Professional Documents
Culture Documents
Değişim; kişiye kendisinin varolma serüveni içerisinde sıradan mı; yoksa sıradışı bir hayat mı
ikileminde, karar verici bir fonksiyona sahiptir. Kişi burada istediği yönde tercihini yapmakta
özgürdür. Sıradışı yaşamayı seçtiğinde ise varoluş mücadelesi başlar.
Darwin'in 'doğal seleksiyon' teorisinde 'güçlü olan ayakta kalır' düşüncesi burada 'değişen
ayakta kalır, değişemeyen varoluş mücadelesini kaybeder' şekline dönüşüyor. Dolayısıyla değişim
ayakta kalma, varoluş mücadelesi ve var olmanın bir adıdır.
Önce kendinden başlamalı
Evrensel yasaların değişime bakan yönü itibariyle, birey, değişime önce kendinden
başlamalıdır. Bu aynı zamanda en zor olanıdır. Sokrates'a izafe edilen bir söz vardır. Der ki, "Bir
şeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır." Kişinin kendinden başlaması,
değişim için ilk şartlardan biridir.
Değişim seviyeleri
NLP'nin öncü isimlerinden Gregory Bateson, değişimin bir hiyerarşisi olduğunu ve bütün
ilişkilerin dinamik bir süreç içerisinde hareket ettiğini vurgulamaktadır. Bateson'a göre, üst
boyutlardaki değişim her zaman diğer boyutları etkilemez. Ancak derin boyutlardaki değişimler
her zaman üst boyutları değiştirebilir. Onun için değişimde, en derin olan inanç boyutundan
başlamak gerekir.
Amerika'nın önde gelen NLP uzmanlarından Robert Dilts, Bateson'ın 'hiyerarşi' diye
nitelediği durumu 'değişim seviyeleri' olarak adlandırır ve bir model geliştirir. Bu modelde kişisel
değişim, dıştan içeriyi doğru bir yörünge izler. En dışta 'çevre' vardır. İçeri doğru gidildikçe
sırasıyla 'davranış', 'kapasite', 'inançlar' ve 'değerler', 'kimlik' ve son olarak 'öz' yer alır. Öz'de
yapılacak değişimler, gerçek anlamdaki değişimlerdir.
Risk aynı zamanda fırsattır
İnsan, yapısı gereği rahatı ve kolay olanı seçer, tercih eder. Eğer birey zoru ve riski
seçiyorsa, var olma mücadelesini başlatma kararlılığı ve azmi içerisindedir. Bu açıdan değişim,
sorunlar, belirsizlikler ve risk yumağından başka bir şey değildir. Elinin altında olan, bilinen,
tanınan ve rahatlığın kuşattığı ortamlar terk edilecektir, en azından yaşandığı şekliyle
olmayacaktır. Bu büyük bir risktir; bilinenler gidecek yerine bilinmedikler ve bilinmezliklerin
sonuçları gelecektir. Risk, kavram itibariyle stratejiktir. Kişi riske katlandığında, yaşananlar
fırsatlara da dönüşebilir.
I
yeteneklerin geliştirilmesi gereklidir.
Biyolog yöneticilerin liderlik anlayışı da farklı olmalıdır. Önden giden, kahraman liderler
yerine tüm organizasyona yayılmış bir liderlik benimsenmelidir. Değişim üst yönetim tarafından
yapılamaz. Kahraman liderler bir süre için maliyetleri azaltabilir, satışları artırabilir. Ancak uzun
dönemlide değişim başarılı olamaz. Bir süre sonra yeni krizler de yeni kahraman liderlere ihtiyacı
ortaya çıkar. Günümüzde tüm yanıtları bilmeyen, yanıtlarını bilmediği soruları, sorabilen liderlere
ihtiyaç vardır.
Değişimi yönlendirirken diğer bir bakış açısı da değişimi pilot gruplarla başlatmaktır. Bu
canlının bir embriyodan gelişmesi gibi pilot takımlarda başlatılan çalışmalar yayılarak tüm
işletmeyi içine alabilir. Yöneticilerin çoğu değişim kendilerini etkilemediği sürece değişimi ister.
Deming’in söylediği gibi kişisel dönüşüm olmadan hiç bir şey değişmez. Richard Beckhard değişime
direnci şöyle açıklamaktadır. "İnsanlar değişmeye direnç göstermezler, değiştirilmeye direnç
gösterirler". Dolayısıyla değişim üst yönetim tarafından yapılamaz, ancak ortak bir vizyonu olan,
kollektif düşünme yeteneklerini geliştiren bir grup tarafından yapılabilir. Değişim çalışmalarının
başarılı ve sürekli olmasını istiyorsak mevcut durumu sorgulayabilmeye yanıtları aramaya, birlikte
düşünebilmeye elverişli bir ortam hazırlamak ve liderliği yaygınlaştırmak atmamız gereken ilk
adımlar olmalıdır. Organizasyonel değişim için sadece stratejileri, yapıları ve sistemleri
değiştirmek yetmez bunları oluşturan düşünce şekli de değişmelidir.
Tüm insanlar genellikle olumlu yönde değişmek isterler ama birçok kişi bunu başaramaz.
Çünkü insanların çoğu değişmek isterken bunun için gerekli olan içindeki büyük gücün farkına
varmaz. Bunun farkına varanların birçoğu da bu güce ulaşmanın yollarını bulamaz.
Değişmek ve gelişmek isteyen bir kişi önce değişim şartlarını yerine getirmelidir.
Değişimin şartları: (4-İ Kuralı)
İhtiyaç
İstek
İnanç
İtimat
Değişimi arzu eden kişinin ilk önce buna ihtiyaç duyması gerekmektedir. İkinci şart
değişimi istemektir. Değişmeye istek duyan bir kişi eğer kararında sebat ederse kolaylıkla gelişim
basamaklarını tırmanmaya başlar. Ayrıca değişimin oluşması için buna inanmak gerekir. Değişimde
inanç faktörü son derece önemlidir. Zira bir şeyi yapabileceğine beynin tüm hücreleriyle inanan
bir insan, o şeyi mutlaka yapar. Eğer değişime ihtiyaç duyuyor, değişimi istiyor ve bunun
olabileceğine inanıyorsanız itimat ettiğimiz kişi veya sistem başarınızda önemli bir rol oynar.
Değişim, genellikle bir insanın hayatında başka bir insandan, bir kitaptan, bir kurumdan yada bir
değişim sisteminden etkilenmesiyle ortaya çıkar. Sebep veya kişi ne olursa olsun değişmek ve
gelişmek isteyen kişinin bu kişi veya sisteme itimat etmesi çok önemlidir. Eğer yukarıda anlatılan
şartları yerine getirebilirseniz şu harika değişim formülünü kullanmaya başlayabilirsiniz.
II
Genellikle sorulan şu soruyu size de sormak istiyorum. Moralinizin iyi olması için ne olması
gerekir? Bu soruya yüzlerce cevap gelir. Ama doğru cevap şu: "İlla bir şeyler olması mı gerekir."
Böyle bir zihin programına sahip olursanız artık sizi hiçbir şey yıkamaz. Durumun ve düşüncelerin
değişmesinden sonra sıra duyguların değişmesine gelir. İnsanlar her zaman çöküntü ve coşku
durumları arasında gider gelir. Canının sıkıldığını söyleyen kişilere şunu söylüyorum.
