Professional Documents
Culture Documents
com 1
Bu hastada ilk 24 saat içinde aşağıdaki metabolik komplikasyonlardan hangisinin gelişme olasılığı en
yüksektir?
A) Hipokalemi
B) Hiponatremi
C) Hipernatremi
D) Hipokloremi
E) Hipoglisemi
Cerrahi geçiren hastalarda sık görülen elektrolit anormalliklerinden biri de hiperkaleminin eşlik ettiği hafif–orta
derecede dilüsyonel hiponatremidir.
Sorudaki hastada hem cerrahiye bağlı doku yıkımı, hem de kan transfüzyonuna bağlı potasyum artışı olacaktır ancak
yeterli idrar çıkarabilen hastada potasyum atılımı da artar.
Hastanın sıvı tedavisi hipotonik sıvı ile yapıldığı için hastada dilüsyonel hiponatremi gelişecektir.
(Cevap B)
2. Elli yaşındaki erkek hastaya laparoskopik kolesistektomi operasyonu uygulanıyor. Operasyon sonrası genel
durumu bozulan hastanın muayenesinde artmış kafa içi basıncın bulguları, idrar atılımında azalma, terleme ve
sulu ishal saptanıyor.
1
DrTus.com 2
Sodyum Kaybı
Ter 10-60 mEq/gün 0 300 mEq/saat
(Cevap B)
3. Acil serviste travma sonrası şok tablosu ile getirilen 35 yaşındaki erkek hastanın aşağıdaki idrar
bulgularından hangisi klinik tablo ile uyumlu değildir?
Bu hastada şok tablosu geliştiğinden prerenal böbrek yetmezliği gelişir. Prerenal azotemide idrar sodyumu
20mEq/L’den azdır.
(Cevap C)
4. Ellibeş yaşında küçük hücreli akciğer karsinomu olan bir erkek hastada uygunsuz ADH sendromundan
şüpheleniliyor.
2
DrTus.com 3
Uygunsuz ADH sendromunda idrar outputu azalmış idrar dansitesi ve osmolaritesi artmış; idrar sodyum
ekskresyonu artmıştır. (Na>20 mEq/L). Total kan volümü artmıştır. Hiponatremi vardır ve serum osmolaritesi
belirgin düşmüştür.
Uygunsuz ADH sendromu SSS hastalıklarında, neoplastik hastalıklarda, pulmoner hastalıklarda, bazı ilaçların
kullanılması sonucu oluşabilir, idiopatik de olabilir.
(Cevap B)
5. Oral alımı olmayan bir hastaya intavenöz % 0.45 Sodyum Klorür solusyonu verilmektedir. Bu hastada bir
süre sonra aşağıdakilerden hangisi ilk olarak gözlenir?
Hastaya i.v. hipotonik solüsyon verilirse, ekstraselüler boşluktaki ozmotik basınç düşer. Bu değişiklik hücre
membranından içeri sıvı girmesi ile kompanse edilir. Bu durum her iki kısımdaki ozmotik basıncın dengelenmesi için
gereklidir.
(Cevap D)
6. Akut kolesistitli, yaşlı diyabetik bir hastada serum sodyum seviyesi 122 meq/L, kan glikozu 600 mg/dL
olarak ölçülüyor. Glikoz seviyesi insülin uygulamasıyla 100 mg/dl’ye düşürdükten sonra kan sodyum
konsantrasyonu için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
Hücre membranlarda pasif olarak diffüzyon yapamayan bir maddenin ekstraselüler sıvıda artması (örneğin glukoz
veya üre) etkili ozmotik basınçta artışa, hücrelerden suyun transferi ve dilüsyonel hiponatremiye neden olur.
Normalin üzerinde kan glukozunda her 100 mg/dL artışta serum sodyumu ortalama 1.6-3 meq/L düşer. Serum
sodyumu eğer kan glukoz seviyesi 600’den 100 mg/dL’ye inerse yaklaşık 15 meq/L artışı gösterir.
(Cevap D)
7. Yetmiş yaşında bir kadın hastanın ince bağırsağında fistül tespit ediliyor. Fistülden sıvı outputu 1.5 L/gün
olarak saptanıyor. Bu hastaya günlük sıvı kaybını replase etmek için verilmesi gereken sıvının elektrolit
içeriği aşağıdakilerden hangisidir?
3
DrTus.com 4
Đnce bağırsağın elektrolit kompozisyonu Na+: 140 mEq/L, K+: 5 mEq/L, Cl-: 104 mEq/L, HCO3: 30 mEq/L.
Ringer laktatda 130m Eq/L Na+ 4 mEq/L K+, 109 mEq/L cl-, 28 mEq/L HCO3- bulunur.
(Cevap A)
8. Otuz yaşında bir erkek hastada multipl yaralanma ve ciddi böbrek yetmezliği bulunuyor. Hastaneye yatırıldıktan 3
gün sonra hasta letarjik oluyor. Derin tendon reflekslerinde azalma ve jeneralize kuvvet kaybı saptanıyor.
Elektrokardiyogramda QRS kompleksinde genişleme ve T dalgalarında yükselme tespit ediliyor.
A) Hipokalemi
B) Hiponatremi
C) Hipermagnezemi
D) Hiperkalsemi
E) Hipofosfatemi
Semptomatik hipermagnezemi termal yaralanma, masif travma, cerrahi stres ve ağır böbrek yetmezliği sonucu
oluşur. EKG’deki değişiklikler hiperkalemide olan değişikliklere benzer.
Hipokalemi ve hipofosfatemide jeneralize kuvvet kaybı olur fakat böbrek yetmezliğinde potasyum ve fosfat düzeyi
yükselir. Hipokalemi T dalgasında yassılaşma ve U dalgasıyla hipokalsemi hiperaktif derin tendon refleksleriyle
karakterizedir. Hiponatremide spesifik EKG değişiklikleri yoktur ve konvülsiyon gibi sinir irritasyon bulgularıyla
karakterizedir.
(Cevap C)
9. Bir önceki (8 numaralı) sorudaki hastaya öncelikle verilmesi gereken tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
Hipermagnezemili bir hastada eksojen magnezyum verilmeden volüm defisiti yerine koyulmalı asidoz düzeltilmelidir.
Kalsiyum klorid verilerek EKG değişiklikleri düzeltilmelidir. Bu tedavilerle semptomları düzelmeyen hastalarda
periton diyalizi veya hemodiyaliz gereklidir.
(Cevap B)
10. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi, hiperpotasemi tedavisi sırasında, serum potasyum düzeylerini düşürmek
amacı ile kullanılmaz?
A) Nötralize sıvı
B) Sodyum bikarbonat
C) Kalsiyum glukonat
D) Đyon değiştirici reçineler
E) Hemodiyaliz
4
DrTus.com 5
%10’luk kalsiyum glukonat potasyum düzeyini düşürmek için değil, aritmi ve A-V blok gibi hiperkaleminin kalp
iletim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini hızla antagonize etmek için kullanılır.
Hiperkalemide acil tedavi girişimleri, kardiyak toksisiteyi önlemek için potasyumun hücre içine girmesini sağlayarak
potasyumu düşürmeye yöneliktir. Sodyum bikarbonat alkaloz yaratarak potasyumun hücre içine girmesini
sağlar.
Glukoz-insülin infüzyonu verildiğinde insülin glukozun hücre içine girişini artırırken beraberinde potasyumun da
hücre içine girmesini sağlar.
Potasyumun vücuttan atılmasına yönelik tedavide diüretikler (furosemid) ve iyon değiştirici reçineler (kayeksalat)
kullanılabilir.
Potasyumu düşürmek için en son çare hemodializdir.
(Cevap C)
11. Atmış yaşında bir kadın hasta kolesistektomi ameliyatından sonra oligüri gelişiyor. Hastanın laboratuar değerleri
Hemoglobin: 10.5 mg/dl, Beyaz Küre: 12.000 /mm3, Sodyum: 138 mEq/L, Potasyum: 4 mEq/L, klorür= 100 mEq/L,
bikarbonat: 28 mEq/L, kreatinin 1 mg/dl, kan üre nitrojeni (BUN): 20 mg/dl olarak tespit ediliyor.
Bu hastadaki anyon gap miktarı aşağıdakilerden hangisidir?
A) 10 B) 18 C) 30 D) 38 E) 42
Anyon gap’in normal değeri 10-15 mEq/L’dir.
138-(100+28) = 138-128 = 10
(Cevap A)
12. Kırk yaşında bir erkek hastanın yüksek anyon gapli ağır metabolik asidozda olduğu tespit ediliyor. Bu
hastada metabolik asidozun en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Diare
B) Metanol
C) Proksimal renal tübüler asidoz
D) Distal renal tübüler asidoz
E) Ureterosigmoidostomi
Metanol laktik asit üretimini artırarak anyon gapi artırır. Diğer seçeneklerde anyon gap normaldir.
Diare, proksimal renal tübüler asidoz ve uretero-sigmoidostomi bikarbonat kaybıyla sonuçlanır.
Distal renal tübüler asidozda azalmış asit ekskresyonu vardır.
(Cevap B)
13. Acil servise bilinmeyen bir kutu ilaç yutma öyküsü ile başvuran hastanın sık sık ve kısa kısa nefes alıp verdiği ve
kulak çınlaması olduğu öğreniliyor. Arteriyel kan gazları: pH= 7.46; PO2= 120 mmHg; PCO2= 15 mmHg ve serum
elektrolitleri: Sodyum= 138 mEq/L; Potasyum= 4.8 mEq/L; Klorür= 102 mEq/L ve HCO3-= 8 mEq/L bulunuyor.
Bu hastada aşağıdaki asit baz bozukluklarından hangisi en olasıdır?
A) Dekompanse metabolik alkaloz
B) Dekompanse solunum alkaloz
C) Kompanse metabolik alkaloz
D) Miks metabolik asidoz ve solunum asidozu
E) Miks metabolik asidoz ve solunum alkalozu
Hastanın HCO3- ü 8mEg/L olup Anyon Gap= Na+-(Cl- +HCO3-) formülünden=28 olarak hesaplanır. Bu da hastada
artmış Anyon Gapli Metabolik bir asidoz olduğunu gösterir. Hastanın PCO2. sinin 15 olması bu olayı kompanse etmek
5
DrTus.com 6
için gelişmiş bir mekanizmadır ve pH nın 7,46 olması bu olayın mikst bir metabolik asidoz, respiratuar alkaloz
olduğunu gösterir.
Hastanın aldığı ilaç muhtemelen yüksek miktarda negatif yüklü bir maddedir. En muhtemel madde ise aspirindir.
(Cevap E)
14. Trafik kazası nedeniyle acil servise getirilen 42 yaşındaki bayan hastanın pH: 7.21, pCO2: 40 mmHg, HCO3:
12mEq/L olarak tespit ediliyor.
(Cevap E)
15. Kusma nedeni ile alkalozda olan 70 kg ağırlığındaki bir hastada Klorür: 85 mEq/L olarak saptanıyor. Bu
hastada olası toplam Klor açığı aşağıdakilerden hangisidir? (Normal Cl: 103 mEq/L)
A) 272 mEq
B) 262 mEq
C) 252 mEq
D) 242 mEq
E) 232 mEq
(Cevap C)
16. Baz defisiti (açığı) 15 mEq/L olan 70 kg’lık bir kişiye verilmesi gereken bikarbonat miktarı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) 105 mEq
B) 150 mEq
C) 210 mEq
D) 300 mEq
E) 350 mEq
6
DrTus.com 7
Verilmesi gereken bikarbonat miktarı, baz açığının ekstrasellüler sıvı hacmiyle çarpımı ile bulunabilir: 70X15X0.2= 210
mEq/L
(Cevap C)
17. Araç dışı trafik kazası nedeniyle acil servise getirilen 28 yaşında erkek hastada arteriyel kan basıncı 70/40 mmHg,
nabız: 110/dakika ölçülüyor. Karın muayenesinde yaygın hassasiyet saptanıyor, diyagnostik periton lavajı pozitif
bulunuyor. Acil laparotomi yapılan hastada dalak rüptürü saptanıyor, splenektomi yapılırken alınan arteriyel kan
gazında pH: 7.32 PO2: 95 PCO2 :25 HCO3: 18 bulunuyor.
Bu hastada asidoza yönelik bundan sonra öncelikle yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Trometamin solüsyonu
B) Sodyum bikarbonat
C) Dekstran 70
D) Dengeli bir tuz solüsyonu
E) Hiperventilasyon
Hastada metabolik asidoz vardır. Cerrahi hastasında metabolik asidozun en sık nedeni akut dolaşım yetmezliği,
doku perfüzyonunun bozulması ve buna bağlı laktik asit birikmesidir.
Damar içi sıvı yeterli olduğu andan itibaren laktik asit kısa sürede temizlenir ve pH normale döner. Bikarbonat
tedavisi pH 7.1’in altına inmedikçe düşünülmemelidir.
Trometamin solüsyonu Trisbuffer ve THAM adları ile bilinen bir Hidrojen iyonu akseptörüdür. Karbon dioksid ile
kompleks yaparak onu da bağlayabilir. Solunumu deprese ettiğinden ancak suni solunum olanakları bulunduğu
zaman kullanılır. Bu vakada gerekli değildir.
(Cevap D)
18. Yetmiş yaşında kolesistektomi ameliyatı geçiren bir hastada 24 saatin sonunda 39°C’ye varan ateş ve solunum
güçlüğü gelişiyor. Bu sırada alınan arteriyel kan gazlarında PO2 60 mmHg, PCO2 52 mmHg, HCO3 28 mEq/L
olduğu saptanıyor.
Bu bilgilere göre hastadaki asit-baz bozukluğu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Metabolik asidoz
B) Metabolik alkaloz
C) Mikst tipte alkaloz
D) Respiratuar alkaloz
E) Respiratuar asidoz
Cerrahi sonrası ilk 24 saatte gelişen ateşin en sık ve en önemli nedeni atalektazidir.
Hastada muhtemelen atalektaziye bağlı PCO2 yükselmesi ve sonucunda solunum (respiratuar) asidozu gelişmiştir.
(Cevap E)
19. Bir önceki (18 numaralı) sorudaki hastaya uygulanacak en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bikarbonat replasmanı
7
DrTus.com 8
Solunum asidozunda öncelikle neden yönelik tedavi yapılarak neden ortadan kaldırılmalıdır. Atalektazinin tedavisi de
solunum egserizleri, postural drenaj ve trakeobronşial aspirasyondur.
(Cevap D)
20. Uygulanan tedavi sonucunda tekrarlanan arteriyel kan gazları ölçümlerinde PO2’nin 50 mmHg, pCO2 55 mmHg ve
HCO3 38 mEq/L olduğu saptanıyor.
Uygulanan tedaviye rağmen hastanın solunum asidozu düzelmemiş, hatta daha da artmış.
Solunum asidozunda son aşamada tedavi entübasyon ve mekanik ventilasyonla solunum probleminin
düzeltilmesidir.
(Cevap A)
21. pH=7.36, pCO2=20 mmHg ve HCO3= 9 mEq/L olan bir hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Metabolik asidoz
B) Kompanze metabolik asidoz
C) Dekompanze metabolik asidoz
D) Respiratuar alkaloz
E) Respiratuar asidoz
Bikarbonatın normal değeri 22-26 mEq/L’dir. Bikarbonat solunum alkalozunun kompanzasyonu amacı ile 15
mEq/L’nin altına düşmez. Bunun altındaki değerler metabolik asidozdur.
Karbondioksit azalması ile parsiyel kompanzasyon sağlandığı için tablo kompanze metabolik asidozdur.
(Cevap B)
22. Ciddi amfizem nedeni ile evinde oksijen tedavisi alan 64 yaşındaki kadın hasta üst gastrointestinal
kanama nedeni ile hastaneye başvuruyor. Kanama kısa bir süre sonra kendiliğinden duruyor ve
transfüzyon gerekmiyor. Hastanedeki ilk gecesinde h astanın ajite ve sonra da dezoryante olması üzerine
5 mg intramusküler diazem veriliyor. Yirmi dakika sonra uyaranlara cevap vermeyen hastada stupor, papil
ödemi gelişiyor. Arteriyel kan gazları pH: 7.17, pO2: 42 mmHg, pCO2: 95 mmHg olarak saptanan hastanın
öncelikli tedavisi aşağıdakilerden hangisidir?
8
DrTus.com 9
Hastada ciddi solunum asidozu mevcut. Tedavisi için hemen entübe edilerek mekanik ventilasyon ile yeterli solunum
fonksiyonu sağlanmalıdır.
(Cevap C)
23.pH:7.30, pO2:65 mmHg, pCO2:55.6 mmHg, Bikarbonat:12 mEq/L, total CO2:14.5 mEq/L, Hb:8 gr/dl olan bir
travma hastasındaki metabolik bozukluk aşağıdakilerden hangisidir?
A) Metabolik asidoz + respiratuar asidoz
B) Metabolik asidoz + respiratuar alkaloz
C) Kompanse metabolik asidoz
D) Dekompanse metabolik alkaloz
E) Dekompanse respiratuar alkaloz
Sorudaki hastada total karbondiokist (tCO2) ve bikarbonat azalmış, pCO2 ise artmıştır. tCO2, plazmadaki bikarbonat
(22-26 mEq/L), karbonik asid (0.03 X pCO2) ve çözülmüş karbondioksiti kapsar. Normal değeri 24-29 mEq/L’dir.
pCO2 artmasına rağmen bunun azalması bikarbonatın azalmasına bağlıdır.
Bikarbonat azaldığı için metabolik asidoz, aynı zamanda pCO2 de arttığı için solunum asidozu da vardır.
(Cevap A)
24. Pilor kanalı ülseri tıkanıklığından dolayı bir kaç gün kusan dehidrate bir hastada yerine konması gereken
en önemli iyon aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bikarbonat
B) Klor
C) Hidrojen
D) Potasyum
E) Sodyum
Bu hastada hipokalemik metabolik alkaloz olacaksa da problemi kotrol etmek için yerine koyulması gereken en
önemli iyon klordur.
Hastaya klor verildiği zaman, proksimal tübülden daha fazla sodyum emilecektir. Büyük miktarlarda sodyum distal
tübülüse ulaştığı zaman sodyumu korumak için hidrojen ve potasyomu yer değiştirecektir. Bu da alkalozdaki
hastalarda asid idrarın sebebidir.
(Cevap B)
25. Daha öncesinde herhangi bir sağlık sorunu olmayan 55 yaşındaki erkek hastaya mide tümörü nedeni ile mide
rezeksiyonu yapılıyor. Postoperatif ileusu uzayan ve 5.gün halen nazogastrik tüpü duran hastanın fizik
incelemesinde deri turgorunun azaldığı, müköz membranların kuru ve ortostatik hipotansiyonunun bulunduğu
saptanıyor. Hastanın bazı laboratuar değerleri aşağıdaki gibidir:
Arteriyel kan gazları Đdrar elektrolitleri
pH: 7.56 Na+: 2 mEq/L
pO2: 85 mmHg K+: 5 mEq/L
pCO2: 50 mmHgCI-: 6 mEq/L
Na+: 132 mEq/L
K+: 3.1 mEq/L
CI-: 80 mEq/L
HCO3: 42 mEq/L
Bu bulgularla bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dekompanse metabolik alkaloz
B) Metabolik olarak kompanze edilmiş solunum asidozu
C) Kombine metabolik alkaloz ve eş zamanlı primer solunum asidozu
D) Solunum kompanzasyonlu metabolik alkaloz
E) Dekompanze metabolik asidoz
9
DrTus.com 10
(Cevap D)
26. Bir önceki (25 numaralı) sorudaki hastaya en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Volüm açığının klinik belirtileri kaybolana kadar %0.9 NaCI infüzyonu
B) Santral venöz katater yolu ile izotonik HCI infüzyonu
C) Daha çok asit kaybını önlemek üzere nazogastrik tüpün klemplenmesi
D) Bikarbonatın renal atılımını arttırmak için asetozolamid verilmesi
E) Entübe edilerek, pCO2’yi daha da arttırmak için, volüm ventilatörü ile kontrollü hipoventilasyon
Hastanın pH’sının yüksek olması ve mide sıvısı kaybı alkalozu, kan ve idrarda klor ve potasyumun düşük olması
hipokloremik-hipokalemik metabolik alkalozu düşünülüyor.
Deri turgorunun azalması, müköz membranların kuruluğu, ortostatik hipotansiyon ve idrar sodyumunun
düşük olması hipovolemiyi düşündürüyor.
Hastanın sıvı açığını klor içeren bir sıvı ile düzeltilmesi tedaviyi sağlayacak en uygun yöntemdir.
(Cevap A)
27. Kronik böbrek hastası olan ve üst GIS kanaması geçiren bir kişide pH:7,2, PCO2; 25 mmHg CO2 içeriği: 10 mEq/L
hesaplanan CO2 kapasitesi 14 mEq/Lt, standart Bikarbonat 16 mEq/Lt, baz eksikliği ise 15 mEq/Lt olarak
saptanıyor.
Bu hastadaki asit baz dengesi bazukluğu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi en doğrudur?
A) Metabolik alkaloz
B) Kompanse respiratuar asidoz
C) Kompanse metabolik asidoz
D) Respiratuar alkaloz
E) Respiratuar asidoz
Kronik böbrek hastalığı olan ve kanamaya bağlı sıvı kaybı olan bir hastada metabolik asidoz beklenir.
Baz eksikliğinin 15 mEq/L olarak verilmesi, HCO3 ve hesaplanan CO2 kapasitesinin düşük olması da bunu
desteklemektedir. PCO2; 25 mmHg olması solunum kompanzasyonunu düşündürüyor. Seçeneklerde dekompanze
metabolik asidoz olmadığı için ve hasta kronik böbrek hastası olduğu için kompanzasyonun sağlandığı düşünülebilir.
(Cevap C)
28. Kronik böbrek yetmezliği ve üst gastrointestinal sistem kanaması geçiren hastanın pH 7,2 pCO2 25 mmHG, CO2:
10 mEq/L, ölçülen CO2 kapasitesi 14 mEq/L, aktüel bikarbonat 13 mEq/L, standart bikarbonat 16 mEq/L, baz
eksisi - 15, anyon açığı 28 mEq/L bulunuyor.
10
DrTus.com 11
Bu hastada pH asidoza bağlı olarak düşüktür. Negatif BE, düşük CO2 kapasitesi ve düşük standart HCO3
metabolik bir asidozun varlığını gösterir. Düşük pCO2 ve CO2 içeriğinin CO2 kapasitesinden az olması, aktüel
HCO3’ün standart HCO3’ten düşük olması respiratuar alkaloz işaretidir. Dolayısı ile bu hastada primer metabolik
asidozun respiratuar alkalozla kısmen kompanse edildiği söylenebilir.
Anyon gapın hastanın kronik böbrek sorununa bağlı olarak sülfirik, fosforik ve diğer metabolik asitlerin yükselmesi so-
nucu yükselmesi ve pH’nın düşüklüğü bunun kanıtıdır.
(Cevap C)
29. Yetmiş yaşında bir erkek hastaya rektum karsinomu nedeniyle anterior rezeksiyon yapılıyor. Ameliyattan sonra
hasta ekstübe edilerek ayılma odasına alınıyor. Hastanın TA: 144/80 mmHg, nabız hızı: 136/dk olarak saptanıyor.
Arteryel kan gazları pH: 7.24, PCO2: 60 mmHg, PO2: 54 mmHg, HCO3: 25 mEq/L, SaO : %90 olarak tespit
2
ediliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Respiratuar alkaloz
B) Respiratuar asidoz
C) Metabolik asidoz
D) Metabolik alkaloz
E) Kombine respiratuar ve metabolik asidoz
pH’nın 7.4’ün altında olması asidozu, PCO2’nin 40 mmHg’nin üzerinde olması ise asidozun respiratuar tipte olduğunu
gösterir.
(Cevap B)
30. Akut nekrotizan pankreatit tanısıyla tedavi edilen hastanın arteriyel kan gazlarında pH 7.28, pCO2 47 mmHg,
bikarbonatı 20 mEq/L, pO2 97 mmHg, baz fazlalığı - 4.8 olarak saptandı.
Bu hastanın metabolik durumu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Dekompanze solunum asidozu
B) Kompanze metabolik asidoz
C) Kombine metabolik ve solunum asidozu
D) Kompanze solunum asidozu
11
DrTus.com 12
31. Kırksekiz yaşında bir kadın hasta pilor obstrüksiyona bağlı olarak devamlı kusuyor. Hastanın belirgin
dehidratasyonda olduğu, idrar out-putunun 20 mL/sa, hematokrit düzeyinin %48 olduğu saptanıyor.
Bir elimizi hastanın karnının sol tarafının arkasına, bir elimizi de önüne yerleştirerek hastayı salladığımızda – pilor
obstrüksiyon varsa – sıvının çalkantısını elimizin altında hissederiz. Peristaltizm konjenital pilor stenozu olan
infantlarda izlenir.
Bu hastada hipokalemik metabolik alkaloz olacaksa da problemi kotrol etmek için yerine koyulması gereken en
önemli iyon klordur.
Hastaya klor verildiği zaman, proksimal tübülden daha fazla sodyum emilecektir. Büyük miktarlarda sodyum distal
tübülüse ulaştığı zaman sodyumu korumak için hidrojen ve potasyumu yer değiştirecektir. Bu da alkalozdaki
hastalarda asid idrarın sebebidir.
(Cevap D)
32. Bir önceki (31 numaralı) sorudaki hastada gelişen metabolik bozukluk aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aspirasyon pnömonisi ve respiratuar asidoz
B) Hipokloremik alkaloz
C) Tuz kaybettiren enteropati
D) Đntrensek böbrek hastalığı
E) Metabolik asidoz
Pilor obstrüksiyonunun en sık nedenleri duodenal ülser ve gastrik karsinomadır. Mide asiti kaybedilmesi
metabolik alkaloza neden olur.
Ağır metabolik alkalozda paradokit olarak potasyumu tutmak için idrarda asid (hidrojen) kaybı olur. Hipokalemi
metabolik alkalozun etkilerini ağırlaştırır.
(Cevap B)
33. Yukarıdaki (31 numaralı) sorudaki hasta için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) %10’luk dekstroz ve 1/3 solin
B) Antiemetik
C) Azotemiyi düzeltmek için hemodiyaliz
D) Serum fizyolojik ile birlikte potasyum replasmanı
E) Ringer Laktat
12
DrTus.com 13
Hasta hidrate edilip, idrar outputu normalleşene kadar potasyum verilmelidir. Serum fizyolojik hipokloremiyi düzeltir.
