periyodik tablosunun ve
Bohr'un (yeniden formüle edilmi§) periyodik sistem kuramlmn,
agu atom çekirdeklerini daha hafif olanlann birer bile§kesi - ni-
hai olarak da hidrojen çekirdeklerinin (protonlarm) ve ni:itron-
lann (ki bunlar da proton ve elektronlann birer bile§kesi olarak
gi:irülebilirdi) birer bile§kesi olarak açlklamasmda yatmaktadlr.
Bu kuram ise aglr elementlerin bir tarihi oldugunu - çekirdek-
lerinin i:izelliklerinin nadir bir sürecin sonucu oldugunu var-
saymaktadlr, ki bu süreçte, evrende çok seyrek rastlanan ko§ul-
lar altmda birçok hidrojen çekirdegi, daha aglr çekirdekler
olu§turacak §ekilde erimeye zorlanmaktadlr.
Bunun gerçekten geçmi§te oldugunu, günümüzde de 01-
maya devam ettigini gi:isteren bir ylgm kaml!mlz var; agu
elementlerin evrimsel birer tarihinin olmasl ve aglr hidroje-
nin helyuma di:inü§mesini saglayan füzyon süreci gibi. Güne-
§imizin ve de hidrojen bombasmm enerjisinin aSll kaynagl da
bu füzyondur. Buna gi:ire helyum ve bütün daha aglr ele-
mentler kozmolojik evrimin birer ürünüdür. Bunlann tarihi,
i:izellikle de aglr elementlerin tarihi, bugünkü kozmolojik gi:i-
rü§lere gi:ire çok tuhafl!r. Günümüzde aglr elementler süper-
nova patlamalannm birer sonucu olarak gi:irülmektedir. Hel-
I. Doga :Hakkllldaki Bilginin Sorunlan 51

yum en son bazl tahminlere góre bütün maddenin (küt1esine


góre hesaplandlgmda) yüzde 25' ini, hidrojen ise bütün ma d-
denin (küt1esine góre hesaplandlgmda) üçte ikisi veya dórtte
üçünü olu§turduguna góre, bütün aglr element1er son derece
ender bulunuyor gibi górünmektedir (toplam kütlenin yüzde
bir veya ikisini olu§turmaktadlrlar). Bóylelikle dünya ve tah-
minen güne§ sistemimizin diger gezegenleri, asIl 01 arak, çok
ender bulunan (ve kammca çok degerli) malzemelerden olu§-
maktadlr.
Günümüzde evrenin k6keni hakkmdaki en yaygm ku-
ram 1S -slcak Big Bang kuraml-,helyumun büyük bir kIsmlmn
Big Bang'in kendisinin ürünü oldugunu, genle§en evrenin va-
rolu§unun ilk dakikalan içinde üretilmi§ oldugunu iddia
eder. Bu spekülasyonun (ki aslmda Gamow'a dayamr) bilim-
sel durumunun ne kadar güvenilmez oldugunu aynca vur-
gulamaya gerek yok. Kimyayl kuvantum mekanigine indir-
geme denememizde, bu tür kuramlara dayanmamlz gerekti-
ginden, bu indirgemenin tastamam ba§anya ula§tIgl kesinlik-
le iddia edilemez.
Gerçekte kimyayl (en azmdan bir k,smm,), fiziksel bir ku-
ramdan çok kozmolojiye indirgedik: Modern klasik górececi
kozmoloji, uygulamah bir fiziksel kuram olarak ba§lanu§tI;
ama Bondi'nin vurguladlgl gibi, o zamanlar artIk geçmi§ gibi
g6rünüyor, biz de bazl fikirlerimizin, (Ornegin Dirac ve Jordan
ile bir1ikte olu§mu§ olan fikirlerimizin), neredeyse fiziksel ku-
raml kozmogoniye indirgeme denemesi olarak bile betimlene-
bilecegi gerçegini kabullenmeliyiz. Ka1dl ki her ikisi de, koz-
moloji de kozmogoni de, fizigin son derece büyüleyici parçalan
olsalar da, ve bu arada gitgide daha iyi smanabilir hale gelseler
de, halen fiziksel bilimin klylsmda bulunuyorlar, üstelik kim-
yanm fizige indirgenrnesine temel olu§turmak için asIa yeterin-
·ce olgunla§ml§ degi11er. Kimyanm fizige sózde indirgenmesini
eksik ve biraz sorunlu olarak górmemin nedenlerinden biri bu-
dur; ama tabii ki bu yeni problemlerin hepsini memnuniyetle
kar§lhyorum.
52 Hayat Problem çôzmektir

XI
Ancak kimyanm fizige indirgenmesi, ikinci bir arhk daha
blrakmaktadlr. Bugünkü anlayl§lmlza gi:ire yalmzca hidrojen
-i:izellikle de çekirdegi- bütün diger çekirdeklerin yapl madde-
sidir. Pozitif çekirdeklerin en k1sa mesafelere kadar birbirlerini
elektriksel olarak kuvvetle iterken, daha da klsa mesafelerde (ki
ancak itme kuvvetlerinin devasa süratlerde a§ümasl yoluyla
ula§üabilirler) çekirdek kuvvetleri nedeniyle birbirlerini çektik-
lerini varsaylyoruz.
Bu da demektir ki, hidrojen çekirdeklerinin evrenimizdeki
varolu§unu belirleyen ezici çogunlugu olu§turan saYldaki §art-
lar altmda etkisiz olan bagü i:izellikleri hidrojen çekirdegine at-
fediyoruz. Bu ise, çekirdek güçlerinin sadece son derece ender
ko§ullar altmda, a§Jr1 yüksek slcakhklar ya da a§Jr1 yüksek ba-
smç altmda etkili olan gizilgüçler oldugu anlamma gelir. Bu da
demektir ki, periyodik sistemin evrimi kuraml, takdir-i ilahi ve-
ya oncel düzen 19 gibi bir §ey tarafmdan karakterize edilen bir
i:izsel i:ize1likler kuramma yakla§maktadlr. Herhalde bizimki gi-
bi bir güne§ sistemi, günümüz kuramlarma gi:ire bu ozelliklerin
veya diger bir deyi§le gizilgüçlerin onceden varhgma baghdlr.
Dahasl aglr elementlerin ki:ikeninin süpernova patlamala-
nnda yathgl kuraml, ikinci bir tür takdir-i ilahi veya oncel düzene
yol açar. Çünkü bu kuram, (gi:irünü§e gi:ire bülÜn kuvvetlerin
en zay:tÍ1 olan ve çekirdek kuvvetleri ve elektromanyetik kuv-
vetlerle §imdiye kadar bir baglanh içinde olmayan) çekim kuv-
vetlerinin, büyük hidrojen ylglnlannda, çekirdekler arasmdaki
devasa elektriksel itme kuvvetlerini a§arak, bu çekirdek kuv-
vetleri sayesinde bunlan erime noktasma getirecek kadar güçlü
hale gelebilecekleri iddÍilsmm otesine geçmektedir. Bu durum-
da i:incel düzen, çekirdek kuvvetlerinin ve çekirnin içsel gizil-
güçleri arasmda bulunmaktadlr. Her oncel düzen felsefesinin
zorunlu olarak yanll§ oldugunu iddia etmek istemiyorum. Yine
de bir oncel düzenin tatmin edici bir indirgeme olarak soz ko-
nusu olamayacagma inamyorum: Daha çok, bundan medet
ummanm, birini otekine indirgemesi gereken yontemin ba§an-
SlZ oldugunun bir itiraÍ1 oldugunu dü§ünüyorum.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 53
Oyleyse indirgemeyi gerçekçi olmayan bir §ekilde destekle-
yen varsay:tmlarda bulunsak bile, kimyamn fizige indirgenmesi
kesinlikle tamamlanml§ degildir, Dahasl bu indirgeme, hidro-
jen atomunda bulunan gizilgüçlerin veya dü§ük olaslhk ta§lyan
góreli egilimlerin hayata geçirilmesini mümkün krlmak için bir
kozmik evrim kuraffil, bir kozmogoni ve üstelik iki tür i:incel
düzen gerektirmektedir. Bence burada apaçlk bir §ekilde beklen-
medik durum ve beklenmedik20 6zellikler kavramlanyla kar§l kar§l-
ya oldugumuzu kabul etmeliyiz. Bunu yaphglmlzda, bu gayet
ilginç indirgemenin bize bayagl garip bir evren imajl miras bl-
rakhglnI górürüz - en azmdan indirgemeci için garip; bu bó-
lümde beni ilgilendiren de bu noktaydl.

XII

$imdiye kadar sóylenenleri ózetlemek gerekirse: indirgeme


problemini órnekler yardlmlyla belirginle§tirmeyi ve bóylelikle
doga bilimlerinin tarihindeki en çarplcl indirgemelerden baZl-
lanmn, tam olarak ba§anya ula§ml§ olmaktan çok uzak oldu-
gunu, üstelik geride büyük bir artrk brraktrklanm góstermeye
çah§trm. Gerçi Newton'un kurammm, Kepler ve Galile'nin ku-
ramlannm ba§anh bir indirgemesi oldugu iddia edilebilirdi
(ama l numarah nota bakmlz). Ama fizikten gerçekte oldugun-
dan daha fazla anladlglmlzl ve Genel Góreceligi, kuvantum ku-
raffilm ve dórt tür kuvveti daha saglam bir yakla§lmla istisnai
vakalar olarak (belki bu, Mendel Sachs'm bütünsel alan kura-
rmnda üstü kapah olarak iddia edilmektedir) türetebilen bü-
tünsel bir alan kuramlmlz bulundugunu varsaysak bile, yine
de kimyanm arhk blrakmadan fizige indirgenmi§ oldugunu
sóyleyemeyiz. çünkü kimyamn sózümona indirgendigi fizik,
evrimi, kozmolojiyi ve kozmogoniyi oldugu kadar beklenme-
dik ózelliklerin varhgllli da varsayan bir fiziktir.
Diger taraftan, ózellikle kimyay:t fizige indirgeme yolunda-
ki tamamen ba§anh olmayan indirgeme denemelerimizden
inamlmaz büyüklükte bilgi edindik. Yeni problemler yeni hi-
potetik kuramlara, bunlann bazrlan ise, órnegin çekirdek eri-
54 Hayat Problem Çozmektir

mesi (füzyon) gibi, sadece kuraIlli onaylayan deneylere degil, ay-


ru zamanda yeni teknolojilere de yol açh. Bu türden denemelerin
genellikle ba§anslz oldugu soylenebilecek olsa da, indirgeme de-
nemelerimiz yontembilimsel aÇldan fevkalade ba§arlliydl.

XIII

Anlathglm bu oykü ve bundan çlkardlglm dersler, bir biyo-


logu kesinlikle §a§lrtmayacakhr. Biyolojide de indirgemecilik
(fizikselcilik veya maddecilik biçiminde) tamamen ba§anh 01-
masa da, slfadl§l ba§anlar elde etmi§ti. Ama ba§anh olmadlgl
yer1erde bile yeni problemlere ve yeni çozümlere gotürmü§tür.
Belki de górü§ümü §U §ekilde formüle edebilirim: Bir felse-
fe olarak indirgemecilik ba§anslz olmu§tur. Ama yontembilim-
sel açldan indirgeme denemelerinin her biri, bir §a§lrhcl ba§an-
dan digerine gótürmü§tür; kaldl ki bilim için ba§anslzhklar bile
son derece verimli olmu§tur.
Bu bilimsel ba§anlan kazarum§ olanlardan bazIlannm, in-
dirgemeciligin felsefe olarak ba§arlSlzhglru óylece kabullene-
memeleri belki ar!la§Ilabilir. Belki kimyayl tamamen kuvantum
fizigine indirgeme denemesinin ba§an ve ba§anslzhgmm bura-
da yaphglm çózün!lemesi sizleri dü§ünmeye sevk ederek bu
problemle yeniden ilgilenmenizi saglayabilir.

XIV

~imdiye kadar sundugum noktalann ozü, Jacques Mo-


nod'nun Rastlantt ve Zorunluluk21 adh kitabmm onsozündeki
kisa bir notunun aÇlmlamaSl olarak gorülebilir: "Her ne kadar
kuvantum kuraml bütün kimyarun temelinde yatsa da, kimya-
daki her §ey kuvantum kuraml yardlIlliyla óngorülemez veya
açlklanamaz (ya da kuvantum kuramma in.dirgenemez)."
Ayru kitapta Monod, ya§amm kókenine dair son derece
§a§lrtlcl bir hipotez (tabii bir iddia degil) ortaya atlyor, ki bura-
da ula§hglIlliz baki§ açlsmdan bunu inceleyebiliriz. Monod'nun
I. Doga H:akkmdaki Bilginin Sorunlan 55

hipotezine gore ya~am, rastlanllsal olaylarm son derece olasl-


hkdl~1 bir kombinasyonuyla canSlZ maddeden ortaya çlkml~lIr
ve bu, sadece dü~ük olas!likta bir olay degil, aslmda slfu olasl-
likta bir olay - yani benzersiz bir olaydu.
(Monod' nun Eccles'le bir tarll~masmda k1saca vurguladlp
gibi) bu hipotez deneysel olarak smanabilir. Belli ba~h iyi ta-
mmlanml~ ~artlar alllnda ya~am ürel!neyi ba~arabilirsek, ya~a­
mm kokeninin benzersizligi üzerine bu hipotez de çürütülmü~
olur. Bóylelikle bu hipotez, ilk bakl~ta oyle gorünmese de, bi-
limsel olarak smanabilen bir hipotez olur.
Peki Monod'nun hipotezi neden akla yakm olsun ki? Once-
likle genetik kodun (neredeyse) benzersizlig; bir olgu olarak
durmaktadlr, ancak Monod'nun da belirttigi üzere bu dogal se-
çimin bir ürünü olabilir. Ya~armn ve genetik kodun kOkenini
kafa kan~lIran bir bilmeceye çeviren, genetik kod dónü~türül­
medig;, yani yaplsl genetik kodla belirlenmi~ proteinlerin sen-
teziyle sonuçlanmadlgl sürece, biyolojik bir i~levi olmamasldlr.
Ama Monod'nun da belirttigi üzere, hücrenin(en azmdan tam-
dlglmlz tek hücre olan ilkel-olmayan hücrenin) kodu donü~tür­
mesine yarayan mekanizma, "kendileri de DNA'da kod/anml$ o/an
en az elli makromoleküler bile§en" den22 olu§ur. Kendileri de
DNA'da kodlanml~ oldugundan bu bile§en1er (en azmdan bu-
gün için!) kendi varhklanm varsaymaktadu. Bóylelikle kod,
dónü~türülmesinin bazl ürünleri de don~türme i§leminde kul-
lamldlgl sürece dónü~türülebilir. Burada bariz ~ekilde kafa ka-
n~tmcl bir dóngü sóz konusudur: oyle gorünüyor ki, her gene-
tik kod modeli veya genetik kod türeme kuraml geli~tirme de-
nemesi için geçerli olan bir klS!rdongü.
Oyleyse ya§amm kokeninin (aym ~ekilde evrenin kokeni-
nin de) bilim için a~!lmaz bir engel haline gelmesi ve biyolojiyi
kimya ve fizige indirgeme yolundaki bütün denemelerde bir
artlk olarak geriye kalmasl olaslhglyla kar§1 kar~lya kalml~lz
gibi gorünebilir. Çünkü Monod'nun ya§amm kokeni hipotezi
-yine indirgeme denemeleriyle- çürütülebilse bile, eger dog-
ruysa, ba~anh bir indirgemenin degillenmesiyle sonuçlanacak-
lIr. Yontemsel nedenlerden dolaYl bir indirgemeci olan Monod
bu hipoteziyle, kimyamn fizige indirgenmesini inceleyen ónce-
,~,=~~=~~~~~~~~""""~~."'"'''' ",-,,,,,' •...
!r~~'2~~Ç,-,~,":''-"r:';::;''''''v="''''''''!!!m''':.''''c~''~-

,I

56 Hayat Problem Çozmektir

ki tarh~mam!z sonucunda bizim de, inamyorum ki, kabu! et-


meye zorland!g!m!z pozisyona gelmektedir: nihai bir ba~an}'l
ümitehnese bile indirgeme denemelerini sürdüren ele~tirel bir
indirgemecinin pozisyonuna. As!l ümidimiz -yeni çi:izümlere
ve yeni ke~iflere ula~marmz! saglayabilecek yeni problemler
ke~fetme ve eski problemler hakkmda daha fazla ~ey ogrenme
ümidimiz- Monod' nun kitab!mn ba~ka bir yerinde vurgulad!g!
üzere, indirgemeci yi:intemlerin yerine "bütüncü" yi:intemlerin
konmasmda degil, indirgeme denemelerinin bu ~ekilde sürdü-
rülmesinde yahnaktad!r.
Burada bütüncülügü aynnhlanyla tartJ~mak istemiyorum,
ama yine de birkaç si:iz si:iylemek yerinde olacakt!r. Bu yi:intem-
ler bütüncü dü~üncelerden esinlenmi~lerse de, (embriyolardaki
hücre nakillerinde oldugu gibi) bütüncü deneysel yi:intemlerin
uygu!anmasmdan yola ç!karak rahathkla bunlann yi:intembi-
limsel anlamda indirgemeci oldugu iddia edilebilir. Diger taraf-
tan bütüncü kuramlar organizmalar ve gen popülasyonlanmn
betimlenmesi bir yana, atom ve moleküllerin betimlenmesinde
de apaç!k bir ~ekilde gereklidir. Bütüncü olsun ohnasm, verimli
olmas! mümkün olan tahminlerin çe~itliligi s!mr tammamakta-
d1T23 . Ana tezim aç!smdan sadece biyolojideki deneysel yi:in-
temlerin yap!s! soru i~areti ta~!maktadlT: hepsinin az çok indir-
gemeci bir yap! ta~!}'lp ta~!mad!gr sorusu. Dahas! David Miller
bana, belirlenimci ve belirlenmezci kuramlar aç!smdan da ben-
zeri bir durumun dogdugunu hatJrlatm!~tJr. Her ne kadar me-
tafiziksel belirlenmezciler olmam!z gerektigine inamyorsam da,
yi:intembilimsel olarak yine de belirlenimci ya da nedensel ya-
salar aramarmz gerekir - çi:izülecek problemlerin kendilerinin
olas!c! (probabilist) bir karakter ta~!d!g! yerler d!§mda.

xv
Monod'nun ya~amm ki:ikeninin benzersizligi hipotezi, cans!z
maddeden belli deneysel ko~u!lar alhnda ya§am ürehneyi ba§ara-
rak çürütülseydi bile, bunun yine de tam bir indirgemeyle so-
nuçlanmayabilecegine i~aret etmek istiyorum. Bir indirgemenin
l. Doga Hakkmdaki Bi1ginin Sorunlan 57

mümkün oldugunu a priori olarak dl§lamak istemiyorum; ama


ne yaptlgm:uzI bilmeden ve moleküler biyoloji ve genetik kod
hakkmda en ufak fikrimiz bile yokken, uzun bir süre boyunca
ya§amdan ya§am ürettik. Orneg;n kodun di:inü§ümünde yatan
klSlr di:ingüyü klrmayr ba§ardlgImIz gibi, ne yaptlgImIz hakkm-
da tam bir fizikokimyasal anlayl§a sahip olmadan canSlZ mad-
deden ya§am üretmeyi ba§armarmz kesinlikle mümkündür.
Moleküler biyolojinin yaptlgl hiç beklenmedik atlhmm, ya-
§amm ki:ikeni probleminl i:inceden oldugundan daha da büyük
bir probleme di:inü§türdügünü herhalde si:iyleyebiliriz: Kendi-
mize yeni ve daha derin problemler yarattlk.

XVI

Gi:istermeye çah§tlgIm üzere, kimyayl fizige indirgeme de-


nemesi, fizige bir evrim kuramlnln sokulmaslnr, yani evrenimi-
zin tarihine geri di:inmemizi gerektirmektedir. Eiyolojide ise ev-
rim fikri daha da vazgeçilmez gi:irünmektedir. Eir erek veya bir
teleoloji veya (Monod' nun ifadesiyle) bir teleonomi fikri, ya da
buna çok benzeyen problem çi:izme fikri de en az o kadar vaz-
geçilmezdir - ki bu fikir biyolojik olmayan bilimlerin kapsama
alanlanna tamamen yabanC!dIr (her ne kadar bu bilimlerde
Maksimum ve Mirtimumlann ve de deg;§imler hesabuun oyna-
dlgl rol uzaktan da olsa bir benzerlik ta§lr gibi gi:irüldüyse de).
Teleolojiyi teleolojik olmayan veya slradan nedensel kav-
ramlarla açIklamanm mümkün oldugunu gi:istermek, tabii ki
Darwin'in büyük bir hizmetidir. Elimizdeki en iyi açlklama
Darwinciliktir. $u anda ciddi anlamda rekabet edebilecek hipo-
tezler bulunmamaktadlr24 .

xvn
Problemler ve bu problemlerin çi:izümleri ya§amla birlikte
ortaya çIkml§ gibi gi:irünüyor. Her ne kadar dogal seçim gibi bir
§ey ya§amm ki:ikeninden de i:ince i§ba§mda bulunmu§sa da
-i:irnegin daha az stabil olan elementler radyoaktif olarak yok
58 Hayat Problem Çozmektir

edilerek stabil elementlerin seçilmesi gibi- atom çekirdekleri


için ya§amlanm sürdürmenin kelimenin herhangi bir anlarmyla
bir "problem" oldugu siiylenemez. Kristaller ve mikroorganiz-
malar ile bunlann moleküler parçalan (organsIlar) arasmdaki
yakm benzerlik de burada aym §ekilde y,kIlmaktadlr. Kristaller
bir büyüme, üreme ya da ya§amml sürdürme kayglSI ta§lma-
maktadlr. Ya§am ise ya§amlm sürdürme problemi ile ba\lmdan
itibaren kar\l' kar\llyadu: Hatta eger istersek, ya\laml problem
çiizmenin ta kendisi olarak, canil organizmalan ise evrendeki
tek problem çiizen kompleksler olarak tammlayabiliriz. (Bilgi-
sayarlar problem çiizmenin araçlarzdlr ama bu anlamda prob-
lem çiizücü degildirler.)
Bununla her canilya çiizülen problemlerin bilincini de yük-
lemek zorunda oldugumuzu siiylemek istemiyorum: insan se-
viyesinde bile bilincine varmadan sürekli problem çiizmekle
-iirnegin dengemizi koruma problemi gibi- me§gulüz.

xvm
Hayvanlann bilinç sahibi oldugu ve hatta zaman zaman bir
problemin bilincine bile varabildikleri kesinlikle §üphe giitür-
mez. Ama hayvaniar âleminde bilincin ortaya çlkmasmm, en az
ya\lamm kiikeni kadar büyük bir Slr olmasl da mümkündür.
Bundan daha fazla bahsetmek istemiyorum, ancak panpsi-
kizm ya da hilozoizm, yani maddenin genel olarak (dü\lük iil-
çüde de olsa) bilinçle donatIlml\l oldugu tezi, bana en ufak iil-
çüde bile i\le yarar giirünmüyor. Biraz olsun ciddiye almsa bile
bu, ba\lka bir takdir-i ilahi veya iincel düzen kurammdan ba§ka
bir \ley degildir. (Tabii ki bu, en ba\ltaki yaplslyla Leibniz'in iin-
cel düzen kurammm bir parçaslydl.) Çünkü canSlZ maddede.
bilincin hiçbir i§levi yoktur; ve eger (Leibniz, Diderot, Buffon,
Haeckel ve daha birçoklanyla birlikte) biz de canSlZ parçaclkla-
ra (Monadlar, atomlar, partiküller) bilinç yüklüyorsak, bunu,
hayvanlarda o denli iinemli i\llevleri olan bilinç biçimlerinin,
hayvanlardaki varhglm açlklarken i§imize yarayacagl yolunda-
ki bO\l umuttan dolay' yaplyoruz.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 59

Çünkü hayvanlarda bilincin bir i§levi oldugu ve sanki be-


densel bir organ gibi górülebilecegi ku§ku gótürmez. Bu varsa-
}'lm ne kadar zor olursa olsun: onun evrimin ve dogal seçimin
bir ürünü oldugunu varsaymah}'lz.
Her ne kadar bóylelikle bir indirgeme programl biçimlen-
mi§ olabilirse de, bunun kendisi henüz bir indirgeme degildir.
indirgemeci için durum óyle ya da bóyle ümitsiz górünmekte-
dir; ki bu da, indirgemecilerin neden ya panpsikizm hipotezini
benimsediklerini, ya da -claha yakm geçmi§te- bilincin varhgl-
m (órnegin di§ agnsmm bilincinin) toptan yadsldlklanm açlkla-
maktadlr.
Bu davram§çl felsefe her ne kadar bugün moda olsa da, bi-
lincin var olmadlgl kuraml, kammca maddenin varolma}'l§ma
ili§kin kuramdan daha fazla ciddiye almamaz. Her iki kuram
da, beden ve ruh arasmdaki ili§ki sorununu "çózer". Her iki
durumda da çózüm kókten bir basit1e§tirmede yatmaktadlr: ya
ruhun ya da bedenin yadsmmasmda. Ancak fikrimce bu çózüm
fazlaca basittir25 . Bu ikinci "asli sorun"dan ve panpsikizmden
Bólüm XXI' de psiko-fiziksel ko§utçulugu ele§tirirken daha faz-
la bahsedecegim.

XIX
Bu sununun ba§mda belirtilen üç asli indirgeme sorunun-
dan ikisine klsaca degindim. ~imdi üçüncü soruna, insan bilin-
cinin ve insan tininin yarahclhgmm indirgenmesi sorununa ge-
liyorum.
Sir John Ecc1es'in slkça vurguladlgl üzere, bu üçüncü sorun
"ruh ve beyin arasmdaki baglant1" problemidir; Jacques Mo-
nod ise insanm merkezi sinir sisteminin bu problemini "ikind
cephe" 01 arak adlandmrken, bunun güçlüklerini "ilk cephe"
ile, ya§amm kókeni problemiyle kar§!la§t1nlabilecek seviyede
górmektedir.
Ozellikle biyolojinin yabanclsl olanlar için bu ikinci cephe-
de dola§manm tehlikeleri yok degildir; ancak yine de bu alan-
daki klsmi indirgeme denemelerinin, ikinci sorundakine góre
60 Hayat Problem Çozmektir

bana daha çok gelecek vaat eder gibi góründügünü sóylemek


istiyorum. Ílk sorun alanmda oldugu gibi burada da, indirge-
meci yóntemlerle, ikinci sorun alanmda oldugundan daha fazla
yeni problem ke~fedilebilecek ve hatla çózülebilecekmi~ gibi
górünüyor. Buraslyla kar~lla~tmldlgmda ikinci alan bana fazla-
slyla steril geliyor. Bu üç bólgenin herhangi birinde tam olarak
ba~anh bir indirgemenin son derece olaslhkdl~l, hatla imkânslz
góründügünü vurgulamama belki de gerek yoktur.
Bóylelikle bu sununun ba~mda belirtilen asli indirgeme
problemlerini tarl1~ma, ya da en azmdan belirtme sózümü tut-
mu~ oldugum sóylenebilir. Ancak hiçbir bilimin tamamlanml~
olmadlgl ve tamamlanamayacagl tezime geçmeden ónce, üçün-
cü problemden -beden-ruh problemindenveya ruh-beden
probleminden- biraz daha bahsetmek istiyorum.

xx
Hayvanlarda bilincin beklenmedik ~ekilde ortaya çlki~l
probleminin (Soru 2), bilinci anlama ve belki fizyolojiye indir-
geme probleminin büyük olaslhkla çózülemeyecegine inamyo-
rum; insana ózgü ózbilincin beklenmedik ~ekilde ortaya çlkma-
SI problemi (Soru 3), yani ruh-beden problemi için de benzer
~ekilde dü§ünüyorum. Yine de insanm Kendiligi problemine
biraz olsun 1§lk tutabilecegimize inamyorum.
Her ne kadar kendimi bir çogulcu olarak tammlamay' ter-
cih etsem de birçok bakimdan Descartesçl anlamda bir ikici-
yim26; bununla birlikte tabii ki Descartes'm iki "tózü"ne de
inanmlyorum. Górdügümüz i.izere madde, asli ózelligi genle§-
me olan bir "tóz" degildir, tersine "genle§meleri" hakkmda
(kismen) bir açlklama sahibi oldugumuz, bile~imleri üzerine
birçok §ey bildigimiz karma§lk yapllardan olu§ur: Parçaclklar
arasmdaki elektriksel itmeden dola)'1 "uzayda yer i§gal eder"
(veya "genle§ir").
ílk tezim, górünü§teki o indirgenemez birligine kar§m in-
san ózbilincinin, son derece karma~lk oldugu ve belki de kis-
men açlklanabilecegidir.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 61

Ma)'ls 1969'da Emory Üniversitesi'nde verdigim bir dizi


derste (birkaç )'lI once London School of Economics'teki dersle-
rimde oldugu gibi), yüksek insan bilincinin, veya bir Kendi'nin
bilincinin hayvan1arda eksik oldugu gorü~ünü savunmu~tum,
Dahasl Descartes'm, insan ruhunun kozalaksl bezde bulundu-
gu tahmininin, genellik1e gosterildigi kadar saçma olmasl ge-
rekmedigini, ve Sperry'nin bolünmü~ beyin yanküreleriyle el-
de ettigi sonuçlara27 gore yerinin beynin soi yanküresindeki
konu~ma merkezinde aranabilecegi gorü~ünü savunmu~tum,
Ecc1es' in bana klsa sÜTe once bildirdigine gore2S bu tahmin,
Sperry'nin (o zamanlar bilmedigim) daha somaki deneyleri ile
belli olçüde desteklenmi~tir: Buna gore sag beyin çok zeki bir
hayvanmki gibi gorülebi1irken, sadece soi beyin tamamlyla in-
sana ozgü ve kendinin bilincinde gibi gorünmektedir,
Ben tahminimi insana ozgü bir dilin ge1i~tirilmesine verdi-
gim role dayandrrml~trm,
Bütün hayvan dilleri -hatta bütün hayvan davram~lan­
Kari Bühler'in vurguladlgr gibi, bir ifadesel (veya semptomatik)
ve bir iletimsel (veya be1irtkesel) i~leve sahiptir, Diger taraftan
insan dilinin kendine ozgü olan ve onu, ke1imenin daha onem1i
olan dar anlammda bir "dil" yapan birkaç i~levi daha vardlr,
Büh1er insan dilinin teme1inde yatan betímleyíci i~levine dikkati
çekmi~tir, bense daha soma29 ba~ka i~levlerinin de oldugunu
(Ornegin kura1cl, onerici vs.) ama bunlann en onem1isinin ve en
çok insana ozgü olammn tamtlaylcl i~levi oldugunu vurgula-
ml~trm, (Profesor Alf Ross30 ise ornegin emir, rica, soz verme
gibi daha birçok i~levin eklenebilecegini ifade etrnektedir,)
Bu i~levlerin herhangi birinin ba~ka herhangi birine, ozel-
1ik1e de iki üst i§levin (betim ve tamt) iki alt i~leve (ifade ve ile-
tim) indirgenebilecegine inanmlyorum (hiçbir zaman da inan-
madlm), Dahasl bu iki alt i§lev her zaman ve. bülÜn durumlar-
da bulundugundan olsa gerek, birçok filozof yamlglyla bunla-
rm insan diline ozgü ozellikler oldugunu dü§ünmü§tür,
Benim tezim, insan di1inin üst i~levleriyle yeni bir dünya-
nm olu~tugu yonündedir: insan tininin ÜTünleri dünyasL Bu
dünyayl "Dünya 3" olarak adlandlrdlm (Sir John Ecc1es'in bir
onerisine uyarak: aslmda ben onu "üçüncü dünya" olarák ad-
r·""~o~=""·'="'~~~~-~'""="'='T=~~~~~""""'"'~~'~~- •...~•."•...""

I
62 Hayat Problem Çozmektir

landmru~hm). Fiziksel maddelerln, güç alanlanrun vs. dünyasilll


"Dünya 1"; bi!lnçli ve belki de bi!lnçalh deneyimler dünyasilll
"Dünya 2"; i:iyküler anlatmak, efsaneler yaratmak, kuram1ar, ku-
ramsal sorunlar, hatalar ve tarut!ar gibi i:izellikle konu~ulan (ya-
zuan veya basIlan) di! dünyaslru ise "Dünya 3" olarak adlandm-
yorum. (Sanat ürünlerinin ve sosyal kurum1ann dünyalan
"Dünya 3" e katrlabi!ecegi gibi "Dünya 4" veya "Dünya 5" olarak
da adlandmlabi!ir: Bu tamamen keyfe kalilll~ bir ~eydir.)
Bu alanlann (smlrlr) iizerkligini vurgulamak amaclyla "Dün-
ya 1", "Dünya 2", "Dünya 3" kavramlanru ortaya ahyorum.
çogu maddeci, fizikse1ci veya indirgemeci bu dünyalardan sa-
dece Dünya l'in gerçekten var oldugunu ve bu nedenle i:izerk
oldugunu iddia etmektedir. Dünya 2'nin yerine davraru~l,
Dünya 3'ün yerine ise i:izellikle si:izlü davraru~l koymaktadrrlar.
(Bu ise, yukanda da i~aret ettigim üzere, ruh-beden sorununun
o fazlaca kolay çi:izümlerinden biridir, yani bütün evrendeki en
gi:iz alrcl ve ~a~rrtrcl ~eyler arasmda gi:irdügüm insan tininin ve
insan i:izbilincinin varlrgilll yadslmakhr; bir diger ayru i:ilçüde
basil yol ise Berkeley ve Mach'm maddetarumazlrgldrr (imma-
teryalizm): sadece duyulann var oldugu ve maddenin duyu1ar-
dan olu~an bir "kurgu" oldugu tezi.

XXI

Beden (ya da beyin) i!e ruh arasmdaki ili~ki açlsmdan aslen


di:irt pozisyon aynmsanabilir:
1) Cisimsel durum1ardan olu~an Dünya l'in varlrgmm yad-
smmaSl; yani Berkeley ve Mach'm (Die Analyse der Empfindun-
gen; Duyum1arm Çi:izümlenmesi) savundugu türden bir mad-
detarumazlrk.
2) Ruhsal durumlar veya olaylar dünyasl olan Dünya 2'nin
varlrgmm yadslnmasl, ki bu anlayl~ bazl maddeciler, fizikselci-
ler ve felsefi davraru~çIlar tarafmdan, yani beyln ve ruhun "i:iz-
de~ligini" savunan filozoflar tarahndan desteklenmi~tir.
3) Ruhsal durumlarla beyin durum1an arasmda genelgeçer
bir ko~utlugun bulundugu iddiasI. "Psikofiziksel ko~utçuluk"
l. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 63

denilen bu pozisyon i:incelikle Geulincx, Spinoza, Malebranche


ve Leibniz tarafmdan Descartesçl anlayl~m bazl güçlüklerini gi-
dermek üzere Descartesçlhga sokulmu~tur. (Gi:ilgegi:irüngücü-
lüge benzer ~ekilde bilinçten her türlü biyolojik i~levi soyutlar.)
4) Ruhsal durumlann ve bedensel durumlann birbirlerini
kar~lhkh olarak etkileyebildigi iddias1. Genel anlayl~a gi:ire
Descartes'm bu gi:irü~ü (3) tarafmdan a~llml~hr.
Benim kendi gi:irü~üm, ruh-beyin ko~utçulugunun bir iilçü-
ye kadar neredeyse var olmasl gerektigi yi:inündedir. insarun bir-
denbire kendisine yak1a~an bir nesne gi:irdügünde gi:iz kirpma-
SI gibi bazl refleksler, gi:irünü~e gi:ire az çok ko~utçu bir yapl ta-
~lmaktadlr: (Elbette ki merkezi sinir sisteminin kablumyla olu-
~an) kas tepkisi, gi:irsel izlenim tekrarlandlgmda düzenli olarak
tekrarlamr. Eger dikkatimizi ona yi:inlendirirsek, bu tepkimizin
bilincine de varabiliriz, aym ~ey ba~ka refleksler için de (tabii
hepsi için degi!) geçerlidir.
Ama yine de.lam bir psikofiziksel ko~utçuluk tezinin -Po-
zisyon (3)-, salt reflekslerin si:iz konusu oldugu durumlar için
bile, hatah olduguna inamyorum. Bu anlamda psikofiziksel etkile-
§imciligin bir biçimini savunmak istiyorum. (Daha Descartes'm da
gi:irdügü gibi) bu, bedensel Dünya !'in nedensel olarakkapall olma-
dlgl, tersine (çok geç ortaya Ç1k1rU~ olan) ruhsal durumlar ve
olaylardan olu~an Dünya 2'ye açlk oldugu tezini kapsar - ki bu
tez fizikçi için fazla çekici bir tez olmamakla beraber, inamyo-
rum ki, (i:izerk klS1mlan da dahil olmak üzere) Dünya 3'ün
Dünya 1 üzerinden Dünya 2'yi etkiledigi gerçegi tarafmdan des-
teklenen bir tezdir.
Dünya 2' de bir ~ey oldugunda, her zaman için, Dünya l'de
(beyinde) bununla baglanhh bir ~eyin oldugu gi:irü~ünü kabul
etmeye kesinlikle hazmm. Ancak tam ve kapsamh bir ko~utçu­
luktan bahsedebilmek için, "aym" ruhsal durumun veya "aym"
ruhsal olaym hep buna tam olarak kar~lhk gelen fizyolojik du-
rumla birlikte geli~tigini ve tam tersini iddia edebilecek durum-
da olmahy'z.
Belirttigim gibi, bu iddiada bir dogruluk payl bulundugu-
nu ve i:irnegin belli ba~h beyin bi:ilgelerinin elektriksel olarak
uyanlmaslmn düzenli olarak belli ba~h i:izgün hareket veya du-
64 Hayat Problem Çúzmekrir

yumlar meydana getirdigini kabul etmeye hazmm. Ama bu id-


dianm, bütün ruhsal durumlar için genel bir kural olarak anla-
§lldlgmda, arl!k bir içerigi bulunup bulunmadlgml, óyle degil-
se de bo§ olup olmadlgml merak ediyorum. Çünkü Dünya 2 i1e
beyin süreçleri veya Dünya 2 yapilan i1e beyin süreçleri arasm-
da gerçi birko§utluk bulunabilir, ama son derece karma§lk,
benzersiz ve çózümlenemeyen bir Dünya 2 süreci i1e bir beyin
süreci arasmdaki bir ko§utluktan kesinlikle sóz edemeyiz. Kal-
dI ki ya§amlmlzda benzersiz olan birçok Dünya 2 olaYI vardlr.
Yaral!cI yenilikler problemini bir kerelik olsun dikkate almasak
bi1e, bir ezgiyi iki kez dinleyip aym ezgi oldugunu anlamak,
aym Dünya 2 o!aymm basit bir tekran degi1dir, çünkü bir ezgi-
yi ikinci kez din!emek, ezgiyi tamma edimiyle ilintilidir,oysa
i1k seferde bu eksiktir. Tekrarlanan Dünya 1 nesnesidir (bu ór-
nekte ezgi), Dünya 2 olaYI degi1. Ancak çagn§lm psikolojisi gi-
bi, Dünya 2 olaylanm sózde atomsal elementlerin bi1e§kesi gibi
góren bir Dünya 2 kuramml kabu! etmeye kendimizi zorlaya-
bi1seydik, Dünya 2 deneyiminin tekrarlanan klsml - aym ezgi-
nin duyulmasl - i1e tekrarlanmayan klsml - aym ezginin sóz ko-
nusu o!dugunu tammak - (ki burada tamma deneyimi ba§ka
baglamlarda yinelenebilir) - arasmda kesin bir aynm yapabilir-
dik. Ama bu tür atomcu veya ana1itik bir psikolojinin fazla i§i-
mize yaramayacagl da ortadadlr.
Dünya 2 son derece karma§lkl!r. Sadece duyusal algllar
(yani Dünya 1 nesnelerinin alglsl) gibi alanlara dikkat ettigimiz
sürece, belki de Dünya 2'yi atomsal veya moleküler yóntem1er-
le, órnegin Gestalt yóntemleriyle (ki bu yóntemler Egon Bruns-
wik'in ve Richard Gregory'nin biyolojik ve i\llevsel yóntemle-
riyle kar\l!la\lhnldlgmda, kanunca toptan verimsizdir) çózümle-
yebi1ecegimizi samyor olabiliriz. Bir Dünya 3 nesnesini, órne-
gin bir problem veya kuraml icat etme ve anlama yolundaki
benzersiz deneylerimizi ammsarsak, bóylesi yóntemlerin uygu-
lanmasl tamamen yetersiz kalmaktadlr.
Dü\lünce ve anlamamlZln di1sel ifade denemeleriyle kar§l-
I!kl! etki içinde bulunmasl; ónceleri bir problem ya da kuraml
kabaca duyumsamamlz, ifade etmeye çal!\lmca bunun biraz
netle\lmesi, yazlya dóktügümüzde daha da netle\lmesi, ve onu
L Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 65

çozme denemelerimizde ele§tirel olarak ele almamlz; eski bir


problemin donü§ebilmesine ragmen bir anlamda hep o aym es-
ki problem kalmasl; bir dü§ünce akl§mm bir taraftan kendi
içinde baglantlh, diger taraftansa açlkça bolümlenmi§ olmasl:
Bütün bunlar bence, Gestalt psikolojisinin ilginç moleküler
yontemleri de dahil olmak üzere, analitik ve atomcu yontemle-
rin uygulama alamnm dl§mda kalmaktadlr. Bütün bu deneme-
lerde benzersiz Dünya 2 olaylannm benzersiz oyküsü i§e kan§-
makta, bunun sonucunda da (kesin) ko§ut olan fizyolojik süreç-
lerden bahsetmek bütün içerigini kaybetmektedir.
Bunun da otesinde, belli bir beyin bOlgesinin hasar gormesi
durumunda ba§ka bir bolgenin, genellikle Dünya 2'yi çok az
zedeleyerek, ya da belki hiç zedelemeden i§levini üstlendigini
varsaymak için nedenlerimiz de var - bu da ko§utçuluga kar§l
ba§ka bir tamttlr, ki bu tamt, karma§lk Dünya 2 deneyimleri
hakkmda mecburiyetten dolay' kabaca olu§turulmu§ bazl kam-
lardan ziyade Dünya l' deki deneylere dayamr.
Bütün bunlar tabii kulaga indirgemecilik kar§ltlyml§ gibi
geliyor; gerçekten de kendimiz de içinde olmak üzere bu dün-
yaya bakan bir filozof olarak ben de nihai bir indirgemenin
mümkün olduguna inanmlyorum. Ancak bir yontembilimci
olarak bu beni kesinlikle indirgemecilik kar§ltl bir ara§tlrma
programma yonlendirmiyor. Sadece indirgeme denemelerimi-
zin geli§mesiyle bilgimizin ve çozülmemi§ problemler evreni-
mizin geni§leyecegi ongorüsünde bulunmaya itiyor.

xxn
insana ozgü ozbilinç problemine geri donelim; savundu-
gum gorü§, ozbilincin Dünya 2 ile Dünya 1 ve 3 arasmdaki kar-
§lhkh etkiden (isterseniz feedback de diyebilirsiniz) dogdugu
§eklindeydi. Burada Dünya 3'ün oynadlgl rol hakklndaki tamt-
lanm §unlardu:
insan ozbilinci, ba§ka §eylerin yamnda bir dizi son derece
soyut kurama dayamr. Hayvanlann ve hatta bitkilerin, ku§ku-
suz, bir zaman bilinci ve zaman beklentileri vardlr. Ancak (Ben-
66 Hayat Problem Çozmekrir

jamin Lee Whorf a fazla yakmla~mak istemeden) kendini, bir


geçmi~i, ~imdisi ve gelecegi olan; ki~isel bir tarihi olan ve (be-
deninin kimligiyle baglant!ll olan) bu tarihin içindeki ki~isel
kim1iginin bilincinde olan birisi olarak gi.irmek için, neredeyse
apaçlk bir zaman kuramma gerek vardlr. Bu, uyudugumuz SÜTe-
ce bilincin sÜTek1iligini kaybetsek de, bizim -bedenimizin-
i.izünde aym kaldl&mlZl savunan kuramdlr; ve bu kuraÍn teme-
linde, geçmi~ olaylan (sadece beklentilerimizde ve tepkileri-
mizde bunlar tarafmdan etkilenmek yerine, ki ben burada bel-
legin hayvanlardaki ilkel biçimini gi.irüyorum) bilinçli bir ~ekil­
de yeniden canlandIrabilmekteyiz.
Ku~kusuz baZl hayvanlann bir ki~iligi vardlr; gurur ve sta-
tü rursma benzer duygulara sahiptirler ve bir isme tepki verme-
yi i.igrenebilirler. Buna kar~lhk insan i.izbilinci dilde ve (apaÇlk
veya i.irtük olarak) formüle edilmi~ kuramlarda temellenmi~tir.
Bir çocuk, ismini ve sonradan "ego" veya "ben" gibi bir kelime-
yi kendisi için kullanmaYl ve bedeninin ve kendisinin sürek1ili-
ginin bilincinde olarak bunun kullammml i.igrenir; bütün bun-
lan bilincin daima kesintisiz olmadl& bilgisiyle birle~tirir. in-
san ruhunun veya insan benliginin o büyiik karma~Ik11& ve ba-
glmslz olmaY'~I, i.izellikle insanlann kim olduk1anm unuttukla-
n durumlar bulundugunu ammsarsak iyice belirginle~ir; bu in-
sanlar geçmi~ taríhierinin bir kismml veya bütününü unutmu~
olsalar da, benliklerinin en azmdan bir kismml korurlar veya
belki de yeniden kazamrlar. Bel1i bir anlamda bellekleri kaybol-
maz, çünkü nastl yüründügünü, yemek yendigini ve hatta ko-
nu~uldugunu ammsarlar. Ama i.irnegin Bristollü olduklanm ve-
ya adlanmn ne oldugunu ve hangi adreste oturduk1anm amm-
samazlar. Evlerini de bulamlyorlarsa (hayvanlar genelde bulur-
lar), i.izbilinçleri hayvan belleginin normal düzeyinin de i.itesin-
de etkilenmi~ demektir. Ama konu~ma yetilerini kaybetmedi-
lerse, hayvan bilincinin i.itesinde bir insan bilinci artakalml~ de-
mektir.
Büyük bir psikanaliz dostu say!lmam, ama -Descartes'm
kuramml dü~ünen bir ti.ize dayandIrmaSlmn tersine-- bulgulan
insan benlig;nin karma~lkhgml destek1er gi.irünüyor. Burada
beni ilgilendiren, insan i.izbilincinin, enazmdan kendi bedeni-
l. Doga Hàkkmdaki Bilginin Sorunlan 67
nin (son derece kuramsal olan) zamansal ve tarihsel sürekliligi-
nin bir bilincini de ka.psadlgl saptamasldlr; kendi bilinçli belle-
gi ve kendisine ait olan benzersiz bir beden arasmdaki baglan-
tmm bir bilinci; ve kendi bilincinin uyku tarafmdan normal ve
düzenli olarak kesintiye ugradlgrmn bilinci (ki bu da bir zaman
kuramml ve zamarun düzenliligi kuramlru varsayar). Dahasl
uzaysal ve toplumsal olarak belli bir yer ve insan çevresine ait
olma bilincini de içerir. Ku§kusuz bunlarm çogu sezgisel bir alt-
yaplya sahiptir ve hayvanlara da ozgüdür. Benim saVlm ise, dl-
§avurulmaml§ insan bilinci düzeyine de yükseltilse, insan dili-
nin veya Dünya 2 ile 3 arasmdaki kar§lhkh etkinin onemli bir
rol oynadlgldlr.
insan benliginin bütünlügünün bellege dayandlg1 ve belle-
gin ba§anmlannm sadece hayvanlara degil bitkilere de (ve hat-
ta bir anlamda mlknat1slar gibi organik olmayan yapüara da)
atfedilebilecegi ortadadlr. Bu nedenle, insan benliginin bütün-
lügünü açlklamak için sadece bellege dayanmanm yeterli olma-
dlglm gormek son derece onemlidir. Gerekli olan sadece (geç-
mi§ olaylann) "slradan" bellegi degil, bir bedene sahip olma bi-
lincini, cisimler hakkmdaki Dünya 3 kuramlan (yani fizik) ile
baglayan kuramlann bir bellegidir; Dünya 3 kuramlannm
"kavranmasl" niteligini ta§lyan bir bellek. Gerektiginde apaçlk
Dünya 3 kuramlanndan destek almamrzl mümkün küan içgü-
dülerle birlikte bu içgüdülere sahip oldugumuz ve gerektigin-
de bu kuramlan vurgulamak için bunlardan yararlanabilecegi-
mizin bilincini de kapsamaktadlr. (Bu tabii ki, hayvan bilinci
ile, insan diline bagrmll olan insan ozbilinci arasmdaki farkr
belli olçüde açlklar.)