"Bir seçeneğin daha var biliyor musun?" Karşımdaki kişi merakla bu seçeneğin ne olduğunu
soruyor. Verdiğim cevap onları daima tebessüm ettiriyor. Evet canınız sıkılıyorsa bir seçeneğiniz
daha var. "Canınız sıkılmayabilir..." Önce durumunuzu, sonra düşüncelerinizi daha sonra da
duygularınızı olumlu yönde değiştirirseniz davranışlarınız otomatik olarak değişir.
Yeni bir çağa girmek üzereyiz. Önümüzde uygarlık tarihinin en önemli on yılı uzanıyor.
Akıllara durgunluk veren teknolojik yenilikler, benzeri daha önce yaşanmamış ekonomik olanaklar,
şaşırtıcı siyasal reformlar ve kültürel yeniden doğuş dönemi...
Bu simgesel tarih noktası, yüzyıllardan beri hep gelecekteki bir zaman olarak görüldü. Bu
görkemli simgesel dönemin artık içindeyiz. Yaşadığımız günlerin en göze çarpan tarafı, dünyada
gözlemlenen kümülatif değişim sürecinin, tüm dünya uluslarını ve toplumlarını etkilemesidir. Bu
nedenle, gerek kamu gerekse özel tüm kurum ve kuruluşlar, rakiplerine ve önceki durumlarına göre
daha avantajlı bir duruma geçmek ve bu durumlarını sürdürmek için, geleneksel yönetim
modellerinden uzaklaşarak, yeni yönetim modellerini uygulamaya koymaları gerekmektedir. Çağdaş
yönetim düşüncesinin evrimi, 19. Yüzyılın sonlarından, 2. Dünya savaşına; 2. Dünya savaşından
günümüze kadar olmak üzere iki dönemde gerçekleşmiştir. 2. Dünya savaşına kadar, bugün klasik
olarak nitelendirilen yönetim ve örgüt teorisi oluşmuştur. 2. Dünya savaşından bu yana, klasik
yönetim ve örgüt teorisinde devrim şeklinde olmamakla beraber, evrim niteliğindeki değişme ve
gelişmeler devam etmektedir. Bu genel gelişme yönüne göre 19. Yüzyılın sonlarından 2. Dünya
savaşına kadar olan dönem, çağdaş yönetim düşüncesinin "oluşma", ikinci dünya savaşından
günümüze kadar olan dönem ise, "değişme"2 evresini temsil etmektedir. Bu değişim evresi,
örgütün insan unsurunda, personel yönetiminden, insan kaynakları yönetimine doğru bir yönetim
felsefesi ve tarzı olarak değişerek, devam etmektedir. Bu süreç günümüzde "insan kaynakları
yönetimi" adı altında gelişmektedir.
1990'lı yıllar, yeni bir dünya görüşünü gözler önüne seriyor. İnsanlık, bugün köklü bir
değişimin eşiğindedir. Uygarlık tarihindeki bu üçüncü köklü değişim, sanayi toplumundan
farklılaşarak, temel bir üretim girdisi haline gelen bilginin, giderek üretimin diğer faktörlerinin
yerini almasıyla, geçişin, şimdiki sanayi toplumundan farklı bir topluma, "bilgi toplumu"na doğru
olacağını gösteriyor. Bu toplum modelinde yaşanacak köklü değişim alanlarından biri de yönetim
alanıdır.
Gelişen ve popüler olan, yönetim düşünce ve yaklaşımlarını, üç genel bakış açısı içinde ele
almak mümkündür. Bunlar; postmodernist bakış açısının gelişmesi, yönetim ve organizasyon
konularına sosyolojik ve ekonomik açıdan bakan görüşlerin ortaya çıkması, nihayet günümüzde,
globalleşme ve bilgi çağı çerçevesinde gelişen ve son derece popüler olan yaklaşımlar.
"Post-modern" kavramının henüz üzerinde anlaşma sağlanmış bir tanımı yok. Terimin türevleri olan
"post-modernlik", "post-modernite", "post-modernleşme" ve post "modernizm"den oluşan
kavramlar, sıklıkla kafa karıştıran ve birbirlerinin yerine geçebilen bir biçimde kullanılıyor. Post-
modernizm, yönetim ve organizasyon düşüncesi açısından şunu ifade eder; farklılıklar, yaratıcılığın
dinamiğidir. İnsanlara doğruları (dolayısıyla kuralları ve ilkeleri) empoze etmek yerine, onları
tamamen serbest bırakmalı ve kendi istediklerini yapmaları konusunda, fırsat verilmelidir.
Bürokratik ve formel yapılar yerine onların inisiyatiflerini kullanmalarına, etkinliği ve motivasyonu
arttıracağı beklentisiyle imkân verilmelidir. Bugün "bilgi"nin insanlık tarihinde madde ve enerjinin
önüne geçerek, en önemli kaynak konumuna gelmesi, dünyanın her tarafında üretim faaliyetlerinde
III
bulunan ve hizmet veren tüm kuruluşların rekabet, personel verimliliği, maliyet kontrolü, örgüt
yapılarında esneklik gibi çeşitli faktörleri göz önünde tutmaları gereğini ortaya çıkarmıştır.
İçinde bulunduğumuz süreçte fiziki ve kültürel çevrede yaşanan değişim hızı, daha önceki hiçbir
dönemde görülmemiş ölçüde artmaktadır. Bilginin insanlık tarihinde madde ve enerjinin yerine
geçmesi ve dördüncü bir sektör olarak ortaya çıkması bu konjonktürdeki toplumu bilgi toplumu
olarak adlandırmaya sebep olmuştur. Bilgi toplumunu daha önceki toplumsal yapılardan ayıran
özelliklerin tümünü, tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, bütün alanlarda yaşanan değişim hızının
katlanarak artması şeklinde ifade etmek mümkündür.
Tarihimizde en önemli değişme, politik devlet anlayışında, ve ekonomi biliminde meydana
gelen yeniliklerin, geleneksel dönemlere ait değerleri geride bırakarak, bütün gelişmiş ülkelerde
bilgi toplumuna doğru yaşanan yöneliştir. Bilgi teknolojileri ve bu teknolojiye bağımlı üretim
anlayışının geliştiği bir toplum yapısı gösteren Japon toplum yapısı üzerinde önemli çalışmalar
yapan Yoneji Masuda, bu ülkede, bilginin sosyo-ekonomik konumunu belirlemeye çalıştığı "The
Information Society as Post-Industrial Society" (Sanayi Sonrası Toplum Olarak Bilgi Toplumu)
adlı önemli eserinde, bilgi toplumunun yapısal özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır
Bilgi toplumunun gelişiminde temel rol, bilgisayar tarafından oynanır. Bu toplumun simgesi,
bilgisayara dayalı, enformasyon şebekeleriyle veri bankalarından oluşan kamusal alt-yapıdır. Bilgi
toplumunda önde gelen sektör, dördüncü ve yeni bir sektör olan "entelektüel/bilgi sektörü"dür.
Bilgi toplumunda sosyo-ekonomik sistem, alt yapısının üstünlüğü ile kendini gösteren gönüllü bir
"sivil toplum"dan oluşur. Bilgi toplumu, sanayi toplumunun aksine, çok merkezlidir. Bilgi toplumunun
siyasal sistemi "katılımcı demokrasi"yi içerir. Bilgi toplumu; büyük miktarda dayanıklı tüketim
malı, üretip tüketen sanayi toplumunun aksine yüksek seviyede kitlesel bilgi üreten bir toplumdur.