(Cevap D)
34. Ağır hipokloremik metabolik alkaloz standart tedaviye cevap vermeyebilir. Böyle bir durumda bu hastaya
verilmesi gereken en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Serum fizyolojik
B) Ringer Laktat
C) Hipertonik tuz solüsyonu
D) 0.1 M hidroklorik asit
E) 1.0 M hidroklorik asit
Hipokloremik metabolik alkalozda ilk önce uygulanması gereken tedavi izotonik NaCl solüsyonuyla birlikte
potasyum replasmanıdır.
Tedaviye dirençli hastalarda 0.1 N ve 0.2 N hidroklorik asit verilmesi etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Amonyum klorid
solüsyonuda kullanılabilir. Fakat özellikle karaciğer hastalığı olanlarda amonyum toksisitesi gelişebilir.
(Cevap D)
35. Dört haftadır total parenteral nütrisyon (TPN) uygulanan hastada parmaklarda soyulma ile karakterize dermopati
ve alopesi gelişiyor.
Uzun süre yağsız parenteral beslenme desteği alan hastalarda vücutta sentez edilemeyen yağ asitlerinin, özelliklede
linoleik asit, eksikliğine bağlı deride kuruma, pulpul soyulma ve saçlarda dökülme ile karakterize bir tablo
gelişir. Eğer tedavi yapılmazsa halsizlik, letarji, kaşıntı, yara iyileşmesinin bozulması ve trombositopeni de eklenebilir.
Parenteral beslenme sırasında toplam kalorinin %10-15’inin yağlarla sağlanması ile önlenebilir.
Magnezyum eksikliği, beslenme bozukluğu olan ve fazla miktarda gastrointestinal sıvı kaybeden hastalarda sık
görülür. Nöromusküler etkileri kalsiyum eksikliğine benzer ve parestezi, hiperrefleksi, kas spazmı ve kasılmalar
görülebilir.
(Cevap A)
36. Yirmi dört saatte kilogram başına 1.7gr protein içeren standart aminoasit çözeltisi, 1gr azota 150kcall enerji
verecek kadar glikoz, 24 saatte toplam 50mEq sodyum 40mEq potasyum 90mEq fosfor, 30mEq magnezyum ve
kalsiyum içeren TPN uygulanan ve hiç oral almayan bir hastada tedavinin 10. günü saç dökülmesi, deride
kuruma, göz içi basınçta düşme gözleniyorsa;
13
DrTus.com 14
C) A vitamini eksikliği
D) Esansiyal yağ asidi eksikliği
E) Klor eksikliği
Yağsız parenteral beslenmeler uzun sürerse essensiyel yağ asitlerinin, özellikle de linoleik asit eksiklikleri
gelişebilir. Deride kuruma, pulpul soyulma ve saçlarda dökülme ile karakterizedir. Total kalorinin %10-15’inin yağlarla
sağlanması ile önlenebilir.
Esansiyel yağ asitleri eksikliğinde temel lezyon kuru, küçük kırmızımsı papüller ile soyulum deri ve alopesidir.
Plazma değişiklikleri yağsız hiperalimentasyonun 1. haftasında görülür. Prostoglandin eksikliği intraoküler basıncın
azalmasına neden olur. (Esansiyel yağ asitleri eksikliğinin tanısında uygun, noninvaziv tanı yöntemidir)
(Cevap D)
37. Kırkbeş yaşında Crohn hastalığı olan bayan hasta küçük bir intestinal fistül nedeniyle iki haftadır paranteral
nütrisyon alıyor. Bu esnada tetani gelişen hastanın laboratuar bulguları; Kalsiyum 8.2 meqL; Sodyum 135 meq/L;
Potasyum 3.2 meq/L; Klorür 103 meq/L; PO4 2.4 meq/L; albumin 2.4; pH: 7.48; PCO2: 38 kPa; PO2: 84kPa;
bikarbonat 25 meq/L. bulunuyor.
A) Hiperventilasyon
B) Hipokalsemi
C) Hipomagnezemi
D) Esansiyel yağ asidi eksikliği
E) Fokal nöbet
Magnezyum eksikliği, beslenme bozukluğu olan ve fazla miktarda gastrointestinal sıvı kaybeden hastalarda sık
görülür. Nöromusküler etkileri kalsiyum eksikliğine benzer ve parestezi, hiperrefleksi, kas spazmı ve kasılmalar
görülebilir.
Kalbe olan etkileri daha çok hiperkalsemiye benzer. Bu nedenle EKG hipokalsemi ve hipomagnezeminin ayırımını
sağlar. Hipomagnezemi aynı zamanda böbreklerden potasyum atılımına da neden olur. Hastanede yatan refrakter
hipokalsemili birçok hastada magnezyum eksikliği bulunmaktadır. Bu eksiklik genellikle parenteral beslenme sonucu
hücre iyon yükünün tekrar sağlanması ile belirgin hale gelir. Kan pH’sının ve arterial PCO2’nın normal olması
hiperventilasyonu ekarte ettirir.
Bu hastadaki serum kalsiyum düzeyi, düşük olan albumin düzeyi göz önüne alınarak hesaplanırsa normaldir.
Hipomagnezemi fonksiyonel hipoparatiroidizme neden olarak serum kalsiyum seviyesini de düşürebilir.
(Cevap C)
38. Uzun süre total parenteral nütrisyon alan bir hastada periferik nöropati ve kontrolü oldukça zor olan bir
hiperglisemi gelişmişse öncelikle aşağıdaki elementlerden hangisinin eksikliği düşünülmelidir?
A) Bakır
14
DrTus.com 15
B) Krom
C) Çinko
D) Selenyum
E) Demir
Krom eksikliği uzun süre TPN alan hastalarda görülür. Krom eksikliğine bağlı glukoz intoleransı, periferik nöropati ve
ensefalopati gelişebilir.
(Cevap B)
39. Trafik kazası sonrası 3 haftadır bilinci kapalı olan 25 yaşındaki erkek hastada protein ve kalori desteği
sağlamanın en uygun yolu aşağıdakilerden hangisidir?
A) NG tüple beslenme B) Santral venöz beslenme
C) Periferik venöz beslenme D) Gastrostomi ile beslenme
E) Jejenostomi ile beslenme
Basit, ekonomik, daha iyi tolere edilir. Relatif olarak normal GIS sahip olduğu halde ağızdan yemek alamayan veya
almayacak hastalarda tercih edilir. Deserebre hastalarda pilor sonrası düzey kullanılır.
(Cevap E)
40. Karın bölgesindeki ateşli silah yaralanması sonucu acil servise getirilen hastanın, ilk resüsitasyonu takiben kan
basıncı 110/80 mmHg’ya yükseliyor. Bu esnada bakılan kan gazlarında pH= 7.25; P02= 95 mmHg; PC02= 25
mmHg; Bikarbonat= 15 mEq/L bulunuyor.
Hipovolemik şok ve buna bağlı gelişen metabolik asidozu tedavi etmenin en iyi yolu dengeli bir elektrolit
solüsyonu vererek dolaşımın düzeltilmesidir. Yeterli dolaşım sağlanınca asidoz kendiliğinden düzelir.
15
DrTus.com 16
(Cevap D)
41. Altmışsekiz yaşında hipertansif bir erkek hasta sorunsuz bir rüptüre abdominal aort anevrizması ameliyatı
geçiriyor. Ameliyat sırasında 9 L Ringer Laktat ve 4 ünite tam kan transfüzyonu yapılıyor. Cerrahi yoğun bakım
aşağıdaki hemodinamik parametreler elde ediliyor:
Sistemik kan basıncı (BP): 90/60 mmHg
Nabız: 110/dk
Santral venöz basınç (CVP): 0 cm H2O
Pulmoner kapiller kama basıncı: 4 mmHg
Kardiak output: 1.9 L/dk (4-6 L/dk)
Sistemik vasküler rezistans: 35 Woods ünitesi (normal değerleri 24-30 Woods ünitesi)
PO2: 140 torr (FıO2 0.45)
Đdrar outputu: 15 mL/saat (spesifik gravite 1.029)
Hematokrit: %35
Bu hastada, tüm hemodinamik parametreler intravasküler volümün yetersiz olduğunu göstermektedir ve dolayısıyla
hastada hipovolemiye bağlı hipotansiyon vardır, idrar outputunun azlığı böbreklerin yetersiz perfüze olduğunu, idrar
dansitesinin yüksekliği kompanzatuar serbest sıvının tutulması ile böbrek fonksiyonlarının iyi olduğunun göstergesidir.
Vazopressör ajanların verilmesi kan basıncını yükselişi de periferik vasküler rezistansı arttıracağından periferik doku
perfüzyonunu daha da azaltacaktır. Şokun istenmeyen etkileri böylece daha da fazla ortaya çıkacaktır.
Sistemik vasküler rezistansı azaltmak için verilecek olan vazodilatörler belirgin bir hipotansiyona neden olarak büyük
olasılıkla vasküler kollaps ve göllenmeye neden olacaklardır.
Bu hastanın tansiyonu sistemik vasküler rezistanstaki artmaya bağlı olarak belli bir seviyede tutulmaktadır. Bu
hastanın uygun şekilde tedavi edilmesi için hızlı sıvı infüzyonu ile intravasküler volümün ekspansiyonu gereklidir.
Bunu sağlamak için Ringer laktat solüsyonu veya kan (veya her ikisi) transfüzyonu ile pulmoner kapiller kan
basıncı, idrar çıktısı, kan basıncı ile ilgili parametrelerin takibi gerekir.
(Cevap C)
42. Trafik kazası sonrası iki taraflı femur kırığı belirlenen hastanın yapılan fizik muayenesinde kan basıncının 100/40
mmHg, nabzının 136/dakika olduğu saptanıyor ve hastada soğuk terleme gözleniyor.
Bu hastada hipovolemik şok gelişmesini önlemede en uygun intravenöz tedavi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Hemen %10 dekstroz infüzyonu
B) Yalnızca uygun kan transfüzyonu yapılması
16
DrTus.com 17
Ringerli laktat solüsyonu şokta sıvı resüsitasyonu için en sık kullanılan dengeli tuz solüsyonudur (kristalloid).
Kan kaybına bağlı ekstrasellüler sıvı kaybını tamamlayarak ekstrasellüler bölmede hızlıca dengelenir.
(Cevap C)
43. Atmışsekiz yaşında geçirilmiş myokard enfarktüsü öyküsü olan bir erkek hastaya kolon karsinoması nedeniyle sol
hemikolektomi yapılıyor. Ayılma odasında hasta hipotansif oluyor ve 30 dk içinde 500 ml Ringer Laktat veriliyor.
Hasta entübe ediliyor. Boyun venleri distandü, kalp hızı: 130 /dk, tansiyon anteriel: 80/60 mmHg, idrar outputu son
saatte 20 ml olarak saptanıyor.
Bu hastanın tedavisi için bundan sonraki basamakta yapılması gereken en uygun yaklaşım
aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1 saat içinde 500 ml Ringer Laktat
B) Dopamin
C) Swan-Ganz kateteri
D) Diüretik
E) Hasta ekstübe edilmeli
Hastanın klinik tablosu kardiyojenik şokla uyumludur. Hasta hala hipovolemide olabilir. Çünkü boyun venlerindeki
dolgunluk kalbin doluş basıncını doğru olarak yansıtmaz. Swan-Ganz kateteri yerleştirerek hemodinamik durumu
düzeltilir.
Sıvı verilmesi kardiyojenik şoku ağırlaştırır. Diüretik hastayı hipovolemik yapar.
Dopamin kan basıncını yükseltir fakat hasta durumu stabil olana kadar extübe edilmemelidir.
(Cevap C)
44. Yetmişaltı yaşında gram (-) pnömoni hastasında hipotansiyon gelişir ve resusitatif ölçümler başlatılır. 4 lt tuz
solüsyonu verildikten sonra aşağıdaki ölçümler elde edilir.
Kan basıncı : 60/0 mmHg
Nabız : 140/dk
Santral venöz basınç (SVB) : 26 cm H2O
Pulmoner arter diyastolik basıncı : 22 mmHg
Pulmoner kapiller kama (wedge) basıncı : 22 mmHg
Arter kan gazı pH : 7.33,
Po2: 100 mmHg, Pco2 : 35 mmHg
Bu hastada tedaviye adrenerjik bir ajanla başlama kararı alınıyor. Kullanılacak en uygun intravenöz
infüzyon ilacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Levarterenol
B) Isoproterenol
C) Dopamin
D) Metaraminol
E) Fenoksibenzamin
Kalp septik şokun artmış olan dolaşım ihtiyaçlarına sıklıkla cevap verme yeteneğinden yoksundur. Bundan dolayı
gram negatif pnömonisi olan hipotansif bir hastada ölçümler yeterli intravasküler hacime rağmen hipotansiyonun
17
DrTus.com 18
devam ettiğini gösteriyorsa, isoproterenol veya dopamin gibi inotropik ajan endikedir.
Dopamin norepinefrinin öncüsü doğal olarak oluşan bir katekolamindir ve kalbe pozitf inotropik ve kronotropik etkisiyle
isoproteronolün benzeridir. Taşiaritmi oluşturmadaki düşük potansiyeli ve düşük konsantrasyonlarda renal kan akımını
arttırıcı etkisi dopamini sorudaki olguda tercih edilen ajan yapar.
(Cevap C)
45. Spinal anestezi altında elektif ameliyat yapılan bir hastada kan basıncı 70/40 mmHg olarak ölçülüyor.
Belirgin kan kaybı ve sepsisi olmayan hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) 2 litre Serum fizyolojik
B) Beta adrenerjik ilaç
C) Tam kan transfüzyonu
D) Alfamimetik ilaç
E) Kortizol
Spinal anestezi alan bir hastada belirgin kan kaybı ve infeksiyon olmadan gelişen hipotansiyon nörojenik şoka
bağlıdır. Bunun tedavisi de vasokonstriktör ilaç tedavisidir.
(Cevap D)
46. Kliniğe kabul edilen yaşlı bir hastada ateş 40°C, nabız 120/dk, solunum 35/dk, kan basıncı 110/70 mmHg, lökosit
1200/mm3 bulundu. idrar kültüründe E. Coli ürüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) SIRS
B) Sepsis
C) Ciddi sepsis
D) Septik şok
E) Üriner infeksiyon
Bir enfeksiyon odağı bulunan yüksek ateşli, lökopenili, taşikardik normotansif bir hasta verilmiş. Böyle bir tabloda ilk
olarak sepsis düşünülmelidir. Sepsis ve SIRS kavramlarını hatırlayacak olursak;
Sistemik Đnflamatuar Cevap Sendromu: Çeşitli ciddi klinik tahribatlara verilen sistemik inflamatuar cevaptır.
Aşağıdaki koşullardan iki veya daha fazlası vardır.
- Ateş> 380C <360C
- Kalp hızı>90/dk
- Solunum hızı > 20/dk veya PaCO <32mmHg
2
47. Otuz yaşında bir erkek hasta trafik kazası sonucu acile getiriliyor. Fizik muayenesinde uyanık, ooryante, koopere
olduğu, solunum distresi olmadığı, dört extremitesini de hareket ettiremediği ekstremitelerin sıcak ve pembe
olduğu saptanıyor. Tansiyon arteriel 70/40 mmHg, nabız hızı 54 /dk olarak tespit ediliyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hemarojik şok
B) Kardiyojenik şok
18
DrTus.com 19
C) Nörojenik şok
D) Septik şok
E) Đrreversibl şok
Nörojenik şok spinal kordun üst seviyelerindeki yaralanması sonucu oluşur. Hasta dört ekstremitesini de hareket
ettiremez, cildi sıcaktır, bradikardi ve hipotansiyon olur.
Septik şokta ise cilt sıcaktır. Fakat hasta taşikardiktir.
Diğer tüm şok tiplerinde cilt soğuktur.
(Cevap C)
48. Büyük bir pelvik apsenin drene edilmesinden 3 saat sonra bilinç bulanıklığı, ajitasyon ve takipne geliştiği, kan
basıncının 70/0 mmHg, nabızın160/dk, ateşin 40ºC, solunum hızının 24/dk olduğu saptanıyor. Ekstremiteleri
sıcak ve kuru olan hastaya idrar sondası, santral venöz ve Swan-Ganz kateteri yerleştiriliyor.
Sorudaki hastada septik şokun hiperdinamik dönemi tanımlanmış. Bu dönem klinik olarak ateş, hiperventilasyon ve
respiratuar alkaloz ile karakterizedir.
Bu dönemde kalp debisi artmış veya normaldir. Vasküler direnç ve a-v O2 farkı azalmıştır. Bu azalma patolojik
arteriyo-venöz şantlardan dolayı O2 kullanımının düşmesine bağlıdır.
(Cevap C)
49. Kan basıncı 70/50 mmHg, serum laktat değeri 30 mg/100 mL (normali: 6-16), kardiak output 1.91/dk ve
santral venöz basıncı 2 cm H2O olan bir hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Konjestif kalp yetmezliği
B) Kardiyak tamponad
C) Pulmoner emboli
D) Hipovolemik şok
E) Septik şok
Soruda verilen belirtiler ekstraselüler sıvı kaybı sonucu yetersiz doku perfüzyonu diye adlandırılan hipovolemik
şokun karakteristik belirtileridir. Yüksek laktat seviyesi dokularda azalan kan akımı nedeniyle gelişen anaerobik
metabolizma sonucudur.
Hemodinamik ölçümler azalmış kan akımı ve azalmış venöz dönüşü gösterir. Bunların total kombinasyonu
hipovolemik şok tanısıyla uyumludur.
Pulmoner emboli konjestif kalp yetmezliği kardiyak tamponad yüksek santral venöz basıncı ile ilişkilidir. Septik şok,
özellikle erken safhalarda hiperdinamik özellik gösterir ve hastalarda normalden çok kardiyak atım görülür.
Doğru tanı ve uygun tedavi için hipovolemik şokta tam hemodinamik monitorizasyon yapılmaladır.
(Cevap D)
50. Atmış yaşında bir erkek hastaya gastrik ülser perforasyonu ve ağır peritoneal kontaminasyon nedeniyle tanısal
laparatomi yapılıyor. Ameliyattan 6 saat sonra hasta taşikardik ve hipertansif oluyor, solunumu yüzeyelleşiyor.
19
DrTus.com 20
(Cevap C)
51.Yetmişbeş yaşında bir kadın hastaya akut kolesistit nedeniyle kolesistektomi yapılıyor. Ameliyattan sonra
hipotansiyon ve taşikardi gelişiyor. Pulmoner kapiller Wedge basınç 18 mmHg’ye yükseliyor. Kardiak output 3
litre/dk olarak tespit ediliyor.
Bu hastanın içinde bulunduğu klinik tabloyu en doğru tanımlayan seçenek aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hipovolemik şok
B) Septik şok
C) Kardiyojenik şok
D) Anaflaktik şok
E) Nörojenik şok
Düşük kardiak output ve yüksek doluş basıncı kardiyojenik şok için karakretistiktir..
(Cevap C)
52. Yirmiüç yaşındaki bir kadın hastada sık sık epistaksis öyküsü mevcut olup aspirin almakla artan menorajisi
olmaktadır. Babası ve halasında da kanama diatezi olan hastanın laboratuar çalışmalarında PTZ normal, aPTT
uzamış, trombosit sayısı normal olarak bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dissemine intravasküler koagülasyon (DIC.
B) Von Willebrand hastalığı
C) Aspirine bağlı trombosit fonksiyon bozukluğu
D) Hemofili - A
E) Faktör VII eksikliği
PTZ normal, aPTT uzamış olduğuna gore Faktör VIII, IX, XI veya XII eksikliği olabilir. Baba ve halada da aynı
hastalığın olması otozomal dominant geçişi düşündürüyor.
Otozomal dominant geçiş gösteren konjenital hemostaz bozukluklarının en sık görüleni, Von Willebrand faktör
(vWF) eksikliğine bağlı gelişen Von Willebrand hastalığıdır. vWF eksik olduğu için trombosit agregasyonu bozulur ve
kanama zamanı uzar, ayrıca bu hastalarda faktör VIII eksikliği de olduğu için bu hastaların büyük çoğunluğunda aktif
parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT) da uzamıştır.
DIC’te ailesel geçiş söz konusu olmadığı gibi PTZ’nin de uzaması ve trombositopeni beklenir.
Aspirine bağlı trombosit fonksiyon bozukluğunda aPTT uzaması beklenmezken, hemofili A’da, X’e bağlı resesif geçiş
gösterdiği için, kadınları taşıyıcı erkeklerin hasta olması beklenir.
(Cevap B)
20
DrTus.com 21
53. Çalıştığı inşaatın 4.katından düşen, 22 yaşındaki bina işçisi derin şok tablosunda acil servise getiriliyor.
Resüsitasyon sonrası ameliyata alınan hastaya segmenter ince barsak rezeksiyonu ve karaciğer laserasyonu
nedeni ile hepatik segmentektomi yapılıyor. Toplam 15 ünite kan transfüzyonu, 4 ünite taze donmuş plazma ve 8
L Ringer Laktat alan hastada ameliyatın sonuna doğru diffüz olarak sızıntı tarzında kanama olduğu saptanıyor.
Bu hastadaki kanamanın en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karaciğer yetmezliği
B) Faktör IX eksikliği
C) Hipersplenizm
D) Hipoprotrombinemi
E) Trombositopeni
Bir defada 2500 mL’den daha fazla ya da 24 saat içinde 5000mL’den daha fazla kan transfüzyonu massif kan
transfüzyonu olup hipervolemi, dilüsyonel trombositopeni, trombosit fonksiyonlarında bozulma, faktör V, VIII ve bazen
XI eksikliği, sitrat intoksikasyonu, asidoz, hiperpotasemi, hipotermi, oksijen transportunun bozulması gibi kendine özgü
komplikasyonları vardır.
Sorudaki hastada sızıntı tarzındaki kanamaların olası nedenleri massif transfüzyona bağlı trombositopeni ve trombosit
fonksiyon bozukluklarıdır.
(Cevap E)
54. Bir öceki (53 numaralı) sorudaki hastada en yararlı tanı testi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kemik iliği biopsisi
B) Faktör IX düzeyi bakılması
C) Trombosit sayımı
D) Protrombin düzeyi bakılması
E) Dalak-karaciğer sintigrafisi
Trombosit fonksiyonlarını en iyi gösteren kanama testi kanama zamanıdır. Hastada trombosit ile ilişkili hemostaz
sorununu saptamak için trombosit sayımı veya kanama zamanına bakılması gerekir.
(Cevap C)
55. Kronik taşlı kolesistit nedeniyle laparoskopik kolesistektomi yapılmak üzere hastaneye yatırılan hastanın uzun
zamandır düzenli aspirin kullandığı anlaşılıyor.
Bu hasta için aşağıdaki yaklaşımlardan hangisi en doğrudur?
A) Hastaya aspirin kullanmamasını söyleyip ameliyatı bir hafta ertelemek
B) Hemostaza dikkat ederek ameliyatı yapmak
C) Açık kolesistektomiye dönme olasılığı çok düşükse ameliyatı yapmak
D) Trombosit süspansiyonu bulundurup ameliyata başlamak
E) 3 ünite trombosit süspansiyonu verdikten sonra ameliyatı yapmak
Elektif ameliyat planlanan Aspirin kullanan hastalarda Aspirin kesilmeli ve ameliyat 1 hafta sonra yapılmalıdır.
(Cevap A)
56. Üç gündür hastanede yatan ve akut kolesistit tanısı ile antibiyotik tedavisi alan 70 yaşındaki bayan hastanın sağ
üst kadrandaki ağrısı ve duyarlılığı artıyor, palpable kitle gelişiyor. Hastanın ateşi 40°C’ ye yükseliyor ve Tansiyon
anteriel: 80/60 mmHg’ya düşüyor. Hematemez ve melana gelişiyor ve vücudunda peteşiler saptanıyor.
Tetkiklerinde trombositopeni, uzamış PTZ ve azalmış fibrinojen seviyeleri saptanıyor.
21
DrTus.com 22
Verilen bilgiler hastada dissemine intravasküler koagülasyon (DIC) geliştiğini düşündürüyor. DIC’in tedavisinde en
önemli nokta primer patolojinin ortadan kaldırılması ve yeterli doku perfüzyonun sağlanmasıdır.
Heparin, geçmişte, en uygun tedavi seçeneği olarak düşünülmüşse de tedavi sonuçları yüz güldürücü olmamıştır.
DIC’te fibrinolizisin inhibisyonu için ∈ -amimokaproik asit (EAKA) verilmesi de kontrendikedir. Koagülasyon
sorununu arttırmakta ve trombüs gelişimine neden olmaktadır.
(Cevap E)
57. Uyanık, anestezi altında olmayan bir hastada, hemolitik posttransfüzyon reaksiyon düşünülüyorsa en
karakteristik bulgular aşağıdakilerden hangisidir?
A) Diffüz kanama ve hipotansiyon
B) Bulantı ve kusma
C) Ateş ve titreme
D) Oligüri ve hemoglobinüri
E) Siyanoz ve dispne
Her ne kadar soruda sıralanmış olan bütün bulgular hemolitik transfozyon reaksiyonlarında görülse de , bunlardan
oligüri ve hemoglobinüri en sık görülenlerdir. Bir geniş seride oligüri ve hemoglobinüri hastaların sırasıyla % 58 ve
% 56’sında saptanmıştır. Hipotansiyon olguların % 50’sinde, diğer bütün bulgular ise %30’un altında görülmüştür.
Anestezi altındaki hastada görülebilecek iki bulgu anormal kanama ve uygun replasmana rağmen devamlı
hipotansiyondur.
(Cevap D)
58.Atmış yaşında bir kadın hastaya elektif kolesistektomi yapılacaktır. Hastada kanama riski olup olmadığını
anlamak için en uygun yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Trombosit sayısı
B) Öykü ve fizik muayene
C) Kanama zamanı
D) Lee-White clotting time
E) Protrombin zamanı (PT)
PT’de uzama K vitamini emiliminde azalma, karaciğer bozukluğu, tüketilmeye bağlı pıhtılaşma faktörlerinde azalma
sonucu olabilir.
(Cevap B)
59. Kırksekiz yaşında bir kadında tenis oynarken sağ alt kadran ağrısı gelişiyor. Hasta şiddetli ağrı, ateş, anoreksi,
bulantı şikayeti ile acil polikliniğe başvuruyor. Fizik muayenesinde sağ alt kadranda hassasiyet, rijidite ve kitle
saptanıyor. Laboratuarında lökosit sayısı 13000/mm3 ve USG’de de, sağ alt kadranda kitle görüntüleniyor.
