You are on page 1of 28

Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Önsöz

“İnsan maymundan geliyor”... Darwin’in bu sözleri, o yıllarda büyük bir skandal yaratmıştı. Bugün, çok az
sayıda insan bunun tersini düşünüyor. Ancak mesele bütünüyle hâlâ açıklığa kavuşmuş değil. Özellikle bir
soru hâlâ yanıtını arıyor: Maymundan insana geçiş nasıl gerçekleşti? Bu soruyu şöyle de sorabiliriz: İnsanın
evrimi yukarıdaki gibi aşamalı bir biçimde mi, yoksa bir anda, aniden mi gerçekleşti? Ya da insan yukarıdaki
gibi sürekli bir biçimde, çevresindeki değişikliklerin etkisiyle aşamalı bir biçimde mi ayağa kalktı, yoksa bir
tramplenden atlar gibi, embriyon gelişimini etkileyen çok ani dönüşümlerin sonucu her şey bir anda mı
gerçekleşti?

Söze en kestirmeden, hiç suya sabuna dokunmadan yani fazla uğraşmadan, “Bir Kutsal kitabın
ilahi mi olduğunu, yoksa bir insan ürünü mü olduğunu nasıl anlarsınız?” sorusuna yanıt arayarak
başlayalım ve sonuçlandıralım.

Örneğin Barnabas İncili’nin bir insan ürünü olduğunu, metinlerde anlatılan olaylardaki tarihsel
hatalardan anlıyoruz. Doğrudur; Barnabas İncili tarihsel hatalarla doludur, dolayısıyla bir insan
ürünüdür. Bu durumda diğer İnciller’e bakmamıza gerek yok. Çünkü onlarda da aynı hatalar
vardır.

Ya Tevrat?

İşin içine yine bize kesin sonuçlar veren matematik devreye giriyor. Çünkü Tevrat’ın orijinal
olmadığını da Eski Ahit’in I. Krallar Bap 7, Ayet 23’teki (ya da II. Tarihler, Bap 4, Ayet 2) şu
satırlarda, hem de hiç yorulmadan, açıkça şöyle görüyoruz:

“Ve dökme denizi bir kenardan o bir kenara 10 Kübit olarak değirmi biçiminde yaptı, ve yüksekliği 5
kübitti; ve 30 kübitlik bir ip onun çevresini sarardı (Also, he made a molten sea of ten cubits from
brim to brim, round in compass, and cubits the height thereof; and a line of thirty cubits did compass
it round about." (I Kings 7:23; see also 2 Chronicles 4:2))”

Bu ayete göre, dökme deniz değirmi yani daire biçiminde olup, bir kenardan öbür kenara (yani
çapı) 10 Arşın gelmektedir. Çevresi de 30 Arşın. Şu halde Pi’nin kutsal kitaba göre değeri
30
π = = 3 tür. Kutsal kitabın “Krallar Kitabı” bölümü yaklaşık M.Ö. 550’de Eski Yahudiler
10
tarafından derlenmişti. Fakat o tarihte Pi sayısı çok daha hassas bir biçimde biliniyordu: Örneğin
M.Ö. 2000’lerde Babilliler pratik hesaplarında π = 3 ve daha iyi yaklaşımlarda ise π = 3; 7,30 =
1
3 = 3.125 değerlerini kullanırlarken, Mısırlı Katip Ahmes de M.Ö. 1650’de M.Ö. 2000’lerden
8
16 2
kalma eski bir papirüsten kopyaladığı bir problemde, π = � � = 3.160493827 değerini
9
veriyordu (Detaylı bilgi için “A Cronology of Pi”ye bakınız lütfen). Ancak M.Ö. 550’de bile bir
haberi bir yerden başka bir yere ulaştırmak çok zordu, dolayısıyla Eski Yahudi derleyicilerin bu

1
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

gelişmelerin farkında olması mümkün değildi. Buradan da din adamları ile matematikçilerin bu
tarihlerde artık eskiden olduğu gibi aynı kişiler, ki eskiden Rahipler (din adamları) aynı zamanda
matematiği de çok iyi bilirlerdi, olmadığı sonucu çıkar.

İşte biz, bu sonuçla Tevrat’ın değiştirilmiş olduğunu anlıyoruz. Çünkü, eğer siz, orijinal bir metni
değiştirirken, özellikle matematikle ilgili bir yeri değiştirken, son gelişmelere bakmadan hareket
ederseniz, bu ayetteki gibi matematiksel bir hatayla karşılaşmanız büyük bir ihtimalle
gerçekleşecektir, demektir.

Tevrat’ın değiştirilmiş olduğuna dair bir başka örnek:

“Erkek çocukların büyüğü, diğerlerinkinin iki katı miras alır.”, Tesniye: 21, M.Ö. 8.-7. yüzyıl.

Bu örnek ilkinden çok ama çok zor. Çünkü sizin bu örnekten hareketle Tevrat’ın değiştirilmiş
olduğunu kanıtlamız için 40 fırın ekmek yemeniz yani çok büyük bir birikime sahip olmanız
gerekir, dersem doğru olur. Aşağıda görüldüğü gibi Tesniye kitabındaki “İlk Oğulluk Hakkı”nda
geçen bu sonuç Babil’den gelmektedir. Yahudiler, M.Ö. 586’da Babil Kralı Nabukadnezar II (M.Ö.
605-562) tarafından Babil’den sürülmesine rağmen, onların miras kültürünü sürdürmeye devam
ettiler.

Dahası var; Babil’den Yahudiler’in kutsal kitabı Tesniye’ye geçen bu gelenek, oradan da, zamanın
şartlarına göre uygulaması değişerek, Kur’ana geçmiştir. Elimizde, kronolojik sıralamayı takip
ettiğimizde, bunun doğru olduğunu gösteren tabletler, belgeler var!

O zaman Tevrat (Eski Ahit) insan elinden çıktığına göre, İncil (Yeni Ahit)’in de insan elinden ve
ağzından çıkması gerekmiyor muydu? Bizim için buraya kadar iyi de, bundan sonrası zor: İncil ve
Tevrat’ın, Kuran gibi vahiy yoluyla oluştuğuna (indiğine) inanan Müslümanların da dünyası
yıkılmayacak mıydı? Çünkü elimizde Kuran’a Tesniye’den, Tesniye’ye de Babil’den geçen
reddilemez bir miras kültürü var. Buna göre Tevrat ve İncil insan imgeleminin ürünü olduğuna
göre Kuran da insan imgeleminin ürünü olmaz mı?

OKUYUN, AKLINIZ AÇILSIN

Aşağıda birçok bilimadamının değerli çalışması var ve bu çalışmaları koronolojik sırayı takip
ederek okuduğunuzda, Sümer-Babil’deki miras kültürünün kökenin aşama aşama Kuran’a nasıl
sızmış, daha doğrusu “mutasyon”a uğramış olduğunu ve Kuran’daki miras oranlarının
1 1 1
+ + = 1 eşitliğindeki oranlardan nasıl türetilmiş olduğunu göreceksiniz. Darwin’e göre,
2 3 6
“Mutasyonlar sonucunda yeni karakterler kazanmış olan canlılardan çevre koşullarına uyum
gösterenler yaşarken uyum gösteremeyenler yaşamlarını sürdüremeyerek ortadan kalkarlar”.
Buradaki mutasyon ise çevre şartlarına uyum göstererek, özelliği hiç değişmeden, 4000 yıldan
fazla bir süredir devam ediyor. Fakat şimdiye kadar herkes kendi uzmanlık alanında çalıştığından
ve aralarında bir organizasyon olmadığından bu mutasyon (gerçek) itiraf edilememiştir. Daha
doğrusu, herkes 3 maymun oyununu oynadığı için bu gerçek itiraf edilememiştir. Yoksa ortada
anlaşılmayacak bir şey yok.

İşte bu nedenle bu makaleyi öncelikle dindarlar okumalı: Makaleyi içlerine sindire sindire
okurlarsa, dinden çıkmak yerine daha iyi, daha bilinçli mümin olacaklarına inanıyorum. İnsan
imgeleminin, insan dehasının ürünü olmak, insan imgeleminden, insan elinden çıkmak hiçbir din
kitabını değersizleştirmez.

UPUAUT, Turan Dursun Sitesi’nden bir araştırmacı, 15.01.2011, 22:30.

2
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Aşağıdaki çalışmada Mezopotamya’daki miras kültürünün kökeni olan 2:1 oranının evrimini
kronolojik sıraya göre aşama aşama anlatıyorum.

1. Büyük Oğul Egemenliği Dönemi: En eski Sümer tabletlerinde, yönetici tanrı veya krallar,
kendilerini sürekli olarak ‘ilk’, ‘Büyük Oğul’ şeklinde tanıtmaktaydılar. Eski Sümer dönemi
tabletlerinde “Du-mu-uş” olarak okunan kelime, “Dumu (çocuk, döl ) + Uş (takip eden,
izleyen)” anlamındadır. Bu kelime başlangıçta, yalnızca, ‘ilk gelen’ (“premiére né”) Büyük Oğul
için kullanılmaktaydı. Ölen babanın cenazesinin başında kandil yakma ve toplumun ölüm-cenaze
kültü gereği yapılan törenlerdeki yetkilisi de “Dumu-uş” olarak adlandırılan bu şahıstır.
Anlaşılıyor ki, bu aynı zamanda ‘mirasçı’ olan bireyin de tanımıydı ve bu mirasçı Büyük Oğul’dan
başkası değildi. Bu eski vurgu, Sümer-Babil toplumlarında, Büyük Oğul’un başlangıçta babanın tek
mirasçısı olduğu bir döneme atıf olmalıdır ve bu döneme ilişkin elimizde yalnızca M.Ö. 1800-
1700’e tarihlenmiş Larsa Tabletler Grubu’ndan 2 tane örnek vardır:

Tablet TCL X. 141: Büyük oğul , miras


1
kalan bir bahçenin 3 iku 3 sar =
2
353 sar‘lık parçasını alırken, küçük oğul
1
1 iku 26 sar = 176 sar’lık kalan
2
parçasını almaktadır. Büyük oğul, bu
1
miras paylaşımındaki sar’lık hisse
3
fazlalığı için, küçük oğula 1 Gin (Şekel)’lik
gümüş ödemektedir (Bkz. “LES
CONTRATS DE PARTAGE DE LARSA
PROVENANT DES ARCHIVES D'IDDIN –
AMURRUM, Lubor Matouš, Praha,
Archiv Orientalni. 1949. Vol. XVII.
p:142-173”e. Bu kaynağın Türkçe çevirisi
için başlıktaki linke tıklayınız).

Not 1: Ur Tabletler Grubu’na göre M.Ö.


2000’lere ait başka bir tabletten kopyalandığını anlaşılan bu problem yeniden derlenerek AO
6424 no’lu tabletin 141. bölümüne konulmuştur. Bu son tablet M.Ö. 1800-1700’lere tarihlenmiş,
muhtemelen Hammurabi (M.Ö. 1792-1750) dönemine ait. Lubor Matuş, bu problem metninin
1
çevirisinde, problemdeki hisse fazlalığını sar olarak verir. Fakat bu değer yanlıştır. Doğrusu,
2
1
aşağıdaki çözümden de görüldüğü gibi sar olacaktır.
3

Çözüm: Babil algoritmasına (geometrik dizi) göre her kardeşe düşen hisse miktarı

1. (Büyük) kardeşin payı: 2x


2. (Küçük) kardeşin payı: x

olup, bunların toplamı 1 olduğundan

(1) 2x + x = 1

eşitliğinden

1
(2) x =
3

3
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

1
elde edilir. Buradan miras kalan alanı, 5 iku 29 sar = 529 sar olan bahçenin x = ’ü küçük oğula
3
1 1 1
verildiğinden, küçük oğul mirasın × 5 iku 29 sar = 1 iku 76 sar = 176 sar ve büyük oğul da
3 3 3
1 2 2 2
2x = 2 × 1 iku 76 sar = 2 iku 152 sar = 3 iku 52 sar = 352 sar almış olur. Fakat bu miras
3 3 3 3
paylaşımında, büyük ve küçük oğul bahçenin alanını “sar” ölçü birimine göre tam sayılarla
1
paylaştıklarından, büyük oğula 353 sar ve küçük oğula 176 sar hisse verilirken, büyük oğul,
3
sar’lık hisse fazla aldığı için, küçük oğula 1 Gin (Şekel)’lik gümüş ödemektedir.