Sanayi toplumunda temel değerler, maddi ihtiyaçların tatminine dayanır; buna karşılık, bilgi
toplumunda temel değerler "amaçlara ulaşmanın verdiği manevi tatmin" den kaynaklanır
1970'li yılların ortalarından itibaren yönetim ve organizasyon düşünce ve uygulamalarında
çok sayıda yeni ve değişik görüşler ortaya çıkmış, o kadar ki bu değişiklikler, bugün yeni bir
yönetim sistemi yaklaşımı oluşturacak boyuta ulaşmıştır. Günümüze gelindiğinde, yönetsel ve
örgütsel faaliyetlerde ve uygulamalarında değişik adlar altında ele alınan bu yeni yaklaşım
biçimlerinin belli başlıları; Reorganizasyon, Değişim Mühendisliği, Toplam Kalite Yönetimi, İnsan
Kaynakları Yönetimi, Yalın Organizasyon Yönetimi, Benchmarking, Örgütsel Küçülme, Sanal
Organizasyon Modelleri, Personel Güçlendirme, Öğrenen Organizasyon, Yassılaşma veya Sıfır
Hiyerarşi...
İçinde bulunduğumuz hızlı değişim sürecinde, açık bir sistem olarak her türlü değişime
karşı duyarlı olması gereken organizasyonlar, söz konusu değişim sürecine ya kendilerini kısa süre
içinde uydururlar, ya da değişimin bizzat öncüsü olmaları gerektiği bilinciyle hareket ederler.
Bunların dışında düşünmeyi bile istemediğimiz bir başka yol daha vardır ki o da, değişim sürecine
ayak uyduramayarak "entropi" dediğimiz bozulma süreci sonunda tümüyle işlemez hale gelmektir.
Örgütsel değişimin ve bir sistem anlayışı içinde, yeni koşullara göre kendini uyarlamanın en etkin
yollarından biri değişimin ve iyileştirmenin kesintisiz (kaizen) bir biçimde sürdürülmesi
gerektiğine inanılmasıdır. Bu çerçevede reorganizasyon, değişimin sürekli bir biçimde
sürdürülebilmesinde zorunlu olarak başvurmak durumunda olduğumuz bir kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Reorganizasyon, tüm kamu ve özel organizasyonların belirlediği amaç ve hedeflere
ulaşabilmesi için değişen koşullara göre örgüte yeni bir yapı ve anlayış kazandırmaktır, veya
Dessler'in dediği gibi "reorganizasyon, yönetim fonksiyonlarını çevresel şartlara göre yeniden ele
alma ve düzenleme sürecidir."
Her tür organizasyonda yeterli performansın korunması, verimlilik ve etkinliğin
sağlanabilmesi için, çalışanların eğitimi ve geliştirilmelerinin sürekliliğin(kaizen)e gerekli önem
verilmelidir. Bunun için, organizasyonların sürekli öğrenen organizasyon olmaları gerekir. Öğrenen
organizasyonlar, örgütsel faaliyetlerin yürütülmesinde, çalışanların geleneksel düşünce
yapılarından uzaklaştıkları bir organizasyon anlayışından hareket eder. Dolayısıyla öğrenen
IV
organizasyonların kendilerine özgü bazı ayırıcı yanları vardır. Bunlar;
Organizasyonlarda herkesin benimsediği paylaşılmış bir vizyon vardır. Organizasyonda
herkes, tüm örgütsel süreçleri, faaliyetleri, işlevleri ve bunların birbirleriyle olan karşılıklı
ilişkilerinin bir sonucu olarak çevreyle etkileşimde bulunarak hareket ederler. Organizasyonda
çalışanlar eleştiri ve cezalandırma korkusu duymaksızın birbirleriyle rahatça iletişim kurarak
diyaloglarını geliştirirler. Organizasyon üyeleri paylaşılan vizyonu başarmaya yönelik, belirli
çalışmaları öğrenerek, dayanışma içinde ve kolektif zekayı harekete geçirerek ortak bir amaç
etrafında bütünleşirler
Örgütün insan kaynaklarının eğitimi, öğrenen organizasyonlarda öncelikli adımdır. İlk
düzeyde, basit görev eğitimi vardır. Kişi, işin gerektirdiği belirli işlemlerle aşama aşama
tanıştırılır. Bu eğitimin en kolay aşamasıdır. kurumlar bu sorumluluğu hemen üstlenirler. İkinci
düzeyde resmi eğitim gelir. Bu aşamada, çalışana iş için gerekli temel bilgi ve beceriler öğretilir.
Üçüncü aşamada ise kültürel eğitim gelir, birey, bu aşamada belli bir çevrede görevini yapabilmesi
için, gereken her şeyi öğrenir.
Reorganizasyon esasında, daha hızlı, daha etkili ve daha verimli bir yönetim sisteminin
kurulmasını amaçlamaktadır. Reorganizasyonun mantığında; yönetim yapısının işleyişinde, hem
ortaya çıkan problemlerin belirlenmesi, hem de, her türlü gelişmeleri takip ederek, sistemi
öngörülen hedeflere daha etkin ve rasyonel yöntemler kullanarak kavuşturmak vardır.
Reorganizasyon faaliyetlerinin başarısı, yöneticilerin aynı işleri, başkalarının kendilerinden
daha iyi yapacaklarına ve yapılmakta olanın en iyi olmadığına inanmalarına ve bu konuda astlarının
potansiyellerini açığa çıkaracak, bir yönetim anlayışı göstermelerine bağlıdır. Reorganizasyon
sonucu bir değişim programı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla değişimle ilgili ortaya çıkan sorunlar,
burada da söz konusu olacaktır.
Yukarıda saydığımız yöntemle yeniden organize etmeyle gerekli verimlilik ve etkinlik
düzeyine ulaşamayacak organizasyonlar değişim mühendisliği yoluyla yeniden yapılandırılması
yoluna gidilmelidir. Kamu organizasyonlarının verimlilik ve etkinlik içerisinde yeterli performans
gösterebilmeleri, mevcut örgütlerde reorganizasyon faaliyetleriyle mümkün olabilecek ise bu
yolla, bazen de kamu örgütleri, organizasyon, örgütsel yapı ve süreçler bakımından son derece
yetersiz kalmaktadır. Bu durumda reorganizasyondan daha köklü değişim uygulamalarını
gerektiren değişim mühendisliği yolu seçilmelidir
Değişim mühendisliği nedir?
Dilimize süreç yenileme, süreçlerin yeniden yapılandırılması, veya değişim mühendisliği
olarak giren kavram, organizasyonların günün koşullarına uyabilmeleri ve halka daha iyi, daha
kaliteli, daha çabuk ve ucuz hizmet sunabilmeleri için, organizasyon bünyesindeki tüm iş yapma
usul ve süreçlerinin, köklü bir şekilde gözden geçirilmesi ve yeniden yapılandırılmalarını ifade
etmektedir. Değişim mühendisliği maliyet, kalite, hizmet ve hız gibi çağımızın en önemli
performans ölçülerinde, köklü gelişmeler yapmak amacıyla, iş süreçlerinin temelden, yeniden
düşünülmesi ve radikal bir şekilde yeniden tasarlanmasıdır. Değişim mühendisliği, uzun süre önce
belirlenmiş prosedürleri bir yana bırakarak, organizasyonların hizmetinin yeniden oluşturulması ve
halka/müşteriye sunulması için gereken işlere en başından bakmak anlamına gelir. Tanımlardan da
anlaşılacağı gibi, süreç yenileme, sürekli ve küçük gelişmeler sağlamak değil, tüm örgütsel süreç ve
faaliyetlerde köklü ve büyük değişiklikler yapmaktır.
