Professional Documents
Culture Documents
93-34-y-0131-191
Giovanni Scogaamillo
İ6TANBUL GİZEMLERİ
BÜYÜLER, YATIRLAR,
İNANÇLAR
Yayın Hakları © GIOVANNI SCOGNAMILLO
ALTIN KİTAPLAR YAYINEVİ
Kapak Resmi ŞAHİN KARAKOÇ
Kapak Düzeni FATMA BOZKURT
Dizgi - Baskı ALTIN KİTAPLAR BASIMEVİ
1. BASIM/MART 1993
Sunuş
Eskilerin Gizemleri 9
Mekânlar ve Gizemler 28
İstanbul İnanışları 47
Gizemciler İstanbul'da 64
Örgütler ve Bireyler ., 86
Gizemde Çağdaş Olmak 107
Gizemler ve Yorumlar 129
İstanbul Büyüleri 151
Bir Son Deyiş Gibi 184
Kaynakça 187
SUNUŞ
- 9 —
ler, hisarlar, binalar v . b . ' d i r - başka, bu izlerin g e ç m i ş i n i , g e ç m i ş c e ğ i m i z gibi, mitolojik efsaneler v e k a h r a m a n l a r l a d o l u p taşıyor.
anlamlarını ç ö z m e k başkadır. Ve B o ğ a z i ç i ' n d e n başlayan bu inanışlar gelip S a r a y b u r n u ' n a
İstanbul herkesi çekiyor: yazarı, ozanı, d ü ş ü n ü r ü , araştırma kadar dayanırlar.
cıyı, maceraseveri, meraklıyı, b u r n u havada turisti, bir a n d a d u y Bizans'ın en eski tarihçilerinden biri olan H e s y c h i u s ' a g ö r e
gulananı ve s o ğ u k s o ğ u k bakanı, önyargılı olanı ile bilgi, ö l ç ü ile Bizans ö n c e s i ilk yerleşim yerlerinden biri de S a r a y b u r n u ' n d a ,
değerlendireni. Ve bir g e r ç e k «merkez» o l d u ğ u n d a n istanbul, bili b ö l g e n i n kralı olan, Barbisius tarafından kuruluyor. D a h a s o n r a
nen ve bilinmeyen olanaklar s u n d u ğ u n d a n , ticaret erbabı g e z g i n kurulan kenti surlarla k a p a t a n ve B a r b i s i u s ' u n kızı Phidelia ile
ciyi de çeker. evlenen Byzas, efsaneye göre, denizler tanrısı Poseidon'un
1260 yılında V e n e d i k ' t e n N i c o l o ve Maffeo Polo adlı iki kar o ğ l u n d a n başkası değildir.
d e ş gelir İstanbul'a. Polo kardeşler İstanbul'a yerleşirler, b a ş k a B ö y l e c e Byzas'ın adını alan ilk Bizans (Byzantion) tanrısal
Venedik'liler gibi, ticaret yaparlar, Kırım'a, V o l g a nehrine, B u h a - ya da yarı tanrısal bir kimlik ve ö n e m kazanmış oluyor, her ne
ra'ya kadar uzanırlar, mal alıp İstanbul'da satarlar. D o k u z yıl s o n kadar olayın gerisinde - m i t o l o j i d e sık sık r a s t l a n a n - bir ırza
ra Venedik'e dönerler. Yıllar g e ç e r ve g ü n ü n birinde Polo k a r d e ş t e c a v ü z d u r u m u yatıyorsa da. Tanrı P o s e i d o n , Byzas'ın annesi
ler y e n i d e n g ö r ü n ü r l e r Galata'daki V e n e d i k l i l e r i n arasında. Bu olan ve k e n d i de tanrı s o y u n d a n g e l e n güzeller güzeli Kerassa'yı
kez en k ü ç ü k kardeşleri olan M a r c o ' y u da getirirler yanlarına ve iğfal e d e r e k b u d u r u m u yaratıyor.
İstanbul'dan u z u n ve ç o k ünlü yolculuklarına çıkarlar, «ipek İki kıtayı birleştiren, Batı'dan, O r t a d o ğ u ' d a n , U z a k d o ğ u ' d a n
Yolu»nu izleye izleye. ve u n u t u l a n , y o k o l m u ş ve kayıp uygarlıklardan g e l e n kültürleri
D ö n ü ş 1295'te oluyor; T r a b z o n ' d a n kalkan bir g e m i ile İstan barındıran ve kaynaştıran İstanbul'da, kentin ilk k u r u l u ş u n d a n
bul'a dönerler. S o n r a V e n e d i k ' e , yanlarında ö l ü m s ü z bir haziney ş i m d i y e dek, g i z e m d a i m a vardı ve vardır, her çeşidi ve y o r u m u ,
le, M a r c o P o l o ' n u n gezi notlarından oluşan «İl Milione» (Milyon) eğilimi ile.
adlı s e y a h a t n a m e y l e dönerler. T ü m kaynakları tarayabilmek olanaksızsa bile elde edebildi
Çin y o l u n u t u t a n g ö z ü p e k maceraseverlerin, zeki v e g i r i ş k e n ğ i m i z k a y n a k l a r d a n seçtiğimiz, kimi bağıntısız gibi g ö r ü l e n efsa
tüccarların k o n u m u z o l a n kentsel gizemlerle ne ilgisi var ki? neler, inanışlar ve olaylar k o c a m a n ve kendi içinde kendini
Çağrışımsal olsa bile ilgi apaçık ortadadır: Polo'lar ve onları t a m a m l a y a n bir mozaik, d e v b o y u t l u bir duvar resmini o l u ş t u r u
izleyenler, bildiğimiz kadarıyla g i z e m c i değiller, inanç sahibi, d i n yorlar. A n c a k boyutlarını s a p t a y a b i l m e k için her şeyi birbirine iyi
lerine bağlı insanlardır. A n c a k D o ğ u ' n u n ve U z a k d o ğ u ' n u n o l u ş ce karıştırmak, birbiri ile iyice karşılaştırmak, çarpıştırmak gereki
t u r d u ğ u gizemi, artı b u n u n parasal, ticari potansiyelini, İstan yor, y o r u m y a p m a k t a n , varsayım y ü r ü t m e k t e n , çağrışımları kul
b u l ' d a yıllarca kalmış olan N i c o l o ve Maffeo Polo iyi biliyorlar. l a n m a k t a n hiç ç e k i n m e d e n .
«Merkez» İstanbul, bu kimliği ve geleneği ile onlar için bir «ka Bilinen ve bilinmeyen, varolan ve yitirilen, kaçırılan kaynak
p ı d ı r , bir kaçınılmaz bağlantıdır ve bu bağlantıya inanarak, g ü v e lar...
nerek arayışlarına başlıyorlar. Fetih ö n c e s i ve Fetih sonrası i s t a n b u l ' u t e r k e d e n Bizanslı bil
B u n u bir parantez, bir «tırnak arası» sayıp d a h a gerilere ginler beraberlerinde kaynak ve bilgi kaçırıyorlar. İster s o n r a d a n
dönelim. bunları başkalarıyla paylaşsınlar, ister paylaşmasınlar.
Boğaziçi ve kıyıları, bir s o n r a k i b ö l ü m d e ayrıntılı olarak g ö r e - İtalya'ya sığınan Bizanslı G e m i s t e Phleton, Eflatuncu akade-
- 10 -
\
misinin öğretilerini meslekdaşlarına iletiyor; Verona'lı Guarini ise kurtulabilen Julien de fazla u z u n ö m ü r l ü o l m u y o r , saltanatı salt
Bizans'tan iki sandık d o l u s u elyazması kaçırıyor, birini y o l c u l u k üç yıl sürüyor.
esnasında yitiriyor, ikincisindekileriyse hiç k i m s e y e g ö s t e r m i y o r , Kanlı bir ailenin ö y k ü s ü d ü r b u , siyasal oyunların, saray entri
açıklamıyor. kalarının, hırs ve kıskançlıkların bir s o n u c u . Gizemli bir ö y k ü hiç
Bizans'tan kaçıp değerli metinleri, elyazmaları - b u ara Efla- değildir a n c a k gizemlerle d o l u bir o r t a m d a g e ç i y o r , ç ü n k ü kanlı
t u n ' u n b a ş y a p ı t l a r ı n ı - Batı'ya ulaştıranlar arasında kimler y o k ki: bir saltanat s ü r e n , s o n d ö n e m i n d e iyiden iyiye çığrından çıkan
J o h a n e s A r g y r o p u l o s , T h e o d o r u s Gaza, D e m e t r i u s C h a l c h o n d i - bu Bizans aynı z a m a n d a kentin içinde b u l u n a n kutsal ya da kut
lis, A n d r o n i c o s Challistos, M a r c o M u s u r u s , J o h a n n e s v e C o s t a n - sal gibi bilinen emanetlerin k o r u y u c u s u k o n u m u n d a d ı r .
t i n o s Lascaris kardeşler gibi bilim adamları ve aydınlar. Nedir bu kutsal gibi bilinen e m a n e t l e r ve Fetih öncesi
Bizans bir bilim, bilgi kaynağı ve bir gelenektir ç ö k m e s i n e n e d e n 1554'te İstanbul'u ziyaret e d e n ve gezi notlarını «İstanbul ve
olan t ü m aşırılıklarına karşın. Hatta ve hatta lanetli bir gelenektir, A n a d o l u ' y a Seyahat Günlüğü»nde t o p l a y a n A l m a n bilgin ve araş
tırmacısı H a n s Dernschvvam yazılarının bir kısmını şu şekilde sıra
b o l c a şeytanlık v e b ü y ü c ü l ü k k o k a n . H e m , anlatılanlara g ö r e ,
lıyor:
İmparator Justinien, A y a Sofya'yı inşa ettirebilmek için Ş e y t a n '
- Havari A n d r e ' n ı n t a b u t içinde b e y a z ketene sarılmış cese
d a n bile y a r d ı m i s t e m e m i ş miydi?
di (ceset 1210'da İtalya'nın Amalfi kentine o r a d a n da 1462'de
Bizans yıkılıyor a n c a k Bizans'ın tarihinde bazı ilginç ve dik
R o m a ' y a naklediliyor aslında),
kat çekici olaylar y ü z e çıkıyor.
- İsa'nın y e ğ e n i Z e b e d e u s ' u n eşi Maria S a l o m e ' n i n t a b u t u ,
Tarihin devresel d ö n e m l e r ve d ö n ü ş l e r l e kendini sık sık tek
- İsa'nın bağlanıp işkence edildiği renkli, cilâlı bir taş.
rarladığını biliyoruz ve bunlara tarihin iniş ve çıkışları deriz, öyle
Dernschvvam, Batı'nın kutsal emanetleri bir yana, bize 16.
kabul ederiz.
yüzyıl İ s t a n b u l ' u n d a n ilginç gözlemler de veriyor:
Bir Y ü c e C o s t a n t i n ' i ele alalım ve hiç y ü c e o l m a y a n bazı dav
«Bizim Elçihanın yanında bir a d a m bir k ö ş e y e b ü y ü c e k bir
ranış ve eylemlerine bir g ö z atalım:
sandık yerleştirdi. Sandığın içini darı ile d o l d u r d u . H e m e n h e m e n
- C o s t a n t i n kayınpederi olan M a x i m u s ' u ö l d ü r t ü y o r , kayınbi
çıplak bir vaziyette bir örtüye b ü r ü n e r e k yalnız başı dışarda kala
raderi olan Licinius'u boğazlatıyor, o ğ l u C r i s p u s ' u ve y e ğ e n i L u c i -
c a k şekilde bir sandığın içine girdi ve darıların arasına g ö m ü l d ü . »
nius'u katlettiriyor. Derken eşi olan İ m p a r a t o r i ç e Fausta'yı kay
d i y e anlatıyor A l m a n gezgini. «Türkler bu herifi evliya sandılar ve
nar bir b a n y o d a b o ğ d u r t u y o r .
o n a y i y e c e k i ç e c e k taşımaya başladılar. Bu a d a m ı n etrafında baş
Costantin'in ailesi de aynı şekilde saltanatını s ü r d ü r ü y o r , ka fakirler g e c e g ü n d ü z oturuyorlar. Z a m a n l a herif öyle şişmanla
d a h a d o ğ r u s u s ü r d ü r m e y e çalışıyor: C o s t a n t i n ' i n iki o ğ l u cinayet d ı ki, b o y n u d o m u z b o y n u n a b e n z e d i , yanakları d a borazancı
lere k u r b a n gidiyorlar, ikisi hariç (12 yaşındaki Gallus ve 6 yaşın yanakları gibi t o m b u l l a ş t ı . Padişah c i v a r d a n g e ç i p g i d e r k e n o n a
d a k i Julianus) t ü m yeğenleri askerler tarafından öldürülüyorlar. d u a eder durur.»
Cinayetleri üstlenen ise i m p a r a t o r u n s o n üç o ğ l u oluyor, yani Batı'nın kutsal saydığı emanetleri hiç t a r t ı ş m a d a n ve y o r u m
Constantin, C o n s t a n t v e C o n s t a n c e . Ü ç ü d e kısa süre s o n r a , tra y ü r ü t m e d e n k a b u l e d e n Dernschvvam, d o ğ a l olarak Evliya Çele-
jik şekilde ölüyorlar ve 337 yılında işlenen y e ğ e n katliamından bi'nin k a l e m i n d e n çıkmışa benzer bu Darılı Evliya'ya, haklı ya da
- 13 -
haksız, bir fırsatçı g i b i bakıyor, bir inanışın - b i r inanışa d ö n ü ş e b i mektedir. Darılı Evliya'dan s ö z e t m e s i halkın saflığını b e l i r t m e k
len bir o l a y ı n - başlangıcını çiziyor. B u r a d a ilgimizi ç e k e n de açısındandır ancak, g ö r ü n ü ş t e acı acı v e y a tatlı tatlı ö t e n bir kar
A l m a n yazar v e h ü m a n i s t i n y o r u m u n d a n ç o k b u Darılı Evliya'nın gaya yer ve z a m a n ayıracak birine hiç b e n z e m i y o r .
yarattığı olay ve etrafında t o p l a n a n b a ş k a c a « f a k i r l e r d i r . Evliyalık Benzemiyor fakat bu elyazması k o l e k s i y o n c u s u k ö k l ü bir
bir yana, «yöntem»in ne denli uygulandığı ve k a b u l l e n d i ğ i , nasıl hümanist aydınıdır ve b ö y l e o l d u ğ u n d a n hiç k u ş k u s u z karganın
izleyici ve taraftar b u l d u ğ u Demschvvam'ın çizdiği canlı sahne simgesel anlamını biliyordur.
d e n ortaya çıkıyor. Ya nedir kapkara karganın s i m g e l e d i ğ i ?
Meraklı ve izlenimci A l m a n g ü n c e yazarı, kitabının b a ş k a bir Değişik inançlara g ö r e karga tanrıların habercisidir, kehanet
yerinde, ilgisini ç e k e n hatta tanık olanları hayrete d ü ş ü r e n başka lerde bulunur, yalnızlığın imgesidir ve aynı z a m a n d a ö l ü m ü n de '
v e ç o k d o ğ a l g i b i g ö r ü n e n bir o l a y d a n d a söz açıyor: habercisidir. Kargalar h e p acı acı öter. Gelgelelim antik g i z e m c i
«Akbabaların k a y b o l d u ğ u bir sırada, 31 A ğ u s t o s t a ve 14 ler, kehanetleri çözenler, kargaların ses tonlarında her biri ayrı
Eylülde bir k a r g a g e l d i . Ali Paşa C a m i n i n ve bizim k o n a ğ ı n karşı bir a n l a m taşıyan, 64 d e ğ i ş i k sesi ayırmayı bilirlermiş. Üstelik kar
sında yüksek, eski Roma'lılardan k a l m a bir sütun üzerine k o n d u . ga, siyah rengi ile s i m y a d a k i işlemlerde ç ü r ü m e adını alan süre
Acı acı ö t t ü . Halk b u n u d a ç o k a c a y i p v e gayritabii b u l d u v e hay cin de simgesidir.
retler içinde kaldı.» Ya s ü t u n neyi simgeler?
G ü n l ü ğ ü n yazarı bu kez herhangi bir y o r u m y ü r ü t m ü y o r , S ü t u n y a ş a m ağacıdır, bilgidir, g ö k y ü z ü ile y e r y ü z ü arasın
dolayısıyla bu iş bize kalıyor ve hiç hayret e t m e m e k l e birlikte, da bağlantıdır, Tanrının g ü c ü n ü belirtir, evrensel ve tinsel bir sim
nakledilen olayı ilginç b u l d u ğ u m u z d a n 440 yıl s o n r a bir «naif» gedir.
d e n e m e y e girişiyoruz. S o n u ç t a civar halkını hayretler içinde bırakan karganın ö t m e
Olay aslında s o n d e r e c e doğaldır: İlkin a k b a b a l a r İstanbul' si bir g ü n c e m a d d e s i oluyor, özel olay kimliğini kazanıyor, t ü m
d a n ayrılıyor, g ö ç ediyorlar, sonra iki ayrı g ü n d e bir k a r g a geli doğallığına karşın. Bu uzattığımız bir abartma değildir, bu
yor, bir s ü t u n a k o n u p «acı acı» ö t ü y o r . A n c a k olay bu denli Demschvvam'ın notlarından da çıkan bilinçli bir y ö n t e m d i r , ola
d o ğ a l ve basit ise yazarımız n e d e n b u n u k a y d e t m e k ihtiyacını ğ a n g ö r ü l e n i , sayılanı d e ş m e k t i r , anlamını, d o ğ u r d u ğ u , bağlandı
duyuyor? ğı simgeleri ç ö z m e k t i r , g ö r ü l e n i n ve bilinenin ötesine gitmektir,
Yazın s o n g ü n l e r i n d e akbabalar mevsimlik g ö ç l e r i n e başlar belirlenmeyeni aramaktır. Bir tekniktir bu ya da bir çeşit bilgeliğin
lar ve tarih ne o l u r s a olsun, kargalar bir yere k o n a r a k h e p öter yoludur.
ler. Civar halkı n e d e n b u n u a c a y i p sayıyor ve İ s t a n b u l ' u ziyaret İstanbul kentinin içerdiği, kapsadığı ve d o ğ u r d u ğ u gizemler
e t m e k t e olan bir y a b a n c ı neden b u n u g ü n l ü ğ ü n e g e ç i r i y o r ? z a m a n z a m a n tarihsel y a d a folklorik a ç ı d a n araştırıldıysa d a bir
Kaldı ki, d u y u l a n hayret salt çevre halkında d e ğ i l d i r , A l m a n t ü m olarak pek d e ğ e r l e n d i r i l m e d i . O y s a ki, ilerdeki b ö l ü m l e r d e
t u t k u n u d u r , hobisi eski R o m a kitabelerinin kaydını tutmaktır. G ü n İstanbul gizemleri sistemli bir şekilde araştırılmadıysa da Tür
l ü ğ ü b o y u n c a (en azından bizi ilgilendiren İstanbul b ö l ü m l e r i n kiye gizemleri, en azından bir on yıl ö n c e s i n e kadar, Haluk Ege
d e ) , dinsel emanetler bir yana, salt s o m u t , pratik şeylerle ilgilen m e n Sarıkaya tarafından kapsamlı bir yaklaşımla tarih b o y u n c a
— 15 —
araştırıldı ve y o r u m l a n d ı . İstanbul kenti d e , d o ğ a l olarak nasibini gösterilen m e k â n d a hiçbir araştırma y a p ı l m a m ı ş v e o l a y (şayet
aldı. g e r ç e k bir o l a y d a n s ö z edebilirsek) İ s t a n b u l ' u n g i z e m l i inanışla
Sarıkaya'nın çalışmasını t a r a r k e n bir dizi ilginç, g i z e m d o l u , rın kayıtlarına b ö y l e s i n e geçmiştir.
çıkış noktası olarak k u l l a n a b i l e c e ğ i m i z ve tartışmaya her z a m a n Öte d ü n y a d a n g e l e n içi t o p r a k d o l u kâğıt p a r ç a l a r ı , d o l d u r u l
a ç ı k olaylarla karşılaşırız, ö r n e ğ i n : m u ş k u y u l a r d a n ç ı k a n eller v e d e ğ i ş i k bir t ü r ü n k a p s a m ı n a giren,
- İstanbul'da 16. yüzyılda y a ş a m ı ş o l a n şair Bâlı Efendi bir kediler ve farelerle ilgili bir b a ş k a olay...
g e c e , d ü ş ü n d e g e n ç yaşta ö l e n arkadaşlarından Piruza Ali'yi «1921 yılında, bir g e c e , İ s t a n b u l ' d a k i Asaf P a ş a T e k k e s i n d e
g ö r ü r ve o n d a n bir a r m a ğ a n ister. Düşteki Piruza Ali bir kâğıda bir toplantı yapılıyordu.» d i y e anlatıyor Sarıkaya. «Aralarında Ney
biraz t o p r a k k o y u p d ü ş ü g ö r m e k t e o l a n şaire verir, Bâlı Efendi zen Tevfik'in d e yer aldığı davetliler, a k ş a m y e m e ğ i n i yemişler,
de kâğıdı sarığının kıvrımına yerleştirir, d ü ş biter. yatsı namazı v a k t i n i bekliyorlardı. O sırada ş e y h l e r d e n biri, o d a
Ertesi g ü n b u d ü ş ü n ü arkadaşlarına anlattığında eliyle aynı nın orta kısmını boşalttırarak, davetlilerin o d a n ı n iki y a n ı n a çekil
hareketi yapar, sarığını kurcalar ve d ü ş ü n d e kendisine verilen içi melerini istedi. Ş e y h , kapının karşısına rastlayan d u v a r ı n ö n ü n e
t o p r a k d o l u kâğıt parçasını bulur... o t u r d u v e s a ğ elindeki tespihini ç e k e r e k dualar o k u m a y a başla
İnanılmaz Ö y k ü l e r ' d e n bir ö r n e k denilecektir, ö y l e d e y o r u m dı. Az sonra, açık k a p ı d a n içeriye farelerin g i r d i ğ i g ö r ü l d ü . Fare
lanabilir üstelik, bu ç a l ı ş m a m ı z d a a m a c ı m ı z psişik olayların üze ler, d o ğ r u d a n ş e y h i n s a ğ yanına g i d e r e k , bir sıra oluşturdular.
r i n d e d u r m a k t a n ç o k her t ü r d e n ö r n e k l e r v e r m e k o l d u ğ u n d a n Ş e y h bu kez t e s p i h i sol eline aldı ve duasına d e v a m etti. İzleyen
yüzyıllar ö n c e s i n d e n kalma b ö y l e bir olayı «çeşni»den de sayabili lerin hayret d o l u bakışları arasında, kapıdan içeriye ikinci bir hay
riz. A n c a k araştırmacı Sarıkaya'nın «İstanbul A n s i k l o p e d i s i n d e n van g r u b u g i r m i ş t i . Bunlar, farelerin d o ğ a l d ü ş m a n l a r ı o l a n kedi
aktardığı bu olay, klasik anlamı ile, bir «apor» olayıdır ya da spiri- lerdi. Farelerin üzerine atılacakları y e r d e , onlar da ş e y h i n sol tara
tüalistlerin, ruhçuların t a n ı m l a m a s ı n a g ö r e kapalı bir m e k â n ı n için fında sıralandılar. Kediler, gözlerini farelerin ü z e r i n e dikmişler,
d e dışardan (transfer) y a d a ö t e d ü n y a d a n bir v e y a b i r k a ç n e s n e ağız ve bıyıklarını oynatıyorlar a n c a k sanki aralarında bir engel
nin getirilmesidir. varmış gibi, farelere d o ğ r u bir harekette b u l u n m u y o r l a r d ı . B u
Bilinen ve izlenilen bilimsel kurallar bu ve bu g i b i olayların d u r u m , o n b e ş d a k i k a kadar b ö y l e c e d e v a m etti. S o n u n d a şeyh
s o m u t bir açıklamasını y a p a m a d ı k l a r ı n a g ö r e e s k i d e n k a l m a b u g e n e ö n c e farelerin v e a r k a s ı n d a n d a kedilerin, g e l d i k l e r i şekilde,
«apor» olayını g i z e m l e r i m i z i n arasına, t ü r ü n ü n bir klasik ö r n e ğ i kapıdan çıkarak g i t m e l e r i n e izin verdi.»
olarak, katmayı u y g u n g ö r d ü k . Bu olayı naklettikten s o n r a Sarıkaya b u n u h a y v a n l a r d a k i
Sarıkaya kitabının b a ş k a bir y e r i n d e , bir b a ş k a ilginç o l a y da p a r a p s i k o l o j i a ç ı s ı n d a n i n c e l e y e b i l e c e ğ i m i z i belirterek hayvanla
naklediyor b u kez yerini d e belirterek. Araştırmacıya g ö r e Beya rın kendilerine yansıtılan tepkileri ( b u r a d a s ö z k o n u s u o l a n bir t e p
zıt, S o ğ a n a ğ a Mahallesi, C a m i S o k a ğ ı n d a , 1970'lerin s o n l a r ı n d a k i d e n ç o k bir ç a ğ r ı y a d a bir k o m u t a d ı r ) p a r a n o r m a l y o l d a n algı
halen yerinde d u r a n bir a p a r t m a n ı n y ü k s e l d i ğ i eski bir evin b a h layıp b e k l e n e n yanıtı verdiklerini açıklıyor.
ç e s i n d e b u l u n a n , taşla d o l d u r u l m u ş , bir k u y u d a n i m d a t istercesi B u r a d a bir an d u r a l ı m : ilkin bir «apor» olayını g ö r d ü k , sonra
ne uzanan bir el b i r ç o k kez g ö r ü l m ü ş t ü r . d a n bir b e d e n l e n m e , s o n u n d a d a bir psi y a d a bir h i p n o z d u r u
Kullandığımız k a y n a k t a bu elin kimler t a r a f ı n d a n ve h a n g i m u n u . Bunları b i r a r a y a g e t i r d i ğ i m i z d e ne gibi bir o r t a k noktayı
z a m a n l a r d a g ö r ü l d ü ğ ü belirtilmediğine g ö r e , b ü y ü k bir olasılıkla, ö n e sürebiliriz?
— 17 — istanbul Gizemleri / F: 2
Ortak n o k t a şu ki ü ç ü d e , a y n e n ve aktarıldıkları şekilleri ile v e ö l ü m ü n d e n sonra Unkapanı'nın dışındaki H o r o z D e d e mezarı
kabul edildiklerinde, bizleri n o r m a l ötesinin, parapsikolojik olanın nın yanıbaşında g ö m ü l e n Safer D e d e ' n i n ö y k ü s ü .
«ruhsal» alanına g ö t ü r ü y o r l a r . Kızgın fırına girip mışıl mışıl u y u y a n bir a d a m ı n ö y k ü s ü n e
Şair Bâli Efendi'nin ö y k ü s ü , ister gerçek, ister u y d u r u l m u ş inanmak zor geliyorsa bile, ateş ü s t ü n d e y ü r ü y e n l e r i ya da k e n d i
kurallara u y a n , benzerlerinin sürecini izleyen bir «apor» dur, şu kendilerini yakanları, birden parlayıp kül olanları d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z
farkla ki, bir d ü ş ü n akışı i ç i n d e yer alıp düşle gerçek arasında bir de Evliya Ç e l e b i ' y e d a h a bir anlayışla kulak v e r e b i l m e m i z olası
k ö p r ü kurmaktadır, d ü ş s e l p l a n d a g ö r ü l e n bir nesneyi aynı a n d a oluyor.
g e r ç e k plana aktarmaktadır. Bu açıdan ele alındığında, k u r g u s a l 1885'te Ü s k ü d a r ' d a iyi tanınan, yakışıklı, terbiyeli y o r g a n c ı
olabilmesi olasılığı bile, ilginçliğini hiçbir şekilde z e d e l e m i y o r . kalfası B e s i m , t e m m u z ayının sıcak bir g ü n ü n d e işyerinde fenala
Üstelik, anlatılan ö y k ü d e , d ü ş t e ifade edilen bir isteğin s o m u t l a ş şıp c a n veriyor ve kalabalık bir c e n a z e t ö r e n i ile K a r a c a a h m e t
ması d a - y a n i d ü ş ü n dışına taşıp g e r ç e ğ e aktarılması d a - olaya mezarlığına g ö m ü l ü y o r .
değişik bir b o y u t kazandırıyor, varsayımsal d ü ş ü n c e l e r e y o l a ç ı Ertesi g ü n ise Besim y e n i d e n tezgâhının başında g ö r ü l ü y o r .
yor. A n c a k rengi iyice sararmış, kararmış bir ö l ü rengine d ö n ü ş m ü ş
Beyazıt'ın bir m a h a l l e s i n d e k u y u d a n çıktığı s ö y l e n e n el ise, tür. Şaşkın mahalleliye Besim başından g e ç e n l e r i anlatır: g e c e
benzeri b i r ç o k k a y n a k l a r d a bulunabilen, bir «hayalet ö y k ü s ü » - mezarında k e n d i n e gelmiş, b a ğ ı r m a y a başlamış, mezarın yakınla
dür, ister k u y u d a kalan birinin, ister o y e r d e - b ü y ü k bir olasılıkla rında â l e m y a p m a k t a olan bir fahişe ile iki b i ç k i n sesini d u y m u ş
şiddet s o n u n d a - ö l e n , katledilen birinin. lar ve mezarı kazıp o n u kurtarmışlar. Çıplak kalfaya b i ç k i n l e r d e n
Şeyhin çağrısına u y a n fare ve kedilerinin olayı ise b u g ü n bili biri d o n u n u , d i ğ e r i g ö m l e ğ i n i giydirmiş, fahişe o n u feracesi ile
m i n de kabul ettiği bir u z a k t a n telkin örneğidir, şartlı refleks d e ğ i l sarmış ve y o r g a n c ı dükkânına kadar g ö t ü r m ü ş l e r .
se de trans veya h i p n o z durumlarına ait ve bunlara ö z g ü kurallar 108 yıl ö n c e Üsküdar'ı a y a ğ a kaldıran bu «dirilme», bu
la açıklanabilen bir olaydır. « ö l ü m d e n d ö n m e » olayı b u g ü n bir katalepsi veya s e n k o p ö r n e ğ i
Y o r u m y ü r ü t m e k kolay gibi g ö r ü n ü y o r s a da, bir y e r d e n s o n gibi değerlendirilince eskinin «garip» ve «gizemli» ö y k ü s ü n o r m a l
ra, ö n e m l i olan anlatılan ö y k ü d e k i , dile getirilen inanıştaki d u r u m boyutlarına, olağanlığına kavuşur.
lardan ç o k bu d u r u m l a r ı n çağrıştırdığı bilinmeyenler ve açıklana Eskiden İstanbul'da g e ç t i ğ i söylenilen ve kentimizin folklo
mayanlardır. r u n d a yerleşip n o r m a l bir s ü r e ç içinde d e ğ e r l e n d i r i l m e y e n olay
Eskiden kalma kaynaklar tarandığında, bir zamanların İstan lar da vardır. B u n l a r d a n biri de 17. yüzyıldan kalma « s ö n m e y e n
b u l ' u n u n birçok ilginç kişileri y e n i d e n dirilir gibi oluyor, b i r ç o k mum» öyküsüdür.
gizemli olaylar sanki y e n i d e n y o r u m l a n m a k istercesine karşımıza M e h m e t Ş e y d a b u ö y k ü y ü şöyle anlatıyor:
dikiliyor. «Yalancının m u m u yatsıya kadar yanar demişler. M u m s ö n
Evliya Çelebi'ye kulak v e r d i ğ i m i z d e 17. yüzyıldan k a l m a bir d ü âlemleri demişler. Bir d e s ö n m e y e n m u m var. O n y e d i n c i yüz
Kapanî Deli Safer D e d e ile karşılaşırız. Ya da U n k a p a n ı ' n d a k i yılda i s t a n b u l ' d a Mevlevi M e h m e t D e d e a d ı n d a bir ermiş-kaçık
e k m e k ç i Ali Çelebi'nin kızgın fırında u y u y a n , o r a d a n çıkıp d e n i z e yaşarmış. Bu d e d e , kar d e m e z , buz d e m e z yalınayak, başı
atlayıp g ö z d e n k a y b o l a n , y e d i yıl s o n r a C e z a y i r ' d e n dilsiz d ö n e n kabak g e z e r m i ş . Tipide, fırtınada g e c e yarıları bir ş a m d a n l a d o l a -
— 18 -
şırmış. O tipide, fırtınada b ü t ü n sokakları dolaşır d a , ş a m d a n ı n d a - «Paris'in Kurt Adamı»nın bir b ö l ü m ü n d e G u y E n d o r e «likan-
ki m u m bir t ü r l ü sönmezdi.» tropi» olaylarına, insanı k u r d a d ö n ü ş t ü r e n d u r u m l a r a d e ğ i n d i ğ i n
En bunaltıcı sıcaklara ve en d o n d u r u c u s o ğ u k l a r a , n e r d e y s e de bunlara d ü n y a n ı n her yerinde inanıldığını belirtip, örnekleri
çırılçıplak, g ü n l e r c e ve haftalarca d a y a n a b i l e n «yogi» ya da Hint arasında, İskandinavların Ayı Adamlarını, Kızılderililerin Bizon
«fakir»i örnekleri ç o k t u r . O y s a t ü m m e t e o r o l o j i k d a l g a l a n m a l a r a Adamlarını, Afrika'nın Sırtlan Adamlarını ve İstanbul'un ( E n d o r e
d a y a n a b i l e n v e s ö n m e y e n bir m u m gariplikler y a d a gizemler tari «Constantinople» diyor) Kedi Kadınlarını da katıyor, onlarla ilgili
hine g e ç m e y e hiç k u ş k u s u z hak kazanmış sayılabilir! bu bilgiyi vererek:
Evliya Ç e l e b i ' y e d ö n e l i m ve 1302 yılında Çelebi' nin U n k a p a - «Bir saç tokasını kullanarak pirinç tanelerini yerler ve bilirler
nı'nda d ü n y a y a g e l d i ğ i anlatılan gözleri al al, ateş s a ç a n , b u r n u ki, yaratıkların mezarlıklarda kurdukları sofrada, karınlarını iyice
n u n orta direği o l m a y a n bir ç o c u ğ a g e ç e l i m . dolduracaklardır.»
«Kırmızı g ö z l ü ç o c u k » denilirmiş ç o c u ğ a . B u ç o c u k b u l u ğ a Az bir şey yerler g ö r ü n ü r d e bu Kedi Kadınlar, ç ü n k ü t e m e l
e r d i ğ i n d e ç i ç e k hastalığına tutuluyor, derisi t ü m d e n s o y u l u y o r , gıdalarını mezarlıklardan, mezarlardaki cesetlerden t e m i n eder
yılan örneği, altından da kırmızı bir d e r i çıkıyor, üstelik t ü m d e n ler, o n l a r a benzer b a ş k a c a yaratıklarla birlikte.
tüysüz. Mezarlıklarda sofralar k u r u p cesetleri parçalayıp y i y e n bu
Yıllar g e ç i y o r , ç o c u k «ahlakı güzel», anlayışlı, herkesle iyi «yamyam» Kedi Kadınlar kimlerdir, n e r e d e n çıkmadırlar?
g e ç i n e n fakat k o n u ş m a s ı zor anlaşılan bir delikanlı oluyor. Evleni Amerikalı yazar E n d o r e bir k o r k u romanını yazıyor ve elinde
yor, bir attar d ü k k â n ı açıyor ve kendi gibi kırmızı tenli, b u r n u n u n ki folklor malzemesini b u n a g ö r e kullanıyor, y o r u m l u y o r , k u r g u l u -
orta direği o l m a y a n , kısa süre sonra ölen bir y a v r u n u n babası da y o r ve g e r e k t i ğ i n d e abartıyor. Yazar, b ü y ü k bir olasılıkla, Kedi
oluyor. Kadınlar diye f o l k l o r u m u z d a ve masallarımızda geniş bir yer
Kırmızı g ö z l ü , kırmızı tenli a d a m , «Revan yılı ö l ü p , Kasımpa t u t a n , her kılığa g i r e n cadılardan, c a d ı karılardan söz e t m e k isti
şa'da bizim mezarlığın yanında gömüldü,» der Evliya Çelebi y o r ve bu cadıları kendi savına u y g u n şekilde biçimliyor.
ö y k ü y ü b ö y l e c e sonuçlandırarak. Sonuçta Guy Endore'un romanındaki İstanbul'un Kedi
Batı kaynaklarını karıştırdığımızda «garip» ya da «esraren Kadınları, İstanbul'un Cadıları, Cehennem Kadınları oluyor,
giz» o l m a k t a n ç o k «dehşetengiz» yaratıklarla karşılaşırız, İstan ç o c u k tekerlemelerinde bile anılan:
b u l ' d a yaşadıkları s ö y l e n e n ; Kedi Kadınlar ve Kurt A d a m l a r gibi.
Ne ne N e r m i n i
İstanbul'un Kedi Kadınlarından s ö z e d e n Amerikalı r o m a n c ı
Ç o k y e m e peyniri
ve senaryo yazarı Guy Endore oluyor, ilk baskısını 1934'te
Peynir seni ö l d ü r e c e k
y a p a n , «Paris'in Kurt Adamı» (The W e r e w o l f of Paris) adlı yapıtın
Cehenneme götürecek
da.
C e h e n n e m i n kadınları
Endore kurgusal bir ö y k ü y ü anlatıyor fakat, 1870 yılının
İ s t a n b u l ' u n cadıları
K o m ü n ayaklanmasında g e ç e n bir Kurt A d a m ı n macerasını anlat
Çık pik
tığında, k o n u s u n u ayrıntılı bir araştırma ile destekliyor, d a h a
N e r d e n g e l d i n o r d a n çık.
ö n c e yazmış o l d u ğ u b a ş k a c a tarihsel romanların yaptığı gibi (Ca-
sanova; J e a n n e d ' A r c v . b . ) .
«Cadılar, h o r t l a y a n ölülerdir,» diye açıklar Prof.Pertev Naili b u l u n d u . Gözlerini kan b ü r ü m ü ş , g a y e t k o r k u n ç idi. Mezarlıktaki
Boratav. «Onlar üzerine de pek ç o k hikâyeler anlatılır. Ç o k l u k , b ü t ü n kalabalık b u n u g ö r d ü . Bu adamlar, sağlıklarında her türlü
kadınların c a d ı olduklarına inanılır; cadı-karı s ö z ü bu inanıştan pis çirkin işi y a p m ı ş , ırza, n a m u s a , mala saldırmış, a d a m öldür
gelmeli. A m a , e r k e k l e r d e n d e 'çadılaşan'ların b u l u n d u ğ u n a tanıt müş, ocakları kaldırıldığı z a m a n her nasılsa yaşlarına bakılarak
belgeler vardır. T ü r k g e l e n e ğ i n d e k i cadı, aşağı yukarı, Batı inanış- cellada v e r i l m e m i ş , ecelleri ile ö l m ü ş kişilerdi. Sağlıklarında y a p
larındaki vampire'\ karşılar. Cadılar mezarlardaki taze ölüleri çıka tıkları y e t m e m i ş g i b i şimdi de halka habis r u h o l a r a k tebelleş
rıp ciğerlerini yerlermiş. Bir Rumeli a n l a t m a s ı n d a n ö ğ r e n d i ğ i m i z e olmuşlardı. Cadıcı Nikola'nın tanımına g ö r e , bu g i b i habis ruhları
g ö r e eskiden cadıları zararsız hale s o k a n u z m a n 'cadıcılar' olur d e f e t m e k için cesetlerinin g ö b e ğ i n e birer a ğ a ç kazık çakılır ve
muş. Cadılar üzerine inanış ve hikâyeler, A n a d o l u ' d a n ç o k İstan yürekleri kaynar su ile haşlanır imiş. Ali A l e m d a r ile A p t i A l e m
bul ve Rumeli b ö l g e l e r i n d e yaygın olsa gerek...» dar'ın cesetleri mezarlarından çıkarıldı. G ö b e k l e r i n e birer a ğ a ç
kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat
Boratav'ın vurguladığı cadı-vampir ilişkisini ve «cadıcılar»ı
hiç tesir e t m e d i . Cadıcı, ' B u cesetleri y a k m a k gerek...' d e d i . Bu
kanıtlayan ilginç bir belgeyi M e h m e t Ş e y d a s u n u y o r :
hususta ş e r ' a n da izin verilebileceğinden, izin verildi. Ve iki yeni
«Aşağıdaki yazı 1833 yılında Tırnava kadısı A h m e t Ş ü k r ü
çerinin mezarlarından çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı ve ç o k
Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş, Takvım-i
şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu.»
Vekâyi gazetesinin 6 9 ' n c u sayısında yayınlanmıştır:
Tırnava'da cadılar türedi. G ü n battıktan s o n r a evlere d a d a n İ s t a n b u l ' d a n bir hayli uzaklaştık ancak, b a ğ l a n t ı d a n bağlantı
m a y a başladı. Zahireye dair un, y a ğ , bal gibi şeyleri birbirine ya ve ö r n e k t e n ö r n e ğ e , Kedi Kadınlardan y o l a çıkıp f o l k l o r u n ,
üzerine taş, t o p r a k , çanak ve ç ö m l e k atar. Hiç kimse bir şey Tırnava Kadısı'nın naklettiği olay, her ayrıntısı ile, t ü r ü n litera
g ö r e m e z . Birkaç erkek ve kadının da üzerine saldırmış. Bunlar t ü r ü n e u y g u n bir v a m p i r olayıdır. K a n d a n veya p a r ç a l a n a n ceset
çağrıldı, s o r u l d u : 'Üzerimize sanki m a n d a ç ö k m ü ş s a n d ı k l ' d e d i - lerden söz e d i l m i y o r s a da - b i z i m Yeniçeri Vampirler ortalığı bir
Kasaba halkı bunların cadı d e n i l e n habis ruhların eseri o l d u ğ u n özellikle, cadıcının y ö n t e m l e r i klasik çizgileri izlemekteler. Arada,
da ittifak etti. İslimye kasabasında cad/cılık ile tanınmış Nikola kuşkusuz bazı «nüans» farkları eksik değildir, örneğin kazık
adındaki a d a m getirildi ve kendisiyle sekiz y ü z k u r u ş a pazarlık g ö b e k t e değil de g ö ğ ü s t e , kalbin hizasına çakılır, yürekleri kay
edildi. Bu a d a m ı n elinde resimli bir t a h t a vardı (bir «ikona»). n a t m a k kadar cesetlerin kellelerini u ç u r t m a k d a g e l e n e ğ e g ö r e
mezara bakarsa, cadı o mezardaki habis r u h imiş. B ü y ü k bir kala Vampir ya da günbatımı ile şafak vakti arasında dirilen,
balık ile mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı p a r m a ğ ı n d a ç e v i r m e y e mezarından çıkan, insanlara saldırıp kanlarını emen canavar
başlayınca r e s i m , sağlıklarında yeniçeri o c a ğ ı n ı n kanlı zorbaların evrensel inanışlara, Babil'den kalma örneklere ve bunları yüzyıl
d a n olan T e k i n o ğ l u Ali A l e m d a r ile Apti A l e m d a r d e n i l e n iki şaki lar b o y u n c a i n c e l e y e n kapsamlı folklorik-tarihsel araştırmalara
nin mezarlarına karşı d u r d u . Mezarlar açıldı. Cesetleri y a r ı m misli t e m e l teşkil ettiyse de Türk ve İstanbul folklorlarında pek bir yeri
b ü y ü m ü ş , kılları ve tırnakları da üçer, d ö r d e r p a r m a k uzamış yoktur, v a m p i r - c a d ı bağlantısı ve kriminoloji kayıtlarında yer edin-
miş olan, 70'li yılların başlarından kalma, «Cihangir Vampiri» gibi nı ile birlikte. İki de kızı vardır bu «gerçek» D r a c u l a ' n ı n , biri bir
olaylar bir yana. Fransız cerrahına evli, d i ğ e r i de bir T ü r k bankacısına.
Nedir ki Batı'nın v a m p i r inanışları, f o l k l o r u ve literatürüne Sohbet b o y u n c a kan kırmızısı «Yassıada»(!) şarabını y u d u m -
yönelik bazı kaynaklara g ö z attığımızda ilgimizi ç e k e n bazı «bilgi layan kont, atası Kazıklı V o y v o d a ' n ı n , paralı a s k e r V l a d o Cepe
ler» ve «kişiler»le karşılaşmış oluruz. si' nin ö y k ü s ü n ü u z u n u z u n anlatıyor.
1884'te, B u d a p e ş t e Üniversitesi ö ğ r e t i m üyelerinden ve «Şar İlk başta V l a d o acımasız, korkunç bir T ü r k düşmanıdır,
kiyat» a k a d e m i s i n i n k u r u c u s u , Prof. A r m i n i u s V a m b e r y ' n i n yayın 1450'de bir g ö n ü l l ü o r d u s u n u n başında Osmanlılara karşı savaşı
ladığı özyaşamsal kitabı «Arminius V a m b e r y : yaşamı ve m a c e r a yor. Nedir ki, Fetih'ten kısa süre s o n r a saf değiştiriyor, Hıristiyan
l a r ı n d a T ü r k l e r ' d e k i bazı v a m p i r inanışlarına d a d e ğ i n m e k t e d i r . kardeşlerinden v a z g e ç i p Osmanlıların tarafına g e ç i y o r o r d u s u
M a c a r dilinin kökenlerini araştırmak amacıyla Orta A s y a ' y a kadar ile. Eflâk'ı ele g e ç i r i y o r Vlado ve karşılığında V o y v o d a (Prens)
derviş kılığında y o l c u l u k e d e n V a m b e r y ' y e g ö r e : unvanı ile ödüllendiriliyor, Srinca dağının eteklerinde y ü k s e l e n
- Osmanlılar'da y a y g ı n bir inanışa g ö r e , v a m p i r l e r a ğ a ç kalesine yerleşiyor.
kavuklarında gizlenirler, oralarda avlanırlarmış; Sadist ruhlu, k a n d ö k m e k t e n , eline g e ç e n i kazığa çaktırmak
- Ele geçirilen vampirler, kelleleri kesildikten s o n r a , bir tan k o r k u n ç bir zevk alan V l a d o Dracul (Ejderha) z a m a n l a ipin
çuvala k o n u p denize atılırmış. u c u n u iyice kaçırıyor ve 1477'de, O r d e a savaşında, Osmanlılar
Daha yakın bir k a y n a k ise İstanbul'da y a ş a y a n , «özel» bir tarafından y o k ediliyor.
kan bankasını işleten «gerçek» Kont Dracula'yı ayrıntılı bir şekil Yıllar g e ç i y o r ve g ü n ü n birinde mezarı açıldığında içi b o ş
d e anlatmaktadır. bulunuyor...
Kaynak 1965 tarihli «Fate» (Yazgı) adlı A m e r i k a n dergisidir, Atasını b ö y l e anlatıyor İstanbul'daki «kan bankası»nın sahibi
olayı kaleme alan ve bu «gerçek Dracula»yı İ s t a n b u l ' d a ziyaret k o n t v e Vlad D r a c u l ' u n s o y u n u n t e k v a m p i r i o l d u ğ u n u , n e olur
e d e n Leo H e i m a n adlı bir yazardır. ne olmaz, ısrarla v u r g u l u y o r (Kazıklı V o y v o d a ' n ı n g e r ç e k ö y k ü s ü
Yıllar yılı v a m p i r k o n u s u n u araştıranlar tarafından «güvenilir» nü m e r a k edenler ise Osmanlı tarihini karıştırıp güvenilir bir kay
(?) bir kaynak olarak bakılan, seçkilerde yer alan yazıya g ö r e naktan öğrenebilirler).
Kazıklı Voyvoda'nın soyundan olan Kont Alexander Cepesi, Leo H e i m a n ' ı n yazısı 1980 yılında y e n i d e n g ü n d e m e geldi
Romanyalı o l u p 1947 yılında, kızıl saçlı eşi Olga ile birlikte, İstan ğ i n d e Amerikalı bir araştırmacı (Fern S. Miller) yazarın kimliğini
bul'a yerleşiyor, bir «özel kan bankası»nı kuruyor, kişilerden k a n ç ö z m e y e çalışıyorsa da o n u n l a ilgili pek bir iz b u l m u y o r . Yazıyı
ve plasma satın alıyor ve de Türk hastanelerine, Kızılay'a pazarlı yayınlamış olan «Fate» dergisi H e i m a n ' ı n adresine s a h i p o l m a d ı
yor. ğını söylüyor, İsrael'de (Hayfa) bir L e o Heiman'ın a d r e s i b u l u n u
Yazar H e i m a n , K o n t Cepesi ile İstanbul H i l t o n ' u n barında y o r a m a a d r e s e g ö n d e r i l e n m e k t u p cevapsız kalıyor v.b.
b u l u ş u y o r ve söyleyişini, k o n t a ait Jküçük bir yelkenlinin de barın Yazının içeriği ile ilgilenen kuruluşlardan «Vampir Bilgileri
dığı, İstanbul Yat K u l ü b ü n d e s ü r d ü r ü y o r . D e ğ i ş Tokuşu» (Vampire İ n f o r m a t i o n Exchange, Rochester, N e w
Kont d o ğ a l olarak bir v a m p i r uzmanıdır, a i l e s i n d e n kalma Y o r k ) n a g ö n d e r d i ğ i m i z bir m e k t u p t a hususları belirtiyorduk:
eski kaynakların, d e ğ e r l i elyazmalarının sahibidir, Boğaziçi'ne
1 - Yazının yayınlandığı 1978 yılından beri hiçbir c i d d i v a m
bakan beş odalı bir d a i r e d e yaşıyor, eşi, iki kedisi ve bir p a p a ğ a
pir ya da D r a c u l a araştırmacısının Cepesi ile t e m a s e t m e m i ş
olması, o n u n l a ilgili h e r h a n g i bir bilgiyi iletmiş o l m a m a s ı o l d u k ç a Gizemcilik k o n u s u n d a k i kitapları ile t a n ı n a n Fransız R o l a n d
İstanbul'a yerleşmiş o l m a s ı , bir «kan bankası»nı işletmesi ne d e n ediyor. Villeneuve, 17. yüzyıl yazarı J a c q u e s d ' A u t u n ' u n «Sihir
li a c a y i p ise bu kişinin, g e r ç e k Vlad D r a k u l ' u n değil de k u r g u s a l bazlar ve B ü y ü c ü l e r K o n u s u n d a Bilimsel İnançsızlık ve Cahil Saf
Dracula'nın unvanı o l a n , k o n t unvanını kullanması üstelik s o y a d ı lık» (L'incredulite savante et la credulite i g n o r a n t e au sujet d e s
olarak Vlad'a yakıştırılan «Kazıklı» (Tepesh, Cepesi) adını u y g u n Magiciens et d e s Sorciers, J e a n Molin yayını, L y o n 1671) adlı
3 - R o m a n y a ve İstanbul ile ilgili bilgiler ç o k az, y e t e r s i z v e «Sultan, has askerleri ile birlikte, silahlanıp s a r a y d a n çıktı;
özel bir kişinin bir «kan bankası»nı işletmiş olabilmesi olanaksız D ' A u t u n ' u n anlattığı, de Villeneuve'un naklettiği bu o l a y d a k i
rinde, ne de iki ayrı yat kulüplerinin kayıtlarında rastlanılmamıştır. Orası hiç belli değildir. A n c a k sultanın (ki belirtilen tarihte
manı Kont Cepesi h a k k ı n d a hiçbir haber alınmadığı g i b i «kay nin peşine d ü ş m e s i hiç düşünülebilir mi?
nak», bir d ü z m e c e ya da kaynak olarak, arşive kaldırıldı. Eski k a y n a k l a r d a k i eski «olaylar» y e n i d e n ele alınıp y o r u m l a
Bir de 1960 yılında istanbul basınını meşgul e d e n , «Yeni nınca efsanenin ya da inanışın yerini « u y d u r m a c a » alıyor...