22
DrTus.com 23
Rektus kılıf hematomu, direk olarak kas liflerinden değil, rektus kası içindeki epigastrik arter ve venden kaynaklanan
kanamalardan gelişir. Travma sonrası veya değişik hastalıklar sonucu spontan olarak gelişebilir.
Kollajen doku hastalıklarında, tifoda, hemofili gibi bazı hemostaz bozukluklarında, antikoagülan tedavi alan hastalarda,
konvülziyon geçiren hastalarda spontan hematom gözlenebilir. Kadınlarda erkeklere göre daha sık olup en fazla
50’li yaşlarda görülür. Genellikle alt kadranlarda özellikle sağda lokalizelidir. Ani başlayan, keskin ve giderek
artan ağrı vardır. Đştahsızlık, bulantı, nadiren kusma, taşikardi, hafif ateş ve lökositoz saptanabilir.
Hematomun büyüklüğüne göre karın duvarında kitle palpe edilebilir. Eğer varsa, kitle hassastır ve orta hattı
geçmez Yatak istirahatı ve analjezik tedavisi ile konservatif olarak tedavi edilebilir. Hematom büyüyorsa ya da tanıda
zorluk veya şüphe varsa cerrahi tedavi yapılabilir. Akut gelişiyor olması ve aynı gün kitlenin saptanması apse ve
plastron olasılığını ekarte ediyor.
Çekum karsinomda karında kitle saptanabilir ama akut apendisite benzer böyle bir tablo genellikle yoktur.
(Cevap D)
60. Akut apendisit tanısı ile ameliyat edilen hastada eksplorasyonda apendiksin normal bulunuyor.
Bu hastada aşağıdaki durumların hangisinin varlığında apendektomi yapılmamalıdır?
A) Sağ salpenjit
B) Mezenterik adenit
C) Aşırı çekum tutulumu olan Crohn hastalığı
D) Retroçekal apendiks
E) Karın içi patoloji olmayışı
Akut apandisit şuphesiyle opere edilen bir hastada eğer appendiks normal olarak değerlendirilirse operasyona devam
edilip apendektomi işlemi yapılır.
Yalnız Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalığı olan birinde aşırı çekum tutulumuda varsa apandisit
şüphesiyle yapılan operasyon sonlandırılmalıdır. Çünkü apendektomi sonrası komplikasyonların artmasına neden
olacaktır.
(Cevap C)
61. Atmışdört yaşında bir kadın hastaya genel anestezi ile radikal histerektomi yapılıyor ve 2 Ünite eritrosit
süspansiyonu veriliyor. Hasta anestezi altındayken gelişen hemolitik transfüzyon reaksiyonunda
aşağıdakilerden hangisinin görülmesi en olasıdır?
A) Kas spazmı ve titreme
B) Ateş ve oligüri
C) Hipotansiyon ve hiperpreksi
D) Taşikardi ve siyanoz
E) Kanama ve hipotansiyon
Anestezi altındaki hastalarda transfüzyon reaksiyonu maskelenir. Ani, açıklanamayan kanama ve hipotansiyonda
ayırıcı tanıda transfüzyon reaksiyonu düşünülmelidir. Bilinci açık hastalarda titreme, ateş, lumbar bölgede ağrı, yüzde
flasing, idrar renginde koyulaşma ve göğüste baskı hissi görülür.
23
DrTus.com 24
(Cevap E)
62. Atmış yaşında bir erkek hasta özefagus karsinomu olup ağır malnütrisyondadır. Hastaya nütrisyon desteği
verilmesi planlanıyor.
Bu hastaya verilmesi gereken günlük kalori miktarı aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1 kcl/kg/gün
B) 5 kcl/kg/gün
C) 15 kcl/kg/gün
D) 30 kcl/kg/gün
E) 100 kcl/kg/gün
Genel olarak hastaların kalori ihtiyacı 25-35 kcal/kg/gün arasındadır. Günlük kalori ihtiyacı cinsiyet, yaş, kilo ve boya
göre hesaplanır. Günlük aktivite miktarı, cerrahi stresin derecesi, travma, sepsis ve yanıklarda günlük kalori
ihtiyacını etkiler.
(Cevap D)
63. Altmış yaşında bir kadın hasta trafik kazası geçiriyor ve 3 hafta stuporda kalıyor. Bu 3 hafta içerisinde hastaya
nazogastrik tüp takılıyor ve hasta 2 defa aspirasyon pnömonisi epizodu geçiriyor. Hastaya 3 ay daha yemek
yiyemeyeceği belirtiliyor.
Bu hastaya yapılması gereken en uygun girişim aşağıdakilerden hangisidir?
A) Endoskopi ile gastrostomi açılması
B) Nazogastrik tüp bir defa değiştirilmeli
C) Nazogastrik tüp hergün değiştirilmeli
D) Jejunostomiden besleme
E) Genel anestezi altında foley kateter ile gastrostomi açılması
Bilinci kapalı hastaların gastrostomiden veya nasogastrik tüpten beslenmeleri aspirasyon riskini artırır. Bu nedenle
jejunostomi tercih edilir. Foley kateter peristaltizm ile ilerleyerek duodenumu tıkayabilir.
(Cevap D)
64. Yetmişiki yaşında bir erkek hastanın kan transfüzyonuna ihtiyaç oluyor. Hastaya bankada depolanmış plazma
veriliyor.
Bu hastada aşağıdakilerden hangisinin eksikliği görülme olasılığı en yüksektir?
A) Faktör II (protrombin)
B) Faktör VII ve X
C) Faktör XII
D) Kalsiyum
E) Faktör V ve VIII
Beklemiş plazmada Faktör V ve VIII eksiktir. Buna karşılık taze donmuş plazmada tüm koagülasyon faktörleri bulunur.
Plazma verilmesinin en önemli dezavantajı hepatit riskidir.
(Cevap E)
65. Sigmoid rezeksiyon yapılan bir hastanın ameliyat sonrası beşinci günde dikişleri alınıyor ve fazla miktarda
serozanjinöz drenajı oluyor. Kesi yeri değerlendirildiğinde ciddi bir fasiyal açıklık görülüyor.
24
DrTus.com 25
Fasia açıklığı kapatıldığında tekrar evisserasyon olma şansı çok azdır ancak % 10-20 oranında insizyonel herni
gelişir.
Scultetus korsesi bir zamanlar fasia açıklığı oluştuğunda evisserasyonu önlemek için kullanılmış bir yöntemdir.
(Cevap D)
66. Yetmişsekiz yaşında astım nedeniyle steroide bağımlı olan hasta kolon kanseri neden ile de kemoterapi
almaktadır. Hastaya semptomatik kolelitiasis nedeniyle ameliyat planlanmaktadır. Preoperatif laboratuvar
incelemesinde hematokritin %24, idrar analizinde 8-12 lökosit ve bakteri saptanıyor. Ameliyat öncesi gece karnı
traş ediliyor ve antiseptik sabunla yıkanıyor. Ameliyat için çağrıldığında intravenöz olarak sefoksitin ve steroid
yapılıyor. Ameliyat sırasında çekilen kolanjiografide taş görünümü saptanması üzerine koledok eksplore ediliyor
ve penroz dren konarak ameliyata son veriliyor. Hastada ameliyat sonrası 3. günde yara infeksiyonu gelişiyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu hastada yara infeksiyonu riskini azaltmada faydalı olmaz?
Cerrahi alan infeksiyonu riskini arrtırabilen hasta veya ameliyat ile ilişkili faktörler:
Hasta ile ilişkili
• Yaş
• Beslenme durumu
• Diabet
• Siagara kullanımı
• Obezite
• Uzak infeksiyon
• Mikroorganizma kolonizasyonu
• Đmmün cevabın bozulması
• Preoperatif hastanede kalış süresinin uzaması
25
DrTus.com 26
(Cevap D)
67. Acil servise 12 yaşında bir erkek çocuk sol ayağında ağrı şikayeti ile geliyor. Muayenede ayağının şiş ve kızarık
olduğu, bacağının iç yüzünde yukarıya doğru çizgi halinde ilerleyen kırmızılıklar olduğu görülüyor. Hastanın
öyküsünden önceki gün ayağından tahta kıymık çıkardığı öğreniliyor.
68. Bir önceki (67 numaralı) sorudaki hastada kültür sonucunu beklerken kullanılacak en uygun antibiyotik
aşağıdakilerin hangisidir?
A) Penisillin
B) Eritromisin
C) Tetrasiklin
D) Azatiopürin
E) Kloksacillin
Bu soruda bahsedilen hastanın gözleminde önemli bir tanımlama hastanın bacağının iç yüzünde lenfanjitik inflamatuar
çizgilenmenin olmasıdır. Bu büyük olasılıkla streptekoksik bir infeksiyonun göstergesidir ve yüksek doz bakterisidal
antibiyotik gerekli olacaktır.
Streptokoksik infeksiyonlarda klasik olarak penisillin tedavisi kullanılır. Steptokoksik selülitlerin önemli bir kısmında
penisilin, ilgili ekstremitenin elevasyonu, uygun yara bakımı ve gerekli olduğunda yabancı cismin çıkarılması ve drenaj
yeterli tedavi sağlamaktadır.
Ancak klinisyen clostridium, mikroaerofilik streptekoklar ve diğer sinerjistik organizmalarla oluşacak daha invaziv
hayatı ve ekstremiteyi tehdit edebilecek kas ve fasial yapıları içine alan infeksiyonlara karşı uyanık olmalıdır. Drenaj
sıvısından aspirasyonla veya sürüntü ile yayma ve kültür yapılmalıdır. Yaranın yakın takibi ve en ufak bir fasiit veya
miyonekroz şüphesinde ameliyathane şartların da geniş debridman yapılması gerekir.
69. Mide karsinomu nedeni ile subtotal gastrektomi ameliyatı geçiren 45 yaşındaki obez hastada postoperatif 5.günde
yaradan kötü kokulu olmayan, seröanjinöz sıvı drenajı saptanıyor.
26
DrTus.com 27
E) Asit
Dehissans genellikle karındaki fasyal yapılardaki ayrılmadır. Olguların yaklaşık %85’inde postoperatif 4-5. günde
seröanjinöz sıvı ve fasya defektinin saptanması ile tanı konur. Tüm karın cerrahilerinin ortalama %2.6’sında görülür.
Gelişimine malnütrisyon, hipoproteinemi, morbid obezite, malignensi, üremi, diabet, karın içi basınç artışına neden
olan olaylar (asit, öksürük gibi), sarılık, uzak infeksiyon varlığı gibi hastaya ait bazı faktörler katkıda bulunmakla birlikte
en önemli faktör karın kapatılmasındaki teknik sorunlardır.
Transvers insizyonlarla vertikal insizyonlar arasında fark olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Ancak insizyon yakınında
stroma bulunması dehissans olasılığını arttırır.
Yara iyileşmesini bozan vitamin C eksikliği, çinko eksikliği steroid kullanımı da yara ayrılmasını arttıran
faktörlerdir.
Yara iyileşmesini inhibe eden kemotöropatik ilaçlar da postoperatif ilk haftada kullanılmamalıdır. Đkinci ve üçüncü
haftalarda da kullanılmaması daha iyi olur. Anemi ise tek başına yara gerilim kuvvetinde azalmaya neden olmaz.
Kanamaya bağlı gelişen hipovolemi düzeltilirse hematokrit değeri %50’den fazla düşse bile yara gerilim kuvveti normal
sınırlarda kalmaktadır.
(Cevap C)
70. Yetmişaltı yaşında düşkün, kadın hastada kolesistektomi ameliyatından 5 gün sonra ateş ve sol parotis bezi
bölgesinde ağrı gelişiyor.
(Cevap A)
71. Bir önceki (70 numaralı) sorudaki hastada, antibiyotik tedavisi başlandıktan 2 gün sonra da ateş, parotis
çevresinde ağrı ve şişlik yakınmalarının devam ettiği saptanıyor.
Đleri yaş hastalarda daha sık görülen postoperatif parotit, yüksek mortaliteye sahip ciddi bir komplikasyondur.
Hastaların yaklaşık %75’i yetmiş yaş ve üzerindedir. Sağ ve sol bez eşit olarak tutulur. Yaklaşık olguların %10-15’i
bilateraldir.
Majör abdominal operasyon geçiren hastalar, kalça kırığı olan hastalar, düşkün hastalar veya ciddi travma hastaları
en sık görüldüğü hasta gruplarıdır. Kötü ağız hijyeni, dehidratasyon ve antikolinerjik ilaç kullanımı etyolojik faktörleri
oluşturur.
En sık karşılaşılan patojen stafilokok olup çoğunlukla transduktal infeksiyona neden olur. Streptokok, gram negatif
basiller ve pnömokoklar da etken olabilir. Ameliyat ile parotitin başlangıcı arasındaki süre birkaç saatten birkaç haftaya
kadar değişebilir. Öncelikle parotis bölgesinde, tek taraflı olarak, ağrı gelişir. Bezde hafif bir şişlik ve şiddetli bir
hassasiyet vardır. Ateş ve lökosit sayısı çok yüksek değerlere ulaşabilir.
Parotit gelişimini önlemek için yeterli hidrasyon ve ağız bakımı önemlidir. Profilaktik antibiyotik kullanımının
27
DrTus.com 28
yeri yoktur.
Tanı konduktan sonra stafilokoklara etki edecek geniş spektrumlu bir antibiyotik başlanır. Çok şiddetli ağrı var
ve hastalık başlayalı 48 saatten daha az süre geçmişse küçük dozlarda radyoterapi uygulananabilir. Radyoterapi
sekresyonları azaltarak semptomatik rahatlama sağlayabilir. Hasta yakından takip edilmelidir.
Antibiyotik tedavisine rağmen düzelmez veya ilerleme saptanırsa en erken üçüncü gün drenaj düşünülmelidir. Bir
miktar düzelme varsa drenaj bir veya iki gün geciktirilmelidir. Fakat beşinci günün sonrasına bırakılmamalıdır.
(Cevap D)
72. Yirmibeş yaşındaki hasta evde çıkan yangında kısa süre içinde kurtarılıp getiriliyor. Hastanın sesi kısık ve
respiratuar wheezing var, dispneik, PaO2/FIO2 oranı 200 bulunuyor.
Bu hastada hava yollarının tedavisinde öncelikle aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Maske ile oksijen vermek
B) Maske ile rasemik epinefrin ve oksijen vermek
C) Fiberoptik oksijen ve bronşiyal lavaj
D) Đntübasyon ve oksijen vermek
E) Trakeostomi ve oksijen vermek
PaO2/FIO2 oranı 250’den küçük ise acil intubasyon gerekir. Eğer oksijenasyon sağlandıktan sonra sekresyonlar
problem yaratırsa fiberoptik bronkoskopi ve bronşiyal lavaj uygulanabilir.
(Cevap D)
73. Yirmibeş yaşında, 70 kg ağırlığındaki erkek hasta evinde çıkan yangında yaralanarak acil servise getiriliyor.
Yapılan fizik muayenesinde bilinci bulanık, solunum hızı: 25/dk bulunuyor; kan basıncı: 170/90 mmHg; Nabız:
120/dk; tüm baş, boyun, ön gövde ve sağ kolun el dahil tamamında tam kat yanık olduğu saptanıyor. Nazal
kanülden 2 L/dk hızında %100 oksijen verilen hastanın kaş, kirpik ve burun kıllarının da yanmış olduğu ve
stridorunun olduğu görülüyor.
Bu hastanın solunum yolunun açık tutulabilmesi için öncelikle yapılması gereken aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Kan gazı sonuçlarına göre 2 L/dk nazal oksijen vermeye devam edilmelidir
B) Yüz maskesi ile %40 oksijen verilmelidir
C) Endotrakeal intübasyon
D) Trakeostomi
E) Krikotriodotomi
Tüm travmalarda olduğu gibi yanıkta da öncelikle hava yolunun açıklığı sağlanmalıdır. Özellikle sorudaki
hastaya benzer şekilde yüz ve burun bölgesinde yanık olup, solunum yollarında inhalasyon travması olduğu
düşünülen hastalarda bu daha da önemlidir.
Hastadaki stridor üst solunum yollarında parsiyel obstrüksiyon yapan supraglottik ödeme işaret ediyor. Böyle bir
hastada hava yolunu sağlamanın en basit ve güvenilir yolu endotrakeal entübasyondur.
(Cevap C)
74. Bir önceki (73 numaralı) sorudaki hastanın huzursuzluğunun giderek arttığı saptanmaktadır. Hastanın
ajitasyonuna yönelik olarak ilk tedavide aşağıdakilerden hangisi yapılmamalıdır?
A) %100 oksijen verilmesi
B) Đntravenöz narkotikler
28
DrTus.com 29
Yanık yüzeyinin genişliğine 9’lar kuralı kullanılarak karar verilebilir. Her üst ekstremite toplam vücut yüzeyinin (TVY)
%9’unu, her alt ekstremite %18’ini, gövdenin önü %18’ini, arkası %18’ini, baş ve boyun %9’unu ve perine %1’ini
oluşturur. Sorudaki hastada tüm baş, boyun, ön gövde ve sağ kolun el dahil tamamı yandığına göre 9+18+9=36
olacaktır.
(Cevap D)
76. Yukarıdaki (73 numaralı) sorudaki hastanın başlangıçtaki sıvı tedavisi hızı Parkland formülüne göre ne
olmalıdır?
A) 340 mL/saat
B) 420 mL/saat
C) 550 mL/saat
D) 630 mL/saat
E) 710 mL/saat
Yanıkta verilecek sıvı miktarını belirlemede en sık kullanılan Parkland formülüne göre verilecek toplam sıvı = 4 X
Vücut ağırlığı X Yanık yüzdesi Bu formülle hesaplanan miktarın yarısı ilk sekiz saatte, ikinci yarısı sonraki onaltı
saatte verilir.
Buna göre hastaya ilk 24 saat verilecek toplam sıvı: 4X70X36 = 10080 mL
(Cevap D)
77. Yanık servisine başvuran 35 yaşındaki erkek hastanın yapılan muayenesinde toplam vücut yüzeyinin %20’sinde
29
DrTus.com 30
birinci derece; %18’inde ikinci derece; %14’ünde üçüncü derece yanık saptanıyor.
Bu hastanın sıvı tedavisinin hesaplanması sırasında kullanılacak yanık yüzdesi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) 32
B) 23
C) 52
D) 14
E) 46
Yanıklı hastalarda sıvı tedavisinin planlanmasında, ikinci derece ve üçüncü derece yanık yüzdeleri toplanarak toplam
yanık büyüklüğünün belirlenir. Birinci derece yanıklar genellikle hesaplamaya dahil edilmez. Çünkü bu tip yanıklarda
minimal hasar vardır ve derinin su geçirmezlik özelliği bozulmaz ve kısa sürede iyileşir. Birinci derece yanıklar
hesaplamaya dahil edilirse fazla sıvı verilmesine bağlı hipervolemi gelişebilir.
(Cevap A)
78. 30 yaşında 80 kg ağırlığındaki erkek hasta odada çıkan yangın sonucunda ön gövde ve sol kolun el dahil
tamamında tam kat yanık nedeniyle acil servise getiriliyor.
Bu hastada öncelikli olarak yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hemen kristalloid perfüzyonunun başlanması
B) Enfeksiyon riski nedeniyle antibiyotik tedavisi başlanması
C) Tetanoz proflaksisinin yapılması
D) Ağrı kesici yapılması
E) Solunum sisteminde inhalasyon yaralanması nedeniyle hava yolunun açık tutulması
Yanıkta Tedavi
• Hava yolunun açık tutulması
• Sıvı tedavisi
• Tetanoz profilaksisi
• Analjezi
• Antibiyotik tedavisi
• Yara bakımı
• Antiülser tedavi
(Cevap E)
79. Kırkbeş yaşında 74 kg ağırlığında itfaiye eri, total vücut yüzey alanının % 64’ünde 3. derece yanıkla, olaydan
yaklaşık 30dk sonra acil servise getiriliyor.
Bu hastanın Parkland formülüne göre sıvı gereksinimi ve hızı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ringer laktat, 200 ml/saat, 7.5 saat süreyle
B) Ringer laktat, 1250 ml/saat, 7.5 saat süreyle
C) Ringer laktat, 950 ml/saat, 11.5 saat süreyle
D) Ringer laktat, 600 ml/saat, ve kolloid solüsyonu 200 ml/saat, 7.5 saat süreyle
E) Ringer laktat, 800 ml/saat, ve kolloid solüsyonu 200 ml/saat, 7.5 saat süreyle
Parkland formülüne göre 4 X Vücut ağırlığı X Yanık yüzdesi kadar Ringer laktatın yarısı yarısı ilk sekiz saatte,
ikinci yarısı sonraki onaltı saatte verilir.
Buna göre hastaya ilk 24 saat verilecek toplam sıvı: 4 X 74 kg X 64 = 18944 mL
Đlk 8 saattte verilecek sıvı: 18944/2= 9472 mL
Hasta 30. dakikada geldiği için sıvının yarısının verilebileceği 7.5 saat kalmıştır. Saattte verilecek sıvı: 9472/7.5=1262
mL/saat
30
DrTus.com 31
(Cevap B)
80. Yirmidört yaşında bir erkek hasta merdivenden düşme sonrası acil servise getiriliyor. Solunum sıkıntısı ve
siyanozu olan hastanın sağ akciğer bölgesinde solunum sesleri duyulmuyor ve bu taraf perküsyonda rezonans
veriyor.
Bu hastanın tedavisindeki öncelikle aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Krikotiroidiotomi
B) Acil akciğer filmi
C) Entübasyon
D) Maske ile oksijen verilmelidir
E) Tüp torakostomi
Hastada tansiyon pnömotoraksı söz konusudur ve acil tüp torakostomi ile tedavisi zorunludur. Tanı klinik olarak
konulur, tanıyı doğrulamak için akciğer filmi ile zaman kaybetmek doğru değildir. Tedavi hemen yapılmalıdır.
(Cevap E)
81. Ondokuz yaşında bir erkek hasta sağ inguinal ligamentin altından aldığı bıçak darbesi ile acil servise getiriliyor.
Yaradan aşırı kanaması olan ve şok tablosundaki hastanın lokal yara kontrolünde öncelikle
aşağıdakierden hangisi yapılmalıdır?
A) Kanayan damara parmakla kompresyon uygulamak
B) Antişok pantolonu giydirilmesi
C) Yaranın üstünden sağ uyluğa turnike uygulanması
D) Klemp ve bağlama kullanarak kanamanın kontrolü
E) Yarayı ve üstündeki uyluk bölgesine kalın bir örtüyü baskılı örtmek
Hastanın majör bir arter veya venin yaralanmasına bağlı ciddi kanaması var. Böyle bir durumda en etkili ve basit
yöntem eldiven giyerek, parmakla yaradan direk olarak kanayan damara basınç uygulamaktır. Sonra hasta uygun
şekilde resüsite edilir ve kesin onarımın sağlanması için ameliyathaneye alınır.
Klemp ve bağlama ile kanayan damarın kontrol altına alınması ancak ameliyathanede kontrollü koşulda yapılmalıdır.
Majör damar kanamalarında yarayı kalın örtüyle örtmek kanamayı durduramayabilir.
Kanamanın geçici kontrolünü sağlamada etkili olmasına rağmen antişok pantolonu giydirilmesi çok zaman alabilir.
Proksimal turnike uygulaması iskemiye bağlı diğer dokuların da zarar görmesine neden olabileceği için kötü bir
seçenektir.
(Cevap A)
82. Trafik kazası geçiren 30 yaşında bir erkek hastada sol omuza vuran ağrı, sol uyluk proksimalinde ve sol lomber
bölgede yaygın ekimozlar gözleniyor. Fizik muayenede sistolik kan basıncı 100 mmHg, nabız 100/dk olan
hastanın epigastrium ve sol hipokondriomunda duyarlılık saptanıyor. Laboratuvar incelemelerinde hematokrit
değeri %40, lökosit sayısı 15000/mm3 olan hastanın direk karın graflsinde solda 9. ve 10. kostalarda kırıklar ve
mide gaz odacığında mediale itilme saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Retroperitoneal kanama
B) Sol böbrek rüptürü
C) Dalak rüptürü
D) Pankreas rüptürü
E) Mide perforasyonu
Kunt karın travmalarından sonra en sık yaralanan organ dalaktır. Dalak çevresinde biriken kanın sol
subdiafragmatik peritonu irite etmesi sonucu gelişen omuz ağrısı (Kehr belirtisi) çok tipiktir. Solda kosta kırıkları dalak
yaralanması olasılığını arttırıyor. Mide fundusunun itilmesi de dalak çevresindeki hematomu düşündürüyor.
(Cevap C)
31
DrTus.com 32
83. Yirmisekiz yaşında bir erkek hasta yüksekten düşme sonucu ciddi kafa tavması ile acil servise getiriliyor. Önceleri
letarjik olan hasta daha sonra komaya giriyor ve sağ tarafını oynatamıyor. Sol pupili dilate ve ışık refleksi zayıf
olarak alınıyor.
Kafa travması geçirmiş bu hastada intrakranial basınç artışının ilk bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bilinç durumunda değişiklik
B) Đpsilateral (hemoroji tarafında pupil dilatasyonu
C) Kontrlateral pupil dilatasyonu
D) Hemiparezi
E) Hipertansiyon
Kanama ve ödeme bağlı olarak artan kafaiçi basıncının ilk bulgusu giderek artan bilinç bulanıklığıdır. Yükselen basınç
beyin dokusunu iterek uzaklaştırır ve yeterince yükseldiğinde tentorium serebri içinden uncal herniasyona neden olur.
Okülomotor sinir ve parasempatik liflerin basısı sonucu, ipsilateral pupilde dilatasyon olur. Eğer basın artışı devam
ederse kontrlateral okülomotor sinir de eklenir ve en sonunda foramen magnum içinden beyin sapı herniye olarak
ölüm meydana gelir.
(Cevap A)
84. Otuzbir yaşında bir erkek hasta geçirdiği otomobil kazasında göğsünü direksiyona çarpıyor. Fizik muayenede vital
bulgularının stabil, çok sayıda kosta kırığının olduğu ve göğsünün sağ tarafının paradoksal hareket ettiği
saptanıyor. Toraks grafisinde pnömotoraks veya hemotoraks saptanmıyor ancak geniş bir pulmoner kontüzyonun
gelişmekte olduğu görülüyor.
‘Yelken göğüs’ 3 veye daha fazla ardışık kostada iki veya daha fazla kırık gelişmesi sonucu göğüs duvarının bir
bölgesinin parodoksik hareketi (inspirasyonda içeri doğru, ekspirasyonda dışarı doğru) ile karakterize patolojidir.