M. Hammer, J. Champy tarafından geliştirilen değişim mühendisliği kavramı maliyet,
kalite, hizmet ve hız gibi, kritik ve çağdaş performans ölçülerinde, dramatik gelişmeler sağlamak
için, yönetim süreçlerini (planlama, örgütleme, kadrolama, yöneltme ve kontrol) yeniden düşünme,
ve bu süreçlerin yeniden tasarımında köklü değişiklikler içerir. Değişim mühendisliği yoluyla, tüm
örgütsel faaliyetler, yeniden analiz edilir ve bu faaliyetlerin, en verimli bir şekilde, nasıl yapılacağı
sorusu yanıtlanmağa çalışılır.
Farklı yaklaşımları olmasına rağmen, sürecin ilk aşamasında üst yönetim, örgütün görevini
yeniden düşünerek, hangi iş dalında olduklarını ve ne yapmak istediklerini kararlaştırırlar. Bu
V
aşamada örgütün amacına uymayan faaliyetler ayıklanır. İkinci aşamada üst yönetim, sürece
önderlik ederek ve tüm personelden, işbirliği sağlamaya yönelik etkin ve aktif bir rol
üstlenmelerini bekler. Üçüncü olarak yönetim, değişim mühendisliği ihtiyacı için iş görenlerde bir
ivedilik duygusu yaratmağa ve dolayısıyla, personelin bağlılık ve çabalarını sağlamağa çalışır.
Dördüncü aşamada ise, önce müşterilerin istek ve ihtiyaçları tahmin edilerek, bunların
sağlanmasına yardımcı bir yapı ve ekip çalışması oluşturularak, faaliyetler içerden dışarıya doğru
yeniden yapılandırılır. Son aşamada ise, değişim mühendisliği sürecinin, örgütün enine ve boyuna
yayılmasını sağlayacak çabalar gösterilir.
Organizasyonlarda bir değişimin gerçekleştirilmesi için her şeyden önce, organizasyonlar
analiz edilerek, "niçin değişim"e gerek duyulduğu tespit edilir ve organizasyonda tüm çalışanlar
arasında, kabul edilecek bir vizyon ve ortak hedef belirlenir. Bunun için örgütlerde, geçmişteki
tüm uygulamalar terk edilir, değişim için acil önlemler alınması gereği ciddi bir tarzda ortaya
konur. Güçlü bir "liderlik" geliştirilir ve bir uygulama planı hazırlanarak, geliştirilen planın
uygulanmasına imkan verecek yapı oluşturulur. Sonra değişime çalışanların katılımı sağlanır ve
organizasyonda uygun iletişim geliştirilir. Yapılan değişiklikler ve uygulamalar gözden geçirilir,
gerçekleştirilen değişiklik kurumsallaştırılır.
Genellemek gerekirse üç tür şirket değişim mühendisliği uygulamalarına başvurabilir. Bunlardan
ilki başı tamamen dertte olan şirketlerdir. Ikincisi; işlerin yolunda gittiği ancak bazı tehlikeleri
sezen şirketlerdir. Üçüncüsü ise; herşeyin yolunda gittiği ancak rakiplerine sataşan şirketlerdri.
Değişimin gerçekleştirilmesi sırasında üç ayrı problemle karşılaşırız;
1) Değişime karşı istek yetersizliği, iş görenler gelişim konusunda kendilerinde yeterli
motivasyonu bulamayabilirler. Bu durumda, değişimin örgüt için zorunlu olduğu ve kendilerinin de
aleyhine olmayacağı konusunda ikna edilmeleri gerekir.
2) Çalışanların bilgi ve becerileri, örgütsel değişikliği kaldıracak düzeyde olmayabilir. Ya temel, ya
da, spesifik yeteneklerinde yeterli olmayabilir. Temel becerileri, genellikle proje ve yönetimdeki
değişimleri karşılama faktörlerini içerir. Spesifik becerileri ise, çalışanların yeni aletleri kullanma
ve yeni prosedürlere göre davranma yetenekleridir.
3) Olanaklarda eksiklik, çalışanlar gerekli yetenek ve isteğe sahip olsalar bile, çoğu gelişme,
çevresel faktörler tarafından desteklenmedikçe başarılamaz. Burada üst yönetimin desteği
esastır. Üst yönetimin önemli görevlerinden biri astların potansiyelini örgütsel amaçlar
doğrultusunda motive etmektir. Ancak üst yönetimin hiçbir zaman göz ardı etmeyeceği temel bir
politika da çalışanların ellerinden geleni yapmalarını sağlamak değil, "ellerinden gelenlerin"
çalıştırılmasını sağlamaktır.
Değişim mühendisliği veya süreç yenileme, diğer yeni kavramlar gibi, global rekabet
ortamında, halka veya müşterilere daha iyi hizmet sunmayı amaçlayan bir yönetim tekniği olarak
görülmelidir. Bunun için, yönetim süreçlerinde marjinal iyileştirmeler yerine, köklü ve bütüncül
değişiklikler hedeflenmektedir. Örneğin, organizasyonun planlama, örgütleme, kadrolama,
yöneltme ve denetim gibi fonksiyonlar içindeki her bir iş ve faaliyet, iş görenlerin katılımı ile ele
alınarak, bir değerlendirmeğe tabi tutulmakta, verimsiz olan ve örgüt açısından katma değer
yaratmayan faaliyetler ve süreçler elimine edilmektedir. Süreç yenileme faaliyetlerinde
organizasyonlar çevresel değişimlere daha çabuk, daha etkin cevap verebilmesini sağlayacak
şekilde yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenleme çerçevesinde hem bilgi akışı, hem karar yetki
merkezleri, hem de, organizasyon yapısı değiştirilmektedir. Buraya kadar anlattıklarımızdan
yararlanarak, süreç yenileme çalışmalarının başlıca özelliklerini, şu şekilde sıralayabiliriz;
Pek çok iş bir tek iş halinde birleştirilir, karar vermede demokratik süreçler kullanılır, sürecin
içindeki adımlar, doğal bir sıra içinde gerçekleştirilir, ortak sorumluluk bilinci geliştirilerek,
kontrol ve denetimler azaltılır, örgütlerde, merkeziyetçi yapıdan ademi merkeziyetçi
uygulamalara geçişe karar verilir.
Süreç yenileme çalışmalarının yürütülmesi aşamalarına bakıldığında, başlıca şu süreçlerin
izlendiği görülebilir; birinci aşama, mevcut süreçlerin ve bunların içindeki işlerin dökümünün
VI
yapılmasıdır. Daha sonra, her iş ve süreç, teker teker ele alınarak, bunların organizasyonun "değer
yaratma" fonksiyonuna ne derece ve nasıl katkıda bulunduğu belirlenir. Katkısı düşük veya olmayan
süreçler veya işler, elimine edilir. Diğer işler ve süreçler, kamu hizmetlerine en çabuk cevap
verecek tarzda yeniden düzenlenir. Gerekirse birleştirilir. Böylece yeni süreçler oluşturulur.
