Professional Documents
Culture Documents
Genelde, etik nedir? Sorusu, “etik felsefi bir kavramdır” şeklinde yanıtlanmaktadır. Bu
tanımlama etik ve ahlakın, insan davranışlarını yönlendiren değer ve ilkelerin günlük yaşamla,
insanlar arası ilişkilerle olan bağını, sadece, felsefecilerin ilgilendiği, felsefeye has sorularla
ilgili bir konu düzeyine indirgemektedir. Etik elbette, insanın yaşamını ilgilendiren,
düşüncesinde yanıtlarını aradığı her sorunsal gibi felsefenin de konusudur.
Etik, tarihi olarak toplumların sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel yapılarıyla etkileşim içinde,
toplumdan topluma farklılık gösteren dinamik bir süreç, toplumun bir fonksiyonu olarak
gelişmektedir.
Etiğin yaşamla bağını felsefeci Tüten Anğ “Günümüzde etik toplumsal ve bireysel her türlü
tercihlerimizin, kararlarımızın, eylemlerimizin, tavır takınmalarımızın ve onları belirleyen
ilkelerin, değerlerin bilgisi olarak yaşamın ta içinde yer almaktadır” diye tanımlamaktadır.
Ray Billington;“Etik doğru ve yanlış davranış teorisidir. Ahlak ise onun pratiğidir. Ahlaki
değil etik ilkelerden, etik değil ahlaki bir davranış tarzından söz etmek daha doğrudur.
Etik, bir kişinin belli durumda ifade etmek istediği değerlerle ilgilidir. Ahlak ise bunu hayata
geçirme tarzıdır. Etik bütün manzarayı içine alırken, ahlakımız, bizi adeta maden damarlarına
yönetir; orada davranışın ayrıntılarıyla ilgileniriz artık. Özetleyecek olursak, etik, insan
davranışının ilkeleri, ahlak da bu ilkelerin uygulanması ile ilgilidir.
Ahlak üzerinde çalışan başka bir felsefeci “Ahlak ya da töre, bir insan topluluğunda karşılıklı
ilişkilerde gelişen saygı ve birbirini benimseme süreçlerinden oluşan ve kendilerine norm
olarak geçerlilik tanınan geneli bağlayan eylem modellerini içerir. Demek ki ahlak ve töre
ifadeleri, olgunlaşmış yaşam biçimlerini temsil eden düzen kurumlaşmalarını; bir topluluğun
değer ve anlam anlayışlarını yansıtan yaşam biçimlerini gösterir” şeklinde ifade etmektedir.
Etik ve ahlak, günlük konuşma dilinde, çoğu kez bir birinin yerine kullanılabilmekle beraber
farklı anlamlara sahiptirler. Bu farklılığı belirten bir tanımlama olarak; etik insanlar arası
ilişkilerde, insanların tutum ve davranışlarını belirlemede ya da yönlendirmede temel aldıkları
ilke ve değerler bütünü, ahlak ise, yine bu ilişkilerde, bu ilke ve değerlerin kişiye has
uygulanma biçimidir.
• Etik, toplumların tarih, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkenler olmak üzere, çeşitli
faktörlere bağlı olarak oluşan tarihi, toplumsal ve dinamik bir süreçtir. Etik çerçevesinde
oluşturulan ilke ve kurallar, hukuk kurallarından farklı olarak, yasalarla değil toplumsal
2
tepkilerle oluşurlar. Aynı şekilde etik değerlerin çiğnenmesine karşı yaptırım, yine, toplum
tarafından geliştirilen tepkilerden oluşmaktadır.
• Etik, toplumun ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapılanması içinde tüm kategorilerle
doğrudan ilişkilidir, iç içedir. Bu nedenle etik, belirli davranış kalıplarına indirgenerek,
bağımsız kategoriler şeklinde tek başına ele alınamazlar.
• Etik değerler hazır ahlak reçeteleri değildir, kişi ve grup otoritesine bağlı olarak yaratılamaz,
ithal ve ihraç edilemezler. Ancak toplumlar arası ilişkilerle toplumdan topluma geçerler ve
içselleştirildikleri oranda geçerlik kazanır, zamanla toplumun kültürü içinde yer alır.
• Hiçbir insanın ahlaki karar verme sorumluluğu dışında kalması ve karar verme süreçlerinde
tarafsız tutum takınması söz konusu değildir. Tarafsız tutum güçlüden yana tavır takınma
sonucunu doğurmaktadır.
• Etik soru ve sorunlar doğrudan insanla ilgili, insanlar arası ilişkilerin temelinde yer alan,
eylemde bulunan herkesin, her gün, yüz yüze geldiği karar aşamasında ortaya çıkan
sorunlardır. Bu nedenle bir insanın etik temelde sorgulanabilmesi için, o insanın: İradesinin
herhangi bir otoritenin vesayeti veya baskısı altında bulunmaması, başkasının baskı ve
tahakkümü altında kalmadan karar verme özgürlüğüne sahip olması, nasıl davranacağı
konusunda seçeneklerinin elinden alınmış olmaması gerekmektedir.
İlke: İlkeler doğa ve insan tarihinin doğruladığı önermelerdir. İnsanlar arası ilişkilerde etikten
daha önemli bir yer tutmaktadırlar. Bazı tanımlamalar (etik kapsamında) ilkenin anlam ve
önemini açıkça ortaya koymaktadır.
• Her türlü tartışmanın dışında, üstünde sayılan, ana düşünce ve inanış, baş kural - temel bilgi,
temel kural (felsefe) kendisinden başka bir şeyin çıktığı temel, köken, ilk neden, ilk öğe,
başlangıç (mantık) her türlü tartışmanın dışında sayılan, öncül.
İlkelerin nitelikleri doğal olarak kurallara kıyasla genel ve daha temeldir. İlkelerin kuralları
değerlendirme/doğrulama yetkinliğine sahip bulunmaktadır. Bir ilke bir davranış biçimini
belirlemez; kişisel sorumluluğun altını çizer. Aynı ilkeye bağlı kalarak az ya da çok farklı
davranışlar göstermek mümkündür. İlkeler insanlara değerlendirme yapma ve yargıda
bulunma fırsatını verirler”.
Etiğin önemini vurgulamak isteyen filozoflar hep yaşamda karşılaşılan sorunlara felsefi
açıdan bakarak değerlendirmeler yapmışlardır. Oysa toplumsal yaşamda etik soru ve sorunlar,
kapsayıcı olarak, eylem diye adlandırılan, insanin bilinçli ve amaçlı olarak ortaya koyduğu
tüm düşünsel-edimsel yapıp-etme ve karar süreçlerinde her gün yüz yüze geldiği, kimsenin
kaçınamayacağı, dışında kalamayacağı toplumsal boyutlu sorunlardır.
Bu gerçeklik bilim insanı Harun Tepe tarafından şöyle tanımlanmaktadır; “Ama etik sorun ve
sorular, yalnız filozofların değil, hepimizin her gün karşılaştığı, yüz yüze geldiği sorun ve
sorulardır. Çünkü yaşamak eylemde bulunmayı, eylemde bulunmak da karar vermeyi,
değerlendirme yapmayı gerektirmektedir. Eylemenin, karar vermenin de sonuçta bir karar
olduğu, hiç bir şey yapmamaya karar veren kişinin de bir şeye karar verdiği ve eylemsizliği
(bir tutum) seçtiği düşünülürse, değerlendirme ve doğru eylemle ilgili sorunların hepimizin
sorunu olduğu görülür”.
Tüten Anğ bu gerçeği, “etik, insan ilişkilerinde, toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik, hukuki,
bilimsel, teknolojik vb. tüm alanlarda insanın tutum, davranış, eylem ve kararlarında
belirleyici olan, hiç kimsenin dışında kalamayacağı, kaçınamayacağı ilke ve değerler bütünü
olarak yaşamın ta içinde yer almaktadır” diye tanımlamaktadır.
Felsefeci Ray Billington da etiğin yaşamla doğrudan bağını şöyle; dile getirmektedir; “Bir kişi
okuma yazma ya da hesap yapma bilmeden, tarihten bir nebze anlamadan, hele coğrafyadan
habersiz bir yasam sürebilir. Bu meselelerin hepsinden ve daha pek çok meseleden kaçabilir
ama kimse, bu sözcüğün anlamını bilmese bile hayatini etiksiz sürdüremez. Bilinçli ya da
bilinçsiz, hepimiz her gün ahlaki kararlar alırız”.
Etiğin toplumsal yaşamdaki yeri ve önemi, insanların tarihi süreçte, toplumsal olarak
yarattıkları, benimseyip paylaştıkları kendi iradeleriyle birlikte yaşama kararlılığına
dayanmaktadır. Bu iradenin yaşama yansıması kesintilere uğrasa bile, yine birlikte yaşamanın
temelini oluşturmaktadır.
Bu konuda, mühendis ve felsefeci olan Ahmet İnam: “Ahlak, bir arada yaşamayı başarmaya
çalışan insanların yalnızca siyasal, hukuksal, toplumbilimsel, ruhbilimsel bakışlarla
sorunlarını çözemeyeceklerini bir gün anladıklarında, üzerinde daha önemle düşünecekleri bir
alan olacaktır.” demektedir.
Bu temel niteliğinden dolayı etiğe toplumsal yaşamda hukuktan da öte bir değer verilmekte ve
hukuk “minimum etik” olarak tanımlanmaktadır.
Tarihi süreç, dünyanın kaynaklarına sahip olmak, sahip olunan değerlerin artırılarak
korunması ve egemenlerin bu uğurda kendi ideolojilerine has değer yargılarını insanlığa kabul
ettirmek için günümüzde de sürmekte olan savaşların, katliamlarının, insanları
köleleştirmenin kanlı eylemleriyle doludur. Diğer taraftan bu süreç, insanlık dışı
uygulamalara onurlandırıcı karşı duruşların, bu uğurda can verişlerin de tarihidir. Konumuz
üzerinde bir değerlendirme yapmak gerekirse bu süreç, antik çağdan bu yana, son derece
zengin bir düşün evreni yaratmıştır.
4
Burada yapmak istediğimiz yaşamı etkisi altına alan, daha öncede belirttiğimiz gibi
düşünürlerin nedenlerini aydınlığa kavuşturmak istedikleri, günümüzde de yansıma bulan,
olay ve olguların hatırlatılmasıdır.
Üretim alanında ve üretim ilişkileriyle yaratılan maddi varlıklar yanında düşünceler, töreler,
inançlar vb. ilkeler ve değerler ortaya çıkmaktadır. Bu ilişkiler çerçevesinde, üretimden pay
alma temelinde geliştirilen ideolojiler toplumun ekonomik yapısını ve buna bağlı olarak da
toplumların kurumsal yapısını oluşmaktadır. Basitçe dile getirmeye çalıştığımız bu süreç çok
yoğun ve karmaşık insan ilişkileri temelinde ve yine bu ilişkilere dayalı oluşan ilkeler
çerçevesinde gelişmektedir. Bu nedenle, ilkeler, değerler bütünü olarak insan ilişkilerini
yönlendiren etik, insanın tutum, davranış ve karar süreçlerinin belirleyicisi olarak, üretim
alanında, üretim eylem ve ilişkilerinin de temelinde yer almaktadır. Etik, insanlık tarihi
boyunca, ortaya çıkan dönemlerin üretim biçimi, tinsel, kültürel değeri ve egemen ideolojinin
değer yargıları vb etkenlere göre, değişim ve dönüşüm gösteren bir süreç olarak gelişmek-
tedir. Kıtalar arası yürütülen savaşlar, ticaret yolları, dinlerin yayılması vb kitlesel hareketler
aynı zamanda düşünce akımlarının, kültürlerin de taşıyıcıları oldular. Savaşların toplumlarda
yarattığı bunalımlar, servetin belirli ellerde toplanması, zenginliğin yarattığı debdebeli ve
ahlaksal değerleri hiçe sayan yaşam tarzı, bunlara karşın halkın yaşam koşullarının
dayanılmaz boyutlara ulaşması insanları ahlaki bunalımları aşma yönünde çözüm arayışlarına
itti. Siyasetten ticarete, inançtan eğitime her alanda erdemin egemen kılınması, dünyanın
yaşanır duruma getirilmesi savunulurken bunun araçlarının da filozof krallardan, despot
diktatörlere kadar uzanan düşünce ve görüşler üretilmiştir.
Bütün bunlara karşın tarih boyu ahlak, yönetim erkinin elinde, insan davranışlarını kontrol
altında tutmanın güçlü aracı olarak görülmüş, yöneten-yönetilen arasında “çoban-koyun”
ilişkisinin geçerli olduğu bir toplumsal yapı oluşturma yönünde kullanılmıştır.
M. Foucault antik ahlak anlayışını ve antik çağdan Hıristiyanlığa geçişteki değişimi şöyle
tanımlıyor:
“Kuşkusuz, her bireyin davranışlarını yönlendiren bazı normlar da bulunuyordu. Ne var ki,
ahlaki bir özne olma istenci ile bir varoluş etiği arayışı antik çağın asıl olarak insanın kendi
özgürlüğünü olumlamasına ve kendi yaşamına, kendisinin tanıyabileceği ve kendisinden
sonraki nesillerin de örnek olarak görebileceği belirli bir biçim kazandırma çabasıydı.
İşte bence, antik çağdaki ahlaki deneyimin, ahlaki istemin temelinde, insanın bazı kurallara
boyun eğmek durumunda kalsa da, kendi yaşamını kişisel bir sanat eseri gibi yoğurması
yatıyordu.
Antik çağdan Hıristiyanlığa geçerken, özünde kişisel bir etik arayışı olan bir ahlaktan bir
kurallar sistemine itaat etmekte somutlaşan bir ahlaka geçmiş oluyoruz”.
18. YY da gerçekleşen sanayi devrimiyle ortaya çıkan kapitalist üretim biçimi, insanın aradığı
mutluluğun, öbür dünyada değil bu dünyada, kapitalizm tarafından yaratılabileceği iddiasıyla
ortaya çıktı. Bu dönüşüm, gelişimin seyrine uygun olarak, etik ve ahlakın da yönünü
değiştirdi. Etik ve ahlak kurallarının kodları, cenneti dünyaya indirecek olan, kapitalizmin
gereksinim ve hedeflerine gerçekleştirmeye yönelik değer yargılarına göre şekillenmeye
başladı. Burada genel argümanlar, mutluluk, sağlık, bilgi, kendini geliştirmek, genelin refahı
ve güvenini sağlamak, hedef olarak ortaya kondu. Bu akımın en etkili sloganı da,
“olabildiğince çok insanın olabildiğince çok mutluluğu ilkesi”dir.
Kapitalizmin “Refah Devleti” modelinde insanlara vaat edilen mutluluk, kitlesel üretimin
kitlesel tüketime dayalı olarak yürütülebilmesi, piyasa güçlerine karşı korunmuş, örgütlü-
sendikalı çalışanları esas alan toplumsal yapı aracılığıyla verilecekti. Böyle bir yapıda eğitim,
sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanması devletin sorumluluğu altında bulunuyordu.
