You are on page 1of 25

AMERİKAN MİLLî ARŞİVLERİ BELGELERİNE GÖRE ALTMIŞLI YILLARDA TÜRK

BASINI

Ülkelerini Türkiye’de temsil eden yabancı diplomatik misyonların birinci görevleri Türk
siyasetindeki gelişmeleri an be an merkezlerine aktarmak ve temsil ettikleri ülkelerle
Türkiye arasındaki ilişkilerin gidişatını etkileyebilecek her türlü hususu rapor etmektir.
Ancak sanılanın aksine bu raporlar sadece ve sadece Türk siyasi hayatını
kapsamayıp günlük hayattan, kültür faaliyetlerine, kültür faaliyetlerden basın yayın
âlemine kadar son derece geniş bir konu yelpazesini içerir. Bu makale ile
yayınlanmakta olan belgeler altmışlı yılların popüler gazetelerinden Yeni İstanbul,
Akşam, Tercüman gazeteleri ve Yön, Akis dergileriyle ilgilidir. Yeni İstanbul ve
Tercüman ile ilgili belgelerin ilginç yanları gazete yönetimlerinin ileriye dönük
planlarını Amerikan Başkonsolosluğu yetkilileri ile paylaşmalarıdır. Bu belgelerin
diğer bir ilginç yanı Amerikan Başkonsolosluğu’nun bu dergi ve gazetelerle ilgili
yorum ve tespitleridir.

TERCÜMAN İLE İLGİLİ BELGE1

Amerikan Başkonsolosluğu, İstanbul


12 Nisan 1967

Konu: Tercüman Tirajı Arttırmak İçin Presler Satın alıyor

Tercüman'ı yayınlayan 33 yaşındaki çalışkan işadamı Kemal Ilıcak 11 Nisan tarihinde


İngiltere'den beş yeni Web Ofset baskı makinesi aldığını söyledi. Makineler Mayıs
ayında teslim edilecek ve muhtemelen Haziran ayı ortasında işler durumda olacak.
Presler saatte sekiz sayfalık 25.000 gazete basma kapasitesine sahipler. Preslerden
iki tanesi halihazırda kullanılan kiralık makinelerin yerine gazetenin İstanbul'daki
merkez tesislerine yerleştirilecek. Diğer üçü Ankara, İzmir ve Adana'ya yerleştirilecek

1
NARA, RG 59 General Records of the Department of State-General Foreign Policy Files 1967-1969 Box 394,
12 Nisan 1967 tarih PPB 9 TUR POL 12 TUR sayılı belge.

1
ve İstanbul'da hazırlanan plakalardan baskı yapacak. Bu yeni bölgesel tesisler hem
dağıtım maliyetlerini azaltacak, hem de Tercüman'ın uzak köy ve şehirlerde, özellikle
Doğu Anadolu'da yaşayan okurlara, Hürriyet hariç, rakiplerinden önce erişmesini
sağlayacaktır.

Bu tevsii uzun zamandan beri planlanmıştı ancak finansman sağlamadaki güçlükler


nedeniyle gecikmişti. Ilıcak'a göre, gerekli finansman Ziraat Bankası'ndan alınan iki
milyon Lira kredi ile Ilıcak ailesinin ortağı Henri Maçoro'nun aynı tutardaki sermaye
yatırımı ile nihayet sağlandı.

En son açıklanan resmî tiraj rakamlarına göre (Şubat 1967 rakamları) Tercüman
200.000’lik sınırı aştı ve 206.317’lik bir tirajla millî gazeteler arasında ikinci sıraya
yükseldi. Ilıcak, gazetenin görünümünü iyileştirecek ve dağıtımını hızlandıracak yeni
presler sayesinde tirajı daha da arttırılabileceğine ve bir yıl içinde iki prese daha
ihtiyacı olabileceğine inanmaktadır. Tercüman 539.401 nüshalık bir tiraj ile Hürriyet'in
şimdilik elinde sıkıca tuttuğu bir numaralı mevkiiyi hedeflemektedir. Türkiye'de
faaliyet gösteren Amerikan şirketlerinin Tercüman'a yeterli ilan vermediklerinden
daima şikâyet eden Ilıcak şimdi ise yükselen tirajının aynı şirketleri reklam
bütçelerinden daha geniş bir payı Tercüman'a ayırmaya zorlayacağını ümit
etmektedir.

Bu arada Ilıcak gazetecilik dışındaki faaliyetlerine devam etmektedir. Bunlar arasında


bir ithalat-ihracat şirketi ve gayrimenkul yatırımları var. Hepsi de gayet başarılı.

YORUM:

Ilıcak Başbakan Demirel'i yaklaşık ayda bir kere Ankara'da ziyaret etmekte, gazetesi
Demirel hükümetine kuvvetli destek vermeye devam etmekte. Böylece gazetenin
tirajındaki bir artış basının hükümete verdiği desteği arttıracaktır. Mamafih Tercüman
okurlarının her halükârda AP’yi destekledikleri de çok muhtemel.

Tercüman'ı diğer hükümet yanlısı İstanbul gazetelerinden ayıran özellik AP'nin


popülaritesinin dayandığı Menderes mistiğini galiba kapmış olmasıdır. AP'nin yarı-
resmî yayın organı Son Havadis'in aksine Tercüman AP çizgisini müdafaa etme

2
amacıyla polemiklere girmekten sürekli kaçınmakta; en büyük rakibi Hürriyet'in
aksine köşe yazarları kullanmakta; Haber'in aksine muhafazakâr bakışı geniş bir
şekilde ortaya koyan durumlardan kaçınmakta; Yeni İstanbul, [Babıali’de] Sabah ve
Bugün'ün aksine dinî konulara önem vermekte ancak dengeli bir tutum izlemekte. Bu
üç gazetenin belirgin vasıflarından olan İslâm fanatizmi ve Türk ırkçılığı
eğilimlerinden bilinçli bir şekilde kaçınmakta. Tercüman'ın yayın siyasetinin başarılı
olmasını sağlayan formülü teşkil eden esas unsurlar şunlar: millî ve uluslararası
haberleri İstanbul’un en ciddi günlük gazeteleri olarak kabul edilen Cumhuriyet, Yeni
Gazete ve Milliyet kadar ciddi bir şekilde değerlendirme; kanunların müsaade ettiği
ölçüde Menderes'ten ara sıra saygılı bir şekilde söz etme; dinî konulara saygılı ancak
fazla göze batmayacak bir şekilde yer verme ve başyazılarda ara sıra dinî konuları
tartışma; Atatürk'ün dil inkılâbı ile dinî inkılâplarına oldukça zeki ve ölçülü bir şekilde
muhalif olma; CHP ve özellikle partinin lideri İsmet İnönü'yü şiddetli eleştirme; AP'yi
destekleme; özel sektörü destekleme ve Komünizme muhalefet yapma. Tercüman'ın
Birleşik Amerika'ya karşı dostane bir tavrı var. Sık sık Amerika yanlısı haberlere yer
vermekte ancak çoğu zaman Amerika aleyhtarı bir karikatür dizisini de devam
ettirmekte. Genel olarak Tercüman'ın formülü, Türk terimlerine göre, ılımlı
muhafazâkar olarak tanımlanabilir. Daha fazla okur elde etmedeki başarısı da geniş
sayıdaki okur yazar Türklerin halihazırdaki durumları hakkında büyük ölçüde fikir
vermektedir.

3
YENİ İSTANBUL İLE İLGİLİ BELGELER2

Amerikan Başkonsolosluğu
İstanbul
27 Ağustos 1968
Görüşme Notu

İştirak edenler: Erol Dallı, Genel Yayın ve Yazı İşleri Müdürü, Yeni İstanbul,
W. Demitz, Enformasyon Memuru Vekili,
Richard G. Brown, Siyaset Memuru.