Yelken göğüs solunum işini arttırır ve en önemli sonucu solunum yetmezliğidir.
Respiratuar distres bulgusu olmayan hastalarda interkostal sinir bloğu veya epidural anestezi ile ağrı kontrolünün
sağlanması tedavide yeterli olabilir.
Eğer sorudaki hastada olduğu gibi respiratuar distres gelişirse PEEP uygulayarak mekanik ventilasyon gerekir.
Ventilasyon için trakeostomi genellikle gerekir. Çünkü bu hastalarda stabilizasyon 10-14 gün sürer.
Stabilizasyon için kum torbası ve çamaşır klempleri artık kullanılmamaktadır. Eğer başka nedenle torakotomi
yapılacaksa cerrahi stabilizasyon yapılır.
(Cevap E)
85. Oniki yaşında bir kız hasta kayak yaparken sol tarafını ağaca çarpıyor. Acile getirilen hastanın göğsünün sol alt
tarafında, karnının üst kısmında ve sol omzunda ağrısı olduğunu belirtiyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kosta kırığı
B) Karaciğer yaralanması
32
DrTus.com 33
C) Diafragma rüptürü
D) Dalak yaralanması
E) Mide rüptürü
Künt travmalardan sonra en sık yaralanan solid organ dalaktır. Gastrik rüptürde aynı klinik tobloya neden olur fakat
çok nadirdir. Kosta kırığı omuz ağrısı yapmaz. Dalak yaralanmalarından sonra diafram altında kan biriktiği için
omuzda ağrı olur, bu yansıyan ağrıdır.
(Cevap D)
86. Yirmiüç yaşında daha önce sağlıklı olan bir erkek hasta acil servise sol göğüs duvarından tek kurşun yaralanması
nedeniyle getiriliyor. Kurşun giriş deliğinin meme başının 3 cm altında ve çıkış deliğinin skapulanın hemen altında
olduğu saptanıyor. Hastaya göğüs tüpü takılıyor ve 400 ml kan geliyor. Resüsitasyon sırasında 50-75 ml/saat
drenaj devam ediyor. Đlk kan basıncı 70/0 mmHg iken resüsitasyona cevap veriyor ve 2 L kristaloid infüzyonu
sonrası 100/70 mmHg’ya çıkıyor. Karın muayenesinde bir patoloji saptanmıyor. Toraks grafisinde akciğerlerin
tekrar ekspanse olduğu ve diafragma altında hava olmadığı saptanıyor.
Bu aşamada en uygun adım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hastaneye yatırmak ve gözlem
B) Periton lavajı
C) Eksploratif torakotomi
D) Eksploratif laparotomi
E) Lokal yara eksplorasyonu
Diafragma ön tarafta 4-5.interkostal aralığa kadar yükselebildiği için alt göğsün penetran travmalarında da karın içi
organlar risk altındadır. Peritoneal kaviteye yakın geçen tüm kurşun yaralanmalarında eksploratif laparotomi
endikasyonu vardır. Bu ifade alt göğüs, abdomen, flank ve sırt bölgesini kapsamaktadır.
Göğüs travması 5. interkostal aralığın altında ve medial aksiller çizgi ile anterior aksiller çizgi arasında ise
hasta karın travması açısından değerlendirilmelidir.
Torakotomi endikasyonu yoktur. Çünkü parankimal akciğer travmaları genellikle tüp torakostomi ile spontan olarak
iyileşir. Kanama 100-150 mL/saat’in üzerinde birkaç saat devam ederse torakotomi endikasyonu doğar.
(Cevap D)
87. Künt batın travmalı bir hastaya yapılan diagnostik peritoneal lavaj sonrasında pozitif bulgu elde edilmiş ve şok
tablosunun olmadığı saptanıyor.
33
DrTus.com 34
Ayakta direk karın grafisinde veya akciğer grafisinde diafragma altında serbest hava görülmesi karın içi organ
perforasyonunu düşündürür. Ancak peritonel lavaj yapılan hastada zaten karın içinde hava olacağı için direk grafi tanı
ve tedavi planlaması açısından fayda sağlamayacaktır.
(Cevap E)
88. Karnın posterior ve flank bölgesinden bıçakla yaralanmış fakat şok bulguları olmayan bir kişide tanı için
en yararlı tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
Abdominal tomografi karın yaralanmalarının tanısında, sağladığı olanaklarla, negatif laparotomi sayısını azaltma
konusunda yardımcı olur. Özellikle karaciğer, dalak ve böbrek yaralanmaları bu yöntemle büyük bir doğruluk oranı ile
saptanabilir.
Tomografi konservatif tedaviye aday, hemodinamik olarak stabil hastalarda primer olarak endikedir. Ayrıca
hemodinamik olarak stabil ama fizik muayene bulguları güvenilir olmayan hastalarda veya kafa travması gibi tomografi
değerlendirmesi gereken hastalarda da endikedir. Bazı dezavantajları ve sınırlamaları olmasına rağmen özellikle
karaciğer,dalak ve böbrek yaralanmalarının değerlendirilmesinde önemli bir tanısal testtir. Retroperitoneal
travmaların değerlendirilmesini de sağlar.
Flank ve posteriora olan bıçak yaralanmaların değerlendirilmesi daha zordur. Kolon, duodenum ve üriner sistemin
okült retroperitoneal yaralanmalarını saptamak için üçlü kontrast tomografi önerilmektedir.
(Cevap A)
89. Karın travması olan bir hastada aşağıdakilerden hangisi mutlak laparotomi endikasyonu değildir?
A) Karın içine kanamaya bağlı hipovolemik şok
B) Karın bölgesini ilgilendiren ateşli silah yaralanması
C) Tanısal periton lavajında mikst bakteriyal flora
D) Peritonu geçen kesici - delici alet yaralanması
E) Kesici-delici aletle yaralanma sonucuperitoneal irritasyon bulguları olması
Peritoneal kaviteye yakın geçen tüm kurşun! yaralanmalarında eksploratif laparotomi endikasyonu vardır.
Bu ifade alt göğüs, abdomen, flank ve sırt bölgesini kapsamaktadır.
(Cevap D)
90. Yirmiiki yaşında bir kadın hasta travma sonrası oluşan sol üst kadran ağrısı şikayetiyle acile getiriliyor. Fizik
muayenesinde kan basıncı 110/70 mmHg, nabız hızı 100/dakika, solunum sayısı 24/dakika bulunuyor.
34
DrTus.com 35
B) Fizik muayene
C) Abdominal BT
D) Periton lavajı
E) Baryumlu üst GĐS incenlenmesi
Đntraperitoneal organ yaralanmalarını ve peritoneal kavitedeki kanı saptamak için en uygun yöntem abdominal
CT’dir.
(Cevap C)
91. Onyedi yaşında bir kadın hasta karından bıçakla yaralanma ve kafasını sol tarafından darbe alması sonucu acile
getiriliyor. Fizik muayenesinde TA 80/O mmHg, nabız hızı 120/dk, solunum sayısı 28/dk, abdomende sağ kostal
kenarda anterior aksillar çizgi hizasında bıçak yarası saptanıyor. Đki geniş çaplı damar yolu, nazogastrik tüp ve
foley sonda takılıyor. 2 L Ringer Laktat verildikten sonra kan basıncı 85 mmHg’ye yükseliyor.
Bu hastaya aşağıdakilerden hangisinin yapılması en uygundur?
A) Periton lavajı
B) Abdominal USG
C) Abdominal laparoskopi
D) Eksplaratif laparatomi
E) Kranial CT
Abdominal bıçak yaralanmasıyla gelen ve başka bir kan kaybettirici odak bulunamayan şoktaki hastaya vakit
kaybetmeden Eksplaratuar laparatomi yapılmalıdır. Hemoraji kontrol altına alınırken bir yandanda kafadaki yaralanma
tedavi edilmelidir. Diğer testler vakit kaybettireceğinden dolayı şoktaki hastada daha sonra planlanmalıdır.
(Cevap D)
92. Karaciğer ve dalağı künt travma ile yaralanmış hemodinamik olarak stabil ve nonoperatif tedavi düşünülen
hastalara öncelikle hangisi yapılmalıdır?
A) USG
B) CT
C) Anjiografi
D) IVP
E) Peritan lavağı
Künt karın travmalarının tanısında abdominal tomografi kullanımı çok yaygınlanmıştır. Abdominal tomografi karın
yaralanmalarının tanısında, sağladığı olanaklarla, negatif laparotomi sayısını azaltma konusunda yardımcı olur.
Özellikle karaciğer, dalak ve böbrek yaralanmaları bu yöntemle büyük bir doğruluk oranı ile saptanabilir.
Tomografi konservatif tedaviye aday, hemodinamik olarak stabil hastalarda primer olarak endikedir. Ayrıca
hemodinamik olarak stabil ama fizik muayene bulguları güvenilir olmayan hastalarda veya kafa travması gibi tomografi
değerlendirmesi gereken hastalarda da endikedir. Bazı dezavantajları ve sınırlamaları olmasına rağmen özellikle
karaciğer, dalak ve böbrek yaralanmalarının değerlendirilmesinde önemli bir tanısal testtir. Retroperitoneal travmaların
değerlendirilmesini de sağlar
(Cevap B)
93. Ondokuz yaşında bir erkek hasta umblikusdan silahla yaralanma sonucu acile geliyor. Fizik muayenesinde
Tansiyon arteriyel 70 mmHg, karnının çok distandü olduğu saptanıyor. Geniş çaplı damar yolu açılarak Ringer
Laktat infüzyonu yapılıyor.
35
DrTus.com 36
Hastanın durumu anstabil olduğu için vakit kaybetmeden Eksplaratif laparotomi yapılmalıdır. Kanama kontrol altına
alınmadan kan transfüzyonu yapılırsa kanama daha da şiddetlenir.
(Cevap C)
94. Yetmiş yaşında bir kadın hasta trafik kazası sonucu midabdomen’den yaralanıyor. Bu hastada
duodenumun 2.parçasının rüptürünü ekarte ettirmek için en uygun yöntem aşağıdakilerden hagisidir?
(Cevap D)
95. Elli yaşında erkek hasta ciddi karın ağrısı ve şişkinlik şikayetleri ile hastaneye başvurduğunda çekilen karın
grafisinde özellikle sol tarafta daha belirgin olmak üzere kolonik distansiyon saptanıyor.
Bu hastada tanı için bundan sonraki basamak aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Acil laparotomi
B) Đnce barsak grafisi
C) Karın tomografisi
D) Karın ultrasonografisi
E) Sigmoidoskopi
Soruda tanımlanan hastada tümör, kolit, yabancı cisim veya volvulus düşünülebilir. Hepsinin ayırıcı tanısı için en iyi
yöntem endoskopidir.
Sigmoid volvulus tanısı rektosigmoidoskopi veya baryumlu grafiler ile konulabilir. Tanı konulamaz veya volvulus
düzelmezse acil laparotomi gerekir.
(Cevap E)
96. Ani başlayan karın ağrısı, bulantı ve kusma yakınmaları ile acil polikliniğe başvuran 32 yaşında erkek hastanın 3
yıl önce perfore apandisit nedeniyle appendektomi ameliyatı olduğu, o zamandan beri de ara ara kolik tarzda
karın ağrılarının olduğu öğreniliyor. Fizik muayenede hastanın karnının distandü, barsak seslerinin ise metalik
tınlamalar içerdiği saptanıyor. Palpasyonda hafif hassasiyet gözleniyor; defans saptanmıyor. Nazogastrik tüpten
bol miktarda fekaloid vasıfta mayi geliyor. Lökosit 11.000/mm3 bulunuyor.
Bu hastada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nazogastrik dekompresyon ve iv sıvı
B) ĐV sıvı ile sıvı-elektrolit imbalansı düzeltildikten sonra acil ameliyat
C) ĐV Prostigmin tedavisi
36
DrTus.com 37
D) Rektosigmoidoskopi
E) Sulu lavman
Geçirilmiş karın ameliyatına bağlı adezyon ve intestinal obstrüksiyon tanımlanmaktadır. Đdeal erken yaklaşım septik
bulgular olmadıkça nazogastrik dekompresyon ve iv sıvı tedavisidir. Bu tedaviyle obstrüksiyon giderilemezse ameliyat
gündeme gelir.
(Cevap A)
97. Daha önce histerektomi geçirmiş 45 yaşında hasta karın ağrısı ve kusma şikayeti ile acil servise başvuruyor.
Abdominal grafide mekanik olarak ince bağırsak tıkanıklığı saptanıyor.
Đntestinal obstrüksiyonun en sık görülen sebebi geçirilmiş karın cerrahisi sonrası gelişmiş, tıkanıklığa yol açan
adezif bantlardır. Diffüz veya tek olabilirler. Tedavisi tıkanmaya yol açan bantların cerrahi yolla serbestleştirilmesidir.
(Cevap C)
98. Altmış yaşında erkek hasta 2 gündür gaz-gaita çıkaramama ve kusma yakınmaları ile acil cerrahiye başvuruyor.
Muayenede rebound hassasiyet mevcut.
Bu hastaya bu aşamada aşağıdakilerden hangisi öncelikle yapılması gerekli değildir?
A) Batın tomografisi
B) Nazogastrik sonda takılması
C) Serum elektrolitlerine bakılması
D) Sıvı tedavisine başlanması
E) Ayakta direkt batın grafisi
Ön tanı ileustur. Đleusta sıvı-elektrolit tedavisi, nazogastrik sonda takılması ve ayakta direkt batın grafisi önceliklidir.
(Cevap A)
99. Altmışbeş yaşında diabetik kadın hasta kolik tarzı karın ağrısı, bulantı, kusma, gaz-gayta çıkaramama yakınmaları
ile başvuruyor. Fizik incelemesinde inguinal hernisi olduğu da saptanan hastanın, düz karın grafisinde pnömobilia
saptanıyor.
Đntestinal obstruksiyon semptom ve bulguları olan bir hastada pnömobilia saptanması öncelikle safra taşı ileusunu
düşündürmelidir. Đnkarsere herni obstruksiyona yol açabilir ama pnömobilia’yı açıklamaz. Amfizamatöz kolesistitte
ise ciddi infeksiyona bağlı semptom ve bulgular ön plandadır. Pnömobilia olabilir ama obstruksiyon semptom ve
37
DrTus.com 38
bulguları yoktur.
(Cevap D)
100.Kırksekiz yaşında 4 yıl önce over kisti rüptürüne bağlı operasyon geçiren hastada aralıklarla artan ağrı,
kusma, ara sıra gaz çıkaramama ve hafif defans bulunuyorsa en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Meckel divertikülü
B) Volvulus
C) Đnvajinasyon
D) Adinamik ileus
E) Parsiyel obstrüksiyon
(Cevap E)
101.Bir önceki (100 numaralı) sorudaki hastanın tedavisinde öncelikle aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Acil cerrahi
B) Gastrik lavaj
C) Rektal tüp + intravenöz sıvı
D) Lavman
E) GĐS dekompresyonu + intravenöz sıvı
(Cevap E)
(Cevap E)
103.Uzun zamandır alkol kullanan 45 yaşındaki bir erkek hasta, kanlı kusma nedeniyle acil servise başvuruyor.
Hastanın öyküsünde birkaç kez öğürdüğü, daha sonra kanlı kusma ve epigastrik ağrının başladığı öğreniliyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ösefagus varisi
B) Mallory-Weiss sendromu
C) Duodenum ülseri
D) Stres ülseri
E) Cushing ülseri
Genellikle postemotojeniktir. Kusma intragastrik basınçta ani bir artışa yol açar. Bu gerginlik ösefagogastrik bölgede
çeşitli yırtılmalara neden olabilir. Yırtık, mukoza ve submukoza seviyesinde ise üst gastrointestinal kanama
nedenlerinden Mallory-Weiss sendromuna yol açar.
Eğer yırtılma tüm duvarı tutuyorsa perforasyona neden olur. Perforasyon genellikle gastroösefageal bileşkenin hemen
üzerinde ve sol lateral duvardadır.
(Cevap B)
104.Bir önceki (103 numaralı) soruda sözü edilen hastada tanı amacıyla ilk yapılması gereken işlem
38
DrTus.com 39
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ösefagus pasaj grafisi
B) Anjiografi
C) Radionüklid sintigrafisi
D) Endoskopi
E) Laparotomi
Đlk resüsitasyon ve stabilizasyondan sonra ilk yapılacak işlem ösefagogastroduodenoskopi ile kanama yeri
lokalizasyonudur. Ayrıca teröpatik işlemler de endoskopik olarak yapılabilir.
(Cevap D)
105.Elli yaşında erkek hasta, makattan parlak kırmızı renkte kanama ile hastaneye yatırılıyor. Yakın zaman önce
çekilmiş baryumlu kolon grafisinde divertikül veya yer işgal eden lezyon saptanmıyor. Nazogastrik
dekompresyonda kan bulunmayıp safra tespit ediliyor. Hasta abondan kanamaya devam etmektedir.
(Cevap D)
106.Altmışbeş yaşında kadın hasta masif alt GĐS kanaması ile yatırılıyor, kolonoskopide çıkan kolonda şiddetli
kanama saptanıyor.
Bu hastadaki GĐS kanamasının en olası aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karsinom
B) Divertikülozis
C) Polip
D) Ülseratif kolit
E) Anjiodisplazi
Alt gastrointestinal sistem kanamalarının yaşa ve sıklık sıralamasına göre nedenleri:
• Đnfant ve çocuklarda • Adolösan
• Meckel divertikülü • Meckel divertikülü
• Polipler • Đnflamatuar barsak
• Ülseratif kolit hastalığı • Polipler
• Duplikasyonlar • >60 yaş yetişkinler
• <60 yaş yetişkinler • Anjiodisplazi
• Divertikülozis • Divertikülozis
• Đnflamatuar barsak hastalığı • Malignensi
• Polipler • Polipler
• Malignensi • Anjiodisplaziler
(Cevap E)
39
DrTus.com 40
107. Safra kesesinde taş nedeniyle kolesistektomi ameliyatı geçiren 60 yaşındaki bir hastanın ameliyattan sonraki ilk
24 saatte ateşi yükseliyor.
Bu hastada ateş yükselmesinin en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Plevral efüzyon
B) Bakteriyel pnömoni
C) Aspirasyon pnömonisi
D) Atelektazi
E) Pulmoner emboli
Đlk 24 saat içindeki ateş de atelektazi ve pulmoner sekresyonların temizlenememesine bağlı gelişir.
(Cevap D)
108.Yoğun bakımda yatan ağır hastalarda çoklu organ disfonksiyonu sendromunda en erkenyetmezlik
bulguları gösteren organ sistemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Solunum sistemi
B) Santral sinir sistemi
C) Hepatobiliyer sistem
D) Gastrointestinal sistem
E) Hematolojik sistem
Çoklu organ yetmezliğinde organ yetmezlikleri sıra ile gelişir. Fonksiyonları ilk bozulan pulmoner sistemdir.
Daha sonra renal sistem, gastrointestinal sistem, hematopoetik sistem, karaciğer, santral sinir sistemi ve son olarak
kardiyovasküler sistem etkilenir.
(Cevap A)
109.Büyük bir travma sonrası femur ve tibia kırığı olan bir hastada; travmadan iki gün sonra göğsünde ve aksiller
bölgede peteşiler, siyanoz, konvülziyon, ateş ve taşikardi meydana geliyor. Yapılan göz dibi muayenesinde
eksuda ve peteşiler görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şok akciğeri
B) Dissemine intravasküler koagülasyon
C) Deliryum tremens
D) Yağ embolisi sendromu
E) Kraniyoserebral travma
Yağ embolisi sendromu en sık olarak multiple uzun kemik kırığı olan ortopedik travmalardan sonra görülür. Yağ
embolisi sendromu gelişen hastaların yaklaşık %75’inde bir derece solunum yetmezliği ortaya çıkar. Sendrom
ARDS’ye de ilerleyebilir..
Santral sinir sistemi tutulumu olguların çok büyük kısmında görülür. En sık görülen nörolojik semptomlar
konfüzyon ve komaya kadar ilerleyebilen dezoryantasyondur.
Aksilla, boyun ve deri katlantılarında 12-24 saat süren ve sonra hızlıca kaybolan, karakteristik peteşiyel rush gelişir.
Aynı rush oral mukoza ve konjuktivada da olabilir.
40
DrTus.com 41
(Cevap D)
110.Aşağıdakilerden hangisi memede 4x5 cm’lik kist saptanan hastanın tedavisinde en uygun yaklaşımdır?
A) Aspirasyon ve takip
B) Eksizyon
C) Mastektomi
D) USG ile izlem
E) Hiçbiri
(Cevap A)
111.Kırk yaşında bir kadının memesinin üst dış kadranında 3 cm. sert düzgün bir kitle bulunuyor. Kitle aspire edilerek
10 ml. bulanık yeşil renkte sıvı aspire ediliyor.
Sıvı kanlı olmadığı sürece sitoloji gerekmez Soliter kisti çıkarmak gerekmez. Bu durumda hormon manipülasyonu da
gereksizdir.
(Cevap E)
112.Sağ memesinde son 10 gündür fark ettiği kitle öyküsü ile başvuran 55 yaşındaki kadın hastada ağrı veya meme
başı akıntı saptanmıyor.
Böyle bir hastada yapılacak ilk işlem iyi bir fizik muayene ve ayrıntılı bir anamnezden sonra Mamografi ile kitlede
malignite yönünde bir bulgu (mikrokalsifikasyon, spiküler lezyon, duktal asimetri, asimetrik dansite, normal
yapısının distorsiyonu) olup olmadığına bakmaktır.
Eğer hasta 30 yaş altında ise USG tercih edilir. Çünkü, Mamografi yeterli bilgi vermez.
(Cevap B)
41
DrTus.com 42
113.Onsekiz yaşında kadın hasta sağ memesinde tesadüfen saptadığı, hassas olmayan, mobil, sert kitle ile
başvuruyor. Deri retraksiyonu veya aksiller lenf adenopati saptanmıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fibroadenom
B) Hemanjiyom
C) Yağ nekrozu
D) Karsinom
E) Apse
Adölesan ve genç kadınlarda en sık görülen tümördür. Hastaların %10-15’inde multiple fibroadenomlar bulunur.
Fibroadenom iyi sınırlı, mobil, sert, ağrısız kitlelerdir.
(Cevap A)
114.Yirmi yaşında genç hastada sağ memede 2 cm sert, iyi sınırlı mobil bir kitle saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yağ nekrozu B) Fîbroadenom
C) Kistik hastalık D) Karsinom
E) Sistosarkoma filloides
Fibroadenom, keskin sınırlı, kapsüllü, genellikle tek, sert, serbestçe oynatılabilen, kadın memesinin en sık görülen
benign tümörüdür. Gelişiminde östrojen aktivitesinin rolü vardır.
Yağ nekrozu genellikle travmadan sonra görülür.
Karsinomları daha ileri yaşlarda görmekteyiz.
(Cevap B)
42
DrTus.com 43
115.Bir önceki (114 numaralı) sorudaki hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Modifîye radikal mastektomi B) Đnsizyonel biyopsi
C) Eksizyonel biyopsi D) Geniş eksizyon
E) 3 ayda bir kontrol
Fibroadenomda histolojik görünüm sellüler atipi olmaksızın epitelyal ve özellikle fibröz stromal proliferasyona işaret
eder.
Tedavide eksizyonel biyopsi yapılır.
(Cevap C)
116.Altmışiki yaşındaki kadın hastanın çekilen mamografisinde sol memede noktasal tarzda çok sayıda
mikrokalsifikasyon saptanan, ancak klinik muayenede pozitif bulgu saptanmıyor.
Mamografide spiküler lezyon, saçılmış mikrokalsifikasyon, asimetrik dansite, duktal asimetri, normal meme
yapısının distorsiyonu meme kanseri lehine bulgulardır. Mamografide saptanan ancak palpable olmayan
43
DrTus.com 44
lezyonlarda telle işaretleme yoluyla biyopsi yapılmalıdır. Çünkü mamografi ile saptanan meme kanserlerinin yaklaşık
%10-50’si palpe edilememektedir.
(Cevap C)
117.Kırkbeş yaşındaki kadın hasta son 10 gündür gelişen hassas meme kitlesi ile başvuruyor. Ailesinde meme
kanseri öyküsü negatif. En son 3,5 hafta önce adet görmüş olan hastanın çekilen mamografisi malignensiyi telkin
eden bulgu içermiyor.
Hasta adet öncesi dönemde olduğu için meme muayenesi için çok uygun bir dönemde değil. Adet dönemi geçtikten
sonra tekrar muayene edilmesi uygun olur.
(Cevap E)
118.Kırkdört yaşında kadın hasta sol meme üst dış kadranda ağrılı bir kitle ile başvuruyor. Kitle üzerinde deri
çekintileri ve her iki memede üst dış kadranda ekimoz saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Meme kanseri B) Yağ nekrozu
C) Trombofilebit D) Hematom
E) Sklerozan adenoz
Kitlenin üzerindeki deride ekimozun olması o bölgede travma öyküsünü düşündürüyor. Travmaya bağlı olarak
gelişebilecek yağ nekrozu klinik olarak meme kanserine çok benzer özellikler gösterir. Ayırıcı tanı biyopsi ile
sağlanır.
(Cevap B)
119.Otuziki yaşında kadın hasta kanlı meme başı akıntısı şikayetiyle başvuruyor. Fizik muayenede küçük, ağrılı ve
areola altında hareketli bir nodül saptanıyor. Meme başının kendisi normal görünüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fibrokistik hastalık B) Fibroadenom
C) Đntraduktal papillom D) Sistosarkoma filloides
E) Medüller karsinom
Subareolar hassas, kanlı meme başı akıntılı bir kitle intraduktal papillomun klasik bulgusudur.
(Cevap C)
120.On gün önce sağ memesinde kitle fark eden 55 yaşında kadın hastada ağrı ve meme başı akıntısı olmadığı
öğreniliyor.
Bu hastada ilk aşamada aşağıdakilerden hangisini tercih edersiniz?
A) Antibiyotik verilir
B) Mamografi yapılır
C) Đnce iğne aspirasyonu yapılır
D) Kitle eksize edilir
E) Hasta 6 ay sonra tekrar muayene edilir
55 yaşında memede kitle olan bir hastada iyi bir anamnez ve fizik muayene sonrası yapılacak ilk işlem Mamografi’dir.
44
DrTus.com 45
Spiküler lezyon, mikrokalsifikasyon, meme yapısında distorsiyon, asimetrik dansite, duktal asimetri varlığında biopsi
endikedir.