1970’lerde, kapitalist sistemde ortaya çıkan ekonomik kriz sonucu kitle üretimi yerine esnek
üretim yöntemi geliştirildi. Esnek üretim modeli, süregelen bütün değer yargılarını kökten
değiştirip, geçmişle bağlarını koparmak istemektedir. Bu kopuşun kavramsal ifadesi “yeni
dünya düzeni”, “yeniden yapılanma”, “küreselleşme” terimleriyle tanımlanmaktadır.
“Ülkeler coğrafyasının yerini, bulunduğu topraklardan çok, bu küresel ağın çekimine girerek
birbirlerine kenetlenen metropoller coğrafyası almaktadır. Bu coğrafya, ekonomileri
bütünleştirirken, siyasi ve toplumsal yapıları parçalamaktadır.
Bir insanın etik ve ahlaki değerlerinin oluşmasında, öncelikle ve ağırlıkla, içinde yetiştiği ya
da toplumsallaştığı çevrenin koşulları, kültür öğeleri, mensup olduğu sınıf ve katmanların
değer yargıları, eğitim süreci vb etkileşimler belirleyici olmaktadır.
6
Etik ve ahlak, sınıfsal özelliklere sahip olmakla ve topluma egemen sınıfın değer yargılarının
baskısı altında bulunmakla birlikte toplumsal nitelikte değerlerdir. Toplumun değişik sınıf ve
katmanlarını oluşturan bireylerin karşılıklı ilişkiler içinde olan karmaşık bütünsel bir yapı
göstermesi gibi, ahlak ta bu yapı içerisinde, farklı kültürlerin, gelenek ve göreneklerin
karmaşık ilişkileri temelinde oluşan değerleri yansıtan bir bütünlük göstermektedir. Bu
bütünsellik içinde, başkalarının da saygıyla karşıladıkları, farklı kültürel ve ahlaki öğeleri de
barındırmaktadır. Tarihsel olarak etik ve ahlak, toplumların gelişim sürecinin bir fonksiyonu
olarak ortaya çıkmaktadır.
Etiğin sınıfsal açıdan taşıdığı önem sınıf çatışmasındaki yerinden kaynaklanmaktadır. Etik
veya ahlakın sınıfsal-toplumsal niteliğinin açıklanmasını konu üzeride düşünenlerin
görüşleriyle (uzunca alıntılar şeklinde de olsa) sunmak daha aydınlatıcı olacaktır.
George G. Brenkert bu konuda, “Ahlak ile sınıflar arasında benzer bir zorunlu bağlantı var
mıdır?” sorusundan sonra şu görüşleri açıklamaktadır: “Devletlerin oluşmasından, hatta
sınıfların var olmasından önce ilkel topluluklarda ahlak vardı. Hiçbir devlet, milliyetçilik
duygusu, hatta yasa yoktu; ancak ahlak (dinin, sanatın vb. yanı sıra) vardı. Ahlak, tarih
boyunca belirli bir sınıfın talepleriyle bağlantılı olmuş olsa da, bu ahlakın bir sınıfın
talepleriyle bağlantılı olması gerektiğini göstermez. Buradan çıkarılabilecek yegâne sonuç,
ahlakın gereklerinin pratik insan çıkarlarının karşılanmasıyla bağlantılı olması gerektiğidir”.
Etiğin tarihi olarak, toplumların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yapısıyla, bu yapılarda
ortaya çıkan değişim ve dönüşümlerle şekillenen dinamik bir süreç olduğunu, hep altını
çizerek vurguladık. Daha önceki yayınımızda etikle doğrudan etkileşim içinde olan belirli
kavramlar hakkında bilgiler aktarmıştık. Bu çalışmamızda etik ve ahlakın toplumsal süreçlerle
etkileşimini, yaşanılan olay ve olgularla örneklendirerek, açıklamaya çalışacağız.
Toplumsallaşma
Siyaset
Özünde siyaset, yaratılan maddi değerlere sahip olma yöntemlerine dayalı olarak geliştirilen
ideolojilerin çarpıştığı bir eylem alanıdır ve bu alanda siyaset, yönetme sanatı olarak
adlandırılmaktadır. Bu yönetme sanatı toplumda, bireysel, toplumsal, üretimden bölüşüme,
ticaretten sanata vb tüm ilişkileri ve yaşamın tüm alanlarını şekillendirip yönlendirmektedir.
Bu nedenle, siyaset erkini elinde tutan insanlar temsil ettikleri güç nedeniyle kendilerini
toplumun mutlak hakimi olarak kabul etmekte ve aslında bunu da toplumlara kabul ettirmiş
bulunmaktadırlar. İktidar baskılarından yılan insanlar, tarih boyu, kendilerini yönetecek
olanların ahlak sahibi, adil, dürüst kısaca erdemli kişilerden oluşmasını istemişlerdir. Siyaset
ve yönetim alanlarında pek çok şeyin açıklanıp aydınlığa kavuştuğu günümüzde bile bu görüş
ağırlığını korumakta, dolayısıyla iki önemli konu gözden kaçırılmaktadır:
İkincisi ise, siyaset erbabının toplumun içinden çıktığı, dolayısıyla toplumun kültürünün
bütün erdem ve zayıflıklarını taşıdığı insanlardan oluştuğudur.
Siyaset her zaman olumsuz örneklerle birlikte gündeme gelmekte, bu yönü vurgulayan pek
çok deyim, atasözü vb özlü tanımlamalar yapılmaktadır. Bu tür olumsuz tanımlamalar
toplumsal kanı haline dönüşmüştür. Bunun nedeni, siyasetin etik dışı bir eylem olmasından
kaynaklanmayıp aksine insan davranışları üzerinde, en belirleyici etkiye sahip olmasındandır.
Siyasetçinin görevi, temsil ettiği ya da adına hareket ettiği ideolojinin değer yargılarını, bu
yargılara uyan yaşam tarzını söz sahibi olduğu toplumda yaşamın her alanına uygulamaktır.
Siyaset alanında alınan her karar, ortaya konan her uygulama bireysel/toplumsal ilişkileri,
dolayısıyla etik ve ahlak açısından tüm tutum ve davranışları derinden etkilemektedir. Doğal
olarak ahlak söz konusu olduğunda, toplumsal yaşamı etkileyen gelişmeler en olumsuz
yönüyle ele alınmaktadır.
Ekonomi
Yaşam koşullarının oluşumunda en belirleyici konumda olan etken ekonomidir. Ekonomi bir
insanın yaşam biçiminden düşünce yapısına, buradan da tüm ilişkilerine kadar belirleyici
olmaktadır. Maddi koşulların belirlediği yaşam biçimi düşünce biçimini de etkilemektedir. Bir
toplumun ekonomik ilişkilerini yönlendiren ideoloji o toplumun üst yapı kurumlarını yani
yaşamı yönlendiren tüm kurum ve kuralları belirlemektedir. Türkiye, gelir dağılımı çok
bozuk, nüfusunun büyük bir bölümü açlık sınırında yaşayan ve uzun yıllardan beri yüksek
oranı, büyük borç stoku altında olan bir ülkedir. Ekonomik sorunların insan kişiliği üzerinde
yarattığı olumsuzluklar, ekonominin gelişmesi, işsizliğin azalması, gelir dağılımındaki
adaletsizliklerin aza indirilmesi ya da yaşam standartlarının yükseltilmesiyle kolayca ortadan
kaldırılamamakta, insanlar üzerinde kalıcı etkiler bırakmaktadır.
Elias Canetti Nobel Ödüllü “Kitle ve İktidar” adlı yapıtında, enflasyon, para ve insan değeri
konularında şu görüşleri getirmektedir: “Enflasyon, sözcüğün en katı ve en somut anlamıyla
bir kitle fenomenidir. Enflasyonun bütün ülkeleri vatandaşları üzerinde yarattığı karışıklık
etkisi hiçbir şekilde yalnızca fiili enflasyon etkisiyle sınırlı değildir. Savaşlar ve devrimler bir
8
Yazar daha sonra şöyle demektedir: “Enflasyon sırasında her şey gözle görülür bir biçimde
sarsılmakla, hiçbir şey bir saat içinde bile kesin ve sabit durmamakla kalmaz, aynı zamanda
her bir kişi, insan olarak değer yitirir. Her neyse ya da her ne idiyse, her zaman istediği
milyon gibi bir hiçtir. Herkesin bir milyonu vardır ve herkes bir hiçtir”.
Paranın hiçleştirdiği ortamlarda etik ve ahlaki değerler gibi en temel insani değerler de
aşınmaya uğramaktadır. Toplumun büyük çoğunluğunu etkisi altına alan yoksulluk insanlara
değerlerin korunması adına fazla bir seçenek bırakmamaktadır. Ekonomik koşulların çaresiz
bıraktığı insanlar ruhsal bunalımlara ve intihara sürüklenmektedir. Diğer yandan bu zor yaşam
koşulları, yasa dışı yollarla kazanç elde eden gruplar için yeni olanaklar yaratmakta, kayıt dış
ekonomiyi beslemektedir. Örneğin, sokaklara egemen olan, güdümlü, kap kaç çeteleri en
küçük değerler için insanları öldürmekten çekinmemektedirler. Yine günümüzde bedeli
ödendiğinde satın alınmayacak hiçbir giz, bozulmayacak hiçbir bağ, ya da meslek etiğinin ana
temalarından biri olan ‘patrona sadakat’tan eser kalmamaktadır. Bugün en küçük toplumsal
birimdeki ilişkilerden uluslararası ilişkilere kadar bütün ilişkilerin temelini ekonomik
çıkarlara dayalı değer yargıları oluşturmaktadır.
Din
Bir toplum içinde en etkili kurallar din ve ahlak kurallarıdır. Toplumbilimci Barlas Tolan bu
konuda şu bilgileri vermektedir:“Din ve ahlak kuralları, toplumsal gerçek içerisinde çoğu kez
birbirlerinden ayırt edilemeyecek bir bütün oluştururlar. Bazı düşünürler, ahlak ve din
arasındaki farkın birer içerik farkı olmaktan çok, yaptırım türü ile ilgili olduğunu ileri
sürmektedirler. Onlara göre, dinsel normların doğaüstü ve irrasyonel nitelikteki bir yaptırımla
desteklenmesine karşın, ahlaksal normların yaptırımları toplumsal bir özellik gösterir. Bu
farklılaşmaya rağmen, bu iki kural sistemi sürekli bir etkileşim içerisinde bulunur... Dinsel ve
ahlaksal normlar arasındaki karşılıklı etkileşim, bazı dönemlerde çatışmaya da neden
olabilmiştir. Nitekim ahlakın değişebilirliğine karşılık, din bu özellikten yoksundur. Bu
nedenle din, kendi varlığını sürdürebilmek için zaman zaman değişen ahlak karşı çıkar.
Etiğin ilke ve kuralları yasalardan farklı olarak toplumsal tepkilerle oluştuğu gibi bu
değerlerin çiğnenmesine karşı yaptırımlar da yine toplumsal tepkilerle oluşmaktadır. Etik
değer ve ilkelerin ihlaline karşı toplumsal tepkilerin etkileme gücü, insanların düşüncesinde,
duygularında, vicdanlarında oluşan tepkilerin kamuoyuna yansıyarak kamuoyu baskısına
dönüşmesidir. Böyle bir tepkinin de baskıya dönüşeceği alan kamu alanıdır.
9
Kamu alanı kavramının ortaya atan J. Habermas ahlaksal tartışmalar hakkında şunları
söylemektedir: “Bu nedenle, bir önermenin rasyonel kabul edilebilirliğinin nedenleri, sonuçta,
kanıtlama süreçlerinin belirli özellikleriyle ilgilidir. Burada en önemli dört neden saymak
istiyorum: (a) Önemli katkılar getirebilecek hiç kimse katılımdan dışlanmamalı; (b) herkese,
katkı getirme konusunda eşit fırsat verilmeli; (c) katılımcılar, söylediklerini düşünmeli; (d)
iletişim, dışarıdan ve içeriden gelen zorlamalardan arınmış olmalı ki, eleştirilebilir gerçeklik
savları için alınacak evet/hayır tavırları, daha iyi nedenlerin inandırıcılık gücüyle
güdülenebilsin”.
Dil
Ayrıca dil, toplum yaşamının kavramlar sistematiğidir. Bir toplum düzeninden, örneğin tarım
toplumundan sanayi toplumuna geçişte dilin kavramları da değişmektedir. Bu durumda bir
önceki toplumsal yapıda kullanılan dilin kavramları kullanılırlığını ve anlamını kaybetmekte,
sanayi toplumuna geçişte yaşam biçimiyle birlikte dil de değişime uğramaktadır. Bu nedenle
bir toplumda bilim ve teknolojinin gelişmesinin koşulu olarak o toplumun dilinde,
düşüncesinde ve kültüründe bilim ve teknolojiye ait kavramların oluşmasının gerektiği
vurgulanmaktadır. Bunlara karşıt bir gelişme olarak; Emperyalizmin, kendi dil ve kültür
kodlarını başka dil ve kültürlerin içine yerleştirmesi, o toplumda düşünceleri, bilinci ve
toplumsal değer yargılarını saptırarak toplulukları kendi değerlerine yabancılaştırma ve
güdülmelerini kolaylaştırma amacını taşımaktadır. Daha önceki dönemlerde, emperyalizm
kendi dilini ve kültürünü zorla, baskıyla kabul ettiriyordu. Bu gün gelinen noktada emperya-
lizm öylesine kabullenilmiştir ki, artık baskıya gerek kalmadan, gelişmenin ön koşulu
varsayımıyla sömürülen ülkelerin talebiyle gelmektedir. Getirilen değer yargıları, yapay
şekilde toplumlara empoze edilerek, ülkelerin değerler sistemi değiştirilmektedir.
Ahlakın içeriğini büyük ölçüde örf ve adetler oluşturmaktadır. Örf ve adetleri gelenek ve
göreneklerle eş anlamlı tutarak, hepsini birden töre başlığı altında ele almak mümkündür.
Nitekim ahlak, günümüzde törebilim olarak isimlendirilmektedir.
Töreler, hukuk normlarının yani yasaların aksine, genellikle meşru, yetkili ve kurumsallaşmış
bir otorite tarafından yaratılmaz; kendiliklerinden ve aşama aşama oluşarak toplum
yaşamında güç kazanır, sonra da toplumsal baskının sağladığı erkle yaptırım gücüne
kavuşurlar.
Örf ve adetler, toplum içinde yörelere, toplumsal grup ve sınıflara göre önemli farklıklar
gösterebilmektedirler. Aile bağlarının, yerel geleneklerin güçlü olarak yaşadığı toplumlarda
töreler temel ahlak kuralları gibi algılanmakta, resmi kurumlar tarafından da belirli ölçülerde
hoşgörüyle karşılanmaktadır. Töreler zamana, toplumsal gelişme ve dönüşümlere göre
değişebilmekte ise de ülkemizde, her kesimde, hala sıkı ahlak, daha doğrusu namus kuralları
olarak geçerliğini değişmeksizin önemli ölçüde sürdürmektedir.