Akşam» gazetesinde m a n ş e t k o n u s u olan vampirler vardır. N e d i r Ancak, her ayrıntı ve bilgiyi kullanmak pahasına, Doğu
ki, bunlar d a t ü m d e n u y d u r m a v e E d o u a r d Roditi'nin kara m i z a h gizemciliğinin sayılı araştırmacılarından İdris Şah'ın bir n o t u n u
s u n d a inceleme» (The V a m p i r e s of İstanbul: a s t u d y in m o d e r n «Arapların s ö z ü n ü ettiği bir başka b ü y ü (sihir) şekli M a s k h '
Cadılar, Kedi Kadınlar, Vampirler ve de İ s t a n b u l ' u n Kurt İdris Şah « b u n a likantropi (kurt a d a m ) derler...»
Adamları...
Kaynağımız y e n i d e n Batı'dan almadır ve bir u z m a n ı n , bir
Fransız araştırmacısının imzasını taşımaktadır. İnancımız ve y ö n
t e m i m i z şu ki, bir yerlere varabilmek için, tek ve de bilimsel (de
ğilse de yan-bilimsel) yol kaynakların önyargısız karıştırılması ve
gerektiğinde çatıştırılmasıdır. Bazen ç o k ufak bir nokta, d e ğ e r s i z
gibi g ö r ü n e n bir ayrıntı, satırların arasına karışmış bir satır, ilgisiz
sandığımız bir a d , bir referans bize yararlı bağlantılar, aydınlatıcı,
yönlendirici çağrışımlar sağlayabiliyor.
— 27 —
rın arasında. Artı bir dizi m a c e r a s e v e r b i l i m a d a m ı : İ d m o n , A m p -
hiaros v e M o p s o s gibi.
Altın P o s t ' u n ö y k ü s ü bilinen bir ö y k ü d ü r : J a s o n , M e d e a ' n ı n
yardımı ile, p o s t u k o r u y a n ejderi ö l d ü r ü y o r , istediğini elde e d i y o r
ve geri d ö n ü y o r . Altın P o s t ' u n ö y k ü s ü bir arayışın ö y k ü s ü d ü r
ancak, d i k k a t edelim, asıl ilginç o l a n b u ö y k ü n ü n , b u m a c e r a n ı n
izlediği «yol»dur.
IKINCI BÖLÜM
D o d o n a tapınağının kehanetler y a ğ d ı r a n a ğ a c ı n kerestesi ile
inşa edilen A r g o s gemisi de k e h a n e t l e r d e b u l u n u y o r , ç ü n k ü «ko
Kıyı kıyı B o ğ a z i ç i bir efsane, d e s t a n , m i t o s ve g i z e m şeridi ile ö l ü m arasındaki ince çizgiyi, ayırımı s i m g e l e y e n d e n i z d e n .
dir, her köşesinde e s k i d e n hatta ç o k eskiden k a l m a çarpıcı, ç e k i Denizleri aşarak, B o ğ a z i ç i ' n d e n g e ç e r e k , Altın Post ya da
ci ve hayal g ü c ü m ü z ü zorlayan bir ya da birkaç iz taşır. Bir y o l , bilgi y e n i d e n elde ediliyor. Batı'dan çalınan ve D o ğ u ' y a getirilen
bir geçiş, bir kapıdır Boğaziçi, isteyene Karadeniz'e, isteyene bilgi geri d ö n ü y o r s a da bu bilgiye erişebilmeleri için Jason" un ve
M a r m a r a ' y a açılan. o n u izleyenlerin Batı'yı D o ğ u ' d a n ayıran - y a d a Batı'yı D o ğ u ile
Gelişigüzel bir «güzergâh» çizildiğinde bile y o l a çıktığınız her b i r l e ş t i r e n - bir g e ç i t t e n , bir b o ğ a z d a n g e ç m e l e r i gerekiyor.
yer bir masalın, eski bir inanışın, d a h a da eski kahramanların ve J a s o n ' u n tehlikelerle (deniz kızları, ateş s o l u y a n boğalar,
kahramanlıkların, sevgilerin ve bilgeliklerin tılsımlı bir noktası gibi yarı kartal yarı kadın canavarlar) d o l u y o l c u l u ğ u bilgiye sahip
dir. o l m a k isteyen, kaynağına (Karadeniz'e) ulaşan ve aradığını elde
Kahramanlar, krallar, kraliçeler, tanrılar, ermişler ve efsanele e d e n g e r ç e k bir «giz sahibi»nin y o l c u l u ğ u değildir. J a s o n bir iha
ri yaratanlar! G ü r o l S ö z e n ' i n d e d i ğ i g i b i : «Efsane d e y i p g e ç m e net işleyerek bilgiye sahip olabiliyor, c e h e n n e m e kadar iniyor,
y i n . Efsanelerde güzellerin yanısıra g e r ç e k yatar. H e m de b o y l u d e ğ i ş i m d e n g e ç i y o r , o y s a g e r ç e k t e n arzuladığı bilgi v e e r d e m
boyunca.» değil servet ve güçtür.
Altın Post'u ele g e ç i r m e k için Karadeniz'e açılan 55 kürekli Y u n a n m i t o l o j i s i n d e n kalan bu efsane, b ü y ü c ü Sirse'nin kral
A r g o s gemisi g e ç i y o r B o ğ a z ' d a n , nice ünlü, kimi b i l i m c i , kimi Ulises'e anlattığı bu ö y k ü b i z c e iki a ç ı d a n ilginçlikler taşımakta
yarı tanrısal yolcuları ve gemicileri ile. Kimler y o k ki, o g e m i d e ! dır:
J a s o n var seferi d ü z e n l e y e n ve y ö n e t e n , g e m i y i inşa e d i p o n a 1) B o ğ a z i ç i ' n d e n geçiş,
adını veren usta A r g o s , Truva savaşlarına n e d e n o l a c a k güzel 2) Altın P o s t ' u n (bilginin) K a r a d e n i z ' d e n güçlenerek, Batı'ya
Helena'nın kardeşleri Castor ve Pollux, erişilmez o z a n Orfeus, dönmesi.
canavar M i n o t o r ' u ö l d ü r e c e k olan Theseus. Yoksa, Fransız Louis Charpentier'nin düşündüğü gibi,
Ve dünyanın en g ü ç l ü s ü diye bilinen Herkül bile var, Yuna D o ğ u ' y a açılan kapı (Boğaz) v e D o ğ u gibi sayılan A n a d o l u (Kü
nistan'dan Karadeniz'e kaçırılan kanatlı k o ç u n p o s t u n u arayanla ç ü k Asya) Atlantis kıyametinden k a ç a n , çeşitli yerlere (Kafkasya,
— 29 —
İrlanda, İngiltere) sığınan ve e n g i n bilginlerin taşıyıcısı olanların g ö r d ü ğ ü m ü z ve ilerde, kocasının ihanetine bir karşıt olarak
barınakları, g i d e r e k merkezleri mi oldular? çocuklarını ö l d ü r e n ve antik t r a g e d y a n ı n u n u t u l m a z ve lanetli kişi
Argos gemisi geri dönüyor, yeniden Boğaziçi'nden geçiyor, lerinden biri olan.
z o r u n l u olarak. A r g o n o t l a r b o ğ a z ı n iki kıyısında saltanat k u r a n Tarabya'nın anımsanan eski adı T h e r a p i a oluyor, y a n i Şifa,
Bebriker'in kralı A m i c u s ' a karşı savaşırlar ve galip geldiklerinde a n c a k d a h a ö n c e k i adı ise F a r m a k e u s ' d u r , Zehirleyen'dir. Efsa
onlara y a r d ı m e d e n kanatlı cin S o s t e n i o n ' a İstinye'de (Stenya, nelere kulak verecek olursak ilk T a r a b y a ' n ı n bu tür bir ad alması
Sostenion) bir t a p ı n a k inşa ediyorlar. nın n e d e n i d e , J a s o n ' a d e s t e k o l d u k t a n s o n r a peşine d ü ş e n ,
Anadolu Kavağı'ndan geçiyor konuşan gemi Argos ve bu M e d e a ' n ı n t ü m sahil b o y u n c a d ö k t ü ğ ü zehirdir.
kez y o l u n a olaysız d e v a m edebiliyor ç ü n k ü bir çıkıp bir b a t a n Boğaziçi'nin her köşesinde, her şirin, destansal küçük
adalar ç o k t a n d ı r devingenliklerini yitirdiler. k o y u n d a bir giz bizleri bekliyor ve a n t i k inanışlardan dirilip bizle
B o ğ a z kıyılarında az olay yaratmıyorlar bu A r g o n o t l a r , Altın re y e n i d e n sorular soruyor, kıyıdan kıyıya bir g i z e m zincirini kuru
P o s t ' u kapıp geri d ö n d ü k l e r i n d e : Kral A m i c u s , Pollux'a m e y d a n yor, ister bağıntılı ister (görünüşte) bağıntısız.
o k u y o r , o n u n l a d ö v ü ş ü y o r v e vuruluyor. İstinye'de b u o l a y d a n Bir zamanların B ü y ü k d e r e s i ' n d e bin yıllık bir çınar yükselirdi
s o n r a inşa edildiği söylenilen tapınak bir yana, Pollux, Bey B e y k o z ' u n d e f n e ağacı kadar gizemli ve efsaneler yaratan. Kimi
k o z ' d a bir d e f n e ağacını dikiyor ve s o n r a d a n , bu a ğ a c ı n dallarını eski tarihçilere g ö r e 1097 yılında haçlılardan G o d e f r o y de Bouil-
kıranlar çıldırıyorlar v e y a başka bir y o r u m a g ö r e , g ö r ü n m e z o l u lon bu ağacın altına yatmıştı, d a h a s o n r a k i kimi tarihçilere g ö r e
ünlü şirin bir mekândır, aynı z a m a n d a ç o k e s k i d e n k a l m a bir y o r u z . M e k â n l a r a , taşınamazlara hatta nesnelere tanınan «bel
efsanenin içerdiği bir ahlak dersinin de yeridir. lek» potansiyeli (belleği şarj e t m e k ya da bellekle şarj o l m a k
K i r e ç b u r n u ile Kefeli arasında adı Sadık Kaya olan bir k a y a işlemleri ile) bu g ü c ü n i z d ü ş ü m ü n d e n başka bir şey değildir.
— 33 — istanbul Gizemleri / R 3
sanat m e r k e z i . Hiç k u ş k u s u z Batı ile D o ğ u ' y u biraraya getiren, «Müslümanlar derler ki: Ayasofya, M u h a m m e d p e y g a m b e r i n
sentezini y a p a n bir merkez, gizemleri ve efsaneleri, inanışları ve zamanında bir zelzeleden yıkılmış, t a m i r e kalkıştıklarında k u b b e
izleri ile. G e z e g e n i m i z i n k u t u p l a ş m a (polarite) haritasında ö n e m l i yi bir t ü r l ü tutturamamışlar. S o n u n d a , Hızır'ın ö ğ ü d ü n ü d i n l e y e
bir nokta. rek, p e y g a m b e r i n t ü k r ü ğ ü , Z e m z e m s u y u v e M e k k e t o p r a ğ ı ile
1833'te A y a s o f y a ' y ı c a m i y k e n ziyaret e d e n Prusya elçilik karıştırılmış bir h a r ç sayesinde k u b b e yapılabiliyor. Evliya Çele
danışmanı M. v o n Tietz, Hıristiyan inançlarına g ö r e kutsal sayılan b i ' y e g ö r e , tapınağın T e r l e y e n Direk' d i y e a d l a n a n s ü t u n u n u n
emanetleri b u ş e k i l d e d e ğ e r l e n d i r m e k t e d i r : altında karılmış b u harç. B ü y ü k k u b b e d e n sarkan altından t o p
kandili, bu m u c i z e y e bir saygı anısı olarak Fatih astırmıştı.
«Güney y ö n d e b u l u n a n üst galeride, çukur, kırmızı renkte
bir m e r m e r var. B u n u n p e y g a m b e r i m i z İsa'nın beşiği o l d u ğ u söy Terleyen Direk (yahut Ağlayan Direk)te bulunan delik,
leniyor. Bir de a n n e s i tarafından İsa'nın yıkandığı kurna var. B u n Hızır'ın, kiliseyi c a m i y e ç e v i r m e k isteyince, yapının y ö n ü n ü kıble
ların ikisi birlikte K u d ü s ' t e n getirilmiş. Tapınağın k u z e y y ö n d e k i ye d ö n d ü r m e k için parmağını s o k t u ğ u delik imiş. Bu delikten
giriş kapısının s o l u n a d o ğ r u bir s ü t u n g ö r ü l ü y o r . Buna 'Terleyen sızan ıslaklığın t ü r l ü dertlere d e v a o l a c a ğ ı sanılır. Hızır'ın, Kadir
S ü t u n ' adı verilmiş. Sürekli olarak r u t u b e t t e n ıslandığı için, b u n a gecesi A y a s o f y a ' y a geldiğine, t a m altın t o p kandilin altında
— 36 -
— 37 —
m a n bir a n a g i b i g ö r d ü ğ ü m ü z d e , yeraltındaki kanallar v e gizli y o l ö n c e bir g ü n Avratpazan'ndaki b ü y ü k k u l e d e n binlerce yılan dışa
lar bu d ü n y a s a l ananın r a h m i n d e n başka bir şey değiller. Dolayı rı fırlayıp denize d o ğ r u yola koyulmuşlar. Aralarında ç o k iri bir
sıyla labirente ya da dehlize g i r m e k a n a y a bir d ö n ü ş t ü r , bir y e n i yılan varmış. Bu olayı binlerce kişi gözleriyle g ö r m ü ş . Yılanlar
d e n d o ğ u ş , bir arayış ve bir eğitim g ö r m e d i r . arkalarında bir t o z bulutu bırakmışlar. Hiç k i m s e b u n l a r a bir şey
1972'de A k s a r a y ' d a belediyenin kanalizasyon inşası için y a p yapmamış.»
tığı bir kazıda Bizans d e v r i n d e n kalma bir mezarlık ( k a t a k o m b ) Olaya bir «yılan göçü» gibi bakabiliriz v e y a aynı yazarın nak
bulunuyor, ikinci katı sularla d o l u ; 1963'te Taşlıtarla'da, H a v u z b a - lettiği karga ö r n e ğ i n e bağlayarak b u t o p l u g ö ç ü n altında başka,
şı s e m t i n d e , o t o tamircisi Cavid Cinci b o ş bir arsada açılan bir ola ki simgesel anlamlar da arayabiliriz.
delikten, d e f i n e a r a m a k niyetiyle yeraltına iniyor. C i n c i o r t a d a n T ü r k mitolojisinde yılan ö n e m l i bir yer tutmaktadır, efsanele
k a y b o l u y o r , tarlanın altında açılan dehlizi arkeologlar araştırıp re g ö r e k o z m i k (evrensel) âlemle birlikte yaratılmıştır ( L a k h m u ve
b u n u n da iki katlı ve yaklaşık olarak 87 m e t r e u z u n l u ğ u n d a o l d u L a k h a m u ) , b o y n u z l u o l u n c a k o r u y u c u görevini üstlenmektedir,
ğ u n u saptıyorlar. V o l g a Türkleri için u ğ u r l u bir hayvandır v . b .
B u n a karşın, halk inanışlarında, bazı yılanlar u ğ u r s u z sayılır,
Arayışlar s ü r d ü r ü l ü r k e n Cinci'nin c e s e d i b u l u n u y o r fakat bir
g ö r ü l d ü k l e r i yerlerde öldürmeleri gerekir. Ancak, ölü yılan y a ğ
bataklığa v a r a n dehlizin d e v a m ı n a ulaşılmıyor, ne o l d u ğ u , ne işe
m u r d u a s ı n d a kullanıldığı gibi yılan derisi de büyülerde, yılan göz
yaradığı ve h a n g i d ö n e m e ait o l d u ğ u ise kesinlikle anlaşılmıyor.
leri de nazar d e ğ m e l e r i n d e kullanılır, özellikle A n a d o l u ' d a .
Ayaklarımızın altında yerini, sayısını ve işlevini b i l m e d i ğ i m i z
Aşırı göstergebilimsel bir yaklaşım g i b i g ö r ü n ü r s e bile inancı
b u n c a dehlizler, yeraltı yolları ve labirentler açıldığına göre
mız şu ki her şey her şeyle her z a m a n bağıntılıdır, her şey bir
z a m a n z a m a n yerin altından g a r i p seslerin çıkmasına, y ü k s e l m e
n e d e n - s o h u ç ilişkisinden kaynaklanmaktadır. G e r ç e k gibi anlatı
sine hiç ş a ş m a m a m ı z gerekiyor. 26 Eylül 1980 gecesi, İ n ö n ü sta
lan bir olayın altında gizli, simgesel bir a n l a m yatabildiği g i b i efsa
dının civarlarında, yeraltından gelen ve b a l y o z sesine b e n z e y e n
ne, m a s a l , d e s t a n , batıl inanç diye nitelendirdiğimiz anlatıların
gürültüler d u y u l u y o r . Sesleri d u y a n ve m e r a k l a n a n bir g r u p
t e m e l i n d e bir g e r ç e k de yatabilir v e y a yatmaktadır.
asker ilgililere h a b e r veriyor, yerinde bir araştırma yapılıyor fakat
H a y v a n l a r d a n söz ettiğimize g ö r e k o n u y u s ü r d ü r e l i m v e b u
ne seslerin n e d e n i , ne de kesin çıkış noktaları anlaşılamıyor.
kez bir «ayazma»ya bağlı bir efsaneyi nakledelim.
Anlaşılmayan v e y a açıklanamayan her olayın altında bir Mekânımız Silivri Kapı ve Balıklı A y a z m a . Bu m e k â n a bağlı
esrar a r a m a k değildir niyetimiz. A n c a k y u k a r d a k i ö r n e k t e e n bir efsaneyi eski İstanbul'un ünlü ziyaretçilerinden İtalyan o z a n
basit, d o ğ a l bir açıklama olarak bir y a n k ı l a n m a d a n s ö z edebiliriz. v e yazar E d m o n d o d e A m i c i s ' i n k a l e m i n d e n o k u y a l ı m :
Aynı şekilde, mantıksal bir s ü r e ç içinde, bu ve benzer sesleri, aşı «Müslümanlar İstanbul surlarına s o n kez saldırmakta iken
rı gibi g ö r ü l e b i l e c e k a m a araştırmaya her z a m a n açık bir yakla manastırdaki (eski Balıklı Manastırı) bir R u m keşişi balık kızart
şımla gürültüleri henüz bilmediğimiz, g e r e ğ i ile araştırılmamış bir m a k t a y d ı . B i r d e n mutfağın kapısında bir b a ş k a keşiş g ö r ü n d ü ve
«yeraltı yolları» varsayımına da bağlayabiliriz. d e h ş e t içinde bağırdı: - Kent d ü ş t ü ! - Nasıl? - S o r d u d i ğ e r i -
Yeraltı dehlizleri, yeraltından çıkan sesler ve yine yeraltından Bu balıklar tavanın dışına fırlarsa b ö y l e bir şeye i n a n a b i l e c e ğ i m -
çıkan hayvanlar... Ve b u n u d e r d e m e z balıklar, yarı y a n m ı ş yarı p e m b e ve yalnızca
16. yüzyıla d ö n ü p Hans Dernshvvam'a kulak v e r e l i m : bir taraftan kızartılmış olarak t a v a d a n dışarı fırladılar ve b ü y ü k bir
«Birçok k i m s e bize inanılabilecek şu hikâyeyi anlattılar. Yıllar ihtimamla, alındıkları ve içinde halen y ü z d ü k l e r i suya daldılar.»
— 38 —
De A m i c i s İstanbul'da 1878 yılında b u l u n u y o r ve ayazmayı Eski İstanbul'un çeşitli s e m t l e r i n d e , mahallelerinde tekinsiz
bir R u m papazı ile birlikte ziyaret ettiğinde p a p a z o n a y u k a r k i gibi bilinen ruhların, hayaletlerin dolaştığı, g ö r ü n d ü ğ ü evler b u l u
efsaneyi anlattığı g i b i bir sarnıcın içinde yüzen kırmızı balıkları da n u r d u . İyi Sıhhatte Olsunlar'ın m e k â n olarak seçtikleri, barındıkla
gösteriyor. rı ve huzura k a v u ş m a d a n t e r k e d e m e d i k l e r i yerler.
Balıklı a y a z m a s ı ile ilgili e s k i d e n kalma b a ş k a inanışlar da İlk ç o c u k l u ğ u m u z d a B o s t a n c ı ' d a , k ö p r ü n ü n karşı tarafında
vardır ve b u n l a r d a n birine g ö r e İ m p a r a t o r Justinien o r a l a r d a n y ü k s e l e n yarı yıkık ve a h ş a p bir k o n a k eskisinin tekinsiz o l d u ğ u ,
g e ç m e k t e y k e n , bir kaynağın etrafında t o p l a n m ı ş bir kadın kalaba g e c e vakti içinde ışıkların dolaştığı söylenilirdi. Yeniyetmelik yılla
lığını g ö r ü p d u r u y o r , s o r u p s o r u ş t u r u y o r . Kadınlardan biri o n a rımızın B ü y ü k a d a s ı ' n d a da b e n z e r bir ev yükselirdi M a d e n d e n e n
«Şifalı s u y u n kaynağıdır bu» d e y i n c e de A y a s o f y a ' d a n kalma mal m e v k i n i n bir t e p e s i n d e . O da a h ş a p , ç ö k m e k üzere ve üstelik
z e m e ile o r a d a , a y a z m a y ı da içeren bir kilise inşa ettiriyor. n e d e n i bilinmeyen bir lanetle d a m g a l a n m ı ş .
Acı acı ö t e n kargalar, g ö ç halinde yılanlar, kehanetlerde Hayaletsiz bir eski kent, eski m e k â n d ü ş ü n ü l m e d i ğ i gibi
b u l u n a n kırmızı balıklar ve... hayaletsiz bir İstanbul da d ü ş ü n ü l e m e z . A b d ü l h a k H a m i t Çamlı
«Abdülhamit zamanında Galata'da, Lavirentos adlı 17. yüzyıl c a ' n ı n hayaletlerinden söz ediyor, N e c i p Fazıl Kısakürek 20 odalı
d a n kalma bir t e k ç i meyhanesinin m a h z e n i n d e k i bir ş a r a p fıçısı bir k o n a k t a g e z i n d i ğ i n d e b ü y ü k b a b a s ı n ı n hayaletini g ö r ü r gibi
nın içinde, g ö r e n l e r i şaşırtacak b ü y ü k l ü k t e ve s ü t t e n beyaz bir oluyor.
ö r ü m c e k b u l u n d u . A c a y i p hayvan hâlâ canlıydı, 300 yaşındaydı.» Topkapı Sarayı'nın Harem dairesinde gece vakti havuz
d i y e anlatıyor M e h m e t Şeyda. başından gelen kadın seslerinden, g ö r ü l e n ya da g ö r ü l ü r gibi
İlginç bir a d ı var bu m e y h a n e n i n , Lavirentos yani labirentin, o l a n s a y d a m şekillerden söz e d e n g e c e bekçilerini tanımıştık
d o l a m b a ç l ı d e h l i z i n Yunancası. V e b u m e y h a n e n i n m a h z e n i n d e b u n d a n 30 küsur yıl ö n c e ve T o p k a p ı Perileri m i t o l o j i m i z e dahil
b u l u n u y o r b u 300 yıllık o l d u ğ u söylenilen k o c a m a n v e b e m b e y a z edilen bir k o n u y u teşkil ediyorlar.
ö r ü m c e k . O l a ki, o da eskinin yeraltı geçitlerinden, n e r e d e başla Sultan 2. M a h m u t ' u n berber başılığından emekli o l m u ş yaşlı
dıkları, nereye vardıkları bilinmeyen gizli ve gizlenmiş yollarından M e m i ş Efendi'nin ö y k ü s ü anlatılır, T o p k a p ı Sarayı'ndaki perilerle
k o p u p gelen bir yaratıktı! ilgili olarak. Sultan I. A b d ü l h a m i t ' i n z a m a n ı n d a E n d e r u n ' a girmiş
H e m u n u t m a y a l ı m ki, antiklerin Galata'sı m i t o s l a r d a yeri o l a n b u M e m i ş Efendi t ü m ö m r ü n ü s a r a y d a geçirmiş, n ü c û m v e
olan bir b ö l g e y d i . İlk Galata ya da S y k a e (Sika = İncir) incelikle s i m y a konuları ile uğraşmış ve k e n d i n i bu konularda ç o k bilgili
riyle ünlenmişti a n c a k , Strabon, Dionisios v.b. tarihçilere bakılır s a n ı y o r m u ş . Cinlere, perilere ve yıldızlara inanan yaşlı g i z e m c i
sa, mitologyanın tanrılarına, tanrıçalarına Eros, Venüs ve M e m i ş sarayın b a h ç e s i n d e b u l u n a n bir şimşirliğin perilerin m e k â
Diana'ya, tapınakları ile ilişkili, bir b ö l g e ve cinselliğe dayalı nı o l d u ğ u n u , perilerin Türkleri ve de padişahı ç o k sevdiklerine de
gizemli ayinlerin, kutlamaların bir merkezi. inanırmış. Hatta ve hatta, M e m i ş Efendi'nin anlattığına g ö r e , her
Galata'nın yüzyıllar sonrası, m e y h a n e l e r i , e ğ l e n c e yerleri ve g ü n seher v a k t i n d e t ü m üst rütbeli periler o şimşirlikte toplanır,
hayat kadınları ile zevk ve «sefahat» bölgesini o l u ş t u r m a s ı belki d i v a n kurulur ve peri padişahı da bu divanı yönetirmiş.
de bu antik inanışların, halen ortalarda esen «havası»ndan kay M e m i ş ' i n t ü m b u anlattıklarına r a ğ m e n şimşirliği kaldırma
naklanmıştır. kararı alındı ve karar uygulandı. B u n a kızan yaşlı g i z e m c i de b u n
d a n b ö y l e T o p k a p ı ' d a felaketlerin hiç eksik olmayacağını söyle
*** miş durmuş.
— 40 —
Peri y a d a cin o l u p olmadığını b i l m i y o r u z fakat ailemizde y o r d u . Kendilerine hizmet e d e n H ü s a m e t t i n Efendi ile hanımı d a ,
anlatılan bir olayı b u r a d a n a k l e t m e n i n ilginç ve y e r i n d e olacağını evin alt katına yerleşmişti. Kıt kanaat g e ç i n e n hizmetkârların
düşünüyoruz. hayatında, bir g ü n , dikkati ç e k e n bir değişiklik o l d u : bayağı refah
Olayın g e ç t i ğ i yer B e y o ğ l u , Asmalımescit S o k a k 50 numaralı içinde y a ş a m a y a başlamışlardı. B u d u r u m u n d e v a m e t m e s i üzeri
evdir, olayın g e ç t i ğ i tarih 1912-1914 yılları arası, olayın k a h r a m a n ı ne M a h m u t Ağa, H ü s a m e t t i n E f e n d i ' d e n kuşkulandı ve zenginlik
ise bu yazarın b ü y ü k a n n e s i , adı ile Mariana Filipucci. lerinin sebebini ö ğ r e n e n e k a d a r a d a m c a ğ ı z ı sıkıştırdı. H ü s a m e t
Ailenin o l d u k ç a d a r bir gelirle y a ş a m a k t a o l d u ğ u o yıllarda t i n Efendi de, çaresiz kalınca, her s a b a h n a m a z ı n d a n s o n r a b a h
(Birinci D ü n y a Savaşı ö n c e s i ya da başlangıcı) bir kış sabahı ç e d e k i k u y u n u n başında bir O s m a n l ı altını b u l d u ğ u n u a ç ı k l a m a k
evin g e n i ş ç e a v l u s u n u s ü p ü r m e k t e olan, kara kara d ü ş ü n c e l e r e z o r u n d a kaldı. Ne var ki, her g ü n t e k r a r l a n a n bu 'apor' f e n o m e n i
dalmış büyükanne Mariana üst kat merdivenlerinden birinin de o a n d a n itibaren s o n a erdi. M a h m u t A ğ a ' n i n merakı t a t m i n
inmekte o l d u ğ u n u , yaklaştığını d u y m u ş , d ö n m ü ş bakmış v e hay o l m u ş t u a m a zavallı H ü s a m e t t i n Efendi ile hanımı g e n e fakirlik
retler içinde kalmıştı. içinde kalmışlardı.»
M e r d i v e n l e r d e n inen ve yaklaşan, e v d e hiç g ö r m e d i ğ i , bir Sarıkaya'nin naklettiği olay bir «apor» sayılacaksa b i z i m nak
zenciydi, alımlı, kır saçlı ve fesli. «Bir paşa gibi giyinmiş, sırmalar lettiğimiz aile olayının açıklanması ve tanımlanması da bir ö z d e k -
la süslenmişti.» d i y e anlatırdı b ü y ü k a n n e . Z e n c i ö n ü n e d u r m u ş ,
leştirme (materyalizasyon) olabilir, spiritualist açıdan.
eğilip s e l a m v e r m i ş sonra da r e d i n g o t u n u n c e b i n d e n bir kese
Tekinsiz evlerden söz e t t i ğ i m i z d e bunları veya en azından,
çıkarıp, Mariana'nın eline bırakmış ve k a p ı d a n çıkıp gitmişti.
b u n l a r d a n bazılarını «poltergeist» ( v u r u c u ruh) olaylarına da b a ğ
B ü y ü k a n n e hayretten d o n a kalmış, bir süre s o n r a k e n d i n e
layabiliriz, aşağıda v e r d i ğ i m i z iki ö r n e k t e o l d u ğ u gibi:
gelmiş, keseyi açtığındaysa içinin altınlarla d o l u o l d u ğ u n u gör
1) Yeri: İstanbul, Vaniköy, Kuleli Askeri Lisesinin y a n ı n d a k i
müştü.
s p o r salonuna bitişik mahalledeki evler.
T a m o sırada s o k a k t a n kızı (annemiz) Elisabetta g e l m i ş
Tarihi: A ğ u s t o s 1964.
b ü y ü k a n n e d e s o r m u ş o n a s o k a k t a şöyle b ö y l e bir zenciyi g ö r ü p
Olayın süresi: 10 g ü n .
g ö r m e d i ğ i n i . Hayır kızı b ö y l e bir kimseyi g ö r m e m i ş t i , ne o, ne de
Olayın niteliği: Çeşitli y ö n l e r d e n atılan taşlar ve m o z a i k kırın
başka birileri. Sanki b i r d e n cisimlenmiş, b ü y ü k a n n e n i n parasal
tıları.
sorunlarını bir çırpıda halletmiş ve de kayıplara karışmıştı.
Olayın tanıkları: Mahalle muhtarı, mahalleli gençler, polis,
Kesin o l a n bir şey varsa o da o g ü n , o e v d e h e r h a n g i bir
zencinin kalmadığı, d a h a ö n c e v e d a h a s o n r a hiç g e l m e d i ğ i , askerler.
A n c a k o evde, d ö r t - b e ş yıl sonra, bir r u h ç a ğ ı r m a seansı asker; asker o r a d a n uzaklaştırılınca olaylar kesildi.
esnasında üç bacaklı yuvarlak bir orta masanın d ö r t kat m e r d i Olaylar kesilmesine kesildi o y s a «poltergeist» belirtisi olarak
v e n b o y u n c a indiği seansa katılanlar tarafından g ö r ü l d ü ! literatüre g e ç e n b u örnek, s o n u ç t a d a h a ç o k bir şaka gibi g ö r ü n
Altın dağıtımı ile ilgili bir olayı Haluk E g e m e n Sarıkaya bu mektedir.
şekilde anlatıyor: 2) Yeri: istanbul, Halıcıoğlu, Salınadur mevkindeki bir ev.
«1930'larda İstanbul, P a ş a b a h ç e ' d e , İncirköy Mahallesi, Köy- Tarihi: Kasım 1966.
başı S o k a ğ ı ' n d a k i 10 numaralı evde, M a h m u t A ğ a ve ailesi o t u r u - Olayın süresi: 3 ay.
— 42 —
Olayın niteliği: Evin a k ş a m saat 17.30'dan s a b a h a d e k taş m u n d a hazinesi saklıdır ve orayı o l a ğ a n ü s t ü varlıklar b e k l e m e k t e
lanması. dir; hazineye, Mısır'da o t u r a n ünlü C e r r a h ' t a n b a ş k a k i m s e gir
Atılan nesneler: M e r m e r parçaları, t u ğ l a , briket parçaları, taş meyecektir. Balıkçı b i r ç o k m a c e r a l a r d a n s o n r a Mısır'daki Cer-
lar. rah'ı bulur, İstanbul'a getirir. Cerrah, p a d i ş a h a d a m a t olur ve
Olayın tanıkları: Evin sahibi Muzaffer Ö z g ö r e n , polis, b e k ç i , b u g ü n o n u n adı ile anılan b ü y ü k hastaneyi kurar.»
k o m ş u l a r , mahalleli. Hazine inanışlarını, d e f i n e t u t k u s u n u d e s t e k l e y e n h o ş bir
Olayın ç ö z ü m ü : Başladığı g i b i bitti. masaldır b u , İstanbul f o l k l o r u n a yerleşmiş. N e d i r ki, hastane, Cer
Y u k a r d a k i iki olay gereği ile incelenmiyor, araştırılmıyor, rah M e h m e d Paşa'nın adını taşıyorsa d a , k u r u l u ş u 1910 yılına ait
kalan bilgiler de yeterli o l m u y o r . B u n a karşın 1967'de U n k a p a - tir.
nı'ndaki, basında «uğursuz» d i y e tanıtılan bir evde g e ç e n l e r ç o k Yukarki ö y k ü y ü anlatan v e «İstanbul A n s i k l o p e d i s i n i k a y n a k
d a h a tipik belirtiler taşımaktalar. Ş ö y l e ki: olarak kullanan Pertev Naili Boratav'ın belirttiği gibi efsane hasta
- Duvarda asılı b u l u n a n bir yer masası yerinden k o p u p mer nenin C e r r a h p a ş a adını taşımasından ve ö t e y a n d a n , 1944 yılın
d i v e n l e r d e n aşağıya yuvarlanıyor ve bu olay t a m 7 kez tekrarlanı da ek bir p a v y o n inşaatı sırasında yapılan kazıda bir işçinin o yer
yor; de bir define b u l m a s ı n d a n kaynaklanmıştır bir olası.
- Ertesi g ü n m a s a y a n kanatlarından b e t o n çivilerle, d u v a r a İ s t a n b u l ' u n her k ö ş e s i n d e bir g a r i p olay, bir gizemli efsane,
çivileniyor fakat y e n i d e n yere d ü ş ü y o r , çivili yerleri d u v a r a asılı bir eski inanış karşımıza çıkıyor ve d o ğ r u s u , m a l z e m e hiçbir
kalıyor; z a m a n yeterli g i b i g e l m i y o r araştırılmayan, b i l i n m e y e n v e y a u n u
- H e n ü z kurulmamış olan t a ş k ö m ü r sobası 3 kez devrili tulan b a ş k a c a olaylar ve örnekler akla gelince.
yor; Kızkulesi'ne b a ğ l a n a n ç o k bilinen efsaneyi b u r a d a bir kez
- O t u r m a odasındaki bir s e h p a b i r ç o k kez yere d ü ş ü y o r ve d a h a n a k l e t m e k gerekli mi a c a b a ? A m a h a n g i efsane? Batılılar
b u n d a n başka vazolar, sandalyeler, e c z a dolabı v.b. a n i d e n y e r e için Kızkulesi halen L e a n d r o s Kulesi olarak biliniyor, Venüs rahi
düşüyor. besi sevgilisi H e r o ' y a ulaşabilmek için b o ğ a z ı g e ç m e y e kalkan
Parapsikolojinin kabul edip incelediği bu tür «poltergeist» ve b o ğ u l a n g e n ç Leander'ın anısı y ü z ü n d e n . İstanbul inanışları
( v u r u c u ruh) olayları genelde ruhsal dalgalanmalar g e ç i r m e k t e ise k a d e r i n d e yılan tarafından ısırılıp z e h i r i n d e n ö l e c e k olan, bir
olan ç o ğ u b u l u ğ ç a ğ ı n d a g e n ç l e r e bağlanıyorsa d a sıralanan sultanın kızından söz ediyor. Kızının hayatını k u r t a r m a k u m u d u
ö r n e k l e r d e , kaynaklara bakılırsa h e r h a n g i bir i n c e l e m e yapılmadı ile sultan g e n ç , güzel kızını sularla sarılı o kuleye kapatıyor fakat
ğ ı n d a n - v e bir abartı d o z u n u d a i m a g ö z ö n ü n d e t u t a r a k - b u v e k ö t ü yazgıyı y e n e m i y o r , ç ü n k ü bir ü z ü m sepetine gizlenen bir
bu t ü r olayları kesin bir kategoriye b a ğ l a y ı p t a t m i n e d i c i bir s o n u yılan, s o n u ç t a , g e n ç kızı ısırıyor.
ca v a r a b i l m e k olanaksız gibi g ö r ü n ü y o r . Sonra... Bir Halic'i d ü ş ü n ü n , eskilerin Altın B o y n u z gibi bil
Altın dağıtanlar, evleri taşlayanlar, d e v i n g e n nesneler ve gizli dikleri, adlandırdıkları Halic'i ve halen t a r a n m a y a n , araştırılma
hazineler... y a n derinlikleri. Batan g e m i l e r d e n ve hiç kuşkusuz, gizli, suların
Bir gizli hazine ö y k ü s ü C e r r a h p a ş a Hastanesinin kuruluşu altında kalmış definelerden söz ediliyor. Nerede, nasıl ve ne
h a k k ı n d a anlatılır. zaman?
«Mirasçısı o l m a y a n ç o k z e n g i n bir a d a m ö l ü m d ö ş e ğ i n d e , Ve n e d e n Altın B o y n u z ?
k o m ş u s u fakir bir balıkçıya vasiyetini söylemiş. Konağının b o d r u Gizemsel inançlara g ö r e b o y n u z l u atın, m i t o l o g y a d a Likorn
olarak bilinen atın b o y n u z u bir antendir, evrensel ( k o z m i k ) bir
a n t e n ve bu a n t e n i sayesinde kutsal at Likorn'un evrenin tanrısal
merkezi ile bağlı o l d u ğ u d ü ş ü n ü l m e k t e d i r . M o ğ o l inanışları da
ata evrensel bir öz tanımakta, tek b o y n u z l u atın telepatik bir b a ğ
lantı k u r d u ğ u g ö r ü ş ü n e dayanmaktadır.
Yoksa Altın B o y n u z adı civarlarda yaşayan atlı Şitler (Scyt-
h e s ) d e n ve onların b o y n u z a verdikleri, mitoslara bağlı d e ğ e r d e n
mi kaynaklanıyor? ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ya Galata'yı k u r d u ğ u s ö y l e n e n ve A n a d o l u ' y a açılıp A n c i -
ra'nın, b u g ü n k ü Ankara'nın temellerini atan, B o h e m y a - M o r a v i y a
tepelerinden k o p u p gelen Keltlerden hiçbir şey k a l m a m ı ş mı bu İSTANBUL İNANIŞLARI
kentin antik inanışlarında ve o n l a r d a n kaynaklanan gizemlerin
den? Kimine g ö r e bir M e g a Kent, bir B ü y ü k Şehir, kimine g ö r e y s e
Mekânlar ve gizemler dedik, mekânlar ve efsaneler, m e k â n bir b ü y ü k Kasaba veya k o c a m a n , kent boyutlarında, bir k ö y bile
lar ve bilinmeyenler... şimi olan b u g ü n k ü İstanbul'da t ü m ü ile ö z g ü n sayılabilecek neler
Kutsal yerler kendiliklerinden inançsal gizemler taşırlar, ister kaldı? Ve bu kalanların arasında yine İstanbul'a t ü m d e n ö z g ü ne
ruhsal tinsel, ister g ö r ü n ü r d e d a h a s o m u t hatta esrarlı. gibi inanışlar kaldı?
Beyazıt'taki Kâtip Sinan Camisi b u n l a r d a n biridir, b a h ç e s i n Eskiden, ç o k eskiden, Fetih ö n c e s i n d e n , Bizans'tan kalanlar
deki boş bir m e z a r ve k u b b e s i n d e k i bir tabutla; c a m i y i yaptıran artık bir çeşit k o z m o p o l i t m i t o l o g y a oluşturmuşlardır. S o n r a d a k i -
(1496) Kâtip Sinan'ın mezarı ve de mezara g i r m e k i s t e m e y e n ler, İslam İstanbul, Osmanlı İstanbul ile şekillenenler ve g i d e g i d e
tabutu. iç göçlerle beslenenler f o l k l o r u n sayfalarına karıştılar.
Kâtip Sinan ve t a b u t u hakkında anlatılan bir İstanbul inanışı B u g ü n ü n çarpık kentleşmesi ile içinde yaşadığımız bu İstan
na - v e araştırmacı Namık Talat Güraslan'ın bir ç a l ı ş m a s ı n a - bul ç ö z ü l m e s i ve tanımlaması ç o k zor olan, renkleri ve çizgileri,
g ö r e tabut, b u n d a n yaklaşık beş yüzyıl ö n c e , m e z a r a k o n d u ğ u n anlamları ve değerleri iyiden iyiye karışmış bir mozaiki sergile
d a g e c e vakti o n u ö r t e n t o p r a k t a n k u r t u l m u ş , y ü k s e l m i ş v e c a m i mektedir. H e m öyle bir m o z a i k ki, s o m u t o l m a k t a n ç o k her kay
nin kubbesinin yanına yerleşmiş. naktan gelen, her kaynaktan beslenen, z a m a n z a m a n bir sente
K u b b e d e n alınıp yeniden mezarına k o n m u ş a m a aynı g e c e z e yaklaşan, z a m a n z a m a n a c a y i p bir karmaşıklık yaratan t ü m
t e k r a r d a n u ç u p seçtiği yere, yükseklere geri d ö n m ü ş t ü r . Üç kez d e n soyut, y a p a y g ö r ü n m e k t e d i r .
tekrarlanan b u o l a y d a n sonra c a m i n i n imamı v e c e m a a t karara i s t a n b u l ' u n g e r ç e k inanışları - i s t e r t ü m d e n ö z g ü n , ister dış
varıp Kâtip Sinan'ın mezarına s ı ğ m a y a n t a b u t u n u seçtiği y e r d e etkenlerle b e s l e n e n - y u k a r d a işaret ettiğimiz gibi f o l k l o r u n kap
bırakmışlar. O g ü n b u g ü n tabut halen yerinde g ö r ü l m e k t e d i r . samına girmiş türler ve çeşitlemelerdir. Nedir ki, bunların çeşitle
Evliya Ç e l e b i ' d e n çıkma d e ğ i l s e d e , bir s o n r a k i b ö l ü m d e ri, ilginç saptamaları ve bu saptamaların, ayrıntı ve çağrışımların
bazı örneklerine d e ğ i n e c e ğ i m i z , sayısız İstanbul inanışlarından d o ğ u r d u ğ u v a r s a y ı m v e y o r u m l a r her z a m a n üzerinde d u r u l a c a k
alınmış bir imge... bir malzemeyi, bir kaynağı m e y d a n a getirmektedirler.
İstanbul'da nelere inanılmadı ki (ve ola ki halen inanılıyor)?
D ü n y a y ı d ü ş ü n e l i m , ilkin ü z e r i n d e yaşadığımız bu yuvarlak bul'a gelir, fakir bir sakanın kapısına varır ve bir ay s ü r e c e o n a
gezegeni... hizmet e d e r m i ş .
K e n t i m i z d e k i eski bir halk inanışına g ö r e d ü n y a 70 b i n ayağı Sık sık s u s u z l u k t a n kıvranan İ s t a n b u l ' u m u z d a atlı sakalar
olan bir sarı öküzün boynuzları a r a s ı n d a durmaktadır. Öküz ç o k t a n d ı r p i t o r e s k bir tarihe v e ö n c e k i y ü z y ı l d a n k a l m a g r a v ü r v e
y a k u t t a n d ö r t köşeli bir taşa basar, bu taş bir ateşin üzerinde tablolara karıştıklarından K ö r o ğ l u ' n u n atının artık k e n t i m i z e uğra
d u r u r v e b u ateş d e Tanrı g ü c ü n e dayanır. dığına i n a n m a k bir hayli zor.
— 49 — istanbul Gizemleri / F: 4
/
— 50 — — 51 -
p a ' d a n hatta A s y a ' d a n kovarak İran'ın bir u c u n a k a d a r s ü r e c e k etrafındaki t ü m evler, d ü k k â n l a r kül o l u r k e n nalıncı d ü k k â n ı n a hiç
ve kutsal kılıcı s ü t u n l a r d a n birinin d i b i n d e o t u r a n bir ihtiyara vere bir ş e y olmaz, d e d e ise d ü k k â n ı n d a kalıp direnir.
cektir. B ö y l e c e İstanbul yeniden d ü n y a n ı n kraliçesi olacaktır.» Kocaeli'li o l u p İstanbul'a g e l e n v e Ş e y h N u r e d d i n Z a d e ' n i n
Nedir ki, b e k l e n i l e n kılıçlı melek g ö r ü n m e d i , Osmanlılar Avru hizmetine giren Hatip Zâkiri (yıllar b o y u t e k k e l e r d e zikircilik yaptı
pa'nın Viyana'sına d a y a n d ı ve İstanbul d ü n y a kraliçelerinden biri ğı için bu adı almıştır) sarığı ile ilgili bir ö y k ü y ü z ü n d e n Evliya
o l m a y ı s ü r d ü r d ü ğ ü g i b i b u g ü n bile, t ü m çarpıklıklarına r a ğ m e n , Çelebi tarafından anılır.
saltanatını s ü r m e m ü c a d e l e s i n i veriyor. Bir g ü n , ö ğ l e ezanında bir ç a y l a k H a t i p ' i n sarığını kapıp eza
İstanbul'un Fethi ile bir ç a ğ kapanıyor. Bizans'tan k a l m a kut nın o k u n d u ğ u minarenin alemi üzerine koyar ve sarık bir hafta
sal emanetler ve o n l a r a bağlı, o n l a r d a n kaynaklanan inanışlar ve b o y u n c a o r a d a kalır. Bu ara sarığından olan Hatip Zâkiri gider
efsaneler tarihe karışıyor, tarihin ayrı bir sayfasını o l u ş t u r u y o r l a r olayı Sultan Mustafa'ya anlatırsa da sultan borçlarını ö d e m e s i ,
ve Osmanlı İstanbul a d ı m a d ı m k e n d i n e ö z g ü kentsel inanışlarını kefen ve c e n a z e masrafını karşılaması için o n a bir kese altın
ve gizemlerini o l u ş t u r u y o r . verir.
Şeyhlerin, pirlerin, dedelerin kenti oluyor, İslam gizemciliği Zâkiri evine d ö n d ü ğ ü n d e bir rüzgâr eser, m i n a r e n i n tepesin
nin bir merkezi ve sonraki b ö l ü m l e r d e g ö r e c e ğ i m i z gibi, bu d e k i sarık havalanır, yere düşer. Ertesi g ü n ise Hatip ansızın ölür.
gizemciliği araştıran, b u n d a n etkilenen Batılı usta ve «üstatlar»ın Evliya Çelebi'ye bakılırsa ya G e l i b o l u ' d a n ya da Peçe, Sirem
kaçınılmaz u ğ r a k yeri. taraflarından gelip Unkapanı'na y e r l e ş e n Hazreti Kapanî M e h m e t
İlkin, s o n s u z bir k a y n a k olan, Evliya Çelebi'ye kulak verelim Efendi elinde bir balta ile gezinip b u l u n d u ğ u kehanetleri ile ünlen-
ve ondan Merkez Muslihiddin Efendi, Hazreti Nalıncı Memi mişti.