Paylaşılan ne idi, bu eski ölçü birimleri


bize neyi anlatıyor?

Tabii burada ne olup bittiğini anlayabilmek


için, Eski Babil Metrolojisi’ne göre 1 sar’ın
yaklaşık 36 M 2 olduğu düşünülürse miras
olarak paylaşılan bahçenin 5 iku 29 sar =
1
529 sar ≅ 529 × 36 M 2 = 19044 M 2 ve
3
sar’lık hisseye karşılık 1 Gin (Şekel)
ağırlığında gümüş ödendiğine göre, ki bu
değer tam değil yaklaşık olmalı, bahçenin o
günkü parasal değeri 3 × 529 gin =
1587 gin = 26 mana 27 gin = 26; 27 mana (1
mana, yaklaşık yarım kilodur) yaklaşık 13.225
KG’lık gümüş demektir. Eğer siz,
kapalıçarşıdaki gümüşün şimdiki gram
fiyatını 0.75 TL olduğunu düşünürseniz,
13.225 KG ağırlığındaki gümüş 9918.75 TL
demek ve bu da dikkat çekici bir miktardır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Mirastan


353 Sar hisse alan Büyük Oğul’un, Küçük
1
Kral Hammurabi Güneş Tanrısı Şamaş’ın tahtının önünde. Oğul’a sadece sar’lık hisse fazlalığı (ki Büyük
The Kings: From Babylon to Baghdad (Part 2) programında 3
2
da canlandırılan bu sahnede (ki bu sahne, aynı zamanda be- Oğul’un mirastan alacağı pay 352 sar ve bu
3
nim koptuğum sahnedir), Hammurabi, M.Ö. 1760 civarında 1
kendi adına yazılmış “Hammurabi Kanunları”, kendisinden da 352 sar’ı aştığından, Büyük Oğul mirasın
2
önce toplanmış Ur kralı Ur-Nammu’nun Kanun Kitabı 2 1
(M.Ö. 2050), Eşnunna Kanun Kitabı (M.Ö. 1930) ve İsin’li
352 + = 353 sar alırken Küçük Oğul
3 3
Lipit-İştar’ın Kanun Kitabı (M.Ö. 1870)ndan oluşan yasa 1 1
176 − = 176 sar almaktadır) 1 gin (Şekel)
koleksiyonları ve çeşitli meselelerde verdiği kararları 3 3
içermekle birlikte, Babil’in koruyucu tanrısı “Marduk” adı- ağırlığında gümüş ödemesi, onun miras
na yapılan Esagila Tapınağı’na dikilen bir taş üzerine Akatça hakkının, küçük oğul hakkının, 2 katı olarak
dilinde yazılmıştı ve kendisine bu kanunları yazdıranın hesap edildiğine şüphe bırakmıyor.
Güneş Tanrısı Şamaş’ın olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla
bu kanunlar da Tanrı sözü sayılıyordu.
Bilindiği üzere, “Krallar” gerek Sümer-Babil, gerekse Eski
Tablet TCL X. 55: (Tabletin ilk bölümleri
Mısır tarihi kayıtlarında hep tanrılarla birlikte anılırlar. okunamıyor.) Esirlerin paylaşımında bir oğul
Bunun dışında, kralların başka biriyle anıldıklarını göste- 11, öteki ise 5 esir almaktadır.
ren, işaret eden, ima eden hiçbir tarihi kayıt yoktur! Dün-
yanın hangi tarafına giderseniz gidin, bu hep böyledir!!!
Çözüm: Yine M.Ö. 2000’lere ait bu problemde
1 1
16 esir var. Esirlerin paylaşımında Küçük Oğul (2)’ye göre × 16 esir = 5 esir, dolayısıyla 5 esir
3 3
1 2
alırken, Büyük Oğul bunun 2 katını yani 2 × 5 esir = 10 esir, dolayısıyla 11 esir almaktadır.
3 3

4
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

1
Burada yine Büyük Oğul, Küçük Oğul’a esirlik hisse fazlalığı için tabletin okunamayan ilk
3
bölümlerinde bir şey veriyor olmalı!

Şu halde bu miras paylaşım düzeninde ilk olarak,

(3) E = 2e

eşitliğinin kullanılmış olduğunu anlıyoruz (E: Büyük Oğul, e: Küçük Oğul).

2. Oğullararası Egemenlikte Geçiş Dönemi: İlk dönemde baskın birey Büyük Oğul idi. Fakat bu
durum daha sonra Büyük Oğul’un mirastan 2 hisse payı ve öteki oğulların 1’er hisse almasıyla bir
gelenek halini alıyor. Matuş, bu durumun artık bir gelenek halini aldığını şu tabletlerle ortaya
koyuyor:

Tablet TCL XI. 174: Büyük oğul topraktan 600 Şe (birim)’lik hisse, öteki erkek kardeşler ise
300’er Şe’lik hisse almaktadırlar.

Tablet YBT VIII. 88: Dört hisseye bölünmüş toplam mirasın 2 hissesini bir oğul almakta; 1’er
hisse de iki oğula verilmektedir.

Demek ki bu dönemde (3)’teki 1 oğula karşılık gelen e ifadesi, 2 ve 2’den fazla oğul için geçerli
oluyor. Bu durum bize, Kur’an-ı Kerim’deki miras ayetlerinde yapılan şu ayırımları hatırlattı:

“Eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın
ise o zaman ona malın yarısı vardır.”, Nisa suresi, Ayet 11.

“Senden fetva istiyorlar. Deki: "Allah size kelâle (babasız ve çocuksuz kimse) nin mirası hakkında
hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan, fakat kız kardeşi bulunan bir kişi ölürse, bıraktığı malın yarısı
o (kız kardeşi)nundur. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona varis olur. Eğer (ölenin)
iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır.”, Nisa suresi, Ayet 176.

Not 2 (İsrâil Hukukunda Oğulların Miras Paylaşımı): Yahudiler M.Ö. 586’da Babil Kralı
Nabukadnezar II (M.Ö. 605-562) tarafından Babil’den (ve M.Ö. 1400’lerde de Mısır'dan, ki buna
“Exodus (Çıkış)” denilir) sürgün edilmişler idi ama aynı geleneği devam ettirdiler:

“Erkek çocukların büyüğü, diğerlerinkinin iki katı miras alır.”, Tesniye: 21, M.Ö. 8.-7. yüzyıl.

Bu sonuç İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman tarafından verilmiştir. Gerçi bu sonuç
Gershon Brin’in “İncil Hukukunda Çalışmalar: İbranice İncil’den Ölü Deniz Parşömenleri’ne (Studies
in Biblical law: from the Hebrew Bible to the Dead Sea Scrolls, Chapter 10, page. 238)”
çalışmasından biliniyor; çünkü orada bunun için bir analiz yapılmış. Fakat Hayrettin Karaman
hocamız bunu somutlaştırmış ve kendi sitesine koyarak büyük bir cesaret örneği göstermiştir.
Çünkü Türkiye’de onun dışında bu sonucu veren başka bir İslam alimi yok! Ancak onun da,

“Erkek çocukların büyüğü, diğerlerinkinin iki katı miras alır.", Tesniye: 21, M.Ö. 8.-7. yüzyıl.

“Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı
kadar”, Nisa Suresi, Ayet 11, M.S. 625.

sonuçlarını yanyana getirip esas sonucu çıkartamamış yani bu sonucun Kur’ana Tesniye’den
geçmiş olduğunu söyleyememiş olması üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Çünkü burada bir
5
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

gerçek var ve hiç kimse bu gerçeği itiraf edemiyor: İncil uzmanları, örneğin Gershon Brin’in
kitabında görüldüğü gibi, Eski Ahit’teki “İlk Oğulluk Hakkı” ile ilgili metinleri okur ve mevcut
sonuçları çıkarırlar. Fakat bu sonuçlar ile Kuran’daki miras ayetleri arasındaki ilişkileri
araştırmazlar. Aynı şekilde, Eski Babil dönemine ait miras hukukuyla ilgili tabletleri okuyanlar da,
örneğin Jozef Klima ve Lubor Matuş, yalnızca tabletleri okurlar ve mevcut sonuçları çıkarırlar.
Fakat onlar da miras paylaşımında aile bireyleri arasındaki ilişkileri kurmamakla birlikte, mevcut
sonuçlar ile Kuran’daki miras ayetleri arasında bağ kurmazlar. Yani herkes kendi uzmanlık
alanında çalışma yapıyor ama aralarında bir organizasyon yok ya da kurulamamış. Tabii ki gerçeği
söylemek gerekirse, herkes 3 maymunu oynuyor ve sanki aralarında söz birliği etmişcesine
susmuşlar. Fakat siz, bu iki alandaki çalışmalardan elde edilen sonuçları birleştirir ve bir bağ
kurmaya çalışırsanız, şimdiye kadar hiç kimsenin itiraf edemediği ya da etmek istemediği biricik
gerçeğe ulaşırsınız. Bu gerçek, yukarıda arka arkaya sıraladığım ayetlerde geçen 2:1 oranını veren
bağdır. Bu oran Babil’den Yahudiler’in kutsal kitabı Tesniye’ye ve oradan da Kuran’a geçmiş ve
yalnızca, zamanın şartlarına göre bu oranın uygulaması değişmiştir.

Burada Hayrettin Karaman hocamızın çıkarttığı sonuca ilişkin metin Tesniye (Yasanın Tekrarı)
ya da Yasa Kitabı (Deuteronomy)’nın 21. Bölümü’nde şu şekilde geçer:

İlk Oğulluk Hakkı

15. Eğer bir adamın iki karısı varsa, birini seviyor, öbüründen hoşlanmıyorsa; iki kadın da kendisine
oğullar doğurmuşsa; ilk oğul hoşlanmadığı kadının oğluysa;

16. adam malını miras olarak oğullarına bölüştürdüğü gün sevdiği kadının oğlunu kayırıp ona ilk
oğulluk hakkını veremez.

17. Hoşlanmadığı kadının oğlunu ilk doğan oğul olarak tanıyacak ve ona bütün malından iki pay
verecektir. Çünkü bu oğul babasının gücünün ilk ürünüdür. İlk oğulluk hakkı onun olacak.

Not 3:

1. Bu metni Kral James İncili’ndeki Deuteronomy 21 (King James Version) bölümünde de


bulabilirsiniz.
2. Burada kronolojik sıraya göre Tevrat’tan sonra İncil’de de olması beklenen böyle bir
maddenin olmaması, günümüze ulaşan tüm İncil’lerin tahrif edildiğini kanıtlar!