Medya
Medya konusunu etik açısından inceleyen Zeynep Atikkan Gültekin, “Çok eski bir deyişe
göre, doktor yanlışını toprağa gömer. Hukukçu asar. Akademisyenin yanlışı dört duvar
arasında kalır. Gazeteci ise yanlışını yayımlar. İtibarını, itibarsızlığını, onurunu,
onursuzluğunu da yayımlayabileceği gibi! Gazetecilik bir itibar mesleğidir! Haber
kamusaldır. İçerik ise ‘etiktir” özdeyişini aktarmaktadır.
Bugün medyanın davranışı bütün dünyada sorgulanmakta, dördüncü güç olmayı kötüye
kullandığı konusunda, büyük oranda ortaklanılmaktadır.
Medyanın, ekonomiden sanata, siyasetten modaya, hukuktan savaşa yaşamın her alanında ve
etik temelde belirleyici bir rol üstlendiği herkes tarafından açıkça bilinmektedir.
Medya, izlenebilme, bol reklam alma, anlaşılır adıyla ekonomik çıkar sağlama adına her türlü
maddi manevi değeri, fazla bir etik kaygı duymadan, dilediği gibi kullanabilmektedir. Gelinen
11
noktada çıkar çatışması etik ilke ve değerleri yok saymaktadır. Zeynep Atikkan Gültekin ilgili
makalesinde: “Yıllardır basında yozlaşma diye anılan süreç, son zamanlarda ‘siyaset,
bürokrasi, iş dünyası ve medyanın kir ittifakı’ olarak tanımlanıyor. Sadece bu tanım bile
ulaşılan ‘sınırı’ ifade ediyor. Yani artık sürdürülemeyecek olan bir şeylerin çok açık sinyali,
hiçbir meslek böyle bir ‘ittifakın’ parçası olmayı kaldıramaz.”.
Medya ideolojik bir güç olarak, sahip olduğu sınırsız olanaklar toplumu kapitalizmin değer
yargılar temelinde şekillendirmeye çalışmakta, bu doğrultuda kamuoyu oluşturmakta,
toplumdaki yabancılaşmayı, bilinç yanıltılmasını derinleştirmektedir. Kendi deyişiyle kamu
vicdanı adına kamu alanı işlevi gören kısaca tam anlamıyla toplum mühendisliği yapan bu
güç, hiçbir zaman göz ardı edilemeyecek düzeyde etkin bir oluşumdur.
Yasalar
Yasalar her zaman kutsanma düzeyinde vurgu yapılan, birlikte yaşamın temel güvencesi
sayılan yaptırım araçlarıdır. Yasayı A. Giddens: “politik bir otorite tarafından kurulan ve
devlet gücüne dayanan bir davranış kuralı” olarak tanımlamaktadır.
Ray Billington ise: “Yasa, birbiri ardından gelen kuşakların kendi çıkarlarına uygun olarak
şekil verdiği, bir dizi kural ve düzenlemelerdir” diye tanımlamaktadır.
Toplumsal yaşamda, etik değerlerin ya da örf ve adetlerin toplumsal düzeni korumada yetersiz
kaldığı alanlarda, düzenin korunması için, devlete zor kullanma yetkisi tanınmakta ve yasalar
ortaya çıkmaktadır. Yasalar ya da hukuk kuralları etik ilke ve kurallardan çok daha fazla öne
çıkmakla beraber bunlar arasında uyumsuzluk ve çatışmalar önemli yer tutmaktadır.
Aydın Aybay yasa-hukuk ilişkisi konusunda şöyle yazmaktadır: “Bir olayın her nasılsa yasaya
uygun şekilde oluşmuş olması, bazı hallerde olayın ‘gayrı-ahlaki sayılmasını’ önlemez.
Çünkü ahlaki değerlendirme hukukun üstündedir. Ünlü özdeyişin anlattığı gibi ‘hukuk
minimum ahlak’tır”.
Bununla beraber burada yasalarla ahlakın doğru yanlış değerlendirmesinin çok farklı
olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Bazı kararların uygulanmasında, ya da bazı
suçluların, mağdur edilenlerin rızası alınmadan, af yasalarıyla serbest bırakılmaları “kamu
vicdanının sızlaması” olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme yasa ile ahlakın özdeş
olmadığının göstergesidir.
Kültür
Karmaşık yapıya ve geniş içeriğe sahip olan kültür bir toplumun kuşaktan kuşağa aktarılan
değerler bütünüdür. Kişinin kimliği ve ilişkilerini yönlendiren toplumsal değer yargıları,
içinde doğup büyüdüğü kültür ortamında oluşmaktadır.
Toplumla kültür arasındaki bağ şöyle tanımlanmaktadır: “Hiçbir kültür toplumlar olamadan
var olamaz. Ne ki, aynı biçimde, hiçbir toplumda kültür olmadan var olamaz. Kültür olmadan,
genellikle anladığımız anlamda ‘insan’ bile olamazdık. Kendimizi dile getirecek bir dilimiz,
bir kendilik bilinci duygumuz olmazdı ve düşünme ya da akıl yürütme yeteneğimizde son
derece kısıtlı olurdu”.
Kültür yaşam biçiminin bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Yaşam biçimine ya da toplumsal
sisteme bağlı olarak toplumun değer yargıları, düşünce biçimi, kültürü de değişmektedir.
Tarihi, toplumsal bir süreç olarak gelişen etik değerler, doğrudan, kültürel gelişimin de bir
ürünü olmaktadır.
Bugün toplumumuzda yozlaşma olarak tanımlanan olgu, aslında küresel değer yargılarının, bu
temelde gelişen düşünce anlayışının yarattığı değerler sistematiğinin toplumun yaşam
biçimini değiştirmesi ve bu dönüşümün doğal ürünü olan kültürel yapıdaki çürümedir.
Temel İlke:
d) Mühendisler, diğer kişilere veya firmalara tasarım güvenirliği ilkelerinin herhangi bir
maddesinin ihlalinde olabileceklerin bilgisini veya nedenlerini bildirmek zorundadırlar. Bu
gibi bilgiyi özel yetkiliye yazarak sunacaklar ve bu gibi bilginin elde edilmesinde yetkili ile
işbirliği yapacak ve gerektiğinde yardımcı olacaklardır.
a) Mühendisler, mühendisliği içeren bir özel teknik alanda eğitim veya deneyle kazanmış
oldukları mühendislik etkinliklerini yerine getirmeyi üstleneceklerdir.
b) Mühendisler, kendi ihtisas alanlarının dışında eğitim ve deneyim gerektiren bir etkinliği
Kabul edebilirler, ancak hizmetleri projenin kendi uzmanlık sınırına kadar olmalıdır. Projenin
aşamalarında uzmanlarla işbirliği, onlara danışma veya onlardan yararlanma sağlanmalıdır.
c) Mühendisler, kendi uzmanlık alanları dışında veya kendilerinin doğrudan kontrolü altında
hazırlanmamış herhangi bir mühendislik planı, projesi veya belgeyi imzalamayacaklardır.
c) Mühendisler, herhangi bir mahkeme veya komisyonda uzman veya teknik şahit ediyorlarsa
görüşlerini; kendilerini ilgilendiren, yeterli, doğru, tam, teknik bilgi sahibi olduklarına
inandıkları zaman bildirmelidirler.
14
d) Mühendisler, herhangi bir gruba veya gruplara ilişkin ödeme veya duyumların söz konusu
olduğu mühendislik konularında, kesin kanaate ulaşmadıkları sürece, grup veya grupların
kimliklerini açıklayarak beyanat, eleştiri veya tartışma konusu yapamazlar.
4. Mühendisler, mesleki konularda, her işveren veya müşteri için güvenilir vekil olarak
davranacaklar ve çıkar çatışmalarından kaçınacaklardır.
c) Mühendisler, ne aynı proje hizmetleri için ne de aynı projeyle ilgili farklı hizmetler için,
tüm ilgili tarafların açık ve anlaşmaya dayanan şartları dışında ücret, mal veya benzeri şeyleri
kabul etmeyeceklerdir.
f) Mühendisler, bir resmi komisyon üyesi, kontrolörü veya hükümet memuru olarak kendisi
tarafından sağlanan hizmetlere karşı olan açıklamalara, etkinliklere, organizasyonlara veya
mühendislik uygulamalarına katılmayacaklardır.
g) Mühendisler, kendi organizasyonlarının bir elemanı olarak, yönetici, memur veya işçi gibi
resmi kişilerden bir anlaşma istemeyecekler ve kabul etmeyeceklerdir.
i.l)İş ilişkilerine, mevcut teknik işlemlere, önceki işveren, eleman veya değerlendirilen
tekliflere ilişkin güvenilir bilgileri, ilgililerin rızaları olmaksızın açıklamayacaklardır.
j) Mühendisler, bir inşaatın (veya diğerlerinin) kontrolünü yaparken tüm taraflara dürüst ve
adaletli olarak davranacaklardır.
k) Mühendisler, iyileştirmeler, planlar, tasarımlar, icatlar veya telif hakkı veya patent ortaya
çıkarabilecek diğer kayıtlar konusunda, bir iş üstlenmeden önce bu sahiplenmeye ilişkin bir
pozitif anlaşma sağlayacaklardır.
l) Mühendisler, yanlışlarda kendi hatalarını yok edecek ve kendi kararlarını doğrulamak
hususunda tahrifattan ve değişikliklerden sakınacaklardır.
n) Mühendisler, hile ile veya aldatarak diğer işverenlerden bir eleman elde etme girişiminde
bulunmayacaklardır.
o) Mühendisler, bitirilmiş bir iş için anlaşma veya kontrat olmaksızın, ilgililerin bilgileri
dışında görüş bildiriminde bulunmayacaklardır.
a) Mühendisler, işi ele geçirmek amacıyla doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir
komisyon, politik destek, hediye veya diğer benzeri şeyleri ödemeyecek, ödeme teklifinde
bulunmayacaklardır.
b) Mühendisler, sadece istenen mesleki hizmet için belirlenen yetenek ve liyakat esasına göre
ve gerekli mesleki hizmetler için anlaşmalar düzenlemelidir.
e) Mühendisler, mesleki şereflerini tehlikeye atabilecek bir terfi aracı olarak kullanılacak veya
mesleki komisyonu ele geçirmeye yönelecek durumlarda, mesleki komisyon üyeliklerini
istemeyecekler, teklif etmeyecekler ve de kabul etmeyecekler.
g.4)Sınırlı ad, adres, telefon numaralan ve çalışılan firmaların özellikleri, özel veya
koyu yazı tipine başvurmaksızın
i) Mühendisler, gerçek ve değerlendirilmiş olarak yazılan veya teknik yayınlar için gösterişten
uzak ve övgüyü içermeyen yazılar (makale) hazırlayabilirler. Bu gibi yazılar, işin paylaşımı
için başkalarına verilen güveni ve itimadı sarsmadan doğrudan kendisinin katkılarını
içermelidir.
17
j) Mühendisler, projede veya belirtilen üretimdeki katkılarını alçak gönüllülükle ifade eden,
ticari yayınlarda ve bilgilendirme yayınlarında adlarının kullanılmasına izin verebilirler. Bu
gibi izin, tescilli üretimlerin genel bir onayını içermeyecektir.
k) Mühendisler, kişisel üyeliklerini özel yayınlara ilan edebilirler. Buradaki bilgi, katılım ve
katkılarını gerçek olarak ifade eden, çalışma alanını diğer katılanların adlarını, firma adını,
adresini ve telefon numaralarını içeren biçimde olmalıdır.
1) Mühendisler, özel proje amaçlı yarışmalara, projenin diğer tasarımcılarının onayı olmadan
giremez.
n) Mühendisler, kar amacı olmayan özel profesyonel birliklerin dışındaki herhangi bir
mühendislik kuruluşunu destekleyemezler.
a) Mühendisler, bilerek adlarının veya firmalarının başka firmalar veya kişiler tarafından
kullanılmasına izin vermeyecekler ve hileli veya aldatıcı mesleki uygulamalara veya işlere
alet olmayacaklardır.
BİRİM SİSTEMLERİ
SI Birim Sistemi
Antlaşma sonucu, gerekli değişiklikleri onaylamak üzere Metre Antlaşmasına üye ülkelerin
delegelerinden oluşan, Ölçü ve Tartılar Genel Konferansı (CGPM, Conférence Générale des
Poids et Mesures) adında uluslararası bir örgüt oluşturulmuş olup bugün örgüte Türkiye dahil
51 ülke üyedir. CGPM halen dört yılda bir toplanmaktadır ve son olarak Ekim 2003 de 22.
CGPM toplanmıştır. CGPM ye bağlı olarak çalışan, Uluslararası Ölçü ve Tartılar Komitesi
19
(CIPM, Comité International des Poids et Mesures) bulunur. Bu komite ve alt komiteler
gereken değişikleri CGPM ye teklif eder. http://www.bipm.org/Ayrıca bu komiteye bağlı,
Paris yakınlarındaki Sévres kasabasında çalışan, metroloji ölçümlerin izlenmesi, birimlerin
ilgili ülkelere iletimi, alınan kararların yayınlanması ve benzeri konularda sorumlu,
Uluslararası Ölçü ve Tartılar Bürosu (BIPM, Bureau International des Poids et Mesures)
adında bir kuruluş vardır. 2005 itibarıyla 70 den fazla uluslararası çalışanı ve 10 milyon euro
kadar bütçesi bulunmaktadır.
Uluslararası birimler sistemi (Système International d'Unités) ismi ve tüm dillerde geçerli
olmak üzere SI kısaltması, 11. CGPM konferansında kabul edilmiştir (1960). SI sistemi
CGPM tarafından alınan kararlar sonucu zaman içinde oluşmuş olup bilimsel ve teknolojik
gelişmelere bağlı olarak dinamik bir şekilde değişmektedir. Bu gün için SI; seçilen yedi adet
temel birim ve bu birimlerinden türetilen çok sayıda birimden oluşmaktadır. İyi tanımlanmış
bu temel birimler birbirinden karşılıklı olarak bağımsız kabul edilen niceliklerin birimleridir.
Temel birimler sırasıyla metre, kilogram, saniye, ampere, kelvin, mole and candela' dır.
Türetilen birimler ise bu yedi temel birimin birleşimleri olarak tanımlanmaktadır. Yani 1
den başka sayısal faktör kullanmaksızın bu temel birimlerin çarpım ve bölümüyle elde edilir.
Örnek;
1 metre/saniye (m/s) = 1 metre (m) / 1 saniye (s)
Ayrıca ondalık bir sistem olduğundan birimlerin ondalık katlarını, askatlarını temsil eden
standart önekler (prefıxes) ve öneklerin sembolleri de tanımlanmıştır. SI sisteminin en pratik
özelliklerinden biri ondalık bir sistem oluşudur. Birimin büyüklüğü 10 sayısının pozitif veya
negatif tam sayı kuvvetlerini temsil eden çeşitli önekler kullanılarak değiştirilebilmekte yani,
yeni birimler üretilebilmektedir.