xxm
Bu gerçekler bence, Dünya 2'yi, insan bilinci dünyasml,
Dünya l' e yani aslmda beyin fizyolojisine indirgeme yolun-
daki her denemenin olanakSlzhglm kamtlamaktadlr. Çünkü
Dünya 3 en azmdan krsmen diger iki Dünya' dan baglmslzdlr.
Eger Dünya 3'ün baglmslz klsml Dünya 2 ile kar§rllkh etki
F' "?'·",o''''-"c...·"..''~_m~~_'-~E~· .. ... .. ..-. ...
="="'''=-="=".=-=._="---=--=~-_~-~~~~_ ,,-'"""~~.~~~~ .. ..
~~~"."'J ..
_~_' ~'~~ __ ""_

68 Hayat Problem Çozmektir

içinde bulunabiliyorsa, o zaman bence Dünya 2 Dünya j' e in-


dirgenemez.
Dünya 3'ün kIsmi i:izerkligi için standart i:irneklerim arit-
metik ki:ikenlidir.
Dogal sayIlarm sonsuz dizisini bir bulu~, insan tininin bir
ürünü ve geli~tirilmi~ insan dilinin bir parçasl olarak gi:irmeyi
i:ineriyorum. (Ínsanm yalruzca "bir, iki, çok" diye sayabildigi,
ya da sadece "be~" e kadar sayabildigi ilkel diller var gibi giirü-
nüyor.) Ama bir sonsuz sayma yiintemi icat edilir edilmez, ay-
nmlar ve problemler iizerk olarak ortaya çlkar: Tek ve çift sa)'!-
lar ical edilmez, tersine dogal sayIlar dizisi içinde ke§fedilir, asal
sayIlar ve bunlara ili~kin çiizülmü~ çiizülmemi~ bütün prob-
lemler de ayru ~ekilde.
Bu problemler ve çiizdükleri teoremler (Eukleides'in en bü-
yük asal saymm bu1unmadlgl teoremi gibi), i:izerk olarak, in-
sanlar tarafmdan yarahlml~ dogal sayIlar dizisinin içsel yaplsl-
run bir parçasl, ve ne dü~ündügümüzden ya da dü~ünmedigi­
mizden bag,mslz olarak ortaya çlkar. Ancak bu problemleri
kavrayabilir, anlayabilir veya ke§fedebiliriz ve bazIlanru da çi:izebi-
liriz. Bi:iylelikle, Dünya 2'ye ait olan dü~ünmemiz, kIsmen,
Dünya 3' e ait olan i:izerk problemlere ve teoremlerin nesnel
dogru1uguna baghdlr: Dünya 2 sadece Dünya 3'ü yaratmakla
kalmaz, bir rur geri besleme sürecinde klsmen Dünya 3 tarafm-
dan yaratJhr.
$imdiki saVlm ~iiyledir: Dünya 3 ve i:izellikle de baglmslz
olan kls1mlan, açlkça cisimsel Dünya j' e indirgenemez. Ancak
Dünya 2 kIsmen Dünya 3'e baglmh oldugundan, o da Dünya
j' e indirgenemez.
Fizikselciler veya benim verdigim adia felsefi indirgemeci-
ler31 , i:iyleyse Dünya 2 ve 3'ün varhgml yadslmak zorundadlr.
Bunun sonucundaysa büyük çapta Dünya 3 teoremlerinden ya-
rarlanan rum insan teknolojisi (iizellikle de bilgisayarlann var-
hgl) anla~Ilmaz hale gelir; dolaYlslylahavaalam veya gi:ikdelen
in~acllannm meydana getirdigi türden, Dünya j' deki devasa
degi~imlerin, temel aldlklan Dünya 3 kuramlannm ve Dünya 2
planlannm icadl bir kenara blrakIlarak, sonuçta cisimsel Dünya
j'in ta kendisi tarafmdan olu~turuldugunu kabu1 etmeye zor-
L Doga Hakkmdaki Bi1ginin Sorunlan 69
lanmz. Bunlar birer takdiri ilahidir; bir õncel düzenin parçasl
olduklanndan sonuçta bu degi§ikliklerin olacagl daha hidrojen
çekirdeklerinde yazlhdlr.
Bu sonuçlar bana saçma gõrünüyor; felsefi davraru§çlhk
v2ya fizikse1cilik (veya ruh ve bedenin õzde§ligi felsefesi) ise
bu saçmahga indirgenmi§ giirünüyor. Bu da, bana iiyle geliyor
ki, sagduyudan a§m iilçüde sapmaktadlr.

XXIV

ínaruyorum ki, felsefi indirgemecilik bir yarulgldlr. Her


§eyi iizlükler ve tiizler araclhglyla nihai bir aÇlklamaya, yani
ne daha fazla açlklama gerektiren ne de daha fazla aÇlklama
getirme yetisi 01 an bir açlklamaya indirgeme dileginden türe-
mektedir. Nihai bir açlklama kurammdan vazgeçer vazgeç-
mez hep daha fazla "Neden?" diye sorabildigimizi fark ede-
riz. Neden-sorulan hiçbir zaman son bir yaruta gõtürmez.
AkIlh çocuklar bunu bilir giirünürler, her ne kadar sonunda,
ilke olarak sonsuz bir dizi soruyu yarutlamak için yeterli za-
mana gerçekten asIa sahip olamayacak yeti§kinlere teslim 01-
salar da.

XXV

Dünya 1, 2 ve 3 krsmen iizerk olsa bile, yine de ayru evrene


aittir: Bunlar birbiriyle etkile§im içinde bulunmaktadlr. Ancak
evrenin bilgisinin, kendisi de evrenin bir parçasl oldugu iilçüde
(ki bu gerçekten de dogrudur), zorunlu olarak tamamlanama-
yacagl kolayca giisterilebilir.
íçinde çah§tlgt odanm tam bir krokisini çizen bir adam dü-
§ünelim. Bu çizimine, §imdi çizdig;. krokiyi de dahil etmesini is-
teyelim. Her kroki içinde SOnsuz saylda daha küçük ve daha da
küçük krokiyi kapsayan bu õdevi yerine getiremeyecegi orta-
dadlr: Krokiye ekledigi her çizgiyle, çizilmesi gereken ama
!F"22':CT"'-;;Ni<"~~~=~-~m~_~p=n,,,_=_=_~~~~

-'
:j
li
:i
:1
70 Hayat Problem Çózmektir

daha çizilmemi§ yeni bir nesne daha yaratmaktad!r. Kendi ken-


disinin de krokisini kapsayan bir kroki tamamlanamaz.
Krokinin i:iyküsü, Dünya 3'ün bilgi nesnelerini kapsayan
bir dünyanm tamamlanmam!§hgnu ve aç!l<hgm! gi:istermekte-
dir. Dahas! bu, evrenimizin belirlenmez oldugunun bir tarutJ
olarak kullarulabilir. Çünkü gerçekten krokiye çizilen bu çe§itli
"son" çizgilerden her biri, kabul edilmelidir ki, çizileeek kroki-
lerden olu§an sonsuz dizide kendisine bag!mh olan ba§ka bir
çizgiyi belirlerkén, çizgilerin belirlenmi§ligi, aneak bütün insan
bilgisinin yarulabilirligini bir kenara b!rakJ.rsak geçerlidir (ki bu
yarulabilirlik Dünya 3'ün problemlerinde, kuramlarmda ve ya-
rulg!lannda ciddi bir rol oynar). Bunu dikkate ald!g!m!zda, kro-
kiye eklenen bu "son" çizgilerin her biri, çizen için bir problem
olu§turur, son çizgiyi tam olarak yansJtan ba§ka bir çizgi çizme
problemi. Bütün insan bilgisine i:izgü olan yarulabilirlik nede-
niyle bu problem, çizen tarafmdan asIa mutlak bir kesinlikle
çi:izülemez; üstelik çizenin çizdigi çizgiler küçüldükçe, ilke ola-
rak i:ingi:irülemez ve belirlenemez olan ve aynea sürekli artan
bu gi:ireli yarulp pay! daha da büyiiyeeektir. Bu §ekilde kroki
. i:irnegi, nesnel insan bilgisine i:izgü olan yarulabilirligin, insan
bilgisini kendisinin bir parças! olarak kapsayan bir evrenin
aç!khgm! ve tarunamazhgm! gi:istermesi bir yana, evrenimizin
i:izündeki belirlenmezlige de katkJ.da bulundugunu gi:istermek-
tedir.
Bu i:irnek neden aç!lday!e! bilimin asIa tamamlanamayaea-
gm! kavramam!za yardun edebilir; çünkü onu tamamlayabil-
mek için kendisinin de bir açJ!damasm! yapmarruz gerekir.
Daha da güçlü bir sonuea, Gi:idel'in formelle§tirilmi§ bir
aritmetik sistemini tamamlayabilmenin imkâns!z oldugunu
gi:isteren ünlü i:inermesinde var!lm!§tJr (aneak Gi:idel'in i:iner-
mesini ve diger metamatematiksel tamamlanmam!§hk i:inerme-
lerini bu baglamda i:ine sürerek, gi:ireee za)'lf bir teze kar§! faz-
laea ag!r silahlar kulland!g!m! kabul etJnem gerek). Bütün fizik-
sel bilimler aritmetigi kulland!gmdan (ve bir indirgemeei için
sadeee fiziksel sembollerle formüle edilmi§ bir bilim, gerçek
olabileeeginden), Gi:idel'in tamamlanmarm§hk onermesiyle bü-
tün fiziksel bilimler tamamlanmarm§ hale gelir; ki bu da indir-
r. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 71

gemecileri bütün bilimlerin tamamlanmaml~ olduguna ikna et-


melidir. Bürun bilimlerin fiziksel olarak formüle edilmi~ bilim-
lere indirgenebilecegine inanmayan ve dolay,s'yla da indirge-
meci olmayan1ar için bilim zaten tamamlanmaml~tIr.
Sadece felsefi indirgemecilik degil, indirgeme yonteminin
tam bir indirgemeye ula~abilecegi varsaylml da yanh~ gibi go-
rünüyor. Oyle gorünüyor ki, beklenmedik ~ekilde ortaya çlkan
bir evrim dünyasmda, bulunabildigi takdirde çozümleri yeni
ve daha derin problemler yaratan bir problemler dünyasmda
ya~lyoruz. Oyleyse kendi kendini geli~tiren bir yenilikler evre-
ninde ya~lyoruz - bir kural olarak, kendinden onceki durumla-
nn hiçbirine tam olarak indirgenemeyecek bir yenilik.
Bütiin bunlara ragmen indirgeme denemeleri yontemi son
derece verimlidir, sadece kismi ba~anlanndan, klsmen ba~anh
olmu~ indirgemeler bazmda bir ylgm ~ey ogrendigimizden do-
lay, degil, kismi ba~anslzhklannuzdan, klsmi ba~anslzhklan­
mlZl gün l~lgma çrkaran yeni problemlerden de ders aldlglmlz
için. Çozülmemi~ problemler en az çozümleri kadar ilginçtir,
neredeyse her çozüm, kendince yine çozülmemi~ problemler-
den olu~an yeni bir dünyanm kaprlanm açmayacak olsa bile
çozülmem~ problemler yine de ilginç olurdu.

Eklentiler

Birkaç küçük düzeltme ve bu notlan i~aret eden bir iki soz


dl~mda konu~mayl asrl halinde blraktIm. Ancak kongrede veya
konferansta tartI~rlmadan once, a~agldaki dort eksiklikten ilk
ikisine i~aret ederek orada ben kendim ele~tirdim:
l) Bu konu~mada termodinamigi mekanige indirgeme de-
nemelerinden bahsedilmiyor. Oysa bu çok onemli bir indirge-
me ornegidir, ve tezim açlsmdan da son derece ilginçtir, çünkü
indirgeme denemelerinin sonuçlanmn onemine ragmen, artIk
blrakmayan, tam bir indirgemeye ula~rlamaml~tlr.
2) ikinci ve daha onemli bir eksiklik, konu~ma metninde
zaten apaçlk oldugunu dü~ündügüm bir noktayla ilgilidir
(bundan kisaca Bolüm XIV' de bahsetIni~tim; dipnot 20'nin
72 Hayat Problem Çozmektir

metnine baknuz). Konu ~udur: Bir indirgeme denemesinde bile


bulunmadan bnce, indirgemek istedigimiz ~ey hakkmda olabil-
digince çok ve kesin bilgiye gereksinim duyanz. Oyleyse indir-
gemeyi denemeden bnce (yani "bütünlükler" düzeyinde), in-
dirgenecek olanm düzeyinde bulunmanuz gerekir. Bunu daha
bnce de ba~ka bir yerde belirtmi~tim. 32
3) (Kongrede belirtilmemi~ olan) üçüncü bir eksiklik, bir
kuraml var olan bir kuramla açlklayan indirgeme ile yeni bir ku-
ram aracllzglyla açlklama arasmdaki (ve konu~mamn ba~mda be-
lirttigim: Dipnot 2'nin rnetnine bakrmz) aynrnla baglantrlzdlr.
Kavrarnlar hakkmda tartl~rnak isterniyorsarn da, ~u anda yeni
bir kurarn aracllzglyla açlklarnayl bir "indirgerne" olarak tamrn-
larna egilirninde degilirn. Ama eger bu terrninoloji kabullenilir-
se, l~lgm yayllz~mm dalga kurarnmm, Maxwell'in elektrornan-
yetizrn kurarnlyla açlklanrnaslmn, tarnarnen ba~anlz olrnu~ bir
indirgerne (belki de tarnarnen ba~arrll olrnu~ bir indirgernenin
tek brnegi) oldugu iddia edilebilir. Yine de bunu, bir kurarnm
bir digerine, ya da fizigin bir krsrnmm bir digerine indirgernesi
olarak betirnlernek yerine, fizigin iki alamm ba~anyla birle~ti­
ren kbkten yeni bir kurarn olarak betirnlernek bnerilebilir.
4) Biyoloji için indirgernecilik kar§rtl bir ara~trrrna progranu
olarak adlandmlabilecek bir §eyleri destekliyor gibi gbrünrnek
isterniyorurn, ancak a§agldakiler bence dururnun manhklr bir
degerlendirrnesi gibi gbrünüyor:
Newton'un rnekanige dayalr fizik prograrnl, elektrigi ve
rnanyetizrnaYl kendi geçerlilik alanlanyla krsltlarna denernesin-
de, ya da daha dogrusu Faraday'm rnerkezi olrnayan güçleri
ortaya atrnaslyla ba§anslzlzga ugrarnl~hr. (Maxwell'in rnekanik
bir esir modeli in§a ederek, bu rnerkezi olrnayan güçleri, New-
ton kurarnma indirgerne denernesi, bu denerne onu alan denk-
lernlerini bulrnaya ittigi blçüde, son derece verirnli olrnu~tur,
ancak yine de ba~anslzdl ve bir kenara blrakrlrnasl gerekiyor-
du.)
Newton ve Maxwell kurarnlannm denkle~lirilernez oldu-
gunu bilrnek, Einstein'l Ozel Gbrecelik Kurarnl'na sürüklerni~­
lir. Bu durumda fizikçiler bir indirgerneden ziyade kbkten yeni
bir kurarnl kabullenrnek zorundaydrlar. Hern rnekanik hern de
I. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 73
elektromanyetik kuraml (Lorentz ve Einstein' a dayanarak) bü-
tünsel bir gekilde, maddenin mikroyap!S!na dair yeni ve çogun-
lukla istatistiksel problemlere uygulandlgmda, fizik de benzeri
bir kaderi payla 9l!. Bu da kuvantum mekanigiyle sonuçlandl.
Biyolojik problemlerin dahil edilmesinin fizigin daha da geni9-
lemesine ve gozden geçirilmesine neden olacagl olasllrgllli d1 9-
layamaylz.
(5) 1978'de eklenmi9tir: Bu konu~mada incelenen problem-
lerin çogu, Popper /Ecc1es' in The Self and Iis Brain, 1977 (Benlik
ve Beyni) adh kitabmda tek tek tartl9!lm19l!r.

Notlar

ilk olarak ingiliz dilinde Studies in the Philosophy of Biolog1j, Ed.: EI. Ayala ve T.
Dobzhansky, Londra, MacMillan, 1974, S. 259-283'te yaylmlanml?ur. 1972'de
Profes6r Francisco Ayala ve Profes6r Theodosius Dobzhansky'nin düzenledigi,
biyolog ve filozoflara yonelik bir konferansta yapllan bu konu§marun, daha on-
ceki bir versiyonuna iliêkin ele§tirel notlan nedemyle David Miller ve Jeremy
Shearmur'a büyük teêekkür borçluyum.
1 Karê. AÇtk Toplurn ve DܧI1Ial1lan adh kitablm; Cilt II, BoI. 11, KlS. II, çev. Barun
RlZatepe, istanbul, Remzi Kitabevi 1994.
2 (Düzeltmede eklendi:) Belki ihmalkârhktan, belki de terminolojik açlkgoz!üklere
kaqn isteksizlik duydugumdan, genel an1amda bir açlklama ile, yerle§mi§ veya
"daha kõklü" bir kuram araclhglyla aÇlklama anlammda indirgeme arasmdaki,
güçlük çlkarmadan mümkün olan aynml konuêma metninde dikkate almadlm.
Eir yandan bir bilinenin yeni (bilinmeyen) bir kuram araclhglyla açlklanmasl ile,
diger yandan eski (bilinen) bir kurama indirgeme arasmdaki aynm, herhalde
daha büyük ilgi çekerdi. Bu noktada bu aynma i§aret ederek, ve dipnot1ar ve
metnin sonundaki eklentileri ekleyerek, olasl yanhê anlamalan engelleyebildígi-
mi umuyorum.
3 Kar§. Obfektive Erkenntnis adh kitablm, (1973) Hoffmann ve Campe, Hamburg, 8.
Baskt, 1992, BõI. 5.
4 Meyerson, E. (1908), Identité et Réalité. F. Akan, París. çev: Meyerson, E. (1930),
Identity and Reality. Allen and Unwin, London.
5 Karê. Vermutungen und Widerlegungen adh kitablm. 1994, J.C.B. Mohr (Paul 5i-
;i~fl~::=~~=""ImlJi!"''''''''Jl'IT'l=-=,""",~='=~~~=~==~=~~~~~~~'=-''"-'''''=~"=~·_" __ ~~~"=:.·L·L_.

,i
!

74 Hayac Problem Çõzmektir

ebeck), Tübingen. (Bu kitabm ilk 10 Bõlümü bu yd L KISun olarak yayunlana-


cak, ll. K1s1m gõrünü§e gore yakmda izleyecek).
6 Wiener, N. (1914), "A simplification of the logic of relations'\ Proceedings of the
Cambridge Philosophical SOciety, 17, s. 387-390; ve Kuratowski, C. (1920), "Sur la
noHon de l'ordre dans la théorie des ensembles", Fundamenta Mathe11U/.tica, 2, s.
154-166,
7 Kar? AÇ1k Toplum ve DÜ~1nanlan, Cilt l, BoL 6. Not 9, çev: Mete Tunçay, istanbul,
Remzi Kitabevi 1994 ve Vermutungen und Widerlegungen, BõI. 2.
8 Kar§. Vermutungen und Widerlegungen, BõL 3.
9 Vermutungen und Widerlegungen, BoL 3, Not 2I.
10 Vermutungen und Widerlegungen, BoI. 3.
11 Ather tlnd Relativitiitstheone (1920), Springer, Ber1in, s. 14; ingilizce çevirisi: Side-
lights on Relativity (1922), Methuen, London; ve Popper, KR (1967), "Quantum
mechanics without the observer", Quantum Theory and Realíty, Cilt lI, (Ed.: Ma-
rio Bunge), Springer, Berlin, Heidelberg, New York, s. 7-44.
12 Mil1ikan, R.A. (1932), Tíme, Matter and Values, University of North Carolina
Press, Chapell HilI, s. 46.
13 Chadwick, J. (1932), "Possible existence of neutron", Nature, 129, s. 132.
14 Anderson, C.D. (1933), "Cosmic ray bursts", Physical Revíew, 43, s, 368-69, a.g.y.
(1933), "The positive electron", Physical Review, 43, s. 491-494
15 Eddington, A. (1936), Relativity Theory of Protons and Electrons. Cambridge Uni-
versity Press.
16 Heitler, W. ve London, F. (1927), 'Wechselwirkung neutraler Atome und homõopo-
lare Bindung nach der Quantenmechanik", Zeitschrift for Physik, 44, s. 455-472.
17 Pauling, L. (1959) (Tarh§maya katkü The Origin of Life on the Earth (Birind Dünya
Üzerinde Ya§arrun Kõkeni Kongresi Notlan, Moskova, 19-24 Agustos 1957, Ed.:
A.I. Oparin ve digerleri). Ed.: F. Clark ve R.L.M. Synge. Pergamon Press, Lond-
ra,s.119.
18 (Konferanstan sonra eklendi:) $imdi bu kuram J.e. Pecker, A.P. Roberts ve J.P.
Vigieiin õnerdigi yeni kIzll kaymasl kurammm tehdidinde olabilir: "Non~velo­

city redshifts and photon-photon interactions", Nature 237 (1972), s. 227-229.


19 Açlklamamlzm, hidrojen atomunun ortadaki fiziksel õzelliklerine ili§kin olma-
dlgrm vurgulamak için burada "õncel düzen" terimini kullandlm. $imdiye de-
gin daha çok, hidrojen atomu çekirdeginin bilinmeyen ve tahmin edihneyen bir
õzelligi oldugu varsaylldl ve açlklamada temel almdl.
20 Burada bütün gõrünü§e gõre õngõrülemez olan bir evrim a§amaSlnl ima etmek
için "beklenmedik" terimini kullamyorum. ["beklenmedik" olarak çevrilen te-
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 75
rim "emergent"tir. Íngilizcedeki emerge-ortaya çlkmak ve emergency-acil s6zcük-
leriyle benzerlige dikkat edinizi ç.n.]
21 Monod, J., Rastlant1 ve Zorunluluk, çev. Vehbi HacJ.kadiroglu, Ankara, Dost Ya-
yIi.11an 1997, s. 12. [Buradaki ahntl)'l 6zgün metnin Alrnanca çevirisinden Türk-
çeye aktarmaYl yegledik; y.n.]
22 A.g.e., s. 128. [Buradaki ahnh da dogrudan Almancasmdan aktanlml§hr; y.n.]
23 Elínizdeki metnin eklentilerinin 2. maddesinde bu §'imdi ozel1ikle vurgulanmak-
tadlr.
24 Kar§'. Objektive Erkenntnis, BoL 7.
25 Kar§'. Objektive Erkenntnis, BõL 8.
26 Vermutungen und Widerlegungen, BoI. 3.
27 Sperry, RW. (1964), "The great cerebral commissure", Scientific American, 210, s.
42-52; ve Eccles, J.c. (1970), Facing Reality. Springer, Ber1in, Heidelberg, New
York, s. 73-79.
28 Ecdes, J.c. (1972), Unconscious Actions emanating frOIn the human cerebral cortex
(yaYlmlanmadl).
29 Vermutungen und Widerlegungen, B6L 3.
30 Ross, A. (1972), "The rise and the fall of the doctrine of performatives", Contem-
porary Philosophy in Scandinavia (Ed.: RE. Olsen ve AM. Pau!), Johns Hopkins
Press, Baltimore, s. 197-212.
31 Objektive Erkenntnis, BoL 8.
32 Kar§'. Objektive Erkenntnis, BõI. 7.
3. Bir Realístin Ruh-Beden
Sorunu Hakkzndaki Dü§ünceleri*

Ammsayabildigim kadanyla bugün buradaki dersim, Al-


manya' da ~imdiye kadar verdigim üçüncü ders. Mannheim' da
ise ilk dersim. Oyleyse f~zla sli< gelmiyorum, bu da demek ki,
konumu dikkatle seçmem gerekiyordu.

Ílk olarak bugün ilk kitablm hakkmda, bilgikurammm iki


temel sorununun çozümü hakkmda konu~mayl dü~ündüm.
Bunlardan birincisi deneysel bilimle, metafizik gibi son dere-
ce anlamlr ve onemli diger bran§lar arasmdaki slmrlann çizil-
mesi sorunu; ikincisi ise tümevanm sorunudur. Ancak benim
bu problemlere sundugum çozümler Bilimsel Ara§l1rmanzn
Manl1gz kitablm aracIllglyla bilinmektedir; her ne kadar elim-
de henüz yaylmlanmaml§ yeni bilgiler varsa da, ilerlemi§ ya-
§lma ragmen ba§langlçtaki konulanmm otesine geçememi§im
izlenimi uyandlrmaktan korktum.
Daha sonra bir sosyal felsefe sorunu hakkmda konu§mayr
dü~ündüm. Ama bu konuda da tercüme edilmi§ üç ciltlik bir
eserim mevcut. Hepsinden de once bu dalda arkada§lm Profe-
sor Hans Albert parlak eseri Traktat über die kritische Vernunft'ta
(Ele§tirel Us Üzerine ínceleme) mükemmel §eyler soylemi§tir.
Ancak ruh ve beden arasmdaki etkile§im problemini seç-
mek için ba§ka nedenlerim de vardl. Bu problem belki de hiçbir
* 8 Mayls 1972'de Mannheim'da verllen ders.
I. Doga Hákkmdaki Bilginin Sorunlan 77

zaman çi:izülemeyecek olan büyük bilinmezler içermektedir.


Zaten bu, felsefenin en zor ve derin problemi, yeniçag metafizi-
!;inin merkezi problemidir. Bütün insanlar için i:inemi son dere-
ce büyüktür. Modern varolu§çu felsefenin insanlzk durumu ola-
rak betim1edigi §eyin temelidir, çünkü en azmdan bútünüyle
bilinci yerinde oldugu súrece insan ruhsal bir varhkt!r; fizik ya-
salanna tabi olan bir bedene slkl slkIya bagh olan bir tinsel var-
hk, bir ben, bir ruhtur. Bu si:iyledigimiz neredeyse ifade etmeye
degmeyecek kadar fazlaslyla bariz bir ~eydir, varolu~çular ise bu
bariz saptamarun -hatta bu devasa barizlikteki saptamarun di-
yesim geliyor- ardmda yatan problemleri, bunlan açlklamak
için akIlcl bir §eyler si:iyleme denemesinde bile bulunmadan ka-
bullenmi~lerdir.
Ancak ruh ve beden ili§kileri problemi ciddi bir problem-
dir. Politik açldan oldugu gibi her açldan temel bir sorun
olan insanm i:izgürlügü problemini kapsamaktadlr; aynca in-
sarun fiziksel dünyadaki, fiziksel kozmostaki, daha soma
"Dünya 1" diye tarumlayacaglm bir dünyadaki yeri proble-
mini de kapsar. insan bilinci süreçleri dünyaslru "Dünya 2",
Ínsan tininin nesnel yarahmlan dünyaslnl ise "Dünya 3" 01 a-
rak adlandlracaglm. Aynnt!lan daha soma.
Bu konuyu seçmemin ve kendimi daha ba§hkta bir realist
olarak adlandlrmamm bir nedenini yeri gelmi§ken kIsaca be-
lirtmek istiyorum. Çah§malanml sadece kulaktan dolma taru-
yan Almanya' daki çogu filozof ve sosyolog beni, ilk kitablm
Viyana Okulu'nun bir yazl dizisinde çlkt!gmdan dolay' bir
"pozitivist" olarak tammlamaktadrr, oysa bu kitap Viyana
Okulu'nun pozitivizmini kat! bir §ekilde ele§tirmi§tir. Bu
baglamda bir "pozitivist" bütün felsefi spekülasyonlarm kar-
§Ill, i:izellikle de realizmin kar§Ill gibi bir §eydir. Beni bu konu-
yu seçmeye iten nedenlerden biri, daha bar;;llgmda pozitivist
olmadlgl belli olan bir konu seçmeyi istememdi.
"Metafizik" si:izcügü hakkInda son bir si:iz daha. Hegel,
Marx, Engels ve Lenin bu si:izcügü, geli§me dü§mam olan, dün-
yayl dinamik gi:irmek yerine statik gi:iren bir felsefeyi betimle-
mek için kullarurlar. Degi§im problemi ve dünyanm halen sür-
mekte olan geli§mesi problemi, Sokrates i:incesi metafizigin en
78 Hayat Problem Çozmektir

eski problemlerinden biri oldugu için, si:izcügün bu §ekilde kul-


larulmasl her zaman için son derece tarl!§malr olmU§tur. Ne olur-
sa olsun, ben statik bir dünyaya degil, tersine sürekli deg;§en bir
dünyaya inaruyorurn; zaten bildigim kadanyla uzun zamandan
beri statik anlamda bir metafizikçi de ka1madl. Yani kendimi, ge-
li§im kuramlru kabul eden ve, izninizle belirtmek isterim ki, bil-
gimizin büyümesine ili§kin dinamik problemi bilim kurarruna
sokmu§ olan bir metafiziksel realist olarak tarumlryorum.
Bu giri§in son noktasl 01 arak, kendimi basitçe ve herkesçe
anla§ülr §ekilde ifade etmeye büyük deger verdigimi belirtmek
isterim. Ancak ne yazlk ki bu, incelemelerimin çok rahatça an-
la§üacagl anlamma gelmiyor: Burada en zor olan Dünya 1 ile
Dünya 2'yi ve i:izellikle de Dünya 3'ü birbirinden ayumakl!r.
Bu zorlukla i§e ba§hyorum. Bundan soma gelenler gorece ko-
lay olacakl!r.
Fiziksel süreçler dünyasma "Dünya 1", psi§ik süreçler dün-
yasma ise "Dünya 2" diyorum. Buraya kadar kolay sayüu. Zor-
luk "Dünya 3" dedigim §eyle birlikte ba§hyor.
Insan tininin ürünlerinin dünyasml en geni§ anlarruyla
"Dünya 3" olarak adlandmyorum; dar anlamda ise yanh§ ku-
ramlar da dahil olmak üzere bülÜn kuramlarm dünyasrru; ayn-
ca çe§itli kuramlarm dogrulugu ve yanh§hgl sorulan da dahil
olmak üzere bilimsel problemler dünyasml. Geni§ anlamlyla
Dünya 3' e §iirler ve sanat yap!llan da dahildir, Mozart'm ope-
ralan ve konçertolan gibi. Ama eger istenirse sanat yap!llannm
dünyasml Dünya 4 olarak da betimleyebiliriz. Bu sadece termi-
nolojik bir sorundur.
Onemli olan, bilimsel kuramlann Dünya 3'ünü, psikolojik
Dünya 2'den net olarak ayumakhr. Bu aynm en kesin hatlany-
la Bernhard Bolzano ve daha soma Gottlob Frege tarafmdan
saglanrru§hr; ancak ben, açlklayacaglm üzere, ikisinin de otesi-
ne geçiyorum.
Bolzano "kendinde onermeler" dünyasmdan bahsediyor-
j du. Bununla, bir onermeyi dü§ündügümüz zaman olu§an psi-
'I
'I"
kolojik dü§ünce süreçlerinden farkh olarak mantlksal anlamda
!~
onermeleri kastediyordu. Frege de bir onermenin kapsammdan
bahsederken yine manhksal anlamda onermeyi kastediyordu.
:1
'I
li
il
'I
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 79
Basit bir ornek alalun. iki matematikçi 3 kere 4, 13 eder gibi
yanh~ bir sonuca ula~lyor. Burada Dünya 2' deki iki dü~ünce
süreci soz konusudur, ki bunlar birbirinden çok farkh olabile-
cek iki süreçtir. Ama "3 kere 4, 13 eder" sadece bir kendinde
onermedir (ki yanh~hr) ve aynca tek bir (manhksal olarak yan-
h~) kapsamdlr. Bu kendinde onerme, Dünya 2'ye degil Dünya
3' e aittir. Bunun "3 kere 4, 12 eder" onermesiyle manhksal ola-
rak çeli~tigini soyleyebiliriz. Bu 3 kere 4, 13 eder onermesinin,
nesnel olarak yanll~ oldugundan ve çok saylda büyük malema-
tikçi ona inansa bile yanll~ kalacagmdan, Dünya 3' e ait oldugu-
nu soyleyebiliriz.
Oyleyse oznel dü,?ünce süreçlerinin bulundugu Dünya 2 ile
nesnel onermelerin veya nesnel dü,?ünce içeriklerinin bulundugu
Dünya 3'ü birbirinden ayrrabiliriz.
Bolzano ve Frege'nin dü~ünceleri asJ! olarak boyledir. Ben
onlann otesine geçerek sadece kendinde dogru onermeleri de-
gil, kendinde yanh§ onermeleri ve hatta problemler ile tanztlama-
lan da Dünya 3' e kahyorum.
Burada Dünya 3 hakkmda her §eyden once §unu soylemek
istiyorum: Birincisi, gerçeklik ozellikleri ta~lr; ikincisi ise en
azmdan krsmen ozerktir; yani Dünya 2' den en azmdan klsmen
baglmslz olan içsel yapJ!ara sahiptir.
Oncelikle gerçeklik ozelliklerinden bahsedelirn. Bütün ger-
çekligin paradigmasl, Dünya l'in fiziksel dünyasmdaki ,?eyler-
dir - ta§lar, agaçlar, hayvanlar. Buna ek olarak, Dünya l' deki
,?eyleri dogrudan veya dolayh olarak etkileyebilecek §eylere de
"gerçek" demeyi oneriyorum.
;iimdi de Dünya 3' e ait bilimsel kuramlann dogrudan ve-
ya dolayh olarak Dünya l'deki §eyleri etkileyebilecegini id-
dia ediyorum.
En basit iirneklerbir giikdelen in~asmda bulunabilir. Bir giik-
delen fiziksel bir §eydir, Dünya l'e aittir. Ancak bir plana gore ya-
plhr, plan ise kuramlarm ve birçok problemin etkisindedir.
Bir gokdelenin in§asmda rol oynayan plan, kuram ve prob-
lemlerin oncelikle çe§itli insanlann, ornegin mimarlann bilinci-
ni: yani oncelikle Dünya 2'yi, ve ancak bundan soma in§aat i§-
çilerinin fiziksel hareketlerinin dünyasml ve biiylelikle de fizik-
80 Hayat Problem Çozmektir

sel kepçe, ta§ ve tuglalan etkiledigini kabul ediyorum. En s!k


kar§!la§!lan durum budur: Dünya 3 Dünya l'i genellikle psi§ik
Dünya 2' den geçerek dolayh 01 arak etkiler. Hatta belki de bu
sadece çogunlukla degil, daima biiyledir, yani Dünya 3 Dünya
l'i asia dogrudan degil, yalnzzca Dünya 2' den geçerek etkiler.
En azmdan iirnegimiz her 3 DÜl1ya'nm da, yani sadece Dünya
l'in degil, hem Dünya 2'nin hem de Dünya 3'ün gerçekligil1i,
gerçeJc oldugrmu giistermektedir.
Maalesef zaman zaman oldugu üzere bir giikdelen ya da
bir kiiprü y!k!ld!gmda, bu bazen bir Dünya 2 dü§ünce hatasma
-yani yanh§ bir iiznel inanca-, ama bazen de yanh§ bir nesnel
kura111a, yani Dünya 3'teki bir hataya dayandmlabilir.
Tabii ki, Dünya 3'ün gerçekligini yads!yan filozofIar var-
dIr; onlar gerçi dü§üncelerimizin, yani Dünya 2'nin var oldu-
gunu, ama kendinde içeriklerin olmad!gm! siiylerler. Onlar
bunlan sadece psi§ik 'ieylerin soyutlamalan, kuruntular ola-
rak gi:irürler.
Benim burada savurunak istedigim giirü'i, gerçi Dünya
3'ün genetik olarak Dünya 2'nin bir ürünü oldugu, ama k1smen
iizerk bir içsel yap!s!mn bulundugudur.
En iyi iirnekler matematikten ç!kar. 1, 2, 3, 4 ... ve saire §ek-
lindeki dogal say!lar dizisi, kammca, dilimizin bir ürünüdür.
Sadece "1, 2 ve çok"u tamyan ilkel di11er, sadece 5' e kadar say!-
labilen di11er vard!r.
Sonsuz dogal say!lar dizisi (t1pk1 insan dilinin bürunü gibi)
insanm büyük bir bulu§udur. Ancak asal sayrlarz kimse bulma-
dI: Onlar say! dizisi içinde ke?fedildiler.
Bu iinemli noktay! biraz daha aynnhh olarak aç!klamam
gerek.
Büyük Alman matematikçi Kronecker, matematik hakkm-
da §unlan siiyler: Dogal say!lan tann yaratm!§hr; gerisi ise
insan yap!s!d!r. Bunun tersine ben diyorum ki: Dogal say!lar
insan yap!s!d!T, insan dilinin, saymamn ve daha da saymanm
icadmm bir yan ürünüdür. Toplama da bir insan icad!d!r,
çarpma da.
Ama toplama ve çarpma yasalarz (iirnegin birle'iim yasalan
gibi) insan icad! degildir. insan icatlannm istenmeden, kasüs1Zca
I. Doga HakklOdaki Bilginin Sorunlan 81

ortaya Çlkan sonuçlandrr ve keffedilmiflerdir. Asal sayzlarzn, yaru


bi:i1ünemeyen sayliarm (kendilerinin l'le çarprrru dl~mda bir çar-
plmm sonucu olmayan sayliarm) varhi;J da bir ke~iftir, üstelik de
gayet geç kalrru~ bir ke~if. Asa1 sayliar dogal say!lar dizisinde ke~­
fedilrni~tir, üstelik herhangi birileri tarafmdan degil, bu saylian
ve onlann gariplikleriru inceleyen insanlar; yaru gerçek matema-
tikçiler tarafmdan.
Gerçi tarihsel açldan bak!ldlgmda bunlarm dogal say!larla
birlikte icat edildigi soylenebilir; ancak ku~kusuz pek çok yüz-
y!l geçtikten sonra ke~fedilmeden once insan bilincinin Dünya
2' sinde bulunmuyorlard!. Bunlarm Dünya 3'te hemen dogal sa-
yrlarla birlikte var olduklanm soyleyebiliriz; yani ke~fedilme­
den iinee Dünya 3'ün iizerk bir klsmmda vard!lar. Ke§fedildik-
ten sanra ise hem Dünya 2' de (ama sadeee küçük bir insan top-
lulugu olan matematikçiler için) hem de Dünya 3'te vard!lar.
Tlpkl Everest Dagl'mn varhgmm, Hint yüzolçümü memur-
lanm kendisini ke~fe yonlendiren nedenlerden biri olmasl gibi,
Dünya 3'te asal say!larm varhglmn, bu say!lann ke~fine yol
açan Dünya 2' deki dü~ünce süreçlerinin nedenlerinden biri 01-
dugunu soyleyebiliriz, hatta soylemeliyiz. Bu da Dünya 3'ün
ozerk klsmmm Dünya 2'yi nedensel olarak etkileyebilecegini
gostermektedir. Ancak boylelikle Dünya 3'ün ozerk klsml Dün-
ya l'i de etkilemektedir. Asal say!lann var oldugunu meslekta~­
larma bildiren ilk matematikçi, bu bildirimde bulunmak için
ku~kusuz dilini kullamyordu. Ancak llpkl bedenlerimiz gibi
dillerimiz de Dünya l' e aittir.
Daha somaki matematikçiler asal say!lan ve ozelliklerini
daha yakmdan incelemeye ba~lad!lar ve bu incelemeler de ha-
len sonuçlanml~ degildir: Sayl kurammda hâlâ birçok çiizülme-
mif prablem bulunmaktadu. Bu problemler de aym ~ekilde ke~­
fedilirler; Dünya 3'ün ozerk klsrruna aittirler.
Eski matematikçiler, ornegin sayl dizisinde daha büyiík sa-
yllara dogru ilerledigimizde asal say!larm genelde sürekli aza-
lan slkhkta ortaya çlkllgml veya sürekli azalan yogunlukta bu-
lunduklanm bulmu~lardlr. Asal say!lar dizisi 2, 3, 5, 7 sayrlany-
la ba~lar; 2 ve 3 aralannda hiçbir dogal sayl bulunmayacak
82 Hayat Problem çõzmektir

kadar yakm bulunan tek asal sayl çiftidir. Aneak 5 ve 7, 11 ve


13,17 ve 19, 29 ve 31 gibi sadeee bir çift saylyla birbirinden ay-
nlaeak kadar yakm bulunan çok saylda asal sa)'l çifti vardu.
Bunlara ikiz asal sayIlar denebilir.
$imdi Dünya 3'te asal sayIlar hakkmda bulunmu§ olan bazl
problemlere deginmek .istiyorum.
llk problem: Sürekli olarak iler1eyip asal sayIlar giderek da-
ha da seyrek hale gelinee, çok büyük sayIlara ula§hglmlzda bel-
ki de tamamen ortadan kalkabilirler mi? Diger bir deyi§le, ken-
disinden sonra yalmzea bolünebilir sayIlann geldigi en büyük
bir asal sayl var mldu, yok mudur?
Bu soru belki daha Eukleides' den bile !inee sorulmu§tur;
ama Eukleides tarafmdan çozülmü§tür. Eukleides, en büyük asal
saymm olmadlglnl kamtlayan bir tamt bulmu§tur. Yani hpk1 do-
gal sayIlar dizisinin bir sonu olmadlgl gibi, asal sa)'llar dizisi-
nin de sonu olmadlglm gostenni§tir. Dogal sayIlar dizisi için
kamt çok kolaydu: Bunun bir sonu oldugunu ve a saylS!nln en
büyük dogal sayl oldugunu varsayahm. Daha sonra a+1 sa)'lsl-
m olu§turarak varsaylmlmlzm yanh§ oldugunu gosterebiliriz.
Oyleyse burada soz konusu olan, en büyük bir dogal saymm
oldugu varsaylmlmn saçmaya indirgenmesidir (reductio ad absur-
dum). Eukleides, en büyük asal saymm bulundugu varsaylml için
bundan çok daha karma§lk bir reductio ad absurdum bulmu§tur.
Eukleides'in bu harika kamh oyleyse §oyle bir teoremden olu§-
maktadu: Asal sayIlar dizisi sonsuzdur. Bu teorem Dünya 3' e
aittir. Eukleides'in dü§ünee i§çiligi Dünya 2'ye ait olmakla bir-
likte, nedensel olarak Dünya 3' teki en büyük asal saymm olmadlgz
gerçegine baghdu.
Eukleides bu kamt!nl, ünlü kitabl Stoikheia' da (Elemanlar)
yazlya dokmü§tür. Boylelikle Dünya 3'teki bu teorem papirüse
yazIlml§ ve Eukleides ki§isinin Dünya 2'si araelhglyla Dünya
l'i degi§tirmi§tir. Sa)'l kuratn1 hakkmda basllml§ her kitapta
Eukleides'in bu güzel kamh bulunmaktachr. Ama kitaplar ma-
kineler1e basIlu. Bu makineler ve fiziksel nesne olarak kitap da
dogal olarak Dünya l' e aittir. Oyleyse yine Dünya 3'ün ozerk
k1stn1ndan Çlk1p Dünya 2 üzerinden nedensel olarak Dünya l'i
etkileyen bir nedensel etkiyle kar§l kar§lyaylz.
I. Doga HakklOdaki Bilginin Sorunlan 83

Bildigim kadanyla henüz çiizülmemi§ olan bir diger benzer


problem de ikiz asal sayIiar olan en büyük bir çift asal saymm
bulunup bulunmadlgt problemidir. Bildigim kadanyla en bü-
yük ikiz asal sayIiarm olmadlgmdan hiçbir matematikçi ku§ku-
lanrnamaktadlr. Ama yine bildigim kadanyla bu varsa}'lmm bir
kamt1 yoktur. Bu, Dünya 3'ün çózülmemi§ bir problemidir; ve
bu problem, çózmek için ugra§an bütün matematikçileri neden-
sel olarak etkilemektedir.
Kitaplann Dünya l'e ait oldugunu sóylemi§tim. Ancak
içerikleri tabii ki Dünya 3'e aittir: Eukleides'in Stoikheia'smm
iki farkh baskisl da birbirinden farkh olmalan açlsmdan
Dünya l'e aittir; ama aym içerige sahip olmalan açlsmdan da
Dünya 3' e aittir.
Kitaplar, kütüphaneler ve konu§ma metnim óyleyse Dünya
1 ve Dünya 3' e aittir. Dinleyicilerim arasmda Almanca -belki
de biraz Viyana Almancasma çalan Almanca demeliydim- an-
lamayan varsa, konu§mamm sadece Dünya l' e ait olan taranm,
akustik yamm duyacakt1r. Ama hem Almanca anlaylp hem de
tamtlanml izlemeye çah§an biri için konu§mamm sadece Dün-
ya 3' e ait olan klsml ónemlidir.
Konu§mamm içerigini izleme denemeniz Dünya 2'ye aittir.
Bu denemeyi yaparken Dünya 3' e ait olan bir nesneye yogunla-
§lyorsunuz. Oyleyse Dünya 2'niz nedensel olarak Dünya 3'ten
etkilenmektedir.
O halde aym anda Dünya 1 ve 3' e ait olan nesneler ve Dün-
ya 2 ve 3' e ait olan nesneler vardIr. AsIi tezim, sadece Dünya 3'e
ait olan nesnelerin de var oldugudur; órnegin bir matematikçi-
nin bugün üzerinde çah~t1g1 ve yann ke§fedecegi ama henüz
ke§fedilmemi§ bir kami gibi. Yann bu kamt aym anda Dünya 2 ve
3' e ait olacakt1r, yazlya dóküldügündeyse aym zamanda Dün-
ya l' e. (Ama daha bugünden Dünya 2'yi etkilemektedir.)
Kamtm daha yazlya dókülmeden ónce Dünya l'e ait oldu-
gunu bilmiyoruz ancak tahrnin edebiliriz; çünkü Dünya 2' deki
dü§ünce süreçleri tahminen beyindeki süreçlerle, yani Dünya
l' deki bedensel süreçlerle baglant1hdlr.
84 Hayat Problem çozmektir

II

Boylelikle de ruh-beden problemine geliyorum.


Ruh-beden problemi, Dünya 2' deki dü~ünce süreçlerinin,
Dünya l' deki beyin süreçleriyle baglanl!h olup ohnadlgl, bag-
lanl!hysa nasIl baglanl!h oldugu sorusudur.
Ba~hca çozüm denemeleri ~unlardrr:
1) Psikofiziksel etkile§im: Dünya 2 ve Dünya 1 kar§IlIkh etki-
le~im içindedir, oyle ki, bir kitap okurken ya da bir konu§mayr
dinlerken, okuyucu veya din1eyicinin dü§ünceler Dünya 2'sini
etkileyen beyin süreçleri olu§ur; ve de tam tersine, bir matema-
tikçi bir kamI! izlerken, Dünya 2'si beynini ve dolay,s'yla da
Dünya 1'ini etkiler. Bu psikofiziksel etkile§im tezidir.
2) Psikofiziksel ko§utçuluk: Dünya 2' deki her dü§ünce süreci
Dünya l' deki bir beyin sürecine ko§ut olarak akar.
3) An fizikselcilik, davranz§ felsefesi veya felsefi davranz§Ç!ltk:
Bu, yalmzca tek bir dünyamn, yani Dünya 1'in var oldugu te-
zidir. Bunun içinde, insan ve hayvanlann hareketleri veya in-
san ve hayvanlann davram§lan bulunmaktadrr. Benim Dünya
2 dedigim §ey basitçe yoktur, Dünya 3 dedigim §eyse zaten
yoktur.
4) An psi§izm veya tinselcilik: Bu ise sadece Dünya 2' nin var
oldugu, Dünya l'inse sadece benim kurgurn oldugu tezidir.
Oyleyse asIl olarak dort çozüm denememiz var: 1. Psikofi-
ziksel etkile§im; 2. Psikofiziksel ko§utçuluk; 3. An fizikselcilik,
davram§ felsefesi veya fel~efi davram§çIllk; 4. An psi§izm.
Bu çozüm denemelerinin birincisi ve en eskisinin, ciddiye
almmay' hak eden tek tez oldugunu iddia ediyorum.
Krsaca 3. ve 4. çozüm denemesini ele alahm. Her ikisinin
de, bir problemi bir tür deveku§u felsefesiyle çozmeye çah§an
tipik denemelerden oldugunu iddia ediyorum. Ruh ve beden
arasmdaki ili§ki problemi, ruhun veya bedenin varhgl yadsm-
dlgmda zaten ortadan kalkar.
Her iki çozüm denemesinin manl!ksal yaplsmm da boyle
bir deveku§u felsefesi oldugunu tek tek gosterebilirim. 'Her ne
kadar an fizikse1ciligin veya davram§çlhgm günümüzde
ozel1ik1e de fugiliz, Amerikan ve Avustra1yah filozofiar arasmda
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 85

birçok yanda~1 bulunsa da, ayrmhh bir ele~tiriyle zamarunu


harcayacak kadar bunu ciddiye alamam.
Hepsinden 6nce Dünya 3'ün varhgml ele alan tarh~mam,
bence Dünya 2'nin Dünya 3 ve Dünya 1 arasmda araC1 olarak
gizlendiginin tamtlanm içermektedir.
Benzer ~eyler an psi~izm hakkmda da s6ylenebilir. Madde-
nin son derece karma~J.k ve k1smen de aç1k1anm1~ bir yaplsl 01-
dugundan dolay', maddesel bir tiizün 0lmad1gm1 gerçi bugün
biliyoruz. (T6z, felsefede açlk1amanm temelinde yatan, ancak
kendisi ne bir açJ.klamay> gerektiren, ne de aç1k1anabilecek olan,
6zsel 6ze11iklerin ç6zürnlenmemi~ bir ta~1y>Cls1d1r.) Oyleyse her
ne kadar madde bir t6z olmasa da, maddesel §eyler gerçek veya
var olan olarak g6rdügümüz §eylerin en iyi 6rnegidir.
3. ve 4. ç6züm denemesinden bu kadar bahsetmek yeterli.
2. ç6züm denemesi olan psikofiziksel ko§utçulukta ise durum
farkhd1r.
Psikofiziksel ko~utçuluk ruh ve bedenin varhgm1 tamr ve
belki Dünya 3'ün varhg1m bile kabul edebilir. Ruh-beden prob_
lemi aÇ1smdan ko§utçulugun ana temas1, dünyay> nedensel ola-
rak soyutlamn1§ ~ekilde, ya da daha net olarak, iki ko§ut, ne-
densel olarak soyutlamn1§ sistemden olu§ur §ekilde g6rmeyi
saglamas1d1r.
Bu, her §eyden 6nce her fizilcçi için 6nemlidir, çünkü fiziksel
sÜIeçlerin ruhsal sÜIeçlere bagh olabilecegi dü§üncesi, fizikçi
için çok iticidir. Dahas1 b6ylesi bir nedensel etkime modeli
olu§turmak, yani bütün ayrmtüanyla etkimeyi kafada canlan-
d1rabilmek gayet güçtür.
Psikofiziksel etkile~imin yadsmmasma yol açan asü neden
bu olmu§tur.
~imdi de kar§1 nedenlere gelelim. Beyin süreçleri olmadan
psi§ik süreçlerin 0lmayacag1m kabul ediyorum. Ama bir ko§ut-
luktan bahsedebilmek için, beynin, ko~ut psi§ik süreçler ortaya
ç1karmaks1zm, ·içinde hiçbir fiziksel sürecin 0lu§mad1g1 bir k1s-
mmm bulundugunu s6yleyebilmemiz gerekir.
Üstelik beynin bu b61ümünün bütün 6zgün sÜIeçleriyle,
Dünya 2'nin bütün 6zgün sÜIeçleri arasmda, belirgin bir düzen-
leme oldugunu da s6ylememiz gerekirdi.
86 Hayat Problem Çozmektir

Ama biiylesi birebir belirgin bir düzenleme yok gibi giirü-


nüyor. Beynin bazl klslmlanm koparsamz bile, kalan k1s1mlar
kopanlan k1slilllann i~levlerini üstlenirler. Bu i§levin üstlenilmesi
olanagl, çogu canlt varltga (ve ya~am biçimlerinin çoguna) 8zgü
gibi giirünüyor. Kaldl ki her ne kadar Dünya l' de beyin süreç-
leri olmakslZln, Dünya 2' de dü§ünce süreçlerinin olmayacagml
kabul etmeye hazlr olsam da, her §ey gerçek bir ko§utlugun bu-
lunmadlgma i§aret eder gibi giirünüyor. Bu daha çok, Dünya
3'teki bir dü§ünce-içeriginin, Dünya l'deki, diyelim ki bir kitap
ya da konu§ma §eklinde cisimle§mesi arasmdaki ili§kiye benzi-
yor. Dünya 3 anlammda buradaki konu§mam, daha hlZh veya
daha yava~, yüksek veya alçak sesle konu§sam da aym kalacak-
hr. Tamamen ba§ka bir .dile de çevrilebilir. Bir kitap da çe§itli
basküannda çok farkh basüabilir. Tabii ki bütün farkh basküa-
nn ve çevirilerin bir ortak paydasl olacakhr; ancak birebir belir-
gin düzenleme yoktur, bu nedenle gerçek bir ko§utluk da yoktur.
9imdiyse en iinemli tamhma geliyorum. Lütfen fiziksel
çevremizi, Dünya l'i, Dünya 3'ün kuramlan tarafmdan, iirne-
gin atom kuraml ya da Hertz dalgalan, yani ay roketlerinin
kontrolü için o denli iinemli olan telsiz yaylml tarafmdan ne
kadar çok degi§tirildigini giirecek §ekilde inceleyiniz. Dünya
l' i, ve hepsinden de iince Dünya l' deki degi§imleri bu §ekilde
i'1celersek, fiziksel dünyamn, Dünya 2 ve 3'ten nedensel olarak
soyutlanml§ olmadlgl bence net olarak giirülür.
Ama Dünya l'in nedensel soyutlanrm§hgml kurtarma de-
nemesi, manhksal olarak baküdlgmda, ilk ve en eski çiizüm de-
nemesinin, psikofiziksel etkile§imin yerine ko§utçulugu (veya
an fizikselciligi) koyma yolundaki ana tema dir.
Bu deneme bence gerçekçi degildir. Kaldl ki her ne kadar,
eski bir fizik iigrencisi ve fizik iigretmeni olarak, fizig;n neden-
sel olarak soyutlanmaml§hgml kabullenmenin neden o kadar
zor oldugunu çok iyi giirüyorsam da, bu ideoloji bence gerçek-
ler tarafmdan çürütülmü§tür.
Fiziksel dünyanm nedensel soyutlanml§hgl ideolojisi, bü-
tün fizigin mekanikten ibaret oldugu diinemden kaynaklan-
maktadlr. Bu ideoloji, bir elektromanyetik kuramml kabullen-
me gerekliligi tarafmdan çürütülmü§tür.
L Doga Hakkmdaki Bi!ginin Sorun!an 87

Elektromanyetik güçlerin ve çekim güçlerinin baglanhsl


ya da fizigin bu iki dahmn çekirdek güçleriyle baglanhSl hak-
kmda hiçbir ~ey bilmiyoruz. Bu baglanhlar için elimizde me-
kanik "model"lerimiz yok; ama bu farkh alanlann etkile~im
içinde bulundugu gerçegi -iirnegin çekim basmcmm güne~te
çekirdek güçlerinin eylemine yol açhgl, bunlannsa hidrojen
çekirdeklerini helyum çekirdeklerine diiI)ü~türdügü- ku~ku
giilÜrmez. Yine de çe~itli güçler -çekim, elektrodinamik, çe-
kirdek güçleri- giirünü~e giire birbirlerine indirgenememek-
tedir. Her ne kadar soyutlanml~hk ideolojisi bütüncül bir ku-
ram bulma yolunda çok saylda denemeyle sonuçlanml~ olsa
da, bu alanlann hiçbiri soyutlanml§ degildir. Einstein 1919'dan
1955'e kadar bunun üzerinde çah~ml~l!r. Bu ~artlar altmda fi-
zigin soyutlanml~hgma dogmatik olarak sanlmak bana yan-
h~ gibi giirünmektedir.
Ozet olarak: Dünya 3' e ai! olan kuram1anmlzm, Dünya 2
üzerinden dola~arak Dünya l'i etkiledigi gerçegi, Dünya l'in
nedensel olarak soyutlanml~hgl tezini yalanlamaktadu. Ama
biiylelik1e psikofiziksel etkile~im iigretisine kar§l bülÜn gerekçe-
ler y,k!lmaktad,r.

m
Bundan sonraki konum ~udur: Dünya 3'Üll varhgl ve Dün-
ya 3 nesnelerini dü§ünce süreçleri aracllzglyla, yani Dünya z'de al-
g!layabildig;miz gerçeg;, hayvan ruhunun tersine, insan iizbi-
lincinin, benselliginin ve insan ruhunun açJ.klanmasmda temel
bir rol oynar.
Maddenin bir tiiz olmadlgml, tersine en azmdan k1smen bir
açlklama sunan olaganüstü karma~lk bir yaplya sahip oldugunu
iinceden belirtmi~tim. Benzer ~ekilde insan ruhu, insan benligi
de bir tiiz degil, olaganüstü karma~lk bir yapldlf.
Oncelikle insan ruhu salt bilinçlilikten ibaret degildir, Dün-
ya 3 kuramlannda temellenen bir bilgi tarafmdan sürekli izlen-
mektedir.
88 Hayat Problem Çozmektir

Hayvanlann da geçmi§te ya§anan deneyimlerle baglanhh


olan beklentileri vardlr. $u oyküyü kesin bilirsiniz: Bir fare obü-
rüne demi§ ki: "Beyaz on!üklü adamr oyle bir egittim ki, ne za-
man §u kolu çeksem bana hep yiyecek bir §eyler getiriyor." Bu
oykü bence gerçege, hiç inanmadlglm ko§ullu refleks kuramrn-
dan çok daha yakmdlr. Gerçi Pavlov'un kopeginin refleksleri
vardlr, ama o ko§ullanrru§ degildir, sadece ke~ifler yapmaktadlr.
Bunu ne yazlk ki burada daha fazla inceleyemeyecegim. Yine
de hayvanlar içgüdüsel olarak bir bilgiye ve bir zaman bilinci-
ne sahiptir. Ancak bilinçli bir zaman kuramlan, geçmi§, bugün
ve gelecek bilgileri olmadlgrru tahmin edebiliriz. Bir ben bilinci
içinse, en azmdan kaba hatlanyla yeniden canlandlrabilecegim
bir ijzgeçmi~im oldugunu bilmem zaruridir. Bir insarun kirnligi-
ni unutabildigi hastahk durumlan bulundugunu biliyoruz. Bu-
radan da kendi kimligimizi bilmenin kendiliginden dogal bir
§ey olmadlgl sonucuna ula§abiliriz. Bir ozbilinç veya bir benlik
geli§tirme ko§ullannm dogu§tan geldiginden ku§ku duymuyo-
rum; ancak bir benligimiz oldugunu ogrenmek için diger insan-
larla sosyal ili~kilere, hepsinden once de bir dil ogremneye ve dil
aracllzglyla formüle edilmi~ kuramlara gereksinim duyanz.
Hayvanlann da bir karakteri, bir ki§iligi olabilir. Bu, krs-
men kahtsal, belki klsmen de ogrenilmi§tir. Ancak bir hayva-
run kimliginin bilincinde oldugunu sanmlyorum. Ba§ka §eyle-
rin yarunda, uykuya dalmadan once ve uyandlktan soma ayru
ki§i olmamlz kuramr: yani fiziksel bedenlerin gen-ozde§ligi
kuraml ile hepimizin birer bedeni oldugu kuraml; dahasl bi-
lincimizin slk slk uyku tarafmdan kesintiye ugrahlmasma
ragmen bedenimizin ayru kalmasl kuraml ile geçmi§ günlerde
sahip oldugumuz dü§ünceleri ve uyarukhk dururnlanmlzl
arumsayabilmemiz kuraml da kimlik çahsl altmda degerlen-
dirilmelidir. Hayvanlann da bir bellege sahip olmasl anlamm-
da bu salt bellekten çok daha fazla bir §eydir. Tam olarak ge-
li§mi§ bir ozbilinç veya ben bilinci için, ba§kalanru ve kendi-
mizi bir isimle betimleyebildigimiz bir dilin vazgeçilmez 01-
dugunu tahrnin ediyorum. Çocuklann kendilerinden "ben"
sozcügüyle bahsetmeden once isimlerini soylemeyi ogrenme-
leri rastlanh degildir.
L Doga HakklOdaki Bilginin Sorunlan 89
Oyleyse kuramlann Dünya 3'üyle, insan bilincinin süreçle-
rinin Dünya 2' si arasmda olaganüstü i:inemde bir etkile~im var-
dIr; benim tezim ise insana i:izgü i:izbilincin sadece bu etkile~im
aracIhglyla ortaya çlkabilecegidir.

IV

Burada klsaca taslagml çIkardlglm kuram benim bilgikura-


mImla ve bilim kuramImla yakmdan baglanhhdlf.
Bilgikuramlillm temel fikri, problemlerin ve hipotezler olu§lu-
rarak ve kuramlar ya da lahminler araC1hgIyla bunlann çozüm de-
nemelerinin, bütün gi:izlemlerirnizden i:ince geldigidir. Kuramlar
hem manhksal hem de tarihsel olarak deneyimimizin ortaya
çlkmasmda yol gi:istericidir - hem ki§isel tarihimizde, hem de
insanhk tarihinde yol gi:istericidir.
insan-i:incesi düzeyde kuramlara denk gelen, içgüdüler ve
beklentilerdir. Belki büyiicü!ük veya sihir ve ayinlerin hayvan-
lar âleminde de yakln i:incü!leri vardlf. Biz insanlann ekledigi
ise dilsel biçim, yani anlalzdlY.
insan dilinde yeni olan, betimleyip tamtlayabilmesidir. iç-
sel durumun ifadeleri ile uyanlar ve tehditler gibi sinyallere
hayvanlarda da rastlanmaktadlf.
Meseleyi ~6yle g6rüyorum: lnsana ozgü olan dílin icadl,
olanlan bildirme, anlatma olanagIyla baglanhhdlf. Bu da bazen
bildirilerin dileklerle süslemnesine yol açar. Oyküler anlatüma-
ya ba§lamr, ve bunlar bazen birbiriyle çeli§ebileceginden, dog-
ruluk sorunu ortaya çIkar - bir anlahmn veya bildirinin, i:irne-
gin bir av hakkmdaki bir bildirinin, dogrulugu veya yanh~hgl
problerni. Bildirinin dogru mu, yoksa dileklerle süslenmi§ bir
uydurmaca ml (yani avC1 palavrasl) oldugu problemiyle birlik-
te hayati i:inemdeki dogruluk problemi ba~lar. Aym zamanda
masal anlatma ve i:iykü anlatma olanagl da dogar. Bu masallar
ve i:iyküler veya mitler, aym zamanda ilkel kuramsal açIklama-
lardlr: Yunanhlarda bilimin ba~langICI Homeros ve Hesiodos' a
dayamr; sanatm ba§lanpcI ise av ve hayvanlarm betimlendi-
gi tarihi:incesi magara resimleri ve sihirli i:iykülerdir; MlSlr veya
90 Hayat Problem Çozmektir

Asur SanatI çogunlukla oykülerin çiziminden ya da tarihi anla-


tan çizimlerden olqmr. Boylelikle bir Dünya 3 ortaya çIkar.
Ozet olarak, insan bilgimizin kuramsal niteligini vurgula-
yarak, bilgikurammdan Dünya 3 kuramma dogru yol aldIgImI,
aynca insanhgmuzm, Dünya 3'ün varhgmda yattIgma ve ancak
nesnel Dünya 3 ve mitler olu~turma fikri, ama aym zamanda
nesnel dogruluk fikri baglammda açIklanabilecegine inandIgI-
ffil soyleyebilirim.

OZET

Konu~mamda ~unlan anlatmaya çah~lIm:'


1) Ruh-beden sorununu çozmeye çalz§madlm; yani beynin
ve bilincin birbirini nasü etkilediklerini bilmiyorum.
2) Ancak problemi alI~üffil~tan farklz olarak, yeni bir ~ekilde
sundum.
3) KIsmen iizerk olan, ancak etkile~im içinde bulunan üç
dünyamn varhgmI vurguluyorum: fiziksel Dünya 1, bilinç
süreçlerinin Dünya 2'si ve Dünya 3, insan tininin ürünleri
dünyasl.
4) Ozellikle fizikselcilige ya da davram~çIhga kar~l, sadece
Dünya 2, Dünya 3'ün Dünya 1 üzerindeki etkisini açrklayabile-
ceginden, Dünya 2'nin var oldugunu gostermeye çah~lIm.
5) Fiziksel Dünya l'in psi~ik Dünya 2'ye kar~1 açlk oldugu-
nu giistermeye çah~lIm. Bu tezi fizikçiler hiç istemeyerek kabul-
lenirler. Ancak ben yine de dogru giiründügünü giistermeye ça-
h~trm.
6) Ozellikle de ~unu giistermeye çah~lIm: Dünya 2, Dünya
3 ile o kadar yakmdan baglanlI ya da etkile~im içindedir ki, in-
san ozbilinci ya da ben bilinci, Dünya 3'ün varhgI olmaksIzm
anla~rlamaz. Ben bilinci Dünya 3' te yalInaktadIr.
7) Oyleyse genetik olarak insan Dünya 2' si Dünya 3' ün bir
ürünü oldugu kadar Dünya 3 de Dünya 2'nin bir ürünüdür.
Ba~ka bir deyi~le: Biz kendi ürünlerimizin bir ürünüyüz, yani
hepimizin kalIhmlyla olu~an uygarhgImIzm ürünüyüz.
4. Bilgikuramz ve Barz$ Sorunu*

Burada hiç beklemedigim kadar çok sayrda genç insam


kar§lmda bulrnaktan ne kadar mut1uluk duydugumu ifade
edebilir miyim? Sizlerle birlikte uzun ve macera dolu bir yolcu-
luga çlkmayl planhyorum, ama once size kendiini tamtaylffi.
83 ya§lmda ben, bugün, tamdlglm en mutlu insamm. Ya§a-
ml tarifsiz bir olçüde harika buluyorum. Aym zamanda igrenç-
tir de, çünkü en yakm akraba ve arkada§ çevremde korkunç
derecede üzücü Olüm biçimlerine tamk oldum. Yakm akrabala-
nmdan on alhsl Hitler'in kurbam oldu, ya Auschwitz'te ya da
intihar ederek. Bütün bunlara ragmen ve her ne kadar bazen
çaresiz kaldlysam ve bugün de büyük dertlerim varsa da, "son
gülen iyi güler" sozü benim için de geçerli; sonuçta mutluyum.
Kendimden bahsederek fazla zaman kaybetmek istemiyo-
rum. Hissettiklerim, Goethe'nin Faust'unda, "Cennet"in giri§i-
nin ilk sekiz mlsramda yazlhdlr. Dünyayr onun anlattJgl gibi
gorüyorum:

Güne§, eski tarzda,


karde§ kürelerin uyumlu ahengiyle ses veriyor
ve yazgl yolunu
gürleyen bir hlzla tamamhyor.
Kimse bilgisini anlayamasa da,
onu izlemek meleklere güç veriyor.

* Agustos 1985'te Zürih'te yaptlan konu§ma.


92 Hayar Problem Çozmektir

Kavramlmaz yükseklikteki yapltlar,


yaz!ldlgl günkü gibi gorkemli!*

Bütün bunlan anlahyorurn, çünkü günümüzde entelektüel-


ler arasmda yaygmla~an dünyamlzm kotülügü ideolojisini bir
budalahk ve sahte bir din olarak gorüyorum. Insanlar korkunç
olçüde telkine gereksinim duyuyorlar, i~te insanlarm bu tehli-
keli telkin gereksinimi bugün ele alaeag,m ba~bea konulardan
biri. Bu konu çok geni~. Onu olabildiginee kolay sunmak için
s!la çah~tJm, ama severek çah~tJm. Korkanm tam ba~anh ola-
madlITl, bu yüzden aktif katJhmmlZl riea ediyorum.
Eir ~ey daha rica ediyorum: Benim size hiçbir telkinde bu-
lunmama izin vermeyin! Lütfen hiçbir sozüme inanmaym! Bili-
yorum, çok ~ey istiyorum, çünkü sadeee dogruyu soylemek is-
tiyorum, elbette bildigim kadanyla. Aneak sizi uyanyorum:
Hiçbir §ey bilmiyorum; ya da neredeyse hiçbir §ey. Hiçbirimiz hiç-
bir ~ey, ya da neredeyse hiçbir ~ey bilmiyoruz. Oyle tahmin edi-
yorum ki bu, ya~amlmlzm temel gerçeklerinden biridir. Hiçbir
~ey bilmiyoruz, sadeee tahrnin edebiliriz. En saglam bilgimiz,
2500 y!lda yaratnu~ oldugumuz büyük doga bilimsel bilgimiz.
Ama zaten doga bilirnleri de sadeee tahminlerden, hipotezler-
den olu~ur.
Yunaneada, Latineede, Ingilizeede ve Almaneada [Türkçe-
de de, ç.n.] ~u ikisi arasmda kesin bir fark vardlr:
1. Bilgi # Tahmin
Biliyorum # Tahmin ediyorum
Aradaki fark basitçe ~udur:
2. Bilmek, kesin dogrulugu ima eder
,. Goethe, Johann Wolfgang von Faust, çev. Celal Óner, istanbuI, Oda Yaymlan
2001, s. 12.
Yorumu
1-2) Eskí gezegenlerin uyumu [Pythagoras'm õgretisine g6re gezegenlerin hare-
ketiyle olu~an, insanlann duyamadlgl kozmik, uyumlu hm; ç.n.J '
3) Newton mu? Hayu, Batlamyus.
4) Güne~in batl§l (Mozart, Dies Irae veya Don Giovanni).
6) [Metnin ashnda "anlayamasa da" dan sonra nokta1t virgül var. Ama sanmm iki
nokta üst üste olmahydl: "anlayamasa da" ifadesi "kavrarulmaz"a g6ndermede
bulunuyor.
7-8) ínsanlar da bunlann arasmdadlr. Onlar da gfuleyen bir luzla geli$ebilirler.
I. Doga :Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 93

Yani: Bilmek, kesinligi, ku$kusuzlugn ima eder.


Bu yüzden bu dillerde ciddi olarak §6yle 6nermeler kurula-
maz:
"Bugünün cuma oldugunu biliyorum ama tam emin degi-
lim. ff

Bunun cevabI §6yle olurdu:


"Tam emin degilsen, demek ki bilmiyorsun, yalmzca tahmin
ediyorsun."
Oyleyse ilk tezim:
3. Doga bilimsel bilgi olarak adlandmlan bilgi degildir, çünkü
sadece tahminlerden ve hipotezlerden olu§maktadlf - her ne
kadar bazI hipotezler, dâhiyane smavlarda açüan yayhm ate-
§inden sag salim çIktüarsa da. K1saca:
4. Bilmiyoruz, tahmin ediyoruz. Doga bilimsel bilgi, bilgi 01-
masa da, bu alanda elimizdekilerin en iyisi odur. Ben buna tah-
min bilgisi diyorum - kesin bilgi isteyen ve onsuz olamayacak-
lanna inanan insan1an, az çok teselli edebilmek için.
í§te bunlar tehlikeli 61çüde telkine gereksinim duyan insan1ar-
dIr, kesinlik, güvenlik, otorite, bir onder olmaksIzm ya§amaya ce-
sareti olmayan insanlar. Belki de denilebilir ki: Çocukluk çagm-
da taküIp kalml§ insanlar.
Ba§kalannmsa arkada§lara, tamdll<lara gereksinimi olabilir;
ya da belki slradI§1 §eyler yaphgmdan dolay' kendine 6rnek
alacagl üstün insanlara. Hasta bakarken slk slk bir otorite -hbbi
bir otorite- olsaydI diye iç geçirirsiniz. Ama boyle bir §ey yok-
tur; çünkü bilgi -kesin bilgi- bo§ bir lafhr.
Bilim dogn1luk arayr§ldIr. Ama dogruluk kesin dogruluk
degildir.
(5) Dogruluk # Kesin dogruluk.
Dogruluk # KU$kusuzluk.
Dogrulugun ne oldugunu herkes bilir. Onermenin, bahset-
tigi gerçeklikle ortü§rnesidir:
(6) Dogruluk = Gerçeklikle ortü§rne
veya belki de
Dogn1luk = Soylenen olgunun gerçekteki olguyla ortü§rnesi.
Ama tamrnlar onemli degildir. Kelimeler konusunda kih
kirk yarmak da ayn bir beladlr.
'F"'E""='CCill~=_"'~'
I

94 Hayat Problem Çõzmektir

(7) Çogunlukla dogruyu sõyleyebilir, dogruya ula§abili'


riz, Ama kesinlige asia ula§amaylz, Çünkü -tahmin bilgisi
anlammda- biliyoruz ki, Einstein oldugunu veya Goethe'nin
yeniden dogmu§ hali oldugunu dü§ünen insanlar var. 0Y'
leyse, §imdi Zürih'te bir konu§ma yaptJglml siiyledigimde
tahminen dogruyu sõylüyorum, Ama bu insanlafla tam§tJk-
tan sonra, korkunç bir yamlglya dü§mü§ olmadlglmdan asia
kesin olarak emin olamam,
Yine de yalmzca mutlak kesinlik tam bilgi anlamma gelebi-
lir, Belki de banal gündelik bilgi dl§mda, asia tahminlerin õtesi-
ne geçemiyoruz ~ en azmdan doga bilimlerinde. (Belki mate-
matikte veya biçimsel mantJkta durum farkhdu, ama bugün
bundan bahsetJnek istemiyorum,)
Bilim dogruluk arayl§ldlr, kesinlik ara)'l§1 degil. Peki bilim
nasJ! çah§u?
(8) Bütün organizmalar gibi, bilim adanu da deneme yaml-
ma yõnterniyle çah§lr. Deneme, bir problem çiizmedir, Yamlma,
daha dogrusu yarulglmn düzeltilmesi ise bitkiler ve hayvanlar
âleminin evrirnii1de genelde organizmanm yok ohnasl demek-
tir; bilimde ise hipotez veya kuramm yok olmasL
Bu süreç õyleyse, Darwinci aYlklanmadlr, Soru: Hayvanlar
âlerninde bilgi dedif;irniz tahmine ya da hipoteze kar§lhk gelen
nedir? Yarut: Beklenti. Daha net olarak: Organizmanm çevresin-
deki bir degi§iklige (ya da hiçbir §eyin def;i§memesine) haZJr-
lanma durumu, Çiçekler açtJgmda, bu anlamda bahar havasml
beklerler: Havanm Ismacagl hipotezine veya kuramma sarJ!ml§-
lardu. Bazen kuram yanh§tJr, çiçekler de donar.
(9) Bu anlamda bitkiler ve hayvanlarda sonsuz saylda do-
gu§tan gelen bilgi vardlr. Bir bebek de dogumdan sonra bakl-
hp emzirilmeyi bekler; bundan kJsa süre sonra da gülümsen-
meyi bekler. Bunlan sadece beklemekle kalmaz, aym zaman-
da bunlara gerek de duyar. Dogu§tan olan gereksinimler do-
gu§tan olan kuramlardlr.
(10) Bütün organizmalar, sürekli olarak son derece aktif-
lir. Aktif olarak çevrelerini ara§tJnr, daha iyi ya§am ko§ullan,
daha iyi bir dünya ararlar. Aktif olarak da ya§am ko§ullanm
iyile§tirirler.
L Doga H:akkmdaki Bilginin Sorunlan 95

(11) Ya~am, ya~am için çevreyi iyi!e~tirir. Mi!yonlarea y!ldrr


bunu yapml~hr, bizlerse ~ansh mirasç!lanz.
Bu süreç, deneme ve yamlmanm ortadan kaldmlmaslyla i~­
ledigi için, dünyamlzda birçok hata da bulunmaktadlf.
(12) Ya~amla birlikte problemler ortaya Çlkar; problemlerse
sadeee degerler oldugu zaman vardlr: orneg;n ya~am ko~ullan­
mn degerlendiri!mesi gibi.
Boylelikle bi!gikuraml ve bilim kuraml hakkmda soyleye-
eeklerimin sonuna geliyorum.
(13) Bilim problemlerle ba~lar. Bu problemleri zekiee ve ya-
rahel kuramlarla çozmeye çalz§tr. çogu kuram zaten yanh~t1r
ve/veya denetlenemez. Degerli olan denetlenebilir kuramlarda
yamlg!lar aramr. Yamlg!lan bulmaya ve yok etmeye çah~mz. i~­
te bi!im bi:iyledir: Hatalanm düzeltmek için s!l(J bir denetimden
geçirdigi ç!lgm, bazen de sorumsuz fikirlerden olu~ur.
Soru: Amiplerde ya da benzeri alt organizmalarda da du-
rum buna çok benzer. Peki amiple Einstein arasmdaki fark ne-
dir? Yamt: Amip bir hata yapttgt zaman yok edilir. Eger bilinei
varsa hatalardan kaçaeakt1r. Einstein ise hatalan arar. Bunu ya-
pabilir, çünkü kuraml kendisinin bir parçasl deg;ldir, ineeleye-
bi!ecegi ve bilinçli olarak ele~tirebi!ecegi bir nesnedir. Bunu da
insana ozgü olan di!e, i:izellikle de karde~i olan yazlya borçlu-
dur. Einstein bir yerlerde ~oyle der: "Kur~unkalemim benden
daha aktlh." Dile getirdigimiz, daha da iyisi, yazlya doktügü-
müz ~ey, ele~tirebi!eeegimiz ve hatalanm inceleyebi!eeeg;miz
bir nesne olmu~tur. Boylelikle di! araClhglyla formüle edi!mi~
kuram, organizmalara yerle~tirih:1:1i~ olan hayvansal veya bitki-
sel beklenti!ere çok benzer, ama yine de bunlardan çok farkh
bir ~ey haline gelir.
(14) Doga biliminin yontemi, bilinçli olarak hatalan aramak
ve bilinçli ele~tiri arac!llg;yla hatalan düzeltmektir. Bu ele~tiri
-ideal olarak- ki~isel olmamah ve sadeee i:inümüzdeki kuram
veya hipotezlere yonelik olmahdlf.
Burada bi!gikuramma dair dü~üneelerimi noktahyor ve
hayvan ve insana i:izgü di! kuramma donüyorum. Bu, konu§-
mamm ikinci klsmldlr. Üçüneü klslm telkin gereksinimine, dor-
düncü klslmsa ban§ sorununa yoneliktir.
r""""===""""=-'=~===-="""="="='"~"-=~~-~-~~~~~~ .. ..... .. .....•.
~ ~" ".~-" ... ..._--_."_._.
~"

'I

96 Hayat Problem Çõzmektir

11

Büyük psikolog KarI Bühler' e borçlu oldugum bir §emayla


ba§layacaglm. Bühler dilin üç i§levini aymr. ilk ikisi birçok
hayvanda ve bütün insanlarda bulunur; üçüncüsü ise yalruzca
insanda.
En alttaki i§lev, mimik oyunlanndan, kuyruk hareketlerin-
den, çlghklardan olu§abilen ifade i§levidir. Bu ifade hareketleri
organizmamn içsel durumunun belirtisi olarak degerlendirile-
bilir.
(Ek olarak belirteyirn: Maddeciler ve davram§çüar bunu
sevmezler. Íçsel bir durumu kabullenmek istemediklerinden
davram§la, Íngilizcesiyle "behaviour"la kendimizi smlrlamamlzl
iinerirler. Bunun bir hata oldugunu ise çok çabuk giisterebiliriz.
Bir termometre "behaviour"u araclhglyla sadece dl§mdaki slcak-
hgl degil, bundan iince kendi içsel dururnunu da giisterir: Gen-
likI eri artarak sahnan moleküller, metal bir çubugun uzamasma
neden olur. Davram§Ç1 ideoloji hakll olsaydl, bu içsel durumlan
hesaba katamaz ve lsmma araclhglyla çubugun uzamasmm
açlklanmasmda kullanamazdlk.)
Hayvan, kendi durumunu, buna tepki verecek ba§ka bir
hayvan oralarda olmasa da, mimik oyunlan ve kuyruk oyunla-
nyla ifade edebilir. Ama ba§ka bir hayvan ifade hareketine tep-
ki verirse, bu bildirirn olur. Bühler' e giire ikinci i§lev olan bildi-
rim i§levi, bir sinyal i§levi olabilir ve eger kar§lhkh olarak orta-
ya çlkarsa, hayvanlar arasmda ileti§im olu§mu§ demektir. Tabii
ki bunlar insanlar da olabilir - iirnegin insan dilini iigrenmeden
iince çocuklar; veya insana iizgü ortak bir dili olmayan ama mi-
mikler, imler, sezgi!erle i!eti§im kurmak isteyen insanlar.
Bühler'in üçüncü i§levi, betimleme i§levi, olgulan tasvir
eden veya Bühler'in dedigi gibi betimleyen iinermelerden olu-
§an insana iizgü dilin ayrlcahgldlT.
Bühler' in bir tezine giire daha üstte olan i§leve hep daha
alttaki e§lik eder. Bir ku§ bir uyan çlghgl atlJgmda bu çlghk, sa-
dece sosyal i!eti§ime yaramamakta, aym zamanda bir içsel du-
rumun da ifadesi olmaktadlr. Dilin i§levlerinde ne kadar yük-
seklere çlkarsak, di! deo kadar karma§lkla§lT.
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 97
Çok az sayrda di! kuramclslmn, Bühler kadar i!eri gittigini
krsaca belirtmek isterim. çogu, ifadeden, bazllanysa sosyal i!e-
ti~imden (ki uyan çlghgl orneginin gosterdigi gibi bunun da ta-
bii çok pratik i~levleri olabilir) bahseder. Komutlar veya talep-
ler de bu kapsamdadlr. Ama insan dilinin olgulan betimleye-
bi!mesinin ve boyle bir betimleyici onermenin dogru veya yan-
h~ olabi!mesinin, insan dili ve yarattlgl harikalar için can ahcl
oldugunu çok aZl gormü~tür. Ancak bu devasa adlm araclhgry-
la soylenenin nesnelle~tiri!mesi mümkündür, ki nesnel ele§tiri
ba§layabilsin. Ele~tiri, ancak ve ancak onermelerin veya kuram-
lann dogrulugu veya yanll~hgl soz konusu oldugunda akr1cl
ele~tiridir.
Boylelikle Bühler'in di! kurammm onemli bir parçasmm kr-
sa tamtrmrm bitirmi~ oluyorum.
Bühler'in belirledigi dilin i~levlerine ben de birkaç tane ek-
ledim, oncelikle de ele§tirel i§levi, yani onermelerin dogrulugu
veya yanll~hgl hakkrnda ele~tirel tartr~mayr. Bunun devasa
onemini de Einstein'm bir amipten nasIl aynldlgmdan bahse-
derken vurgulaml~trm.
ínsanm di! kullammrnda, mantrksal nedenlerden dolayr,
ele§tirel a§a7nadan once bir dogmatik a~amamn gelmesi gerektigi-
ni de yeterince slk vurgulaml~trm: Bir dogma ancak, bir tür ar-
ka plan olarak yerle~tikten soma ele~tirmeye ba~lanabilir, ve
ancak daha soma, ele~tirel tartr~manm arka plam olan dogma
ele~tiri kapsamma almabilir. Oncelikle saglam bir çerçeveye ge-
rek duyulur. Daha soma bu çerçevelerin bazllanyla hesapla§l-
hp, çerçevelerin ele~tirel tartr~masmda i!erlenebilir.

IU

$imdi üçüncü klsma geçiyorum.


14. tezimle ba~layacagrm:
(14) ínsan dilleri de dahi! olmak üzere hayvan dilleri, do-
gu~tan gelen birçok gereksinimi varsayar; ornegin aktif olarak
kendini ifade etme gereksinimi, digerleriyle i!eti~imde bulun-
ma gereksinimi, bu i~lerde de deneme ve yamlma araclhglyla
F'" :;\;,::;;0'""'-;"'0:""-"""'=-&=' '~=-'<9=="=-' -=
·.i

98 Hayat Problem Çozmektir

ogrenme gereksinimi gibi. Boylesi dogu§tan gelen gereksinim-


ler ve deneme ve yamlma araclllg,yla aktif ogrenme (yavru ke-
dilerin ko§u§turmasl iyi bir ornektir) olmaks1Zm yüksek hay-
van1ar için hayatta kalmak mümkün olmazd!.
(15) Hem hayvanlann ve insan1ann dogu§tan gelen bilgisi,
hem de aktif ogrenme araC1hg,yla kazarulan bilgi, beklentilerden
olu§ur. Yerine gehnemi§ beklentiler, güçlükler, problemler ola-
rak alg!lamr ve denemelere, yani yeniden aktif ogrenmeye -
ara§hrmaya iter.
(16) Hem hayvan dilinin hem de insan dilinin aktif olarak
ogrenilmesi, yüksek bir derecede telkine aç!l<hk gerektirir. Tak-
lit yetenegi yeterli degildir. Soz konusu olan, meseleye daha faz-
la yakla§sa da, taklitle birlikte ozde§leyimden de fazla bir §ey-
dir. Soz konusu olan, ileti§imde bulunulan türde§lerin, dilekleri
ve degerlendirmeleriyle ortü§me yolunda, dogu§tan gelen ve
derin bir gereksinimdir. Ancak bu §ekilde sardalyelerin kitlesel
hareketlerini, anlarm kovam terk etmesini ya da sivrisinek sü-
rülerini açlklayabiliriz. Kaldl ki bazl hayvan1anI1 telkine ne ka-
dar açlk oldugunu da (tahmin bilgisi an1ammda) biliyoruz. Eir
tavuk bir tebe§ir çizgisiyle hipnotize edilebilir.
(17) insan dilleri, bir dil ogrenme, konu§ma, tasvir ehne,
bildirme yolunda dogu§tan gelen gereksinimlere dayahdlr.
Bun1arm hepsi, büyük olçüde dogu§tan gelen, ozellikle dile
bagh bir telkin gereksinimine dayamr.
(18) Bu ise çevremizi ke§fehnek, onun hakkmda bir §eyler og-
renmek, yani bilmek yolundaki güçlü gereksinime yakmdan bagh-
du. insan topluluklannda 11)Ítler, büyücü doktorlar ve rahipler bu
yüzden Ç1kar. Boylelikle de, bütün bun1an daha da güçlendirebi-
lecek bir iç çah§maya var!lu: gerçekte hiçbir §ey bilmedig;miz ya
da çok az §ey bildig;miz yolunda itiraf edilmemi§ bir duygu. Gü-
ven1il< gereksinimi -ya da yolda§lar, yardlmc!lar tarafmdan gü-
venceye almma gereksinimi- güçlü oldugundan, ortak bir dogma
sahibi ohna ve kar§IlIl<h olarak bu dogmanm dogrulugt1llu birbi-
rine telkin ehne gereksinimi de güçlü olacakhr. Bu, telkine duyu-
lan bir gereksinimdir, bir telkin gereksinimidir*. Güvensizlikten
korkulur, bu yüzdendogma, fanatikinanca donü§ür.
>I- Bu ifadeyi Profes6r E. K Herz'e borçluyum.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 99
Birinci Dünya Savaf;;r'run ba~mdaki sava~ psikozu, sava~ fa-
natizmi bi:iylelikle ortaya çlkml~hr.
Ama sava~ ve ban~ konusuna geçmeden i:ince sanat hak-
kmda - i:izellikle modern sanat hakkmda birkaç si:iz si:iylemek
istiyorum.
En büyük sanahn dinsel sanat oldugunu hepimiz biliyoruz
- katedraller, Sixtine $apeli, Matthiiuspassion, Mozart'm, Beet-
hoven'm, Schubert'in Messeleri.
Bugün dinsel sanahn durumu nedir?
Bugün sahte bir dinin yerle~tigini kabullenirsek, birçok ~e­
yin aÇ1klanacagma inaruyorum; dünyamlzm, en azmdan sosyal
dünyarruzm bir cehennem oldugu dini.
Her ~ey olabilirim, ama din kar~lh asia. Benim dinim dün-
yanm mükemmelliklerinin i:igretisidir; i:izgürlügün ve harika
insanlann yarahcl güçlerinin i:igretisi. Korkunun, aClrun, destek
olabilecegimiz ümitsizlerin i:igretisi. bsanl1k tarihinde meyda-
na gelmi~ ve hâlâ tekrar tekrar meydana gelen iyilik ve ki:itü-
lüklerin i:igretisi. Ve de insanlann, i:izellikle de en zor ya~aml
sürmü~ olan kadm ve çocuklann, ya~am sürelerini uzatabildi-
gimiz yolundaki sevinçli haberin i:igretisi. Ba~ka bir ~ey de bil-
miyorum. Her ne kadar bilimsel dogruluk araYl§l benim dini-
min bir parçasl ise de, büyük bilimsel hipotezler bir din degildir.
Olamazlar da.
Ancak modern sanat, modern dinle -bu deli saçmasl bo~i­
nançla- açlklanmaktadlr: ki:itü dünya inancl ve bizim isviçre,
Almanya, ingiltere ve Kuzey Amerika' da si:izümona ya~adlgl­
mlZ ki:itü toplum düzeni inanclyla. Her yanda genç insanlann
beyinleri ylkaruyor -ve entelektüel nedenlerle ve modern sanat
vasltaslyla- cehennemde ya~adlklan karutlaruyor. Peki bunun
sonucu nedir? Çocuklann gerçekten liderlere ve i:inderlere,
dogmalara ve saglam bir düzene gereksinimi vardlr. Ama daha
soma, yeti~en genç insanlar, kendilerini liderlerden, dogmalar-
dan, "bilici"lerin ideolojilerinden kurtarabilirler ve kurtarmah-
dlrlar. Bu çok da kolaydlr. Kafaruza hiçbir ~ey sokulmasma izin
vermeyin - tabii benim taraÍ1mdan da. Her tarih kitabmdan
kendi bilgilerinizi edinebilir, ki:ileligi kaldlrrru~ olan çaglmlzm,
tarihsel bilgimiz dahilinde olan bütün çaglann en iyisi olup
:F-" =:.:;mr::~~J.ü.~==·~~'='~=W=~_'~~~=~~~~_~~~'

i
I

100 Hayat Problem Çozmektir

olmadlglm iigrenebilírsiniz, Tabii ki birçok hata yaptlk ve hâlâ


da yaplyoruz; iirnegin igrenç ideoloji!erimizle,
Bundan çok daha kiitü bir dünyada ya:;;ayan Ruslar, çocuk-
lanna ve gençlerine ülkelerinin cennet oldugunu telkin ediyor-
lar, Gerçekten de, bu i:;;e yanyor, Ruslar bizden daha memnun-
lar, Telkin gereksinimi büyük bir güçtür, Ama ugruna sava:;;lldl-
gl zaman dogruluk da,

IV

Buraya kadar ideoloji!er ve dogmalara olan tehlikeli dü:;;-


künlügümüzün, bi!gikuramsal, biyolojik ve di! kurarmna ili:;;-
kin kiikenlerini gostermeye çah:;;tlm, Bu dü:;;künlügün kiikenle-
rinden biri çok basittir, korkakhk. Ama, ben de korkaglm, ne
fazla cesaretim varml:;; gibi yapmak, ne de biri!erini kahraman-
ca eylemlere itmek istiyorum, Ancak o büyük problemin, dün-
ya üzerinde ebedi ban:;;l yaratlnarun, çiizülemez olmadlgma
dikkati çekmek istiyorum,
Kant'm kitabr Zum ewigen Frieden (Ebedi Ban:;; Hakkrnda)
bu konuyu ele alu, Güzel, ÜZÜCÜ ve insam harika bir :;;ekilde
:;;evke getiren bir kita ptlr,
Ban:;;m ba:;;hca engelinin atom bombasl olmadlgl bence çok
açlk.
Büyük atom fizikçisi Niels Bohr i!e SOn olarak konu:;;tu-
gumda -samnm 1952 yllmdaydl-, bana atom bombasmm ke-
sirllikle ban:;;r koruyacaglIU siiy1erni:;;ti. Ben o kadar iyimser de-
gi!dim, hâlâ da degilim, Ama yine de, :;;imdiye kadar hakh çrktL
Ban:;;a giden tek bir zorlu yol giirüyorum, Bu, uzun bir yo!.
Belki bu yolda daha bir adlm bi!e atlnadan çok iince nükleer sa-
va:;; çlkacak. Bu, büyük çogunlukla iyi niyetli olan entelektüel-
lerin, iincelikle daha mütevazr olmaslm ve büyük iinder rollerí
oynamayl denememelerini iingiiren yoldur, Yeni ideoloji!ere,
yeni dinler kurmaya gerek yok. Onun yerine: "Daha fazla ente-
lektüel tevazu,"*

* Tlrnak içindeki ifade, Viyana'da 1968 ythnda Ernst Bloch'a bir televizyon tartl.;;-
masmda getirdigim ele.;;tirinin ozetidir. Sunucusu Wolfgang Kraus'tu.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 101

Entelektüeller hiçbir §ey bilmiyor. MütevaZl olmamalan,


küstahl!klan, herhalde dünya üzerinde ban§m en büyük enge-
lidir. En büyük umut, ukala olmakla beraber, bunu gi:irmeyecek
kadar aptal olmamalandlr.
Hatalar yapmaya devam edecegiz. Ama §u hipotezin belki
de gerçek olabilecegi umudu var: ideoloji olmazsa sava§ da 01-
maz. ideolojilere kar§l sava§, her durumda giri§ilmeye deger
bir sava§hr.
Hiçbir si:izüme inanmamamZl ve bütün iyi ruhlar adma, ka-
pam§l bir fanfarla yapmak istemedigimin bilincinde olmamzl
rica ederek si:izlerimi noktalamak istiyorum.
Sizlere sadece ideolojilerde sakI! bulunan büyük tehlikeleri
gi:istermek, ve evrimsel biyolojimizde, bilgimizin yaplsmda ve
dilimizde gizlenmi§ gibi gi:irünen bilgi, inanç ve kar§ll!kl! telkin
gereksinimine dikkatinizi çekmek istedim.
5. Evrimcí Bilgikurammm
Bilgikuramsal Konumu*

A priori - A posteriori

Oncelikle aprioricilikten bahsetmek istiyorum. ilk olarak,


hangi terminolojiyi kullanacaglma ba~kalannm karar vermesini
kesinlik1e istemiyorum. Onemli olan, terminolojinin aÇ1k olma-
sldlr. "Genetik a priori" terminolojisi de, en azmdan bana gi:ire,
gayet aÇ1ktlf. Bu, a posterioriden once, algldan once bir ~eylerin
mevcut oldugu anlamma gelir. Aynca, burada Kantçillk1a çok
belirgin bir ili~ki bulundugundan dolaYI "a priori" si:izcügünü
kullanmaya devam etmek gereklidir. Her ne kadar Kant hep "a
priori olarak geçerli" olandan bahsetmi~se de, en azmdan slk-
hk1a "genetik olarak a priori" demek istedigi kavramrsa, kamm-
ca Kant çok daha anla~illf hale gelecektir.
Íkinci olarak, Kant'm a priorisi hakkmdaki fikrimin, Konrad
Lorenz'in yillar i:ince geli~tirdigi fikirden tamamen fark11 oldu-
gunu belirtmek istiyorum. Konrad Lorenz'le slk slk bunun hak-
kmda konu~tum; ancak ~u anki fikrinin ne oldugunu bilmiyo-
rum. Ama o zamanlar, KantÇ1hk hakkmda yazlp yorumlanm
yaYlmlarken fikri ~i:iyleydi: Bizden i:incekilerin, atalannuzm
atalanmn, ~eyleri algl yoluyla i:igrendigini, bunlarm nasil 01-
duysa algldan genlere geçtigini ve bi:iylelikle de bizler için a pri-
ori, yani genetik olarak a priori hale geldigini savumnu~tur. Be-
nim fikrim bundan tamamen ayndlr. Daha dogrusu kavramlan
* Nisan 1986'da Viyana'daki bir sempozyum 51rasmda yapuan spontane bir tarh§-
manm metni. Ílk olarak Die Evolutioniire Erkenntnistheorie, yay. haz. Rupert Riedl
ve Franz M. Wuk~tits, Berlin/Hamburg (P. Parey);1987'de bastlml§tlr.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 103

kullam§lrn degil, bütünüyle kuraIDlID farkhdrr. Kurarnlar ise


kavrarnlardan yüz kat daha ónemlidir. (Kurarnlar dogru ya da
yanll§ olabilir. Kavrarnlarsa en iyi dururnda uygun, en kótü du-
rurndaysa yamltiCl olabilir. Kurarnlarla kar§!la§tmldlgmda kav-
rarnlar ónernli degildir.)
Ben bildigimiz her §eyin, genetik olarak a priori oldugunu iddia
ediyorum. Yalmzca a priori olarak kendirnizin icat ettigi §eylerin
ayzklanmasz a posterioridir.
Alglya benzer §eyleri olan ve bu alg!lan kullanabilen bütün
diger organizrnalar gibi, bunlardan bir §ey ógrenebilmek için,
algtdan da iince -yani genetik a priori olarak- duyu alg!larlmlzl
düzenleme ve yorumlama yetenegine sahip olmahYlz. Ancak
bu, eger Kant'm uzay ve zaman kurarrum ak!lda tutarsak çok
daha belirgin olarak, Kantçl a priori bilgiye denktir.
Komad Lorenz gibi, KantÇl dogu§tan apriori bilginin aslmda
algl bilgisi oldugunu, ilk atalanrruz tarafmdan bize kaht brrakildl-
gt için bizde dogu§tan oldugunu sóylemek, Kant'm, algt bilgisi-
nin apriori bilgi olmakslzm mümkün olmadlgt yolundaki son de-
rece ónernli teme! górü§ünü bilmezden gelmek anlarmna gelir.
Gerçekten de, KantÇl apriori bilgiyi algt bilgisi araclliglyla aÇlkla-
may:t denememiz bile uygtm kaçmaz. Bütün algt bilgisinin apriori
bilgiyi varsayruguu góstermek, Kant'm en ónernli ba§arlsldlr.
Apriori bilginin varhgmm, aposteriori bilginin varhgl için
gerekli bir varsay:tm oldugunu ilk dü§ünen Kant olmu§tur.
Ama algl bilgisini mümkün k!lmak için apriori bir bilginin "ge-
rekliligi" nden manhksal bir kip anlammda "gerekliligi" çlkar-
samak da yersizdir. Tam da burada Kant'tan aynhyorum: Algt
bilgimiz hipotetik oldugundan, apriori bilgimiz de hipotetik
olabilir. Kaldl ki bu gerçekten de bóyledir. Onemli bir órnekle
bunu açlklamak gerekirse: Alg!lanmlzl yorumlamak için, en
azmdan andzracak kadar Eukleidesçi olan bir geometriye gerek
duyanz; en azmdan yakm çevremiz için. Ama dünyanm ve aym
ótesine geçen uzay:tn da Eukleidesçi olup olmadlgl ba§ka bir
sorudur: í§te burada hipoteze, varsay:tmsal bilgiye geliyoruz.
Bütün apriori bilginin "hipotetik deg;.l, tersine zorunlu (apodik-
tik)" anlarrunda "gerekli" oldugu yolundaki Kant'm górü§ü,
bence anla§lhr olmakla birlikte yine de temelsiz, hatta hatahdlr.
104 Hayat Problem Çozmektir

Bu ve daha birçok nedenle, Kant'm varsaylmmm kah bir


~ekilde tersine, apriori bilgimizin, iirnegin geometride, hipotetik
(ya da varsaYlmsal) bir karakteri oldugunu varsaylyorum. Bu-
nun apriori olarak geçerli; apriori olarak gerekli, zorunlu degil, sade-
ce genetik olarak a priori oldugunu varsaylyorum.
Ancak bu düzeltme yap!ldlktan sonra bile, Kant'm a priori-
ciligi çok büyük iinem ta~lmayl sürdürür. Çok net ve belirgin
olarak siiylemek istiyorum ki, ben radikal bir a prioriciyim (ge-
netik a prio!'i anlammda), her ne kadar benim a prioriciligim hi-
potetik, varsa)'lmsal bir a prioricilik olsa da, Kant'inkinden çok
daha radikaldir.
Locke' dan bu yana gelmi~ geçmi~ bütün bilgikuramc!larm
tamamen zlddma, ben ~u tezi ortaya ahyorum: BülÜn bilgimiz,
içerigi uyannca a priori, yani genetik olarak a prioridir. çünkü bü-
lÜn bilgimiz hipotetiktir, varsa)'lmsaldlr: Bu bizim hipotezimiz-
dir. A pasle!'iari olansa sadece hipotezlerin bertaraf edilmesidir: hi-
potezlerin gerçeklikle çarpl~masldrr. Bilgimizdeki deneyim iigesi
sadece ve sadece burada yatmaktadrr. Bu da, deneyimden iigre-
nebilmek için yeterlidir: Deneyci olmak için yeterlidir.
Ba~ka bir ~ekilde ifade ehnek gerekirse: Sadece deneme ve
yamlma araC!hglyla iigreniyoruz. Deneme1erimiz ise daima bi-
zim hipotezlerirnizdir. DI~ dünyadan degil, bizden kaynakla-
mrlar. DI~ dünyadan sadece bazl denemelerimizin bir yamlgl 01-
dugunu iigreniriz.
Uk hayvansllardan, ilk hücrelerden ba~layarak uyum, canh-
larm kendi icadl olagelmi~tir. Canhlar uyum saglar ve uyum1a-
nm da kendileri iyile~tirir. Kesinlikle bu kuramlm da büyük
güçlüklere yol açacakhr. Bu güçlükler, kuramlm güç oldugu
için degil, çok az ~ey bildigimizden dolaYI mevcuttur. Ya~amm
olu~umu ve uyumun ilk olu~umu hakkmda neredeyse hiçbir
§ey bihniyoruz. Bundan daha SOnra bahsedecegim.

Darwincilik

Darwinciligi çok alçakgiinüllü bir §ekilde yeniden formüle


ettim; Darwinci aylklama araC!hglyla uyumu açlklayan kurarm-
m. Darwin'in kuraml §unlan siiyler:
r. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 105

Daha iyi uyum sag1ayan birey1erin, evIatlannm olma ~anSl


daha büyüktür.
Tarihsel olarak üzerinde çok ~ey s6yIeyebilecegim bu ku-
ram, Darwin'in kendisinde de bu biçimde mevcuttur, ve bence
"seIeksiyon"dan veya "dogal seçim"den veya "dogal ay,kIan-
ma"dan veya "varoIu~ sava~l"ndan ve bütün benzeri ~eyIerden
bahsetmektense bu biçimde, çok daha iyi ve çok daha net for-
müIe edilmi~tir.
Varolu~ sava~l, dogal seçim, buruann hepsi birer egretiIe-
medir, kuram degildir; çünkü bunlarm hiçbiri zaten yoktur. Var
olan, geride evIatlar blrakan bireyIerdir, i~te Darwin'in daha iyi
uyum sagIayan bireyIerin, geride evIatlar blrakma ~ansmm da-
ha büyük oldugu kurarnr da burada yatar. Ama bu formülde
Darwinciligin smlrlanm da çok net olarak gorebiliriz. Çünkü
Darwincilik, uyum sagIaml~, "biraz olsun" uyum sagIaml~ bi-
reyIerin buIundugunu varsaymak zorundadlr. Bu ise aym za-
manda hakkmda hâIâ çok az gey bildigimiz ya~amm oIu9umu
probIemine dayamr.

Uyum ve Darwincililc Bir Dü§ünce Deneyi

Bir dÜ9ünce deneyi: Bir deney tüpünde, bir test-tube içinde


(test-tube ile de test-tube'ü kastediyorum, koca bir mekanizmay'
degil) ya~am üretebildigimizi varsaylyorum. Bunun o kadar
olaganüstü derecede imkânslz oldugunu da dÜ9ünmüyorum,
çünkü olayIarm a9ag1 yukan birbirine nasIl bagh oldugunu bili-
yoruz. Bilmiyorsak bile beIki yüz, beIki bin yIl içinde bilecegiz.
Diyelim bir deney tüpünde ya9am ürettik, üstelik bir veya
birkaç gen biçiminde bir ya9am; elimizde kendini ikiye katla-
yan gayet basit bir gen buIundugunu varsaylyorum. Bu, carul
olmayan hammaddeIerden, ya9amm yapay olarak üretiImesi
hakkmda bir dÜ9ünce deneyidir. Bunun son derece olas,hkd1 9,
ve güç oldugunu biliyorum, Monod da bu oIaslhkd1 91hgl yakIa-
9,k olarak hesapIam19hr. Ama diyelim ki, bunu yapabiliyoruz.
O zaman bu ürettigirniz ya~amm, ya~amml sürdürebilmesi ina-
mlmaz derecede olas,hkd1 9,d,r. Çünkü bu ürettigimiz ya§amzn, bir
106 Hayat Problem Çõzmektir

deney tüpüne uyum sagladlgln! varsaymak için elimizde hiçbir neden


yoktur.
Bir deney tüpü, ya~am için çok yoksul bir ortam oldugun-
dan, ya~arm ya~atmak için bir mekanizma geli~tirmeye ba~la­
mak zorunda kalacaglz. Oyleyse çevreyi ya$ama uyum saglamaya
zorlayacag!z. (Aslmda uyum kar~!hkhhk üzerine kuruludur.)
Çevreyiya~ama uydurmak için, en azmdan ya~arm besleyecek
bir süpermarket koymamlz gerek. Ya~amm ahk sulanm uzak-
la~l!racak bir kanalizasyon sisternine de gerek var. Çocuklan
ortahktan kald!rmak için okul1ar kurmarmz da gerek - za ten
okul1ann as!l amaCl budur. Dogum kontrolünü de düzenleme-
miz gerekecek, yoksa deney tüpünde ürettigimiz bu ya~am
kendi evlatlan yüzünden bogulabilir.
$imdi, dü~ünce deneyirnin amao iki türlüdür. Once1ikie ya~a­
rmn sadece ortaya çlkrnasmm, henüz hiçbir sorunu çozmedigme
dikkati çekmek istiyorurn. Olu~an bu ya~am neden çevresine
uyurn saglar? Tahminimce ya~am, uyurn saglayabileceg; bir çevre
bulana kadar mi1yonlarca defa olu~mak zonmda kalili. Bilmedig;-
miz herhangi bir kimyasal ortamda ol~mu~ olmas!, hiç de ya~a­
rmm sürdürebilecegi bir çevrede ortaya ÇÜ<l!g,. anlamma gelmez.
Ya~am ile, ona uyum saglayabilmesi olas! bir çevrenin rast-
la~maslmn olas!hkdl~!l!g!, herhalde ya~ajmn ortaya ç!kl~mm
olas!hkd!~!l!g! kadar büyüktür. Bildigim kadanyla bu noktaya
henüz deginen olmam!~hr. Bunu burada, bilgi (Erkenntnis)*
problerni baglarmnda sunuyorum.
çünkü ya~armn çevresine uyum sag1amas! bir tür bilgidir.
Bu asgari bilgi olmaks!zm ya~am kendini sürdüremez. Bu bilgi,
çok genel ya~am ko~ullarmm bir bilgisidir. Ya bu bahsettigim
ko~ul1ar, yani çevre ya~ama uyum saglamah, ya da ya~am çev-
reye. Bu tabii ki kar~!hkl!l!ga dayamr.
Bu çevre biraz olsun dengeli olmad!gmda, yani uyum ko-
~ullan uzun zaman boyunca sabit olmad!gmda, ya~amm bir
çevre faciasmda yok o1acagmdan gayet emin olabiliriz. Bir çev-
re faciasmdan kastzm, çevrenin, ya~amm uyurn saglad!g! yonle-
riyle degi~mesidir. çevrenin uyum saglad!g! ko~ullan degi~ti­
ginde, ya~am y!klma ugrar: Bir fada meydana gelmi~tir ve
* Buradaki anlam1yla bilgi, bilme ediminin ôzüne ve o.lanakh olt1§una ili~kindir (y.n.).
I. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 107