Dallı, Kayhan Sağlamer’le birlikte Genel Yayın ve Yazı İşleri Müdürlüğünü yürüttüğü
Yeni İstanbul’un geleceği için yaptıkları planları tartıştı. Tirajın 90.000’e ulaştığını
(“hatta Ruslar sayesinde belki bu ay 150.000”), gazeteye daha ciddi bir vasıf
vermeden önce bir dereceye kadar sansasyonel bir yayın çizgisi sürdürerek
önümüzdeki birkaç ay içinde tirajı daha da yükseltmeyi ümit ettiklerini söyledi.
Çekoslovakya’nın SSCB tarafından işgal edilmesi nedeniyle Türkiye’nin, ilişkilerinde
belki bazı düzenlemeler gerektirse de, NATO üyesi kalması gerektiğini vurgulayan
bugünkü başyazıyı tartıştık.3 Dallı başyazılara bazen katkıda bulunduğunu, fakat bu
başyazının (eski Akis mensubu ve şimdi köşe yazarı Kurtul Altuğ’un büro amiri
olduğu) Ankara’da yazıldığını ima etti. Dallı Yeni İstanbul’un Cumhuriyet kadar aşırı
solda olmayacağını fakat daha çok ılımlı solcu Milliyet’le rekabet edeceğini söyledi.
Milliyet’le hükümet yanlısı sansasyoncu Hürriyet arasında bir boşluk mevcut
olduğuna mutabıktı. Bu boşluğu Yeni İstanbul başarılı bir şekilde doldurabilirdi. Sonra
böyle bir boşluğu bilinçli olarak aradığını ve orada bulduğunu ekledi. (Şüphesiz Yeni
İstanbul’u hem siyasi renk, hem de tiraj açısından Milliyet ile Hürriyet arasında
200.000 – 600.000 bir yere getirmek istiyor)

2
NARA, RG 50 Box 394, State Dept Records, Central Foreign Policy Files 1967-1969, 10 Eylül 1968 tarih PPB
9 TUR sayılı belge ve ekindeki 27 Ağustos 1968 tarihli görüşme tutanağı.
3
“Paktlar ve Ülkeler”, Yeni İstanbul, 27 Ağustos 1968.

4
Dallı bu sabah Cumhuriyet’ten Yılmaz Çetiner’in kendisini ziyaret ettiğini söyledi.
Çetiner kendisine uzun yıllar Yazı İşleri Müdürü olduğu Cumhuriyet’i özlediğini
söyledi. Bulunduğu yeni mevkiinin kendisine verdiği imkânlardan çok memnun
olmasına rağmen, eski gazetesinin kilit mevkilerinde bulunan birçok çalışanını
kaybetmesinden dolayı güçlüklerle karşı karşıya olmasından dolayı üzülmüştü.
Cumhuriyet’in editörlük mesuliyetlerinin birçoğunun Genel Yayın Müdürü Ecvet
Güresin’in üzerinde olduğunu, genç ve nispeten tecrübesiz Mehmet Barlas’ın ise Dış
Haberler Müdürü Sağlamer’in mesuliyetlerini devraldığını söyledi. Dallı’ya göre, Türk
Dışişleri Bakanlığı’nın teleksini kullanarak Prag’dan Yeni İstanbul’a haber gönderen
Sağlamer Çekoslovakya krizini izlemekte çok başarılı olmuştu. Dallı, Yeni İstanbul’un
Cumhuriyet’ten gelen kendisi, Sağlamer ve diğer gazetecilerin dışında daha fazla
tecrübeli gazetecilere ihtiyacı olduğunu söyledi. Dallı Yeni İstanbul’un sahibinin tam
desteğiyle, başta Tercüman’ın mükemmel spor bölümünden olmak üzere, diğer
gazetelerden gazeteci toplamaya çalıştığını da ekledi. Dallı sendika tarafından
belirlenen şartlar yüzünden gazetecilik okullarından yeni mezun olanların işe
alınmalarının çok zor olduğunu söyledi.

Dallı’nın dediğine göre Yeni İstanbul uzun vadede başarılı olmayı hedefliyor. Bu
yüzden gazeteyi hanımların okuması için kocaların gazeteyi eve getirmelerini
sağlayacak tefrika romanlar yayınlamaya devam edecek. Böylece çocuklar Yeni
İstanbul’u evlerde de görebilecekler. Tefrikalar aynı zamanda Anadolu’daki köylüler
gibi boş vakitleri çok ve eğlence imkânları az olanlar için de cezbedicidir. Dallı’ya
göre Hürriyet basit ve düzgün yazı üslûbu, cinayet ve seks haberlerinin bolluğu
nedeniyle Anadolu’da çok başarılı olmuştu. Anadolu’da en çabuk büyüyen gazete ise
fanatik dinî görüşleri nedeniyle bir tehlike teşkil eden Bugün’dü. Yeni İstanbul’un ılımlı
bir etkisi olacağını ummaktadır. Eğer Trabzon’da ve daha sonra diğer Doğu illerinde
ilk basılan gazete olabilirse, sabah sokaklarda satışa çıkan ilk gazete olarak piyasayı
ele geçirecektir. Dallı, Yeni İstanbul’u gerçek bir millî gazeteye dönüştürmeyi
istediğini söyledi.

5
YENİ İSTANBUL İLE İLGİLİ BELGE4

Amerikan Başkonsolosluğu
10 Eylül 1968

Konu: Yeni İstanbul – Aşırı Sağdan Ortanın Soluna

Yeni İstanbul, bir yıl önce İstanbul’da yayınlanan aşırı sağ görüşlü üç gazeteden
biriydi. O zaman bir yaşında olan Bugün (3 Eylül 1968 tarihinde 80.000 tirajı
olduğunu iddia ediyordu. Halbuki %30 iadesi vardı ve amacı tirajı 150.000’e çıkartıp
“komünist” gazeteleri aşmaktı) ve (geçen yıl 15.000’in üzerine çıkamayan) Babıali’de
Sabah gibi İslâm’ı yücelten Yeni İstanbul (geçen seneki 26.000’lik tirajını şimdi üç
mislinden fazlaya katladı) azınlıklara, masonlara ve Türkiye’ye karşı düzenlenen
yabancı “komplolar”a karşı sansasyonel saldırılarda uzmanlaşmıştı. Gazete zaman
zaman Amerika, zaman zaman da AP aleyhtarıydı; yabancı düşmanlığı rengini
taşıyan bir tepki gazetesiydi. Türk hayatını etkileyen neredeyse her şey, aralarında
başını İslâm’a göre örten bir kadın yazarın da yer aldığı, Yeni İstanbul yazarları
tarafından İslâm’a göre tefsir ediliyordu.

Solcu Cumhuriyet gazetesinden Yeni İstanbul’a transfer olan mini etekli bir genç
bayana göre yeni Yeni İstanbul’un sahibi, hâlâ tirajı arttırmanın sihirli formülünü
arayan aynı adam: Kemal Uzan. Bu bayanın raporu düzenleyen Konsolosluk
yetkilisine söylediğine göre, Uzan eski çalışanları tarafından masonları “teşhir eden”
tefrikaların gazete için iyi olacağına kolaylıkla ikna edilen “çılgın” bir adam. Bu bir işe
yaramayınca gazeteyi daha önce muhafazakâr Tercüman gazetesinde çalışan (ve
şimdi Tercüman’a dönen) CHP üyesi Oktay Verel’in yönetimine teslim etti. Verel,
Konsolosluk yetkilisine Yeni İstanbul’da daha ılımlı bir siyaset güdeceğini söyledi ve
bir süre böyle bir siyaset güttü. Gerçi mason aleyhtarı tefrikalar devam etti ancak
bunlar zamanla azaldı ve sonra terk edildi, fakat sansasyonel yazılar devam etti.
Bunlar arasında zaman zaman azınlık, hükümet veya Amerika aleyhtarı lezzetli
yazılar da vardı. Uzun bir Ermeni aleyhtarı tefrika daha yeni sona erdi.5 Ankara

4
NARA, RG59, Box 394, State Department Records, Central Foreign Policy Files, 1967-1969, 10 Eylül 1968
tarih ve PPB 9 TUR sayılı belge ve ekindeki 27 Ağustos 1968 tarihli görüşme tutanağı.
5
“Ermeni Meselesi ve Perde Arkası”, Yeni İstanbul, 8 Temmuz - 16 Ağustos 1968.