(Cevap B)
121.Otuziki yaşında meme kanseri tanısı konmuş bayan hastanın sadece sağ üst iç kadranda 2 cm’lik kitlesi mevcut
olup, aksiller lenf nodülü tutulumu saptanmamıştır.
Operable meme kanserlerine tedavi olarak modifiye radikal mastektomi (MRM) veya konservatif meme cerrahisi
uygulanır. Konservatif cerrahi giderek daha sık kullanılmasına rağmen modifiye radikal mastektomi, meme kanserinin
tedavisinde en sık kullanılan cerrahi yöntem olmaya devam etmektedir.
Sorudaki hastanın yaşının genç olması nedeniyle, hastanın da istemesi koşulu ile, meme koruyucu cerrahi daha ön
planda düşünülmelidir.
(Cevap D)
122.Đki yıl önce invazif duktal karsinom nedeni ile meme koruyucu cerrahi uygulanan bir hastanın takibi sırasında aynı
taraf meme dokusu içinde reküren kitle saptanıyor.
Meme koruyucu cerrahi sonrası lokal rekürens gelişen hastalarda kurtarma (salvage) mastektomi yapılır. Bu
mastektomi daha önce meme koruyucu cerahi sırasında aksilla diseksiyonu yapıldığı için de yapılacak mastektomi
kalan meme dokusunu çıkaracak şekilde basit mastektomi olmalıdır.
(Cevap B)
123.Kırk yaşında bayan hasta sağ meme başında ortaya çıkan kızarıklık ve ekzematoid görünüm nedeni ile
hastaneye başvuruyor. Kullanılan kortikosteroidli pomatlardan yarar görmüyor. Yapılan mamografi normal olarak
değerlendiriliyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Medüller meme kanseri
B) Komedokarsinom
45
DrTus.com 46
Paget Hastalığı meme başının kronik ekzamatoid görünümüyle birlikte santral duktal karsinomun bir arada olmasıdır.
Meme başı ve areolada geniş stoplazmalı, soluk vakuollü hücreler (Paget hücreleri) epitelin tabakaları arasında
görülür.
(Cevap C)
124.Otuziki yaşında kadın hasta meme kanseri tanısı ile lumpektomi ve aksiller LN diseksiyonu operasyonu
geçiriyor. 2,5 cm’lik kitle, 5 adet LN (+) ve östrojen reseptörü negatif olan hastanın tedavi basamakları
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kemoterapi ve Aminoglutetimid
B) Radyoterapi ve Aminoglutetimid
C) Radyoterapi ve Tamoksifen
D) Kemoterapi ve Tamoksifen
E) Radyoterapi ve Kemoterapi
Lenf nodu metastazı da olduğu için kemoterapi de okült metastazları kontrol etmek, rekürensleri azaltmak ve
sağkalımı arttırmak amacı ile eklenmelidir.
Hasta premenapozal ve östrojen reseptörü negatif olduğu için hormonoterapiden fayda görmeyecektir.
(Cevap E)
125.Evre IIIB meme kanseri tanısı alan bir kadın hastanın ilk tedavisi aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) MRM
B) Radyoterapi
C) Kemoterapi
D) Tamoksifen
E) Meme koruyucu cerrahi
Đlerlemiş meme kanserinde lokal-bölgesel tedavi tek başına yeterli olmamakta, dolayısı ile sistemik tedavinin de lokal-
bölgesel tedaviye eklenmesi gerekmektedir. Kemoterapi ile (özellikle doksorubisin içeren) hastalığın operable hale
gelmesinden (evresinin küçültülmesinden) sonra mastektomi yapılmaktadır.
Hastalığın evresi küçültülemezse memeye radyoterapi uygulanıp daha sonra mastektomi yapılması önerilmektedir.
(Cevap C)
126.Altmış yaşında meme kanseri tanısı ile modifiye radikal mastektomi yapılan hastanın patolojik inceleme
sonucunda çapı 2 cm, grade 1 tümör ve aksilladaki toplam 15 lenf nodunun 4 tanesinde metastaz olduğu,
estrojen reseptörünün pozitif, c-erb-B2 (Her2/NEU)’nin negatif olduğu saptanıyor.
Bu hasta için en uygun adjuvan tedavi planı aşağıdakilerden hangisidir?
46
DrTus.com 47
Östrojen reseptör pozitif metastatik meme kanseri olan hastalarda ilk seçenek endokrin tedavi olmalıdır. Bu amaçla
tamoksifen kullanılabilir. Metastatik meme kanserinde radyoterapinin yeri sınırlıdır. Kemik metastazlarına bağlı ağrıyı
azaltmak ve kemik kırıklarını önlemek amacı ile uygulanmaktadır. Beyin, spinal kord veya meningslere metastaz
varsa radyoterapi ile palyasyon sağlanabilir.
Hastaya tamoksifen başlanır ve ağrıyı azaltmak amacı ile palyatif radyoterapi de eklenir.
(Cevap C)
128.Her iki memesinde ayrı primer lezyon olarak meme kanseri saptanan bir hastada bu kanserin hangi
histolojik tip olma olasılığı en yüksektir?
A) Medüller karsinom B) Lobüler karsinom
C) Kolloid karsinom D) Duktal karsinom
E) Sistosarkom filloides
Lobüler karsinomların bilateral olma olasılığı yüksektir. Karşı memede senkron olarak %3, metakron olarak %20-30
kanser gelişebilir.
(Cevap B)
Meme kitlelerinin değerlendirilmesinde %40 fibrokistik değişiklikler, %13 çeşitli benign lezyonlar, %10 kanser, %7
fibroadenom ve %30 belirgin bir hastalık teşhisi olmayan kitlelerdir.
(Cevap C)
130.Kanlı meme başı akıntısı olan bir kadında malignensi olasılığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) <%5
B) %10-15
47
DrTus.com 48
C) %25-50
D) %75
E) %100
Kanlı meme başı akıntısının en sık nedeni intraduktal papillom olmasına rağmen olguların %10-15’inde meme kanseri
de sorumlu olabilir.
(Cevap B)
131.Otuzbeş yaşındaki bir kadın hastaya yapılan eksizyonel biyopsi ile düzgün yüzeyli, lastik kıvamında, 3 cm
çapında lezyon çıkarılıyor. Patoloji raporu phylloid tümör olarak rapor ediliyor.
Bu hastanın bundan sonraki en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sadece gözlem
B) 1 cm’lik marjinle reeksizyon
C)Simple mastektomi
D) MRM
E) tamaoksifen tedavisi
Filloid tümörler klinikte keskin sınırlı, mobil, sert, düzgün yüzeyli kitle olarak ele gelir. Herhangi bir boyutta
olabilmekle beraber genellikle 4-5 cm’ye ulaşan ve fibroadenoma göre biraz daha ileri yaşlarda görülen lezyonlardır.
Daha yüksek mitoz oranına sahip ve çevreye invazyon gösteren tümörler daha agresif davranırlar. Lokal rekürens riski
nedeni ile geniş lokal eksizyonları uygun tedavi yaklaşımıdır. Ancak lokal rekürens riskine karşı yakından takip
edilmelidir.
(Cevap B)
132.Meme başı ve areolada ekzamatoid lezyonu olan yaşlı bir hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi
düşünülmelidir?
A) Đnflamatuar karsinom
B) Đnfiltratif duktal karsinom
C) Allerjik dermatit
D) Benigfn fibroadenom
E) Memenin paget hastalığı
133.Bir önceki (132 numaralı) sorudaki hastanın kesin tanısı için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Mamografi
B) Bilgisayarlı tomografi
C) Meme başı bipopsisi
D) Kemik iliği incelemesi
E) MRI
Meme başının ekzamatoid lezyonudur. Sıklıkla ödem ve inflamasyon vardır. Meme başı ve areoladan yapılan
biyopside süt kanallarında malign hücreler görülür. Meme başı ve areolada geniş stoplazmalı, soluk vakuollü
hücreler (Paget hücreleri) epitelin tabakaları arasında bulunur.
48
DrTus.com 49
135.Yemeklerden sonra sternum arkasında yanma, ağrı, dolgunluk hissi, sıklıkla geceleri gözlenen öksürük ve son
zamanlarda sesinde kabalaşma şikayetleriyle başvuruyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ösefagus alt ucu kanseri
B) Gastroösefageal reflü
C) Akalazya
D) Duodenal ülser
E) Kolelitiazis
Gastroösefagial reflü (GÖR) sık karşılaşılan bir hastalık olup, ösefagus patolojilerinin yaklaşık % 75’ini oluşturur.
GÖR’ye spesifik belirti ve bulgular yoktur. Sternumun arkasında yanma hissi ve regürjitasyon gibi sık rastlanan
semptomlar akalazya, difüz spazm, ösefagus karsinomu, kolelitiasis, gastrit, gastrik veya duodenal ülser ve koroner
arter hastalığı gibi pekçok başka hastalıkla da ilgili olabilir.
GÖR hastalığı olanlarda bulantı, kusma, yemek sonrası dolgunluk, göğüs ağrısı, nefes tıkanması, kronik öksürük,
wheezing ve ses boğuklaşması gibi atipik semptomlar olabilir. Bunların dışında GÖR hastalığına bağlı bronşiolit,
reküren pnömoni, idiopatik pulmoner fibrozis ve astım gelişebilir.
(Cevap B)
136.Uzun süredir retrosternal yanma şikayeti olan 58 yaşındaki bir erkek hastada son zamanlarda yutma güçlüğü ve
kilo kaybı ortaya çıkmıştır. Đncelemede özefagus orta 1/3 kısmında adenokarsinom saptanıyor.
Bu hastadaki bu tabloyu açıklayacak en olası neden aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akalazya
B) Tilozis
C) HPV
D) Barret özefagus
E) Özefagus divertikülü
Sorudaki hastada özefagus kanseri tanımlanmaktadır. Özefagus kanserlerinin büyük bölümü skuamöz karsinomdur.
Adenokarsinom genellikle reflü komplikasyonu olan Barret özefagusuna bağlı gelişir.
Barret özefagus: Özefagusun normal skuamöz epitelinin kolumnar epitel ile yer değiştirmesidir. Gastroösefagial reflü
olan hastaların %7-10’nunda gelişir. Bu hastalığın doğal seyrindeki son aşamayı oluşturur. Premalign bir lezyondur.
49
DrTus.com 50
Komplikasyonları:
- Ülserasyon
- Kanama
- Striktür
- Malignensi gelişimi
Diğer şıklardaki hastalıklarda özefagus kanserine neden olabilir, fakat onlarda yassı hücreli kanserler gelişir.
(Cevap D)
137.Kırkbir yaşında bir erkek hasta sindirilmiş ve sindirilmemiş yiyeceklerin ve tükürüğünün ağzına gelmesinden
şikayet etmektedir. Çekilen özefagogramda kuş gagası deformitesi görülüyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu durumla ilgili olarak doğrudur?
A) Bu hastalığın ilerlemiş durumunda göğüs ağrısı sıklıkla gelişir
B) Çoğu hasta cerrahi girişim yerine kuvvetli dilatasyon ile tedavi edilebilir
C) Monometri ile alt ösofageal sfinkterin artmış dinlenme basıncı gösterilebilir
D) Cerrahi tedavide ilk olarak distal özefagusun rezeksiyonu ve midenin diafragma üzerinde özefagus ile
anastomozu uygundur
E) Bu hastalığa sahip hastalar artmış karsinom riski taşımaz
Soruda akalazya tanımlanmaktadır. Akalazya, nörojenik dejenerasyon nedeni ile gevşeyemeyen, alt özefageal
sfinkterin primer bozukluğu olup disfaji, noktürnal regürjitasyon ve kardiyak olmayan göğüs ağrısının en sık
nedenidir. Karakteristik olarak başlangıçta soğuk ve sulu gıdalara disfaji daha fazladır.
Ağrı hastalığın başlangıcında daha fazladır ve dilatasyon arttıkça azalır. Akalazyanın kesin tanısı manometrik
çalışmalarla konulur. Baryumlu özefagus grafisinde alt uçta kuş gagası şeklinde, giderek daralan özefagus
görünümü vardır. Özefagus karsinomu gelişme riski 7 kat artar. Tedavi öncelikle dilatasyon veya botulinum
toksin enjeksiyonu sonra ösefagomiyotomidir.
(Cevap C)
138.Bir önceki (137 numaralı) hasta için aşağıdaki tedavilerden hangisi en uygundur?
A) Distal özefajektomi B) Özefagomyotomi
C) Özefagokardiyomyotomi D) Kas gevşetici ve kalsiyum kanal blokerleri
E) Botulinum toksin enjeksiyonu
Akalazyada tedavi öncelikle dilatasyon ve botulinum toksin enjeksiyonu ile medikal olarak sağlanır, cerrahi tedavi
daha genç ve daha az riskli hastalarda uygundur.
Kalsiyum kanal blokerleri ve kas gevşeticilerin etkisi yoktur.
(Cevap E)
139.Yetmişiki yaşında özefagus 25. cm’de yassı hücreli karsinomu olan hastada ameliyat öncesi invazyon
derecesi ve cerrahi olarak rezeke edilebilmelerinin belirlenmesinde aşağıdaki tetkiklerden hangisi en
uygundur?
A) Bilgisayarlı tomografi B) Magnetik rezonans görüntüleme
C) Üst endoskopi D) Endoskopik ultrasonografi
E) Kontraslı özefagografi
Endoskopik ultrasonografi, tümörün özefagus duvar penetrasyonunun belirlenmesi ve lenf nodlarının saptanması
açısından önemli bilgiler vererek; cerrahi olarak tedavi edici rezeksiyon şansını ameliyat öncesi büyük oranda
belirleyebilmektedir.
Duvara ve çevre dokulara penetre ve beşten fazla lenf nodu olması durumunda öncelikle tedavi edici bir cerrahi
uygulanamamaktadır.
(Cevap D)
50
DrTus.com 51
140.Kırkiki yaşındaki bir hasta bulantı ve kusma sonrası gelişen ani göğüs ağrısı şikayetiyle başvuruyor. Fizik
muayenede sol plevral aralıkta efüzyon ve deri altı amfizemi saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özefagus rüptürü B) Akciğer kist hidatik rüptürü
C) Paraözefageal herni D) Pankreatit
E) Bronş rüptürü
Özefagusun spontan perforasyonu (Boerhaave’s sendromu) çoğunlukla şiddetli kusmaya ikincil gelişen acil bir
durumdur. Ani gelişen substernal şiddetli ağrının olması perforasyon için tipiktir. Perforasyon en sıklıkla sol plevral
kaviteye doğru olduğundan, sol efüzyon ve deri altı amfizem saptanır.
(Cevap A)
141.Daha önceden kanama ve ilaca cevap vermeyen ağrı hikayesi olan duodenal ülserli bir erkek hastaya ameliyat
planlanıyor. Serum gastrin düzeyi üç ayrı ölçümde 1000 pg/ml (normali 40-150) üzerinde bulunuyor.
Aşağıdaki ameliyat tiplerinden hangisi bu hastaya önerilmelidir?
A) Vagotomi ve piloroplasti
B) Yüksek selektif vagotomi ve tümör rezeksiyonu
C) Subtotal gastrektomi
D) Total gastrektomi
E) Parsiyel pankreatektomi
Đlaç tedavisine cevap vermeyen ülseri olan ve normalin çok üzerinde hipergastrinemisi olan hastada öncelikle
gastrinoma düşünülmelidir. Gastrinomaların yaklaşık %90’ı gastrinoma üçgeninde ve çoğunlukla da pankreas
yerleşimli oldukları için hatada tümörü çıkarabilmek amacı ile parsiyel pankreatektomi düşünülmeldir.
(Cevap E)
142.Üç ay önce vagotomi, antrektomi ve Billroth II gastrojejunostomi ameliyatı olan 45 yaşında erkek hasta
yemeklerden sonra epigastrik dolgunluk ve sağ üst kadran rahatsızlığından şikayet ediyor. Yemek artıkları
içermeyen safralı kusma sonrasında ağrısı geçiyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dumping sendromu B) Afferent loop sendromu
C) Duodenal güdük sızdırması D) Gastrik çıkış obstrüksiyonu
E) Efferent loop sendromu
Mide rezeksiyonlarından sonra geç dönemde gelişebilecek komplikasyonlardan biri afferent loop sendromudur.
Afferent loopun, stomada veya stomaya yakın bir bölgede, mekanik parsiyel obstrüksiyonuna bağlıdır. Hastalarda
postprandiyel kramp şeklinde karın ağrısı vardır. Ağrıyla birlikte fışkırır tarzda kusma olur ve ağrı kusma ile geçer.
Kusma gıda artıkları içermez.
Efferent loop sendromunda kusma gıda atıkları içerir.
Duodenal güdük kaçağı postoperatif dönemde dremlerden safralı getiri olmasıyla tanı konur.
(Cevap B)
143.Kırkbeş yaşında erkek hasta epigastriumda ağrı başladıktan 3 gün sonra hastaneye başvuruyor. Fizik incelemede
tahta karın tablosu saptanıyor ve akut karın tanısı ile ameliyata alınıyor. Ameliyatta peptik ülser perforasyonu
saptanıyor.
Bu hastaya yapılacak en uygun cerrahi tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) BTV + piloroplasti
B) BTV + gastrojejunostomi
C) BTV + antrektomi
D) Hemigastrektomi
E) Primer sütür + omentopeksi
51
DrTus.com 52
Peptik ülser perforasyonu olan hastada öncelikle perforasyon bölgesi primer olarak onarılır. Genellikle onarım hattının
üzerine hazırlanan omentum flebi yerleştirilir.
Ülsere yönelik kesin tedavi endikasyonu ülserin akut ya da kronik ülser olmasına, hastanın daha önce düzenli bir
medikal tedavi kullanıp kullanmadığına ve karın içinin kirli olup olmamasına göre değişir.
Akut ülseri olan, düzenli ilaç tedavisi almamış ve 48 saatten daha uzun süreli perforasyon öyküsü olup, karnın kirli
olduğu hastalarda ülsere yönelik kesin tedavi yapılmaz.
(Cevap E)
144.Altmışdötrt yaşında bir erkek hastada duodenal ülser ameliyatını takiben diare gelişiyor. Öyküsünden günde
20’den fazla olduğu öğreniliyor.
Bu hastaya duodenal ülserin tedavisinde aşağıdaki cerrahi tedavi yöntemlerinden hangisinin yapılmış
olma olasılığı en yüksektir?
A) Billroth I gastrektomi ve gastroduodenostomi
B) Gastrik cerrahiyle birlikte kolesistektomi
C) Turunkal vagotomi
D) Superselektif vagotomi
E) Selektif vagotomi
Fulminan diare vagotomiden sonra karşılaşılan gerçek bir problemdir. Turunkal vagotomiden sonra %1-2 oranında
görülür. Selektif ve superselektif vagotomiden sonra daha nadir olarak görülür. Gastrektomiden sonra hafif diare sık
görülür.
(Cevap C)
145.Kronik, aralıklı epigastrik ağrıdan şikayet eden 55 yaşında erkek hastaya yapılan gastroskopide, küçük kurvaturun
distalinde 2 cm’lik bir ülser saptanıyor. Ülserden yapılan biyopside malignite saptanmıyor. Hastaya gastrik ülser
tanısı ile 6 haftalık medikal tedavi uygulanıyor. Yapılan kontrol gastroskopide ülserde değişiklik olmadığı
görülüyor.
Bu hastada bu aşamada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tıbbi tedavinin tekrarlanması
B) Ülserin lokal eksizyonu
C) Bilateral trunkal vagotomi ve piloroplasti
D) Yüksek selektif vagotomi
E) Ülseri çıkaracak şekilde mide rezeksiyonu
Benign gastrik ülserlerin çoğu küçük kurvatura ve antruma lokalizedir. Çoğu 6 haftalık medikal tedavi ile iyileşir. Bazen
tedavi süresi biraz daha uzatılsa da bu sürede iyileşmeyen gastrik ülserlere cerrahi tedavi uygulanır. Ülseri çıkaracak
şekilde mide rezeksiyonu ve sonrasında gastroduodenostomi veya gastrojejunostomi yapılabilir. Ameliyata vagotomi
eklenmesi tartışmalıdır.
(Cevap E)
52
DrTus.com 53
Tümörün palpe edilmesi ise tek başına cerrahiyi engelleyecek bir unsur değildir.
(Cevap D)
147.Peptik ülser nedeni ile 1 yıl önce antrektomi+Billroth II gastrojejunostomi yapılan 45 yaşındaki erkek hastada
midepigastrik bölgede antiasit ile düzelmeyen, yemekle artan ağrı ve zaman zaman safralı kusma oluyor.
Endoskopide midede diffüz süperfisyal eritematöz değişiklikler saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Affarent loop sendromu
B) Alkalen reflü gastrit
C) Efferent loop sendromu
D) Endoskopide görülemeyen reküren anastamotik ülser
E) Dumping sendromu
Epigastrik ağrı, safralı kusma ve kilo kaybı gözlenmektedir. En çok Billroth II ameliyatından sonra görülür.
149.Ellidokuz yaşında, diyabetik bayan hastada duodenal ülser ilaç tedavisine cevap vermiyor.
Cerrahi endikasyon konan hastanın tedavisinde en uygun cerrahi yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Total gastrektomi
B) Subtotal gastrektomi
C) Vagotomi ve antrektomi
D) Vagotomi ve drenaj
E) Paryetal hücre vagotomisi
Đyileşmeyen duodenal ülserin tedavisi paryetal hücre vagotomisidir. Bu prosedür ile nüks oranı her ne kadar %
10-15 arasında ise de, morbidite ve mortalite oranları düşüktür ve duodenal insizyon veya bypass prosedürlerine göre
gastrointestinal sistemi daha az rahatsız eder.
(Cevap E)
150.Atmış yaşında yıllardır duodenal ülseri olan bir kadın hastada son 6 ayda tekrarlayan kusmalar, bulantı, kilo kaybı
ve anoreksi gelişiyor. Hasta kusma materyalinde sindirilmemiş besinler olduğunu fark ediyor. Hastada
dehidratasyon, hipokalemi ve hipokloremik alkaloz olduğu tespit ediliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Remnant mide karsinomu
B) Penetre olmuş ülser
C) Ülsere bağlı duodenal stenoz
D) Zollinger-Ellison sendromu
E) Anoreksia nervoza
53
DrTus.com 54
Kronik duodenal ülser duodenumda skar ve stenoz oluşturarak pylorik dostrüksiyona neden olur. Günde 1 veya 2
defa ağrısız, sindirilmemiş gıdalar içeren kusma olur. Sıvı-elektrolit dengesi ve nutrisyon düzeltildikten sonra
cerrahi ile tedavi edilmelidir.
(Cevap C)
151.Yetmişdört yaşında erkek hasta iştahsızlık, kilo kaybı ve halsizlik nedeniyle doktora başvuruyor. Yapılan fizik
muayenede epigastrik hassasiyet dışında sol supraklaviküler bölgede sert, fiske lenfadenopati saptanıyor.
Bu hastada tanıya yönelik olarak kullanılacak en güvenilir yöntem hangisidir?
A) Endoskopik ultrasonografi
B) Endoskopi
C) Kolonoskopi
D) Bilgisayarlı tomografi
E) Anjiografi
Epigastrik ağrı ve kilo kaybı mide kanserinin önemli klinik bulgularındandır.
Sol suprafolliküler fossadaki metastatik lenfadenotininde olması öncelikle mide kanserini düşündürür.
Kesin tanısı da endoskopi ile konur.
(Cevap B)
152.Antral gastrik ülseri olan 65 yaşındaki bir hastaya 12 hafta boyunca ilaç tedavisi uygulanıyor. Yinelenen üst
gastrointestinal sistem grafilerinde ülserde %50 küçülme saptanıyor.
Bu hastaya en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) 8-12 hafta daha tedaviye devam edilir ve grafiler yinelenir
B) 12 hafta tedaviye devam edilir ve grafiler yinelenir
C) Üst endoskopi ve biyopsi
D) Total gastrektomi
E) Sınırlı ülser eksizyonu ameliyatı
(Cevap C)
153.Bir önceki (152 numaralı) sorudaki hastada ileri tanısal işlemden sonra hastada gastrik adenokarsinom
saptandı, metastaz yok ise en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Subtotal gastrektomi
B) Subtotal gastrektomi, nodal diseksiyon, omentektomi (radikal subtotal gastrektomi)
C) Total gastrektomi
D) Total gastrektomi ve splenektomi
E) Ülserin lokal eksizyonu
Benign gastrik ülserler maksimal tıbbi tedavi ile 8-12 haftada iyileşir. Eğer ülser bu sürede iyileşmezse endoskopi
tekrarlanır ve biyopsi alınır. Antrumda sınırlı ülser distal karsinoma dönüşmez. Fakat malign ülserler medikal tedaviye
cevap vermedikleri için 8-12 haftada iyileşmeyen ülserlerde maligniteyi ekarte etmek için cerrahi endikasyon konur.
Eğer adenokanser tanısı konar ise bu durumda en iyi tedavi radikal subtotal gastrektomidir (subtotal gastrektomi+
omentektomi+ lenf nodu diseksiyonu) splenektomi ve total gastrektomi gibi daha geniş cerrahiler ise proksimal
lezyonlarda kullanılır.
(Cevap B)
154.Son 24 saattir devam eden bulantı, kusma, karın ağrısı ile acile başvuran 23 yaşındaki erkek hastada ateş 38°C,
lökosit: 12.000/mm3 olup sağ alt kadranda lokalize peritonit bulgusu saptanıyor. Operasyona alınan hastada
appendiks normal bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut gastroenterit
B) Rejyonel enterit
C) Meckel divertiküliti
54
DrTus.com 55
D) Karsinoid tümör
E) Mezenter adenit
(Cevap E)
155.Kırk yaşında erkek hastaya peptik ülser nedeni ile trunkal vagotomi, antrektomi ve gastrojejunostomi uygulanıyor.
4 ay sonra kontrolde stomal ülser saptanıyor. Açlık serum gastrin düzeyi 350 ng/l, sekretin IV infüzyonu 5 dakika
sonrası serum gastrin değeri 200 ng/l bulunuyor.
Bu hastanın tedavisi aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Total gastrektomi
B) Duodenal güdüğe komşu distal antrumun rezeksiyonu
C) Gastrin üreten tümörü araştırmak için laparotomi
D) Antiasit tedavisi
E) Roux - Y prosedürü
Peptik ülser cerrahisinin ardından stomal (anastomotik) ülser gelişmesinin nedenleri inkomplet vagotomi, antrumun
tam olarak çıkarılamaması, gastrinoma, gastrik staz, ülserojenik ilaç kullanımı ve persistan H. pylori
enfeksiyonudur. Vakada antrektomi komplet yapılmış olsaydı gastrin düzeyi yüksek çıkmayacaktı.