bütün her ~ey ba~tan ba~lamak zorundadIr. O zaman çevre ko-


~ullan biraz olsun sabit olmadlgmda, ya~arnl ya~atacak kadar
iyi olmadlklanm varsayabiliriz: Oykü ba~tan ba~lamahdIr.
Oyleyse bir uyumun olabilmesi için - ya da bir bilginin 01-
maSl için, çevrenin belli bir sabitlige sahip olmasl gerekir: Ya-
~am en ba~tan, yani a priori olarak, dü~ünce deneyimizde kendi
ürettig;miz ya~am ve gereksinimleri hakkmda, ya~amm kendi-
ni sürdürebilmesi için bilmemiz gerektigi kadanm çevre hak-
kmda bilmelidir: Uyum bir tür a priori bilginin bir biçimidir.
Bunlarm hepsini dü~ünce deneyinin kendisi adma degil,
benim, ba~kalarmm verdigi adIa "Evrimci Bilgikuraml"mda a
priori bilginin oynadlgl rol adma sêiyledim. Bilgikuramlma bu
ismi kendimin vermedig;mi, ba~ka insanlann bilgikuramlml
evrimci olarak niteledigini daha êince de belirtmi~tim. Ama yi-
ne de diger evrimci bilgikuramlanndan tamamen farkl,d,r.
Oyleyse ya~amm bir êincelemeyi (Antizipation), ya~amm sü-
rüp giden çevresel ko~ullarmm êincelemesini daha en ba~tan
içinde banndIrmaSl gerektiginden yola çlklyorum. Ya~amm bu
çevre ko~ullanna sadece bir anltgma uyum saglamasl yetmez,
uzun zaman boyunca bu çevre ko~ullarma uyum saglamahdlr.
Bu da tahminen çevre ko~ullarmm gayet sabit olmasl gerektigi
anlamma gelir. Ya~am daha en ba~tan çevrenin bütün olasl de-
gi~ikliklerini êincelemi~ de olabilirdi, ama bu herhalde fazlaslY-
la olaslhkdl~ldlr.
Oyleyse ~u sonuca ula~makta}'lz: Ya~am daha en ba~tan
çevrenin geleceg;ni, yani çevrenin gelecekteki bütün o ko~ulla­
nm herhangi bir anlamda êinceleyebilmelidir. Bu belki sadece
birkaç saat, belki de milyonlarca }'lldlr. Çevrenin gelecekteki
ko~ullarma uyumlu olmahdlr; bu anlamda da genel bilgi anltk bil-
giden, êizel bilgiden, daha ance vardzr. Ya~amm daha en ba~tan
genel bilgiyle, ah~lldlgr üzere doga yasalanmn bilgisi dedig;-
miz bilgiyle donalllml~ olmasl gereklidir. Tabii ki bilinçli bilgi
anlammda bilgi degildir bu. Bilinç tamamen farkll bir ~eydir.
í~te bêiylelikle ilk varhga bir bilgi yükleme noktasma ula~lyo­
rum, ki bu apaçlk insanbiçimci bir fikirdir.
$imdi bu insanbiçimciligi ele alacagrm.
108 Hayat Problem Çüzmektir

Benzerlik, Bilgi (Wissen)* ve Uyum Saglama


Samnm, bütün insanbiçimciligi biyolojiden silmeye çah~­
mak anlamslzdlr, burada da diger yerlerde oldugu gibi evrimci
dü~ünceyle, yani benzerlik dÜ$üncesiyle ilerlememiz gereklidir.
Kendi bumumla bir kiipegin bumunu benzer tuttugum za-
man bu, evrim k u r = ilk admudlr. Kiipegin bir bumunun 01-
maSl hiç de a~ikâr deg;ldir, bu bizim bir kurammuzdlr, ki bu kura-
nu kesinlikle bir ilk insan ortaya atml~trr. Kendi burnuyla kiipegm
burnunu benzer tutmU$tur; ve kiipegm bir kuyrugu varken, baZl
maymunlarm da kuyrugu varken, kendisinin bir kuyrugu olma-
dlg,m da fark etmi~tir. Biiyle benzerliklerle dü~ünme, evrimci dü-
~ünmenin bir varsayzmzdzr. Kald! ki eger evrimci dü~ünürsek bu
benzerlikleri -kollanm!zla ku~larm kanatlarmm, bacaklarmuzla
kU$larm bacaklanmn, burnumuzla kiipeg;n bumunun benzerligi-
ni- kabullenmek zorunda kahnz. Bunlar evrim k u r = hipo-
tezleridir: Burnumuz ve kiipegin burnu evrimsel olarak benzerdir.
Bu benzerlik dü~üncesi bilgimizi, bilginin edinilmesini ve hat-
ta bütün bilgiyi kapsayacak ~ekilde geni~letihnelidir. Her nasllsa,
kiipekler ve maymunlar bizim insan bilgirnize kar~t!tk gelen bir
~eylere sahiptir. Aynca bu, dogmatik davram~çt!!g,n tek kelimeyle
budalaca olmasllUn nedenlerinden de biridir. Sadece davra~tan
bahsettiginde bile, hemen kendi davram~lImzla hayvanlann dav-
r~l arasmda bir benzerlikten yararland!g,m, bu benzerlik olma-
dan çah~amayacag,m ve bu yüzden benzerlik hakkmdaki bu hi-
potezlerin biraz daha geni~letilmesinin hakl! olacag,m ise giirmez.
$imdi, bilgikurammdaki temel tezim, bilginin yüksek bir
genellik derecesinin oldugu, yani onceleyici oldugu, çevreyi
uzun bir zaman için iinceledigidir: 6rneg;n benzer olarak çiçek-
lerde de giirdügümüz, gün ve gecenin degi~iminin bilgisi gibi.
(Çiçekler kapamr vs.) Yani çiçekler, genel düzenlilikler hakkm-
da "bilgi" sahibidir. Bu onlann bir akl! oldugu anlamma gel-
mez, sadece buna uygun olarak uyum sagladlklanm giisterir.
Bunun dokulann genle~ip büzü~mesiyle oldugu ise a~ikârd!r.
Ama yine de dokular buna uyum saglayacak ~ekilde yap!lm!~­
hr: Bu düzenliligi varsayarlar.
* Almancada ErkClllltnis'ten farkh olarak Wissen, ku~kudan slynlml§ ve temellendi-
rilmi§ elan bilgiy:e i§aret eder (y.n.).
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 109

Bilgikurammdaki iddiam, bülÜn diger bilgikuramolanrun


ótesine geçer, ister evrimci, ister KantçI, isterse evrimcilik kar§l-
h olsunlar: Genel uyumlar anhk uyumlardan ónce gelir. Ílk ola-
rak onlar vardIr. Onlar a prioridir.

Beklenti

Bir órnek vermeden ónce bir ifadeyi daha tarumlamak isti-


yorum: Bilginin bu biçimleri, ya da uyumu, iizellikle de hay-
vanlarda beklenti olarak betimlenebilir.
Kópek efendisini saat be§ buçukta bekler. Huzursuzlarur,
górü!ür ki, saat be§ buçukta efendisinin eve gelmesine hazIr-
lanmaktadlr. Bunlar da bilgi biçirnleridir, ve bilginin bu biçim-
leri çogunlukla beklentilerdir. Benzer olarak çiçek de ak§arnlan
havanm sogumasIru bekler: Buna hazIrlarur.
~unu da ekleyeyim: Kór olmayan bizlerin, gózlerimizle al-
gIlamadan ónce gózleri vardIr. Gózlerin birer beklenti oldugu-
nu, yani bilginin -yani uyumun- giizlere yüklenmi§ bir biçimi
oldugunu en iyi Meksika aksolot1unda* górürüz. çünkü maga-
ralarda büyüyen Meksika aksolot1unda gózler tamamlyla geri
kalml§hr. Meksika aksolot1u genetik olarak kórdür. Bizim góz-
lerimizin evrimine neden olan o beklenti, onda gerçekle§me-
mi§, gózler arhk bir rol oynamaz olmu§tur.
Oyleyse gózler, en azmdan zaman zaman içinde I§Ik bulu-
nan bir dünyada ya§ayacagrmIz ve onlann bu I§IgI kullanabile-
cekleri beklentisidir. Bu beklenti, gózlerle birlikte bizde dogu§-
tandlY. Evrimci bakI§ açIsmdan góz, bütün górme duyusundan
ónce gelir. Ayru §ekilde góz, hpkI ba§ka biçimde giirme duyu-
sunun da oldugu gibi, bir tür biyolojik bilgidir; çünkü o bir ón-
celeme, bir beklentidir.
Bildigim kadanyla bütün bilgikuramcIlar (sonsuz saygl
duydugum Komad Lorenz de dahil olmak üzere) az çok, bilgi-
min, algImm bir sonucu oldugundan yola çIkar. YaphgIm dü-
zeltmeden soma ben olaylan tamamen farklI górüyorum. AlgI-

* Mexico City yakmlarmdaki g611erde ya§'ayan ve o b61gede besin olarak degerlen-


dirilen bir rur semender (y.n.).
110 Hayar Problem Çozmektir

lar bilginin gi:irece i:inernsiz patikalandrr, en i:inernli olan, algI-


nm bize rnürnkün krldIgI üzere, anhk çevrenin kontrolü degil-
dir. Bilgi, ternelden bilgi, bütün yi:inlere uzattIgIrnIz bir duyarga
gibidir. Ternelden olan ise, eger ~irndi buradaysarn, Viyana' da
oldugurnu, Avusturya' da oldugurnu ve bu tili ~eyleri bilrnern-
dir. Bu tür bilgi benirn için anhk algrdan daha i:inernlidir, çünkü
bunun yorurnunun ternelinde yatar. .
Oyleyse diyelirn ki, benirn evrirnci bilgikurarnI anlayI~Irn­
dan yola çIkIyOruZ; çok genel bilgiden yola çIkarak, bazI çok
i:izel ~eylere, i:irnegin orada yukanda tarudIgIrn birilerini gi:ir-
rnerne geliyoruz. Bu salondaki arkada§lanrnr tarurnadIgIrn yüz-
ler yrgIrunm arasmdan seçebilirirn, ki bu anhk algIrun bir i~levi­
dir: benirn için ve bu anda. Ama bu i~lev benirn için de §u an,
~irndi yaplIgIrn ve ~irndi si:iyledig;rn ~eye beni yi:inlendiren ge-
nel yi:inelirnirnden daha az i:inernlidir. Bu bilgide, bu algI bilgi-
sinde, her zarnan için yarulabiliriz, ve yaruhyoruz da.
AIgr bilgirniz sadece içirnizde anatornik ve fizyolojik olarak
yerle~ik olan ~eyler tarafmdan, beynirnizin her ~eyi süzrne ve,
diyelirn ki, bütünle~tirrne biçirni tarafmdan yi:inlendirilrnez.
Buna dair küçük bir i:iykü:
YIllar YIllar i:ince, herhalde 65 yII kadar olrnu~tur, Dachste-
in' daydrrn ve Karls buz kütlesinde bir yanktan geçrnek isterken
sis baslIrdl. Yogun sis arasmda yangI ararken sis ve buzun için-
de ona benzer bir ~ey gi:irdürn. Tabii uzun zarnandrr aradIgIrn
yangI buldugurnu sandrrn. Arna yakrnla~lIgrrnda buz kütlesi-
nin içinde bir kaya blogunun oldugunu gi:irdürn, kaya blogu
buzu çi:ikertrni~ ve bir çukur olu~turrnu§tu. Yarularak bunun
aradIgIrn yank oldugunu sanrnr~lIrn.
Bunu anlatrnarnm nedeni, algrlanrnIzm kIsrnen o anlrk bek-
lentilerirnizin ve çIkarlanrnrzm hâkirniyetinde oldugunu gi:is-
terrnektir. Dernek ki burada da gi:irüldügü gibi sürekli olarak
aktifiz. Gestalt algIsmda ve benzeri ~eylerde bahsedildig; gibi
algrlarnarn. AIgIrn bir tür fotografrnI~ gibi de algrlarnarn. Aktif
olarak arar, ararken de bazI ~eyleri bazI ~ekilde, bazen tarna-
rnen izledigirn hedef ve dileklere gore yorurnlanrn. Arna ah-
~rldIgI üzere bu dilekler uzun sürelidir. Bir saatten fazla bu ya-
ngr aradrktan sonra sonunda bUldurn, arna bekledigirnden çok
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan III

farkh giirünüyordu. Oyleyse ya§amda ve algrlamada hedefleri-


miz, dileklerimiz, tercihlerimiz büyük bir rol oynamaktadlr.
Bunlar yorunrlannuzl belirler, yorumlanmlzl ise smamaya,
dogrulamaya veya yanh§lamaya çah§lrlz.
Bir de §unlan siiylemek istiyorum. Burada gerçeklik
probleminden bahsedildi. Ben bu gerçeklik problemini çok
farkh giirüyorum. Hepimiz için gerçeklik sorunsaldlr. Dü§
giirmedigimizden ve gerçek bir dünyada ya§adlglmlzdan
emin olmak için hepimiz kesintisiz sinyaller giindeririz. He-
pimiz yarasalar gibiyiz: Her ne kadar tam olarak yarasalann
teknigine sahip degilsek de, yine de benzer bir teknigimiz
var. Ornegin, sinyallerimi çe§itli §ekillerde giindermek ve
soma da geri yanslyan anhk sinyalleri bütünle§tirerek -aktif
olarak bütünle§tirerek- dü§ giirmedigim ve bu gerçekligin
son yrllarda ah§nu§ oldugumdan gayet farkh olarak bu ilginç
izlenimi blrakhgl dersini çlkarmak için, teknigin bir parçasl
olarak sürekli yer degi§tiririm.
íddia ediyorum ki, canhlar aktiftir, çünkü biicekler gibi sü-
rekli dokunurlar, her yana dokunurlar. Elimizdeki bütün araç-
larla etraflmlzdaki §eyleri duyumsanz. Kiir olmadlg.mlz sürece
giizlerimiz büyük iinem ta§lr; eger kiirsek ama aglr i§itmiyor-
sak kulaklannuz giirevi devrahr, ama ne olursa olsun parmak-
lannuzla dokunarak yolumuzu bulmaya çah§lrlz.
Burada bir parabol sunmak istiyorum. (Siiz konusu olan
zaman zaman kullandlglm bir paraboldür). Dinleyicilerimin
bunu bir tür §aka olarak giirdüklerini fupererek fark ettim ama
ben gayet ciddiyim: Halimiz, siyah bir kilerde, belki de orada
olmayan siyah bir §apkayl arayan siyah bir adanunki gibidir.
Halimiz budur: Çok ciddiyim. Hep bilmeyen konumundayrz,
sfuekli de ellerimizle, ayaklanmlZla, veya kulaklanmlz ya da
giizlerimizle, çevremizdeki gerçeklikten sürekli emin olmak
için aktif olarak kullandlglmlz duyu orgam olarak her ne varsa
onunla yolumuzu bulmaya çah§lrlz.
Benim bilme ya da bilgikuramlm iiyleyse burada tamamen
devrimci davranarak iincüllerimin §imdiye kadar siiyledikleri
her §eyi tersine çevirmektedir. Bizler aktifiz, sürekli bir §eyler de-
ner, sürekli deneme ve yanzlma yontemiyle çall§1Ylz.
112 Hayat Problem Çozmektir

Elimizdeki tek yontem de budur, llk hayvanlarm ve bitkilerin de


kullanml~ oldugu tek yontemin bu oldugunu varsayabiliriz, Bir veya
birkaç çalz~masmda Konrad Lorenz'in çok güzel anlattlgz gibi bir ora-
ya bir buraya salmzrlar: llk hayvanlar ,deneme hareketleri yaparak
herhangi bir ~eyi herhangi bir ~ekilde en iyi hale getirmeye çah-
~lrlar, Bu deneme hareketlerinde soz konusu olan herhalde
duygusal olçüp tartmadlr, Belki de ruhsal bir ~ey degil de, ken-
di olu~turduklan mekanizma için en iyi olanm ne oldugudur,
Araylp bulurlar; çünkü en ilkel hayvanlar bile daha iyi bir çev-
re, daha iyi bir dünya arayl~mdaydzlar, Üstelik bu daha iyi bir
dünya arayl~mda aktiftirler, Soyledigim gibi her naszlsa bu ara-
yr~a uyum saglaml~ olmahdrrlar: Belli bír genel bilgí sahíbi 01-
mahdlrlar, Buna mutasyonlar ve yeni uyum1ar da eklenir, i~te
bu da deneydir: Deneme ve yanzlma,
"Haylr" díyen deneydir, Ba~anslz olan denemeler -yani
yarulmalar- ortadan kaldznhr, Bu ortadan kaldrrma da herhan-
gí bír ~ekilde yeni denemelere gotürür, Burada mutasyonlar ve
(kahhml degi~tírmek íçin) DNA'yl degí~tiren díger araçlar ba~­
rolü oynar,
Genetik olarak ko~ullu olan sonuçlara benzer olan sonuç-
lar, geleneksel olarak da ko~ul1u olabilír, Lorenz, yabankazla-
rmda genetík olan bír ~eyin, ornegín dü~manm tanrrunaslrun,
kargalarda geleneksel oldugunu íddía etmí~tír, Ozellikle bunu
çok güzel kar~lla~hrml~tzr,
Ozet olarak: Bíyolojík olarak hayvan ve ínsan bílgisí, genellik-
le bilinçsíz beklentílerden (veya potansíyel beklentilerden) olu~ur,

Tümevarzmzn Çüriitiilmesi

Demek ki ya~am, i~levsel olarak benzer olan, ama genetík


olarak benzer olmayan çok çe~ítlí araçlarla tedbírler alabílír, Bu
bakr§ açlsmdan, ornegín, tümevannun olmadlglru íddía edíyo-
rum, Korkarrrn bana burada kimse kahlmayacak. Yíne de bu
íddiam bana çok bariz gíbí gorünüyor! Tümevanm fíkrí, "Naszl
bíliyoruz?" sorusunun yanlhdlr - "Bilgimize nasIl ula~lyoruz?"
sorusunun.
I. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan 113

Geleneksel yamt: "Eh i§te, gozlerimi açanm, etraf!ma baka-


nm, o zaman bilirim" dir. Bilgimizin me§ruiyetini savunma fikri
bütün bilgikuramC1lannda, ornegin Rudolf Carnap'ta da bulu-
nabilir, ki §unlan yazm!§t1r:
"How do you know?" - (Yani: "Bilgine nasü ula§!yorsun?")
"Which are the perceptions which led you to your opinion?" -
(Yani: "Gorü§lerinin temelinde hangi algüar yat1yor?")
íkinci soru Carnap' a gore birincisinin farkh bir §ekilde so-
rulmas!d!r.
Tabii ki algüanmm oldugu ve bu algüanmm bilgimin kay-
nag! oldugu varsay!hr.
Bense bilgimizin yüzde 99'unun, hatta yüzde 99,9'unun bi-
yolojik olarak dogu§tan geldigini iddia ediyorum; geri kalanm-
sa onceden gelen herhangi bir bilginin bir degi§kesi, devrimci
bir y!kim! oldugunu iddia ediyorum, ki bu onceden gelen bilgi
de yine kendisinden once gelen herhàngi bir §eyin devrimci bir
y!kim!d!r. Ama sonuç olarak bütün bilgimiz dogu§tan gelen bil-
giye ve bunun degi§kelerine dayamr.
Dogu$tan gelen bilgi, ama kesin olmayan bilgi. Kesin bilgi
yoktur. Dü§ gorüp gormedigimi sürekli denemeler yapmadan
bilemem. Her tür olas! rasgele orneklemelerle gerçeklige kar§!
sürekli güven tazelemeliyiz. Var olan her §ey tahmin bilgisidir.
Çok sevdigim ve hayran oldugum Kant'm burada bütün
diger filozoflarla, ya da neredeyse bütün diger filozoflarla bir-
likte haks!z olmas! beni üzüyor. Hepimiz birer hayvamz. Biz in-
sanlar hayvamz, hayvanlarsa kesin bir bilgi sahibi olamazlar.
Antik Yunanhlar bile bunu biliyordu. Demi§lerdirki: "Tannlar
kesin bilgiye - epistéme'ye, insanlarsa sadece fikre - doxa'ya sa-
hiptir." Ílk olarak Aristoteles bu saghkh ve dogru gorü§ü ytk-
m!§hr. Aristoteles bizim de kesin bilgi, yani epistéme sahibi 01-
dugumuzu soyler: kamtlanabilir bilgi. Kamtlanabilir bilgi edin-
mek için de, tümevanm! icat etmi§tir. Ama bunu yaparken hiç
huzur bulamad!g! için kabahati Sokrates' e YÜklemi§tir.
Ama bu çerçevede bundan daha fazla bahsedemeyecegim.
Kant, tümevanmm ondan once gelen bir §eye, genel bir §e-
ye gereksinimi oldugunu soylemekte hakhyd1. - Sadece bu ge-
nel §ey, her ne kadar a priori olup bütün deneysel §eylerden on-
114 Hayat Problem Çozmektir

ce de gelse (ki burada hakhydl), kesin degildi. Kesin bilgi yoktur.


"Bilgi" sozcügü, en azmdan Íngilizce ve Almancada bir yaml-
samamn ifadesidir. "Bilgi" sozcügunün tam anlambilimsel açl-
hmma gore bilgi, kesin bilgidir. "Viyana' da oldugurnu biliyo-
rum, ama bunu sadece tahmin ediyorurn" diyemem. Bu dene-
mez çünkü bu, bilginin tahmine kaymasl anlamma gelir. "Viya-
na' da oldugumu biliyorurn" derken, Viyana' da oldugumdan
emin olmahy,m. Ama hiçbir zaman Viyana' da oldugumdan o
kadar emin olamam, belki de çok canll bir dü§ gorüyorumdur.
Demek ki, §imdi ve burada hayatlmda bir rol oynayan bir olasl-
hk soz konusudur, yani: Belki de dü§ gorüyorum - çok canh bir
dü§ olmah bu, ama korkunç yorgun oldugum için, bu O kadar
da §a§utlcI olmaz.
ingilizce ve Ahnancada "bilgi" sozcügü (yani "knowledge,
Wissen) kesin bilgi anlamma gelir. Boyle bir §eyse yoktur. En iyi
§artlarda elimizdeki, tahmin bilgisidir: Edinebileceg;miz tek
§ey de budur. En saglam bilgirniz, digerlerinden kat kat üstün
olan bilgimiz, bilirnin bilgisidir; yine de bilimsel bilgi bile sade-
ce tahmin bilgisidir.

Hedefler, Problemler, Degerler

Doslum Riedl'in giri§te yaptlgl bir aÇlklamaya ele§tirel yak-


la§lyorum. Bir §ekilde, birazclk da olsa, akhmlzdan memnun
olmayanlann, ekmegine yag sürdü. Aynca kültürel gorececilik-
ten yana konu§tu. Bense tamamen farkh bir §ey soyleyecegim.
Dü§ünen insanlar olarak hepirnizin odevi, dogrulugu bul-
maktlr. Dogruluk, mutlak ve nesneldir, ama hemen cebimizde
de degildir. Sürekli aradlglmlz ama genelde çok zor buldugu-
muz bir §eydir; dogruluga yakla§lrmrmzl da sürekli iyile§tirme-
ye çah§lrlz. Dogruluk mutlak ve nesnel olmasaydl, yamlamaz-
dlk da. Ya da yamlg!lanrmz da dogrulanmlz da bir olurdu.
Dogrulugu aray:t§lrmz hep §u §ekilde ilerler: A priori olarak
kuramlanmlzl, genellemelerimizi icat ederiz. Gestalt algIlarumz
da bun1arm arasmdadu. Gestalt alglsl bir hipotezdir: Gordügü-
müz §eye ait bir yorumumuzdur; bir yorum olarak da Gestalt
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan ll5

alglsl bir hipotezdir. Zaten bütün i§imiz de tahmin ve hipotez-


lerledir (ki bu ikisi aym §eydir). Sürekli kendi yaratligmuz tah-
minlerimiz var elimizde. Bu tahminleri sürekli gerçeklikle kar-
§ila§lirma)'l ve bi:iylece tahminlerimizi iyile§tirerek gerçeklige
daha yakm hale getirrneyi deneriz ..
Bilim adamlannm ve bütün entelektüellerin ne kadar az
§ey bildigimizi anlamalanm saglama)'l çok isterdim. Ornegin
ya§amm ki:ikeni hakkmda: Bu alanda neredeyse hiçbir §ey bil-
miyoruz. Belirttigim çi:izülmemi§ problemler bunlardlr. Ya§am
olu§sa bile: Neden tam da içinde olu§tugu çevreyle bir §ekilde
i:irtü§ecek biçimde ortaya Ç1ksm? Fevkalade zor bir problem.
Hiçbir §ey bilmiyoruz - bu birincisi.
Bu yüzden çok alçakgi:inüllü olmahYlz - bu ikincisi.
Bilmedigimiz halde bildigimizi iddia elinemeliyiz - bu da
üçüncüsü.
Halka sevdirmek istedigim yakla§lm kabaca budur. Ama
gelecegi pek parlak gi:irünmüyor.
6. Kepler: Güne§ Sistemi Metafizigi
ve Deneysel Ele§tirisi*

Dün -Kepler'in iilümünün 356. y!ldiinümünden 8 gün iin-


ce- Kepler' in tarihinin diger bir iinemli diinüm noktaslyd!. 7
Kaslm 1631 günü Pierre Gassendi, Kepler'in iki y!l iinceden bU-
dirmi§ oldugu, Merkür gezegeninin güne§ kursunun iinünden
geçi§ini giizlemlemi§ ve onaylaml§trr. Kepler ise kendi yeni ge-
zegen kurammm bu Uk deneysel dogrulamasml giirememi§tir.
Bir y!l iince, 59. dogum gününden klsa süre iince iilmü§tü.
Oncelikle kesin olarak belirtmeliyim ki, ben bir Kepler uz-
mam degilim. Kepler'in co§kulu bir hayram ve takipçisinden
ba§ka bir §ey degilim. Beni büyüleyen onun l§!ldayan dogruluk
a§kl ve iizellikle de Astronomia Nova' da kar§lmlza çlkan aman-
SlZ dogruluk arayl§l; ama aym zamanda bütün yapltlarma can
veren ve HarnlOnielehre der Welt'inde (Dünyanm Uyum Ogreti-
si), o mükemmel kitabl Harmonice Mundi'dé olgunluga ula§an
yaratrcl metafizigidir.
Oncelikle iki krsa not dü§mek istiyorum. Ílki Kepler'in Me-
tafizigi ve Ona hangi anlamda katrldlglm -tabli sadece hipotetik
olarak, deneme amaclyla- hakkmda; ikincisi ise Kepler'in yiin-
temine verdigim onay hakkmda, ki metafizigi bunun içinde bü-
yük bir rol oynar.
Ílk olarak Kepler'in metafizigi. Bütün hakiki bilim adamlan
ve dogrulugu arayanlar gibi Kepler de gerçekligi giirünü§lerin
arkasmda arar: Hipotetik gerçeklik,giirünü§leri açlklamahdlT.

.. 8 Kaslm 1986' da Linz'te yapIlan bir konu~manm gozden geçiri1mi§ haU. ilk olarak
Wege der Venzwift. Festschrift ZUI1I siebzigslen Geburtstag VOn HCl1lS Albert, yay. haz.
Alfred Bohnen ve Alan Musgrave, Tübingen a.CB. Mohr /Paul Siebeck), 1991'de
yaylmlanml§hr.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 117

Bütün dogruyu arayanlar gibi o da hatalar yapar. Ama ha-


talanndan, ba~ka çok az ki~inin yaphgl kadar fazla ders çlkanr.
Kepler'in g6rünü~lerJn arkasmda bulmaYl hedefledigi ger-
çeklík, Pythagorasç!lardan ve kendi müzíkselliginden esinlen-
mí~tir. Dünyanm ho~ hn!larla dolu olduguna, uyum ve rezonans
tarafmdan, ama ayru zamanda dísonanslar Cuyumsuzluk) ve
bunlann ç6zülmesi tarafmdan da y6nlendirilip bír arada tutul-
duguna inarur. Bu tannsal bír senfonidir; tamlsal, g6ksel güzel-
likte bir mimaridir. Bu dü~ünee onu amanSlZ bir dogruluk arayl-
elSl yapar: Dogruluk, güzel de olmahdlr, g6ksel güzellikte bir ger-
çekligi açlga çikarmahdrr. Kepler i~te bu gerçekligi ke~fehnek is-
tiyordu; a~agl yukan degíl, tam olarak: gerçekte oldugu gibi.
Bu, dairesel y6rünge hipotezindeki o kadar küçük bir sapma-
Yl, neden o kadar cíddiye aldlgrru da aÇ1klar: Tyeho Brahe'nin
g6zlem1erinden hesapladlgl sadeee 8 dakikalik bir sapma. Soma-
ki her ~ey, Kepler'Jn ke~fettigí 8 dakikahk bu sapmaya baghdlr:
Newton'un dinamígi ve onunla birlíkte bütün modern fizik. Kep-
ler içín bu, onun dogruJuk a~kiru ve metafizigini kendisi için da-
yarulmaz yapan bir disonansh: Ç6zülmesi gerekiyordu. Metafizi-
gi bunu gerektiriyordu Bu disonansm ç6zümü Harmonice Mun-
di' de, Kepler'in en olgun metafizíginde doruga ula~~hr. Ama
son kertede -bir dereeenin 1/7'sínden de az olan- bu 8 dakika íle
Kepler'Jn Pythagorasçl metafizigi arasmdaki bu gerilímden, sade-
ee N ewton' un klasík fizigi degíl, dalga mekanigi de dogmu~tur.
Yunanhlarda metafizik ~eklJnde MO 5. yüz)'llda (Leukippos ve
Demokrítos) ba~layan atom kurammm, aneak 19. ve 20. yüzy!lda
bilirn niteligíni kazanrnasl gibí, Kepler'ín Harmonielehre der Welt'i
de aneak Louis de Broglie ve Erwín Sehr6dinger íle bírlikte bilím
niteligi kazamru~hr. Sehr6dinger'ín dalga mekanigi, geometrik
1~lma optigJnden dalga optigine geçi~i madde kuramma, elemen-
ter parçaelklar kuramma aktarma denemesidír. Dalga optiginin
kendisi ise, müzik kuramma, akustik vibrasyon ve dalga kuraml-
na, rezonans ve disonans kuramma odaklarur. Ama bu kuramda
Kepler ve uyum 6gretisi (Harmoníelehre) -yani son kertede Pytha-
goras- hayati bir rol oynar.*
,. Kepler'in müzik kurarru için 6nemli bir kitap olarak bkz. H.F. Cohen, Quanti.fi)íng
Music, Dordrecht, Lancaster 1984.
Ir'~"=~-=-~--~---~ -- . _-_._- - -.- .- - - -. _-.-
'I
iI
~
"
ll8 Hayat Problem Çozmektir

Demek ki Kepler, Schri:idinger'in dalga mekaniginin i:in tari·


hinde de bir rol oynamaktadlr. Ama hepsi bu da degi!. Schri:i·
dinger'in bütün i:incülleri arasmda o, uyumun -rezonansm-
dünyaY1 bir arada tutan ~ey olduguna inanan tek ki~idir. çün-
kü rezonansm atomlan, molekülleri, hatta devasa DNA mole-
küllerini bir arada tutmasl, Schri:idinger'in dalga mekaniginin
en i:inemli sonuçlarmdan biri olarak gi:irülebilir.
Einstein'm, de Broglie'nin ve i:igrencilerinin tahmin ettikle-
ri gibi, gerçekten de bo~, içinde madde bulunmayan, de Broglie
dalgalan olarak tammlanabilecek bir ~eyler bulunabilirdi. Viya-
naI! deneysel fizikçi Helmut Rauch'un elde ettigi sonuçlar, en
azmdan ni:itron dalgalan için bunu onayl!yor gibi gi:irünmekte-
dir, ki bu problem için en i:inemli ~ey bunlardlr. Newton'un
güçlerinden ve Faraday ile Maxwell'in alanlarmdan beri bildi-
girniz ~ey bi:iylelikle onaylanmaktadrr: fiziksel olarak etkin olan
ama maddesel olmayan, yani maddesiz fiziksel yap!larm; mad-
deyle çok yakm bir etkile~im içinde bulunan yap!lann var 01-
dugu.
Niels Bohr'un, parçaclklann ve dalgalann birbirlerini bü-
tünleyiciligine ili~kin ünlü kurarmmn bir kar~lhY1m. Bu kura-
ma gi:ire bilinmeyenler (bir "kendinde ~ey") bazen parçaclk ola-
rak bazense dalga olarak ortaya çlkar, ancak bu gi:irünü~ler bir-
birlerini kar~lhkll dl~lar. (Ba~ka i:irneklerin yanmda, Bohr'un en
sevdigi, daglhml dalga yaplsl ta~lyan parçaclklan ortaya çlka-
ran ikiye bi:ilünme deneyi i:irneg;yle bu kuram çürütülmü~tür.)
Ben, de Broglie'nin pilot dalgalanmn destekçisiyim; yani hem
parçacrklann hem de dalgalann oldugu ve maddesel parçaclk-
lann, maddesel ohnayan dalgalar tarafmdan yi:inlendirildigi
-ki bunlann genligi olasll!k egilimlerini - Propensitiiten (ingiliz-
cede verdigim adlyla propensities) belirler- ~eklindeki çok daha
basit kuramm.* Bu ise Kepler'de oldugu gibi rezonans -yani
uyum ve disonansm- dünyayl yi:inettigi anlamma gelir. Daha
Y111ar i:ince, i:izellikle de Sir John Eccles ile birlikte The Self and
Its Brain kitabml planlarken, ruh-beden problerninin, belki de
* Bkz. Bilinzsel Ara~tmnanm Mantlgt, çev. iIknur Aka/Íbrahim Turan, 'YKY 1998, Qu~
antum Theory and Schism in Physics, Londra 1982 ve A World 01 Propensíties Bristol
1990 adh kitaplanm.
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 119

ruhun çok karma§lk ve sürekli degi§en, beynin dalga i§levi ara-


C1hglyla tarumlanan bir egilirn sistemi oldugu varsaylIlliyla ço-
zülebilecegi §eklindeki metafiziksel hipotezin pe§inden gitmi§-
tim. Bu metafiziksel hipotezi, Platon'un Phaidon'unda Sirnmi-
as 'm ün1ü kuramllli, yani ruhu bedenin uyumu olarak goren
Pythagorasçl kurallli ilerletme denemesi olarak tarumlamak
mümkündür.
Dinleyicilerimden bazIlannm Kepler'in metafiziksel hipo-
tezlerine boylesi co§kuyla kahlmama hayret edecek, hatta belki
de kIzacaklarllli tahrnin ediyorum. Çünkü ben -uzun zamandlr
ve hâlâ- Viyana Okulu'ndan tipik bir pozitivist ve bir metafizik
kar§lh olarak damgalaruru§lm. Amerikah bir psikolog ve beyin
ara§hrmaclsl, benim hakkImda, daha kIsa zaman once overek
§unlan yazml§hr: "Popper, Mach'm duyu alglslru vurgulamasl-
run ve buradan dogan Viyana Okulu pozitivizminin en etkili
mirasçIlarmdan biridir" (Mind and Brain'de KarI H. Pribram,
yay. haz. Sir John Ecc1es, 1984). Benim apaçIk oportünistçe po-
zitivizmden metafizikseverlige dogru taraf degi§tirmemi, bazl-
larmm ya§hhgm getirdigi bir bunama olarak tarulama fikrine
ula§malan hiç de olasIllkdl§l degi!.
$u ya§hhktan bunama dogru olabilir; ama taraf degi§tirme
dogru degi!. çünkü daha 1933 y:thndaki bilim kuramma ili§kin
ilk yaymlmda, ve o günden beri tekrar tekrar, doga biliminin
tarihsel olarak, bir tür metafiziksel fikirler tortusu olarak ortaya
Ç1khglru, pozitivizme kar§l (kendi yay:tn orgaru olan Erkennt-
nis'te) vurguladlm. Tabii o zaman da bugün oldugu gibi, hep-
sinden once Leukippos ve Demokritos'un atom kuramlru dü§ü-
nüyordum. Bilimsel Ara§tlrmanm Mantlgl adh kitabllllin çlkaca-
glru duyurdugum 1933 yIlmdan kalma o yaylllim, sadece iki
sayfa kadard!. O yüzden sadece bana en onemli gibi gorünen
fikirlerden orada bahsedebilmi§tim. Bu fikirlerse: ilk olarak
Schlick ve Wittgenstein' m çürütülmesi, ikinci olaraksa doga bi-
limsel kuramlann, tarihsel olarak bakIldlgmda, genellikle meta-
fizikten kaynaklandlklan, metafizikten sadece metafizigin yan-
h§lanabilir tortulan olmalan araclhglyla aynldlklan tezi idi.
Bütün yontembilimim §u dü§üncelerden ibarettir: Doga bi-
limlerinin, gorünü§lerin ardmda gizli olan bir gerçekligi aradlj;1,
120 Hayat Problem Çozmektir

ve hiçbir ~ey bilmedigimiz yerlerde, lIpk1 Kepler'in yaplIgl gibi


tahmin yürütmemiz gerektigi; Kepler'in yaplIgl gibi smanabilir
hipotezlerimizi deneyimle Slk1 slk1ya smamak istiyorsak, bu hi-
potezlerin arlIk metafiziksel hipotezler olmadlgl, tersine hatala-
nmlzdan i:igrerunemizi mümkün k1lan bilimsel hipotezlere di:i-
nü~tükleri: Hatalanm ortadan kaldlran ve bi:iylelikle i:igrenen
Kepler de bi:iyle yapml~lIr. Bu yamlg!lar arasmda en i:inemli
olamm -eski bir dogma olan, y!ldIZlann dairesel yi:irüngeleri
hipotezini- bu hipotezi Tycho Brahe' nin gi:izlemleriyle kar~!la~­
lIrarak ke~fetmi~tir.
Kepler kendisi de en az on kere, yaplIgl ~eyin çürütme 01-
dugunu si:iylemi~tir: Çok k1sa zaman i:ince icat etmi~ oldugu ve
geri çevrilen hipotezi hakkmda, tekrar tekrar, bu hipotezin
Tycho'nun i:ilçümleri tarafmdan çürütülmü~ oldugunu ve bu ne-
denle de yeni bir hipotez icat etmek ve smamak zorunda oldu-
gunu si:iyler.
Bi:iylelikle daire hipotezinin çürütülmesine, yanh~lanmasl­
na ula~lr; yine bi:iylelikle, daha birçok çürütmeden soma sonuç-
ta barizce çürütme olarak tammladlgl, elips hipotezine ula~lY.
Düzlem kuramma henüz tam olarak Astronomia Nova'da ya da
10 y!l soma Harmonice Mundi' de degil, ancak Kurzes Lehrbuch
der kopernikanischen Astronomie'de (Kopernik Astronomisinin KI-
sa EI Kitabl) 1620 yJ.!mda yaYImlanan Epitome' da eri~ir.
Kepler' in ilk iki Kepler yasasml fazlaca vurgulamadlgma
slk slk dikkat çekilmi§tir. Neden? Gi:ikyüzü mekanigini açlga Çl-
karmak istiyordu, dogruyu, gi:irünü§lerin arkasmdaki gerçek1i-
gi; sadece daha iyi bir betim degildi vermek istedigi, nedensel
bir açlklama, bir gi:ikyüzü fizigiydi. Tam olarak, Newton'un an-
cak 60 yJ.! soma gerçekten ula~lIgl ~eyi istiyordu. Henüz ula~a­
madlgml da biliyordu.
Peki onu engelleyen neydi? Entegral hesabma sezgisel ola-
rak ula~ml~lI ama diferansiyel hesabma ula§amaml§lI. Cisimle-
rin birbirini çektigini, hareket ettirdigini, güne~ten yay!lan bü-
yük gücün gezegenlerin devinimini açlklayan neden oldugunu
anlIyordu. Ama cisimlerin deviniminin bir nedeniyle devinim
durumlannm degi~iminin bir nedeni arasmdaki ince aynml gi:i-
remiyordu. Gi:irünü~lerin ardmdaki, Kepler yasalannm ardm-
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan 121

daki nedeni ke§fetme problemine, Kepler'in ve Newton'un yak-


la§lml arasmdaki fark i§te budur. Kepler, bu nedeni uyumda
bulmaYl umuyordu.
Erhard Oeser, kuvantum mekaniginin Kepler'in uyum i:ig-
retisiyle baglantlSl fikrinin daha Arnold Sommerfeld' de bulu-
nabilecegine dikkatimi çekmi§tir. Bu benim için yeni bir §ey;
ancak Oeser' e te§ekkür borçlu oldugum bu bildirim incelemele-
rimde i§leyemeyecegim kadar geç gelmi§tir.
Tezimi klsaca i:izetleyecek olursam: Slk slk iddia edildigi
üzere Kepler, yan yabani, yan ilkel ortaçag metafizigini "mo-
dern bilimsel tümevanm"la birle§tiren ki§i degildi. Her bilim
adaml gibi Kepler de sezgilerini izliyord u; denemenin (hipotez)
ve yamlmanm (deneysel çürütme). Üstelik yeni bir §ey arayan
ve bulan her bilim adaml gibi, hatalanndan i:igrenmeyi ba§aran
bir metafizikçiydi. çogu bilim adaml bunu bugün bile hâlâ
kavrayamazken, onun için bütün bunlar apaçlkl!.
Sezgi olmazsa olmaz - her ne kadar sezgilerimizin çogu so-
nuçta yanh§ çlksa da. Sezgilere, fikirlere, mümkünse çeki§en fi-
kirlere gereksinirnirniz var; dahasl, bu fikirleri nasIl ele§tirip,
iyile§tirip, ele§tirel olarak smayabilecegimize dair fikirlere ge-
reksinimimiz var. Kaldl ki bunlar çürütülene kadar (belki daha
da uzun bir süre) ku§kulu fikirleri bile ho§ gi:irmeliyiz. Çünkü
en iyi fikirler bile ku§kuludur.
11.
TARÍH VE POLÍTÍKA
ÜZERÍNE DÜ~ÜNCELER
7. Ozgürlük Konusunda*

Avusturya, ísviçre ve FranSlZ Alplerinde tarihoncesi çaglar-


da gerçekle§mi§ olan yerle§imin tarihi hakkmda çok az §ey bili-
yoruz. Ama tanm ve hayvanclhkla geçinen insanlann, ba§lan-
glçta en iyi olaslhkla çetin, çorak ve tehlikeli bir ya§am sürdÜIe-
bildikleri, Alplerin yabani ve geçit vermez vadilerine nasü olup
da ta§mdlklan hakkmda dü§ünebiliriz. Herhalde en olasl olan,
bu insanlann daha güçlü kom§ulanmn boyunduruguna gir-
mektense güvensiz yaban hayal!m tercih el!nelerinden dolaYl
daglara Çlkml§ olmalandlr. Güvensizlige, tehlikelere ragmen
ozgürlügü seçmi§lerdir. Slk slk ve keyifle, ozellikle de ísviçre ve
Tirol'ün ozgürlük geleneginin, ísviçre'nin tarihiincesi o günler-
de yerle§ime açümasma degin uzandlgl dü§üncesi akhma gelir.
Ne olursa olsun, íngiltere ve ísviçre'nin, günümüz Avru-
pa'smm en eski demokrasilerinin, iizgürlük a§kl ve ozgürlükle-
rini savunmaya hazlr olmalan açlsmdan bu denli benzer olma-
lan ilginç ve çarplCldlr. Çünkü birçok ba§ka iizellikleriyle, bil-
hassa politik kiikenleri açlsmdan bu iki demokrasi kiikten fark-
hdlr. íngiliz demokrasisi olu§umunu, asillerin gurur ve baglm-
slzhk a§klna, daha sonraki geli§mesini ise Protestan dü§ünce
biçimine, ki§isel vicdana ve dinsel ho§giirüye borçludur - Püri-
ten devriminin yol açl!gl büyük dinsel ve politik çal!§malann
sonuçlanna. ísviçre demokrasisi, bir asiller slmfmm gurur, ba-
* 25 Agustos 1958'de Alpbach'ta yapllan konu$ma. ilk kez Die Philosophie und díe
Wissenschaften. Simol1 Moser 211m 65. Geburtstag, Meisenheim an Glan (Anton Ha-
in), 1967'de yaymlannu§hr.
126 Hayat Problem Çozmektir

grmsJZllk a~kr ve bireyciliginden degi1, tersine dagh çiftçi1erin


gurur, baglmslzhk a~kr ve bireyciliginden ortaya çlkml~lIr.
Bu den1i farkh tarihsel ba~langlçlar ve gelenekler, çok farkh
geleneksel kurumlann ve çok farkh geleneksel deger sistemleri-
nin ortaya çlkmasma neden olmu~tur. Samnm, bir ísviçrelinin
-veya bir Tirollünün- ya~amdan bekleyip umduklan, genel
olarak bir íngilizin ya~amdan bekleyip umduklanndan tama-
men farkhdu. Deger sistemlerinin bu farkhhgl, herhalde çogun-
lukla egitim sistemlerinin farkhhgmdan kaynaklanmaktadlr;
ama egitim sistemlerinin farklllIgrnm da, kendi açlsmdan, be-
lirtmi~ oldugum bu tarihsel ve toplumsal çalI~malann derinlik-
lerinde yatmasl da SOn derece ílginçtir. íngi1tere' de egitim, için-
de bulundugumuz yüzyIla kadar asillerin ve toprak sahipleri-
nin - agalarm bir ayncahglydl; yani ~ehir1i1erin ve kentsoylula-
nn degi1, ta~rada ya~ayan büyük toprak sahibi ai1elerin. Bu ai-
leler kültürün ta~lylclslydl; (genellikle etki1i ve ozgün amator-
ler olan) baglmslz bi1ginler ve bilim adamlan, yüksek meslek
smlflanmn üyeleri -politikacIlar, ruhban1ar, hâkirnler, subay-
lar- bun1ann arasmdan çlkryordu. Bunun tersine, KIta Avrupa-
Sl'mn en iinemli kültür ta~lylcIlan ~ehirlilerdi; bunlar büyük ço-
gunlukla kentsoylulann arasmdan çlkryordu. Egitim ve kültür
miras buakIlan bir ~ey degi1di; insamn kendisinin kazandlgl bir
~eydi. Egitim ve kü!tür bir ailenin kendisine miras kalffil~ top-
lumsal konumunun bir sembolü degil, toplumsal yükseli~in,
bi1gi araclhglyla kendini ozgürle~tirmenin bir araCl ve sembo-
lüydü. Bu da, íngi!tere' de yoksulluga kar~l yengiyle sonuçla-
nan sava~ -ki bu sava~ta asillerin ve kentsoylularm dinsel vic-
dana seslenmeleri onemli bir rol oynaml~lIr-, din sava~lanmn
ba~ka bir düzlemde devaml olarak gerçekle~irken, isviçre ve
Avusturya' da yoksulluk ve sefalete kar~l sava§m, neden bilgi
araclhglyla kendini ozgür1e~tirme fikrinden, Pestalozzi' nin bü-
yük egitim fikrinden esinlendigini açlklamaktadu.
Derin1erde yatan bu farkllhklara ragmen iki ülke de, ingil-
tere de ísviçre de, her ne pahasma olursa olsun savunulacak
degerlerin oldugunu bilirler, bu degerlerin ba§mda her ~eyden
once ki~isel baglmslzhk ve ki~isel ozgür!ük gelir. Kaldl ki her
iki ülke de ozgürlük için sava~Ilmasl gerektigini, hatta ba~an
II. Tar.ih ve Politika Üzer.ine Dü~ünceler 127

o1as1hg1 yok denecek kadar az olsa bile onun savunulmas1 ge-


rektigini ogrenmi§lerdir. ingiltere 1940 yllmda tek ba§ma oz-
gürlügü için sava§lrken Churchill ingilizlere yengi sozü verme-
mi§tir. "Size kan ve gozya§mdan ba§ka bir §ey vaat edemem"
demi§tir. ingiltere'ye sava§l sürdürme cesaretini veren de bu
sozler olmu§tur.
Aym §ekilde isviçre' de de isviçrelilere ikinci Dünya Sava§l Sl-
rasmdaki baglrns1zhklanru saglayan, geleneksel sava§ma kararh-
h{;t olmu§tur - ilk once Habsburglulara soma da Üçüncü Reich' a
kar§l oldugu gibi ku§kusuz çok güçlü hasunlara kar§l da.

II

Korkanm sevgili Alpbach'lm1zm bu muhte§em güzelligi,


dogarun ve insan elinin, vatan sevgisi ve insarun çah§kanhg1run
bu mükemmel uyumu beni, giri§ sozlerimi biraz duygusal ve
romantik §ekillendirmeye yonlendirdi, bu nedenle kendimi, bu
duygusal ve romantik giri§ sozlerini hemen ikinci bir giri§le ro-
mantizme, ozellikle de felsefedeki romantizme kar§l taVlT ala-
rak düzeltmek zorunda hissediyorum. Bu ikinci giri§e kendim
hakkmda itiraflarla ba§lamak istiyorum.
Hepsinden once a§ag1da soyleyeceklerimin imanla kabul-
lenilmemesi benim için büyük deger ta§lyor. Tam tersine bun-
lann büyük ku§kuyla kar§llanmasm1 diliyorum. Felsefeci ar-
kada§lanmm çogu gibi ben de yeni patikalarda gezinen bir
onder degilim; felsefede yeni bir yonelimin bildiricisi degi-
lim. Tersine fazlas1yla eski moda bir filozofum, tamamen es-
kimi§ ve a§llm1§ bir felsefeye inaruyorum. Bu, çoktan geçmi§
bir çagm, usçuluk ve Aydmlanma çagmm felsefesidir. Usçulu-
gun ve Aydmlanma'nm son takipçilerinden biri olarak, insa-
mn bilgi araClhg1yla kendini ozgürle§tirmesine inamyorum,
llpki Aydmlanma'nm son büyük filozofu Kant ya da yoksul-
luga kar§l bilgiyle sava§an Pestalozzi gibi. Aç1kça soylemek
istiyorum ki, burada savundugum gorü§ler daha 150 yll once
a§llm1§ ve tamam1yla hatah olarak gorülmü§tür. Çünkü Ay-
dmlanma'mn daha 1800'den biraz once Romantizm tarafm-
dan Aydmland1rtma Cveya "allk" sozcügü ima edilerek "ay-
128 Hayat Problem Çozmektir

dmlatrkma")* olarak foyasl çlkart!lml§trr. Ama maalesef ben o


kadar geri kalml§lm ki, hâlâ bu eskimi§ ve a§!lrnl§ felsefeye tu-
tunuyorum. Zaten geri kalml§hglm yüzünden de Romantik fel-
sefede, 6zellikle de Alman idealizminin üç büyük 6nderinin,
Fichte, Schelling ve Hegel'in felsefesinde, entelektüel ve ahlak-
saI bir faciadan - Alman ve Avrupa entelektüellerini yutan en
büyük entelektüel ve ahlaksal faciadan ba§ka bir §ey g6remiyo-
rum. Bu facia, bu entelektüel ve ahlaksal zincirleme tepkime,
bence daha hâlâ bir atom bulutu gibi büyümekte olan y!l<ICI ve
aptalla§trncl bir etki g6stermi§tir; Konrad Heiden'm y!llar 6nce
Hitler hakkmdaki kitabmda "entelektüel ve ahlaksal namus-
suzluk çagl" olarak adlandlrdlgl §eyi meydana getirmi§tir.
Ama Zeitgeist** ve Zeitgeist'm ba§latl!gl, herhalde kimsele-
rin kolayhkla durduramayacagl, devinim bu y6ndedir; hele ki
benim gibi, modamn ya da Zeitgeist'm gücünü tamyan, ama
ona ayncahk tammaktan kaçman biri, Aydmlanma'nm gecik-
mi§ bir takipçisi tarafmdan hiç durdurulamaz. Çünkü en bü-
yük romantik ve çagda§ otoritelerin tersine ben, Zeitgeist'm ifa-
de ehnenin filozofun 6devi olduguna inanrnlyorum. (Tlpkl Ni-
etzsche gibi) filozofun, sonuç olarak, Zeitgeist'a kendi dü§ünsel
bagunslzhg,m tehlikeye atan ayncahklar tamylp tammadlgml
kendi kendine sürekli sorgulamasl gerektigine inamyorurn. Buch
der Freunde' de (Dostlar Kitab!) §unlan yazan Hugo von Hof-
mannsthal' a kesinlikle kal!hyorurn: "Felsefe bir çagm yarglCldlr;
bunun yerine onun ifadesi olduysa, bir terslik var demektir."

III
Kendime y6nelik alg!lanm ile bir usçu ve Aydmlanmacl 01-
dugurn yolundaki itiraflanm, usçuluk ve Aydmlanma adl altm-
da ne anladlglrnl klsaca açlklamazsam fazla anlarn ifade etme-
yecektir.
Usçuluktan bahsederken akhrna gelen, Descartes'mki gibi
felsefi bir kuram degildir, hele ki insamn sal! ussal bir varhk 01-
* Burada Aufkliinmg (Aydmlanma) sozcügüyle yapllan kelime oyunlan 50Z ko-
nusu (ç.n.)
** "Zamamn tini" olarak çevrilebilecek bu kavraml Hegel, Tinill Gorüngiibili111i'nde
i§lemi-i'tir (ç.n.)
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 129

dugu ~eklindeki a~m derecede usdl~1 inanç hiç degildir. Us ya


da usçuluk deyince soylemek istedig;m, hatalanmlZln ve yaml-
g!lanmlZln ele~tirisi, ozellikle ba~kalannm ele~tirisi, ama oze-
le~tiri araclhglyla da ogrenebildigimiz kamsmdan ba~ka bir ~ey
degildir. Usçu basitçe, hakh çlkmaktan çok ogrenmeye deger
veren; yabancI fikirleri oldugu gibi kabullenmek yerine, kendi
fikirlerini ba~kalanmn ele~tirisine açarak ve ba~kalannm fikir-
lerini ele~tirerek ogrenmeye açlk olan insandlr. Burada vurgu,
ele~tiri fikrinde veya daha dogrusu e/e~tirel tartz~ma fikrinde
yatmaktadlr. Demek ki, gerçek bir usçu, ne kendisinin ne de bir
ba~kasmm bilgeligi tekeline aldlgma inamr. Slrf ele~tirinin bizi
hemen yeni fikirlere ula~hrdlgma da inanmaz. Ama fikirler ala-
mnda sadece ele~tirel tarh~mamn iyiyi kotüyü aylrt etmemize
yardlmcl olabileceg;ne inamr. Bir fikrin kabul veya reddinin,
asia salt ussal bir olay olmadzglm çok iyi bilir; ama yalmzca
ele~tirel tartz~mamn bize, bir fikri farkh taraflanndan gormek
ve adilce yarg!lamak için gerekli olan olgunlugu verebilecegine
deinamr.
E1e~tirel tartl~mamn bu degerlendirmesinin bir de insana
ozgü tarafl vardlr. Tabii ki usçu, insan i1i~kilerinin ele~tirel tar-
tl~mayla bitmedigini bilir. Tam tersine ussal, ele~tirel bir tartz~­
manm ya~amlmlzdaki ender ~eyler arasmda bulundugunu bi-
Iir. Yine de verme ve alma yakla~lmlmn, ingilizcesiyle give and
take'in, yani ele~tirel tartl~mamn temelinde yatan yakla~lmm,
salt insana ozgü olarak en büyük oneme sahip olduguna inamr.
Usçu, usunu ba~ka insanlara borçlu oldugunu bilir. Ussal, man-
tzksal, ele~tirel yakía~lmm yalmzca ba~kalannm ele~tirisinin so-
nucu olabileceg;ni ve ancak ba~kalanmn ele~tirisi araC!hglyla
ozele~tiriye ula~abilecegini bilir.
Herhalde usçu yakla~lm a~agldaki ~ekilde de ifade edilebi-
lir; belki ben hakslzlm, sen de hakhsmdlr, ne olursa olsun tar-
h~marruzdan sonra ikimiz de bazl ~eyleri eskiye gore daha net
olarak gorebilmeyi umabiliriz, ve ne olursa olsun, kimin hakh
oldugundan çok dogruluga daha da yakla~mamn onemli oldu-
gunu unutmadlglmlz sürece, ikimiz de birbirimizden ogrenebi-
liriz. Sadece bu amaçla tartz~mada kendimizi olabildigince iyi
savunuyoruz.
130 Hayat Problem çozmektir

Usçuluktan bahsederken demek istedigim krsaca budur.


Ama Aydmlanma' dan bahsederken daha fazla bir ~ey kastediyo-
rum. Her ~eyden once, Kant ve Pestalozzi'yi esinleyen O fikri, bil-
gi araohgryla kendini ozgürle~tirme fikrini dü~ünüyorum; her
entelektüelin ba~kalanna, kendilerini ruhsal olarak ozgürle~tir­
melerinde ve ele~tirel yak1a~lIlli anlamalarmda yardImCl oIma
odevini dü~ünüyorum; bu Odevi Fichte, Schelling ve Hegel' den
bu yana birçok entelektüel unutmu~tur. çünkü ne yazIk ki ente-
lektüeller arasmda ba~kalarma gosteri~ yapma ve onlan, Scho-
penhaueiin dedigi gibi, bilgilendirmekten çok kanrurma istegi
son derece yaygmdrr. Birer onder, birer peygamber gibi sahneye
çlkarlar; biraz da peygamber gibi - ya~amm, dünyanm ve insan-
larm, tarihin ve varhgm karanlIk gizemlerinin bildiricisi gibi sah-
neye çIkmalan bek1endig; için. Çok sIk oldugr, gibi burada da ne
yazIk ki sürekli talep arZl üretir. Onderler ve peygamberler hep
ara=~hr. Onder ve peygamberlerin bulunmasl da mucize de-
g;ldir. Ama H.e. Wells'in bir zamanlar dedig; gibi, "yeti~kin in-
sanlann ondere gereksinimi yoktur"; yeti~kinler de onderlere ge-
reksinimleri oImadlgIlli bilmelidir. Peygamberlik soz konusu 01-
dugr,nda ise, bundan her entelektüelin en bariz ~eki1de uzak1a~­
masmm bir odev olduguna inarnyorum.

IV

Bu iki yakla~lIllin, Aydmlanmaclmn ve kendi kendini pey-


gamber ilan edenin dl~sal simgesi nedir? Dildir. Ayrunlanmacl
olabildigince basit konu~ur. Anla~Ilmak ister. Bu açldan filozof-
lar arasmda herhalde Bertrand Russell hiç geçemedigimiz usta-
mlzdrr: Ona kahlamasak da hayran kalmz. Her zaman açlk, ba-
sit ve dogrudan konu~ur.
Dilin basitligi biz AydmlanmacIlar için neden bu denli
onemlidir? Gerçek Aydmlanmacl, gerçek usçu, asIa kandlrmak
istemedigi için. Hatta aslmda ikna etmek bile istemez: Yarnlabi-
leceg;nin her zaman bilincindedir. Ama hepsinden once, ba~ka­
lannm ozerkligine, ruhsal baglmslzhgma, onemli konularda
onlan ikna etmeyecek kadar deger verir. Daha çok çeli~kileri ve
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 131

daha da iyisi manhksal ve disiplinli ele~tiriyi meydana çlkar-


mak ister. ikna etmek degil sarsmak ve ozgürce fikir olu~tur­
maya davet etmek ister. Ózgürce fikir olu~turmak onun için de-
gerlidir; sadece hepimiz ozgürce fikir olu~turarak dogruluga
daha çok yakla~abilecegimiz için degil, ayru zamanda ozgürce
fikir olu~turmarun kendisine de saygr duydugundan dolayr.
Olu~turulan fikrin kokten yanll~ oldugunu dü~ünse bile ona
saygl duyar.
Aydmlanmacmm kandlrmak, hatta ikna etmek bile isteme-
mesinln nedenlerinden biri ~udur: Manhgm ve belki bir de ma-
tematigin dar alaru dl~mda hiçbir ~eyin karutlanamayacagml
bilir. Tanltlar sunabilir ve gorü~leri ele~tirel olarak inceleyebili-
riz. Ama matematigin temel laslmlan dl~mda tarutlamalannuz
asIa zorunlu ve eksiksiz degildir. Her zaman nedenleri olçüp
tartmah, hangi nedenlerin daha fazla aglrhgl olduguna karar
vermeliyiz: bir gorü~ün lehine ya da aleyhine i~leyen nedenle-
rin. Bu nedenle, fikir olu~turma, son kertede ózgürce karar ver-
menin ogelerini hep kendi içinde banndmr. Kaldl ki bir fikri in-
sana ozgü olarak degerli lalan da ozgürce karar vermektir.
Ózgürce ki~isel fikir olu~turmaya verilen büyük degeri Ay-
dlnlanma John Locke' dan devralml~ ve geli~tirmi~tir. Bu ku~­
kusuz ingilizlerin ve Klta Avrupasl'run din sava~lannm dogru-
dan bir sonucudur. Bu sava~lar sonuç olarak dinsel ho~gorü
fikrini dogurmu~tur. Üstelik bu dinsel ho~górü fikri, slk slk id-
dia edildigi gibi (órnegin Arnold Toynbee tarafmdan) asIa salt
olumsuz bir fikir de degildir. Sadece sava~ yorgunlugunun ve
teror araclhglyla dinsel karularda uzla~maya zorlamarun çlkar
yol olmadlglru górmenin bir ifadesi de degildir. Tam tersine,
dinsel ho~gorü, zor yoluyla vanlan uzla~marun tamamlyla de-
gersiz oldugu, yalruzca ozgürce kabullenilen inancm degerli
olabilecegi yolundaki pozitif bilgiden dogar. Bu górü~ bizi daha
da ilerilere gotürür. Her içten inanéa saygl duymaya ve bireye
ve kararlanna saygl duymaya gotürür. Immanuel Kant'm, Ay-
dmlanma'run son büyük filozofunun sozleriyle, insan ki~iligi­
nin onurunun tanlrunaslna gotürür.
Ki~iligin onuru deyi~iyle Kant, her insaru ve karulanru say-
glyla kar~rlama buyrugunu anlatmak istemi~tir. Kant bu kurah,
132 Hayat Problem Çozmektir

ingilizlerin altm kural dedikleri Hillel ilkesiyle, Almancada ku-


laga biraz banal gelen: "Sana yap!lmasml istemedigin §eyi ba§-
kasma yapma" ile birle§tirmi§tir. Kant bu ilkeyi Slkr slkrya oz-
gür!ük fikrine - Schiller'in Marki Posa'smm Philipp'ten bekle-
digi dü§ünce ozgÜTlügüne baglaml§l!r; Spinoza ise dü§ünce oz-
gür!ügünü, tiranlann elimizden almaya çah§l!gl ama asIa ala-
mayacag, devredilemez bir ozgür!ük olarak temellendirmeye
çah§ml§l!r.
Samnm bu noktada arl!kSpinoza'ya kal!lamayacaglz. Dü-
§ünce ozgürlügünün asIa tam olarak baSl!nlamayacagl belki de
dogrudur. Ama en azmdan kapsamh olarak bastmlabilir. Çün-
kü ozgür dü§ünce ah§veri§i olmakslZln dü§ünce ozgürlügü
olamaz. Dü§üncelerimizi smamak, çürütülemez olup olmadlk-
lanm bulmak için ba§kalanna gereksinimimiz vardlr. Ele§tirel
tarl!§ma bireyin ozgür dü§üncesinin temelidir. Bu da dü§ünce
ozgür!ügü olmakslzm politik ozgürlügün olamayacagl anlaml-
na gelir. Dahasl, politik ozgürlügün, her bireyin usundan oz-
gürce yararlanmaslmn onko§ulu oldugu anlamma gelir.
Usçuluk ve Aydmlanma' dan ne anladlglml klsaca açlkla-
maya çah§l!m. Aym zamanda neden anladlglm §ekliyle usçu-
lugun, ve aym §ekilde Aydmlanma'mn, dü§ünce ozgürlügü-
nü, din ozgürlügünü, ba§kalanmn dürüst fikirleri kar§lsmda
sayglyl ve son olarak politik ozgürlügü gerektirdigini krsaca
belirtmeye çah§l!m. Ama sadece usçulugun ozgürlügü sevdi-
gini veya ozgürlük istemini temellendirebilecegini iddia et-
mekten kaçmmm. Tam tersine, vicdan ozgürlügünü destekle-
yen ve bu istemden aym §ekilde ba§kalanmn fikrine saygl
gostermeye ve politik ozgür!ük isteminin temellendirilmesi-
ne ula§an çok farkh yakla§lmlann, ozellikle de dinsel yakla-
§lmlann bulunduguna eminim. Onceden, belki biraz da iro-
niyle eskimi§ usçulugum nedeniyle sizleri uyardlysam, §imdi
bu uyanyl bütün ciddiyetimle yinelemek istiyorum: Usçu 01-
dugumdan dolaYl kimseyi dininden dondürmek istemiyo-
rum. Ozgürlügün adlm kotüye kullanarak birilerini usçu
yapmaY' da istemiyorum. Ama ba§kalanm kar'i1 çlkmaya ça-
gmyorum; mümkünse ba'ikalanm, herkes olabildigince oz-
gürce fikrini olu'iturarak kendi karanm verebilsin diye, olay-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 133

lan yeni bir 1§lkta giirmeye te§vik etmek istiyorum. Her usçu
Kant ile birlikte §unlan siiyleyebilmelidir: Felsefe iigretile-
mez - olsa olsa felsefe yapmak iigretilebilir; yani ele§tirel
yakla§lm.

v
Bu felsefe yapmamn, bu ele§tirel yakla§lmm nereden kay-
naklandlglm tabii ki kesin olarak bilemiyoruz. Ama giiründügü
kadanyla çok ender bir §eydir, ve bütün diger degerler bir ya-
na, enderliginin kazandrrdlgl degeri hak etmektedir. Bildi{;imiz
kadanyla Yunanistan' dan kaynaklanmaktadlr ve doga felsefe-
sinde iyonya Okulu'nun kurucusu olan Miletli Thales tarafm-
dan icat edilmi§tir.
Gayet ilkel halklarda da okullar vardlr. Okulun iidevi her
zaman için, okulun kurucusunun iigretisini korumak ve ak-
tarmakhr. Okulun bir üyesi iigretiyi degi§tirmeye çah§lrsa,
kâfir olarak dl§lamr ve okul da parçalamr. Demek ki okullar
çogunlukla parçalanarak çogahr. Ama tabii ki, okulun gele-
neksel iigretisi bazen yine de dl§ ko§ullara, iirnegin topluma
mal olan yeni kazamlml§ bilgilere, uyum saglamak zorunda
kahr. Bu durumlarda okulun resmi iigretisinin degi§tirilmesi
hep gizli bir biçimde, eski iigretinin yeniden yorumlanmasl
araClhglyla olur ki, somadan iigretide degi§en bir §eyin olma-
dlgl siiylenebilsin: Degi§tirilen yeni iigreti, (degi§tirildigi ka-
bul edilmediginden) üstada, okulun kurucusuna atfedilir.
PythagorasçI!arm okulunda tekrar tekrar duydugumuz gibi
"Üstat kendisi siiyledi" denir.
Bu yüzden biiylesi bir okulun fikir tarihini yeniden kur-
gulamak neredeyse olanakslz ya da son derece zordur. Çün-
kü bütün fikirlerin kurucuya atfedilmesi, bu yiintemin iizün-
de yatar. Bildigim kadanyla bu kah §emadan sapan tek okul
gelenegi, zamanla Yunan felsefesinin gelenegi ve, Riine-
sans' ta felsefenin yeniden dogu§undan soma, sonuç olarak
Avrupa biliminin gelenegi haline gelmi§ olan Thales'in iyon-
ya Okulu gelenegidir.
134 Hayat Problem Çozmektir

Bir an için, tek bir saf okul ogretisini tamyan dogmatik gele-
nekten kurtularak yerine, e1e§tirel tartt§ma, ogretilerin çoklugu,
çoguIculuk, dogruluga yakla§maya çalI§an çe§itli rakip ógretiler
gelenegini koymamn ne anlama geldigini kafarmzda canlandlr-
maya çah§ahm.
Bu gerçekten çlglr açan adlml atamn Thales oldugunu, bü-
tün diger okullar arasmda sadece iyonya Okulu'nda ógrencile-
rin üstadm ógretisini açlkça iyile§tirmeye çah§masmdan anhyo-
ruz. Bu, ancak Thales'in ógrendlerine, "Bu benim ógretim. Ola-
)'1 ben bóyle dü§ünüyorum. Bunu iyile§tirmeye çah§m" dedigi-
ni kafamrzda canlandrrdlglmlzda anla§Ilabilir.
Bóylelikle Tha1es yeni bir gelenek yaratmr§ttr - deyi§ yerin-
deyse iki a§amah bir gelenek: ilk olarak, hem kendi ogretisi hem
de her yeni ógrenci ku§ai9-mn bundan sapan ogretisi okul gelene-
giyle aktanlmr§t1r; ikind olaraksa ógrettnenini ele§tirme ve ondan
daha iyisini yapma gelenegi korunmu§ttrr. Oyleyse bu okulda de-
gi§im, ógretinin a§!lmasl, bir ba§an olarak górülür; bóylesi bir de-
gi§ik1ikse onu gerçekle§tirenin isrninin verilInesiyle korunur. Bu
sayede ilk defa gerçek bir fikir tarihi mümkün olur.
Burada betimledigim iki a§amalI gelenek, modern bilimimizin
ge1enegidir. Batth dünyamrzm en ónemli ógelerinden biridir. Bildi-
gim kadanyla sadece bir kez bulunmu~ttrr. iki veya üç yüz )'11 son-
ra kaybedilIni~, ama bin be~ yüz yIl soma Rónesans tarafmdan ye-
niden ke~fedi~tir - asIl olarak Galileo Galilei tarafmdan. De-
mek ki bu gelenek, gayet güze1yok edilip unutulabilir. Ve de an-
cak politik ózgürlügiin bulundugu yerde tam olarak serpilebilir.
Her ne kadar burada resmettigim ~ekliyle usçuluk, halen
Avrupa' da bile ender bir ~eyse de ve Avrupa'nm ózgün dinle-
rinden biri olarak asIa górülemezse de, ve her ne kadar usçulu-
gun dü~ünceleri bugünlerde neredeyse bütün entelektüeller ta-
rafmdan en büyük küçümsemeyle kar~Ilansa da, yine de Tha-
les'in usçuluk gelenegi ve dü~üncesi olmakslzm Avrupa uygar-
lIglmlz asIa var olamazdl. çünkü hiçbir ~ey, onun bilim için ça-
balayan bir uygarhk oldugu gerçegi kadar Avrupa uygarhglmr-
za ózgü degildir. Bu, bir doga bilimi ortaya çlkarml~ olan ve bu
bilimin neredeyse hayati bir rol oynadlgl tek uygarhkttr. Bu do-
ga bilirni ise usçulugun dogrudan bir ürünüdür; antik Yunan
felsefesinin usçulugunun bir ürünüdür..
lI. Tarib-ve Politika Üzerine Dü§ünceler 135
VI

$imdiyekadar.kendimi sadeee bir usçu ve bir Aydmlanma-


eI olarak tamthm ve usçuluk ile Aydmlanrna' dan bahsederken
ne demek istedigimi açlklamaya çah~tJm. Usçulugun ve Aydm-
lanrna'nm politik ozgür!ügü ~art ko~tugunu klsaea belirtrneye
de çah~tJm. Bununla birlikte ózgür!ük sevgisini usçulukla ve
Aydmlanma'yla ozde~le~tirmek, hatta fazla yakln bir ili~kiye
sokmak gülünç olur.
Ozgürlük isterni, daha hayvan1arda -hatta ev hayvan1arm-
da bile- ve küçük çoeuklarda, çok farkll dereeelerde de olsa
gordügümüz çok ilkel bir ~eydir. çünkü her bireyin SllllrSlZ oz-
gürlügü, insan1arm birlikte ya~amasl nedeniyle olanakslzla~r.
Eger istedigim her ~eyi yapmakta i:izgür olsaydlm, ba~kalarml
ozgürlüklerinden etmekte de ozgür olurdum.
Kant bu sorunu, devletin bireyin ozgürlügünü sadeee ve
sadeee insanlann bir!ikte ya~amasmm gerektirdigi olçüde slmr-
lamasl, ve bu gerekli ozgürlük slmrlamaslmn devletin bütün
vatanda~lanm olabildiginee e~it olçüde etkilemesi talebinde
bulunarak çozer. Bu hakiki Kant ilkesi, politik ozgürlük proble-
minin en azmdan kavramsal olarak çozülebileeeg;ni goster-
mektedir. Ama elirnize bir politik ozgürlük olçütü vermemekte-
dir. Çünkü somut olaylarda, ne belli bir ozgürlük klsltlamasl-
nm gerçekten gerekli olup ohnamglm, ne de devletin bütün va-
tanda~lanna e~it olçüde yaylhm~ bir yük olup olmadlgml belir-
leyebiliriz. Bu nedenle daha kolay uygulanabilen ba~ka bir 01-
çüte gerek duymaktaYlz. Ben birolçüt ónermi~tim: Çogunluk bír
hükümet degí§íklígíní arzu ettígí takdírde, devletín polítik kurumlan
vatanda§larma, kan dokmeksízín hükümet degi§ikligini gerçekle§tir-
meyi mümkün kthyorsa, o devlet politik olarak ozgürdür. Daha klsa
bir ifadeyle: Yoneticilerimizden kan dokmeden kurtulabiliyor-
sak ozgürüz demektir.
Burada elimizde politik ozgürlügü politik kolelikten, ya da
dilerseniz, demokrasiyi tiranhktan aYlrmamlzl saglayan bir 01-
çüt vardlr.
Tabii ki, burada soz konusu olan kesinlikle "demokrasi" ve
"tiranhk" sozeükleri degildir. Ornegin birileri bazl i:izgür olma-
136 Hayat Problem Çozmektir

yan devletleri "demokrasi" olarak, ingiltere veya isviçre ana-


yasasml ise tiranhk olarak adlandlracak olsayàl, bu isimlerin
dogru mu yanh§ ml kullamldlgma dair tarh~maya girmeden
derdim ki: "Eger sizin terminolojinizi kullanacak olursam,
kendimi bir demokrasi kar§JtI ve tiranhk dostu olarak tamm-
lanm." Bu §ekilde si:izcük kavgalannda kendimizi kaybet-
mekten kaçmabiliriz; sonuçta i:inemli olan si:izcükler degil
gerçek degerlerdir.
Az i:ince vermi~ oldugum politik i:izgürlük i:ilçütü çok basit,
ama tabii çok kaba bir gereçtir. Her §eyden i:ince de, o kadar
i:inemli olan azmhklann, i:irnegin dinsel, dilsel veya etni.k azm-
hklann korunmasl gibi i:inemli bir sorun hakkmda hiçbir §ey
si:iylememektedir.

VII

$imdiye kadar si:iyledigim §eylerle, içinde i:izgürlügün ve


i:izgür Bah dünyasmm bugünkü durumu hakkmda, arhk daha
güncel sorulan ele alabilecegimiz bir çerçeveye benzer bir §ey
yaratmaya çah§hm. Burada kendimize sormak istedigimiz mer-
kezi soruyu §u §ekilde formüle etmek istiyorum:
Ózgürlük bize ne getirdi? iyilik mi ki:itülük mü? Hangisi
aglr basar? iyinin ve ki:itünün bilançosu nasil gi:irünüyor?
Bu soruyu çok ilginç buluyorum ve cevablml da olabildi-
gince keskin ve belirgin bir ~ekilde, bir tezler dizisi olarak for-
müle etmek istiyorum.
Uk lezim §udur: Bizim dünyarmzm, Bahh demokrasiler
dünyaslmn, gerçi dü§ünülebilir ve manhksal olarak mümkün
politik dünyalarm en iyisi olmadlgml, ama tarihsel varhgl hak-
kmda bilgi sahibi oldugumuz politik dünyalann en iyisi oldu-
gunu iddia ediyorum. Yani bu açldan çllgm bir iyimserim.
Bu iyimser tezimi açlklamak ve temellendirmek için i:ince-
likle si:iylemek isterim ki, toplumumuzda eskisine oranla daha
az insamn açhk çekmesi aZlmsanacak bir §ey degilse de, çagl-
mlzl i:iverken akhma gelen, yüksek konjonktür veya çaglmlzm
yarathgl ekonomi harikasl degildir. Akhma gelen çok farkh bir
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 137

~ey. Bunu bir kar~Ithk araClhgIyla belirgin1e~tirmek için, eski


Bradford piskoposunun, 1942 yrlmda BatIh dünyamIzl ~eytamn
dünyasl olarak lanetleyip, HIristiyan din1erinin bütün inançh
hizmetkârlarml bu ~eytan icad,mn yIkrlmasma çaba gosterme-
ye ve Stalin'in komünizminin zaferine yardIm etmeye çagIran
bir konu~masma dikkati çekmek istiyorum. Daha soma Sta-
lin'in satanizmini komünistler bile itiraf etmi~lerdir, hatta krsa
ama çok ferahlatrcl bir donem için Stalin'in satanizminin itirafl,
her ne kadar dogrudan parti programmm olmasa da, partinin
genel çizgisinin onemli bir bile~eni olmu~tur. Yine de hâlâ eski
Bradford piskoposu gibi dü~ünen inançh insanlar, ingiltere' de
ise kokten dindar insanlar, hakiki HIristiyan1ar var.
Uk iyimser tezimi daha keskince formüle etmek için, tam
da piskoposun Batrh dünyamIzl bir ~eytan icadl olarak yargIla-
dlgl noktadan yola çIkarak, dünyamIzl, hakkmda tarihsel bilgi-
miz olan dünyalarm en iyisi olarak tamm1adlglml soylemek is-
tiyorum.
Çünkü piskoposu ilgilendiren, hepsinden once salt insanca
degerlerdi - Kant'm insanhk onuru ve insancrl yardImseverlik
dedigi ~eyler. Bun1ann Batr' da teh1ikede, Rusya' da ise güvence-
de olduguna inamyordu. Ama bence, idealizmi yüzünden ger-
çek1eri dogru goremiyordu. Daha once asia, bizde oldugu ka-
dar az baskrmn, bu kadar az ezilenin ve a~agrlanamn bulundu-
grr bir toplum olmaml~tl. Asia ba~ka1anmn açhk ve sefaletini
hafifletmek için fedakârhkta bulunmaya hazrr olan bu kadar
çok insan olmaml~h.
Bu yüzden Batr' da bizlerin Dogu'ya kar~1 utanmarmZI ge-
rektiren bir nedenimiz olmadlgma inamyorum. Ama Batr'da
bizlerin kurumlarrrmzl ele~tirmememiz gerektigini de soyle-
mek istemiyorum. Tam tersine, dünyamIz ~imdiye kadarki
dünyalann en iyisi olsa da, içindek1 birçok ~ey hâlâ kotü gidi-
yor. Ula~trglmlz~eyleri de her an kaybedebiliriz: Bu tehlike bü-
yüktfu ve herhalde hep oyle kalacaktrr. Boylelikle de ikinci tezi-
me geliyorum:
Her ne kadar politik dünyarmzl hakkmda tarihsel bilgimiz
olan bütün dünyalann en iyisi olarak gorsem de, yine de bu
. gerçegi demokrasiye ya da ozgürlüge atfetmekten kaçInmah-
138 Hayat Problem Çozmektir

yrz. Ózgürlük ya§arrun güzelliklerini evimize ta§lyan bir nakliye- .


ei degildir. Demokrasi hiçbir §ey yaratmaz - ekonomi harikasl da.
insanlara ancak ozgür olduklan zaman hallerinin kesinlikle daha
iyi olaeagrru an1atarak ozgürlügü ovmek, yan1r§ ve son dereee
tehlikelidir. ínsarun hayatta halinin nice olaeagr, asu olarak §ans
veya lütuf olayrdrr, aneak goreee daha küçük bir krsrruyla da be-
eeriklilik, çah§kanlrk ve cliger erdernlerin ürünüdür. Demokrasi
ve ozgürlük hakkrnda soylenebiJeeek olan, en iyi olasulkla, ki§isel
beeerilerirnizin refahrrruz üzerindeki etkisini biraz olsun arbrdlgr-
drr. Boylelikle de üçüncü tezime geliyorum:
Politik ozgürlügü rahat bir ya§am sürdürmeyi umdugu-
muzdan degil, bizim için ba§ka maddi degerlere indirgeneme-
yeeek, kendinee nihai bir deger olu§turdugundan dolaYl seç-
meliyiz. Bir zamanlar §unlan soyleyen Demokritos gibi onu
seçmeliyiz: "Tiranhk alhnda zenginliktense demokrasi altmda
kuru bir ya§aml tereih ederim" ve "Demokrasinin yoksullugu,
aristokrasi veya bir ki§inin hükümdarhgl alhndaki zenginlige
yegdir, çünkü ozgürlük kolelikten iyidir."
Dordüncü tezimde bir adlm daha iJeri gitmek istiyorum. Óz-
gürlük, demokrasi ve ona olan inanelmIZ bizim felaketimiz de
olabilir. Ózgürlüge olan inanem her zaman zafere ula§brdlgr yan-
h§trr. Bunun yenilgiye de sürükleyebileeegme hazrrhkh olmarruz
gerekir; ozgürlügü seçersek, onunla birlikte yok olmak için de ha-
ZIrhkll ohnahyrz. Polonya ozgürlügü için bütün diger ülkeler ka-
dar sava§h. 1938' de Çek halkr da ozgürlügü için sava§maya ha-
zrrdr: Kaderini mühürleyen halkrn eesaretsizligi degilcli. Zineirle-
rinden ba§ka kaybedeeek bir §eyi olrnayan genç insanlann i§i
olan 1956' daki Maear Devrimi, zafer kazanarak ba§arrslz oldu.
Ózgürlük sava§l ba§ka §ekiJJerde de ba§anslz olabi1ir: Fran-
SlZ veya Rus Devrimi'nde oldugu gibi terorizme donü§ebi1ir.
En dayarulmaz kolelige gotürebi1ir. Demokrasi, ozgürlük bin
yrl boyle ya§ayaeaglmlzl garanti1emez. Hayrr, politik ozgürlü-
gü, bize §unu ya da bunu vaat ettigi için seçmiyoruz. insanea
bir arada ya(3amarun, insana yakl§an tek yolunu, kendimizden
tam olarak sorumlu olabi1eeegimiz tek yolunu mümkün krldlgl
için seçiyoruz. Olanaklanru gerçekle§tirip gerçekle§tiremeyeee-
gimiz ise birçok §eye bagh; her §eyden onee de kendirnize.
8. Tarihyazzmz ve
Tarihin Anlamz Üzerine*

Toplumun, politikarun ve goreneklerin temel problemlerine


tavlr almadan tarih yazmak mürnkün degildir. Boyle bir tavlr
her zaman için gayet ki~isel bir oge içerecektir. Bu, bir tarih ya-
pJtmm içeriginin tamamen ya da klsmen ki~isel gorü~lere bagh
oldugu anlamma gelmez. Tarihçinin yazdlklan, dogru ve nes-
nel olmahdrr, ahlaksal ve politik ~eyler hakkmda kendi ki~isel
gorü~lerini belirttigi yerlerde de, gorü~, oneri ve kararlanmn,
tarihsel olgular hakkmdaki iddialanyla aym nitelikleri ta~lma­
dlglm netle~tirmelidir. Ancak incelenen olgularm seçimi, daima
büyük olçüde ki~isel kararlara baghdlr, en azmdan, konusu bir
kere belirlendikten sonra doga bilimsel bir incelemede olaca-
gmdan daha büyük bir olçüde.
Bir açldan ise bu fark, sadece bir derece farkldrr. Bir doga
bilimi de sadece bir "olgular bütünü" degildir. En azmdan bir
olgular koleksiyonudur ve bu yüzden koleksiyoncunun ilgi
alanma, bakl~ açlsma baghdlr. Bilimde bu bakl~ açlsl genellikle
bilimsel bir kuramla belirlenir; yani, olgulann sonsuz çe~itlili­
g;nden ve olgulann yonlerinin sonsliZ çe~itliligi içinden, once-
den saptanml~ birbilimsel kuramla az çok baglantJh oldukla-
nndan dolaYl bizi ilgilendiren olgulan ve yonlerini seçeriz. Bir
bilim kuramcJlan okulu bunun gibi dü~üncelerden, bilimin hep
daireler çizdigi ve Eddington'm ifadesiyle hep kendi kuyrugu-
muzun pe~inde ko~tugumuz sonucuna varml~tJr; çünkü olgu-
lann bilgisinden sadece; kendimizin kuramlar biçiminde onh,-
* Geist und Gesicht der Gegenwart. Gesehen durch das Spektrum Alpbach içinde, yay.
haz. O. Molden, Europa Verlag, Zürih 1962. Bu metnin büyük bir la.srru Açzk Top-
lum ve Dü§manlarz, Cilt Il'nin son bõlümünde yer alan itadelerden olu§maktadlr.
140 Hayat Problem Çozmektir

rm içine katbglmlZ ~eyleri çlkarabiliriz. Bu sav desteksizdir.


Her ne kadar sadece 6nceden saptanml~ herhangi bir kuramla
baglanbh olan olgulan seçtigimiz genel olarak dogruysa da, sa-
dece kuraml onaylayan veya onu aynen yineleyen olgulan seç-
tigimiz yanll~hr.
Bilimin yontemi daha çok, kuramm çürütü!mesine hizmet
edecek olgularm aranmasmda yatar. Bu sürece kuramm sman-
maSl diyoruz - kuramm bir hata içerip içermedigine bakanz.
01gularm kuram goz 6nünde tutularak seçildig;ni ve kuraml
onayladlklanm kabul ediyorum: Kuram smamalara, çürübne
denemelerine dayanabilirse, o zaman onceden saptannu~ bir
fikrin bo~ bir yinelemesinden kesinlikle daha fazla bir ~eydir.
Çünkü bu smamalar, ong6rülerinin geçersizligi kamtlanan ba-
~anslz denemelerin sonuçlan olduklan zaman, ve bu nedenle
kuramm lehine konu~an bir tamkllk yaphklan zaman kuranu
onaylarlar. Yani benim g6rü~üme gore onlan çürübne olanagl,
yanh~lanabilmeleri, bir kurariun smanma olanagml ve b6ylece
bilimselligini belirler. Rir kuramm bütün smamalannm, bunlar
yardlnuyla tiiretilen ongorüleri çürütme denemeleri oldugu
gerçegi, bi1imsel yontemin anahtandlr. Bu bilimsel yontem an-
la)'!~l, bilimsel kuramlarm slk slk deneylerle çürütüldügunü ve
kuramlann çürütülmesinin bilimsel ilerlemenin vasüaSl oldu-
gunu gosteren bi1im tarihi tarafmdan da onaylannu~hr. Bu ne-
denle bilimin daireselligi iddiasl ayakta tutulamaz.
Ancak bu iddiamn içinde bir dogruluk pa)'! da vardlr: 01-
gulann her bilimsel betiminin en üst düzeyde seçici oldugu,
daima kuramlara bagh oldugu dogrudur. Durumu en iyi aÇlk-
layan, bilimi bir l~üdakla kar~üa~tlTmakhr (ben bunu "bilincin
kova kuranu"mn zlddl olarak, genellikle "bilimin l~lldak kura-
nu" ~eklinde adlandmyorum). I~üdagm neyi gorünür haIe ge-
tirdigi, konumuna, onu ayarlama biçimirnize, ~iddetine, rengi-
ne ve benzeri ~eylere baghdlr; tabii çogunlukla aydmlatbgl ~ey­
lere de baghdlr. Benzer ~ekilde bi1imsel bir kuram da büyük 01-
çüde kendi konumumuza, ilgi alammlza baghdlr, bunlar ise ge-
nelde smamak istedigimiz kuram veya hipoteze, ama betimle-
necek olgulara da baghdlr. Bir kuram ya da hipotezi gayet gü-
zel, bir bakl~ açlslmn veya bir g6rü~ün kristalle~mesi olarak be-
II. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler 141

timleyebiliriz. çünkü giirü§lerimizi formüle etmeye çah§hgl-


mlZ zaman, genellik1e bir çah§ma hipotezi, yani olgulan seçme
ve düzen1emede bize yardlmcl olma i§levini üstlenen geçici bir
varsa)'lma benzer bir §ey elde ederiz. Ancak kendisi bu anlam-
da bir çah§ma hipotezi olmayan ve iiyle de kalmayan bir ku-
ram veya hipotezin bulunmadlgmm da bilineinde olmahYlz.
Çünkü hiçbir kuram nihai degildir, ama her kuram olgulan dü-
zen1ememize ve seçmemize yardlmcl olur. Her betimin bu seçi-
ei niteligi, onu belli bir anlamda "giireli" hale getirir; ama yal-
mzca, kendi konumumuz farkh olsa, bu betimi degil bir ba§ka-
Slm iine sürecegimiz anlammda giireli. Betimin dogruluguna
olan inanClmlZl da etkileyebilir; ancak betimin dogrulugu veya
yan11§hgl sorusunu etkilemez. Dogruluk bu an1amda "giireli"
degildir.
Bütün betimlerimizin seçici niteJiginin gerekçesi, kabaca
siiylersek, dünyamlzdaki olgulann olaSl inceleme yiin1erinin
sonsuz zengin1igi ve çe§itliliginde yatmaktadrr. Bu sonsuz kay-
nagl betim1emek içinse elimizde yalmzca sonlu saylda siizcük
mevcuttur. Demek ki, istedigimiz zaman istedigimiz kadar be-
timleyebiliriz, ama betimlerimiz daima eksik kalacak, betim1e-
meye açlk olan o!gular içinden yalmzca bir seçki (üsteJik de ye-
tersiz bir seçki) olacakl!r. Bu nedenle seçkiyi belli bir bakI§ açl-
smdan yapmak, sadece kaçmlhnaz degildir, biiyle bir §eyi de-
nememek de gerekir. Çünkü eger ba~arabiJseydik, elde edecegi-
miz, daha "nesnel" bir betim degil, tersine birbiriyle bagml!slz
bir iinermeler )'lglm olurdu. Belli bir giirü§ tarzmm veya bakI§
açlslmn geli§tiriJmesi kaçlmlmazdlr; bundan sakInma yolunda-
ki safça deneme ise sadece kendimizi kandlrmarruza ve ele§tirel
olmadan, bilincinde olmadlglmlz bir bakl§ açlsml kullanmamlza
yol açar.
BülÜn bunlar iizellik1e, Schopenhauer'in dedigi gibi "mal-
zemesinin sonsuzlugu"ndan dolaYl tarihsel betimi iJgilendirir.
Demek ki, diger bilimlerde oldugu gibi tarihte de belli bir bakI§
açlsmdan kaçmmamlz olanaks1Zdlr; bir bakI§ açlSl olmadan da
idare edebileceg;miz varsaylllli, kendini kandlrmaya ve ele§tirel
titizlik eksik1igine yo! açar. Bu, tabii ki, ístedigimiz §eyi yan11§la-
ma veya, dogruluk siiz konusu oldugunda kayglslzca iJerleme
142 Hayat Problem Çozmektir

hakkumz oldugu anlamma gelmez. Olgularm her tarihsel beti-


mi, dogruluk ya da yanh§hklan hakkmda bir karara ula§mak
ne denli zor olursa olsun, ya dogru ya da yanll§ olacakl!r. Tarih-
teki durum buraya kadar doga bilimlerindekiyle, ornegin fizik-
tekiyle benzerdir. Ama boylesi bir "bakl§ açlS1"mn tarihte oyna-
d'gl rolle, bu "bakl§ açlsl"na fizikte dü§en rolü kar§Ila§l!nrsak
büyük bir fark gorürüz. Gordügümüz gibi fizikteki "bakI§ açl-
SI" genelde, yeni olgular arayr§1 araC1hglyla smanrnasl mümkün
olan bir fiziksel kuram §eklinde ortaya çlkar. Tarihte ise i§ler o
kadar basit degildir.

;>imdi oncelikle kuramlann, fizik gibi bir doga bilimindeki


rolünü daha yakmdan inceleyelim. Burada kuramlann çok çe-
§itli, birbiriyle baglanl!h gorevleri vardu. Bilirni bütünselle§tir-
memize, ve aym zamanda olaylan açlklaylp ongormemize yar-
dlmcl olurlar.
AÇ1klama ve ongorü hakkInda izninizle kendi yayrnlanm-
dan §unlan soyleyecegim: "Bir olaYI 'nedensel olarak açlkla-
mak' demek, onu betimleyen bir onermeyi (ki boyle bir oner-
meye tahmin diyoruz), yasalardan ve Slmr ko;;ullarzndan tümden-
gelimsel olarak çlkarsamak demektir. Ornegin, bir kablonun bir
kilogramhk bir kopma direnci oldugunu ama iki kilogram yük
yüklendigini belirledigimiz zaman, kablonun kopmaslm 'ne-
densel olarak' aÇ1klaml§ oluruz. Bu açlklamamn iki ayn bile§e-
ni vardu:
(i) Genel doga yasalan niteligi ta§lyan hipotezler varsaya-
hm. Yani ornegin: 'Bir kablo belli bir asgari büyüklükteki bir
yükle her yükleni§inde kopar.' (ii) incelenen ozel olaya ili§kin
ozgül onermeler (ba§langzç ko§ullan) varsayalun. Ornegin: 'Bu
kabloya ozgü asgari büyüklük bir kilogramdlI', ve 'Bu kabloya
aSlh yük iki kilogramdn/ . (i) genel onerme!erinden (ii) slmr ko-
§ullan yardlmly!a a§agldaki onermeye (iii) türndengelim!e u!a-
§Ilabilir: 'Bu kab!o kopacakl!r.' Bu (iii) sonucuna (oze! veya teki!
bir) tahmin diyoruz.
SInlr ko§ullan (veya daha dogrusu, betim!edik!eri durum)
soz konusu o!ayrn 'nedeni' o!arak, tahmin (veya daha dogrusu
tahminin betim!edigi o!ay) ise 'etki' o!arak adlandmhr: Orne-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 143

gin sadece bir kilogram ta~lyabilen bir kabloya iki kilogramhk


bir yükün asIlmaslmn, kablonun kopma nedenini olu~turdugu­
nu soyleriz.
Nedensel bir açlklamanm bu çozÜInlemesinden çe~itli ~ey­
ler çlkarabiliriz. Oncelikle asia mutlak anlamda bir neden ve et-
kiden bahsedemeyecegimizi; bundan ziyade, bir olay, sadece
evrensel bir yasa goz onüne almdlgmda, kendisinin etkisi ola-
rak ortaya çlkan ba~ka bir olaym nedenidir. Bu' evrensel yasalar
ise genel olarak (ornegimizde oldugu gibi) o denli a~ikârdlr ki,
bunlan bilinçli olarak kullanmak yerine genellikle oldugu gibi
kabulleniriz. ikinci olarak da, belli bir olaym ongorüsü amaCly-
la bir kuramm kullamlmasmm, boylesi bir olaym açlklanmasl
amaclyla kullamhnasmm sadece ba~ka bir yonü oldugunu go-
rürüz. Bir kuraml, ongorülen olaylan gerçekten gozlemlenen
olaylarla kar~I1a~tIrarak smadlglmlz için, çi:izümlememiz bize
kuramlan nasIl smadlglmlzl da gosterir. Arl!k bir kuraml, ongo-
rü mü, aÇlklama Illi yoksa smama amaclyla ml kullanacaglmlz,
bizim ilgi alammlza ve hangi onenneleri verili, hangilerini var-
sayIlml~ olarak ele aldlgunlza baghdIr.
i~te (fizik, biyoloji, sosyoloji ve benzeri) kuramsal ya da ge-
nelleyici bilimler ele almdlgmda, aglrhkh olarak evrensel yasalar
veya hipotezlerle ilgileniriz. Dogru olup olmadlklanm bilmek
isteriz, dogruluklarmdan da asia dogrudan emin olamayacagl-
mlzdan, yanll~ hipotezlerin ortadan kalduIlmasl yontemini
kullamnz. Ba~langlç ko~ullan ve tahminler araclhglyla betimle-
nen ozgül olaylara, ornegin deneylere olan' ilgimiz, bir olçüde
kIsIthdlr. AsIl olarak bunlarla ilgilenmemizin nedeni, bunlarm
belli amaçlann araçlan olmasldlr: kendiliginden ilginç olarak
gorülen ve bilgimizin bütünselle~tirilmesinin de bir aracI olan
evrensel yasalan smamamlzl saglayabilen araçlar.
Uygulamah bilimler alanmda ilgimiz ba~ka ~eylere yonelir.
Bir koprü in~a etmek için fizigi kullanan bir mühendis, her ~ey­
den once bir tahminle ilgilenir: (ba~langlç ko~ullannda tamm-
lanml~ olan) belli bir tür koprünün,belli bir yükü ta~lylp ta~l­
mayacagl. Mühendis için evrensel yasalar bir amacm araçlan-
dIr ve verili olarak kabul edilirler.
Buna uygun olarak, saf ve uygulamah genelle~tirici biIim-
144 Hayat Problem Çozmekcir

ler, evrensel hipotezlerin sznanmaslyla ve ozgül olaylarm ongo-


rüsüyle ilgilidir. Ama ba§ka bir ilgi alam daha vardJT, ozgül veya
belli bir olayzn açlklanmasl. Boyle bir olay', ornegin bir trafik ka-
zaSlm açlklamak istedigimizde, genel olarak bir ylgm gayet Sl-
radan evrensel yasa)'l sessizce kabulleniriz (ornegin bir kemi-
gin belli bir basmç altmda kmldlgl ve benzeri) ve agzrhkh ola-
rak, bu slradan evrensel yasalarla birlikte, soz konusu ola)'l
açzklayabilecek ba§langlç ko§ullan veya nedenler bizi ilgilendi-
rir. Bu noktada genellik1e belli ba§langlç ko§ullanm hipotetik
olarak varsayanz. Bu hipotetik olarak varsayllrm§ ba§langlç ko-
§ullanmn dogru olup olmadlgml saptamak için ise, daha ba§ka
kamtlar bulmaya çah§lflz; yani bu hipotezleri, onlardan goz-
lemlenebilir gerçeklerle kar§zla§tznlabilecek, (genellik1e aym 01-
çüde szradan ba§ka evrensel yasalar yardlmlyla) yeni ongorüler
çlkarsayarak smanz.
Boyle bir açlk1amada kullanzlan evrensel yasalar hakkmda
sadece en ender durumlarda kafa yormak zorunda kalmz. Bu-
nu ise beklenmedik bir kimyasal tepkime gibi, sadece yeni ve
garip türden olaylar gozlemledigimizde yapanz. Boyle bir olay,
yeni hipotezler kurulmasma ve smanmasma yonlendirirse,
ozellikle genelle§tirici bilimin bakz§ açlsmdan ilgiye degerdir.
Ama ozgül olaylarla ve burzlann açlk1amalanyla ilgiliysek, ge-
reksinimimiz olan çok sa)'ldaki evrensel yasamn hepsini, genel-
lik1e verili olarak kabul ederiz.
I§te ozgül olaylara ve bunlann açzklamalarma ilgi gosteren
bilimlere, genelle§tirici bilimlerin kar§ztl olarak tarihsel bilimler
admI verebiliriz.
Bu tarih anlay'§" birçok tarihçinin, neden "tarihsel yasalar"
denilen §eylerle degil, belli olaylarla ilgilendik1erini iddia ettik-
lerini ortaya koyar. çünkü bizim anlayl§lmlza gore tarihsel ya-
salar olamaz. Yasalar veya genel!emeler, ozgül olaylara ve bun-
larm nedensel açlklamasma yonelik, tarihe ozgü olan o ilgiden
açlkça farkh bir ilgi alanma aittir. Yasalarla ilgilenen, genelleyici
bilimlere (ornegin sosyolojiye) yonelsin. Bu açlk1amamlZ, tari-
hin neden o derzli slkhk1a, geçmi§ olaylarm "gerçekten naszl 01-
duysa oyle" toplaml olarak tammlandlgml da belirginle§tir-
mektedir. Her ne kadar, ileride bu tamma kar§l bazl itirazlarda
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 145

bulunacaksak da, bu tamm, genelleyici bilimlerle ilgilenen bir


insamn ilgi alanma kar§ll olarak, tarih ara'lhrmaC1smm ozgül
olana duydugu ilgiyi gayet iyi ortaya koymaktadrr. Bizim anla-
y1'lumz ise, "nesnenin sonsuzlugu" problemiyle neden genelle-
yici bilimlerden çok tarihte kar'ltla§l!gumzl açtldamaktadlr.
Çünkü kuramlar veya evrensel yasalar, genelleyici bilimlere
hem birlik hem de bir "baki§ aÇ1S1" getirmektedir. Bunlar, heT
bir genelleyici bilim için problem1eri, ilgi odaklanm, dahasl
ara§l!rma için, mantlksal yaptlandlrma için ve sunum için kili!
noktalanm yaral!rlar. Ama tarihte boylesi bütünle§tirici kuram-
lar bulunmaz: Kullandlglmlz saylslz slradan evrensel yasa, ba-
sitçe verili olarak kabullenilir; bunlar tarihçinin ilgisini uyandl-
ramaz, materyalini düzenlemesine ise hiçbir §ekilde yardlmcl
olamazlar. Ornegin Polonya'nm 1772 ytlmdaki ilk bolünmesini,
Polonya'nm, Rusya, Prusya ve Avusturya'mn birle§ik gücüne
kar§1 asIa dayanamayacagl ifadesiyle açlk1arken, §unun gibi ba-
ZI bariz evrensel yasalan sessizce kabulleniriz: "A§agl yukan
aym yonetilen, aym derecede donattlml§ iki ordudan biri, deva-
sa bir asker fazlasma sahipse, digeri asIa kazanamaz." Boyle bir
yasayl askeri güce ili§kin bir sosyoloji yasasl olarak adlandlra-
biliriz; ama bu, sosyologlar için ciddi bir problem olu§turmaya-
cak veya dikkatlerini çekmeyecek kadar slTadandlr. Sezar'm
Rubikon'u geçme karanm, gururuna veya enerjisine dayandrr-
dlglmlzda da, psikologlarm dikkatini asIa üzerine çekmeyecek
bazl çok srradan psikolojik genellemelere ba§vururuz. (Gerçek-
te çogu tarihsel açlklama, hakkinda ba§ka yerde ayrmtlh bir ya-
ZI yazdlglm durumun manl!gmm dl§mda, çok fazla slradan
sosyolojik veya psikolojik yasaJ1 sessizce kullanmamaktadrr;
yani, ki§isel çlkarlara, hedeflere ve -ilgili ki§inin elde edebilece-
gi bilgi gibi- diger durum faktorlerine benzer ba§langlç ko§ul-
lan bir yana, srradan genel yasaya bir ilk yakla§lm olarak, ru-
hen normal insanlann, genelde az çok akt!hca ve amaca uygun
davrandlklanm sessizce varsayar.)

Oyleyse, tarihsel açlk1amamn kullandlgl tarihsel yasalann,


bir seçme ve bütünle:;;tirme ilkesi, tarih için bir "baki:;; açlsl"
snnmadlglm gorüyoruz. Ama tarihi bir §eyin tarihiyle kislllar-
146 Hayat Problem Çozmektir

sak, boyle bir bakI~ aÇlSI 'çok dar bir anlamda ortaya çIkabilir:
Bunun ornekleri güç politikaslIun, ekonomik ili~kilerin, tekno-
loji veya matematigin tarihidir, Ama genel olarak ba~ka seçme
ilkelerine, yani, aynz zamanda ilgi odagz da olan bakz? açzlarma ge-
rek duyanz, Bunlarm bazIlan, bazI açIlardan genel yasalara
benzeyen, pe~inen verilmi~ hükümlerden kaynak1amr, ornegin
"büyük adam"m ki~iliginin veya "ulusal karakter"in veya bazI
ahlaksal fikirlerin, ekonomik ko~ullarm ve saire, tarih için an-
lamh oldugu hükmü gibi. Birçok "tarih kuramI"mn (belki de
bunlara "sozde kuram" demek daha dogru olur) bilimsel ku-
ram1ardan belirgin olçüde farkh o1dugunu kavramak gerek1i-
dir. Çünkü tarihte (tarihsel jeoloji gibi tarihsel doga tarihi de
dahil olmak üzere) elimizde bulunan olgular SOn derece sImrh-
dIr ve istenildigi gibi yinelenemez, yeniden meydana getirile-
mez. DahasI pe~inen belirlenmi~ bir bakI~ açIsmdan toplanmI~­
lardIr: Tarih "kaynaklan" denilen ~eyler, sadece kaydedilecek
kadar ilginç olan olgulan kaydettik1erinden, çogunlukla sadece
pe~inen belirlenmi~ bir kurama uyan olgulan içerir. Elimizde
ba~ka olgular bulunmadIgma gore, bu kuramI veya pe~inden
gelen herhangi bir kuramI smamak da genellikle arlIk mümkün
degildir. Bilimsel kuram1arm haksIz bir ~ekilde suçlandIgI da-
iresellikle, bu anlamda, boylesi smanamayan kuramlar hakh
olarak suçlanabilir. Bilimsel kuramlann kar~III olarak boylesi
tarih kuramlanna "tarih anlay,§larz" veya "tarih yorumlan" admI
verecegim.
Tarih anlayI~lan onem1idir; çünkü bize bir bakI~ açIsI ka-
zandmrlar. Ancak bir bakI~ açIsmm her zaman kaçmIlmaz 01-
dugunu, ve tarihte smanabilen ve bu nedenle bilimsel bir nite-
lik ta~Iyan bir kurama nadiren rastlandIgIm gormü~tük. Bu
yüzden, bir tarih anlayI~Imn dogrulugunun kamtlanabilecegini
veya onaylanabilecegini varsaymamahy'z. Eger anlaYI~, kay-
nak materyallerimizin hepsiyle ortü~se bile bu dogrudur; çün-
kü onun daireselligini ve aym kaynaklarla ortü~en çok saylda
ba~ka (ve belki bununla bagda~mayan) tarih anlayl~mm da bu-
lunacagl gerçegini, dahasl nihai deneylerin yapIlmasl için fizik-
te yaralIlabildigi türden yeni verilerin nadiren elde edilebildigi-
ni hep goz onünde bulundurmahYlz. Tarihçiler olgulara kendi-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 147

lerininki kadar iyi uyan ba~ka bir tarih anlayr~lm genellikle


gormezler; ama daha büyük ve daha güvenilir olgusal mater-
yali bulunan fizikte bi!e, tekrar tekrar yeni nihai deneylerin ge-
rekli oldugunu, çünkü eskí deneylerin, birbiriyle bagda~mayan
iki rakip kuramla ortü~tügünü (burada Newton'un ve Einste-
in' m çekim kuramlan arasmda karar vermek için gerekli olan,