Dede, Hatip Zâkiri, Hazreti Kapanî M e h m e t Efendi, Yetmiş Kuruş Evliya Çelebi kehanetlerinin birini şöyle anlatır:
Dede, Elekçi Divanesi v.b. hakkında bilgiler e d i n e l i m . «Bir g ü n Kapanî, Sultan M u r a t ' a varıp: 'Murat Çelebi, Unka-
Halvetiye ş e y h l e r i n d e n olan, ö l d ü ğ ü n d e Yenikapı'nın dışın p a n ı ' n d a k i S ü ğ l ü n M u s l u Sultan üç g ü n s o n r a iflas e d e c e k . Zaval
d a k i tekkenin y a n ı n d a özel bir t ü r b e d e g ö m ü l e n M e r k e z Muslihid lıya elli kese y a r d ı m et de b o r c u n u ö d e s i n ' diye ricada bulunur.
din Efendi n a m a z kıldığı sırada bir ses duyar. Yedi bin yıldan beri Murat Han:
o m e k â n d a y a t a n «kırmızı renkli, sedef lezzetli» bir hayat pınarı 'Peki B a b a Sultan' der.
nın sesidir bu ve pınar h u m m a hastalığına karşı bir ilaç olarak O r a d a bulunanlar bu s ö z l e r d e n şaşırırlar a m a , Allah'ın hik
yaratıldığından ş e y h i n emriyle y e r y ü z ü n e ç ı k m a y a hazırdır. m e t i , üç g ü n s o n r a Muslu' Sultan'ın sarayından bir b ü y ü k ateş
Şeyh, n a m a z kıldığı bir s e c c a d e n i n b u l u n d u ğ u y e r d e bir çıkıp, sultan a n c a k yalınayak k a ç a r a k canını kurtarır; her şeyi
k u y u kazmaya karar verir ve dervişlerinin yardımını ister. «Bismil y a n d ı ğ ı n d a n iflas eder.»
lah» diyerek t o p u ğ u ile yere vurur, kazı başlar v e kırmızı renkli bir Kehanetlerde b u l u n a n b a ş k a biri d e B u d i n ' d e k i S e m t u r n a
su fışkırır, o s u d a n sabahleyin aç karnına üç kez içenler de h u m kalesinin ağası Yetmiş Kuruş Dede. E ğ r i ' d e Fatih Sultan'ın yanın
m a d a n kurtulurlar. d a savaşmış, ermişlerle biraraya g e l m i ş a m a s o n r a d a n b u n u
Aslen B e r g a m a ' l ı olan Hazreti Nalıncı M e m i D e d e ise Unka- s a ğ a sola anlattığından, yedi yıl t u t u l m u ş t u r . Yedi yıl g e ç t i k t e n
panı'nın Araplar çarşısındaki bir d ü k k â n d a nalıncıdır. G ü n ü n birin s o n r a k o n u ş t u ğ u n d a söyleyebildiği tek şey «Yetmiş kuruş»muş.
de U n k a p a n ı ' n d a bir yangın çıkar yayılır, uzanır. M e m i D e d e ' n i n Sultan M u r a t ' a Revan kalesini y e d i g ü n d e alıp s o n r a d a n İranlıla-
— 53 —
ra geri v e r e c e ğ i n i söyleyen ve haklı çıkan Yetmiş Kuruş D e d e ' n i n ği ö n g ö r m e k » , bu geleceği ö n g ö r e b i l m e k için bir fal, bir kehanet
sesi, anlatır Evliya Çelebi, kendisi İ s t a n b u l ' d a y k e n Sultan Murat aracına b a ş v u r m a k s a n e d e n kimi «in» ve kimi de «out» oluyor?
tarafından savaş alanlarında d u y u l u r m u ş . Remil, Batı'da, «geomancie» olarak tanınır ve Uzakdoğu
Bir d e , Ç e l e b i ' n i n dizisinde, elekten b a ş k a bir şey y e m e y e n kökenli bilinir. Bir sözlük tanımlaması ile g e l e n e k s e l bir bilimdir
dilsiz Elekçi Divanesi var ki, rivayete g ö r e , ö l ü m ü n d e n bir g ü n ve yıldız bilim (astroloji) gibi, h o r o s k o p l a r düzenler, y e r y ü z ü n ü n
ö n c e k o n u ş m u ş v e yanından g e ç e n birine kapısının dışına g ö m ü l «aura»sı ile kıyasla kişinin d o ğ a s ı n ı ve yazgısını açıklar. Aslında
m e y i istediğini söylemiştir. Remil - y a d a L i m - a l - R a m î - A r a p kökenlidir, s ö z c ü k karşılığı ise
G e ç m i ş yüzyılların İstanbul'u için şeyhlerin, pirlerin kenti «yeryüzü cinleriyle haberleşme»dir ve Remilin s ü r e c i içinde «yer
dedik. Ve d e v a m ı n d a bakıcıların, şifacıların, tılsımcıların, nazarcı- y ü z ü cinleri» d e n d i ğ i n d e y e r k ü r e n i n «tellürik» g ü ç l e r i y a d a y e r y ü
ların. z ü n ü n «aura»sı anlatılmaktadır.
Öyleydi, p e k ç o k şeye inanılan d ö n e m l e r d e . T ü m bunlar, b u Yıldızbilimde o l d u ğ u gibi Remilde kullanılan ve çizgi ile nok
inanışlar salt g e ç m i ş t e mi kaldı? Hiç değil ç ü n k ü her ç a ğ k e n d i talardan o l u ş a n 16 şeklin her biri, sırası ile, bir b u r c a , bir gezege
inanışlarını g e t i r d i ğ i gibi eskiden kalanlara y e n i d e n sahip çıkıp ne, bir g ü n , unsur, m a d e n ve c i n s e (kadın, erkek) bağlıdır, ileti-
kendi çağının gereksinimlerine g ö r e uyarlar v e değişik, t ü m d e n şimlidir. Remilin İslam öncesi Araplardaki ilk kullanılışı k u m üze
ç a ğ d a ş (giderek teknolojik) işlemlerden g e ç i r e r e k uygular. rinde çizgiler ve noktalar ç i z m e k l e yapılırdı. Z a m a n l a tahta veya
B u g ü n k ü İ s t a n b u l ' u m u z d a , ilerdeki b ö l ü m l e r d e g ö r e c e ğ i m i z kâğıt ya da b u ğ d a y t o h u m l a r ı kullanılmaya başlandı.
gibi, yarını açıklayanlar, ö n g ö r e n l e r ve y o r u m l a y a n l a r hiç eksik G e l e n e ğ e g ö r e Remil, Hazreti Danyal'a verilmiş bir m u c i z e
değiller a n c a k y ö n t e m l e r i , araçları ve iletişim şekilleri d e ğ i ş t i . dir ve ç o k ilginçtir ki, bu m u c i z e n i n ü r ü n ü o l a n u y g u l a m a Çinlile
Eskiden k a l m a bilgiler b u g ü n ü n tekniği ile s u n u l m a k t a d ı r artık ve rin ünlü «Değişimler Kitabı» olarak anılan, başlıbaşına evrenbilim-
teknik araçlar araya g i r d i ğ i n d e n d a h a k o l a y c a , hatta d a h a «uy sel (kozmik) bir y ö n t e m oluşturan, «Yi King» ya da «İ Ching» ile
garca» kabul edilmekteler. çeşitli benzerlikler g ö s t e r m e k t e d i r .
G e ç m i ş e d ö n ü p bir kez d a h a Evliya Ç e l e b i ' y e kulak v e r e l i m Remil noktaları ve çizgileri ile, 16 şekil oluşturur, Yi King ise
ve 17. yüzyıl İ s t a n b u l ' u n d a k i bir bakıcı-falcı esnafı olan Remilciler 64 şeklini kısa (- -) ve uzun ( ) çizgilerle ifade eder; Remil
hakkında v e r d i ğ i bilgileri aktaralım: gezegenlerle bağlantılıdır, Yi King'in 64 şekli biraraya getirildiğin
«Remilciler Esnafı: dükkânları 15, kendileri 300 kadardır. B u n de bir evrenbil imsel harita m e y d a n a çıkar. Her ikisi birer fal aracı
lar da u l e m a sınıfından olduklarından kazasker alayı ile tahtıre gibi kullanılıyorsa da her biri, bir kehanet y ö n t e m i o l m a k t a n baş
vanlar üzerinde, talih tahtasını, kur'a ve t e m i l tahtalarını m e y d a ka, temsil ettiği k ü l t ü r ü n evrenbilimsel görüşlerini yansıtmaktadır.
n a k o y u p : ' U ğ u r v e m e s u t talih... u ğ u r s u z talih... maksat v e Ya d a , Cari G u s t a v J u n g ' u n y o r u m u ile, ikisi de ruhbilimsel ve
meramızı g ö r e l i m . . . ' diye, Remilcilere m a h s u s kelimeler söyleye fizikötesi uzantıları, çağrışımları olan birer anahtardırlar.
rek geçerler. Pirleri Hazreti Ali'dir ki, ünlü Remilcidir. Bu bilgi p e k Kimi u ğ u r l u ve uğursuz yazgıyı ö n g ö r ü r , o k u r ve açıklar,
eskidir. Asıl k u r u c u s u Hazreti Danyal idi ki bu ilmi Cebrail aleyhis- kimiyse bu yazgıyı y ö n l e n d i r m e k , değilse de etkilemek için gizle
s e l a m d a n ö ğ r e n m i ş ve Remil ile m u c i z e göstermiştir.» re ve gizli bilgilere d a y a n a n önlemler alır, b o n c u k l a r , nazarlar ve
Tarot furyasına kapılmış bir İstanbul'da geleneksel ve D o ğ u tılsımlar g i b i .
kökenli k u m falı Remil t ü m d e n u n u t u l m u ş m u d u r ? S o r u n «gelece B ü y ü k kent İstanbul'da büyüsel işlemlerin yüzyıllar b o y u n c a
— 55 —
yapılması, b u n l a r d a yerel ve yerel o l m a y a n , A n a d o l u ' n u n her Yedi t e p e d e değişik tarihlerde inşa edilen y e d i ibadet yeri,
y ö r e s i n d e n v e A n a d o l u ' n u n ö t e s i n d e n , uzaklarından g e l e n g i z e m iki saray, gizemlerle donatılmış bir s ü t u n ve eski bir e r m i ş e a d a n
sel inanışların karışması, giderek bir t ü m o l u ş t u r m a s ı kadar mış bir sarnıç. Başka bir d e y i m l e bir dizi g ü ç s e l mekânlar, tapı
d o ğ a l ve kaçınılmaz bir şey yoktur. naklar, inanış kaynakları. Ya da bir dizi g ü ç kaynağı.
Büyüsel ve g i z e m s e l inanç ve inanışlar bir kentin, bir t o p l u Sayıların üzerinde biraz d u r a l ı m : t e p e l e r i n ve ibadet yerleri
m u n , bir kültürün, g e l e n e k l e r d e n k o p a m a y a n bir y a ş a m şeklinin nin sayısı (yedi) eşittir, geriye kalanları t o p l a d ı ğ ı m ı z d a elde ettiği
ayrılmaz ve p a r ç a l a n m a z öğeleridir. Kaldı ki İstanbul, bazı g ö r ü ş miz sayı d ö r t t ü r , y e d i ile d ö r t ise eşittir on bir.
lere g ö r e , bir k e h a n e t l e r kentidir yani kendiliğinden b ü y ü s e l bir Bu üç sayı (dört, y e d i , on bir) üzerine d u r u p bunların, çeşitli
kenttir kendi b ü y ü l e r i n i oluşturan ya da başka, d e ğ i ş i k ve çeşitli inanış ve kültürlerdeki, d e ğ e r ve anlamlarını sıralayalım:
kaynaklardan e d i n d i k l e r i n i kendine g ö r e şekillendiren ve uyarla - Dört : Y u n a n felsefecisi ve m a t e m a t i k ç i s i Fisagoras'a g ö r e bu
yan. sayının anlamı «doğruluk», «adalet» ve «dünya»dır;
İstanbul, R o m a g i b i , yedi t e p e üzerinde kurulu, ç o k eskilere Türk mitolojisine baktığımızda: G ö k t ü r k l e r d e d ö r t y ö n ü
d a y a n a n bir m e r k e z kenttir. Denilecek ki, bu m e r k e z kentin y e d i temsil e d e n d ö r t tanrı buluruz; Samanların hırkalarında
t e p e üzerine k u r u l m u ş olması bir g i z e m değil d e j e o l o j i k v e d ö r t a d e t çıngırak vardır; A b a k a n Türklerinin kutsal
t o p o g r a f i k bir özelliktir. Öyledir de biz, bir başlangıç olarak bu törenleri d ö r t kutsal kayın ağacının yanında yapılırdı; ilk
tepeleri bir sıralayalım, anımsatalım: kez c e n n e t t e n ç ı k m a olan atın d ö r t g ö z ü vardı.
1 - Sarayburnu tepesi Başka kaynakları i n c e l e d i ğ i m i z d e : Gizemsel inançlara
2 - N u r u o s m a n i y e tepesi g ö r e d ö r t tanrıyı, dolayısıyla en üstün yüceliği, simgele
3 - Beyazıt t e p e s i y e n sayıdır ve ilginçtir ki, bazı d i n l e r d e tanrının adı da
4 - Fatih t e p e s i d ö r t harften oluşmaktadır, ö r n e ğ i n :
5 - Sultanselim t e p e s i Latincede Deus
6 - Edirnekapı t e p e s i Mısır'da Amun
7 - Davutpaşa t e p e s i . Sümer'de Jabe
Sıraladıktan s o n r a da bu t e p e l e r d e b u l u n a n bazı yerleri de Asur'da Adad
saptayalım, eski ile bağlantılar kurarak: İran'da Sire
1 - S a r a y b u r n u t e p e s i - T o p k a p ı Sarayı ve A y a s o f y a , Tatarlarda İtga
2 - N u r u o s m a n i y e tepesi - N u r u o s m a n i y e Camisi ve Ç e m - Yahudilerde Yhvh.
berlitaş, İhvan-ı Safa'nın « R i s a l e l e r i n d e ise d ö r t aşağıda o l d u ğ u gibi
3 - Beyazıt t e p e s i - Beyazıt ve S ü l e y m a n i y e camileri, değerlendirilir:
4 - Fatih t e p e s i - Fatih Camisi, «Tanrı, tabiattaki her şeyi d ö r t g r u p halinde yarattı. Mesela
5 - Sultanselim t e p e s i - Sultan Selim Camisi, sıcaklık ve s o ğ u k l u k , kuruluk ve nemlilikten oluşan d ö r t fiziki özel
6 - Edirnekapı t e p e s i - Tekfur Sarayı, Kariye Camisi, lik; ateş, hava, su ve t o p r a k t a n m e y d a n a gelen d ö r t unsur; kan,
7 - Davutpaşa t e p e s i - Ç u k u r b o s t a n Sarnıcı (Ermiş M o c i u s b a l g a m , sarı ve karasafradan o l u ş a n d ö r t salgı; d ö r t mevsim...
sarnıcı). d ö r t esas y ö n . . . d ö r t rüzgâr... t a k ı m yıldızlara g ö r e tayin edilen
— 56 —
d ö r t y ö n ; metaller, bitkiler, hayvanlar ve insanlardan oluşan d ö r t K o d a m a n o ğ l u ' y a g ö r e Rumeli Hisan'nın y e d i b u r c u ile İstan
ürün.» B u n d a n b a ş k a d ö r t ö l ü m s ü z l ü ğ ü n , dayanıklılığın, ısrarın, b u l ' u n yedi tepesi arasında bir bağlantı k u r u l d u ğ u n d a : «...yakla
başarının ve u m u d u n sayısı olarak da bilinir. şık 500 metre yükseklikten d e n i z tarafından bakıldığında Rumeli
- Y e d i : «Yedinin kutsal bir nitelik taşıdığı inancı A n a d o l u ile Hisan'nın k o n u m u , Osmanlıca bir tür elyazısı şekli olan Hattı Kufi
onun komşularıyla olan ilişkilerinde ortaya çıkıyor. ile yazılmış M u h a m m e d s ö z c ü ğ ü yazıyordu, bir b a ş k a a ç ı d a n
Mısır, Sümer, A k a d , İran, Hint, Hitit d a h a sonra Yunan, bakıldığında ise bu kez A r a p ç a M e h m e t s ö z c ü ğ ü yazıyordu.»
R o m a uluslarının d ü ş ü n c e s i n d e y e d i n i n ayrı bir ö n e m i ,
Ve böylece, Rumeli Hisarı da kentimizin g i z e m l e r y a r a t a n ,
bir kutsallığı vardır sayı olarak. Genellikle kutlu, u ğ u r l u
gizemler taşıyan mekânları arasında yerini b u l m u ş oluyor, bir
sayılır.» d e r İsmet Zeki E y u b o ğ l u .
başka inanışa yol açarak.
Ö r n e ğ i n : Yedi kat g ö k , y e d i kat yerin altı inançları; y e d i
Yukarda g ü ç merkezi, g ü ç potansiyeli gibi s ö z c ü k l e r ve kav
y e r d e n yamalı, yedi iklim, y e d i deniz, yedi başlı yılan
ramlar kullandık, d a h a ö n c e y s e İstanbul kentini bir enerji m e r k e
v.b. d e y i m l e r i gibi.
zi gibi g ö r d ü k , en azından öyle o l d u ğ u n u , o l a b i l m e olasılığını taşı
B ü y ü s e l işlemlere baktığımızda da y e d i sayısı sık sık kar
dığını belirtmiş o l d u k .
şımıza çıkar:
İyi de t ü m bu sözcüklerle neyi ifade e t m e k istiyoruz, açık ve
- M u h a b b e t için, y e d i pâre k e m i k üzerine kazıp bir ite
s o m u t olarak?
yedirç...
K o n u m u z bir kentin t o p l u m s a l g ü c ü , t o p l u m s a l kimliği m i ,
- M u h a b b e t için, her k i m ayın y e d i s i n d e yüz kere o k u -
kalabalıklaşmasından d o ğ a n «güç», insan g ü c ü n ü n tartışılmaz
ya, niyyet eyleye...
varlığı mı y o k s a başka anlamların, değişik sonuçların p e ş i n d e
- S e v d i ğ i n kişinin saçından y e d i kıl alasın, bu d u a y ı
miyiz?
y e d i kere okuyasın...
Antik çağlara bağlanan g i z e m s e l inançlara g ö r e «Tanrının
• - M u h a b b e t için, y e d i tane tuz üzerine yedi «Tebbet»
v ü c u d u » sayılan evren ve bu s o n s u z evrenin bir parçası, bir par
suresi okunur...
- On bir:(İki kez d ö r t artı üç, yani iki kez tanrının sayısı ile d ü n çacığı olan d ü n y a m ı z y e r y ü z ü n d e k i d o ğ u ş u m l a r ı , değişimleri v e
gizli refahı simgeler. Hakimiyetin, gücün, cesaretin, g ü ç merkezlerine sahiptir. Bu merkezlerin her biri değişik t ü r d e n
— 58 - — 59 —
Evrendeki merkezlerle d ü n y a m ı z d a k i merkezler arasındaki d a n a gelince d e insanlar o r a y a g i d e r e k d u r u m ü z e r i n d e d ü ş ü n ü p
ilişki, g e z e g e n i m i z i n y ü k s e k noktaları ve yeraltı geçitlerinin aracılı taşınıyorlar ve s o n r a d a , ilk olarak, olayı g ö r ü r ve anlarlardı. Ve
- 60 —
d a k i A p o l l o n i u s tapınağında kalıyor, Hindistan'a gidiyor, T i b e t ' e ya kadar kovalanan halk o r a d a n geri d ö n e r e k d ü ş m a n l a r ı n ı sur
k a d a r uzanıyor, Roma'yı, İspanya'yı, Mısır'ı ziyaret ediyor ve Tar dışına kadar p ü s k ü r t ü p m e m l e k e t l e r i n e tekrar s a h i p olacaktı.
sus'tan da geçiyor. Ç o k eski ç a ğ l a r d a n beri s ü r ü p g e l e n v e azizlerden M o r e n u s adın
H i n d i s t a n ' d a g ö r d ü ğ ü bazı s o n d e r e c e değerli, inanılmaz bil da bir a d a m a mal edilen öteki inanca g ö r e d e , oklarla silahlan
giler içeren, b i l i n m e y e n bir g e ç m i ş t e n kalan, unutulan bir bilgeli mış bir halk b ü t ü n Rumları y o k e d e c e k d i . Bu iki b o ş inanç arasın
ğ i n ü r ü n ü o l a n kitaplardan söz e d i y o r Apollonius, Hint g i z e m c i l e da bir karşıtlık vardı. Bir başka söylentiye g ö r e d e , bir falcı kadın
ri ile yaptığı k o n u ş m a l a r ı naklediyor, tanık o l d u ğ u - b u g ü n p a r a p - d a n , Paleologların ilki olan İ m p a r a t o r Misel, t o r u n l a r ı z a m a n ı n d a
sikolojinin k a p s a m ı n a g i r e n - olayları anlatıyor, h a v a d a duranları, i m p a r a t o r l u ğ u n u n s o n u c u n u n n e olacağını s o r m u ş v e falcı d a
hiçbir dış e t k e n e b a ş v u r m a d a n ateş yaratanları anlattığı gibi. o n a karşılık olarak s a d e c e ' M a m a i m i ' kelimesini s ö y l e m i ş t i . Aslın
ya'yı talan etmeye hazırlanan Roma İmparatoru Aurelianus'a o l o g ailesinden y e d i imparator g e l e c e ğ i v e e n s o n r a k i n i n tahttan
— 65 — istanbul Gizemleri / F: 5
Iar»dan ö ğ r e n i y o r l a r : sihirli sözcükleri, büyücülüğü, bakıcılığı,
d a , «Kralın emriyle, Bay Paul L u c a s ' ı n Gezisi» adında bir kitap
d u r u g ö r ü y ü v e tılsımları.
yayımladı. Bu eserde, B u r s a ' d a d ö r t dervişle karşılaştığından ve
Ve Faust, Leipzig'li d o s t u D o k t o r J o n a s Victor'a yazdığı bir b u n l a r d a n birinin, Fransızca d a dahil o l m a k üzere ç o k sayıda
m e k t u p t a , sekiz g ü n s ü r e n «astral» ya da b e d e n dışı bir y o l c u l u lisan b i l d i ğ i n d e n bahseder. S ö z k o n u s u derviş, ermişlerin y u r d u
ğ u n u u z u n u z u n anlatıyor. Asya'yı, Afrika'yı, Avrupa'yı dolaşıyor, olan uzaktaki bir y e r d e n geldiğini söylemiştir. G ö r ü n ü ş e g ö r e
b ö y l e c e , D o k t o r Faust v e y o l c u l u ğ u n u n ikinci g ü n ü n d e Türki o t u z yaşlarında olmasına r a ğ m e n , anlattığı u z u n y o l c u l u k l a r en
y e ' y e varıyor ve İ s t a n b u l ' u inceliyor. azından yüzyıllık bir süreyi k a p s ı y o r d u . Flamel'in adı g e ç t i ğ i n d e ,
Başyapıtında G o e t h e bu olayları, kurgusal-şiirsel bir yaklaşı derviş şöyle der: 'Flamel'in öldüğüne gerçekten inanıyor
mın içinde, b a ş k a şekilde y o r u m l u y o r , şeytan Mefistofeles'i de m u s u n ? Hayır, hayır, d o s t u m , kendini a l d a t m a , Flamel hâlâ yaşı
karıştırarak. Ö t e y a n d a n J o h a n n e s Faust'un g e r ç e k y a ş a m ı n d a y o r ; ne o, ne de hanımı ö l ü m l e henüz karşılaşmış değillerdir. Her
da sarışın M a r g h e r i t a ' y a rastlanmıyor! ikisini de Hint Adaları'nda bıraktığımızdan beri üç yıldan fazla bir
Faust, İstanbul'a bedensel olarak gelmiyor a n c a k , aldığı süre g e ç m e d i . H e m o, b e n i m en yakın a r k a d a ş l a r ı m d a n biridir!
ö ğ r e t i n i n ve s a h i p o l d u ğ u bilginin bir s o n u c u olarak, b e d e n dışı Bu derviş, Asya'daki Olimpos'un (Yüce varlıkların mekânının,
y o l c u l u ğ u n d a İ s t a n b u l ' u i n c e l e m e d e n yapamıyor! yani Agarta'nın) belirli bir vazifeyle g ö r e v l e n d i r d i ğ i bir elçisi olsa
16. yüzyıl g i z e m c i s i , sihirbazı, «magus»u D o k t o r F a u s t ' u n gerekti.»
aksine d ö n e m i n bir A l m a n aydını ve gezgincisi o l a n K o n t Bern-
Sarıkaya'nin kullandığı başka ve d a h a eski bir k a y n a k olan
hardt'ın, «Yolculuk Notları»nda açıkladığı gibi, s i m y a n ı n gizine
Fransız M a u r i c e M a g r e ' n i n «Sihirbazların Dönüşü» (Le r e t o u r d e s
sahip bir kişinin p e ş i n d e n t ü m Avrupa'yı dolaştıktan s o n r a İstan
M a g i c i e n s , 1931) olayı aynı şekilde, bir iki değişik ayrıntı bir
b u l ' a geliyor, s o n r a d a n İran'a ve İskenderiye'ye g e ç i y o r .
yana, anlatıyor ve ek olarak, bu b ö l ü m ü n başında s ö z ü n ü ettiği
16. yüzyılda s i m y a n ı n gizine sahip birini arayan A l m a n s o y l u
miz Yahudi A b r a h a m - Avram'ın büyüsel elyazması hakkında
s u n u n macerası k o n u m u z a , z o r u n l u ve bağlantılı olarak, Orta
bazı açıklamalar da getiriyor, Flamel ile ilgili olarak.
Ç a ğ gizemciliğinin en ünlü temsilcilerinden biri sayılan Fransız
Tekrara k a ç m a m a k için özet olarak v e r e c e ğ i m i z bu bilgiler
simyacısı Nicolas Flamel'i getiriyor.
d e n ö n c e simyacı ve «ölümsüz» N i c o l a s Flamel'i kısaca tanıtmak
«Türkiye Gizemleri» adlı araştırmasında Haluk E g e m e n Sarı
y e r i n d e olacaktır.
kaya - T h o m a s A . S h a m b h a l a ' n ı n «Işık Vahası» (Oasis of Light,
N i c o l a s Flamel'in y a ş a m ö y k ü s ü gizemcilik tarihinin belki d e
1977) k i t a b ı n d a n - aşağıdaki alıntıyı naklediyor:
en iyi belgelenmiş gerçek öyküdür, kendi elyazısı yazılmış,
«14. yüzyılda, sahte bir ö l ü m ve g ö m ü l m e olayı d ü z e n l e d i ğ i
Paris'teki Ulusal Kitaplık'ta ( B i b l i o t h e q u e Nationale) k o r u n a n bel
ve s o n r a Orta A s y a ' d a o r t a d a n k a y b o l d u ğ u sanılan bir d i ğ e r tari
gelerle kanıtlanmış.
hi şahsiyet de, N i c o l a s Hamel'di... Başrahip Vilain, 18. yüzyılda,
14. yüzyılın ortalarında Flamel, Paris'te kitapçılık yapıyor,
Flamel'in Türkiye'deki (İstanbul'daki) Fransız Sefiri D e s a l l e u r s ' ü
cahil g e n ç soylulara o k u m a y a z m a dersleri veriyor. Kendisinden
ziyaret ettiğini yazmıştı, yani Flamel'in s ö z d e ö l ü m ü n d e n d ö r t
biraz d a h a yaşlı olan, hafif ç a p t a mal m ü l k sahibi D a m e Pernelle
yüz yıl sonra!
ile evlidir. Kitapçımız s i m y a ile y a k ı n d a n ilgileniyor, eski metinler
XIV. Louis, Paul Lucas'ı, O r t a d o ğ u , Mısır ve Y u n a n i s t a n '
le, elyazmalarla bir aşinalığı vardır a n c a k , o n u n için, s i m y a salt
d a n antik eserler t o p l a m a k l a görevlendirmişti. Lucas, 1714 yılın-
k u r ş u n u altına d ö n ü ş t ü r m e k y a d a y a ş a m iksirini b u l m a k d e ğ i l -
— 66 —
— 67 —
dır. Flamel'e g ö r e her simyacının, her «magus»un b u l m a y ı d ü ş l e
k u r ş u n d a n yapılı birkaç k ü ç ü k t o p u altına d ö n ü ş t ü r ü y o r . B u mari
d i ğ i Felsefeciler Taşı'nın g e r ç e k a n l a m ve d e ğ e r i , işlevi d o ğ a y ı
feti o n a yarar sağlamıyor ç ü n k ü , işlediği söylenilen bazı suçlar
y ö n e t e n yasaları k e ş f e d i p bilgeliğe ulaştırmaktı.
d a n dolayı, tutuklanıp idama m a h k û m ediliyor v e destansal elyaz
G ü n ü n b i r i n d e H a m e l ' i n yaşamı, bir kitap y ü z ü n d e n , t ü m ması ünlü Kardinal Richelieu'nün eline g e ç i y o r , Richelieu'nün ö l ü
d e n değişiyor: Y a h u d i A b r a h a m - Avram'ın İstanbul'da b u l d u ğ u m ü n d e n sonra d a kayıplara karışıyor.
ünlü A b r a m e l i n ' i n kitabıdır b u .
Daha d o ğ r u s u kitabın t ü m ü kayıplara karışıyor a n c a k m e t i n e
Kitabı elyazmasını Flamel ilk kez d ü ş ü n d e g ö r ü y o r ve kitabı
ait o l d u ğ u d ü ş ü n ü l e n bazı ç i z i m ve şekiller (diyagramlar) 17. yüz
elinde t u t a n bir m e l e k o n a şöyle d i y o r :
yılda Milano'da bulunuyor.
«Bu kitaba iyi bak. İlkin içindekilerden hiçbir şey a n l a y a m a
18. yüzyılda Nicolas Flamel olayı y e n i d e n g ü n d e m e geliyor,
yacaksın, ne s e n , ne de herhangi başka bir insan. A n c a k g ü n
Kral 14. Louis'nin görevlisi Paul L u c a s ' ı n «Türkiye'de Yolculuk»
g e l e c e k ki, hiçbir insanın g ö r e m e d i k l e r i n i o n d a göreceksin.»
( V o y a g e d a n s la Turquie, 1719) adlı anı kitabı sayesinde.
Düşten s o n r a bir süre g e ç i y o r ve bir s a b a h Flamel'in k ü ç ü k
Araştırmacı Sarıkaya'nın alıntısında (Sarıkaya'nın kullandığı
d ü k k â n ı n a bir a d a m giriyor, elinde satmak istediği bir elyazmasıy-
kaynakta Lucas'ın kitabı «Kral'ın emriyle, Bay Paul Lucas'ın Gezi
la.
si» adı ile anılıp yayın tarihi 1714 o l a r a k veriliyor, bizim kullandığı
22 sayfalık bu elyazmasını Flamel h e m e n tanıyor, d ü ş ü n d e
mız ikinci kaynakta ise tarih 1719 o l u p «Voyage d a n s la Turquie»
m e l e ğ i n elinde g ö r d ü ğ ü kitaptır b u !
d i y e gösteriliyor) anlatıldığı gibi L u c a s , Bursa'da, bir «felsefeci»
Flamel kitabı satın alıyor ve içindekileri ç ö z e b i l m e k için 21 yıl
ile tanışıp Flamel ile ilgili ek bilgileri o n d a n öğreniyor. Bizim kay
uğraşıyor, İ b r a n i c e olarak yazılmış m e t n i n inceliklerini, simgesel
nağımız olan Fransız Maurice M a g r e ' n i n kitabına g ö r e bu «felse
çizimlerini, şekillerini kavrayabilmek a m a c ı ile İspanya'ya k a d a r
feci», yedi kişiden oluşan, bilgelik p e ş i n d e d ü n y a y ı d o l a ş ı p her
gidiyor, u z m a n bir g i z e m c i olarak bilinen yaşlı üstat C a n c h e s ile
y i r m i yıl ayrı bir ülke ve kentte b u l u ş a n bir ö r g ü t v e y a tarikata
tanışıyor, üç yıl d a h a metinle uğraşıyor s o n r a da...
bağlıymış.
Sonrası s i m y a c ı Nicolas Flamel'in altın çağının başlamasıdır:
Lucas'ın k o n u ş t u ğ u kişi o n a F l a m e l ' d e n söz ediyor, gizemli
d a r gelirli ve sıradan kitapçı Flamel birden z e n g i n oluyor, kilisele
kitabın Flamel'in eline nasıl g e ç t i ğ i n i ayrıntılı bir şekilde anlatıyor
re bağışlar yağdırıyor, altın yapmayı öğreniyor, Felsefeciler
ve gerek Flamel'in g e r e k s e eşi Pernelle'in yaşadıklarını söylüyor.
Taşı'nı keşfediyor. Üç kez altın yapıyor Flamel a n c a k altınlarını
Paul Lucas, B u r s a ' d a , Flamel'i yakında tanımış olan b i r T ü r k -
kendi için kullanmıyor, kendi sade y a ş a m tarzını değiştirmiyor.
le uzun bir s o h b e t e giriyor, aynı y ü z y ı l d a - y u k a r d a g ö r d ü ğ ü m ü z
Z a m a n geçiyor, eşi D a m e Pernelle ölüyor, bir süre s o n r a da Fla
g i b i - İstanbul'daki Fransız elçisi Desalleurs'ün, Flamel'in kendi
mel bu d ü n y a d a n g ö ç ü y o r . Nedir ki, Kral 13. Louis'nin d e v r i n d e
siyle g ö r ü ş t ü ğ ü söyleniyor.
(1610-1643), mezarı açıldığında t a b u t u b o ş b u l u n u y o r ve d e s t a n
Kaynağı İstanbul olan bir «sihir» kitabı sayesinde «ölümsüzle-
y a d a g e r ç e ğ i n d i ğ e r y ü z ü başlıyor.
şen» bir Orta Ç a ğ Fransız simyacısı, ö l ü m ü n d e n 400 yıl s o n r a
Bu ara Y a h u d i A b r a h a m - Avram'ın kitabı ne oluyor?
İ s t a n b u l ' d a y e n i d e n ortaya çıkıyor: Flamel'in bu «dirilişi» bir baş
Flamel'den y e ğ e n i n e geçtiği sanılıyor ve kuşaktan k u ş a ğ a ka İstanbul g i z e m i değilse nedir a c a b a ?
ailenin içinde kaldığı söyleniyor. Kral 13. Louis'nin z a m a n ı n d a
18 Mayıs 1711'de D u b r o v n i k ' t e d ü n y a y a gelen ve 13 Şubat
yaşamış ve Flamel ailesinden olan Dubois adlı biri kralın ö n ü n d e
1787'de, bir Fransız vatandaşı olarak, İtalya'nın M o n z a kentinde
— 68 -
— 69 —
ölen R u g e r u s B o s c o v i c h felsefe ve m a t e m a t i k konularını ele alan nenlerin ç o ğ u b u d u r u m a hiç ö n e m vermediler, b u ziyaretlerden
75 ciltlik yazıları ile d ö n e m i n i aşan bir m a t e m a t i k ç i sayılmaktadır. ve bu ziyaretçilerden çıkabilmesi olası olan sonuçlar, değilse bile
Salt bir m a t e m a t i k ç i o l m a k l a da y e t i n m i y o r , aynı z a m a n d a a r k e o varsayımlar ve tahminler ü z e r i n d e p e k durmadılar. Hatta, b u r a d a
l o g , o z a n , araştırmacı ve Fransız Deniz Kuvvetlerine bağlı o p t i k d e n e d i ğ i m i z gibi, biraraya getirip, sıraya dizip bir y ö n t e m e oturt
laboratuvarının yöneticisidir. m a y a bile çalışmadılar. O y s a ki ülkemizin ç a ğ d a ş , g i t g i d e t e k n o
1761 yılının Kasım ayında B o s c o v i c h - k i bu ara Rus Bilimler lojiye ve m e d y a l a r a b a ğ l a n a n ve bunların s a y e s i n d e gizemleri,
A k a d e m i s i n i n o n u r üyesi ve İngiliz Kraliyet Cemiyetinin üyesi artı kendi gizemsel bilgilerini, metalaştırıp piyasaya s u n a n bazı
seçilip B e n j a m i n Franklin'le d e t a n ı ş ı y o r - İstanbul'da b u l u n u y o r . uzmanlarımız bu t ü r bir araştırmayı s ü r d ü r e b i l e c e k d o n a t ı m l a r a
A m a c ı V e n ü s g e z e g e n i n i n geçişini İ s t a n b u l ' d a n izlemektir. Nedir sahip gibi g ö r ü n ü y o r l a r , k ü ç ü k e k r a n d a n izleyicilere seslendikle
ki, İstanbul'a g e c i k m e l i varıyor, V e n ü s ' ü kaçırıyor fakat bir ö n c ü rinde.
a r k e o l o g olarak Truva kalıntıları üzerine d u r u y o r , T r u v a ' d a kazı Ola ki, eksikliğini d u y d u k l a r ı bilgi ve uzmanlık değildir, eksik
yapılmasını ö n e r i y o r ve S c h l i e m a n n ' d a n bir yüzyıl ö n c e haklı çıkı liğini duydukları pazarlanması, bir t e l e f o n hattına b a ğ l a n m a s ı ola
yor. sı olan bir k o n u y u araştırıp y o r u m l a m a k gereksinimidir!
Uzayın, zamanın ve hareketin göreliliğini (izafiyetini) açıkla Ç a ğ d a ş ve ç a ğ d a ş l a ş m ı ş u z m a n gizemcilerimizi, şimdilik bir
y a n , uzaysal boyutları ö n g ö r e n , eğri ve içe d ö n ü k bir evrene ina y a n a bırakıp biz y e n i d e n eskilere, eski «üstatlar»a d ö n e l i m .
n a n , ilk kez uluslararası bir jeofizik yılını ö n e r e n , simyayı bilimsel Nicolas Flamel ö r n e ğ i n d e o l d u ğ u gibi, T ü r k i y e ' d e esraren
a ç ı d a n inceleyen, d ö n e m i n i n bilimselliğini aşıp fizik, kimya, biyo giz Saint-Germain K o n t u ü z e r i n d e d u r a n ç o k az sayıdaki g i z e m
loji, a t o m biliminin kuramlarını savunan d i n a d a m ı (Cizvit papazı) araştırmacılarından biri, sık sık andığımız (oysa t ü m y o r u m l a r ı n a
R u g e r u s B o s c o v i c h bir İstanbul «gizemi» değildir, hiç kuşkusuz, katılmadığımız) Haluk E g e m e n Sarıkaya'dır. Sarıkaya'dan ö n c e
a n c a k İstanbul'un yoğunlaştırdığı bir bilgiyi de kullanarak d e s t a n ise Saint-Germain'e yer ayıran, belki de ü l k e m i z d e o n d a n ilk kez
sayılan bir Truva'nın g e r ç e ğ i n e ilk işaret e d e n bir «gizem» a d a m ı söz e d e n 70'li yıllardan kalma bir kitabımız o l d u .
dır. Sarıkaya, ilginç a m a geçerliliği tartışma kaldıran, bir y o r u m l a
O r t a Ç a ğ simyacısı Nicolas Flamel için, haklı ya da haksız, Macaristan kurtuluş savaşı ö n d e r l e r i n d e n Erdel Prensi II. Franz
«ölümsüz» d e y i m i n i kullandık. Ya, Flamel gibi ö l ü m ü n d e n s o n r a R a c k o c z i ile Saint-Germain arasında bir bağlantı kurarak ikincisi
İstanbul'da g ö r ü n d ü ğ ü söylenilen v e tarihin belki d e e n ünlü nin ilkinin bir y e n i d e n c i s i m l e n m e s i (reenkarnasyonu) o l d u ğ u n u
« ö l ü m s ü z l e r d e n biri olan Saint-Germain K o n t u için ne d e m e m i z ö n e sürmektedir.
gerekiyor? Macaristan'ın bağımsızlığı için (1703-1711) m ü c a d e l e e d e n ,
Ve ne kadar ilginçtir ki, «ölümsüz» d i y e bilinenler ile «ölüm ilkin P o l o n y a ' y a s o n r a ise T ü r k i y e ' y e sığınan, T ü r k i y e ' d e h i m a y e
süz üstatlar»ın g e l e n e k ve inancını sürdürenler, ne hikmetse, g ö r e n prens, 1717 yılına kadar, İstanbul'da kalıyor ve yaşamının
İstanbul y o l c u s u oluyorlar, İstanbul'da görünüyorlar, İstanbul' s o n yıllarını (1720-1735) T e k i r d a ğ ' d a kendisine tahsis edilen bir
d a n geçiyorlar onları D o ğ u ' n u n pek ç o k gizemli merkezlerine e v d e geçiriyor.
g ö t ü r e n yolculukları b o y u n c a . Sarıkaya'ya g ö r e Prens R a g o c z i «Agarta Ü s t a t l a r ı n d a n biri
Yine ç o k ilginçtir ki, b u g ü n e kadar, ülkemizde Batı'nın ve dir, Saint-Germain ise o n u n y e n i d e n b e d e n l e n m i ş kişiliği. İyi d e ,
D o ğ u ' n u n gizemleri ile, gizemli kişileri ile y a k ı n d a n uzaktan ilgile baştan b a ş l a m a k için, bu «ölümsüz» Saint-Germain Kontu k i m d i
ve T ü r k i y e ile, İstanbul ile nasıl bir bağlantısı vardı?
Bir yıl s o n r a ' Ö l ü m s ü z Kont', V i y a n a ' d a 'Gül-Haç'lı a r k a d a ş
«Uzaydan Geldiler» (1974) adlı kitabımızda k o n t hakkında
larıyla buluşur. O y s a o n u herkes ö l m ü ş bilmektedir.
aşağıda tekrarladığımız t e m e l bilgileri vermiştik:
'Sizden ayrılıyorum' d e r kont. ' İ s t a n b u l ' d a b e n i bekliyorlar.
«Saint-Germain K o n t u ' n u n k i m o l d u ğ u , nerede d o ğ d u ğ u hiç
O r a d a n İngiltere'ye g e ç e c e ğ i m , bir yüzyıl s o n r a kullanacağınız
bir z a m a n bilinmedi. G ü n ü n birinde Kral 15. Louis'nin sarayına
iki icat üzerinde çalışacağım. Bunlar, t r e n ve buharlı gemidir.
gelip yerleşti. Bir rivayete g ö r e Portekizli bir musevinin o ğ l u y d u .
Himalaya dağlarına çekilip istirahat e d e c e ğ i m bir süre. 85 yıl s o n
B a ş k a bir rivayete g ö r e d e S t r a s b o u r g l u bir d o k t o r u n o ğ l u y a d a
ra yeniden o r t a y a çıkacağım.»
m a n a s t ı r d a n k a ç a n bir ispanyol papazı v e y a 2. Franz R a c k o c z i '
«Ölümsüz Kont» hakkında ç o k şeyler yazıldı, t a h m i n l e r y ü r ü
nin o ğ l u .
t ü l d ü fakat b u g ü n e kadar ne g e r ç e k kimliği o r t a y a çıktı, ne de
Kimin nesi o l d u ğ u bilinmediği g i b i , yaşı d a bilinmedi S a i n t - g e r ç e k görevi. Ç o k zengindi, m ü c e v h e r l e r i d e ğ e r biçilmezdi
G e r m a i n ' i n . Yıllar g e ç e r yaslanmazdı, yüzyıllardan beri yaşadığı o y s a servetinin kaynağı m e ç h u l d ü ; ç o k bilgiliydi, g e ç m i ş v e uzak
nı s ö y l e r d i . tarihin olay ve kişilerini gözleriyle g ö r m ü ş gibi anlatırdı; usta bir
Kralın sarayına yerleşir yerleşmez, Saint-Germain, Paris sos müzikçi ve bir r e s s a m , usta bir k i m y a g e r ve bir d i l b i l i m c i y d i . B u n
yetesinin, soyluların salonlarını d o l a ş m a y a başladı. Her yere larla birlikte hiç kuşkusuz ki, aynı d e r e c e d e usta bir casus, bir
davet edilir, hiç kimseyi davet etmez; en z e n g i n sofralara oturur, gizli ajan ve 18. yüzyılın şatafatlı gizemcilik d ü n y a n ı n etkin temsil
ağzına bir l o k m a y e m e k k o y m a z ; sürekli olarak en çarpıcı ve en cilerinden biriydi, G i a c o m o C a s a n o v a ' d a n d a h a kurnaz, Caglios-
pahalı m ü c e v h e r l e r i taşır, soylulara atalarından söz eder ve pek t r o ' d a n d a h a başarılı.
az k i m s e n i n bildiği ayrıntılara girer, herkesi şaşırtırdı. Prens R a c k o c z i ' n i n bir y e n i d e n c i s i m l e n m e s i (reenkarnas-
Krala y a r a n m a k için Saint-Germain bir ara casusluk da yap y o n ' u ) m i y d i k o n t y o k s a , ç a ğ d a ş araştırmacıların y o r u m u ile,
tı, H o l l a n d a ' y a g e ç t i ; o r a d a n A l m a n y a ' y a , o r a d a n d a Rusya'ya. o ğ l u mu? Sarıkaya'nın g ö r ü ş ü o l d u k ç a «fantastik», ikinci olasılık
Prusya Kralının hizmetine girdi ve her y e r d e herkesi şaşırttı; kur ise h e m d a h a mantıksal, h e m de başka nedenlerle birlikte,
naz bir d i p l o m a t , yakışıklı bir erkek, her t e l d e n çalan bir kültür ve Saint-Germain'in İstanbul'a gelmesi için d a h a geçerli.
b i l i m adamıydı Saint-Germain. H o l l a n d a ' d a rastladığı C a s a n o - Tarihsel bir ç i z g i y e g ö r e :
v a ' y a ç i z m i ş o l d u ğ u ilk buharlı g e m i n i n planlarını g ö s t e r d i ve: 1707 - C l a u d e Louis de Saint-Germain d ü n y a y a geliyor
' B u keşfe bir yüzyıl s o n r a sahip olacaksınız' d e d i . 1743 - İlk kez ortaya çıkıyor
G e l e c e ğ i ö n g ö r d ü ğ ü için Kraliçe Marie-Antoinette'i k u r t a r m a 1758 - Paris'e geliyor
ya çalıştı. 1760 - H o l l a n d a ' y a kaçıyor, L o n d r a ' d a tutuklanıyor
Tarihi kaynaklara g ö r e , ' O l a ğ a n ü s t ü Kont' 4 Ş u b a t 1784'te 1762 - R u s y a ' d a casusluk yapıyor
A l m a n y a ' n ı n Cassel kentinde ö l d ü . Fakat tarihi kaynaklar ne 1763 - B e l ç i k a ' d a C a s a n o v a ile karşılaşıyor, De S u r m o n t
d e r e c e d o ğ r u , bilinmiyor: 1789'da Marie Antoinette, k o n t u n imza adını kullanıyor
sını taşıyan bir m e k t u p alır. Benzer bir m e k t u p , kraliçenin yakınla 1778 - B e r l i n ' d e g ö r ü n ü y o r
ölü bilinen, Çin'den ve Japonya'dan döndüğünü söyleyen 1789 - Paris'te, kralın sarayında g ö r ü l ü y o r
— 75 —
1790'da s a h t e k o n t ile sahte k o n t e s eşini R o m a ' d a b u l u y o ğ u n ve bir ilk gençliğin izlerini a r d ı n d a n sürükleyerek çizgiyi aşı
ruz; Lorenza bir tartışma s o n u c u n d a kocasını b ü y ü c ü d i y e Engi y o r ve «seyirlik» u ğ r u n a , para, servet ve şan u ğ r u n a k u r b a n o l u
z i s y o n M a h k e m e s i n e ihbar ediyor. C a g l i o s t r o y e n i d e n tutuklanı yor.
yor, ö m ü r b o y u hapisle cezalandırılıyor, k u z e y İtalya'daki San 30 O c a k 1785'te Paris'e gelip bir «malikâne» satın alan Kont
Leo kalesine kapatılıyor ve beş yıl s o n r a ölüyor. Lorenza ise, A l e s s a n d r o Cagliostro veya A l e x a n d r e de C a g l i o s t r o ' n u n bir şifa-
E n g i z i s y o n ' u n e m r i ile, yaşamını bir manastırda gözaltında geçiri cı o l d u ğ u , bir «uzun y a ş a m iksiri» imal ettiği haberi etrafa yayılın
yor. ca kapısında kuyruklar o l u ş m a y a başlıyor.
Genel hatları ile G i u s e p p e B a l s a m o ' n u n y a ş a m ö y k ü s ü ve Kral 16. Louis'nin ilgisini ve R o h a n Kardinalinin d e s t e ğ i n i
y a ş a m şekli b u d u r ve sayılı bir g i z e m c i , bir «magus» için hiç de kazanıyor Cagliostro, dillere d e s t a n o l a n ziyafetlerinde k o n u k
ö r n e k bir y a ş a m değildir, doğrusunu söylemek gerekiyorsa. hanımlara elmaslar hediye ediyor ve artık herkes o n u n altın elde
H e m , kentten k e n t e g e ç e n , her gittiği y e r d e şu ya da bu şekilde e d e n bir simyacı o l d u ğ u n u kabul e t m i ş oluyor. S o n r a d a , ziyafet
çaresini bulan, g e r e k t i ğ i n d e b ü y ü y a p a n , iksir satan, eşini satan lerin birinde, Voltaire, Diderot ve d ' A l e m b e r t gibi ünlü g ö ç e n l e r i n
g e z g i n c i bir m a c e r a p e r e s t i n İstanbul'dan g e ç m e s i , İstanbul'un ruhlarını konukları arasında oturtuyor.
«doğuluğu»nu d e n e m e s i s o n d e r e c e d o ğ a l karşılanmalı. Cagliostro ya da g e r ç e k adı ile G i u s e p p e B a l s a m o d ö n e m i n
Ancak... B a l s a m o salt bir şarlatan, bir sahte g i z e m c i ya da ç o ğ u macerasever gizemcileri g i b i , ç o k ç a y o l c u l u k e d e n biridir.
bir g i z e m s ö m ü r ü c ü s ü m ü y d ü ? A v r u p a ' y ı dolaştığını, z a m a n z a m a n haltlar karıştırdığını g ö r d ü k .
Batı g i z e m c i l i ğ i n i ve başlıca temsilcilerini i n c e l e d i ğ i m i z d e Nedir ki, Avrupa o n a yeterli g e l m i y o r : Ö ğ r e t i sahibi ise, ki hiç kuş
Batılı g i z e m c i n i n , özellikle k ü ç ü k veya b ü y ü k tarihin sayfalarına kusuz öyledir, s i m y a ile uğraşıyorsa, ki uğraşıyor, Mısır'a kadar
girmiş olanın, d ö n e m d ö n e m bir d e ğ i ş i m e uğradığını, çağına uzanması, O r t a d o ğ u ' y u ziyaret e t m e s i ve İstanbul'a u ğ r a m a s ı
ayak u y d u r d u ğ u n u g ö r m ü ş oluyoruz. şart gibidir.
İdeal - v e ideal o l d u ğ u için e n d e r r a s t l a n ı l a n - bir yaklaşım Arabistan yarımadasını ziyaret e t t i ğ i n d e M e d i n e ' d e Caglios
la, gizemle u ğ r a ş a n , t ü m çağları aşmayı çalışan bir kişidir, b u n u t r o , s a ğ kolu o l a c a k ve Felsefeciler Taşı'nı araştıran, Yunanlı s i m
başarabildiğinde. N e d i r ki, u y g u l a m a d a , her z a m a n böyle o l m u y a c ı Althotas ile karşılaşıyor. Birlikte İskenderiye'ye gidiyorlar,
yor, arayış aranılanı v e r m i y o r s a z o r l a m a y a gidiliyor. o r a d a n d a Kahire'ye v e Kahire'den i s t a n b u l ' a geçiyorlar, İstan
Nasıl ki O r t a Ç a ğ gizemcileri d a h a ç o k kapalılığı ve gizliliği b u l ' d a bir süre kalıp iksir ve tılsımlar, nazarlıklar satıp geçiniyor
yeğlemişlerse 18. yüzyılın ö n d e gelen, krallar ve soylularla haşır lar.
neşir olan, b u n l a r d a n destek g ö r e n gizemciler - c a s u s y a d a Bu yolculuklar C a g l i o s t r o ' n u n g e n ç l i k yıllarına aittir ve bu
«gizli ajan» faaliyetleri bir y a n a - p o p ü l e r o l m a k t a n , dikkati ç e k yolculuklarından, Malta'daki simya konusundaki çalışmaların
m e k t e n , g ö r k e m l i bir y a ş a m s ü r m e k t e n v a z g e ç e m i y o r l a r . d a n , R o m a ' d a k i ilk başarılarından ve A l m a n y a ' d a Saint-Germain
Saint-Germain etrafına masalımsı bir d ü n y a yaratarak, k e n d i ile ilk tanışmasından sonradır ki, C a g l i o s t r o , Paris çıkartmasını
ni herkesten ç o k farklı göstererek ö l ç ü s ü n ü k o y u y o r ; C a s a n o v a yapıyor, zirveye ulaşıyor a n c a k s o n u ç t a Sant A n g e l o hapishane
- k i gizemci örgütlerinin v e C a g l i o s t r o ' n u n Paris'te k u r d u ğ u Mısır s i n d e (San L e o ' d a n transfer edilerek) eşinden kaptığı f r e n g i d e n
Locasının a d a m ı d ı r - çapkınlığını ö n plana s ü r ü y o r , o n u n saye ölüyor.
sinde ünleniyor; C a g l i o s t r o ise sefalet içinde g e ç e n bir ç o c u k l u - S i m y a ile u ğ r a ş a n , sanki h i ç t e n - v e tıpkı Saint-Germain
— 76 — — 77 —
g i b i - d e ğ e r l i taşlar, mücevherler, s o m altınlar yaratan b u g i z e m bir başka bilgidir ve b u n u n , en azından, bir kısmını değilse de bir
cileri İstanbul'a ç e k e n nedir? i p u c u n u İstanbul'da, İstanbul'un kültürel-inançsal birikiminde erit
İstanbul yolculuklarında, salt bir g e ç i ş noktası mı y o k s a ziya tiği ve yüzyıllar b o y u n c a çeşitli k a y n a k l a r d a n , inanışlardan e d i n d i
ret edilmesi, b u l u n m a s ı z o r u n l u olan bir kent, bir «merkez» mi? ği bilgidir.