3. Oğullararası Egemenlikte Eşitlik Dönemi: Bu döneme kadar Eski Sümer-Babil’deki oğullar


arasındaki miras paylaşım yasa ve bunun (kanıt) tabletlerine sahip olduğumuz aşama, öteki
oğulların her birinin 1 hisse almasına karşılık, Büyük Oğul’un 2 hisse payı aldığı dönemdir. Miras
dağılım sürecinin önce erkek çocukların mirası aralarında ‘tartışarak’ sonuçlandırmaları (ki
burada “Buhârî, Vesaya: 1; Ebû Davud, Vesaya: 1”den nakledilen 3- MALIN ÜÇTE BİRİNİ VASİYET
ETMEK bölümüne bakıp, oradaki tartışmalardan da istifade edebilirsiniz) ve sonunda da, tüm
erkek kardeşlerin mirastan eşit pay almaları biçiminde ilerlediği anlaşılmaktadır. Matuş, TCL X.
31; YBT V. 148; YBT VIII. 83; 98 ve 167 no’lu tabletlerde mirasçıların paylaşımda eşit pay
aldıklarını ve geriye kalan 3 tablette, miras paylaşımının hangi kurallar içinde gerçekleştiğinin
belli olmadığını açıklıyor. Burada Sümer-Babil toplumları bakımından, genel çizgileri sıralanan ve
binlerce yıla yayılmış olması gereken bu sürecin, en ağır çözülen ve dolayısıyla daha uzun süren
bölümü, Büyük Oğul’un tek mirasçı olduğu ilk aşama olmuş olmalıdır.

Not 4 (Harezmi’den Eşitlik Dönemi’ne Bir Gönderme): Burada Eski Babil’deki Eşitlik
Dönemi’ne bir göndermede bulunan Harezmi (780-850)’nin şu örneğine bakmak gerekiyor.
Harezmi’nin bu örnekteki amacı; Eski Babilliler’in “Eşitlik Dönemi”ne bir göndermede bulunmak
6
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

değil, tam tersine, Kur’an-ı Kerim’deki Nisa suresindeki 11. ayetteki oğullar arasındaki miras
paylaşımında bir içtihad (yorum) yapmak ve böylece bu duruma ilişkin örneklerin bu şekilde
çözülmesine bir katkıda bulunmaktan ibarettir. İşte biz, Harezmi’nin bu katkısı sayesinde Kur’an-ı
Kerim’deki oğullar arasındaki miras paylaşımının hangi döneme ait olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

1
Örnek: Bir adam ölür, arkasında 2 oğlu kalır ve anaparanın (capital) ’ünü bir yabancıya vasiyet
3
eder. O oğullarına mirasından 10 dirhem verdiğine göre herbir hissedarın payını hesaplayınız
(Bkz. Robert of Chester's Latin translation of the Algebra of al-Khowarizmi, p. 46).

1
Çözüm: Öncelikle Harezmi’nin bu örnekte mirasın ’ünü aile dışından birine yani yabancıya
3
2
verdikten sonra 2 oğul için oranını Nisa suresindeki 11. ayete göre belirlemiş olduğu anlaşılıyor.
3
Ya da tersine düşünülürse, Harezmi, Nisa suresinin 11. ayetindeki

“Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar. İkiden fazla
2
kız iseler ölenin bıraktığının ’ü onlarındır...”
3

1 2 1
parçasına göre 2 oğul için 2 × = oranını alıyor ve mirasın geri kalan ’ünü mirası dağıtacak
3 3 3
kişiye veriyor.

Harezmi bu mirasın hissedarlar arasında nasıl paylaştırılacağını uzun uzun anlatır. Onun yaptığı
hesapları modern bir şekilde gösterirsek; en küçük hisse x olmak üzere

2
(4) (10 + x) = 2x
3

şeklinde 1. dereceden bir denklem elde edilmektedir. Bu denklemdeki x bilinmeyeni herbir oğula
düşen hisseyi ve 10 + x ise toplam mirası gösterir.

Şimdi bu denklemi çözersek; ilkin eşitliğin her iki yanı 2 ile sadeleştirilirse

10 + x
=x
3

ve ikinci olarak eşitliğin her iki yanı 3 ile çarpılırsa,

10 + x = 3x

denklemi elde edilir.

Artık bu son denklemde bilinenler eşitliğin solunda, bilinmeyenler eşitliğin sağına toplanırsa,

10 = 3x − x

eşitliğinden

10 = 2x

bulunur. İşte buradan

7
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

(5) x = 5

olarak elde edilmektedir.

Şu halde bu çözüme göre Harezmi, mirası dağıtan yabancıyla birlikte herbir oğula x = 5 dirhem
bırakmış. Çünkü toplam miras, denklemdeki 10 + x yani 10 + x = 10 + 5 = 15 dirhem idi. Buna
göre anaparayı 10 + x değil de bütün olarak “1 (Babilliler bu rakamı bir tek düşey çizgiyle
gösterirken, 60 sayısını da bundan türetilen, özel bir sembolle, 1’ şeklinde gösteriyorlar)” alırsak,
Harezmi’nin kurduğu denklem,

2 2
(6) × 1 = 2x ⇒ = 2x
3 3
1 1
olacak ve buradan x = elde edilecektir. Demek ki Harezmi herbir oğula düşen hisseyi olarak
3 3
1 2
almış. Toplamda da yani 2 oğul için 2 × = oranını almış.
3 3

Demek ki, demek ki,... Harezmi burada bir içtihad yapmış. Çünkü bu içtihadla ilgili Nisa suresinin
11. ayeti şöyleydi:

“Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar. İkiden fazla
2
kız iseler ölenin bıraktığının ’ü onlarındır...”
3

2
İşte bu ayeti kerime gereğince, Harezmi 2 oğlu ikiden fazlasıyla bir tutuyor ve oranını alıyor.
3
Tıpkı kendisinden yaklaşık 3 milenyum önce yaşayan Eski Babilliler gibi!

Bu sonuçla birlikte, küçük kardeşe düşen hisse 2 oğuldan herbirine düşen pay kadar olurken,
büyük kardeşe düşen hisse de Nisa suresinin 11. ayetinde geçen

2
“(Çocuklar) 2'den fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının ’ü onlarındır.”
3

hükmündeki kadarmış. Bu durumda “eğer kardeşler aynı yaşta iseler Babilliler ne yapardı?”
sorusunu sormanın alemi yok. Çünkü her ikisinin eşit miktarda hisse alacakları açıktır. Fakat
2
kardeşlerin yaşları ne olursa olsun, eğer 2’den fazla iseler, bu, Nisa suresinin 11. ayetinde iken
3
Babil’de en büyük kardeşe verilen pay olur. Yani bu ayette yapılan şey, Babil’de büyük kardeşe
verilen paya eşitlenmesi olayıdır.

Demek ki (Tablet TCL X. 55 ile Tablet TCL X. 141’e göre) Eski Sümer ve Babil toplumlarında, ilk
erkek oğulun miras üstünlüğü, pay edilmiş miras hisselerinden öteki oğullara göre, 2 misli fazla
pay alması şeklinde ortaya çıkmış ve (Tablet YBT VIII. 88 ile Tablet TCL XI. 174’e göre) Büyük
Oğul, süreç içinde, öteki (erkek) kardeşlerle 'tartışarak' sonuca ulaşmaya başlamış ve en sonunda
da (TCL X. 31; YBT V. 148; YBT VIII. 83; 98 ve 167 no’lu tabletlere göre), bu farklılık, erkek
kardeşlerin mirastan ‘eşit pay' almalarıyla sonuçlanmıştır. (Burada ‘kardeş’ sözcüğü henüz kız
kardeşleri kapsamaz). Bütün bu süreçte, eski hak üstünlüğü sahibi olan Büyük Oğul, öteki
kardeşleriyle hak eşitliğine doğru, birden bire değil, adım adım geriler. Erkek kardeşlerin eşit pay
alma noktasına gelindiğinde bile, Büyük Oğul, payların içinde doğrudan tercih hakkına sahip
olurken; öteki erkek kardeşler hisseler için aralarında kura çekmektedirler. Eski yasa maddeleri,
değişik yönleriyle Büyük Oğul’un, miras hak üstünlüğünün bu evrimini de yansıtmaktadırlar.

8
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Burada yarım asır önce Lubor Matuş’un, MÖ. 2000’li yıllara ait Larsa paylaşım tabletleri üzerine
ve Jozef Klima’nın Sümer miras tabletlerine dayanarak kız çocukların miras hakları konusunda
yaptıkları çalışmalar üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Çünkü onlar, tarihteki çocuk paylaşımı
sürecini, kutsal kitap ve eski kanun metinlerinin soyut cümleleri halinde kalmaktan çıkarmış;
toplumun gerçek işleyişini gördüğümüz bir alanda, miras paylaşımında, elle tutulur veriler olarak
anlaşılmasına katkıda bulunmuşlardır (Archiv Orientalni-Prague 1946 yılı ve sonrası). Gerçi, bu
araştırıcılar, ele aldıkları miras konusuyla, çocukların, ana ve baba toplum birimleri arasındaki
paylaşımı arasında bağ kurmamışlar, bu noktadan söz bile etmemişlerdir, ama, toparladıkları
tablet metinleri, bizim, tarihte toplum birimler arası çocuk paylaşım sürecini izlemememize
olanak sağlamıştır. Bu araştırmalarda, konusu doğrudan miras paylaşım antlaşması olan Larsa
tabletleri boyunca, başlangıçta öteki oğullara göre 2 kat fazla pay alan ilk oğul'lardan başlayarak,
aynı aile içinde, torun kuşağında, miras paylarının giderek eşitlenmeye doğru gelişmesini, 150 yıla
yaklaşan süre içinde kademeli olarak 3 kez izleriz.

4. Oğulların Egemenliğinin Sona Ermesi/Kızların Mirastan Pay Alması Dönemi: Eski


toplumda, birçok kurum zıt’dıyla bütünleşerek yapısal işleyişe kavuşabilir; Sümer ve Babil’de,
Büyük Oğul ayrıcalığının, Küçük Oğul ayrıcalığı ile tamamlanmış olması gerekliydi. Fakat, eski
tarih, genellikle, o sıradaki üstün kültür tarafından ve doğal olarak da tek yanlı anlatılmış olduğu
için, Küçük Oğul ayrıcalığını orada aynı açıklıkta bulamıyoruz. Bu konuda ‘Küçük Kardeş’
üstünlüğüne geçilen döneme ait olarak Eski Ahit’e (Tevrat) bakılabilir ama buradaki bilgilere
güvenmemiz gerektiğini unutmayalım. Çünkü eskisi (Tevrat) ve yenisiyle (İncil) birlikte kutsal
kitaplara geçen miras paylaşımıyla ilgili bilgiler Sümer-Babil’deki günlük hayattan alınma olup,
zamanla değiştirilmişlerdir. Örneğin bunun güzel bir örneğini Kur’an-ı Kerim’deki miras
paylaşımıyla ilgili ayetlerde şöyle görürüz (E: Erkek, K: Kadın):

(7) E = 2K.

Bu eşitlik Hz. Muhammed tarafından M.S. 625-632 yılları arasında Kur’an-ı Kerim’deki Nisa
suresinde 11, 12 ve 176 no’lu ayetleriyle verilmiştir. Bir rivayete göre, 625’teki Uhud Savaşı’nda
Ensârlar’dan Sâd bin Rabi (r.a.)’nin şehit olması ve geride iki kızı, bir hanımı ve bir de kardeşi
kalmasına rağmen, kardeşin malın hepsini alması üzerine, kadın Hz. Peygamberimize (s.a.v.) gelip
aracı olmasını istedi. Bunun üzerine

“11 - Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı
kadar,...”

ile başlayan ilk miras ayetleri (Nisa suresinin 11 ve 12 no’lu ayetleri) indi. Burada (3) değil ama
(7) eşitliği açık bir şekilde görülüyor ve bu eşitlik tüm miras ayetlerine hakimdir. Çünkü bu eşitlik
miras paylaşımında temel direktir.