bir güne~ tutulmasl esnasmda duragan yrldlzlarm l~lgmm gü-
ne~in kenarmda kmlmasma ili~kín incelemeyi dü~ünüyorum)
goz onüne ahrsak, herhangi bir dizi tarihsel kaydm, bir gün tek
bir ~ekílde yorumlanabi!ecegi yolundaki safça gorü~ten vazge-
çebi!iriz.
Bu, tabii ki, bütün yorumlann veya tarih anlayr~larmm ay-
m degeri ta~ldlgl anlamma gelmez. Birincisi, kabul goren kayIl-
larla ortü~meyen yorumlar her zaman vardlT. ikincisi, kayIllar
tarafmdan yanh~lanmaktan kurtulmak için, az çok anlamh bir-
kaç yardlmcl hipoteze gerek duyan kuramlar vardlr. Üçüncüsü,
ba~ka bir yorumun birbirine baglayarak bu anlamda "açlklaya-
bi!digi" bir dizi gerçegi, birbirine baglamay' ba~aramayan ku-
ramlar vardlr. Buna uygun olarak tarihsel yorumlar alamnda
dikkate deger bir i!erleme mümkündür. Bunun dl~mda, az çok
genel "baki~ açIlan" i!e yukanda belirtilen ozgül veya teki! ta-
rihsel hipotezler arasmda, tarihsel olaylann açlklamasmda hi-
potetik ba~langlç ko~ullan rolünü oynayan, ama genel yasala-
nn rolünü oynamayan her türlü ara durak mümkündür. Bunlar
yeterince slkhkla gayet iyi smanabi!diklerinden bilimsel ku-
ramlarla kar~Ila~tmlabi!irler. Ama bu ozgül hipotezlerden bazl-
lan, yorumlar veya tarih anlayl~lan dedigim o evrensel sozde
kuramlarla benze~ir, bu nedenle de bunlarla birlikte "ozgül yo-
rumlar" slmÍl altmda birle~tiri!ebilir. çünkü boylesi bir ozgül
yorum yararma kamtlar da, yeterince slkhkla, en az genel bir
"baki~ açlSl" lehindeki kamtlar kadar daireseldir. Ornegin belli
olaylar hakkmdaki tek kaynaglmlzm, sadece kendi ozgül yoru-
muna uyan bi!giyi vermesi, ender gorülen bir durum degi!dir.
Olgulara ili~kin ozgül yorumlanmlzm çogu, bu yorumlann, 01-
gulann ilk seçiminde kullamlan yorurnla uyum içinde olmasl-
nm gerekecegi anlammda dairesel olacakhr. Ama materyalimi-
ze, kaynaklanmlzm yorumundan radikal bir ~ekilde sapan bir
148 Hayat Problem Çozmektir

yorum verebilirsek, (ki benim Platon'un yazllarma yaphglm


yorumda bu kesinlikle soz konusudur), o zaman yorumumuz
belki bilimsel bir hipotezle belli bir benzerlik kazanacakhr. An-
cak belli bir yorumun uygulamasmm kolay olmaSl ve bildigi-
miz her §eyi açlklamasl gerçegi, onun lehine oldugu çok ku§ku-
Iu bir tamthr; çünkü bir kuratnl, ancakve ancak bir kar§l ornegi
arayabilirsek smayàbiliriz. (Çe§itli "maske çlkarrna felsefele-
ri"nin hayran!an, ozellikle de psikanaliz, sosyoanaliz ve tarih-
sel analiz yanlrlan, neredeyse her zaman bu durumu gormez-
den gelir; kuramlannm her yandaki uygulama kolayhgr onlan
ba§tan çlkanr.)
Yorumlanmlzm uzla§tmlamaz olabilecegini onceden de
soylemi§tim; ama onlan sadece bakz§ açzlarznzn kristalle§mesi
olarak kavrayacak olursak bu dogru degilclir. Boylelikle orne-
gin insanhgm sürekli olarak (açlk topluma ya da ba§ka bir he-
defe dogru) ilerledigi yorumu, daima geri kaydlgl ya da gerile-
digi yorumuyla uzla§hnlamaz. Ama insanhk tarihini bir ilerle-
me larihi olarak goren bir tarihçinin bakr§ aÇIslyla, onu bir geri-
leme tarihi olarak goren bir tarihçinin bakr§ açlsl, zorunlu ola-
rak uzla§hnlamaz degildir; yani insanhgm bir ozgürlüge dogru
ilerleme tarihi vardrr (ornegin kolelige kar§l sava§m tarihi bu
kapsamda degerlendirilebilir), diger yandansa insanhgm geri-
lemesinin ve baskrmn (ornegin beyaz ,rkla renkli rrklar arasm-
daki çarpl§ma, gibi olaylan bildirebilecek) bir tarihi vardlr. Her
iki tarih de yazllabilir; bu iki tarihsel anlahnm ise birbiriyle çe-
li§mesi gerekmez: Aym manzaramn iki farkll açldan gorünü§ü-
nün birbirini bütünlemesi gibi bunlann da birbirini bülÜnleme-
si tamamen olasldrr.
Bu dü§ünce büyük onem ta§lmaktadrr. Her nesil kendi zor-
luklanm ve problemlerini ve bu nedenle de kendi ilgi alanlan-
m, kendi bakr§ açllanm ta§ldlgmdan, buradan, her neslin tarihi
kendince gormeye ve onceki nesillerin yorurnlanm bütün!eyici
olarak, tarihi yeniden yorumlamaya hakkr oldugu sonucu çlk-
maktadlr. Sonuçta larihle ilgilendigirnlz için, ama aym zaman-
da kendi problemlerimiz hakkrnda bir §eyler ogrenrnek istedi-
gimiz için de tarih okuyoruz. Ancak tarihsel problemleri kendi
bakr§ açlmlzdan ortaya atmaya, uygulanamayacak bir nesnellik
11. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 149

fikrinin etkisi alhnda tereddüt edersek, tarih bu amaçlardan


hiçbirine hizmet edemez. Bi1inçli ve ele§tirel olarak probleme
uyguladlglmlzda kendi baki§ açImIzm, kendisinin yorumlama-
dlgIru, tersine kendisine geçmi§i oldugu gibi ortaya koyma ola-
nagml veren bir nesnellik derecesine ula§hgml saf bir §ekilde
varsayan bir tarihçinin baki§ açlSI kar§lsmda ezilecegini sanma-
mahYIz. (Bu incelemede bulunan, itiraf edildigi üzere, ki§isel
ifadelerin bile hakh bir nedeni olduguna inanrnamm gerekçesi
de budur; bunlar sonuçta tarihsel yiintemle uyum içindedir.)
AsIl mesele, insarun kendi baki§ açlsIru tarumasl ve ele§tirel 01-
masIdIr; yani insan, olgularm anlatrlrnasmda, bilinçdl§1 ve do-
laylsIyla ele§tirel olmayan bir iinyargIhhktan olabildigince ka-
çInrnahdIr. Diger her açIdan yorum kendini karutlamahdIr. Ka-
zarumlan verimliliginde -tarihsel olgulan aydmlatrna yetene-
ginde; ve de ilgi alanlannm güncelliginde- günün sorunlanru
aydmlatma yeteneginde yatacakhr.
Ozetlersem: "Geçmi§"in gerçekte nasIl olduysa iiyle bir ta-
rihi olamaz. Sadece tarihsel yorurnlar olabilir, bun1armsa hiçbiri
nihai degildir; her neslin de kendi yorurn1anru yaratma hakkl
vardIr. Ama sadece biiyle bir hakki degil, neredeyse biiyle bir
iidevi vardIr; çünkü burada tatmin edilecek acil bir gereksinim
bulunmaktadlr. Sadece güçlük1erirnizin geçmi§irnizle hangi ili§-
kide bulundugunu bilmek istemeyiz, bu bilgiye acilen gereksi-
nimimiz de vardIr. Kendi seçtigirniz ba§hca iidevlerin çiizümü-
ne dogru ilerleyecegirniz yolu da giirrnek isteriz. Bu gereksinim
mantrkh ve ele§tirel bir biçimde tatmin edilmezse, tarihselci yo-
rumlar doguracaktrr. Bu gereksinimin baskisl altrnda tarihselci,
"Hangi problern1eri kendimiz için en acil problemler olarak
giirmeliyiz, bunlar nasIl ortaya çIkml§hr, bunlan nasIl çiizebili-
riz?" §eklindeki ussal sorunun yerine, "Hangi yolda ilerliyo-
ruz? ÇagImIz hangi yiinelimlerin ve egilimlerin pe§inde? Tari-
hin bizim oynamarruzl istedigi rol nedir?" §eklindeki ussal 01-
mayan ve sadece giirünü§te olgulara dayanan sorulan koyar:
Ama tarihselcinin tarihi kendi biçiminde yorumlama hak-
kiru elinden alma iznim var ml? Herkesin bu hakki oldugunu
daha az iince açIklamadlm rru? Bu soruya verecegim yarut, ta-
rihselci yorumlann iizel bir tür yorum oldugudur. Gerek1i ve
150 Hayat Problem Çozmektir

hakh olan ve birinden birini kabul etmek zorunda oldugumuz


yorumlar, soyledigim gibi bir l~lldakla kar~lla~tlfllabilir. Biz bu
l~lldagl geçmi~imizin üzerinden geçiriyor ve yanslslyla günü-
müzü aydmlatmaYl umuyoruz. Bunun tersine tarihse1ci bir yo-
rum, kendimize yi:inelttigimiz bir l~lldaga benzer. Çevremizi
gi:irmemizi güçle~tirir, neredeyse olanakslz kllar ve hareketleri-
mizi felç eder. Bu benzerligi yorumlamak gerekirse: Tarihin 01-
gulanru seçenin ve düzenleyenin kendimiz oldugunu tarihse1ci
gi:irmez.. tersine, kendi içkin yasalanyla "tarihin kendisi"nin ve-
ya "insanhk tarihi"nin problemlerimizi, geleceg;mizi ve hatta
bakr~ açlmlZl belirledigine inarur. Tarihsel yorumun bir gereksi-
nime kar~lhk gelmesi gerektig;ni, kar§lmlzda bulunan pratik
sorunlara ve kararlara bagh oldugunu kavramak yerine, tarih-
selei, tarihsel yorum arayl§lmlzda, insan yazgIsmm gizemini,
i:izünü, tarihe bakarak ke§fetme yolundaki derin sezginin ken-
disini dl§a vurd uguna inarur. Tarihse1cilik, insanhgm geçmeye
yazglh oldugu yolu aramaktadlr; CJohn Macmurray*'in si:izle-
riyle) tarihin anahtanru veya tarihin anlamml ke~fetmek ister.

Ama bi:iyle bir anahtar var mldrr? Dünya tarihinin bir an/amI
var m!d!r?
Burada "anlam" si:izcügünün anlarruyla ugra§mak istemi-
yorum; çogu insanlll, "tarihin anlaml"ndan veya "ya§amlu an-
lam!"ndan bahsederken ne demek istedigini yeterince açlkl!kla
bildigini varsay!yorum. Ve bu anlamda, tarihin anlaml sorusu-
nun genelde soruldugu anlamda, cevap olarak §unu si:iylüyo-
rum: Dünya tarihinin an/amI yoktur.
Bu gi:irü~ümün gerekçelerine geçmeden i:ince, anlarrunm ne
oldugunu sordugumuz türden "tarih" hakkmda bir §eyler si:iy-
lemek istiyorum. $imdiye kadar bunun daha fazla açlklamaya
gereksinimi yokmu~ gibi tarihten bahsettim. Bu arhk mümkün
degil; çünkü açlkça ortaya koymak istiyorum ki, birçok insanm
bahsettigi anlamda bir "tarik" yoktur; onun bir anlaml olmad!gml
si:iylememin bir nedeni de en azmdan budur.
Peki nasIl oluyor da çogu insan "tarih" si:izcügünü kullanabi-
liyor? CBurada, bir kitabm Avrupa tarihine ili~kin oldugunu si:iyle-
digimiz anlamda "tarih" demek istiyorum - bir Avrupa tarihi 0/-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 151

dugunu soyledigimiz an1amda degil.) Bunu okulda ve üniversite-


de ogreniyorlar. Bunun hakkmda kitaplar okuyorlar. "Dünya Ta-
rihi" veya "insan11k Tarihi" adlm ta~lyan kitaplarda ele alman1arr
gorüyorlar ve tarihte, az çok belli bir dizi olguyu gormeye alr~l­
yorlar. Samyorlar ki, bu olgularm akr~l insan11k tarihini olu~turur.
Olgular alamnm sonsuz olçüde geni~ oldugunu ve bir se-
çimde bulunrnamlz gerektigini gormü~tük. llgi alammlZa gore
ornef;in di! tarihini veya yemek yasaklan tarihini veya (Hans
Zinsser'in Rats, Lice and History* adb kitabmda yaplIgl gibi) hum-
ma tarihini ele alabiliriz. Bu an1alIlardan hiçbiri kesinlikle insan-
bk tarihi degi!dir (hepsi birden de degi!dir). insanbk tarihinden
bahsedi!dif;inde akla gelen daha çok, Mlslr, Babi!, Fars, Make-
donya ve Roma ve saire imparatorluklanndan günümüze kadar
olan tarihtir. Ba~ka bir deyi~le, insan/zk tarihi dedigimizde soyle-
mek istedigimiz ve okulda ogrendigimiz, politik güç tarihidir.
Gerçekten de bir insanbk tarihi yoktur, sadece insan ya~a­
nunm bütün olasz a1an1anyla i!gi!i slmrb sayrda tarih vardlr.
Bunlardan birisi de politik gücün tarihidir. Bu dünya tarihi mer-
tebesine YÜkseItilir. Ancak bu, bütün insanbga ve ahlaka yonelik
bir hakarettir. Bu, yolsuzluk, soygun veya suikast tarihini, in-
san1rk tarihi haline getirmekten hiç de daha iyi def;ildir. Çünkü,
güç po/itikasznzn tarihi, u/usa/ ve u/us/ararasz suç/arzn ve kU/ese/ kat/i-
am/arzn tarihinden ba$ka bir $ey deg;./dir (bun1ann engellenrnesine
yonelik bazl denemeler hariç). Okulda bu tarih ogretilir ve en
büyük canilerden bazrlan da kahraman ilan edilir.
Ama gerçekten insanhgm somut bir tarihi anlammda bir
evrensel tarih yok mudur? Boyle bir tarih olamaz. insancrl duy-
gulara sahip her insanm ve ozellikle dé her Hlristiyamn yamlI
bu olmahdlr. Somut bir insanhk tarihi -eger olsaydl- bütün in-
san1ann tarihi olmahydl. Bütün insan1arm umutlannm, sava~­
larmm ve acrlarmm tarihi olmabydl. Çünkü hiçbir insan bir di-
gerinden daha onemli degildir. Bu somut tarih yazrlamaz. 50-
yutlamalar yapmak, gozardl etmek ve seçmek zorundayrz.
Ama boylelikle de çok sayrda tarihe ula~lyoruz - insan1rk tarihi
diye, "dünya tarihi" diye sunulan o uluslararasl suçlar ve katli-
amlar tarihi ise bunlardan sadece biridir.
* Boston 1935.
152 Hayat Problem Çozmektir

Ama neden iirnegin din tarihi veya §iir sanah tarihi degil
de tam da güç tarihi seçildi? Bunun çok çe§itli nedenleri vardlr.
Bu nedenlerden biri, gücün hepimizi, §iirinse sadece çok azum-
ZI etkilemesidir. Bir diger nedense, insanlann güce tapma egili-
minde olmasldlr. Ama güce tapma, putperest1igin ve kiilelik ru-
hunun en alçakça biçimlerinden biridir. Güce tapma korkudan
dogar: hakh o!arak küçümsedigimiz bir duygudan. Güç politi-
kasmm tarih yazarlarmm ilgi odagma oturmasmm üçüncü bir
nedeniyse, güçlülerin genel1ikle tapm!lma arzusunun olmasl ve
bu arzulanm gerçekle§tirecek araçlara da sahip olmu§ olmalan-
dIr. Birçok tarihçi, kayserlerin, generallerin ve diktatiirlerin si-
pari§iyle ve bunlarm denetimi altmda yazml§hr.
Bu giirü~ün birçok cepheden, Hlristiyanhgm bazl savunu-
culan tarafmdan da §iddetli itirazla kar§11anacagml biliyorum.
Çünkü, Yeni Ahit'te bu iigretiyi destekleyen bir cümle dahi bu-
lunmamakla birlikte, Tannnm tarihte tecelli ettigi, Hlristiyan
dogmasmm bir parçasl olarak giirülür. Aym §ey, tarihin anlamh
oldugu ve anlammm Tannnm amaC1 oldugu giirü§ü için de ge-
çerlidir. Yani tarihselcilik bu §ekilde dinin gerekli bir iigesi ola-
rak giisterilir. Ama ben bu giirü§ün sadece bir usçu ve insanC1
olarak degil, bir Hlristiyamn ba!G§ açlS1ndan da tam bir putpe-
rest1ik ve bo~inanç oldugunu iddia ediyorum.
Peki bu tannCl tarihselciligin ardmda ne yatar? 0, Hegel ile
birlikte tarihe -politik tarihe- bir giisteri alam, bir sahne, bir tür
Shakespeare oyunu olarak bakar. ízleyicilerse oyunun kahra-
manlanm ya "büyük tarihsel §ahsiyetler" olarak veya uluslar
olarak ya da bütün insanhk olarak tamrlar. Soma da sorarlar:
"Bu oyunu kim yazrm§?" "Tann" dedikleri zaman da inançh
bir yamt verdiklerini samrlar. Ama yamhrlar. Bu yamt tam bir
kâfirliktir, çiinkü oyunu yazan (çok iyi biliyoruz ki) taml degil,
generallerin ve diktatiirlerin giizetimi altmdaki tarihçilerdi.
Tarihin Hlristiyan ba!G§ açlsmdan incelenmesinin, en az,
ba§ka bir bak1~ açlsmdan degerlendirilmesi kadar hakh oldu-
gunu sorgulamlyorum; iizgürlük ve e§itlik gibi, Bahh kültürü-
müzün çok saYldaki hedef ve idealini, Hlristiyanhgm etkisine
borçlu oldugumuz da kesinlikle vurgulanmahdlr. Ama aym za-
manda, iizgürlük tarihine bile, tek manhksal ve tek Hlristiyan
11. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 153

yakla~lm, -ya~amlmlzm in~asmdan kendimizin sorumlu oldu-


gu anlammda- onun sorumlulugunu kendimizin ta~ldlgmm,
sadece vicdamnuzm bizim yarglclmlz olabilecegi, ama dünyevi
ba~annm yarglClmlz olamayacagmm itirafmda yatmaktadlr.
Tannmn kendisinin ve yarglsmm tarihte tecelli buyurdugu iig-
retisi, davranl~lanmlzln son yargrclnln ve son savunusunun
dünyevi ba~an oldugu iigretisinden aylTt edilemez. Bu, tarihin
bizi yargllayacagl, yani gelecekte güçlü olanzn halclz da olacagl iig-
retisiyle aym kaplya çlkar; bu iigretiye ben "ahlaksal gelecekçi-
lik" diyorum. Genellikle "tarih" dedigimiz ~eyde, uluslararaSl
suçlar ve katliamlar tarihinde, tanrmm tecelli ettigi iddiasl, bir
kâfirliktir; geçmi~teki güç sahipleri yerine, gelecekteki güç sahip-
lerine ve katliamcüara yarglClmlz olarak seslendig;mizde de bu
boyle kalacakllr. Gerçekten insan ya~aml alamnda olup biten
~eyler, bu canice ve aym zamanda çocukça i~ten hiç etkilenmez.
Tamnmayan, unutulmu~ insan bireylerinin ya~aml: kaygIlan,
sevinçleri, acIlan ve olümleri - bütün çaglar boyunca insan de-
neyiminin gerçek kapsaml bunlardlr.
Tarih bunu aruatabilseydi, onun içinde tanrmm parmagml
gormenin putperestlik oldugunu kesinlikle soylemezdim. Ama
boyle bir tarih yoktur ve olamaz da; tarih adl altmda var olan
~ey ise, yani büyüklerin ve güçlülerin tarihi, olsa olsa (Home-
ros'un Olimpos'taki acIlara ve sava~lara dair küçük dü~ürücü
kavgalann opera buffa' smdaki* gibi) güç sahiplerinin oynadlgl
bayat bir komedi, bir opera buffa' dir. En kotü içgüdülerimizden
birinin, güce put gibi tapmanm, bize gerçekmi~ gibi yans!lllgr
budur. Kaldl ki insanlann icat bile etmedigi, tersine tahrif ettigi
bu "tarih"te bazl Hlristiyaruar Tannmn parmagml giirmek isti-
yorlar! Tek yapllklan, kendi acmasl küçük tarih yorumlanm
lannnm üstüne atmaya çah~makken, Tanrmm iradesinin ne 01-
dugunu anlaylp bildiklerini iddia etmeye cesaret ediyorlar.
Dinbilimci Kari Barth, Credo'sunda ~oyle der: "Tam tersine,
'Tann' dedig;mizde bildigimizi sandlglmlz hiçbir ~eyin ona
ula~amadlgl veya onu kavrayamadlgl, ... ama bildiklerimizin
hep kendi icat ettigimiz ve kendi hazlrladlglmlz idollerimizden
biri oldugu itirafIyla yola çlkmahylz, bu ister 'tin' olsun, ister
* (Íta.): komik opera (y.n.).
154 Hayat Problem Çozmektir

'doga', ister 'kader', ister 'fikir' ... " (Barth'm, "yeni Protestanb-
gm Tannmn tarihte teeel1isi iigretisi" ni, "kabul edilemez" ilan
etmesi ve "ísa'mn kraliyet vazifesi"ne bir müdahale olarak ni-
telemesi de bu yakla§lmm çizgisindedir.) Ama Hlristiyan baki§
açlsmdan degerlendirildif;inde bu denemelerin temelinde sade-
ee ukalabk yatmamaktadrr; bunlarm temelinde yatan, adb
admea siiylemek gerekirse, H1ristiyan kar§11! bir yakla§lmdlr.
Çünkü Hlristiyanbk dünyevi ba§anmn belirleyici olmadlgml
iigretir. ísa, "Pontius Pilatus'un zulmünü çekmi§tir". Yine
Barth'tan alml! yaplyorum: "Pontius Pilatus credo'ya* nasJl Sl-
gar? Buna hemen basit bir yarut verilebilir: Bu, o güne bagb-
dIr." Bu §ekilde, ba§anlann insam, zamamnm tarihsel güeünü
sembolize eden adam, burada sadeee bu olaylann oldugu za-
mamn bir giistergesi olarak teknik bir rol üstlenir. Peki neydi
bu olaylar? Olaylar bir insamn aCl çekmesinden ba§ka bir §ey
degildi. Earth, "ael çekme" siizeügünün, ísa'nm sadeee iilümü-
ne degil, bütün ya§amma ili§kin oldugunu vurgulayarak §unla-
n siiyler: "ísa ael çekiyor. Eu yüzden fethetmiyor. Zafer kazan-
mlyor. Eir ba§ansl yoktur... Çarmlha gerilmekten ba§ka ... bir §e-
ye ula§ffilyor. Aym §eyi, halklyla ve iigrencileriyle olan ili§kileri
için de siiyleyebiliriz." Earth'm yazJlarmdan yapl!glm bu alml!-
larla, tarihsel ba§anya tapmamn sadeee benim "usçu" ve "in-
sanCl" bakl§ açlmdan, Hlristiyanhgm ruhuyla bagda§tmlamaz
giirünmedigini giistermek istiyorum. Güçlü Romab fatihlerin
tarihsel eyl~mleri degil, tersine (Kierkegaard'm bir ifadesiyle)
"bazl bahkçJlarm dünyaya verdikleridir" H1ristiyanhk için be-
lirleyici olan. Ama yine de tarihin bülÜn tannel yorumlan, kay-
dedilmi§ biçimde iinümüzde durdugu §ekliyle, yani güeün ve
tarihsel ba§annm tarihi olarak onda, tannsal iradenin teeel1isini
gi:irmeye çah§lyorlar.
"Tanrmm tarihte teeellisi i:igretisi" ne yi:inelik bu saldm kar-
§Ismda büyük olasJllkla, ísa'nm dünya üzerindeki ba§anslz ya-
§amml sonuç olarak en büyük yengi olarak ortaya koyanm, yi-
ne de ba§an oldugu, iilümünden sonra kazandlgl ba§an oldu-
gu, "ilklerin sonuneu, sonuneulann da ilk olaeagl" kehanetinin
onaylanmaslm saglayamn da yine ba§an oldugu; diger bir de-
* (Lat.): inanç (y.n.)
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 155
yi~le tannrun iradesini tecelli ettirenin, Hrristiyan kilisesinin ta-
rihsel ba~ansl oldugu ortaya al!lacakl!r. Ama bu, çok tehlikeli
bir savunma yiintemidir. Kilisenin tarihsel ba~anslrun Hlristi-
yanhk lehine bir taru! olarak giirülebilecegi ~eklindeki sessiz
varsaylm, bir inanç eksikligini ortaya çikarmaktadlr. ilk Hlristi-
yanlann bu türden dünyevi cesaretlendiricileri yoktu. COnlar,
gücün vicdaru degil, vicdarun gücü yarg!lamasl gerektigine
inaruyorlardLl Hrristiyan iigretilerinin ba~anlannm tarihinin,
Tannrun iradesini meydana çlkardlgml iddia edenler, kendileri-
ne bu ba~annm gerçekten Hlristiyanhk ruhunun mu bir ba~an­
SI oldugunu, aynca bu ruhun, kilisenin takibe almdlgl diinem-
de, muzaffer oldugu diinemden daha fazla ba~an kazarup ka-
zanmadlgml sormahdlr. Acaba hangi kilise bu ruhu daha saf
bir ~ekilde canlandmyordu, din ~ehitlerinin kilisesi rni, yoksa
engizisyon kilisesi mi?
Bunu kabul edenlerin ve hatla Isa'nm çagnsmm müsama-
hakârlara yiinelik oldugunu üstüne basarak vurgulayanlann
bile çogu, bu çagnyl yine de tarihseIciligin bir çagnsl, tarihsel
bir kehanet olarak giirmektedir. Bu giirü~ün iinde gelen bir
temsilcisi, The eIue lo Hislory* adh kitabmda Hrristiyan iigretisi-
nin iizünü tarihsel kehanette bulan, ve bu iigretinin kurucusu-
nun, "insan dogasl"nm tarihsel-eyti~imsel yasaslrun da kâ~ifi
oldugunu dü~ünen John Macmurray'dir. Macmurray bu yasa
uyarmca politik tarihin kaçm!lmaz olarak "sosyalist dünya
devleti"yle sonuçlanacagml iddia eder. "ínsan dogasmm temel
yasasl kmlamaz ... Müsamahakârlar dünyanm sahibi olacak".
Ama bir umudun yerine bir kesinligi koyan tarihselcilik, ahlak-
saI bir gelecekçilikle sonuçlanmak zorundadlr. "Bu yasa kmla-
maz". Biiylece -psikolojik nedenlerden dolaYI- ne yaparsak ya-
pahm ayru sonucun ortaya çlkacagmdan; fa~izmin bile sonuçta
o sosyalist dünya devletiyle sonuçlanmasl gerektiginden, iiyle
ki, nihai sonucun bizim ahlaksal kararlanmlza bagh olmadlgm-
dan ve kendi sorumlulugumuz hakkmda kafa patlatmak için
bir neden bulunmadlgmdan emin olabiliriz. "ilklerin sonuncu,
sonunculann da i1k olacagl" ndan bilimsel nedenlerle emin ola-
bilecegirniz bize siiyleniyorsa, bu, vicdarun yerine tarihsel bir ke-
* Londra 1938.
156 Hayat Problem Çozmektir

hanetin konmasmdan ba§ka bir §ey midir? Bu kuram, (kesinlik-


le yazanrun niyetlerinin tersine) §u çagnya tehlikeli olçüde
yakla§mlyor mu? "Vakitlice sonunculara, müsamahakârlara ka-
tllm; çünkü insan dogaslrun aClmaSlZ bilimsel yasalarma gore
en üste çlkmanm en güvenli yolu budur!" Tarihiaçan boyle bir
anahtar, hepimizin ba§anya tapl1glmlzl varsayar; müsamaha-
kârlann, muzafferlerin tarafmda bulunacaklanndan dola)'!
hakh olduklan anlamma gelir. Marksizmi bir insan dogasl psi-
kolojisi ve bir dinsel kehanetdiline tercüme eder. Bu, Hlristi-
yanhgm en büyük kazarumml, içten içe, kurucusunun Hegel'in
bir oncüsü, üstelik de itiraf edilmeli ki üstün bir oncüsü olma-
smda goren bir yorumdur.
Ba§anya tapmamamlz gerektiginde, onun bizim yarglclmlz
olamayacagl ve gozümüzü ahnasma izin vermememiz gerekti-
ginde lsrar ediyorsam - ozellikle de bu yakla§lmla, kendi haki-
ki Hlristiyanhk gorü§ümle ortü§tügümü gostermeye çah§lyor-
sam, kesinlikle yanh§ arua§lImak istemem. Bu dü§üncelerin
dünyevi olmayan bir tutumu Savunma gibi bir hedefi yoktur:
HlrÍstiyanhgm "bu dünyah" ml oldugunu bilmiyorum; ama
kesin olan bir §ey var: Hlristiyarulk bize inanclmlzl gosterebil-
menin tek yolunun, aCI çekeruere ve dü§künlere pratik (ve dün-
yevi) yardlm ula§tlrmamlzdan geçtigini ogretir. Son derece ihti-
yath olan ve hatla güç, §an ve zenginlik anlammda dünyevi ba-
§anlan küçümseyen bu tavn, bu dünyada elinden gelenin en
iyisini yapma, ve kabullenmekte kararh oldugu insansal hedef-
leri, ba§an adma degil, tarih bizi hakh çlkaracagmdan degil,
slrf hedefin kendisi adma, ba§anyla sonuçlandlrma yolunda,
kesin bir kararhhkla destekleme denemesiyle birle§tirmek ke-
sinlikle mümkündür.
Kierkegaard'm Hegel ele§tirisinde, bu gorü§lerden bazllan-
nI ve ozellikle de tarihse1ciligin Hlristiyanhkla bagda§tlnlama-
yacag, tezini destekleyen gorü§ler buluyoruz. Kierkegaard ger-
çi içinde yeti§tirildigi Hege1ci gelenekten kendisini asIa kurta-
ramaml§tlr; yine de Hege1ci tarihse1ciligin aslmda ne anlama
geldigini daha net olarak kavraml§ kimse yoktur. "Hegel' den
once de", der Kierkegaard, "varolu§u, tarihi açlklamayl gaye
edinmi§ filozofiar vardl. Bu denemeler kar§lsmda kayrarun her-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 157

halde gülecegi tutmu9tur. Ama belki de gülüp geçmemi9tir,


çünkü bu insanlar samimi bir ciddiyet içindeydi.
Ama ya Hegel -ah biraz da YunanlIlar gibi dÜ9üneyim!-:
Tannlar nasIl da kahkahadan kmlml9 olmah! Her geyin gerekli-
liginin Slrnna ermi 9 ve hepsini aym teraneyle anlatan ne igrenç
bir profesiir: ah tannlar!" Kierkegaard, ateist Schopenhauer'in
Hlristiyan savunucusu Hegel' e saldlrmasma i9aret ederek 9iiyle
devam eder: "Schopenhauer okumak beni anlatamayacaglm
kadar sevindirdi. Siiyledigi geyler tamamlyla dogru, bu Alman-
lara la)'lk giirdügiim geyse sadece bir Almanm olabilecegi ka-
dar kaba." Ama Kierkegaard'm kendi siizleri de Schopenha-
uer' inkilerden çok daha az kaba degildir; çünkü Hegel zlrvalan
hakkmda 9unlan yazmaktadlr: "Bütün sapkmhklar arasmda bu
panteist çürümeye yol açan nükteli varhk en tiksindirici olam-
dir", derken, "9i9inmenin küfü"nden, onun "entelektüel geh-
vet" inden ve "çürümenin sefil panltlsl" ndan bahsetmektedir.
Gerçekte - entelektüel ve giireneksel egitimimiz çürü-
mÜ9tür. Panldayan giirüntüye ve nükteli varhga tapmIlmasl
nedeniyle çürümü9tür; panldayan giirünüge ve nükteli varh-
ga tapmamlz nedeniyle; geylerin siiyleni 9 biçimine duyulan
hayranhgm, neyin siiylenip neyin yapüd'gmm yerine geçme-
siyle çürümü9tür. Üzerinde rollerimizi oynadlglmlz tarih
sahnesinden etrafa yayüan Romantik panltl fikriyle çürü-
mÜ9tür. Bütün davram9lanmlzda vitrini goz onünde bulun-
durmak üzere egitilmekteyiz.
Ba9ka bireylerin onemi baglarmnda kendi onemini sagl!kl,
bir gekilde degerlendirebilmenin bir insana nasIl ogretilecegi
problemi, bu §ohret ve kader ahlaklan ile hâlâ dünya tarihinin
klasiklerine ve bunlann Romantik güç tasavvurlarma oldugu
kadar bu klasiklerin Herakleitos' a kadar uzanan Romantik sü-
rü ahlakma dayanan bir ahlakla iyice bulandmlml§tlr. Temelde
güce tapmaya dayanan bir ahlak sisteminin etkisiyle bulandl-
nlml§tlr. Bireyciligin ve ozgeciligin (altruizm) makul bir kan§l-
ml yerine - yani iirnegin §unu soyleyen bir giirü§ yerine: "Ger-
çekten onemli olan sadece insan bireyleridir, ama buradan
kendi ki§iligimin çok onemli oldugunu çlkarsarmyorum" - benci-
ligin ve ortakla§aClhgm (kolektivizm) Romantik bir kan§lml
158 Hayat Problem Çüzmektir

mevcut gibi kabullenilir. Yani, "kendi"nin, onun duygusal ya-


§ammm ve "kendini ifade" sinin anlaml ve bóylelikle de "ki§i-
lik" ile grup, kolektif arasmdaki gerilim romantikçe abartlhr.
Artlk bu kolektif diger bireylerin ve diger insanlann yerine ge-
çer ama hiçbir adamakIlh ki§isel ili§kiye izin vermez. Bu yakla-
§Imm slogam temelde: "Yónet veya boyun eg" dir; ya kaderiyle
çarpl§an ve §óhret kazanan büyük bir adam, bir kahraman 01
(Herakleitos der ki: "ne kadar yüksekten dü§ersen, §óhretin o
kadar büyük olur"), ya da "kitleler" e katll, ónderlere boyun eg
ve kendini kolektifin yüksek hedefleri için feda et. Kendi ile ko-
lektif arasmdaki gerilime yüklenen anlamm bu denli a§lrl vur-
gulanmasmda, nevrotik ve histerik bir óge bulurunaktadu, da-
hasl, kahramanlan putla§tuma ahlakl ile yónetme ve boyun eg-
me ahlaklm ta§lyanm, bu histeri, uygarhgm yiiküne kar§1 bu
tepki, güçlü bir duygusal çekim gücünün gizemi oldugundan
ku§ku duymuyorum.
Bunlann hepsinin temelinde gerçek bir zorluk vardIr. Poli-
tikacmm kendisini kiitü!ükle sava§la klsItlamasl ve mutluluk
gibi "pozitif" veya "yüksek" degerler adma sava§mamaSI ge-
rektigi gayet açIk olsa da, iigretmenin durumu kiikten farklIdu.
Gerçi kendi "yüksek" degerler slralamaslm ógrencilerine zorla
kabul ettirmemesi gerekir; ama yine de onlarm bu degerlere kar§1
ilgisini uyandumay' kesinlikle denemelidir. Ogrencilerinin ruh-
lan için kaygIlanmahdu. (Sokrates arkada§larma kendi ruhlan
için kaygIlanmalan gerektigini siiylediginde, asIl onun arkada§-
lannm ruhlan için kaygIlandlgl ortadadlr.) Demek ki egitimde
bir Romantik ve estetik iige gibi bir §ey herhalde bulurunakta-
du; politikaya kesinlikle SlzmamaSI gereken bir iige. Ama her
ne kadar ilke olarak bu dogru olsa da, bizim egitim sistemimiz-
de uygulanmasl kesinlikle olanaksIzdu. çünkü bu, iigretmen
ve ógrenci arasmda, sürdürmekte ya da bitirmekte her iki tara-
fm da iizgür olmaSI gereken bir dostluk ili§kisi bulunmaslm
varsayar. (Sokrates yol arkada§lanm seçiyordu, arkada§lan da
onu.) Ogrenci saylSl bile bunu bizim okullarumzda olanaksIz
hale getirmeye yeter. Buna uygun olarak, yüksek degerleri ak-
tarma yolundaki organizasyonel denemelerin hepsi, sadece ba-
§anSIZ degildir, aym zamanda, üstüne basarak vurgulamahyun
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 159

ki, zarara da yol açar - yani ula~mak istenilen ideallerden daha


somut ~eylere yónlendirir. Bize emanet edilen insanlara hepsin-
den ónce zarar vermememiz gerektigi ilkesi, trpta oldugu gibi
egitimde de temel ilke olmahdlr. "Zarar verme" (ve bu yüzden
"genç insanlara bizden baglmslz olmak ve kendi seçimlerini
yapabilmek için acilen gereksinim duyduklan ~eyi ver") ilkesi,
kulaga ne kadar alçakgónüllü gelse de gerçekle~tirilmesi gayet
uzak olan, son derece degerli bir hedef olurdu. Bunun yerine
"yüksek" hedefler moda dIr, "ki~iligin tam olarak geli~imi" gibi
Romantiklere ózgü ve gerçekte saçma olan hedefler.
Daha Platon' da oldugu gibi, bireyciligin bencilikle, ózgeci-
ligin ise ortakla~aclhkla (yani bireysel benciligin yerine grup
benciliginin konmaslyla) hâlâ ózde~le~tirilmesine yol açan,
bóylesi Romantik fikirlerin etkisidir. Ama egitimin ba~hca
probleminin, yani kendi ki~iliginin óneminin ba~ka bireylerin
ónemine góre saghkh bir degerlendirmesine ula~mamn nas!l
mümkün oldugu probleminin, daha net bir ~ekilde ortaya kon-
masma giden yol bile kapatrhr. Kendimizin ótesine geçen bir
hedef, kendimizi adayabilecegimiz ve fedakârhkta bulunabile-
cegimiz bir hedef seçmerniz gerektigi hakll olarak hissedildi-
ginden, "tarihsel bir misyon"u olan bir kolektifin bu hedef 01-
maSl gerektigi sonucu çlkartrhr. Yani bize fedakârhkta bulun-
mamlZ gerektigi sóylenir, aym zamanda da bóylelikle mükem-
meI bir ah~veri~ yaptrgumz anlatrhr. Fedakârhkta bulunacaglz
- ama bóylece ~an, ~óhret kazanacaglz; tarih sahnesinde "ba~rol
oyuncusu", kahraman olacaglz; küçük bir i~ kar~lhgl büyük bir
ücret alacaglz. i~te bu, sadece'küçük bir azmhgm ónemli oldu-
gu ve kimsenin halkla ilgilenmedigi bir çagm ikircikli ahlakldlr.
Bu, politik veya entelektüel birer taklmerkçi (oligar~) olarak ta-
rih kitaplarma geçme ~ansl olan insanlann ahlakldlr. Ama bu
asIa, adalet ve e~it haklar için sava~anlann ahlakl olamaz, çün-
kü tarihsel ~óhreti çok az ki~i yakalayabileceginden, ~óhret adil
olamaz. Aym ólçüde, belki daha da degerli olan çok saylda in-
san daima unutu1acaktrr.
Herakleitosçu ahlakbilimin, yüksek ódülleri ancak bizden
sonrakilerin bize verebilecegi ógretisinin, §imdiden hemen
ódülümüzü aramamlZ gerektigi ógretisine góre biraz daha iyi
160 Hayat Problem Çozmektir

olabilecegini de belki itiraf etmeli, Ama gereksinimimiz olan bu


degildir, Ba§an ve iidülü oldugu gibi yadslyan bir ahlaka ge-
reksinimimiz vardlr, Biiylesi bir ahlah §imdi icat etmerniz de
gerekmez, Bu yeni bir §ey degildir, En azmdan ilk ba§larda H,-
ristiyanhgm iigrettigi budur, Günümüzün endüstriyel ve bilim-
sel i§birliginde de iigretilen yine budur, Ne mutlu ki, Romantik
tarihselci §iihret ahlah azahyor gibi giirünmektedir, Meçhul as-
ker bunu giistermektedir, Fedakârhgm meçhul olarak yapüma-
smm e§it degerde, belki daha da degerli oldugunu kavramaya
ba§hyoruz, Ahlaksal egitimirniz de bunu izlemelidir, i§imizi
yapmayl, §iihret ugruna ya da utançtan kaçmmak ugruna degil
bu i§ ugruna fedakârhkta bulunmay' iigrenmeliyiz, (Hepimizin
belli bir cesaretlendirmeye, umuda, iidüle ve hatta azara gerek-
sinim duymamlz ba§ka bir §eydir,) Bizi i§imiz, yaphglmlz §ey-
ler hakh çlkarmahdlr, kurgusal bir "tarihin anlaml" degil,
Benim tezim, tarihin anlammm olmadlgldlr, Ama bu iddi-
adan, hiçbir §ey yapamayacaglllliz, politik güç larihini kabul-
lenmemiz gerektigi veya onu aCl bir §aka olarak sineye çekmek
zorunda oldugumuz anlaml çlkmaz, Çünkü onu, çiizümlerini
kendi çaglmlzda aramak istedigimiz güç politikasl problemleri
bahnundan yorumlayabiliriz, Güç politikasl tarihini, açlk top-
lum için, ahI ve hukukun hâkimiyeti için, adalel, iizgürlük ve
e§itlik için, sava§m yok olmasl için verdigimiz kavga açlSlndan
yorumlayabiliriz, Her ne kadar tarihin nihai bir amaCl olmasa
da, ona bu amaçlanmlzl yükleyebiliriz; ve her ne kadar tarihin
bir anlaml olmasa da, ona bir anlam verebiliriz, (Daha Theodor Les-
sing bile biraz farkh bir anlamda olsa da, "anlamslza aruam
verme olarak tarih" len bahsetmi§tir,)
Burada kar§lmlza çlkan, doga ve gelenek problemidir, Ne
yapacagznuzl ne do ga ne de tarih bize siiyleyebilir, Olgular, is-
ter dogarun isler larihin olgulan olsun, bizim adlmlza kararlar
alamazlar, seçecegimiz hedefleri belirleyemezler, Dogaya ve la-
rihe anlam katan biziz, insanlar birbirine e§it degildir; ama e§il
haklar için sava§maya karar verebiliriz, Devlet gibi insansal ku-
rumlar da ussal degildir; ama oruan daha ussal bir hale getir-
mek için sava§maya karar verebiliriz, Dilimiz gibi kendimiz de
ussal olmaktan çok dUygUSallZ; ama biraz daha ussal olmaya
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 161

çah§abiliriz ve dilimizi (Romantik egitim kuramcüanmlzm siiy-


leyecegi gibi) bir ifade aracI olarak degil, bir ussal anla§ma ara-
CI olarak kullanmaya çah§abiliriz. Tarihin kendisi -burada tabii
güç politika SI tarihini ve insanhgm geli§iminin var olmayan ta-
rihini kastetmiyorum- ne bir hedefe ne de bir anlama sahiptir;
ama ona her ikisini de vermeye karar verebiliriz. Onu açlk top-
lum ve dü§manlan arasmdaki sava§a diinü§türebilir ve bu §e-
kilde yorumlayabiliriz. Sonuçta aym §ey, "ya§amm anlaml"
hakkmda da siiylenebilir. Ya§amlmlzm hedefinin ne olacagl ve
hedef!erimizi belirlemek bize baghdlr.
Olgular ve kararlar arasmdaki bu ikiciligi temel al!yorum.
Biiylesi olgulann hiçbir anlaml yoktur; yalmzca bizim kararlan-
mlZ araClhglYla bir anlam kazamrlar. Tarihselcilik, bu ikiciligi
a§ma yolundaki birçok denemeden biridir. O korkudan dog-
mu§tur; çünkü tamdlglmlz ahlaksal iilçüt!er için sorumlulugu
kendimizin ta§ldlgl giirüsünden korkar. Ama korkudan dogan
biiylesi bir denerne bana, hep batJl inanç dedigirniz §eymi§ gibi
giirünüyor. Çünkü ekmedigirniz yerde biçebilecegimizi varsa-
yar; adlmlanmlzl tarihe uydurdugumuz zaman her §eyin yo-
lunda gidecegine; kendimizin hiçbir temel karar verrnerniz ge-
rekmedigine bizi ikna etmek ister ve aynca kendi sorumlulugu-
muzu tarihin, yani güçlerin, bizim iiternizde cereyan eden §ey-
tani oyununun üstüne atmaya çah§lr. Davram§lanmlzl bu güç-
lerin gizli hedef!eri, bize sadece mistik esinler ve sezgilerle vah-
yedilebilecek hedefleri temelinde açlklamaya çah§lr; biiylelikle
bizi ve davram§lanmlzl, yüdlz fallanmn ve dü§lerin verdigi
esinle piyangoda §ansl! saylslm seçen insanm ahlaksal düzeyi-
ne indirir. $ans oyunlan gibi tarihselcilik de, davram§lanmlzm
ussalhgmm ve sorumlulugunun uyandlrdli\J çaresizlik duygu-
muzdan dogrnu§tur. O yozla§rnl§ bir umut ve yozla§ml§ bir
inançtJr, ahlaksal co§kurnuzda ve ba§anyl küçümsememizde
temellenen umut ve inancm yerine, sahte bir bilimden çlkan bir
kesinligi koyrna denemesidir. Bu sahte bilimin, yüdlzlar hak-
kmda ml, "insan dogas!" hakkmda rnl yoksa tarihsel kaderimiz
hakkmda ml oldugu fark etmez.
iddia ediyorurn ki, tarihselcilik sadece ussal olarak des-
teksiz degildir, vicdana hitap eden her dinle de çeli§ki içindedir.
162 Hayat Problem çõzmektir

Çünkü boylesi bir din, davrall!§lanmIz için ve bu davrall!§la-


nmIzm tarihin ak1§1 üzerindeki etkisi için smIrSIZ bir SOrum-
luluk ta§ldIgmuzI vurguladlgl olçüde, tarihe ussalcl yakla-
§Imla ortü§mek zorundadlf. Dogrudur - umuda gereksinimi-
miz var; umut olmadan davram§lanmIzI yonlendirmek ve
ya§amak bizim gücümüzü a§ar. Ama bundan daha fazlaszna ge-
reksinimimiz yok ve bize daha fazla §ey vaat edilmemelidir.
Kesinlige gereksinimimiz yok. Ozellikle de din, dü§lerin ve
dileklerin gerçekle§mesinin bir telafisi olmamahdlf. Ne pi-
yangoda bir bilete sahip olmaya, ne de bir sigorta §irketinde
poliçe sahibi olmaya benzemelidir. Dindeki tarihselcilik bir
putperestlik ve batll inanç ogesidir.
Olgular ve kararlann ikiciligine yapllan bu vurgu, fikirlere,
6rnegin "ilerleme" fikrine olan yakla§lmlmlzl da belirler. Tari-
hin ilerledigine veya kendimizin ilerlemesi gerektigine inamr-
sak, tarihi anlamh sanan ve bu anlamm onun içinde ke§fedile-
cegine, ona kazandmlmasma gerek olmadIgma inanan bir in-
sanla aym hatayI yapmI§ oluruz. Çünkü iler!emek, bir hedefe
dogru, insani varhklar olarak bizler için var olan bir hedefe
dogru hareket etmek demektir. "Tarih" bunu yapamaz; sadece
biz, insan bireyleri yapabiliriz. Bunu ise, ozgür!ük ve onunla
birlikte ilerlemenin bagh oldugu demokratik kurumlan savu-
nup güçlendirerek yapabiliriz. iler!emenin bize bagh oldugu,
bizim uyamkhgull!za, çabalanmlza, hedeflerimizi onümüze
koydugumuz kesinlige ve karar!anmlZln gerçekçiligine bagh
oldugu olgusunu, daha iyi kavradIgUll!zda, bunu da daha iyi
yapabilecegiz.
Peygamber gibi poz verecegimize talihimizin yarahcllan
olmahY1z. Odevlerimizi yapabildigimiz kadar iyi yapmayI og-
renmeliyiz, hatalanmlZl g6rmeyi ogrenmeliyiz. Kaldl ki bir kez
güç tarihinin bizim yargIcInuz olacagI fikrinden kurtulursak,
tarihin bizi hakh çIkanp çIkarmayacagI sorusuna saplanmaktan
vazgeçersek, belki o zaman tarihsel güçleri uslandumay' bir
gün ba§arabiliriz. Belki bu §ekilde sonuçta dünya tarihini bile
savunabiliriz: Bu savunuya acilen gereksinimi var.
9. Demokrasi Kuramz Üzerine*

En büyük ilgi alamm doga ve doga bilirnidir: Evrenbilim.


Temmuz 1919'da Marksizmden vazgeçtigimden bu yana, poli-
tikayla ve onun kuramlyla sadece bir vatanda~ -ve bir demok-
rat- olarak ilgileniyordum. Ama sagdan ve soldan 20'li ve 30'lu
yülann ba~mda güçlenen totaliter hareketler ve nihayet Alman-
ya' da Hitler'ín gücü ele geçirmesi. beni demokrasi problemi
hakkmda dü~ünmeye zorlad!.
Her ne kadar AÇlk Toplum ve Dü§manlarz adh kitablm, Hitler
ve Nazilerden tek kelimeyle bile bahsetrnese de, Hitler'e kar~l
sava~a benim katk1m olarak dü~ünülmü~tü: Kítap bir demokra-
si kuraml ve dü~manlanmn eski ve yeni saldmlanna kar~l de-
mokrasinin savunmasldlr; 1945 y!lmda yaylnüanml~ ve tekrar
tekrar baslhm~hr. Ama bence en i:inemli olan noktasl, bana ka-
hrsa nadíren arua~!ld!.
Herkesin bildígi gibi "demokrasi" Almancada "halkm hü-
kümdarhgl" veya "halk1n egemeruigi" anlamma gelir ve "aris-
tokrasi" (en iyilerin ve seçkiruerin hükümdarhgl) ile "monar-
~i"nin (bir ki~inin hükümdarhgú kar~JtldlT. Ama kelimenin an-
laml bíze fazla yardlmcl olmaz. Çünkü híçbír yerde halk hâkirn
degildír: Her yerde hükürnetler (ve ne yazlk ki bürokrasí, yani
zorlukla hesap sorulabilen ya da asia hesap sorulamayan me-
murlar) hâkimdir. Aynca, Büyük Britanya, Danimarka, Norveç
ve isveç birer monar~idir ama aym zamanda çok iyi birer de-
mokrasí i:irnegidír (belki sadece isveç bir istisnadIT; orada so-
rumsuz bir vergi bürokrasisi ~imdi diktati:irlük gücüne sahip-
tir); Demokratik Almanya'mn tam tersine, ki bu kendini de-
mokrasi olarak gi:isterir - ama ne yazlk ki hakslz yere.
'" DER SPIEGEL, Say132, 3 Agustos 1987, s. 54-55.
164 Hayat Problem Çõzmektir

Peki gerçekten iinemli olan nedir?


Aslmda sadece iki devlet biçimi Vardlr: bir hükümetten kan
diikmeden bir seçim araclhg,yla kurtulmanm mürnkün oldugu
ve bunun mümkün olmadlg, devletler. Onemli olan budur, bu
devlet biçiminin nasIl adlandmldlgl degil. Ah~Ildlgl üzere bi-
rinci biçime "demokrasi", ikinci biçime ise "diktatiirlük" veya
"tirarrllk" denir. Ama siizcükler hakkmda (Demokratik Alman-
ya gibi) tartr~mak yersizdir. Belirleyici olan, kan diikmeden hü-
kümetin dü~ürülebilmesidir.
Hükümeti dü~ürmenin degi~ik yiintemleri vardlr. En iyi
yiintem, oylama usulüyle yapllamdlr: Seçilmi~ bir parlamento-
da yeni bir seçim ya da bir oy hükümeti devirebilir. Onemli
olan budur. Bu nedenle vurguyu ~u sorulara koymak (Pla-
ton'dan Marx'a kadar ve daha soma da hep yapIldlgl üzere),
yanh~trr: "Kim yiinetmeli? Halk (ayak taklml) InI yoksa az sayl-
daki en iyiler rni? (Iyi) I~çiler mi yoksa (kiitü) kapitalistler mi?
Çogunluk mu yoksa azmhk ml? Sag parti mi, soI parti mi yoksa
ortayolcu bir parti rni?" Bu sorulann hepsi yanh~ sorulmu~tur.
Çünkü insanlar bir hükümetten kan diikmeden kurtulabildigi
sürece, bnemli olan, kimin yonettigi degildir. Ínsanlann kurtu-
labilecegi her hükümetin, kendisinden ho~nut olundugunu
giisterecek ~ekilde davranmak için fazlaslyla i~tahl vardlr.Kaldl
ki insarrlann, kendisinden o kadar da kolay kurtulamayacagml
bilen bir hükümetin i~talu da kaçar.
Bu basit demokrasi kurammm uygulamada ne derrli iinem-
li oldugunu giistermek için, bunu oransal seçim yasasl proble-
rnine uygulamak istiyorum. Eger burada, Federal Almanya'mn
o kendini çok iyi kamtlaml~ anayasaslyla güvence altrna alm-
nu~ seçim kanununu ele~tiriyorsam, bu sadece, bildigim kada-
nyla çok ender sorgulanan bir giirü~ hakkmda bir tartr~ma aç-
ma denemesi olarak giirülmelidir. Anayasalar çabucak degi~ti­
rilmemelidir; ama onlar hakkmda ele~tirel olarak tartr~mak, slrf
onlarm iineminin bilincini canh tutmak için bile yararhdlr.
Batr Avrupa krtasmm demokrasilerinde, iirnegin Büyük
Britanya veya Birle~ik Devletler' de geçerli olan ve yerel temsile
dayah olan seçim kanunundan gayet farkh olan bir seçim ka-
nunu geçerlidir. Büyük Britanya' da her seçim biilgesi parla-
II. Taiih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 165

mentoya bir temsilci gonderir: en çok oyu alml~ olamm. Hangi


partiye üye oldugu, ya da herhangi bir partiye üye olup olma-
dlgl, resmi olarak dikkate almmaz. Onun odevi, alm ak, vicda-
m temiz olarak, bir partiye üye olsun olmasm, kendi seçim
bolgesinde ya~ayanlann çIkarlanm savunmaktIr. Tabii ki parti-
ler vardu ve bunlar hükümetin kurulmasmda büyük bir rol
oynarlar. Ama bir seçim bOlgesinin temsilcisi, kendi partisine
kar~1 oy vermenin, ha!!a ondan kopmanm, seçim bolgesinin
(ha!!a belki de bütün halkm) çIkanna olduguna inamrsa, bunu
yapmakla yüküm!üdür. YüzyIhmIzm en büyük devlet adaml
olan Winston Churchill asIa bir takipçi olmaml~, iki kez de
parti degi~tirmi~tir. KIta Avrupasr'nda ise durum tamamen
farkhdIr. Oransal temsil, her partinin parlamentoda -ornegin
Alman Bundestag'mda-, farkh partilerden milletvekillerinin sa-
ylsmm, partilerin aldlklan oylarla olabildigince tam oranllh
olacak kadar temsilcisinin bulunmasl anlamma gelir.
Boylelikle partiler devletin anayasasmda tarurur ve temel
kamu hukukunda tayin edilir. Her bir milletvekili de resmi ola-
rak kendi partisinin temsilcisi olarak seçilir. Bu nedenle, belli
durumlarda kendi partisine kar~1 oy verme gibi bir yükümlülü-
gü olamaz: Tam tersine, sadece bu partinin temsilcisi olarak se-
çildiginden dolayr, ahlaksal olarak partisine baghdIr. (Eger bu-
nu arllk vicdanma slgduamIyorsa, anayasa bunu §art ko~masa
bile istifa etmesi ahlaksal bir iidevdir.)
Tabii ki partilere gereksinim oldugunu biliyorum: Partiler
olmadan i~leyen bir demokratik sistemi henüz kimse bulamadl.
Ama siyasi partiler pek de memnuniyet verici ~eyler degildir.
Diger taraftan partiler olmaymca da olmaz. Bütün demokrasi-
lerimiz halk hâkimiyetine degil, parti hâkimiyetine dayahdIr.
Yani parti liderlerinin hâkimiyetindedir; çünkü bir parti ne ka-
dar büyükse, o kadar az mutablkllr, o kadar az demokratiktir,
ona oy verenlerin parti yiinetimi ve parti prograrru üzerindeki
etkileri de o kadar azdIr. Oransal temsile gore seçilmi~ bir mec-
lis veya parlamentonun, halkr ve isteklerini daha iyi yansllllgl
inancI yanh~llr. Oransal temsil, halkr ve fikirlerini degil, sadece
partilerin (ve propagandanm) seçim günü halk üzerindeki etki-
sini temsil eder. Seçirn günü, hükümet etkinlikleri hakkmda
166 Hayat Problem Çozmektir

halk mahkemesi günü olmahdlr. Oransal temsil bunun boyle


olmasml güçle~tirir.
Demek ki, geçerli bir halk hâkimiyeti kuraml yoktur; Oran-
sa1 temsili destek1eyen bir kuram yoktur. Oyleyse ~unu sorma-
hylZ: Oransal temsil uygulamay" ilk olarak hükümet olu~umu­
nu, ikinci olarak da bir hükümeti dü~ürme gibi belirleyici
onemdeki bir olaslhgr nasll etkiliyor?
1. Ne kadar çok parti varsa hükümeti kurmak o kadar zor-
la~lr. Bu, oncelikle deneyimin gosterdigi bir olgudur, ikinci ola-
rak da ak1m gosterdigi bir olgudur: Sadece iki parti olsaydl hü-
kümet kurmak kolay olurdu. Ama oransal temsil, küçük parti-
lerin de hükümet olu~umuna ve boylelik1e de hükümetin poli-
tik kararlanna büyük -hatla belirleyici- bir etkide bulunmasml
mümkün kllar.
Herkes bunu kabul edecektir; oransal temsilin parti sa)'lsllli
arl!rdlgml da herkes bilir. Ama demokrasinin "oz" ünün haHan
hâkimiyetinde yathgml varsaydlgulliz sürece, birer demokrat
olarak bu güçlük1eri sineye çekmemiz gerekir, çünkü o zaman
oransal ternsil de i~in JJ6z"üne iner.

2. Yine de oransal temsilin ve bunun sonucu olarak parti-


lerin çoklugunun, ornegin parlamentonun yeniden seçilmesi
araclhglyla, halkm karanyla hükümetin devrilmesi gibi
onemli bir konuda, bazen daha da kotü etkileri olur - ilk ola-
rak, birçok parti oldugunu bildigimiz ve bu kadar çok parti-
den birinin mutlak çogunluga ula~acagml asia bekleyemeye-
cegimiz için. Bu yüzden bu beklenti dogru çlkl!gl takdirde,
halkm karan partilerden hiçbirine kar~l olu~maml~ demektir.
Partilerden hiçbiri dü~ürülmemi~, partilerden hiçbiri yargl-
lanmaml~l!r.
ikinci olarak seçim gününün hükümet hakkmda bir halk
mahkemesi günü olmasl beklenmez. Bazen hükümet bir azmhk
hükümeticlir ve bu yüzden dogru buldugu ~eyleri yapabilme
durumunda degildir, taviz venneye zorlanml~l!r, ya da hükü-
met partilerinden hiçbirinin tam sorumlu olmadlgl bir koalis-
yon hükümetidir.
Boylece siyasi partilerden hiçbirini ve bunlardan hiçbirinin
n. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 167

liderini hükÜilletin kararlanndan sorumlu tutmamaya ah§lhr.


Bir partinin oylannm yüzde be§ veya onunu yitirmesini, hiç
kimse, O partinin suçlu bulunmasl olarak gõrmez; hele ki seç-
menler, yani y6netilenler tarafmdan: Bu, sadece popülerlikteki
anhk bir çalkanhya i§aret eder.
Üçüncü olarak: Seçmenlerin çogunlugu mevcut bir çogun-
luk hükümetini dü§ürmek istese bile, buna kayJtslz §arts1Z ula-
§amayabilir. Çünkü §imdiye kadar (sorumlu tutulabilecek §e-
kilde) mut!ak çogun1uga sahip bir parti, çogun1ugunu kaybe-
derse, oransal temsil alhnda büyük olaslhkla hâlâ en büyük
parti olacakhr. Bu nedenle en küçük partilerin bile verecegi
destekle bir koalisyon hükümeti kurabilecektir. Bõylece -ço-
gunlugun karanmn tersine ve "haHan iradesi"ni temsil etmek-
ten kilometrelerce uzaktaki küçük Dir partinin karan yüzün-
den- büyük partinin dü§ürülmü§ lideri hükümet etmeyi sürdü-
recektir. Tabii ki, bõylesine küçük bir parti, yeni bir seçim 01-
makslzm veya seçmenlerden gelen yeni bir talep olmakslzm bir
hükümeti dü§ürebilir ve muhalefet partileriyle birlikte yeni bir
parti olu§turabilir - bu ise oransal ternsilin temelinde yatan fi-
kirle çarplcl bir kar§Jthk içindedir: bir partinin etkisinin, seç-
menlerinin saylslyla õrtii§mesi fikriyle.
Bu tür §eyler slk slk olmaktadlr. Çok sa)'lda partinin oldu-
gu ve bu yüzden koalisyonlann slradan oldugu yerlerde ise bu,
neredeyse gündelik bir §ey haline gehni§tir.
Benzer §eylerin oransal temsilin olmadlgl bir ülkede de ola-
bilecegi son derece dogrudur. Ama bõyle ülkelerde -õrnegin
Büyük Britanya ve Birle§ik Devlet!er' de- as!l olarak birbiriyle
rekabet eden iki büyük partinin çarpl§masl yõnünde bir egilim
geli§mi§tir.
íki parti sistemini mümkün k!lan biçim, bana en iyi de-
mokrasi biçimi gibi gõrünüyor. çünkü bu, partilerin sürek1i
õzele§tiri yapmasml saglar. Büyük partilerden biri seçimlerde
gerçek bir tokat yediginde, bu genellikle parti içinde kõkten bir
reforma yol açar. Bu, rekabetin ve seçmenlerin partiyi gõrmez-
den gelinemeyecek kadar bariz bir §ekilde ba§anslzhkla yargl-
lamasmm bir sonucudur. Bõylece partiler, bu sistem araC1hgly-
la, zaman zaman hatalanndan ders çlkarmaya ya da yok olma-
168 Hayat Problem Çozmektir

ya zorlamr. Sadece bu konu hakkmdaki tarh~maya yeni bir yiin


vermeyi diliyorum. Demokrasi fikrinden, oransal temsil siste-
minin ahlaksal üstünlügünün manhksal olarak çlkarsanabilece-
gi ve !<ita Avrupasl sistemlerinin, oransal temsil nedeniyle
Anglosakson sistemlerinden daha iyi, daha adil veya daha de-
mokratik oldugu dü§üncesi safçadlr ve ayrmhya inen bir ince-
leme kar§lsmda ayakta kalamaz.

Ózet olarak: Oransal temsilin, ingiliz veya Amerikan siste-


minden daha demokratik oldugu giirü§ü desteksizdir, çünkü
halkm hâkimiyeti gibi, a§Ilml§ bir demokrasi kuramma dayan-
mak zorundadlr (ki bu da devletin egemenligi kuraml denilen
§eyden kaynaklamrl. Bu kuram ahlaksal olarak hatah ve haUa
desteksizdir. Çogunlugun hükÜilleti dü§ürme yetkisi kuraml
tarafmdan a~llml§hr.
Bu ahlaksal tamt, seçimlerinde hükümeti mahkemeye Çl-
karma gücünü seçmenlere vermek için, iki tam sorumlu ve ra-
kip partiden fazlasma gerek olmadlgl yolundaki pratik tamUan
herhalde daha iinemlidir. Oransal temsil, çogunlugun seçim ka-
rannm ve biiylelikle seçim yenilgisinin partiler üzerindeki etki-
sinin -ki bu, demokrasinin gereksinim duyabilecegi iyilikçi bir
etkidir- küçÜillsenmesi tehlikesini yarahr. AÇlk bir çogulliuk
karan için, olabildigince iyi ve güçlü bir muhalefet partisinin
bulunmasl iinemlidir. Yoksa seçmenler slk slk, "Bundan sonra
daha iyi bir §ey gelmeyecek" §eklinde dü§ünmek için hakh ge-
rekçeleri oldugundan, kiitü bir hükÜilleti hükümeUe tutmak
zorunda kalacaklardlr.
Benim iki partili bir sistemi savunmam, açlk bir toplum
dü§üncesiyle çeli§memekte midir? Çok saylda fikir ve ku-
ramlara kar§l ho§giirü, yani çogu1culuk, açlk toplum ve onun
dogruluk arayl§ma iizgü degil midir? Bu çogu1culuk çok sa-
ylda partiyle ifadesini bulmamah mldlr? Benim yamllm: Bir
politik partinin giirevi, hükümeti kurmak ya da muhalefet
olarak hükümetin çah§maslm ele~tirel 01 arak giizlemektir.
Ele§tirel giizlemin bir parçasl da, hükümetin farkh fikirlere,
ideoloji ve dinlere kar§l ho§giirüsünü giizlemektir (tabii bun-
lar ho§giirüsüz olmadlgl sürece: Çünkü ho§giirüsüzlügü vaaz
II. Tarih-ve Politika Üzerine Dü~ünceler 169
eden ideolojiler, ho~ górülme haklanm kaybederler). BaZI ide-
olojiler -ba~anyla ya da ba~anslzca- bir partiye hükmetmeye
veya yeni bir parti kurmaya çah§lrlar. Bóylece bir yanda fikir-
ler, ideolojiler, dinler, óbür yandaysa büyük rakip partiler ara-
smda bir pasla§ma olacakhr.
Ama çok saylda ideolojinin ya da dünya górü~ünün, yansl-
maSlm çok saylda partide bulmasl gerektigi di.i§üncesi, bence
politik olarak yamlt!C!dlr. Hatta sadece politik olarak degil,
dünya góri.i~ü olarak da. Çünkü parti politikaslyla çok yakm
bir baglantl, bir ógretinin safhgml bozar.
10.Demokratik Devlet Kuraml ve
Uygulamasl. Üzerine Dü§ünceler*

I. Yazm, bilim, demokrasi: Bir baglantz mz?

Atina' da, isa'mn dogu§undan a§agl yukan 530 y!l onceden


bu yana, daha once hiç olmaml§, en azmdan Avrupa'mn hiçbir
yerinde o1maml§ bir pazar vard!: serbest bir kitap pazan, elyaz-
maSl ve satl§ için ÜTetilmi§ kitaplarm papirüs tomarlan halinde
sat!ldlg' serbest bir kitap pazan. Bu §ekilde satl§a sunulan ilk
kitaplar, Homeros' un iki büyük destamyd!: llyada ve Odysseia.
500 y!l sonra ya§aml§ olan Cicero' nun bir bildirisine gore,
Homeros destanlanmn yazlya dokülmesini, o zamanlar Atina
tiranhgml elinde tutan Peisistratos' a borçluyuz. Peisistratos bü-
yük bir reformcuydu. Ba§ka §eylerin yamnda, Atina' daki dra-
ma gosterilerini, bizim tiyatro dedigirniz kurumu kuran da
odur. Belki de -evet, tahminen- Homeros'un ilk yaylmclsl, yazl
malzemesini, MlSlr' dan papirüsü getirten ve Homeros'un met-
nini yazdlrabilecegi egitimli koleleri satm alan da odur. Atinah-
lara festivaller ve kültÜTel olarak onemli birçok §eyi armagan
eden zengin bir adamdl. Daha sonralan yayrmCl olarak çah§an
ba§ka Atinah giri§imciler de oldu. Homeros'un yaz!lanna Ati-
na' da olan talebin doyumsuzla§masl onlan cezbediyordu: Her-
kes okumayr ogrenmi§ti, herkes Homeros okuyordu. $a§!lacak
kadar kisa bir sürede yapltlan Atina'mn inci1'i ve elifbasl oldu.
Hemen ba§ka kitaplar da yay,mlandl. Kitap pazan olmadan
yaymm da olmadlgma dikkat edilsin. Bir elyazmasmm (veya
günümüzde bas!ll bir kitabm da) bir kütüphanede bulunmasl,
* 9 Haziran 1987'de Münih'te yapIlan konu~ma.
II. Tarih ve Politika Üzerine Di4ünceler 171

onun pazardaki arZlm hiçbir ~ekilde etkilememektedir; bir el-


yazmaslmn ilk yaylml olarak da hakl! olarak kitap pazarmda
ilk arzml ahyoruz. Avrupa' da bir kitap pazan uzunca bir SÜTe
için (tahrninim neredeyse 200 yJ! kadar) sadece Atina' da vard!.
Kammca Atina i:irnegini ilk izleyen kentler, Korinthos ve Thebai
pazarlan ohnu~tur.
Tabii ki ~airler çok daha i:inceden vardl ve kayJtlar da. Ama
ilk olarak Atina' da bir yazm geli~ebildi (çünkü bu, yaylmlama
kurumunu varsayar), tarihçiler, siyaset bilimciler, filozoflar, do-
ga bilimciler, matematikçiler gibi yazarlar vard!. Bu yazarlann
çok aZl, Thukydides gibi Atina dogurnluydu. Ama Atina onlar
üzeiinde inamlmaz bir çekim gücü olu~turuyordu. Atina'ya ge-
lip kitaplanm orada yaY1mlayan yabancl yazarlar arasmda, do-
ga ara~tJrmaC1s1 ve filozof Anaksagoras ile kendisinden biraz
daha genç olan çagda~l, ilk büyük tarihçi Herodotos da bulu-
nuyordu. Her ikisi de Atina'ya politik mülteci olarak Küçük
Asya' dan gelmi~ti. Tahminimce Herodotos, çok kapsamh tarih
yapltJnl daha kisa bir doga tarihi yazml~ olan Anaksagoras'm
tersine yaylmlama plamyla yazmaml~tJ. Eger bu dogruysa, da-
ha yeni icat edilmi~ olan ve o zaman1ar henüz kimsenin anla-
mmm bilincinde olmadlgl yaylmclhk uygulamasma kar~l he-
nüz güvensiz olan tavn bunu gi:istermektedir.

II. Avrupa'nm ilk yaylmlanan


kitabmdan Gutenberg devrimine

Tahrninimce, Atina' mn isa' dan 5 yüzY1l i:ince gi:izler i:inüne


serdigi kültür harikasl, büyük i:ilçüde Atina' daki kitap pazan-
nm icadlyla açlklanabilir; bu icat herhalde Atina demokrasisini
de aÇ1klamaktadlr.
Tiran Hippias'm Atina'dan 510 yJ!mda sürühnesi ve de-
mokrasinin kurulmaslmn, kitap pazanmn icadlyla baglantJh 01-
dugu tahmini tabii ki kamt1anamaz. Ama birçok ~ey bunu des-
teklemektedir. Atina' da çok çabuk yayJ!an okuma yazma sana-
tI, Homeros'un ve -herhalde onun etkisiyle-- büyük Atinah tra-
jik dramcJ!arm büyük popülerligi; ressarn1ar ve heykeltJra~lar,
172 Hayat Problem Çozmektir

tarh~I!an bir sürü yení fikir; entelektüel slçrama: Bütün bunlar


birer gerçektir. Ama demokrasinin kuru1masmm, kitap pazan-
nm icadmdan çok yakmdan etkilenmi~ olan bü!ün bu ~eyler­
den baglmslz oldugunu varsaysak da - genç Atina demokrasi-
sinin iizgürlük sava~larmda Perslerin dev imparatorlugunun
saldmlanna kar~l kazandlklan büyük ba~anlar, kesinlikle bun-
dan baglmslz degildi. Bu ba~an, ancak, kendi edinimleri olan
benzersiz kültür ve egitim ürünlerinin ve yine kendi edinimleri
olan, sanatta ve ~iirde daha iince hiç ula~I!maml~ bir güzellik ve
berrakhga olan hayranllk ve ilgilerinín, Atinahlara kazandlrml~
oldugu yeni ozbilinç l~lgmda anla~llabilir.
Ne olursa olsun, Gutenberg'in 15. yüzylldaki bulu~unun ve
kitap baslmlmn yol açhgl kitap pazannm büyük yaylll~mm,
benzer bir kü!türel devrime, insanclhga yonlendirmesi gariptir.
Antik yazmm yeniden canlandmlmaslyla bütün sanatlar can-
lanml~hr. Yení bir doga bilimi dogmu~tur; Ingiltere' de Refor-
masyon iki devrime yol açml~, kanh 1648-49 Devrimi ve kanslz
1688 Devrimi ile birlikte ingiliz parlamentosunun sürekli de-
mokratik geli~imi ba~laml~hr. Ne olursa olsun, burada açlkça
gorülen bir ili~ki vardL

lII. Atina demokrasisinin kazanzmlarz ve kotülükleri

Atina harikasl, isa' dan once 5. ve 4. yüzyrlm ba~mdaki ki-


tap pazanmn icad,m izleyen devasa kültÜIel, politik ve ekono-
mik olaylardan olu~maktadlr. Bu büyük olaylar, kelimenin tam
anlamlyla benzersiz ve ornek almacak -Avrupa'run gelecegi
için ornek almacak- bir yazmm hlzla geli~mesiyle e~zamanll
olarak meydana gelir. Bu büyük olaylar, neredeyse otuzar yIlhk
iki sava~l da kapsamaktadlr. Bu sava~lann ilkinde Atina ylkil-
ml~ ama zafer kazanml~hr. ikincisinde ise oldÜIÜCÜ bir yenílgi-
ye ugraml~hr. En onemli olaylardan bazIlaruun kisa bir krono-
lojik listesini veriyorum:

507 Atina' da demokrasi.


493 Themistokles yonetiminde silahlanma ve deniz filosu
in~asl.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 173

490 Mara thon Sava~l.


480 Atina bo~all!hr ve Persler tarafmdan y,klhr. Direni~ ta-
mamen deniz filosuna kayar. Salamis Sava~l.
479 Plataia ve Mykale Sava~lan. Küçük Asya' da tehdit al-
tmdaki Iyonyah Yunanlar ile adalardaki Yunanlar Atina' dan
yardlm isterler. Bu da Attika-Delia Deniz Ittifakl'ru ve Atina
Imparatorlugu denilen devleti dogurur. Atina'nm tahkimi ve
yeniden in~asl.
462' den itibaren: Perikles çagl. Akropolis. Parthenon tapl-
nagl.
431' den itibaren: Peloponessos Sava~l.
429: Veba. Perikles vebadan olür. Sava;; gitgide korkunçla-
~arak sürer.
413 Sicilya faciasl: Atina filosunun ve ordusunun yok edil-
mesi.
411 Atina demokrasisinin ylk11masl.
404 Sparta'mn Atina'y' yenmesi ve Sparta'ya bagh terorist
ve antidemokratik bir kukla hükümetin kurulmasl; bu hükü-
metin yonetimde bulundugu sekiz ay içinde, sava;;m en kotü
son on y11mda olenden daha fazla Atina vatanda~l oldüri.ilür.
Neredeyse otuz y11 si.iren ikinci sava~m tarihi ah~l1dlgl üze-
re burada biter, ve kolayhkla bunun Atina demokrasisinin de
sonu oldugu izlenimi edinilir. Ama bu izlenim yanh~l!r: Bu bir
son degildir.
Sekiz aydan sonra bir grup demokrat Atinah otuz tiram Pi-
eria Sava~l'nda yener ve Sparta ile Atina demokrasisi arasmda
ban~ yap,hr. Boylece demokrasi, aClmaSlZ bir sava§m ve onde
gelen vatanda§lann vatana ihanetinin en kotü zamanlanm a~­
ml§tu, di.i;;manlan da bu andan itibaren ve yanm yi.izy,h a§km
bir si.ire boyunca Atina demokrasisine yenilmez gozi.iyle bak-
rm;;l!r.
Ama demokratik Atina korkunç hatalar yapml~tl. Sadece
taktik ve stratejik hatalar degil- gorüni.i;;e gore dogrudan kl~­
klftma olmakslzm Atina'mn saldlrdlgl ada ~ehir Melos'un
yok edilmesi gibi insanhk suçlan da i~lemi§ti. Büti.in erkekler
Oldi.irülmü~ ve bi.itün kadmlar ile çocuklar kole oI arak satü-
ml~tl. Bu korkunç suçla kar;;l1a~tmldlgmda Sokrates davasm-
174 Hayat Problem Çozmektir

da (bir parti liderinin davacI oldugu politik bir davada) verilen


yanh~ yargl nedir ki? Kendisi de bir Atinab komutan olan
Thukydides, bunlar hakkmda aynntrh bilgi vererek bunu ne
idiyse oyle gostermektedir: ne yaptrglm çok iyi bilen ve, onun
fikrince, yaptrklan kotülügün bedelini Odemesi gerekecek bir
çogunlugun kinik, insanhkdl~l, affedilmez bir karan. Buna ben-
zer birçok vaka vardr.
Bu kotülüklerin ozrü yoktur. Ama ne mutlu ki, Thukydi-
des'in bize bildirdigi ba~ka kararlar da vardr. Midilli Atina'yla
olan ittifak anla~maslm bozmu~, Atina'ya cephe alml~ ve Atina
tarahndan da fethedilmi~ti. Atinahlar generallerine, bütün Mi-
dillililerin oldürülmesi ernrini bir gemiyle gondenni~lerdi.
Ama ertesi gün Atinahlan pi~manhk kaplanu~tr. Yeni bir halk
toplantrsl yaplhm~, Thukydides'in tarifiyle, Diodotus yumu-
~ak1lg1 oven bir konu~ma yapml~ ve oylama sonucu küçük bir
farkla çogunlugu kazanml~tr. Hemen ilkinin pe~inden ikinci bir
gemi gonderilmi~ti, gemi mürettebatr oyle bir güçle gece gün-
düz kesintisiz kürek çekrni~ti ki, ilk emir tam zamamnda geri
çekilebilmi~ti. Midilli'nin yok olmaya o kadar yakm oldugunu
yazar Thukydides.

IV Demo7crasi asia halkm hâkimiyeti


olmamz~tzr, olamaz, olmamalzdzr

Demokrasinin büyük problemleri oldugu gorülüyor. Daha


en ba~mdan beri vardl, hâlâ da vardlr. En onemli ve en agrr
problemleri ise ahlaksal olanlardrr.
Halen karma~aya yol açan ve ahlaksal bir problemmi~ gibi
gorünen, ama olmayan problem sadece sozel bir sorundur: AI-
mancaya çevirdigimizde "demokrasi", "halkm hâkimiyeti" de-
mektir; bu yüzden de birçok ki~i bu isrnin, bizim bugün Batr' da
oyle adlanchrdlglnuz devlet biçimlerinin kuraml için anlamh
olduguna inamr.
Çe~itli devlet yonetim biçimleri için Yunanhlar çe~itli isim-
ler kullandrlar; gorünü~e gore, olasl hükümet biçimlerinden
hangisinin iyi ya da kotü, daha iyi ya da daha kotü oldugu
II. Tar.ih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 175

hakkmda konu§mak istediklerinden. Boylece yonetenlerin ah-


laksal niteliklerine gore be§ anayasa isrni buldular. Platon son-
radan bu fikri çok kullanml§ ve a§agldaki sistemi üretrni§tir:
1+2 Monar§i - tek bir iyi insanm yonetimi ve bunun bozul-
mu§ §ek1i, Tiranlzk - tek bir kotü insanm yonetimi.
3+4 Aristokrasi - birkaç iyi ki§inin yonetimi ve bozulmu§
§ek1i, Oligar§i - O kadar iyi olmayan birkaç ki§inin yonetirni.
5 Demokrasi - halkm, çogunlugun, kitlenin yonetimi. Bura-
da Platon'a gore sadece bir biçim vardlf ve o da kotüdür, çünkü
çogunlugun içinde çok fazla kotü de vardlr.
$imdi bu sistemin temelinde yatan soru biçimini bulmak
büyük onem ta§lf. Burada Platon'un gayet safça bir sorudan
yola çlkhgl gorülür:
Devleti kim yonetmelidir?
Yonetim gücünü kim elinde tutmahdlf?
Bu safça soru, bütün onemli §ahsiyetIerin birbirini iyi tam-
dlgl Atina §ehir devleti gibi küçük bir devlette akla takllabilir.
Herhalde bilinçdl§l olarak bu sorunun günümüzde bile politik
tarh§manm temelinde yatmasl ilgi çekicidir. Marx ve Lenin,
Mussolini ve Hitler, çogu demokratik politikaCl bile, bilinçdl§l
olarak da olsa, bu son derece ki§isel soruyla me§gul olmu§tur.
Genel kurallar koyduklannda ise bunlar genellik1e "Kim yonet-
meli?" sorusunun yamhdlr. Platon' un yamh: "En iyi olan yo-
netmelidir" §eklindeydi. Bu, bariz bir §ekilde ahlaksal bir yamt-
hr. Marx ve Lenin ise: "Proleterler yonetmelidirler" (§imdi 01-
dugu gibi kapitalistler degil) derni§tir; üstelik gerçekten de
devleti yonetmelidir: Dikte etmelidirler! Buradaki ahlaksal oge
biraz gizlidir, ama tabii yonetecek, iyi olan proleterlerdir, kotü
kapitalistler degil.
Herhalde Hitler' den bahsetmeme gerek yok. Onun yamh
çok basitti: "Ben". Óncülleri gibi onun da "Kim yonetmeli?" so-
rusunu temel aldlgl açlkhr.
Yakla§lk 50 yll once Platoncu "Kim yonetmeli?" sorusunu,
yamlhcl oldugundan dolay' yadslmamlzl ve ebediyen gomme-
mizi onermi§tim. Bu, gülünç sozde çozümlere yol açan sozde
bir problemdir: sozde ahlaksal olarak gerekli çozümlere. Ahla-
ka gelince, politik rakiplerini kotü (kendi partisini ise iyi) gor-
176 Haya, Problem Çozmektir

mek SOn derece ahlakdl~ldlT. N efrete yol açar, bu ise her zaman
kotüdür. Üstelik gücün nasIl smlrlandmlabilecegi hakkmda ça-
h~mak yerine, yonetenlerin gücünü vurgulayan bir zihniyete
yol açar.
Çünkü biz aslmda, gorünü~e gore, yonetim biçi71l1erinin
kar~Ila~tlrmaslyla ilgileniyorduk, sozde iyi veya kotü insanla-
rm, smlflann, ,rklann hatta belki de dinlerin kar~Ila~tlTmaslyla
degi!.
Platon'un "Kim yonetmeli?" sorusunun yerine tamamen
ba~ka bir soru koymak istiyorum: Ahlaksal nedenlerden dolay'
yadsmmasl gereken yonetim biçimleri var mldlr? Veya tersine:
Hep zarara yol açan, yadsmmasl gereken veya en azmdan be-
ceriksiz bir yonetimden kurtulmamlzl saglayan yonetim biçim-
leri var mldlr?
Bu sorulann bilinçdl~l olarak gerçekten de bizim demokra-
silerimizin temelinde yattlglm iddia ediyorum; bunlar Pla-
ton'un, halkm ml yonetmesi gerekiigi sorusundan tamamen
farkhdlr. Hatta bizim modern Batrh demokrasilerimizin oldugu
kadar, Atina demokrasisinin de temelinde yatmaktadlrlar.
Kendimize demokrat diyen bizler, bir diktatorlük veya ti-
rarrllga ahlaksal 01 arak kotü gozüyle bakanz; sadece katlanma-
SI dayamlmaz 01 arak degil, sorumsuzluklarmdan dolayl ahlak-
saI anlamda dayamlmaz olarak bakanz. Bunlara katIandlglmlz
sürece kotü bir ~ey yaptrgnnIZI duyumsanz. Ama katlanmak
zorundaY'ZdlT. 20 Temmuz 1944 hairrlerinin durumu buydu.
íçine krsIldlklan korkunç ahlaksal tuzaktan, Mart 1933 tarihli
yetkilendirme yasasmm demokratik bir ~ekilde kar ara baglan-
maslyla kurtulmaya çah~ml~lardJ. Bir diktator!ük bizi, sorum-
lulugunu ta~lmadlglmlz, ama genel olarak aym zamanda da
degi~tiremeyecegimiz bir duruma sokar. Bu yüzden, boyle bir
durumun dogmaslm engeIlemek için her ~eyi yapmak ahlaksal
gorevimizdir.
Bunu demokratik dedigimiz devlet biçimleriyle yapmaya
çah~mz, onlann tek ahlaksal dayanagl da budur. Yani demok-
rasiler halk yonetimleri degildir, oncelikle diktatorlüge kar~l si-
lahlannu~ kurumlardlT. Diktatorlük benzeri bir yonetime, gü-
cün tek elde toplanmasma izin vermezler, tersine devlet gücü-
lI. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler 177

nün s!mrlanmasma çal!~!rlar. Belirleyici olan, bir demokrasinin


bu anlamda, kendi hak ve i:idevlerini ki:itüye kulland!g! veya
biz onun politikasm! ki:itü ve hatal! olarak yarg!lad!g!m!z za-
man, bir hükümetten kan di:ikmeden kurtulma olanag!m aç!k
tutmas!d!r.
Demek ki si:iz konusu olan, yi:inetenin "Kim?" olacag! degil,
yi:inetimin "Nasz[?" olacag!d!r; hepsinden i:ince de hükümetin
çok fazla yi:inetmemesidir. Yani daha güzel bir deyi~le: devlet
yi:inetiminin "Nasll?" olacag,d!r.
Bilinçd!~! olarak, ama kamtlanabilir bir ~ekilde Atina de-
mokrasisinin ardmdaki gizli zihniyet de buydu. Bu hâlâ bizim
zihniyetimizdir, i:iyle de olmal!d!r. Kim halktan say!hrsa say!l-
sm, ister askerler, memurlar, i~çiler ve çal!~anlar (ama aym za-
manda gazeteciler, radyo ve televizyon yorumculan), rahipler,
aydmlar, teri:iristler, ergenler - bunlann hiçbirinin güç kazan-
mas!m, yi:inetimini isterniyoruz. Onlardan korkmak istemiyo-
ruz, korkmak zorunda kalmay! ise hiç istemiyoTUz. Gerektigin-
de onlarm haks!z taleplerine kar~! kendimizi dogru zamanda
savunmak istiyoruz ve savunmahyzz da. Si:izel bir yanh~ anla-
madan veya ah~kanhktan dolay! "demokrasi" dedigimiz ve bir
tanesi, egemenlik, yasanm yi:inetimi hariç bülÜn yi:inetim bi-
çimlerine kar~!, ki~isel i:izgürlügü korumak isteyen, bizim Bal!1!
yi:inetim biçimlerimizin hedefi budur.

V Aszl Nokta: Hükümet kan diikmeden


dü§ürülebilmelidir (iirnegin mec/iste yapzlaca7c seçimle)

Demek ki, demokratik bir yi:inetim biçiminde en i:inemli ~e­


yin, bir hükümeti kan di:ikmeden dü§ürerek yeni bir hükümetin
dizginleri ele geçirmesini mümkün k!lmasmda yatt!g! gi:irü§ü-
nü savunuyorum. Hükümeti dü§ürmenin nasll gerçekle~tigi
-yeni bir seçimle mi yoksa mec1is arac!hg!yla m!- karan, ister
seçmenlerin, ister vekillerinin, ister devlet veya anayasa mah-
kemesindeki yarg!çlann olsun, çogunluk karan oldugu sürece,
gi:irece i:inemsiz gi:irünüyor. Birle§ik Devletler'in demokratik ka-
178 Hayat Problem Çõzmektir

rakterini, hiçbir §ey, Ba§kan Nixon'm istifasl, ki aslmda bir dü-


§ürmeydi, kadar belirgin olarak kamtlamaml§hr.
Bir hükümet degi~ikliginde bu olumsuz güç, g6revden al-
ma tehdidi, 6nem ta§IT. Bir hükümetin veya onun ba§kamnm
g6reve atanmaSl ~eklindeki olumlu güç, g6rece 6nemsiz bir
kar§lhkhr. Ne yazlk ki genelgeçer g6rü§ bu y6nde degildir. Belli
bir 6lçüde, yeni atamamn yanh§ vurgulanmasl tehlikelidir de:
HükümetÍn atanmasl, seçmenIer araclhglyla bir lisans verilme-
si, halk adma ve "haHan iradesi"yle bir me~rula§l1rma olarak
yorurnIanabilir. Ama seçtigimiz hükümetin yarm hangi hatalan
-hatta hangi suçlan- i§leyecegini biz ne bilelim, halk ne bilsin?
Bir hükümetÍ veya bir politikay' sonradan yargllayabilir ve
belki onaylmlzl vererek onu yeniden seçebiliriz. Onceden belki
güvenimizi kazanabilirler; ama bir ~ey bilmeyiz, bilemeyiz, on-
lan tammaylz; bu yüzden güvenirnizi k6tüye kullanmayacakla-
r1n1 varsayamaytz.
Thukydides'in bildirdigine g6re Perikles bu dü§ünceyi en
basit biçimde ortaya koymu§tur: "Her ne kadar pek aZlmlZ bir po-
litika üretme ve uygulama durumundaysa da, hepimiz o politikaYl
yargl1ama durumundaYlz."
Bu lasa ifadeyi temel olarak g6rüyorum ve yinelemek isti-
yorum. Burada hallan hâkimiyeti dü~üncesinin, hatta hallan
inisiyatifi dü~üncesinin bile reddedildif;ine dikkat edilmelidir.
Bunlann yerine çok farkll olan halkm yargl1amasl dü~üncesi kon-
maktadlr. Bir kez daha Perikles'ten ahnl1 yaplyorum: "Her ne
kadar pek azumz bir politika ürel1ne ve uygulama durumun-
daysa da, hepimiz o politikayt yargllama durumunday'z."
Ba~ka hiçbir güçlük olmasa bile halkm neden y6netemeye-
cegini Perikles -yoksa Thukyc\ides mi? Tahminen ikisi de ayTI!
fikirdeydi- çok lasaca belirtmi~tir. Dü~ünceler, 6zellikle de yeni
dü~ünceler, ancak bireylerin i~i olabilir, belki ba~kalarmm i~bir­
ligiyle açlklamp iyile~tirilerek. Sonradan -6zellikle de bu dü-
~üncelerin yol açhg, sonuçlan ya~adlktan sonra- bunlann iyi
mi k6tü mü olduklanm g6rebiliriz. B6ylesi yargtlamalar, b6yle-
si "Evet-HaYlr-Kararlan", büyük bir seçmen kitlesi tarafmdan
da gerçekle~tirilebilir.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 179

Bu yüzden, "halk inisiyatifi" gibi bir ifade yamlhcldu ve


propaganda amaç!rdlr. Bu genellikle az saYldaki insamn inisi-
yatifidir ve olsa olsa halkm ele§tirel yarglsma sunulur. Bu ne-
denle boylesi durumlarda onerilen tedbirlerin, seçmenlerin on-
lan yargrlama yetilerini a§lp a§madlgl onemlidir.
Bu konudan aynlmadan once, halka ve insanlara halkm hâ-
kimiyeti altmda ya§adlklanm - yani dogru olmayan (ve olama-
yacak) bir §eyi ogrettigimizde ortaya çlkan bir tehlikeye dikkati
çekmek istiyorum. Bunu hemen fark ettiklerinden tatminsizle-
§irler, üstelik de kendilerine yalan soylendigini duyumsarlar:
Bu geleneksel sozel karma§a hakkmda bir §ey bilmezler. Bu-
nun, dünya gorü§ü ve politik olarak kotü sonuçlan olabilir, hat-
ta terorizme kadar sürükleyebilir. Gerçekten de boyle vakalarla
kar§rla§hm.

VI. Ozgürlük ve ozgürlügün slnzrlan: devlet

Gordügümüz gibi birlikte yonetmesek bile hepimiz belli 01-


çüde hükümetten sorumluyuz. Ama hep birlikte sorumlu olu-
§umuz ozgürlük gerektirir - birçok ozgürlük: ifade ozgürlügü;
bilgiye ula§ma ozgürlügü ve bilgi verme ozgürlügü; basm oz-
gürlügü ve daha birçogu. Devletin biraz "fazla"!rgl, ozgürlü-
gün azalmasma yol açar. Ama ozgürlügün de bir "fazla" SI var-
dIr. Ne yazlk ki, devlet yetkisi kotüye kullamlabildig; gibi oz-
gürlük de kotiiye kullamlabilir. ifade ozgürlügü ve basm oz-
gürlügü kotüye kullamlabilir. Ornegin yanll§ bilgilendirme ve
kr§kutma amaclyla kullamlabilir. Çok benzer §ekilde ozgürlü-
gün devlet yetkisiyle smlrlandmlmasl da kotüye kullamlabilir.
Devlet yetkisinin kotüye kullamlmaslm engellemek için oz-
gürlüge, ozgürlügün kotüye kullamlmasml engellemek için de
devlete gereksinimimiz vardlr. Bu, açlkça hiçbir zaman soyut
bir §ekilde, ve ilke olarak asIa yasalarla tam olarak çozülemeye-
cek bir problemdir. Bir yüce divana ve her §eyden de çok, iyi
niyete gerek vardu.
Bu problemin asIa tam olarak çozülemeyecegini, daha dog-
rusu ancak bir diktatorlükte tam olarak çozülebileceg;ni, çünkü
180 Hayat Problem Çozmektir

burada devletin ilke olarak her ~eye kadir oldugunu, bunu da


ahlaksal nedenlerle reddetmemiz gerektigini giirmeye gereksi-
nimimiz vardlr. Klsmi çiizümlerle ve uzla~malarla yetinmeliyiz;
iizgürlük a~kImlzm, onun kiitüye kullarulmasmm yarattJgl
problemleri giirmemizi engellemesine izin vermemeliyiz.

VII. Thomas Hobbes, lmmanuel Kant,


Wilhelm von Humboldt, John Stuart Mill
Bu problemler, devlet gücünün gerekliligini temellendir-
mek ve slrurlanru belirlemek için genel ilkeler arayai1 bazl eski
ve yeni dü~ünürler tarafmdan fark edilmi~tir.
Thomas Hobbes, devlet olmadan her insanm digerinin po-
tansiyel can dü~maru oldugunu ("Insan insarun kurdudur";
"Homo homini lupus") ve bu yüzden suçlan ve ~iddet uygula-
malanru dizginleyebilmek için olabildigince güçlü bir devlete
gerek oldugunu kabul etmi~tir. Kant ise sorunu daha farkh giir-
mü~tür. O da devletin ve iizgürlügün slrurlandmlmasmm ge-
rekliligine inaruyordu, ama bu smulamaYl en aza indirgemek
istiyordu; herkesin iizgürlügünü ba~kalanrunki ile "tutarh kIla-
bilen" yasalara giire "en büyük insan iizgürlügünü taruyan bir
anayasa"* talep ediyordu. Devletin her vatanda~mm, ba~kalan­
run iizgürlügünü olabildigince az slrurlandlrmasml ve.onlann
onun iizgürlügünü slrurlandlrdlgmdan daha fazla smrrlandu-
mamasml saglayacak kadar iizgürlüge sahip olmasml, devletin
güvence altma almasl için kesinlikle gerekli olandan daha güç-
lü olmasml istemiyordu. Ozgürlügün kaçm!lmaz ~ekilde Slrur-
landmlmasml Kant, insanlann bir arada ya~amasmm zorunlu
bir sonucu olan bir yük olarak gorüyordu.
Kant'm fikri bir anekdotla da gosterilebilir. Bir ba~kasmm
burnunu klrdlgl için bir Amerikah dava edilmi~. O da kendi-
sini, ozgür bir vatanda~ oldugunu ve bu yüzden yumrugunu

>I- Kant'm metni (An Usun Ele§tirisi, Ogeler Ogretisi, li. Bôlürn, 11. Altbõlüm, I. Ki-
tap, çev. Aziz Yardlffih. istanbul, iDEA 1993, s. 184): "... herkesin ozgiirlügünü ba§ka-
larmmki ile tutarlz kzlabilell ... " (orijinalde arahkh yazllml§), Aynca bkz. ZUI1J ewigen
Frieden Ue Kant'm diger yazIlan.
lI. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler 181

hareket ettirmek istedigi her yone hareket ettirme ozgürlügüne


sahip oldugunu soyleyerek savunmu~. Bunun üzerine hakim
ona ~unlan soylemi~: "Yumruklanmzl hareket ettirme ozgürlü-
günüzün bir smm vardlr. Bunlar bazen degi§ebilir. Ama vatan-
da~lanmzm burunlan neredeyse daima bu slmrlann ch~mda­
dIr."
Kant'm daha sonraki bir yapJtmda (Über den Gemeinspruch:
Das mag in der Theorie richtig sein, taugt aber nicht for die Praxis;
Bu Kuram Dogru Olabilir Ama Uygulamada I§e Yaramaz - LaÍ1
Üzerine, 1793) çok daha iyi geli§tirilmi~ bir devlet ve ozgürlük
kuraml buluyoruz. Kant orada, Hobbes'a kar§l yoneltilmi~ 11.
K1slmda, bir "an us ilkeleri" listesi verir. Bunlann ilki, "insan
olarak ozgürlüktür, ki bu ilkeyi bir ortak ya~amm kurulmasl
için §u ~ekilde ifade ediyorum: [Belli] bir ~ekilde ... mutlu olma-
ya beni kimse* zorlayamaz, bilakis herkes mutlulugunu kendi-
sine iyi giirünen yolda arayabilir... Halka ragmen halkm iyiligi-
ni isteme üzerine kurulu bir hükümet... yani babacl bir hükümet
(imperium paternale! dü~ünülebilecek en büyük despotluktur... ".
Her ne kadar bu son ifade (Lenin ve Stalin' den, Mussolini ve
Hitler'den sonra) bana abarhh geliyorsa da, Kant'a tamamlyla
kahhyorum.** Çünkü soylemek istedigi -Hobbes'un tersine--
kendi elinde bulunan hayahmlzl, etraftaki kurtlara kar~l koru-
yacak kadar iyi kalpli veya bizim iyiligirnizi isteyen, her ~eye
kadir bir devlet istemedigirniz, tersine as!l gorevi haklanmlza
saygl gostermek ve onlan güvence alhna almak olan bir devlet
istedigimizdir.
Hobbes'un dü~ündügünün tersine bütün insanlar birbirle-
rine kar~l melekler kadar iyi davransalar bile bu odev belirleyi-
ei olurdu. çünkü o zaman da zaylflarm güçlü1ere kar~l hiçbir
hakk1 olmazdl, sadece sablr gosterdiklerinden dolaYl onlara te-
~ekkür borçlu olurlard!. Sadece bir hukuk devletinin varhgl bu
problemi çozebilir ve boylece Kant'm "insanllk onuru" dedigi
~eyi koruyabilir.
Kant'm devlet fikrinin gücü ve babaC!hgl reddinin as!l ne-
deni burada yatmaktadlr. Kant'm fikirleri daha sonralan Wil-
* Kar~. Daha fyi Bir Dünya Arayz$z adh kitablm, çev. Ílknur Aka, YKY 2001.
** a.g.y.
182 Hayat Problem Çüzmektir

helm von Humboldt tarafmdan geli§tirilmi§tir. Bu onemlidir,


çünkü birçok ki§i, Kant'tan soma boyle fikirlerin Almanya' da,
ozellikle Prusya' da ve politik olarak onemli çevrelerde bir daha
asIa bir yankr bulmadlgma inamr. Humboldt'ün kitabmm adl
Ideen, die Grenzen der Wirksamkeit des Staates zu bestimmen (Dev-
letin Etkililiginin Smulanm Belirleyici Fikirler) idi. 1851' de ya-
Ylmlandl ama çok daha once yaz!lml§tJ.
Humboldt'ün kitabl arac!lliPyla Kant'm fikirleri ingilte-
re'ye ula§rnJ§tJr. John Stuart Mill'in kitabl On Liberty (Ózgürlük
Üzerine, 1859) Humboldt'ten ve dolaYlslyla Kant'tan esinlen-
mi§ti, ozellikle de Kant'm babaclhga saldmsmdan. Bu kitap,
kokten liberal ingiliz hareketinin en etkili kitaplanndan biri 01-
du.
Kant, Humboldt ve Mill, devletin gerekliligini, devleti ola-
bildigince dar smular içinde tutacak bir §ekilde temellendirme-
ye çabahyorlardl. Fikirleri §uydu: Devlete gereksinimimiz var,
ama ondan olabildigince az talebimiz var, bütüncü bir devletin
tam tersi - babacl, otoriter, bürokratik bir devlet degil; krsaca
bir mini devlet istiyoruz.

VIII. Mini devlet mi, baban devlet mi?


Her ikisinin de slnlrlan.
Düzenleyici ilke olarak mini devlet
Bir devlete, bir hukuk devletine gereksinimimiz var, hem
Kantçl olarak insan haklanmlZl gerçege donü§tÜfmesi anlamm-
da, hem de yine Kantçl olarak ozgürlügÜffiüzü olabildigince az
ve olabildigince adi1ce krsJtlayan o düzeni, hukuk düzenini ya-
ratmasl ve yaptmmla uygulamaSl anlammda. Bu devlet ise ola-
bildigince az babaC! olmahdlr.
Ama samnm her devlet, babacl bir veya hatta birkaç ozellik
ta§lr; üstelik bunlar gayet aiPr basar.
Devlete yükledigimiz ba§hca odev -hepsinden once ondan
bekledigimiz-, ozgürlük ve ya§ama hakkrmlzl tammaSl ve ge-
rekli oldugu zaman ozgürlügümüzü ve ya§amlmlzl (ve bunlar-
la ilintili her §eyi) hakkrrmz olarak savunmasldlr. Ama zaten bu
odev bile babacldlr! Hatta Kant'm "ba§kalannm iyiligini iste-
n. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 183

mek" olarak betimledigi ~ey bile, burada ilk adlmda ónemli ve


yadsmamayacak bir rol oynamaktadrr. Temel haklanmrzl sa-
vunmak zorunda kalrrsak, devlelten (dev!et organlarmdan)
dü~manlrk veya umursamazlrk degil, ba~kalannm iyiligini iste-
mesini bekleriz! Gerçekten de bu durum babacldrr, hem yukan-
dan (ba~kalannm iyiligini istemesi gereken devlet organmdan)
a~agl, hem de a~agrdan (daha güçlü olandan yardlm isteyen va-
tanda~tan) yukan.
Bütün nesnelligiyle hukukun kendisinin, bu sahte ki~isel
ili~kilerin üzerinde bulundugu dogrudur. Ama devlelte ve ya-
salannda gerçekle~en hukuk insan yaplmldlr. Yamlabilir. Or-
ganlan da yamlabilen insanlardlr. Bu insanlarm bazen kótü ni-
yetli olduklan ve Kant'm fazla insanca bularak a~agrladrgl
"ba~kalanmn iyiligini isteme" -üstelik uzun ylllar süren bir
hizmet süresi boyunca- yónünde davram~ gósterdiklerinde
mutlu ve halta müte~ekkir olmamlz gerektigi gerçegi, bütün
bunlar, bu olaylarda babaCl ózelliginin çokyónlü bir rol oynadl-
grm góstermektedir. Ne yazlk ki bu bóyledir - istemeyerek bu
itirafta bulunuyorum. Ama bana óyle górünüyor ki, dogru olan
budur, ve bu dogrunun ihmal edilmesi, son ylllarm tartr~mala­
nnda mantrksal safsatalara ve halta gülünçlüklere yol açtl.
Burada sóz konusu olan, refah devletine kar~l artrk modern
olarak górülen saldmdlr. Bu saldmyr ve onun yeniden canlan-
dlrdlgl tartr~mayl ónemli buluyorum. Ama hep oldugu gibi -
~imdi moda olan felsefe de, ne yazrk ki, bir kez daha fazla cid-
diye alrnamaz, Fazla ahlaksal ve insancrl oldugunu sandlgl re-
fah dev leti kuramlmn, gerçekte insan haklarmm en ónemlisine
- ózgürce kendini belirleme hakkma, kendi dileg;mizce mutlu
veya mutsuz olma hakkma, Kant'm babaclhga kar~l savunmu~
oldugu hakka (bkz, yukanda Bi:ilüm VIl) kar~l ahlakdr~l bir sal-
dmyr temsil ettigini giistermeye çalr~lr.
Babacllrga kar~l bu yeni kókten saldm, genellikle John Stu-
art Mill'in Kitabl On Liberty'ye (1859) dayamr. Orada ~iiyle yaz-
maktadlr:
"ister birey ister topluluk olarak, kendilerinden birinin ha-
reket ózgürlügüne insanlarm müdahale etmesine izin veren tek
hedef, kendini savunmadlr... Uygar toplumun bir üyesine kar~l
184 Hayat Problem Çozmektir

iradesi dl§mda §iddet uygulamaya, hukuki olarak izin veren


tek amaç, ba§kalarmm zarar górmesini engellemektir. O üyenin
kendi iyiligi - fiziksel veya ahlaksal iyiligi - [hareket ózgürlü-
güneJ bóyle bir müdahale için yeterli bir neden olamaz. Kendi-
si için daha iyi olacagl için; (ba§kalanmn górü§ünce) óyle dav-
ranmak daha bilgece olacagl için; hatta óylesi [hukuksal veya
ahlaksal olarakJ dogru olacagl için bile, hiç kimse bir §ey yap-
maya veya yapmamaya hukuksal olarak zorlanamaz."