S i m y a b ü y ü k bir olasılıkla, İ s k e n d e r i y e ' d e ortaya çıkıyor ve Şayet bu t ü r bir varsayım geçerliyse, şayet bu varsayım bir
İ s k e n d e r i y e ' d e Mısırlılardan, Keldanlılardan ve Yahudilerden kal «sohbet» varsayımı değil d e , kullandığımız g i b i bir «araştırma»
ma gelenekler ve bulgularla oluşuyor, 4. yüzyılda ise bir «kutsal varsayımı ise y u k a r d a s ö z ü n ü ettiğimiz g i z e m araştırmacılarının
sanat» olarak t ü m Mısır'a ve R o m a ' y a yayılıyor. A n c a k «ilm-i s i m - arasına C a s a n o v a adı ile ünlenen ve bol ciltli «Anılar»ında y o l c u
ya»nın t a r i h i n d e Bizans'ın yerini d e u n u t m a m a k gerekiyor ç ü n k ü luklarını, özellikle g ö n ü l maceralarını ve cinsel deneylerini anla
İ s k e n d e r i y e ' d e n s i m y a Bizans'a d a g e ç i y o r , İmparator Heraclius tan G i a c o m o de Seingalt'ı nasıl ve n e r e d e yerleştirebiliriz?
tarafından h i m a y e ediliyor, hatta 2. yüzyılda Eflatuncu felsefeci Sinema filmlerinin ve televizyon dizilerinin k a h r a m a n ı haline
Mihal Psellos'un d e s t e ğ i ile nerdeyse s o m u t , usa d a y a n a n bir gelen Giovanni J a c o p o C a s a n o v a (ya d a G i a c o m o d e Seingalt)
«sanat» haline getiriliyor. 1725'te V e n e d i k ' t e d ü n y a y a geliyor; annesi bir t i y a t r o o y u n c u s u
Simyanın öğretileri Bizans'tan A r a p yarımadasına g e ç i y o r , g e r ç e k babası ise, büyük bir olasılıkla, bir s o y l u . G e n ç l i ğ i n d e
A n a d o l u y o l u y l a ve A r a p yarımadasından Batı'ya ulaşıyor. g e z g i n c i k u m p a n y a l a r d a k e m a n çalıyor, papazlığa heves ediyor,
Yahudi A b r a h a m - A v r a m , Nicolas Flamel, Saint-Germain ve v a z g e ç i y o r ve Avrupa'yı g e z m e y e başlıyor.
Cagliostro, İstanbul'da, başka gizlerle birlikte y o k s a simyayı mı Paris'te C a g l i o s t r o ' n u n k u r m u ş o l d u ğ u Mısır locasına katılan
araştırıyorlardı? C a s a n o v a 1755'te b ü y ü c ü l ü k l e suçlanıp beş yıl hapis cezasına
Flamel işaret ettiğimiz gibi, s i m y a y a bir «mistik», bir tasarruf çarptırılıyor. Ü n l ü P i o m b i h a p i s h a n e s i n d e tıkanıp kalacak a d a m
çu gibi yaklaşmıştı ve Bursa'daki bilgeli kişi, ister Flamel'in k e n d i değildir, bir yıl s o n r a firar ediyor ve bu maceralı firarını «Firarımın
si o l m u ş o l s u n , ister o n u tanımış, d u y m u ş olan biri o l s u n , bir Öyküsü» (1786)nde ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.
«mistik», bir tasavvufçudur. A m a ya Saint-Germain, ki bir ö r g ü t Paris'te, L o n d r a ' d a bulunuyor, R o m a ' d a p a p a tarafından
(Gül-Haç) adamıdır ve Cagliostro? - n e h i k m e t s e ! - bir nişanla onurlandırılıyor v e d e Venedik hesa
Bu soruları g e r e ğ i n c e yanıtlayabilmek için ya y o r u m l a r a ve bına casusluk yapıyor. B o h e m y a ' d a arşiv s o r u m l u s u ve k ü t ü p h a
varsayımlara kaymalıyız ya da başka kaynaklara başvurmalıyız, neci olarak g ö r e v g ö r ü r k e n «Anılar»ını k a l e m e alıyor ve bir dizi
kaynakların - ö z e l l i k l e yerli k a y n a k l a r ı n - p e k bol o l m a d ı ğ ı bir şiir ve o p e r a l i b r e t t o s u n u da imzaladıktan s o n r a 1798'de yaşamı
konuda. nı noktalıyor.
Y o r u m d a n ç o k bir varsayımın üzerinde d u r m a m ı z g e r e k i y o r Çapkın C a s a n o v a g e r ç e k t e n bir g i z e m a d a m ı mıydı? Öyley
v e b u varsayımı, d a h a ö n c e y a p m ı ş o l d u ğ u m u z v e ilerde y a p a c a d i , en azından Kabala'yı inceleyen, astroloji ile yakından ilgile
ğımız gibi, bir t e m e l , bir t a b a n olarak kullanmamız. nen, kendini bile şaşırtan bir d u r u g ö r ü y e sahip bir kişiydi.
İstanbul'a g e l m i ş olan her Batılı g i z e m c i , çizgisi ve o l u ş u m u 1745'te C a s a n o v a , İstanbul'dadır, elçilikten elçiliğe ve konak
ne olursa o l s u n , turistik bir y o l c u l u ğ u n ya da «egzotik» D o ğ u l u tan k o n a ğ a g e ç i y o r , Hariciye Nazırlarından İsmail Efendi ile, Ali
mekânların, örf ve âdetlerin peşinde değildir. Herkesin aradığı, Bey ile, V e n e d i k Büyükelçisi F r a n c e s c o Venier ve H u m b a r a c ı
sahip oldukları bilgiye katkıda bulunacak, ola ki t a m a m l a y a c a k A h m e t Paşa olarak bilinen M o n s i e u r de Bonneval ile dostluklar
- 79 —
k u r u y o r , Bailes ailesinin yanında kalıyor, aşk ve cinsellik k o n u çekleştirmeye çalıştığımız bir araştırmanın salt bir çıkış noktası,
s u n d a k o n u ş m a l a r a , s o h b e t l e r e dalıyor. bir i p u c u mahiyetindedir. B u ö y l e bilinmeli v e ö y l e b i l i n m e s i n d e
İstanbul'a n e d e n geliyor C a s a n o v a , salt m e r a k ı n d a n dolayı yarar vardır.
mı? Ö r n e ğ i n : R u s y a ' d a çarlığın d e v r i l m e s i n e yol a ç a n nedenler
Fransız araştırmacısı Jean-Louis B e r n a r d ' a bakılırsa g i z e m c i d e n biri sayılan d i n a d a m ı , eski keşiş, şifacı, ispiritizmacı, z e v k
kişiliğini o yıllarda o l u ş t u r m a k t a o l a n C a s a n o v a ya da k e n d i n e v e sefahat d ü ş k ü n ü ünlü G r i g o r i R a s p u t i n d e İ s t a n b u l ' d a n g e ç i
yakıştırdığı a d l a Seingalt Markisi, D o ğ u ' y u g ö r m ü ş v e D o ğ u ' d a
y o r Y u n a n i s t a n ' d a k i A t h o s (Aynaroz) d a ğ ı n d a k i manastırları ziya
y a ş a m ı ş bir «magus», bir «sihirbaz» kimliğine s a h i p o l d u ğ u n u
rete çıktığında.
kanıtlayabilmek için İstanbul'a kadar u z a n m a y ı u y g u n g ö r ü y o r .
Rasputin'in P r o v o s k o e (Sibirya) k ö y ü n d e n y o l a çıkıp yakın
C a s a n o v a ' y ı biraz «marjinal» g i b i kabul etsek bile g e r e k C a g -
d o s t u Dimitri Pecherkin'le yaptığı y o l c u l u ğ u n başlıca safhaları
liostro, gerekse açık açık kıskandığı, Saint-Germain ile o l a n
bilinmektedir: T o b o l nehri, G ü n e y U r a l ' d a k i Orak, U k r a y n a , O d e s -
ö r g ü t , o r t a m , ç e v r e v e siyasal ilişkilerini g ö z ö n ü n d e t u t t u ğ u m u z
sa limanı ve o r a d a n g e m i ile İstanbul, Çanakkale B o ğ a z ı ve Sela
da İstanbul'a gelişinin salt turistik nedenlere bağlı olmadığını
nik.
rahatlıkla düşünebiliriz.
Rasputin'in İstanbul'da d u r a k l a y ı p d u r a k l a m a d ı ğ ı kesin ola
Kanımızca, ö n e m l i bir nokta d a h a : Batı'dan g e l e n b u g i z e m
rak bilinmiyor a n c a k , d ö n ü ş ü n d e , u z u n y o l u y ü r ü y e r e k katettiği
tutkunlarının İ s t a n b u l ' d a karıştıkları çevreler, C a s a n o v a ö r n e ğ i n
söyleniliyor.
de g ö r ü l d ü ğ ü g i b i , o d ö n e m d e v a r o l a n elçiliklerin, Batı'ya açık
Yüzyıllar ö n c e s i n e d ö n e r e k bir b a ş k a istanbul y o l c u s u n d a n
paşa ve ve beylerin çevresidir. Kendi içine k a p a n m ı ş bir b a ş k a
da söz edebiliriz, 13. yüzyılda y a ş a m ı ş olan M a y o r k a d o ğ u m l u
«sosyete»dir b u , her d e n e y e açık ve Paris'ten, L o n d r a ' d a n , Vene
d i n adamı, g i z e m c i ve özellikle s i m y a c ı R a y m o n d o Lulle. Özellik
d i k y a d a R o m a ' d a n g e l m e g e r ç e k v e y a sahte soylulara, m a c e r a -
l e s i m y a c ı d e r k e n d e astrolojiye v e r d i ğ i ö n e m i d e u n u t m a m a k
severlere d a i m a açık. 18. yüzyıl İ s t a n b u l ' u n d a y a ş a y a n bu çevre
gerekiyor, ç ü n k ü Lulle'nin k u r d u ğ u v e inandığı y ö n t e m d e yıldızla
nin örgütsel d ü z e n i n e y d i , ö r g ü t s e l ilişkiler hangi d ü z e y d e y d i ?
rın g ü c ü her şeyle k a y n a ş ı y o r d u , t a m a m l a n ı y o r d u nesneler, diller
B u sorulara d a bir yanıt v e r m e k gerekiyor. A m a h a n g i kaynakla
ve şifa veren ilaçlarla.
ra dayanarak, h a n g i yapılmamış araştırmalara?
Yüzyıllar b o y u n c a İ s t a n b u l ' d a n g e ç e n l e r i n en a z ı n d a n bir kıs A r a p ç a y ı , Y u n a n c a y ı , A c e m c e v e İbraniceyi o k u y u p y a z a b i
mını sıralamak bunların g e r ç e k geliş nedenlerini a r a ş t ı r m a k anla len, Fransa Kralı Güzel P h i l i p p e ' n i n hazinesine altı m i l y o n altın
kaçını saptayabiliriz ve saptadığımızda, hangi ve kaç k a y n a ğ a Roma'yı, Tunus'u, Kıbrıs ve Malta'yı, R o d o s ' u ve Yunanistan'ı
- 80 — - 81 - istanbul Gizemleri / F: 6
Iım, İ s t a n b u l ' d a kalıp gösteriler d ü z e n l e d i ğ i z a m a n kesitini de Hanussen ö l ü m fermanını imzalamıştır. 8 N i s a n 1933 g ü n ü ,
h e s a b a katarak.' Berlin'e yakın bir o r m a n d a parçalanmış olarak H a n u s s e n ' i n cese
Bu ara bir n o k t a y a da d e ğ i n e l i m : Batı'dan gelen bir kısım di bulunuyor.»
g i z e m c i l e r için «casus», «gizli ajan» sözcüklerini kullandığımız Gözbağcılık y a p a n , d u r u g ö r ü g ü c ü n e s a h i p birinin gelip
o l d u . Doğaldır, d i y e c e ğ i z ve bu s ö z c ü k l e r i ilerde de kullanmak İstanbul'un Perası'nda gösteri y a p m a s ı n d a ille de gizli bir a n l a m
z o r u n d a kalacağız, ç ü n k ü «profesyonel» d i y e nitelendirebileceği ya da bir bağlantı a r a m a k mı lazım?
miz g i z e m c i yani «mesleği»ni yürüterek, m e s l e ğ i n d e n e d i n d i ğ i bil Yanıt v e r m e y e y a n a ş m a d a n ö n c e bu kişiyi biraz d a h a yakın
gileri satarak, sergileyerek yaşamını s ü r d ü r e n g i z e m c i zorlandı d a n tanımaya çalışalım...
ğında, iktidar, nüfuz ve servet p e ş i n d e o l d u ğ u n d a , b a ş k a c a «ka ilginçtir ki, ç a ğ d a ş gizemcilik tarihinin Batılı kaynaklarını ince
ranlık» d ü n y a l a r a da dalması h e m olası, h e m de olağandır. lediğimizde H a n u s s e n ' i b u l a b i l m e k a d e t a olanaksız, g i z e m c i d e n
Y a gizemciliğin, gizli diye kabul edilen - v e öyle s u n u l a n - ç o k bir şarlatan, bir macerasever, bir parti a d a m ı sayıldığından.
sanat, bilim ve bilginin bağışladığı ayrıcalıklı «ulvilik» ne o l u y o r O y s a ki, karıştığı ve karıştırdığı işler bir yana, H a n u s s e n parapsi-
d i y e s o r m a y a kalkarsanız bu tür bir yanıtla karşılaşırsınız: g i z e m şik güçlere s a h i p (gerektiğinde bunları a b a r t a n , ş o v a d ö n ü ş t ü
bir «bilgi» ise, bu «bilgi»yi edinebilmek için bir inanç, u z u n bir ren) bir kişiydi.
uğraşı ve çeşitli fedakârlıklar şart ise, bu bilgiyi herhangi bir şekil Çok şeyle s u ç l a n d ı Hitler'in b u m e d y u m u , kara b ü y ü c ü
de «meta» haline getirdiğinizde, bilgiyi bir öğreti değil d e , bir olmakla da s u ç l a n d ı ve bir gerçektir ki kara b ü y ü y ü , cinsel b ü y ü
«ürün» ve t ü k e t i m nesnesi haline s o k t u ğ u n u z d a «ulvilik», ruhsal leri ç o k ç a kullanan biriydi.
g ü ç ve bedensel-zihinsel ayrıcalık o r t a d a n kalkar, kala kala eliniz H a n u s s e n ' i n ö y k ü s ü açıklıkla bilinen bir ö y k ü değildir: Birin
de basit (etkin de olsa yine basit) bir «teknik» kalır. ci Dünya Savaşı'na katılıp yaralandığı, P r a g ' d a falcılık yaptığı,
B u b ö l ü m ü n Batı'dan gelen s o n gizemcisine g e ç e l i m v e d a h a ö n c e bir sirkte çalıştığı söyleniyor. H a n u s s e n ' i n İstanbul
d a h a ö n c e yaptığımız gibi, eski bir çalışmamızdan bir alıntı akta macerası bu o l d u k ç a karanlık yıllarının bir parçasıdır ve Pera'nın
rıp s o n r a d a n b u n u ek bilgi ve ayrıntılarla genişletelim: G a r d e n b a h ç e s i n i n sahnesinde, d a h a s o n r a Berlin'in Scala tiyat
«1921 yılında İstanbul, B e y o ğ l u ' n u n T e p e b a ş ı ' n d a k i G a r d e n r o s u n d a t e k r a r l a y a c a ğ ı , i p n o t i z m a v e d u r u g ö r ü oyunlarını sergili
b a h ç e s i n d e Eric-Jan H a n u s s e n adındaki bir ispiritizmacı ve g ö z - yor. Seyirciler arasında seçtiklerini veya g ö n ü l l ü olanları uyutu
bağcısı esrarengiz, şaşırtıcı oyunlarıyla seyircileri a d e t a b ü y ü l ü yor, herhangi bir seyircinin verdiği bir tarihten y o l a çıkarak o tari
yor; birkaç yıl s o n r a Hanussen'i Hitler'in yanında b u l u y o r u z . hin o kişi için neler ifade ettiğini, o tarihte g e ç e n bir olayı açıklı
Berlin sosyetesinin gözdesi o l m u ş t u r , falcılık, b ü y ü c ü l ü k l e yor.
u ğ r a ş m a k t a ve Hitler'e yeni yeni şeyler ö ğ r e t m e k t e d i r . Yogayı, Berlin'de d ü z e n l e d i ğ i gösterilerle Eric-Jan H a n u s s e n kısa
ayın insan üzerindeki etkilerini ve üstün ırk kavramını da aşılayan s ü r e d e ş ö h r e t e erişiyor, g e c e d e 850 mark ücret alıyor ve sahne
bu Hanussen'dir. Fakat Hanussen'in b ü y ü k bir k u s u r u vardır, de yapmadıklarını «Gizemcilik Sarayı»nda gerçekleştiriyor, son
g e l e c e ğ i ö n g ö r e b i l i y o r ve bir g e c e s e ç k i n bir t o p l u l u ğ u n ö n ü n d e d e r e c e lüks bir o r t a m içinde, Berlin'in «nezih» K u r f ü r s t e n d a m m
( G o e b b e l s , Hess, H e y d r i c h v.b.) bir y a n g ı n d a n söz e t m e y e başlı Allee'deki özel otelinde.
yor. Bu, aynı g e c e için (Naziler tarafından) d ü z e n l e n e n ünlü Özel o t e l d e özel astroloji dersleri veriliyor, bir hayli y ü k s e k
Reichstag (Alman parlamentosu) yangınıdır. ücretler karşılığında ve Nasyonal-Sosyalist partisinin ileri gelenle-
— 83 —
rine «gizemler» öğretiliyor. Asıl dikkati ç e k e n , d e d i k o d u l a r ı ç o ğ a l birer adımdırlar, ister bağlantılı g ö r ü n s ü n l e r , ister bağlantısız.
t a n H a n u s s e n ' i n p e r s o n e l k a d r o s u n d a k i güzel kızlar v e h o ş deli Bazen bağlantılar ilk b a ş t a n belli olmuyorlar, hatta kişiler ve olay
kanlılardır. Ve de bunların katıldığı cinsel b ü y ü toplantıları. lar, uğraşılar ve niyetler t ü m d e n bağlantısız, rastlantısal g i b i g ö r ü -
Dedikodular, suçlamalar, rezaletler alıp gidiyor fakat H a n u s - nebiliyorlar. Bazen ise ç o k k ü ç ü k , ö n e m s i z gibi g ö r ü n e n bir
s e n ' e kara b ü y ü c ü etiketi u y g u n g ö r ü l ü y o r s a bile Hitler ve çetesi ayrıntı, ufacık bir n o k t a e k l e n i n c e de bir çağrışım d o ğ u y o r , bir
H a n u s s e n ' i n yayınladığı iki d e r g i d e , «Die H a n u s s e n Zei- Sayfalar b o y u n c a adlar, olaylar, bilgiler ve sorular d i z m e n i n
tung» ( H a n u s s e n Gazetesi) ve «Die A n d e r e Welt» (Öte D ü n y a ) , bir yararı da m a l z e m e y i ç o ğ a l t m a k t ı r ve k ö ş e b u c a k t a n bazı var
her tür gizemle ilgili yazıların yanında Nazi partisinin p r o p a g a n d a sayımlar k u r m a k , bazı y o r u m l a r ı n temelini oluşturmaktır. Malze
sı yapılıyor, Hitler m i t o s u iyice şişiriliyor. me ç o ğ a l d ı ğ ı n d a bağlantılar, i n c e l e d i ğ i m i z d e y ü z e ç ı k m a y a çıkar
s ö z c ü ğ ü kimi insanları tedirgin ettiğinden en başta b ö y l e bir giriş kişi, u y g u n kişi, açık kişi ile paylaşmaktır.
yapmayı uygun gördük. Gruplaşma, ö r g ü t l e ş m e ise ayrı sorunlar ve uygulamalar
Bu bağlamın kapsamında, «gizli», «gizli» sayılan veya ö y l e d o ğ u r m a k t a d ı r , salt bilginin, ö ğ r e t i n i n dağılışı, verilişi açısından
g ö r ü n m e y i y e ğ l e y e n bir öğretinin, bir geleneğin p e ş i n d e o l a n bir değil d e g r u p l a ş m a n ı n işlevselliğinden dolayı.
ö r g ü t ü n , bir c e m i y e t i n , bir insan t o p l u l u ğ u n u n gizliliğe ö n e m ver Şöyle ki; birey her z a m a n aktiftir, g r u p ise aktif olan ya da
mesi, kapılarını herkese değil d e ö r g ü t ü n veya c e m i y e t i n k o n u s u o l m a y a n bir t o p l u l u k t u r , o l u m l u ile o l u m l u o l m a y a n ı biraraya
olan öğretiyi alabilecek nitelikte olanlara a ç m a s ı kadar d o ğ a l bir getirmektedir. Bir y e r d e n s o n r a aktif olan yönetir, üretir, yaratır;
d u r u m olamaz. pasif olanlar ise s a d e c e ve s a d e c e - o r a n t ı s ı d e ğ i ş k e n olan bir
A n c a k ö r g ü t y a d a cemiyetin k o n u s u olan öğretinin n e denli katılışla- tüketirler, d o ğ r u veya yanlış bir şekilde, d o ğ r u y a d a
«gizli» o l d u ğ u , ne denli «gizli» kaldığı ve dereceli bir ö ğ r e t i u y g u yanlış kişisel y o r u m l a r l a .
landığında, bu öğretinin hangi derecelerinin daha gizli, hangileri Gizemin ve gizli olanın (bilgi o l a r a k gizli olanın) araştırması
nin daha açık olacağı bir y ö n t e m s o r u n u d u r . na yönelik, ister eski bir g e l e n e ğ e sımsıkı ve tartışmasız bağlı
Gizemin, gizli g i b i sayılan ve öyle o l d u ğ u n a inanılan bir bilgi kalan, ister v a r o l a n bir geleneği d e ğ i ş i m e uğratan, ö r g ü t genel
nin arayışı ille de bir örgüt, bir c e m i y e t yoluyla mı yürütülmeli? hatları içinde bu tür bir kuruluştur, kimi o l u m l u y a kimiyse o l u m s u
Baştan açıkça belirtelim ki, kanımızca böyle bir z o r u n l u l u k za yönelik.
- 87 —
Bilinmeyen Üstünler ve T i b e t ' t e k i Gizli Üstatlar kuramını ön p l a n
12. yüzyılın Bizans'ında İ m p a r a t o r 2. Alexis C o m n e n o s ' u n d a tutuyor, hatta bunlardan biri olduğunu söylediği Koot
h i m a y e s i altında « D o ğ u Kardeşleri» adını taşıyan bir gizli ö r g ü t H o o m i ' n i n ö ğ r e n c i s i diye k e n d i n i tanıtıyor.
kuruluyor. Hiç k u ş k u s u z ki b u , Bizans k ö k e n l i ilk ö r g ü t değildir M a d a m e Blavatsky c e m i y e t i n i 1875'te N e w York'ta, A l b a y
a n c a k , çeşitli d e ğ i ş i m l e r d e n g e ç e n ve inançsal temellere dayalı H.S. O l c o t t ' u n ve VVilliam O . J u d g e ' u n d e s t e ğ i ile k u r u y o r . A m a c ı
olan ç o k u z u n ö m ü r l ü bir gizli ö r g ü t ö r n e ğ i olarak gösterilebilir. ise her tür cins, ırk, d i n , dil ayırımından arınmış d ü n y a s a l bir kar
Ç ü n k ü g i d e gide, «Gül-Haçlar»a ve Bilinmeyen Üstünler gibi deşlik ö r g ü t ü n ü k u r m a k ve b ö y l e bir k u r u l u ş u n sayesinde karşı
ö r g ü t l e r i n t e m e l i n e dayanmaktalar. laştırmalı d i n , felsefe ve bilim çalışmalarını y a p m a k , insanın için
Ve ilginçtir ki, bu «Bilinmeyen Üstünler»in 18. yüzyıl Paris'te deki - b u g ü n parapsikolojinin i n c e l e d i ğ i - d u y u m ö t e s i g ü ç l e r i v e
ki ş u b e s i n d e İ s t a n b u l ' u n Galata s e m t i n d e d o ğ m u ş olan bir Fran d o ğ a n ı n bilinmeyen yasalarını araştırmaktı.
sız ozanını b u l u y o r u z : Fransız d e v r i m i n d e giyotinin kurbanların 1877'de Helena Petrovna Blavatsky n e r d e y s e a n s i k l o p e d i k
d a n biri o l a c a k o l a n A n d r e Chenier. bir nitelik taşıyan ve öğretisini açıklayan, «Çıplak İsis» (İsis Unvei-
B u n a da rastlantı d i y e l i m ve İstanbul d o ğ u m l u bir gizli ö r g ü t led) adlı başyapıtını ve g i z e m c i l i k klasiğini yayınlıyor.
ü y e s i n d e n istanbul ziyaretçisi bir g i z e m c i cemiyetinin k u r u c u s u İki yıl s o n r a Blavatsky ve A l b a y Olcott, Hindistan'a yerleşip
na, M a d a m e Helena Petrovna Blavatsky'ye g e ç e l i m . Madras k e n t i n d e cemiyetlerinin d a i m i merkezini kuruyorlar.
«Theosophical Society» (Tanrıbilgi Cemiyeti)nin kurucusu Gitgide artan taraftarlarına ve 1300 sayfalık t e m e l kitabının
Blavatsky 1831'de, A l m a n asıllı bir b a b a d a n , Rusya'nın Ekateri- g ö r d ü ğ ü geniş ilgiye r a ğ m e n M a d a m e Blavatsky ağır s u ç l a m a l a
noslav k e n t i n d e d ü n y a y a geliyor v e d a h a b e ş yaşındayken d u y u - ra hedef oluyor, «ingiliz Psişik Araştırmalar Merkezi» (British S o c i
ötesi güçlerini, o y u n arkadaşlarını h i p n o t i z m a ederek sergiliyor. ety for Psychical Research)in görevlilerinden H o d g s o n , Hindis
15 yaşına vardığında, d u r u g ö r ü yetenekleri sayesinde, polisin t a n ' a bir araştırma-soruşturma için g ö n d e r i l i y o r v e t ü m d e n o l u m
ortaya çıkaramadığı bazı suçluları b u l u y o r ve ailesinde sayısız suz r a p o r u n d a Blavatsky'nin sergilediği b i r ç o k psişik olaylarının
olaylar yarattığından babasının isteği üzerine, d a h a 17 yaşınday d ü z m e c e o l d u ğ u n u belirtiyor.
ken, Erivan'ın yaşlı vali muavini General Blavatsky ile evleniyor. 1885'te Hindistan'ı terkeden Helena Petrovna bir süre
Üç ay s ü r e n bir evliliktir bu ve üç ay s o n r a g e n c e c i k gelin A l m a n y a ' d a kalıyor, o r a d a n L o n d r a ' y a yerleşip cemiyetinin Avru
kocasının e v i n d e n kaçıp, yanına iki h i z m e t k â r alarak d ü n y a y ı gez pa merkezini k u r u y o r ve 1891'de ölüyor.
m e y e k o y u l u y o r , d o k u z yıl süresince. «Helena Petrovna t a m m a n a s ı ile bir Rus idi.» d i y e yazıyor
O d e s s a ' d a n g e m i ile İstanbul'a geliyor s o n r a da Mısır'a g e ç i Marianne Monestier. «Bir an şelale gibi akıcı, şev d o l u , heyecanlı
yor, K a n a d a ' d a n A B D ' y e geçiyor, Orta v e G ü n e y Amerika'yı gezi olur, s o n r a b i r d e n b i r e durgunlaşır, bitap d ü ş e r ve bir hayal â l e m i
yor, o r a d a n da Hindistan'ın, Java adasının ve en s o n olarak nin içine dalardı. Sekiz lisan k o n u ş u y o r d u . Müzik sahasında bir
Tibet'in y o l u n u t u t u y o r . virtüöz sayılırdı...
1856'da Rusya'ya, ailesinin yanına d ö n ü y o r s a da fazla kalmı ... Dış tezahürlerini y a k a l a m a y a muvaffak o l d u ğ u okült (gi
y o r y e n i d e n yollara d ü ş ü y o r . O r t a d o ğ u ' y u y e n i d e n ziyaret edi zemli) bir d ü n y a ile d a i m i t e m a s halinde yaşıyordu.»
yor, 1868'de Tibet'e d ö n ü y o r ve uzun s ü r e o r a d a kalıyor. Blavatsky gibi bir g e z g i n c i n i n T ü r k i y e ' d e n g e ç m e s i , hatta
«Theosophical Society»nin inançsal temelini M a d a m e Bla kalması k a d a r o l a ğ a n bir d u r u m d ü ş ü n ü l e m e z . Kaldı ki, Türki-
vatsky, Tibetli rahiplerinin öğretilerinden o l u ş t u r u y o r ve özellikle,
y e ' d e , İstanbul'da b u l u n d u ğ u d ö n e m g e n ç gizemci kadının ara luşlarına katlanmasının ne kadar z o r o l d u ğ u n u b a n a öğretti.
yış ve o l u ş u m yıllarıdır. Her gittiği y e r d e yaptığı gibi M a d a m e Bla- Onlarla karşılaştığım e n d e r olaylarda ü z e r i m d e yaptıkları etkinin,
v a t s k y T ü r k i y e ' d e v e b u l u n d u ğ u İ s t a n b u l ' d a m u h a k k a k ki, bir manyetik g ü c ü n kaybını izleyen, fiziksel bir d e p r e s y o n o l d u ğ u n u
şeyler incelemiş ve aramıştır. A n c a k öğretisini henüz şekillendir s ö y l e m e k i s t i y o r u m . Öylesine k o r k u n ç bir g ü ç l e karşı karşıya
m e d i ğ i , bir öğretiyi d ü ş ü n m e d i ğ i bu yıllarda neyin peşinde o l a b i b u l u n u y o r d u m ki, b u n u şiddetli bir fırtınada, ş i m ş e ğ e yakın olan
lirdi? birinin d u y d u ğ u etkiye benzetebilirim, soluk a l m a g ü ç l ü ğ ü dahil
Bir t a n ı m l a m a y a g e ç e l i m : T h e o s o p h i e ya da Tanrıbilgisi, o l m a k üzere... S ö z ü n ü ettiğim sinirsel halsizlikten b a ş k a s o ğ u k
Tanrıbilgeliliği v e y a Tanrısal Bilgelik neyi öğretiyor, nedir inandığı bir ter d ö k m e ile b u r u n , ağız ve b a z e n kulaklardan b o ş a n a n kan
ve savunduğu? belirtileri de oluyordu.»
Blavatsky'nin k u r d u ğ u c e m i y e t i n inanışlarına g ö r e t ü m y ü c e Mathers, M a d a m e Blavatsky'nin yapıtlarından biri o l a n «Gizli
üstatlar, hazretler ve p e y g a m b e r l e r (Fitagoras, Hermes, İsa ve Öğreti» (The Secret Doctrin)in etkisi altındadır ve k e n d i s i de s o n
Hazreti M u h a m m e d ) , görevleri d ü n y a y ı aydınlatmak olan, tanrı suz gizleri k o r u y a n , «En Üstün Öğrencileri'nin Y ü c e B e y a z Loca
sal bir insanlığı oluşturuyorlar. T h e o s o p h l a r ' ı n tanrısı «logos»tur, sı»™ oluşturan g ö r ü n m e y e n l e r e inanıyor, onlarla karşılaştığını
«söz»dür ve inanışları «yedi» plana, «yedi» d ü z e y e bağlıdır. söylüyor.
Bu yedi «plan», d ü z e y (dilerseniz y e d i kat g ö k ) yedi d i ğ e r K o n u m u z u , olayları, kişileri ve inanışları t o p a r l a m a k a m a c ı
d ü z e y e ayrılırlar ve her biri d e , k e n d i devresel sürelerine sahip ile biraz gerilere g i d e l i m .
o l a n , başkaca g ü n e ş sistemlerine ayrılır. İşin başında, saptayabildiğimiz kadarıyla, Bizans'ta kurulan
Özetle, T h e o s o p h i e , Antik Mısır, Çin, Hint ve Orta A s y a ' d a n ve Bilinmeyen Ü s t ü n l e r ' e inanan bir ö r g ü t vardır. Yüzyılların geç
kaynaklanan inanışlarının çizgisini izleyen, deneysel olmayan, mesiyle b u ö r g ü t ( D o ğ u Kardeşleri) benzer ç i z g i d e o l a n başka
«meditasyon»a (derin d ü ş ü n c e y e ) d e ğ i l de «ilham»a d a y a n a n , ö r g ü t e r i etkiliyor, tâ ki Bilinmeyen Üstünler inanışını en ç o k d e s
ussal sessizlikten, düşüncesizlikten yararlanan bir felsefedir. t e k l e y e n bir ç a ğ d a ş (19. yüzyıl) ö r g ü t k u r u c u s u ( H e l e n a Petröv-
Blavatsky'nin öğretisinde Bilinmeyen Üstünler'in önemi na Blavatsky), d a h a çalışmalarının başındayken, İ s t a n b u l ' a u ğ r u
b ü y ü k t ü r . Fakat k i m bu Bilinmeyen Üstünler ya da Gizli Yönetici y o r ve İstanbul'da belirli o l m a y a n bir süre kalıyor. Üstelik, bazı
ler? kaynaklara g ö r e , Blavatsky, İstanbul'a bir kez g e l m e k l e yetinmi
Bir ö n c e k i b ö l ü m d e karşılaştığımız Osmanlı Demiryollarının yor. Ö l ü m ü n d e n s o n r a «Theosophical Society»nin başına gele
hisse satıcısı ve «Golden Dawn» (Altın Şafak) ö r g ü t ü n ü n k u r u c u c e k olan Annie B e s a n t ile birlikte, öğretisinin en y a y g ı n o l d u ğ u
su Samuel Mathers'ın 1896'dan k a l m a bir bildirisine bakılırsa: bir d ö n e m d e , k e n t i m i z e tekrar d ö n ü y o r (1885 veya 1886).
«Sözünü e t t i ğ i m , ikinci dereceli bilgeliği edinip size ilettiğim A c a b a bu B i l i n m e y e n Üstünler inanışı, Tibet'ten kaynaklanır
bu Gizli Yöneticiler hakkında hiçbir şey s ö y l e y e m e m . Dünyasal sa, D o ğ u ve Batı gizemciliğinin b a ş k a c a inanışlarında paralelini
adlarını bile b i l m i y o r u m ve onları, fiziksel bedenleri ile ç o k e n d e r b u l u y o r mu?
g ö r d ü m . . . Daha ö n c e d e n saptanılan yer ve z a m a n l a r d a b e n l e İslamda «rical-ül gayp» diye bilinen «gizli adamlar»ın d ü n y a
fiziksel olarak karşılaştılar. Kanımca bunlar y e r y ü z ü n d e y a ş a y a n yı yönettiklerine inanılıyor, ö r n e ğ i n ve M u h i d d i n A r a b i ' n i n «Fütu
fakat korkunç ve insanüstü g ü ç l e r e sahip olan insanlardır. Onlar h a t ı n d a anlattığı g i b i bunlar her g ü n , s a b a h n a m a z ı n d a n sonra,
la ilişkim bir ö l ü m l ü için - n e denli ilerlemiş olursa o l s u n - v a r o görevlendirildikleri y e r e g i d i p herkese yardımcı olurlar, her g ü n
yer değiştirirler ( B u r s a ' d a , Flamel'i tanımış olan felsefecinin her sayılı bir basım çıkarıyor. 1940'ta Fransa'yı işgal e d e n A l m a n kuv
y i r m i yılda bir yaptığı gibi!). vetleri ise, araya taraya, bu basımın kalan nüshalarını da y o k e d i
Bu «gizli adamlar»ın ünlü önerilerinden biri de şudur: yorlar!
- Haftanın ikinci g ü n ü d o ğ u y a g i t m e , birinci ve c u m a g ü n ü Alveydre'in anlattığı A g a r t a nedir? Tibet ile M o ğ o l i s t a n ' ı n
batıya g i t m e , ç a r ş a m b a , c u m a r t e s i g ü n ü kuzeye gitme, p e r ş e m hudutlarında b u l u n a n gizli bir yeraltı d ü n y a s ı mı, y o k s a bir gizli
be günü güneye gitme. örgüt?
İstanbul ziyaretçisi Helena Petrovna Blavatsky'nin öğretisine Her iki y o r u m u destekleyenler o l d u ğ u gibi her iki y o r u m d a
kaynaklık e d e n B i l i n m e y e n Üstünler ya da Gizli Yöneticiler bizleri da bir «gerçek» payı b u l m a k olasıdır.
gizemciliğin bir kalesine g ö t ü r ü y o r , z o r u n l u olarak: A g a r t a ' y a . Agarta (veya Agarti) konusunu, Saint-Yves d ' A l v e y d r e ' d e n
Haluk E g e m e n Sarıkaya'nın bir y o r u m u n a g ö r e g e l m i ş g e ç sonra, eski Fransız B a ş k o n s o l o s l a r ı n d a n J a c o l i o t ( H i n d i s t a n ' d a
miş bazı Batılı gizemcilerinin (Saint-Germain gibi, Roland Villene Kutsal Kitap / La Bible d a n s l'İnde), Helena Petrovna Blavatsky
uve gibi) İstanbul ziyaretleri A g a r t a toplantılarına bağlıdır. (Gizli Öğreti / T h e Secret D o c t r i n e ; Çıplak İsis / İsis Unveiled)
Y o r u m u n ve uzantılarının tartışmasına g i r m e d e n ö n c e Agar ve İslam dinini seçtikten s o n r a A b d ü l v a h i d Yahya adı ile t a n ı n a n
ta k o n u s u n a d e ğ i n m e m i z d e yarar vardır. Fransız yazar ve d ü ş ü n ü r ü Rene G u e n o n (Dünyanın Kralı / Le
Dünyanın Bilinmeyen Sahiplerini, Bilinmeyen Üstünleri içe Roi du M o n d e ) ele alıyorlar.
ren, mitoslara karışan (hatta kendi başına bir mitos oluşturan) G u e n o n ' a g ö r e , binlerce yıl ö n c e yer alan bir felaket G o b i
yeraltı kenti Agarta'nın gizleri Batı'da ilk kez, 18. yüzyılda Fransız ç ö l ü n d e k i uygarlığı silip s ü p ü r ü y o r . Buradaki Ruhsal Efendiler
üst d ü z e y devlet görevlisi Alveydre Markisi Alexandre Saint-Yves - y a da «Dış Akılların Oğulları», dıştan gelen bir bilginin izleyicile
tarafından «Hindistan'ın Görevi» (Mission de l'İnde) adlı kitabın r i - Himalaya'nın altında b u l u n a n mağaralara v e gizli dehlizlere
da açıklanıyor. sığınırlar. Z a m a n l a bunlar ikiye ayrılırlar, bir kısmı A g a r t a ' y a yerle
Alveydre k e n d i n e ait o l m a y a n gizleri açıkladığı için, p i ş m a n şir diğer kısmı ise S h a m b a l l a h ' a . Agarta ya da Agarti, «sağ el
lık d u y d u ğ u n d a n bir nüshası hariç kitabının t ü m baskısını i m h a yolunu» izleyenlerin, d ü n y a işlerine karışmayıp derin d ü ş ü n c e (te
ediyor. Bu tek nüsha ise b a ş k a bir ünlü Fransız gizemcisi o l a n fekkür) içinde yaşayanların, S h a m b a l l a h ise «sol el y o l u » n u n
Dr. Gerard E n c a u s e ( P a p u s ) u n eline g e ç i y o r ve 1910'da kitabın taraftarlarının şiddet yanlısı merkezleri oluyorlar.
bir ikinci basımı çıkıyor. Agarta ile ilgili en şaşırtıcı bilgiler, Kızıl O r d u d a n k a ç a r a k
Fantastik-gerçekçilik akımının (Louis Pauvvels ile birlikte) Moğolistan'ı aşıp Çin'e sığınan Polonyalı Ferdinand Ossen-
kurucularından J a c q u e s Bergier, Saint-Yves d'Alveydre'in i m h a dovvsky'nin 1924'te yayımlanan «Hayvanlar, insanlar ve Tanrılar»
ettiği başka bir kitabının ö y k ü s ü şöyle anlatıyor: (Betes, H o m m e s et Dieux) adlı kitabında yer alıyor.
1885 yılında Alveydre ö l ü m l e tehdit e d i l d i ğ i n d e n , s o n y a z m ı ş Ossendovvsky'ye anlatılanlara g ö r e b u n d a n altı bin yıl ö n c e
o l d u ğ u «Hindistan'ın A v r u p a ' d a k i görevi ve Avrupa'nın A s y a ' d a k i ermişin biri, kabilesiyle birlikte bir m a ğ a r a y a sığınır ve antik bilgi
görevi. Mahatmalar'ın s o r u n u ve ç ö z ü m ü » (Mission de l'İnde en ve bilimi k o r u m a k amacıyla Agarta'yı kurar. O g ü n d e n beri Agar-
Europe et Mission de l'Europe en Asie. La q u e s t i o n d e s Mahat- ta'yı d o ğ a n ı n t ü m güçlerini bilen, t ü m insanların r u h u n u o k u y a b i
m a s et sa solution) adlı çalışmasını i m h a e t m e k z o r u n d a kalıyor. len ve yazgı kitabına sahip olan d ü n y a n ı n kralı yönetiyor ve sekiz
Yine tek bir nüsha kalıyor ve 1909'da yayıncı D o r b o n b u n d a n az yüz m i l y o n kişiye emrediyor.
— 93 —
A g a r t a ' d a n İstanbul'a ve Sarıkaya'nın y o r u m ve inanışına lı rahip A n u b i s S c h e n o u d a , U f o l o g G u y T a r a d e ile A n d r e M i l l o u '
nun, o d ö n e m d e yönettikleri «Uygarlığın Bilinmeyen Unsurların
geçelim.
İnceleme ve Araştırma M e r k e z i / Centre d ' E t u d e et de R e c h e r c -
Saint-Germain'in «İstanbul'da beni bekliyorlar» sözünden
hes d ' E l e m e n t s İ n c o n n u s de la Civilisation», Gül-Haç Ö r g ü t ü
y o l a çıkan Sarıkaya'ya g ö r e : «St. G e r m a i n K o n t u n u n sözleri,
v.b.) şöyle d e m e k t e d i r :
İ s t a n b u l ' d a , A g a r t a ' d a n gelen d a h a b a ş k a kişilerle buluşacağını
«Villeneuve Üstadı, 24 Aralık 1966'da İstanbul'da B i l i n m e y e n
i m a etmektedir. D o ğ u ile Batı arasında bir k ö p r ü o l u ş t u r a n İstan
Üstlerle (Bilinmeyen Üstünlerle) buluştu. Kendisi bu g ö r ü ş m e y i
bul belki de Agarta'nın temsilcilerince y o ğ u n bir şekilde ziyaret
sınırlı bir yayında anlatmıştır. Ya da d a h a d o ğ r u s u , açıklaması
e d i l e g e l m e k t e o l u p , onların mûtat b u l u ş m a yeri haline gelmiştir.»
için Bilinmeyen Üstlerce kendisine izin verilenleri yayınlamıştır.
Y o r u m d u r u m u (veya sorunu) o l d u k ç a geniş v e ö z g ü r şekil
Kitabın adı, ' D ü ş ü n ü l e m e z l e Karşılaşma'dır. Bu kitap, yüzyıllarca
de ele aldığı gibi bağlantılar k o n u s u n d a , kanımızca o l d u k ç a ace
insanların bahsettiği bu G ö r ü n m e y e n l e r ' i n şarlatanlarla h a y a l p e
leci d e davranmaktadır.
restlerin icadı olmadığını kesinlikle ispat ettiği için ç o k ö n e m l i bir
D o ğ u ile Batı arasında her tür ilişkiyi içeren, sürekli olarak
çalışmadır. Villeneuve Üstadı'nın anlattığına göre, k e n d i s i Saint
her çeşit kültür alışverişi için bir m e r k e z oluşturan İ s t a n b u l ' u n
Yves d'Alveydre gibi, belirli açıklamalar y a p m a y a izinlidir.»
ister A g a r t a temsilcilerinin, ister A g a r t a ile hiçbir ilgisi olmayanla
İyi de bu Villeneuve Üstadı kim?
rın - o y s a «gizemci» etiketini taşıyan, t a ş ı y a b i l e n l e r i n - bir uğrağı
Sarıkaya b u n u açıklamıyorsa da Villeneuve Üstadı Fransız
olmasını belki de hiç kimse bizim kadar savunmaz. Yine bu çalış
Gül-Haç ö r g ü t ü n ü n Y ü c e Üstadı R a y m o n d B e m a r d ' d a n başkası
m a m ı z ı n a m a ç l a r ı n d a n biri olan, mantıksal y ö n t e m e b a ğ l a y a m a z
değildir. Yani s ö z ü edilen A g a r t a toplantısı İstanbul'da üst d ü z e y
ve çeşitli örnek ve olasılıklarla b a ğ l a m a y a da çalışmaz.
Gül-Haç Üstatları arasında yapılan bir toplantıdır. B u n d a da şaşı
A n c a k y o r u m y a p a r k e n v e varsayımlar kurarken ç o k belirgin
lacak bir d u r u m y o k t u r ç ü n k ü , anımsatalım, Saint-Germain, C a g
ve bir o kadar titiz bir mantık silsilesi içinde hareket e t m e m i z
liostro, C a s a n o v a gibileri de üst d ü z e y Gül-Haç'lılardı.
g e r e k i y o r ç ü n k ü , hayal g ü c ü m ü z e sarılıp zorlamalı bağlantılara
Bir a n d u r a l ı m : d a h a ö n c e belirtmiş o l d u ğ u m u z g i b i kimi
kaydığımızda, varabileceğimiz s o n u ç l a r ı n sağlığı her z a m a n tartı
gizemciler bireysel araştırmalar s ü r d ü r ü y o r , kimi de bireylerini ve
şılacağı gibi kuşkulara da açık kalacaklardır.
ö z g ü n , kişisel çizgilerini b o z m a d a n , ö r g ü t üyesi oluyorlar.
Sarıkaya'nın savını izlediğimizde; Saint-Germain, bir rivaye
İlginçtir ki, bu ve bir ö n c e k i b ö l ü m d e sıraladığımız, ilerde
te g ö r e , Himalayalar'a çekiliyor; Helena Petrovna Blavatsky,
sıralayacağımız kişilerin, İstanbul ziyaretçilerinin bir kısmı, birey
Himalayalar'a kadar uzanıyor; H a n u s s e n ' i n t e m e l öğretisi oralar
olarak değerleri ve bilgileri ne olursa olsun, belirli ö r g ü t l e r e bağlı
d a n t ü r e m e d i r v.b.
kimselerdir. B u d u r u m d a ortaya d o ğ a l olarak, bir b i r e y - ö r g ü t
A g a r t a toplantıları ve İstanbul ile ilgili bir kaynak (ki Sarıkaya
bağlantısı s o r u n u çıkıyor. Ve de b u n d a n kaynaklanan bir b a ş k a
da b u n u kullanıyor) Fransız fantastik - g e r ç e k ç i araştırmacısı
temel s o r u :
R o b e r t C h a r r o u x ' n u n bir kitabı ve kitabın ö n s ö z ü n d e k i bazı bilgi
- Bazı gizemcilerin, g i z e m araştırmacılarının İstanbul'a, Tür
lerdir.
kiye'ye geliş nedeni bağımsız ve bireysel bir arayışa mı y o k s a
C h a r r o u x ' n u n «Gizemli Bilinmeyenin Kitabı» (Le Livre du
örgütsel t e m a s l a r a mı bağlıdır?