Sekretin IV uygulamasından sonra düşen yüksek serum gastrin düzeyi, duodenal güdükte kalmış gastrik antruma
işaret etmektedir. Zollinger Ellison sendromunda serum gastrin düzeyi sekretin IV infüzyonunun ardından paradoksik
olarak yükselir.
(Cevap B)
156.Đnce barsak pasaj grafisinde nodülasyon, derin ülserler, kaldırım taşı manzarası, ip bulgusu ve yer yer
hastalıksız alanlar görülen hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisini düşünürsünüz?
A) Tüberküloz enterit
B) Behçet hastalığı
C) Tifo enteriti
D) Lenfoma
E) Regional enterit
Uzun süreli, ataklar halinde karın ağrısı ve diaresi olan hastalarda Crohn hastalığından şüphelenilmeli ve endoskopik
ve radyolojik yöntemlerle doğrulanmalıdır.
Endoskopide linear ülser ve transvers sinüslerin oluşturduğu karakteristik “kaldırım taşı” görünümü; endoskopik
biopsi ile kronik inflamasyon ve granülomlar saptanır. Baryumlu grafilerde segmenter tutulum, duvar
kalınlaşması, lümen daralması (ip belirtisi), duvar rijiditesi ve fistüller gözlenebilir.
(Cevap E)
55
DrTus.com 56
2- Boyut: 1 cm’den küçük karsinoidler %2, 1-2 cm arasındaki karsinoidler % 50, 2 cm’den büyük karsinoidler %
80-90 metastaz yaparlar.
3- Đnvazyon derinliği: Submukozaya kadar inen karsinoidler metastaz yapmazken, serozayı tutan karsinoidlerin %
70’i metastaz yaparlar.
4- Büyüme patterni: Histolojik büyüme patterni de sağkalımla ilişkilidir ve prognostik öneme sahiptir.
(Cevap D)
Fistüllerin büyük çoğunluğu cerrahiye ikincil gelişir; % 2’den azı granülomatöz barsak hastalıklarına veya travmaya
bağlı olarak gelişebilir.
Cerrahi sonrası fistül gelişme mekanizmaları:
• Anastomoz kaçağı
• Barsağın ya da barsak kan akımının zedelenmesi
• Retansiyon sütürleri ile barsağın laserasyonu
• Karın içinde unutulan tamponlar
• Drenlerin veya abselerin erozyonu
(Cevap A)
159.Apendektomi sonrası patoloji raporu apendiks vermiformisin uç kısmında, serozaya ulaşmayan, lenfatik ve
mesoapendiks invazyonu göstermeyen 1 cm çaplı karsinoid tümör olarak rapor ediliyor.
Bu hastanın bundan sonraki en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Reoperasyon-sağ hemikolektomi
B) Reoperasyon-lenfatik diseksiyon
C) Radyoterapi
D) Kemoterapi
E) Takip
Apendikste 1 cm’den küçük karsinoid var ve metastaz bulgusu yoksa sadece apendektomi küratiftir.
Karsinoid tümörün boyutu 2 cm’den büyük ise sağ hemikolektomi yapılmalıdır. Tümör boyutu 2 cm’den küçük
olduğunda intramural lenfatik invazyon, serozal tutulum ve mezoapendiks içinde mikroskobik tutulum olsa bile
apendektomi yeterlidir, geniş rezeksiyona gerek yoktur. Lenf bezi tutulumu olan olgularda ise sağ hemikolektomi
gerekir.
(Cevap E)
160.Altmışüç yaşında erkek hasta sol alt kadran ağrısı ve diare nedeni ile başvuruyor. Fizik muayenede 38°C ateş ve
beyaz küre 15000/mm3, sol alt kadranda hassasiyet ve defans saptanıyor.
Bu hastada tanı için ilk olarak yapılacak tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ultrasonografi
B) Anjiografi
C) Bilgisayarlı tomografi
56
DrTus.com 57
Yaşlı bir hastada sol alt kadranda ağrı, hassasiyet ve ateş saptandığında öncelikle divertikülit düşünülmelidir. Akut
divertikülit sol tarafta yerleşmiş bir apendisit gibi bulgu verir.
Tanı hikaye ve fizik muayeneye dayanarak konulur. Eğer tanıda şüphe varsa tercih edilecek yöntem bilgisayarlı
tomografidir.
(Cevap C)
161.Altmışbeş yaşında erkek hasta sol alt kadranda ağrı, idrardan sık sık dışkı gelme şikayeti ile başvuruyor.
Tomografisinde mesanede hava, baryumlu kolon grafisinde mesane ile sigmoid arasında fistül saptanıyor.
Bu hastada fistülün en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ülseratif kolit
B) Mesane karsinomu
C) Amibik kolit
D) Divertikülit
E) Sigmoid karsinom
Divertikülite bağlı olarak kolon ve mesane, vagina, ince barsaklar ve deri arasında fistüller gelişebilir. Divertikülit,
sigmoido-vezikal fistüllerin en sık karşılaşılan sebebidir. Đkinci en sık sebep sigmoid karsinomudur.
(Cevap D)
162.Yetmişbeş yaşında erkek hasta idrar yaparken gaz geldiğinden yakınıyor. Öyküsünde bir kez medikal olarak
tedavi edilen divertikülit atağı tarifliyor.
Bu hastada bundan sonra ilk yapılacak tanısal test aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tomografi
B) Sistoskopi
C) Kolon grafisi
D) ĐVP
E) Kolonoskopi
Kolovezikal fistülün saptanmasında en güvenilir tanı yöntemi sistoskopi ve tomografidir. Sistoskopide %80-95
oranında fistül gösterilebilmektedir. Tomografinin de fistülü gösterme oranı sistoskopiye yakındır.
Sistoskopide fistül traktüsünden gelen hava kabarcıklarının saptanması, fistülün ağzının görülmesi veya bunun
çevresindeki lokalize sistitin ve büllöz ödemin saptanması ile tanı konulabilir. Fistül traktüsünden havanın geçmesi,
baryum ya da diğer opak maddelerin geçmesinden daha kolaydır. Daha az invazif olması nedeniyle öncelikle
tomografi tercih edilmelidir.
(Cevap A)
163.Altmış beş yaşında erkek hasta, halsizlik, kilo kaybı ve sağ alt kadranda dolgunluk yakınmaları ile cerrahiye
başvuruyor. Demir eksikliği anemisi saptanıyor.
Bu hastaya aşağıdakilerden hangisinin yapılması en uygundur?
A) Proktosigmoidoskopi
B) Ultrasonografi
C) Bilgisayarlı tomografi
D) Kolonoskopi
E) Pozitron emisyon tomografi
57
DrTus.com 58
Olası tanı çekum kanseridir. Bu aşamada yapılması gereken kolonoskopidir. Seçeneklerde baryumlu grafi olsaydı da
yanıt değişmeyecekti.
(Cevap D)
164.Nedeni bilinmeyen ateş etyolojisi nedeni ile araştırılmakta olan hastanın alınan kan kültüründe Streptococcus
bovis bakterisinin ürediği saptanıyor.
Bu hastaya bundan sonra aşağıdaki tetkiklerden hangisi öncelikli olarak yapılmalıdır?
A) Boğaz kültürü
B) Akciğer filmi
C) Kolonoskopi
D) Abdominal USG
E) Đdrar kültürü
Ateş etyolojisi araştırılan kişilerde kan kültüründe Streptococus bovis bakterisinin üremesi kolon karsinomu
olabileceğini düşündürmeli, kolonoskopi ile bu olasılık araştırılmalıdır.
(Cevap C)
165.Anal girimden itibaren 7.cm’de yerleşmiş rektum kanseri nedeni ile anterior rezeksiyon yapılan 72 yaşındaki kadın
hastanın patolojisinde, tümörün kas tabakasına kadar invazyon gösterdiği ve 8 lenf bezinden 5’inin metastatik
olduğu saptandı. Hastada uzak organ metastazı saptanmıyor.
Bu hastada en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Takip
B) Sadece 5-FU
C) Radyoterapi + 5-FU
D) Radyoterapi + adriamisin
E) Radyoterapi
Rektum, pelvis içinde yerleşik olması, anal sfinktere ve ürogenital sisteme yakınlığı nedeni ile çevre dokular ile birlikte
geniş rezeksiyon genellikle imkansızdır. Daha sınırlı rezeksiyonlar yapılmaktadır. Bu nedenle de rektal kanserlerin
adjuvant tedavisinde radyoterapi, preoperatif veya postoperatif dönemde, kolon kanserlerine göre daha sık
kullanılmaktadır.
Ayrıca 5-FU-levamizol tedavisi ile rektal kanserlerde de lokal rekürensin azaldığını ve 5 yıllık yaşam süresinin
arttığını gösteren çalışmalar vardır. Kötü prognoz kriterlerine sahip Dukes B ve Dukes C hastalarda kemoterapi
de kullanılmaktadır.
(Cevap C)
166.Onbeş yıldır ülseratif kolit tanısı ile izlenen ve sülfasalazin ile semptomları kontrol altında olan 27 yaşındaki erkek
hastanın son 2 aydır halsizlik ve 10 kg ulaşan kilo kaybı yakınmaları var.
Bu hastanın tedavisinde bundan sonraki en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çift kontrast baryumlu kolon grafisi
B) Kolonoskopi
C) Serum CEA düzeyleri bakılması
D) Yüksek doz intravenöz steroid başlanması
E) Azotioprin tedavisi başlanması
58
DrTus.com 59
Ülseratif kolitte 10 yıldan sonra kanser riski arttığı için ve hastada kilo kaybı ve halsizlik gibi kolon kanserini
düşündürübilecek semptomlar olduğundan kolonun mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Bunun için çift kontrast
baryumlu kolon grafisi dekullanılabilir ama kolonoskopi daha güvenilir ve duyarlı bir yöntemdir.
CEA düzeyleri kanser taraması ve tanı için yardımcı yöntemler değildir. Tanı konduktan sonra prognostik açıdan
anlamlıdır.
Yüksek doz intravenöz steroid ve azotioprin ise ülseratif kolitin medikal tedavisinde kullanılan ilaçlardır.
(Cevap B)
167.Karın ağrsı ve rektal kanama ile başvuran ülseratif kolitli bir hastanın direkt batın grafisinde transvers kolon çapı
0
7 cm bulunuyor. Ateş: 38 C, beyaz küre: 12.000/mm3 bulunuyor.
Bu hastaya yaklaşımda en önemli adım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gözlem
B) Acil cerrahi
C) Total kolektemi
D) IV sıvı-elektrolit, steroid tedavisi; eğer 24-36 saatte düzelmez ise kolektomi
E) Kolostomi
Aktif ülseratif koliti olan hastaların bir kısmında kolonda dilatasyon ve buna bağlı perforasyon olasılığı ortaya çıkar
(Toksik megakolon).
Bu hastalarda baryumlu tetkiklerden, anti-diareyik ilaçlardan morfin kullanımından, kolonik dilatasyonu arttıracağı için
kaçınmak gerekir. Barsaklar istirahate alınıp, sıvı elektrolit tedavisi, antibiyotikler ve kortikosteroidler ile agresif şekilde
tedavi edilmelidir. Eğer klinik durum bozulursa acil cerrahi gerekir.
(Cevap D)
168.Kırkaltı yaşında bir erkek hastaya 24 yıl önce familyal adenomatöz polipozis nedeniyle total kolektomi yapılıyor.
Hasta 1 aydır devam eden intermittan obstrüktif ikter nedeniyle hastaneye geliyor. Gaytada gizli kan pozitif olarak
tespit ediliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Linitis plastika
B) Lenfosarkom
C) Adenomatöz gastrik polip
D) Ampuller karsinoma
E) Kordoma
Familyal adenomatöz polipozisli hastalara kolon lezyonu nedeniyle total kolektomi yapılsa da mide ve duodenumda
bulunan adenomatöz poliplerden karsinom gelişme riski yüksektir. Ampuller ve safra kanalı karsinomaları iktere neden
olur.
(Cevap D)
169.Onaltı yaşındaki genç kız hasta familyal adenomatöz polipozis için total kolektomi ameliyatı oluyor. Đki yıl sonra
insizyon hattında asemptomatik, 4 cm’lik kitle saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kolon kanseri
B) Đnsizyonel herni
C) Mide kanseri
59
DrTus.com 60
D) Desmoid tümör
E) Skuamöz deri kanseri
(Cevap D)
170.Bir önceki (169 numaralı) sorudaki hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dakarbazin ve doksorubisin
B) Vinkristin, aktinomisin D ve siklofosfamid
C) Đzleme
D) Bölgeye radyoterapi
E) Kitlenin geniş rezeksiyonu
Bu genç kızda desmoid tümör mevcuttur. Familyal adenomatoz polipozisli hastalar total kolektomiden sonra
bilgisayarlı tomografi ile kontrol altında tutulmalıdır. Çünkü %30’a varan oranlarda cerrahi bölgesindeki skar
dokusunda ve mezenterde desmoid tümör gelişebilmektedir.
Esas tedavi 1-2 cm sağlam sınırla tüm kitlenin çıkarılmasıdır. Đlk ameliyatta hastalığın tamamının eradike edilebilmesi
için tüm çaba gösterilmelidir.
Rezeke edilemeyen desmoid tümörlerde ya da rezeksiyon sonrası cerrahi sınırlar pozitif olan hastalarda radyoterapi
önerilir. En azından 55 Gy gereklidir. Radyoterapiye cevap değişkendir.
Desmoid tümörlerin kemoterapiye cevabı da değişkendir. En çok kullanılan güncel kemoterapi protokolü vinkristin,
aktinomisin D ve siklofosfamid’ten oluşur. Çoğu hasta cevap vermez. Tedavide steroidler de kullanılabilir. Steroidlerin
etkisinin desmoid tümörlerin büyümesi için gerekli olan prostoglandin sentezinin inhibe edilmesine ikincil olduğu
düşünülmektedir.
Desmoidin tedavisinde polinükleotidler ve teofilin, yüksek doz askorbik asitle birlikte indometazin gibi bir grup ilaç da
kullanılmıştır. Sülindak ve diğer non-steroidal antiinflamatuar ilaçların kumadinle birlikte kullanıldığında desmoid
tümörlerin regresyonuna neden olduğu bildirilmiştir. Tamoksifen ve tomorifen gibi yeni türevleri kullanılmıştır.
(Cevap E)
(Cevap D)
172.Kırk üç yaşında bir erkek, ailesinde kolon kanserli kişiler bulunması yüzünden rutin kontrol amacı ile doktora
başvuruyor. Kolonoskopide çıkan kolon yerleşimli, çapları 0.5-1 cm arasında değişen toplam 7 polip görülüyor;
üçünün patolojik tanısı tübüler adenom, diğer üçünün ise tübülovillöz adenom geliyor. Çekum yerleşimli, yaklaşık
2 cm çaplı tübülovillöz adenomda ise iyi differansiye bir adenokarsinom odağı saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Peutz-Jeghers sendromu
B) Kronik ülseratif kolit
C) Herediter non-polipozis kolorektal karsinom
D) Familiyal polipozis koli
60
DrTus.com 61
E) Gardner sendromu
Kalıtımsal nonpolipozis kolon kanseri (Lynch sendromları): Herediter, nonpolipozis kolon kanserlerinin 2 farklı
formu tarif edilmiştir.
Lynch sendromu I: Otozomal dominant geçişlidir. Çok sayıda kolon polibi bulunmadan, genellikle proksimal (sağ)
kolonda karsinomlar görülür. Aynı ailede benzer kolon segmentleri tutulur. Hastalarda sadece kolorektal karsinomlar
saptanır, ekstrakolonik manifestasyonlar yoktur. Lynch sendromu II (aile kanser sendromu): Kolorektal, endometrial,
over, gastrik, hepatobiliyer, üst üriner traktüs ve diğer tip kanserler birlikte saptanmaktadır. Bu da otozomal
dominanttır. Sendromun fenotipik belirleyici özellikleri olmadığı için standart klinik tanımlama için Amsterdam kriterleri
kullanılmaktadır.
Amsterdam Kriterleri:
1- En azından birisi diğerlerine göre birinci derece akraba olan en az üç akrabada histolojik olarak doğrulanmış
kolorektal kanser olması
2- En az iki kuşakta görülüyor olması
3- Kolorektal kanserlerden en az birinin 50 yaşından önce saptanmış olması
(Cevap C)
173.Yirmi dokuz yaşında bir erkek hasta dört aydır devam eden zaman zaman mukuslu ve kanlı olan diyare şikayeti
ile başvuruyor. Bu zaman zarfında yaklaşık 3 kg zayıfladığı öğreniliyor. Yapılan tetkiklerde infeksiyon diyaresi
olmadığı anlaşılıyor. Kolonoskopide rektumdan başlayan ve transvers kolona kadar aralıksız devam eden ödemli,
yer yer ülsere ve hemorajik bir mukoza saptanıyor. Kolonun geri kalanında anormal bulgu saptanmıyor. Bu
hastaya 6 ay medikal tedavi yapılıyor ama cevap alınamıyor.
Bu hastada en uygun operasyon aşağıdakilerden hangisidir?
A) Genişletilmiş sol hemikolektomi + proktektomi + transvers kolostomi
B) Total kolektomi, rektal mukozektomi, ileal poş anal anastomoz
C) Total proktokolektomi + kalıcı ileostomi
D) Genişletilmiş sol hemikolektomi, rektal mukozektomi, ileal poş anal anastomoz
E) Genişletilmiş sol hemikolektomi + proktektomi
Ülseratif kolit tanımlanmaktadır. Ülseratif kolit tedavisinde önce ilaç tedavisi başlanır. Ülseratif kolitin medikal
tedavisinde ilk aşamada ve kronik fazında en sık kullanılan ilaç sulfasalazin’dir. Sonraki aşamada kullanılan ilaçlar
kortikosteroidlerden tacrolimusa kadar değişik immünomodulatör ajanlardır. Geniş yan etki spektrumu nedeni ile
kortikosteroidler, akut ataklar gösteren hastalarda kısa süreli olarak kullanılmaktadır.
Kortikosteroidlere dirençli bir grup hastada azotioprin etkili olabilir. Ülseratif kolitte remisyonu sürdürebilmek için
kullanılan diğer immünomodulatör ajanlar 6-merkaptopürin, methotreksat, siklosporin ve tacrolimus’tur. Antibiyotikler
sadece endikasyonu olduğunda kullanılmalıdır.
Total parenteral nütrisyonun akut dönemde faydası gösterilememiştir.
Medikal tedaviye cevap alınamazsa cerrahi tedavi gündeme gelir. Ülseratif kolitin inflamasyonu karakteristik olarak
kolon mukozasına sınırlı olduğu için kolorektumun tamamen çıkarılması küratiftir. Bu nedenle kesin cerrahi tedavi total
proktokolektomi ve kalıcı Brooke ileostomisi ile sağlanabilir.
Ancak hastalığın mukozaya sınırlı olması rektal sfinkterlerin korunabilmesine; ince barsak tutulumunun olmaması da
çıkarılan rektumu yerine geçebilecek bir ileal rezervuar oluşturulmasına olanak sağlamaktadır. Bu nedenle abdominal
kolektomi, mukozal proktektomi ve endorektal ileal poş-anal anastomozu, acil durumlarda yapılan cerrahiler hariç,
tercih edilen cerrahi yöntem olmuştur. Bununla birlikte bu ameliyattan sonra günlük dışkılama sayısının fazla olması
(yaklaşık günde 5-7 defa), geceleri olan fekal kaçak ve poşitis gibi sorunlar görülebilmektedir.
Rektumun bir kısmı çıkarılmadan yapılan subtotal kolektomi ve ileorektal anastomoz seçeneğinde kalan rektumda
inflamasyonun tekrarlama ve daha sonra kanser gelişme riski devam etmektedir.
(Cevap B)
174.Atmış yaşında bir hastada transvers kolonda polip var. Alınan biyopsi adenomatöz polip olarak geliyor ve
maligniteye rastlanmıyor.
Bu hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
61
DrTus.com 62
A) Kolostomi
B) Segmenter kolostomi
C) Total kolostomi
D) Lokal eksizyon
E) Kemoterapi
Gastrointestinal sistemde polip saptandığında tedavi endoskopik polipektomidir. Hangi tip olursa olsun adenomatöz
polipler için yeterli bir tedavidir.
(Cevap D)
175.Anal mukokutanöz çizginin bir parmak kadar uzağında bulunan 1.5x2 cm’lik rektal saplı polip tam olarak
çıkarıldıktan sonra, patoloji raporu karsinoma insitu düzeyinde villöz adenom geliyor.
Bu aşamadan sonra bu hastaya uygulanacak en uygun tedavi yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Biyopsi yerinin daha geniş olarak reeksizyonu
B) Abdominoperineal rektosigmoid rezeksiyon
C) Rektumun anterior rezeksiyonu
D) Rektuma eksternal radyoterapi
E) Đlave tedaviye gerek yoktur.
SAPLI POLIPLER
Sap çapı 1.5 cm’den küçük olan polipler saplı polip olarak adlandırılır. Saplı polipler için kolonoskopik polipektomi en
iyi tedavi yöntemidir. Saplı poliplerin çoğu kolonoskopik eksizyona uygundur. Sessil poliplerin çıkarılması sıklıkla daha
zordur. Tuzlu su ile yükseltilerek parça parça eksizyon gibi özel kolonoskopik tekniklerle çoğu sessil polip de
çıkarılabilir. Rektal sessil poliplerin trans anal eksizyonla çıkarılması tercih edilir.
Polipin baş kısmında yer alan kanserler de kolonoskopik polipektomi ile tedavi edilebilirler.
Karsinoma-in-situ veya Haggit düzey 0 lezyonlar metastaz yapmayacağı için polibin tam eksizyonu yeterli tedaviyi
sağlar, kolektomiye gerek yoktur. Hasta kolonoskopi takibine alınır.
Haggit düzey 1, 2 ve 3 invazyonu gösteren saplı poliplerde, kötü prognostik kriterler yoksa, lenf nodu metastazı veya
lokal rekürens riski düşük olduğu için polibin tam eksizyonu yeterlidir.
Eğer bir polip, histolojik olarak kötü diferensiye invazif karsinom içeriyorsa; lenfovasküler alanlarda kanser hücreleri
gözleniyorsa; metastaz şansı %10’dan fazladır, bu lezyonlar agresif olarak tedavi edilmelidir.
(Cevap E)
176.Kolonoskopi sırasında çıkan kolonda tesadüfen saptanan saplı polip eksize ediliyor. Patolojik incelemesinde polip
baş kısmında, submukozaya kadar invazyon gösteren, iyi differensiye, lenfatik ve vasküler invazyon göstermeyen,
cerrahi sınırları negatif adenokarsinom saptanıyor.
Bundan sonraki en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Sağ hemikolektomi
B) Tedavi yeterlidir
C) Total kolektomi
D) Lokal eksizyon
E) 6 ay sonra kontrol endoskopi
Sap çapı 1.5 cm’den küçük olan polipler saplı polip olarak adlandırılır. Saplı polipler için kolonoskopik polipektomi
en iyi tedavi yöntemidir.
Polipin baş kısmında yer alan kanserler de kolonoskopik polipektomi ile tedavi edilebilirler. Eğer karsinom mukozaya
sınırlı ise veya sadece baş kısmına lokalize ise lenf bezi metastazı riski %0-3’tür. Bu nedenle kolektomiye gerek
yoktur. Hasta kolonoskopi takibine alınır.
Ancak lenfatik veya vasküler invazyon varsa, kötü differensiye adenokarsinom ise, sapın cerrahi sınırı pozitif ya da
62
DrTus.com 63
(Cevap E)
177.Ülseratif koliti olan yirmi beş yaşındaki bir bayan hasta ateş, kanlı diyare ve karında hassasiyet şikayetleri ile
başvuruyor. Takip eden birkaç gün sonra kadının hastalığı artıyor; çekilen karın grafisinde transvers kolon çapı 12
cm bulunuyor, ancak peritonda serbest hava görülmüyor. Hasta medikal tedaviye cevap vermiyor, aksine durumu
gittikçe kötüleşiyor.
Bu hastada bu aşamada en uygun tedavi seçeneği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çekotomi B) Transvers kolostomi
C) Transvers kolektomi D) Total proktokolektomi ve ileostomi
E) Nazogastrik drenaj ve intravenöz sıvı, steroid ve antibiyotik verilmeye devam edilmelidir.
Hastada tariflenen komplikasyon TOKSĐK MEGAKOLON’dur ve bu durum ülseratif kolitin en önemli
komplikasyonlarından biridir ve hastalıklı kişilerin % 2-5’inde görülür.
Toksik megakolon reversibl bir olay olmasına rağmen, hastanın klinik durumu çok kötüyse ve kolon dilatasyonu denen
medikal tedavilerle ve steroid verilmesine karşın azaltılamıyorsa cerrahi girişim endikayonu vardır.
179.Bir önceki (178 numaralı) sorudaki hastada tanıyı kesinleştirmek için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Sigmoidoskopi
B) Laparaskopi
C) IVP
D) Sistoskopi
E) Hemen ameliyata alınarak karın bulgularına göre karar verilmelidir
Volvulus hava dolu barsak segmentinin kendi mezenteri etrafında dönmesidir. Strangülasyon ve gangrene yol açabilir.
Sigmoid, çekum ve transvers kolon en sık görüldüğü yerlerdir. Lökositoz, ateş veya peritoneal iritasyon
bulgularının olması gangrenöz barsak segmentinin olabileceğini düşündürür. Düz karın grafileri tanı koydurucu olabilir.
Ters U görüntüsü veya kahve çekirdeği görüntüsü tipiktir. Baryumlu lavman ile çekilen grafilerde baryum
sütunun giderek inceldiği ve bir obstruksiyon noktasında sonlandığı görülür. Bu görünüme kuş gagası deformitesi
denir. Peritoneal iritasyon bulguları, lökositoz, ateş yoksa rektosigmoidoskopi ile redüksiyon denenir.
63
DrTus.com 64
Anorektal abseler intersfinkterik bölgede bulunan anal glandların infeksiyonu sonucu gelişirler. Abse genişledikçe
değişik yönlere doğru yayılım gösterirler. Anorektal abselerin tedavisi drenaj ile sağlanır. Hastaların % 50’sinde drenaj
sonrası kür sağlanırken, diğer % 50 fistül gelişir. Absenin başladığı anal kriptten, drene edildiği yere kadar uzanan
traktüs fistülü oluşturur. Absenin tedavisinden sonra, fistülün iç ve dış ağızlarından olan, pürülan drenajın devam
etmesi, endüre traktüsün palpe edilmesi fistülü düşündürmelidir.