6
kökenli, CHP yanlısı “Akis’ler sütunu” başlıklı sütunun yazarı Kurtul Altuğ AP’yi ve
onu destekleyen Amerikan Büyükelçiliği’ni eleştiren bazı yazılar yayınladı. Yeni
İstanbul daha sonra 8 Temmuz 1968 tarihinde “Amerikan Büyükelçisi Parker Hart’ın
Amerika’nın en büyük casusluk ajansı CIA’e gönderdiği gizli belgeler”i yayınladı.
Belgeler “yıldızı yükselen popüler gençlik lideri, eski TMTF Dış Münasebetler Müdürü
Deniz Gökkılıç’a yapılan Amerika’yı ziyaret teklifi” ile ilgiliydi.6 Elbette İngilizce
okuyabilen Yeni İstanbul okurları, bu belge fotokopilerinin Birleşik Amerika’nın Kültür
ve Eğitim Mübadelesi programı çerçevesinde bir yabancı ziyaretçinin ABD’ye davet
edilmesi konusunda Dışişleri Bakanlığı ve diğer kurumlara gönderilen tasnif dışı
(mahrem olmayan) telgraflar olduğunu görebilirler. Fakat Yeni İstanbul [bu haber
sayesinde] iki veya üç gün süreyle aynen aşırı solcu Akşam gazetesi kadar okundu.

Bu olaydan az sonra Cumhuriyet’in Dış Haberler Müdürü Kayhan Sağlamer


Konsolosluk yetkilisine, Cumhuriyet’in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erol Dallı ile
kendisine altışar bin lira maaş gibi müstesna bir ücretle Yeni İstanbul’un ortak Genel
Yayın Müdürlüğü’nün teklif edildiğini söyledi. Gazete sahibi kendilerine, tirajı
arttırdıkları sürece, personel almada ve gazetenin çizgisini belirlemede tam serbesti
veriyordu.7 Sağlamer Yeni İstanbul’un “gizli” belgeleriyle alay etti ve kendi idaresinde
bu gibi saçmalıkların meydana gelmeyeceğine söz verdi. Sağlamer ve Dallı’ya göre
Yeni İstanbul eskisine kıyasla daha sorumluluk sahibi olacak ve Cumhuriyet kadar
aşırı solcu olmayacak. Gazete halen AP aleyhtarı çizgidedir fakat Sağlamer ve Dallı
yönetimi devraldıklarından beri Amerikan aleyhtarı bir eğilim yoktur. 5 Eylül 1968
tarihinde de Yeni İstanbul’un Amerika’yı tenkit eden yazarı Nizamettin Nazif
Tepedelenlioğlu, İzmir limanında bulunan USS Chelton savaş gemisinde düzenlenen
basın toplantısında sıcak bir şekilde karşılandıktan sonra Amerikan donanması ve
denizcilerini öven, donanmaya ve denizcilere “hoş geldiniz” şeklinde seslenen bir yazı
yazdı.8

6
Erdoğan Arıpınar, “Amerika, Türk Gençlik Kuruluşlarına el atmış”, Yeni İstanbul, 8 Temmuz 1968 / “Gençlik
CIA’yı telin etti”, Yeni İstanbul, 9 Temmuz 1968 / “Bu çirkin Amerikalı oyunudur”, Yeni İstanbul, 10 Temmuz
1968 / “Gizli Teşkilat CIA, TMTF’yi sabote etti”, Yeni İstanbul, 11 Temmuz 1968.
7
Gazete bu yönetim değişikliğini 9 Ağustos 1968 tarihinde ilan etti.
8
Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, “Amerika’nın Chelton gemisi, Albay Gibson ve Denizcileri”, Yeni İstanbul,
5 Eylül 1968.

7
Yeni İstanbul yön değiştirdi

Bundan üç yıl önce idi. Yeni İstanbul Gazetesi el değiştirmiş, gazete, karısının parası
ile servet yapmış Kemal Uzan’ın malı olmuştu. Kemal Uzan genç yaşında eline emek
sarfetmeden pek çok paralar geçtiği için kendini pek zeki addediyordu. Bu zan ile

perde arkasında kalmayı tercih etmiş, kudurduğu Yeni Gazetecilik Limited
Şirketi”nin başına kardeşi Yavuz Uzan’ı getirerek gazetenin imtiyazını ona
bırakmıştı.

Kemal Uzan gazeteyi aldıktan kısa bir süre sonra, çeşitli ticari oyunlarla Yeni
İstanbul’un kurucusu Habib Edip Törehan’dan gazetenin tesislerini de ele geçirmeği
başarmış, o tarihlerde gazetede çalışan gazetecilerin işlerine teker teker son vermişti.
Ancak bu temizlik sırasında fikir işçilerine kanuni hakları olan kıdem tazminatlarının
kuruşunu ödemedi. Babıâli’ye yerleşen sonuncu müteahhit patron Kemal Uzan,
böylece daha ilk adımda mahkemelere düştü, hâkimlerin huzuruna çıkarak kıdeme
hak kazanmış gazetecilerin haklarını vermeye mecbur edildi.

Zaman ilerliyor, başlangıçta kendisini eski bir Demokrat Partili ve milliyetçi


mukaddesatçı olarak gösterme çabası içinde bulunan Kemal Uzan, daha sonraları,
iktidar partisini yıpratmak gayretiyle Başbakan Demirel ve hükûmetine en akla
gelmez suçlamalarda bulunuyor, hükûmeti ve Adalet Partisini merhum Başbakan
Menderes ile eski Demokrat Partilerine karşı imiş gibi tanıtmak istiyordu.

Kemal Uzan kendisine uzun bir süre milliyetçi, muhafazakâr ve mukaddesatçı bir
gazete patronu hüviyeti vermişti. Bu hüviyeti ile de okuyucuyu belirli bir zaman için
aldatmayı başarmıştı. Ancak ne var ki bir süre sonra Uzan’ın maskesi aşağıya
düşecek ve hakiki çehresi ortaya çıkacaktı.

Nitekim de öyle oldu. Yeni İstanbul’da temizlik tekrar başladı. Genç bir milliyetçi yazar

Fikirleri ve yazıları şahsi menfaatlerim ile bağdaşmıyor” gerekçesi ile Kemal
Uzan tarafından gazeteden uzaklaştırıldı. Bu genç yazarı, Başyazar Prof. Orhan
Turan ile Atiye Keskin, Osman Yüksel Serdengeçti ve Tarık Buğra’nın ayrılmaları
takip etti. Kemal Uzan bu ayrılmalarla da yetinmedi. Gazetenin Genel Yayın Müdürü

8
Ahmet G. Elgin ile Yazı İşleri Müdürü Yücel Hacaloğlu’nun işine de son verdirdi. O
Yücel Hacaloğlu ki Uzan’ın kaprisi ile neşredilen tedbirler kanununa aykırı bir yazıdan
dolayı on ay hapis cezasına çarptırılmıştı, şimdi gözünün yaşına bakılmadan kapı
dışarı ediliyordu. Temizlik müteahhit patrona göre bitmemişti. İstanbul’dan muhabir
Hulusi Yavaşlar’ın, Ankara’dan parlâmento muhabiri Tanzer Gürsu’nun işlerine son
verildi. MP Genel İdare Kurulu üyesi olan Ankara temsilcisi İstiklâl Yaradılış, rütbe
tenzili suretiyle İdare Müdürlüğüne getirildi. Uzaklaştırılan bu fikir işçilerinin yerlerine
CHP’li Oktay Verel, Kurtul Altuğ, TİP’li Teoman Erel, Güneri Cıvaoğlu, Erdoğan
Tokmakçıoğlu, Necdet Çardak gibi gazeteciler getirilirken, yazarlardan Hâce
Münevver Ayaşlı da gazeteden uzaklaşmak mecburiyetinde bırakıldı.

Artık Yeni İstanbul, karısının serveti ile zengin olan müteahhit patron Kemal Uzan’ın
ellerinde, özellikle CHP ve sola kaymıştı. Ve bundan sonra bir Son Havadis’in değil,
bir Ulus’un rakibi olacaktı.

Başlığın kenarında “Muhafazakâr, mukaddesatçı ve Milliyetçi gazete” sloganı


bulunan Yeni İstanbul’un devamlı yön değiştiren müteahhit patronu Kemal Uzan’ın
midesinden ve kesesinden başka bir ideoloji tanımadığı anlaşılıyordu…
Yakın bir gelecekte Kemal Uzan’ın yeni yeni oyunlarına şahit olacak, hatta Yeni

İstanbul gazetesinin Ulus Gazetesi” matbaasında basılmaya başladığını
gördüğümüzde hiç hayret etmememiz gerekecektir.9

Biz Neyi Savunuyoruz?