Nihayet süreç yenileme, kamu hizmetlerinin görülmesinde bu işlerin görülme süresini kısaltarak,
organizasyonların daha etkin ve verimli çalışmasını hedefleyen bir yönetim kavramıdır. Küçülme,
değişim mühendisliği, ağ şeklinde organizasyonların oluşturulması, veya adı ne olursa olsun
örgütlerin, hızlı değişim sürecinde ayakta kalabilmek için, prosedürleri en aza indirip, bürokrasiyi
ortadan kaldırmaları gerekir. Bunun başarılması için bugün post-modern bir yönetim tekniği olan
toplam kalite yönetiminin ilkelerine baş vurulur ve organizasyon kavramsal bir yaklaşımla, bir
bütün olarak ele alınır ve bu bütünlüğün en önemli faktörlerinden biri, belki de başta geleni, insan
faktörü olarak görülür.
2. Değişim mühendisliğinde anahtar kelimelerden birisi “süreç” tir. Daha önceki açıklamalarımızda
belirttiğimiz gibi, bazı yönetim uzmanları değişim mühendisliği (reengineering) kavramı yerine “iş
süreçlerinin iyileştirilmesi (business process improvement) ve “iş süreçlerinin yeniden dizaynı
(business process redesigning) kavramlarını kullanmaktadırlar. Dikkat edilirse, bu kavramların
hepsinde kullanılan ortak kelimelerden birisi “süreç” (proses) dir.
Süreç, bir organizasyonda belirli bir ana işin başından başlayarak sonuna kadarki işlemler
bütününe verilen isimdir. Tipik bir organizasyonda başlıca dört tür süreçten sözedilebilir. Birincisi
“ana süreçler” (core process) olarak adlandırılan ve dış müşteriler ile organizasyon arasındaki
ilişkiyi gösteren işlemlerdir. Örneğin, sipariş alma, esas süreçlere bir örnektir. İkincisi, “destek
süreçleri” dir. İç müşteriler ile alakalı olan bu süreçlere örnek olarak enformasyon teknolojileri
ile çalışanlar (iç müşteriler) arasındaki ilişkiyi gösterebiliriz. Burada enformasyonun
organizasyonda ürün geliştirme, üretim, satış ve pazarlama süreçleri ile entegrasyonu
sözkonusudur. Üçüncüsü, “işletme ağı (network) süreçleri” olarak adlandırılan işlemlerdir. Bu
süreçlerde tedarikçiler, müşteriler ve ortaklarla yakın iletişim gerçekleşir. Nihayet dördüncüsü,
“yönetim süreçleri” dir. Bunlar her organizasyonda bilinen klasik planlama, koordinasyon, üretim,
satış, pazarlama vs. süreçlerdir.
3. Değişim mühendisliği performansta önemli bir sıçrama elde edilebilmesi için organizasyonda
tüm süreçlerin, yapı, sistem ve politikaların temelden yeniden düşünülmesi ve radikal bir şekilde
yeniden tasarım yapılmasının gereği üzerinde durur. Değişim mühendisliğinin amacı organizasyonel
performansta bir “sıçrama” (quantum leap) veya “atılım” (breakthrough)’ı gerçekleştirmektir.
4. Hammer’ in değişim mühendisliği konusunda yazmış olduğu ilk makalede belirttiği gibi değişim
mühendisliği “otomasyon” demek değildir. Değişim mühendisliği, organizasyonel performansta
çarpıcı gelişmeler elde edebilmek için otomasyonun önemli olduğunu vurgular ve bilgi
VII
teknolojilerinden en geniş şekilde yararlanılmasının gereği üzerinde durur. Otomasyon ve bilgi
teknolojilerini değişim mühendisliğinin araçları olarak görmek daha doğrudur.
8. Değişim mühendisliği kavramı ile bazı yöneticiler “toplam kalite yönetimi” nin uygulanmasını
anlatmaktadırlar. Toplam kalite yönetimi müşteri tatminini artırmayı amaçlar. Toplam kalite
yönetimi ile organizasyonel perfor-mansın artırılmasına çalışılır. Ancak, toplam kalite
yönetiminden farklı olarak değişim mühendisliği bunun ne şekilde ve nasıl yapılacağı üzerinde
durur. Değişim mühendisliğinin temel amacı radikal bir değişimi başarmaktır.
10. Değişim mühendisliği ile benzer kavramlardan birisi de “eş zamanlı mühendislik” (concurrent
engineering) kavramıdır. Eş zamanlı mühendislik, ürün tasarımından başlayarak, imalat, pazarlama
ve satış işlemlerinin eşanlı olarak ele alınmasıdır. Bir başka ifadeyle, eş zamanlı mühendislik, bir
organizasyondaki tüm süreçlerin bütünsel ve eş zamanlı olarak düşünülmesi ve tasarımının
yapılması demektir. Eş zamanlı mühendislik, literatürde “simultane mühendislik” (simultaneous
engineering), “eş zamanlı ürün ve süreç dizaynı” (concurrent product and process design) olarak
da adlandırılmaktadır. Eş zamanlı mühendisliğinin amacı, en düşük maliyetle ve en yüksek kalitede
bir ürünü en kısa sürede piyasaya sunabilmek için ürün ve süreçlerin eş zamanlı tasarımının
(dizaynının) yapılmasıdır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak, müşteri istek ve beklentilerine
uygun üretim yapabilmek için organizasyondaki tüm süreçlerin birlikte ve eş zamanlı ele alınması
VIII
önerilmektedir. Bu açıklamalarımızdan anlaşıldığı üzere, eş zamanlı mühendislik, değişim
mühendisliğinden farklı ve esasen değişim mühendisliği uygulamalarında yararlanılabilecek
faktörlerden birisidir.
11. Değişim mühendisliği ile zaman zaman eş anlamda kullanılan diğer bazı kavramlar da
bulunmaktadır. Son yıllarda çok sık olarak kullanılan “yalın organizasyon” esasen değişim
mühendisliği alanında kullanılan yeni yönetim tekniklerinden bir tanesidir. Yalın organizasyon,
müşterilerin istek ve beklentilerini daha iyi bir şekilde karşılayabilmek için organizasyon yapısının
basitleştirilmesini, gereksiz ve katma değer yaratmayan iş süreçlerinin ortadan kaldırılmasını
ifade etmektedir. Yani, yalın yönetim anlayışında bürokratik ve hiyerarşik bir yönetim yapısı
yerine daha “yalın” bir yönetim yapısının önemi üzerinde durulmaktadır. Bu çerçevede son yıllarda
yönetim bilimi alanında çok popüler olan “sıfır hiyerarşi”, “kademe azaltma” (delayering),
delegasyon, çalışanları güçlendirme (empowerment), ekip çalışması gibi kavramlar özünde yalın
organizasyon modelinin temel unsurlarıdır. Özellikle, insan kaynaklarının yönetimi alanında
kaydedilen çok olumlu gelişmeler neticesinde çalışanların takdir edilmesi, motivasyonu,
ödüllendirilmesi kadar çalışanlara yetki ve sorumluluk devredilmesinin, yardımlaşmanın ve
dayanışmanın önemi üzerinde durulmaktadır. Müteşebbis (entrepreneur) kavramı yerine son
yıllarda “intrapreneur” kavramının kullanılmasının gerisinde yatan neden insan kaynağına daha
fazla önem verilmesini vurgulamak içindir. “Intrapreneur”, çalışanların işletmeyi, kendilerine
aitmiş gibi görmeleri, hissetmeleri ve buna göre davranmaları demektir. Kademe azaltma, sıfır
hiyerarşi, yetki devri, delegasyon, ödüllendirme, ekip çalışması Çalışanlara Hisse Senedi Satış
Planı (ESOP) ve saire uygulamalar çalışanların güçlendirilmesi için önem taşımaktadır. Son yıllarda
kullanılan “kurumdaşlık” (employeeship) kavramı da esasen çalışanların organizasyondaki önemini
vurgulamaktadır.