Mysterieux İ n c o n n u , 1969)nın ö n s ü z ü n ü yazan A n d r e B o u g u e -
Sorular ç o k fakat yanıt yetiştirmekte zorlanmamız kaçınıl-
nec, C h a r r o u x ' y a çalışmasında y a r d ı m c ı olanları sıralarken (Mısır-
- 94 — — 95 —
mazdır ç ü n k ü , ö r n e ğ i n , g e ç m i ş yüzyıllarda ve özellikle 18. ve 19. Ermenistan'ı d o l a ş a d o l a ş a rahipler, dervişler, pirler, g i z e m
yüzyıllarında T ü r k i y e ' d e , İstanbul'da faaliyette b u l u n a n , b u l u n m a ciler ve b ü y ü c ü l e r l e görüşür. Eline Mısır'ın eski bir haritası g e ç t i
sı olası olan, g i z e m c i örgütler k o n u s u n d a (bildiğimiz ve ulaşabil ğ i n d e , Mısır'ı ziyaret e t m e y e , g i z e m l e r l e d o l u a r k e o l o j i k kalıntıla
d i ğ i m i z kadarıyla) h e r h a n g i bir araştırma yapılmış değildir ve iti rı, ehramları ve mezarları g e z m e y e k a r a r verir.
raf e d e l i m ki, bu k o n u d a k i katkımız s a d e c e bir d e n e y anlamında B u y o l c u l u ğ u n d a uğradığı İ z m i r ' d e Gurdjieff bir t a v e r n a d a
dır. kavga çıkardığı için tutuklanır, özgürlüğüne kavuşunca da
Kaldı ki, bu t ü r bir araştırmayı y a p a b i l m e k için yerli kaynak S ü v e y ş ' e g i d e n bir İngiliz g e m i s i n e biner.
lar hiçbir z a m a n yeterli olmadığı gibi yabancı, Batılı olanlara ula Mısır y o l c u l u ğ u bir hayalkırıklığı ile sonuçlanır f a k a t Gurdjieff
ş a b i l m e k her d a i m k o l a y değildir. Üstelik biz «gizemler» p e ş i n d e artık, meraklısı o l d u ğ u gizemli k o n u l a r l a birarada, g e z g i n c i l i ğ i d e
o l a n «gizli» ö r g ü t l e r v e bunlara üye olan - v e y a o l m a y a n - «gi seçmiştir.
zemli» kişilerle uğraşmaktayız! İstanbul'u ilk kez 1900'ların b a ş l a r ı n d a ziyaret e d e r ve g e ç i
M a d a m e H e l e n a Petrovna Blavatsky'den y o l a çıkıp Agar- n e b i l m e k için turist rehberliğine s o y u n u r . B u h a r a ' y a g e ç t i ğ i n d e
t a ' y a kadar vardık ve bu ara, bazı bağlantılar k u r d u k , kurar gibi sarıya boyadığı s e r ç e kuşları k a n a r y a d i y e satar, R o m a ' d a ayak
o l d u k . D e v a m edelim... kabı boyacılığı yapar, işini kolaylaştıran o t o m a t i k bir k o l t u k icat
Blavatsky g i b i R u s y a ' d a n gelen, İzmir ve İ s t a n b u l ' d a b u l u n eder.
m u ş olan, hatta İstanbul'da, d a h a sonra Paris'te b i ç i m l e n d i r e c e Batı'dan y e n i d e n D o ğ u ' y a g e ç e r , Pamir d a ğ l a r ı n d a dışrek
ğ i , bir c e m i y e t i n ilk d e n e y i m i n i y a p a n Monsieur Gurdjieff'tedir (ezoterik) bir tarikata girer, ş e y h t a r a f ı n d a n kabul edilir, e ğ i t i m
— 97 — istanbul Gizemleri / F: 7
1913'te Gurdjieff y e n i d e n R u s y a ' d a g ö r ü n ü r , ç a r d a n yanadır g e ç i n c e ailesi (?) ve müritleriyle birlikte R u s y a ' d a n ayrılıp İstan
( a n c a k Stalin ile arkadaştır), d e v r i m k o p t u ğ u n d a da karşıt d e v r i m bul'a g ö ç etmişti. Taksim, Sıraselviler ve B e y o ğ l u ' n a yerleşen
cidir, Kafkasya eylemlerine katılır. Gurdjieff ve taraftarları, ilk ö r g ü t l e n m e l e r i n i İ s t a n b u l ' d a yapmışlar
Gurdjieff'in ikinci İstanbul seferi ise 1922'de gerçekleşir. dı. Gençliğinde İslami ezoterik (dışrek) t a r i k a t l a r d a n M e l a m i l i k l e
Gurdjieff'in eski ö ğ r e n c i l e r i n d e n biri o l a n Fransız yazarı L o u - tanışan Gurdjieff, İslam t a s a v v u f u n u ve 'gizli ilimlerini' ç o k iyi
is Pauvvels, «üstat»a ayırdığı 703 sayfalık kitabında, Monsieur öğrenmişti. Daha sonra Tibet'te v e H i n d i s t a n ' d a d a yaşamış,
Gurdjieff'in Tiflis'te k ü ç ü k bir d ü k k â n d a k u r d u ğ u «İnsanın u y u m Rus Ortodoks Kilisesinin görüşleriyle, İslamı, Hinduizm'i ve
lu gelişim enstitüsü»nü İstanbul, Berlin ve L o n d r a ' d a da «denedi Z e n - B u d i z m ' i birleştirerek syncretist (Telifiyyeci - k a y n a ş a m a y a n -
ğini» y a z m a k l a yetiniyorsa da Gurdjieff'in kendisi, başyapıtların ların birleşiği) bir ö ğ r e t i yaratmıştı.
d a n biri sayılan, «Dikkate Değer İnsanlarla Karşılaşmalar» (Mee- 1918 (1922)'de İstanbul'a g ö ç e d e n G u r d j i e f f ' t e n , ö ğ r e n i m l e
t i n g s With R o m a r k a b l e Men) adlı kitabında İstanbul'daki bu ikinci rini Paris'te y a p m ı ş zengin O s m a n l ı ailelerinin ç o c u k l a r ı başta
gelişine ait bazı ipuçları vermektedir. o l m a k üzere b i r ç o k siyasetçi ve adı 'alim'e çıkmış şahıs etkilen
20'li yılların başında T ü r k i y e ' y e sığınan ç o ğ u Beyaz Ruslar mişlerdi...»
gibi Gurdjieff de B e y o ğ l u ' n a , Pera'ya yerleşir ve özellikle, derviş Altındal'ın herhangi bir k a y n a k g ö s t e r m e d i ğ i n d e n , G u r d j i
tekkelerini ziyaret eder, Galata K ö p r ü s ü ' n d e gezinir, k ö p r ü d e n eff'in İstanbul'da kaldığı yerlerle ilk taraftarlarının kimliği hakkın
d a l a n ç o c u k l a r ı izler, bir R u m ' d a n dalış dersleri alır, ilkin H a l i c ' e daki bilgileri n e r e d e n elde ettiği m e ç h u l d ü r . Aynı şekilde Altındal,
dalar s o n r a y s a , atılan paraların p e ş i n d e Galata K ö p r ü s ü ' n d e n . Gurdjieff'in İstanbul'a ailesi ve müritleriyle birlikte g ö ç ettiğini söy
Bir hayli zor günler geçirdiği anlaşılan G e o r g e s Gurdjieff lemektedir o y s a ki «Dikkate d e ğ e r insanlarla k a r ş ı l a ş m a l a r a bak
g ü n ü n birinde, teşbihini d e n i z d e n çıkardığı Üsküdar'lı bir paşa tığımızda böyle bir d u r u m u kanıtlayacak bilgiler y o k t u r . Gurdji
(N Paşa) ve o ğ l u Ekim Bey ile tanışır, paşanın k o n a ğ ı n d a eff'in ve d e v r i m d e n kaçan b a ş k a c a Rusların İ s t a n b u l ' d a n g e ç m e
k o n u k olur. si, İstanbul'a sığınması kadar d o ğ a l bir d u r u m d ü ş ü n ü l e m e y e c e
Kitabında u z u n u z u n anlattığı bu «olağanüstü» E k i m B e y ile ği gibi her gittiği y e r d e kendine bir faaliyet alanı a r a y a n ve bulan
birlikte Gurdjieff, İran'da derviş S a r ı o ğ l u ' n u ziyaret eder, öğretile Gurdjieff'in de İstanbul'da (bir rivayete g ö r e Galata'da) bir ö r g ü t
rinden yararlanır. kurması da n o r m a l , olağan karşılanmalıdır. A n c a k İstanbul bir
Üsküdar'lı paşanın o ğ l u Ekim Bey ise, zamanla, d u r u g ö r ü duraktır ve Rus g i z e m c i s i asıl ü n ü n ü ve sayılı taraftarlarını Paris'e
ve ispiritizma yetenekleri sayesinde b ü y ü k bir ün kazanır ve y ü c e yerleşince b u l a c a k , d a h a s o n r a d a A m e r i k a ' y a k a d a r uzanacak
bir sihirbaz diye sayılır. tır.
Gurdjieff'in istanbul'daki yıllarına, «Milliyet» gazetesinde Fransız yazarı François M a u r i a c ' ı n y o r u m u ile, Gurdjieff
yayımlanan «Vatikan-Fener ve bir gizli örgüt» başlıklı dizisinde, D o ğ u ' d a n Batı'ya «ben»liği, «ego»yu y o k e d e n , insanı g e r ç e k
A y t u n ç Altındal da söz eder ve k o n u y a , ilerde üzerinde d u r a c a ğ ı kendiliğine k a v u ş t u r a n ve o n a d ü n y a y ı kazandıran bir y ö n t e m
mız, Kont S e b o t t e n d o r f ile giren araştırmacı Altındal s ö z ü n ü bu getirmişti. H e m öylesine bir y ö n t e m ki, Paris'e yerleştiğinde ve
şekilde sürdürür: Fontaineblau yakınındaki A v o n malikânesinde ö ğ r e t i merkezini
«1872'de (1877) Kars yakınlarında (Antropol) d ü n y a y a g e l e n açtığında, kısa s ü r e içinde Gurdjieff d ö n e m i n bir dizi Avrupalı ve
Gurdjieff, Stalin'i evinde saklamış ancak Bolşevikler iktidara Amerikalı aydınını, yazarını, sanatçısını (Avon'da ö l e n Katherine
— 98 —
Mansfield, ö n c ü m i m a r Frank Lloyd VVright, A l d o u s Huxley, J e a n
uğraşan, İslam tarikatları ile ilişkiler k u r u p tasavvufla ilgilenen bu
Paulhan, Rene Daumal, Louis Pauvvels ve Gurdjieff'in öğretisini
B a r o n S e b o t t e n d o r f kimdir v e İ s t a n b u l ' d a neler y a p ı y o r d u ?
yayacak olan O u s p e n s k y ) etrafına t o p l a y ı p kendine bağlayabil-
İlkin Altındal'ın v e r d i ğ i bilgileri g ö z d e n g e ç i r e l i m :
mişti. Saksonyalı B a r o n R u d o l p h v o n S e b o t t e n d o r f o l a r a k bilinen
Çeşitli kaynaklardan, inançlardan o l u ş t u r d u ğ u ö ğ r e t i s i n d e kişi bir gizli ö r g ü t adamıdır, A l m a n İşçi Partisinin, p e r d e arkasın
neler açıklıyordu Gurdjieff? d a , yönettiği Thule ö r g ü t ü n ü n ileri g e l e n l e r i n d e n biridir. İngiliz «İn-
Özetle; insan bir makinedir, bir makineleşme, makineleştir telligence Service»e g ö r e hiç s o y l u değildir, y o k s u l bir aileden
me toplamıdır. Yaptığı her şey, d ü ş ü n c e l e r i , alışkanlıkları, d u y g u gelmedir, eski bir elektrik teknisyenidir. Dünyayı d o l a ş a n biridir.
ları dış etkenlerin ü r ü n ü d ü r . B u n d a n dolayıdır ki, t ü m yaşantımız N e w York'a, N a p o l i ' y e , Avustralya'ya, Mısır'a gider ve T ü r k i y e ' y e
bir çeşit «uyanık uykuda» geçiyor, bir d ü ş t e y m i ş gibi yaşıyoruz d e gelir.
ve düşlerde o l d u ğ u g i b i , etrafımızdaki dünyanın nasıl olması 1910'a kadar İstanbul'da kalır S e b o t t e n d o r f , tasavvufla yakın
gerektiğini bizler kararlaştıramıyoruz. Sürekli olarak her şey, bir dan ilgilenir, T ü r k ç e s i vardır, sevilen ve sayılan bir kişidir.
v a m p i r gibi, bizi boşaltmaktadır, hayran o l d u ğ u m u z bir manzara, 1916'da A l m a n y a ' y a d ö n d ü ğ ü n d e «Yeni Almancılık» hareketine
zevk aldığımız bir kadın, sigaramızın d u m a n ı , mutluluklarımız ve katılır, Thule ö r g ü t ü adına yayınlanan «Volkischer B e o b a c h t e r »
acılarımız. T ü m bunların arkasında g e r ç e k bir «varlık» y o k t u r . (Halkın Gözlemcisi) gazetesinde Hitler'i, ilerki yıllarda destekle
Biz, aslında, v a r o l m u y o r u z , biz birer m a k i n e , birer k a b u ğ u z . y e n yazılar yazıyor.
Bu «dünyasal yaratık» k i m l i ğ i m i z d e n kurtulup üstün bir ken Hitler'i d e s t e k l i y o r S e b o t t e n d o r f o y s a Hitler g i b i d ü ş ü n m ü
dilik, bir varlık olabilmemiz için uyanmalıyız. «Yaratık» d e d i ğ i m i z y o r ve 1934'te G e s t a p o tarafından tutuklanıyor, bir süre s o n r a
kendiliğimizin geçici kısmıdır, dış d ü n y a y a ve içinde yaşadığımız serbest bırakılıyor ve İstanbul y o l u n u y e n i d e n t u t u y o r . Devamını
yalandır, «Varlık» ise b i z i m g e r ç e k benliğimizdir, kendi derin «Sebottendorf, İstanbul'da Asmalımescit'te, T ü n e l ' d e 'İllumi-
nati' (aydınlatılmış) adının Türkçeleştirilmiş şekli o l a n N u r u Ziya
b o y u t u m u z , maskenin arkasındaki y ü z d ü r , «gizli yüz»dür.
S o k a ğ ı n d a , K u r t u l u ş ' t a ve Pangaltı'da yaşadı. Z e n g i n Levanten
Blavatsky gibi Gurdjieff de T i b e t ' t e n , Himalayalar ve o r a d a k i
aileleriyle ve İ s t a n b u l ' d a k i İsviçreli, Avusturyalı ve A l m a n aileleriy
manastırlardan gelmedir. O d a , Saint-Germain, C a g l i o s t r o ve
le beraber o l d u . İşte ilk kez bu d ö n e m d e İ s t a n b u l ' d a k i A l m a n
Casanova gibi bir gizli ajandır, bir c a s u s d u r , en azından bir süre
M ü s l ü m a n ı S e b o t t e n d o r f , kendisinin eski bir istihbarat subayı
için ve belirli, ola ki z o r u n l u koşullarda. Ve o da bir ö ğ r e t i n i n a d a
o l d u ğ u n u v e halen d e Nazi İstihbaratında görevli o l d u ğ u n u bazı
mıdır, gizemlerin adamıdır, her g i z e m a d a m ı , gizem araştırmacısı
yakınlarına açıkladı.
gibi D o ğ u ' y u ve Batı'yı biraraya getiren, öğretileri, inanç ve ina
İstanbul'da M ü s l ü m a n çevrelerde «gizli M ü s l ü m a n » d i y e bili
nışları inceleyen ve İ s t a n b u l ' d a n g e ç m e s i «şart» gibi g ö r ü n e n .
nen Sebottendorf, 2. Dünya Savaşının s o n u n d a Almanya'nın
Aytunç Altındal yukarda sözünü ettiğimiz yazı dizisinde,
kayıtsız şartsız t e s l i m o l u ş u n d a n birkaç g ü n s o n r a Suriye Pasajı
İstanbul'da Gurdjieff'ten ç o k etkilenenlerin arasında S e b o t t e n -
na yakın bir e v d e ö n c e gizli belgelerini yaktı s o n r a da beylik
d o r f ' u da sayıyor ( b a ş k a biri ise Rıza N u r ' d u r ) .
tabancasını ş a k a ğ ı n a dayayarak tetiğine d o k u n d u . »
Bir başka İstanbul k o n u ğ u olan, g i z e m ve g i z e m l i işlerle
G i z e m ve g i z e m c i d e r k e n siyasal eğilimli eylemlere bulaşmış
— 101 —
ise de Altındal'ın açıkladıkları s o n d e r e c e ilginçtir. G ö n ü l isterdi
S e b o t t e n d o r f ' u n kişiliği v e İstanbul m a c e r a s ı üzerinde d u r a n
ki, bu bilgilerini d a h a açık t u t u p , d a h a bir kesinlikle belirtip kay
bir başka araştırmacı İngiliz Trevor R a v e n s c r o f t ' d u r . Hitler'in
naklarını d a e k l e m i ş o l s a y d ı .
gizemsel inançlarını ve g e n e l d e , N a z i s m ile g i z e m c i l i ğ i n ilişkileri
Kaynak s o r u n u üzerine sık sık durmamızın k u ş k u s u z bir
ni, bağlantılarını inceleyen «Yazgı'nın Mızrağı» (The Spear of Des-
nedeni, üstelik ö n e m l i bir nedeni vardı. Kaynak, çatışsa bile (ve
tiny, 1972) adlı çalışmasında Trevor Ravenscroft, S e b o t t e n d o r f
z a m a n kaynakları çatıştırmakta yarar vardır) bir kanıttır, ilerde
hakkında aşağıdaki bilgileri veriyor:
yapılacak bir araştırma için açık bırakılan bir kapıdır. Ne var ki,
- Nazi hareketinin ruhsal k u r u c u s u olarak bilinen, Hitler'e
kimi araştırmacı kaynaklarını «mahfuz» tutar, kimi ise belirtmek
ırksal ve ırkçı gizemciliği aşılayan (Adolf Hitler b u n u «Kavgam /
t e n sakınca g ö r m e z .
Mein Kampf»da açıklıyor) yazar, o z a n , u y u ş t u r u c u bağımlısı,
Araştırmacıların y ö n t e m ve taktiklerini bir yana bırakıp biz
b u l u n d u ğ u hastanelerde, t ı m a r h a n e l e r d e oyunlarını hastaların
y e n i d e n gizemli konularımıza d ö n e l i m ve itiraf edelim ki, konuları
•işbirliği ile s a h n e l e y e n ve islamla, İslam fetihlerinin tarihi ile yakın
mız iyiden iyiye b o y u t l a n m a y a başladı.
d a n ilgilenen Dietrich Eckart, S e b o t t e n d o r f ' u n k u r d u ğ u «Thule
İ s t a n b u l ' u n g i z e m l e r i n d e n , metafiziksel olay ve inanışların
d a n yola çıkıp b a ş k a gizemlere ulaştık. Aslında kaçınılmazdı, bir Gessellschaft» ö r g ü t ü n e g i r d i ğ i n d e k u r u c u s u hakkında bir araştır
g i z e m b a ş k a bir g i z e m i çağrıştığından hatta başka bir g i z e m l e mayı başlatıyor ve bazı ilginç s o n u ç l a r a da varıyor.
çatışıp o n u t a m a m l a d ı ğ ı n d a n . Kont aslında, soylu değildir, D r e s d e d o ğ u m l u bir m a k i n e
Baştan belirttiğimiz gibi İstanbul, ister farkına varılsın v e y a ustasının o ğ l u d u r ve g e r ç e k adı Rudolf Glauer'dir. Glauer'in
varılmasın, gizemlerle d o l u p taşan bir mega kenttir, ç o k e s k i d e n anlattıklarına bakılırsa kendi, T ü r k yasalarına g ö r e , T ü r k i y e ' d e
de ö y l e y d i b u g ü n de öyledir, bir «gelenekler» çerçevesinin için y a ş a y a n g e r ç e k Kont Heinrich v o n S e b o t t e n d o r f tarafından evlat
d e . Bu ve bir ö n c e k i b ö l ü m d e g ö r d ü ğ ü m ü z gibi İstanbul kimlikle e d i l d i ğ i n d e n unvanına ve s o y a d ı n a hak kazanmıştır.
ri, uğraşıları, niyetleri, d ü ş ü n c e ve öğretileriyle, üyesi oldukları B a v y e r a ' d a taraftar k a z a n m a k t a o l a n T h u l e ö r g ü t ü n ü n presti
örgütlerin gizlilikleriyle s o n d e r e c e ilginç, d ü ş ü n d ü r ü c ü , tartışmalı jini s a r s m a m a k ve S e b o t t e n d o r f - Glauer'i z o r d u r u m a d ü ş ü r m e
a m a b o y u t l u ve izler bırakan kişilerin her z a m a n uğrağı o l d u . Bu m e k için Eckart öğrendiklerini gizli t u t u y o r a n c a k araştırmasını
b a ğ l a m d a içinde yaşadığımız, g e ç m i ş t e n kalma izlerine n e r d e y - sürdürüyor.
se a d ı m başına karşılaştığımız bu kentin değişik sayılabilecek bir Rudolf Glauer, 1901 yılında, 26 y a ş ı n d a y k e n İstanbul'a geli
panoramasını, bir t o p o g r a f y a s ı n ı çizeceksek i p u c u niteliğini taşı y o r ve T ü r k i y e ' d e 1914'e kadar kalıyor. Bu a r a tasavvufla ilgileni
yan, taşıyabilen herkesi ve her şeyi katmalıyız, ayrıntılardan, ilk yor, m e d i t a s y o n tekniklerini inceliyor. İlgisini ç e k e n başka bir
bakışta ilgisiz ve ö n e m s i z gibi görülebilen ayrıntılardan k a ç m a k o n u ise M a d a m e Blavatsky'nin öğretişidir v e b u n d a n yola çıka
d a n aksine bunları g e n e l ve ç o k geniş bir t a b l o n u n parçası saya rak batık a d a T h u l e ' n i n m i t o s u n u y e n i d e n g ü n d e m e getiriyor,
rak, öylesine kullanarak. eski A l m a n destanlarını da karıştırarak ve ari A l m a n ırkının 20.
S e b o t t e n d o r f k o n u s u n d a bazı gizli ö r g ü t l e r d e n s ö z edildi yüzyıldaki y e n i d e n uyanışını ö n g ö r e r e k .
Thule gibi, İlluminati g i b i , yarı gizemsel ve yarı siyasal. Ve S e b o t - . Thule ö r g ü t ü n ü n ulusal-ırksal kuramları d a h a sonra Dietrich
tendorf'la ilgili, İstanbul'daki yaşamı ile ilgili başka bağlantılar
Eckart ve bir b a ş k a İstanbul ziyaretçisi o l a n General Kari H a u s h o -
y a p m a k da olasıdır, d e ğ i ş i k kaynak ve y o r u m l a r d a n yararlana
fer tarafından ele alınıyor ve s o n şekillerini SS'lerin Reichsführer'ı
rak.
H e i n r i c h H i m m l e r ' ı n y ö n e t i m i altında buluyorlar.
— 103 —
Ve *üm bu katıksız Naziler «üstün ırk» ve «üstün insan» Savaşının arifesinde, İstanbul'a kimleri e ğ i t m e k için g ö n d e r i y o r
kuramlarını o l u ş t u r u r k e n Adolf Hitler, Haçlı Robert de Clery'nin v e İstanbul'da b u e ğ i t i m i alacak olanlar kimlerdir?
Bizans'ın kutsal emanetleri arasında saydığını gördüğümüz, S o r u s o r m a k kolay a m a t ü m b u soruları yanıtlamaksa g i t g i
İsa'nın b ö ğ r ü n e s a p l a n a n mızrağın peşine d ü ş ü y o r , o n u y ü c e l i ğ i de zorlaşıyor. A r a d a n g e ç e n yıllarla silinen izler, yitirilen v e y a
ne yücelik ve g ü c ü n e g ü ç katacak yazgısal bir tılsım sayıyor ve a ç ı k l a n m a k i s t e n m e y e n belgeler, artık aramızda o l m a y a n kişiler
V i y a n a ' d a eline g e ç i r i y o r ! ve k o n u ile ilgili araştırmaların eksikliği y ü z ü n d e n .
Ya General Haushofer? Gurdjieff'in eski bir arkadaşıdır, bir O.T.O. ya da « O r d o T e m p l i s Orientis» ( D o ğ u Tapınağı Tari
U z a k d o ğ u uzmanı. 1869'da M ü n i c h ' t e d ü n y a y a geliyor, g e n ç l i ğ i n katı) neydi? İlkin bu s o r u y u yanıtlayalım:
de bir taraftan a s k e r l i ğ e öte taraftan U z a k d o ğ u ' y a m e r a k salıyor, - O.T.O. yüzyılımızın başında A l m a n Kari Kellner tarafından
y o l a çıkıyor, T ü r k i y e ' y e uğruyor, Tibet'i, M o ğ o l i s t a n ' ı , M a n ç u r - kuruluyor; 1904'te «yüce bir giz»in k o r u y u c u s u olarak tanıtılıyor;
ya'yı geziyor, B u d i s t manastırlarında konaklanıyor ve 1910'da 1912'de ise ç a ğ d a ş gizemciliğin kara b ü y ü c ü s ü Aleister C r o w l e y
T o k y o ' y a askeri ataşe olarak atanıyor. ö r g ü t e üye oluyor.
Birinci D ü n y a Savaşına general rütbesi ile katıldığında etra- Özet olarak O.T.O.'nun öğretisi «doğanın t ü m gizlerini» açık
fındakilerini şaşırtıcı önsezileri ve d u r u g ö r ü g ü ç l e r i ile hayrete layan, cinsel sihire dayalı bir öğretidir. Ö r g ü t ü n üyeleri arasında,
d ü ş ü r ü y o r ve 1919'da, yeni bir bilim olarak s u n d u ğ u , «Geopoli- İ m p a r a t o r Crovvley bir yana, A l m a n g i z e m c i s i T h e o d o r Reuss,
tik» kuramını o l u ş t u r u y o r . İrlandalı siyaset a d a m ı Sean M a c B r i d e , Bavyera Kralı I. Louis'nin
Nedir ki, kuramını yayan «Geopolitik Cemiyeti», bir ö r g ü t dillere d e s t a n metresi Lola M o n t e s ' i n kızı Landsfeld Kontesi,
g i b i çalışan v e t ü m Avrupa'yı saran bir c a s u s l u k teşkilatına d ö n ü D i o n F o r t u n e adı ile bilinen g i z e m kuramcısı ve Kabalacı Violet
şüyor! Firth, İngiliz edebiyatının fantastik ustalarından Arthur M a c h e n ve
Gizemler ve gizemciler d e r k e n kendimizi, b i r d e n siyasal ve O s m a n l ı demiryolları hisselerinin satıcısı Glenstroe K o n t u Matthe-
ırkçı örgütlerle c a s u s l u k şebekeleri arasında b u l d u k ve g ö r d ü k us M a c G r e g o r yer almaktaydılar.
ki, gizemler ve gizlilikler, d o ğ a l sayılabilecek bir akış içinde, birbi G ö s t e r g e b i l i m s e l açıdan her şey her şeyle bağlantılı ise (ki
rine karışarak b a ş a b a ş gidiyorlar. öyledir!) ayrıntıdan ayrıntıya sanki bir şeyler belirlenmeye başlı
Naziler'in Kara G ü ç l e r e inandıkları, Hitler'in kara b ü y ü y e baş yor, kurulan örgütler, bu örgütlerin İstanbul görevlileri ya da «his
v u r d u ğ u söyleniyor. N e d e n olmasın? Gerek kendisi, gerekse se satıcıları» arasında.
çetesi az mı ş e y t a n c a şeyler yaptılar? Ve... O.T.O.'nun t e m e l i n d e Haçlı Seferlerinden kalma Tapı-
Kaldı ki, ş e y t a n ve şeytanın s i m g e l e d i ğ i kıyıcı, acımasız ve nakçılar Tarikatının yattığını da u n u t m a y a l ı m ki, İngiliz M o n t a g u e
lanetli güç g i z e m c i l i ğ i n tarihinde her z a m a n hazır ve nazırdır. S u m m e r s ' ı n y o r u m u n a g ö r e , Tapınak Şövalyeleri d e şeytana t a p
Büyücülük tarihinin İngiliz uzmanlarından Francis King, maktaydılar ( b u ç o k tartışılan y o r u m , g e ç m i ş yüzyıllarda özellikle
«Ayinsel Sihir» (Ritual Magic, 1970) adlı kitabında, O.T.O. tarika kilise tarafından d e s t e k l e n m i ş t i r ) .
tından ya da ö r g ü t ü n d e n söz ettiğinde 1912 yılında, Kardeş Aleister Crovvley demiştik, O.T.O.'dan söz e d e r k e n yani
E.O.L. adı ile t a n ı n a n birinin Kuzey A l m a n y a ve A v u s t u r y a ' d a g i z e m c i l i k tarihine y ü c e şeytan (The Great Beast) olarak g e ç e n ,
ö ğ r e t i verdikten s o n r a İstanbul'a g ö n d e r i l d i ğ i n i yazıyor. 1887'de kurulan «Altın Şafak» ( G o l d e n Dawn)ın ilkin üyesi sonra
Batı kaynaklı bir g i z e m c i ö r g ü t ü n ü n temsilcisi, Birinci D ü n y a d a n başkanı o l a n cinsel b ü y ü uzmanı, eski d a ğ c ı Crovvley.
— 104 — — 105 —
İlginç, g e n i ş akisler yaratan, arkasında bir gelenek bırakan
bir g i z e m c i ö r g ü t ü d ü r bu «Altın Şafak», 144 üyesi arasında bir
dizi ünlüler y e r a l m a k t a : N o b e l ödüllü O z a n Yeats, İngiliz Kraliyet
A k a d e m i s i Başkanı Sir Gerald Kelly, V a m p i r Kont «Dracula»nın
yaratıcısı B r a m Stoker, «Fu Manchu» r o m a n dizisi ile a n ı m s a n a n
Sax R o h n e r ve « P o m p e i ' n i n son günleri» romanının yazarı Sir
Edvvard G e o r g e Bulwer L y t t o n gibi.
Sax R o h m e r bir romanına (Fu M a n c h u ' n u n kızı / D a u g h t e r ALTıNCı BÖLÜM
of Fu M a n c h u , 1931) gizli ö r g ü t üyesi bir T ü r k ü (İsmail) katıyorsa
d a T ü r k i y e ' y e gelip g e l m e d i ğ i bizce bilinmiyor. Bulwer L y t t o n ' u n
babası Sir Edvvard Robert Bulwer Lytton ise bir İstanbul ziyaretçi-
GİZEMDE ÇAĞDAŞ OLMAK
sidir, d a h a d o ğ r u s u 1860'larda İngiliz elçisidir ve Yassıada'da iki
şato inşa ettiren kişidir. Denetimimiz altında o l m a y a n - v e y a öyle sandığımız, öyle
i n a n d ı ğ ı m ı z - g ü ç l e r l e u ğ r a ş m a k , gizlerini ç ö z e b i l m e t u t k u s u n a
Crovvley'e «satanist», yani «şeytana tapan», deniyor, kara
kapılmak ve b ö y l e c e kendimizi bir çeşit garanti altına a l m a k her
b ü y ü c ü d e n i y o r ve üyesi o l d u ğ u O.T.O. ö r g ü t ü n d e n biri İstan
ilkel ya da e v r i m l e ş m i ş insanın bir gereksinimidir. K i m ne d e r s e
bul'a geliyor. Nedir ki, O.T.O. kaynaklara bakılırsa, şeytana
d e s i n i n s a n o ğ l u n u n , bildiğimiz v e bilmediğimiz, tarihi b o y u n c a
t a p a n , kara ayinler y a p a n bir ö r g ü t d e ğ i l d i , cinsel b ü y ü ve cinsel
b u böyle o l m u ş t u r v e böyle sürecektir, b u g e z e g e n i m i z i n dışına
sihir ile u ğ r a ş m a y ı y e ğ l i y o r d u .
taşıp a y d a koloniler kuracağımız yüzyılda bile. Hatta, o g e l e c e k
Ancak... Fransız romancısı ve g i z e m meraklısı J.K. Huys-
yüzyılda, kendi g e z e g e n i m i z i n gizlerine başka g e z e g e n l e r i n gizle
m a n s ' a bakılırsa İskoçyalı Longfellovv'un 1855'te k u r m u ş o l d u ğ u
rini de katacağız (katmışız bile), ç ü n k ü h u y u m u z böyledir, ç ü n k ü
bir «satanist», şeytana t a p a n ö r g ü t ü olan «En Y ü c e Yeni Theur-
biz insanlar meraklı yaratıklarız.
gistler» (Re-Theurgistes O p t i m a t e s ) i n A m e r i k a ' d a k i m e r k e z i n d e n
Ö n c e k i b ö l ü m l e r d e bu «Şehr-i İstanbul»u dolaştığımızda geç
İstanbul'a bir t e m s i l c i geliyor ve bu t e m s i l c i kentimizde kara a y i n
mişini, g e ç m i ş i n d e kalan bazı mekânları, binaları, ibadet yerlerini
ler düzenliyor.
taradığımızda d e ğ i ş i k , ilginç, d ü ş ü n d ü r ü c ü olaylar ve inanışlarla
İlginç, h e m d e ç o k ilginç!
karşılaştık. Bazı «izler» saptadık, bazı «değişik» kişileri tanıdık.
Satanistler, şeytana tapanlar ve şeytanla oynaşanlar bir s o n S o n r a ise B a t ı ' d a n g e l m e gizemciler, gizli bilim uzmanları, araştır
raki b ö l ü m d e y e n i d e n karşımıza dikilecekler, b a ş k a c a gizemli macıları ile y ü z y ü z e geldik her biri kendi sihirini ortaya koyan,
uygulamalarla birlikte. Üstelik ç a ğ d a ş , n e r d e y s e t e k n o l o j i k bir her biri sorular s o r d u r t a n .
g ö r ü n ü m içinde. Derken, bireylerin yanısıra g i z e m p e ş i n d e k o ş a n y a d a y ü c e
gizemlere sahip o l d u ğ u n u b e y a n e d e n örgütler, ö r g ü t üyeleri gör
dük. İstanbul d i y e diye İstanbul'dan uzaklaştığımız d a o l d u ,
b a z e n A v r u p a ülkelerine d o ğ r u b a z e n d e Tibet'e, Himalaya d a ğ
larına ulaşarak.
Bir sürü adlar, olaylar, inanışlar ve varsayımlar dizdik;
z a m a n o l d u ki, n e r d e y s e , pire için y o r g a n y a k m a y a kalktık, ayrın
defasında t a t m i n etmiyorlar, bazı y a ş a m s a l , ruhsal ve tinsel s o r u
tılar, b e n z e t m e l e r ve rastlantılar ü z e r i n d e d u r d u k , karışıklıklar larımıza aradığımız, beklediğimiz yanıtları vermiyorlar, veremiyor
yarattık, bazen bilinçli olarak ve bir gizemli, sihirli o y u n u o y n a r c a lar ve biz, halen gizleri d e ş m e y e , gizli diye adlandırılan gelenek
sına. sel bilimlere kulak v e r m e y e yanaşıyoruz.
D ö n d o l a ş h e p İstanbul'a d ö n d ü k , bir «merkez» o l a r a k gör 2 1 . yüzyılın arifesinde a c a b a g i z e m ve gizli bilim d i y e bir şey
d ü ğ ü m ü z , hissettiğimiz, k o n u m u z u n merkezi olan b u b ü y ü k ken kalmış mıdır, kalabilmiş midir?
t e , b u M e g a p o l i s ' e y a d a b u kent-kasaba-köy karışımına. Antik çağlardan ve insanoğlunun bilinmeyen tarihinden
A n c a k d ü n ü n İ s t a n b u l ' u n u belirli hudutlarla ç e v r e l e m e k olası kalan bilgileri, teknikleri, d o ğ a ü s t ü d i y e adlandırılan (oysa d o ğ a
ise de b u g ü n ü n İ s t a n b u l ' u için aynı şeyi y a p a b i l m e k bir hayli zor nın bir parçası olan) güçleri araştıran halen kaldı mı, tarihçiler ve
ve uğraştırıcıdır; İstanbul, b ü y ü m e s i , gelişmesi ve k a r m a ş a s ı ile meraklılardan başka?
g e r ç e k kimliğini yitirip, d e ğ i ş k e n bir kimliğe, bir «kimlik arayışı»na Ya da bunlarla, bu yarı gizli yarı açık, kimi cilt cilt yayınla
b ü r ü n d ü ğ ü n d e n v e b u n u n sancısını ç e k t i ğ i n d e n . nan, kimi elyazmalarında, kitaplıkların raflarında, «çok gizli» arşiv
İstanbul inanışları d e d i k oysa b u g ü n k ü İstanbul'un, özellik lerde kalan bu bilgileri uygulayanlar var mıdır (ki vardır)? Ve
taşıyabilen, k ü l t ü r ü n d e n kaç inanış ö z g ü n kalabilmiştir ki? uygulayanlar n e d e n , neye hizmet u y g u l u y o r l a r ?
İstanbul gizemleri d e d i k oysa ki, b u n l a r d a n kaçı, halen, saf Teknoloji, ç a ğ d a ş l a ş m a , bilimlerdeki yeni, şaşırtıcı buluşlar
bir İstanbul'luluk taşıyor, taşıyabiliyor? her şeyi değiştirmediler, s a d e c e bazı inanışları ç o k d a h a «popü
Kaynaklar v a r o l d u ğ u sürece eskiyi araştırmak bu denli ler», d a h a y a y g ı n hatta d a h a «in» haline getirdiler. Ve hepimizin
uğraştırıcı o l m u y o r , ç ü n k ü «eski» d e d i ğ i m i z yerleşiktir, d e ğ i ş k e n bildiği gibi, her y e r d e ve bu k o c a m a n İstanbul'un n e r d e y s e her
değildir v e olamaz. Ç a ğ d a n çağa, d ö n e m d e n d ö n e m e d e ğ i ş e b i köşesinde eski inanışlar ve gizemli u y g u l a m a l a r halen ç o k ç a izle
len, güncelleşip ç a ğ d a ş l a ş a n y o r u m l a r ve uygulamalardır. yici, alıcı bulmaktadırlar.
— 108 —
— 109 —
Bu sorulara bir yanıt a r a m a d a n ö n c e biraz gerilere d ö n ü p liginin çizgisi, k u r a m s a l dayanakları ve (varsa) İstanbul kaynaklı
y e n i d e n o «gizli örgüt» k o n u s u n a d ö n e l i m ve çarpıcı o l d u ğ u n bir g e ç m i ş l e bağlantılarıdır.
d a n , öyle sayıldığından, «Satanistler»e, şeytana tapanlara bir g ö z S ö z ü n ü ettiğimiz yazıları, söyleşileri i n c e l e d i ğ i m i z d e bazı
atalım. g i z e m c i v e g i z e m araştırmacılarının, d a h a ö n c e k i b ö l ü m l e r d e
K o n u n u n meraklıları anımsayacaklardır: b u n d a n b i r k a ç yıl üzerinde d u r d u ğ u m u z , bazı ö r g ü t l e r d e n (Gül-Haç, Altın Şafak)
ö n c e «renkli» d e n e n basın ve b ü y ü k tirajlı gazetelerle g ü n c e l l i ğ i ve U z a k d o ğ u disiplinlerinden y o l a çıktıklarını g ö r ü r ü z . Ne var ki,
izleyen m a g a z i n dergileri, k o n u sıkıntısı ç e k i y o r m u ş gibi, b i r d e n o r t a d a bir sentez s ö z k o n u s u ise, ö ğ r e t i ve u y g u l a m a d a bir s e n
şeytana tapanlara, ş e y t a n a taptıklarını söyleyenlere k u c a k açıp tez d ü ş ü n ü l d ü y s e bu t ü r bir sentezi açıklayan ö ğ e l e r hangileridir,
onları k a p a k ve söyleşi k o n u s u yaptılar. Talepten ç o k bir arz nasıl ifade ediliyor?
imgesi ile karşılaştık, kimi sanatçı şeytanla alışverişinden ö r n e k Gizem bir bilgi ve bir kültür, bir y a ş a m şekli ve bir inanış,
ler verdi, kimi g e n ç şeytancılar da uzun u z u n ayinlerini açıkladı inanç sanatıdır. Tartışılır, kötülenir, anlaşılır ya da anlaşılmaz
lar, inançlarının kaynaklarını, bir hayli özentili, Batı k o k a n bir kar v e y a yanlış anlaşılır, kullanılır, pazara çıkarılır, bilgisayara y o k s a
maşıklık içinde açıkladıkları gibi. Özetle, M ü s l ü m a n m a h a l l e s i n d e telefon şebekelerine bağlanılır a m a , g e n e l d e öyle kalır.
salyangoz satarcasına, şeytanı satmaya, değilse kullanmaya Yanlış anlaşılmasın, burada ne gizemciliğin, ne de gizli
kalktılar başka şeyler ve bilgilerle birlikte. d e n e n bilimlerin bir savunmasını ya da bir suçlamasını y a p m a k
Şeytan ve şeytanlıklar çekicidir, salt k ö t ü l ü ğ e ve ş i d d e t e niyetinde değiliz. Değiliz ç ü n k ü hiç bilimsel olmaz, k o n u m u z «bi
giderek cinselliğe açık oldukları için değil, anarşik bir kimlik taşı limsel» sayılmayacaksa bile. Amacımız, bu tür bir araştırmanın
dıklarından, d ü z e n d ü ş m a n ı olduklarından, kabul edilmiş d e ğ e r l e boyutları dahilinde, i ç i n d e yaşadığımız bu kentin g i z e m d ü n y a s ı n
ri ters yüz ettiklerinden. Üstelik, sansasyon yaratmaya her d a k i yerini s a p t a m a k , en azından bazı gizemlerini biraraya getir
z a m a n hazır bir tür basın için şeytan, kara b ü y ü ve b ü y ü halen mektir. Dolayısıyla d ü n ü v e b u g ü n ü bağlamaktır, şayet b u tür bir
ilginç-konulardır. bağlantı halen varolabil iyorsa.
1987'de «Nokta» d e r g i s i n i n kapak k o n u s u ettiği «Kara Büyü» Satanistler, ş e y t a n a tapanlar demiştik, iyi de ş e y t a n nedir
araştırma yazısı b e ş yıllık bir ö m r ü o l d u ğ u s ö y l e n e n «T .-. » v e y a şeytan kimdir?
rumuzlu g i z e m c i ö r g ü t ü n ü uzun, ayrıntılı bir söyleşi ile tanıtıyor, Ç o k ilkel bir s o r u gibi g ö r ü n ü y o r s a da yerli satanistlerimizin
iki yıl s o n r a sayfalarını «Bilinmeyenin Çağrısı: B ü y ü n ü n G ü c ü » u ğ r u n a yanıt v e r m e y e çalışalım, ş e y t a n b i l i m c i d e ğ i l s e k d e .
başlıklı bir başka k a p a k k o n u s u n a ayırıyor ve aynı d ö n e m d e , Şeytan, şeytanlar ve c e h e n n e m zebanileri, hiç kuşkusuz,
«Hürriyet» gazetesinin bir yazı dizisinde (Şeytanla oynaşanlar) tek tanrılı b ü y ü k d i n l e r i n bir b u l u ş u değildir. Her inanç ve d i n d e
«Altın Şafak» ( G o l d e n D a w n ) ö r g ü t ü n ü n İstanbul'daki izleyicileri şeytan, o n a verilen ad ne olursa o l s u n , evrenin ve d ü n y a n ı n k ö t ü
sunuluyor. r u h u , Tanrının bir çeşit karşıtıdır. Ermiş A u g u s t i n u s ' u n d e y i m i y l e
b u tür örgütler - y a d a b i r e y l e r - v e basına açıklamış oldukları Ruhbilimsel a ç ı d a n şeytan insanın ilkel, o l u m s u z , dengesiz,
inanış, k u r a m ve y ö n t e m l e r üzerinde d u r m a k t a yarar vardır. Geç d e n e t i m d e n y o k s u n yanıdır. Ve insan içindeki ve dışındaki d e n g e
mişleri, b u g ü n k ü d u r u m l a r ı ve gelecekleri bir yana bizi ilk p l a n d a yi t u t t u r a b i l m e k için iki ayrı k u t b u - T a n r ı n ı n iyiliğini ve şeytanın
ilgilendiren kentimizdeki, örgütsel v e y a bireysel, ç a ğ d a ş g i z e m c i - k ö t ü l ü ğ ü n ü - a ç ı k l a m a y a , a n l a m a y a çalışıyor ve çalışmıştır, İki
- 110 -
Ruhlu A d a m D o k t o r Jekyll v e Bay H y d e ' t e o l d u ğ u g i b i . Klasik bilimin kabul e t m e d i ğ i , e d e m e d i ğ i ve metafizik ya da
Karanlıklar Prensi adını alır b a z e n şeytan, İbranicede ise kar d o ğ a ü s t ü c ü b o y u t l a r a s a h i p her k o n u k e n d i l i ğ i n d e n , g e n i ş bir
şılığı d ü ş m a n , karşı k o y a n idi. A s u r l u l a r d a rüzgâr tanrılarından alanın içinde, gizemciliğin k a p s a m ı n a dahil ediliyor, haklı ya da
Pazuzu da bir şeytandır, Hintlilerde canavar Rerek bir şeytandır, haksız, d o ğ r u v e y a yanlış olarak.
Mısır'da Tanrı S e t h de öyledir. Keldanlılarda ise şeytan t e k d e ğ i l , V e b u süreç Batı'da v e D o ğ u ' d a geçerlidir, geçerli sayılıyor.
b i r ç o k çeşitleri oluyor, cinlere karışıyor. Gizemlerin sanatı olan gizemcilik bir bilgi getirdiği gibi bu bil
Çeşitli adlar yakıştırıldı bu şeytana, ö r n e ğ i n : H a y v a n , K a r a ginin edinebilmesi için gerekli o l a n disiplinleri de b e r a b e r i n d e
Atlı, B o y n u z l u , K o c a Keçi, K o c a Z e n c i , Kara A d a m , K ü ç ü k Usta, getiriyor. Dolayısıyla radikal d i y e b i l e c e ğ i m i z g i z e m araştırmacısı
Yaşlı C e n t i l m e n , Tanrının G ö l g e s i , Y e r y ü z ü Prensi v.b. Bu ad b o l nın y a ş a m ı pek kolay o l m u y o r .
l u ğ u yanında Batı'nın O r t a Ç a ğ şeytanbilimcileri ( D e m o n o g l a r ) Antik bir inanışa g ö r e b a ş l a n g ı ç t a bilim t e k d i , s o n r a d a n ikiye
şeytanın etrafına c e h e n n e m i y ö n e t e n v e insanları t e d i r g i n e d e n ayrıldı: biri halka d ö n ü k ve dışrek ( e k s o t e r i k ) , diğeri ise ö ğ r e t i
bir prense yakışır bir t o p l u l u k yarattılar: 7.405.920 alt d e r e c e l i şey d e n g e ç m i ş olanlara, «inisiyeler»e d ö n ü k v e içrek (ezoterik).
t a n gibi! G i z e m c i de bu içrek bilimi araştıran ve u y g u l a y a n kişi olarak bilin
Ç a ğ a t l a t m a k l a m e ş g u l bir T ü r k i y e ' n i n i s t a n b u l ' u n d a ş e y t a di.
na tapanlar, şeytanla oynaştığı söylenenler ve ola ki, Kara A y i n G i z e m i n , gizli bilim ve bilgilerin alanı öylesine geniş t u t u l d u
ler. Ya da O r t a Ç a ğ ' ı n karanlıklarına d ö n m e özlemini ç e k e n l e r ! ki, içine her şeyi rahatça y e r l e ş t i r m e m i z olasıdır: sihiri (majiyi),
Kaldı ki, Kara A y i n Hıristiyan o l m a y a n bir t o p l u l u k t a d ü ş ü n ü l e b ü y ü c ü l ü ğ ü , falcılığı, sayı bilimini ( n ü m e r o l o j i ) , yıldızbiiimini (ast
m e z ç ü n k ü , özellikle 18. yüzyıldan k a l m a örneklerde, b u t ü r a y i n roloji), s i m y a y ı ve şeytancılığı bile.
kilisede yapılanın t a m tersi oluyor, karikatürü oluyor, lanetler ve Bir yerli örnek verelim (ilerde üzerinde duracağımız bir
cinsel s a p m a l a r l a birarada. ö r n e k ) : İslami gizemlerin araştırmacısı v e d e r l e m e c i s i Mustafa
Bu n o k t a y a vardığımızda yine gerilere d ö n ü p işin b a ş ı n d a y İ l o ğ l u ' n u n sekiz ciltlik «Gizli İlimler Hazinesi»ne baktığımızda bu
ken yapmadığımız bazı şeyleri y a p m a m ı z y e r i n d e olacaktır, bazı «gizli ilimler»in, d u a ve k a b u l ü n ü n yanı başında burçları, yıldızla
tanımlamaları y e n i d e n g ö z d e n geçirerek ve «gizem» nedir, «gi rın insanlar üzerindeki etkilerini, hazineleri b u l m a y ö n t e m l e r i n i ,
zemcilik» nedir, «gizemci kimdir» sorularına yanıtlar arayarak. Remil ve telepatiyi, ilmi kırtasiyeyi, ruh davetini v.b. gizemli k o n u
Batılıların «occuit» (okült) dedikleri olay ve k a v r a m bizler için ları kapsadığını g ö r ü r ü z .
«gizem»dir, «gizli» olandır. T ü m d e n gizli kalmıyorsa bile «bazı» Şayet elkitabı niteliğindeki bir Batı kaynağını karıştırırsak
gizleri halen i ç e r m e k t e d i r v e b u n d a n d o l a y ı herkese, hazır o l m a -örneğin, Julien Tondriau'nun «Gizemcilik» (L'Occultisme,
yanlara açılmaz. 1964) adlı ç a l ı ş m a s ı n ı - y e n i d e n sihir (maji), sayı bilimi, yıldızbili-
Batı'da, R o m a - Y u n a n uygarlığından b a ş l a m a k üzere, gizli mi, s i m y a , Kabala, şeytan, el falı, iskambil falı ve de p a r a p s i k o l o j i
öğreti ve içerdiği gizli bilgiler ve bilimler Mısır'ın «kapalı» ( h e r m e - (bir a ç ı k l a m a y ö n t e m i olarak) ile karşılaşmış oluruz.
tik) denilen öğretinin bir uzantısı olarak o r t a y a çıkıyor ve k o n u s a l Alan g e n i ş t u t u l u n c a , konular birbirine eklenince bağlantılar
olarak, paralel a m a g ö r ü n m e y e n bir d o ğ a n ı n deneysel araştırmar ç o ğ a l ı y o r ç o ğ a l ı n c a da karmaşık gibi g ö r ü n e n bir «ayrı evren»
sı şekline giriyor, «maji» ile «sihir» ile ifadesini buluyor, İ s k e n d e r i o r t a y a çıkıyor.
y e ' d e şekillenip bir ö ğ r e t i n i n kalıplarına giriyor. «Ayrı evren» salt belirletici bir işlevi o l a n bir d e y i m d i r ç ü n k ü ,
— 114 — — 115 —
Sırası g e l m i ş k e n : g ö r ü n m e z l i k l e ilgili bir olayı Prof.Dr. Hans
A r a d a n iki yıl g e ç i y o r ve «Altın Şafak» bu kez gündelik bir
v o n A i b e r g ( M u h a m m e d H.Ayberg) «Arz'dan Arş'a S o n s u z l u k
g a z e t e y e k o n u k oluyor. Belgrat o r m a n ı n d a , a k c ü b b e l e r giyip
Kulesi» adlı çalışmasının birinci c i l d i n d e bu şekilde dile getiriyor:
ateş ayinleri yapılıyor, bir dairede m u m ışığında «Altın Şafak» kay
naklı o l d u ğ u söylenilen «Pentagram Ritüeli» gerçekleşiyor v.b. «Büyük bilgin ve g i z e m c i Axel H e i b e r g İslami gizli bilimler
içinde 'insanın kendi tüneline g i z l e n e r e k ' g ö r ü n m e z olabileceği,
İnsan m e r a k ediyor: neden İ s t a n b u l ' d a k i b u g i z e m v e b ü y ü
görünmezliğin sırlarını öğrencisi olduğu Mevlânâ Halid'in
meraklıları «Altın Şafak» diyorlar ve b a ş k a şey d e m i y o r l a r ? Ve
K u r ' a n ' d a k i gizli bilimlerden (özellikle Cifir'den) ö ğ r e n d i ğ i , hatta
n e d e n , «Altın Şafak» dediklerinde, ö r g ü t ü n Batı'da k o l a y c a b u l u
kendisini bizzat Hızır A.S.'nin sürekli eğittiği de Gurdsieff (Gurdji
nabilen, b o l c a d e r l e n i p açıklanan öğretilerine «satanist» bir d a m
eff) tarafından ileri sürülmüştür. Â y e t l e g ö r ü n m e z l i ğ i n sırlarına
ga b a s m a y a çalışıyorlar Los Angeles'te eski vahşi hayvan t e r b i
erdiği ileri sürülen H e i b e r g ' i n T ü r k i y e ' y e yerleştiği kısa d ö n e m d e
yecisi A n t o n LaVey'in k u r d u ğ u «Şeytan K i l i s e s i n i n öğretilerin
b u g ö r ü n m e m e yeteneğini sergilemiş o l d u ğ u n u d a yine İstanbul
d e n ve LaVey'in k a l e m e aldığı «Şeytanın Kutsal Kitabı» (The Sata-
seyahatinde belirtiyor. Öyle ki, ü n l ü fantazi yazarı H.G.VVell'in
nic B i b l e ) d a n esinlenerek?