ingilizce aslmda da dil olarak fazla iyi olmayan bu pasaj,
herkesin kendi bildigince mutlu veya mutsuz olma ózgürlügü-
ne sahip olmasl gerektigi yolundaki Kantçl ilkeyi yineleyerek,
her türlü babacl müdahaleyi yasaklar - eger müdahale üçüncü
bir tarafm çlkarlanmn tehlikeye ahlmasmdan kaynaklanrmyor-
sa. Kimse -hiçbir akraba, hiçbir arkada§ ve kesinlikle hiçbir
devlet dairesi, kurum (parlamento gibi), hiçbir partili, hiçbir
memur- bir yeti§kine vasilik etme ve bóylece ózgürlügünü
elinden alma hakklm kendinde góremez; üçüncü bir taraf tehli-
kede olmadlgl sürece.
iyi, güzel ama, Mill'in bu ilkesine kar§l kim bir §ey sóyleye-
bilir ki? Peki bundan ne çrkar? Mill ilkesi hareket ózgürlügü-
nün savunusu için ciddi olarak kullamlabilir mi?
Çok tartl§rlan bir órnegi ele alahm: Devletin vatanda§lan-
na, araba yolculuklannda yolcunun emniyet kemeri takmasml
emretme hakkr var rmdlr? Górünü§e góre Mill ilkesí uyannca
yoktur; uzmanlar güvenlik nedeniyle zorunlu oldugu, yo1cu-
nun emniyet kemeri takmadan arabada yo1culuk etmesinin teh-
likeli oldugu kamsmda olsalar bi1e yoktur.
Bir dakika! Eger bu bóyleyse, devlet, yo1cunun üçüncü tara!
olarak bu tehlikeli duruma girmesini engellemekle yükümlü de-
gil midir? Devlet, yo1cu -tabii ki tamamen ózgür iradesiyle!-
emniyet kemerini takmaya karar vermeden araba kullanmaYl
sürücüye yasaklamakla yükümlü degil midir?
Buna benzer çok tartli;alan bir órnek de sigara yasagldlr.
Mill ilkesine góre kimsenin kendi çlkan için sigara içmesi ya-
saklanamaz. Peki ya ba§kalannm çlkan için? Devlet uzmanla-
n, ba§kasmm dumamm solumanm saghkslz -hatta tehlikeli-
oldugunu sóylüyorsa, devlet bir üçüncünün bu duruma gire-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 185

bilecegi her yerde sigara içmeyi yasaklamakla yükümlü degiI


midir?
Çe§itli sigorta biçimlerinde, iirnegin kaza sigortasmda da
benzer bir durum vardlr. MiII ilkesi uyannca bu, tehlike altm-
dakileri cezai yaphnrnIarla sigorta yaptJrmaya zorlayarak yap-
tmlamaz, ama üçüncü bir ki§iye, 6rnegin i§verene, 6nceden
-6zgür iradesiyle!- sigorta yaptJrmaml§ birini çah§tJrmayl ya-
saklayarak olabilir.
Çok tartJ§J!an ba§ka bir vaka da uyu§turuculardlr. MiII i1ke-
sine g6re temyiz kudretine sahip herkesin (14 ya§mda? 20 ya-
§mda? 21 ya§mda?) uyu§turucu maddelerIe kendisini felakete
sürüklemek için mutlak bir hakki oldugu, devletin de bu hakki
elinden alamayacai';l apaçlk ortadadlr. Ama devlet, ba§kalanmn
bu kadar korkunç tehlikeli bir duruma yol açmaslm engeIIe-
mekle yükümlü degil midir? Bu nedenle devlet, §imdi oldugu
gibi, uyu§turucu maddelerin satJ§il11, üstelik de en sert cezai
yaptmmlarla yasaklamakla yükümlü degil midir?
TartJ§Jlan bütün vakalann bu y6ntemle ele almabilecegini
ve benzer sonuçlara g6türecegini iddia etmiyorum. Ama 6yle
gibi g6rünüyor. (ilk ba§ta zor g6rünen §of6rlerin durumu da
kolayca çiizülür: Devlet, üçüncü bir §ahsa kendisi kuIIanmasl
için bir araç -ister satarak, ister kiralayarak- sunan herkesi,
§of6rü korumak için ondan bir ko§ul olarak, bu üçüncü §ahsl,
yolcuIuk ba§lamadan iince emniyet kemerini takmaYl unut-
maSl durumunda büyükçe bir meblag 6demek zórunda bua-
kan bir belgeyi, üçüncü §ahlstan iizgür iradesiyle imzalamasl-
m talep etmeye, satJclyl cezai yaptmmla zorIama yükümlülü-
gündedir.
(Devletin kendi çlkan için degil, bizim çlkanmlz için) bu
yasaklama y6ntemini benimseyerek, kimseyi Hkendi ,;lkan
için" bir §eye zorIama hakki olmadlgml sürekli ammsamanm,
devlet organlanmlza iyi gelecegini seve seve kabul ediyorum.
Ama biraz iyile§tirilmi§ bir biçimde ve üçüncü taraflan koruma
bayragl altJnda da olsa, (neredeyse?) bütün babaCl içgüdülel'ini
-biraz §imdi oldugu gibi- sahverebilirIerdi.
Refah devleti için vergiler, kendini güvene almak için degil,
daima üçüncü taraflan korumak adma talep edilebilir; vergileri
186 Hayat Problem Çüzmektir

ódemek ama refah hakkmdan faydalanmamakta sonuçta her-


kes ózgürdür.
(Mill iJkesini a~ag,. yukan §li ~ekilde kabul ediyorum: herkes
kendince mutlu veya mutsuz olma hakkma sahiptir, üçüncü ta-
rafian tehlikeye sokmadlgl sürece, ama vatanda~lannm bilgilen-
dirilmeden kendilerinin yargilayamayacag,. kaçmilmaz tehlikele-
re atilmamasmdan devlet sorum1udur.) Bu ~ekliyle Mill ilkesi as-
lmda çok ónemli olan refah devletinin ele~tirilmesine sadece çok
küçük bir katlada bulunabilir; bizim rnini devletlen bekledigimiz
hakl1 çlkanmlZln Mill iJkesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Ama rnini dev-
letlen bekledig;miz çlkarm, refah devletiyle çok ilgisi vardrr: Bu,
sosyal sigortarun ózelle~tirilmesi ónerisinezernin hazrrlar.
Son olarak, devletin ba~ka birçok i~levi gibi memnuniyet!e
lüzumsuz oldugunu ilan etmek isteyecegim, ama maalesef lü-
zumsuz oldugunu ilan edemeyecegim eski moda bir i~levi da-
ha vardlr; halen çok büyük ónem ta~lmaktadrr ve hiçbir ózel
~irkete de devredilemez.
Ülke savunmasmdan bahsediyorum. Bunun her anlamda
kóküne kadar babacl bir i~lev oldugu apaçlk ortadadlf; günü-
müzde ta~ldlgl arilam da, bütün babaClhk kar~lll devlet kuram-
lanmn fazlaca ilginç olmayan felsefeler olarak górÜIUnesine yol
açmaktadlr. Tersine bu felsefeler, ülke savunmaSl problemini,
basitçe ihmal ederek ortadan kaldlrabileceklerini samyormu~
gibi g6rünmekteler. Ancak bu problem her ~eyden üstün bir
ónem ta~lmaktadlr ve son derece de maliyetlidir. Bu, mini dev-
letin kar~lsmdaki en büyük tehdittir ve bize, g6rece çok daha .
ucuz olan ve ülke savunmaslyla yakmdan ili~kili olan ba§ka bir
i§levi hatlrlatlr: aym ~ekilde her ~eyden üstün 6nemdeki dl§ po-
litika. Bu ikisinin yarattlgl sonuçlar, rnini devlet fikrini, uzak,
ütopik, ama yine de bu yüzden vazgeçilmemesi gereken bir
ideal haline getirir: Sadece düzenleyici bir ilke olarak olsa da
mini devlet ya§amml sürdürmektedir.
Ancak bir noktaYl daha belirtinek istiyorum: Ülke savun-
maSl yükümlülügünde olan bir devlet, vatanda§lanmn savun-
ma yeteneklerini ve dolaytslyla da saghklanm kontrol etineli-
dir. Hatta belli bir dereceye kadar ekonomiyi de kontrol etmeli-
dir, çünkü büyük miktarda stoklan bulunmah, bir trafik teknigi
ile sinyal teknigi ve daha birçok ~eyi olmahdlr.
11. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler 187

IX. Re~it olmayanlarzn haklan

Ama ne yazlk ki ílke olarak da ahlaksal nedenlerle babac!llk


olmadan olmaz. Eger devlet vatanda§lanmn soygunlara kar§l
polis tarafmdan korunma hakkml tamyorsa, re§it olmayanlann
da birçok §ekilde korunma hakkml tammahdlr; gerekirse ana
babalanna kar§l bile. Boylelikle tabii ki, ilke olarak babacI bir
lavra bürünür. Boylece, "mini devlet mi, babacI devlet mi?"
probleminin yerine, "ahlaksal olarak gerekenden fazla olmayan
babaclhk" problemi geçer. Ahlaksal olarak fazla iddiah olan ba-
bacI devlete kar§l mini devletin ilke olarak ahlaksal üstünlügü
yerine, devlet ve ozgürlük arasmdaki eski kar§Ilhga ve Kant'm
diktatorlüge kar§l ozgürlügü kaçm!lmaz olandan fazla kisltla-
mama kuralma geri donüyoruz.

X. Sivil bürokrasi probleminin çiizülebilirligi.


Askeri bürokrasi

Tiranca olmayan (yani "demokratik") her devlel kuramm-


daki onemli bir nokta da bürokrasidir. çünkü bürokrasilerimiz,
(kelimenin benim kullandlglm anlamlyla) "demokratik degil-
dir". Yaphklan ve yapmadlklan için uygulamada asIa hesap
sorulamayan çok saylda cep diktatorü barmdmrlar. Büyük bir
dü§ünür olan Max Weber, bu problemi çozülemez bulmu§ ve
bunun sonucunda kotümserle§mi§tir. Ben bunu ilke olarak ko-
layca çozülebilir buluyorum, eger bizim temel demokratik ku-
rallanmlz tammrsa - ve problem gerçekten çozülmek islenirse.
Ama askeri bürokrasi problemini ben de çozülemez buluyorum.
Smlrslzhga dogru uzanan ve kamuca denetlenemeyen askeri
güç tehlikesi, neden bir iyimser olarak bütün ümidimi, ne ka-
dar uzaklarda bulunsa da, dünya ban§ma bagladlglmm ve bag-
lamak zorunda oldugumun bir açlklamasldlr: Kant'm "Ebedi
Ban§"ma. HaZlr bundan bahsederken, barz§ adma, ban§ hareketi
denilen yonelime kar§l oldugumu belirhneliyim. Deneyimleri-
mizden ders çlkarmahy1Z; ban§ hareketi §imdiye kadar iki kez
saldlrgam cesaretlendirme sonucunu dogurmu§tur. Kayser 11.
188 Hayat Problem Çi::izmektir

Wi1helm, Belçika'ya verdigi garantiye ragmen pasifistçe neden-


lerle ingi1tere'nin sava~ karan veremeyecegini samyordu; Hit-
ler de ingi1tere'nin Polonya'ya olan garantisi için benzer ~eki1-
de dü~ünüyordu.

XI. Gençligin umudu

Batlh demokrasi1erimiz, hepsinden de i:ince -Batl demokra-


si1erinin en eskisi olan- Birle~ik Devletler benzersiz birer ba~a­
nd!r: çok fazla çah~mamn, çabamn, çok fazla iyi niyetin ve hep-
sinden i:inemlisi, birçok alanda birçok yaratlc! dü~üncenin ürü-
nü olan ba~an. Sonuç: :;>imdiye kadar hiç olmad!g! kadar çok
insan daha iizgür, daha güzel, daha iyi ve daha uzun bir y~am
sürüyor.
Birçok ~eyin iyile~tiri1mesi gerektigini tabii ki biliyorum.
Herhalde en i:inemlisi de, "demokrasilerimiz"in çogunluk dik-
tati:irlüklerinden yeterince belirgin ~eki1de ay!rt edi1ememesi-
dir. Ama insanlarm bu kadar i:izgür ya~ayabildikleri ve eskiler
kadar iyi, ya da daha iyi bir hayat sürdükleri devletler, tarihte
~imdiye kadar asIa olmaIIU§tlr.
Bu fikri çok çok az insanm payla~tlgm! biliyorum. Dünya-
m!zda ya~armn karanhk taraflan oldugunu da biliyorum: Cani-
ler, vah~etler, uyu~turucular. Birçok hata yap!yoruz; ve birçogu-
muz hatalanndan ders ç!kanyorsa da, baz!lan hâlâ onlara takt-
hp kahyor.
Dünya bi:iyle. Bize i:idevler verir. Biz de Onun içinde tatmin
ve mutlu olabiliriz. Ama bunu yüksek sesle ifade ettneliyiz!
Ben bunu neredeyse hiç duymuyorum. Onun yerine her gün,
içinde ya~amaya lanetlendigimiz, si:izde o kadar ki:itü olan diin-
ya hakkmda yaktnmalar, s!zlanmalar dir!liyoruz.
Bu yalanlarm yay!lmasm!, çagumzm en büyük suçu olarak
gi:irüyorum, çünkü gençligimizi tehdit ederek hakk! olan umu-
du ve iyimserligi ondan çalmay! deniyor. Bazl durumlarda on-
lan intihara veya uyu~turucuya, hatla teri:irizme kadar sürük-
lüyor.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 189

XII. lyimserlik ve medya tehlikesi

Ne mutlu ki gerçek kolayhkla smanabilir: Bah' da bizlerin


~imdiye kadar gelmi~ geçmi~ en iyi dünyada ya~adlgnmz ger-
çegi. Arhk bu gerçegin bashnlmasma izin veremeyiz. Bu konn-
da en büyük günahlan i~leyen medya, büyük zararlara yol açl!-
gma ikna edilmelidir. i~birligi yapmaya ikna edilmelidir.
Medyayr gerçekleri gorme ve soyleme noktasma getirmeli-
yiz. Kendi tehlikelerini gorme ve bütün saghkh kurumlar gibi
ozele~tiride bulunma ve kendi kendini uyarma noktasma getir-
meliyiz. Bn, onlar için yeni bir odevdir. ;>n anda yol açl!gl zarar
büyüktür. Medyanm i~birligi olmakslzm iyimser kalmak nere-
deyse imkânslzdlr.
11. OzgürZük ve Entelektüel Sorumluluk*

Gelecek ardma kadar açlk. Ve de bize bagh, hepimize. Bi-


zim ve diger birçok insamn, bugün, yann ve ertesi gün neler
yaptJgma ve yapacagma bagh. Neler yaptJglmlz ve yapacagl-
mlZ da yine bizim dü§üncemize baghdlr; ve de dileklerimize,
ümitlerimize ve korkulanmlza. DünyaYI nasIl gordügümüze
baghdlr; ve gelecegin ardma kadar açlk olanaklanm nasIl yargl-
ladlglmlza .
. Bu, hepimiz için büyük bir sorumluluk demektir. Hiçbir
§ey bilmedif;imiz, ya da bildigimiz az §eyi "hiçbir §ey" diye ta-
mmlamakta hakh olacak kadar az §ey bildigimiz gerçeginin bi-
lincine vardlkça, sorumlulugumuz daha da büyür. Çünkü, dog-
ru kararlan verebilmek için bilmemiz gerekenlerle kar§Ila§tJnl-
dlgmda, bildiklerimiz hiçbir §eydir.
Bunu goren ilk insan Sokrates'ti. Sokrates, bir devlet ada-
nunm bilge olmasl gerektigini soylemi§tir - hiçbir §ey bilmedi-
gini bilecek kadar bilge. Platon da devlet adanumn, hepsinden
çok da krahn, bilge olmasl gerektigini siiylemi§tir; ama bununla
Sokrates'ten çok farkll bir §eyi kastetmi§tir. 0, krallann filozof
olmasl gerektigini ve -son derece bilgece ve karma§lk olan~
Platoncu eyti§imi 'ogrenmek için onun, Platon'un okuluna gel-
meleri gerektigini; hatta daha da iyisi, kendisi gibi çok bilen ve
bilge filozoflann kral olmasml ve dünyaYI yonetmesi gerektigi-
ni kastetmi§tir. Platon bu oneriyi Sokrates'in agzmdan yapnu§
ve bazl yanh§ anlamalara yol açnll§tJr. Filozoflar kral olmalan
gerektigini duymaktan çok ho§lannu§lardl, Sokrates ile Pla-
ton'un devlet adanundan beklentileri arasmdaki fark, felsefi ey-
* Haziran 1989' da St. Gallen' da yapllan konu§ma.
II. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler 191

ti§imin sisi içi~de kayboldu gitti. Bu yüzden bu fark1 bir kez


daha belirtmek istiyorum: "Devlet adaml bilge olmahdlr" for-
mülü, Platon için bilge filozoflann yiinetim talebi anlamma ge-
liyordu ve buradan aydmlarm, entelektüellerin, "seçkinler"in
yiinetim talebi çlkl!. Platon'un çarplcl bir §ekilde kar§ll! olarak
aym formül, "Devlet adaml bilge olmahdlT", Sokrates için dev-
let adanunm ne kadar az bildigini bilmesi gerektigi anlanuna
geliyordu; bu yüzden de taleplerinde son derece mütevazl 01-
mahyd1. Biiylece sava§a ve ban§a karar vermeyi kapsayan bü-
yük sorumlulugunu giirür ve ne büyük zarara yol açabilecegini
bilir. Ne kadar az §ey bildigini bilir. "Kendini tam!" der Sokra-
tes, "kendini tam ve ne kadar az §ey bildigini itiraf et!" (kar§.
Ksenofon'un Memorabilia'smda Biilüm IX, 6) Sokrates'in tutu-
mu, Sokrates'in bilgeligi budur. "Kendini tam ve bilgisizligini
itiraf et!" Platoncu ise gerçi genellikIe kral degildir, ama daima
her §eyi bilen parti iinderidir; ve her ne kadar iinderlik ettigi
parti sadece kendisinden olu§sa da, tersine, neredeyse bütün
parti iinderleri, iizellikle de saldlrgan partilerin iinderleri, ve de
ba§anh partilerin iinderleri, Platoncudur. Çünkü Platon'un bi-
zim hükümdannuz olmasl gerektigini iigrettigi en iyi, en bilgili
ve dolaYls'yla de en bilge insanlar onlardlr.
"Kim yiinetmeli?", Platon'un politik felsefesinin temel so-
rusudur. Platon'un yaml!ysa: "En iyi ve aym zamanda en bil-
ge olan!" dir. ilk bak1§ta bu yamt kaçmllmaz olarak ve apaçlk
dogru gibi giirünmektedir. Peki en iyi ve en bilge olan kendi-
ni en iyi ve en bilge olarak giirmüyor ve bu yüzden hüküm-
darhgl reddediyorsa ne olacak? Bir Sokratesçi, en iyi ve en
bilge ki§iden bu tavn. beklerdi! Bir Sokratesçi herhalde aym
zamanda, kendisini en iyi ve en bilge insan 01 arak giiren ada-
mm, megaloman olmasl gerektigini ve bu yüzden ne iyi ne
de bilge olabilecegini dü§ünürdü (kar§. Ksenofon' dan alml!-
lanan k1slm).
"Kim yiinetmeli?" sorusu apaçlk yanh§ sorulmu§ bir so-
rudur. Yine de bugüne kadar tekrar tekrar sorulmu§ ve hep
Platon'unkine benzer §ekilde yamtlanml§l!r. Uzun bir süre
yamt: Askerlerin seçtigi kayser idi, çünkü sadece o, edindigi
gücü elinde tutmak için yeterli güce sahip olabilirdi. Daha
192 Hayat Problem Çozmektir

sonralan, tanrmm inayetindeki me§ru prens denildi. Marx bi-


le soruyordu: Güç, diktatorlük gücü kimin olmahdlr? Proleter-
lerin mi, kapitalistlerin mi? Yamt: iyi olan, slmf bilinci olan
proleterlerin. Kotü olan, kendine â§lk kapitalistlerin kesinlik-
le degil. Lümpen proleterlerin de kesinlikle degil! Marx'a go-
rebunlar, küfredilmekle yetinmelilerdi. (Bizde ise ortadan
kalkml§lardlr.)
Demokrasi kuramc!lanmn çogu da "Kim yonetmeli?" §ek-
lindeki Platoncu soruyu hâlâ yamtlamaktadlr. Kuramlanmn
ozü ise, ortaçagdan bu yana geçerli olan yamtm, "tanrmm ina-
yetindeki me§ru prens"in yerine "tannmn inayetindeki halk"l
koymak ohnu§tur, ki burada "tannmn inayeti" sozcükleri bir
kenara blrakilarak yerine "halk, halkm inayetindeki" konur.
Daha Roma' da da: Vax papuli vax dei derler; Türkçesiyle: Halkm
sesi tannnm sesidir.
Platon'un "Kim yonetmeli?" sorusunu daima gormekteyiz,
politika kurammda, me§ruiyet kurammda ve ozellikle de de-
mokrasi kurammda bu soru hâlâ büyük bir rol oynamaktadlr.
Bir hükümetin, me§ru oldugu zaman, yani anayasamn kurallan
uyarmca halkm veya temsilcilerinin çogunlugu tarafmdan se-
çildigi zaman, yonetme hakki oldugu soylenir. Ama Hitler'in
de me§ru bir §ekilde iktidara ge1digi ve onu diktator yapan yet-
kilendirme yasasmm meclis çogunluguyla karara baglandlgl
unutulmamahdlr. Me§ruiyet ilkesi yeterli degildir. 0, Platon'un
"Kim yonetmeli?" sorusunun bir yamhdlr. Biz ise sorunun ken-
disini degi§tirmeliyiz.
Halkm hâkimiyeti ilkesinin de Platon'un sorusunun yamtl
oldugunu gordük. Bu tehlikeli bir ilkedir. Bir çogunluk dikta-
torlügü, azmlrk için korkunç olabilir.
44 yll once bir kitap yayunladlm, AÇ1k Taplum ve Dü§manla-
rz. ikinci Dünya Sava§l'na kar§1 tavnml açlklamak için yazml§-
hm. Bu kitapta, Platon'un "Kim yiinetmeli?" sorusunun yerine,
kokten farkh bir soruyu koyma onerisini getirmi§tim; "Devletin
yaplslm nas!l biçimlendirelim ki, bir hükümetlen kan dokme-
den kurtulabilelim?"
Bu soru, hükümetin gorevlendirilme biçimini degil, onun dü-
§ürülmesi olaslhgml vurgulamaktadlr.
II. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler 193

"Halkm hâkimiyeti" anlamma gelen "demokrasi" si:izcügü,


ne yazlk ki bir tehlikedir. Halkm her üyesi, yi:inetmedigini bilir
ve bu yüzden demokrasinin bir kandlfmaca olduguna inamr.
í~te tehlike burada yatmaktadlf. ínsanm daha ilkokuldan itiba-
ren, demokrasinin Atina demokrasisinden bu yana, bir dikta-
ti:irlügü, bir "tiranhgl" engellemesi gereken bir politik yapmm
geleneksel ismi oldugunu i:igrenmesi i:inemlidir. Çin' de yine
gi:irdügümüz üzere diktati:irlük, tiranhk en ki:itü ~eydir. ínsan
kan di:ikrneden ondan kurtulamaz, ama genellikle kan dokerek
de kurtulamaz: Hitler'e kar~l 20 Temrnuz 1944'te yapüan ayak-
lanma denemesinde de gi:irdügümüz gibi günümüzde diktati:ir-
ler daima çok güçlüdür.
Ama her diktati:irlük ahlakdl~ldlr. Her diktati:irlük ahlaksal
olarak ki:itüdür. Hükümetin kan di:ikmeden dü~ürülebildigi bir
yi:inetim biçimi olarak demokrasinin ilk ilkesi, ahlaksal temel il-
kesi budur. Diktati:irlük ahlaksal olarak ki:itüdür, çünkü vatan-
da~lanm, bile bile ve vicdanlan slzlayarak, ahlaksal inam~lan­
na ragmen, en azmdan susarak, ki:itülükle i~birligi yapmaya
zorlar. ínsanlardan insanhk sorumlulugunu ahr, ki bu olmadan
insan ancak yanm, hatla yüzde bir insandlr. ínsan olma sorum-
lulugunu ta~lmaya yi:inelik her denemeyi bir intihar denemesi-
ne di:inü§türür.
Atina demokrasisinin de, en azmdan Perikles ve Thukydi-
des' e kadar, bir halk hâkimiyetinden çok, bedeli ne olursa 01-
sun tiranhktan kaçmma denemesi oldugu, tarihsel olarak gi:is-
terilebilir. Bunun bedeli yüksekti, belki de fazla yüksek, ve 100
Y'ldan az bir zaman soma ortadan kaldmldl. Bunun bedeli, faz-
la popülerle~en her vatanda~l, popülerligi yüzünden sürgüne
gi:inderebilen, gi:indermesi gereken ve genellikle yanh~ anla~l­
lan Atina' daki halk mahkemesidir. Bunun yüzünden Aristides
ve i:izellikle de Themistokles gibi en nitelikli devlet adamlan
sürgüne gi:inderilmi~tir. Themistokles'in yolunu hkadlgl veya
lakablmn "adil" olmasmm vatanda~lanm kiskandlrdlgl için
Aristides'in sürgüne gi:inderildigini si:iylemek saçmahkhr. Olay
aslmda çok farkhdlr: Bu lakap Aristides'in popüler oldugunu
gi:istermektedir, hatla fazla popüler. Halk mahkemesinin i~levi
ise, popülist bir diktati:ir türemesini engellemekti. Themistok-
194 Hayat Problem Çozmektir

les'in oldugu gibi onun da siirgüne gónderilmesinin tek nedeni


buydu.
Atina demokrasisinin bir halk hâkimiyeti olmadlgml ve
halk hâkimiyeti diye bir ªey olamayaçagml Perikles de gayet
iyi biliyormuª gibi górünrnektedir. Çünkü Thukydides'te oku-
yabildigimiz o büyük konuªmasmda ªunlan sóyler: "Her ne
kadar pek az1ffi1Z bir politika iiretme ve uygulama durumun-
daysa da, hepimiz o politikaYl yargilama durumundaYlz." Bu
da demektir ki: Hepimiz yónetip kumanda edemeyiz, ama he-
pimiz hükümeti mahkemeye çlkanp jiiri üyesi olabiliriz.
Iªte bence bir seçim günü tam olarak bOyle olmahdlr. Yeni
hükümeti meªrula§liran bir gün degil, eski hükümeti mahke-
meye Ç1kardlg1ffi1Z gün. Hükümetin hesap vermesi gereken
gün.

\limdi burada vurguladlglm farlan, halk hâkimiyeti olarak


demokrasiyle,halk mahkemesi olarak demokrasi arasmdaki
farkm pratik sonuçlarl da oldugunu 1asaca góstermek istiyo-
rum:
Bu fark asIa sadece .sózel degildir. Bunu, halk hâkimiyeti
fikrinin, oransal bir halk temsilciligini desteklemeye siirükle-
mesinden górebiliyoruz. Her fikir grubu, her parti, çok küçük
partiler bile olsa, halk temsi1ciliginin halkm tam bir aynas;' 01-
maSl ve bir halk hükümeti fikrinin olabildigince gerçekle§tiril-
mesi için temsil edilmelidir. Hatta ªóyle korkunç bir óneri bile
duymu§tum: Her vatanda§, ekraniarda halk temsilcilerinin tar-
li§ligl her konu üzerinde, bir elektronik dügmeye basarak dog-
rudan oy verebilmeliymiª. Bunun dlªmda halk hâkimiyeti ola-
rak demokrasi açlsmdan halk inisiyatifinin büyük mernnuni-
yetle kar§ilanmasl gerektigi de sóylenrnektedir.
Benim savundugum, halk mahkemesi olarak demokrasi
açlsmdan olay çok farkll górünrnektedir. Partilerin çok sa)'lda
olmasml bir talihsizlik olarak górüyorum; dola)'lSlyla oransal
temsile dayah seçim kanununu da. Çünkü çok saylda parti, ko-
alisyon hükümetlerine yol açar, bunlarda da her §ey kaçuulmaz
. bir uzlaªmamn sonucu oldugu için, halk mahkemesi kar§lsmda
kimse sorumlulugu ta§lffiaz. Aynca bir hükümetten kurtulup
lI. Tarih v~ Politika Üzerine Dܧünceler 195

kurtulamayacagmuz da kesin degildir, çünkü hükÜInette kala-


bilmek için sadece yeni bir koalisyon ortagl bulmasl yeterli
olur. Az sa)'lda parti varsa hükÜInetler de asil olarak çogunluk
hükümetleridir, sormnluluklan da açrk ve nettir. Hallun fikirle-
rini de oransal olarak halk temsi1ciliginde, hatta ve hatta hükü-
mette yansümaya çah§mamn degeriniarilayamlYorum. Bunun
sonucu, hükÜInetin sorumsuzlugudur, çünkü yanslma aslma
kar§l sorumlu olamaz.
Ama halk hâkimiyeti' kuramma kar§l herhalde en güçlü
itiraz, ~mantJkdl§l bir ideolojiye, bir batll inanca neden olmasl-
du: halkm (veya çoguniugun) haks1z olamayacag1 ve haks1z-
hk yapamayacag1 §eklindeki otoriter ve gõrececi batll inanca.
Bu ideoloji ahlakd1§1d1r ve reddedilmesi gerekir. Thukydi-
des'in bize õgrettigi gibi, (birçok konuda hayran kald'g,m)
Atina demokrasisinin, canice kararlar da ald1gm1 biliyoruz.
Tarafs1z ada kenti Melos' a (uyarmadan olmasa da) sald1rml§,
bütün erkekleri õldürerek bütün kadmlan ve çocuklan bü-
yük kõle pazarlannda satm1§tlr. Atina bunlan yapabilecek
durumdayd1.
Weimar Cumhuriyeti zamarimda õzgürce seçilmi§ AIman
Mec1isi ise Hitle:t'i, yetkilendirme yasas1yla yasal yoldan dikta-
~ tõrle§tirebilmi§tir. Her ne kadar Hitler AImanya' da asIa õzgür
bir seçim kazanm1§ olmasa da, Avusturya'mn zorla Alman-
ya'ya katlh§mdan sonra bile bu üIkede devasa bir seçim zaferi
kazanm1§tlr.
Hepimiz yamlabiliriz, halk veya herhangi bir ba§ka insan
grubu da õyle. Kald1 ki bir halkm hükÜInetini devirebilmesini
savunuyorsam, bunu sadece tirani1ktan kaçmmamn daha iyi bir
yõntemini bilmedig;mden yaplyorum. Benim savundugum
halk mahkemesi olarak demokrasi de asIa kusursuz deg;ldir.
Winston Churchill'in alayc1 ifadesi buna çok uygun dܧer: "De-
mokrasi bütün yõnetim biçimlerinin en kõtüsüdür, bütün diger
yõnetim biçimIeri hariç."
incelemelerimin bu noktasm1 õzetlemek gerekirse: Bu iki fi-
kir arasmdaki, halk hâkimiyeti olarak demokrasiyle halk mah-
kemesi olarak -veya kurtulamad1gt bir yõnetimden, yani bir ti-
ranhktan kaçmma araC1 olarak- demokrasi arasmdaki fark, ke-
196 Hayat Ptoblem Çozmektit

sinlikle siizel degildir, çok iinemli pratik sonuçlan vardIr; bu is-


viçre için de anlamhdIr. Yine de liselerdeki derslerde, bildigim
kadanyla çok daha mütevazl ve gerçekçi olan, ahlaksal olarak
kaldmlamaz ve dayamlmaz olan diktatiirlükten kaçmma kura-
ml yerine hâlâ, slk slk yIkIcI olmu~ ideolojik halk hâkimiyeti
kuraml savunulmaktadlr.

Buradan tekrar ba~a diinmek istiyorum. Gelecek ardma ka-


dar aÇlk, bizse onu etkileyebiliriz. Bu yüzden slrlImlzda agIr bir
yük ta~lyor ama nêredeyse hiçbir ~ey bilmiyoruz. YardIm ede-
bilmek için ne yapmahytz? Uzakdogu'daki korkunç olaylan
engellemek için bir ~eyler yapabilir miyiz? Milliyetçiligi, IrkçIh-
gt, Kamboçya' da Pol Pot'un kurbanlanm, iran' da Ayetullah'm
kurbanlanm, Afganistan' da Ruslann kurbanlanm, Çin' deki ye-
ni kurbanlan kastediyorum. Bu akla slgmayan olaylan engelle-
mek için ne yapabiliriz? Herhangi bir ~ey yapabilir miyiz, en-
gelleyebilir miyiz?
Bu soruya yamlIm: Evet, sanmm çok ~ey yapabiliriz.
"Biz" dedigimde entelektüelleri, yani fikirlerle ilgilenen in-
sanlan, yani iizellikle okuyan ve belki de yazan insanlan kaste-
diyorum.
Neden biz entelektüellerin yardIm edebilecegini dü~ünü­
yorum?
Çok basit: Biz entelektüeller binlerce yIldIr en korkunç za-
rarlan verdigimiz için. Bir fikir, bir iigreti, bir kuram adma kit-
lesel kIyIm - i~te bu bizim i~imiz, bizim icadImIzdIr: entelektü-
ellerin icadIdIr. insanlan -hep de iyi niyetle- birbirine kar~1 kI~­
kIrtmaktan bir vazgeçebilsek, bu bile çok ~ey kazandmrdl. Bi-
zim için bunun imkânsIz oldugunu kimse siiyleyemez.
On emrin en ónemlisi diyor ki: Oldürmeyeceksin! i~te bu
neredeyse bütün etigi kapsar. Ornegin Schopenhauer'in ifade-
siyle ahlakbilim, bu en iinemli emrin sadece biraz geni~letilme­
sidir. Schopenhauer'in etigi basit, dogrudan ve açIklIr. Der ki:
Kimseye zarar verme, kimseyi yaralama; tersine elinden geldi-
gince herkese yardIm eI.
Ama Musa Sina Dagl'ndan ta~tan tabletlerle ilk kez a~agl
indiginde, daha on emri bildiremeden ne oldu? Olümü hak
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 197

eden bir Allahslzhga, Altm Dana Allahslzhgma taruk oldu. He-


men "Óldürmeyeceksin!" emrini unutarak bagrrd1:

Tann}'! dinleyen bana gelsin ... Tann, israil'in tamlSl b6yle


buyuruyor: Herkes k!llClru ku§ansm, ... ve kendi karde§ini, arka-
da§ml ve yakmlanru bogazlasm ... ve (b6ylece) o gün halktan üç
bin insan 6ldü.

Belki bu ba§langlçh. Ama kesin olan §u ki, b6ylece devam


etti, Kutsal Topraklar' da oldugu gibi somadan burada, Bah' da
da; 6zellikle de burada, Hlristiyanhk devlet dini olduktan son-
ra. Bu korkunç bir dinsel i§kenceler tarihidir, dogru inanç adma
yap!lan i§kenceler tarihldir. Daha soma -6zellikle 17. ve 18.
yüz}'!lda- i§kenceyi, gaddarhgr ve ter6rü aklamak için ba§ka
ideolojik inanç nedenleri eklendi: Milliyet, lTk veya slruf; politik
veya dinsel sapk1nllk veya inançs!Z1lk.
Dogru inanç ve inançslzhk fikrinde en darkafah fenahklar
gizlidir; 6zellikle biz entelektüellerin kendimizi hemen kaphr-
dlg1mlz fenahklar: Ukalahk, ben hakh}'!mclhk, bilgiçlik, ente-
lektüel kibir. Bütün bunlar darkafah fenahklardlr - canilik gibi
büyük fenahklar degildir. Ama canilik de biz entelektüellere
yabancl degildir. Canilik dalmda da birçok ba§anya imza athk. .
Daha Auschwitz'ten ve me§hur Yahudi sorununun "nihai ç6-
züm"ünden }'!llar 6nce ya§hlan ve hastalan katleden Nazi dok-
torlanru hahrlamak yeterli olacaktIT.
Korkakllktan, kibirden ve gururdan en fena §eyleri yapml§
olanlar hep biz entelektüellerdik, hâlâ da 6yleyiz. Okuyamanu§
olanlara kar§1 6zel bir yükümlülügümüz olan bizler, Frans1Z Ay-
dmlanmacl Julien Benda'nm ifadesiyle tinse1 hainleriz. Ben-
da'run g6sterdigi gibi milliyetçilig; icat eden ve propagandaslru
yapan bizdik, bütün aptalca modalara da kahhr1Z. G6ze bahnak
isteriz, Hegelci hocalanmlzdan 6grendigirniz ve bütün Hegelci-
leri birle§tiren, anla§llmaz, ama çok etkileyici, bilgi1i, sanatsal bir
dille konu§uruz. Di! kirlenmesi budur, birbirirnizle kapl§hg1I111z
Alman di!ini kirletme yan§1. Biz entelektüellerle ak1lhca konu§-
may', ve çok slk saçmaladlg1I111Z1 ve bularuk sularda avlandlgl-
mlZl bize g6stenneyi imkânslz k1lan da bu di! kirlenmesidir.
198 Hayat Próblem Çozmektir

Geçmi~te sebep oldugumuz fenahklar korkunçtm. O za-


mandan bu yana -her ~eyi sõylemede ve yazmada õzgür 01-
dugumuzdan bu yana- acaba daha sorumluluk sahibi olabil-
dikmi?
Platon'un ütopyasl hakkmda bir zamanlar, dünya üzerinde
cenneti kurmaya çah~anlann hep bir cehennem kurduklanru
yazffil~hm. Ama birçok entelektüel Hitler'in cehennemine hay-
rand1. Ünlü isviçreli ruh ara~hrmaC1s1 Carl Gustav Jung, Hit-
ler'in cehenneminde, A1man ruhunun yenl slçrayl~lru gõrüyor-
du. Tabü Jung'un fazla korkmasma gerek yoktu, ne de olsa is-
viçre' de ya~lyordu. Hitler'in iilümünden sonra, yazdlklanru
unutuverdi ve Alman ruhunun dogasmdaki kiiktenci kiitülügü
yazmaya ba~lad1.
Büyük Britanya ugruna verilen 1940 ve 1941 yIllanndaki
belirleyici hava sava~mda, neredeyse kesin olan õlümü kabulle-
nip, kendilerini umursamadan bizim için feda eden genç sava~
pilotlanrun hazrrladlgl zeminde, Winston Churchill ve Franklin
Delano Roosevelt, Atlantik Siizle~mesi ile yeni bir dünya kur-
dular. Hitler' e kar~l kazarulan zaferden bu yana Bah Avrupa,
Hitler'in cehennemi yerine Avrupa ban~mm cennetinde, tarih-
sel olarak bildigirniz en adil ve iyi dünyada ya~lyor. Stalin de
i~birligi yapml~ olsa, bugün Birle~mi~ Milletler araclliglyla sa-
dece Avrupa ve Kuzey Atlantik barl~ml degil, dünya ban~1TI1 da
saglaml~ olurduk ve Amerikan Marshall Plaru da Dünya Plaru
olurdu.
Ama yeni refah yarahhr yaratIlmaz ve Bat!' da i~ler yolunda
gihneye ba~ladlgmda, entelektüellerin büyük bagn~malan ve
kiitü çaglffilza, toplumumuza, uygarhglmlza, çevremize yõne-
lik hakaretleri de hemen ba~lad1. Bir zamanlar o kadar güzel
olan dünyanm artan kalmt!lar1TI1 olabildigince çabuk yok ede-
bilmek için, güya kazanç hrrsmdan yol açhg,ffilz Y'kImlar ve
kirlilikler hakkmdaki o korkunç abarhnalar ba~lad1. Dogru
olan, bütün ya~amm daima tehlike altmda oldugudur. Sarunm
hepirniz, er ya da geç iilecegiz. Teh1ike hep vardl, ya~amm ba~­
lang:tcmdan bu yana hep, çevre için de vard1.
Doga bilimi, teknoloji ve endüstri sayesinde, güne~ siste-
mimizin yarat!h~mdan bu yana ilk defa, çevre için bir ~eyler
II. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 199

yapabilecek durumday'Z, bütün doga bilimciler ve teknis-


yenler bunun için çah§lyor. Ama dogaya zarar vermekle suç-
lamyorlar. Bu arada, o harika güzel1ikteki Zürih Gõlü ve Chi-
cago' daki devasa Michigan Gõlü sakin sakin çoktan kurtanl-
d!. Bu gõllerdeki ya§am bilimin, teknolojinin ve endüstrinin
i§birligiyle kurtanldI. Bu, herhalde ya§amm yaratrh§mdan
bu yana, bu güne§ sisteminin tarihindeki bu türden ilk ba§a-
nydI.
Dünyayr yõnetmek kolay degildir. Her hayvan türünün,
her bitki türünün, her bakteri türünün, bütün diger türlerin or-
tarm üzerinde etkisi vardrr. Belki bizim etkimiz daha büyükti,ir.
Ama yeni bir virüsün, yeni bir virüs salgrmnm veya yeni bir
bakteriyel salglmn insanhgl krsa zaman içinde yok etInesi de
her zaman mümkündür.
Dogayl kontrol altmda tutmak kolay degildir. Demokrasi
de kolay i§ degildir. Onceden de sõyledigim gibi, Churchill de-
mokrasinin digerleri hariç bütün yõnetim biçim1erinin en kõtü-
sü oldugunu sõylemi§tir. Churchill'in açrkça sõylemedigi §eyi
burada ben eklemek istiyorum: Hükümet için demokrasi açlk
farkla en rahatslz ve en zor yõnetim biçimidir, çünkü hükümet-
ler sürekli dü§ürülme tehlikesi altrndadrr. Hepimize hesap ver-
mek zorundadrrlar. Hepimizden biraz korkmak zorundadlrlar.
Bõylesi de iyidir, ama bu onlann i§ini güçle§tirir. Biz jüriyiz,
ama tehlikemiz, her an, genel olarak inamlan yamltrCl din tara-
fmdan kandmlabilmemizdir. Hege1ci Zeitgeist, ki daima tehli-
keli dir, moda ideolojiler, ki neredeyse daima dibine kadar ap-
ta1cadrr ve gerçek apaçlk gõzümüzün õnünde olsa da tekrar
tekrar yalam gerçek gibi gõsterir - bütün bunlar bizi jüri üyesi
olarak yamltlr.
Hit1er de trpkI benim gibi hocalarmdan tüm kalpleriyle
inanmklan §eyleri õgrenmi§tir: Dünya, saghgma Alman õzün-
de kavu§acaktrr ve "Almanya, Almanya her §eyden üstün,
dünyadaki her §eyden üstün" gibi dersler. Avrupa'mn üzerinde
egemenlik kazanabilmek içiri iki Alman sava§mda yok olan ve
milyonlara cesur genç insam, cesur dü§manlan büyük ve diger
güçlerin õnüne geçen bir Almanya için, Kayser için, ba§kuman-
dan ve Führer için sava§an genç Almanlar gibi õzgürlük ve ba-
200 Hayat Problem Çêizmekrir

n§ için sava§an dü§manlan kendileriyle birlikte ólüme sürükle-


yen birçok zavalh gençle birlikte Hitler de bunlara inaruyordu.
Bugün arhk gerçegi górebiliriz ve gónneliyiz. Büyük ve ce-
sur bir tarihçinin gósterdigi gibi (Profesór Fritz Fischer' den
bahsediyorum) Alman ideolojisi bir yarulsamaydJ. Daha dogru-
su: Bir yaland1. Bütün alaylara ragmen ve slk slk yalana benzer
§ekilde kótüye kullarulmasma ragmen, dogru olan Bah ideoloji-
siydi. Bah ban§ için sava§h ve insanhk tarihinin ba§mdan beri
sava§lann harap ettigi Avrupa'da ona ula§h, Batl Avrupahlarm
gerçekten etkili oldugu neredeyse her yerde ban§a ula§h.
Ama sorumsuz entelektüeller, Bah Avrupah dünyamlzda
sadece kótü §eyler górebildiler. Dünyamlzm adaletsiz oldugu-
nu ve ylkilmaya mahkilm oldugunu ógreten o yeni dini kurdu-
lar. Bunu, Oswald Spengler'in kitabl Der Untergang des Abend-
landes'ten (Bah'run çókü!iü) bu yana 6grettiler, çünkü orijinal
olmak istiyorlardl ve g6rünü§le çeli§en §eyler sóylemek istiyor-
lardJ. Kaldl ki sadece górünü§ü degil, nesnel gerçekligi de sap-
hrmayl ba§ardllar.
Ama arhk entelektüellerden §ikâyet ehnek istemiyorum.
Onlardan nihayet insanhga kar§l ve gerçege kar§l sorumluluk-
lanru üstlenmelerini talep ediyorum. Bizim ózgür!ügümüz on-
lann her §eyi sóylemesine ve ózgür dünyaya sóvmelerine, óz-
gür dünyay, kótü góstermelerine izin veriyor.
Bu da oruann hakkldlr. Ama bu dogru degildir, ve buna
hakki olsa bile dogru olmayan §eyler bildirmek ahlakdl§ldlr.
Churchill ve Roosevelt'in, sava§taki kahramaruann ve Marshall
Plaru'run ula§hgl §eyleri a§agllayarak ve iyiyi kótü gibi góstere-
rek tehlikeye atmak, sadece ahlakdl§l degildir, ayru zamanda
da büyük bir sorumsuzluktur.
Arhk Ruslann da dünyamlzl ve ban§lmlzl takdir etmeye
ba§ladlglru ve b6ylelikle -belki- çok daha büyük bir ban§m, ar-
hk tamamen imkânSlZ ve ütopik bir §ey olmaktan çlkabilecegi-
ni arumsatmak istiyorum. Cennetin ve cehennemin ne oldugu
gerçegini tahrif ederek bu olaslhklan azaltmamak için elimiz-
den geleni esirgememek bizim górevimizdir.

$imdi son kisma geliyorum.


lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 201

Ónce bir kez daha iizetleyeyim. Bali' da bizler cennette ya~l­


yoruz, 'tabii henüz yedinci kallnda degil birinci katmda. Cenneti-
mizde birçok §ey iyile§tirilebilir. Dünyamlza artlk siivmemeli ve
onu kiitülememeliyiz. Dünyada, iizellik1e de Avrupa' da gelmi~
geçmi~ en iyi dünyadrr o. Bizlerin reformsever oldugumuz bir
gerçektir. Hiçbir yerde Birle~ik Devletler' de oldugu kadar degil.
Bizler iyi niyetli ve fedakâr insanlanz. Cephenin iki tarafmdaki
askerler bunu kamtladIlar. Dünya üzerinde ban~l gerçek1e~tir­
mek için en iinemli ~artlar biiylelik1e hazlrland!. Ancak gerek1i
ko~u1lardan biri de Ruslarm i$birligi yapmasldlr. On1ar da i~birligi
yaparlarsa, o zaman -belki- Churchill ve Roosevelt'in dü§ü ger-
çek1e~tirilebilir, sadece Avrupa' da degil, bütün dünyada.
Üstelik Íkinci Dünya Sava§!'ndan bu yana ilk defa Ruslar
da i~birligi yapmak ister gibi giirünüyorlar. Büyük ve cesur in-
san Sacharov, çok güçlü olan diktatiir Gorbaçov' a güvenmeme-
miz gerektigini siiylüyor. Sacharov belki de Sovyetler Birli-
gi'nin çiizülmek üzere oldugunu da siiylüyor. Ama bu çiizülü-
~ü isteyemeyiz. Bu Sovyetler Birligi'nde benzersiz acIlar dogu-
rabilir; üstelik ban~l da büyük teh1ikeye sokar. Belki de bir as-
keri diktatiirlüge yol açabilir - bu dünyanm giirdügü en büyük
orduya, deniz ve hava filosuna sahip bir diktatiirlüge. Bu da
ban~ ümidini ortadan kalduabilir.
Rusya'y:t Sacharov kadar olmasa da iyi tamyan George Soros,
bütün bu teh1ikeleri New Yor/c Review of Books'ta yay:tmlanan
iinemli bir makalede çiizümlemektedir. Bununla birlikte Soros,
Rusya'nm Ball'yla i§birligi yapmayl içtenlik1e istedigine inamyor.
Cennetin ve cehennemin nerede oldugunu Ruslar bizden iyi bili-
yorlar.
Bu i§birligini mümkün kIlmak için, nelere ula§l!gumzl ve
bunlara iizgürlükle ula§Ilabilecegini nasIl kamtladlglmlzl iince-
lik1e kendirnize itiraf etmeliyiz. Ancak ondan sonra bunlara na-
sIl ula§l!gl1:ll1Z1 kendimize sorabilir, ve eger ordulanm küçült-
meye hazlrsalar Ruslara da yardlmlmlzl sunabiliriz. Üstelik bü-
tün ihtiyati tedbirlerle.
Bu olanak1ar iinümüzde duruyor. Biz entelektüellerden ni-
hayet nesnel gerçegi giirmemizi ve geçmi§te oldugu gibi cen-
netle cehennemi birbirine kan§lIrmamamlzl istiyor.
202 Hayat Problem Çozmektir

Hiçbir gey -veya neredeyse hiçbir gey- bilmedigimizi bil-


meliyiz. Gorbaçov'un da ayru durumda oldugunu da. Banga
bir adlm olsun yaklagabi1mek için, ideolojilerden kaçmmah)'1z,
õzellikle de bang için çok tehlikeli olan tek tarafh silahslzlanma
ideolojisinden. Bõceklerin yaphgl gibi, elegtirel olarak dokuna
dokuna, bütün mütevazlhgzmlzla nesnel gerçegi aramah)'1Z. Ar-
hk daha fazla her geyi bilen peygamberi oynamaya çahgmama-
h)'1z. Bu da demektir ki: Degi§meliyiz.
12. Hayat Problem Çozmektir*

Neredeyse otomobille ayru ya~ta}'lm. Gerçi 1886 }'llmdaki


ke~fi kadar ya~1! degilim, ama çok iyi hahrladlgun Kayser H.
Wilhelm, ilk arabasmr aldlgmda ben bir ya~mdaydlm.
Tuna boy:tmdaki Greifenstein civanndaki Altenberg $ato-
súna arabayla ilk gidi~im, bir arkada~lrrun babasl olan ~ato sa-
hibinin Mereedes'iyle ohnu~tu. O zamana kadar hep dort atI!
bir faytonla evimizden almml~hk, ama bu sefer, bana dedikleri-
ne gore, en iyi Alman otomobili olan bir Mereedes ile gideeek-
tik, üstelik bu modelin Avusturya'ya sokulan ilk orneg;yle.
1907 ya da 1908}'l1! olsa gerekti.
Uk arabaml 1936 yIimda ikinci elden Londra' da satm al-
dlm. Binip hemen Cambridge'e gittim, ininee -tabii sag taraf-
tan- arka tekerleklerin akslyla beraber arabarun bir hayli dl~ma
dogru uzadlgmr fark ettim. Hahrladlglm kadanyla sanki aksm
30 em' si gorünüyor gibiydi, ama herhalde ~a~krnllglmdan dola-
yl boyle hahrl!yorum! "Standard" marka bir spor arabaydl, ki
gorünü~e gore hakh olarak çoktan ortadan kalktl.
Bu deneyimler ilerlernl~ bir ya~m kirnsenin elinizden ala-
mayaeagl avanta]1anndan birkaçldlr. Bir digeri ise benim, daha
genç çagda~larunm tersine, dünyaffilZl ve insanlan harika bu-
luyor olmamdlr. Her ne kadar birçok kotülügün var oldugunu
biliyorsam da, bizim dünyarruzm tarih içinde var olanlarm en
iyisi oldugunu da biliyorum. Boyle bir ~ey soyledigimde dinle-
yiciler beni genellikle bunak yerine koyar. Bu belki dogrudur,
* 1991'de Bad Homburg'da yapI1an konu§ma.
204 Hayat Ptoblem Çozmektit

ama ben yine de onümüzdeki tarl!~mada bu tezimi, dahasl,


içinde ya~adlglmlz kotü dünya hakkmdaki rmz!lt!lann -ki bun-
lan çaglmlzm ba~hca dini olarak tammlayabiliriz- eldeki bütün
gerçeklerle çeli~ki içinde oldugu tezini, herkese kar~l savunma-
ya hazmm. Buradaki ana tezim sadece ekonomik durumumu-
zun daha iyi oldugu degil, ahlaksal olarak da daha iyi oldugu-
muz. Sadece bir tek ~eyi kabul etmeye hazmm: her zamankin-
den daha aptal oldugumuz ve modern olduguna inandlglmlz
~eylere kar~l hiç ele~tirel olmadlglmlz. Ancak bunu duymak ve
buna inanmak hiç de ho~ degildir.
Belki de bunun nedeni egitmenler olarak bizim yapl!glrmz
hatalarda yal!yordur, eg;tim de teknigin bir parçasl say!labile-
ceginden, bu hatalar teknolojik hatalardlr. En kotüsü de bu ha-
talardan hiçbir ~ey ogrenmememizdir. Burada da as!l konuya
geliyorum.
Hatalarm düzeltilmesi teknoloji ve ogrenmenin en onemli
yontemidir. Biyolojik evrimde bu, ilerlemenin tek yontemi gibi
gorünmektedir. Hakh olarak deneme ve yaruhna yonteminden
bahsedilirken, yamlmamn ya da hatanm -hatah denemenin-
onemi aZlmsanmaktadlr.
Biyolojik geli~me hatalarla doludur, hatalann düzeltmesi
ise çok yava~ gerçekle~mektedir. Demek ki biz de bir sürü hata-
mlZ için, sadece o çok sevdigimiz ye~il dogayl taklit ettigimiz
bahanesinin arkasma saklanabiliriz. Hatta hatalanrmzl düzelt-
mede genellikle ye~il dogadan daha hJZll oldugumuzu da soy-
leyebiliriz. Çünkü aramlzdan baz!lan bizim hatalanmlzdan
ders almaya çah~maktad!T. Ornegin bütün bilim adamlan, tek-
nologlar ve teknisyer!ler bunu yapmaktadlr, eger yapmlyorlar-
sa da yapmahdlrlar; çünkü bütün mesleki becerileri bundan
ibarettir.
Ya~am, yani organizmalar, tekhücrelilerden ba~layarak en
~a~Hl!cl icatlan gerçekle~tirmektedir. Yeni icatlar, mutasyon-
lar, çogunlukla iyi denemelerden ziyade kotü, hatah deneme-
lerdir ve elenirler. Fikirlerimizden birçogunun yanh~hgml,
daha onlan cidden ele~tirmeye ba~lamadan tamnz, digerle-
riyse üretim sürecine ula~madan ele~tiri tarafmdan elenirler.
Bilinçli ele~tiride, ozele~tiride ve arkada~lanmlz ile olaym dl-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 205

§mdakilerin dostça ve dü§manca ele§tirilerinde, dogadan bel-


ki biraz daha üstünmü§üz izlenimi dogmaktadlr. Deneme ve
yamlma yonteminde, ele§tirel olarak seçen deneylerde doga
§imdiye kadar bizden kat kat üstündü. Onun birçok icadml,
ornegin güne§ enerjisini, üstelik kolayca depolanabilecek §e-
kilde, kimyasal enerjiye donü§türmeyi taklit etmek için §im-
diye kadar bo§ yere ugra§l!k. Ama kesinlikle yakm bir za-
manda bunu da ba§aracaglz.
Hayat problem çi:izmektir. Bütün organizmalar, teknik so-
runlarm çi:izümünde iyi ya da daha az iyi, ba§anh ya da daha
az ba§anh olan mucit ve teknisyenlerdir. Hayvanlarda, ornegin
orümceklerde de bu boyledir. Insanlarm teknigi insanlann
problemlerini çi:izer, kanalizasyon, su ve besin bulma ve depo-
lama gibi, ki bunlan anlar da yapmaktadlr.
Bu nedenle, Ye§illerde slk slk gordügümüz §ekliyle teknik
kar§!lhgr saçmahkl!r, çünkü bu ya§am kar§!lhgl demektir - ama
ne yazlk ki Ye§iller bunu gorememektedir. Ama teknigin ele§ti-
risi tabii ki saçmahk degil, bilakis acilen gereklidir. Her insan
farkh §ekillerde bunu yapabilecek kapasitededir ve yapmahdlr.
Ele§tiri de teknisyenin mesleki becerisi olduguna gore bu, ozel-
likle de teknisyenlerin sürekli me§gul olduklan bir §eydir.
Yine de bazen problemleri ilk gorenler olaym dl§mdakiler-
dir. Bu belki mucidin hakh olarak icadmm uygl1.lanmasma ça-
h§masmdan kaynaklanmaktadlr. Bu çaba içinde belki icadmm
uygulanmasmm, istenmeyen sonuçlan olabilecegini atlamakta-
dIr. Bu §ekilde, doga ara§l!rmacIsI Rachel Carson'un mükem-
meI kitabl Si/ent Spring' de (Sessiz Bahar) bildirdigi üzere, sivri-
sinek ve diger bi:iceklere kar§1 çok ba§anh olarak kullamlan ba-
Zl kimyasal icatlar, hiç istenmeyen bir sonuç olarak otücü ku§-
lann açhktan i:ilmeleriyle sonuçlanml§l!r. Bu kitap, oncelikle
Amerika' da, sonra da Almanya' da bir hiddet fIrtmasl olu§masl-
na yol açml§, sonucunda da Almanya' da teknik ve bilime (ve
Amerika'ya) kar§1 olan bir politik harekete ve Ye§iller politik
partisinin kurull1.§una neden olmu§tur.
Az dikkat çeken hatalanmlza i§aret edilmesi onemlidir. Bu
hatalann abarl!lmasl anla§üabilir ve hatta belki de sesinin du-
yulmasl için gereklidir. Ancak bilim ve teknik araclhgryla hata-
206 Hayat Problem Çozmektir

lanl.aki gerek1i düze1tmeleri yapabilecekken, bilim ve teknige


bütün olarak saldIrmak, yalmzca aptaJca degil, aym zaman-
da tamamen sorumsuzcadIr ve sansasyon dü~künlügünün
i~aretidir.
BaZllan sansasyon dü~künlügünden, uçuruma ne kadar
. yakm oldugumuzu ve belki de bizi kurtarmak için bir diktatiire
ihtiyacumz oldugunu iddia edecek kadar ileri gidebi1iyorsa bu,
Hitler'in amSl haflzalarumzda gayet taze dururken, yalmzca
delilikolarak tammlanabilir.
Belli soninlarm, iirnegin hava kirliligi sorunlanmn, iizel bir
yasa sistemi gerektirdigi tamamen dogrudur. Tabii ki çok fazla
~ey borçlu oldugumuz "serbest pazar" denilen sistemin ideolo-
jik savunuculanmn inandlgma giire, serbest pazarm serbest1igi-
ni k.lsülayan biiylesi yasalar, kiilelik yolunda ahlnu~ tehlikeli
adlffilarrur.
Ama i~te bu da ideolojik saçmahkbr. Daha 49 yll iince Íngi-
lizce olarak hazlrladlglm Aç!k Toplum ve Dü§manlarz adh kita-
blmda da belirttigim gibi, serbest bir pazar ancak devlet tara-
flndan yarahlan ve kollanan bir hukuk düzeni içinde var olabi-
lir: Ornegin ser.best silah ticaretinin klsltlanmasml da içine ala-
cak ~eki1de, silahh hizip ordularmm yasaklanmasl - yani açJ.kça
serbest pazarm ve ki~isel iizgürlügün k.lsülanmasl da bu kap-
samdadIr. Ancak devletin bu klsltlamalannm, çete eleba~llan­
nm k.lsülamalarma yeglenecegi de aÇlkbr, ki çetelerin k.lsülama-
lan devletin k.lsltlamalannm yetersiz oldugu yerlerde ortaya Çl-
kacakbr. .
Devletin vatanda~lannm genel iizgürlügü adma silah paza-
nm klsltladlglffilz gibi, vah~i hayvaruann ve diivü~ kiipekleri-
nin beslenmesini de yasaklamamlz gerekir vs. Ozgürlügün Sl-
mrlan her zaman için sorunludur ve bir deneyimin sonucudur.
Pek tabii ki, yasalar üretim sürecinde zehirligazlar saçllmasml
yasaklamahdlr, ve pek tabii ki, zehirli gazlarla ta~ülarm ürettik-
leri daha hafif hava kirliligi biçimleri arasmdaki SlnIr belirsiz ve
sorunludur: Ba~ka §eylerin yam SIra bu, trafik yogunluguna da
baghdlr.
Demek ki ne olursa olsun, serbest pazar ideolojik ilkesinin
yerine bir ba~kasml koymahyrz: iizgürlügü yahuzca ve yalmzca
n. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 207

acil nedenlerden dola}'!, gerekli oldugu yerlerde kIsltlama ilke-


si. Bu da demektir ki, gerekliligin smmrun nerede çizilecegi
. üzerine gorü§ler birçok durumda ortü§meyecektir. Bu, ozgürlü- .
gün bir rol oynadlgi her yerde ortaya Çlkan bii durumdur. Bu
nedenle de çevre sorunlanyla veya agir sanayi sorunlanyla bir-..
likte ortaya çlkIill§ veya ozellikle bunlara ozgü bir §ey degildir.
Gerçekten de bütün davram§lanmlZln beklenmedik sonuç~
lan vardrr. Bunlarm bazilan, eger sonuçlanru ongormek için
daha fazla çaba veya masraf edilmi§ olsa belki de. ongorülebile-
cek olanlardandlr. Ba§kalan ise ongorüIemez olanlardlr.
Otto Hahn ve Fritz Strassman, sonradan ortaya Çlkhgl gibi
onlan uranyumun parçalanmasma dogru gotüren deneyi ger-
çekle§tirirken, bu deneyin sonuçlanru ongormelerinin kesinlik-
le irnkânslz olmaSl bunun bir ornegidir. Boyle bir §ey beklemi-
yorlardl, gozlemlenen ve onlar için anla§ilma.z olan sonucu o
§ekilde yorumlamak da akIllanna gelmemi§ti.
Bu yorum, Hahn'm i§ten ÇJkarilan çah§ma arkada§l Lise
Meitner ve onun yegeni, benim arkada§lm Otto Robert·
Frisch'in ísveç'te bir kayak turunda bir tarh§ma slrasmda geli§-
tirdikleri tamamen yeni bir fikirdi. Üstelik bu tamamen yeni fi-
kir de eger deneyci Frisch klSa zaman once kuramcl Niels
Boruun yardlmClSl ohnasa ve eger Bohr ona, a§m büyük bir
damlanm çozüIü§ünü anla§illf hale getiren atom çekirdeginin
yeni damla kurarrundan bahsetmi§ olmasa herhalde kesinlikle
aklllanna gelmezdi.
Bu yeni sezgisel ve sadece metaforik yardlmCl fikir hakkIn-
da bilgi sahibi olmalan, Hahn ve Strassmann'm deneyini dogru
yorumlamalannda bir rol oynaml§hr, yoksa bu yormn her ikisi
için de tamamen ula§ilmazdl - hpkl deney sonuçlarmm onlann
hiç beklemedikleri §ekilde olmasl gibi.
Burada incelemelerimin birinci -teknige yonelik saldmlara
kar§l savunma- klsmlru, hepimizin hatalar yaphgl, ama Ye§ille-
rin teknigi suçladlklan her §eyin, neredeyse tamaIillyla nüfus
patlamasma dayandmlmasl gerektigi iddiaslyla kapahyorum.
Ancak Ye§iller bu sorundan çok az bahsederler - herhalde eger
gerçekten bu sorunu ciddiyetle incelemeye hazlr olsalar, onla-
nn teknige kar§l saldmlanru bertaraf edecegi için.
208 Hayat Problem Çozmektir

11

Ikinci hSlm, iddialara kar~l savunmaya degil, kültÜTel bir


faktór olarak teknige óvgüye adanml~hr.
Bu amaçla iki icat slmfml birbirinden ayumak istiyorum:
Var olan bir sanayinin geli~mesine yardlmcl olan icatlar. Bura-
daki en güzel ornek, kullarulmaSl birçok sanayiyi agu sanayiye
donü~türmü~ olan James Watl'm buhar makinesidir. Boylesi
icatlan iyile~tirilmi~ üretim araçlan arasmda sayabiliriz.
Çe~itli yazl türleri, yazlh kitap CIsa'dan 500 yü kadar once),
Atina' da ilk kitap pazanrun icadl, ki!ap baslml, fotokopi maki-
nesi, daktilo, bilgisayar vb. insan dilinin icadlyla ba~layan en
büyük kültürel icatlarsa ikinci bir slrufa aittir. Ílk fotokopi ma-
kinesinin mucidinin de buhar makinesini icat eden ayru James
Watlolmasl da ~a~lrhcl olmakla birlikte az bilinmektedir.
Bu fotokopi makinesi çok basi! bir fikre dayanmaktadrr:
Belki çocuklugunuzdan kurutma kâgldl ya da kurutma yapra-
gml hahrlarsmlz. Bunlar mzh kuruyan mürekkep deneyleri so-
nucu gereksiz hale geldi. Watl'm fikri, ozünde, yeniden ,slatüa-
bilen bir mürekkeple bunu emen bir kurutma kâgldlrun bir
kombinasyonuydu. Kurutma kâg!llanrun üzerinde gorüldügü
türden bir ters yazlya mahkúm kalmamak için Watl ozel olarak
hazlrlanml~ ince bir kurutma kâgldl kullanarak mürekkebi için-
den geçecek ~ekilde emdirmi~ ve kâgldm diger tarafmdan oku-
nabilmesini saglaml§hr.
Bu kâgltlann hazulanmaslru ve mürekkebinin içerigini
kapsayan patentin tarihi 1780'dir! Bilinen en eski fotokopi ma-
kinesi olan bu icat, o zamanlar ne kadar tanmdlgl bilinmez,
ama zamanla unutuldu. Bugün hâlâ çah§lyor. Her ne kadar çok
az kopya almak mümkünse de, mesela yazarlar için çok büyük
degerde olabilirdi. Kendimi daktiloyla yazmaya ah§hrmaya ça-
h~uken, o zamanlann daktilosunun gürültüsünden a§lrl rahat-
SlZ oldugum için, elyazmalanru ise çok slk kaybettigim için, fo-
tokopi makinesinin yazarlar için gerek!iligini çok iyi bilirim.
Burada, çok büyük potansiyel onemi, kitap bashslyla kar~üa§­
tmlabilecek büyük!ükte bir kültürel onemi olan dikkate alm-
maml§ icatlann bir ornegiyle kar§l kar~lyayrz.
n. Tarih ve Politika Üzerine DÜ{ünceler 209

Uzun süre neredeyse sadece kültürel olarak iinem ta~nru~


bir ba§ka ica t da fotografhr. U zun zaman boyunca neredeyse is-
tisnaslz olarak çok §ahsi bir portre ihtiyacml kar~lhyordu. Bu,
sadece hayatta kalmak yolundaki §ahsi dilege degil -Mlslr
mumyalan akla gelsin- ayru zamanda aile ve dostlan olabildi-
gince canh hahrlama ihtiyacma da kar§lhk gelir.
Ama kü!türel olarak bunlarm hepsinden daha da iinemli
olan, devasa trafik devriminin yol açhgl ~ahsi ihtiyaç oldu: Ge-
orge Stephenson devrimi ve daha da iinemlisi Henry Ford dev-
rimi. (Mucidin o ohnadlgml biliyorum ama iince Amerika'y:t,
sonra da bütün dünyayl devrime giitüren Ford oldu.
ilk demiryollan, denilebilir ki, bavullanyla birlikte insan-
lar için motorlu posta faytonlanydl - yük trenleri degil, yoku
trenleri iince çlkh. Bunlar da, iinceleri yakmlanru ve arkada§-
lanru giirmek için seyahat etmek yolundaki bir §ahsi ihtiyaca
kar§lhk geliyordu. Ayru §ey ta§ltlar için degeçerlidir, iirnegin
devrimci Ford-T modeli de Birle§ik Devletler' de bir devrim
gerçekle~tirerek, Amerikan insamna yeni bir ya§ama biçimini
sadece mümkün kllmakla ya da sunmakla kalmarru~, düpe-
düz hediye etmi§tir. Bu devrim dü§ünsel bir devrimdi. Yeni
ve geni§ bir bakl§ açlsma ve ya§am biçimindeki herhangi bir
degi§iklikten beklenebileceginden çok daha devrimci yeni bir
dü§ünsel dUTU§a sürükledi. Gerçekten de bilinçdl§l zincirler-
den tam bir kurtulu§ anlamlru ta§lyordu. Bu yan bilinçli kur-
tulu§un romaru Sinclair Lewis'in Free Air (Ózgür Hava) adh
romamdu.
Ahlaksal açldan belki de daha iinemli olan, ev kiilelerinin,
diger adlyla hizmetçi klzlann, büyük çapta ev i§lerinin makine-
le~mesi araclhglyla mümkün olan büyük kurtulu~udur. En zen-
gin olanlar hariç bütün kadmlann bu zamanda ya~adlklan de-
vasa devrim ve kurtulu§, ne ilginçtir ki bugün neredeyse tama-
men unutulmu§tur, oysa bu içler aClSl bir kiilelikten kurtulu§
niteligindeydi. Bütün suyun ta~mmasl gerektiginin, lsmma için
kiimÜT ta§mmasl gerektig;.nin, bütün çama§ulann elde y,kan-
maSl gerektiginin, hem de fitilli petrol lambalarmm olmadlgl
bir diinemde ne anlama geldigini bugün kim bilebilir? Daha
sonra ise gaz - ki iince sefil bir l~lk veren idare lambasl, sonra
210 Hayat Problem Ç6zmektir

da Auerin harika gaz lambasl man§onu geldiginde, bunlann


hepsi saf birer kültürel geli§meydi.
1913 civannda insanlann, daha dogrusu kadm1arm kurtu-
lu§u yava§ yava§ gaz ocaglyla ba§ladl, 1922 civanndaysa gaz
ocagl komür!ü mutfak ocaklanmn ciddi bir rakibi haline geldi.
Merkezi lsJtmalar bile uzun süre komür veya kok komürüyle
çah§hnldi.
Bugün yerini ya§am sevincine blfakan ev i§i kahn bir yana,
bu korkunç ev i§leri ya§am süresini çok kisaltnu§ olmah. Ka-
dmlar, teknik dü§man!Jgl vaaz edenler de dahil olmak üzere,
bunu teknige borçlular.
13. Tarihin Yorumunda Kinizme Kar~l*

Uzun ya§anum boyunca derslerin d1§mda hiçbir zaman SI-


Jalmad1m, ozellikle de a§lTI aC1 veren bir beyin felcine yol açan
okuldaki derslerde oldugu kadar. Ozellikle de tarih ve cografya
derslerinin etkisi neredeyse Olümcüldü.
Belki bu neden1e baz1 tarih ogretmen1erinin, derslerini bir
olçek kinizmle çe§nileme denemesinde bulunmalan affedilebi-
lir; bu arada çok ileri gidip de kinik tarih an1ay1§m1 ba§iIca mo-
da haline getirmeleri, affedilebilir olmasa da, anla§!labilir.
Kinik tarih an1ay:t§1 der ki, her yerde oldugu gibi tarihte de
hâkirn olan sadece ve sadece h1rshr: açgozlülük, tamah, alhn,
petrol, güç. Kinik der ki, bu hep boyleydi ve boyle olacak; des-
potlukta bOyleydi, demokraside de çok farkl1 degildir - sadece
demokraside ikiyüzlülük, üstüne üstlük kavga vardlT. Bu ogre-
tiyi sadece yan11§ degil, aym zamanda sorumsuz da buluyo-
rum, çünkü baz1 makul nedenler onu destekler gorünüyor.
Onunla sava§may1 da acil bir odev gorüyorum. Çünkü kendi-
miz ve tarihimiz hakkmda nas!l dü§ündügümüz onern1idir; ka-
rarlanm1z ve davram§lanm1z için onern1idir. Bu konuyu seçme-
min nedeni budur.
Kinik tarih yorumu, tarih an1ay:t§mdaki burada belirtrnek
istedigim üç büyük modadan üçüncüsüdür. Bugün1erde Mark-
sist tarih yorumunun dogrudan takipçisi olarak ortaya çiJayor,
Marksist yorum ise milliyetçi veya lTkç1 tarih yorumunun çok-
mesinden soma ba§hca moda olmu§tu.
Almanya' da mi1liyetçi veya lTkç1 tarih yorumu, Napolyon
Sava§lan ve Hitler Reich'lmn çokmesi arasmdaki donemde kok
* MaylS 1991'de Eichstãtt Üniversitesi'nde yapllan konu§ma.
212 Hayat Problem Çozmektir

sald1. Daha Hitler' den i:ince moda oldugu için i:iyle bir dü§ünsel
ortam ve dünya gi:irü§ü yarattI ki, bunlar olmadan Hitler müm-
kün olamazdl; kaldl ki bu dünya gi:irü§ünü l<Ismen Napol-
yon'a, l<Ismen de Hegel'e borçluyuz. Bu an1aYI§a gi:ire tarih,
milletlerin veya lrklann baskmhk için sava§malan demekti. Bu
sava§ bir ki:ikten yok etme sava§l olarak gi:irüldü. Bu tarih kura-
nuna gi:ire Hitler Reich'mm yok edilmesi, Alman halkmm ki:ik-
ten yok edilmesi anlamma gelmek zorundayd1. Hitler'in artIk
son1ara dogru bile, kuramsal olarak i:ingi:irülmü§ olan, Alman
hall<Inm tamamen yok edilmesini, uygulamada gerçekle§tir-
mek için her §eyi yaptlg, bilinmektedir. Bütün çabalarma rag-
men neyse ki bu i:ingi:irü gerçekle§memi§tir.
Ciddiye a1macak bir kuram, bir i:ingi:irünün gerçekle§me-
mesi nedeniyle prestij kaybeder; bu durumda milliyetçi tarih
yorumu modasmm ba§ma da benzer bir §ey gelmi§ti; bu da
herhalde Hegelci ve milliyetçi tarih yorumu modasmdan soma
Marksist tarih yorumunun ba§hca moda olmasma yardlmcr 01-
du; üstelik sadece eski Dogu Almanya' da da degil. Üçüncü ola-
rak kinik modanm en son zaferini saglayan bu Marksist tarih
anlaYI§lrun yll<Ilmasl oldug,l için, i:incelikle Marksist tarih anla-
yl§lru daha yakmdan incelemem gerek. Zaten Marksist tarih
yorumuna kar§l sava§mak benim ya§amlmda i:inemli bir rol oy-
naml§ oldugundan dolaYI da bunu yapmak istiyorum.
Marksist tarih yorumu "maddeci tarih anlaYI§I" ya da "ta-
rihsel maddecilik" olarak tarunmaktadlr - iki isim de Marx ve
Engels' e dayarur. Bu, Hegel'in tarih felsefesinin farkh bir yoru-
mudur: Tarih artIk lrk sava§lannm tarihi olarak degil, smlf sa-
va§larmm tarihi olarak gi:irülmektedir. Üstelik tek bir amaCl
vardlY: Sosyalizmin (veya komünizmin - kelimelerin i:inemi
yoktur) tarihsel zorun1u1ugun sonucu olarak galip gelmek zo-
runda olu§unun bir karutml-bilimsel bir karu tIru- sunmak.
Bu si:izde karut ilk olarak Marx'm i:ince Franslzca Misi!re de
la Philosophie (1847) adlyla yaylmlanan kitabl Felsefenin Sefale-
ti'nin son üç sayfasmda sunulmu§tur. $u §ekilde:
Tarih, slruf sava§lannm tarihidir. Çaglnuzda (Marx kitabl
1847' de yaznu§tIr) bu sava§, Franslz Devrimi'nden bu yana yi:i-
neten slruf olan burjuvaziyle, yani si:imürücü1erle, si:imürü1en
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 213

proletarya, ÜTetenlerin Slruf:t arasmda olmaktadlr. Bu sava~ sa-


dece üretenlerin zaferiyle sonuçlanabilir, çünkü eger bunlar Sl-
mflannm bilincine vanp orgütlenirlerse, üretimi durma nokta-
sma getirebilirler. "Güçlü kolun isterse bütün çarklar durur."
Demek ki, üretenler henüz bunun bilincinde olmasalar da mad-
di gücü ellerinde tutar. Üstelik de büyük çogunluktalar. Oyley-
se "sosyal devrim" denilen zaferle kurtulu~lan gerçekle~meli­
dir. Bunun sonucunda burjuvazi safdl~1 edilerek süreç, muzaf-
fer proletaryanm diktatorlügüyle güvence altma ahnmahdlr.
Boylelikle tek bir slmftan olu~an, yani smlfslz bir ÜTeticiler
toplumu olan bir toplum ortaya çlkar. Arhk burada yoneten bir
slmf yoktur, dolaYlslyla da -burjuvazi safdl~1 edilir edilmez-
yoneten ve yonetilenler yoktur. Smlfslz bir toplumla birlikte de
çoktandlr ozlenen dünya ban~1 saglamr - ne de olsa bütün sa-
va~lar sadece smú sava~lan olabilir.
"Tarihsel zorunluluk" olarak sosyalizmin ortaya çlkma ge-
rekliliginin bilimsel diye ortaya atIlan kamh kIsaca budur.
Daha 1847' de Felsefenin Sefaleti kitabmm sondan bir onceki
sayfasmda Marx'm kendisi bir itirazda bulunur: Eskí slmfll
toplumun.ortadan kalkmasmdan sonra yeni bir politik güç kul-
lanan yeni bir slmfll toplumu meydana gelemez mi? Kilit nok-
tadaki bu soruya Marx tek bir kelimeyle yamt verir: "Haylr".
Herhalde üretenler smlfmm parçalanmayacagml varsaymakta-
dir. Tlpkl Franslz Devrimi'nde oldugu gibi, bir taraftan bürok-
rasi, polis ve cellat koleleri tarafmdan desteklenen Napolyoncu
diktatorlerden olu~an yeni yoneterIler slmn, diger taraftansa ka-
lan bütün insanlar ~eklinde bir bOlünme meydana gelebileceg;ni
Marx ongormemi~tir.
Tlpkl Newton'un gokyüzü mekanigi araclhglyla güne~ tu-
tulmaslmn ongorülebilir olu~u gibi, sosyal devrimin gerçekle-
~ip sosyalizmin geli~inin geri dondürülemez oldugu ongorüsü-
nün bilimsel olarak kamtlanabilirligi iddiasl, korkunç bir ahlak-
sai tehlike barmdlrmaktadrr. Bunu 1918-1919 kI~mda 16,5 ya-
~mdayken, Birinci Dünya Sava~l'nm sonunda kendim ya~adun.
Genç bir insan sosyalizmin tarihsel zorunlulugu kamhm yutup
buna inamrsa, yardlm etmek için derin bir ahlaksal yükümlü-
lük hisseder; benim gibi, komünistlerin slk slk yalan soyledigi-
214 Hayat Problem Çozmektir

ni ve ahlaksal olarak kabu! edilernez araçlar kullandlklanm


gorse bile.
Çünkü eger sosyalizm gelmek zorundaysa, sosyalizmin geli-
§ine kar§1 sava§mak gerçekten bariz bir suçtur; hatta ge1mek zo-
runda olan her §eyin, olabildigince az direni§le kar§da§masl
için sosyalizmin geli§ini desteklemek herkesin odevidir. insan
tek ba§ma güçlü degildir, oyleyse partiyle birlikte hareket etme-
li ve onu sadakatle desteklemelidir; bu, ahlaksal olarak tiksin-
digi §eyleri desteklemek, ya da en azmdan yutmak an1amma
gelse bile. Bu, insam ki§isel ylklma sürükleyecek bir mekaniz-
madlr. insan hep daha fazla entelektüel k1Vrakhk, bahane ve
yalam yutmak zorunda kalu; kaldl ki belli bir smm a§tJktan
sonra insan -herhalde- her §eye hazlr hale gelir. i§te bu politik
terorizmin, suç i§lemenin yoludur.
Ben bu mekanizmadan yakla§lk sekiz hafta içinde kurtul-
dum. 17. dogum günümden kisa bir süre once Marksizmi ebe-
diyen terk ettim ve yarglladlm. Eir gosteri slrasmda polis tara-
fmdan vuru!an bazl genç yolda§larm olümünün etkisi altmda
kendi kendime sordum: "Bu sozde bilimsel kamtm gerçekten
dogru oldugunu biliyor musun? Bunu gerçekten ele§tirel olarak
inceledin mi? Ba§ka genç insan1an, hayatlanm ortaya koymaya
cesaretlendirmenin sorum1u!ugunu ta§lyabilir misin?"
Bu sorulara verilecek tek dürüstçe cevabm net bir "Haylr"
oldugunu dü§ündüm. Marksistlerin kamtJm gerçekten ele§tirel
olarak incelememi§tim. K1smen ba§kalanmn bu kamtJ onayla-
malanna güvenmi§tim, ki on1ar da yine ba§kalarma, ve tabii bu
arada bana güvenmi§lerdi: Kar§lhkldlk üzerine kurulu bir gü-
vence sistemi, oyle ki katdan bütün taraflar iflas etmi§, entelek-
tüel olarak iflas etmi§, ve oyle ki bütün taraflar -herhalde bi-
linçsiz olarak- birbirlerini kar§lhkll olarak yalanclhga itmekte.
Bu durumu once kendimde fark ettim, ama herhalde en çarplcl
olarak parti yoneticilerini içine çekmi§ti.
Her §eyin Marksistlerin slmfslz toplumun gelecegine dair
kamtJna bagh oldugunu buldum. Ancak bu kamt, tam da
Marx'm bir kar§1 tez ortaya atdabilecegini gordügü ve olumsuz
yamt verdigi yerde tokezlemektedir. Partinin yardlmlyla "Yeni
Slmf"m ba§langlclm olu§turan ve boylelikle Marx'm ümit!erini
11. Tarih ve Politika Üzerine DÜ{ünceler 215
bo~a Ç1karan, aÇ1kça ortada ki, parti yoneticileridir; gelecekteki
kullarma yalan soyleyen, onlara güvenmeyen ama güvenlerini
talep eden yeni bir yonetenler slmf!. Daha zaferden ve diktator-
lükten once parti lider1eri, ho~a gitmeyen sorular soran herkesi
partiden atan yonetenler slmfmdadrrlar. (Boyle insanlan daha
oldüremiyorlard!.) Bu onlann hesap sorma ~ekliydi. Parti disip-
lininin kaynagl buydu.
Bunlarm hepsini dogru zamanda gormek benim için büyük
ve hak edilmemi~ bir ~ansh. 17. dogum günümde Marksizme
tamamlyla slrtum dondüm. Daha uzun süre i~birligi yapnu~ 01-
sam acaba sonum ne olurdu? Cesur ve kararh bir muhalif olan
Sacharov gibi bir adam bile, ~imdiye kadar icat edilmi~ en kor-
kunç kitle imha silahlanm, once Stalin'in (celladl Beria araC1h-
glyla), daha soma da Kru§çev'in ellerine verecek kadar uzun
süre Marksistlerin kamtma kannu~ olabi1ir. Sacharov'un süper
bombasmm zay>f türlerinin bile gücü "Hiro~ima bombaslm bir-
kaç bin kat" a~lyordu.*
Daha somalan Marksistlerin kamhna inarínu~ ve Komünist
Partisi üyesi olmu§ onemli dogabilimcilerle tam~hm. Bunlann
en büyüklerinden birini partiden çlkmaya ikna ettigim için gu-
rurluyum. 0, büyük biyolog J.B.S. Haldane'di.
Sacharov Stalin' in olümü vesilesiyle onun cinayetlerini in-
sansever eylemler olarak gostermi~ti, çÜríkü (dü~ündügüne go-
re) insanhgm içinde bulundugu durum açlsmdan son derece
onemli olan sosyal devrim slfasmda kaçmllmaz olarak boylesi
~eylerin de olmasl gerekiyordu. Ancak, ~anSlma, insanm ideal-
leri için yalmzca kendisini feda edebileceginin, ama ba~kalanm
feda edemeyeceginin farkma ben erken vard,m.
Marx'm kamtmm amaç ve hedefi sosyalizmin ve dünya ba-
n~mm, tarihsel bir zorunluluk olarak geli~ini güvence altma al-
mak oldugu halde, Marksist tarih anlayl~mda ba~ka ozellikler
de vardlr ki bunlar, herhalde Marksist kabahklar olarak tamm-
lanabi1ir. Klsaca ozetlemek gerekirse: Sosyalizm için sava~an in-
sanlar dl~mdaki herkes, kendi çlkarlarmdan ba~ka hiçbir ~eyi
onemsemez. Bunu itiraf etmedikleri takdirde sahtekâr ve iki-
yüzlüdür!er. Üstelik bunlar canilerin en ba~ta gelenleridir. Çün-
* Ahnt1 için bkz. Sacharov, Meil1 Leben, Piper, MünihjZürih 1991, s. 251.
216 Hayat Problem Çozmekrir

kü eger sosyalizmin geli~ini engellemeye çah~lrlarsa, devrime


kurban edilmesi gereken bütün insan hayatlannm suçunu s!rt-
larmda ta~!rlar. Durdurulamayacak bu devrime kar~! direnme-
nin sonucunda devrim, zora ba~vurmaya mecbur olur. i~te
devrimcileri kan dokmeye zorlayan, bu canilerin h!rsland!r.
;;imdi tarih yorumundaki üçüncü büyük modaya geliyorum.
Marksist kuramdan sosyalizmin geli~ini ç!kanrsak, dogru-
dan kinik tarih yorumuna ula~acaglImz ortadad!r. Bunun için
yeni bir fikre gerek yoktur. Olsa olsa, hep bOyle oldugu ve hep
de boyle olacag! ~eklindeki kotümser fikir: Gosteri~li bolluk
toplumunda bile açhk, sürgünler, sava~ ve sefalet hâlâ ba~rol­
dedir, çünkü güç !urs!, alhn h!rs!, petrol h!rs! ve silah sanayisi-
nin pislikleri sosyal dünyada egemendir.
Marksizm ve dolay!s!yla da kinizm, bütün bunlann, tabii
ki bütün ülkelerin en zengini olan Amerika Birle~ik Devletle-
ri'nde en kotü ~ekliyle bulundugunu ogretir. Boylelikle de di-
ger ülkelerde, ozellikle de en yakm zenginlikteki ülkelerde
Amerikan kar~Jthg! ortaya Ç1kar.
Günümüzde o kadar da modern gorünen kinik tarih anla-
y!~!mn ve çok etkili ve tehlikeli olan iki oncüsünün kIsa ozetini
burada bitiriyorum. Keskin bir donü~ yaparak ~imdi kendi fi-
kirlerimden baz!lanm aç!ldamak istiyorum.
Bu donü~ün ne kadar keskin oldugunu bir sonraki cüm-
lemde goreceksiniz, hat!a bunu incelemelerimin ikinci kIsmmm
ba~hg! olarak bile kullanabilirdim. Ba~hg!m: Ben bir iyimserim.
Ben, gelecek hakkznda hiçbir ~ey bilmeyen ve o yüzden hiçbir
ongorüde bulunmayan bir iyimserim. Yarg!layabilecegimiz ve
yarg!lamam!z gereken bugünle, sonuna kadar aÇ1k olan ve bi-
zim etkileyebilecegimiz gelecek arasmda keskin bir çizgi çiz-
memiz gerektigini iddia ediyorum. Bu nedenle gelecege, geç-
mi~ ve bugünün bir uzanhs! gibi degil, çok farkh yakla~ma­
m!z yolunda ahlaksal bir yükümlülügümüz vardH. AÇ1k olan
gelecek, ongorülemez ve ahlaksal olarak çok farkh olas!hklar
içermektedir. Bu nedenle de temel yakla~!m!m!z "Ne gele-
cek?" sorusu tarafmdan degil, "Belki dünyay! birazC1k olsun
daha iyi bir yer haline getirmek için, hatta gerçekten bir ~ey­
leri düzeltebilecek olsak ve gelecek ku~aklann her ~eyi yine
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 217

kiitüle~tirebilecegini
bilsek bile, ne yapmahYlz?" sorusu tara-
fmdan belirlenmelidir.
Konu~mamm ikinci kIsnu da iki kIslmdan ol~uyor: Birincisi,
bugün açlszndan iyimserligim. jkincisi, gelecek açlszndan eylemciligim.
En ba~tan siiyleyeyim: Beni yeniden iyimser yapan, 1950
y!lmdaki ilk Birle~ik Devletler ziyaretimdi. O zamandan bu ya-
na belki 20-25 kez Amerika' ya gi ttim ve bu izlenimim her sefe-
rinde daha da derinle~ti. O ilk ziyaretim beni, sava~ sonraSI Av-
rupa'smda Marksizmin, her ~eyi yutarak etkisini artJrmasl yü-
zünden ortaya çlkan bir bunahmdan kurtarml~t1. Hitler'in
1938' de Avusturya'ya girmesinden sonra ba~ladlglm kitablm
AÇlk Toplum ve Dü§manlan, nihayet 1945'te yaylmlanml~tJ; an-
cak güzel siiyle~ilere ve iyi bir dagJtlma ragmen Marksizrnin
zafer geçidini etkilemede yetersiz giirünüyordu.
iyimserligimin asIl noktalanm hemen daha yakmdan açlk-
lamam gerek.
1. Bir kez daha tekrarhyorum: iyimserligim sadece bugüne
ili~kindir, yanna degil. Bir ilerleme yasasl diye bir ~ey oldugu-
na inanmlyorum. Biiyle bir ~ey bilimde bile yok; teknikte de
yok. ilerleme olasl bile giirülemez.
2. BatJ' da bizlerin bugün, gelmi~ geçmi~ en iyi sosyal dün-
yada ya~adlglmlza inamyorum - üstelik de yeni bir din, ahlak-
sai bir cehennemde ya~adlglmlzl ve fiziksel ve ahlaksal kirlilik-
ten ylkIma dogru ilerledigimizi bildiren yeni bir din ilan eden
birçok entelektüelin ihanetine ragmen.
3. Bu kiitümser dinin sadece korkunç bir yalan olmakla kal-
maylp, -en iinemli noktalardan birini hemen ortaya koymak
gerekirse- bizimki kadar reform taraftan bir toplumun ~imdiye
kadar hiç gelmedigi.ni iddia ediyorum.
4. Bu reform taraftarhgl yenibir ahlakbilimsel fedakârhk
anlayl~mm ürünüdür, ki bu anlayl~ iki dünya sava~mda, üste-
lik her iki tarafta da ortaya çlkml~tJr. Yedi YII Sava~lan'nda II.
Friedrich, halkml iilümün yüzüne bakmaya zorlamaya mecbur
kalml~tJ. ~u haykm~l me~hurdur: "Hergeleler, ebediyen ya~a­
mak ml istiyorsunuz?" Ahlakbilimsel degerlere bir dokundur-
ma yapmamn yeterli oldugu giirülmü~tür: Almanya' da vazife,
vatan, BatJ' da ise vatan, iizgürlük ve ban~ ve tabii her iki taraf-
ta da karde~lik.
218 Hayat Problem Çozmektir

Daha ónce de i§aret ettigim üzere, kendi deneyimlerimden


de górdügüm kadanyla, komünizmin gücünün, yapt!gl ahlak-
bilimsel dokundurmalara dayandlgma inamyorum; t!pkI óz-
gürlük hareketinde oldugu gibi. Hatta, bazl teróristlerin aslmda
bir ahlakbilimsel çagnnm pe§inden gittiklerine de inamyorum,
ancak bu çagn on1an ónceden belirttigim yalan1ann içine sü-
rüklemi§tir.
Ya§hhgmda komünist bir sekreterin ellerine dü§ünceye ka-
dar, uzun yillar boyu büyük bir baghhk duydugum Bertrand
Russell, günümüzün asIl sorununun, kendimizi zekâ olarak
çok çabuk, ahlaksal olaraksa çok yava§ geli§tirmi§ ve nükleer
fizigi ke§federken, gerekli ahlaksal ilkeleri dogru zamanda ger-
çekle§tirmemi§ olmamlzda yatt!gml yazmaktadlr. Diger bir de-
yi§le, Russell' a góre çok zeki, ancak ahlaken çok kótüyüz. Rus-
sell'm fikirleri birçok ki§i tarafmdan, birçok kinik tarafmdan da
payla§Illr. Ben bunun tam tersine inamyorum. FazlaSlyla iyi an-
cak çok aptal oldugumuza inamyorum. Dogrudan veya dolayh
olarak ahlakumza hitap eden kuramlardan çok kolay etkileni-
yoruz, ve bu kuramlara yeterince ele§tirel yakla§mlyOruz; ente-
lektüel olarak bizi a§t1klan için onlarm iyi niyetli ve fedakâr fe-
daileri oluveriyoruz.
íyimserligimin olum1u taraüm §u §ekilde ózetlemek istiyo-
rum: Çok güzel bir dünyada ya§lyoruz ve burada, Bat! dünya-
smda §imdiye kadar gelmi§ geçmi§ en iyi sosyal sistemi yarat-
t!k. Hâlâ da onu iyile§tirmeye ve reformdan geçinneye çah§l-
yoruz, ki bu hiç de basit degil. Bize ümit vaat eden birçok re-
formun maalesef hatal! oldugu ortaya çlkmaktadlr. çünkü sos-
yal politikadaki eylemlerimizin sonuçlanmn, hedefledigimiz-
den ve óngórebildigimizden genellikle çok farkll oldugu, kav-
radlglmlz en ónemli olgulardan biridir. Yine de, çogumuzun
(órnegin kendimin) ümit ettiginden çók daha fazlasma ula§t!k.
Ozetle: Ahlaksal olarak kótü bir dünyada ya§adlglrmzl id-
dia eden bugünün hâkim ideolojisi bariz bir yalandlf. Bunun
yayIlmasl birçok genç insamn cesaretini klrarak onlan mutsuz
etmektedir - üstelik umudun destegi olmadan belki de ya§a-
ma)'! ba§aramayacaklan bir ya§ta. K:tsaca formüle ettigim gibi:
gelecege dair bir iyimser degilim. çünkü gelecek açlkt!r.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 219

Tarihte bir ilerleme yasasl yoktur. Yarm ne olacagml bilmiyo-


ruz. Kimsenin 6ng6remeyecegi, iyi ya da k6tü, milyarlarca ola-
slhk var. Bu üç tarih yorumunun kendilerine peygambervari
hedefler koymalanm reddediyorurn ve ahlaksal nedenlerden
dolay' gelecegin yerine hiçbir fey koyma iznimiz olmadlgml id-
dia ediyorum. Ornegin bugünün egilimlerinden yola çlkarak
yarm ne olacagrm s6ylerken yaptIglmlz gibi, geçmi~ten genel
bir sonuç çlkannayl denemek bile büyük bir hatadlr. Tarihin,
nereye aktIgI hiç olmazsa krsmen 6ng6rülebilir olmasl gereken
bir akrntI oldugunu s6ylemek, bir imgeden, bir metafordan bir
kuram çlkanna denemesidir.
Dogru olan tek tavlr, geçmi~i gelecekten çok farkh olarak
g6rmektir. Neyin mümkün ve neyin ahlakbilimsel olarak dogru
oldugunu 6gremnek için geçmi~teki olgulan tarihsel ve ahlak-
saI olarak yargrlamahyrz. Geçmi~ten, gelecegin 6ng6rülmesi
için y6nelimler ve egilimler çlkarsamayl ise denememeliyiz bi-
le. çünkü gelecek açlktIr. Her ~ey olabilir. :;iu anda Sovyetler
Birligi'nde Sacharov'un süper bombalanndan binlerce var, on-
lan kullanmak isteyen megalomanlardan da kesinlikle vardrr.
insanhk yarm yok olmu~ olabiIir. Ancak büyük ümitler de var:
Bugünden çok daha iyi bir gelecek için saylslz olaslhk var.
Ne yazlk ki, gelecege bu ~ekilde yakla~mak herhalde kolay
anla~lhr bir ~ey degil. Bir yandan geçmi~le bugün, diger yan-
dansa bugünle gelecek arasmdaki çizgiyi çizemeyen birçok en-
telektüel var; bu entelektüeller, akrlh bir adamm gelecegin içine
yol g6sterici i~aretler koyabilecek durumda olmasl gerektigini,
Marksizmden 6grenmi~ olmak istiyorlar. iyimserligimin en
azmdan gizli bir yol g6sterici olmasl gerektigi, çünkü gelecege
y6nelik olarak iyimser olmayan birinin, bugüne y6nelik bir
iyimser olamayacagr slk slk 6nüme sürülür.
Ama iddia ediyorum ki: Benim bugüne yiinelik iyimserligimin
bize geleeek için verebiIeeegi tek fey, ümittir. Bize ümit ve te~vik ve-
rebilir; çünkü bazl ~eyleri daha iyi yapmayl ba~ardlglmlza g6re,
gelecekte de b6yle bir ba~an imkânslz degildir. Ornegin 20'li
y,llarda hizmetçi kadmlann kurtulu~undan bu yana BatI' da ne-
redeyse k61elik kalmaml~tIr. En azrndan bu anlamda BatI 6z-
gürdür, biz de bununla gurur duyabiliriz.
220 Hayat Problem Çozmekrir

Gelecege gelince, kehanelte bulunmaya çah~mamahy!z, sa-


dece ahlaksal olarak iyi ve sorumluluk sahibi davranmaya ça-
h~ma1!y!z. Bu ise bugünü, bir ideolojinin renkli gozlügünden
degil, dogru bir ~ekilde okumay! bir odev haline getirmektedir.
Neye ula~manm mümkün oldugunu bugünden, gerçeklikten og-
renebiliriz. Gerçekligi bu üç ideolojik tarih anlay!~mdan birinin
gozlügüyle gormek, ogrenme odevini yerine getirmedigimiz
anlamma gelir.
Gelecek aÇlkhr, biz ise gelecegi, bugünden daha iyi hale ge-
tirmek için elimizden gelenin en iyisini yapma sorumlulugunu
ta~!yoruz. Bir despotluk rejiminde hepimiz birer kOleyizdir; ki:i-
lelerse yaptlklan §eylerin sorumlulugunu bütünüyle ta§lmazlar. Boy-
lelikle ~imdi ana tezlerirnin sonuncusuna ula~!yorum. $oyle ki:
Politik ozgürlük -despotluktan i:izgür olmak- bütün politik
degerlerin en onemlisidir. Her zaman için politik ozgürlük.için
sava~maya haz!rhkl! olmahy:tz. Ózgürlük her zaman kaybedile-
bilir. Hiçbir Zaman onu güvenceye ald!gumz! dü~ünerek elimiz
bo~ durmamahy!z.
Bir despot1ukta, bütün insanlarm insanhga ihanet ederek
kendi insanhklaruu kaybetme, insanhktan çJ.kma tehlikesi içinde
olduklanm iddia ediyorum. (Despot1uga kar~! direnme cesareti-
ne sahip oldugunu, daha sonraki takdire lay:tk davraru~lanyla
kamt1am!~ olan) Andrei Sacharov gibi insanlar bile, gençken sa-
dist bir cani gibi davranabilmi~tir. Daha once belirttigim gibi Sac-
harov, Stalin'in en kotü cellad! olan sadist Beria'nm kana bulan-
rru~ ellerine en korkunç kit1e imha araçlarrru vermekle kalmarru~,
Rus filosu için daha da korkunç bir kullarum plaru da haz!rla-
rru~tJr. Yüksek rütbeli bir subay, kendi sava~ ahlakma s!gmad!g!
için bu plam reddetmi~tir. Sacharov bundan dolay:t utand!gm!
anlatmaktad!T. Bütiin bunlar, o alçak ve çJlgm Marksist ideoloji-
nin Sacharov'un gozlerini kor etrni~ olmas! ve bu yüzden de bü-
yük insansever Stalin'in -gerçekten onu bi:iyle gi:irüyordu- rnis-
yonuna inanm!~ olmas! yüzünden meydana gelrni~tir. Bi:iylelikle
bu despot1uk ortammda Sacharov, zaman zaman ç!lgm bir hay-
vana di:inü~mü~tür. Zaman zaman da olsa bu ç!lgmhk, dü~ünü­
lebilecek en büyük fenahg,. haz!Tlayacak ve ya~ayan her canlmm
üzerine bir Demokles kJl!C1 asacak kadar uzun sürmü~tür.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 221

Despotluk, insani sorumluluk duygumuzu çaldlgl için in-


sanl!glmlzl da çalar. Bir despotluk rejiminde vicdanmm yolunu
izlemek isteyenler, imkânslzhklarla kar§l kar§lya kahr: Yakmla-
rma kar§l olan ódevlerle rejim tarafmdan ezilenlere destek 01-
ma ódevi; en azmdan rejimin insanlan ezmesinde i§birligi yap-
mama ódevi arasmdaki çeli§kiye benzer çózülemez çah§malar
içine dü§er. Kendi kendine gerçek ódevlerini, amiri olan des-
potlara kar§l olan sózde ódevleriyle kan§hrmamak için büyük
bir cesaret sahibi olmahdlr. Tlpkr Alman sava§ suçlulan gibi,
Sacharov da Kru§çev' e kar§l aym ódevi yerine getirme sózünü
vermi§ ve bunu kendine mazeret góstermi§tir.
Despotlugun insamn ódev ve sorumluluk duygusuyla
birlikte, bunlan yerine getirmeye çah§an insanlan da nas!l
yok ettigini, en unutulmaz §ekilde Beyaz Gül órneginde gó-
rüyoruz. Münihli ógrenciler ve bir i:igretmenlerinden olu§an
bu arkada§ grubu, 1942-43 kr§mda eI ilanlan dagltarak insan-
lan Hitler'in sava§ma direnmeye çaglTml§hr. Christoph
Probst ile birlikte Hans ve Sophie Scholl karde§ler 22 $ubat
1943'te idam edilmi§lerdir; Alexander Schmorell ve Profesór
Kurt Huber 13 Temmuz 1943'te; Willi Graf ise 12 Ekim
1943'te. Hans Scholl 24, Sophie ise 21 ya§mdaydl; diger óg-
renciler de aym ya§lardayd!lar. Sava§ arkada§lanndan baz!la-
n hâlâ ya§lyor.
Bizlere órnek olabilecek kahramanlar bizim ku§aglmlzda
seyrekle§ti. Bu insanlar kahramandl: Kendileri için neredeyse
ümitsiz bir sava§a, ba§kalan bu sava§l devam ettirir ümidiyle
at!ld!lar. Ve bizlere birer órnek oldular: Ózgürlük, sorumluluk
duygusu ve kendi insanhklan ve bizim insanllglmlz için sava§-
hlar. Despotlugun devasa ve insanhkdl§l gücü onlan susturdu.
Ancak biz onlan unutmamah ve onlar adma konu§arak eyleme
geçmeliyiz.
Politik ózgürlük ki§isel sorumluluk duygumuzun ve insan-
hglmlzm ónko§uludur: Daha iyi bir dünyaya ve daha iyi bir ge-
lecege dogru adlm atma yolundaki her deneme, bir temel deger
olan ozgürlük tarafmdan yónlendirihnelidir.
Avrupa'nm neredeyse daima sadece ba§ans1Zhga ugranu§
Franslz Devrimi'ne (en azmdan de Gaulle Be§inci Cumhuriyeti
222 Hayat Problem Çozmektir

kurana kadar ba§anSlZ olmu§ sayIlabilir) bütün dikkatini yo-


gunla§tInrken, o den1i büyük bir 6rnek olan Amerikan Devri-
mi'nin -en azmdan okullardaki derslerde- hiç dikkate ahnma-
maslm ve neredeyse hep yanh§ anla§lhnaslm trajik buluyorum.
Çünkü Amerika, 6nce Atinah Solon'un gerçekle§tirmeye çah§tI-
gl ve Immanuel Kant'm dü§ündügü bireysel 6zgürlük fikrinin
ütopik bir dü§ ohnadlgmm kamtIm sunmu§tur. Ozgürlügün bir
y6netim biçimi olarak mümkün olmakIa kahnay'p, en büyük
zorluklan bile ba§anyla atlatabilecegini Amerikan 6rnegi g6s-
termi§tir. Bu y6netim biçimi her §eyden 6nce, gücün b6lünmesi
ve dagltIhnasl ve b6lü§üImü§ güçlerin birbirlerini kar§lhkh
kontrolü araclhglyla despotlugun -tabii halk çogunlugunun des-
potlugunun da- engellenmesine dayanmaktadlr. Bu fikir bütün
diger demokrasilerin esin kaynagl olmu§tur, Alman demokrat
anayasasmm da.
Ancak Amerika zorlu bir yoldan geçmi§tir. 1763 Devri-
mi'nden bu yana bu yolda ilerliyor ama büyük ba§anlarma
ragmen bu yol heniiz bitmemi§tir. Ozgür!ük sava§l devam et-
mektedir.
Amerikan Devrimi' ne esin veren, bütün insanlarm ki§isel
6zgürlügü fikri, güney eyaletleri o6lgesinde 100 )'lldan fazla bir
süre hüküm sürmü§ olan ve devrim 6ncesi d6nemden, 6zellikIe
de ispanyollardan miras kalan Amerikan k6lelik kurumuyla
k6kten bir çeli§ki içinde bulunmaktaych. Güney eyaletleri kuzey
eyaletlerine kar§l bir 6nleyici sava§ ba§lattIkIannda Birle§ik Dev-
letler ikiye b6lündü. Bu, herhalde o zamana kadar gehni§ geçmi§
en korkunç sava§tI, 6yle ki bu sivil sava§ arkada§lan ve a)'lU aile-
nin fertlerini kar§l kar§lya getirmi§ti. Birçogu Amerika'mn 6z-
gürlüge giden yolunun da Fransa'mnki gibi ba§anslz olacagma
inamyordu. Ancak her iki taraftan nice fedakârhkIar sonrasmda
(sava§a kurban giden 600.000 6lüden birisi de Abraham Lin-
coln' dü) güney eyaletlerinin 6nceden ba§arlh olan salduIlan
püskürtülerek sonunda alt edildi. Ki:ileler 6zgürlükIerine kavu§-
tu ama, hiç duyulmaml§ zorlukta bir sorun heniiz ç6züm bekIi-
yordu: eski zenci k6lelerin torunlanmn entegrasyonu, yiizlerce
)'lldu süregelen ve ten renginin fark.hhg. yiizünden o kadar ko-
lay unutuIamayan bu korkunç sosyal kununun a§!lmasl sorunu.
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 223

Bu durumun biraz olsun dogru betim1enip degerlendirildi-


gi bir Alman tarih yaplhm daha hiç górmedim.