12. Değişim mühendisliği ile “esnek üretim” arasındaki ilişkiyi de açıklamakta yarar bulunmaktadır.
Esnek üretim, bir malı istenilen anda ve istenilen miktarda üretmeyi ifade etmektedir. Geleneksel
yönetim anlayışında hakim olan kütlesel üretim anlayışı çağımızda müşteri beklentilerinin süratle
değişmesi ve yeniliklerdeki sürat dolayısıyla önemini kaybetmiş ve bunun yerini esnek üretim
anlayışının temelini oluşturan Tam Zamanında Üretim anlayışı almıştır.
14. Değişim mühendisliğinin bir diğer özelliği de “devrimci” ve “katılımcı” bir değişim yönetimi
modelini benimsemiş olmasıdır. Bu yönüyle değişim mühendisliği geleneksel değişim yöntemi
modellerinden ayrılır: Geleneksel değişim yöntemi modelleri esasen üç ana başlık altında
toplanabilir:
a) Evrimci ve katılımcı değişim yönetimi modeli. Bu değişim yönetimi modelinde değişimin tedrici
olarak (kademeli olarak ve yavaş yavaş) yapılması ve değişim yönetimi çalışmalarına organizasyon
çalışanlarının katılımı öngörülmektedir.
b) Evrimci ve otokratik değişim yönetimi modeli. Bu organizasyonel değişim yönetimi modelinde de
yine yukarıda olduğu gibi değişimin tedrici ve ılımlı olması savunulmaktadır. Ancak burada değişim
ile ilgili kararları alan ve uygulayan otokratik bir lider ve/veya otokratik bir üst yönetim
IX
kuruludur. Burada organizasyonda yapılacak reformlar tepeden verilen emirlerle olur ve
organizasyon çalışanları bunu sadece uygulamakla görevlidir.
c) Devrimci ve otokratik değişim yönetimi modeli. Bu değişim yönetimi modelinde ise değişim
otokratik bir lider ve ona itaat eden bir grubun önderliğinde hızlı bir şekilde gerçekleştirilir. Bu
modelde değişimin süratle ve zaman kaybetmeden yapılması sözkonusudur. Organizasyon
üyelerinin yapılan reformlara itiraz etme hakları yoktur. Askeri darbeler (ihtilaller) bu tür
değişim yönetimi modeline örnektir.
d) Devrimci ve katılımcı değişim yönetimi modeli. İşte bu değişim yönetim modeli bizim bu
çalışmada “değişim mühendisliği” olarak adlandırdığımız organizasyonel değişim modelini ifade
etmektedir. Bu modelde değişim yönetimi çalışmaları üst yönetimin önderliğinde ve tüm
organizasyon çalışanlarının katılımı ile gerçekleştirilir. Ancak, burada benimsenen tedrici değil,
radikal değişimdir.
15. Son olarak değişim mühendisliğinin “holistik” ya da “bütünsellik” özelliği üzerinde durmak
gerekir. Değişim mühendisliği, tüm süreçlerin teknik yönleri (teknoloji, standartlar, kontroller
v.s.) ve sosyal yönleri olarak ele alınmasının gereği üzerinde durmaktadır. Değişim mühendisliğinin
“bütünsellik” özelliği aynı zamanda şunu ifade etmektedir. Değişim mühendisliği; otomasyon,
toplam kalite yönetimi, yeniden yapılanma, çalı-şanların güçlendirilmesi, dış kaynaklardan
yararlanma, yalın organizasyon, sıfır hiyerarşi, kademe azaltma, esnek üretim, benchmarking gibi
yeni yönetim tekniklerinin tümünden yararlanarak değişimi gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.
TASARIMDA KALİTE:
İlk defada doğru yapmak ve sıfır hata idealine ulaşmak için ürünün ilk tasarımından başlayarak
tüm aşamalarda kalitenin sağlanması.
BENCHMARKİNG:
Organizasyondaki stratejilerin, sistem ve örgüt yapısının, süreçlerin ve diğer tüm uygulamaların
başka organizasyonlarla kıyaslanarak “en iyi uygulamaların” bulunması ve organizasyona
uyarlanması.
KÜÇÜLME (Downsizing):
1) Yapısı yerine daha küçük organizasyonel birimlere bölünerek faaliyet gösterme.
2) Organizasyonda kademe sayısını azaltarak küçülme.
3) Ölçek ekonomilerine dayalı üretim modelinin terkedilmesine dayalı küçülme.
X
RIGHTSIZING:
1) Optimal büyüklükte üretimde bulunma.
2) “Adama göre iş ”yerine “ işe uygun eleman” bulunması ve istihdam edilmesi.
3) Çalışanların kendilerine en uygun alanda görevlendirilmeleri.
ESNEK ÜRETİM:
Kütlesel üretim yerine bir malı istenilen miktarda üretme: Tam Zamanında Üretim (JIT).
KADEME AZALTMA:
Organizasyondaki yönetim kademelerinin azaltılması; işe karar veren ile uygulayan arasındaki
kadamelerin mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırılması.
ÇALIŞANLARI GÜÇLENDİRME :
Çalışanlara yetki ve sorumluluk devredilmesi; çalışanların karar alma sürecine katılması; ekip
çalışmasına önem verilmesi; çalışanların motivasyonu ve ödüllendirilmesi; çalışanların
organizasyonda pay sahibi olması (ESOP) ve saire.
OTOMASYON:
Organizasyonda rutin işlerin mümkün olduğu ölçüde robotlara ve bilgisayarlı makinalara
yaptırılması.
SÜREKLİ EĞİTİM:
İşe uygun eğitimli ve bilgili eleman alınmakla yetinilmemesi; sürekli eğitime; bilgi ve beceri
kazandırmaya önem verilmesi.
OTOKONTROL:
Organizasyonda multi-fonksiyonel ekip çalışmasına önem verilerek denetim ve kontrollerin ekip
içinde çalışanların birbirlerini kontrol etmeleri şekline dönüştürülmesi; denetim kadrolarının fazla
şişirilmemesi.
XI
Seiri (sınıflandırma), seiton (düzen), seiso (temizlik), seitketsu (standardizasyon), shitsuke
(disiplin).
Organizasyonun durum analizini yap ve değişim sonrasında elde edilecek kazançları ortaya koy.
Değişim için avantaj ve dezavantajları; elde edilecek faydaları ve maliyetleri tesbit etmeye çalış.
Organizasyonun değişim için kararlı olduğu konusunda yönetici ve çalışanlarla iletişim kur.
Mevcut ve potansiyel müşterilerle ilgili her türlü enformasyonu tanı ve analiz et.
XII
“En iyi uygulamaları” (best practices) adapte ederek bir stratejik planlama yap.
Hayati önem taşıyan kısa ve uzun vadeli organizasyon amaçlarını tespit et.
Yeni yönetim modelinin kurumsallaştırılması için süreçleri tanı ve süreçler arasındaki işbirliği ve
iletişimi sağla.
XIII
başaramamak.