(VVelIs'in) ' G ö r ü n m e y e n A d a m ' tipinin t a kendisi o l d u ğ u n u söyle
«Altın Şafak» ya da d a h a d o ğ r u s u , «Dıştaki Altın Şafak Tari
miştir. Hatta ' G ö r ü n m e y e n A d a m İ s t a n b u l ' d a ' r o m a n ı n d a res
katı» ( O r d e r of t h e G o l d e n D a w n in t h e outer) ö r g ü t ü n ü n temelle
m e n tarif edildiği ileri s ü r ü l m ü ş t ü r (Wells, b u n u bizzat belirtmiş
rinde A l m a n kaynaklı, simyaya dayalı bir «Gül-Haç» kuruluşu yat
tir).»
tığı söyleniyor, ö r g ü t ü n tarihini ve belgelerini araştıran uzmanlara
Axel H e i b e r g ' i n , «âyetle g ö r ü n m e z l i ğ i n sırlarına» erip e r m e d i
bakılırsa.
ğ i k o n u s u n d a y o r u m y ü r ü t e c e k değiliz a n c a k yukarıya aldığımız
Ç o ğ u M a c G r e g o r Mathers'in imzasını taşıyan yayınlanmış
alıntıda ilgimizi ç e k e n bir iki n o k t a y ı d ü z e l t m e k ihtiyacını d u y m a k
belgelere baktığımızda da ö r g ü t öğretilerinin: Hayal G ü c ü ve İra
tayız:
d e ; Bedendışı Y o l c u l u k (Astral P r o j e c t i o n ) ; İnsan, Tanrı ve Gül-
1 - Herbert G e o r g e s VVells « G ö r ü n m e y e n A d a m » (The invi-
h a ç Öğretisi; Dışrek Ruhbilim (Eksoterik Psikoloji); Kapalı (Her-
sible Man) romanını 1897'de yazıyor;
metik) Sevgi ve En Üst Sihir; Simya; Hıristiyan Gizemciliği; Kapa
2 - «Görünmeyen Adam İstanbul'da» bir roman değil,
lı (Hermetik) Bilgelik ve Tasavvufi (Mistik) Dua v.b. konuları içer
y u k a r d a k i r o m a n d a n uyarlanan Lütfi A k a d ' ı n bir film s e n a r y o s u -
diğini anlamış oluruz.
dur;
Yani kıskanç, bencil, hain ve «faydaya yönelik» bir g i z e m çiz
3 - Lütfi A k a d 1954'te filmini ç e v i r d i ğ i n d e Herbert G e o r g e s
g i s i n d e n o l d u k ç a uzak amaçlar! j '
VVells ç o k t a n (1946) ö l m ü ş t ü , dolayısıyla herhangi bir şeyi «biz
«Altın Şafak» ö r g ü t ü n ü inceleyen J a c q u e s B e r g i e r ' y e g ö r e
zat» belirtebilecek d u r u m u n d a d e ğ i l d i , herhangi bir ruhsal bildiri
üyeler g ö r ü n m e z l i ğ i t e m i n eden bir «ritüel» üzerinde de çalışmak
dışında!
taydılar. 16. yüzyılın ç o k ünlü İngiliz yıldızbilimci, s i m y a c ı , sihir
Esas konularımıza d ö n e l i m . . .
baz ve Kraliçe I. Elizabeth'in danışmanı J o h n D e e ' n i n aşağıdaki
Bir b a ş k a ilginç n o k t a : yerli ve İstanbul'lu «Altın Şafakçılar»ııı
f o r m ü l , u y g u n bir şekilde söylendiğinde, g ö r ü n m e z o l m a k olasıy-
«gerçek majisyen», yani g e r ç e k sihirbaz, tanımıdır ki, gizemlerle,
mış:
en azından saydıkları gizemlerle, u ğ r a ş a n birine değil d e , «sata
«Ol sonuf v a o r s a g g o h o iad balt, l o n s h caiz v o n p h o . S o b r a
nist» eğilimli birine uyabilir. A n c a k T ü r k i y e gibi İslam kültürlü laik
Z-ol ror İ ta nazps.»
— 117 —
bir ülkede insan nasıl şeytana t a p a n olur ve bu şeytana t a p m a s ı n ği «kaşık büyüsü» için -bundan bir sekiz yıl kadar ö n c e -
da Batılı m o d e l l e r e u y m a y a çalışır, ö z e n t i d e n k u r t u l m a d a n ? 200.000 lirayı n a k t e n ve peşinen ö d ü y o r . B ü y ü , ilk yapıldığında,
Şeytan d a h a ö n c e d e g ö r d ü ğ ü m ü z gibi, her d i n d e , her «tutmuyor», ikinci kez tekrarlandığında da «tutmuyor». Yanıp t u t u
inançta vardır. O y s a gizemsel açıdan «satanist» d e n i l d i ğ i n d e kar şan ve 400.000 liradan olan g e n ç kız, yaşıtı o l a n ve f a l - b ü y ü
şımıza çıkan - v e Batı'dan g e l m e öğreti kaynakları ile, s i n e m a ve işlemleri ile y a k ı n d a n ilgilenen bir kız arkadaşının yardımına sığı
TV filmleriyle b e s l e n e n - Batı f o r m a s y o n l u «satanist» oluyor. Yani nır.
O r t a Ç a ğ ' d a n b u y a n a kiliseye karşı c e p h e alarak, Hıristiyan d i n i Amatör, a m a « t e d r i s a M a n g e ç m i ş , g i z e m c i kızın önerisi bir
nin kutsal ayinlerini ve inançlarını ters yüz ederek, ç i ğ n e y i p aşağı «voodoo» b ü y ü s ü oluyor, etkin a m a tehlikeli bir y ö n t e m .
layarak anarşist bir tavırla şeytana tapanlar. Öğretilere u y g u n olarak kıldan bir heykelcik yapılıyor, b ü y ü
Her k o n u d a ve hatta y a ş a m tarzımızda, sanatsal ö r n e k l e r i n ü n hedefi o l a n delikanlıya az ç o k benzer ve o n d a n alınan, o n a
mizde, b e ğ e n i l e r i m i z d e özentili bir t o p l u m o l d u ğ u m u z apaçık ait olan bir şeylerle donatılmış; ayin yapılıyor, ne g e r e k i y o r s a o k u
ortadadır. B u n u n bir s o n u c u olarak da aynı özentiyi Gizli Bilimle n u y o r v e - r a s t l a n t ı s a l d e y i n - a m a t ö r ü n b ü y ü s ü , bir süre sonra,
re karşı u y g u l u y o r u z . Oysa ki, gizemin genelliği içinde, her yerel, «tutuyor», s o n u ç s u z gibi g ö r ü n e n ilişki o l u m l u ve de yasal bir
ulusal k ü l t ü r ü n ve bu kültürden kaynaklanan, bu kültürü o l u ş t u s o n u c a varıyor.
ran inanış ve inançların yeri ve işlevi u y g u l a m a d a s o n d e r e c e Kara b ü y ü y e başvurarak elde edilen olumlu, mutlu bir
önemlidir. T ü m s o r u n ise kaynaklara ulaşmaktır. s o n u ç ; b u bir tezat gibi g ö r ü n e b i l i r a n c a k , b ü y ü d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n
İstanbul'un g i z e m meraklıları b ü y ü ile uğraşırlar mı, u ğ r a ş d e , o ünlü «renk ayırımı» üzerinde p e k d u r m a m a k gerekiyor, kanı
mazlar mı? B u d a ç o k genel bir s o r u , ç ü n k ü b ü y ü n ü n her ç e ş i d i , mızca, ç ü n k ü ne «operatör»ün kullandığı bilgi, ne de geleneksel
ister ak, ister kara, ister kırmızı, gizli bilimlerin bir parçasıdır. olarak b a ş v u r d u ğ u «güç» ö l ç ü l e r i m i z e u y g u n bir ahlaksıllığa b a ğ
B ü y ü hiç k u ş k u s u z yapılıyor, her z a m a n yapıldığı gibi. Hatta lı değildir. G i z e m işlerini, çalışmalarını «olumlu» ya da «olumsuz»
y a ş a m koşullarının d a h a d a zorlaştığı d ö n e m l e r d e d a h a fazla d a d i y e bir ayırıma g ö r e sınıflandırmak insanın b a ş v u r d u ğ u ve salt
yapılıyor, garantisi olsun veya olmasın. A n c a k , bilindiği g i b i , insana ö z g ü bir d e ğ e r l e n d i r m e d i r , k o n u l a n ve u y g u l a n m a k t a
b ü y ü n ü n garantisi yoktur. Niyeti ne olursa o l s u n ya tutar ya tut o l a n tabulara ve t o p l u m s a l örf ve âdetlere ö z g ü .
maz, b ü y ü y ü y a p a n l a b ü y ü l e n e c e k olan arasında b i r ç o k h e s a p Gizemi araştırmak, d ü n o l d u ğ u kadar b u g ü n d e , insanoğlu
e d i l e m e y e n ö ğ e l e r i n g i r d i ğ i n d e n v e u y g u l a m a d a her z a m a n birta n u n v a z g e ç e m e d i ğ i bir uğraşıdır, ister falcıya bağlansın, ister
kım pürüzler çıkabildiğinden. bakıcıya, b ü y ü c ü y e veya basındaki yıldız falı sütunlarına.
Üstelik b ü y ü n ü n tür ve niyetleri, işlev ve sonuçları k a d a r İlkel insan büyüsel işlemler ve ayinler y o l u ile, kurallarına
geniş olan bir de «uzmanlaşma» (dilerseniz, «ikna e t m e ve edil henüz yeterince tanımadığı, doğanın güçlerine ve doğadan
me») alanı vardır. Ve profesyonel gibi bilinen bile, z a m a n z a m a n , g e l e n afetlere karşı k o r u n m a k , bunları kendi yararına d ö n d ü r m e k
bir a m a t ö r d e n d a h a başarısız olabiliyor. istiyor. İlkel insanın a m a c ı s o m u t bir savunmadır, ç a ğ d a ş ve
Ö r n e k olarak bir g e n ç kızın başından g e ç e n i nakledelim: biri evrimleşmiş insanın a m a c ı ise - h e r tür gizemli bilgi ve bilimlere
n e g ö n l ü n ü kaptıran fakat u m d u ğ u d e r e c e d e karşılık g ö r m e y e n b a ş v u r d u ğ u n d a - bir bilinmeyeni, k e n d i n e ya da başkasına, açık
bu g e n ç kız, s o r a sora, aşk büyüleri k o n u s u n d a u z m a n olarak l a m a k ve g ü ç l e n m e k t i r , ileriye d ö n ü k bir çeşit garantiyi aramak
bilinen azınlıktan bir falcıya başvuruyor. F a l c ı - b ü y ü c ü n ü n ö n e r d i tır.
— 119 —
lan b u bilgi v e teknikler uzmanlar (ya d a u z m a n g e ç i n e n l e r ) tara
O k u d u ğ u m u z gazetelere, karıştırdığımız dergilere, ç o ğ a l a n
fından y o r u m l a n a r a k g e n i ş bir ilgili ve meraklı kitlesine ulaştırılı
t e l e v i z y o n kanallarına b u g ü n baktığımızda gizemli arayışının her
yor.
çeşit ve u y g u l a m a s ı karşımıza çıkıyor, en uygar, en çarpıcı, etkin
ve p e ş i n e n garantili, tartışma kabul e t m e y e n şekli ile. Kimi kanal T u t k u n u , nerdeyse kölesi o l d u ğ u m u z m e d y a l a r a y e n i d e n bir
d a astroloji, kimisinde ise s o n d ö n e m i n « f u r y a l a r ı n d a n Tarot. g ö z atalım ve antik, eski ya da yakın İstanbul g i z e m l e r i n e bir baş
— 121 —
— 120 —
mül», birer «teknik» haline getirildiler. G i d e gide, «hazırlop» yıldız- ğ u n u bilmesine r a ğ m e n , b u «süre» s o r u n u i l e ' d a i m a b u r u n b u r u
bilimsel t a h m i n l e r l e g ü n d e l i k ya da m a g a z i n basında çıkan yıldız na o l d u ğ u n u u n u t m a k istiyor. Şu ya da bu gizli bilime, gizli bilgi
falları arasında p e k bir fark kalmadı sanki. ve sanata başvurarak g e l e c e ğ i n giz p e r d e s i n i kaldırtmak, kaldırta-
Yıldızbilim bir m e d y a ü r ü n ü , üstelik «çok satan» bir m e d y a bilmek adeta her insanın kaçınılmaz bir g e r e k s i n i m i , yaşamsal
ü r ü n ü o l u n c a d a - k i , ö t e d e n beri, d ü n y a n ı n her yerinde b ö y l e bir arzusudur. A n c a k ne her gizli b i l i m bu tür bir o l a n a k tanıyor,
d i r - tahminler fazlasıyla genelleşiyor g e r ç e k değerlerini, kişiye n e d e her g i z e m uygulayıcısı - i s t e r falcı, sihirbaz v e y a a k y a d a
ait özelliklerini yitiriyor. kara b ü y ü c ü - b u tür bir kesin g ü c e sahiptir. B u t ü r yetenek v e
Bu ara yıldızbilim kursları, merkezleri açılıyor ve özellikle bağlantılar eksik o l u n c a d a , isteği karşılayabilmek için, her yol ve
g e n ç kuşak arasında, tanıştırmada ad ve s o y a d ı kadar «burç»da ç a r e geçerli sayılıyor. S o n u ç t a g e r ç e k bir «hizmet» v e r i l m i y o r s a
artan bir ö n e m kazanmış oluyor, burçlar karşılaştırılıyor, ilerisi bile bir umut veriliyor, bir yol gösteriliyor, bir hal çaresi belirtili
için o l u m l u veya o l u m s u z dostluk, arkadaşlık, ilişki olasıları yor, bir öneride b u l u n u l u y o r d o ğ r u , yanlış y a d a u y d u r m a .
y o r u m k o n u s u oluyor. G i z e m d e n sayılan bilgi basitleşince, a y a ğ a d ü ş ü n c e özelliği
Yıldızbilimin, yıldızfalının bir «çok satan» ve de «çok izlenen» ni ve değerini yitirdiği gibi, k i m l i ğ i n d e n o l u p k e n d i n i başka bir
haline gelmesi bir hayli eskilere d a y a n ı p kentimizin ve ülkemizin a n l a m ve k a p s a m içinde buluyor. Hatta ve hatta geçerliliğinden
hudutlarını aştığı için bir hal çaresi g ö r ü n ü r d e p e k yoktur. Ya v e g e r ç e k işlevinden t ü m d e n k o p m u ş oluyor.
meraklıları uyarırsınız, bu yan-bilimin, bu hesabın, i n c e l e m e n i n , Örneğin, yıldızbilime yıldızfalı d e n d i ğ i n d e ve salt bu y ö n ü ile
t a h m i n i n bu denli kolay olmadığını ikna edersiniz ya da işi bir kullanıldığında yıldızbilimin - i s t e r antik bir bilim, ister bir y a n
gazete sütununa, bir d e r g i sayfasına, bir TV p r o g r a m ı n a v e y a bir bilim, ister bir inanış olarak kabul e d i l s i n - g e r ç e k y ö n ü ve işlevi
telefon hattına bırakırsınız. S o n u ç t a alan m e m n u n , satan m e m saptırılmış, basite indirgenmiş o l u y o r . O y s a ki yıldızbilim, bir fal
n u n olduktan s o n r a ! aracı olmanın ç o k ötesinde, evrensel boyutları k a p s a y a n bir
Aynı şey b ü y ü s e l işlemler için de geçerlidir: b ü y ü kitapları, y a ş a m şeklidir hatta, Muhyiddin-i A r a b i ' n i n de açıkladığı gibi, ö t e
büyüsel derlemeler de eksik değildir, kimi folklor araştırması k a p d ü n y a y a kadar uzanan bir bağlantıdır.
samında, kimi elkitabı kimliğinde. Nedir ki, bu tür çalışmaların, Daha g ü n c e l (en azından t o p l u m u m u z için d a h a güncel) bir
deneylerin gereksinimini d u y a n kişi için yazılı k a y n a k her defasın «gizli sanat» ö r n e ğ i n e d e ğ i n e l i m : İ s t a n b u l ' u n ve T ü r k i y e ' d e k i baş
da yeterli g ö r ü n m ü y o r . Artı, yazılı kaynakta olanı u y g u l a y a b i l e n k a c a yerlerinin gizemlere açık m e r a k l ı bir kesiti «Tarot» kartlarını
«bilen», «yapabilen» kişi de gerekiyor, uzmanlığından, inancın birkaç yıl ö n c e ve g e ç dahi olsa keşfettikten s o n r a bunlara, artan
d a n gelen bir garantiyi, bir bilgi d o z u n u ve şarjını katabilecek bir ilgi ile, iyice b a ğ l a n d ı «Tarot»ları bir fal aracı olarak kullanarak
biri. v e y a kullandırarak. S o n u ç t a , yıldızbilimin başına geldiği gibi, «Ta
İşlemi u y g u l a y a n d a ve işlemi isteyende bu bilgi ve inanç kav rot» kartları -da, e n i n d e s o n u n d a t e l e f o n hatlarına ve televizyon
ramı s o n d e r e c e ö n e m l i d i r ve s ö z k o n u s u o l a n , salt uygulayanın kanallarına yerleşti, ünlü kişilerin «Tarot» falları ( C u m h u r b a ş k a n ı
sahip olması b e k l e n e n «bilgi» değildir, b u n u t a l e p e d e n i n , s o n u T u r g u t Özal dahil o l m a k üzere) m i l y o n l a r c a izleyicinin karşısında
c u arzulayanın «bilgisizliğidir. o k u n d u , açıklandı.
Her insan için g e l e c e k d e n e t l e n e m e y e n bir b i l i n m e y e n d i r ve B u g ü n m e d y a l a r d a ilginç o l a n , çekici olan gizemin «in»
insan, bu g e z e g e n d e k i yaşamının kısa, bazen de ç o k kısa o l d u olmasıdır (iskambil kâğıtları «out», Tarot kartları «in» oldukları
— 123 —
rogliflerinde rastlanan 78 tabletle bağlantıyı o r t a y a koyar. Ünlü
g i b i ) ; p o p ü l e r , aranılan, d o s t meclislerinde, metafiziğe y ö n e l i k
İskenderiye k ü t ü p h a n e s i n d e b u l u n a n p a p i r ü s v e p a r ş ö m e n d e n
s o h b e t l e r d e k o n u ş u l m a s ı ve elyordamıyla kullanılmasıdır ilginç
başka kil ve t o p r a k tabletlerde yazılı efsanelerle y a k ı n d a n ilgilidir.
olan. A n c a k u y g u l a m a y a g e ç m e d e n ö n c e , u y g u l a m a y ı sergileme
Yukardaki alıntıda üzerinde d u r u l m a s ı gereken nokta, ki
d e n ö n c e k a ç kişi bu gözalıcı kartların g e ç m i ş i n i , tarihini araştır
T a r a f l a r ı n ö z ü n ü ö z ü m s e m e k t e d i r , bunların salt bir o y u n y a d a
mıştır? Kaç kişi, hazırlop formüllere ve her Tarot desteği ile birlik
fal aracı olmamasıdır. Ancak, ülkemizdeki furyada göründüğü
te s u n u l a n açıklamalara bel b a ğ l a m a d a n ö n c e , bunların g e r ç e k
gibi, Tarot y a y g ı n kullanış ve s u n u l u ş şekli ile b i z d e , b a ş k a c a fal
işlevlerini, hangi inanışlara bağlı olduklarını i n c e l e m e k z a h m e t i n e
tekniklerine eklenilen «in» ve popülerlik kazanan bir araç haline
katlanmıştır?
getirildi, ister bilinçli, ister bilinçsiz.
Hiç kuşkusuz ki, «uzmanlar» b u n u yaptı, bunu yapmak
22 simgesel r e s i m d e n (Arcana M a j ö r = B ü y ü k Giz) ve 56 işa
z o r u n d a kaldı, fakat bu bilgilerini ve uzmanlıklarını meraklılara
retli kâğıttan ( A r c a n a Minör = K ü ç ü k Giz) o l u ş a n Tarot destesi
s u n d u k l a r ı n d a n , artan isteği karşıladıklarında b i r ç o k şeyi g ö z a r d ı
nin Ç i n ' d e n çıktığı sanılıyor ya da H i n d i s t a n ' d a n , d e ğ i l s e Mısır'
e t m e y i d a h a u y g u n v e pratik g ö r d ü .
d a n . 1392'de Fransa Kralı 6. Charles'in sarayında kullanıldığı bili
Farkındayız, Tarot bir İstanbul g i z e m i değildir, fakat T a r o t
niyor. Başka kaynaklara g ö r e , F r a n s a ' d a n ö n c e İ s p a n y a ' d a kulla
b u g ü n artan bir hızla İstanbul'un bir k e s i m i n d e yerleşen bir
nılmıştır.
g i z e m , bir gizli bilgi, bir gizli sanat k o n u m u n u almış b u l u n m a k t ı r
Tarot'u Batı'ya çingeneler getirdi, deniyor. Yapılan araştırma
ve dolayısıyla, bu g ö r ü n ü m ve s u n u ş u ile k o n u m u z u n g ü n c e l bir
lara g ö r e ç i n g e n e l e r i n dili, Hindistan'ın en eski, kutsal dili olan,
parçası oluyor.
Sanskrit'ten, hatta öz ve katıksız Sanskrit'ten b a ş k a şey d e ğ i l
«İlk kez Tarot fal kartları veriyoruz» başlığını atıyor kapağın
miş. Örneğin, Sanskritçe iskambil (kâğıt) d e s t e s i «Taru»dur,
da kısa ö m ü r l ü «Falınız ve Burcunuz» d e r g i s i Mart 1989 tarihli ilk
M a c a r ç i n g e n e l e r i b u n a «Tar» derler, Batı'ya «Tarot» olarak geç
sayısında. Ve A l m a n c a olarak «Arcana Major»un ya da 22 resimli
miştir.
karttan o l u ş a n «Büyük Giz»in altı kartını v e r i y o r (4, 5, 6, 12, 13,
Amerikalı T a r o t uzmanı Paul Foster Case'a g ö r e 78'lik d e s t e
14, 19, 20, 21). Kartların adları ve açıklamaları A l m a n c a d a n verili
1200'lerde Fas'ta t o p l a n a n ve her ulustan g e l e n bilginler tarafın
y o r s a d e r g i n i n içindeki tanıtma yazısında, T ü r k ç e s i ve İngilizcesi
d a n , eski ve geleneksel bilgiyi k o r u m a k amacıyla, hazırlanan şif
uygun bulunuyor.
reli bir kitabın kalıntısından başka bir şey değildir.
«Tarot olayı nedir?» başlıklı tanıtma yazısı «yurdumuzda
«Çingenelerin Kutsal Kitabı» denir Tarot'a. Kimine g ö r e yüz
henüz satılamayan bu esrarengiz orijinal kartlar» d i y o r s a da
yıllardan beri o l u ş a n simgeleri ile t o p l u m s a l , kolektif bilinçdışını
Tarot kartları - S e z a r ' ı n hakkını Sezar'a v e r m e k i ç i n - s o n r a d a n
açıklıyor. K i m i n e g ö r e d e g e ç m i ş i , g e l e c e ğ i v e t ü m zamanları
T a r o t ' l a n yaygın hale getiren Rezzan ve Metin Kiraz'ın B a ğ d a t
ö n g ö r e n tek y o l , t e k anahtardır. Romaniler kadar Orta Ç a ğ sim
C a d d e s i n d e k i «gizbilim» d ü k k â n ı n d a satılmaktaydı.
yacılarını, 17. ve 18. yüzyıl gizemcilerini etkileyen «mistik» (tasav-
«Falınız ve burcunuz» dergisi Tarot k o n u s u n d a aşağıdaki bil
vufi) bir felsefenin g ö r ü n t ü l e m e s i d i r . Simgesel adı ile H e r m e s ' i n
gileri de v e r m e k t e y d i :
ya da Tanrı T h o t h ' u n kitabıdır evrensel bir y ö n t e m e açılan.
- T a r o t ' a s a d e c e bir o y u n ya da fal aracı olarak b a k m a k ,
G ö r ü l d ü ğ ü g i b i «in» bir fal haline gelen, getirilen bu T a r a f l a
gerçeği görmemek demektir. Onun derinliklerinde metafizik
rın g e ç m i ş i o l d u k ç a geniş, karmaşık ve ortaya koydukları k u r a m -
anlamlar gizlidir. Bir kere, 78 kâğıttan ibaret o l u ş u Eski Mısır Hiye-
— 125 —
_ 124 —
larla f a l d a n bir hayli değişik, en azından geleneksel Batı kaynakla bolcuları, devlet adamlarını, y ü k s e k f i n a n s temsilcilerini etrafları
rını araştırdığımızda (ki, b u g ü n e d e k , T a r a f l a r l a ilgili t ü m d e n na t o p l a y ı p falcılık y a p a n uzmanlarımızın, konuya elatmadan
D o ğ u l u bir k a y n a ğ a rastlamış değiliz). D e v a m edelim... ö n c e , gerilere d ö n ü p T a r a f l a r l a ilgili kaynakları, y o r u m l a r ı - h a t
Tarot kartlarının Mısır'dan kalma olduklarını ilk belirten ve ta ve hatta p a l a v r a l a r ı - incelemeleri gerekir mi g e r e k m e z mi?
ç o k tartışılan k a y n a k Protestan Tanrıbilimcisi Court d e G e b e l i n ' i n S o r u n u n yanıtı, hiç kuşkusuz, onlara kalmıştır fakat, ilginçtir ki,
ilk cildini 1773'te yayınladığı, «İlkel Dünya» (Le M o n d e Primitif) u y g u l a m a d a bile aynı g ö r ü ş t e ve «teknik»te olmadıkları o r t a y a
adlı a n s i k l o p e d i k çalışmadır. De G e b e l i n ' i n savına ilk s a h i p çıkan çıkıyor.
ise, g e ç m i ş i o l d u k ç a karanlık olan, Paris'ti berber Aliette oluyor. Ö r n e ğ i n , Tarot ile ilgili kapsamlı bir kitap yayınlamış olan
Adını t e r s yüz e d i p Etteila olarak k e n d i n i tanıtan Aliette 1783'te Kiraz ikilisine g ö r e Tarot herhangi bir yer ve saatte açılamıyor,
yayınlanan - v e «İlkel Dünya»dan ç o k e s i n l e n e n - «Thot kitabının ilkin falına bakılması istenen kişinin h o r o s k o p u n a bakıp u y g u n
eşanlamlı sözlüğü» (Dictionnaire Synonimique du Livre de g ü n ü s a p t a m a k gerekiyor. Tarot o k u m a seansları, bir süre rahat
T h o t ) n d e T a r o t ' u p o p ü l e r bir fal aracı haline getiriyorsa da ö ğ r e t i latıcı m e d i t a s y o n v e k o n t e m p l a s y o n u y g u l a n d ı k t a n sonra, g e c e
sinin temellerini, d ö n d o l a ş , Yahudilerin Kabala'sında a r a m a k t a n vakti yapılıyor. İlkin 1,5 saatlik bir k o n u ş m a yapılıyor d e r k e n
kendini alamıyor. m u m l a r ve tütsüler yakılıyor, m a s a y a siyah ipekler seriliyor ve
«Memfis'ten, P t a h tapınağının mihrabında, altın levhalarda g e r ç e k s e a n s başlıyor. B u n u n bir de s a b a h faslı vardır, ev hazırla
işlenmiş bir d e s t e kâğıt b u l u n u y o r d u . » d e r Paris'li b e r b e r Aliet- nıyor, u z m a n kendini hazırlıyor, giysiler seçiliyor v.b.
te-Etteila ve bu d e s t e n i n Mısır'dan, Hazreti Musa'nın eliyle, Yahu Ö t e y a n d a n televizyon ekranındaki u y g u l a m a y a baktığımız
dilere geçtiğini ö n e s ü r ü y o r . d a her ş e y ç o k sade, aksesuarlar y o k (teknik araçları saymazsa
Yaklaşık olarak bir yüzyıl s o n r a ise Tarot'ları derinliğine araş nız), m u m l a r ve tütsüler y o k , u z u n hazırlıklar yok. U y g u l a m a n ı n
tıran Fransız s o y l u s u ve gizemcisi Stanislas de Guaita, her biri bir de ü ç ü n c ü şekli vardır, 900 900'lü şekli ki, en kolay ve basiti
850 sayfayı aşan, iki ciltlik «Kara B ü y ü n ü n Anahtarı» (La Clef de gibi g ö r ü l ü y o r .
la Magie Noire) adlı çalışmasında «Büyük Giz»i o l u ş t u r a n 22 kâğı Gizemleri ve gizli d i y e bilinen sanatları serbest piyasaya sür
dı, ayrıntıları ayrıntılara katarak açıklıyor. d ü n ü z m ü , m e d y a l a r d a bir «oyun» haline getirdiniz mi, bu tür kar
Ve önceki yüzyılda, çağdaş gizemciliği dirilten Eliphas şıtlık ve tersliklerden k a ç ı n m a k olanaksız oluyor. Ç ü n k ü her «pa
Levi'nin (gerçek adı ile A l p h o n s e Louis Gonstant) «Yüce Sihirin zar» ve her «medya» k e n d i koşullarını getiriyor. Getirmekle de
D o g m a l a r ı ve Ayinsel Şekilleri» ( D o g m e et Rituel de la Haute yetinmiyor, size e m p o z e ediyor, y a b u d e v e y i g ü d e r s i n y a b u
Magie, 1896) adlı t e m e l kitabına bir g ö z attığımızda Tarot ile ilgili diyardan gidersin türünden.
aşağıdaki k o n u ve bağlantılarıyla karşılaşmış o l u y o r u z : Olanaklarımızın, beğenilerimizin ve ilgi alanlarımızın k a p s a m ı
- Tarot, evrensel bir A B C ; Kabala açısından Tarot; kıyamet n a giren her şeyi - b u ara g e l e c e ğ e y ö n e l i k k u ş k u v e arzularımı
le ilgisi; simyadaki s i m g e l e r i ; T a r a f l a r l a İbranice harflerin arasın z ı - t ü k e t m e y e fazlasıyla alıştık, t ü k e t i m e dayalı bir uygarlığın (şa
daki bağlantı; İtalyan T a r a f l a r ı ; Kutsal Kitabın ve K a b a l a ' n i n yet uygarlık bu ise!) içinde yaşadığımızdan. Dolayısıyla her şeyin
anahtarı; gizemli bilimlerin t e m e l taşı; en şaşırtıcı k e h a n e t aracı t ü k e t i m e açılmasına, pazara g i r m e s i n e hiç ş a ş m a m a m ı z gereki
v.b. y o r (zaten şaştığımız da y o k ) . İstek o l d u ğ u s ü r e c e bu isteği karşı
İstanbul'u m e s k e n t u t m u ş , Tarot kartları ile sanatçıları, fut lamaya, g e r e k t i ğ i n d e bu isteği d ü r t ü p a b a r t m a y a eğilimli olanlar
— 127 —
çıkacaktır ve hatta, sistemin d e ğ i ş m e z ve kaçınılmaz kuralları için
d e , çıkmaları z o r u n l u d u r . G i z e m d i y e bilinenlerin bir kısmı, d ü n y a
nın her y e r i n d e , artık t ü k e t i m e açıktır, k o n f e k s i y o n şeklinde u c u
za (ya da pahalıya!) sunulmaktadır. Bir b a k ı m a böylesi belki de
d a h a iyidir, insanların meraklarını karşılamak, k u ş k u ve endişeleri
ni rahatlatmak, metafiziksel bir hizmet v e r m e k açısından. A n c a k
hiç u n u t u l m a m a l ı ki, g i z e m d ü n y a s ı (ona gizli bilimler d e y i n , gizli
YEDINCI BÖLÜM
sanatlar d e y i n , batıl inançlar, çağdışı d ü ş ü n c e l e r d e y i n , dilediği
niz gibi tanımlayın) bir b u z d a ğ ı gibidir, azı g ö r ü n e n ç o ğ u g ö r ü n
meyen. GİZEMLER VE YORUMLAR
1203'te kent haçlılar tarafından talan ediliyor, 1304'te Vene Böyle bir yaklaşım i ç i n d e Bizans, Batı'yı d e p o l a d ı y s a Fetih
d i k l i l e r i n saldırısına u ğ r u y o r ve bu istanbul'un f e t h i n e kadar sonrası İstanbul'u D o ğ u ' y u d e p o l a d ı v e Tanzimat'tan b a ş l a m a k
d e v a m ediyor... üzere D o ğ u ile Batı'yı.
Tarihsel izleri, gelenekleri, karışık insan, ırk, inanç ve inanış İstanbul, kendi kimliği içinde, k e n d i n e ö z g ü bir bilgi sentezi
kalabalığı ile istanbul kendine ö z g ü , benzeri o l m a y a n bir m o z a i k ni biraraya getirdiyse (ki, hiç k u ş k u s u z getirmiştir) bu tür bir sen
oluşturuyor, kimliğinin kökenlerini bu mozaikin i ç i n d e n çıkartıyor. tezi o l u ş t u r m a k y o l u n d a olanlar için bir «temel kaynak», y ö n l e n d i -
— 131 —
rici bir nokta, ufukta beliren aydınlatıcı bir «fener» görevini de g ö r yitirdi. Eskilerin bu merkezlerde inşa ettikleri tapınaklar (Haliç'te
müştür. yerleşen Keltlerin Fransa'nın B r e t a g n e b ö l g e s i n d e k i C a r n a c gibi)
Batı'dan g e l e n g i z e m t u t k u n u y a d a öğreti sahibi g i z e m c i s o n r a d a n terkedildi, yıkıntıları kaldı.
İstanbul'da D o ğ u ' n u n g i z e m , bilim ve bilgeliğini aradığı gibi «Tellurizm» y e r y ü z ü n ü n d o ğ u r d u ğ u e l e k t r o - m a n y e t i k bir g ü ç
D o ğ u ' d a n gelip Batı'ya d ö n e n ve durakladığı İstanbul'da iki ayrı tür, mekânları ve o m e k a n l a r d a k i insan topluluklarını etkileyen,
kaynağı karşılaştırarak elde ettiği bilgileri ölçer, b i l a n ç o s u n u çıka d o ğ a l enerji merkezlerini yaratan.
rır ve u y g u l a m a y ö n t e m l e r i n i s a p t a m a y a koyulur. Yoksa İstanbul bu tür bir m e r k e z mi, y o k s a öyle m i y d i bir
Çemberlitaş'ın altında b u l u n d u ğ u sanılan geçitlerin Agar- zamanlar?
t a ' y a kadar ulaşıp ulaşmadığını b i l m i y o r u z a m a İstanbul'un, yüz Jeofizik u z m a n ı olmadığımız için, bu t ü r d o ğ a l ve jeofiziksel
yıllar b o y u n c a , biriktirdiği g ü ç l e r i n her y ö n e yayıldığına inanıyo olayların t o p l u m bilincini ne gibi etkilediklerini s a p t a m a k a m a c ı
ruz. mız sayılmadığından bu s o r u n u n yanıtını u z m a n l a r a bırakıyoruz
İstanbul gizemleri d e r k e n aşırıya kaçtığımızı d ü ş ü n e n l e r ola ve b u n u bir olasılık sayıyoruz, varsayımımızın bir parçası olarak.
caktır. Bu satırları, bu sayfaları o k u d u k l a r ı n d a bir «gizem z o r l a m a Batı ile D o ğ u ' n u n bir b u l u ş m a noktası olarak g ö r d ü ğ ü m ü z
s ı n a bel bağladığımızı söyleyeceklerdir. Eleştiriye her z a m a n a ç ı kentimizde, her iki y ö n e açılan bir kapı görevini g ö r e n İstan
ğız (eski bir eleştirmen o l d u ğ u m u z d a n ) , yanlışlıklarımızı kabul bul'da değişik kökenli, bazen çatışan bazense birbirlerini t a m a m
e t m e y e de a n c a k , kanımızca, her ş e y belirli bir mantık çerçevesi layan gelenekler, inanışlar ve kültür birikimleri işlevlerini ve etkin
içinde gelişiyor, örnekleri, izleri ve olayları ile. H e m biz, b u r a d a , liklerini sürdürüyorlar.
bir varsayımın üzerinde d u r u y o r u z ve b u n u bir «sohbet» varsayı Kimi insan için tek yol şifa veren, g ü ç ve inanç kazandıran
mı değil de bir «araştırma» varsayımı olarak g ö r ü y o r u z . kutsal dualardır, kimi için de ilkel sayabileceğimiz uygulamalar
B u g ü n bilimin kabul ettiği, hatta S t r a s b o u r g ve M e u d o n gibi dır. D o k t o r d a n v e d o k t o r u n tıp bilgisinden s o n u ç a l a m a y a n - y a
üniversitelerde, b i r ç o k jeofizik merkezlerinde araştırılan ve «tellu- d a d o k t o r d a n v e tıptan, çeşitli n e d e n l e r d e n dolayı, ç e k i n e n -
rizm» (topraktan, y e r d e n g ü ç a l m a k ) adını taşıyan bir olay vardır, geleneksel k o c a k a r ı d e d i ğ i m i z ilaçlara ve şifa y ö n t e m l e r i n e baş
eskilerin tehlikeli saydıkları, bilgisini gizli tuttukları. vuruyor; sevgilisi ile b o z u ş a n , sevgilisinden kuşkulanan, sürdür
Ö t e d e n beri, özellikle A B D ve Rusya gibi ülkelerde, d ü n y a mekte o l d u ğ u ilişkinin g e l e c e ğ i n i merak e d e n bir fal aracına veya
nın o l u ş t u r d u ğ u g ü ç «çizgileri» (ya da y e r y ü z ü n ü n sinir sistemi) bir falcıya u m u t bağlıyor. O da yeterli g ö r ü n m e d i ğ i hallerde m u s
nin t o p l u m l a r üzerindeki etkileri araştırılıyor, bu g ü ç l e r i n merkez- kalara, tılsımlara ve büyüsel işlemlere kayıyor.
leştirdiği noktalar üzerinde d u r u l u y o r . Bu tür bir g e r e k s i n i m d e ibadet yerleri d e , ayırım g ö z e t m e k s i
«Tellurizm»in y e r y ü z ü k a b u ğ u n u harekete g e t i r d i ğ i , d e p r e m zin ve d e ğ i ş i k inançlardan olan kişiler tarafından, bir b a ş v u r u
lere neden o l d u ğ u b u g ü n bir g e r ç e k olarak kabul ediliyor. S i m y a odağı oluyorlar. Yatırlara, evliyaların, şeyhlerin ve dedelerin
cılar için bu g ü ç y e r y ü z ü n ü n « g ö r ü n m e y e n » g ü c ü y d ü , antik ina mezarlarına a d a k t a b u l u n u l d u ğ u gibi, Hıristiyan ayazmaların şifalı
nışlarda ise « c e h e n n e m ateşi» v e y a «cehennemin ateş nehirleri» sularına da başvurulur. Sonra, y a ş a m arkadaşını arayan veya bul
d i y e adlandırılıyordu. Geleneksel bilgilere g ö r e ilkel insan, t a ş m a k isteyen, en basitinden, bir kiliseye girer, iki m u m alır, yapıştı
devri insanı bu g ü c ü hissediyor, merkezlerini s a p t a y a b i l i y o r d u rır y o k s a y a n y a n a diker ve yakar.
a n c a k evrimleşen insan, başka duyarlılıkları gibi, bu duyarlılığı da B u k o c a İstanbul'da ü f ü r ü k ç ü y e v e bakıcıya gidenler o l d u ğ u
— 133-
gibi b ü y ü u z m a n ı v e y a Şeytan Çıkaran, Cin Çıkaran papaza Bu çeşit ö r n e k ve uygulamaların karşısında bir g i z e m s ö m ü
gidenler, a d a k t a b u l u n m a k için -inançları ne olursa o l s u n - r ü s ü n d e n söz e t m e k s o n d e r e c e doğaldır. Doğaldır ç ü n k ü n e
B ü y ü k A d a ' n i n t e p e s i n d e k i Ermiş Y o r g i ' y e kadar çıkanlar d a var her başvuran bilinçlidir, ne de her u y g u l a y a n . İyi d e , bu b a ğ l a m
dır. Ancak, karıştırmayalım, b ü y ü b a ş k a d u a ise b a m b a ş k a bir içinde, g i z e m i n s u ç u nedir? Gizli bilimlerin, bilgilerin ve sanatla
şeydir her ne k a d a r kimi insanlar, aynı s o n u c u ç ı k a r a b i l m e k için, rın s u ç u nedir?
ikisine de ayırım yapmaksızın başvuruyorlarsa d a . Bilginin, aracın, t e k n i ğ i n hiçbir z a m a n s u ç u y o k t u r , s u ç l u
Her tür fala bakanlar, fal k o n u s u n d a uzmanlaşanlar geniş bir o l m a k ya da o l m a m a k g i b i bir ayırım, bir d e ğ e r l e n d i r m e ö z ü n d e
izleyici, müşteri kalabalığını topluyorlar. R e s m e n b ü y ü y a p a n hiç
b u l u n m a d ı ğ ı n d a n . S u ç d i y e bir olay varsa, s ö m ü r ü varsa, bilinçli
y o k t u r - b ü y ü c ü l ü k yasak o l d u ğ u n d a n - oysa, g e r e k s i n i m d o ğ
ya da bilinçsiz yanlış kullanılma ve y ö n l e n d i r m e varsa bunların
d u ğ u n d a , k i m k i m e nasıl v e n e r e d e n g i d e c e ğ i n i s o r u p ö ğ r e n e b i l i
s o r u m l u s u araç d e ğ i l , y ö n t e m , sanat v e t e k n i k değil, bunları kul
yor.
lanandır.
Geleceğin k u ş k u s u n u taşıyan herkes - k i h e r k e s g e l e c e ğ i n
«Gizemin tüccarları» demiştik y i n e d e , bu gizemli kentin
kuşkusunu doğal olarak t a ş ı y o r - bu kuşkuyu giderebilecek,
insanları olan, bizler bu denli şikâyet etmemeliyiz (şayet şikâyet
hafifletebilecek, bir u m u t verebilecek birini arıyor. Arayıp b u l d u
ediyorsak!) ç ü n k ü ister Batı ister D o ğ u ile bir kıyaslama y a p m a
ğ u n d a da, yararlı olacağına, olabileceğine inanıyor. O l a ki, bu tür
ya kalktığımızda İstanbul'daki «gizem t ü c c a r l a r ı n ı n medyaları
işlemlere i n a n m ı y o r s a bile - g ü n d e l i k gazetelerinin yıldız falına
kullansınlar veya kullanmasınlar, ç o k azınlıkta kaldıklarını, yurt
bakanlar gibi - « n e olur ne olmaz» d e y i p deniyor, d e ğ i l s e bir
dışındaki keskince profesyonelleşmiş benzerleri ile aynı d ü z e y d e
çeşit sosyete o y u n u n u sayıyor.
olmadıklarını g ö r m ü ş oluruz, aynı katılığı sergilemedikleri g i b i .
Gizemde, t e k r a r edelim, her şey her şeye bağlıdır, inanış ve
inançlarda da öyledir ve çaresizliğe, u m u t s u z l u ğ a , e n d i ş e y e kapı Gizemlere gösterilen saygıdan m ı kaynaklanıyor b u t u t u m ,
lan insan her yere başvurur, her tarafa saldırır. Mantıksal d a v r a n henüz t ü m ü ile o t u r m a m ı ş , şekillendirilmemiş hatta g e r ç e k bir
mak, aydınlatılmış o l m a k temel koşul ise bile olayların d o ğ u r d u p r o f e s y o n e l , meslekî d ü z e n e g i r m e m i ş bir e y l e m ç i z g i s i n d e n mi?
ğ u , yüze çıkardığı aynı d e r e c e d e t e m e l d u y g u l a r d a h a baskın Yoksa, her şeye r a ğ m e n , bazı konuların t o p l u m u m u z d a k o r u d u k
çıkıyor. ları «gizlilik»ten?
Bir y e r d e n s o n r a ne kültürel d o n a t ı m , ne de parasal olanak Bakıcılık d e n e n olayı inkâr e d e c e k değiliz, durugörünün,
lar yeterli g ö r ü n ü y o r : iş olsun d i y e , g ü l ü m s e y e r e k , «kesinlikle p a r a p s i k o l o j i n i n kapsamına giren, ç o k ç a denetilmiş örnekleri
inanmıyorum» d i y e r e k gazetesinin o g ü n k ü fal s ü t u n u n a b a k a n olan bir olaydır. Nedir ki, bu yeteneğini bir mesleğe d ö n ü ş t ü r e n ,
aydın, t ü m d e n evrimleşmiş kişi ile b o r s a d a k i d u r u m u n u n gelece sürekli olarak «performans» g ö s t e r m e k z o r u n d a kalan bakıcı,
ğini ö ğ r e n m e k a r z u ve u m u d u ile fal açtıran, yıldızbilimcisine yetenekleri ne denli ö z g ü n olsa bile, bir n o k t a d a n s o n r a d o z u
danışan üst d e r e c e d e k i yönetici v e y a h o l d i n g sahibi arasında hiç artırmak, a b a r t m a k ve g e r e k t i ğ i n d e u y d u r m a k z o r u n l u ğ u ile karşı
fark yoktur. Aynı şekilde sevgilisinin sadakat, bağlılık d e r e c e s i n i laşır. Bakıcı «bakıyor» ve g ö r ü y o r , belirli şekilleri y o r u m l u y o r ,
ö ğ r e n m e k a m a c ı ile bakıcıya (yeni adı ile «medyum»a) vizite ö d e ç ö z ü y o r (Tarot kartlarını o k u y a n kimsenin simgeleri, s i m g e arası
yen g e n ç kadınla T a r o t ' d a n bir ö n e r i , bir işaret b e k l e y e n g e n ç bağlantıları, bilinçaltında şekilleşen çağrışımları, ruhsal imgeleri
kız arasında da hiç fark yoktur. Yoktur ç ü n k ü , h e p s i n d e , kalıtım y o r u m l a d ı ğ ı gibi) ve o n a başvuran kişiye, müşterisine, g ö r ü p his
sal, genetik ruhbilimsel içgüdüler harekete geçiyor. settiklerini aktarıyor. B u n u yaparak d a d e n e y l e r i n d e n kaynakla-
— 134 — - 135 —
Gizemciliğin kesin y o l u n u ve kesin coğrafyasını ç i z m e k , çize
nan bir ruhbilimsel d o n a t ı m d a n da yararlanıyor. Değilse de o kişi bilmek b u g ü n bile pek kolay değildir, fakat h a n g i «güzergâhı»
hakkında d a h a ö n c e d e n edindiği bilgilerden. izlerseniz izleyin er veya g e ç A n a d o l u ' y a o r a d a n da İstanbul'a
O r t a d a bir «gizem ticareti» v e y a bir «gizem s ö m ü r ü s ü » varo varmış olursunuz. Bu bir z o r l a m a v e y a bir abartı değildir, «güzer
luyorsa d u r u m o kadar c i d d i değildir. En azından henüz değildir, g â h ı n getirdiği bir kaçınılmazlıktır.
televizyonlardaki programlara, telefon hatlarına (ki bunların «reçe Sibirya'dan, Turan'dan, Şamanlar'dan yola çıkıp gizem
t e l e r i n i A m e r i k a ' d a n almışız) ve t a l k - s h o w l a r a tarafsızca baktığı M o ğ o l i s t a n y o l u ile Çin'e ve J a p o n y a ' y a varıyor; T i b e t ' t e n Hindis
mızda. Ö n ü n d e s o n u n d a bu 8 m i l y o n l u k İ s t a n b u l ' d a g i z e m i n t a n ' a geçiyor. Aynı k ö k e n d e n hareket ederek İ s k a n d i n a v y a ' y a
çeşitleri b o l s a bile, bunlara başvuranların sayısı artıyorsa bile ulaşıyor, Eskimolarla A m e r i k a kıtasına gelip yerleşiyor; Babil'e
gizemsel k o n u l a r d a uzmanlaşanlar, kendilerini öyle tanıtanların vardığında da üç kola ayrılıp Mısır, Arabistan ve Roma-Yunanis
sayısı halen - v e istek g ö z ö n ü n d e t u t u l u r s a - o l d u k ç a kısıtlıdır. t a n ' a d o ğ r u yol alıyor.
İsteğin artması halinde bu sayı k e n d i l i ğ i n d e n artacaktır a n c a k ,
T ü m kıtalara yayılan g i z e m c i l i k ve kollarını o l u ş t u r a n sihir
b i r ç o k k o n u l a r d a o l d u ğ u gibi, bir «gizem furyası»nı g e ç i r m e k t e y -
( m a g i c ) v e b ü y ü c ü l ü k (sorcery) b ö y l e c e evrensel bir i n a n ç s a l -
sek bu furya d a , içerdiği t ü m «in olmalar»la birlikte, gelip g e ç e n
toplumsal-ruhbilimsel olaya d ö n ü ş ü r l e r .
başkaca furyalar gibi tükenecektir.
İlk ve ilkel inanış ve inançlara, ilk b ü y ü k uygarlıkların dinleri
Bir de gizli sanatlarla u ğ r a ş a n o y s a b u n u n tanıtımını y a p m a ne bağlı kalan, temellerini o l u ş t u r u p k e n d i t e m e l ve geleneklerini
yanlar, o r t a y a ç ı k m a k t a n pek h o ş l a n m a y a n l a r var ki, bunlar kuran gizemcilik D o ğ u ' d a n Batı'ya g e ç t i ğ i n d e karşısına Hıristiyan
zaten « b i l i n m e y e n l e r d i r , «bilinmeyen» o l m a y ı ve öyle kalmayı lığı buluyor, O r t a d o ğ u ' d a ise İslam'la karşı karşıya kalıyor. Nedir
yeğleyenler. ki, heY b ü y ü k t e k tanrılı d i n sihiri ve özellikle b ü y ü y ü yasaklıyorsa
D u r u m g e n e l d e pek «vahim» olmadığına g ö r e işin ve işlerin da gizemciliğin ö z ü n e ve d ü ş ü n s e l - i n a n ç s a l yapısına p e k bir
tadını b o z m a d a n y o l u m u z a d e v a m e d e l i m ö z e l d e n g e n e l e g e ç e zarar getiremiyor, g i z e m s e her d ö n e m d e uzlaşmacı o l m a y ı iyi
rek ve içinde yaşadığımız, b o z u l a n , soysuzlaşan İstanbul'a yakı biliyor.