Örnek;
103 metre (m) = 1 000 metre (m) = 1 kilometre (km)
10-12 farad (F) = 0,000 000 000 001 farad (F) = 1 picofarad (pF)
Temel Birimler
20
SI temel birimi
Temel Nicelik
İsim Sembol
Uzunluk metre m
Kütle kilogram kg
Zaman saniye s
Metre
21
Uzunluk birimi metre' nin 1889 tanımı BIPM tarafından muhafaza edilen yapay uluslararası
platin-iridyum çubuğa dayanıyordu. Yaklaşık yüz yıl boyunca devam eden daha hasas ve
kolaylıkla yinelenebilen deneylere bağlama çalışmaları sonucu 17. CGPM tarafından 1983
yılında aşağıdaki son tanımı kabul edilmiştir.
Metre, bir saniyenin 1/299 792 458 i kadar bir sürede, ışığın boşlukta aldığı yolun
uzunluğudur. (17. CGPM, 1983)
Dolayısıyla, bu tanım gereği, boşlukta ışık hızı tam olarak 299 792 458 m/s kabul edilmiş
olmaktadır.
Kilogram
Kilogram 18 yüzyıl sonlarında +4 °C' deki 1 desimetre küp suyun kütlesi olarak
tanımlanıyordu. 1889’daki birinci CGPM de platin-iridyum alaşımdan yapılmış uluslararası
kilogram prototipi tasdik edildi ve 1901 de 3. CGPM de BIPM tarafından tanımlı şartlarda
muhafaza edilen kilogram prototipi uluslararası kütle birimi olarak kabul ederek yaygın olarak
kullanılan ağırlık kelimesinin neden olduğu karışıklığa son verdi.
Kilogram kütle birimidir ve uluslararası ilk örnek kilogram'ın kütlesine eşittir. (3.
CGPM, 1901)
Uluslararası prototip kilogram halen 1889 da belirlenen fiziksel şartlarda, Paris yakınlarındaki
Sevres kasabasında BIPM tarafından muhafaza edilmektedir.
Saniye
Zaman birimi saniye, ortalama güneş gününün 1/86 400' ü olarak tanımlanıyordu ve ortalama
güneş günü tanımı astronomların teorik çalışmalarına bırakılmıştı. Dünyanın güneş
etrafındaki dönüşündeki düzensizlikler hassas ölçümler sonucu ortaya çıkınca bu tanımın
daha kesin bir tanımla değiştirilme zorunluluğu ortaya çıktı. Bu arada deneysel çalışmalar, bir
atom ya da molekülün enerji seviyeleri arasındaki geçişlerin atomik standart zaman
aralıklarının ölçülmesinin daha kesin sonuçlar ortaya çıkardığı ve tekrarlanmasının mümkün
olduğu görüldü. Dolayısıyla 1967 de 13. CGPM tarafından aşağıdaki tanım kabul edildi.
22
Saniye, en düşük enerji seviyesindeki (ground state) Sezyum-133 atomunun (133Cs atom
çekirdeği) iki hyperfine seviye arasındaki geçiş radyasyonunun 9 192 631 770
periyoduna karşılık gelen süredir, (13. CGPM, 1967).
Amper
Elektrik akımı ve elektrik direnci birimleri uluslararası amper ve uluslararası ohm ismiyle
1908 deki Uluslararası Londra Konferansında onaylanmıştır. Bu uluslararası birimler genel
istek üzerine, 1946’daki CIPM önerisi dikkate alınarak 1948 de yapılan 9. CGPM tarafından
absolute birimler adı verilerek resmen ortadan kaldırılmıştır.
Bu tanım gereği boşluğun magnetik geçirgenlik katsayısı m0 tam olarak 4p·10-7 H/m
olmaktadır.
Kelvin
Termodinamik sıcaklık birimi tanımı esas olarak 1954 deki 10. CGPM de, suyun üçlü noktası
(triple point - aynı anda katı, sıvı ve gaz halinde bulanabildiği sıcaklık) sabit ve 273,16 kelvin
olarak kabul edilerek tanımlanmıştır. 1967 deki 13. CGPM de ise kelvin (K) yerine derece
Kelvin (°K) kabul edilerek aşağıdaki tanım uyarlanmıştır.
Termodinamik sıcaklık birimi kelvin, suyun üçlü noktasının (triple point) termodinamik
sıcaklığının 1/273,16 sıdır, (13. CGPM, 1967).
Tanımlanan sıcaklık skalası nedeniyle, pratikte termodinamik sıcaklık (sembolü T), suyun
donma noktası olan T0 = 273,15 K referans sıcaklığından farkı cinsinden ifade edilir. Bu
sıcaklık farkına Celsius sıcaklığı (sembolü t) denir ve aşağıdaki eşitlikle tanımlanır.
t = T -
T0
23
Celsius sıcaklığı birimi derece Celsius olup sembolü °C dir. Sıcaklık farkı yada sıcaklık
aralığı kelvin veya derece Celsius cinsinden ifade edilebilir.
Mole
Temel kimya kanunlarının keşfinden sonra kimyasal elementlerin veya bileşiklerin miktarını
belirtmek için gram-atom, gram-molekül gibi birimler kullanılmaktaydı. Atom ağırlığı
başlangıçta genel mutabakatla 16 olarak kabul edilen oksijenin atom ağırlığına bağlanmıştı.
Bu birimler gerçekte bağıl kütleler olan atom ağırlığı ve molekül ağırlığı ile doğrudan
ilişkiliydi. Fizikçiler oksijen atomunu kütle spectrometresi yardımıyla izotopların ayırıp
bunardan birine 16 değeri verdiler. Fakat kimyacılar doğada bulunduğu şekliyle oksijen 16,
17 ve 18 izotopları karışımına 16 değeri veriyorlardı. Nihayetinde, Uluslarası Teorik ve
Uygulmalı Fizik Birliği (IUPAP) ve Uluslarası Teorik ve Uygulmalı Kimya Birliği (IUPAC)
anlaşarak 1959/1960 yıllarında bu ikiliğe son verdi. Fizikçiler ve kimyacılar kütle numarası
12 olan karbon elementi izotopunun (karbon 12, C12) atom ağırlığına, yani bağıl atomik
kütlesine tam olarak 12 değeri vererek anlaşmış oldular. Böylece tüm elementler için
birleştirilmiş bağıl atomik kütle skalası elde edilmiş oldu.
Karbon 12 kütlesine karşılık gelen bu bağıl madde miktarının birimine mole; birim sembolüne
ise mol adı verildi. Mole; atom, molekül ve benzeri temel yapıtaşlarındaki gerçek atom
sayısını hesaplamak için kulanılır. 1 mole maddede daima sabit sayıda temel yapıtaşı bulunur.
Bu sabit sayıya (6,022 141 5·1023) Avagadro Sabiti denir.
Aşağıdaki mole tanımı; IUPAP, IUPAC ve ISO tarafından verilen ortak öneriyle 1969 da
CIPM tarafından onaylandı ve 1971 de CGMP tarafından benimsendi.
Mole, 0,012 kilogram karbon 12 izotopundaki atom sayısı kadar temel yapıtaşı ihtiva eden bir
sistemin madde miktarıdır; sembolü mol' dür.
Temel yapıtaşları, atom, molekül, iyon, elektron ve benzeri tanecikler veya böyle
taneciklerden oluşan guruplar olabilir ve mole kullanılırken belirtilmelidir, (14. CGPM,
1971).
Kandela
1948 yılından önce birçok ülkede kullanılan, alev ya da akkor flaman standardına dayalı ışık
şiddeti birimleri, önce platinin donma noktası sıcaklığındaki Planck radyatörü ışıklılığına
dayalı new candle birmine dönüştü. Bu değişim 1937 den önce Uluslarası Aydınlatma
Komisyonu (International Commission on Illumination, CIE) ve CIPM tarafından
hazırlanmıştı. 1946 da karar CIPM tarafından yürürlüğe konuldu. Yeni tanım,1948 de
9.CGPM tarafından, eskisiyle karışmaması için yeni bir isim verilerek kandela (cd) ismiyle
onaylandı. 1967 13. CGMP de ise 1948 tanımının düzeltilmiş bir versiyonu yayınlandı.
Kandela, belirli bir doğrultuda, 1/683 watt/steradian ışıma şiddetinde ve 540·1012 hertz
frekansda tekrenk (monochromatic) ışınım yayan bir kaynağın ışık şiddetidir, (16.
CGPM, 1979).
Tanım gereği, 555 nm dalga boyunda sarı-yeşil ışık için, 1 kandela 1,464 mW/sr ışıma
şiddetine; 1 watt ise 683 lm ışıma gücüne karşılık gelir.
Türetilen Birimler
Aralarında tanımlı ilişkiler olan bir fiziksel nicelik kümesinde, seçilmiş temel niceliklerden
türetilebilen niceliklere türetilen nicelikler denmektedir. Seçilmiş yedi temel niceliğe karşılık
gelen yedi temel birimi esas alan SI birim sisteminde; temel niceliklerden türetilebilen diğer
niceliklerin birimleri ikinci grup birimleri oluşturur ve türetilen birimler olarak
isimlendirilir. Türetilen birimler ve sembolleri; nicelikler arasındaki matematik ilişkiler
kullanılarak, sadece çarpma ve bölme işlemleri yardımıyla temel birimlerin ve sembollerinin
tam kuvvetlerinden elde edilir.
Örnek: Alan ölçüsü birimi metre kare, uzunluk birimi metre' nin ikinci kuvveti olup sembolü
m2 dir; Hız birimi metre bölü saniye, uzunluk ve zaman birimlerinden türetilmiş olup sembolü
m/s dir.
25
Bazı türetilen birimler doğrudan temel birimlerle isimlendirilir. Temel birimlerle anılan
türetilen birimlerden bazı örnekler Tablo 2 de verilmiştir.
SI türetilen birimler
Fiziksel nicelik
İsim Sembol
Kolaylık bakımından bazı SI türetilen birimlere özel isim ve semboller verilmiştir. Tablolarda
bir çok örneği görülebileceği gibi, belirli bir SI birimi aynı boyutta birden fazla fiziksel
nicelik için kullanılabilir. Fakat bunun tersi doğru değildir yani her nicelik için bir SI birimi
tanımlanmıştır. Örneğin, watt hem Enerji, hem İş hem de Isı Miktarı birimidir. Dolayısıyla
birim niceliği tanımlamada kullanılamaz. Boyutsuz birimler radian ve steradian, daha çok
farklı özelliklerde fakat aynı boyutta fiziksel nicelikleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Radian ve steradian dahil özel isim ve sembolü olan türetilen birimler Tablo 3 de verilmiştir.
Bazıları yukarıdaki tabloda verilen özel isim ve sembolleri olan türetilen birimler de SI temel
birimler ve diğer birimlerle birlikte kullanılarak başka niceliklerin birimleri türetilmiştir.
Bunlardan bazıları da Tablo 4 de verilmiştir.
• Türetilmiş birimler için SI temel birimleri yerine özel isim ve sembollerin kullanılması
daha anlaşılır ve pratiktir. Örnek: elektrik direncini (kg· m2)/(A2·s3) birimi yerine ohm;
molar entropiyi (kg· m2)/(s2·mol·K) birimi yerine joule/(mole·kelvin)olarak ifade
edebiliriz.
• Birden fazla fiziksel büyüklük aynı birimle ifade edilebilmektedir. Bu sebeple kullanılan
birimin ismi, ölçülen büyüklüğü tanımlamada herzaman yeterli olmayabilir. Örnek: J/K
birimi ısı sığası için olduğu gibi aynı zamanda entropi için;V birimi gerilim farkı için
olduğu gibi aynı zamanda elektromotor kuvvet için ölçü birimi olarak kullanılmaktadır.
• Temel birimler ile özel isim ve sembolleri olan birimlerden, farklı kombinasyonlar
kullanarak birçok türetilmiş birim elde edilebilir. Temel birimlerle ifadesi aynı olmasına
rağmen bu farklı kombinasyonlar pratikte değişik büyüklükleri ifade etmekte
kullanılmaktadır. Örnek: Her ikisi de temel birimler cinsinden kg·m2/s2 ile ifade edilse
de, kuvvet momenti için N·m; enerji için joule birimi tercih edilir. Benzer şekilde, her ikisi
27
de temel birimler cinsinden 1/s ile ifade edilse de, frekans için hertz; activite için
becquerel birimi kullanılmaktadır.
• SI birim sisteminde, termodinamik sıcaklık ölçüsü ( T ) olarak; mutlak sıfır sıcaklığı 0 K e
karşılık gelen kelvin (K) birimi kullanılmaktadır. Buna ilaveten, günlük kullanımda,
sıcaklık farkı veya sıcaklık aralığı ölçüsü olarak geleneksel metrik birim derece Celsius
(°C), eski ismiyle derece santigrad da kullanılmaktadır. Tanım gereği Celsius sıcaklığı;
c = T - T0 (T0=273,15 kelvin) ve;
∆c = ∆T dir.
Dolayısıyla belirli bir sıcaklık farkı veya sıcaklık aralığı için her iki birimin de sayısal
değeri birbirine eşittir.
Örnek: Suyun kaynama noktası ile donma noktası arasındaki sıcaklık farkı, ∆c = 100 K = ∆T
= 100 °C dir.
Tablo4. Özel isim ve sembolü olan türetilen birimler cinsinden ifade edilen SI türetilen
birimlerden örnekler.
Türetilen nicelik
İsim Sembol Temel birimlerle
Açısal Hız radian bölü saniye rad/s m/(m·s) = 1/s
Açısal İvme radian bölü saniye kare rad/s2 m2/(m2·s2) = 1/ s2
Dinamik Viskozite pascal·saniye Pa·s kg/m·s
Kuvvet Momenti newton·metre N·m kg·m2/s2
Yüzey Gerilimi newton bölü metre N/m kg/s2
Irradiance# watt bölü metre kare W/m2 kg/s3
Radiant şiddeti# watt bölü steradian W/sr kg·m4/(s3·m2)
watt bölü (metre
Radiance# W/(m2·sr) kg·m2/(m2·s3)
kare·steradian)
Isı Kapasitesi, Entropi joule bölü kelvin J/K kg·m2/(s2·K)
Kütlece Isı Kapasitesi (Spesifik
Entropi)
joule bölü (kilogram·kelvin) J/(kg·K) m2/(s2·K)
Yakıt Verimi (Kütlece), Kütlece
joule bölü kilogram J/kg m2/s2
Enerji
Isıl İletketlik watt bölü (metre·kelvin) W/(m·K) kg·m/(s3·K)
Yakıt Verimi (Hacimce), Hacimce
Enerji
joule bölü metre küp J/m3 kg/(m·s2)
Elektrik Alan Şiddeti volt bölü metre V/m kg·m/(A·s3)
Hacimce Yük Yoğunluğu coulomb bölü metre küp C/m3 A·s/m3
Elektrik Akı Yoğunluğu coulomb bölü metre kare C/m2 A·s/m2
Elektrik Geçirgenlik farad bölü metre F/m A2·s4/(kg·m3)
28
SI dışı birimler
Bazı birimler standart SI birimlerine dahil olmadıkları halde uluslararası alanda çok yaygın
olarak kullanılmaktadır. CIPM tarafından da kullanımı kabul edilen bu birimlerden bazıları
ticari, hukuki ve özel uzmanlık alanlarındaki gereksinmelere karşılık verilmekte, bazıları ise
mevcut kaynaklara ve gündelik kullanıma uyum açısından gerekmektedir.
gün d 1 d = 24 h = 86 400 s
(1)
Litre sembolü olarak 1 rakamı ile karışmaması bakımından L sembolü tercih edilmelidir.