Bu konuda İslamcılar,

“20. yüzyıl oryantalistleri, Hz. Muhammed’in Rahip Bahira ile görüşmesini ileri sürerek Tevrat ve
İncil bilgilerini ondan öğrendiğini söyleyerek, akıllarınca iftira atmış ve Kur’anı Hz. Muhammed’in
uydurduğunu söylemişlerdir. Köksüz, dayanaksız ve düşünmeden yapılmış bu iftiralarına yüce Allah
bir ayette şöyle buyurarak zavallıların ümitlerini kursaklarında bırakmıştır: “Muhakkak biliyoruz ki
onlar: ‘Mutlaka onu bir insan öğretiyor!’ diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri
kimsenin dili yabancıdır; bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır”, Nahl, Ayet 103.”, KUR'ANI HZ.
MUHAMMED Mİ YAZDI?

tezini öne sürerler, ama yukarıda görüldüğü gibi bir silsile içinde gelen bu eşitliğin başka bir
yerden alınmış olması da mümkün gözükmemektedir. Çünkü Rahip Bahira’nın manastırında biri
9
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

öldüğünde, diğerinin onun yerini aldığı kişiler ve eski elyazmalarını (Tevrat, İncil, ne ararsan var!)
içeren bir kütüphane vardı. Fakat manastırda nesilden nesile aktarılan bu çalışmaları
toparlayacak ve onları bir kitap olarak tek bir vücut yani “Kitab-ı Mukaddes” (ki Dr. Gerd-R.
Puin her yerde bu kitabı harıl harıl arıyor) haline getirebilecek bir kişinin ileride geleceği ve bu
kişinin kendi içlerinden biri olmayacağı, dolayısıyla dışarıdan birisinin olacağı görüşü hakim idi.

Evet, o zaman şu işin adını doğru koymak gerekiyor: Hz. Muhammed, Rahip Bahira ile bir
görüşmesinde, Rahip Bahira’nın kütüphanesindeki eski bir Tevrat’tan (3) eşitliğini alarak
625’teki Uhud Savaşı bitiminde (7) eşitliğine dönüştürüyor. Bu durum, yukarıdaki kronolojik
bilgilere göre doğru iken, aşağıdaki EK 1’deki “Jochen Katz’ın Popüler Problemi”nde geçen
oranlar toplamı 1’i aşan problemlerin çözümünün neden Hz. Muhammed tarafından, bir
peygamberlik görevi olmasına rağmen, verilmediğini de açıklar yani doğrular. Bu durumda son
ayetteki kişi de Rahip Bahira’dan başkası olamaz.

4.1. Kur’andaki Miras Ayetlerinin Analizi: Kur’ana 625-632 yılları arasında konan miras
ayetlerindeki oranların nasıl oluştuğunu anlayabilmek için, miras ayetlerinin iyi bir şekilde
analizinin yapılması ve bu oranların Sümer-Babil’deki miras kültüründeki kökeniyle ilişkilerinin
araştırılması gerekir.

İster inanın ister inanmayın; eğer ayetleri iyi bir şekilde analiz ederseniz, aşağıdaki miras
ayetlerindeki oranların, EK 2’de B.L. Van der Waerden’in de layıkıyla belirttiği gibi,

1 1 2
1 1 1 + =
(8) + + = 1 ⟹ �2 6 3
2 3 6 1 1 1
+ =
3 6 2

temel eşitliğindeki oranlardan türetilmiş olduğunu göreceksiniz. Ancak bu toplamdaki oranlar ya


aynen ya da türetilerek ayetlere alınırken, bir sonraki “Bir Miras Oranlarının
Kombinasyonları” bölümünde göreceğiniz gibi, 1’i aşan kombinasyonların olduğunu ve bu tür
kombinasyonlar için mirasın nasıl paylaştırılacağına dair herhangi bir yöntem verilmediğine şahit
olacak, gözlerinize inanamayacaksınız!

Buna göre aşağıda önce herbir miras ayetinin analizini, sonra bu analize göre “Oranlar nasıl
türetildi?” bölümünde Sümer-Babil’deki miras kültüründeki kökeni yani 2:1 oranı altında herbir
oranın bu temel eşitlikteki oranlardan nasıl türetilmiş olduğunu göstereceğim ve böylece Turan
Dursun’un kulaklarını çınlatmış olacağım!

Turan Dursun (d. 1934 - ö. 4 Eylül, 1990), Türk yazar,


düşünür, eski imam, eski müftü idi. Müftü iken İslamı,
Hıristiyanlığı ve Yahudiliği hem kendi kaynaklarından, hem
de diğer kaynaklardan yararlanarak daha detaylı bir şekilde
birbiriyle karşılaştırıp, kökenlerini aramaya yönelik
bilimselliği tartışılan çalışmalar yürüttü. Bu çalışmanın
yanında, söylenceleri ve efsaneleri de okudu. Bu yoğun
çalışmalar dini inancında sarsıntılar yarattı ve islamiyetten
koptu.

Turan Dursun’un İslamiyet’ten kopmasına şu iki tarihi olay


neden oldu:

10
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

1. İnsanlık tarihinin bilinen en eski efsanesi olan Gılgamış Destanı’nı okuduktan sonra, Tevrat’a ve ondan
sonra da Kuran’a geçen “Nuh Tufanı” efsanesinin kökeninin çoktanrılı ilkel Sümer Uygarlığı olduğuna
kanaat getirmiştir.

2. İncil ve Tevrat’ı okuduktan sonra, Kuran’daki pek çok ayetin bu kitaplardan kopya edildiğine kanaat
etmiştir.

Fakat onu gerçekte neredeyse ömrünü adadığı İslam’dan uzaklaştıran baş neden, aklının imanına üstün
gelen şu olaylardır:

3. Barış ve özgürlükleri önceleyen düşünce tarzı nedeniyle hiçbir zaman bağnaz İslami kesimlerin yoluna
girmemiştir.

4. Kuran’daki gerek akıl dışı ayetleri, gerekse de birbiriyle çelişkili ayetleri, gerçekliğe olan aşkı imanından
üstün geldiği için görebilmiştir.

Açıklama: Aşağıda İslam’daki miras paylaşımıyla ilgili Nisa suresindeki ayetleri renklendirip
bölümlere ayırdım ve bu bölümlerdeki matematiksel mantık şemaları resimlerle gösterdim. Buna
göre herbir resimde mirastan pay alanları dikdörtgen içinde ve bunların aile içindeki önceliklerini
daire içinde numarayla belirttim. Resimlerdeki oklar ise kimin, hangi durumda hangi oranda
mirastan pay aldığını gösteriyor (Not: Bu ayetler Elmalılı Hamdi Yazır'ın en son sadeleştirilmiş
mealinden alınmıştır).

Bu analiz hakkında bir örnek vermek gerekirse, şematik anlatım şu şekilde olmaktadır:

Örnek 1: Nisa Suresi/Ayet 11’in 1. bölümündeki (11-1) mirastan pay alanlar, “Çocuklar”dır ve
bunların aile içindeki ya da mirastaki önceliği “2” dir. Bu rakam daire içinde gösterilmiştir.

Resimdeki oklara gelince, 1. ok “2’den fazla kız iseler” şartına göre yalnızca kızlar veya
2
erkeklerin mirasın ’ünü ve 2. ok “1 kız ise” şartına göre kız veya erkeğin mirasın yarısını yani
3
1
’sini alacağını gösteriyor (Not: Harezmi (780-850)’ye göre çocukların sayısının 2 olması ile
2
2’den fazla olması aynıdır ve her iki durumda da aynı oran geçerlidir).

Eğer çocuklar kız(lar) ve erkek(ler)den oluşuyorsa, bu durumda “𝐄𝐄 = 𝟐𝟐𝟐𝟐” eşitliği nedeniyle erkek
çocuk, kız çocuğun mirastan aldığı payın 2 katını alacaktır (Not: Harezmi’ye göre bu eşitlik geçerli
olmakla birlikte örneklere göre değişiklik gösterir. Fakat aşağıdaki resimlerden de gördüğünüz
gibi bu bağıntı daima geçerlidir).

11 - Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: 1. Çocuklarınızda, erkeğe 2 kız payı
2
kadar, eğer hepsi kız olmak üzere 2’den fazla iseler, bunlara mirasın ’ünü ve eğer bir kız ise o
3
1
zaman ona malın ’si vardır.
2

11
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Oranlar nasıl türetildi?: Nasıl ki bir zamanlar Eski Mısır’da en belirgin ve baskın kült, “Osiris
Kültü” idi ise (ki bu tanrı, Orion takımyıldızıyla simgelenirdi), miras ayetlerindeki baskın özellik,
Sümer-Babil’deki (3)’teki E = 2e kökeni, kısaca 2: 1 oranıdır. Bu nedenle bu ve diğer bölümlerde
miras paylaşımı bu baskın kült, pardon özellik altında (8)’deki oranlar ya aynen alınmıştır ya da
türetilmiştir.

1. Çocukların sayısı 2 ve bunlar 1 Erkek ve 1 Kız ise, (8) eşitliği E = 2K eşitliği nedeniyle

1
(9) 2x + x = 1 ⇒ x =
3

1
şekline dönüşür. Buna göre miras paylaşımından kız çocuk (8)’deki x = oranını aynen
3
2
alırken, erkek çocuk 2x = çözümüne göre (8)’deki
3

1 1 2
(10) + =
2 6 3

toplamını alır ve bu oranlar bir adam veya eşi öldüğünde, geriye yalnızca 1 Erkek ve 1 Kız
olmak üzere çocukları kalmışsa geçerlidir. Dolayısıyla bu biricik durumda Erkek Çocuk
Sümer-Babil’deki “Büyük Oğul”a karşılık gelirken, Kız Çocuk ise “Küçük Oğul”a karşılık
gelir.

Fakat İslam hukukçuları Sümer-Babil’deki “Büyük Oğul Egemenliği Dönemi”ne karşılık


2
gelen bu duruma hiç değinmezler ve yalnızca 2’den fazla çocuk için oranını alırlar;
3
gerisine karışmazlar. Bu durum hakkında Harezmi biraz ileriye gitmiştir; fakat o da Not
1
4’teki örnekte gördüğünüz gibi Nisa 11-1’e uyarak her oğula oranını vermek, dolayısıyla
3
farkında olmadan “Oğullararası Egemenlikte Eşitlik Dönemi”ne uygun şekilde
problemini düzenlemek zorunda kalmıştır. Yoksa, Nisa 11-1 açık, yani Nisa 11-1’de verilen
1 2
bilgilere göre mirastan kız çocuğun x = ve erkek çocuğun 2x = oranlarını alacağı
3 3
açıktır.

2
2. Eğer çocukların sayısı 2’den fazla ise, bunlara mirasın 2x = ’ü yani (8)’deki oranların
3
toplamı olan (10) verilecektir.

12
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

1
3. Eğer çocuk sayısı 1 ve bu çocuk Kız ise, kız çocuğa mirasın yarısı yani (8)’deki oranı
2
verilecektir.

Eğer bu oranı x cinsinden ifade edersek;

“Örnek 2: Abdullah b. Mes'ud, Peygamber'in, murisin kızı, oğul kızı ve kız kardeşiyle ilgili bir
uygulamasından şu şekilde söz eder: "Resulullah (s.a.s.) ölenin kızı için yarım, oğul kızı için
üçte ikiye tamamlamak için altıda bir ve geri kalanın kız kardeşe verilmesine hükmetti", (eş-
Şevkâni, VI, 58).

Demek ki Resulullah (s.a.s.) göre,

1
Nisa 11-1.2’ye göre ölen murisin kızı için ,
2

2 1 1
Nisa 11-1.1’e göre oğul kızı için − =
3 2 6

1
ve kız kardeşe oranında pay verilecekmiş. Fakat bu kız kardeşin payı Nisa 12-3.1 ve 176-
3
1.1’e göre değil de, Resulullah (s.a.s.) tarafından bir içtihad (yorum) sonucu belirlenmiştir.”
rivayetine göre, tek kız çocuğun payı için (10)’daki eşitlik

1 2 1 x x
(11) = − = 2x − = x
2 3 6 2 2
x
şekline dönüşür. Tabii bu durumda 2x erkek çocuğu gösterirken, (12)’ye göre ifadesi de
2
Anne ve Baba’ya verilen mirası gösterir.

2. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın herbirine ölenin
1
terekesinden ; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı
6
1 1
’tür. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin ’sı ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip,
3 6
vasiyeti de yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir.

13
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz.
Bütün bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir.

Oranlar nasıl türetildi?: Bu bölümdeki oranlar (8)’den aynen alınarak şöyle elde edilmiştir:

1
1. Eğer çocuk(lar) veya kardeş(ler) var ise, anne ve baba (8)’deki oranını aynen alır. Bu, kız
6
çocuğunun aldığının yarısı, yani

x 1
(12) =
2 6

demektir.

2. Eğer çocuk yok ise, anne ve baba mirastan kız çocuğunun aldığını, yani (8)’deki oranı
1
aynen ya da x cinsinden (9)’daki x = çözümünü aynen alır.
3

1
12 - 1. Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın ’si sizindir. Şâyet bir çocukları
2
1
varsa o zaman mirasın ’ü sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa,
4
borcu ödendikten sonra verilir.

1
2. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın ’ü hanımlarınızındır. Şâyet
4
1
çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın ’i hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız
8
vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir.

14
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Oranlar nasıl türetildi?: Bu iki bölümde karı-koca arasındaki miras paylaşımı kelimenin tam
anlamıyla E = 2K eşitliğine göre Horus’un gözünde de bulunan “Hekat Problemi”ndeki gibi
1
(8)’deki oranının devamlı suretle yarısının alınmasıyla yapılmaktadır: Eğer çocuk yok ise, karı
2
1
mirasın ’nin yarısını, yani x cinsinden
2

x
x
(13) 2=1
2 4

ünü alırken, çocuk var ise, bunun da yarısını, yani x cinsinden

x
x
2
1
(14) 2 =
2 8

ini alır. Buradan Koca E = 2K eşitliğine göre Karı’nın herbir durumda aldığının 2 katını alıyor.

3. Eğer ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde kelâle olarak (yan koldan)
mirasına konuluyor ve kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin
1
miras payı terekenin ’sıdır. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde
6
1
kardeşler mirasın ’ü zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler. Bu paylar
3
ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir.

Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak
davranandır.

Oranlar nasıl türetildi?: Bu bölümdeki oranlar (8)’den aynen alınmasıyla miras paylaşımı Nisa
11-2’deki gibi yapılmaktadır: Eğer kardeş tek ise, bu kardeş tıpkı anne ve babada olduğu gibi
x 1
(12)’deki gibi = oranını alırken, 1’den fazla kardeş varsa, bu kardeşler de bunun 2 katını, yani
2 6
1
x = oranını kendi aralarında paylaşırlar.
3

176 - Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah size kelâle (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası
hakkında hükmünü açıklıyor: 1. Çocuğu olmayan, fakat kız kardeşi bulunan bir kişi ölürse,
1
bıraktığı malın ’si o (kız kardeşi)nundur. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona
2

15
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

2
varis olur. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa, bıraktığının ’ü onlarındır. Eğer kardeşler erkek ve
3
kız olurlarsa, erkeğin hissesi, 2 kızın hissesi kadardır.

Şaşırmamanız için Allah size (hükümlerini) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Oranlar nasıl türetildi?: Bu bölümdeki miras paylaşımı Nisa 11-1’dekiyle aynı ama ters sırada
yapılmış. Dolayısıyla burada herhangi bir açıklama yapmayı gerekli görmüyorum. Fakat bu
1
bölümdeki oranlar belirlenirken tek kız kardeş için belirlenen oranın bir önceki bölüme göre
2
1
değil, olması gerekiyordu. Çünkü bir rivayete göre “Kelâle (Babasız ve çocuksuz kimse)” ile
3
ilgili Nisa 12-3 kışın, bu ikinci âyet de yazın inmiş ve bunun için buna “Yaz Ayeti (Veda Haccı,
632)” denilmiş olup, Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir hutbesinde miras ayetlerinin kimler için geçerli
olduğunu: “Allah Teâlâ'nın Nisâ sûresinde ferâiz (miras hukuku ) hakkında indirmiş olduğu
âyetlerden birincisi çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır.
Üçüncüsü ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır.” şeklinde açıklarken, “Kış Ayeti” olan
Nisa 12-3’ün anaları bir ve “Yaz Ayeti” olan Nisa 176’nın ana-babaları bir ya da babaları bir olan
1
kardeşler için geçerli olduğuna ve 1’den fazla kardeş için E = 2K eşitliğine göre kış ayetinde
3
1 2
verilirken yaz ayetinde iki üçte bir yani 2 × = verildiğine göre, tek kardeş için de göre kış
3 3
1 1 1
ayetinde verilirken yaz ayetinde bunun 2 katının yani 2 × = verilmesi gerekiyordu. Oysa yaz
6 6 3
1
ayetinde tek kardeş için oranı veriliyor.
2

Peki yaz ayetindeki tek kardeşin oranı nasıl belirlendi?

Bu oranın Nisa 11-2’de geçen rivayetteki gibi belirlendiği açıktır. Yani Hz. Muhammed, orada oğul
kızının mirastan alacağı payı (10)’daki eşitliğe göre belirlemiş ise, burada da aynı şeyi yapmış ve
1 2
tek kardeşin mirastan alacağı payı kış ayetinde olarak belirlerken, yaz ayetinde bunu ’e
6 3
1
tamamlayabilmek için olarak belirlemiştir.
2

Açıkçası, Hz. Muhammed E = 2K eşitliğini Nisa 11-2’deki anne-baba, Nisa 12-3’deki kardeşler,
nine-dede ve aşağıya doğru ne kadar inerse insin diğerleri için uygulamaz. Bu ise bize,

“Molla (Said-i Nursi) İstanbul’a geldiği vakit Mütareke olmuştu. Müslüman-Türk toptan tutsak
gitmemek için yer yer birleşip tedbir arıyordu. O hemen, kardeşinin oğlu Abdurrahman’ın
16
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Çamlıca’daki köşküne yerleşti. Kitap dediği uyduruk serisini bütünlemeye başladı. Molla, bu işlerle
uğraşırken, Anadolu bağımsızlık savaşının kan ve ateşi içinde idi.”

olayındaki gibi Dr. Gerd-R. Puin’in uyarısına göre “Kitab-ı Mukaddes”ten arta kalan uyduruk
serisinin bütünleştirilmeye çalışıldığını hatırlattı.

Not 5: Yukarıdaki ayetlerde geçen oranların birim kesirler cinsinden toplamları için “EK 2: Mısır
Kesirleri”ne bakınız.

4.2. Bir Miras Oranlarının Kombinasyonları: Yukarıdaki Nisa suresindeki 11., 12. ve 176.
ayetlerinde geçen miras oranlarının tüm kombinasyonlarını çıplak bir şekilde Elmalılı Hamdi
Yazır’ın geniş tafsilatına göre yapıyorum. Dolayısıyla isteyen çok daha geniş tafsilatlara bakarak
aşağıdaki kombinasyonların doğruluğunu kontrol edebilir.

Aşağıda hangi tarihe/tarihler


arasına ait olduğu verilen
kombinasyonlarda ayetlerdeki
oranlar toplamının (8)’deki
temel eşitliğe uyması
beklentisi içinde olabilirsiniz,
ki bu oranlar (8)’den
türetilmişti, ama bu doğru
değil. Bu doğru olmadığı gibi,
1’i aşan kombinasyonlar da
var ve bu durumda mirasın
nasıl paylaştırılacağına dair
Hz. Muhammed tarafından,
bir peygamberlik görevi
olmasına rağmen, herhangi bir
Ünli Danimarkalı karikatürist Lars Vilks’in bir çiziminin basındaki yöntem de verilmemiş!
yansıması, Germunds Blog.

Nisa 11-2.1 (M.S. 625): Çocuk veya çocuklar var ise, anne veya baba ya da anne ve babanın
katılmasıyla birlikte Nisa 11-1’e göre miras paylaşımı şu şekilde olur:

2 1 5
+ = ,
3 6 6
2 1 1
+ + = 1,
(15) 3 6 6
1 1 2
+ = ,
2 6 3
1 1 1 5
+ + = .
2 6 6 6

Nisa 11-2.2 (M.S. 625): Çocuk yok ise, anne veya baba ya da anne ve babanın katılmasıyla miras
paylaşımı da şu şekilde gerçekleşir:

17
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

1 1
0+
= ,
(16) 3 3
1 1 2
0+ + = .
3 3 3

Buradaki 0 rakamı çocuğun mirasa katılmadığını gösterir.

Nisa 11-2.3 (M.S. 625-632): Kardeşler var ise, yani burada çocukların yerini kardeşler alıyor, ve
Hz. Ebu Bekir (r.a.)in bir hutbesine göre buradaki kardeşler, anaları bir olan kardeşler olup,
“Kelâle (Babasız ve çocuksuz kimse)” konumundadırlar. Bu durumda Nisa 12-3 ve Nisa 176-1’e
göre miras paylaşımı,

1 1 1
+ = ,
6 6 3
1 1 1
+ = ,
(17) 6 3 2
1 1 2
+ = ,
6 2 3
1 2 5
+ =
6 3 6

şeklinde gerçekleşir. Burada bir istisna olarak, ilk toplam, Anne + Kardeş’i gösterdiği gibi, aynı
zamanda Anne + Baba’yı da göstermektedir.

Nisa 12-1.1 (M.S. 625-632): Çocuk yok ise, kocanın miras paylaşımına katılmasıyla Nisa 11-2.2
ve Nisa 11-2.3’teki (16) ve (17)’ye göre,

1 1 5
+ = ,
3 2 6
2 1 1
 + =1 ,
(18) 3 2 6
1 1
+ = 1,
2 2
5 1 1
 + =1
6 2 3

kombinasyonları sözkonusu olur. Burada bomba sembolünün olduğu toplamlar 1’i aşmakla
birlikte, bunlardan sonuncusu buradakinden farklı bir kombinasyonla Hz. Ömer’in halifeliği
zamanında (M.S. 636) vuku bulmuş ve “Avl” yöntemiyle çözülmüştür.

Bu problem Turan Dursun forumunda moderatör olan Afak Adalı (takma adı “Ulpian”)’nın
"Kuran Miras Paylaşımındaki Matematik Hatası ve Müslümanların Savunma Taktikleri"
makalesinde şöyle geçer:

Örnek 2: Çocuğu ve babası olmayan bir kadın ölür ve geriye annesini, kocasını ve bir öz kız
kardeşini bırakır.

Nisa 11’den: “Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer.”
Nisa 12’den: (Koca için) “Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.”
18
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Nisa 176’dan: “Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı
onundur.”

1 2
Anneye: = ,
3 6
1 3
Kocaya: = ,
2 6
1 3
Öz kız kardeşe: = .
2 6
8 1
Toplam: = 1 !
6 3

Bu durum fıkıh kitaplarında aynen bu şekilde hesaplanır. Hatta bu örneğin Halife Ömer
döneminde gündeme gelen ve tarihte ilk defa “Avl (Avliye)” metodunun uygulandığı durum
olduğu rivayet edilir. Bu durumun İslam Hukukçularınca aynen bu şekilde ele alındığına dair:

bkz.

• Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 3. Cilt, VIII. Bölüm: İslam Miras Hukuku
(Feraiz) S. 287.
• el-Mavsili, el-İhtiyar, çeviren: Mehmet Keskin, Ümit Yayınları, Feraiz Bölümü, Avl Başlığı.
• Kadı Ebu Şuca, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları, 402-405.