Yeni İstanbul Gazetesi, Türk basınında hiçbir yayın organına nasip olmayan bir
okuyucu kitlesinin, sevgisini, sempatisini üzerinde toplayarak, sekiz ay gibi kısa bir
süre içinde Türkiye’nin en yüksek tiraj yapan gazetelerinden biri haline gelmiş
bulunuyor.

9
“Yeni İstanbul yön değiştirdi”, Politika, 5 Şubat 1968.

9
Türk basınında, okuyucudan bu derece, kısa bir süre içinde, böylesine olumlu not
alan yayın organının elbette okuyucularının zihinlerinde düğümlenmiş bir takım
sorulara cevap bulması gerekmektedir.

Yeni İstanbul Gazetesi, Babıâli’nin en eski gazetelerinden biri, ama en çok satan
gazetelerinden biri değildi. Son sekiz ay içinde ardı ardına sıralanan hamleler,
kadrolarda yapılan değişiklikler, Yeni İstanbul’u bir bakıma fikir platformunda
hükümleri tartışılan, kamuoyunu etkileyen ve artık başa güreşen gazete mertebesine
ulaştırdı.

Bir kere, kesin olarak belirtmek zorundayız ki, Yeni İstanbul Gazetesi’nin öteden beri
bilinen değişmez niteliği, milliyetçiliğidir.

Bu gazete, Türk basınında demode olmuş, 19. asır milliyetçiliğini değil, ama, modern
milliyetçilik anlayışının ışığı altında ulusumuzun çıkarlarını kayıtsız, şartsız, ve hiç
taviz vermeden savunmağa kararlı ve ısrarlı bulunmaktadır.


Bilinmelidir ki, Yeni İstanbul Kemalizmin dışında tüm İzm” lere sempati
beslememekte. Türk ulusunun çıkarlarını ancak ve ancak, Atatürk’çülük, prensipleri
ve demokratik yöntem Anayasa ilkeleri içinde korunabileceğine inanmaktadır. Bu
gazete, Türkiye’nin kaderini bugün ellerinde bulunduranları yeteneksiz, samimiyetsiz
bulduğu için belirgin niteliği muhalefet olan ama tarafsız bir halk gazetesidir.

Yayın politikasında Yeni İstanbul için önemli olan okuyucularına, en taze, en renkli
haberleri ulaştırmak, bunun yanı sıra ülkenin sorunlarına çözüm yolu göstermektir.

Yeni İstanbul’u yönetenler sosyal adalete, ülkenin bağımsızlığına, demokratik rejime,


insan haklarına yürekten inanmışlardır.

Dinimizin, siyaset pazarında bir ticari meta gibi kullanılmasına asla rıza göstermezler.
Atatürk’ün koyduğu “Laiklik” ilkesini şuurlu bir şekilde savunurlar.

Yeni İstanbul’un dış politika görüşleri, öyle sanıyoruz ki, ulusumuzun çoğunluğunu
teşkil edenlerin düşüncelerini yansıtmaktadır. Ülkemizin bağımsızlığına karşı,

10
nereden gelirse gelsin, her türlü harekete büyük bir cesaretle karşı konulacaktır.
Gerek Doğu’lu, gerekse Batı’lı komşularımızla olan ilişkilerimizin, yararlarımız
açısından değerlendirilmesini yapmayı ve ona göre vaziyet almayı prensip kabul
ediyoruz. Örneğin, Batı’lı antlaşmalar içinde NATO bizim için, çok yanı ıslâh edilmesi
gereken Batı’lı bir ittifaktır, ama NATO olmasa da, Türkiye var olmakta devam
edecektir.

Bu kısa, fakat Ana noktaların okuyucularımız tarafından bilinmesinde, sayısız


faydalar görmekteyiz. Yeni İstanbul, milliyetçi, devrimci, Atatürk’çü, sosyal adaletçi,
bir gazete olarak fikir plâtformunda, tarafsız haber, renkli muhteva, “Albenisi” olan
tertibiyle gazetecilik alanında, mücadeleci kişiliği içinde, savaşa devam edecektir.

Öyle sanıyoruz ki, Yeni İstanbul okuyucuları, bu satırları okuduktan sonra, Yeni
İstanbul’un istikrarlı bir politika içinde, kendi hizmetlerine devam edeceğine büyük
inanç hissi duyacaklardır...10

10
Yeni İstanbul, “Biz Neyi Savunuyoruz”, Yeni İstanbul, 13 Ağustos 1968.

11
AKİS İLE İLGİLİ BELGE11

AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ, ANKARA


5 Ocak 1968

Konu: Akis'in ölümü

Türkiye'nin haftalık siyaset dergisi Akis 1968 yılı başı itibariyle yayınını durduracağını
ilan etti.

Akis’e ilginin azalmasının birçok nedeni vardır. Daha önce olduğu gibi İsmet İnönü
[artık] haber değeri olan bir şahsiyet değil. Akis çoğu zaman [İsmet] Paşa'nın ne
düşündüğünü öğrenmek için satın alınıyordu. Genellikle Paşa'nın Akis'i yayınlayan
damadı Metin Toker'e bilgi sızdırdığı veya dergiyi balon haber uçurmak için kullandığı
kabul edilirdi. Günlük basında siyasi yorumların çoğalmasıyla birlikte haftalık siyasi
dergiler gittikçe daha az popüler olmakta. Toker, etkili Milliyet gazetesinde sütun
sahibi olmasından ve Demirel hükümetinin Akis'in acı tenkitlerine maruz kalan
Menderes hükümeti kadar kolay bir hedef olmamasından etkilenerek yayına son
vermiş olabilir.

Hem CHP, hem de AP'deki siyasi gözlemciler (CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit
dahil olmak üzere) Akis'in halihazır tirajının on binin altında olduğuna inanmaktalar.
Bazı gözlemciler Akis'in kapanma sebebini Toker'in daha kârlı bir geçim şekli
araması, Kim (ortanın solu CHP) ve Ant'ın (TİP yanlısı) Akis'in okur kitlesine derin bir
şekilde nüfuz etmelerine bağlamaktalar. Akis'in 31 Aralık 1967 tarihli son nüshasında
derginin hikâyesi yer almakla.12

Akis özlenecektir. Kim, Ant, Yön ve Yarın dergileri gibi sadece bir haftalık siyaset
dergisinden ötesinde bir şeydi. Bir müesseseydi. Dedikodu sütunu daima ağız
sulandırıcı ve genellikle doğru idi. Tiyatro ve müzik tenkitleri yüksek vasıflı yazılardı.
11
NARA, RG General Records of the Department of State – General Foreign Policy Files 1967-1969 Box 394, 5
Ocak 1968 tarih PPB 9 TUR sayılı belge.
12
“Akis’in Hikayesi”, Akis, sayı 12, 31 Aralık 1967, s. 16-20.

12
Türk liderleriyle ilgili biyografik bilgiler de faydalı idi. Time modeline göre hazırlanmış
dikkati çeken bir formatı ve gazetecilik üslûbu vardı. Konu sorumsuz gazetecilik bile
olsa bile hiçbir zaman hassas konulara parmak basmaktan kaçınmadı. En son
saldırıları genellikle TİP’e ve liderlerinden Behice Boran’a karşıydı. Boran’a karşı
düşmanlarını sevince boğacak bir üslûpla yapılan saldırılar şahsi kapitalist eğilimlerini
teşhir eden yazılardı.

Amerikan hükümeti ve Türkiye’deki Amerikan varlığı favori hedefleri arasındaydı.


Zaman zaman Akis’in yorumları muzip iftiralar âlemine de indi. Özellikle Kıbrıs
krizinin cereyan ettiği 1964 yazında, Üçüncü İnönü Koalisyonu’nun istifa ettiği 1965
yılının Şubat ayında ve Dickson mektubu olayının ortaya çıktığı 1966 yılının Temmuz
ayında.13 Derginin sık sık üstünde durduğu konulardan biri elde çok zayıf delil
olmasına rağmen Amerikan hükümeti-CIA’nin Türkiye’nin içişlerine kötü bir şekilde
karıştığı iddiasıydı. Bir yıl kadar önce Metin Toker ve karısı ciddi bir trafik kazası
geçirmiş, Amerikan TUSLOG Hastanesi’ne kaldırılmış ve Bayan Toker’in hayatı
burada kurtarılmıştı. Ertesi hafta Toker Amerikan Hastanesi’nin etkinliğini lâyıkıyla
takdir ettiğini ancak bunun Amerikan Hükümeti’nin siyasetini beğendiği anlamını
taşımadığını ifade eden bir yazı yayınlamıştı. Böyle bir beyanın dürüstlüğünün kanıtı
olduğuna inanıyordu.