29
(2)
Neper; alan seviyesi, güç seviyesi, ses şiddeti seviyesi ve logaritmik artış benzeri
logaritmik büyüklüklerin değerini ifade etmekte kullanılır. Neper cisinden ifade edilen
büyüklüklerin sayısal değerini bulmak için e tabanına göre logaritma kullanılır. Bu birim
henüz CGPM tarafından onaylanmamakla beraber CIPM, ISO, IEC gibi kuruluşlarca coherent
SI birimlerine dahil edilmektedir.
(3)
Bel; alan seviyesi, güç seviyesi, ses şiddeti seviyesi ve zayıflama (attenuation) benzeri
logaritmik büyüklüklerin değerini ifade etmekte kullanılır. Bel cinsinden ifade edilen
büyüklüklerin sayısal değerini bulmak için 10 tabanına göre logaritma kullanılır. Bel daha çok
ast katı decibel (db) olarak bilinir.
(4)
Bu birimlerin kullanımında fiziksel büyüklüğün belirtilmesine özen gösterilmelidir. Bel ve
neper birim olarak herhangi bir büyüklüğü işaret etmez.
(5)
Eletronvolt, atomik kütle birimi ve astronomi birimin değerleri, deneysel çalışmalar sonucu
bulunduğundan belirli bir hata payına sahiptir ve verilen değerler yaklaşıktır. Özel uzmanlık
alanlarında yaygın olarak kullanılan bu birimlerin tanımlarını birim çeviricinin sırasıyla
enerji, kütle ve mesafe bölümlerinde bulabilirsiniz.
(6)
Bit(bit), byte(B), baud(Bd), erlang(E), hartley(Hart) gibi bilişim teknolojisinde kullanılan
birimler ve katları henüz SI tarafından kabul edilmemiştir.
Tablo 6 da verilen SI dışı birimlerin, SI birimleri ile birlikte kullanımı geçici olarak kabul
edilmektedir. Bu birimler, kullanımı teşvik edilmemekle beraber ticari, hukuki veya özel
uzmanlık alanlarında çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Kullanıldıkları her dokümanda SI
birimleri ile karşılıklarının verilmesi tavsiye edilmektedir.
Tablo 6. SI birimleri ile kullanımı geçici olarak kabul edilen birimler
Ayrıca, mikrometre yerine mikron; Siemens yerine mho gibi SI birimlerinin ya da katları ve
askatlarının farklı isimlerle kullanımı da kabul edilmemektedir. Tablo 8 de kabul edilmeyen
birimlerden bazı örnekler verilmiştir.
30
(1)
Radyan sembolü ile karışma ihtimaline karşı rd sembolü kullanılabilir.
(2)
Metrik karat, elmas, inci ve benzeri değerli taşların ticaretinde kullanılır.
(3)
Referans atmosfer basıncını (101 325 Pa) ifade etmek için "standard atmosfer"
kullanılabilir.
(4)
Termodinamik," international steam table", 15 ºC kalori gibi çok farklı kalori değerleri
kullanılmaktadır.
(5)
X-birimi(bakır), X ve gama ışınlarının dalga boyunu ölçmede kullanılmıştır.
(6)
Astronomlar tarafından uzaydan gelen elktromanyetik sinyallerin elektrik akı
yoğunluğunu ölçmede kullanılır
SI birim sisteminin en pratik özelliklerinden biri standard ondalık önekler kullanarak uygun
büyüklükte yeni birimler oluşturabilme imkanıdır. Ondalık önekler birmin katları için 10 un
n. dereceden pozitif kuvvetleri ve askatları için negatif kuvvetleri şeklinde düzenlenmiştir
(10n ve 10-n). n sayısı, alan ve hacim ölçüleri dışında kullanılması tavsiye edilmeyen hekto,
deka, desi, santi önekleri hariç üçer üçer artar. Böylece standard birime göre çok büyük veya
çok küçük sayısal değerler yazmak zorunda kalmayız. SI birimlerin ondalık katlarını ve
askatlarını oluşturmak için kullanılan 20 adet önek ve bunların sembolleri Tablo 9 da
verilmiştir.
Önekler, birime; önekleri temsil eden semboller ise birim sembolüne doğrudan (boşluk
bırakmaksızın) eklenir. Önekler, birimler gibi küçük harfle başlayarak yazılır. Öneklerin
sembolleri ise Tablo 9 da verildiği gibi büyük veya küçük harf olabilir.
Örnek:
1 000 000 hertz = 106 hertz = 1 megahertz veya 1 000 000 Hz = 106 Hz = 1 Mhz
Zaman ve açı birimleri ondalık sisteme uymadıklarından, saniye dışında SI önekleri ile
birlikte kullanılamaz. Yerbilimleri astronomi gibi uzun zaman dilimleriyle ilgilenen
bilimlerde bin yıl için; ka, milyon yıl için; Ma, milyar yıl için; Ga gibi semboller de
kullanılmaktadır.
Sayısal birimlerin katları için kullanılmak üzere IEC tarafından önerilen önekler ve ondalık
sistemdeki en yakın öneklere göre büyüklük farkları Tablo 10 da verilmiştir.
Yazım Kuralları
Birim isimlerini yazarken;
• Normal yazım kuralları gereği, cümle başı kullanım dışında tüm birimlerin isimleri
küçük harfle başlar. Sıcaklık ölçüsü birimi (°C), bu kural dışında "derece Celsius"
şeklinde yazılır. Birim isimleri, çevresinde kullanılan harf ve karakterlerden bağımsız
olarak; Latin harfleriyle ve normal, dik karakterler kullanılarak yazılır.
• Birim isimleri kısaltılmaz ve normal yazım kuralları gereği kullanılan cümle sonu
nokta dışında nokta işareti eklenmez. Matematik operatörler kullanılmaz.
• Türetilmiş birimlerin yazımında, birim isimleri ile sembolleri aynı ifadede birlikte
kullanılamaz.
• Birimin sayısal değeri ile sembolü arasına bir karakter boşluk bırakılır. Düzlem açı
birimleri derece (°), dakika(´), saniye(´´) bu kurala uymaz.
• Normal yazım kuralları gereği kullanılan, cümle sonundaki nokta dışında birim
sembollerine nokta işareti eklenmez. Birimler kısaltılmaz.
• Birimlerin önekleri ve önek sembolleri, ne yan yana nede birimden ayrı yalnız başına
kullanılamaz.
• Türetilmiş birimleri yazarken, en soldaki yada paydaki birime ondalık önek koymak
karşılaştıma kolaylığı sağlar.
Örnek :
3,14 µs-1 = 3,14 (µs)-1 = 3,14 (10-6 s)-1 = 3,14·106 s-1
0,01 V/cm = (0,01 V)/(0,01 m) = 1 V/m
36
• Sıcaklık farkı birimi derece Celsius (°C) önek alabilir. Fakat zaman birimlerden
dakika (min), saat (h), gün (d) ve açı birimlerinden derece (°), dakika (′), saniye (″)
önek almazlar.
• SI sisteminde sayıların kesir kısmını tam kısmından ayımak için virgül kullanılır.
İngilizce yazılan bir metin içinde ondalık işareti olarak nokta (decimal point)
kullanılabilir. Sayılar, etrafındaki metin dikkate alınmaksızın Arab rakamlarıyla
normal, dik karakterler kullanılarak yazılır.
• Hangi birim sembolünün hangi sayısal değere ait olduğu ve matematiksel işlemin
hangi niceliğin değerine uygulanacağı açık olmalıdır.
Sabitler
Planck sabiti
Değer : 6,626 0693×10-34 J·s
Sembol : h
Belirsizlik : 0,000 0011×10-34
Plank kütlesi
Değer : (ħc/G)1/2 = 2,176 45×10-8 kg
Sembol : mp
38
Plank uzunluğu
Değer : ħ/mpc = (ħG/c3)1/2 = 1,616 24×10-35 m
Sembol : lp
Belirsizlik : 0,000 12×10-35
Plank zamanı
Değer : lp/c = (ħG/c5)1/2 = 5,391 21×10-44 s
Sembol : tp
Belirsizlik : 0,000 40×10-44
Temel yük
Değer : 1,602 176 53×10-19 C
Sembol : e
Belirsizlik : 0,000 000 14×10-19
Elektron volt
Değer : 1,602 176 53×10-19 J
Sembol : eV
Belirsizlik : 0,000 000 14×10-19
İletkenlik quantum
Değer : 2e2/h = 7,748 091 733×10-5 S
Sembol : G0
Belirsizlik : 0,000 000 026×10-5
Josephson sabiti
Değer : 2e/h = 483 597,879×109 Hz/V
Sembol : KJ
Belirsizlik : 0,041×109
Bohr magnetonu
39
Çekirdek magnetonu
eħ/2mp = 5,050 783 43×10-27 J/T
Sembol : µN
Belirsizlik : 0,000 000 43×10-27
Rydberg sabiti
Değer : α2mec/2h = 10 973 731,568 525 1/m
Sembol : R∞
Belirsizlik : 0,000 073
Bohr yarıçapı
Değer : α/4π R∞ = 4πε0ħ2/mee2 = 0,529 177 2108×10-10 m
Sembol : a0
Belirsizlik : 0,000 000 0018×10-10
Hartree enerji
Değer : e2/4πε0a0 = α2mec2 = 4,359 744 17×10-18 J
Sembol : Eh
Belirsizlik : 0,000 000 75×10-18
Circulation quantum
Değer : 3,636 947 550×10-4 m2/s
Sembol : h/2me
Belirsizlik : 0,000 000 024×10-4
Elektron kütlesi
Değer : 9,109 3826×10-31 kg
Sembol : me
Belirsizlik : 0,000 0016×10-31
Proton kütlesi
Değer : 1,672 621 71×10-27 kg
Sembol : mp
Belirsizlik : 0,000 000 29×10-27
Nötron kütlesi
Değer : 1,674 927 28×10-27 kg
Sembol : mn
Belirsizlik : 0,000 000 29×10-27
Avagadro sabiti
Değer : 6,022 1415×1023 1/mol
Sembol : NA
Belirsizlik : 0,000 0010×1023
Faraday sabiti
Değer : 96 485,3383 C/mol
Sembol : NAe
Belirsizlik : 0,0083
Boltzmann sabiti
Değer : R/NA = 1,380 6505×10-23 J/K
Sembol : k
Belirsizlik : 0,000 0024×10-23
Sembol :
Belirsizlik : 0,000 015×10-5
Stefan-Boltzmann sabiti
Değer : (π2/60)k4/ħ3c2 = 5,670 400×10-8 W/m2·K4
Sembol : σ
Belirsizlik : 0,000 040×10-8
Standard atmosfer
Değer : 101 325 Pa
Sembol : p0
Belirsizlik : Tam
x-unit[bakır]
Değer : 1,002 077 10×10-13 m
Sembol : xu(CuKα1)
Belirsizlik : 0,000 000 29×10-13
x-unit[molybden]
Değer : 1,002 099 66×10-13 m
Sembol : xu(MoKα1)
Belirsizlik : 0,000 000 53×10-13
Angstrom[tungsten]
Değer : 1,000 015 09×10-10 m
43
Sembol : Å*
Belirsizlik : 0,000 000 90×10-10
Altın oran
Değer : 1.618 033 988 749 894...
Sembol : φ
Belirsizlik : Hesaplama
Euler sabiti
Değer : 0.577 215 664 901 532...
Sembol : γ
Belirsizlik : Hesaplama
Kaynak : http://www.garantisoft.net/converter/ 03.08.2007
44
Elektrik akımı insan vücuduna, vücudun yapısından dolayı üç farklı etki yapar: Fizyolojik, ısı
ve kimyasal.
Bunu yanında insanoğlu metal olmadığından iyi bir iletken değildir. İnsandan insana
değişmekle beraber yetişkin bir insanın direnci 5 kΩ ile 100 kΩ arasında değişir. İnsanın
üzerinden bir akım geçtiğinde akım şiddetinin karesi ve direnci ile doğru orantılı olarak bir ısı
meydana getirir. Akıma maruz kalınan süreye de bağlı olarak vücutta kızarıklar ve yanıklar
oluşabilmektedir.
Elektrik akımına kapılan insanlarda oluşan korkudan dolayı psikolojik bozukluklar ve oluşan
telaştan dolayı başka kazalara da oluşabilmektedir.
Elektrik Kazaları
Koruma
İnsanın üzerinden geçen akım temas ettiği noktanın toprağa göre olan geriliminin temas
noktası ile toprak arasındaki dirence bölümüyle yani ohm kanunu ile bulunur. Kısaca temas
halinde insanın üzerinden geçen akım, elindeki eldivene, ayağındaki ayakkabıya ve üzerinde
bulunduğu zemine göre değişir.
Elektrik akımının insan üzerindeki etkisi akımın karesiyle doğru orantılı olarak değiştiğinden
akım küçüldükçe etkisi daha hızlı şekilde azalmakta, akım büyüdükçe etkisi de daha hızlı
olarak artmaktadır.
Şekil 9.2’den de görüleceği üzere, temas direnci (Rt), insanın direnci (Ri) ve zemin geçiş
direnci (Rz) bir birine seridir. Temas halinde akımın izleyeceği yoldaki eşdeğer direnç ve
akım şiddeti aşağıdaki şekilde bulunur.
R e =R t +R i +R z
U
I=
Re
Yukarıda verilen ifadeden de görüleceği gibi eşdeğer diren artıkça insanın üzerinden geçen
akım azalmaktadır. Akımı azaltmanın diğer yolu ise kullanılan gerilimi küçültmektir anacak
bu her zaman mümkün değildir.
Akım
Akımın Etkisi
Akım
Direnç
Koruyucu Yalıtma
Elektrik tesisatlarında kullanılan ve insanın temas etmesi mümkün olan yerlerde tesis edilmiş
iletkenler, buat, klemensler, anahtarlar, sigortalar gibi elektrik elemanları ile tamir-bakımda
kullanılan pense, tornavida, kontrol kalemi, ölçü aletlerinin temas edilmesi muhtemel olan
kısımlarına ve evlerde kullanılan elektrikli cihazlara koruyucu yalıtım yapılası zorunludur.
Yapılması gereken yalıtım standartlarla ve yönetmeliklerle belirlenmiştir.
Temas direncini artırmak için plastik veya kauçuk esaslı eldivenler kullanmalı, zemin geçiş
direncini artırmak için ise yine plastik veya kauçuk esaslı ayakkabılar giyilmeli ayrıca zemin
yalıtım malzemeleri ile kaplanmalıdır.
Topraklama
Şekil 9.4’de bir makinenin topraklanması gösterilmiştir. Burada R, S, T faz hattını, Mp ise
nötr hattını göstermektedir. Şekildeki cihaz tek fazdan beslenmektedir ve akım fazdan nötüre
doğrudur.
Sıfırlama
Elektrikli cihazların gövdesinin nötr hattına bağlanmasına sıfırlama denir. Cihazın gövdesine
bir kaçak oluştuğunda akım nötr hattı üzerinden devresini tamamlar ve elektrik kazalarının
oluşması engellenmiş olur.