şık g ö r d ü ğ ü m ü z bazı nitelikleri, özellikleri u n u t m a d a n . Getirmesine d e n e d e n kalmıyor ç ü n k ü , sihirin v e b ü y ü n ü n ,
Daha ö n c e d e belirtmiştik: Batı'dan g e l e n v e y a D o ğ u ' d a n falcılığın ve bakıcılığın dışında kalan, g e r ç e k gizemsel arayış
d ö n e n g i z e m araştırmacısı İ s t a n b u l ' d a sahip o l d u ğ u dişrek v e y a «mistik» (tasavvufi) bir arayıştır insanla Tanrının, m i k r o k ı mos
içrek bilgiye, e d i n d i ğ i gizli öğretiye katacak, e k l e n e c e k şeyler arı ( k ü ç ü k dünyanın) ile m a k r o k o z m o s ' u n ( b ü y ü k dünyanın) bırara-
yor, hatta a r a n m a s ı gerekiyor gizli sanatların ö n e r d i ğ i evrenselli y a gelişinin, içice kaynayışının arayışıdır, dünyasal k ü ç ü k hesap
ğe varabilmek ve ola ki, bazı açıklarını k a p a t a b i l m e k için. G i z e m larının, d u y g u s a l çatışmalarının ve parasal endişelerin, siyasal
ciliğin çeşitli türleri, ekolleri ve teknikleri v a r o l u y o r s a da temel tedirginliklerinin ç o k ö t e s i n d e .
kökeni birdir, bir y e r d e n fışkırıp yayılıyor, g e ç t i ğ i v e y a yerleştiği
A n c a k b u n u d a g ö z a r d ı e t m e m e k gerekiyor: M a g u s y a d a
yerlerden bir şeyler kapıyor ve y o l u n a d e v a m e d i y o r .
sihirbaz d o ğ a n ı n v e d o ğ a ü s t ü n ü n güçlerine sahip olmak, gizleri
Gizemcilik tarihinde t ü m yollar ilkin O r t a A s y a ' d a n çıkıyor, ni ç ö z ü p , belirli teknikler ve ayinsel modeller, ritüeller y o l u y l a kul
bir kol U z a k d o ğ u ' y a uzanıyor d i ğ e r kolu ise, sanki kaçınılmaz bir l a n m a k isteyen kişidir. A m a c ı bir Tanrı ya da bir yarı-tanrı o l m a k
şekilde, Mısır'a varıyor o r a d a n d a O r t a d o ğ u , A r a p Yarımadası, değildir, Tanrıya yaklaşmaktır, evrensel g ü c ü n bir parçası o l m a k -
A n a d o l u y o l u ile Batı'ya varıyor.
- 137-
tır. B ö y l e bir a m a c a varabilmenin yolları değişiktir, z o r d u r , kıta kökenli g e c e k o n d u ortamlarının taşıdığı g i z e m l e r arasında, inanış
d a n kıtaya, inançtan inanca çeşitlemeler içerir. Nedir ki, ö z ü n e ve u y g u l a m a , k ö k e n ve işlev açısından farklar vardır ve ö r n e ğ i n ,
baktığımızda a m a ç aynıdır: m a d d e s e l dünyanın zincirlerinden, yüzyıllık tarihini g ö z ö n ü n d e t u t t u ğ u m u z d a b u g ü n kimilerinin «nos
y ü k ü m l ü l ü k l e r i n d e n k u r t u l u p tek evrensel öze ulaşmak ve bu taljik» saydığı d ü n s e «kozmopolit» bir kimlik taşıyan bir B e y o ğ
ö z ü n içinde erimektir. l u ' n d a ne tür gizemlerin gizlendiğini k i m araştırmıştır ki?
İstanbul'un her ç e ş i d i n d e n gizemlerini araştırdığımızda o l u m O y s a ki Batı'dan gelenlerin uğrağı ve m e k â n ı paşa konakları
lu olanla o l u m s u z olanı, g e r ç e k olanı ile y a p a y olanı, d o ğ r u olan ile birlikte, hiç k u ş k u s u z Galata-Pera hattındadır, eski Pera'nın
la olmayanı ayırt e t m e y e çalıştığımızda karşımıza sandığımızdan sonraki B e y o ğ l u ' n u n özel « m a l i k â n e l e r i n d e v e g i z e m c i l e r i kabul
d a h a da geniş, karmaşık bir m a l z e m e çıkar. Ve bu m a l z e m e salt e d e n elçiliklerinde.
izlerden, kalıntılardan, işaretler ve inanışlardan giderek u y g u l a m a M o d a s ı g e ç m e k bilmeyen, özentiler yaratıp bunları besleyen
lardan o l u ş m u y o r ; yüzyıllar b o y u n c a İstanbul'un ilk ve sonraki nostaljiye hiç bulaşmaksızın gerilere d ö n ü p bazı d a h a g e n e l kav
mekânlarında aynı potanın içinde eriyen, üst üste gelen, «stra ramlara dikkatimizi verelim.
t u s l a r , yüzeyler m e y d a n a getiren bir m a g m a haline gelen bir T e k r a r d a n yarar çıkar: bir kentin g i z e m l i , esrarlar taşıyan ve
ö z d e n m e y d a n a geliyor. sihirlerden oluşan bir «şarj», bir «iç g ü ç » taşıdığını kabul e d e c e k
İstanbul'un bir «göç» o d a ğ ı olması ç a ğ d a ş bir s o r u n d e ğ i l sek - e n azından b u n u bir «araştırma varsayımı» olarak g ö r e c e k -
dir; g ö ç , ç ü n k ü potayı belirleyen en açık ve görünebilir olaydır, s e k - inandırıcı olan, olabilen örnekler d i z i p varsayımı s o m u t l a ş
kentin tarih ö n c e s i n e uzanan ve bu kentin mozaikini şekillendi tırma y o l u n a gitmeliyiz.
ren bir sorundur. Bir kentin her bölgesi ayrı bir kimlik ve nitelik, ayrı bir «hava»
Bizans kapılarını Latinlere açıyor, Fetihten s o n r a Fatih Sul taşır, ister g e ç m i ş i n d e n kalan izler, ister s o n r a d a n gelen ve ö n c e
t a n M e h m e t kentin n ü f u s u n u artırmak için, Belgrat'tan, Kırım' kilere katılan (ya da öncekileri örten, silen) katkılarla. S o r u n u salt
d a n , Kafkasya'dan g ö ç m e n l e r getirtiyor. bir «yedi tepe» perspektifi içinde d e ğ e r l e n d i r m e k hiç yeterli değil
Ve İspanya'dan sığınan Yahudilerle (1492) İstanbul Kabalacı dir, ç ü n k ü «tepe» d e y i p «tepecikler»i u n u t m a m a k gerekiyor. Bu,
l a r a kollarını açıyor, Bizanslı simyacılarının kaçışından sonra. genel hatları ile, salt g i z e m araştırmacısını değil d e , insanbilimci
Etkenler, karışımlar ve değişimler! Hal b ö y l e y k e n s i m y a c ı yi ve f o l k l o r c u y u , halkbilimcisini ilgilendirir inanışlara d a y a n d ı ğ ı
Nicolas Flamel'in yaşamını değiştiren destansal bir elyazmasının, için.
geleneksel olarak İstanbul çıkışlı olmasına, öyle g ö s t e r i l m e s i n e Ö n c e k i iki b ö l ü m d e tanıtmaya ve izlemeye çalıştığımız o
hiç ş a ş m a m a k gerekiyor. Batı'dan gelenlerin taradıkları bölgeleri bilmiyoruz.- Bilmiş olsay
«Kentsel Gizem», yani bir kentin, İstanbul gibi bir m e g a ken dık bu varsayımsal arayışımız ö n e m l i ipuçları kazanmış o l u r d u .
tin (başka bir y o r u m l a , bir k e n t - k a s a b a - k ö y birikiminin) içerdiği Yine de bir genellemenin boyutları i ç i n d e , İstanbul'da aradıkları,
ve d o ğ u r d u ğ u gizemler ile kendi iç g i z e m i , anlamındaki d e y i m i ola ki arayıp buldukları «şey» gitgide belirleniyor.
kullandığımızda m u h a k k a k ki b u n u n , bu «olay»ın, ayrıntılarına ve Denecek ki, bu sayfalarda Batı'dan gelenlere fazlasıyla
ayırımlarına varmamız gerekiyor, potayı oluşturan değişik ve fark ö n e m v e r d i k ancak, kanımızca bunlar d a İstanbul'un bazı gizem
lı unsurları saptayıp bunları bir t ü m e b a ğ l a m a k açısından. lerini araştırıyordu ve bu açıdan onlara baktığımızda, birer «anah
Aksaray'ın ya da Ayasofya'nın içerdiği gizemlerle A n a d o l u tar» kimlik ve işlevini de kazanabilirler, taşıyabilirler.
Bazı bağlantılara girerek ö z e t l e m e y e çalışalım: 1) S E G İ L A H
ERALİPA
- N i c o l a s Flamel, Bursa'daki derviş olabilir ya da o l m a y a b i
G Keldanlılarda
lir fakat s i m y a c ı Flamel'in, sanatının kökenlerini a r a m a k için,
İLENLİ Segilah = H a z i n e
istanbul'a, B u r s a ' y a gelmiş olması (resmi ö l ü m tarihinden s o n r a
L
bile) s o n d e r e c e d o ğ a l sayılmalı. Flamel s i m y a n ı n a m a ç l a r ı n d a n
A
biri olan «Felsefeciler Taşı»nın sayesinde hem altın y a p m a y ı ,
H
h e m d e ö l ü m s ü z l ü ğ e (değilse d e ç o k u z u n bir y a ş a m a ) ulaşmayı
2) C A N A M A L
başarmıştır a n c a k b u ç o k araştıran, ç o k ö ğ r e n e n v e s o n r a d a n
AMADAMA
ç o k gezen kişi simyanın kökenlerinin İslam bilimcilerine bağlı
NADADAM İbranicede
o l d u ğ u n u k u ş k u s u z bilmekteydi. Hatta ve hatta s i m y a d a k i tinsel
ADANADA ChNML = Dolu
ve mistik (tasavvufi) çizgisinin Al Gazali'nin, t ü m d e n tinsel olan,
MADADAN
«mutluluk simyası»na yakın o l d u ğ u bilincindeydi belki.
AMADAMA
Flamel'in y a ş a m çizgisini değiştiren, İstanbul'da b u l u n d u ğ u
LAMANAC
söylenen Y a h u d i A b r a h a m - Avram'ın e l y a z m a s ı n d a n b i r ç o k kez «Altın Şafak» ( G o l d e n Dawn) ö r g ü t ü n d e n M a c G r e g o r Mat-
söz ettiysek d e içeriğine hiç d e ğ i n m e d i k . D e ğ i n m e m i z belki d e hers'e g ö r e m e t i n d e k i bazı d ö r t g e n l e r tehlikeli bir d o ğ a y a sahip
bizlere bazı i p u c u verebilecektir. tirler ve o r t a d a bıraktıklarında duyarlı kişileri, ç o c u k l a r ı ve hatta
Yazılış o l a r a k tarihi 1458 d i y e verilen m e t i n d e önerilen tek hayvanları etkileyip obsesiyonlara (saplantılara) yol açabilirler.
nik, İngiliz araştırmacısı Francis King'e g ö r e , Hintlilerin y o ğ a Evrensel Bilinç'ten yola çıkıp defineciliğe ya da d o l u y a var
(Bhakta-Yoga, T a p ı n m a Yogası) u y g u l a m a s ı n a yakındır. Şöyle m a k pek yakışık g ö r ü n m e z s e bile A b r a Melin'in kitabı, pratik for
ki: mülleri bir y a n a , başka boyutlara da açılan bir m e t i n olarak bilin
- Altı ay s ü r e n bir inzivaya çekilen «magus» (sihirbaz) bu mektedir, özellikle Flamei'e t a h m i n e d i l e m e y e n bir servetle birlik
z a m a n içinde bir «yeniden d o ğ u ş » t a n g e ç e r ve m e t i n d e k i tanımla te ö l ü m s ü z l ü ğ ü (değilse,, ç o k u z u n bir yaşamı) kazandırdığına
ma ile, «Kutsal ve K o r u y u c u Meleğinin bilincine ve sohbetine» bakılırsa.
ulaşır. Harfi harfine alındığında «magus»un K o r u y u c u Meleği ile Kitabın ilk sayfasındaki yazıya g ö r e yazarı Y a h u d i A b r a h a m
olan tanışması ve ilişkisi bir d o s t l u k ç e r ç e v e s i i ç i n d e oluşur. S i m - Avram'dır ya da İbrahim. Bir prens, bir h a h a m , bir yıldızbilimci
gesel olarak d e ğ e r l e n d i r i l d i ğ i n d e bu tanışma mistik (tasavvufi) ve bir felsefeci. Başından beri kitabın rahip ya da yazar (yazıcı)
bir süreçtir, «Alt ve üst kimliğin birleşmesi»dir veya «Nesnelle o l m a y a n l a r a y a s a k o l d u ğ u belirtildiği gibi b u n a aldırış etmeyenle
öznelin birleşmesi» ya da «Evrensel bilinç»e ulaşmaktır. re yönelik lanetler de sıralanmaktadır. A n c a k Flamel'in ve o n d a n
İnzivadan ve K o r u y u c u Melekle b u l u ş m a d a n s o n r a kişi ( m a s o n r a m e t n i kullananların - k i bunların arasında «Altın Şafak»çılar-
gus) Abra Melin'in dörtgenlerini kullanmaya başlayabilir. Ö r n e d a n Aleister Crovvley'i de k a t a b i l i r i z - üzerinde durdukları, çöz
dükleri veya çözmeye çalıştıkları diyagramlarda, simgelerde
ğin, aşağıda çıkarılan, ilki «büyük bir defineyi bulmak», ikincisi
y a ş a m ve ö l ü m ü n gizleri, d o ğ a n ı n ve bilgeliğin gizleri açıklandığı
ise «dolu yağdırtmak» için, d ö r t g e n l e r üzerinde çalışabilir.
kabul edilen bir noktadır, bir gerçektir.
Bu tür g e r ç e k l e r i n sahibi H a m e l ' i n , elyazmasının ortaya çıktı-
— 141 -
ğı s ö y l e n e n , İstanbul ve Türkiye ile ilgilenmesi hatta «kaynaklara» yana. A n c a k ü ç ü n ü , g i z e m c i o l m a l a r ı n d a n başka, b a ğ l a y a n bir
bir d ö n ü ş y a p m a s ı k a d a r o l a ğ a n bir ş e y d ü ş ü n ü l e m e z . nokta vardır: ö r g ü t a d a m ı olmaları G ü l - H a ç olmaları.
B u r s a ' d a k i dervişin Paul Lucas'a söylediklerini anımsayalım: Gül-Haç (Rose-Croix; Rosicrucian; Rosa-Croce) örgütü
k u s u r s u z l u ğ a e r i ş e b i l m e k a m a c ı ile d ü n y a y ı d o l a ş a n yedi dost, ülkemizin g i z e m araştırmacıları v e u z m a n l a r ı n c a sanki y e n i y a d a
her y i r m i yılda bir seçtikleri bir kentte biraraya gelen yedi dost ve kısa denilebilecek bir süre ö n c e keşfedilmiş bir ö r g ü t t ü r (saptaya
b u n l a r d a n , kimya, s i m y a ve Kabala konularında u z m a n , Fla bildiğimiz kadarıyla G ü l - H a ç ' t a n s ö z e d e n üç kaynak «Bilinme
m e l ' i n sahte bir c e n a z e y i nasıl hazırladığını ayrıntılı şekilde anla yen» ansiklopedisi, Sarıkaya'nin «Türkiye Gizemleri» ve hazırladı
t a n bir bilge... ğımız «Uzaydan Geldiler»dir). O y s a ki, y u k a r d a sıralanan (en
azından) üç kişinin, üç g i z e m c i n i n i s t a n b u l ' a g ö s t e r d i k l e r i ilgi
Kabala d e r k e n de aklımıza bir b a ş k a İstanbul y o l c u s u geli
yor: Truva araştırmacısı İspanyol d i n a d a m ı ve u z m a n Kabalacı ö r g ü t ü n , yaklaşık olarak, iki belki de üç yüzyıl ö n c e k e n t i m i z d e
Kabala en kısa bir tanımlamayla, Kutsal Kitabı, Eski Ahit'i Türkiye'de, gizemcilikle ilgilenen ve uğraşan çevrelerde
açıklayan, bir paralellik kuran Yahudi inancının en ö n e m l i «mis Gül-Haç d e n i l d i ğ i n d e akla g e l e n ilk (ve, bildiğimiz kadarıyla, tek)
tik» (tasavvufi) metnidir, Tanrı, insan ve evreni ele a l a n , Kutsal kişi Metin Kiraz'dır. Kiraz, ç ü n k ü , basında ve yayınlarda bu ö r g ü
Kitabın gizli y o r u m u n u veren. Kabala'sız bir Yahudi t o p l u l u ğ u t ü n bir üyesi o l d u ğ u n u belirtmiştir.
d ü ş ü n ü l e m e y e c e ğ i n e g ö r e , Kabala'yı oluşturan iki kitabın yani Gül-Haç, b u g ü n k ü uygulamasıyla, gizli bir ö r g ü t değildir,
«Sepher Jetzira» (Yaradılış Kitabı) ile «Zohar» (Parlaklık, lşık)ın, çeşitli ülkelerde kuruluşları o l a n herkese açık ve açık bir ö ğ r e t i d e
ister 1492'deki g ö ç l e , ister ç o k d a h a ö n c e d e n , i s t a n b u l ' a g e l m e bulunan, belirli bir ücret karşılığında üye kabul e d e n , t a n ı t m a y a
si doğaldır. Kaldı ki Fatih'in korumacılığından yararlanan, İspan ö n e m veren bir çeşit cemiyettir.
y a ' d a 1391, 1481 ve 1492 yıllarında E n g i z i s y o n ' u n kanlı gazabına Başka nedir bu Gül-Haç ö r g ü t ü v e y a c e m i y e t i , üyelerine ne
u ğ r a y a n , Yahudi toplulukları İ s t a n b u l ' d a n başka R o m a , C r e m o - gibi yararlar sağlıyor ve en önemlisi, a m a c ı nedir?
na, Mantova, P a d o v a ve Firenze gibi İtalyan kentlerine sığındıkla «Rose Croix (Güi-Haç)ın öğretisi mistik olması nedeniyle
rında Kabala ile ilgili çalışmalarına yeni bir hız v e r m e y e başlıyor d o ğ a l olarak U z a k d o ğ u mistisizmi, sufizm gibi D o ğ u l u mistik
lar. örgütlerle aynı paralelde.» d i y e açıklıyor Metin Kiraz. «Örgüt ola
Ve u n u t m a y a l ı m ki, Yahudi t o p l u m l a r ı ve g i z e m c i l e r i bir rak bunlarla bir ilgisinin o l d u ğ u n u s a n m ı y o r u m . A m a öğretileri
yana, Kabala'ya b a ş v u r m a y a n , d a n ı ş m a y a n , g i z e m öğretilerine ç o k farklı d e ğ i l , Batı'da Rose Croix (Gül-Haç) kaynaklı bir başka
k a t m a y a n Batılı u z m a n ya da ö r g ü t y o k t u r , dinsel inancı ne olur gizemli kuruluş da, G o l d e n D a w n (Altın Şafak).
sa olsun. ... (Gül-Haç) mistik, okült, parapsikolojik, bilimsel, ahlaki, fel
Kabala'dan b a ş k a bir konuya g e ç e l i m , her şey her ş e y e b a ğ sefi ve benzeri öğretilere yer veriyor. Bunları a ç ı k l a m a m m ü m
lıdır d i y e n çizgimizi izleyerek, her şeyi her şeyle bile bile karıştıra k ü n değil. Ayrıca, a ç ı k l a m a y a y e t k i m de y o k . Zaten açıklamalar,
rak. öğretinin i ç i n d e b u l u n m a y a n biri için anlamsız olabilir.»
İstanbul y o l c u l a r ı n d a n «ölümsüz» Saint-Germain'in, Caglios- 1970'lerde Gül-Haç ö r g ü t ü n e giren Metin Kiraz'ın y u k a r k i
t r o ' n u n ve C a s a n o v a ' n ı n , bilindiği kadarıyla, D o ğ u g i z e m c i l i ğ i y l e açıklamalarına bazı, d a h a ayrıntılı, biigiler ekleyelim ve ilk elden,
p e k bir bağlantıları y o k t u , C a g l i o s t r o ' n u n Mısır'dan etkilenerek ö r g ü t ü n Fransa'daki m e r k e z i tarafından başvuranlara g ö n d e r d i ğ i
k u r d u ğ u loca için o l u ş t u r d u ğ u ritüel, geleneksel a y i n şekli bir tanıtma b r o ş ü r ü n e bir g ö z atalım.
— 142 —
Fransa'daki merkezi Le Neubourg'daki Omonville şatosun - «Ben»liğin gelişimi,
d a b u l u n a n , k e n d i n i «dinsel v e tarikatsal o l m a y a n , uluslararası - Mistik (tasavvufi) yasaların ilkeleri,
geleneksel ve felsefi bir eylem» o l a r a k s u n a n A M O R C yani «Antik - Antik s i m g e l e r i n g e r ç e k anlamı,
ve Mistik G ü l - H a ç Tarikatı» (Ancien et Mystique Ordre des - Evrensel bilinç ve evrensel bilinçle iletişim,
R o s e - C r o i x ) n i n 1986 baskı tarihini taşıyan ve bize 1990 yılında - D o ğ u üstatlarının öğretileri,
ulaştırılan 36 sayfalık, «Yaşamın Hakimiyeti» başlıklı kitapçıkta ilk - Y e n i d e n o l u ş u m , sağlık, y a ş a m ı n uzatılması,
önce örgütün bazı çok ünlü üyeleri tanıtılmaktadır. Örneğin, - Renkler, düşünce radyasyonları, ses ve ışık üzerinde
A l m a n felsefeci ve m a t e m a t i k ç i s i Gottfried Leibniz (1646-1716),
deneyler v . b .
İngiliz felsefecisi Francis B a c o n (1561-1626), ç a ğ d a ş felsefenin
B r o ş ü r ü aldığımız tarihte A M O R C ' u n Fransız ö r g ü t ü n e üye
başlatıcısı Fransız Rene D e s c a r t e s (1596-1650), Amerikalı devlet
o l m a ücreti t o p l a m 920 Fransız frankıydı ve ilginçtir ki, ü y e n a m
adamı, yazar ve bilim a d a m ı Benjamin Franklin (1706-1790),
zetlerinden ne lise, ne de y ü k s e k ö ğ r e n i m sahibi olmaları gibi bir
Fransız bestecisi C l a u d e D e b u s s y (1862-1918) ve ünlü şarkıcı
koşul a r a n m ı y o r d u ç ü n k ü , t a n ı t m a b r o ş ü r ü n d e yazıldığı g i b i , «bir
«minik serçe» Edith Piaf (1915-1963) g i b i .
gazeteyi o k u y u p anlayabilen kişi derslerimizin içeriğini ve basit
Broşürün birinci bölümünde, özetle, «varolmanın gizemi» şekilde s u n u l a n temel g e r ç e k l e r i anlayabilir ve yararlanabilir.»
ele alınıyor, « y a ş a m yolu», «neden b u dünyadayız?», «yazgı t ü m B u d a ü y e namzetlerinin kültür d ü z e y i k o n u s u n d a bir ö l ç ü
hareketlerimizi y ö n e t i y o r mu?», «bir y a ş a m planı», «içimizdeki
olsa gerek!
yaratıcı güçler» g i b i arabaşlıklarla.
Ç a ğ d a ş Gül-Haç ö r g ü t ü A M O R C ' u n San J o s e (California)
İkinci bölümün başlığı « B u l u ş l a r d ı r ve «bilgelik okulları»,
merkezi tarafından yayınlanan, ö r g ü t ü n ilk i m p a r a t o r u ( ! ) H . S p e n -
« o d u n l u ğ u n altındaki ışık», «deneyler», «sezgi» gibi konuları içer
cer Levvis tarafından hazırlanıp 1918-1972 yılları arasında 22 bas
mektedir.
kı y a p a n ( M a ç k a Camisinin ö n ü n d e t e z g â h k u r a n bir eski kitap
Gül-Haç ö r g ü t ü n ü n g e l e n e ğ i ise, M.Ö. 1350 yılından ve Fira
satıcısından edindiğimiz) «Gül-Haç Elkitabı» ( R o s i c r u c i a n M a n u -
v u n 5 . A m e n h o t e p ' t e n b a ş l a m a k üzere, ü ç ü n c ü b ö l ü m d e ö z e t l e n
al) kuruluş hakkında g e n i ş bilgi v e r e n bir kaynaktır.
mektedir. A r d ı n d a n 1610 tarihli «Gül-Haç Kardeşliği'nin Ünü» (Fa
Aile ve iş yaşamıyla ilgili Gül-Haç y ö n t e m l e r i ; İsa'nın gizli
ma Fraternitatis Rosea Crucis) ve 1615 tarihli «Gül-Haç Kardeşli
öğretileri; ö r g ü t ü n t a m tarihi; kullanılan eski işaretler; Pasifik
ğ i n i n İtirafnamesi» (Confessio R.C. Fraternitatis) adlı «klasik» bil
O k y a n u s u n u n kayıp kıtası L e m u r i a ; K e o p s Ehramı'nın s i m g e s e l
d i r i l e r d e n söz e d i p A M O R C ' u n bir d i n ya da bir tarikat o l m a d ı ğ ı ,
kehanetleri; başarılan evrensel g ö r e v ; eski Mısır'dan k a l m a v e r a
kâr g ü t m e d i ğ i , siyaset y a p m a d ı ğ ı vurgulanmaktadır.
set v e benzer k o n u l a r d a yayın y a p m ı ş olan A B D ' d e k i A M O R C ' u n
D ö r d ü n c ü b ö l ü m Gül-Haçlar'ın kazandırdığı yararları belirt
Y ü c e B ü y ü k Locası'nın elkitabında aşağıdaki bilgiler v e r i l m e k t e
mektedir: yaşamı y e n i d e n şekillendirmek, içimizdeki g ü ç l e r i hare
dir, özet olarak:
kete geçirmek v.b. gibi.
- A M O R C ve teşkilâtı,
Ve öğreti konuları arasında:
- Ç a ğ d a ş bir simyacı ve l a b o r a t u v a n ,
- Titreşimler ve etkileri,
- Ö r g ü t ü n B ü y ü k Locası'nın y ö n e t m e n l i ğ i n d e n b ö l ü m l e r ,
- Evrensel birleşim y o l u y l a önsezi,
- Üyeler için genel bilgiler,
- Z a m a n ı n ve uzayın gizleri,
- Mistik simgeler ve anlamları,
- 148 — — 149 —
Ya diğerleri, ya «Theosophie»nin k u r u c u s u M a d a m e Bla-
vatsky?
İlginçtir ki, D o ğ u ve U z a k d o ğ u gizemleri ile ç o k y a k ı n d a n
ilgilenen, Hint ve Budist öğretilerinin etkisi altında kalmış o l a n
Helena Petrovna bir «İslam Bilinci» ne varmış gibi g ö r ü n m ü y o r .
Tanrıbilgelik öğretisinin açıklandığı «Tanrıbilgeliğin Anahtarı» (La
Clef de la T h e o s o p h i e , Paris baskısı 1895) adlı çalışmasında Bla-
vatsky, k ö k e n ve kaynaklarından söz ettiğinden, N e o - E f l a t u n c u
SEKIZINCI BÖLÜM
A m m o n i u s S a c c a s ' ı , B u d i z m ' i , Hintlilerin Vedantalarını, B a b i l ' d e -
ki Hahamları, Fitagoras ve K o n f i ç y ü s ' ü , Plotinus ve İsa'yı, Kutsal
İSTANBUL BÜYÜLERİ
Kitabı ve Kabala'yı sayıyorsa da İslama ait hiçbir kaynağı dahil
etmiyor. Blavatsky'nin k u r d u ğ u felsefi-inançsal akımının b a ş u c u
Bir kentin g i z e m s e l , sihirli p a n o r a m a s ı n ı ç i z m e y e kalktığımız
kitaplarından sayılan Fransız E d o u a r d S c h u r e ' n i n «Büyük İnisiye-
d a v e gizli diye bilinen - o y s a o r t a d a açık açık p a z a r l a n a n - bilim
ler» (Les G r a n d s İnities, 1926) ise Krişna, Rama, Musa, Eflatun,
ve sanatlarına d e ğ i n d i ğ i m i z d e «büyü»den ve «büyüler»den de
Phytagoras, O r p h e u s , H e r m e s ve İsa'yı içermekle yetiniyor (o
söz e t m e m i z g e r e k i y o r ç ü n k ü «büyü» g i z e m i n kaçınılmaz ve ayrıl
kadar ki T ü r k ç e y e ç e v r i l d i ğ i n d e Hazreti M u h a m m e d s o n r a d a n
m a z bir parçasıdır. Ve sihirle u ğ r a ş a n sihirbazın, «maji»yi uygula
etkilenmiştir).
y a n «magus»un alanıdır. Niyetleri, nedenleri ve s o n u ç l a r ı ne olur
Gizemci, g i z e m k u r u c u s u v e g i z e m araştırmacısı m a l z e m e s i sa olsun.
ni dilediği ve k e n d i d ü ş ü n c e s i n e en yakın g ö r d ü ğ ü k a y n a k t a n
İyi de nedir bu «büyü»?
alır. Bu ö z g ü r bir y ö n t e m d i r , k e n d i gizini içinde taşıyan bir y ö n «İyi veya k ö t ü bir s o n u ç a l m a k için tabiat öğelerini, yasaları
t e m . Kimi belirli bir g e l e n e ğ e bağlı kalır (Mısır, Eski Ahit, B u d a ' nı etkilemek ve olayların o l a ğ a n d ü z e n l e r i n i d e ğ i ş t i r m e k için girişi
nin yazıtları, Yeni Ahit v.b.) kimi d e , d a h a d o ğ r u bir y o l u seçerek, len işlemlerin t o p u n a b i r d e n büyü diyoruz,» diye açıklıyor Pertev
Yahudi-Hıristiyan çizgisi ile yetinmeyerek İslamı da inceler, Naili Boratav. «Bu anlamı ile kelimenin kavramı g e n i ş l e m i ş olu
yorumlar, etkisini hisseder. Tıpkı cetvelini t u t m a y a çalıştığımız yor; d e y i m Fransızcadaki magie kelimesinin bilim d i l i n d e k i kulla
ç o ğ u istanbul ziyaretçilerinin yaptıkları gibi. nılışını karşılıyor. Halk dilindeki büyü d a h a d a r bir a l a n d a kalan
işlemler için kullanılır. Bir kimseyi s e v d i ğ i n d e n s o ğ u t m a k , d ü ş m a
nını hasta d ü ş ü r m e k v e y a ö l d ü r m e k için yapılan ' k ö t ü b ü y ü ' , bir
kişide karısına karşı sevgi u y a n d ı r m a k ya da evine bağlılık sağla
m a k için yapılan ' o l u m l u ' b ü y ü ( m u h a b b e t tılsımı) gibi.»
Ç a ğ d a ş g i z e m araştırmacılarımızdan kimisi maji ile b ü y ü ara
sında kesin bir ayırım ve d e ğ e r l e n d i r m e d e n yanadır. K o n u n u n
uzmanlarından K e m a l M e n e m e n c i o ğ l u , örneğin, ayırımı bu şekil
d e açıklamaktadır:
«Büyü ile maji aynı şey değildir. Tek ortak noktaları, ikisinin
— 151 —
de geleneksel k a y n a k t a n g e l m e s i . M a j i d e esas, bilinçli d a v r a n
g ö r e , b ü y ü y a p m a k , tanrının işine karışmak, o n u n buyruklarının
maktır. Bu bilinç, ç e v r e d e k i kanunları iyi b i l m e y e ve ruhsal t e k â
y o l u n u d e ğ i ş t i r m e y e çalışmak demektir. B u n d a n d o l a y ı b ü y ü y a p
m ü l ü ö n e a l m a y a dayanır. B ü y ü c ü k l ü k t e ise alt seviyede varlıkla
mak, din bakımından s u ç işlemektir. B u n d a n d ı r İslam dinini ç o k
rı kullanarak, m e n f a a t e y ö n e l i k işler yapmaktır. Fizikötesi aracılı
iyi bilenlerin b ü y ü d e n kaçışı, b ü y ü yapıp yaptırmayışı.»
ğıyla yapılan g a y r i m e ş r u işlemlerin ç o ğ u ağır bir bedel karşılığı
ile yapıldığı ve b ü y ü c ü n ü n korunmasız o l d u ğ u bir a n d a e g e m e n Eski Ahit'te, P e y g a m b e r l e r Tarihi'nde Musa da büyüyü
rie», «Sorcerer - Sorcier (veya VVarlock)», «Witch - Sorciere» cımız nedir, ne olabilir? İstanbul'a t ü m d e n ö z g ü büyüsel işlemler
da üst k a d e m e d e «magus»u, «maji» sihir ile u ğ r a ş a n sihirbazı, bir Baştan belirtelim ki, geniş a n l a m d a , bir İstanbul g e l e n e ğ i n
Sihirle u ğ r a ş a n sihirbaz hiç k u ş k u s u z ki, büyüsel işlemlerle gittiğimizde, büyüsel inanışın, büyüsel işlemin katıksızca b ö l g e
de uğraşacaktır, kuramların, öğretilerin uygulamasına g e ç e c e k t i r sel olabiliyorsa da salt kentsel olabilmesi z o r d u r . Kentsel olabil
ve basit ve ilkel o l a n d a n en karmaşık ve tinsel olana dek. Ve b u n mesinin, ö y l e sayılabilmesinin t e k olasılığı belirli bir kentin h u d u t
d a , genelde, ahlaksal ayırım ve d e ğ e r l e n d i r m e l e r g ö z e t m e k s i z i n ları içinde yer alması, o kentte bu tür işlem ve u y g u l a m a l a r d a
ç ü n k ü , bilindiği gibi, s u ç a r a ç t a aranılmaz kullananda aranılır. bulunanlar tarafından yine aynı kentte olan başkalarına veya baş
Sihirde b ü y ü de öyledir, tarafsız bir sanat ve bir tekniktir, ö y l e kalarının isteği üzere yapılmasıdır. Kaldı ki, bir insan, töre, inanış
olması gerekiyor v e kullanım alanına g ö r e o l u m l u veya o l u m s u z ve inanç m o z a i k i n d e n oluşan İstanbul gibi bir k o c a m a n kentte
— 153 —
H e m halka d ö n ü k b ü y ü s e l işlemler d e d i ğ i m i z d e hiç u n u t m a m a l ı - Fatih
yız ki, bunların meraklı tüketicisi ve izleyicisi salt halk değildir, - Eyüp
bilinçli sayılan bir «mutlu azınlık» d a , ister «eğlenmek,» ister «ay - Gaziosmanpaşa
dınlanmak» için bu t ü r sanat ve bilimlere başvurmaktadır. - Küçükköy
Gizemli ve k i m i n e g ö r e büyüleyici kent İstanbul'da, yasal - Zeytinburnu
olarak suç, dinsel o l a r a k g ü n a h olsa d a o l m a s a d a , büyüsel - Haznedar
işlemlerin yapılması - d ü n y a n ı n h e r h a n g i başka u y g a r kentlerin - Bakırköy
d e o l d u ğ u g i b i - o l a ğ a n , d o ğ a l v e hatta hatta gelenekseldir. - Okmeydanı
İstanbul basınında «büyücü» ilanlarına rastlanılmaz, suça - Şişli
kanıt teşkil e d e c e ğ i n d e n . A m a y a b a n c ı basının g i z e m konularına - Mecidiyeköy
yönelik yayınlarında neler neler çıkmaz karşımızda! - Feriköy
Ö r n e ğ i n , istanbul (evet) Sihirbazı Zanetti, m a n y e t i z m a c ı , giz - Küçükçekmece
li bilimler uzmanı, k ö t ü telkinlere karşı tılsım ustası ( M i l a n o ) ; t ü m - Sarıyer
çağların e n eski v e g ü ç l ü tılsımı olan A d a m o t u n a ( m a n d r a g o r e ) - Çengelköy
sahip M a ı t h a t ü m d u y g u s a l , e k o n o m i k v e sağlık sorunlarınıza - Kanlıca
ç a r e bulur (Milano); cadılar atölyesi (Folkestone, İngiltere); pra
- Kartal
tik ve dışrek büyüler ( D u r h a m , İngiltere); b ü y ü c ü l ü k l e başarıya
- Yakacık
e r i ş m e k (Nijerya); Kelt b ü y ü c ü l ü ğ ü ( H a m p s h i r e , İngiltere); kara
- Tuzla
b ü y ü , tılsım, ak b ü y ü uzmanı Gabrielle v a n Zyl (Leeds, İngiltere)
gibi semtlerde, yaklaşık olarak, 300-400 kadar «üfürükçü» barınır-
v.b.
dı, Fatma Bacı'dan Ünzile Bacı'ya, Abdurrahman Hoca'dan
İstanbul'un b ü y ü c ü l ü k tarihine, büyüsel g e ç m i ş i n e bir g ö z
Fatih H o c a ' y a v.b., kimi şifacı olarak bilinen, kimi muskalar
attığımızda bir dizi uzmanlarla karşılaşırız: cin ve perilere söz
yazan.
geçirebilen K a r a g ü m r ü k l ü Ejder Baba, evde kalmış kızlara kıs
B ü y ü , üfürükçülük, muska, tılsım d e ğ i ş i k gibi g ö r ü n e n u y g u
met bulan Kasımpaşalı Sülüklü Ali, şifacı Eyüplü Yamalı Nuri ya
lamalar ise de temelleri aynıdır, gizli bilimlerin ve sanatların - n i
da ç o c u k l u ğ u n d a periler tarafından kaçırıldığı söylenilen B e y k o z -
yetleri d e ğ i ş i k d e o l s a - kapsamına girerler, çareler gibi sunulur
lu Köse H o c a gibi. Artı Osmanlı tarihinde k e n d i n e bir sayfa ayı
ran ünlü Cinci H o c a . ve çareler gibi benimsenir.
«Bir inancın dışa v u r u ş u , uygulanışıdır büyü,» d e r İsmet Zeki
Profesyonel b ü y ü c ü , niyeti ne olursa olsun, h a n g i y ö n t e m l e
ri kullanırsa kullansın, ne gibi bir etiketi yapıştırırsa yapıştırsın E y u b o ğ l u . «Bu y ü z d e n , o k u m a k l a , eğitimle bağlantılıdır. Bilgi
— 155 —
d e ğ i l d i ç ü n k ü , saydığı kesimlerde, «büyücü» sayısı azınlıkta idiy «Büyü Patlamasını, «Kadınca» dergisi için araştıran Oya
se de «büyü» meraklısı, g i z e m meraklısı, «metafizik» meraklısı Özdilek-Candan A s l a n b a y ikilisinin ifadesi ile:
kişilerin - i s t e r varlıklı, ister orta sınıf- sayısının az o l d u ğ u pek «Kaşıklar birbirine ters bağlanıyor, m u m d a n insan suretleri
d ü ş ü n ü l e m e z . Bu işler, ilkin, fal merakı ile başlar sonra dallanır, çıkarılıyor, s a b u n l a r a iğneler batırılıyor, çeşitli otlar kaynatılıyor,
budaklanır ve g e r e k t i ğ i n d e , b a ş k a «yasak» y ö n l e r e kayar. muskalar yazdırılıyor, mezarlıklar dolaşılıyor... B ü y ü c ü l e r ruhlar
Ç a ğ d a ş insanın iç çatışmaları, inançsal eksiklikleri kişiyi e n i n la, cinlerle irtibatta olduklarını söylüyorlar.»
de s o n u n d a bilinmeyene, gizli ve giderek y a s a k olana iter, ister Ya bu p a t l a m a n ı n nedeni?
inansın, ister inanmasın. Üstelik kültür d ü z e y i n e pek b a k m a k s ı «... e k o n o m i k sorunlar, d e ğ e r yargılarının d e ğ i ş m e s i , sevgi
zın. Kişiyi «üstün» veya «ilkel» metafiziğe, d o ğ a ötesine iten salt sizlik, güvensizlik ve s o n u ç t a insanların kendilerini çaresiz hisse
bilgisizlik, y a ş a m koşulları, çaresizlik, güvensizlik ya da töreler, d e r e k d o ğ a ü s t ü y a d a b i l i n m e y e n güçlere sığınmaları.»
tabular ve inanışlar, batıl inanışlar değildir: hırsları, ihtirasları, d u y Ve bu d u r u m d a her şey «büyü» oluyor, her u y g u l a m a ve «ic
guları, d u y g u s u z l u k l a r ı ve tatminsizlikleri de k a t m a m ı z gerekiyor. raat» büyüsel, gizemlerle u ğ r a ş a n her kişi bir «büyücü.»
B ö y l e c e her çeşit gizemin, ister s o y l u , ister s o y s u z her z a m a n Batı'daki, hatta U z a k d o ğ u ' d a k i g e l m i ş g e ç m i ş ö r n e k l e r e bak
bir alıcısı v a r o l u y o r , a m a meraklı a m a d e n e y i m c i a m a ne olur ne tığımızda hiç ş a ş m a m a k gerekiyor, aksine d u r u m u o l a ğ a n v e
olmazcı. d o ğ a l ve de ilginç kabul ederek. .
Tümden çağdaşlaşmak, teknolojik, us'sal bir uygarlığı Gizem evrensel ise ve belirli d ö n e m l e r d e , t o p l u m s a l - e k o n o -
— 157 —
bilgisinde bir değişiklik y a p m a k z o r u n d a olmuyor. Bir kaçınılmaz aşklar y a ş a y a b i l m e k için de Kara B ü y ü y e b a ş v u r u l u r ya da kırsal
n o k t a d a d ü z e y l e r birleşiyor ve tanımlandığında «ilkel» o l a n «otan bölgelerde, k o m ş u n u n haşatını b o z m a k , hayvanlarını ö l d ü r t m e k ,
tik» oluyor, «otantik» o l u n c a da sanki bir başka g ö r ü n ü m kazanı yangın ç ı k a r m a k için.
yor. Büyüsel işlemlerin bir yanı yarar-zarar ikilemi ü z e r i n d e k u r u l
D ö n e m b ö y l e c e bakıcıyı, b ü y ü c ü y ü yüceltilmiş oluyor, sanki d u ğ u gibi bir başka yanıysa, m u s k a , tılsım, b o n c u k g i b i araçları
o n s u z o l a m ı y o r m u ş g i b i , e n s o n çare veya tek ç a r e o y m u ş gibi, kullanarak, k o r u m a y a , bir çeşit metafizik g a r a n t i y e yöneliktir.
sanki bir b ü y ü d e n hayır gelecekse b u n u n hayırı salt bir kişiden İstanbul'da kullanılan, kullanılmış olan, çeşitli k a y n a k l a r d a n
( ç o k k o n u ş u l a n , ç o k müşterisi olan, m e d y a l a r d a k e n d i n e bir yer edinilen, kimi A n a d o l u kökenli, kimi T r a k y a çıkışlı kimi de - A n a
edinmiş, z a m a n l a yazarlığa bile soyunan) g e l e c e k m i ş g i b i . dolu yoluyla- O r t a d o ğ u ' d a n veya U z a k d o ğ u ' d a n g e l m e bazı
D ü ş ü n c e şekli ve u y g u l a m a büyüsel inanışları ç a ğ d a ş l a ş b ü y ü f o r m ü l ve tekniklerine bir g ö z a t m a k , bunları Batı kaynaklı
m a k t a n v e y ü c e l t m e k t e n ç o k başvuranları - a m a farkına varsın olarak gösterilen (ancak ortak bir geleneksel bilgiden çıkan) b e n
lar, a m a v a r m a s ı n l a r - O r t a Çağ'lara yanaşır bir karanlığa itiyor. zerleri ile karşılaştırmak ç i z m e y i amaçladığımız bu kentsel g i z e m
S o r u n , s o n u ç t a , bir ilim-bilim-sanat değildir; bu ilim-bilim-sa- panoramasına, kanımızca ilginç bir m a l z e m e katacaktır. Ve mal
natın, b u «bilinmeyen» o y s a kullanılanın t u t t u ğ u yol v e g ö r d ü ğ ü z e m e d e r k e n ilk ö n c e b ü y ü l e r d e kullanılan, kullanıldığı s ö y l e n e n
«ilkel» ilgidir. enva-i çeşit malzemelere bakalım.
Ak B ü y ü , o l u m l u b ü y ü , amacı «iyi» olan b ü y ü ne için yapılır? B ü y ü y a p m a k için neler kullanılmıyor ki? E k m e k kullanılır,
Çeşitleri a d e t a sayısızdır; ailesinden k o p a n erkekleri ya da biber kullanılır, ü z ü m kullanılır; saç, tırnak, giysi, özel eşyalar;
kadınları d o ğ r u y o l a g e t i r m e k için; sevgi kazanmak için; uzakta kan, t ü k ü r ü k , idrar, dışkı, m e n i ; otlar, bitkiler, a ğ a ç kabukları ve
olan birinin d ö n ü ş ü n ü hızlandırmak için; m u r a d için; k ö t ü , kara her renkten (kara, kızıl, sarı) t o p r a k ; k u r ş u n , m u m , kil; çöpler,
bir b ü y ü y ü b o z m a k için v.b. süprüntüler; p a m u k , bez parçaları, iplik; üflenmiş, o k u n m u ş s u ;
Bunlardaki niyet «iyi»dir, öyle g ö r ü n ü r , öyle gösterilir ancak, heykelcikler, bebekler, resimler; kesici aletler; kuşlar, kediler,
s o n u ç t a , u y g u l a n a n işlem d a i m a bir zorlamadır, bir kişinin b a ş k a köpekler, horozlar, tavuklar, kurbağalar, b ö c e k l e r ve yılanlar;
bir kişiye yönelik duygularını baskı altında tutmak, zor kullanarak kafatasları ve kemikler, mezar ve mezarlıklardan alınan t o p r a k ;
yönlendirmektir. V e biri için o l u m l u g ö r ü n e n d u r u m , b ü y ü n ü n değerli taşlar; a d a m o t u ( m a n d r a g o r e ) ; kilitler ve anahtarlar ve
hedefi olan, başka birinin açısından o l u m s u z hale gelebilir, getiri çiviler; t a v ş a n derisi; y u m u r t a l a r ve m u m l a r ; şişeler, b o n c u k l a r ,
lebilir b ü y ü «tuttuğunda.» musluklar, kapılar ve kapaklar; makaslar ve maşalar, t a b a n c a l a r
Kara B ü y ü n ü n , o l u m s u z ve «kötü» b ü y ü n ü n çeşitleri de bir o ve tüfekler; nallar; pirinç, helva ve m u ş m u l a ; salyangoz k a b u ğ u
kadar - h a t t a d a h a ç o k ç e ş i t l i d i r - ç ü n k ü Kara B ü y ü n ü n a m a c ı ve d o m u z derisi ve d o m u z kılı ve d a h a neler neler.
d u y g u s a l değil d e m a d d i d i r , t ü m d e n dünyasaldır, hırslara, arzula Londra, Paris, N e w York ve Los A n g e l e s gibi kentlerde
ra, içimizdeki kara g ü ç l e r e , isteklere bağlıdır. Kara B ü y ü , ö r n e o l m u ş olsaydık y u k a r d a saydığımız (ve saymadığımız) büyüsel
ğin, bir kimseyi k o n u ş a m a z hale getirmek, dilini b a ğ l a m a k için malzemeleri e d i n e b i l m e k için yapacağımız t e k şey bu tür «malla
yapılır; birinin erkekliğini bağlamak, bir d ü ş m a n ı zararsız hale sor rı» satan u z m a n bir d ü k k â n a b a ş v u r m a k ya da - k r e d i kartımızı
mak, o r t a d a n kaldırmak, birinden intikam almak, itibarını sars da kullanarak- posta servisinden y a r a r l a n m a k o l u r d u . Üstelik
mak, z e d e l e m e k için yapılır. Haksız kazançlar e d i n m e k , yasak geniş, ç o k d a h a geniş bir çeşitten dilediğimizi seçerek.
— 158 — — 159 —
Ö r n e ğ i n , otlar v e bitkiler ( a k a s y a d a n kaktüse v e b i b e r d e n Dil bağlamak için
m a y d a n o z a ) , reçineler, kokular (amber, y a s e m i n , m a n o l y a , gül
Hiç kullanılmamış bir a s m a kilit üzerine, y e d i kere üç ihlâs,
v . b . ) , boyalar, sular (gül suyu, portakal ç i ç e ğ i s u y u ) , yağlar (ha
bir fatihadan s o n r a , 'Ey Y ü c e Tanrı... G ö r g ü l , ya S u b h â n yalıga-
vuz, sarmısak, lavanta, l i m o n , zeytin, kara biber, ç a m yağları),
gil, ya R a h m a n Elhamdülillah ile b a ğ l a d ı m , Külhüvallâhi ile kilitle
t ü t s ü l e r ( c ü c e l e r i n , peri kızlarının, s e m e n d e r e l e r i n , d e n i z kızları
d i m . . . Binbir adlı Allah, m e d e t ya ilâhi, b i n d e r d e kilit v u r d u m ,
nın, ruhların t ü t s ü l e r i ) , mumlar, heykelcikler ve benzerleri.
p e r k i t t i m ; M u h a m m e d ü l Mustafa'nın m ü h r i n üzerine u r d u m ' d i y e
Büyü örnekleri konusunda nereden başlanır ve nereye o k u y a . Bir ağır t a ş altına k o y u p bastıra... (Yesarı).
k a d a r gidilir? Kaldı ki, bu konulara meraklı olanlar ve bu konuları
izleyenler bilir, b ü y ü örneklerini v e r e n kitaplar, derlemeler, folklo
Güveyi bağlamak için
rik araştırmalar p i y a s a d a sanıldığı k a d a r az değiller.
Sorun burada, o k u r a bir b ü y ü y a p m a olanağını t a n ı m a k Bir irice çiviye g ü v e y i n adı y e d i d e f a o k u n a r a k üflenecek,
değildir, hiç k u ş k u s u z . Sorun ve a m a ç « b ü y ü c ü l ü k ve büyü» çivi tahtaya, a ğ a c a v e y a h u t d a bir k u r u k ü t ü ğ e mıhlanacak, mıh
k o n u s u n a ö r n e k l e r g e t i r m e k , s o n r a d a n bazı temel karşılaştırmala lanırken Ya Settar (üç kere), Ya C e b b a r (üç kere) ismi şerifleri
ra g i t m e k d e r k e n bir y o r u m a varmaktır, uzmanların g ö r ü ş l e r i n e tekrarlandıktan s o n r a şu d u a o k u n a c a k : Ya Hafız, bu çivi mıhlan
d e gerekli yeri ayırarak. dığı y e r d e o l d u k ç a b e n falancayı b a ğ l a m ı ş o l u y o r u m , dizindeki
En iyisi ö r n e k l e r e ve tekniklere g e ç e l i m , çeşitli kaynaklara d e r m a n ı , g ö n l ü n d e k i muradı k a b z e d i y o r u m . Y a Kahhar, h i m m e t
başvurarak ( E y u b o ğ l u , Boratav, Yesari ve başkaları). eyle, k e r e m eyle, y a r d ı m eyle.