Gelecek hafta Akis’in son sayısını çıkartıyoruz ve 1968’ten itibaren [çıkan] bu


derginin yayınına son veriyoruz.

Bu haberi bildirirken içimde hissi bir ezikliğin bulunduğunu tahmin etmek zor değildir.
Başta Metin Toker, benim ve arkadaşlarımızdan bir çoğunun ilk çocuğumuz AKİS’tir.
AKİS, çocuklarımızın hepsinden evvel doğdu, bizim elimizde büyüdü. Gençliğimiz
uzun yıllarını o aldı bize çok meşakkat taddırdı, fakat verdiği şeref, iftihar vesilesi,
mutluluk bunların hepsinden üstün oldu. AKİS ile Türkiye’de ciddi aktüalite dergisi
çeşidinin temelini attık, 100 bin tirajın üstüne çıkan ilk Türk dergisi olduk, bir derginin
memleket siyasî hayatında yerini gösterdik ve kamuoyu üzerindeki tesirini belli ettik.

13
“Dickson mektubu” olayı şudur. Tabii senatör Haydar Tunçkanat bir Türk ajanının Türkiye’de görevli E.M.
rumuzlu bir Amerikalı’ya verdiği, onun da Türkiye’de ayrılmış olan Amerikan Büyükelçiliği Kara Ataşesi
Albay Dickson’a bir mektup ekinde yolladığı Türkiye’deki gelişmelerle ilgili bir raporu ele geçirmiş ve bunu
kamuya açıklamıştı. Bkz. “Bir Zabıta Vakası!”, Akis, Cilt XXXVI, sayı 630, 16 Temmuz 1966, s. 4-7.

13
Bugün AKİS’in yayınına son vermemizdeki sebep ne ilgisizlik, ne satışsızlıktır.
AKİS’in son aylardaki tiraj ortalaması 23 bindir. Ancak bu ve buna eklenebilen reklâm
portföyü AKİS’i arzuladığımız bir dergi olarak çıkarabilmemize yeterli değildir.

İçinde yaşadığımız devrin bir özelliği, basının bir büyük endüstri haline gelmiş
olmasıdır. Bir derginin tek başına bir müessese olarak yaşayabildiği günler geride
kalmıştır. Düşünmek lâzımdır ki Collier’s kapandığı zaman tirajı üç buçuk milyondu.
Fakat reklâm kifayetsizliği, satışı tesirsiz kılmaktadır. AKİS’in bugünkü halinde aylık
masrafı 100 bin lira üstündedir. Halbuki AKİS yeni hamlelere ihtiyaç gösteriyordu.

Türkiye’deki dergiler artık ancak ofset baskıyla yaşayabilecekler, gelişebileceklerdir.


Bir ofset rotatif tesisi ise en az 2 milyon liralık sermayeyi gerektirmektedir. AKİS’in
yayınını tatil ederken böyle bir dergiyi çıkarabilmenin maddî şartlarını hazırlama
yolunda çalışmalara başlanmış bulunulmaktadır.

AKİS’in gelecek son sayısında “AKİS’in Hikâyesi”ni bulacaksınız. Bu hikâye daima,


Türk Basınının en ilgi çekici sayfalarını teşkil edecektir.14

14
Kurtul Altuğ, “Akis’den size”, Akis, sayı 11, 25 Aralık 1967.

14
YÖN İLE İLGİLİ BELGE15

AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ, ANKARA


12 Temmuz 1967

Konu: Yön’ün ölümü

Aşırı solcu Yön dergisi Temmuz ayının ilk haftasında haftalık yayınına son verdiğini
ve bundan böyle günlük yayınlanacağını ilan etti.16 Günlük olarak yeniden
yayınlanması ile ilgili hiçbir işaret yok, birçok siyasi gözlemci de derginin siyaset
sahnesinden silindiğine inanıyor. Dergiye sık sık katkıda bulunan yazarlardan İlhan
Selçuk bile Yön’den yeni kavramları topluma sokmuş ve fazlasıyla eskimiş tabuların
itibarını yok eden geçmişe ait bir yaratık olarak bahsetti.17 CHP yanlısı Kim ise
Yön’ün daha iyi sosyal ve ekonomik şartların yerleşmesi için yön belirleyici bazı
kavramların öncü kolu olarak Türkiye’nin siyasi tarihinde istisnai bir yere sahip
olduğunu yazdı. AP ve GP yanlısı Yarın ise Yön’ün kapanışını okur sayısının
azalmasına ve sol harekette bir bölünme olmasına bağladı. AP’li kaynaklar Yön
olarak bilinen grubun Kim gibi kanallardan ortanın solu CHP’ye nüfuz etmeye ve
CHP’yi gerçek bir sosyalist parti haline dönüştürmeye çalışacağını bildirdi. Böyle
beyanlar CHP ve ortanın solu liderlerinin saygınlığını yıpratmayı amaçlayabilir ancak
geçmişte Yön’ün Genel Sekreter Bülent Ecevit’e verdiği desteğin ışığında böylesi bir
gelişme muhtemeldir. Yön grubu mensuplarının siyasi görüşlerini ifade etmeye ve
faaliyetlerini bir şekilde yürütmeye devam edecekleri muhakkak beklenebilir. Bu grup,
solun Türkiye’de kabul edilebilmesi için belirleyici bir rol oynadı.

Aralık 1961’de yayınlanan Yön’ün ilk sayısı 20.000 nüsha basıldı ve tamamı ilk gün
satıldı. İkinci sayısı 50.000 nüsha basıldı. Beş yıl boyunca Yön öğrencilerin popüler
bir maskotuydu. Öğrenciler dergiyi otobüslerde taşır, halka açık yerlerde okumayı
tercih eder veya konuşmalarda dergideki yazılardan atıflarda bulunurlardı.

15
NARA, RG 59 General Records of the Department of State-General Foreign Policy Files 1967-1969 Box 394,
12 Temmuz 1967 tarih PPB 9 POL 12 TUR sayılı belge.
16
“Bir derginin hikayesi”, Yön, 30 Haziran 1967, s. 8-9.
17
İlhan Selçuk, “YÖN için”, Cumhuriyet, 1 Temmuz 1967.

15
Popülaritesi 1967 yılında hızla düşmeye başladı. En son tirajı 15.000’in altında
olduğu tahmin ediliyordu. Öyle olmasına rağmen derginin kapanışı alışılmamış
şekilde ani oldu. Birçok siyasi gözlemci kapanışla ilgili tam hikâyenin henüz
bilinmediği konusunda ihtiyatlılar. Yön’ün çarpıtılmış haberciliğinin en gözde hedefleri
olan Amerikalılar’ın Yön’ün ölümü karşısında yas tutmaları pek zordur. Ancak Yön
sola bir ses ve bir ortam vermek suretiyle Türkiye’nin daha açık bir topluma
dönüşmesine giden yolda katkıda bulundu.

16
AKŞAM İLE İLGİLİ BELGE18

Amerikan Başkonsolosluğu

Aşırı Solcu Akşam: “Amerikalıların Dostu”

GİRİŞ

Bir Başkonsolos ya da USIS görevlisi, İstanbul’un günlük gazetelerinden aşırı solcu


Akşam gazetesinin sahibini, yayın veya Yazı İşleri Müdürü’nü her aradığında veya
ziyaret ettiğinde gazete yetkilileri hemen hemen her zaman gazetelerinin komünizm
yanlısı ve Amerikan aleyhtarı olduğuna dair isimsiz “düşmanlar”ın ortaya attığı
iddialardan söz etmekteler. Bu iddiaları, haberleri nesnel bir şekilde yansıtmak
istediklerini belirterek protesto etmekteler ve yapılmış herhangi bir hata varsa bunları
dikkatlerine sunmamızı bizlerden ısrarla istemekteler. Cevabımız yayınlanmış bir
hatayı “düzeltme”nin imkânsız değilse bile zor olduğu şeklindedir. Buna ek olarak
Akşam’dan daha dengeli bir habercilik anlayışı ve haberlerin yayınlanmasından önce
kaynaklarını daha iyi kontrol edilmesini görmeyi umut ettiğimizi aktarmaktayız.