Cihaza veya bir giren akımla çıkan akımı karşılaştıran ve belirlenmiş değerlerin üzerinde fark
var ise şebekenin enerjisini kesen cihazlardır. Böylece elektrik kazalarının oluşması
engellenmiş olur. Kaçak akımın oluşmasına neden olan arıza giderilmedikçe kaçak akım
röleleri şebekeye enerji verilmesini engeller.
Atom: Maddenin kendi özelliklerini taşıyan en küçük parçasına denir. Atom iki kısımdan
oluşur.
1) Çekirdek
2)Yörüngeler
Çekirdek: Atomun merkezinde bulunur. İçinde pozitif yüklü proton ve yüksüz nötron
bulunur.
Yörüngeler: Çekirdeğin etrafında bulunan yörüngelerde elektronlar belli bir düzene göre
dizilmiştir.Yörüngelerdeki elektron sayısı 2.n2 bağıntısı ile hesaplanır. Buna göre 1.
Yörüngede 2 , 2. Yörüngede 8, 3. Yörüngede 18 elektron bulunur.Elektronlar (-) negatif
yüklüdür.
Her element özel bir elektron sayısına sahiptir.Dışarıdan bir etkiye maruz kalmadıkça
proton sayısı elektron sayısına eşittir.
• Eğer atomun proton sayısıyla elektron sayısı birbirine eşitse “nötr atom” denir.
• Eğer proton sayısı elektron sayısından az ise (-) negatif yüklü atom denir.
• Eğer proton sayısı elektron sayısından fazla ise (+) pozitif yüklü atom denir.
İtme veya çekme kuvveti: Atomlardan aynı yüklü atomlar birbirini iterken zıt yüklü
atomlar birbirini çekerler. Bu itme veya çekme kuvveti, Newton formülü ile hesaplanır.
F
q1(C) q2(C)
POTANSİYEL FARK
İki nokta arasındaki yük farkına denir. Yani A ve B noktaları arasındaki potansiyel fark,
noktasal gerilimlerin farkı kadardır.
VAB=VB-VA
55
ELEKTRİK
Varlığı ısı, ışık, ses, hareket gibi birçok fiziksel olaydan anlaşılan bir kuvvettir.
Günlük hayatımızda aydınlatma başta olmak üzere kullandığımız cihazların çoğu elektrikle
çalışır. Yanlış kullanıldığında ise ölümle sonuçlanabilen kazalar meydana gelebilir.
ELEKTRİK AKIMI
Bir iletkende bulunan serbest elektronlar dışarıdan herhangi bir etkiye maruz
kalmadıkça rastgele hareket ederler. Eğer bir gerilim uygulanırsa hareket düzenli olur.
Bir iletkenin uçlarına enerji uygulanırsa elektronların hareket yönünün tersi yönde bir
elektrik akımı akar. Elektrik akımı yönü + dan –ye doğrudur.
Eğer iletkenden 1 saniye süresince 6,25.1018 elektron akarsa bu akışa 1 Amper denir.
(qe=1,6.10-19 C bir e1 yükü)
I=dq/dt (coloumb/saniye)
(10-3=mili , 10-6=mikro , 103=kilo , 106=mega)
ÖRNEK 1: Bir iletkenden 75 milisaniyede 0,15 C yük geçiyorsa iletkenden geçen
akımı bulunuz.
I=dq/dt
I=0,15/75.10-3
I=1/5.101
I=2 A
ÖRNEK 2: Bir iletkenden geçen akım 10mA ise kesit yüzeyinden 6.107 elektronun
geçmesi için gerekli zamanı hesaplayınız.
I=10mA q= qe.elsayısı I=dq/dt => t=q/I
e1 sayısı=6.1017 q=1,6.10-19. 6.1017 t=9,6.10-2/10. 10-3
qe=1,6.10-19 C q=9,6.10-2 C t=9,6 s
56
Direnç: Bir iletkenin elektrik akımına karşı gösterdiği zorluğa direnç denir. Yani
sürtünmeli bir yüzeyle, cilalı bir yüzeyi karşılaştırırsak hangisinde aynı güçle daha hızlı
gidileceği ortadadır. Sembolü ‘R’, birimi ohm’dur.
Direnç elektrik enerjisini ısı enerjisine çevirir.
OHM KANUNU
Basit bir elektrik devresinde gerilim uygulandığında devreden geçen akım dirençle ters
orantılıdır. Yani direnç büyük olursa akım küçük, direnç küçük olursa akım büyük olur.
E=Gerilim(volt) ,I=Akım(amper), R=Direnç(ohm)
R↑ ise I↓ E=I.R
R↓ ise I↑ Gerilim=Akım.Direnç
ÖRNEK 1:
E=I.R
a)I=E/R=10/2=5A b)I=E/R=10/4=2,5 A
Görüldüğü gibi 10 v.’luk gerilim uygulanan devrede direnç 2 kat artarsa, akım yarıya düşer
58
I=U/R
I=40/5k=8mA
ÖRNEK 3: Bir direnç elemanına 20 v.luk gerilim uygulandığında üzerinden 2,8 mA akım
geçiyor. Bu elemanın direnci kac ohm’dur?
V=20v R=V/I
I=8A R=20/2,8.10-3
R=? R=7,14 K
ÖRNEK 4: Bir elemanın direnci 2 ohm, devreden geçen akım 8A ise uygulanan gerilim kaç
volttur?
R=2Ω V=I.R
I=8A V=8.2
V=? V=16 V.
ÖRNEK 6: Direnci 40Ω , devreden akan akım 20 mA ise bu devreye hangi gerilim
uygulanmıştır?
U=I.R= 40.0,02=0,8v
59
I1=U/R ve I2=(3U)/R dir. Buna göre I1/I2=1/3 olur. Yani direnç sabit iken
gerilimi 3 kat arttırırsak akım 3 kat artar.
ELEKTRİKSEL GÜÇ
Güç birim zamanda yapılan iştir. Bir elektriksel cihazın gücü de P=I.V (watt)
kadardır. Cihazların güç değerleri etiketlerinde yazılıdır. İstenirse cihazın çektiği akım
hesaplanabilir.
P=I.V Akım ; I=P/V
P=I.V
Güç; P=I².R=V²/R formülleri ile de hesaplanabilir.
ÖRNEK: Şehir şebekesinde çalışan bir cihazın çektiği akım 0,8 A ise gücü kaç wattır?
U=220v , I=0,8A , P=?
P=U.I=220.0,8=176 watt
ÖRNEK: Şekilde akım gerilim eğrisi verilen bir lambanın harcadığı gücü ve direncini
bulunuz.
U=220V
I=27,27mA
P=U.I=220.27,27.10-3=59,59watt
P=I2.R veya R=U/I=806,75Ω
Wattmetre: Güç ölçen aletlere denir. 4 adet ucu vardır. İki akım ucu devreye seri,
gerilim uçları devreye paralel bağlanır.
ÇALIŞMA SORULARI:
1) 50v lık bir kaynaktan 5mA akım çeken cihazın gücü nedir?
2) Şehir şebekesinde çalışan 40w lık bir lambanın direnci kaç Ω dur?
3) 80v luk bir kaynaktan beslenen 5,8kΩ luk direncin gücü kaç w tır?
4) 25Ω luk bir direnç devreden8A akım çekiyorsa gücü kaç kw tır?
5) 2500w kaç kw tır?
6) 500w kaç kw tır?
7) 8.2kw kaç w tır?
8) 11.5kw kaç w tır?
VERİM:
Bir sistemin giriş gücü, çıkış gücüne hiçbir zaman eşit olmaz. Arada kayıplar söz
konusudur. Bu nedenle çıkış gücü, giriş gücünden belli bir oranda az olacaktır. Çıkış gücünün
giriş gücüne oranına verim denir.
η
% η= (Pç/Pg.)100
Pç=Pg. η
Pg=Pç+Pk
61
ÖRNEK 1: Bir sistemin giriş gücü 100 watt olsun. Kayıp güç 10 watt ise verimi ve çıkış
gücünü bulunuz.
Pg= +Pk
100= Pç +10
Pç=90w
%η=(Pç/Pg).100==90
% η =%90
ÖRNEK 2: Bir sistemin giriş gücü 60 watt, çıkış gücü ise 45 wattır. Kayıp gücü ve verimi
bulunuz.
% η =(Pç/Pg).100=(45/60).100=%75 , % η =%75
ÖRNEK 2: 1HP gücündeki motorun verimi %68 ve motor akımı 5A ise motora uygulanan
gerilimi bulunuz.
1HP=736w. Veya 746 w olarak alınır.
Elektrik motorunda çıkıştaki güç söylenir ve bu kullanılır. Giriş gücü ise elektriksel
güçtür.Buna göre Pç=746w alalım.
%η =(Pç/Pg).100
Pg=Pç/ η=746/0,68=1097w=1,097kw
w
ENERJİ
Enerjinin kazanılması veya harcanması için belirli bir süre geçmesi gerekir.Elektriksel
bir cihazın enerji harcaması için bir süre çalıştırılması gerekir. Harcayacağı enerji, gücü ve
zaman ile doğru orantılıdır.
W=P.t (wattsaniye=joule) (kilowattsaat)
Elektrik sayaçları enerjiyi (kwh) cinsinden ölçer. Bu nedenle elektriksel enerji
sarfiyatı, güç(kwatt) , zaman (saat) olarak alınır.
NOT:Saat, dakika ,saniye dönüşümlerinin hatırlanması gerekir. X60 , /60
Her adımda uygulanır.
ÇALIŞMA SORULARI:
1) 3 saat kaç dakikadır?
2) 80 dakika kaç saattir?
3) 2 saat 20 dakika kaç saattir?
4) 200 dakika kaç saattir?
ÖRNEK 1:Gücü 1000 watt olan ütü 1 saat çalışırsa kaç kwh enerji harcar?
P=1000 w=1kw W=P.t=1.1=1kwh
t=1 saat
ÖRNEK 2: Gücü 250 watt olan bir elektrik motorunu 150 dk. Çalıştırırsak ne kadar enerji
harcanır?
P=2500watt=2,5 kw W=P.t=2,5.2,5=6,25kwh
T=150 dak=2,5 h W=P.t=2500.150.60=22,5Mj
ÖRNEK 3: Gücü 1900w olan bir cihaz 180 dak çalıştırılırsa kaç kwh enerji harcar?
P=1900w=1,9kw W=P.t=1,9 . 3=5,7kwh
T=180dk=3h
ÖRNEK 4: Gücü 800 w olan bir cihaz 2 saat 15 dk çalıştırılırsa kaç kwh enerji harcar?
P=800w=0,8kw W=P.t=0,8 . 2,25=1,8kwh
T=2h15dk=2,25h
63
ÖRNEK 5: 10 Ω luk bir ısıtıcı 2 dakikada 4800j ısı enerjisi açığa çıkardığına göre telden
geçen akım kaç A ‘dir?
R=10 ohm W=P.t P=I2.R
t=2 dak=2.60=120 s. 4800=P.120 40=I2.10
W=4800 j P=40 watt 4=I2
I=? I=2 A
ÖRNEK 6: Bir üreteç 2 dak.da 3,6.103 joule lük enerji ürettiğine göre gücü kaç wattır?
t=2 dak.=2.60=120 sn
W=3,6,103 J
P=W/t=3,6.103/120=30 watt
ÖRNEK 7: 500 watt gücündeki bir ütünün 10 kwh enerji harcaması için ütü kaç saat
kullanılmalıdır?
P=500 watt=0,5kw W=P.t
W=10 kwh 10=0,5.t
t=? t=20 h
ÖRNEK 8: Tabloda belirtilen cihazlar, güçleri ve çalışma süreleri dikkate alınarak toplam
harcanan enerjiyi hesaplayınız. Enerjinin 1kwh i 0,15 TL olduğuna göre ödeyeceğimiz bedel
nedir? Maliyet(M)=Enerji(E).Birim Fiyat(F)
çalışma M=1,144 YTL
cihaz gücü zamanı enerjisi
elektrik 2,625
süpürgesi 1500W 1 saat 45 dk kwh
çamaşır
makinesi 2200W 2 saat 4,4 kwh
saç kurutma 1200W 15 dakika 0,3 kwh
mikser 600W 30 dakika 0,3 kwh
toplam 7,625kwh
BÖLÜM 3 :DEVRELER
1) SERİ DEVRELER
Devreyi oluşturan elemanlar bir halkayı oluşturan elemanlar gibi birbirine bağlanmışsa seri
bağlanmışlardır. Yani iki elemanın birer ucu ortak bağlı, diğer uçları diğer elemanların bir
koluna bağlı ise bu bağlantıya seri bağlantı denir.
ÖRNEK 1:
Şekildeki devrede her bir direnç
üzerine düşen gerilimi, gücü ve toplam gücü
bulunuz.
Reş=1+1,5+1,5+2+1+3=10 ohm
V 100
I= = = 10 A
R 10
V1=R1.I=1.10=10V P1=100W P=V.I=100.10=1000watt
V2=R2.I=1,5.10=15 V P2=150W P= P1+ P2+ P3+ P4+ P5+ P6
V3=R3.I=1,5.10=15 V P3=150W
V4=R4.I=2.10=20V P4=200W
V5=R5.I=1.10=10V P5=100W
V6=R6.I=3.10=30V P6=300W
65
ÖRNEK:
a)Şekildeki devrenin eşdeğer direnci kaç ohm dur?
b)Devreden geçen akım kaç amperdir?
c) her bir elemanın üzerine düşen gerilim kaç volttur?
d)Her bir elemanın harcadığı gücü bulunuz.
e)Devrede harcanan toplam gücü bulunuz.
a)Reş= R1+R2+R3=2,5+1+3=6,5 kΩ
d)P1=I1.V1=0,23.10-3.0,575=0,13225mW
E 1, 5 P2=I2.V2=0,23.10-3.0,23=0,529 mW
b) I = = = 0, 23mA
Re ş 6,5.10−3 P3=I3.V3=0,23.10-3.0,69=0,1587 mW
ÖRNEK:
Şekildeki devrede akım 8 mA dir. Buna göre devreye
uygulanan gerilimi, V2 gerilimini bulun.
ÖRNEK 2:
VCD=V1+V2+V3
VCD=6+9+10=25V
ÖRNEK 4: VCD=12-5=7V
ÖRNEK 5:
gibi bir bağlantıda aynı yönlüler toplanır.
VEF=12-9=3V
67
-E+V1+V2=0
E=V1+V2
ÖRNEK 1:
Şekildeki V3 gerilimi kaç volttur?
E=V1+V2+V3
12=5+3+V3
V3=12-8=4V
ÖRNEK 2:
Şekildeki devre için,
a)çevre gerilim denklemini yazınız
b)akan akımı bulunuz
a)E1+E2=V1+V2+V3
b)12+20=I.(3+4+1) ise I= 4A
ÖRNEK 3:
Şekildeki devre için Vac, Vbc=?
Vac=V2+V3+V4=4+5+1=10v
Vbc=V3+V4=5+1=6v
68
ÖRNEK 5: Şekildeki devrede dirençlerin üzerine düşen gerilimleri ve devreden geçen akımı
bulun. (gerilim bölücü kuralı)
V1=? V2=? V3=?