Birle~ik Devletler' deki çe~itli hükümetlerin eski kólelerin
e~it degerde vatanda~lar olmalanna yardlm etmek için nasIl ça-
baladlklanm, 1950 ve 1989 yIllan arasmda ya~ayarak gónnek,
ómrümün en ónemli izlenim1erinden birisidir. Tek bir olayt bu-
rada anlahnak istiyorum. Eski güney eyaletlerinin merkezi
olan Atlanta Üniversitesi'nde 1956 yIlmda konuktum. O za-
manlar üniversitenin sadece zenci ógrencileri vardl, beyaz pro-
fesórler de azmhktaydl. Bir defasmda büyük bir bilgin olan
rektóre (bir zenciydi) bu güzel, büyük ve mutluluk verici kuru-
mun nasIl ve ne zaman kunIldugunu sormu~tum: Güney eya-
letlerinin merkezindeki bu zenci üniversitesinin, sivil sava~tan
alh yIl sonra, her biri çe~itli Huistiyan kiliseleri tarafmdan ku-
rulmu~ olan ve çahsl altmda beyaz ve zenci ruhbanlann ve óg-
rehnenlerin birlikte çah~hklan birkaç zenci kolejinin -samnm
sekiz taneydiler- birle~meleri sonucu kuruldllgunu ~a~lrarak
ógrendim.
Bu hikâyenin yorumunu ve onu Meyers Enzyklopedisches Le-
xikon' daki (Meyer Ansiklopedik Sózlük) sivil sava~m sonu hak-
kmdaki ~u sózlerle kar~I1a~hrmayt sizlere blraklyorum: "Ancak
sava~m asIl sebebi olan kólelik, sadece górünü~te bir çózüme
ula~h." En azmdan bana "górünü~te çózüm" sózcügü tamamen
hatal! gibi górünüyor, ilgili ba~liktaki pek çok ba~ka ~ey gibi.
Yazara góre gerçek bir çózümün nasIl oldugunu merak ediyo-
rum. Atlanta Üniversitesi'nin tarihinin yam SIra tamkhk ettigirn
birçok çaba da beni derinden etkiledi.
~imdiye kadar birçok ülkede bulundum ancak hiçbir yerde
Amerika Birle~ik Devletleri'ndeki kadar ózgür bir nefes alama c
dlm. Ve hiçbir yerde ho~górüye, yardlm etme ve ógrenme arzu-
suna eklemlenmi~ bu kadar çok idealizm bulamadlm; ve de bu
denli etkin ve pratik bir idealizm, bóylesi bir yardlmseverlik.
Daha sonralan da zencilerin entegrasyonunda tam bir ba~an
saglanan Amerikan üniversitelerinde bulundum, óyle ki ten
rengi arhk hiçbir rol oynamamaktaydl.
Bütün bunlan belki de duymaktan ho~lanmayanlar oldu-
gunu bile bile sóylüyorum. Üç yIl ónce Hannover' de bir kong-
224 Hayat Problem Çozmektir

rede, diger konu§malarda Amerika'ya saldmldlgl için konu§-


rrlamda Amerika'Yl savundugumda, ke§meke§ ve protesto Ç1g-
hklan arasmda kalarak lshklar e§liginde salonu terk ettim. Din-
leyicilerimin fazla sIl<Ilmadlgmm bir i§areti olarak bu beni mut-
Iu etti. Ózgür!ük ve ho§gi:irü için birkur§un athglml dü§ünerek
-veya kendimi buna inandlrarak- mutlu oldum.
14. "Ban$ için Sava$ Açmak"*

Spiegel: Saym Popper, Sovyet komünizminin ylkllmaslyla


sizin yanm yüzy!l óncesinden bildirmi~ oldugunuz bir kehanet
gerçekle~iyor. Bu, açlk toplumun dü~manlanna kar~l ele~tirel
usçulugun kazandlgl bir zafer midir?
Popper: Kammca kimsenin kehanette bulunmamaSl gerekti-
ginden, ben de bóyle bir kehanette bulunmadlm. Bir entelektü-
elin degerini iyi kehanette bulunup bulunmadlgma góre belir-
leyen yakla~lml tamamlyla yanh~ buluyorum.
Almanya' daki tarih felsefesi, en azmdan Hegel' den bu ya-
na, bir ~ekilde kâhince olmak gerektigine inamyordu. Bunu
yanh~ buluyorum. Ínsan tarihten ders çlkanr ama, tarih bugün
ve ~u anda biter. Gelecege kar~l, tarihten bir ~eyler çlkarsama
ve bir yerde, geçmi~in çizgisini gelecege kadar takip etme de-
nemesini yapmaktan çok daha farkh bir yakla~lm benimsemeli-
yiz.
Spiegel: Peki, bu bir kehanet olmasa da, en azmdan liberal
demokrasinin despotluklar kar~lsmda zaferini bekliyordunuz.
Popper: Gelecege kar~l yakla~lmlmlZ ~óyle olmah: Gelecekte
olacaklar için ~imdiden sorumluluk ta~lyoruz. Geçmi~ elimiz-
dedir. Her ne kadar geçmi~ için de ba~ka bir anlamda sorumlu-
luk ta~lsak da: yaní yaptJklanmlzdan dolaYl bizden hesap soru-
labílse de, onunla daha fazla bir ~ey yapamaylz. Ama gelecek
için daha ~imdíden ahlaksal olarak sorumluyuz, ve aynca íde-
olojik bir gózlük takmadan elimízden gelenin en íyísini yapma-
hylZ - ba~an olaslhgl çok yüksek olmasa bile. En belirleyicí an-
* SPIEGEL r6portajl, Nisan 1992 (saYl 13), SPIEGEL Yaymevi'nin nazik izniyle
basIlml§hr.
226 Hayat Problem Çozmektir

lamda elimizden gelenin en iyisi, en az ~iddet içerendir, ac!lan,


gereksiz ac!lan, dindirendir.
Spiegel: Ancak daha Lenin'in zamarunda bile solcu komü-
nistler, Rusya' da devlet ideolojisi olarak bir partinin diktati:irlü-
güyle kurumsalla~an ~eyin, sanayile~rni~ Bal!' daki proleterlerin
devrirnine dayanan Kar! Marx'm as!l kuramlanyla fazla bir
benzer lik ta~lmadlgmdan yakmffil~l!r.
Popper: Bu konuda ~unlar si:iylenebilir: Komünist ç!lgmhk
as!l olarak, ki buna Marx' ta da rastlanabilir, si:izde kapitalist
dünyanm ~eytan olarak gi:irülmesinden ibarettir. Marx'm kapi-
talizm dedigi ~ey dünyada asIa olmadl, ona benzer bir ~ey bile.
Spiegel: Pardon, ama sefil çah~ma ~artlan olan Manchester .
liberalizmi gerçekten var olmu~tur.
Popper: O di:inem i~çiler için kesinlikle korkunç zor bir za-
mandl, ama ba~ka insanlar için de. Marx i:incelikle i~çilerle ilgi-
leniyordu. Ama: Salt tarihsel olarak bahldlgmda o insan1arm
hali sürekli iyile~iyordu, oysa Marx yoku~ a~agl gittigini ve hep
yoku~ a~agl gitmesi gerektigíni iddia ediyordu.
Spiegel: Marx'm mutlak yoksulla~hrma kurammdan ffil
bahsediyorsunuz?
Popper: Evet, kaldl ki yoksulla~hrma kuraffil gerçekle~me­
digi için, yoksulla~l!rma si:imürgelere ta~mdl, bugün Üçüncü
Dünya dedigimiz yerlere.
Spiegel: ... yani emperyalizm kuraffil denilen ~ey.
Popper: Tipik bir entelektüel formülü ve tabii ki safi saçma-
hk. çünkü sanayile~me yoksulla~l!rma olamaz, bundan daha
açlk bir ~ey olamaz. Daha soma si:imürgelerde de durum gitgi-
de düzeldi.
Peki bu si:izde kapitalizm neydi? Sanayile~me ve kitlesel
üretimdi. Kitlesel üretim demek, çok ~eyin üretilmesi ve bu
yüzden çok ki~inin bir ~eyler almasl demektir. Çünkü çok sayl-
da ürün için büyük bir pazar ve dolaYls'yla çok saylda ahcl 01-
maSl gerekir. Marx, kapitalizrni cehenneme benzetmi~tir. Dan-
te'nin cehennemi ne kadar gerçekse bu cehennem de o kadar
gerçektir. Lasciate ogni speranza - bütün umutlan bo~ verin,
Dante'nin cehenneminin ana fikri budur, Marx da bunu bilinçli
olarak kapitalizme uyarlaml~l!r. Eger kapitalizm zorunlu ola-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 227

rak yoksulla~tlTInaya sürüklüyorsa, onun ytkümasl tek çlkl~ yo-


ludur: sosyal devrim.
Bugünkü toplumumuza çok ele~tirel yakla~lyorum. Burada
düzeltilecek çok ~ey var. Ama bizim liberal toplum düzenimiz,
~imdiye kadar dünya üzerinde gelmi~ geçmi~ en iyi ve en adil
düzendir. Marx'm tamdlgl düzenin evrimiyle ortaya çlkml~tJr.
Spiegel: Sosyal adaletsizligi te~hir eden Marx'm kapitalizm
ele~tirisinin ahlakbilimsel mesajmdan geriye bir ~ey kaldl nu?
Sonuçta zenginle fakir arasmdaki uçurumun dünya çapmda
derirüe~medigini siiyleyemeyiz.
Popper: Ahlakbilimsel mesajm ortaçagdan bu yana birçok
çe~idi oldu. Hlristiyan dü~ünürlerinde oldugu gibi Aydmlanma
dü~ünürlerinde de ahlakbilimsel mesaj esastl. Bu ahlakbilimsel
mesajm kar~Jtlan da asü olarak Romantiklerdi.
Spiegel: Aydmlamnacüar deyince herhalde ilk olarak
Kant'm, adil bir kentsoylu anayasasmm dünya çapmda yaytl-
maSlmn insan türünün ba~hca iidevi oldugu mesajlm kastedi-
yorsunuz, Romantiklerin ~efi ise sizce Hegel mi?
Popper: Kesinlikle. Romantiklerin kar~lt yakla~rml a~agl yu-
kan ~iiyleydi: Sava~ ve ~iddet olmadan olmaz - Hegel'in tarih-
sel deneyiminin uygulamasl budur. Ama geçmi~teki bu sava~
deneyimlerini gelecegimize uygulama fikri gerçekle~tirildigin­
de, artJk gerçekten umut kalm.az: Silahlanmlz her ~eyi yok ede-
bilecek durumda. Romantik atalanmlza o derüi ferahlatJcl geC
len çelik banyosunun ve kan banyosunun yerine, her ~eyi yok
eden nükleer l~lma banyosu geçti.
Spiegel: Peki Dogu Avrupa' daki çiikü~e ne sebep oldu - si-
lahlanma yan~mm yol açtJgl ekonomik zaylflama ml, entelek-
tüel kuruma ml, kendi misyonundan ku~kulanma ml?
Popper: Birçok ~ey üst üste geldi: iirnegin Macarlann kaçan
Dogu Almanlara srmrlan açmasl; Sovyet Politbüro'sunun Gor-
baçov'u bir reform hamlesi yapmakla giirevlendirmesi. Ama
ekonomik reform hiçbir i~e yaramadl. Ekonomi yukandan a~a­
glya refonnla düzeltilemez. Buna bir de entelektüel çorakllk ek-
lendi. Marksizmden geriye sadece bo~ laf kalml~tJ ve tek bir
içerikli formül: "Kapitalizme iilüm!" - var olmayan ~eytani ka-
pitalizme. Kru~çev bunu eyleme geçirmeyeçah~tl.
228 Hayat Problem çõzrnektir

Spiegel: Fidel Castro'nun Küba'smda 1962'de Sovyet nük-


leer roketlerinin yer!e§tirilmesiyle oynanan pokeri mi kastedi-
yorsunuz?
Popper: Kru§çev ABD'ye kar§1 ylk!C! bir istila plan1aml§h.
Ancak Amerikahlar saldumaya hazu olduk1an zaman geri çe-
k1ldi. Nükleer fizikçi Andrei Sacharov Mein Leben CYa§amlm)
adh kitabmda, "yapay olarak azaltllrru§ güçte" bile kendi verdi-
gi adIa süper güçlü ürününün, Hiro§ima bombasmm gücünü
birkaç bin kat a§hgllll yazml§hr. Bu patlaYlcllardan 36 tanesi
Küba'ya gelmi§ti bile. Bu "birkaç"m yerine üç koysak bile, bu
108.000 Hiro§ima bombasl eder. Bunu §oyle bir kafamlzda can-
landuahm. Aynh§ konu§masmda Gorbaçov, bu bombalardan
yakla§lk 30.000 adet bulundugunu soylemi§tir.
Küba krizi onüne koydugu hedef!er!e Marksizmin neleri
yapabilecegini gosterdi: kapitalizmi nükleer silahlarla §iddet
uygulayarak ylkmaya çah§mak. Bunu asIa unutmamak gerekir.
Bu saldmda sadece Amerika yok olmazdl, bütün dünya nükle-
er 1§lma banyosuyla yok olurdu - her ne kadar bu birkaç kor-
kunç yll sürse bile.
Spiegel: Dünya §imdi kendi reformlarmm kurbam olan Pe-
restroyka reformcusu Gorbaçov' a neler borçlu?
Popper: Çok §ey. Gorbaçov Amerika'YI, kendinden onceki
Sovyet yoneticilerinden fark11 gormeye ba§ladl. Oraya daha slk
gitti, geli§inin kutlanmaslm memnuniyetle kar§lladl. Soma da
§u ilginç ve Marksist olmayan formülü ortaya ath: Rusya'Y1
normal bir ülke haline getirmek istiyorum. Bu bizim hukuk
devleti fikrimize yakla§mak demekti. Gorbaçov Rusya'yl nor-
malle§tirmek istiyordu: Bu tamamen yeni fikri ona borçluyuz.
Rusya'mn o zamana kadar normal bir devlet olmadlgml da en
açlk§ekilde Sacharov'un ozya§amoyküsünden* anlayabiliriz.
Spiegel: Sovyet komünizminin ylkllmasl ve iki kutuplulu-
gun bitmesi dünyayl daha güvenli bir yer haline getirmedi.
Dünya çapmda milliyetçi §eytanlar·m hortlamaslyla, avarece el-
den ele dola§an nükleer silahlarla ve yoksulluk goçleriyle çar-
pl§mak zorunda kahyoruz. Bunlar liberal demokrasilerin yeni
dü§manlan ml?
* Bkz. s.215'teki dipnot,
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 229

Popper: Bugün ilk hedefimiz ban~ olmah. O da bizimki gi-


bi bir dünyada, Saddam Hüseyin gibi insanlann ve benzeri
diktatórlerin oldugu bir dünyada zor ula~!labilir. Biz burada
ban~ için sava~ açmaktan korkmamahYlz. ;>u anki ~artlar altm-
da bu kaçml1mazdlr. Bu üzüeüdür de, ama eger dünyarmzl
kurtarmak istiyorsak bunu yapmahYlz. Bu noktada kararhhk
belirleyici dereeede ónemlidir.
Spiegel: Kitle imha silahlanmn yay!lmasml engellemek için
sava~ ml ba~latmah?
Popper: ;>u anda, artJk karaborsada bile bulunan bu ç!lgm-
ea bombalann yay!lmasml engellemekten daha ónemli bir ~ey
yoktur. Delirmemi~ olan uygar-dünya devletleri, burada i~bir­
ligi yapmahdlr. Bir daha hahrlataylm: Tek bir Saeharov bom-
basl, birkaç bin Hiro~ima bombasmm güeühe e~degerdir. Bu
da demektir ki, yogun yerle~ime sahip her devlette tek bir
bombamn patlamasl milyonlarea kurbana yol açaeaktu, birçok
y!l soma bile 1~lmamn etkilerinden óleeek olan kurbanlar bir
yana. Bu tür ~eylere insan ah~mamahdlr. Bu noktada harekete
geçilmelidir.
Spiegel: Yani bombaYI elde edeeegi i~aretleri gelirse Ameri-
kahlar tekrar Saddam' a kar~1 sava~mah m1dlr?
Popper: Sadeee Saddam'a kar~1 degil. Bu tür durumlar için
uygar dünyanm bir müdahale birligi olmahdu. A~!lm1~ anlamda
pasifistçe davranmak saçmahk olur. Ban~ için sava~mam1Z gere-
kir. Tabii ki en az gaddarea olaeak ~ekilde. Bombanm kullamlma-
SI, ~iddet sóz konusu oldugu için, ~iddetle engellenmelidir.
Spiegel: Ama neredeyse, Pax Americana çizgisinde yeni bir
dünya düzeni arzulayan ve aym zamanda Japonya ve Avru-
pa'nm ekonomik rekabetini de engelleyen Pentagon stratejicile-
ri gibi konu~uyorsunuz.
Popper: Bóyle konu~maY' caniee buluyorum: Nükleer sava~1
engelleme gerekliligi, ekonomi sorunlanyla bir araya getirilme-
melidir. Bu Pax Americana' da çok aktif çall~arak onu bir Pax
Civilitatis haline getirmeye çah~mamlz gerekirdi. Bu basitçe, ~u
anki durumun bir gerekliligidir. Burada sóz konusu olan ufak
tefek ~eyler degil, insanllgm hayatta kalmasldlr.
Spiegel: Gorbaçov geçen Almanya ziyaretinde, BatJ' dan kuv-
230 Hayat Problem Çõzmektir

vetli bir destek gelmi§ olsaydr, Moskova' da Agustos darbesi ve


beraberinde gelen §eylerin de olmayacagr yolunda §ikâyetlerde
bulundu. Rusya'mn daha beter bir despotluga batmaslm engelle-
mek için BatJ, Boris Yeltsin' e daha fazla destek vermeli midir?
Popper: Bence yardlm etmeliyiz. Ama Gorbaçov'un ~ikâyet
etmeye hakkl yoktur. Ona çok ~ey borçluyuz; ama o da yeniden
silahland!. Ruslann bizimle, uygar devletlerle, bu korkunç si-
lahlan gerçekten kontrol altma almak için i§birligi yapmasl,
yardlmlmlzm bir ónko§ulu olmah. Ancak Rus askeriyesi de
oyuna katJlmahdlr.
Spiegel: Sizin fikrinizce gelmi§ geçmi§ en iyi ve adil toplum-
da ya§lyoruz. Üçüncü Dünya'da kitlesel açhgm veya çevreye
verilen zaran engellemek için bu liberal demokrasinin yine de
ikna edici çózüm ónerileri bulunmuyor.
Popper: Bütün dünyaY1 besleyebilmenin de ótesindeyiz.
Ekonomi problemi çózülmü§tür: ama ekonomistler açlsmdan
degil, teknik açlsmdan.
Spiegel: Ama Üçüncü Dünya'mn büyük bólümünde kitlesel
sefalet içinde ya§andlgrm herhalde yadslmayacakslmz?
Popper: Haylr. Ama bu as!l olarak, açhk çekilen çe~itli dev-
letlerdeki liderlerin politik budalahklanna dayanmaktadlr. Bu
devletleri çok çabuk ve çok ilke1ce ózgürle~tirdik. Bun1ar henüz
hukuk devleti degildir. Bir ana okulunu da kendi ba~ma brrak-
samz yine aym §ey olurdu.
Spiegel: Ekonomik çatl§malar bugün sava§m ba§ka araçlarla
sürdürülmesi midir? Avrupa ve Amerika, Japonlara kar§1 çip
sava~ml kaybetmekten korkuyor.
Popper: Bütün bu problernleri ciddiye almak mümkün de-
gil, bunlar bóyle tartJ~!lmamah. Ben bu konu§ma biçimine ki-
nik tarih anlaYI§1 diyorum - entelektüeller yardlmcl olmak yeri-
ne açlkgóz davranmayl yegliyor. Japonlar gerçekten uygardlr.
Insan onlarla anla~abilir. Ama bizde oldugu gibi tabii Japon-
ya' da da hep sadece budalahk baskm.
Spiegel: Bu sefer budalahkla ekonomik fetih stratejilerini mi
kastediyorsunuz?
Popper: Evet. Japonya'mn büyük problemleri var. Nüfusu
çok fazla. Ama bundan daha sonra bahsedebiliriz. Ne yazlk ki
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 231

haberciler bu ~eyleri hep yanh~ anhyor, sansasyon pe~inde ko-


~uyorlar. Yeterince sansasyonumuz var.
Spiegel: Bütün bunlar herhalde sadece habercilerin icadl de-
gil. ABD'de YÜIütülen "Japon mah ahnaym" kampanyasl daha
derinlerdeki bir çarpl~ma duygusuna i~aret ediyor.
Popper: Bu çarpl~malar birer saçmahktlr. Bunlarm hiçbiri
onemli degil. Japonya ~u anda hiç de emperyalist degil. Gerçi
her an kitle imha silahl üretecek sanayi ve imkâna sahip. Ama
Japonlar bunun ne anlama gelecegini biliyor.
Kammca kuramsal ulusal ekonomi her nasüsa entelektüel
olarak tlkanma noktasma geldi, güncel sorunlarda saplamp kal-
dI. Ama bu problemlerin hepsi çozülebilir. $imdiye kadar hiçbir
milyoner zenginlikten ohnedi. Sava~ oncesi zamanla kar~ila~tlnl­
dlgmda bizler de Ahnanya' da hepimiz birer milyoneriz ..
Spiegel: Ancak kaynak zenginliginin a~lf1 kullamml da ge-
zegenimizin zarar gormesine yol açlyor: ornegin ozon deligi.
Popper: Bunu henüz bilmiyoruz. Ozon delikleri milyonlarca
yüdlr var olmu~ olabilir. Modern bir ~eylerle ili~kilerinin olma-
maSI da mümkündür.
Spiegel: Tamnml~ bilim adamlan buna farkh baklyorlar. Yo-
gunla~tlf1lnu~ klorun artl~lyla ozon tabakasmm yok olmaSI ara-
smda bir baglanh olduguna inamyorlar.
Popper: Tamnml~ bilim adamlan her zaman hakh degildir.
Hakslz olduklanm iddia etmiyorum - sadece çogu zaman san-
dlglmlzdan daha az bildigimizi iddia ediyorum.
Spiegel: Boylece bazen gayet kabaca saldlTdlgmlz Ye~illerle
kapl~mayl sevdiginiz konulardan birine geliyoruz. Gerçekten
neden?
Popper: Onlarm gerçekten çügmca doga bilimi ve teknik
dü~manllklanndan dolayI. Ye~illerde usçuluk kar~ltl bir çekir-
dek var. Bu da sozümona istedikleri ~eyin tam tersine yol açl-
yor. Aynca kendileri de güç sahibi olmak istiyorlar ve kar~ltla­
rmm oldugunu iddia ettikleri kadar kendileri de ikiyüzlüler.
Çevre facialanmn temelinde, ahlakbilimsel olarak çozme-
miz gereken nüfus patlamasl vardlf. Artlk sadece gerçekten is-
tenen çocuklar dünyaya gelmeli.
Spiegel: Buna nasll ula~mak istiyorsunuz, Çin' deki gibi dev-
let yasalanyla ml?
232 Hayar Problem çozmekrir

Popper: Sadece devlet yasalanyla degil, egitimle de. ísten-


meyen çocuklar ahlaksal olarak tehlike altmdadlr. Onlan iste-
meyen insanlann elinde, dünyaya gelmelerini engelleyecek
araçlar olmah. Arhk bu araçlar var, dü§ük haplan gibi.
Spiegel: Burada Katolik kilisesini ve Papa'yl kar§lmza ah-
yorsunuz.
Popper: Kilise ve Papa teslim olacakhr, iizellikle de gerçek-
ten ikna edici ahlakbilimsel gerekçeler iine sürüld ügünde. Teca-
vüz, Aids hastasl çocuklann dogumu veya açhk çekilen ülke-
lerde pratik olarak hiçbir ya§ama §ansl olmayan çocuklann
dünyaya gelmesi gibi. Kilise burada teslim olacakhr ve olmah-
dIr, bu sadece bir zaman sorunu.
Spiegel: Saym Popper, §imdi isterseniz Almanya'yla ilgili
bazl sorunlan konu§ahm. Avrupa' da güç dengesinin degi§me-
siyle yeniden birle§mi§, daha güçlü bir Almanya dogdu. Kom-
:;mlann kaygllanmasl için bir neden var ml?
Popper: Tabii ki var. Ama §u anda Almanya' daki ortam -po-
litik ve ahlaksal olarak- umulabileceginden çok daha iyi. Bu da
insanm temelindeki akh giisteriyor. Ama gelecekte neler olabi-
lecegini bilemeyiz. ínsanllgm refahmda bir paradoks var: ín-
sanhgm refahl, bir ylgm tehlikeye kar§l gerçekten uyamk olun-
masmda yatar, ama refah uyamkhgl da iildürür. Ózgürlük ko-
layca ah§llnu§ bir §eye diinü§ebilir. Bu da yeniden bir diktatii-
rün kurbam olunabilecegi anlamma gelir. Avusturya' da bu az
çok kendini giistermeye ba§ladl.
Spiegel: Ama bunu gerçekten siiyleyemeyiz. Herhalde a§lTl
sagCl FPÓ genel ba§kam Jiirg Haider' den bahsediyorsunuz.
Popper: Evet, orada genç insanlar Haider' e hayranlar. Bu,
onlann egitiminin aptalhglyla ili§kili. Haider'in ideali Hitler' dir.
Hitler'in yaptlklanm memnuniyetle yapardl.
Spiegel: Ama hiç de iiyle siiylemiyor.
Popper: Duyulabilecek kadar açlkça siiylüyor. Bunu duy-
mak isteyenler için siiylüyor.
Spiegel: Almanya 60 J1ll içinde iki totaliter sistem ya§adl. ~u
anda da SED ve Stasi* hakslzhk rejiminin sindirilmesi siiz ko-
* SED: (Eskí Dogu Almanya' da) Sosyalist Birlik Partisi.
Stasi: Dogu Alman gizli polisi (ç.n.)
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 233

nusu. Politik suç nasil ólçülür, Bal!' daki bizler ahlak yarglçlan
olabilirmiyiz?
Popper: Eski Demokratik Almanya'mn lider kadrosunun,
asll sorumlulann ahlak yarglcl olabiliriz. Honecker'i mahkeme-
ye çlkarmaya çah~mayl çok ónemli buluyorum.
Spiegel: Oyleyse suçlulann kamuya te§hir edildigi geni~
çaph bir geçmi§i sindirme operasyonundan çok, órnek vakala-
nn ele almmaslm ml savunuyorsunuz?
Popper: Asgari miktarda intikam ve yapllml~ olanlara ben-
zer igrençlikle bu i~ten slynlmamlz büyük ónem ta§lyor.
Spiegel: Ve yobazhga kapllmadan.
Popper: Yobazhga da kaprlmadan. Mahkeme büyük bir dik-
katle çah~mah. Dava eski liderlerin, en fazla 150 ki~inin suçla-
nyla smlrh kalmak zorunda olacak. Bu kadar ileri gidilebilir,
ama daha fazlasl da zaten yapllamaz, yoksa olay çlgmndan Çl-
kar.
Spiegel: Ínsanlar ne yazlk ki kahraman degildir ve totaliter
bir toplumda olabildigince normal bir ya~arri sürebilInek için
durumu idare ederler diye i~birlikçileri de hesaba katmamak
ml istiyorsunuz?
Popper: Bu dogru. í~birlikçilere fazla bir ~ey yapllamaz ve
yapllmamah. Büyük çogunlukla korkuya kaplldllar: Terórizmin
yóntemi de budur, korku salmak. Yine de bir noktada kahra-
manhk herkes için ~arttrr, ózellikle de insamn aktif olarak adilik
ve kótülük yapmak zorunda blrakrldlgl noktada.
Spiegel: Amerika' da ~u slralar çok moda olan yeni muhafa-
zakâr filozoflardan Francis Fukuyama, ideolojik çatr~malann
sonunun gelmesiyle ve liberal demokrasinin dünyaya yayllma-
s'yla "tarihin sonu"nun geldigini sóylüyor. Demokrasinin zafe-
riyle birlikte aym zamanda insanhgm ideolojik evriminin de
son noktasma gelinmi§.
Popper: Bunlann hepsi lai, budalaca laflar. Felsefede muci-
zelere yer yoktur. Üstelik "sosyal devrim"le birlikte tarihin so-
nuna ula~llacaglm, çünkü tarihin zaten smlf sava§lannm tarihi
oldugunu Marx da sóylemi§tir.
Spiegel: Fukuyama'ya sizin pek deger vermediginiz anla§l-
hyor: Bir dizi çeli§kiden soma sonuçta dünya üzerinde ózgürlü-
234 Hayat Problem Çõzmektir

gü gerçekle~tirme hedefine ula~an tarihsel süreç kurammm sa-


hibi Hegel.
Popper: Tabii ki. Hegel buna evet derdi, çünkü o tarihi, gü-
cün tarihi olarak g6rüyordu. Büyük çogunlukla da bu b6yleydi.
Tarih kitaplanmlz asIa insanhgm tinsel geli~irnini degil, tersine
gücün tarihini ana tema olarak ele alan yaplllar oldu.
Tabii ki bize tarihin sonu gerekii, ama güç tarihinin sonu.
Silahlar yüzünden bu arbk gerekli oldu. Ahlaksal olarak bu
hep gerekliydi, ama arbk silah fazlahgl yüzünden ya~amsal
olarak gerekii oldu.
Spiegel: Bir gün insamn dünya yüzünden silinecegini ken-
diniz de daha Hiro~ima' dan 6nce yazml~bmz.
Popper: Neden olmasm? Gorünmez tehlikeler var. Hepimi-
zin 61dügü gibi belki insanhk da olecektir, belki günün birinde
güne~ sistemiyle birlikte yok olacaglz. Ama bu konulardan
bahsetmek, hatla bu konular hakkmda dü~ünmek bile anlam-
slzdlr. Aids'ten çok zaman 6nce, diyelim ki, 6ngordügüm gibi,
bizi herhangi bir mikrobun yok etmesi daha olasldlr. Bu çok ça-
buk olabilir. Her an. Ama o zamana kadar daha binlerce yll da
geçebilir.
Spiegel: Bir kez daha: Demek ki, bir ilerleme yasasl, manbk-
saI bir son nokta yok?
Popper: Bunlarm hiçbiri yok. Gerçekten olan, bizim devasa
sorumlulugumuzdur: Gaddar olmamahY'z. Ornegin Aids'li ço-
cuklann dünyaya gelmesine izin vermek, akll almaz bir §eydir.
Kiliselerin de ya§ama ilk yakla§lm ilkesi bu olmahdlr: Gaddar-
hk yok.
Spiegel: Bay Popper, ~imdi neredeyse 90 ya§mdaslll1z ve
kendinizi sürekii radikal bir iyimser olarak tammladmlz. Ama
bu s6yle§ide bazl çok k6tümser noktalar vardl - ya§amlmzm
ak§ammda yeni bilgiler rni edindiniz?
Popper: iyimserlik g6revimizdir. insan yapllmasl gereken ve
sorumlu oldugu §eylere yogunla§mahdlr. Bu s6yle§ide s6yle-
dikierim, sizi ve diger insanlan uyamk kalmaya zorlama amaCl
ta§qor. Torunlanmlzm durumunun bizlerden daha iyi olmasl
için ya§amahylz - sadece ekonomik olarak degil.
Spiegel: Bay Popper, bu s6yle§i için size te§ekkür ederiz.
15. Komünizmin Ç6kü§ü Üzerine Dü§ünceler:
Gelecegi Biçimlendirmek jçin Geçmi§i
Anlama Denemesi*

Herhalde konu§mamm ba§hgmdan da anlaml§ oldugunuz


gibi, ben Marksizme kar§lpm. Açlklamalanmm konusu, Mark-
sizrnin Bal!h uygarhgrmlza yiinelik saldmlandlr. Lenin ve Troç-
ki'nin Eylül 1917' deki devrirni, bu saldmlann ba§langIClru be-
lirler. Ylkih§lru ise burada toplanrnl§ olan hepimiz, diinemin ta-
ruklan olarak ya§adlk.
Herhalde buradakilerden çok aZl, bü!ün problemlerimizin
nas!l ba§ladlglru ki§isel deneyimleriyle bilecek kadar ya§hdlr.
Ama ben, Avusturya Ar§idükü Franz Ferdinand'm Saraybos-
na'da iildürüldügü o 28 Haziran 1914'ü çok iyi hal!rlapp, hâlâ
hayatta olanlardarum. Bagn§an gazeteci çocugun sesini bugün
bile duyuyorum: "Katili bir Slrpml§!" Birinci Dünya Sava§!'run
28 Temmuz 1914'te patlak vermesini de canh olarak hal!rhyo-
rum (benim 12. dogum günümdü). Bundan babarrun bir mek-
tubuyla haberim oldu, ama Kayser Franz Joseph'in "Halklan-
ma" diye yazdlgl büyük bildirisinde de bulunuyordu. Avustur-
ya ve Almanya'run kendi ba§latl1klan sava§l kaybedeceklerini
kavradlglm 1916 ylhrun o gününü hal!rhyorum; Rusya'da de-
mokratik bir devrimin oldugu 1917 Mart'!run o günlerini hal!r-
hyorum; Lenin'in Kerenski hükümetine kar§l darbesini ve Rus-
ya' da sivil sava§m patlamasml hatuhyorum; Almanya ile Lenin
ve Troçki'nin Rusya'sl arasmda 1918 Marl'mda imzalanan
Brest-Litowsk Ban§ Antla§masl'ru; Ekim 1918'de Alman ve
Avusturya ímparatorluklanrun ylk!ll§lru ve sava§m biti§ini ha-
* Sevilla'da Expo '92 çerçevesinde yapIlan konu§ma.
236 Hayat Problem Çozmektir

hrhyorum. Bu olaylar benim hahrlayabildigim en iinemli olay-


lar ve §imdi anhyorum ki, bütün insanhg! toptan yok olmanm
e§igine giitürmü§ olan olaylar.
K!sa bir konu§ma olacagmdan mecburen fazlaca basitle§tir-
mek zorunda kalacag!m: Tarih resmimi, kalm bir f1rçayla ve
parlak renklerle boyayacag!m.
Birinci Dünya Sava§!'ndan iince Bah Avrupa, Almanya ve
Kuzey Amerika' daki sanayile§me, kendiliginden gerçekten li-
beral bir toplumun zaferine yo! açabilirdi. Bu ülkeler gerçekten
her ikisini de tamyordu: iizgürlük ve devasa ekonomik s!çra-
may!; aç!k s!mrlan ve seyahat pasaportlanmn ortadan kalkma-
s!m, suç oramnm ve §iddetin azalmasm!, egitim standardmm
yükselmesini ve ücretlerin ve refahm artmasml. Aynca teknolo-
jik ilerleme sayesinde, hâlâ dayamlmaz ag!rhkta olan çetin eI i§-
çiliginin bir iilçüde rahatlamas!m. Almanya ve Avusturya'nm
yol açhg! Birinci Dünya Sava§!, bunlann hepsini yok ederek,
bir sava§! ba§latmaya izin veren eski yonetim biçimlerine arhk
güvenilemeyecegini gosterdi. Aym problemle bugün bile kar§!
kar§IYay!z.
Birinci Dünya Sava§! sonunda yenilen üç gücün -Almanya,
Avusturya ve Türkiye- y!k!lmas! d!§andan sava§!larak saglan-
d!. Ama içeride de, ozellikle Avusturya' da, Rus Devrimi'nin de
etkisiyle kanh ayaklanmalar oldu. iki muzaffer güç, Fransa ve
italya da temelinden sars!ldl. Sadece Büyük Britanya ve Birle-
§ik Devletler sava§tan once girdikleri liberal reform yolunda
ilerlemeye devam ettiler, ne var ki, ingiltere' de, k!smen Rus-
ya'nm etkiledigi bir devrim ba§latma denemesini temsil eden
bir genel grevin çiikertilmesinden sonra.
Bu iki ingilizce konu§an ülkenin giisterdigi iirnegin, borsa-
nm çokü§ü ve dünya ekonomik krizi bir yana, ku§kusuz istik-
rar saglay!c! bir etkisi vard1: 1935 y!lmm ingiltere' si, i§sizlige ve
Hitler tehdidine ragmen, bütün hayahm boyunca gordügüm en
halinden memnun sanayi ülkesiydi: Her bir i§çi, her otobüs
muavini, her taksici, her polis tam bir centilmendi. Ama Rus-
ya' da Marksizmin zaferi ve komünistlerin propaganda amacly-
la ve dünya devriminin organize edilmesi için savurduklan
korkunç meblaglar, Bah'mn her yamnda 501 ve sag arasmda
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 237
kókten bir politik kutupla§maya yol açml§l!. Bu kutupla§ma da
fa§izme -ónce Mussolini a!tmda italya' da, ki onun politikasml
diger Avrupa ülkelerindeki fa§ist hareketler hemen kopyalildl-
lar, ózellikle de Almanya ve Avusturya' da- bilZl bólgelerde ise
iç sava§a, aslmda óncelikle sag tarafm teróristlerinin yapl!gl tek
tarafh bir iç sava§a zemin haZlrlad1.
Yani §u durum geli§ti: Dogu, ózellikle de Sovyetler Birligi,
güçlü bir ideolojiyi ve bitmez tükenmez bir yalan cephaneligini
temel alan aClmaSlZ bir Marksizmin diktatórlük yónetimi a!tm-
da bulunuyordu. Bal! ise sürekli, güçlü bir soldan gelen ve te-
melinde Marksist partilerin etkisinin, propagandarun, Rus-
ya' nm gücünün yaratllgl hayranhgm ve sosyalist bir toplum
ümidinin yatllgl potansiyel (ama nadiren gerçek) §iddetin teh-
didi a!tmdayd1. Bu ise sag tarafta gerçek bir §iddete neden olu-
yor ve bóylece fa§istleri güçlendiriyordu. Almanya, Avusturya
ve Avrupa'nm güney kIsml, soi ve sag arasmdaki bu keskinle-
§en kutupla§ma kar§lsmda fa§izme teslim oldu. Sovyetler ve
N azi Almanyasl için aslmda bir modern sava§ teknigi deneyi
olan ispanya' daki o korkunç iç sava§ta, bu kutupla§ma zirve
noktasma ula§h.
Fransa ve Büyük Britanya' da bile fa§ist partiler kuruldu.
Yine de buralarda ve küçük Kuzey ülkelerinde demokrasi tutu-
nabildi.
Bu §artlar alllnda, Hitler'in Ball'ya kar§l sava~nndan ónce
neredeyse bütün entelektüeller, demokrasinin insanhk tarihin-
de sadece bir geçi§ a§amaSl oldugunu sóyleyerek yakmda bite-
cegini mu§tuladl1ar. Bir rastlanll olarak benim kitablm AÇlk Top-
lum ve Dü§manlan, bu insanlara ve y!lQCl tarihsel óngórü moda-
sma kar§l saldmYl ba§latll.
Daha soma Hitler ikinci Dünya Sava§l'ru patlath - ve bir
adam sayesinde kaybetti: Winston Churchill. Sonuç olarak Hit-
leii ve bagda§Iklanru deviren, Bali demokrasileri ile Rusya ara-
smdaki ittifakm kurulmas1l11 ona borçluyuz. Ancak bunun bir so-
nucu olarak, sava§tan soma soi güçler, sol-sag kutupla§masmda
her zamankinden güçlü hale geldiler. Gerçi Hitler ve Mussoli-
ni'nin yenilgisiyle fa§izm her yerde safdl§l edilmi§ oldu, ama §im-
di de çok daha tehdit edici olan, Dogu ve Bal! arasmdaki Soguk
238 Hayat Problem Çozmektir

Sava~ ba~laml~h. Bu slrada Dogu, komünist diktatórlügün de-


mir yurnrugu alhnda hiçbir zaman olmadlgl kadar kenetlen-
mi~ken, Bah demokrasileri her zaman oldugu gibi içten çatla-
ml~tI ve Orta Dogu' da oldugu gibi aslmda bütün dünyada sóz-
de kapitalist Bah ülkelerine kar~1 tahrikte bulunan, Sovyetler'in
kI~kuttIgI ve destekledigi soi tarafmdan çalkalanmaktayd1.
Bütün bunlara ragmen zaferi ózgür demokrasiler, Bah'nm
açlk toplumlan kazand!. Kendilerinin hep açlkça tartI~hgl, ken-
di muazzam iç çatI~malan yüzünden }'lkIlan onlar olmad1. Ter-
sine son derece kendi içine kapamk ve tam bir birlik halindeki
Dogu Alman komünist diktatórlügü ylkIldl ve güçlü bir birlik
olan Sovyet imparatorlugu'nu da çókertti.
BayarIlar ve Baylar, lütfen demokrasilerin hangi devasa ge-
rilimleri atlattIgIrU kafamzda carIlandumaya çah~lmz. Sizi te-
min ederim ki bu, ~imdiye kadar herhangi bir politik güç grup-
la~masmm dayanmasl gereken en büyük yük olmu~tur. Kaldl
ki bu güç grupla~masmda sóz konusu olan çok gev~ek bir de-
mokratik uluslar birligiydi. Bunlarm her biri kendi içinde par-
çalanml~h ve, iç gerilimleri daha da arhran çok güçlü dl~ kuv-
vetlerin tehdidi -hatta saldmsl- alhndaydIlar. Her birinin, en
yakm bagda~lklanmn bile anlamadljp., çózmesi gereken büyük
ve kendine ózgü problemleri vard1. Her biri, dl~andan devasa
kuvvetlerin tehdidi altmdaki "içinde aynhk olan bir ev" (bkz.
Markos incili 3, 25) idi. Ama bu evler, ózgür toplurnlar, dayan-
dIlar; bunlar açlk toplumlard!.
Ama kapah, mühürlü olan, demir zincirlerin bir arada tut-
tugu ev çóktü ve paramparça oldu.
Sonuçta açlk toplumlar kazandl, Sovyet imparatorlugu
kaybetti. Ne mutlu ki bu, ne Dogu ne de BatI tarafmdan tek bir
kur~un bile atIlmadan oldu - en azmdan ~imdiye kadar. Ne
üzücü ki, eski dü~manlanIrUzm ülkelerinde kan dóküldü (ve
dókülüyor). Kaldl ki en azmdan kIsmen orIlara borçlu oldugu-
muz bir ekonomik krizde bulunsak da, Marksizmin onlan içine
sürükledigi sefaletten çlkmalan için orIlara yardlm elini yine
biz uzahyoruz.
1989'dan bu yana tamk oldugumuz ve henüz sonu górün-
meyen bu büyük ve anlamll olaylar için benim kuramlm,
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 239

Marksizmin i:ilümüne yol açan hastal!k için kuramlm, ~u for-


mülle i:izetlenebilir:
Marksizm Marksizmden iildü.
Daha dogrusu: Marksist güç, Marksist kuramm verimsizli-
ginden i:ilmü~tür. Marksist kuram, Marksist ideoloji gayet ma-
kul olabilir; ama tarihin ve toplumsal ya~anun gerçek1eriyle çe-
li~iyordu: Son dereee hatal! ve son dereee küstah bir kuram si:iz
konusuydu. Sa}'lslz hatasl, çok sa}'ldaki kuramsal yamlglsl, yi-
ne sa}'lslz irili ufakl! yalanla haslr altJ edildi. Gaddarea güç kul-
lanarak ve ~iddetle destek1enen yalanlar, kJ.sa zamanda Rus-
ya'da diktati:irlük güeüyle hüküm süren komünist slmfm ve
Rusya dl~mdaki yükselen diktati:irlerden olu~an hlTSh smúm
gündelik tinsel di:ivizine di:inü~tü. Bu yalanlar evreni, bir ente-
lektüel kara delik ~eklinde büzü~tü. Bildiginiz gibi bir kara de-
lik, her ~eyi yutan, yok eden, yok1uga sürükleyen SlmrS1Z bir
güee sahiptir. Yalan ve gerçek arasmdaki fark kayboldu. Sonun-
da da tinsel bo~luk kendi kendisini yuttu. Sonuç olarak Mark-
sizm, Marksizmden i:ildü, üstelik de aslmda uzun zaman i:inee.
Yine de korkanm hem Dogu'da hem de BatJ'da milyonlarea
Marksist ona sanlaeak. TlpkJ. ~imdiye kadar yaptJklan gibi, ger-
çek dünyada neler olursa olsun: Olgulan yok sayabilirsiniz ya
da açlkladlgmlzl sanarak unutabilirsiniz.
Bi:iylelikle konu~mamm, geni~ kapsamh, kabaea kesitlerden
olu~an bir ku~bakJ.~1 tarihsel i:izetten olu~an giri~ kJ.smmm so-
nuna geliyorum. $imdi gelen klsml ise iki parçadan olu~uyor.
Ílki Marksizmin kJ.sa bir tamnum ve ele~tirisini sunuyor; ikinci-
si ise bu yeni durumu, politik bir reform -demokrasilerimizin
reformu- araeJ!l~yla, ya~anunuzm iyile~tirilmesi ama ema yi:i-
nelik olarak nasJ! kullanabileeegimizi gi:isterme yolunda bir de-
nemeden olu~uyor. Bununla si:iylemek istedigim, kurumlanml-
zm degi~tirilmesinden çok, bakl~ açlmlZm degi~tirilmesidir.
Aneak konu~mamm giri~ kJ.smmm biraz fazlaea soyut bu-
lumnasl mümkündür; bu yüzden bir tür i:izya~ami:iyküsel not
dü~mek, daha Marksist kuranu kJ.saea ortaya koymama ve ele~­
tirel olarak çürütmeme geçmeden belki sizleri de yoran, aym
seçkinei stille devam etmekten daha anlamh gi:irünüyor. Bu
yüzden ilkgençligimden bir i:iykü anlatarak konu~maml biraz
240 Hayat Problem Çozmektir

daha canlandlrmaya çah~acagIm: NasIl Marksist oldugumu


-veya olmaya yakla§tlglml- ve nasIl olup da ya~amImm geri
kalan kIsmI boyunca bir Marksizm kar~llma donü~tügümü an-
latacagIm; bu, 17. dogum günümden kIsa zaman once, 28 Tem-
muz 1919'da oldu.
Annem ve babam kail pasifistlerdi, daha Birinci Dünya Sa-
va~!'ndan once bile; babam bir liberaldi, çok bilgili, Immanuel
Kant'lan, Wilhelm von Humboldt'len ve John Stuart Mill'den
etkilenmi~ bir avukatl1. Ílk defa sava~ esnasmda, on dort veya
on be~ ya~mdaydIm, politik ozgürlük sorunu hakkmda ilginç
bir fikir akhma geldi. Viyana' da Gutenberg Aml1'mn yamndan
geçiyordum ve umut içinde ban~ ve demokrasi hakkmda dü~ü­
nüyordum ki, birdenbire bir demokrasinin asIa gerçekten sag-
lam olamayacagmm farkma vardIm. Çünkü tam da saglamla~­
maya ba~ladIgI anda, ona sanki banal bir ~eymi~ gibi bakmaya
ba~.[anz ve boylelikle de ozgürlük tehlikeye girer. insanlar arl1k
onun için çaba gostermezler, onu bak1p büyütmezler, çünkü oz-
gür!ügü kaybetmenin ne anlama gelecegini kafalarmda canlan-
dlfamazlar: belki terorizm, hatla belki de sava~.
Bu ~im~ek gibi fikre ragmen Komünist Parti beni çekti, çün-
kü o zamanlar, Brest-Litowsk Ban~ Antla~mas!'mn imzalandlgl
Mart 1918'de bir ban~ partisi oldugunu iddia ediyordu. Birinci
Dünya Sava~l'mn bitmesinden onceki o günlerde, gerçi ban~
hakkmda çok konu~uluyordu, ama komünistler dI~mda kimse,
bunun için politik fedakârhkta bulunmaya raZI degildi; Troçki
Brest-Litowsk'ta bu ümidi yaratl1, dünyanm geri kalamna ver-
digi mesaj buydu. Bol§eviklerin fanatizmi ve ah~IlmI§ yalanCI"
hklan hakkmda, bir Rus arkada~lm bana çok ~eyler anlatl1gl
için onlara güvenmiyor olsam da, bu mesajI çok iyi aldlm. Ama
beni ona çeken, kendini pasifizme adamasIyd1.
Alman ve Avusturya imparatorluklannm y,kümasmdan
sonra -çe§itli nedenlerden dola)'1- arl1k okula gitmemeyi ve
üniversiteye giri~ smavma hazIrlanmayl tercih etlim. Ve bun-
dan fazla uzun olmayan bir zaman sonra, bu Komünist Parti' de
ne oldugunu bir denemeye karar verdim. Parti merkezine gidip
kendimi ayakçI olarak hizmetlerine sundugumda herhalde Ni-
san 1919 olsa gerekti. Bu arada Marksist kuramI da biraz daha
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 241

taruml§hm ve üye olmak için daha çok genç olsam da, en üst
partililer beni §ahsen kollan açlk kar§lladIlar ve olabilecek her
türlü i§i verdiler. Slk slk beni fazlaca gizli olmayan oturumlan-
na gi:itürüyor1ardl, ki bu bayagl da acayipti, ve onlann dü§ün-
me biçimi hakkmda çok §ey i:igrendim. (Çok daha sonralan ver-
digim adia) Marksist ideolojinin fare kapanmdan kIl payl kurtul-
dum. Ahlaksal i:idevim olarak gi:irdügüm §ey beni fazlaslyla
motive ediyordu, ki bu neredeyse felaketim olacaktl.
$imdi bu ideolojik tuzagl tarumlamak ve ardmdan da on-
dan naSIl kurtuldugumu anlatmak istiyorum: Buna yol açan,
korkunç bir olaym bana ya~athgl ahlaksal ~ok ve muazzam bir
ahlaksal tiksinti oldu. Marksist kuramm, veya Marksist ideolo-
jinin, birçok yi:inü vardlr, ama açlk farkla en i:inemli olaru ~u­
dur: S6z konusu olan bir tarih kuramldzr, güya mutlak ve bilimsel
kesinlikle (her ne kadar kaba hatlanyla da. olsa) insanhgm gele-
cegini i:inceden s6yleme durumunda olan bir tarih kurarru. Da-
ha dogrusu, Newton aslronomisi bir güne§ veya ay tutulmaslru
nasIl i:inceden bildirebiliyorsa, toplumsal devrimleri aym §ekil-
de 6nceden bildirebilecegini iddia eder. Marx kuramlru ~u fikir
temelinde kurar: "!}imdiye kadarki bütün toplumlarzn tarihi, bir 51-
nif sava§larz tarihidir."
Marx, slruf sava~lrun, smlfslz veya komünist bir toplumun
kurulmaslyla sonuçlanacak sosyal bir devrimle doruk noktasl-
na ula~acagml, ilk olarak 1847' de, Felsefenin Sefaleti adh kitabJ-
nm sonunda bildirmi~tir. Tamtlama çizgisi çok kJsadu: Çah~an
slruf ("proletarya") eskiden beri bastmlan tek slruf oldugu için,
üstelik de tek üreten smlÍI olu~turdugu, daha da i:itesi büyük
çogunluga sahip slruf oldugu için, zorunlu olarak zaferi kaza-
nacakhr. Ancak onun devrimci zaferi bütün diger smlflann kal-
dmlmasma ve sonuç olarak sadece tek bir slruftan olu~an bir
topluma yol açmahdlr. Tek slrufll bir toplum ise smlfslz bir top-
lumdur - ne yi:ineten ne de ezilen bir slrufm bulundugu bir top-
lum. Bu yüzden Marx ve Engels'in bir yIl sonra Komünist Mani-
festo'lannda açlkladlklan üzere, si:iz konusu olan komünist bir
toplumdur.
Tarih de bir slruf sava~lan tarihi olduguna gi:ire, bu tarihin
sonu demek olacakhr. Arhk sava~lar, çarpl§malar, ~iddet, baskJ
242 Hayat Problem Çozmektir

olmayacaktlr; devletin gücü hiç olacakl!r. Veya, dinsel kavram-


larla anlatlrsak: Yeryüzü cenneti kurulacakl!r.
Bunun tersine, Marx'm "kapitalist" olarak tammladlgl o za-
manlar var olan toplum, yine Marx'm i:igretisine gi:ire, kapita-
listlerin bütün yi:inetimi elinde tuttugu bir toplumdu - daha
dogrusu bir smlf diktati:irlügüydü. Amtsal yapll! Kapital' de -üç
cilt, toplam 1748 sayfa- Marx, sermayenin yogunla~masl yasasl
nedeniyle kapitalistlerin saylsmm sürekli azalmasl, i§çilerinki-
nin ise artmasl gerektigini gi:istermi§tir. Benzer bir yasa nede-
niyle, yani artan yoksulla~tlrma yüzünden, i§çilerin durumunun
sürekli ki:itüle§mesi gerekir. Onlar süyekli yoksulla§lrken, kapi-
talistler sürek!i zenginle§ir. i§çilerin dayamlmaz sefaleti, onlan
devrimci smlfsal çlkarlanmn bilincinde olan ki:ikten devrimcile-
re di:inü§türecektir. Bütün ülkelerin i§çileri birle§erek sosyal
devrimi zafere süyükleyeceklerdir. Bütün kapita!istleriyle bir-
!ikte kapitalizm yok olacak, tasfiye edilecek ve yeryüzünde ban§
olacaklIr.
Arl!k Marx'm tarihin aki§ma dair i:ingi:irüsü bütün inamhrhgml
kaybetmi§tir, BalIh Marksistler her ne kadar eskiden oldugu gi-
bi ba§anyla, insanhkdl§l, ahlaksal olarak çürümü§ "kapita!ist"
bir dünyada ya§adlglmlz kuramlm bildirseler de bu gi:irü§ü ar-
l!k savunmuyorlar. Marksizm, Birinci Dünya Sava§l'mn açlrk
y,llannda ve ondan sonraki daha korkunç di:inemde, aslmda
hâlâ inandmctllglm korumaktaydl, hatta uzun zaman sonra bi-
le i:inde gelen fizikçiler ve biyologlar ona baglrlrk yemini edi-
yordu. Gerçi Einstein Marksist degildi, çünkü kendininkiler de
dahil olmak üzere kuramlann, normalde asIa yeterli olmadlgl-
mn bilincindeydi. Ama Marksizme kesin!ikle bir sempati bes!i-
yor, hatta hayranllk duyuyordu. J.B.S. Haldane ve J.D. Bernal
gibi ba§lrca ingiliz bilim adamlanndan çogu, partiye üyeydiler.
Marksist kuramda onlan çeken §ey, tarihsel bir bilim olma iddi-
asmda olmaslydr. Stalin' in i:ilümünden klsa süre i:ince Bernal,
Sta!in'in ya§ayan bilim adamlannm en büyügü ve bütün za-
manlann en büyük bilim adamlanndan biri oldugunu duyur-
mu§tu. Bu bilimsellik statüsünde olma iddiasmm ne den!i ciddi
oldugunu gi:istermek için sadece bir i:irnek: Gayet iyi tamdlglm,
bu arada i:ilmü§ olan Viyanalr bir fizikçi olan Alexander Weifl-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 243

berg'in bir kilabl vard!. Stalin'e hayranlrgmdan dolay' 1931'de


Rusya'ya gitti, O da onu 1936'daki büyük temizlik slrasmda
hapse. ath. Tekrar tekrar i~kence górdü ve korkunç ~artlar altm-
da hapis tutuldu, ta ki 1939 y!lmdaki Hitler-Stalin Pakh'na ka-
dar, Stalin onu ve Alrnanya ve Avusturya'dan gelen birçok di-
ger kornünisti Hitler' e satana kadar. Bu kesinlikle bütün za-
rnanlann en a~aglhk ticaretidir. Bütün digerleriyle birlikte Hit-
ler'in toplarna karnplanna ahldl, birkaç defa kaçh ve her sefe-
rinde yeniden yakalandl, sonunda 1945'te Rus birlikleri tarafm-
dan kurtanlana kadar. Stalin'in zindanlanndaki deneyirnlerini
anlathgl bu son derece ilginç kitabmda Weiilberg, sonunda yine
de eskiden oldugu gibi Marksist kurarna inandlgml irna etrnek-
tedir. 1946'da onunla Londra'dakar~I!a~hrn; bu arada arhk iyi-
le~rni~tir diye dü~ünüyordurn. Büyük hata. 1951'de kilabl Al-
rnanya' da çlkhgmda ve birkaç yI! soma onu son olarak górdü-
gürnde, her ne kadar bazl düzeltrne!ere gereksinirni oldugunu
kabullense de hâlâ Marksist tarih kurarnma inamyordu. Tabii
ki onu dóndürrneye çah~hrn, arna Stalin'in hapishanelerinin ba-
~ararnadlgml benirn becerdigirnden ku~kuluyurn.
Aym zarnanda büyük bilirn adarnlan olan üç inançh Mark-
sizrn savunucusundan daha bahsetrnek istiyorurn. Óncelikle
ünlü dogabilirnci çift Joliot-Curie. 1935'te birlikte Nobel Kirnya
ódülünü alan Madarne Curie'nin klZl Irene ve e~i Frédéric Joli-
ot, hern direni~in üyesiydiler, hern de FranSlZ Atorn Enerjisi Ko-
rnisyonu' nun. Ólürn!erine kadar her ikisi de Kornünist Par-
ti'nin aktif birer üyesi olarak kald!.
Soma Andrei Sacharov, Rus hidrojen bornbasmm babas!.
Sacharov'un, bu büyük sapkmm büyük bir hayramydlrn, hâlâ
da óyleyirn. 60. dogurn gününde New York'ta bir konu~rna ya-
parak onu savundurn ve Rus yónetirnine onu serbest blTakrna
çagnsmda bulundurn. Ancak amlanm (Mein Leben) okurken
hayretle, 40 ya~mda bile resrni kornünist doktrinden ne kadar
emin oldugunu górdürn. Bildirdigine góre Stalin óldügünde
Sacharov, bu büyük insan dostunun ólürnünden dola)'l gózya~­
lan dókrnü~; devrirnin kaçm!lrnaz olarak gelrnesi gerektigine
ve bu büyük insan dostunun i~ledigi gaddarhklarm gerekli 01-
duguna inamm~. En azmdan 1961'de 40 ya~ma kadar kesin ka-
244 Hayat Problem Çozmektir

mlan bunlanm§, Sonradan ise dü§ünce biçimini kiikten degi§ti-


recekti.
;>imdi, Marksist tuzak dedigimde sadece, tarihsel Marksist
mu§tuda doruga ula§an siizde bilimsel kuraml kastetmiyorum,
Bunun!a daha çok, bu mu§tuya inanan ki§iyi partiye baglayan
ahlaksal zincirlere i§aret ediyorum, Mu§tuyla beraber bu tuza~
olu§turan ahlaksal kelepçeleri canh bir §ekilde hahrhyorum,
Devrimden sonra gelecek cennetle ilgili olarak ba§mdan
beri biraz ku§kuluydum, O zamanm, açhgm, yoksullugun, i§-
sizligin ve diirtnala giden enflasyonun, ve bundan faydalanma-
Y' bilen diiviz spekülatiirlerinin pençesindeki Avusturya toplu-
mu, tabli ki ho§uma gitmiyordu, Yine de partinin üyelerinde,
benim hissettigim kadanyla, "slmf dü§mam"na kar§l canice iç-
güdüler uyandIrma yolundaki apaçlk gayreti beni huzursuz-
landmyordu, Ama bana bunun gerekli oldugunu ve zaten o ka-
dar da ciddi olmadlgml anlahyorlardl; bir devrimde iinemli
olan tek §eyin zafer oldugunu, çünkü kapitalizmin §artlan al-
tmda her gün, bütün bir devrim boyunca olacagmdan daha
fazla i§çinin iildürüldügünü siiylüyorlardL ístemeye istemeye
bunu sindirdim, ama bunun için, ahlaksal inamhrhglm anla-
mmda büyük bir bedel iidedigim duygusundan bir tür!ü kurtu-
lamadlm, Bir de parti yetkililerinin yalanlan vardL AçIktan aÇl-
ga bir gün §unu, ertesi gün tam tersini, daha ertesi gün de yine
ba§ka bir §ey siiylüyor!ardL Ornegin iince K1zü Teriirü yalan!l-
yor, hemen ardmdan da onun gerekli oldugunu savunuyorlar-
dL Buna kar§l Çlkhglmda da, bu çeli§kilerin gerekli oldugunu
ve ele§tirilmemesi gerektigini, çünkü devrimin ba§ansl için
partinin bütün!ügünün çok büyük bir anlam ta§ldlglm duyu-
yordum, Hatalar yapüffil§ olabilirdi, ama bunlan te§hir etme
iznimiz yoktu: Parti çizgisine baghhk, mutlak bir baghhk olma-
hydL Çünkü sadece parti disiplini zaferi daha çabuk kazandl-
rabilirdi. Yine de bunlan istemeyerek kabullensem bile, ki§isel
bütün!ügüm gibi bir §eyi partiye kurban ettigim hissi içimde
uyamyordu,
Ve sonunda facia geldi: Temmuz 1919'da bir gün polisler,
partinin destekledigi silahslz genç yolda§larm giisterisinde ate§
açh ve birkaç ki§i Oldü (yanll§ hahr!amlyorsam sekiz ki§i), Poli-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 245

sin tavnna kar~1 hiddete kapllml~tlm, ama kendime kar~1 da.


Çünkü sadece gi:isteriye katllmakla kalmaml~, parti tarafmdan
desteklenmesine de raZl olmu~tum. Belki ba~kalanm da cesa-
retlendirmi~tim. Hatta belki bunlardan bazIlan i:ilenlerin ara-
smdayd!. Ne için i:ilmü~lerdi? Kendirni onlar için sorurnlu his-
sediyordum ve vardlglm sonuç ~uydu: Kendi ya~anuml ideal-
lerim için ortaya koyma hakklm vard!. Ama ba~kalanm, hayat-
lanm benim idea1lerim ugruna, hele ki dogrulugundan ku~ku­
lanmanm mümkün oldugu Marksizm gibi bir kuram ugruna,
riske atInaya cesaretlendinne hakkIm kesinlikle yoktu.
Gerçekten ciddi ve ele~tirel olarak Marksist kuranu incele-
mi~ rniydim? Derinden sarsIlnu~ bir ~ekilde yamtm "Haylr" 01-
dugunu kendi kendime itiraf etInek zorunda kaldlm.
Ama parti merkezine geldigimde, orada çok farkh bir yak-
la~lmla kar~lla~tlm: Devrim bi:iyle kurbanlan gerektiriyormu~;
bunlar kaçmIlmazml~. Aynca bu bir ilerleme anlamma da gelir-
mi~, çünkü i~çileri polise kar~1 daha da klzdlrarak slmf dü~ma­
nmm bilincine varmalanm saglarnu~ ...
Eir daha asia oraya gitmedim: Marksist tuzaktan kurtul-
mu~tum.
Bundan bi:iyle son derece ele~tirel olarak Marksizmi incele-
meye ba~ladlm.
Çok farkll nedenlerden dola)'l -i:incelikle de fa~izrni asia des-
teklemek istemedigunden dola)'l- sonuçlanm ancak 26 yIl soma,
Açzk Toplum ve Dü~manlan adh kitabunda ya)'lrnladlffi. Bu arada
ba~ka sonuçlara ula~nu~tlffi: Bir kuranun bir bilirn statüsüne, i:ir-
negi.n Newton astronornisi gibi bir bilim statüsüne ula§lp ula~a­
machgml saptamaya yarayan bir i:ilçüt geli~tinn~tim.
Marx'm tarih kuramlmn yanll~ oldugu çok saylda noktaYl
burada saymaya çah~sam, bu konu~mamn çerçevesinin dl§ma
çlknu~ olurum. AÇlk toplum hakkIndaki kitablm, Marksist
mu§tunun aynntlh bir çi:izümleme ve ele§tirisini kapsamakta-
dIr. Bu noktada sadece en bariz olam vurgulamak istiyorum:
Marx'm kastettigi anlamda "kapitalizm" artlk yok. Marx'm ta-
mdlgl toplum büyük, hatta devasa devrimler geçirdi. Bir za-
manlar milyonlarca erkegin ve daha da fazla kadmm yapmak
zorunda kaldlgl dayamlmaz aglrhktaki ve ylpratlcl ei i~çiligi
246 Hayat Problem Çozmektir

arl!k Batlll toplumlanrruzda kalmadl. Benonu kendi gozlerirr!le


gordüm; bunu kendisi ya~amaml~ olan, ne kadar kokten bir de-
gi~imin olu~tugunu kafasmda canlandlramaz: o kadar kotüle-
digimiz teknolojinin ilerlemesine borçlu oldugumuz gerçek bir
devrim.
Bütün olarak bakl!glmlzda, Marx'm ongordügünün tam
tersi ortaya çlktl. i~çilerin durumu arl!k o kadar kotü degil,
Bal! demokrasilerinde çogu ya§ammdan gayet memnun. Ta-
bii ki soI -hem kIz!l hem de ye~i1ci sol- eskiden oldugu gibi
propaganda yaparak dünyamlzm insanhkdl~lhgma olan
inanCI, halirrüzin kotü oldugu inancml, ve boylece maalesef
gerçekten de halimizin kotü oldugu duygusunu güçlendiri-
yor. Çünkü esenligimiz, kIsmen de dü~ündüklerimize bagh-
d,r. Tarihçinin ·bakI~ açlsmdan bakl!glmlzda ise, bizim açlk
toplumumuz ~imdiye kadar dünya üzerinde gelmi~ geçmi~
en iyi ve en adil toplumdur.
Soz konusu olan arl!k apaçlk Marx'm bir zamanlar "kapita-
list" olarak tammladlgl toplum degildir; onu oyle tammlayarak
kendimizi kandlrmak için de hiçbir gerekçe yok.
Daha da ileriye gidebilirim:
Marx'm kavraml kullandlgl tarihsel anlamda bir "kapita-
lizm" bu dünyaya asia gelmemi~tir: Marx'm artan yoksulla§tzrma
yasasz veya gizli bir kapitalistler diktatorlügü gibi egilimleri
içinde banndlran bir toplum asIa olmaml§l!r. Bunlann hepsi sa-
fi kendini kandlrmacadan ibarettir. Sanayile§menin ba§langl-
cmdaki ya§amm korkunç zor oldugunu kabul etmeliyiz. Ancak
sanayile§me, aym zamanda üretimin artmasl ve soma da kitle-
sel üretim anlamma gelir. Apaçlk ortada ki, kitlesel üretim so-
nuçta kitlelere de ula§ml~l!r. Marx'm mu§tusuyla birlikte tarih-
sel betimlemesi de, sadece yanh§ degil, aym zamanda olanak-
slzdlT: Onun ogretisine gore hep azalan sayrdaki zengin kapita-
listler için yap!lml~ bir ~eyi, kitlesel olarak üretmek mümkün
degildir.
Oyleyse ~u kesindir: Marx' m kapitalizmi olanakdl~l bir tin-
sel yap', bir hayal ürünüdür.
Ancak bu hayal ürününü yok etmek için Sovyetler Birligi,
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 247

a~ag, yukan 50 milyon ve hatta daha fazla Hiro~ima bombasl-


na denk gelen bir büyüklükte nükleer silah da dahil olmak
üzere ~imdiye dek giirülmemi~ bir silah kapasitesini ylgml~t1r.
Bütün bunlar, siizde insanhkdl~lhgl yüzünden sanal bir cehen-
nemi yok etmek için yap!lml~t1r. Gerçi gerçeklik tabii ki cennet
gibi deg;ldi - ama komünist gerçeklige giire cennete çok daha
yakmd!.
Biiylece ikinci kez aym sonuca ula~bm - ama farkh bir ta-
raftan: Marksist ideolojinin manbksal çiizümlemesi ve ele~tiri­
sinden yola çlkarak.
Biiylesi ideolojilerin bizi esir almasma asia izin vermemeli-
yiz.
$imdi konu~mamm son klsmma yiineliyorum. Geçmi~ten
gelecek için neler iigrenebiliriz? Politikac!lannuza neler iinere-
biliriz?
nk olarak, ak!lh bir insanm gelecekte neler olacagml iince-
den siiyleyebilecegi ~eklindeki anlamslz dü~ünce ah~kanhgl­
mlzdan kendimizi kurtarmahYlz. Giirünü~e gore herkes, ak!lh-
hgm kambmn, insanm dogru çlkacak ~eyler mu~tulamasl oldu-
guna inamyor. Ve yine neredeyse herkes, gelecek için a!a1cJ bir
programm, dogru bir ongorüden yola çlkmasl gerektig;ne ina-
myor.
Yine herkes, insanhk tarihini gozlerimizin onünde !avnhp
giden güçlü bir akml! olarak gorüyor. Nas!l geçmi~ten a!ap gel-
digini gorüyoruz; eger dogru bakarsak, en azmdan gelecekteki
gidi~atmm genel yonünü onceden soyleyebilecek durumda 01-
manuz gerekir.
Herhalde bu, çogu ki~iye anla~!l!T gorünüyor. Ama temel-
den yan11~l!r - ahlaksal olarak bile yan11~tlr. Bu anlayl~m yerine
tarihe kokten farkh bakan bir ba!a~ açlsl geçmelidir. $unu one-
riyorum:
Tarih bugünle biter. Ondan ders çlkarabiliriz; ancak gelecek
kesinlikle geçmi~in bir uzantlsl, bir çlkarsama degildir. Gelecek
henüz yoktur; bizim büyük sorumlulugumuz da burada yatar:
gelecegi etkileyerek onun daha iyi olmasl için her ~eyi yapma
sorumlulugumuz.
Bu amaçla geçmi~ten ogrendigimiz her ~eyi kullanmahYlz;
248 Hayat Problem Çozmektir

i:igrenmi~ OlmamlZ gereken i:inemli bir ~ey de: alçakgi:inüllü 01-


maktIr.
Yani ne yapmayl i:ineriyorum?
Gi:irdügümüz üzere geçrni~, soI ve sag arasmdaki bir ku-
tupla~mamn cenderesindeydi, ki bu da, insanhgm kendisi de
bu arada yok olacak olsa bile, insanhk nanuna yok edilmesi ge-
reken, ama var olmayan bir kapitalist cehenneme olan inancm
bir sonucuydu. Neredeyse o noktaya kadar da gelmi~ti; ama ar-
tlk bu budalaca deli saçmasmm bir etkisi olmayacaglm umut
edebiliriz (her ne kadar gerçekten tam olarak ortadan kalkrna-
smm çok uzun süreceginden endi~e etsem de).
Sadece dl~an degil, içeri dogru da silahslzlanma yolunda
büyük bir çaba gi:istermemizi i:ineriyorum. Yani bir sol-sag ku-
tupla~masl olmakslzm politika yapmaya çah~mahyrz.
Samnm buna ula~mak son derece zordur. Yine de yapIlabi-
leceginden eminim.
Ama soI ve sag partiler her zaman olmaml~ mldlr? Olabilir,
ama Lenin' den i:ince, o "bilimsel" kesinlikten beslenen bu çIl-
gmca kutupla~ma, bu nefret ve fanatizm yoktu. Winston
Churchill parlamentoda bir cepheden i:ibürüne geçebiliyordu.
Bu bir hiddet frrtInasml sahveriyor ve hatla birçoklarmda kahcl
bir ki§isel kin, belki de ihanete ugranu§ olma duygusunu blra-
kryordu. Yine de bütün bunlar, ~imdiki sol-sag kutupla~masm­
dan çok farkh bir düzlemde oluyordu. Buna kar~lhk iyi komü-
nistler bile, sürekli partiye ihanetle suçlanma ve -ezkaza Sov-
yetler Birligi'nde ya~lyorduysalar- bu yüzden hapse girip idam
edilme tehlikesiyle kar§l kar~lyaydl. Aradaki fark belki de en
iyi §u §ekilde betimlenebilir:
N ormal vatanda§lar için ispiyonculuk, çok daha ki:itüsü ar-
kada§lanm ispiyonlamak gibi §eyler, daima korkunç, akIl al-
maz §eylerdir. Ancak birkaç iyi komünist bi:iylesi çamur atma-
lar sonucu ihanetle suçlandl, en azmdan Stalin'in di:ineminde.
Tabii eger aleyhlerinde dava açIldlysa. En a§lrI biçimleriyle sol-
sag kutupla§rnasmm nasIl bir ortarn yarattIgl hakkrnda bu bir
fikir verebilir. AÇlk bir toplumda bi:iylesi ~eylerden kurtulmak
kesinlikle mümkündür. .
Sol-sag kutupla~rnasmm yerine ne koyalrm? Ya da, daha iyi
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 249
bir ifadeyle: Sol-sag kutupla~masmm kar~ISma, bunu ortadan
kaldlrmak umuduyla hangi programl koyabiliriz?
Ben çokpartili bir sistemi oneriyorum - umanm büyük par-
tiler olur. $u ~ekilde:
Arhk ideolojik sava~ mekanizmasml hurdaya çlkarabilir ve
az çok genelgeçer bir insancIl program ba~latabiliriz. (Program-
lanmlzl yaparken tam ve kesin olarak anla~hg.mlzl varsaysak
bile, çogunluk partisinin dürüst!ügünü ve yonetim becerisini
denetleyecek bir muhalefetin olmasl için en az iki parti olmasl
gerektigine dikkat ediniz.) A~agldaki programl oneriyoruz ve
onu tarh~maya açmaya ve iyile~tirmeye hazmz:
1. S01"umlulugun kontrolünde dalta fazla ozgü1"lük: En üst dü-
zeyde ki~isel ozgÜTlüge ula~mayl umuyoruz; bu ise sadece uy-
gar bir toplumda mÜillkündür - yani, ~iddet olmakslzm ya~a­
maya kendini adaml~ bir toplumda. Gerçekten de bu, uygar bir
toplumun en goze batan niteligidir: problemleri sürekli ban~çl,
~iddet içermeyen yollarla çozmeye çah~mak.
2. Dünya barl§Z: Arhk bir kere atom bombalan ve nükleer
ba§hklar bulunduguna gore, bütün uygar toplumlar, ban~l ko-
rumak ve atom ve hidrojen bombalanmn yayIlmasml tam ola-
rak engellemek için i§birligi yapmahdlr. Gerçekten de bu, ba§h-
ca odevirnizdir, yoksa uygarhk ve klsa zaman sonra da insanhk
ortadan kalkacakhr. (Bu basit gerçegi Bahh ideolojik emperya-
lizm olarak gorenler çlkacakhr; bu çok akIlhcadu ama bu nok-
tada tamamen onemsizdir.)
3.Yolcsullukla sava§: Teknoloji sayesin~e dünya -en azmdan
potansiyel olarak- yoksullugu ortadan kaldlrmak için yeterince
zeitgindir. í§sizligi kat!amhr bir asgari düzeye çekmek için de
yeterince zengindir. Bunun çok zor oldugunu iktisatçIlar dene-
yimleriyle biliyorlar - ku§kusuz zordur da. Gayet ani olarak
(1965 civannda) bunu, eskiden oldugu gibi, en acil hedefleri
01 arak gormekten vazgeçtiler: Bu problemin arhk modasl geç-
rni§e benziyor. Birçok ulusal iktisatçl sanki bu problernin ço-
zümsüz oldugunun bir kamtl varml§ gibi davramyor. Ancak
tam tersine, her ne kadar serbest piyasa ekonomisine belli mü-
dahalelerden kaçmmamn çok zor oldugu ortaya çlkabilecek 01-
sa bile, problemin gayet iyi çozülebilir olduguna dair birden
250 Hayat Problem Çüzmektir

çok kamt vardlr. Ama serbest piyasa ekonomisine zaten sürekli


kan§lyoruz, hatla belki gereginden de fazla. Bu problemin çi:i-
zümü acildir ve çaga i:izgü olmaktan çlkml§ olmasl hiddet veri-
cidir. Eger ekonomi uzmanlan daha iyi yi:intemler geli§tireme-
yeceklerse, basit olarak kamusal çah§ma tedbirlerine ba§vura-
biliriz. Ozellikle de otoyol yaplml, okul in§asl, i:igretmen yeti§-
tirme, vb. kamu i:idevlerinin i:izelle§tirilmesi de bunlardan biri-
dir. Artan i§sizlik di:inemlerinde, klmdi:ingüye kar§1 politikalar
olu§turulmasl amaClyla bu i:inlemler yogunla§tJnlmahdu.
4- Niifus patlamaslyla sava§: Diger dogum kontrol yi:intemle-
rini tamamlayan dü§ük hapmm bulunmaslyla, artJk biyokim-
yasal teknoloji, nüfus kontrolü hakkmda aydmlanmamn dünya
çapmda gerçekle§tirilebilecegi bir düzeye ula§ml§tJr. Bunun da
BatJh bir emperyalist politika kapsammda oldugu tezini açlk
toplumiar, kendi Czaten azalan) dogum kontrol oranlanm dü-
§ürmeyi saglayarak çürütebilirler.
Bu nokta büyük aciliyet arz etmektedir ve insanczl bir prog-
raml olan bütün partilerin gündeminin en üst slralannda bu-
lunmahdlr. çünkü çevre sorunu dedigimiz problemlerin hepsi
sonuçta nüfus patlamasma indirgenebilir; bir an durup dü§ün-
mek herkesi buna ikna etmek için yeterli olsa gerek. Ornegin
ki§i ba§ma enerji tüketimimizin arttJgI ve slmrlanmasl gerektigi
dogru olabilir. Ancak bu dogruysa, açlkça yoksulluk ve cehalet-
le baglantJh olan nüfus patlamaslmn nedenlerine kar§1 sava§-
mak çok daha acildir. Aynca, irisanhk adma, sadece istenen ço-
cuklann dogmasl için çabalamahYlz, çünkü bu korkunç bir §ey-
dir ve istenmeyen bir çocuk dünyaya getirildiginde, bu çok slk
fiziksel ve ruhsal §iddete yol açar.
5. ~iddet uygulamamaya yonelik egitim: CTabü ki, yanzlabilirim
ama) §iddet uygulamasmm son zamanlarda arthgl kamsmdaYlm.
Ne olursa olsun, bu smanabilecek bir hipotezdir. Bence çocuklan-
mlZl §iddeti ho§gi:irecek §ekilde egitip egitmedigimiz incelenmeli-
dir. Eger yamt evetse, acilen harekete geçmek zorundaY1Z demek-
tir: çünkü §iddeti ho§gi:iren bir anlayt§ uygarhgumzl ki:ikten teh-
dit eder. Ama bütün olarak baktlgumzda, acaba çocuklanmlzla
gerçekten yeterince ilgileniyor muyuz, gereksinim duyduklan
§efkati gi:isteriyor muyuz? Bu çok i:inemli bir noktadu, çünkü ço-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler 251

cuklanmlz genç ya~larmda neredeyse tamamen biziri1 elimiz-


dedir, onlar için ta~ldlglmlz sorurn1ulugu abartmak mümkün
degildir.
Bu sorunun, iincekilerin bazllanyla, iirnegin nüfus patla-
maslyla yakmdan baglanhh oldugu akla yatlyor. Samyorum ço-
cuklannuza §iddet uygulamamamn erdemlerini ohnasa bile, en
azmdan gaddarhgm bütün kiitülüklerin en büyügü oldugunu
iigretmeye çah§mahy'z. "Gereksiz gaddarhk" demiyorum, çün-
kü gaddarhk hiçbir zaman gerekli olmadlgl gibi, asia caiz de
degildir. Slk slk dü§üncesizlikten, yani budalahktan, tembellik-
ten veya benci1likten i§ledigimiz bir suç olan ruhsal gaddarhk
da buna dahildir.
Korkanm bu rur e{;itimsel sorunlardan bahsetmek artlk
moda degil, çünkü artlk herkesin istedigini yapmasl modern
saylhyor ve geleneksel bir ahlakm iilçütlerine giire bu kabul
edilemez olsa da, teslim edilecegi üzere, ahlak çogun1ukla iki-
yüzlülükle ilgilidir. Buna kar§lhk olarak diyorum ki: Kant bize
§unu siiylemi§tir: "Kendi akhm kullanma cesaretini giister!"
Belki biraz daha alçakgiinüllü olarak §unu siiylemek istiyorum:
Modalan a§ma cesaretini giisteriniz ve her geçen günle birlikte
sorumluluklanmzm biraz daha bilincine vanmz. Herhalde iiz-
gürlüge saglayabileceginiz en büyük katkl bu olacaktlr.
6. AlhnCl ve sonuncu noktam ise: Bürokrasiye ltâkim olma ve
onu ktsttlama: Bu konucla siiylenecek çok ~ey olsa da burada bu-
nu yapmayl dü~ünmüyorum.
16. Barz§zn Gerekliligi Hakkznda*

Bugün burada bana verilen onur için hepinize, 6zellik!e de


Alman Birle§mi§ Milletler Dernegi' run y6netimine te§ekkür
ederim. Bu onurun Olto Hahn'm ismiyle baglantlll olmaSI beni
daha da derinden etkiledi.
Daha uranyumun parçalanmasml ke§finden 20 yll 6nce Ot-
to Hahn benim kahramanlanm arasmdaydl, yeni radyoaktif
elementler, yeru atonJlar ve yeru l§lma biçimleri bulan o büyük
l§lma kimyasl ve atom kuraml ara§l!rmacllan arasmda. Ama
bunlar, bazl fiziksel ili§kileri; çe§itli l§lmalar arasmda ve l§lyan
atomlann d6nü§ümleri arasmda bulunan ili§kileri betimleyen
ve açlklayan yeni kuramlar, yeni 6nenJli hipotetik doga yasalan
da bulmu§lardlr.
Daha 1918 yllmda, ben henüz 16 ya§mdayken Olto Hahn,
Pierre ve Marie Curie, Ernest Rutherford, William Ramsay ve
kuramcllar Max Planck, Albert Einstein ve Niels Bohr gibi en
büyük!erin arasmdaydl. Bu büyük ara§l!rmacllarm, atom fizik-
çilerirun ve l§lma kimyacllarmm admI ilk olarak Viyana' da
Boltzmann sokagmdaki Fizik Enstitüsü'nde duydum, o zaman-
lar Viyana' da Stefan Mayer'in yamnda Radyum Ara§l!rma Ku-
rumu'nda çah§an, çoktan 6lmü§ olan arkada§lm Franz Ur-
bach'tan. Birkaç yll soma, bugün neredeyse tamamen unutul-
mu§ 6nemli bir atom ara§l!rmacIsI olan hocam Arthur Haas'm
yazml§ oldugu Atomtheorie (Atom Kuraml) bar;;hkh bir ders ki-
tabmda Olto Hahn hakkmda daha fazla r;;ey okudum. Kitabm
ilk basklSl 1924'te yapllmlr;;l!; 1929 yllmdan kalma ikinci baskisl
,.. 17 Arahk 1993'te BerUn'de OUo Hahn Ban~ Madalyasl'mn verihnesi dolaYlslyla
yapllan te~ekkür konu~masl.
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler 253

hâlâ elimde. Okumaktan lime lime olmu~ O kitabl buldum. Ha-


hrladlklanm dogru çlkh: Orada aym cümle içinde (sayfa 183)
CuTÍe çiftinin radyum ve polonyumu ke~finden, Otto Hahn ve
Lise Meitner'in protaktinyumu ke~finden bahsediliyor.
i~te Otto Hahn ismi benim için, büyük atom ke~iflerinin ya-
pIldlgl kahramanlar çagmdan kalma en eski amlanmla baglan-
hh. iki dünya sava~1 arasmdaki bu dónemden kalma, Ernest
Rutherford'la, Niels Bohr'la, Otto Robert Frisch'le ve Lise Meit-
ner'le olan ki~isel amlanm var. Ama Otto Hahn'la hiç tam~ma­
dlm.
ikinci Dünya Sava~l'ndan soma Frisch bana, Hahn'm Hiro-
~ima'mn yok edilmesini duydugunda ya~adlgl çaresizligi aruat-
h. Bu korkunç haber, o zamanlar ingiltere' de gózaltmda olan
ona ve diger Alman atom ara~hrmacIlanna ula~hgmda, ilk ba~­
ta Hahn kendisini de sorumlu h!tmu~. Hahn derinden sarsIl-
nu~h. Daha somalan Frisch bana Hahn'm nükleer silahlar hak-
kmda; Almanya'nm nükleer silahlarla donanmasma kar~1 ve
ban~m mutlak gerekliligine dair tamtlan hakkmda kamuoyunu
aydmlatma çah§malanndan bahsetti.
Otto Hahn' a bir ara§hrmacI ve insan olarak ilkgençligim-
den bu yana hayranhk duydum. Ona kar§1 75 y!lhk hayranhgl-
mm ardmdan, ~imdi onun admI ta~lyan bu büyük onur laylk
górülüyor: Otto Hahn Ban§ Madalyas!. Ama benim için anlamh
olan sadece Otto Hahn.isrni degildir. Bütiin ya§amlm boyunca,
ózellikle de -çok iyi hahrladl~m bir gün olan- Birinci Dünya
Sava~l'mn patlak vermesinden bu yana, ban§m korunmasl so-
runu, bana ki~isel bir sorumluluk olarak e§lik etmi~tir.
Ban~ Madalyasl'mn verilmesiyle ilgili olan herkesten, te-
~ekkürlerimi kabul etmelerini rica ediyorum. Aynca buraya ka-
dar gelerek, ban§m ko~ulsuz gerekliligine ve Birle§mi§ Millet-
ler'in gereklilig;ne olan inançlanm Hade eden herkese te§ekkür
etmek istiyorum.
AdmI ilk olarak Viyana'daki Fizik Enstitüsü'nde 1918'de
duydu~m Otto Hahn gibi ara§hrmac!larm, ózellikle de atom
fizikçilerinin ve nükleer kimyac!lann bulundugu ünlüler tapl-
nagmdan bahsetmi~tim. Ama bundan çok daha ónce, bu ara§-
hrmac!lara olan hayranhglmm temellerini atml~, ve daha soma
254 Hayat Problem çozmektir

da, Birle~mi~ Milletler'in 6ncülü olan Milletler Cemiyeti'ne bes-


ledigim co~kuya katklda bulunmu~ olan bir ~ey oldu. 1908 No-
el'inde ablam Dora'ya beni son derece ilgilendiren, ama o be-
nim canh ilgimi payla~mad!gmdan bana bir yIl sonra hediye et-
tigi bir kitap geldi. Bu, Birinci Dünya Sava§!'ndan sonra Millet-
ler Cemiyeti'nin kurucu1an arasmda bulunan ve 1930'da 61ü-
müne kadar Milletler Cemiyeti'ndeki en 6nemli ve aktif ~ahsi­
yet olan Norveçli Pridtjof Nansen'in bir kitab!yd!. Yedi ya~mda­
ki beni bu denli saran kitabm ba~hg!, In Nacht und Eis. Die nor-
wegische Polarexpedition 1893-1896 (Gecenin ve Buzun içinde.
Norveç Kutup Yolculugu 1893-1896) idi. Yani tam 100 yIl6nce,
Nansen'in buz tarafmdan ezilmek yerine kaldmlacak ~ekilde
in~a ettirdigi "Pram" adh gemide ba~larm§ olan üç y!lhk bir
yolculuk hakklndaki bir kitapl!. Gemi neredeyse 35 ay boyunca
kutup buzlanyla çevrilmi~ durumdayd! ve Nansen'in planlan-
na uygun olarak kutup dairesini çaprazlama geçerek Yeni Sibir-
ya adalanndan Spitzbergen' e kadar geçmi§ti.
Çocuklugumu hiçbir kitap bu kadar etkilemedi. O benim
ke~iflere olan ilgimi, sadece ke§if gezilerine degil, kuramsal ke-
§iflere de olan ilgimi uyand!rd!. Cesur kuramlarm ve atak, hat-
ta fazlaca atak hipotezlerin anlamm! bana daha çocukken aç!k-
layan, Nansen'in kitab! olmu§tur. Nansen'in anlathgina g6re,
bütün fikirleri ac!mas!zca ele§tirilmi§, 6ncelikle de uzmanlar ta-
rafmdan, kutup ara~brmasmdaki 6ncülleri tarafmdan. Bu uz-
manlar Nansen'in parlak planlarma fantastik olduklan gerek-
çesiyle saldmyor, bunun bir intihar oldugunus6ylüyor ve
"Pram"m da kendinden 6nceki gemiler gibi buz içinde ezilece-
gi kehanetinde bulunuyorlard!. Nansen ise planlanm akllhca
savunuyordu. Üç uzun kutup k!§! boyunca süren yolculugu,
cesur, ama inceden inceye dü§ünülmü§ kuramlanmn deneysel
bir smav! oldu.
Ara§l!rmamn, bilimsel ve kuramsal ara§l!rmamn da, cesur
hipotezler kurarak onlan deneysel olarak smamaktan olu~tugu
g6rü~ü, daha çocuklugumda bilincimde yerle§ti. Bu yakla~!m!
borçlu oldugum ki§i Nansen' dir. Bu, gerçek bilimin bütün za-
manlar boyunca güvence altma alman sonuçlardan degil, ke§if
çal!§masmdan olu§tugu §eklindeki belki biraz romantik bir
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 255

yakla§lmdu. Buna gi:ire gerçek bilimin en i:inemli k.J.sml, her §ey-


den i:ince tekrar tekrar yenileyici ke§if çah§malanndan olu§ur;
yani bariz olan olgulardan degil, kesin olmayan hipotezlerden.
Bu yüzden ara§l!rmaCl bazen, entelektüel sorumlulugunu bü-
yük çapta zorlayan risklere girmelidir.
Hipotezler olmadan deney yapJ!amayacagml Charles Dar-
win de vurgulaml§l!r. Ama Nansen daha da ileri gider. Gayet
çJ!gm hipotezlerin bile hiç hipotez olmamasmdan iyi oldugunu
si:iyleyerek, i:irnek olarak üç eski Kuzey efsanesini veya destam-
m gósterir: Gemilerin hiç buz olmadan Japonya ve Çin'e gittigi-
ni an1atan üç hipotez: 1. Asya'nm kuzeyinden, kuzeydogu geçi-
di; 2. Kuzey Amerika'nm kuzeyinden, kuzeybal! geçidi; ve 3.
Dogrudan kuzey kutbu üzerinden yolu açan buzsuz bir kutup
dairesi. Nansen kitabmm giri§inde bu üç kuram hakkmda §un1a-
n yazmaktadu: "Bu kuramlar ne den1i çJ!gmca olursa olsun, yine
de insanhgm refahma büyük bir katk.J.da bulumnu§lardlr. çünkü
dünya hakkmdaki bilgimizi geli§tirmemize çok fazla katklda bu-
lundular... Ara§l!rmanm hizmetindeki hiçbir çah§ma i§e yaramaz
degildir; ki:ikten yan11§ varsayun1arla i§e ba§lasa bile."*
Çoculdugumda bu kitabl tekrar tekrar büyük ilgiyle okur-
ken, benim üzerimdeki etkisinin ne denli kahCl olacagl hakkmda
hiçbir fikrim yoktu. Bunu ancak §imdi hayretle gi:irüyorum.
Nükleer fizige olan ilgime ve Olto Ha!in gibi nükleer fizikçileri
ve l§lma kimyacllanm yüce1tmeme neden olan o egilimi de Nan-
sen'in etkisine borçlu oldugumun §imdi tamamen bilincindeyim.
Bu te§ekkür konu§mamdaiki kahramamm, Hahn ve Nan,
sen hakkmda konu§mayl aylar i:incesinden planlaml§l!m. Ama
Hahn ve Nansen'in dost olduklanm hiç bilmiyordum. Geçen
ay Dietrich Hahn, Olto' nun torunu, büyükbabasl hakkmda, a~s­
lmda Walter Gerlach tarafmdan yazJ!ml§ olan ve Dietrich'in de
i:inemli katkJ!anmn bulundugu bir kitabl bana gi:inderdi. Tama-
men rastlanl! sonucu asistamm kitabm 142. sayfasml açlJ - ve
bana okudu: "Bundan sonraki zamanda, Hahn ve Fridtjof Nan-
sen arasmda, jeolojik sorunlar hakkmda SIk.J. bir bilimsel yazl§-
ma geli§ti. Hahn, ba§ka §eylerin yamnda Wegener'in k!lasal
kayma kuramlm da onaylar."
,. Fridtjof Nansen, Furthest North, Constable&Co., Londra 1897, s. 7.
256 Hayat Problem Çozmekt.ir

;>a§kmhglml asIa tahmin edemezsiniz! Te§ekkür konu§ma-


nu ilkónce yazarken ve her ikisi de bilim ve ban§ için çah§ml§
olan iki kahramammdan, Otto Hahn ve Fridtjof Nansen'den
bahsederken bundan hiç haberim yoktu.
Dietrich Hahn'm kitabmdan yaphglm bu almhda Alfred
Wegener' in de admm geçmesi benim için çok ilginçtir, çünkü
Nansen gibi o da, kuramlanmn smanmaSl için ya§amml tehli-
keye atan, çocuklugumun ara§hrmacl kahramanlanndan biriy-
di. 1930'da (Nansen ile aym y'!) óldü, 50 ya§mda ve buzulla§-
ml§ Grónland yüksek platosunun merkezine dogru üçüncü
Grónland yolculugundayd!.
Bu te§ekkür konu§masmda Nansen'i iki nedeT)den dola)'l
anmak istedim: 1. Bilimsel ara§hrmaya olan ilgimi uyandlrdlgl
için; ve 2. Uluslararasl Kiz!l Haç'm ve Milletler Cemiyeti'nin
Yüksek komiseri olarak 1918'den sonra ban§ için onca §ey yaph-
gmdan dola)'l. En bi.iyük hizmetlerinden biri hâlâ unutulmaml§-
hr. Birinci Dünya Sava§l'ndan sonra Nansen Pasaportu'nu yarat-
h ve 5 Temmuz 1922'de yüri.irlüge koydu. Bu, sonradan sonraya
toplam 52 devletin tamdlgl, devletsiz mülteciler için bir seyahat
belgesiydi; ónce Rusya' dan mülteciler için dü§i.inülmü§ ama k1sa
zamanda büti.in di.inyadan mültecilerce kullamlml§h.
Nansen'in neredeyse unutulmu§ olan bir diger hizmeti de,
o zamanlar açhk çeken Sovyet Rusya'ya dev çapta düzenlenmi§
yardlmd!. Bu, bu türden ilk uluslararasl yardlm eylemiydi ve
192I'den 1923'e kadar si.irdü. Nansen araclhglyla Birle§mi§ Mil-
letler'in óncülü olan Milletler Cerniyeti tarafmdan organize
edildi. Açhk çeken ve hasta insanlara uluslararasl kurulu§u ara-
C1hglyla glda maddesi ve ilaç ula§t1rma ve onlara daglhna izni-
ni Nansen, Lenin'den büyük zorluklar altmda ald!. Lenin'in
korktugu, herhalde her §eyden ónce casusluk ve Sovyetler Bir-
ligi'ndeki içler aClS1 durumun duyulmaslyd!. Bu eylemin so-
nunda, 1923 y!lmda, Nansen'in yardlmmm Rusya'da üç milyon
insamn hayat1m kurtardlgml Lenin kendisi sóylerni§tir. Diger
kaynaklara góre (kesin olarak kontrol edemesem de) ise yedi
milyon insarun.
Ne üzücü ki, Birle§mi§ Milletler için órnek olarak bu denli
ónemli bir müdahalenin çabucak unutuldugunu gózlemliyo-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler 257

rum; bunu burada belirtrnemin nedeni de budur. Soguk Sava§


slrasmda ne zaman Nansen'in Rusya yardlIllilli bilmesi gerekti-
gine inandlglm biriyle -Ozellikle de aktif bir diplomatla- kar§l-
la§hysam, ona bunu sordum. Hiçbirinin b6yle bir §eyden habe-
ri yoktu. Birle§rnͧ Milletler'in 6n tarihindeki bu olaym amrn-
sanmasmm dogru olacagma inamyorum. Tarihten ders çlkar-
mak bizim için sonsuz 6nem ta§lr, aym §ekilde tarihin saphr-
malanndan ve unutkanhklanndan ders çlkarrnak da 6nemlidir.
Samnm Nansen yardlmlmn bu denli çabuk unutulmasmm ne-
deni, bunu hahrlamanm hem Ruslan hem de Bah ülkelerindeki
soku entelektüelleri rahatslz etrnesiydi.
Hahn ve Nansen'in Birinci Dünya Sava§l'ndan sonra bir-
birlerine yazdlklan mektuplan bilmiyorum. Ama herhalde je-
ofiziksel içerikli olmalarma ragmen, N ansen' in ban§ çabalan
hakkmda da bir §eyler içeriyordur. Nansen 1930' da 61dü. Acaba
1945'ten, funci Dünya Sava§l'ndan sonra ban§ için nükleer si-
lahlara kar§l çah§malarma ba§ladlg,nda Hahn onu ammslyor
muydu? Samnm, hayrr. Hahn'm ban§ çabalarmm nedeni, basit-
çe, nükleer silahlar hakkmda bütün diger vatanda§lardan daha
fazla §ey bilmesi ve bu yüzden de insanhk için bu denli belirle-
yici olan bir sorunda g6rü§ bildirmeyi bir g6rev bilrnesi olsa ge-
rek. Ínsanlan aydmlatabilecegi için bilgisini ortaya koyrnahydl.
Peki ne için? insamn çok eski bir dilegi için. EI in lerra pax-
Ve dünyada ban§. Yeni Ahit'te bunu okuyoruz. Beethoven'm
Missa So/emnis'inin bir yerinde, sarSlCl tonlarla, bunu duyuyo-
ruz. Bu sayede Birinci Dünya Sava§l'ndan sonra Milletler Ce-
miyeti yarahldl, hpkl Irnrnanuel Kant'm, bütün filozoflarm en
büyügünün kitabl Zum ewigen Frieden' da (1795) talep ettigi gibi.
Bu sayede, ikinci Dünya Sava§l'ndan sonra, dünyada ban§l
saglamak yolunda büyük urnutlarla Birle§mi§ Milletler kurul-
du. Bu yüzden de Otto Hahn, nükleer silahlan dü§ünerek, 61ü-
münden klsa süre 6nce "Dünya Ban§lmn Gerekliligi" hakkmda
yazml§hr.
Ban§ gereklidir. Belki daha uzun süre ugrunda sava§lp sa- .
vunmarnIZ gerekecek. Buna hazll"hkll olmarnIz gerek. Bizlerin
ve Birle§mi§ Milletler'in hatalar yapacagrrruza da. Ama iyimser-
lik 6devimizdir.
258 Hayat Problem Çozmektir

Bitirmeden "iyimserlik ódevimizdir" ifadesini açildamak


istiyorum.
Gelecek açlktu. Onceden belirlenmi~ degildir. Bu yüzden
kimse olacak1an ónceden sóyleyemez - rastlantrlar hariç. Gele-
cekte bizi bekleyen olaslhk1ar, hem iyileri hem de kótüleri, ón-
- ceden górülemez. "iyimserlik ódevimizdir"derken, sadece ge-
lecegi.n açlk OlmaSInl degil, ayru zamanda gelecegi yaptrk1an-
nuzla hepimizin birlikte belirlemesini de kastediyorum. Gele-
cek olaruar için hep birlikte sorumluyuz.
Bu yüzden kótü bir ~eyi ónceden bildirmek yerine, gele-
cegi daha iyi yapabilecek ~eyler için emek vermek hepimizin
ódevidir.
Kavram Dizini

Açtk.lamaj açlk1ama denemesi/ denemeleri 28, 29, 87; nihai - 42, 44, 69
Açlklama potansiyeli 36
Afganistan 196
Ahlak/ahlaksal 6dev lyükümlülük U, 151, 157, 159, 160, 165, 175, 216, 218, 241,
251,
Ahlakbilim 11, 159, 196, 217, 227, 231, 232
Ah1aksal gelecekçilik 153, 155
Aids 232, 234
Aktancl madde 26
Aktanrn, uyancl ve sinaptik 27; engel1eyici - 27
Alp 19,102,103,109, no, U3, 128; Gestalt - no, U4-115
Almanya 76,77,99,163,164,182, 195, 199,205,211,217,225,229,231,232,233,234,
235,236,237,243,253
Amerikan kar~lthgl 216
Analitik psikoloji 64
Anayasal Hükümet 9
Anlam (Tarihin-t) 139,150,160
Anlam çõzüm!eme 39
Aprioricilik 102
Aristokrasi 138,163,175
Aritmetik1e§tirme 41,42
Asal sayIlar 68,80,81,82; íkiz - 82, 83
Askeri büxokrasi 187
Astroloji 9
Astronomi8
Atalet yasasl 43,45
Atina 170, 171, 172, 173, 174, 175, 193, 195, 208
Atlantik Sõzle§mesi 198
Atom44, 47,56,58, 118, 252,253; Atom bombasl100; kuram186, 117, 119,252
260 Hayat Problem Çõzmektir

Attika-Delia Deniz íttifala.173


. Augustinus Joncmi 11
Avusturya 110, 125, 126, 145, 195, 203, 217, 232, 235, 236, 237, 243, 244
Aydmlanma 127, 128, 127, 131, 227

BabaClbk 181, 182, 183, 186, 187


Bagl§lk.hk kazanma (bir kurarrun) 32, 33
BagIar, ortak deger1ikli 48,50; ortak degérlikli olmayan 50
Ban, 10, 11, 91, 95, 99, 100, 101, 173, 187, 191, 200, 201, 202, 217, 225, 229, 240, 242,
249,253,256,257; gerekliligi- 252,253,257
Ban§ hareketi 187
Bah1. inanç 8, 9, 161, 162
Beklenmedik §ekilde ortaya çlkma 60, 71; ínsan bilincinin- 60
Beklenti 15, 16, 17, 21, 23, 65, 66, 85, 89, 94, 95, 98,109,110; bilinçsiz-112; potansiyel
-112
Belirlenimcilik 56
Belir1enmezdlik 56
Belit 45,46
Bellek 66, 67, 88
Bencilik 159
Benzerlik 108
Betimlerin seçici niteligi 141
Beyaz Gül221
Beyin ara§tlrmalan 27
Beyin fizyolojisí 67
Beyin süreçleri 64,84,85,86
Big Bang kuram151
Bilgi (Erkenntnis) 106, 131; Bilgi (Wissen) 108, 109, 110; dogu,tan gelen - 94, 98, 113; ap-
riori -103, 104; içgüdüsel- 88; varsay:unsal-l03; doga bilimsel- 92, 93; nesnel-
21; kesin -72, 93, 113, 114; õznel - 21; tahmin - 93, 94, 98, 113, 114; algt -103, 110
Bilgikuranu 19, 76, 89,90, 91, 95, 107, 108, 109111; evrimci -102,107,110
~ml~li1~~nnn~a~~~,~*~~~~~~~~~
93,91,94,95, 114, 117, 119, 133, 134, 139, 140, 141, 142, 161, 170, 199, 205, 206,
217,245,254,255,256; dinamik - 31; deneysel - 31,76; genelleyici -143,144,
145; tarihsel-I44, 242; iàeall:>§tirici - 37; modern -134; an - 29
8ilim õgretisi 15, Us; - manh~J. J.õ, 30, 31; - kuraml, eski 19,21; geleneksel- 23
Bilincin kova kuramI 140
Bilinç 37, 44, 58, 59, 61, 63, 66, 67, 77, 81, 88, 89, 90, 95, 107,; hayvan - 58,59,60,65,
66,88
Birebir belirgin düzenleme 86
Bireycilik 126, 157, 159
Kavram Diz.ini 261

Birle§ik DevletIer 164, 167, 177, 188, 201, 209, 216, 217, 222, 223, 236
Birle~mi~ MilletIer 10, 11, 198, 252, 253, 254, 256, 257

Biyoloji 7,17,39,54,55,56,57,59,72,108,143
Biyolojik olgu 18
Biyolojik yapllar 7-8
Borsamn çõkܧü 236
Brest-Litowsk Ban~ Antla~mas1235, 240
Bugün 216, 217, 218
Burjuvazi 212,213
Bürokrasi 163, 187, 213, 251
Bütüncülük 40,56
Bütünsel alan kuranu 49, 53
Büyük Britanya 163, 164, 167, 198, 236, 237

Çagni>lm psikolojisi 64
çahi>ma hipotezi 141
Çekim esiri 47
Çekim kuraml, Einstein'm 30, 31, 33, 34, 36; Newton'un - 30, 33,34, 36, 40,44
Çekim kuvveti 43, 44
Çekirdek erímesi 53
Çekirdek güçleri 47, 49, 50, 52, 87
. Çeli§kiler 130-131
çevre 17,23,95, 198; - sorun1an 207; -ye zarar verme 230
Çin 193, 196, 231, 255
Çip savai>1230
Çogulculuk 17, 18, 134, 168
Çõzüm denemesi/ denemeleri 16, 17, 18, , 20, 23, 24, 84, 85, 86; geçici - 33
çücütme 23, 24, 27, 120, 121, 140, 239

Dairesel yÕIÜnge hipotezi 117


Dairesellik (kuramlann) 146
Dalga kuranu, I~lgm yayllmasmm 72
Dalga Mekanigi 117, 118
Damla kuramL, atom çekirdeginin 207
Darwinci aYlklanma 23, 94, 105
Darwinci gelii>im kuraml 17
Darwincilik 18, 57, 104, 105
Davrami> felsefesi 84
Davram§çlhk 84, 90; dogmatik-l08, fe1sefi - 69, 84
De Broglie dalgalan 118
262 Hayac Problem Çõzmektir

Demokrasi 9, 10, 125, 135, 136, 137, 138, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 170, 174, 175,
1~1~~I~I~~I~I~mmmmmm~~­
demokrasisí 171, 172, 173, 176, 177, 193, 194, 195; libera! demokrasi 225, 228,
230,233
Deneme hareketleri 15, 16, 17, 112
Deneme ve yamlma 15, 16, 95, 97,98, 104, 111, 204,205
Deney 112
Deneyler 25, 205
Denklik ilkesi 45 .
Despotluk 181, 211, 220, 221, 222, 225, 230
Devlet gücü 176, 180
Devlet organlan 183, 185
Devlet ve ôzgürlük kuraml (Kant) 181
Devrim, Amerikan 222; dü§ünsel- 209; Franslz - 138, 212, 213, 221; Macar - 138;
Püriten -125; Rus -138, 236; sosyal - 213, 215, 227, 233, 241, 242
DI§' dünya 19,104
D1§ politika 186
Diferansiyel hesabl 120
Diktatõrlük 163, 164, 176, 179, 187, 188, 192, 193, 196, 201, 213, 215, 226, 237, 238,
239,242,246
Dil19, 20, 21, 22, 24, 31, 37, 62, 66, 67, 68, 80, 81, 86, 88, 89, 93, 95, 98, 101, 130, 160,
161,208; insan -inin i~;levleri 61, 96, 97
Di! kir1enmesi 197
~~~I~I~I~mml~I~I~I~~I~I~I~m~n7
kõtümser - 217
Din sava§lan 126, 131
DNA 55,112,118
Dogma/dogmatik 9, 20, 25, 87, 98, 99, 96, 100, 108, 120,134, 152
Doga bilim(ler)i 88,15,28,33,47,53,92,94,95,119,134,139,142,163,172, 198, 231
Doga yasasl/yasalan 10,35, 107, 142, 252
Dogru inanç 197
Dogrulugu bulmak 114
Dogruluk araYl$l 93, 94, 99, 116, 168
Dogruluk fikri 34, 37; nesnel -90,114
Dogruluk sorunu 89
Dogu Almanya 212
DramCllar 171
. Duyu organ1an 19, 20; - alglsl119
Dünya 1 62, 63, 64, 65, 67, 68, 69, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 90
Dünya 2 62,63,64,65,67,68,77,78,79,80; 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 89, 90
Kavram Dizini 263
Dünya 3 61, 62, 63, 64, 65, 67, 68, 70, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 89, 90
Dünya 4 62, 78
Dünya 562
Dünya ban,'11, 187, 198, 213, 215, 249, 257
Dünya ekonomik krizi 236
Dünya gõrü§ü, realist 37
Dünya Sava§l, Birinci 11, 99, 213, 235, 236, 240, 242, 253, 254, 256, 257; ikinci-l0, 11,
127,192,201,237,253,257
Dünyayl dinamik gõrmek -77; statik - 77
Dü§ük hapI 250
Dܧünce, bilim õncesi 25; evrimd -108
Dܧünce içerik1eri, nesnel 79
Dܧünce süreçIeri, õznel 79
Düzlem kuraml120