- 162- - 163 —
Sevgilinin aşkını kazanmak için (Malezya)
k o y u n . Sizi g ö r ü n c e y e kadar huzur bulmayacaktır.»
V ü c u d u n u z k a d a r u z u n bir d e ğ n e k l e kendi gölgenizi d ö v ü n , Mısır'dan Hindistan'a g e ç t i ğ i m i z d e bir kadının h a m i l e kalma
b u l u n d u ğ u n u z m e k â n d a t ü t s ü yakın v e aşağıdaki d u a y ı y e d i kez sını s a ğ l a m a k için yapılan bir b ü y ü ö r n e ğ i n i n de ç o k basit o l d u
o k u y u n , her d e f a s ı n d a gölgenizi elinizdeki d e ğ n e k l e d ö v e r e k . ğunu görürüz:
B u n u g ü n e ş batımında, geceyarısında ve şafakta tekrarlayın ve - Ç i ğ bir y u m u r t a n ı n k a b u ğ u n u iki u c u n d a n d e l i n . K o c a bir
yatarken, beyaz bir çarşafla ö r t ü n ü n . u ç t a n üfler, y u m u r t a n ı n içi eşinin ağzı i ç i n d e boşalır, kadın b u n u
yutar. Bu işlemden g e ç e n kadın da hamile kalır.
Ey Karanlık İrupi,
Basitliği bir yana uygulamanın t ü m ü n ü n cinsel birleşmeyi,
Kraliçenin b a n a g e l m e s i n e izin ver, ayrıntılı olarak simgelediği ve dolayısıyla, uygunluklar yöntemi
Şayet (sevgilinin adı) uyanıksa g e r e ğ i n c e , g ü c ü n ü v e etkinliğini b u s i m g e s e l b e n z e t m e d e n aldı
O n u sars ve salla, uyanmasını t e m i n et, ğı ortadadır.
S o l u ğ u n u al, r u h u n u al ve buraya getir, Şifaya yönelik büyülere baktığımızda işte ünlü g i z e m c i Y ü c e
Sol tarafıma bırak, A l b e r t u s ' u n (Albertus M a g n u s , 13. yüzyıl) ateşi d ü ş ü r m e k için
Kalkmak i s t e m i y o r s a ö n e r d i ğ i ve bir c u m a g ü n ü , saat 8 ile 9 arasında, bir kâğıda yazı
S a ğ ayağının b a ş p a r m a ğ ı n ı k a p lıp hastanın b o y n u n a takılacak büyüsel bir f o r m ü l :
Ve kendi y a t a k t a n kalkıncaya kadar tut
V e o n u b a n a g e t i r m e k için t ü m g ü c ü n ü kullan, H B R H C H T H B R H
B u n u y a p m a z s a n Tanrıya karşı g e l m i ş olursun. H B R H C H T H B R
H B R H C H T H B
Bir sevgilinin ilgisini çekmek, onu kaybetmemek için:
H B R H C H T H
(Çingene büyüsü) ~V
H B R HCHT
Ağzınıza bir t u t a m ot atıp ilkin d o ğ u y a sonra da batıya d ö n e
H B R H C H
rek aşağıdakilerini tekrarlayın:
H B R HC
Güneş yükselince H B R H
sevgilim y a n ı m d a olacak! H B R
G ü n e ş batınca H B
ben onun yanında olacağım! H
— 164 —
— 165 —
g ü c ü m ü bir n o k t a d a topladığım, bir kişiye y ö n e l t t i ğ i m z a m a n ,
d a n söz etmiştik, bir aşk b ü y ü s ü , bir kara b ü y ü ö r n e ğ i olarak.
o n u n ruhsal güçlerini, m u m d a n yapılmış m o d e l i n e aktarabilir, ira
B u n d a n hareket e d e r e k b ü y ü y ö n t e m l e r i n i n , kıtadan kıtaya ve
d e s i n i y o k eder, e m r i m altına alırım, istersem sakatlayabilirim.
ü l k e d e n ülkeye g e ç i p , her kültürde nasıl yerleştiğini bu vesileyle
İstek ve telkinin, tıpta da ne kadar ö n e m l i bir yeri o l d u ğ u n u kabul
g ö r m ü ş oluruz.
e t m e k gerekir; insan kendi kendini etkileyerek, b e n l i ğ i n d e rahat
B ü y ü n ü n yapıldığı yer N i ş a n t a ş - M a ç k a arası, b ü y ü n ü n yerel
sızlık, sıkıntı hali yaratabilir ve varsaydığı b ü t ü n rahatsızlıkları b ü n
ö ğ r e t i yeri T a k s i m civarı, işlemin t e m e l kaynağı ise A f r i k a ' d a n çık
y e s i n d e de hisseder... Büyü nedeniyle m e y d a n a g e l e n hastalık
m a , ilkin Mısır'da s o n r a d a n - a d e t a «ulusal» bir nitelik kazana
larda ise, irade zayıflar, y ü k s e k ateş, bitkinlik, şiddetli başağrısı
r a k - Haiti v e G ü n e y Amerika'da, Brezilya'da yaygınlaşan bir kay
gibi haller başgösterir ve d o k t o r l a r ı n teşhis e d e m e d i ğ i , tıbbın için
nak.
d e n çıkarmayıp çaresiz kaldığı bu hastalıklar sırasında, b ü y ü l e n e n
A v r u p a ' d a k i «eski» uygulamalarını araştırdığımızda karşımı
za, «literatür» olarak, İngiliz Reginald S c o t t ' u n 1655'ten kalma, kimse, ne o l d u ğ u n u anlamadığı birtakım k o r k u n ç hayaller, k â b u s
raft) adlı kitabı çıkıyor. Scott bir rakip veya bir d ü ş m a n ı o r t a d a n G i z e m u z m a n ı kadar 16. yüzyılın tıp uzmanı da sayılan Para
kaldırmak için aşağıdaki b ü y ü y ü öneriyor: celsus büyüsel işlemlere inanmakla birlikte «istek» ve «telkin» fak
- Zarar v e r m e k veya ö l d ü r m e k istediğiniz kişiye benzer bir törlerini gözardı etmiyor, büyüsel işlemin kurbanı olan ya da
heykelciği y e n i ve el d e ğ m e m i ş m u m d a n yapın; s a ğ koltuk altına büyüsel işlemlerin etkisine inananın geçirdiği, g e ç i r e b i l e c e ğ i r u h
bir kırlangıç k u ş u n u n kalbini, sol koltuk altına da ciğerini yerleşti sal ve p s i k o s o m a t i k (ruhsal-bedensel) şokları, sarsıntıları da
rin. El d e ğ m e m i ş bir iplikle heykelciği b o y n u n d a n asın ve yine el h e s a b a katmaktadır.
d e ğ m e m i ş bir iğneyi acı v e r m e k istediğiniz yere batırın; heykelci Bir Orta Ç a ğ gizemcisinin, Haitili bir «voodoo» b ü y ü c ü s ü n ü n
ğ i n alnına zarar v e r m e k istediğiniz kişinin adını, kaburgalarına da y ö n t e m l e r i - d ü n y a n ı n d ö r t bir b u c a ğ ı n d a n k o p m u ş başka v e
bu sözleri yazın: «Allif, casyl, zaze, hit, mel, meltat» s o n r a da hey benzer uygulamalarla b i r l i k t e - b u g ü n ç a ğ atlamakla m e ş g u l
kelciği bir yere g ö m ü n . o l a n , bir alanda ç a ğ d a ş l a m a örneklerini g ö s t e r e n ve bir başka
«Voodoo» b ü y ü s ü v e «Sabun büyüsü», g ö r ü l d ü ğ ü gibi, b e n a l a n d a y e r i n d e s a y m a y ı s ü r d ü r e n İstanbul'da y e n i d e n karşımıza
zer bir çizgide buluşuyorlar. çıkıyor, bir D o ğ u - B a t ı karmaşası içinde.
M u m l a yapılan büyüler için Orta Çağ'ın ünlü gizemcilerin Her ç a ğ , uygarlık, kültür ve t o p l u m d a gizemli, gizli bilim ve
den Paracelsus adı ile tanınan Theophrastus Bombast von
sanatların karşısında iki «engel» dikiliyor, yasalarla dinsel inanç
H o h e n h e i m , «Ruhun Özü» (De Ente Spiritum) adlı kitabında şu
lar, d a h a ileri g i d e r e k dinsel tabular. Ve her ç a ğ , uygarlık, kültür
açıklamada b u l u n u r :
ve t o p l u m d a g i z e m l e uğraşanın s o r u n u bir «davranış» s o r u n u
«Şayet birine karşı kin d u y u y o r ve o n a k ö t ü l ü k y a p m a k isti
dur, bir «çizgi», «yol» ve «boyut» s o r u n u d u r . Gizem, ç ü n k ü - b i r
y o r s a m , başarı s a ğ l a y a b i l m e m için bir aracı, bir y a r d ı m c ı kullan
ç o k kez tekrarladığımız g i b i - bir ilgi alanı, bir araştırma k o n u s u ,
m a m , yani bir c i s i m d e n y a r a r l a n m a m gerekir; a n c a k böylelikle
bir m e r a k k o n u s u olabildiği gibi bir saplantı ya da bir s ö m ü r ü ara
iradem, b e d e n i m i n hareketine ihtiyaç g ö s t e r m e d e n bir kılıç dar
cı da olabiliyor. Üstelik ç o k rahat ve kolay bir şekilde.
besiyle b ü y ü yapılan kimsenin g ö v d e s i n i delebilir, o n u yaralayabi
«Büyü d i y e bir şey yok,» d i y o r bu k o n u y u Türkiye ç a p ı n d a
lir... Bunu y a p a b i l m e k için ç o k g ü ç l ü bir istek yeterlidir... İrade
— 167 —
— 166 —
araştırmış ve d e r l e m i ş olan İsmet Zeki E y u b o ğ l u . «Yalnız insan
d a n para kazanarak y a ş a y a n parazitlerdir. Aynı z a m a n d a , kandır
b u n a aşırı d e r e c e d e inanmışsa, k e n d i n e b ü y ü yapıldığı inancına
dıkları kişilere yalan yanlış bir s ü r ü zırvalığı telkin ederek, t o p l u
kapılmışsa, b u d u y u l m u ş s a , yeterince d e aydınlanmamışsa, birta
m u n ruh sağlığını bozuyorlar.»
kım tinsel sarsıntılar geçirir... B ü y ü n ü n yalnızca psikolojik etkisi
A k ç a m - ki gizemin ağırlığını yıldızbilime v e r m e k t e d i r çalış
var. Y o k s a aydın, b ü y ü y e i n a n m a y a n bir insan için b ü y ü etkili
malarında - t a n ı m l a n a m a m ı ş bazı tesirleri, etkileri yani d o ğ a ü s t ü
değil.»
güçleri kabul ettiğinde bunların kullanım olasılıklarını s o r g u l a m a k
Mantıksal olarak öyledir o y s a o r t a d a kalan, d o l a ş a n , yayılan ta ve haklı olarak, «gizem tüccarlarına» saldırmaktadır.
bir «inanış» hatta bir «inanç» varken, b u n u n h e m müşterisi, h e m D o ğ a d i y o r u z v e d o ğ a ü s t ü d i y o r u z , birini yüzyıllardan bilim
de satıcısı hazırken olayı salt mantığa d a y a n a r a k v e y a bilimsel sel olarak araştırıyoruz, kurallarını, işlenişini saptıyoruz, diğerini
d e n e y l e r d e n geçirerek, denetleyerek açıklayabilmek p e k olası ise bir hayli «muğlak» ve «geniş» bir ç e r ç e v e n i n içine kapatıyo
o l m u y o r , özellikle kültürel bir s a ğ l a m t e m e l d e n y o k s u n t o p l u m , ruz. Ya da d o ğ a l d e d i ğ i m i z , bildiğimiz, d e n e d i ğ i m i z , kimi süreklili
t o p l u l u k ve kişilerde. ği olan, kimi d e n e y halinde tekrarlanabilen olaylardır. D o ğ a ü s t ü -
Bilim b ü y ü y ü , g i z e m i n «ilim» ve sanatlarını r e d d e d i y o r s a bile cü kategoriye soktuklarımız ise «açıklanamayan» ve «bilinme
s o n a ş a m a d a - v e d e n e y s e l olarak h e n ü z açıklayamadığı olaylar yen» t ü r d e n olaylardır.
d a , ö r n e k l e r d e - belki de bir uzlaşma a n l a m ı n d a , araya kimi çev G i z e m ve gizemin arkasında sürüklediği her şey işte bu
relerde halen bir yan-bilim sayılan p a r a p s i k o l o j i giriyor. Parapsi- «açıklanamayan»ı, bu «bilinmeyen»i d o l d u r m a k t a d ı r .
koloji, ç ü n k ü g i z e m d e n e n şeyi d a h a d o ğ a l b o y u t l a r d a bir olabilir Orta Ç a ğ ' d a yaşamadığımız için b u g ü n b ü y ü c ü l e r e t o l e r a n s
lik perspektifi içinde d e ğ e r l e n d i r m e y e ve ç ö z m e y e çalışıyor. Ve gösterilmektedir yeter ki, yasal olarak hizmetleri karşılığında
h e p «güç, güç» d e n d i ğ i n d e , b u g ü c ü n dıştan değil d e içten gel ücret almasınlar. İyi de b u g ü n ü n d ü n y a s ı n d a ve b u g ü n ü n İstan-
me olabileceği olasılığı üzerinde durabiliyor, d u r u y o r . b u l u ' n d a karşılıksız hizmet nerede g ö r ü l m ü ş t ü r , piyasada kaç
B ü y ü y ü ve g i z e m c i bilgisini r e d d e t m e k l e hiçbir şeyi s o n u ç t a n e özveri sahibi D o n Kişot kalmıştır bu hızlı köşeyi d ö n m e o r t a
landırmış o l m u y o r u z , pek az kimseyi de ikna etmiş o l u y o r u z . Bu mında? H e r h a l d e ücret d e ğ i l s e d e , gizemli hizmetin karşılığı baş
da bir b a ş k a gerçektir, acı bile olsa. ka şekilde de karşılanabilir, hediyeler, armağanlar, hibeler ve d e s
Sorular k o n u n u n uzmanlarına, u z m a n geçinenlere s o r u l d u tekleyici yardımlarla.
ğ u n d a y o r u m l a r iyiden iyiye çarpışıyor ve herkes kendi çizgisine «Ülkemizde, günümüzde de ve her şeye rağmen büyü,
— 169 —
Salt bir araştırma kaynağı olarak ele alındığında ve salt bu
Bu arada, çeşitli b ü y ü kitapları, Kudur ve K a d e h duaları,
y ö n ü ile değerlendirildiğinde «Gizli İlimler Hazinesi», g e r e k folklor
Çevirgel Duası g i b i risaleler de yayınlanmakta, ç o ğ u el altından,
açısından gerekse bir İslam gizemleri ansiklopedisi a ç ı s ı n d a n , az
gizlice satılan bu b ü y ü kitaplarında, a r a p harfleriyle yazılmış vıfk'
lar ( b ü y ü ) , m u s k a örnekleri, dualar bulunmaktadır. Bu t ü r d e n bir rastlanabilen bir çalışma niteliğini korumaktadır. Ve bu y ö n ü ile
k i t a p olan Seyyit S ü l e y m a n Efendi'nin 'Kenz-ül Esrâr'ı ise t a m a Batı ile D o ğ u ' n u n geleneksel gizemlerini karşılaştırmalı bir şekil
m e n eski harflerle basılmıştır.» de incelemek isteyenlere ilginç bilgiler vermektedir.
İki ciltlik bir «Cinsel Büyüler» derlemesini hazırlayan İsmet Çalışmasının ilk cildinde İloğlu, d u a ve inanç ü z e r i n d e dur
Z e k i E y u b o ğ l u d a aslen A k ç a a b a t ' l ı (Trabzon) o l u p s o n r a d a n d u k t a n sonra, ayrıntılı olarak ele aldığı k o n u yıldızbilimin (astrolo
(70'li yıllarda) İstanbul'da Fatih'te yerleşen ve m a k a s büyüleri ile jinin) olması açıklayıcıdır. İloğlu, ç ü n k ü s o n r a d a n d i z e c e ğ i bilgile
ü n l e n e n Horovili M u h a m m e d H o c a ' d a n , yine Fatih'te o t u r a n Bay rin temeli olarak burçları ve yıldızbilimsel uygunlukları yerleştiri
b u r t l u H . H o c a ' d a n s ö z eder. y o r v e bunları, t ü m g i z e m g e l e n e ğ i n d e o l d u ğ u gibi, ayınsal (ritu-
70'li ve 80'li yılları gerilerde bıraktık a n c a k b ü y ü halen b ü y ü el) şekillerden ayırmaksızın. Ruh ve cin ç a ğ ı r m a l a r ı n d a y s a bu
dür, her ne kadar ç a ğ d a ş kentsel gizemcilerimiz b ü y ü c ü a d ı n d a n tarz uygulamalarda başarının sırrının m e d y u m l u k duyarlılığına
ü r k ü p kendine d a h a «metafiziksel» adlar yakıştırıyorlarsa bile. bağlı o l d u ğ u n u e k l e m e d e n edemiyor.
Büyü, g ö r d ü ğ ü m ü z gibi, geleneksel şekillere ve malzemele Manevi ve ruhsal hastalıkların t e d a v i s i n d e n t a h t a kurularını
re d a y a n a n , ü r ü n ü o l d u ğ u kültürün ve inançsal temellerin imgele y o k e t m e y ö n t e m l e r i n e kadar işlevi o l a n dualar ve ayetler dizen,
rini yansıtan, karmaşıktan basite g i d e n bir olaydır. Bu olayın sihirbazların sihirlerini b o z m a k , kuraklık ve kıtlıktan k u r t u l m a k ,
boyutları içinde, İstanbul'da yüzyıllardan beri ç o k tutulan, üfürük yarım ve b ü t ü n başağrılarını tedavi e t m e k için büyüler ö n e r e n bu
ç ü l ü ğ ü n ve şifacılığın yeri nedir? Ya da başka bir d e y i m l e , bunlar «Gizli İlimler Hazinesi» s o n u ç t a , aracıları o r t a d a n kaldırıp, meraklı
bizi gizeme mi y o k s a parapsikolojiye mi götürürler? kişiyi gizemsel-inançsal işlemle karşı karşıya ve tek başına bırak
Ak ve iyi niyetli, o l u m l u sayılan şekli ile kullanıldığında b ü y ü maktadır.
şifacı, k o r u y u c u bir nitelik de taşıyabiliyor: hastalıklardan korur, Yeni bir y ö n t e m değildir b u : yüzyıllar b o y u n c a b a t t aynakla-
iyileştirir, sakatlıkları önler, tedavi eder.
rının önerdikleri metinlere baktığımızda, ister O r t a Ç a ğ ' d a n kal
Mustafa İ l o ğ l u ' n u n , kendi yayını olan, 8 ciltlik k a p s a m ı n d a
m a ister s o n d e r e c e ç a ğ d a ş v e kimi radyo, kimi d e televizyon
ve bir kısmını L ü b n a n ' d a edindiği İslam kaynaklarından d e r l e d i ğ i
p r o g r a m l a r ı n d a açıklanmış uygulamaları g ö z d e n g e ç i r d i ğ i m i z d e
«Gizli İlimler H a z i n e s i n d e d u a l a r a dayalı şifacı uygulamalarının
tıpatıp benzer çalışmalarla karşılaşırız.
arasında, ö r n e ğ i n , ruhsal hastalık ve sıkıntıları g i d e r e n formüller,
Paul H u s o n ' u n , David Convvay'ın, Dolores A s h c r o f t N o w f o
b u r u n kanamalarını ve nezleyi g e ç i r m e k için çareler, sara, sarılık,
ki'nin yakın tarihli «elkitapları»nda ve «pratik» kurs ya da rehbeı
çarpılma ve benzerlerine karşı vefkler ve yazarın ifadesiyle, «ha
niteliğindeki çalışmalarında t e m e l d e buluşan bilgi ve u y g u l a m a l a r
len tıbben tedavisi olanaksız olan bazı ruhi ve her nevi hastalıkla
buluruz. Ve bunların arasında:
rın tedavisi için» d e r l e n e n ayet ve d u a l a r yer almaktadır.
- Hazırlık d ö n e m i ; falcılık; âşıklar için iksir ve büyüler; karşıt
İloğlu'nun niyeti, b ö y l e c e t ü m bu kimi gizli, kimi inançsal
sihir v e k o r u n m a ; ö ç alma v e saldırı; ö r g ü t k u r m a y ö n t e m l e r i ;
a m a pek b i l i n m e y e n bilgileri açıklayıp ihtiyaç d u y a n ı n (ve b u n l a
g e z e g e n l e r i n saatleri; sihir ve b ü y ü d e kullanılan terimler s ö z l ü ğ ü ;
rı kendi başlarına uygulayanları) « p r o f e s y o n e l l e r i n s ö m ü r ü s ü n
sihirsel işlemlerde kullanılacak tapınağın hazırlanması; büyüde
d e n kurtarmak oluyor, kendi bir s ö y l e ş i d e açıkladığı gibi.
— 171 —
gerekli nesneler; p e n t a g r a m ayinleri; niyetler ve uyumsallıkları; eylemlerle cahil insanları aldatan ve s ö m ü r e n kişiler için kullanılır,
bedendışı y o l c u l u k ; Kabala'dan, Mısır'dan m u s k a ve tılsımlar; kötüleyici bir a n l a m kazanmıştır.»
lanetler; cinler ve şeytanlar v.b. Nefesi g ü ç l ü olan ü f ü r ü k ç ü - ki u y g u l a m a l a r ı n d a n ve hedefle
Her t o p l u m v e ç a ğ d a büyüsel işlemler, renkleri n e o l u r s a rinden «şifacı» kimliğini de kazanmış o l u y o r - salt bizim t o p l u m u
olsun, ya bir «uzman»a başvurarak uygulanır ya da kişinin b e c e m u z a ö z g ü bir kişi değildir. Benzer uygulamaları, benzer inanışla
rikliliğine bırakılır. Ve her t o p l u m ve ç a ğ d a «kendin hazırla, k e n rı, dualara d a y a n a n işlemleri, eski uygarlıklarda ve ilkel t o p l u l u k
d i n yap» y ö n t e m i , z a m a n z a m a n kişiyi zorlarsa bile, kendine larda o l d u ğ u g i b i , Batı'nin b i r ç o k ülkelerinde (Fransa, İngiltere,
g ü v e n e n meraklılar tarafından ç o k d a h a ilginç ve hiç k u ş k u s u z , İtalya, A l m a n y a ) ve bu ülkelerin kırsal alanlarında, az gelişmiş
heyecanlı sayılır. bölgelerinde rahatlıkla bulabiliriz.
Dualar her z a m a n kullanılır, şu farkla ki batı g i z e m c i l i ğ i n d e Nedir ki, şifacı ile ü f ü r ü k ç ü arasında kesin bir ayırımın o l m a
bu dualar kutsal kitaplara dayanılarak o k u n m a z . Kullanılan d u a sı gerekiyor, ç ü n k ü birincisi manyetik ya da «tellürik» bir g ü ç kul
lar ya bir «eski geleneğin» ü r ü n ü olarak bilinir ya da belirli veriler lanarak salt elleri ile acıyı dindirir ya da geçirir, ikincisiyse, hasta
içermek koşuluyla u y g u n kaynaklardan d e r l e n i p uyarlanır. nın, şikâyet e d e n kişinin, fiziği, fizyolojisi ü z e r i n d e etkili o l a b i l m e
Bir ruh ya da c i n ç a ğ ı r m a k için «Gizli İlimler H a z i n e s i n e si için, dualarla birlikte, s o m u t , g e r e k t i ğ i n d e nesnelere d a y a n a n
g ö r e üç ihlâs ve bir fatiha o k u d u k t a n s o n r a u y g u l a m a y a başlanır çarelere başvurur.
(İloğlu'nun u y g u l a m a s ı ise kahve fincanı ya da bakalit k a p a k kul Dolayısıyla şifacıyı parapsikolojik olayların k a p s a m ı n a aldığı
lanılışı ile oluşturulan basit bir «Ouija Board»tan başka şey d e ğ i l mızda ü f ü r ü k ç ü y ü b u k a p s a m ı n dışında t u t m a k z o r u n d a oluruz.
dir). Batılı bir kaynağın ö n e r d i ğ i geleneksel bir ruh ç a ğ ı r m a ise - Şifacılık k o n u s u n u ilginç bir araştırmada inceleyen Fransız
m e d y u m s u z ve büyüsel bir y ö n t e m olarak - ilkin, ölüleri uyandıra tıp a d a m ı Dr. Albert Leprince şifacıları, her t o p l u m ve ö r n e k l e r e
rak ç o k g ü ç l ü bir f o r m ü l olarak bilinen, «Allay Fortission Fortissio uyan, aşağıdaki beş kategoriye ayırıyor:
Allynson Roa» sözcükleri tekrarlanır, r u h u n geri g i t m e s i için
« O m g r o m a Epin Savoc, Satony, D e g o n y , E p a r i g o n , G a l i g a n o n , 1 - Halkın saflığını s ö m ü r e n ve sık sık m a h k e m e l i k olan sah
Z o g o g e n , Ferstigon» (ilaç adlarını andıran!) gibi güçlere sesleni te şifacılar;
lir. 2 - Şifacılığa yönelen, ilkin bir teşhisle yetinen s o n r a da
Uygulamalara «dua» ve «dua»yı andıran çağrı şekilleri girin çareler, ilaçlar ö n e r e n d u r u g ö r ü sahipleri;
c e d e o l u m s u z bir a n l a m d a taşıyan «büyü» s ö z c ü ğ ü n ü n o l u m 3 - Yan bilimsel bir nitelik taşıyan, g e r ç e k bir ruhsal g ü c e
suz yanı b ü y ü k bir ö l ç ü d e arındırılmış olur. sahip olan manyetizmacılar;
Bu b a ğ l a m d a « o k u y u p üflemek» anlamına gelen «üfürüğün» 4 - Kendilerini dinsel bir inanca b a ğ l a y a n , dualara başvuran
kullanıldığı «üfürükçülük»te, Borotav'ın d e ğ e r l e n d i r m e s i ile, «has ve «mucizeler» yarattıklarını iddia edenler;
talığın sağalması isteniyorsa duaların, dileklerin etkisini hastanın 5 - Vardıkları sonuçları ne fiziğin, ne de metafiziğin açıklaya
v ü c u d u n a y a y m a k için, tabiatüstü zararlı varlıkların k ö t ü l ü k l e r i n madığı g e r ç e k şifacılar.
d e n k o r u n m a k s ö z k o n u s u ise, çevreye, etraftaki eşyaya, bu var
lıkları ü r k ü t e c e k sözleri eriştirmek için yapılan işlemdir.» Kime y ö n e l i k olursa o l s u n d u a n ı n her çeşidi gizemsel işlem
«Üfürükçü d e y i m i , g ü n ü m ü z d e bu t ü r l ü akıl ve bilim-dışı lerin ayrılmaz bir parçasıdır ve her ne kadar tek tanrılı b ü y ü k d i n -
— 173-
ler b ü y ü n ü n her ç e ş i d i n i - o l u m l u d i y e bilinen dahil o l m a k üzere - me olan Veli B a l d e d e ' d e n s ö z etmektedir. Veli B a l d e d e ya da
y a s a k ediyorlarsa da işlemde Tanrıya yönelik bir d u a dahil edildi Veli Şeyh eskilerden sayılabilecek bir İstanbul muskacısı ise de
ğ i n d e mesele k e n d i l i ğ i n d e n değişir. b u g ü n de muskalara, nazar b o n c u k l a r ı n a ve tılsımlara r a ğ b e t
Yasal olarak büyü yasaktır a n c a k , anlatıyor profesyonel sürüyor.
büyücü Bülent Kısa. «Büyü karşılığında para a l m a k yasaktır. Batı gizemciliği tılsımları «talismans» olarak biliyor ve kullanı
Dolandırıcılığa giriyor. Ben para alıyorum diye itiraf e t s e m de yor. «Talisman» s ö z c ü ğ ü ise Y u n a n c a d a n g e l m e d i r ve «telesma»
ö n e m l i değil. B e n i para alırken tesbit e d i p yakalamaları lazım. (dinsel a y ı n ) ' d a n türetilmiştir. A n c a k tılsım, m u s k a ya da nazarlık
B e n s a n s a s y o n o l s u n diye büyü yaptığımı s ö y l ü y o r d a olabilirim. insan tarihi kadar eski inanış ve uygulamaların örnekleridir, her
' B e n s a d e c e yıldızfalı çıkaran, astrolojiyle ilgilenen bir a d a m ı m ' kültür ve kıtada karşımıza çıkmaktalar.
d a diyebilirim.» «Muska, A r a p ç a d a 'yazılı şey' anlamına gelen nüsha kelime
Bilindiği gibi ö n e m l i olan yasa değildir, yasayı a t l a t m a yolları sinin halk ağzında b o z u l m u ş biçimidir» diye açıklar Boratav.
dır. Veya, bir İtalyan a t a s ö z ü n ü n ifadesiyle, «Yasa çıktı, çaresini «Hastalıkları sağaltma ya da d ü ş m a n d a n gelebilecek kötülükler,
bulalım.» g ö r ü n m e z kazalar v b . gibi h e r h a n g i bir zararı ö n l e m e ile üstte
Aynı d u r u m d i n s e l yasaklar için de geçerlidir ve dinsel yasak taşınan yazılı kâğıda denir... Nazarlık, bir y ö n ü y l e , yani k ö t ü g ö z
ları atlatmanın ç a r e l e r i n d e n biri de dinsel formları, duaları (ister lerin ve kıskançlık duygularının s e b e p olabileceği hastalıklardan,
g e r ç e k , ister u y d u r m a ) büyüsel işlemin içine katmak, bunları işle sakatlıklardan k o r u y u c u niteliğiyle, m u s k a n ı n işini g ö r ü r . A m a ,
m i n ö z ü olarak göstermektir. Belirlenemeyen y a d a belirtilmek adından da anlaşılacağı üzere, o n u n asıl görevi k ö t ü g ö z l e r d e n
i s t e n m e y e n bir g ü c e yönelik y a k a r m a y ı Tanrıya, Allaha yönelt korumadır... Tılsım, anlamı bulanıkça bir kelimedir... tılsım d e f i n e
mektir. gibi gizli şeyler bulmayı, kapalı yerleri, ö r n e ğ i n saray, m a ğ a r a
Batı'nın g e n e l d e ve dinsel yasaklamalarının etkisi altında kapılarını a ç m a y ı sağlayan ve a n c a k ehlinin bildiği sözleri ya da
kendi inancının dışına itmeye çalıştığı (oysa Kutsal Kitaplarda kullandığı araçları gösterir.»
örneklerini ç o k ç a b u l d u ğ u ) gizemciliği İslam bilgin ve bilgeleri Tılsım, m u s k a , nazarlık... büyüsel işlemlerde k o r u y u c u bir
tarafından belirgin bir g ü ç olarak kabul edilip İbn-i H a l d u n ' d a , nitelik ve işlev taşıyan kimi yazılı, kimi çizimli, kimi k u m a ş , kâğıt
ö r n e ğ i n , b ü y ü «katıksız sihir» ve «tılsımlar» olarak ikiye ayrılarak ya da d e r i d e n yapılmış, kimi kazılmış. Taşıdıkları simgesel şekil
karşımıza çıkmaktadır. Ve İbn-i H a l d u n ' d a k i katıksız sihir sihirba ler g ü ç l ü bir etkendir, d ö r t k ö ş e l i bir tılsım u y u m s u z l u k yaratır,
zın, hiçbir yardımcıya başvurmaksızın, kendisinden çıkan bir g ü ç yuvarlak bir tılsım ise o l u m l u ruhların yardımını sağlar.
tür; b u g ü n k ü tanımlarımızla bir « d u y u m ö t e s i olay»dır, bir psi fak Bu k o r u m a nesnelerinde, özellikle antik uygarlık ve inanışlar
törü. d a n kalma olanlarda, yıldızbilimsel (astorolojik) değer, a n l a m ve
Yukarki ayırıma g ö r e de «tılsım», t ü m d i ğ e r b ü y ü s e l işlemle simgeler ön plandadır; k o r u y u c u veya aktif g ü ç bunlarla sağla
rin içinde, başlı başına bir sihirli alanı oluşmaktadır. nır. Buna karşın b ü y ü k dinlerin, tek tanrılı dinlerin ü r ü n ü olanlar
1974'ten k a l m a bir araştırmasında (Nazar, Nazarlık ve ilgili da Kur'an-ı K e r i m ' d e , T e v r a t ' t a n ya da başkaca dinsel metinler
büyüsel işlemler) İsmail Çelik, İstanbul'un H i s a r ü s t ü ' n d e , o d ö n e d e n alınan sözcükler, işaretler, adlar (kutsal adlar) ve özellikle
m i n parası ile, 600-700 liralık kırmızı m ü r e k k e p kullanarak nazar dualar kullanılır.
ve başka çeşit m u s k a l a r yazan ve G i r e s u n ' u n bir k ö y ü n d e n gel Ancak... bu tür u y g u l a m a l a r d a kutsal metinler k u l l a n m a k d i n
t a r a f ı n d a n yasak d e ğ i l midir? Ö y l e d i r ve İslamda bu yasaklar bir tedir) bir kısmı İ s t a n b u l ' u n İslam ö n c e s i , Fetih ö n c e s i d ö n e m i n
ç o k hadiste açıkça ifade edilmiştir ( E b û Hüreyre, İbn-i M e s ' u d ) ; d e n k a l m a o l d u ğ u gibi bir b a ş k a kısmı d a , d i ğ e r l e r i n e eklenerek,
belirli surelerde (113, 114) ise b ü y ü c ü l ü ğ ü n , cinciliğin kaçınılması d e ğ i ş i k g ö ç l e r d e n ve İ s t a n b u l ' u n d i n , dil, ırk, inanış m o z a i k i n i
g e r e k e n kötülükler o l d u ğ u söylenmiştir. o l u ş t u r m u ş o l a n e t k e n l e r d e n gelmedir.
Yine de t ü m bunlar ne yanlış u y g u l a m a y ı , ne s ö m ü r ü y ü , ne B u b a ğ l a m d a , yerel v e kentsel o l a n azınlıktan bir b ü y ü c ü
d e yönlendirilmiş bilgiyi e n g e l l e m i y o r ç ü n k ü , her a l a n d a o l d u ğ u (Yahudi, R u m , E r m e n i v.b.) u y g u l a m a l a r ı n d a z a m a n z a m a n k e n
g i b i , bir «arz-talep» yasası işliyor, sürekli olarak. d i gelenek v e k ü l t ü r ü n d e n k a l m a bilgi v e m a l z e m e y i d e k a t m a k t a
Ya yatırlardan, t ü r b e l e r d e n b e k l e n e n m e d e t , o n l a r a bağla dır. Belirli d ö n e m l e r d e yer alan içten v e y a dıştan g e l m e g ö ç l e r i
n a n umutlar ve etraflarında o l u ş a n efsaneler? d e hesaba katarak ( b u ara fallara, gizemlere v e r u h ç u l u ğ a s o n
Büyüsel u y g u l a m a l a r a pek b e n z e m i y o r s a d a bunlar d a bir d e r e c e meraklı o l a n 20'li yılların B e y a z Rusları da unutmaksızın)
«başka» büyüselliğin halk tarafından b e n i m s e n e n belirtileridir. o r t a y a s o n d e r e c e bileşimli, n e r e d e y s e «kozmopolit» bir olay çık
İnanç, hiç k u ş k u s u z bir g ü ç t ü r ; inanç derler, dağları bile yer maktadır.
l e r i n d e n kımıldatır. Ve inanç, batıl inanışlara karışınca, onlarla
karıştırılınca, kendi dinsel buyruklarını bile g ö z a r d ı eder. * * *
Sarıyer'e Telli B a b a ' y a , E y ü p ' t e k i Dilek B a b a ' y a , Ş e h z a d e b a -
şı'ndaki Helvacı B a b a ' y a v.b. g i d e n l e r h e p iyi niyet ve inançla Deniz Cinleri Padişahının halen Kız Kulesi'nin açıklarında
g i d e r l e r oysa İstanbul M ü f t ü l ü ğ ü n ü n , e s k i d e n k a l m a uyarısına konaklayıp konaklamadığını bilmiyoruz, (ancak cinlerin, son
d i k k a t ettikleri o l m u y o r m u ? d ö n e m d e , üniversite kantinlerinde bile g ü n d e m e geldiklerini bili
«Türbelerde m u m y a k m a k , b e z b a ğ l a m a k , dilek taşları yapış yoruz!) a n c a k cinlerin, denizlerin, karaların ve g ö k l e r i n , adları ne
tırmak, para a t m a k , k u r b a n k e s m e k v e d o ğ r u d a n d o ğ r u y a ö l ü olursa o l s u n (Albastı, K o n c o l o s , K a r a k o n c o l o s , Albız, Ç a r ş a m b a
d e n dilekte b u l u n m a k d i n i m i z c e yasaktır v e günahtır» d e r b u , Karısı, Kara-Kura, Kancalar, İbrik Kalfa, Al-Karısı, R ü k ü ş H a n ı m
hatırlatma şeklindeki uyarı, a n c a k inanışın inançtan baskın çıktığı v.b.) İ s t a n b u l ' u b u g ü n m e k â n tuttuklarını b i l m e y e n y o k t u r . Üste
d a oluyor. lik bu cinler d e , ç a ğ d a ş l a ş ı p , c i s m e n değilse bile i s m e n basın
organlarının başlıklarında, m a g a z i n araştırmalarında ve özel tele
*** vizyonlarının «talk-showlar»ında b o y g ö s t e r m e k t e d i r l e r .
B i r ç o k ünlü C i n c i H o c a ' y ı tarihine katmış o l a n İstanbul'u
istanbul büyüleri d e n d i ğ i n d e , g e n e l d e İstanbul k ö k e n l i y a d a m u z d a cinlerin «pop» ya da «in» olmalarına, sık sık g ü n d e m e gel
g e r e k T r a k y a ' d a n g e r e k s e A n a d o l u ' d a n gelen v e kentsel b ü y ü melerine, g e ç k u ş a k arasında «ilgi» k o n u s u olmalarına hiç ş a ş m a
y ö n t e m v e şekilleriyle k a y n a ş a n b ü y ü l e r anlaşılır. Ancak büyü m a k g e r e k i y o r ç ü n k ü , ister dinsel inançtan kaynaklansın, ister
g i b i geleneksel kaynaklara dayalı u y g u l a m a l a r d a u n u t u l m a m a s ı f o l k l o r i k inanış g i b i kabul edilsin, n e r e y e bakarsanız bakın cinsiz
g e r e k e n bir n o k t a vardır: İstanbul'da, kentin tarihi boyunca, gizemcilik yoktur ve de düşünülemez, ne Doğu'da, yakın
işlem k o n u s u o l a n b ü y ü l e r d e d e ğ i ş i k kökenler ve inanışlar yat D o ğ u ' d a , U z a k d o ğ u ' d a y a d a Batı'da.
maktadır. Bunların en b ü y ü k kısmı İslam g i z e m c i l i ğ i n e ait ise de Cin her k a y n a k t a , esrarlı bir varlıktır, kimilerine g ö r e g ö r ü
(İloğlu, ö r n e ğ i n , d e r l e m e s i n d e A r a p kaynaklarına ağırlık v e r m e k nen, kimilerine g ö r ü n m e y e n . Cinler ile t e m a s t a olanlar (oldukları-
— 178 —
b ö l ü m l e r d e n b i l d i ğ i m i z «ölümsüz» Saint-Germain K o n t u n u n cinin «Cinsel ilişki bizim anladığımız m a n a d a b i r l e ş m e değildir.
d e n de söz edilir, o n a unutulan, yitirilen bilimleri ö ğ r e t e n , s i m y a Beyinde bir noktayı etkileyerek kişide bir t a t m i n m e y d a n a getiri
ve k i m y a formüllerini açıklayan. Hatta ve hatta N a p o l y o n ' u n bile yorlar. Bu şekilde kişi g e r ç e k t e n onlarla t e m a s k u r d u ğ u hissine
bir cine sahip o l d u ğ u söyleniyor o n u başarıdan başarıya g ö t ü kapılıyor, bu varlıkların etkileriyle boşalmaya uğruyor. Fizik
— 181 —
— 180 —
leyebilirler ve bu y ü z d e n , şeytanlıklar p e ş i n d e olan cinler bir e r k e
Gizem d ü n y a s ı , eski inanışlara, insan k a d a r e s k i gelenekle
ğ i n menisini ç e k i p , kendilerine aitmiş gibi, bir kadına aktarabilir
re, mitolojik ve folklorik m a l z e m e y e d a y a n a r a k , her z a m a n cinle
ler. Üstelik, e r m i ş A v g u s t i n u s ' u n da belirttiği gibi, bu tür k ö t ü c i n
re başvurur. Kimi bu bağlılığını inandığı ve u y g u l a d ı ğ ı , izlediği
ler bir erkeğe kadın, bir kadına da erkek olarak görünebilirler. dine bağlar, kimi dinsel inanışları k e n d i n e g ö r e y o r u m l a r ve kulla
B u ö r n e ğ i v e r m e k t e k i amacımız cinlerin, her b ü y ü k d i n d e v e nır (büyüde o l d u ğ u gibi) çizgiyi a ş m a k pahasına. Biri t ü m bunları
her kültürde, bir s o r u n teşkil ettiklerini ve bu s o r u n u n , ç a ğ d a n kendi sorunlarını ç ö z e b i l m e k a m a c ı ile, kanıt ve yanıt olarak ö n e
çağa, ne tür bir «literatür»e y o l açtığını özetle g ö s t e r m e k t i r . sürerken diğerleri ise pazarlar, bir «hizmet» olarak. Kaldı ki, gize
A n c a k , D o ğ u ' d a n Batı'ya, cin s o r u n u salt cinselliğe y ö n e l e n bir m i n her alanı arz ve talep kurallarına u y m a k z o r u n l u ğ u n a sokar
s o r u n o l m a k t a n ç o k uzaktır. Ç ü n k ü cin, h u y u n e olursa o l s u n , kendini.
her çeşit g i z e m c i l i ğ i n i n v a z g e ç e m e d i ğ i bir unsurdur, ister adı c i n B u g ü n ü n İ s t a n b u l ' u n d a dirilen v e y e n i d e n , o y s a d a h a «deği
o l s u n , d a e m o n o l s u n ya da sac3ce «varlık». şik» çevrelere ve d a h a «değişik» tanıtımlarla u z a n a n , «popüler»
Folklor açısından kendi cinlerimizi incelediğimizde bunların hale gelen cinlerin her çeşidi g i z e m c i l i ğ i n kaçınılmaz varlıklarıdır.
da şekilden sekile geçtiklerini g ö r ü r ü z . Cinler kara kedi v e y a H e m cinler o l m a z s a , onlardan y a r d ı m g ö r m e z s e b ü y ü c ü n ü n v e
kara k ö p e k şeklinde görünürler, oğlak, eşek, tavşan, t a v u k , bakıcının d u r u m u ne olur?
horoz, kuzu, yılan v.b. şekillere de bürünebilirler. Ufacık olurlar Bu sayfalar b o y u n c a , elimizden geldiği kadarıyla, kentimizin
y a d a k o c a m a n , i n c e y a d a şişman, güzel, çirkin, sevimli, k o r k u barındırdığı hatta yarattığı b i r ç o k g i z e m ve inanışları g ö z d e n
t u c u , h o ş k o k u l u v e y a tiksindirici. Hatta ve hatta birer cansız nes g e ç i r m e y e çalıştığımızda er veya g e ç «cin» k o n u s u n a da d e ğ i n
n e y e d e dönüşebilirler! m e m i z kaçınılmazdı.
En ç o k s o r u n çıkaran k ö t ü ruhlu, k ö t ü niyetli cinler o l u y o r , Ahmet R a s i m ' i n deyimi ile «Sultan İ b r a h i m zamanının en
olaylar yaratan, insanlara sataşan, insanları ç a r p a n , sevgilileri ayı n â m d a r a k t ö r ü C i n c i H o c a d e n e n herif»i ve benzerlerini g ö r m ü ş ,
ran, kocaların başlarını çelen, kadınları aldatan, eşyaların y e r i n i tanımış, bu İstanbul'da s o r u n b ü y ü c ü l e r i n cinleri değil de en
değiştiren, nesneleri gizleyen. Bir cinin marifetleri ile bir «vurucu marifetli c i n c i n i n bile bastıramadığı b a ş k a c a cinlerdir, ister birer
«varlık» gibi, ister birer «insan» g i b i g ö r ü n s ü n l e r .
ruh»un, bir «poltergeist»in marifetlerini birbirinden ayırabilmek,
Yine de inanışlar ve gelenekler - a m a dinsel inançlara d a y a n
b u y ü z d e n , b a z e n ç o k zor oluyor.
sınlar a m a hurafelere - s o n d e r e c e dayanıklı olduklarından, bilgi
Cinlerden o l u ş a n ve cinleri barındıran paralel bir evren ilginç
sizlik ve çaresizlikle beslendiklerinden ve gizemli ya da gizemle
bir kavramsa cinleri « e n e r j i y e b e n z e t m e k , bir «enerji insanı»
karışan d u r u m v e olaylar her z a m a n m e r a k uyandırdıklarından,
kuramına o t u r t m a k bir o kadar ilginçtir. Nedir ki, bilimsel a ç ı d a n
İstanbul'un cinleri de, geçmişleri v e ç a ğ d a ş g ö r ü n ü m l e r i y l e , b u
t ü m bunlar (ki t ü m bunlar, aslında, k e n t i m i z d e ö n e sürülen g ö r ü ş
kentin folklorik manzarasının bir parçası olarak anımsanacaklar.
ler o l d u ğ u n d a n kentsel gizemlerimizin ayrı bir alanını m e y d a n a
İstanbul M ü f t ü s ü Selahattin Kaya'nın d e d i ğ i g i b i : «Bazı insan
getirmekteler) olanaksız ve olasılıkların dışında kalıyor. Bu k o n u
lar cinlerle d o ğ r u d a n ilişkiye girebilirler. B u n u n ne kendilerine, ne
larda tartışmalar uzayıp gider ve varılan veya önerilen s o n u ç her
de başkalarına yararı vardır. Bunların en b ü y ü k başarıları kendile
z a m a n «inançsal» bir s o n u ç oluyor, ister «gizli» bilimlere b a ğ l a n
ri hakkında yaptıkları p r o p a g a n d a l a r , abartmalı sözler ve telkinler
sın, ister dinsel inanışlara.
le muhataplarını etki altına almaları.»
kent ise g i z e m d e , bu «merkez»in dahilinde, k e n d i g e r ç e k l e r i n i
aramayı v e d ü ş ü n m e y i s ü r d ü r ü y o r .
Bu arayışların safhaları g ö r k e m l i değiller, ç o k sıfırlı sayılara
dayanmazlar; b u arayışların y ö n t e m l e r i v e uygulamaları d ü n y a s a l
sayılmazlar, insanın t o p l u m d a k i k o n u m u n u , mal varlığını ve karşı
cins ile ilişkilerini hedeflemezler a n c a k , bir t e m e l olarak, kişinin iç
dünyasına seslenirler, bu iç d ü n y a y ı şekillendirmeye çalışırlar.
— 185 —
— 184 —
o l u ş m u ş , o l u ş m a k t a ve oluşacak olan sır ve sihirini taşımakta ve
açıklamaktadır. Bu bir t ü m d ü r , en ince ayrıntısına d e k t ü m ü kap
s a y a n , t ü m ü n d o ğ u r d u ğ u bir süreçtir, bir o l u ş u m d u r .
Mitoslar, efsaneler, inanışlar, izler, mekânlar, binalar, surlar,
kuleler, sütunlar ve insanlar. Gelenler, gidenler ve kalanlar. B u n
lardır İstanbul'un gizemleri, bunlardan kaynaklanır ve şekillenir KAYNAKÇA
İstanbul'un gizli y ü z ü ve İstanbul'a da başka şekilde bakamayız,
ister kabul e d e l i m , ister baş sallayıp g e l i p geçelim...
Hans von AİBERG Arz'dan Arş'a Sonsuzluk Kulesi cilt 1, Kitsan, İstan
bul 1987
Rene ALLIEAU Les Societes Secretes (Gizli Cemiyetler) Le Livre de
Poche, Paris 1969
SON
Georges BARBARİN Les destins occultes de l'humanitee Cycles histo-
riques (İnsanlığın Gizemli Yazgıları - Tarihsel Dönemler) Librairie
Astra, Paris 1946
Jacques BERGİER Les Livres Maudits J'Ai Lu, Paris 1971, Türkçesi:
Lanetli Kitaplar, çev. Vedat Gülsen Üretürk, Ruh ve Madde
Yayınları, İstanbul 1981
Jean-Louis BERNARD Les archives de l'insolite (Alışılmamışlığın Arşiv
leri) Ed.du Dauphin, Paris 1971
Helena P.BLAVATSKY La def de la Theosophie (Tanrıbilgeliğin Anah
tarı), Pbl.de la Societe Theosophique, Paris 1895
Pertev Naili BORATAV 100 Soruda Türk Folkloru, Gerçek Yayınevi,
İstanbul 1973
Pertev Naili BORATAV Zaman Zaman İçinde, Remzi Kitabevi, İstanbul
1958
Jean-Louis BRAU Les inities d'Occident (Batılı İnisyeler), MA Editions,
Paris 1986
Louis CHARPENTİER Les mysteres Templiers (Tapınakçıların Sırları),
Lafont, Paris 1967
Robert CHARROUX Le livre du Mysterieux İnconnu (Esrarlı Bilinmeye
nin Kitabı), Lafont, Paris 1969
Arkon DARAUL Secret Societies (Gizli Cemiyetler), Frederik Muller,
Londra 1966
Arkon DARAUL VVİtches and Sorcerers (Cadılar ve Büyücüler), Tan-
dem Press, Londra 1969
Edmondo DE AMICIS Costantinopoli (İstanbul) Fratelli Treves, Milano
1931 (2 cilt)
— 187 —
Gül-Haç örgütünün en ünlü
ölümsüzü Saint Germain Kontu
Unlü kehanetlerinde İstanbul'dan da birkaç kez söz eden Nostradamus Ölümsüz simyacı ve Bursa yolcusu
(16. yüzyıldan kalma bir Fransız gravürü) Nicolas Flamel
«Gerçeği basit şekilde, abartmadan ilan ederim ve
doğru kehanetim beni hiç yanıltmaz.»
198 199
1920'lerden kalma bir «Kara Ayin»
— 201 —
Boğaziçi
— 202 — — 203 —