V 14
I= = = 0,1A
Reş 140 80
V1 = .14 = 8V
V1 = R1.I = 80.0,1 = 8V 140
V2 = 4V
V3 = 2V
Reş=2+9+4=15Ω V2=I.R2=9.2=18V
V 30
I= = = 2A V3= I.R3=4.2=8V
Re ş 15
69
Gerilim kaynağının iç direnci devreye seri bağlı bir direnç gibi devreye
katılır. Çevre denklemlerinde –E+I.ri olarak yer alır. Görüldüğü gibi iç
direncin olabilmesi için devreden akım geçmesi gerekir. Akım
akmıyorsa iç direncin etkisi olmaz.
ÖRNEK 1: 20 voltluk bir kaynağın ucuna 15 ohm değerinde bir yük bağlanıyor. Kaynağın iç
direnci 1ohm ise devreden akan akım kaç A’ dir?
E = I .ri + I .RL
20 = I .1 + I .15
20 = 16.I
20
I= = 1, 25 A
16
ÖRNEK 2:Yüksüz çıkış gerilimi 12 V olan bir kaynağa 200 ohm değerinde bir direnç yük
olarak bağlandığında çıkış gerilimi 10 V a kadar düşmektedir. Yüklü ve yüksüz durum
arasındaki gerilim farkının sebebi nedir? Kaynağın iç direncini hesaplayınız.
V=12 V R=200 ohm (yük)
70
Vab = 10 = E − ri .I
ri .I = 2V
Vab = R.I ri .0, 05 = 2
10 = 200.I ri = 40Ω
I = 5.10−2 A
I = 0, 05 A
2)PARALEL DEVRELER
Devrede bulunan iki elemanın ortak iki ucu varsa paralel bağlıdırlar.Paralel bağlı elemanların
herbirinin üzerine düşen gerilim aynıdır. Elemanlardan akan akımlar ise direnç değerleri ile
ters orantılıdır.Şekillerdeki bağlantılar paraleldir.
İletkenlik:G=1/R (Devrede çok sayıda paralel kol varsa eşd. Direnç hesaplamada kolaylık
sağlar.)
Rp=(R1.R2)/(R1+R2)
71
Kirchof akım kanunu:Bir düğüme giren akımların toplamı, çıkan akımların toplamına
eşittir.
I=I1+I2
ÖRNEK 1: Şekildeki devrede eşdeğer direnci, iletkenliği, devreden geçen akımı ve kol
akımlarını bulun. Kaynağın sağladığı gücü hesaplayın
1 1 1 5 12 17
= + = + = = 3,53Ω
Rp 12 5 60 60 60
(5) (12)
R1.R2 12.5 60
Rp = = = = 3,53Ω
R1 + R2 12 + 5 17
E 50
I= = = 14,17 A
Rp 3,53
1
G1 = = 0, 08siemens
12
1
G2 = = 0, 2 siemens
5
Geş = 0, 08 + 0, 2 = 0, 28siemens
1 1
Rp = = = 3,53Ω
G p 0, 28
P = I .V = 17,17.50 = 708,33watt
ÖRNEK 2: Şekildeki devre için eşdeğer direnci, iletkenliği, ana koldan akan akımı ve kol
akımlarını , kaynağın sağladığı gücü bulunuz.
72
1 1 1 R .R 12.6 12.6 12
= + ⇒ Reş = 1 2 = = = = 4Ω
Reş R1 R2 R1 + R2 12 + 6 18 3
V 18
I1 = = = 1, 5 A
R1 12
V 18
I2 = = = 3A
R2 6
I = I1 + I 2 = 1, 5 + 3 = 4, 5 A
V1 = V2 = 18V
P = V .I = 18.4,5 = 81watt
NOT: Dirençler eşit ise eşdeğer direnç Rp=R/n (n=parelel kol sayısı)
Bu durumda her koldan aynı akım geçecektir.
ÖRNEK 3:
R1 = R2 = R3 = R4 = 14Ω
E = 28V
R 14
Reş = = = 3,5Ω
4 4
E 28
I= = = 8A
Reş 3,5
8
I1 = I 2 = I 3 = I 4 = = 2A
4
P=U.I=28.8=224w
ÇALIŞMA SORUSU 1: 10Ω değerinde paralel bağlı iki dirence 50v gerilim
uygulanıyor.Eşd. direnci , anakol akımını ve kol akımlarını bulun.
ÇALIŞMA SORUSU 2:16Ω luk 4tane paralel bağlı dirence 32v gerilim uygulanıyor. Eşd.
Direnci , anakol akımını , ve kol akımlarını bulun.
ÇALIŞMA SORUSU 3:15Ω luk üç direnç paralel bağlanmıştır.Ana kol akımı 21A ise
devreye uygulanan gerilimi bulunuz.
73
ÖRNEK:
R pa = 2Ω Ra / / Rb 2.5 10
ise => Reş = = = 1, 428Ω
R pb = 5Ω 2 / /5 2+5 7
E 20
I= = = 14 A
Reş 1, 428
E 20
Ia = = = 10 A → I1 = 5 A, I 2 = 5 A
Ra 2
E 20
Ib = = = 4 A → I 3 = 2 A, I 4 = 2 A
Rb 5
ÖRNEK:
Şekildeki devre
parçasında düğüm
denklemlerini kullanarak
bilinmeyen akımları
bulunuz.
NOT: Bir düğüme giren akımların toplamı, çıkan akımların toplamına eşittir.
74
V I .R R
I= = 1 1 = 1 .I1
Rp Rp Rp
R
I = 1 .I1 (buradan I1 çekelim)
Rp
I .R p = R1.I1
I .R p
V
I1 = =
R1 R1
Yukarıdaki formülü I2 ve I3 için de yazabiliriz.
I .R p V I .Rp V
I2 = = I3 = =
R2 R2 R3 R3
ÖRNEK 1:
Şekildeki devrede I1 , I 2 ve I 3 akımlarını bulunuz.
1.YOL:
I .R p 14.12 / 7
I1 = = = 8A
R1 3
I .R p
I2 = = 4A
R2
I .R p
I3 = = 2A
R3
2.YOL:
4 x + 2 x + x = 14
7 x = 14
14
x = = I3 = 2 A
7
I2 = 2x = 4 A
I1 = 4 x = 8 A
75
ÖRNEK 2:
ÖRNEK 3:
I1 =? , I 2 =? 5x
5.3 15 6A
Rp = = 3x
5+3 8
15 45 5x+3x=8x=6A
V = I .R p = 6. = = 11, 25V x=0,75
8 4
I1=5x=3,75A
V 11, 25 I2=3x=2,25A
I1 = = = 3, 75 A
R1 3
V 11, 25
I2 = = = 2, 25 A
R2 5
ÖRNEK 4: I1 =? I 2 =? I 3 =? I 4 =?
I1=12x
I2=6x
I3=4x
I4=3x
I=20A=12x+6x+4x+3x=25x ise x=0,8
I1=9,6A I2=1,6A I3=3,2A I4=2,4A
76
V = I .RP = 20.0, 48 = 9, 6V
V
I1 = = 9, 6 A
R1
G p = 1 + 0,5 + 0,333 + 0, 25
V 9, 6
G p = 2, 083 I2 = = = 4,8 A
R2 2
R p = 0, 48Ω
V 9, 6
I3 = = = 3, 2 A
R3 3
V 9, 6
I4 = = = 2, 4 A
R4 4
ÖRNEK 5:
Reş=?
I=28A ise kol akımlarını bulunuz.
1 1 1 1 1
= + + +
Res 2 4 6 12
(6) (3) (2) (1)
1 6 + 3 + 2 +1
=
Res 12
1 12
=
Res 12
Res = 1Ω
ÖRNEK 6: I1 =? , I 2 =? , I 3 =?
V 19, 64
G p = 0, 5 + 0, 25 + 0,1666 I1 = = = 9,82 A
R1 2
G p = 0, 9166 V 19, 64
I2 = = = 4,91A
R p = 1, 091Ω R2 4
V 19, 64
V = I .R p = 18.1, 091 = 19, 64V
= = 3, 27 A I3 =
R3 6
ÇALIŞMA SORUSU: Yukarıdaki bağlantı için ana kol akımını 22A yaparsak , kol
akımlarını dirençlere göre oranlayarak hesaplayınız.
77
VAB = E
P = V .I (tekkaynak )
P = V .2 I (çiftkaynak )
ÖRNEK 1: a)Devren geçen akımı bulunuz . b)a-b uçları kısa devre edilirse ne olur?
c)b-c uçları kısa devre edilirse ne olur? d)a-c uçları kısa devre edilirse ne olur?
E 24
a) I = = = 3A
8 8
24
b) I = = 4,8 A
5
24
c) I = = 8A
3
d )I = ∞
78
ÖRNEK 2:
Şekildeki devrede Vab=? , Vac=?
ÖRNEK: Şekildeki devre için, a)A-B uçları arasındaki gerilimi ölçmek için
voltmetre bağlayın.
b) VBD =?
c)Üreticinin verdiği güç kaç watt=?
d)2 dak. Harcanan elektrik enerjisi=?
Res = R1 + R2 + R3 = 3 + 5 + 2 = 10Ω
E 8
a) I = = = 0,8 A
Res 10
VAB = I .R1 = 0,8.3 = 2, 4V
3) KARIŞIK DEVRELER
79
R2 + R3 = 20 + 10 = 30Ω
20.30 20.30 60
Res = = = = 12Ω
20 + 30 50 5
60
I1 = = 3A
20
60
I2 = = 2A
30
I = 3 + 2 = 5A
ÖRNEK 2:
20
a) Rp = Ωb) I = 1 + 2 + 4 = 7 A
7
c)V = I1.R1 = 4.5 = 20V
d ) P = 140W , t = 2700 s, W = P.t = 378000 j
e) P = 0,14kw, t = 0, 75h, W = P.t = 0,105kwh
80
ÖRNEK:
1.yol:x+2x=3x=6A
6
x = = 2 A = Ia
3
2.2 = 4 A = I b
6.3 18
RP = = = 2Ω
6+3 9
Va = Vb = RP .I = 2.6 = 12V
Va 12
2.yol: Ia = = = 2A
R2 6
Va 12
Ib = = = 4A
R3 3
V = I .R1 + Va = 6.4 + 12 = 24 + 12 = 36V
2.3 6
Rp = = = 1, 2Ω
2+3 5
Res = 5 + 1, 2 = 6, 2Ω
V 12
I= = = 1,94 A
Res 6, 2
V p = 12 − 5.1,94 = 2, 3V
Vp 2,3
I1 = = = 1,15 A
R1 2
Vp 2, 3
I2 = = = 0, 766 A
R2 3
3 + 1 = 4Ω
4 / /4 ⇒ Rp = 2 Ω
5 + 2 = 7Ω
7 / /7 ⇒ R p = 3, 5Ω
3, 5 + 3, 5 = 7 Ω
E 140
I= = = 20 A
Res 7
ÖRNEK 7:
R2 = 4 + 4 = 8Ω
R4 = 5 + 5 = 10Ω
R4 / / R3
R p = 5Ω
3 seri 5 RS=3+5=8 Ω
8 / /8
Res = 4Ω
82
Ra = 1 + 2 + 3 = 6Ω
6
Rp = = 3Ω
2
Res = 4 + 3 + 5 = 12Ω
R3 / / R4 ⇒ Rp = 6Ω
R6 + R p = 10Ω
10 / /10 ⇒ R p = 5Ω
15 + 5 + 30 = 50Ω
U 100
I= = = 2A
Res 50
(Gerilim çevre denklemi: Kapalı bir elektrik devresinde çevre boyunca karşılaşılan
elemanların gerilimleri toplamı sıfırdır.)
V1, V2, V3=?
Devreleri çözmek için yıldızdan üçgene veya üçgenden yıldıza çevirmek gerekebilir. Böylece
eşdeğer devresi üzerinden çözüm yapılır.
RB ( RA + RC )
Rac = R1 + R3 =
RB + ( RA + RC )
RC ( RA + RB )
Rab = R1 + R2 =
RC + ( RA + RB )
RA ( RB + RC )
Rbc = R2 + R3 =
RA + ( RB + RC )
Eğer
R∆
R1 = R2 = R3 ⇔ Ry =
3
RA = RB = RC ⇔ R∆ = 3Ry
R1 = ? RB .RC 6.3 18
R1 = = = = 1Ω
R2 = ? RA + RB + RC 9 + 6 + 3 18
R3 = ? RA .RC 9.3 27
R2 = = = = 1,5Ω
RA + RB + RC 18 18
RA .RB 6.9 54
R3 = = = = 3Ω
RA + RB + RC 18 18
85
ÖRNEK 3:
60.30
R1 = = 15Ω
120
60.30
R2 = = 15Ω
120
30.30
R3 = = 7, 5Ω
120
55.35
Rp = = 21, 38Ω
RS1=40+15=55Ω ,RS1 =20+15 =35Ω 55 + 35
Res = R p + 7,5 = 28,89Ω
İdeal bir akım kaynağının iç direnci ∞ (sonsuz) dur. Bir akım kaynağı, uygulandığı kolun
akımını sabit tutar.
KAYNAKLARIN DÖNÜŞÜMLERİ
Kaynak dönüşümlerinin eşdeğer olabilmesi için her iki durumda da çıkış uçlarından
aynı özellik elde edilmelidir.
V 12
IL = =
Ri + RL 10
I L = 1, 2 A
E 12
KaynakI K = = = 3A
Ri 4
E 300
IL = = = 10 A
R es 30
E = I k . R i = 30.10 = 300V
ÖRNEK 4: Şekildeki devreyi tek bir akım kaynaklı devreye dönüştürünüz. IL’ yi bulunuz
.
120
I k1 = = 20 A
6
1 1 1 1
= + +
R p R1 R2 R3
1 1 1 1
= + +
R p 6 4 10
R p = 1,935Ω
I K = I k1 + I k 2 = 20 + 10 = 30 A
VL = I K .RP = 30.1, 92 = 58, 05V
VL 58, 05
IL = = = 5,805 A
RL 10
I1=I2=…=In
90
BAĞIMLI KAYNAKLAR
Bağımlı veya kontrollü kaynakların akım veya gerilim büyüklükleri sistem akımı
Devrenin her bir kolu için bir akım yönü seçilir. Her bir çevre boyunca karşılaşılan
elemanların gerilimleri toplamı sıfıra eşittir. Elde edilen gerilim çevre denklemlerinde
bilinenler yazılıp denklemin en sade hali elde edilir. Bu denklemlerden de matematiksel
çözüm yöntemleri kullanılarak bilinmeyenler bulunur.
Çözüm:Şekildeki verilere göre akım yönlerini tahmin ettik. Eğer işlem sonucunda akım
negatif çıkarsa, akım yönü terstir.
I3=I1+I2(düğüm denk.)
Çevre yönlerini I1 ve I2 nin yönleriyle aynı aldığımızda denklem kurmak kolaylaşır.
Çevrelerden elde edilen denklemler iki bilinmeyenli iki denklemdir. Yok etme metodu ile
çözülür.