(Cevap D)
181.Halsizlik ve çabuk yorulma şikayetleriyle başvuran 64 yaşındaki bir erkek hastada fizik muayenede patolojik bulgu
saptanmıyor. Laboratuvar incelemelerinde serum demir düzeyi düşük, transferin düzeyi yüksek, gaytada gizli kan
pozitif olarak bulunuyor.
Sağ kolon tümörleri daha çok okült kanama sonucunda demir eksikliği anemisi ve bununla ilişkili halsizlik, yorgunluk
gibi semptomlara neden oluırlar.
(Cevap C)
182.Kırk yaşında bir erkek hasta dışkılama sırasında anal bölgede ağrı ve sonrasında damlama şeklinde kanama
yakınmasıyla başvuruyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rektum kanseri
B) Perianal fistül
C) Perianal abse
D) Kondiloma accümünata
E) Anal fissür
Anal fissür Dentat çizginin hemen distalinde, anterior veya posterior orta hatta anodermdeki yarıklardır. (çatlak) % 90
posteriorda, % 10 anteriorda bulunurlar. % 1’den daha az olarak da hem anterior hem de posteriorda bulunur.
Defakasyon sırasında ağrı, kanama ve kaşıntı olur.
(Cevap E)
183.Karın ağrısı ile başvuran yaşlı bir hastada kolonoskopi ile splenik fleksurada yama tarzında ülserasyonlar
saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Crohn koliti
B) Đskemik kolit
C) Diverkülit
D) Ülseratif kolit
E) Psödomembranöz enterokolit
Kolonda iskeminin en sık görüldüğü lokalizasyon splenik fleksuradır. Alt karın bölgesinde hafif bir ağrı vardır.
Rektumdan parlak kırmızı kan gelir. Kolonik mukoza ödemlidir ve yama tarzında ülserasyonlar vardır. Tanı çift
kontrast kolon grafisi veya kolonoskopi ile yama tarzında ülserasyonların gösterilmesi ile konulur.
(Cevap B)
64
DrTus.com 65
Cevapların hepsi omentumda tespit edilebilir, fakat en sık görüleni metastatik karsinomadır. Primer tümör kolon,
mide pankreas veya over kaynaklı olur.
(Cevap D)
185.Yaklaşık 17 yıldır oral kontraseptif kullanan 38 yaşındaki kadın hasta sağ üst kadran ağrısı ile başvuruyor.
Abdominal tomografide karaciğer sağ lob yerleşimli 4 cm çapında lezyon saptanıyor.
Bu hastadaki en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fokal nodüler hiperplazi
B) Hemanjiom
C) Hepaosellüler karsinom
D) Metastatik tümör
E) Hepatik adenom
Oral kontraseptif kullanımı ile ilişkili en sık görülen hepatiktümör adenomlardır. Hepatik adenomu olan
hastaların %50’den fazlasında 5 yıldan daha uzun süren, sürekli oral kontraseptif kullanımı saptanmış. Đlaç kesildikten
sonra da lezyon ortaya çıkabiliyor.
Adenomlar hastaların %80’ninde semptomatiktir. Ağrı ve intratümöral kanamaya bağlı kitle etkisi görülür.
Ultrasonografi ve tomografi ile tanı konulabilir.
(Cevap E)
186.Bir önceki (185 numaralı) sorudaki hasta için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ameliyat ile lezyonun çıkartılması
B) Oral kontraseptifin kesilmesi ve hastanın izlenmesi
C) Altı ay sonra yeni bir tomografi çekilmesi, büyüme yoksa bir şey yapılmaması
D) Kemoterapi ile lezyon küçültüldükten sonra ameliyat edilmesi
E) Geniş spektrumlu parenteral antibiyotikler başlandıktan sonra lezyonun drene edilmesi
Tanımlanan lezyon karaciğerin adenomudur. Adenomlarda rutin yaklaşım ameliyat ile eksizyondur; ancak son yıllarda
oral kontraseptif kullanım öyküsü olanlarda gelişen 4 cm.den küçük karaciğer adenomlarında, oral kontraseptif
kesildikten sonra lezyonun takibi, şayet küçülme varsa takibe devam edilmesi de ameliyata bir alternatif olarak
sunulmaktadır.
(Cevap A)
187.Siroza bağlı portal hipertansiyonu ve hipersplenizmi olan 50 yaşında erkek hastanın daha önce gastrointestinal
kanama öyküsünün olmadığı biliniyor.
65
DrTus.com 66
E) Takip
Böyle bir hastada yapılacak en doğru yaklaşım takiptir. Eğer portal hipertansiyona bağlı özefagial varisler varsa
hastaya proflaktik Beta blokör tedavisi verilebilir.
(Cevap E)
188.50 yaşında şişman bayan hastada ani, sağ hipokondriyak bölgede ağrı, ateşle birlikte titreme ve bulantı şikayetleri
gelişiyor. Fizik muyaenede karaciğer 3 cm palpabl, duyarlı. Laboratuarda Hb 10 mg/dl SGOT, SGPT ve bilirubin
normal, alkalen fosfataz artmış, posterior - anterior akciğer grafisinde sağ diyafragma yukan doğru itilmiş,
hareketleri kısıtlı ve kosta altında hava sıvı seviyesi görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Alveolar kist B) Hidatik kist
C) Akut viral hepatit D) Pyojenik karaciğer apsesi
E) Akut kolesistit
Karaciğer apselerinde ateş en sık rastlanan semptomdur. Genellikle titreme, terleme, bulantı - kusma ve iştahsızlık
eşlik eder. Ağrı geç bir bulgudur ve büyük, tek apselerde daha sıktır. Hepatomegali %30-60, karaciğer hassasiyeti
%50 görülebilir. Sarılık nadiren gözlenebilir. 18000-20000 arası lökositoz olağandır. Anemi gözlenebilir.
Karaciğer fonksiyon testleri diagnostik değildir. Alkalen fosfataz yüksekliği en sık gözlenen anormalliktir.
Hipoalbuminemi sabit bir bulgu değildir. Sağ diyaframda yükselme ve hareket kısıtlılığı saptanabilir.
(Cevap D)
189.Kırkiki yaşında erkek hasta halsizlik, ateş ve sağ üst kadranda ağrı yakınmasıyla başvurmuştur. Anamnezinde 1
hafta önce geçirilmiş kanlı ishal bulunan hastanın yapılan USG’sinde karaciğerin sağ lobunda tek solid bir kitle
saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Shistosoma mansoni enfeksiyonu
B) Kolanjiyosellüler karsinom
C) Karaciğer kist hidatiği
D) Amibik karaciğer absesi
E) Karaciğerde hemanjom
Amibik karaciğer apseleri, amibik kolitten sonra, barsak duvarındaki ülserden portal ven yolu ile karaciğere ulaşan
amipler tarafından meydana getirilir. Genellikle tek, büyük, sağ lob yerleşimli, kırmızı-kahverengi likefiye materyal ile
dolu bir apsedir.
Ateş ve ağrı esas semptomlardır. Ateş piyojenik apsedeki düzeylere ulaşmaz. Hepatomegali ve karaciğer hassasiyeti
her zaman vardır.
(Cevap D)
190.Altmışdört yaşında bir erkek hastada serum alfa feto protein (AFP) düzeyi 450 mg/ml olarak saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pyojenik karaciğer absesi
B) Karaciğer fokal nodüler hiperplazi
C) Bilier siroz
D) Primer karaciğer kanseri
E) Metastatik akciğer kanseri
Alfa fetoprotein hepatosellüler karsinom için en karakteristik tümör marker’ı olup, Afrika’da %75 olguda, Batı’da %30
olguda yüksek bulunur. Metastatik karaciğer tümörlerinde ve diğer seçeneklerde serum AFP’i negatiftir, primer tümörle
ilişkili tümör marker’ı yükselir.
(Cevap D)
66
DrTus.com 67
191.Altmış yaşında erkek alkolik hasta hematemez şikayeti ile hastaneye başvuruyor. Kan basıncı 100/80 mmHg, fizik
muayenede splenomegali ve asit saptanıyor. Başlangıç hematokrit değeri %25, N/G tüpten 300 ml kan geliyor.
Başlangıç resüsitasyonundan sonra hastaya yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özefageal balon tamponadı B) Baryumlu film
C) Selektif anjiografi D) Özefagogastroskopi
E) Eksploratif laparotomi
192.Bir önceki (191 numaralı) sorudaki hastaya tanı konulduktan sonra ilk tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Đntravenöz vazopressin B) Endoskopik skleroterapi
C) Acil portokaval şant D) Acil özefageal transeksiyon
E) Özefageal balon tamponadı
Hastada splenomegali ve asit olması portal hipertansiyonu düşündürüyor. Portal hipertnasiyonlu hastalarda üst
gastrointestinal sistem kanamalarının %50’si varislere, yaklaşık %30’u gastrit, %10-15’i peptik ülsere bağlı olabilir.
Kesin tanı özefagogastroskopi ile konulur. Tedavi de yine endoskopik olarak skleroterapi veya band ligasyonu ile
sağlanır.
(Cevap 191-D, 192-B)
193.Siroza bağlı portal hipertansiyonu ve hipersplenizmi olan 50 yaşında erkek hastanın daha önce gastrointestinal
kanama öyküsünün olmadığı biliniyor.
Böyle bir hastada yapılacak en doğru yaklaşım takiptir. Eğer portal hipertansiyona bağlı özefagus varisleri varsa
hastaya proflaktik Beta blokör tedavisi verilebilir.
(Cevap E)
194.Seksen yaşlarında daha önce hiç hastaneye yatırılmamış bir hasta ince barsak obstruksiyon bulgu ve belirtileri
başvuruyor.
Bu hastada, aşağıdaki klinik bulgulardan hangisi obstruksiyon nedeninin saptanmasına en çok yardım
eder?
A) Hematemez B) Aerobilia
C) Lökositoz D) Pelviste palpe edilen kitle
E) ADKG’de hava-sıvı seviyelerinin saptanması
Direk karın grafisinde hava-sıvı seviyelerinin saptanması hastada obstrüksiyon olduğunu gösterir. Ama
obstrüksiyonun nedeni konusunda bilgi vermez. Daha önce hastaneye yatmamış olduğuna göre hastanın
obstrüksiyonunun nedeni adhezyon olamaz.
Lökositoz obstrüksiyonun nedeni konusunda bilgin vermez. Strangülasyon gelişmekte olduğunu düşündürebilir.
67
DrTus.com 68
Bu hastada aerobilia saptanması safra taşı ileusu tanısını büyük ölçüde koydurur. Çünkü hastada aerobilianın diğer
olası nedeni olan biliyoenterik anastomoz da, ameliyat geçirmemiş olduğu için olamaz.
(Cevap B)
195.Sağ üst kadranda 24 saattir devam eden karın ağrısı şikayeti ile acil servise başvuran 50 yaşında erkek hastanın
yapılan muayenesinde sağ subkostal hassasiyetin olduğu, karnın geri kalan bölgelerinin yumuşak olduğu, ateşinin
38.5°C olduğu saptanıyor.
Karaciğer fonksiyon testleri normal olarak bulunan hastaya bundan sonraki aşamada yapılacak en uygun
tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) ERCP
B) Abdominal ultrasonografi
C) Tanısal laparoskopi
D) Endoskopik ultrasonografi
E) Kolesintigrafi
Sağ üst kadran ağrı ve hassasiyeti olan hastada en olası tanı akut taşlı kolesistittir. Abdominal ultrasonografi akut
kolesistit tanısı doğrulamada ve taşı göstermede çok duyarlıdır.
Kolesintigrafi de akut kolesistit tanısınde çok duyarlı olmasına rağmen pratik olmaması, zaman gerektirmesi,
ultrasonografiye göre daha az anatomik detay sağlaması ve safra taşı varlığını gösterememesi kullanımını
sınırlamaktadır.
(Cevap B)
196.Kırkiki yaşında bir kadın hasta sağ üst karın bölgesinde birden başlayan ve sağ omuza vuran ağrı bulantı ve
kusma şikayeti ile başvuruyor. Yapılan muayenesinde sağ üst kadranda hassasiyet tespit ediliyor. Hafif ateşi ve
orta derecede lökositozu olan hastanın, serum amilazı normal bulunuyor.
68
DrTus.com 69
Klinik ve laboratuvar olarak tıkanma sarılığı düşünülen bir hastada eğer ultrasonografi safra yollarında dilatasyon
görmezse sklerozan kolanjitten şüphelenilmelidir (40 yaş civarı erkek hasta…). Bu aşamada ERCP, PTK gibi invaziv
yöntemlerden önce MRCP yapılmalıdır.
(Cevap D)
198.Bir önceki (197 numaralı) sorudaki hastada yapılan tetkik sonunda safra yollarında yer yer daralmalar tespit
ediliyor.
Bu hasta için aşağıdaki ifadelerden hangisi en doğrudur?
A) Kortikosteroid tedavisi ile çoğu hastaların çoğunda yüz güldürücü sonuçlar alınabilir.
B) Endoskopik sfinkterotomi ile tedavisi genellikle mümkündür.
C) Endoskopik yol başarılı olmaz ise safra yollarının ameliyatla drenajı kesin tedavi sağlar.
D) Kesin tanı yöntemi karaciğer biyopsisidir.
E) Bu hastalarda diyabetus mellitus genel popülasyondan daha sık görülür.
Primer sklerozan kolanjit 40 yaş civarı erkeklerde daha sık görülür. Đlerleyici bir hastalıktır hemen her zaman biliyer
siroz ile sonlanır. Karaciğer biyopsisi ile tanı konur. Etkin bir medikal tedavisi yoktur. Tek geçerli tedavi karaciğer
transplantasyonudur.
(Cevap D)
199.39°C ateş, titreme, karın ağrısı ve sarılık yakınmaları ile acil servise başvuran 62 yaşında kadın hastada
en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karaciğer apsesi
B) Akut kolanjit
C) Pankreatit
D) Pankreas başı kanseri
E) Akut kolesistit
200.Bir önceki (199 numaralı) sorudaki hastada ilk yapılacak tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Abdominal ultrasonografi
B) Oral kolesistografi
C) Kolesintigrafi
D) ERCP
E) PTK
Daha önceden safra taşı tanısı konmamış hastalarda ultrasonografi faydalıdır, kolanjitte obstrüksiyonun en sık nedeni
olan safra kesesi taşının, dilate kanalların gösterilmesini, obstrüksiyonun kesin yerinin belirlenmesini sağlayabilir.
Nadiren nedeni de saptayabilir.
Kesin tanı yöntemi ERCP’dir. ERCP’nin yapılamadığı durumlarda PTK endikasyonu vardır.
Hem ERCP hem de PTK obstruksiyonun yerini ve nedenini saptar, safra kültürünün alınmasını, varsa safra taşının
çıkarılmasını ve safra yollarının drene edilmesini sağlar.
(Cevap A)
201.Koagülopatisi ve sarılığı olan hastanın ultrasonografisinde intrahepatik ve ekstrahepatik safra kanalları dilate
görülüyor.
Bu hastada tanı amacıyla bu aşamada aşağıdakilerden hangisi yapılması en uygundur?
A) Direkt batın grafisi
69
DrTus.com 70
B) Kolesistografi
C) Bilgisayarlı tomografi
D) ERCP
E) Đntravenöz kolanjiografi
Kolestaz şüphesi olan hastalarda safra yollarının gösterilmesinde primer görüntüleme yöntemleriyle ekstrahepatik
tıkanıklık bulguları saptandığında eğer lezyonun düzeyi ve nedeni aydınlatılamamışsa PTK veya ERCP yapılmalıdır.
Her iki yöntem de benzer bulgular verir. Duodenum ve ampulla vaterinin endoskopik değerlendirilmesi, bu bölgeden
biyopsi alınması, safra ve pankreatik kanalların gösterilmesi gerektiğinde ise ERCP yapılır.
(Cevap D)
202.Đleri derece solunum yetmezliği nedeniyle dahiliye yoğun bakım ünitesinde yatan 60 yaşındaki bir erkek hastada
karın ağrısı nedeniyle yapılan karın ultrasonografisinde perikolesistik sıvı, safra kesesi duvar kalınlığında artış ve
hidropik safra kesesi saptanıyor.
Hastada var olan akut akalkülöz kolesistit için cerrahi olarak (laparoskopik ya da açık kolesistektomi) yapılması eşlik
eden ileri solunum problemi yüzünden mortalite sebebi olabileceğinden, böyle hastalara perkütan kolesistostomi ve IV
antibiyotik tedavi kombinasyonu çok daha uygun bir yöntemdir.
(Cevap C)
203.Koroner by-pass ameliyatı sonrası solunum yetmezliği nedeni ile respiratöre bağlanan 75 yaşındaki erkek
hastada bir süre sonra sağ üst kadranda ağrı gelişiyor. Beyaz küresi 16800/mm3 ve ateşi olan hastanın abdominal
ultrasonografisinde safra kesesinin hidropik olduğu ama içinde taş bulunmadığı saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pnömoni
B) Akut pankreatit
C) Akut taşsız kolesistit
D) Pankreas başı kanseri
E) Subhepatik apse
Sağ üst kadran hassasiyeti, Ateş, hidropik safra kesesi bize akut kolesistit tanısını düşündürür. Lökositozun
bulunmasıda bunu destekleyen diğer bir bulgudur.
Akalkülöz kolesistit: Safra taşı yokken gelişen, safra kesesinin akut inflamasyonudur. Patogenezi tam olarak
bilinmemektedir. Travmalı hastalarda, bazı ameliyatlardan sonra, yanıktan sonra, sepsisli hastalarda, çoklu organ
yetmezliği olan kritik hastalarda gelişebildiği gösterilmiş. Bu durumdaki bir hastaya major bir cerrahi girişim yerine
pertükan drenaj tercih edilir.
(Cevap C)
204.Bir önceki (203 numaralı) sorudaki hastada en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sistemik antibiyotik tedavisi
B) Nazogastrik takılması ve uygun antibiyotik tedavisi
C) Acil kolesistektomi
D) Đntravenöz sıvı tedavisi, nazogastrik drenaj
70
DrTus.com 71
E) Kolesistostomi
(Cevap E)
205.Karın ağrısı olan diabetik, 70 yaşındaki, erkek hastada ayakta direk karın grafisinde hava sıvı seviyesi, büyük
safra yollarında hava saptanıyor.
Amfizamatöz kolesistit daha çok ileri yaş, diabetik, erkek hastalarda görülür ama bu hastalarda intestinal obstruksiyon
kliniği yoktur. Kolesistit kliniği belirgindir.
(Cevap B)
206.Karın ağrısı, bulantı, kusma şikayetleri ile gelen hastada ayakta direk karın grafisinde safra yollarında hava ve
barsakta hava sıvı seviyeleri saptanıyor.
Đntestinal obstruksiyon semptom ve bulguları ile başvuran bir hastada safra kesesi veya safra yollarında hava varsa
öncelikle safra taşı ileusu düşünülmelidir. Fistül yolu ile barsağa geçen taşlar ince barsakların en dar yeri olan terminal
ileumda obstruksiyonlara neden olabilmektedir.
(Cevap A)
207.Kırksekiz yaşında bir kadın hasta ikter nedeni ile hastaneye başvuruyor. Radyolojik bulgular sklerozan kolanjiti
destekliyor. Hastanın öyküsünden uzun süredir diaresi olduğu ve bu nedenle defalarca steroid tedavisi aldığı
öğreniliyor.
Bu hasta için en olası klinik tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pernisiyöz anemi
B) Ülseratif kolit (ÜK)
C) Çöliak hastalığı
D) Karaciğer sirozu
E) Crohn hastalığı
Sklerozan kolanjit nadirdir ve genellikle hayatın 3. ve 4. dekadında görülür. Çoğu otoimmün hastalıktan farklı olarak
erkeklerde daha sık görülür. Başta ülseratif kolitis olmak üzere granülomatöz barsak hastalıkları ile retroperitoneal
fibrozis ve mediastinel fibrozis ile birlikte sklerozan kolanjit görülebilmektedir.
Sklerozan kolanjit, ülseratif kolitin en korkulan barsak dışı bulgusu olup, kolektomiden sonra da düzelmez. Kolonik
displazi ve kanser gelişme riski de sklerozan kolanjitin eşlik ettiği olgularda daha sıktır.
(Cevap B)
71
DrTus.com 72
208.Kırkiki yaşında erkek hasta genellikle yemek öncesi dönemde gelişen konfüzyon, oryantasyon bozukluğu ve
davranış bozukluğu atakları nedeni ile başvuruyor. Yemek sonrası bu yakınmaların düzeldiği belirtiliyor.
Alkol ve ilaç kullanmayan hasta ile iligili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Hastanın açlık serum insülin/glukoz oranı yükselmiştir
B) Büyük olasılıkla tek benign tümörü vardır
C) Reaktif hipogliseminin nedeni glukagon salgılayan adacık hücre tümörüdür
D) Açlıkta kan glukoz düzeyi muhtemelen 50 mg/dL’nin altındadır
E) Cerrahi tedavi gerekir
Sorudaki hastada semptomların yemek öncesi dönemde görülüp yemek sonrasında düzelmesi hipoglisemi ile ilişkili
olduğunu düşündürüyor. Bu endojen hiperinsülinizmin en önemli nedeni olarak insülinomayı akla getiriyor. Đnsülinoma
beta hücrelerinden köken alan ve en sık görülen adacık hücre neoplazmıdır. Đnsülin üreten bir tümör olduğu için
hipogilisemi ile ilişkili semptomlara yol açar. Yaklaşık %80’i tek ve benigndir. %15’i malign, %5’i MEN I sendromu ile
ilişkilidir.
Klasik olarak Whipple triadı bulunur: açlıkta ortaya çıkan hipoglisemik semptomlar, semptomatik durumlarda kan
şekeri 50 mg/dl’nin altına düşer, intravenöz glukoz verilmesini takiben semptomlarda düzelme görülür.
En önemli tanısal test açlık hipoglisemisi ve bununla uyumsuz olarak serum insülin yükselmesinin gösterilmesidir.
Hasta aç bırakılır ve her 6 saatte bir kan glukozu ve insülin düzeyleri ölçülür. Test, açlık hipoglisemisi ya da
semptomlar ortaya çıkana kadar ya da en fazla 72 saat sürdürülür.
Tedavi cerrahi olarak tümörün çıkarılmasıdır.
(Cevap C)
209.Hafif bir diabeti, kilo kaybı, anemisi, alt ekstremitede trombofilebiti ve değişik yerlerde nekrotik eritemleri
olan bir hastada tanı aşağıdakilerden hangisinin serum düzeyine bakılarak konulabilir?
A) Đnsülin
B) Gastrin
C) Glukagon
D) VIP
E) Somatostatin
Glukagonoma, α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan adacık hücre tümörüdür. Özellikle bacaklarda ve
perinede yer değiştiren nekrolitik dermatit, kilo kaybı, stomatit, hipoaminoasidemi, anemi ve hafif DM ile karakterize bir
sendromdur. Venöz trombozis ve pulmoner emboliye eğilim artar. Tanı plazma glukagon düzeylerinin artması ile
doğrulanır.
(Cevap C)
210.Günde 10-15 kez çay renginde, mukus içermeyen diare nedeni ile başvuran 47 yaşındaki kadın hastanın
tetkiklerinde gaytada potasyum ve bikarbonat oranının yüksek olduğu saptanıyor. Sigmoidoskopi, baryumlu kolon
ve üst gastrointestinal grafileri normal, bazal ve uyarılmış asit sekresyonu çok azalmış, idrarda 5-ĐAAdüzeyleri
normal olan hastanın süperior mezenterik anjiografisinde pankreas başında küçük bir tümör saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zollinger-Ellison sendromu
B) Karsinoid sendrom
C) Pankreatik kolera
D) Villöz adenom
E) Đnflamatuar barsak hastalığı
Bikarbonat ve potasyumdan zengin ciddi daireye neden olan pankreas tümörü, pankreatik kolera da denilen,
vipoma‘dır. Bu sendromda neden %80-90 pankreasın vazoaktif intestinal peptid (VIP) salgılayan adacık hücre
tümörüdür. Geri kalanı retroperitoneal sempatik zincir veya adrenal medulladaki ekstrapankreatik tümörler ile
ilişkilidir.
Bu hastalarda ciddi diareye bağlı metabolik asidoz, hipokalemi gelişir. Ciddi daireye neden olabilecek diğer
72
DrTus.com 73
nedenlerden Zollinger-Ellison sendromu, bazal ve uyarılmış asit sekresyonu çok azalmış olduğu için ekarte edilebilir.
Đdrarda 5-ĐAAdüzeylernin normal olması karsinoid sendrom olasılığını da kaldırmaktadır.
(Cevap C)
211.Hafif bir diabet, malabsorbsiyon, diare ve kolelitiazis ile karakterize pankreas adacık tümörü
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Somatostatinoma B) Đnsülinoma
C) VIPoma D) Glukagonoma
E) Gastrinoma
(Cevap A)
212.Akut pankreatit tanısı ile hastaneye yatırılıp, tedavi edilen bir hastada tedavinin 5. gününde tekrar karın
ağrısı başlıyor. Kan amilaz düzeyleri yeniden yükselen hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi
düşünülmelidir?
A) Pankreatik asit
B) Pankretik nekroz infeksiyonu
C) Psödokist
D) Pankreatik apse
E) Kronik pankreatit
CT psödokist şüphesi olan hastaların ilk değerlendirmesinde kullanılmalı, takipleri USG ile yapılmalıdır. ERCP cerrahi
öncesi yapılacak tetkiklerden biridir. Rutin olarak yapılmamalıdır.
Komplikasyonları:
• Hemoraji (%6)
• Rüptür (%7)
• Infeksiyon (%14)’dur.
(Cevap C)
213.Önceden sağlıklı olduğu bilinen 75 yaşında bir kadın hasta erken doygunluk ve karında şişlik yakınması ile
geliyor. Abdominal tomografisinde pankreas gövde lokalizasyonunda, 13 cm çapında, düzgün sınırlı kistik kitle
saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pankreatik psödokist
B) Pankreatik adenokarsinom
C) Pankreatik kistadenokarsinom
D) Retroperitoneal lenfoma
E) Pankreatik seröz kistadenom
Pankreatit öyküsü olmayan yaşlı bir hastada psödokist olma şansı düşüktür, bu yaş grubunda benign neoplaziler de
daha nadirdir.