PEVA Ltd. Şti.’nin 1967 yılında yaptığı araştırmada öğrencilerin yüzde 30.8’inin,
hükümet görevlilerinin yüzde 25.8’inin Akşam okuduğu görüldüğünden gazetenin
haberleri doğru bir şekilde vermesinde sağlanacak gelişme ABD çıkarları açısından
faydalı olacaktır.

ÖZET

Akşam izledikleri siyasetin ve sorunlarının tarafımızdan anlaşılması için yeniden


çağrıda bulundu ve bizleri gazetenin bütün haberleri nesnel bir şekilde yansıtmaya
çalıştığına tekrar ikna etmeye çalıştı. Yayın Müdürü (Akşam’daki gerçek patron) ile
Yazı İşleri Müdürü’ne yapılan son iki ziyaretin her birinde, Amerika ile ilgili haberleri
yayınlamadan önce bunları kontrol etmeyi denemeye mutabık oldular. Bu türdeki ilk
denemeleri ABD’in Hanoi’ye bir arabulucu gönderdiğini belirtir 13 Şubat tarihli raporu

18
NARA, RG59 Records of the Department of State – Central Foreign Policy Files 1967-1969, Culture and
Information 1969, 20 Şubat 1968 tarihli PPB 9 TUR sayılı belge.

17
teyit edip etmeyeceğimizi öğrenmek için telefon etmeleriydi. Hiç şüphesiz bekledikleri
cevabı aldılar ve şimdi artık “Ne yapalım, bir kere denedik, değil mi?” diyebilme
şansına kavuştular. Ne var ki, aynı zamanda ikinci sayfadaki “Düşünceye saygı”
sütununa (Çetin Altan’ın Amerikan aleyhtarı “Taş” köşesinin yanındaki) Amerikan
siyaseti hakkında makaleler yazmamızı teklif ettiler. Yazı sadece Akşam’a verildiği
takdirde, ayda bir defa imzalı bir makaleyi (“virgülüne dokunmadan”)
yayınlayacaklarına söz verdiler. Eğer makale Türkiye’de yaşamayan bir Amerikalı
tarafından yazılmışsa, bu kişinin iyi bilinen bir isim olması gerekmekte. USIS bu teklif
üzerinde çalışmakta. Sadece Akşam okurlarına gazetede hiç görmedikleri bazı
gerçekleri ve görüşleri göstermek için bile olsa bu teklifin bizim açımızdan kimi
faydaları olabilir. ÖZET SONU

8 Şubat tarihinde rapor veren görevlinin, İstanbul’da yayımlanan Amerikan aleyhtarı


Akşam gazetesi (145.000 tirajlı) Yayın Müdürü Malik Yolaç ile görüşmek üzere
randevusu vardı. O sabah gazetede “Amerikan Dostluğu” başlıklı sıra dışı bir başyazı
yayımlanmıştı. Başyazının konusu Akşam’ın Amerikalı liderleri ve siyasetlerini Türk-
Amerikan dostluğu adına eleştirdiği ve bu nedenle Akşam’ı Amerikan aleyhtarı
olmakla suçlamanın haksızlık olduğuydu. 19

Raporu veren görevli, Yolaç ve Makale ve Fıkralardan Sorumlu Müdür Doğan Koloğlu
ile birlikte başyazıyı ve Akşam’ın ABD’yi tenkit ettiği üç konuyu, ikili antlaşmalar,
Kıbrıs ve Viet-Nam konularını tartıştılar.

İkili Antlaşmalar

Yolaç, Türk hükümetinin antlaşmaları kendi çıkarları doğrultusunda imzaladığını


kabul etti. Ancak Türkiye’nin çıkarlarının değiştiğini ve NATO’un zorlaması nedeniyle
Türkiye’nin hazır bulundurmayı kabul ettiği büyük bir ordunun getirdiği yükün altından
kalkamayacağını vurguladı. Raporu veren görevli ne NATO’nun, ne de ABD’nin Türk
hükümetine zorla bir antlaşma kabul ettirmediğini; çeşitli Türk hükümetlerinin
Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğunu düşündükleri antlaşmalara imza attıklarını ve
demokratik yollardan iş başına gelen Türk hükümetinin halihazırda bu ikili

19
“Amerikan dostluğu”, Akşam, 8 Şubat 1968.

18
antlaşmaların resmileştirilmeleri amacıyla ABD ile müzakerelerde bulunduğunu öne
sürdü. Yolaç, demokratik yollardan seçilen Türk hükümetlerinin ittifakları ve
antlaşmaları Türkiye’nin çıkarları açısından uygun gördükleri iddiasını reddetti:
“Yalnızca Amerika ile İngiltere gibi medeni toplumlarda demokratik hükümetler
olabilir; Türkiye henüz medeni bir toplum değil.” Solcu aydınların sıklıkla söz ettiği,
Türkiye’yi, “cahil yığınların oylarını elde etmek için dini istimar eden” siyasetçilerin
değil kendilerinin yönettiğini tekrar etti. “ABD bunu idrak edemeyerek büyük bir hata
yaptı” dedi. Rapor veren görevli ise bu sözlere, Yolaç’ı ziyaret etmesinin ABD’nin
yalnızca tek bir Türk hükümetini tanıyor olsa da muhalefet sözcülerini görmezden
gelmediğinin bir işareti olduğunu belirterek karşılık verdi.

Kıbrıs

Yolaç, ABD’nin Kıbrıs ihtilafıyla ilgili siyasetinin Türk halkını ABD ile olan ittifakın
değeri hakkında genel olarak hayal kırıklığına uğrattığı şeklindeki alışıldık argümanı
gündeme getirdi. Yolaç, rapor veren görevlinin ABD’nin Kıbrıs ile ilgili siyasetini ve
eylemlerini genel hatlarıyla açıkladığı argümana itiraz etmedi. Sadece Johnson’un
İnönü’ye yolladığı “patavatsız” mektubun ardından, mesnetli veya mesnetsiz, ABD’nin
Türkiye’ye karşı sadakatsiz olduğu, Altıncı Filo’nun müdahalesi vb., suçlamalarına
genellikle inanıldığını söyledi. “O mektup alındığında hükümetteydim ve okuduktan
sonra kendimizi hasta hissettiğimizi hatırlıyorum” dedi.20 Bu olayı son Kıbrıs krizi ve
Vance misyonu ile karşılaştırdı ve ABD’nin Türkiye ile ilişkilerini nasıl yürütmesi
gerektiği konusunda bir şeyler öğrendiğini söyledi. Bu noktada Koloğlu söze girerek
rapor veren görevliye, son kriz esnasında hükümet yanlısı Hürriyet gazetesinin
takındığı Amerikan aleyhtarı tutumu hatırlattı. Hürriyet’in “Johnson, Yeter Artık!”
manşetinden bahsetti ve kimi diğer gazetelere göre Akşam’ın nisbeten daha ılımlı ve
nesnel bir tutum izlediğini öne sürdü.

Viet-Nam

20
Tarihe “Johnson’un Mektubu” olarak geçen ABD Başkanı Lyndon Johnson’un Başbakan İsmet İnönü’ye
gönderdiği mektup Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a askerî müdahale yapılmasını önlemek için kaleme
alınmıştı. Bu konuda bir araştırma için bkz. Halûk Şahin, Gece Gelen Mektup, Cep Kitapları, İstanbul, 1987.