Ea = I .R1
Ea = 2.10−3.2, 2.103
Ea = 4, 4V
1) 45k.I1+6k.I2=22 2) 12kI1+14,2kI2=90
2.D (c.I1+d.I2=y)
6 22
14, 2 90
I1 = = 6.90 − 22.14, 2 = 227, 6 = 0, 4mA
45 6 45.14, 2 − 12.6 567
12 14, 2
45 22
12 90
I2 = = 45.90 − 22.12 = 3786 = 6, 677 mA
45 6 45.14, 2 − 6.12 567
12 14, 2
Hangi akımı bulmak istiyorsak, ona ait sütunu kapatıp diğer sütunları pay matrisine
yazıyoruz. Paydaya I1 ve I2 ye ait sütunları yazıyoruz.
VR1 E − V1
I1 = =
R1 R1
V1
I2 =
R2
3)ÇEVRE AKIMLARI YÖNTEMİ:Devrenin her bir gözü için bir çevre akımı
seçilir.Bu akım yönü saat dönüş yönü olmalıdır.Her bir göz için çevre denklemi
oluşturulur.Elemanların polaritelerine göre (+) veya (-) konur.
− E1 + I A .R1 + ( I A − I B ).R3 = 0
I B .R2 + E2 − ( I B − I A ).R3 = 0
Devrenin çözümü yapılırken önce kaynaklardan biri için hesap yapılır. Diğerleri etkisiz
duruma sokulur. Her bir kaynak için tek tek çözüm yapılır. Sonra tüm çözümler için bulunan
sonuçlar toplanır.
belirleyiniz
Çözüm:
97
Çözüm:
Çözüm:
Çözüm:
99
2)THEVENİN TEOREMİ:
İki uçlu birçok kaynaktan ve elemandan meydana gelen devre, bir kaynak ve ona seri
bağlı bir dirençle temsil edilebilir.
.
Çözüm:
R1.R2 4.8 8
RTh = = = Ω
R1 + R2 12 3
R2 8
Vab = VR 2 = .E = .36
R1 + R2 8+ 4
Vab = 24V
Eth=24V Rth=2,666Ω
Çözüm:
E 48 48
I= = = = 6A
Res 6 + 2 8
Çözüm:
101
R1.R2 12.3
Rth = = = 2, 4Ω
R1 + R2 15
R es = R1 + R2 = 15Ω
E = 84 − 21 = 63V
E 63
I= = = 4, 2 A
Res 15
Vab = Eth = 84 − I .R1 = 84 − 4, 2.12 = 33, 6V
Thevenin eş değeri:
Eth 33, 6
I= = = 3, 23 A
Res 10, 4
Çözüm:
1.adım kaynaklar devre dışı: 2.adım
:
Rth = 9Ω
Çözüm:
1.adım:
1 1 1 1
= + +
Rp 6 3 8
R p = 1, 6Ω
Rth = 1, 6 + 2, 4 = 4Ω
2.adım: Kaynaklar devrede iken ab uçları açık devre edilir. Bu durumda R4 direncinden akım
geçmez. Eth=Uab olup ister süperpozisyon yöntemi ile ister kaynak dönüşümleri ile
hesaplayabilirsiniz.
.
Çözüm:
60
IN = = 10 A
6
104
Çözüm:
60.30
RN = = 20Ω
60 + 30
U 90
IN = = = 1,5 A
R 60
Çözüm:
R1+R2=10Ω
10//8 Rp=2,4Ω
105
U ab = R p .I
U ab = 2, 4.2
U ab = 4,8V
U 4,8
IN = = = 1, 2 A
R 4
Thevenin-Norton Dönüşümü
Eth
IN =
RN
Yukarıdaki gibi thevenin eşdeğeri ile norton eşdeğeri arasında dönüşüm yapılabilir.
106
Çözüm:
ÖRNEK 2:
Şekildeki devrenin norton eşdeğer devresini bulunuz.
Çözüm:
E 33, 6
I N = th = = 14 A
Rth 2, 4
Rth = RN = 2, 4Ω
107
2
V2 2 ( Eth / 2 ) Eth 2
PLMAX = = =
RL Rth 4.Rth
(thevenin eşdeğer devresinde yükün max. Güç aktarımı)
Eth 2
PLMAX =
4.Rth
Norton eşdeğerinde de RL=RN olmalı. Eğer RL=RN olursa çekecekleri akımlar eşit olur.
IN
I1 = I 2 =
2
2
2 IN I N2 .RN
PLMAX = I .RL = .RN =
2
2 4
2
I .R
PLMAX = N N
4
Çözüm:
a)
EL 2 ( 25 )
2
50
RL = 2Ω EL = = 25V PL max = = = 312, 5W
2 RL 2
E 2 ( 40 )
2
5)MİLLMAN TEOREMİ
Farklı gerilim kaynakları tarafından beslenen devrelerde, herhangi bir sayıdaki
kolların ucunda bulunan gerilimin bulunmasında kolaylık sağlar.
V1 V2 V3
+ + ...
R1 R2 R3
Vxy =
1 1 1
+ + ...
R1 R2 R3
ÇÖZÜM:
V1 V2 V3 48 0 ( −12)
+ + + +
Vxy =
R1 R2 R3
= 8 4 8 = 6 − 1,5
1 1 1 1 1 1 1
+ + + +
R1 R2 R3 8 4 8 2
4,5
Vxy = = 9V
0,5
110
BÖLÜM 7 :KONDANSATÖRLER
Elektrikte kullanılan üç pasif eleman vardır. Bunlar direnç, kondansatör ve sargı
(bobin) dir.
Kondansatörün yapısı, çalışma prensibi ve kullanım amacı dirençten farklıdır. Gerilim
değişikliği olduğu zaman karakteristiklerini gösterir. İdeal durum dikkate alınırsa,
kondansatörler direnç gibi enerji harcamazlar, enerjiyi depo ederler.
Kapasitans: iki iletken malzeme arasına dielektrik malzeme konularak meydana gelen
elemana kondansatör denir. Kapasitans ise bir kondansatörün plakalarındaki enerji depolama
kapasitesidir.
Plakaların uçlarına 1 volt potansiyel farkı uygulanırsa ve plakaların arasında 1C luk
yük depolanırsa, kondasatör 1 faradlık kapasiteye sahiptir. (µF=10-6F , pF=10-12F)
Q
C= Farad
V
Q = yük (coloumb )
V = geri lim(volt )
Paralel plakalar, enerjilendiğinde ilk anda akımında bir yükselme olacaktır. Akımın
yükselişini direnç sınırlar. Saha sonra akımında azalma başlar. Plakalar arası gerilim ile
kaynak gerilimi eşit oluncaya kadar azalarak devam eder.
ÖRNEK 1:
Şekildeki kondansatörün,
a) Kapasitesini
b) Plakalar arasına 380v. Uygulanırsa elektrik alan şiddetini,
c) Her bir plaka üzerindeki yükü bulun.
Çözüm: ∈ o boşluk demektir. ∈ o=8,85.10-12 (V/m)
A 0, 02
C =∈0 . = 8,85.10 −12. −3
= 177, 6.10 −12 F = 177, 6 pF
d 1.10
V 380
ε= = 3
= 380.103V / m
d 1.10
Q = C.V = 177, 6.10−12.380 = 67,74.10 −9 C = 67, 74nC
A
C =∈por .
d
V
Σ=
d
Q = C .V
ÇALIŞMA SORUSU:
Şekildeki 3 kondansatörün
kapasitanslarını karşılaştırınız.
ÖRNEK 3:
112
ÖDEV: Kondansatör çeşitleri hakkında birkaç sayfalık bilgi toplayıp çizgisiz dosya kâğıdına
elle yazıp bir sonraki derse getiriniz.
dVC
ic = C.
dt
Anahtar 1 konumunda iken başlangıçta e1 akışı çok hızlı iken, kondansatör gerilimi
batarya gerilimine yaklaşırken e1 akışı yavaşlar.Kondansatör uçlarındaki gerilim, batarya
gerilimine eşit olduğunda elektron akışı duracaktır.Akım ise en yüksek değerinden başlayarak
hızla azalır.Kaynak gerilim=kondansatör gerilimi olduğu zaman akım sıfır olur.Bu durumda
kondansatör açık devre özelliği gösterir.
Anahtar 2 konumunda iken, kondansatörde depolanan enerji direnç üzerinden
boşalır.Kondansatör çıkış gerilimi azalan bir akü gibi davranacaktır.
113
KONDANSATÖRLERİN BAĞLANTILARI
Kondansatörler devreye seri veya paralel bağlanabilirler.Kapasitans değerini arttırmak
için paralel bağlantı, kapasitans azaltmak için seri bağlantı yapılır.
SERİ BAĞLANTI:
E = V1 + V2 + V3
Q
QT Q1 Q2 Q3 V=
= + + C
CT C1 C2 C3 QT = Q1 = Q2 = Q3 ( seriBaglanti )
1 1 1 1
= + +
CT C1 C2 C3
PARALEL BAĞLANTI:
QT = Q1 + Q2 + Q3 ( Q = C.V , E = V1 = V2 = V3 )
CT .VT = C1.V1 + C2 .V2 + C3 .V3
CT = C1 + C2 + C3
ÖRNEK 1:
CT = ? µ µ µ
QT = ?
V1 , V2 , V3 = ?
1 1 1 1
= + + QT = CT .V = 10.120 = 1200 µ C
Ceş 60 30 20
Ceş = 10 µ F
seri devrelerde; Q1 = Q2 = Q3 = 1200 µ C
Q1 1200 Q2 1200 1200
V1 = = = 20V V2 = = = 40V V3 = = 60V
C1 60 C2 30 20
114
ÖRNEK 2:
CT = ? µ
QT = ?
µ µ
Çözüm:C1//C2 Cp=20+40=60µF
Cp seriC3 CT=60/2=30µF W=0,5.C.V2=0,5.30.1502=337500µj=0,3375j
∅ = manyetik akı(Wb)
B=manyetik akı yoğunluğu(wb/m2) (Tesla)
A=Kesit alanı (m2)
Birim alana düşen akı çizgisi sayısına akı yoğunluğu (B) denir.
ÖRNEK 1:
Şekildeki nüvenin akısı ∅ = 75 mWb ve kesit alanı A=2,5mm2
ise akı yoğunluğu Tesla (w/m2) olarak bulunuz.
A = 2,5mm 2 = 2,5.10−6 m 2
∅ = 75.10−3 wb
∅ 75.10−3
B= = −6
= 30.103 wb / m 2
A 2,5.10
GEÇİRGENLİK
Bir malzemenin geçirgenliği, malzemenin içinde oluşan manyetik akı çizgilerine gösterdiği
kolaylığın ölçüsüdür.
Vakumun geçirgenliği M 0 = 4.10−7 wb/Ampermetre
Manyetik olmayan bakır, alüminyum, ağaç, cam, hava gibi malzemelerin geçirgenliği vakuma
yakındır.
Manyetik alan demir, nikel, çelik, kobalt.. vb. vakuma göre yüzlerce veya binlerce kat
büyüktür.Bunlar ferromanyetik malzemelerdir.Bir malzemenin bağıl geçirgenliği bilinirse
(Mr),
M = M 0 .M r olarak hesaplanır.
118
→ i
B = 2.10 −7. (Newton/ampermetre)
d
→
Baş parmak akım yönünde, diğer parmaklar B yönünde teli dolanır.
3)Selenoidin,
Üzerindeki sarım sayısı N, uzunluğu olan bir bobinden geçen I akımı için ,
i
BS = 4π .10−7 .N
119
ÖRNEK 1:
→
40 A akım taşıyan düz bir telden 10 cm uzakta oluşan B manyetik alanını
hesaplayın.Yönünü gösterin.
ÖRNEK2:
Düz bir telin 10cm uzağında oluşturacağı manyetik alan 2.10-4 newton/ampermetre
olması için iletkenden kaç amperlik akım geçmesi gerekir?
ÖRNEK 3:
Aralarında 20cm mesafe bulunan iki iletken telin üzerlerinden 50A lik akımlar
geçiyor. Tam orta noktada oluşacak manyetik alanın yönünü ve büyüklüğünü
bulunuz.
Çözüm:Oluşturacakları magnetik alanın değeri aynı ,fakat zıt yönlü olduğu için Btop=0
ÖRNEK 4: Çapı 3m olan halka biçimli iletkenin merkezinde oluşturacağı manyetik alan
şiddeti ne olur? (üzerinden 10 A akım geçiyor)
Çözüm:B= 2.π.10-7.(I/r)=4,188.10-6 N/A.m
Çözüm:
B1=2.π.10-7.(10/0,05)=12,566.10-5 N/A.m içeri
B2=2.π.10-7.(15/0,03)=31,42.10-5 N/A.m dışarı
B=B2-B1=18,85.10-5 N/A.m dışarı
ÖRNEK7:
N=40 sarım ve l=0,4m boydaki selenoidden Is=4A akım
geçiriliyor.Selenoidin manyetik alanı ne kadardır?
Çözüm:Bsel=4.π.10-7.I.N/l=5,02.10-4 N/A.m
ÖRNEK8:
iki iletken tel şekildeki gibi yerleştirilmiştir.Bu iki telin O noktasında
→
oluşturacağı B manyetik alanının büyüklüğünü ve yönünü bulun.
I1=10A, I2=16A, r=3cm, d=4cm
B1=2.π.10-7.(10/0,03)=20,94.10-5 N/A.m
B2=2.10-7.(16/0,04)=8.10-5 N/A.m
B0=B1-B2=12,94.10-5 N/A.m
121
SARGILAR(BOBİNLER)
Seri Bağlantı: Dirençler ve kondansatörler gibi sargılar da kendi aralarında seri veya
paralel olarak bağlanabilirler.Sargılar, endüktans değerini arttırmak için seri bağlanırken,
endüktans değerini azaltmak için paralel bağlanırlar.
LT=L1+L2+….+Ln
Paralel Bağlantı:
1 1 1 1
= = .... +
LT L1 L2 Ln
ÖRNEK 1:
Şekildeki devrede kararlı durum sonrası IL akımını bulunuz.
ÖRNEK 2:
Çözüm:L1 , L2 nin uçlarını K.D. yaparsak R1 den akım geçmez. R2 ile R3 paralel olur.
Rp=1,6Ω I=E/R1=10A Paralel kollar dirençle orantılı olarak akımı paylaşırlar. Buna göre
R2 den 16A , R3 denIL2=4A akım geçer.
ÖRNEK 3:
Şekildeki devrede akım kararlı duruma ulaştıktan sonra
I, IL, Ic, Vc değerlerini bulunuz.
Çözüm:
Akım kararlı duruma ulaştıktan sonra kondansatör tamamen şarj olduğu için açık devre
özelliği gösterir. Endüktans ise kısa devre özelliği gösterir.
IC = 0 A
E 24
IL = = = 6A
R2 4
I = IL = 6 A
VC = E = 24V
(Akım 0 olduğu için R1 de gerilim endüklenmez.)
123
ÖRNEK 1:
Şekildeki devrede akım kararlı duruma ulaştıktan sonra
depolanan enerjiyi hesaplayınız.