Efektler, optik 36
Egilimler 118
Egitim 126, 158, 159, 161, 172, 232, 236; ahlaksal-160; entelektüel-157; gõreneksel
-157; §iddet uygulamamaya yõnelik - 250; teknigin bir parçasl olarak - 204
Einstein Kuraml 25,30,36
E1ektrodinamik 87
E1ektromanyetik kuraml/güç a1am 46, 47, 48, 49, 73,86
Elektronlar 48, 50
Elementer parçaclk1ar 117
Ele§tiri 23,28, 85, 95, 97, 129, 131, 204, 205; deneysel-116; teknigin - 205
Emperyalizm kuranu 226
Enerji, kimyasal205; Güne§ - 205
Entegral hesabl 120
Enteleklüeller 92, 100, 101, 115, 128, 130, 134, 191, 196, 197, 198, 200, 201, 219, 230,
237,257; Peygamber gibi -130
E§kutuplu birle§me degeri 48
Etki 142
Etkile§im, Psikofiziksel 63,84,85,86, 87
Etkile§im, zaylf 49; ruh ve beden arasmdaki - 76,84
Etkinlik/etkin/eylemcilik 111,217
Evren (Kosmos) 37; Evren (Universum) 43
Evrensel tarih 151
Evrim (kuram1l50, 52, 53, 57, 59, 74, 78, 94, 108, 109,204
Eukleides kamh 82
.. ~,·,~n'1''",n,,=''nm.=r= .
::;z.::t;:::é!="""''''~~===m'=.",m=~