19
Konuşma süresince Yolaç ile Koloğlu rapor veren görevliyi Akşam’ın aslında
Amerikan aleyhtarı olarak değerlendirilmemesi gerektiğine ikna etmeye çalışarak
gazetenin “nesnelliği”nin altını çizdiler. Rapor veren görevli, Çetin Altan’ın Amerikan
aleyhtarı köşesi bir kenara bırakılsa dahi, Akşam’ın Viet-Nam savaşı konusundaki
haber ve köşe yazılarının birçoğunun Amerika aleyhinde olduğunu söyledi. Koloğlu
Akşam’ın yalnızca Amerikan gazeteleri, Associated Press, Reuters ve Anadolu
Ajansı gibi Amerikan kaynaklarını kullandığını söyleyerek buna karşı çıktı. Rapor
veren görevli yakındaki o günkü nüshayı aldı ve Associated Press’in tank
kullananların Kuzey Vietnamlı birlikler olduğunu bildirmesine rağmen, Akşam’daki
“Vietkong Tanklarla Saldırdı” manşetinin21 Yolaç’ın Vietkong’un “bir avuç baldırı
çıplak özgürlük savaşçısı”ndan oluştuğuna yönelik iddiasıyla çeliştiğine dikkat çekti.
Koloğlu mazeret beyan ederek manşette “Kuzey Vietnamlılar” yazabilmek için yeterli
yer olmadığını söyledi, ancak saldırganların gerçekte Kuzey Vietnamlı olduklarının
haberin içinde açıklandığını belirtti! Yolaç daha sonra bu tür tahrifatlara dair tuhaf bir
açıklama yaptı: “Halk savaşın karmaşasını anlamıyor; bunu büyük bir güç ile küçük
bir ‘kurtuluş hareketi’ arasındaki mücadele olarak görüyor.” Rapor veren görevli,
gazete okurlarının savaşın karmaşasından bihaber olsa da gazete yazarlarının
bihaber olmadıklarını söyleyerek buna itiraz etti.

Yolaç ile Koloğlu daha sık bir araya gelinmesi teklifinde bulundu ve tekrar Akşam’ın
haberlerinde görülebilecek hataların düzeltilmesi için kendileriyle irtibata geçmemizi
istedi.

12 Şubat tarihinde USIS Enformasyon memuru ile rapor veren görevli, Hue’de
kullanılanın gözyaşı gazı olduğuna ilişkin Associated Press’in haberini gözardı
ederek TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın ABD’nin (Kuzey Vietnamlı kaynaklara
göre) “zehirli gaz” kullanmasını kınayan haberi yayınladıklarına22 şikâyet etmemiz
üzerine Akşam’ın tepkilerini sınamak için Yolaç ile Koloğlu’nu aradı. Yolaç ve Koloğlu
Associated Press haberinde kullanılanın gözyaşı gazı olduğunun net bir şekilde
belirtilmediğini ve sadece bir Türk siyasi parti başkanının açıklamasını
yayımladıklarını, bunun yanında “Amerika’nın dostu” Hürriyet’in “nükleer savaş”
ihtimalini manşetine taşıdığını söyleyerek zararı telafi etmeye çalıştılar ve özürlerini

21
“Vietkong tanklarla saldırdı”, Akşam, 8 Şubat 1968.
22
“Vietnam’a zehirli gaz kullanılıyor”, Akşam, 12 Şubat 1968.

20
bildirdiler. Associated Press’in aynı olayla ilgili yazısından haberdar edilmeyen
Akşam okurlarının kafalarında uyanan izlenimin ABD’nin zehirli gaz kullandığı
olduğunu hatırlattık; Yolaç ile Koloğlu’na Associated Press’e mi yoksa Aybar’a mı
inandıklarını sorduk. Tereddüt ettiler, daha sonra ise bunun, özellikle “tarafsız”
kaynaklar olmak üzere, diğer kaynakları değerlendirmelerine bağlı olacağını
söylediler. Eğer, örneğin kendilerine zehirli gaz kullanıldığını inkâr eden General
Westmoreland’ın23 bir beyanatını ve bir Fransız gazetecisinin makalesini
gösterebilirsek bunu kesinlikle yayınlayacaklar. Yayınlandıktan sonra kendilerini
kusurlarla ilgili olarak rahatsız etmek istemediğimizi, ancak haberlerini dengeli
vermeye uğraşacaklarını umduğumuzu vurguladık. Ellerine özellikle Türkiye’de
cereyan eden, kimi sözde ABD planı veya eylemi hakkında teyit edilmemiş bir haber
ulaştığında bu haberi teyit veya inkâr edip edemeyeceğimizi, ya da hakkında
açıklama yapıp yapamayacağımızı öğrenmek için bizi aramalarını teklif ettik.

Bir gazeteyi yayınlarken [yaşanan] zaman sıkıntısı meselesinden şikâyetçi oldular.


Sorumluluk sahibi gazeteci olmak ve haberleri yayımlanmadan önce mümkün
olduğunca kontrol etmek istediklerini bildiğimizi söyledik. Yolaç, tamamı imzalı
makalelerden oluşan ikinci sayfaya dokunamadığını belirttiğinde ikinci sayfada yer
alan (hemen hemen tamamiyle Amerikan aleyhtarı bir içerik taşıyan taşlama köşesi)
“Şeytanın Gör Dediği”ni kimin yazdığını sorduk. Yolaç köşenin tüm gazete
çalışanlarının ürünü olduğunu ve bu nedenle yoldan saptığında düzeltilebileceğini
söyledi. Öte yandan, Çetin Altan veya İlhami Soysal imzalı makalelere
dokunulamayacağını belirtti. Yolaç, Altan’ın köşesinin yanındaki “Düşünceye saygı”
sütununda çeşitli gönüllü yazarların imzalı makalelerinin yer aldığını söyledi ve eğer
biz de Amerikan siyaseti hakkında bir yazı yazmak istiyorsak [yazının] “virgülüne
dokunmadan” o sayfada yayınlanacağını ekledi. Westmoreland veya McNamara24
gibi tanınmış bir Amerikalı tarafından kaleme alınmış özel bir yazı olursa bunun çok
daha da iyi olacağını telkin etti. “O zaman ön sayfaya koyarız!” Yolaç’a General
Westmoreland ile McNamara’nın çok meşgul olduklarını hatırlattık, ancak yetkili bir
Amerikalı’dan böyle bir makalenin teminini araştıracağımızı da ekledik.

23
General William Westmoreland 1964-1968 yılları arasında Vietnam’daki Amerikan Askerî Yardım Komutası
Komutanı idi.
24
Robert S. McNamara Savunma Bakanı idi.

21
O gün öğleden sonra Koloğlu rapor veren görevliyi arayarak Anadolu Ajansı’nın
ABD’nin Hanoi’ye bir arabulucu gönderdiğine ilişkin bir haber geçtiğini söyledi.
Koloğlu ivedi bir teyit istedi. Bunu kendisine [hemen] sağlayamayacağımızı biliyor
olmalıydı. Rapor veren görevli konuyu araştırarak kendisini arayacağını söylediğinde
Koloğlu’nun cevabı hazırdı: “Mesleğimizin şartlarını anlamıyorsunuz!” Yine de,
bildiğimiz kadarıyla, bunun Akşam’dan birinin arayıp da bir haberi kontrol ettiği ilk
durum olması kayda değerdir. Geçmişte verilen buna benzer sözler anında
unutulmuştu. Akşam’ın 1 Şubat tarihli “Savaşın Eşiği” ile 15 Şubat tarihli “Dünya
Barışı” başyazılarının her ne kadar hatalı olsalar da, arasındaki karşıtlık da ayrıca
dikkate değerdir ve ABD’ye karşı pek az iyileşen tutum iki başyazının başlığının
dolaylı olarak anlattığı kadar çarpıcı değildir.