16. Değişim mühendisliğini kimseyi mutsuz etmeden gerçekleştirmeye çalışmak.
17. Değişim mühendisliğinin getirdiği değişimlere gösterilen direnç karşısında geriye çekilmek.
18. Değişim mühendisliği çalışmasını sürüncemede bırakmak
İçinde yaşadığımız son çeyrek yüzyılda dünyada en çok konuşulan konuların başında
“değişim” gelmektedir. Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda makro ve mikro düzeyde tüm
organizasyonlarda değişimin kaçınılmaz olduğunu gözlemle-yebiliyoruz. Organizasyonları değişime
zorlayan faktörleri şu şekilde özetlemek mümkün:
Globalleşme ve rekabet,
Uluslararası ve bölgesel entegrasyonların önem kazanması,
Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler,
Malzeme teknolojisindeki gelişmeler,
Yeni teknolojik buluşlar,
Yeni oluşan pazarlar dolayısıyla pazar kapma yarışı,
İnsan hakları ve demokrasi alanındaki gelişmeler dolayısıyla, organizasyonlarda insana saygının
önem kazanması,
Ekonomik kalkınmanın itici gücünün insan kaynağı olduğunun anlaşılması,
Müşterilerin bilinçlenmesi ve müşteri beklentilerinin (kalite, hızlı servis, ucuzluk, ürünün estetk
değeri, güvenli olması vs.) değişmesi,
Çalışanların yönetime katılma ve daha demokratik yönetilme istekleri,
Değişen demografik yapı (iş gücündeki cinsiyet, dil, ırk, kültür farklılıkları vs.),
Sosyalizmin çöküşü ve piyasa ekonomisine geçiş sürecine giren ülkelerdeki pazar potansiyeli,
Değişim konusunu daha iyi anlayabilmek için şu sorulara cevap aranması önem taşımaktadır :
Değişim Ne’dir ?
Değişim Niçin / Neden gereklidir?
Değişim yapılarak Nereye ulaşılmak istenmektedir?
Değişim Ne Zaman gerçekleştirilecektir?
Değişim Nasıl yapılacaktır?
Yukarıdaki beş “N” li sorulara ilaveten bir de “K” lı sorunun cevabını araştırmak değişimin
başarısı için gereklidir :
Değişimin öneminin ve gereğinin iyi kavranabilmesi için yukarıdaki 5-N ve 1-K olarak ifade
edebileceğimiz soruların bilimsel bir analizinin ve değerlendirilmesinin yapılması gereklidir. Bu
çerçevede Tablo-1’de yeralan bilgiler konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Değişim
mühendisliği çalışmalarına başlamadan önce Tablo-1 ’de yeralan soruların titzlikle ele alınması ve
araştırılması önem taşımaktadır.
XIV
Tablo-1 : Organizasyonda Değişim ve Yeniden Yapılanmada Başarı
için 5-N ve 1-K Yaklaşımı
1. Ne?: Değişim ve yeniden yapılanmadan önce organizasyon yapısının “Ne” olduğunu ve “Ne” tür
özelliklere sahip olduğunu bilmek gereklidir.
· Ne türde bir organizasyon yapısına sahibiz? (Kamu organizasyonu, özel organizasyon, kar amacı
gütmeyen organizasyon vs.)
XV
uyarlamak” şeklinde de ifade edebiliriz. Önemle belirtelim ki, değişim mühendisliğinin en önemli
araçlarından birisi “benchmarking”dir. Değişim yönetiminde benchmarking ile organizasyonda bir
atılımın gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.
Değişim mühendisliğinde “süreç” kelimesi kilit bir önemi sahiptir. Bu nedenle değişim
mühendisliğinde yapılacak işlemleri ve süreci kısaca ele almakta yarar bulunmaktadır. Değişim
mühendisliği alanında çok önemli çalışmaları olan Raymon L. Mangenelli ve Mark M. Klein 1994
yılında yazdıkları Değişim Mühendisliği El Kitabı (The Reengineering Handbook) içerisinde
organizasyonel değişimin beş aşamada gerçekleştirilebileceğini yazmaktadırlar. Bu iki değişim
mühendisliği uzmanına göre değişim mühendisliği ile ilgili olarak ön hazırlık çalışmalarının ardından
organizasyonda bir süreç haritasının oluşturulması; organizasyonda bir atılımı gerçekleştirmeye
imkan sağlayacak vizyonun belirlenmesi, süreçlerin teknik ve sosyal boyutlarının tüm yönleriyle
analiz edilmesi ve son olarak da organizasyonda transformasyonun gerçekleştirilmesine yönelik
uygulamaların yapılması gereklidir. Bu konuda ayrıntılı olarak yapılması gereken işlemler aşağıda
yeralmaktadır :
XVI
Organizasyonda ideal performans seviyesine ulaşılması için vizyon oluştur.
Vizyon ve alt vizyonları tespit ederek zaman planlaması yap.
XVII
1.Üst Yönetim İçin Kaizen Stratejisi
Üst yönetim KAIZEN stratejisini kavramalı.
Üst yönetim KAIZEN stratejisinin uygulanması için destek olmalı.
Üst yönetim, organizasyonda sistemleri, prosedürleri ve yapıları oluşturarak KAIZEN
stratejisinin amaçlarını oluşturmaya çalışmalı.
Bölüm şefleri KAIZEN stratejisinin başarıyla uygulanması için çalışanlara rehberlik etmeli.
Bölüm şefleri organizasyonda sürekli gelişmenin sağlanması için Kalite Çemberleri oluşturulmasını
sağlamalı ve bu gruplar içerisinde çalışanları desteklemeli.
Bölüm şefleri, çalışma gruplarının toplantılarında disiplini sağlamalı.
John Macdonald ve John Piggott adlı yönetim uzmanları ise Global Kalite adlı eserlerinde sürekli
gelişme için altı aşamanın gerekli olduğunu belirtmektedirler :
3.Eğitim
Tüm çalışanların eğitimi.
XVIII
Organizasyonlarda iş süreçlerinin, performans ölçümünün ve süreç gelişimi konularının
değerlendirilmesi.
Organizasyonda değişim için korkunun atılması, engel ve sınırlamaların ortadan kaldırılması ve
istatistiksel düşünme.
6. Sürekli Gelişme.
Tüm yönetici ve çalışanların analitik ve istatistik eğitiminin yenilenmesi.
Organizasyonda istatiksel metodolojinin geniş olarak kullanımı.
Tüm süreçlerdeki değişikliklerin planlı olarak ölçülmesi.
Diğer ayrıntılı istatiksel araçların kullanılması.
Organizasyondaki tüm çalışanların KAIZEN (Sürekli Gelişme) sürecine aktif katılımı.
XIX
Değişim mühendisi dışında organizasyonda bir de Değişim Mühendisliği Yürütme Komitesi
oluşturulmalıdır. Değişim mühendisi, genel olarak bu komitenin başında bulunan kişidir. Bu yürütme
komitesi üst düzeyde kararları almak, değişim mühendisliği çalışma gruplarını ve süreç
sorumlularını atamak, organizasyonda yapılan çalışmaların sonuçlarını izlemek, değerlendirmek vs.
konularında görevli olmalıdır. Bunların dışında organizasyondaki temel süreçler ve fonksiyonların
yeniden inşası çalışmalarını yönetecek “süreç sorumluları” belirlenmelidir. Bu kişiler, ilgili sürecin
ya da fonksiyonun yürütülmesinden birinci derecede sorumlu olan kimsedir.