264 Hayat Problem Çõzmek~ir

Fare kaparu, tuzagt, Marksist, ideolojik 241,244


Fa§izm 155, 237, 245
Fikir olu~turma, 6zgfuce 131
Fik.ir(1er), ah~llagelm~ - 26; düzenleyici - 34; insanbiçimci 107; tümevanm -i -112;
,. tarihi 133, 134
Fi1ozofjFelsefe 127-128
Fizik 39; Makro - 42; Mikro - 42
Fizikselcilik 54, 69, 90; an - 84, 86
Fransa 222, 236, 237

Gaddarhk 234,243,251
Geçmi§ 66, 88, 149, 150, 153, 216, 219, 225, 235, 247, 248
~_.I~~~n~mn~mn~~~m~m~
Gelenek, dogmatik 134; iki a~amah -134
Geli~im kuraml15, 19, 78
Gençlik 188
Genetik düzenek/yapIlar 17,18
Genetik kodun benzersizligi 55
Geometrikle~tirme 41
Gerçeklik problemi 111
Gereksinimler 94
Geri besleme süreci 68
Gestalt psikolojisi 65
Gezegen kuramll16
Gezegen yõrüngeleri 36
Gezegenlerin hareketi 25
Gizilgüç 52, 53
Gõlgegõrüngücülük 63
Gõrecelik kuraml, gene145; õzel- 30, 45, 72
Gõzlem 19, 20, 35, 36, 89, 117
Güç POlitikaSl 146, 151, 152, 160, 161
Güç, diktatõrlük 163, 192, 239
Güçler, elektrikse146; manyetik - 46

Halk inisiyatifi 179, 194


Halk mahkemesi 166, 193, 194, 195
Halkm hâkimiyeti 9,166,168,174,178,179,192,193
Hata, teknolojik 204;" düzeltilmesi 204
Hava k.irliligi 206
Helyum (çekirdek1eri) 50, 51, 87
Kavram Dizini 265
Hertz dalgalan 86
Heykelbra~ 171
Hlfistiyanhk 152, 154, 155, 156, 160, 197
Hidrojen 50, 51, 52, 53, 69, 74, 87
Hilozoizm 58
Hipotez 15, 17, 20, 21, 22, 23, 26, 27, 32, 54, 55, 56, 57; 59,89,92,93, 94, 95, 101, 103,
1~1.mli~li~~ln~ill,~lQm1~1~~a~~
limsel- 99,120; daire -i 120; Elips -i 120; metafiziksel-119, 120
Hiro§ima Bombas1215, 228, 229,247
Hitler-Stalin Pakh 243
Ho~gõrü 168,223,224;dinseI125,131

Hukuk 160, 183


Hukuk devleti li, 181, 182, 228, 230
Hukuk düzeni 182, 206
Hükümet degi~ikligi 135,178
Hükümet OIU§UInU 166 ,i'

Irkçlbk 196 I
I~1k esiri 46

I~lk hlZ130
I§lldak kurarru (bilimin) 140
I§lma kimyasl 252
I§lma, kaotik 37
I
t:
katlar 80, 204, 205, 205 li
íç sava§, Amerikan 222, 223
içgüdüler 89
f
,I:
içtepi 43
i:
ídealle~tirme 37 i
ídealizm 38, 137,223; Alman -128
ideolojiler 99,100,101,169,199,202,247 I
iki partili sistem 168
íkicilik (çekim güçlerinin ve elektromanyetik güçlerin) - 60
ilerleme (Fortschritt) 10, li, 30, 147, 148, 162, 204, 217, 219, 234, 236, 245; bilimsel -
20,24,25,30,140
ileti§im 96,97,98
inanç (Tahmin) 21; Dinsel 131
inançslZh~ 197
indirgeme denemeleri 40, 42, 43, 44, 46, SI, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 65, 71, 72
indirgeme, Descartesçl - 42, 49; bilimsel- 39, 44; Biyolojinin fizige - 39; Kimyarun
266 Hayat Problem Çozmektir

kuvantum fizigine - 49; Mekanik ve kimyamn elektromanyetik kuramma - 48;


nihai - 42, 43, 44, 47, 56, 65, 69; termodinamigin mekanige - 71
Indirgemeci olmayanlar 71
Índirgemecilik 40, 54, 65, 72i felsefi - 40,69,70-71
Índirgemecilik kar~lh ara§hrma programl 65,72
ingiltere 47, 99, 125, 126, 127, 136, 137, 172, 182, 188, 236, 253
ínsan haklan 182, 183
ínsancilik 172
Ínsanhk onuru 137, 181
iran 196
ispanya 237
isviçre 99,125,126,127,136,196,198
ͧlevin üstlenilmesi 86
i§sizlik 236, 244, 249, 250
italya 236, 237
iyimser liyimserlik 100, 136, 137, 187, 188, 189, 216, 217, 218, 219, 234, 257, 258
íyanya Okulu (Doga Felsefesi) 133, 134
ízotop 49, 50

Kadm1ann kurtulu§u 210, 219


Kahttm 35, 112
Kamboçya 196
KantÇlhk 102
Kapitalizm 226,227,228,242,244,245,246
Karanhkçllli< 45
Kaynak materyalleri 146
Kehanet155,156,225
Kellogg Pakh 11
Kepler yasalan 120
KesU1lik93,94, 155, 161, 162,241,248
Klrm121 kaymasl 33, 36
Kilise, Katoli!< 232
Kimlik 66, 88
Kimya 39, 42, 47, 48, 49,50, 51, 52, 53, 54, 55, 57, 252
Kinizm 211,216
Kitap pazan 170, 171, 172,208
Kit1e imha silahlan 2215, 229, 231
Kitlesel üretim 226, 246
Koalisyon (hükümeti) 9, 166, 167, 194, 195
KomünÍ2m 137, 212, 218; - çõkü§ü 235; Sovyet - 225, 228
Konu§ma yetisi 66
Ko"rinthos 171
Kavram Diúni 267
Korkakhk 100, 197
Ko~ullanma 88
Ko~utçuluk, psikofiziksel 59,62,63,84,85
Kozalaksl bez 61
Kozmogoni 28, SO, 51, 53
Kozmoloji 51, 53
Kõken (yajamm) 54, 55, 56, 57, 58, 59, 74, 115
=, 223
Kõlelik 99, 135, 138, 148, 152, 206, 209, 219,
Kurarru ve uygulamasl, demokratik devlet 170
Kuraml, Çogunlugun hükümeti dü~ürme yetkisi 168
Kuraml, demokrasi 163, 164, 168, 192
Kuraml, Dil9S, 97, 100
Kuraml, gen-ozde~ligi 88
Kuraml, kltasal kayma 255
Kuraml, ko~ullu refleks 88
Kurauu, me~ruiyet 192
Kuraml, parçaC1k.1ann ve dalgalann bütünleyiciligi 118
Kuraml, ~ifrelenmi~ genetik bilgi- 35
Kuraml, telsiz yaylrru 86
Kuraml, zaman 66, 67, 103, 140
Kuram1ar/Kuram olu~umu 17,20, 21, 23, 24, 25, 28, 29, 37, 52, 62, 79, 89, 103, 114,
140,142, 143, 145, 146, 147, 218, 242, 252, 255; biyolojik - 33; deneysel bilim - 31;
fiziksel - 50, 51, 142; kimyasal - 33; rekabet halindeki - 34; tatmin edici - 29;
yanh~ - 20, 34, 78; - cesareti 34; - dogruluk kapsanu 34, 37; - (manhksal veya de-
neysel) kapsaml 34, 35, 36; - smanmaSl 32,33,37, 140, 142, 146, 256; - üstünlü-
gü 25; -lann ele§tirisi 28
Kurtulu~ 213
Kurumlar, demokratik 162
Kutup ara~tmnasl 254
Kuvantum kuranu, atomun 35; Elementlerin periyodik sisteminin - 48
Kuvantum mekanigi 38, 47
Küba228
Kültürel gorececilik 114
Kümeler ogretisi 41
Kütle, agtr 30, 45, 46; att1 - 45, 46

Mach iIkesi 30, 31, 45


Madde 37, 42, 43, 44, 47,48, 51, 57, 58, 59, 60, 62,73,85,87,118; kaotik-37
Maddecilik 62, 96; tarihsel- 267
Maddetamma'zctllk 62
268 Hayat Problem Çozmektir

Makromekanik 25
Manhk 131
M__ ~I~n,mn~n~m~m~amam~~

243,245
Marshall Plaru 198, 200
Maske çlkarma felsefele:r:i 148
Matematik 80, 94
Maxwell Denklemleri 46
Mekanik, Newton 33, 46
Melos 173, 195
Merak 15, 18
Mezon48
Me§ruiyet ilkesi 192
Metafizik 76, 77i Kepler-119i Sokrates õncesi -77
Mikroyapl, Maddenin 73
MilI ilkesi 184, 185, 186
Milletler Cemiyeti la, 256, 257
Mil1iyetçilik 196, 197
Míni devlet 182, 186, 187
Moleküler Biyolojí 57
Monadlar58
Monar§i 163, 175
Moskova Agustos Darbesi 230
Motonõronlar 27
Muhalefet 168,249
Mutasyonlar jmutasyon yetenegi 18, 112,204
Midilli 174

Namussuzluk 128
Nansen Pasaportu 256
Nansen yardlffil 257
Neden 143
Nedensel ili§kiler 22
Nesnel1ik/nesne122, 148, 149
Newton kuraml 25,30,44,46,72
Nõtron 48,49,50
Nõtron dalgalan 118
Nüfus patlamas1207, 231, 250, 251
Nükleer sava§ 100; fizik 218,228,255
Kavram Dizini 269
OlaSlClhk 56
Oligar§i 175
Onur (insanhk) 137, 181
Optik, lIi,ma 117; Dalga - 147
Oransal Temsil166, 167, 168; -e dayah seçim yasasl194
Organizma 18
Oersted güçleri 46
Ortadogu 238
Ortadan kaldlrma/ortadan kaldlrma süreci 15, 16, 17, 20, 22, 23, 25, 28, 29, 31, 34,
49,112
Ortakla§aclhk 157, 159
Otorite 93,128,182,195
Otto Hahn Ban§ Madalyasl 253
Oylama 164, 174
Ozon deligi 231

Ogrenme 15, 16, 17, 56, 88, 96, 98, 120, 121, 129,204
Oncel düzen 52, 53, 58
Onceleme 107, 109
Onermeler, deneysel35; dogru - 37, 79
Ongõrü 142, 143
Ongõrü 142,143
Ornek 221
Ozbilinç 39, 60, 62, 65, 66, 67, 87, 88, 89, 90
Ozcülük 40, 46
Ozdeki tamamlanmaml§hk Cbilimin) 39
Ozde§le§tirme 40
Ozele§tiri 129,167,189,204
Ozerklik, 6zerk 62, 63, 68, 69, 79, 80, 81, 82, 90, 130
Ozgecilik 157,159
Ozgürle§tirme, kendini 126, 127, 130
~~ük~~1~1~1~1~1~1~~~1~1~1~m1~1~
1m,1~1~1~1~1~m~,~~n~nimmm~m
236, 240, 249, 251; Din - ü 132; Dü,ünce - 132; ; ki,isel- 126, 127, 206, 222, 249;
politik -132, 134, 135, 136, 138, 220, 221, 240; vicdan -132; - kõtüye kullarulma-
s1179, 180; - slTIlrlandmlmas1179, 180
Panpsikizm 58, 59
Paradokslar 41
Parçaclk kuranu 59
Parti disiplini 215, 244

l:
""'<~h'''h_Y_"~._._ ~
.. •. _ _. __ ~m,..,.~==.=,_.~_ _~~~~~_~~~~=_ "===:milO<mm-;=.... ,,"'l
270 Haya, Ptoblem Çõzmektir

Partiler 165, 166, 167, 169, 191, 194, 237, 248, 249, 250,; - hãkimiyeti 165
Pasifizm 240
Pauli ilkesi 48
Fax Americana 229
Pax Civilitatis 229
Pazar, serbest 206
Platoncu 191
Platoncu Eyti§im 190
Politika 194, 218, 248, 250
Polonya 138
Polonyum 253
Pozitivizm 77, 119
Pozitron 48, 49
Problem 15, 16, 17, 18, 19, 20, 22, 25, 26, 28; eski - 28, 29, 30, 56, 65; deneysel bilim-
31; yeni - 28,29,30, SI, 53, 54, 56, 70, 71; bilim kuraIDl- 31; - çõzme 7, 15, 16, 57,
58,94,203,205; - durum 18, 20
Proletarya 213, 241
Protein sentezi 55
Proton 47, 48, 50
Psikanaliz 32, 33, 35, 66, 148
Psi§izm 84, 85
PythagorasçI1ar 117, 133

Radyum320
Realist 76, 77
Realizm38
Refah devleti 183, 185, 186
Reform taraftarhgl 217
Reform, politik 239
Reformasyon 217
Rekabet 167
Ressam 171
Rezonans 117, 118
Roma ímparator1ugu 11
Romantik1er 159, 227
Rõnesans 133, 134
Ruh-beden problemi 60, 84, 85, 118
Ruh-beyin ko§utçulugu 63

5acharov bombasl 229


Sagduyu 18, 19
Kavram Dizini 271

Sanayile§me 226, 236, 246


Sava§ 99, 101; psikozu 99
Sayl~am181,82

Seçim, dogal55, 57, 59, 105


Seçim yasasl 164
Serbest piyasa ekonomisi 249
Smama 29, 111, 140, 143; deneysel-28
Smú sava§lan 212, 213, 233, 241
Slmfh toplum 213
Slmr ko§ullan 142
Slmrlama problemi 31; õlçütü 31
Silahlanma yan§110, 227
Silahlar 11; - ticareti 206
Silahslz1anma 10, 202, 248
Sinaps 26, 27
Sivil bürokrasi 187
Soguk Sava, 257
Sokratesçi 191
SoI-Sag kutupla§mas1237, 248, 249
Sonuç küt1esi, bir kuramm 35
Sonsuzküçük1er hesabl 41
Sorumluluk 9,11,153,155,161,162,176,190, 191, 193, 194, 195, 198, 200, 214, 220,
221,225,234,247,249,251,253,255
Sosyal bilimler 15
Sosyal felsefe 76
Sovyetler Birligi 201, 219, 237, 246, 248, 256
Soyutlanml§hk, nedensel 86
Sõzde kuram 146
Sparta 173
Süpernova patlamas150, 52

~airler 171
~ema, dõrt a§amah - 28, 29, 31; üç a-?amah 16, 17, 18, 20, 22, 23, 28; -mn dinamik ni-
teligi 29; -mn d6ngüsel niteligi 29

Takdir-i iIahi 52, 58


Talepler, Platon'un - 187; Sokr~tes'in -188
Tamamlanmaml-?hk 6nermeleri 70
Taruma 64
Tann, tannsa18, 44, 80, 117, 152, 153, 154, 155, 192, 197
272 Hayat Problem Çozmektir

Tansar hesabl 30
Taraf1arm belirginle§imesi 24
Tarih anlaYl(ll 144, 146, 147; kinlk - 211, 216, 230
Tarih fe1sefesi 212, 225
Tarih kuraml (Marx'm) 245
Tarihyazlml 139
Tarih yorumu, Hegel'in 212i UkÇl - 211; Marksis~ - 211, 212i milliyetçi - 212
Taríh, insanhk 9, 89, 99, 148, 150, 151, 200, 237, 247; doga bilimlerinin-i 47,53; poli-
tik güç -i 151,160; - sonu 233, 234, 241; --yorumu 216, 219
Tarihselcilik 150, 152, 155, 156, 161, 162; tanrlCl-152
TaliL?ma, bilimse124; ele§tire12L 22, 24,28, 29, 31, 34,37, 97,129,132,134
Tekhücreliler 204
Tekbencilik 38
Teknik 207; Kültürel faktõr olarak -e õvgü 208
Teknoloji 146, 198, 199, 204, 246, 149, 250
Teleoloji 57
Teleonomi 57
Telkin (gereksinimi) 92,95,98,100, 101
Ter6rizm 138, 179, 188, 214, 233, 240
Thebai 171
Tinselcilik 84
Tiro1125
Tiyatro 170
Toplama Kampl 243
~_m~m1~1~TI~mTI~mm~~~~~~-
148, 160, 161, 168, 225, 138, 245, 246, 248, 250; liberal- 227, 236; smúslZ - 268;
uygar -11,183,249
Totolojiler 34
Tõz, maqdese185
Trafik devrimi 209
TÜInevanm 76, 112, 113, 114; - çürütülmesi 112
Türkiye 236

U1usal Ekonomi 231


Uluslararasl KlZtl Haç 256
Umut 160, 162
Uranyum parçalanmas1207, 252
Us 129, 132, 181
Usçuluk 127, 128, 129, 130, 132, 134, 135; ele§tirel- 225; - kar§lb 231
Uygarhk 11, 90, 134, 158, 198, 249, 250; Bah - 235
Kavram Dizini 273
Uyum/uyumlu 8; - õgretisi (Kepler'in) 117, 121 .
Uyum saglama 17, 105, 108
Uzak etki 43, 46

Üçüncü Dünya 226, 230


Üçünçü Reich 127, 211, 212
Ü1ke savunmaSl 186
Ütopya 198

VarolmaYl§, Maddenin 59
Varolu§çu felsefe 76
Verimsizligi <Marksist kuramm) 239
Viyana Okulu 77, 119

Yakla§lm/yak.la§ma, dogruluga 34, 37, 38, 114


Yanh§lama 23, 24, 25, 27, 32, 33, 35, 36, 141
Yan11§lanabilirlik õlçütü 31, 32
Yanh§laylO, potansiye135, 36
Yapl, içse168, 79, 80
Yaraha yenilik 64
Yarahcl.hk 39, 59
Yarduncl hipotez 32, 147
Yardlmseverlik 137, 223
YargIlama 178, 179
Yasa(1ar) 142; evrensel-143, 144, 145; genel-145, 146, 147; iler1eme -SI 217, 219,
234; psikolojik -145; sermayenin yogunla§masl-s1242; sosyoloji -1 145; ta.rihsel
-144,145;
Yasalara uygunluk 16
Ya§am1n kõkeni 54, 55, 56, 57, 58, 59, 115
Ya§amm olu§umu 104, 105
Ya)'1mc1170
Yazm 170, 171, 172
Yedi YIl Sava§lan217
Yeni Ahit 11, 152, 257
Ye.iller 205,207, 231
Yetkilendirme yasasl176, 192, 195
Yok etrne 11
Yoksul1a§trrm.a kuraml, Marx'm 226
Yoksul1uUdasava§249
274 Hayat Problem Çõzmektir

Yorum 29, 148; tarihsel-147, 149, 150; tarihseld -150


Yõnetim biçim1eri 9, 174, 176, 177, 195, 199,236
Yõntem, bilimsel- 23, 24, 25, 26 ,27, 37, 140; ele§tirel- 20, 21; sezgisel 41
Yunan dü§ünüxleri/filozoflan 8,15,18,28

Zaman bilinci 65, 88, 130


Zehirli gaz 206
Zeitgeist 128, 199

You might also like