Nisa 12-1.2 (M.S. 625): Çocuk var ise, kocanın miras paylaşımına katılmasıyla Nisa 11-2.1’deki
(15)’e göre,

5 1 1
 + =1 ,
6 4 12
1 1
(19) 1+ =1 ,
4 4
2 1 11
+ =
3 4 12

kombinasyonları ortaya çıkar ki, buradaki bomba sembollü toplamlar M.S. 625’te gelen ilk miras
ayetleri içindeydi. Fakat herhangi bir paylaşım yöntemi verilmemiş!

Nisa 12-2.1 (M.S. 625-632): Çocuk yok ise, karının miras paylaşımına katılmasıyla Nisa 11-2.2 ve
Nisa 11-2.3’teki (16) ve (17)’ye göre,

1 1 7
+ = ,
3 4 12
2 1 11
+ = ,
(20) 3 4 12
1 1 3
+ = ,
2 4 4
5 1 1
 + =1
6 4 12

kombinasyonları sözkonusu olur. Burada oranlar toplamı 1’i aşan dolayısıyla bomba sembolü olan
bir toplam vardır.

19
Mezopotamya’daki Miras Kültürünün Kökeni: Babil’den Arabistan’a

Nisa 12-2.2 (M.S. 625): Çocuk var ise, karının miras paylaşımına katılmasıyla Nisa 11-2.1’deki
(15)’e göre,

5 1 23
+ = ,
6 8 24
1 1
(21)  1 + = 1 ,
8 8
2 1 19
+ =
3 8 24

kombinasyonları ortaya çıkar. Buradaki bombanın adı “Jochen Katz”tır. EK 1’de göreceğiniz gibi
bu kombinasyonu veren problem, “Jochen Katz’ın Popüler Problemi” olarak bilinir ve 20 yıldan
beri bu problemin kategorisine bakılmadan tartışıldı. Oysa bu problemi ortaya atan Jochen Katz
ve diğerlerinin yapacağı şey çok basit idi: Bu problem ilk miras ayetleri içinde olmasına rağmen,
çözümü için herhangi bir yöntem verilmemiştir, dolayısıyla tartışmanın bir anlamı yoktur, diyerek
20 yıl boşa enerji harcamayacaklardı. Ama onlar ne yaptı? Gereksiz bir tartışmanın içine girdiler
ve içinden çıkamadılar. İnanmayacaksınız ama bu tartışma hala devam ediyor!

20
EKLER

EK 1: Jochen Katz’ın Popüler Problemi: Bu problem internetin tüm dünyada kullanıma


1990’larda erişimi başladıktan sonra oryantalist Jochen Katz tarafından
http://islaminfo.com/new/detail.asp?ID=49 sitesinde (bu mesaj daha sonra şuraya taşındı:
http://www.islaminfo.com/detail.php?ID=51) sorulmasıyla başlandı ve hemen hemen dünyanın
her tarafına taşınarak artan bir hızla tartışılmaya devam etti. 90’lı yıllarda hararetle tartışılan bu
problem, asıl çıkışını 2000’lerde yaptı ve günümüzde hala popüler bir problem olarak tartışılmaya
devam ediyor.

Şimdi sözü fazla uzatmadan, hemen hemen her sitede konuyla ilgili olsun ya da olmasın, çözülsün
çözülmesin ama bir kenarda dursun denilenerek yayınlanan bu probleme bakalım:

Problem 1: Kardeşleri olmayan bir adam (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür. Geriye üç kız çocuğu,
annesi, babası ve karısı kaldığına göre, herbirinin mirastan alacağını pay ne olur?

Bu problem için ilgili ayetlerdeki cümleleri okursak;

• Nisa-11’den: “(Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi
onlarındır.”
• Nisa-11’den: “Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin
altıda bir hissesi vardır.”
• Nisa-12’den: (Karı için) “Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır.”

2
olduğunu görürüz ve bunu matematiksel olarak hesaplarsak; üç kız evlada mirasın ’ü, ana ve
3
1 1
babanın herbirine , karısına kalacağından,
6 8

2 1 1 1 1
+ + + = 1 = 1.125
3 6 6 8 8

bulunur. Halbuki bu sonuç 1, Babil rakamlarıyla da 1;0 olması gerekirdi!...

Bu sonuç Kur'an'da verilen oranların hatalı olduğunu göstermektedir. Çünkü mirasın % 112,5’u
mirasçılara dağıtılamaz. Böyle % 100’ün üstünde bir dağıtım yapmak imkansızdır!

Evet, Jochen Katz’ın müslümanlara itiraz ettiği nokta bu idi: Nasıl oluyordu da insan mantığının
dışında kalan, böylesine bir miras paylaşımı yapılıyordu?

En iyisi, onun bu problemi hakkında en geniş bilgiye sahip olabilmek için, Pakistanlı Moiz
Amjad’ın 31 Aralık 1997’de gönderdiği “Kur’andaki miras kanunun anlaşılması
(Understanding the Law of Inheritance of the Qur’an)” mesajını bakmak olacaktır. Bu mesajda
gördüğünüz gibi, Jochen Katz yalnızca bu problemi sormakla yetinmemiş, bu problemden
hareketle, daha doğrusu bu problemi ürettiği Halife Ömer döneminde gündeme gelen ve tarihte
ilk defa “avliye” metodunun uygulandığı orijinal problemi biraz değiştirerek (ölen kişiyi kadın
yerine adam yaparak) vermeyi de ihmal etmemiş:

Problem 2: Çocuğu ve babası olmayan bir adam ölür ve geriye yalnızca annesini, karısını ve öz kız
kardeşini bırakırsa, herbirinin mirastan alacağını pay ne olur?

Bu problem için de ilgili ayetlerdeki cümleleri okursak;

21
EKLER

• Nisa-11’den: “Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir
düşer.”
• Nisa-12’den: (Karı için) “Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın
dörtte biri hanımlarınızındır.”
• Nisa-176’dan: “Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın
yarısı onundur.”

1 1 1
ve bunları matematiksel olarak ifade edersek; anasına mirasın ’ü, karısına ve öz kızına
3 4 2
kaldığından,

1 1 1 1
+ + =1 = 1; 5
3 4 2 12

bulunur. Babil rakamlarına göre bu sonuç 1;5 yani bu da 1;0’dan büyük!

Baylar-bayanlar, karşımızdaki kişi sıradan biri değil; bir oryantalist. Jochen Katz bir oryantalisttir
ve Halife Ömer’e sorulan sorudan hareketle bu problemi biraz değiştirerek bir problem (Örnek
2’yi) üretiyor. Madeni buldu ya, hemen arkasından bir problem daha (Örnek 1)... İşte Katz, bu
problemlerle birlikte karşısındakini (müslümanları) nakavt edene kadar ardı arkası kesilmeyen
sağlı-sollu kroşelerini sallıyor (sorularını soruyor) ve karşı taraf nakavt olmuş vaziyete gelmiş.
Hani üflesen yıkılacak gibi. Tabii bunu gören oryantalistler, haklı olarak, “İşte Kur’an’da hata
bulduk!” diye seviniyorlar. Ancak bu sevinçleri Katz’ın miras problemindeki içtihadları ve “Avl”
yöntemini bilmemesi, dolayısıyla ardı arkası kesilmeyen sorularının bu pota içinde erimesiyle
yarıda kalır.

İslami kaynaklara göre, oranlar toplamı 1’i aşan ilk örneğin Hz. Muhammed’in zamanında (625-
632) değil, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında (636) ortaya çıkmış olması ve bu örneğin de “Avl”
yöntemiyle çözülmüş olması nedeniyle tam bir miras paylaşımının nasıl yapılacağı bilinmiyordu.
Çünkü, Hz. Muhammed bu duruma ilişkin problemlerin çözümü için, bir peygamberlik görevi
olmasına rağmen, herhangi bir şey söylememişti. Yani oryantalistler başta olmak üzere,
Batılılar’ın ve içimizdeki az sayıdaki gerçeği arayan araştırmacıların orada, burada ya da her
nerede olursa olsun, tüm dünya genişliğindeki tartışma platformlarında yaptıkları tek şey,
tartışarak gerçeği bulmak yerine aşağıdaki replikteki gibi havayı dövmekten ibaretti:

“MATRIX-1999” filminden bir alıntı:

“Murpheus: Bir ajana karşı gelip, onunla savaşan herkes canından oldu.
-Onların yapamadıklarını sen yapacaksın.
Neo: Neden?
Murpheus: Bir duvarın içinden yumruk atan ajanlar gördüm.
-İnsanlar onlara bir şarjör boşalttı; ancak sadece havayı vurdular.”

Şimdi başa dönerek onların nerelerde hata yaptıklarını ve göremedikleri biricik gerçeğin ne
olduğunu öğrenmeye çalışalım.

"Miras Problemi Ver. 1.0" programı stabil ancak algoritma yok!

İslami kaynaklara göre, ilk miras problemi 625’teki Uhud Savaşı sonunda Sâd b. Rabi (r.a.)’nin
şehit olması ve geride kalanların mirası paylaşamaması üzerine ortaya çıktı. Bunun üzerine ilk
miras ayetleri (Nisa suresi, Ayet 11 ve 12) geldi. Bu ayetlerde, #958 no’lu mesajımda görüldüğü
22
EKLER

gibi, aile üyelerinden Nisa 11’de çocuklar ile anne-baba ve Nisa 12’de karı-koca ile kardeşler
vardır. Dolayısıyla bu ilk pakete “Miras Problemi Ver. 1.0” gözüyle bakılabilinir. Çünkü miras
paylaşımı çekirdek aileyle (karı-koca ve çocuklar) birlikte, anne-baba ve kardeşlere kadar
genişletilmiştir.

Fakat Katz’ın ilk probleminin bu ilk paketin içinde yer alması ve çözümsüz kalmış olması,
affedilmeyen cinsten bir hata idi. Tabii ki sahabe, Hz. Muhammed ve eşi Hz. Aişe de dahil olmak
üzere, bu pakette verilenleri anlamaya, yorumlamaya ve genişletmeye çalışmışlardır. Bunun böyle
olduğuna ilişkin elimizde bilgiler vardır. Örneğin Hz. Muhammed bu pakete nine ve dedeyi de
eklemiştir. Kaldı ki Hz. Muhammed'in amcası Abbas Abdulmuttalib Mekke'nin zengin bir tüccarı
ve kendisi de bir tüccar idi. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in hesaptan anlamadığı, dolayısıyla
Katz’ın örneğindeki 1’i aşan örnekler üzerinde çalışmamış olduğu iddia edilemez. Ancak İslami
kaynaklar bize, oranlar toplamı 1’i aşan ilk örneğin Hz. Muhammed’in zamanında (625-632)
değil, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında (636) ortaya çıktığını ve “Avl” yöntemiyle çözüldüğünü
söyler. Bu problem Turan Dursun forumunda moderatör olan Afak Adalı (takma adı “Ulpian”)’nın
"Kuran Miras Paylaşımındaki Matematik Hatası ve Müslümanların Savunma Taktikleri"
makalesinde şöyle geçer:

Örnek 2: Çocuğu ve babası olmayan bir kadın ölür ve geriye annesini, kocasını ve bir öz kız
kardeşini bırakır.

Nisa 11’den: “Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer.”
Nisa 12’den: (Koca için) “Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.”
Nisa 176’dan: “Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı
onundur.”

1 2
Anneye: = ,
3 6
1 3
Kocaya: = ,
2 6
1 3
Öz kız kardeşe: = .
2 6
8 1
Toplam: = 1 !
6 3

Bu durum da fıkıh kitaplarında aynen bu şekilde hesaplanır. Hatta bu örneğin Halife Ömer
döneminde gündeme gelen ve tarihte ilk defa “Avl (Avliye)” metodunun uygulandığı durum
olduğu rivayet edilir. Bu durumun İslam Hukukçularınca aynen bu şekilde ele alındığına dair:

bkz.

• Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 3. Cilt, VIII. Bölüm: İslam Miras Hukuku
(Feraiz) S. 287.
• el-Mavsili, el-İhtiyar, çeviren: Mehmet Keskin, Ümit Yayınları, Feraiz Bölümü, Avl Başlığı.
• Kadı Ebu Şuca, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları, 402-405.

Oysa bu problem, ki Katz’ın 2. problemi bu örneğinin biraz değiştirilmiş şeklidir, küçük bir istisna
dışında (öz kız kardeşin payının Nisa 176’da geçmesi) “Miras Problemi Ver. 1.0”da yani ilk miras
ayetleri içindeydi ve hiç kimse hiçbir sahabenin oranlar toplamı 1’i aşan bu ve benzeri problemi
düşünmediğini, incelemediğini, dolayısıyla bir çözüm aramadığını iddia edemez. Kaldı ki
günümüzde bu paket içinde olan bir çok problem mevcuttur (Bkz. Afak Adalı’nın aynı
makalesindeki 5. Malın Fazla Gelmesi ve Reddiye Meselesi bölümüne).

23
EKLER

Demek ki sahabe bu tür problemler için bir çözüm getirmeye çalışmış ama başarılı olamamış.
Üstelik Abdullah İbn-i Abbas’ın karşı görüşünü Hz. Ömer’den korktuğu için vefatından sonra
açıklamış olduğunu gözönüne alırsanız, sahabenin içinde bulunduğu durum daha iyi anlaşılır.

Sonrasını bilirsiniz; Hz. Muhammed’ten rivayet edilen 3 miras örneğini ve sahabenin bu konuda
yaptıkları çalışmaları. Bu böyle 632’ye kadar Hz. Muhammed’in “Veda Haccı”na kadar sürüp
gidiyor. Bu sırada son olarak”Kelâle” ile ilgili tamamlayıcı, ek ayet (Nisa suresi, Ayet 176) geliyor.

Tefsir alimi Elmalılı Hamdi Yazır, sanki bütün bildiklerini söylemek istercesine, bu ayet hakkında
şunları söyler:

“Kelâle’nin mânâsı sûrenin baş tarafında (Nisâ, 4/12) âyetinde geçmişti. (Oraya bakınız). Bir
rivayete göre birincisi kışın, bu ikinci âyet de yazın inmiş ve bunun için buna ‘yaz âyeti’ denilmiştir. O
yaz (Al-i İmran, 3/97) âyeti inmiş, Resullullah Mekke’ye gitmek için hazırlık yapıyordu. Bu sırada,
yani veda haccına gidilirken Medine’den çıkılmadan ve bazılarının görüşüne göre yolda bir âyet
inmiştir. Berâ b. Azib (r.a.) bunun en son nazil olan âyet, Berâe sûresinin en son nazil olan sûre
olduğunu ve sahabeden birçoğu da son nazil olan âyetlerden olduğunu söylemişlerdir. Nüzul sebebi
hakkında da Câbir b. Abdillâh (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki: “Resulullah (s.a.v.) ziyaretime gelmiş
idi, hastaydım ‘Ey Allah’ın Resulü ben kelâle (babası ve çocuğu olmayan)yim, malımı ne yapayım?’
Diğer bir rivayette: ‘Miras kimindir? Bana ancak kelâle varis olacak’ dedim. Bu âyet bu sebeple nazil
oldu." Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir hutbesinde demiştir ki: “Allah Teâlâ’nın Nisâ sûresinde ferâiz (miras
hukuku ) hakkında indirmiş olduğu âyetlerden birincisi çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi koca,
karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. Üçüncüsü ana, baba bir veya baba bir kardeşler
hakkındadır.” Şu halde Erkek veya kız bir çocuğu bulunmayan bir adam ölür ve “ana-baba bir”,
yahut “baba bir” bir kız kardeşi bulunursa, terikesini (bıraktığı malı)n yarısı kız kardeşinin farz
hakkıdır. Diğer yarı, asabe(baba tarafından akraba)si varsa onun, yoksa redden yine kız
kardeşinindir. Oğlu bulunursa kız kardeş düşer, kızı bulunursa kız kardeşin belki bir farzı olmaz. “Kız
kardeşleri, kızlarla birlikte asabe yapınız” hadis-i şerifi gereğince asabe olur.” Bkz. daha geniş tefsir
için Nisa suresi, Elmalılı Hamdi Yazır.

Eğer ayetin geniş tefsire bakarsanız, orada bir ailenin tüm üyelerine genişletilecek şekilde bir
miras paylaşımının yapılmaya çalışıldığını görürsünüz, ama tüm aile üyeleri için değil! Burada Hz.
Ömer’in şu sözü bize ışık tutmaktadır:

“Faiz âyeti en son inen âyetlerdendir. Resûlüllah (A.S.M.) bunun yeterince açıklamadan vefat etti. Bu
sebeble faizi ve faiz şüphesi olan şeyleri bırakınız”, Sorularla İslamiyet.

Şimdi bu sözden hareketle aynı şeyin miras ayetleri, genelde de miras paylaşımı için geçerli
olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat Katz’ın ilk problemi ve benzeri problemlerin ilk miras ayetleri
içinde bulunup çözülmemiş olması, bu düşünce doğru olsa bile yani Hz. Muhammed’in ömrü vefa
etmediğinden dolayı feraiz ayetlerini yeterince açıklayamadı, dolayısıyla oranlar toplamı 1’i aşan
ilk örneğin çözümü Hz. Ömer’in halifeliği sırasında nasip oldu türünden bahaneleri geçersiz kılar.

Doğrusu şu ki: Hz. Muhammed bir tüccar olmasına rağmen bu tür problemleri düşünmüş ve bir
çözüm getirmeye çalışmıştır. Ancak “Miras Problemi Ver. 1.0” nedeniyle bu çözümü sonraya
bırakmak istemiş olabilir ve bunda da bir yere kadar haklıdır (ki son feraiz ayeti 632’de gelmişti
ve 625’ten 632’ye kadar feraiz ayetleri gelmeye devam ediyordu). Fakat bu tür bir problemin
kendi zamanında da vuku bulabileceğinden hareketle en kesin çözümü 625’te, bilemediniz 632’ye
kadar vermiş olmalıydı. Çünkü Hz. Ömer’in halifeliği sırasında (636) yukarıdaki Örnek 2 ortaya
çıktığında, Hz. Ömer ile birlikte tüm sahabe ne yapacaklarını şaşırmış ve ancak geniş bir
istişareden sonra karar kıldıkları “Avl” denilen aldatma yönteminden medet umar hale düşmüşler

24
EKLER

idi. Bu yöntemin doğru olmadığını başta Hz. Ali olmak üzere Abdullah İbn-i Abbas karşı çıkmışlar
ve İbn-i Abbas düşüncesini Hz. Ömer’den korktuğu için ancak vefatından sonra açıklayabilmiştir.

Burada ilginç olan şey şu ki oranlar toplamı 1’i aşan duruma değinen ve bu duruma ilişkin, en az
bir tane örnek bile olsun, örnek veren herhangi bir İslam alimini görmedim. Varsa, ki yok, bu kişiyi
örneğiyle birlikte gösterirsiniz. Ama dediğim gibi yok!

Burada Harezmi (780-850)’yi diğerlerinden ayırmak gerekir. Çünkü o İbn-i Abbas’ın tefsirinden
hareketle miras problemleri hakkındaki matematiksel araştırmalarını 830’da yazdığı “El’Kitab’ül-
Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele (Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap)”
kitabının üçüncü bölümünde, “Feraiz Hesapları (İslam hukûkuna göre miras taksimi)” adı
altında topladı. O, bu hesapları aritmetikle çözmek zor olduğundan, minimum hisseyi bilinmeyen
kabul edip, her durum için bir bilinmiyenli denklem kullandı ve mirası “1” üzerinden paylaştırdı.
Bu bölüm, zamanın mahkemeleri için çok faydalı olmuştur. Miras, meyyite yakınlık derecesine
göre oğul, kız, zevce, ebeveyn, amca, büyük ebeveyn, torunlar vs. arasında Kur’an-ı kerim’de
belirtilmiş muayyen hisseler halinde dağıtılır. Fakat o da, diğer İslam alimleri gibi, yalnızca miras
problemlerini 1 üzerinden matematiksel olarak çözmekten başka, hiçbir eleştiri getirmez. Ayrıca
“Avl” yönteminin hatalı olduğunu söyleyen İslam alimleri de, yukarıda tarihi bulgularla ortaya
koyduğum kandırmacayı görmezden gelerek meseleyi geçiştirmeye çalışmışlardır. Yani ortada bir
kandırmaca var ama bu itiraf edilemiyor. Olay bu kadar basit ve açıktır.

Evet, onlar kendilerini bu saate kadar “Kur’anda hata yok!” diyerek kandırıyor olabilirler (!) ve
bundan sonra da kandırmaya devam edebilirler (!) ama meseledeki bu kandırmacayı böyle açık
bir şekilde görenlerin kendilerini kandırması asla mümkün değildir.

Özetle, bu ve benzeri problemlerin kaynaklık ettiği "İslam ülkelerinde bilim niye çöktü; batıya
bilim nasıl girdi" sorusuna yanıt arayan Batılılar ve az sayıdaki gerçeği arayan İslam alimleri şu
sonucu varmışlar ve bu sonuçla kendimizi kandırdığımız ortaya çıkmıştır (Unutmadan söylemem
gerekir ki aşağıdaki sonucu çıkaran Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Ülger olup, müslüman bir
insandır):

“Müslümanların matematiğe katkılarını, bu konuda çok çelişkili yargıların olması nedeniyle,


değerlendirmek çok zordur. Müslümanların matematiğe katkıları kimi yazarlar tarafından
sıfırlanırken, kimi yazarlar tarafından da göklere çıkartılmaktadır. Kimi yazarlara göre
Müslümanların matematiğe hiç bir katkısı olmamıştır; bütün yaptıkları bir buzdolabı görevi
görmekten ibarettir. Yunanlıların pişirdiklerini, Avrupalılar onu yiyecek düzeye gelene kadar
saklamışlar, günü geldiğinde de Avrupalılar onu alıp yemişlerdir. Kimilerine göre ise, Müslümanların
matematiğe ve astronominin gelişmesine kapsamlı özgün katkıları olmuştur; bu gün batılı bilim
adamlarının adını taşıyan bir çok teorem veya sonuç daha önce Müslümanlar tarafından
bulunmuştur. Görülen o ki a) Müslümanlar sulayıp büyüttükleri ağaçların meyvelerini
toplayamamışlar; ve b) Müslümanların bilime katkıları yeteri kadar araştırılıp
değerlendirilmemiştir. Bu işi yapanların çoğunlukla yine batılı bilim tarihçilerin olduklarını
unutmamak gerek. Kendi bildiğim kadarıyla, Müslüman matematikçilerin Küresel geometriye,
cebire, sayılar teorisine, trigonometri ve astronomiye özgün katkıları olmuştur ve bu katkılar hiçte
küçümsenecek ölçülerde değildir. Ayrıca, insanlığın ortak ürünü olan bilimin önemli bir halkası,
eskiyle yeniyi bağlayan halkası, İslam bilimidir. Bu halka olmadan, bilimin bugünkü düzeye gelmesi
herhalde mümkün olmayacaktı."