Buraya kadar değişim mühendisliği çalışmalarının organizasyon içi elemanlarla
yürütülmesinden sözettik. Organizasyonun büyüklüğüne göre bir kaç defaya mahsus olmak üzere
veya sürekli olarak değişim mühendisliği konusunda uzman bir yönetim danışmanlığı firması ile
kontrat imzalanabilir. Konu ile ilgili deneyimi ve uzmanlığı olan danışman şirketlerle işbirliği
içerisinde olunması son derece önem taşımaktadır.
Süreç takvimi ise üç aşamalı olarak şu şekilde belirlenebilir. Birinci aşama analiz sürecidir
ve bu sürecin 1-4 ay içerisinde yürütülmesi mümkündür. Küçük ve komplike olmayan bir
organizasyon için bu süreç daha da kısa olabilir. Bu aşamada değişim mühendisliği konusunda üst
yönetimden başlayarak tüm yönetim kadamelerinin bilgilendirilmesi gerekir. Bu süreç içerisinde
benchmarking tekniği ile değişim mühendisliği konusunda deneyim sahibi kuruluşlar ile işbirliği
yapılabilir.
İkinci aşama, planlama aşamasıdır. Bu aşamada organizasyon için genel bir stratejik plan
hazırlanır. Ayrıca, bu değişimin nasıl, ne şekilde ve kim tarafından yönetileceğine ilişkin bir
Değişim Yönetimi Planı hazırlanır. Yine bu aşamada değişim mühendisliği çalışmalarını yürütecek
çalışma grupları ve bunların başındaki süreç sorumluları belirlenir. Bu sürecin 2-3 ay içerisinde
gerçekleştirilmesi mümkündür.
XX
zamanda gereksiz ve katma değer yaratmayan fonksiyonları ve iş süreçlerini ortadan kaldırmış bir
organizasyondur.
Çevik Organizasyon. Mükemmel bir organizasyon her türlü kriz ve olağanüstü ortamlara önceden
hazır olan ve buna karşı mukavemetini ortaya koyabilecek kadar güçlü bir organizasyondur.
Esnek Organizasyon. Mükemmel bir organizasyon bir malı istenilen anda ve istenilen miktarda
üretme esnekliğine sahip olan bir organizasyondur. Tam Zamanında Hizmet ve Tam Zamanında
Üretim, esnek organizasyonun iki önemli boyutunu teşkil eder.
Sibernetik Organizasyon. Mükemmel organizasyon başta bilgi teknolojileri olmak üzere tüm yeni
teknolojilerden organizasyonda yararlanmayı hedefleyen bir organizasyondur.
Yenilikçi Organizasyon. Mükemmel bir organizasyon taklitçiliği değil, organizasyonda yenilik ve
yaratıcılığı en yüksek düzeyde destekleyen ve bunun iç gerekli motivasyonu sağlayan bir
organizasyondur.
Öğrenen Organizasyon. Mükemmel bir organizasyon, bilginin ve gelişmenin hiç bir şekilde
sınırlarının olmadığını bilen ve bunun için sürekli öğrenme yönünde fırsatları zorlayan ve
çalışanlarına imkanlar sağlayan bir organizasyondur.
Değişim mühendisliği, değişimin nasıl en iyi bir şekilde yönetilebileceğini inceler. Değişim
mühendisliğinde cevap aranan başlıca sorular şunlardır :
XXI
Değişim ne demektir?
Bu ve benzeri sorulara en uygun cevaplar bulunması için “Değişim Mühendisliği” adı verilen
değişim yönetimi tekniğini mutlaka öğrenmeliyiz.Değişim mühendisliğinde başarıya ulaşmak için
kanaatimizce aşağıda ON EMİR olarak adlandırdığımız ilkelerin dikkate alınması ve bu doğrultuda
organizasyonel değişimin gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır.
2. Organizasyonda değişimin gerekliliği konusunda uzlaşmaya dayalı bir ortak vizyon oluştur.
7. Değişime engel olan tüm faktörleri analiz et. Değişimin önündeki engelleri ortadan kaldır.
Değişim projesine tüm çalışanların katılımını sağla.
10. Değişim mühendisliğini “sürekli gelişme” (Kaizen) felsefesine dayalı olarak yürüt.
XXII
NELER DEĞİŞTİRİLECEK?
1) Bölümün adı
2) Ders programı
3) Sınav ve not sistemi
4) Derslere girecek öğretim üyeleri
5) Öğretim üyelerine eğitim
4) Sınav ve nota bağlı sistemle sadece sınıf geçmeye çalışan öğrenciler araştırmadan uzak
kalmış durumda
5) Belli konularda uzman insanlar yerine, her konudan az az anlayan insanlar yetişmekte
6) Mezuniyet sonrası verilen eğitimin yetersizliğini gören özel sektör firmaları nedeniyle
yaşanan iş bulma sorunu.
Hemen
Uygulama süreci
1.SINIF:
* Matematik 1 * Matematik 2
XXIII
*İstatistik 1 * İstatistik 2
2. SINIF:
* İstatistik 3 * İstatistik 4
3. SINIF:
* Ekonometri 1 * Ekonometri 2
4.SINIF:
* İstatistik uygulamaları
XXIV
* Öğrencinin notuna itiraz edebilme hakkı
* Şeffaf değerlendirme
ÖĞRETİM ÜYELERİ:
*Üniversitemizde öğretim üyeleri, branşlarında bilgili olsalar da, güncel yenilikler konusunda
eksikliklere ve hangi ders de kimin ne kadar bilgi aktaracağı sorununa rastlanmaktadır. Özellikle
öğrenci ilişkilerinde açıklık konusu da önemsenmelidir. Eğitim konuları bunlardan seçilecektir
* En az 3 öğrenci
* En az 1 bölüm mezunu
* En az 2 araştırma görevlisi
ÇALIŞMANIN SONUÇLARI:
XXV
KAYNAKLAR:
XXVI
-John Naisbitt&Patricia Aburdene; Megatrends 2000, çev. Erdal Güven, Form Yay., İstanbul,
(1990)
-Mike Featherstone; Postmodernzm ve Tüketim Kültürü, Çev., M. Küçük, Ayrıntı Yay, İst.
(1996)
-Todd D. Jick, "Managing Change"in; Allanc Rohen, The Portable MBA in Management,
New York;(1994)
-Harri Lanning, "Reengineering the Company- a Framework for Avoiding Major Problems,
Organizational Design and Management, vol.1, (1993)
-J. Storey; New Perspectives on Human Resource Management, London Routledge,(1989)
-A. Rıza Büyükuslu, Globalizasyon Boyutunda İnsan Kaynakları Yönetimi, Der Yay., İst.
(1968)
-Robert Dilts and Gregory Bateson,NLP,(1990)
-John Kotter,Reengineering, Harvard,(1999)
-Serge,The Dance of Change, (1998)-
-Richard Beckhard, Resistance of Change, (1999)
-Yoneji Masuda, The information Society as Post-Industrial Society,(1998)
-M.Edwards Deming, Transformation, (1999)
-Stephen George and Arnold Weinerskirch, Stage of Reengineering, ( 1999)
-Raymon L.Mangelli and Mark M. Klein, The Reengineering Handbook, (1994)
-Maasaki Kaizen, Kaizen, (1986)
-John Macdonald and John Piggott, The Global of Quality, (1995)
XXVII
XXVIII