Akşam’ın komünizm yanlısı ve Amerikan aleyhtarı olduğuna yönelik ithamlara karşı


Yolaç ile Koloğlu’nun görünürde sergiledikleri endişe ilginçtir. Akşam’ın malî sorunlar
yaşadığı söylentileri mevcuttur. Ne var ki rakibi Cumhuriyet ile karşılaştırıldığında
baskısının kötü ve özelliklerinin yetersiz olmasına rağmen Türkiye’de faaliyet
gösteren bazı Amerikan şirketleri de dahil olmak üzere Cumhuriyet kadar reklam
aldığı görünmektedir. (Yolaç’ın borçlarından kurtulmasını sağlamak amacıyla
gazeteyi bir yıl önce Yolaç’tan “satın alan” ancak izlenen siyaset konusunda kararları
ona bırakan gazetenin imtiyaz sahibi) Nur Ökten (başta [Çetin] Altan ve [İlhami]
Soysal’ı kastederek) yazarları nedeniyle gazetenin sol kesime hitap ettiğini açıkça
söyledi. Ökten gazetenin ayakta kalabilmek için kendi piyasası için yazmak zorunda
olduğunu belirtti. Bununla beraber, aşırı uç olarak nitelendirilmek Yolaç ile Koloğlu
gibi gazetecilerin meslekî haysiyetlerine dokunuyor olabilir. Hükümetin gazetenin
para cezasına mahkûm edilmesine yol açacak bir mahkeme kararından daha ciddi
sonuçlar doğurabilecek herhangi bir teşebbüste bulunması pek mümkün değilse de,
böyle bir girişinde bulunulması ihtimalinden dahi korkuyor ve böylesi bir teşebbüsün
ABD’nin baskısıyla çabuklaşabileceğini bile bekliyor olabilirler. Koloğlu yakın bir
zamanda Cumhurbaşkanı [Cevdet] Sunay’a hakaret ettiği gerekçesiyle dava konusu
olan Çetin Altan’a ait bir yazıyı yayımladığı için mahkeme karşısına çıktı. Zamanını
alması dışında bundan dolayı çok rahatsız olmuş gibi görünmüyor. Akşam’ın
“dostane eleştiri” yaklaşımının arkasında başka emeller olabileceği gibi, “virgülüne
dokunmadan” imzalı bir makale yayımlama teklifi ciddi şekilde dikkate alınmalıdır.
USIS Enformasyon memuru, Büyükelçi Harlan Cleveland’ın NATO hakkında

22
yazacağı makaleyi yayımlayıp yayımlamayacaklarını öğrenmek üzere USIS
Ankara’nın önerisiyle 20 Şubat tarihinde Yolaç’ı tekrar ziyaret etti. Yolaç bunu şartlı
olarak kabul etti. Makale [konuya] Türkiye’nin NATO içinde oynadığı rol ve üyeliğinin
[NATO’ya] getirdiği avantajlar açısından yaklaşmalıdır. Akşam okurlarının ilk defa
bazı NATO yanlısı olguları ve argümanları okumaları kesinlikle zarar getirmeyecek,
aksine kimi faydalar sağlayabilecektir.

23
Amerikan Başkonsolosluğu
1 Nisan 1968

Konu: Solcu basın “Çok Gizli ABD Belgeleri” yayınladı25

Solcu Akşam gazetesinin 8 Mart tarihinde NATO ülkelerinde bulunan ABD


komutanlarına olağanüstü hallerde gerekli bölgeleri işgal etmeye yetki veren
“USCINCEUR OPLAN” başlığını taşıyan “gizli” ve “çok gizli” damgalı belgeleri
yayınlamasıyla birlikte Türk solcuları ABD ve NATO aleyhtarı kampanyalarında yeni
bir fasıl açtılar.26 Bu faslın en son sayfası 26 Mart tarihinde “çok gizli” ibareli iki
belgenin daha (biri Akşam gazetesinin yayınladığı fotokopilerin tıpkısı gibiydi) haftalık
solcu Ant dergisi tarafından yayınlanmasıydı. Ant bu belgelerin Amerikalı
komutanlara Avrupa ve Türkiye’yi “çöl” e dönüştürecek kimyasal ve biyolojik silahları
kullanmalarına ilişkin talimatlar veren belgeler olduğunu ileri sürdü.27

Kendileriyle konuştuğumuz Akşam gazetesi editörleri 8 Mart tarihli haber, Ankara


muhabiri İlhami Soysal tarafından yazıldığından nihai kaynağını bilmediklerini
söylediler. Yazıda belgelerin ilk önce Belçika Parlamentosu’nda ve ismi verilmemiş
bir Norveç gazetesinde ortaya çıktıkları yazılıydı. Ant makalesinin bir kısmı ise İtalyan
ABC dergisinin 17 Mart tarihli nüshasından alınmıştı.

İstanbul’da irtibatta olduğumuz kişilerin hiçbirinden şimdilik her iki makale için yorum
veya soru gelmedi. Başka hiçbir gazete Akşam ve Ant makalelerinden söz etmedi.
Şüphesiz bu haberler genelde TİP’in Türkiye’nin NATO üyeliğine ve ABD ile
imzaladığı ikili antlaşmalara karşı sürdürdüğü kampanyanın bir parçası olarak kabul
edilmekte. Dahası, Akşam ve Ant’ta yayınlanan fotokopileri okuma zahmetine
katlanan herhangi biri, özgünlüklerine inansın veya inanmasın, makalelerde varılan
sonuçların mesnetsiz olduğunu görecektir.

Akşam “Bu belgeler Dışişleri Bakanlığımızın dosyalarında mı?” sorusuna bir cevap
istedi. Ertesi gün, 9 Mart günü, bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün hiçbir yanlış

25
NARA, RG 59 General Records of the Department of State-Central Foeign Policy Files, 1967-1969, Culture
an Information 1969, 1 Nisan 1968 tarih ve XRR-DEF 4, NATO sayılı belge.
26
İlhami Soysal, “İkili Antlaşmayı açıklıyoruz”, Akşam, 8 Şubat 1968.
27
“Amerika’nın Türkiye’yi ve Avrupa’yı Mahvetme Planları…”, Ant, 26 Mart 1968, Sayı 65.

24
anlamaya mahal vermeyen tekzibini yayınladı.28 Ancak tekzibin yüksek düzeyde
Dışişleri bürokratlarının sabahın erken saatlerinde tertip ettikleri toplantılardan ve
Dışişleri Bakanı ile Amerikan Büyükelçisi arasındaki “uzun ve gizli” bir müzakereden
sonra yayınlandığını belirtti. Ant ise her türlü tenkide karşı “ANT bu belgeleri
Türkiye’de de yayınlanmak suretiyle Türkiye halkına karşı görevini yerine getirmiştir;
bu belgeleri yalanlama gayretleri ise, o gayretlerin sahiplerinin ihanetini ortaya
koyacaktır” satırlarıyla kendini savundu.29

YORUM: İstanbul’da yayınlanan günlük antikomünist Haber gazetesinin 7 ve 9 Mart


tarihli nüshaları “Aşırı solun kökü dışarda” olduğuna dair ilginç kanıtlar getirmekte.
Aynı kapak tasarımı - bir gerilla çetesi tarafından havada tutulan silahlar - Ant’ın 28
Kasım 1967 nüshasında ve haftalık İtalyan dergisi La Sinistra’nın 13 Ocak (yılı
belirtilmemiş) tarihli kapağında yer almış. Haber her iki kapağı yayınladı. 9 Mart
tarihinde Haber Lenin’i bir grup işçi ile birlikte görüntüleyen bir fotoğrafı yayınladı. Bu
fotoğraf Moscow News ile 14 Kasım 1968 tarihli Ant dergilerinin kapaklarında yer
alıyordu.

TİP’in 1968 yılının Ocak ayında Roma’da düzenlenen Akdeniz ülkeleri komünist ve
sosyalist partilerinin toplantısına iştirak etmiş olması şüphesiz NATO ve ABD
aleyhtarı kampanyalarda kullanılacak malzemeler için yeni kanallar açtı.30 Akşam ve
Ant’ın tamamı değilse bile bazı yazarları bu kampanyada TİP ile birlikte çalıştıkları
kuşkusuz. Onların diğer NATO ülkelerinin solcularıyla malzeme değiş tokuşunda
bulunmalarını bekleyebiliriz. Bu tür malzemelerin diğer NATO ülkelerinde ilk ortaya
çıktıklarında haberdar edildiğimiz takdirde, “Batı’nın emperyalist komplolarının
ifşaası”na karşı daha iyi hazırlıklı olabileceğiz.

28
“İkili anlaşma sorunu Senato’ya getirildi”, Akşam, 9 Mart 1968.
29
“Amerika’nın Türkiye’yi ve Avrupa’yı mahvetme planları’, Ant, 26 Mart 1968, sayı 65.
30
Burada sözü edilen toplantı Akdeniz İlerici Partiler Toplantısı’dır. Dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan’ın
TİP’in Komünist partiler ile ilişkili olduğunu beyan etmesi üzerine TİP Genel Başkanı M. Ali Aybar bu demeci
kınamıştı. Bkz. “Aybar: TİP’in yabancı partilerle ilişiği yok”, Akşam, 7 Şubat 1968.

25

You might also like