Bu durumda kendi içinde yanıtlanmış

“Yoksa Puin’in iddia ettiği gibi Kur’an “Kitab-ı Mukaddes”in ibadet sırasında okunacak bir özeti mi
idi? Eğer böyleyse o zaman Hz. Muhammed’in herhangi bir çözüm vermemiş olması anlayışla
25
EKLER

karşılanır. Yok, eğer böyle değilse o zaman Hz. Muhammed’in herhangi bir çözüm vermemiş olması
bağışlanamaz. Çünkü bu, onun bir peygamberlik görevi idi.”, UPUAUT, 24.11.2010, 23:56.

sorusu ve buradan Kur’anın başka bir kaynaktan kopyalandığı sabit olması üzerine Dr. Puin’in
görüşü şöyledir (ki o bu sonuca benden farklı olarak, yalnızca metin okuma yoluyla ulaşmış idi):

Dr. Puin’in İslam Öncesi Kaynaklar Hakkındaki Görüşü

Sana palimpsestindeki teorileriyle büyük sansasyonlar yaratan


Alman araştırmacı Dr. Gerd-Rudiger Puin, bunun ana hatlarını
“Kur’an’ın tamamı Hz. Muhammed zamanında bile anlaşılamayan
metinlerin bir çeşit kokteylidir. Onların birçoğu, İslamın kendisinden
bile daha eski, yüzlerce yıldır varolmalıdır” şeklinde çizdikten
sonra,Kuran’ın Hz. Muhammed daha ortaya çıkmadan yazılmaya
başlandığını ve zaman içinde yenilendiği tezini ileri sürdü. Fakat
Dr. Puin Histroy kanalında- Puin’in esas ses getirecek teorisi, Kuran’ın İslam öncesi kaynaklardan
ki “İslamiyet ve Kuran beslendiğidir. Kuran’da geçen “Es-sahab er-Rass (İyinin
(Inside Quaran)” adlı yoldaşları)” ile “Es-sahab el-Ayka (Dikenli çalıların yoldaşları)”
belgeselde konuşurken gö- kabilelerinin Arap geleneğine ait olmadığını söyleyen Puin,
rülüyor. Şimdi bu son geliş- Ptolemy’nin haritası üzerinde çalışarak Er-Rass’ın İslam öncesi
me karşısında ya yeni bir
Lübnan’da, El-Ayka’nın da M.S. 150’de Mısır’da Aswan bölgesinde
belgesel için kollarını sıva-
yacak ya da araştırmasına yaşadığını ortaya çıkarmış.
daha bir şevkle devam
edecek gibi görünüyor. Puin sözkonusu bu bölgeler hakkında detaylı bilgileri Campus
Fakat her iki durumda da, dergisinin bir yazarının “Tahmininizin ispatlanması mümkün
Tyco Brahe gibi, hayatı- gözüküyor mu?” sorusuna karşılık şöyle veriyor:
nın boşa harcanmadığını
görmekten mutluluk “Bir örnekle açıklayayım. Kuran’da bazı yer isimlerinden bahsedilir.
duyacağı açık!
Mesela “Er-Rass (kurumuş su kaynağı, vaha)” anlamına gelir. Şimdi
bir düşünün. Arabistan’da kaç tane kurumuş su kaynağı vardır? Sanıyorum, en azından 1000 tane.
Nasıl bulunur bu yer? Kuran’da geçen ayette “Kurumuş kaynaktaki insanları düşün. Onlar Allah’a
boyun eğmediler.” şeklinde geçer. Kimdir bu insanlar? Bu kuruyan kaynak neresidir? Kuran
coğrafyası vardır. Bu coğrafyayı anlatan haritalarda ilgili yerler gösterilir. Bu yerler İslam gelmeden
önce varolan yerleşim yerleridir. Yine “Akaba bis maskad” geçer. Burası da bir yerleşim yeridir.
Neresi olduğu bu haritalarda bulunabilir. Bu yerleşim yerleri İslam’dan önce varolan bölgelerdir.
Kuran’a nereden intikal ettiği sorulması gereken sorudur...”

Fakat Halidi’ye göre bu durum Kuran’ın bütünlüğünü bozmuyor. Puin, Kuran’ın saf Arapça ile
yazıldığı inancını da sorguluyor. İncelediği metinde birçok yabancı kökenli kelime bulmuş.
Bunlara Kuran’ın kendisi de dahil. Puin Kuran’ın Aramca, ibadet sırasında okunacak kutsal kitap
parçaları anlamındaki “Kariyun” kökünden geldiğini, Kitabı Mukaddes’teki hikâyelerin büyük
kısmının Kuran’da daha kısa formda yer aldığını, kısacası aslında “Kitab-ı Mukaddes”in ibadet
sırasında okunacak bir özeti olduğunu söylüyor. “Bilimsel bir metin” elde etmeye çalıştığını,
Müslümanların 1000 yıl önce Kuran üzerinde çalıştığını ve konuyu kapattığını söyleyen Puin’in,
ilk makalesini, Dünya Müslümanlar Birliği’ne bağlı Alman İslam Arşivi’nin yöneticisi Salim
Abdullah yayımlayacak. Puin, “Şeytan Ayetleri”ni yazan Salman Rüşdi gibi maruz kalacağı
tehditlere de aldırmıyor.

Burada bu araştırmalardan “Bilimsel bir metin” elde etmeye çalışan ve her yerde İslam öncesi
izler arayan Puin’e, fazla uzağa gitmemesini, bu izlerden bazılarının bu makalede olduğunu
hatırlatır ve yakında çıkacak olan makalesinde buradaki son gelişmelere de dikkat eder.

26
EKLER

EK 2: Mısır Kesirleri: Kur’andaki miras ayetlerindeki oranların ya da kesirlerin hemen hepsi, hiç
istisnasız, Eski Babil Matematiği’ndeki seksagesimal (60 tabanlı) sayılarla, hem de Eski Mısır
Matematiği’ndeki hiyerogliflerle gösteriliyordu. Bunun için Mısır kesirlerinin kullanımında birim
kesri yazmak için hiyeroglifle “nbt (ağız)” ile gösterilen ve “Parça” anlamına gelen

1 1 1
sembolü kullanılıyordu. Buna göre Mısırlılar, , , birim kesirleriyle birlikte,
2 3 10

Özel Mısır Kesirleri


Sembolü
𝟏𝟏 𝟐𝟐 𝟑𝟑
Değeri
𝟐𝟐 𝟑𝟑 𝟒𝟒
Modern Yazımı 𝟐𝟐 𝟑𝟑 𝟒𝟒

2 3
bir istisna olarak, ve şeklindeki birim olmayan basit kesirleri de bu parçanın altında özel
3 4
hiyeroglif sembolleriyle gösteriyorlardı (Bu konuda diğer kesirlerin hiyerogliflerle nasıl
yazıldığını öğrenmek ve detaylı bilgi almak için Ancient Egypt’e bakınız).

Çok sonraları, Eski Mısır Matematiği’ne ait “Ahmes Papirüsü”, “Moskova Papirüsü” (ki bunlar
başkaynaklardır), “Reisner Papirüsü”, “Kahun Papirüsü” ve “Akhmim Papirüsü”nün
keşfedilmesiyle Mısır bilimciler ve araştırmacıları, Mısır kesirlerin modern bir yazımı için
paydadaki sayının üzerine paydaki sayı kadar çizgi koymaya başladılar ve bu notasyon hala
1 2
kullanılmaktadır. Örneğin kesri 2’nin üzerine bir tek çizgi çekilerek gösterilirken, kesri 3’ün
2 3
üzerine üst üste 2 tane çizginin çizilmesiyle gösterilir. Bu durumda ayetlerdeki oranların Mısır ve
Babil kesrine göre yazılışları, ayetteki yazılış sırasına göre,

Nisa Suresindeki Oranların Yazılışı


Mısır Kesirleri Babil Kesirleri
11. Ayet: 2 1 1 1 2 1 1 1
= 3, = 2, = 6, = 3 = 0; 40, = 0; 30, = 0; 10, = 0; 20
3 2 6 3 3 2 6 3
12. Ayet: 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1
= 2, = 4, = 8, = 6, = 3 = 0; 30, = 0; 15, = 0; 7,30, = 0; 10, = 0; 20
2 4 8 6 3 2 4 8 6 3
176. Ayet: 1 2 1 2
= 2, = 3 = 0; 30, = 0; 40
2 3 2 3

ve Mısır birim kesirlerinin toplamı olarak, (The Mathematical Leather Roll, British Museum),

Nisa Suresindeki Oranların Mısır Birim Kesirleri Cinsinden Toplamları


1 1 1 1 1 2
Sütun 1/3-Satır 1: + = Sütun 1/3-Satır 7: + =
10 40 8 3 3 3
1 1 1 1 1 1 1 1
Sütun 1/3-Satır 2: + = Sütun 1/3-Satır 8: + + + =
5 20 4 25 15 75 200 8
1 1 1 1 1 1
Sütun 1/3-Satır 3: + = Sütun 1/3-Satır 11: + =
4 12 3 9 18 6
1 1 1 1 1 1 1
Sütun 1/3-Satır 5: + = Sütun 1/3-Satır 12: + + =
6 6 3 7 14 28 4
1 1 1 1 1 1 1
Sütun 1/3-Satır 6: + + = Sütun 1/3-Satır 13: + =
6 6 6 2 12 24 8
27
EKLER

1
şeklindedir. Burada ’ün Satır 12’deki yazılışındaki Mısır birim kesirleri seksagesimal sayılarla
4
1
yazılamadığından, ’ün bu yazımı önemli değildir.
4

1
Mısırlılar bu birim kesirleri, örneğin ’in ilk yazılışını
8

1 1 5 1 4+1 1 4 1 1 1 1 1 1
= × = × = ×� + �= ×� + �= +
8 5 8 5 8 5 8 8 5 2 8 10 40

şeklinde yazıyorlardı.

2
Buna göre ’ün Mısır birim kesirleri cinsinden toplamını “Çifte Katlama” formüle göre yazarsak,
3

2 2 2 2 1+1 1 1 1 1
= × = × =1×� + �= +
3 2 3 2 3 3 3 3 3

şeklinde yazılmış olur. Bu sonuç tablonun 2. sütunundaki ilk satırdadır.

2
Eğer ’ün diğer Mısır birim kesirleri cinsinden toplamı şeklinde yazmaya çalışırsak, ki tabloda
3
1 1 1
, , kesirlerinin 2 farklı yazımı vardır,
3 4 8

2 2 4 2 3+1 1 3 1 1 1 2 1 1
= × = × = ×� + �= + ⇒ = +
3 4 3 4 3 2 3 3 2 6 3 2 6

sonucu elde ederiz. Bu sonuç, eş-Şevkâni tarafından rivayet edilen

"Resulullah (s.a.s.) ölenin kızı için yarım, oğul kızı için üçte ikiye tamamlamak için altıda bir ve geri
kalanın kız kardeşe verilmesine hükmetti"

hesabında yapılana karşılık gelir. Burada aklınıza, bu sonuç “Ahmes Papirüsü”ndeki “The
Mathematical Leather Roll” parçasında verilmediğinden, Mısırlılar’ın bu sonucu bilmediği
gelmesin. Çünkü orada, yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi, kesirlerin birim kesirler cinsinden
toplamları bir sıraya göre verilmiştir, dolayısıyla bu sonuca yer verilmemiştir.

Fakat B.L. Van der Waerden, tablodaki bazı örneklerin bir seri olarak

1 1 1
+ + =1
2 3 6

eşitliğinden türetilmiş olduğunu söyler.

'LJLWDOO\VLJQHGE\8SXDXW
'1FQ 8SXDXWJQ 8SXDXWF 7XUNH\O 75

8SXDXW
R 7XUDQ'XUVXQ6LWHVLRX 7XUDQ'XUVXQ
6LWHVLH XSXDXWVDPDV#\DKRRFRP
5HDVRQ,DPWKHDXWKRURIWKLVGRFXPHQW
/RFDWLRQ
'DWH

28

You might also like