Boyutunun da büyük olması nedeni ile bu kistik lezyon büyük olasılıkla kistadenokanserdir. Bunlar genellikle gövde,
kuyruk yerleşimli, duktal kanserlerden daha büyük boyutlara ulaşabilen ve genellikle belirgin ağrı ve kilo kaybına
neden olmayan lezyonlardır.
(Cevap C)
214.Kırk sekiz yaşında bir erkek acil polikliniğe şiddetli epigastrik ağrı, bulantı-kusma nedeniyle başvuruyor. Karın
muayenesinde yaygın hassasiyet saptanan hastanın lökosit sayısı 16.000/mm3, plazma amilaz değeri çok yüksek,
total bilirubin 1.2 mg/dL, direkt bilirubin 0.4 mg/dL bulunuyor.
73
DrTus.com 74
(Cevap E)
215.Altmışaltı yaşında kadın yasta 10 gündür devam eden ve giderek artan sarılık ve bel ağrısı şikayetleriyle
başvuruyor. Fizik muayenesinde safra kesesi ağrısız olarak ele geliyor. Rektal muayenede ise akolik gayta
saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut kolesistit
B) Pankreas başı karsinomu
C) Pankreatik psödokist
D) Safra kesesi karsinomu
E) Klatskin tümörü
Pankreas başı karsinomlannın yaklaşık %75’inde obstruktif sarılık, kilo kaybı ve derin yerleşimli karın ağrısı
mevcuttur. Sırt ağrısı olduğunda (%25) daha kötü prognoza işaret eder. Çünkü tümörün retroperitoneal invazyonuna
bağlıdır. Sanlığa kaşıntı eşlik edebilir. Kolanjit nadirdir. (%10) Hastaların yaklaşık %20’sinde ani başlayan diabet
gelişebilir. Gövde ve kuyruk tümörleri daha geç dönemde semptom verdikleri için daha geç teşhis edilirler.
Courvoisier bulgusu, sarılıklı bir hastada distandü ve palpable safra kesesi bulunmasıdır, pankreatik neoplazma
bağlı distal biliyer obstruksiyonu akla getirmelidir; malign obstruksiyonu düşündürür ve hastaların sadece %25’inde
bulunur.
(Cevap B)
216. Kırk yaşındaki erkek hasta, 12 saattir süren karın ağrısı ve bulantı-kusma yakınması ile acil servise başvurdu.
Genel durumu orta, vücut ısısı artmış ve taşikardik olan hastanın alkolik olduğu ve son 20 yıldır sigara içtiği
öğrenildi. Fizik muayenede difüz hassasiyet saptandı. Vital bulguları ateşi 38.6 0C, nabız: 110/dak, solunum
28/dak, kan basıncı: 140/70 mmHg bulunuyor.Laboratuvar incelemelerinde: Beyaz küre: 22400/mm3, Hb:12.4
gr/dL, LDH: 676 U/mL, SGOT: 658 U/mL, Kan şekeri: 435 gr/dL, amilaz: 3244 U/mL, trigliserid: 1175 mg/dL,
kolesterol:972 mg/dL, Ca: 5.6 mg/dL, potasyum: 2.92 mg/dL, idrarda keton:++. CVP: 0’ın altında saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Diabetik ketoasidoz
B) Peptik ülser perforasyonu
C) Akut pankreatit
D) Mezenterik iskemi
E) Đntestinal obstrüksiyon
217. Bir önceki (216 numaralı) sorudaki hastada aşağıdaki etyolojik faktörlerden hangisi sorumludur?
A) Hiperamilazemi, alkol-sigara, hipokalsemi
B) Hiperparatiroidizm, diabetik ketoasidoz
C) Hipovolemi, hipokalemi, hipokalsemi
D) Hiperlipidemi, alkol
74
DrTus.com 75
218.Yukarıdaki (216 numaralı) sorudaki hastanın ilk tedavisi için aşağıdakilerden hangisi uygun değildir?
A) Kalsiyum ve potasyum replasmanı
B) Đntravenöz hidrasyon
C) Total parenteral nütrisyon
D) Mini-insülin
E) Nazogastrik dekompresyon
219. Yukarıdaki (216 numaralı) sorudaki hastada; ilk gelişte hastanın Ranson skoru nedir?
A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5
220.Yukarıdaki (216 numaralı) sorudaki hastada komplikasyon olarak en sık aşağıdakilerden hangisi
görülebilir?
A) Pankreas nekrozu
B) Pankreas apsesi
C) Psödokist
D) Kronik pankreas
E) Pankreas adenokarsinomu
Hastada karın ağrısı, bulantı-kusma ve karında yaygın hassasiyet saptanması; alkolizm öyküsü, hiperlipideminin
bulunması; amilaz yüksekliği akut pankreatiti düşündürüyor.
Akut pankreatit tedavisinde pankreası istirahati almak için ağızdan beslenmeyi kesmek, nazogastrik dekompresyon,
sıvı-elektrolit tedavisi; hiperglisemi için insülin tedavisi gerekebilir. Total parenteral nütrisyon gerekli değildir.
75
DrTus.com 76
Yaş hariç diğer 4 kriter pozitif, bu da ciddi bir pankreatitin söz konusu olduğunu düşündürüyor. Bu nedenle tedavide
peritoneal lavaj, özellikle de kardiyak yan etkileri azaltmak için yapılabilir.
221.Üst karın ağrısı ve hiperamilazemi ile başvuran 40 yaşındaki kadın hastada hiperamilazemi
aşağıdakilerden hangisi ile ilişkili olamaz?
A) Akut pankreatit
B) Pernisiyöz anemi
C) Perfore peptik ülser
D) Aort anevrizması rüptürü
E) Parotidit
222.Tedaviye dirençli ve atipik yerleşimli ülserleri olan ve kan gastrin düzeyleri yüksek olarak saptanan hastanın
çekilen abdominal tomografisinde pankreas baş kısmında 2 cm boyutunda kitle ve karaciğer sağ ve sol lobunda
çok sayıda nodül olduğu bulunuyor.
Bu hastada en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pankreatikoduodenektomi
B) Radyoterapi
C) Proksimal gastrik vagotomi
D) Omeprazol tedavisi
E) Total gastrektomi
Tedaviye dirençli ve atipik yerleşimli ülserler ve kan gastrin düzeylerinin yüksek olması gastrinomayı düşündürüyor.
Sporadik gastrinomaların hepsinde metastatik hastalık olmadığı sürece cerrahi eksplorasyon gereklidir ve mümkünse
tumor çıkarılır.
Tümörün lokal invazyon ya da metastatik hastalık nedeni ile çıkarılamdığı durumlarda asit sekresyonunu inhibe etmek
üzere proton pompa inhibitörü tedavisi tercih edilir.
Bu tedaviye dirençli ve sık sık komplikasyon gelişen olgularda hedef organı ortadan kaldırmak üzere total gastrektomi
yapılabilir.
(Cevap D)
223. Epigastrik karın ağrısı ile acil servise başvuran 36 yaşındaki kadın hastada serum amilaz ve alkalen fosfataz
düzeylerinin yüksek olduğu, safra kesesinde taş bulunduğu saptanıyor. Sıvı ve analjezi tedavisi sonrası hızla
düzelen hastanın 48 saat sonra bakılan serum amilaz ve alkalen fosfataz düzeylerinin normale döndüğü, karın
muayenesinde hassasiyetin azaldığı bulunuyor.
Bu aşamadan sonra bu hastada en uygun tedavi seçeneği aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Sekiz hafta sonra elektif kolesistektomi yapılması
B) Takip
C) Hemen endoskopik sfinkterotomi ve 8 hafta sonra kolesistektomi
76
DrTus.com 77
Hastada akut pankreatit kliniği tarif edilmiş. Akut biliyer pankreatitin tedavisi medikaldir. Ancak safra kesesindeki taş
bir komplikasyona yol açmış olduğu için artık kolesistektomi endikasyonu doğmuştur. Aynı hospitalizasyonda,
genellikle ilk girişten 4-6 gün sonra, kolesistektomi yapılır. Operatif kolanjiografi çekilir ve koledok taşı varsa
çıkarılmalıdır.
(Cevap D)
224.Sarılık ve epigastriumda ağrı şikayeti ile gelen hastada dışkıda gizli kan testi pozitif bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pankreas başı kanseri
B) Ampulla Vateri kanseri
C) Sağ kolon kanseri
D) Mide kanseri
E) Safra kesesi kanseri
Ampulla vateri karsinomları periampuller bölge karsinomlarının yaklaşık %10’nu oluşturur. Pankreas karsinomlarına
benzer semptomları vardır. Obstrüktif sarılık daha erken ortaya çıkar. Ağrı ve kilo kaybı daha az belirgindir.
Sarılık, tümörün dökülmesi ile ilişkili olarak dalgalı bir seyir gösterir.
Bazen bu tümörleri, pankreas karsinomlarından ayırmak ameliyat sırasında bile mümkün olmayabilir.
(Cevap B)
225.Daha önce hiçbir şikayeti olmayan 75 yaşındaki bir kadın hasta iki aydır süren kilo kaybı, halsizlik, sarılık ve
sırtına vuran sağ üst kadran ağrısı yakınmaları ile başvuruyor. Yapılan fizik muayenede safra kesesi ağrısız
olarak ele geliyor.
Bu hastada tanı koymak için ilk yapılması gereken en uygun tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Endoskopik retrograt pankreatografi (ERCP)
B) Bilgisayarlı karın tomografisi
C) Perkütan transhepatik kolanjiografi
D) Manyetik rezonans görüntüleme
E) Selektif anjiografi
Pankreas kanserlerinin %75’i pankreas başında, %25 gövde ve kuyrukta görülmektedir. Pankreas başı
karsinomlarının yaklaşık %75’inde obstrüktif sarılık, kilo kaybı ve derin yerleşimli karın ağrısı mevcuttur. Sırt ağrısı
olduğunda (%25) daha kötü prognoza işaret eder. Çünkü tümörün retroperitoneal invazyonuna bağlıdır.
Courvoisier bulgusu sarılıklı bir hastada distandü ve palpable safra kesesi bulunmasıdır. Malign obstrüksiyonu
düşündürür ve hastaların sadece %25’inde bulunur. Pankreasın görüntülenmesindeki en iyi yöntem tomografi olduğu
için pankreas kanseri tanısında da öncelikle tomografi tercih edilir. Bu tanısal değilse ERKP de yapılır. Đkisinde kitle
saptanamazsa hasta takibe alınır.
(Cevap B)
226.Yetmişbeş yaşında kadın hasta kolesistektomiden sonra ateş, sağ üst kadran ağrısı, sağ diafragma yüksekliği ve
sağ bazalde sıvı saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Koledokolitiasis
B) Subhepatik apse
C) Sağ alt lob pnömonisi
D) Đnterloop apse
77
DrTus.com 78
E) Toksik hepatit
227.Bir önceki (226 numaralı) soruda hastanın tedavisi öncelikle aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
Lokalize pürülasyon bir kez oluşunca mutlaka drene edilerek tedavi edilmelidir. Günümüzde karın içi apselerin
çoğunun tedavisinde ultrasonografi veya tomografi kılavuzluğunda yapılan perkütan drenajlar tercih edilmektedir.
228.Ani başlayan karın ağrısı ile acil servise başvuran 30 yaşındaki erkek hastanın fizik muayenesinde karında yaygın
olarak hassasiyet ve rijidite saptanıyor.
Bu hastanın tanısında öncelikle yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Abdominal ultrasonografi
B) Abdominal tomografi
C) Anjiografi
D) Akciğer grafisi
E) Laparotomi
Orta yaş grubu erkek hastada ani başlayan karın ağrısı ve yaygın hassasiyet ve rijidite peptik ülser perforasyonunu
düşündürmelidir. Peptik ülser perforasyonu tanısı da en iyi akciğer grafisinde diafragma altında serbest havanın
saptanması ile konulur.
(Cevap D)
229.Otuzüç yaşındaki erkek bir hasta künt batın travması nedeniyle splenektomi yapılmasından 10 gün sonra derin
nefes almak ile artan üst batın ve alt göğüs ağrısından şikayet etmektedir. Anorektik olmasına rağmen
dolaşabilmekte ve tatmin edici gelişim geçirmektedir. Fizik muayanede rektal ateşi 38.20C ve sol aciğer bazalinde
solunum seslerinin azaldığı bulunuyor. Batın yarası iyi iyileşmekte, barsak sesleri aktiftir ve peritoneal bulgular
yoktur. Rektal muayene (tuşe rektal) negatiftir. Lökosit sayısı 12.500 /mm3’tür ve sola kayma vardır. Akciğer
grafisi sol akciğer alanında düz atalektazi göstermektedir. Batın grafisi barsak gazlarında nonspesifik görünüm ile
sol üst kadranda hava-sıvı seviyesi göstermektedir. Serum amilazı desilitrede 15 somogi unitesidir
(normali: 60 ile 180)
78
DrTus.com 79
D) Pankreatit
E) Pulmoner embolizm
230. Bir önceki (229 numaralı) sorudaki hastada bu aşamada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Observasyon
B) Galyum sintigrafisi
C) Akciğer sintigrafisi
D) Abdominal ultrasonografi
E) Lokal yara eksplorasyonu
Đntraabdominal abselerin klinik bulgusu belirtileri sıklıkla minimaldir. Bununla beraber, başlangıçta aralıklı veya ani
yükselen, nükseden veya süregen ateş tüm hastalarda bulunur, lökositoz ve lökosit sayımında sola kayma da vardır.
Paralitik ileus, abdominal distansiyon, anoreksi ve kusma da olabilir.
Subfrenik abselerde, üst batın ve alt göğüste ağrı ile solunum güçlükleri bulunabilir. Bu halde röntgende düz
atelektazi veya plevral effüzyon diafragmanın hastalıklı tarafının üstünde hastaların % 90’ında gözükebilir, abse içinde
% 25’inde anormal hava-sıvı seviyesi görülür.
Pulmoner embolizm ve pankreatit aynı klinik bulguların muhtemelen nedenleri olabilirlerse de, takdim edilen
hastadaki sol üst kadranda anormal hava-sıvı seviyesini izah etmezler. Sonuçta muhtemel sol subfrenik abse tanısı
konulmuştur. Bu durum splenektomiler sonrasında oluşabilir. Ultrasonografi abselerin çoğunu görüntüler.
(Cevap B)
232.Elli yaşındaki erkek hastada fizik incelemede, rastlantısal olarak, asemptomatik tiroid nodülü saptanıyor. Nodül iyi
sınırlı ve karakterlidir. Servikal lenfadenopati saptanmayan, ailesel olarak tiroid malignite öyküsü bulunmuyor.
Bu hastada tiroid büyümesi yaratan lezyonun yapısı hakkında aşağıdaki yöntemlerin hangisi ile en iyi
bilgi edinilebilir?
A) 99 m TC tiroid sintigrafisi
B) 131 t tiroid sintigrafisi
C) Tiroid ultrasonografisisi
D) Tiroid ince iğne aspirasyonu biyopsisi
E) Serum tirokalsitonun düzeyi
Tiroid nodüllerinin değerlendirilmesinde ve ameliyat kararının verilmesinde en önemli test tiroid ince iğne aspirasyon
biyopsisidir (TĐĐAB)
(Cevap D)
233.Tiroidinde palpe edilen nodül ile başvuran, 30 yaşındaki kadın hastanın sintigrafisinde tek, soğuk nodül
saptanıyor.
Bu hastanın tanısı aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Karsinom
B) Fonksiyon göstermeyen adenom
C) Tiroid kisti
79
DrTus.com 80
D) Kolloid nodül
E) Otonom folliküler adenom
Karsinomların çoğu tek, soğuk nodül olarak gözükürler. Fonksiyon göstermeyen adenomlar, kist ve nodüller de
sintigrafik olarak soğuk nodüllerdir. Otonom fonksiyon gösteren adenomlar ise sintigrafik maddeyi tutar ve sıcak nodül
olarak saptanırlar.
(Cevap E)
234.Fizik muayenesinde tiroid sağ lobunda 2.5 cm boyutunda nodül saptanan hastanın klinik olarak asemptomatik
olduğu öğrenildi. Tiroid sintigrafisinde foksiyon göstermeyen nodül saptanan hastanın ince iğne aspirasyon
biopsisi sonucu folliküler neoplazm olarak rapor ediliyor.
Tiroid ince iğne aspirasyon biopsisi (TĐĐAB) ile folliküler adenom-karsinom ayırımını yapmak mümkün değildir.
Folliküler neoplazi olarak rapor edilen hasta adenom da karsinom da olabilir. Bu nedenle TĐĐAB ile folliküler lezyonu
olduğu saptanan hastalara isthmus ve piramidal lobu da içerecek şeklilde tiroid lobektomi yapılmalıdır. Patolojik in-
celeme sonucu adenom ise tedavi yeterlidir; eğer karsinom ise standart tedavi yaklaşımı bilateral total tiroidektomidir.
(Cevap D)
235.Tiroidinde soğuk nodülü olan bir hastanın, bu nodülünden yapılan biopside “amiloid” pozitif olduğu bulunuyor.
Arasıra hipertansif atakları saptanıyor.
Bu hastanın ameliyata alınmadan önce yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Đdrarda protein bakılması
B) Kanda PTH ölçümü
C) 24 saatlik idrarda kortizol ölçümü
D) 24 saatlik idrarda VMA ve metanefrin normetanefrin ölçümü
E) Kan kalsiyumu ölçümü
Tiroid tümörleri içinde amiloid içeren tek tümör medüller karsinomlar olduğu için tümör stromasında amiloid bulunması
medüller karsinom için diagnostiktir.
Medüller tiroid karsinomu multiple endokrin neoplazi tip II ile ilişkili olabileceği ve hastada da hipertansiyon atakları
da bulunduğu için feokromositoma açısından araştırılması uygun olacaktır.
(Cevap D)
236. Kısa bir süre önce üst solunum yolu infeksiyonu geçiren 33 yaşında kadın hastada, tirotoksikoz semptomları
gelişiyor.
Tiroid bezi hassas ve nodüler olan hastanın uygun tedavisi aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Subtotal tiroidektomi
B) Radyoaktif iyot verilmesi
C) Antibiyotik tedavisi
D) Antitiroid ilaç verilmesi
E) Aspirin verilmesi
80
DrTus.com 81
Sorudaki hastada viral etyolojiye bağlı gözüken subakut tiroidit tanımlanıyor. Subakut tiroidit, granülomatöz tiroidit, De
Quervain tiroiditi, dev hücreli tiroidit olarak da bilinen, nadir bir hastalıktır. Kadınlarda 5 kat daha fazla görülür.
Hastaların çoğu 20-40 yaşlarındadır. Kesin sebebi bilinmiyor, kızamık veya ÜSYE ile ilişkili viral bir hastalık olduğuna
inanılıyor. Tek veya iki taraflı tiroid ağrısı, ateş ve kırıklık ile karakterizedir. Genellikle geçici hipertiroidizm
görülebilir.
Tedavide aspirin, nonsteroidal antiinflamatuarlar ve daha şiddetli seyreden olgularda steroid kullanılabilir.
(Cevap E)
237.Multiple endokrin neoplazi (MEN) tip 2 sendromu olduğu bilinen bir kadın hastanın 14 yaşındaki kızının tiroidinde
bir kitle saptanıyor.
Bu hastanın cerrahi tedavisinin planlanmasında aşağıdaki testlerden hangisi en önemlidir?
A) Ultrason eşliğinde ince iğne aspirasyon biopsisi
B) 24 saatlik idrardaki katekolamin düzeylerinin saptanması
C) Karaciğer fonksiyon testleri
D) Akciğer filmi
E) Đndirek laringoskopi
MEN tip 2’li ailelerde feokromositoma bulunma olasılığı nedeni ile 24 saatlik idrardaki katekolamin düzeylerini
ölçmek önemlidir. Çünkü saptanamayan feokromositoma durumunda genel anestezi çok tehlikeli olabilir. Ultrason
eşliğinde ince iğne aspirasyon biopsisi tiroid kitlesinin değerlendirilmesinde uygun bir yöntem olmasına rağmen
medüller tiroid kanserinde %100 doğruluk oranına sahip değildir.
(Cevap B)
238.Yirmialtı yaşındaki bayan hastanın muayenesinde ele gelen tiroid nodülü var ve biyopsisinde lezyonunda
stromasında amiloid görüldü. Lezyon ile aynı tarafta ele gelen servikal lenf nodu var.
Bu hastada tercih edilecek en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tiroid nodülün olduğu lob+istmus ve servikal lenf nodunun çıkarılması
B) Nodülün olduğu lob+ istmus + karşı lobun bir kısmı ve servikal lenf nodunun çıkarılması
C) Nodülün olduğu lob+istmus+servikal lenf nodunun olduğu tarafta boyun disseksiyonu yapılması
D) Total tiroidektomi + büyük lenf nodunun olduğu tarafta modifiye boyun disseksiyonunun yapılması
E) Total tiroidektomi + servikal lenf nodlarının irradiyasyonu
Tiroid nodülünde stromada amiloid görülmesi medüller karsinom için diyagnotistiktir çünkü tiroid tümörleri içinde
amiloid içeren tek tümördür. Serum kalsitonin seviyesinin artışında medüller karsinomu destekler. Medüller karsinom
“c” hücrelerinden kaynaklanır ve tiroksin tedavisine cevap vermez ve radyoiyot konsantre etmez. Dış radyasyona
hassas değildir ve tedavide tek seçenek cerrahi girişimdir.
Total tiroidektomi yapılmalıdır çünkü multisentrik olduğu için tiroid dokusu bırakıldığı zaman tekrarlama riski
yüksektir. Hastaların %50’sinden fazlasında teşhis aşamasında lenf nodu tutulumu vardır.
Lenf nodu tutulumunda tek veya çift taraflı boyun diseksiyonu tercih edilen tedavi yöntemidir. Uygun cerrahi girişimle
ilk 5 yıllık yaşam şansı %80 ve ilk 10 yıllık %57 ‘dir.
(Cevap D)
239.Đyot eksikliği olan bölgelerde (endemik guatr bölgeleri) daha sık görülen tiroid kanseri aşağıdakilerden
hangisidir?
I.Medüller tiroid kanseri
II.Folliküler tiroid kanseri
III.Hurthle hücreli tiroid kanserleri
IV.Papiller tiroid kanseri
81
DrTus.com 82
(Cevap C)
240.Yirmi saat önce subtotal tiroidektomi olan, 30 yaşındaki kadın hastada ajitasyon ve solunum güçlüğü gelişiyor.
Muayenede taşikardi, anterior servikal şişlik saptanıyor; yara pansumanının kuru olduğu görülüyor.
Bu hasta için öncelikle uygulanması gereken en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Orotrakeal tüp takılması
B) Serum kalsiyum düzeyine bakılması
C) Morfin verilmesi
D) Nasal kanül ile oksijen verilmesi
E) Đnsizyonun açılması
Tiroid cerrahisinden sonra boyun bölgesinde gelişen şişlik tiroid lojunda kanama ve buna bağlı hematom gelişimini
düşündürür. Böyle bir hastada trakea basısına bağlı dispne ve ciddi solunum sıkıntısı olabilir. Trakea
kompresyonunun ortada kaldırılması için acil olarak yaranın açılması gerekir. Tiroidektomi sırasında gelişebilecek
reküren laringeal sinir yaralanması da solunum sıkıntısına neden olabilir. Ancak daha erken dönemde gelişir ve
boyunda şişlik yoktur.
(Cevap E)
242.Yetmişbir yaşında bir kadın hasta boyunda şişlik, nefes darlığı ve ses kısıklığı yakınmaları ile doktora başvuruyor.
Fizik muayenede boyun orta kesimde sert, lobüle bir kitle ele geliyor. Özgeçmişte hastanın 26 yıl önce
multinodüler guatr nedeniyle bilateral subtotal tiroidektomi ameliyatı geçirdiği, ameliyattan sonra guatrın nüks
ettiği öğreniliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Riedel tiroiditi
B) Anaplastik tiroid kanseri
C) Folliküler tiroid kanseri
D) Tiroid lenfoması
E) Hashimoto tiroiditi
Anaplastik tiroid kanseri genellikle iyot eksikliği olan bölgelerde, uzun süredir var olan veya nükseguatr zemininde
gelişir. Bası semptomları ön plandadır.
ANAPLASTĐK KARSĐNOM
82
DrTus.com 83
243.Aşağıdaki tiroid kanserlerinin hangilerinin ameliyat sonrası takibinde tümör belirteci olarak tiroglobulin
kullanılabilir?
I. Papiller tiroid kanseri
II. Folliküler tiroid kanseri
III. Hurthle hücreli tiroid kanseri
IV. Medüller tiroid kanseri
V. Anaplastik tiroid kanseri
A) I, II
B) I, II, IV
C) I, II, III, IV
D) I, II, III
E) I, II, III, IV, V
Tiroidin iyi differansiye kanserlerinin ortak özelliği tiroglobulin üretmeleri ve ameliyat sonrasında tiroglobulinin tümör
belirteci olarak kullanılabilmesidir.
(Cevap D)
244.Boyunda kitle şikayetiyle gelen 50 yaşında hasta, sağ tiroid lobunda kitle saptanıyor ve yapılan biyopsisinde
Hurthle hücreli karsinom saptanıyor.
A) Total tiroidektomi
B) Subtotal tiroidektomi + radyoterapi
C) Radyoterapi + Kemoterapi
D) Lenf nodu rezeksiyonu
E) Sağ lob rezeksiyonu
Tüm tiroid malignensilerinde olduğu gibi Hurthle hücreli karsinomun standart tedavisi de total tiroidektomidir. Eğer
lateral lenf bezi metastazı da varsa modifiye radikal boyun diseksiyonu da yapılmalıdır.
(Cevap A)
245.Boyun bölgesinde 2 aydır kitle bulunması şikayetiyle başvuran 18 yaşındaki erkek hastanın fizik muayenesinde
tiroid bezi sağ lobunda 2 cm çaplı, tek nodül ve aynı tarafta 2 adet büyümüş servikal lenf nodu saptanıyor.
Yapılan ince iğne aspirasyon sitolojisinde malign hücreler görülüyor.
83
DrTus.com 84
Papiller karsinom tiroid malignensilerinin en sık görülenidir (%80). Foliküler karsinom (yaklaşık %10), medüller
karsinom (yaklaşık %5), anaplastik karsinom (yaklaşık %1) diğer tiroid malignensilerini oluşturur,
Hastaların çoğu ötiroid olup, tiroid bezinde ağrısız bir kitle ile başvururlar. Boyunda büyümüş lenf nodlan bulunabilir.
(Cevap A)
246.Boyun orta hattında hareketli bir kitle şikayetiyle başvuran 20 yaşındaki hastanın yapılan fizik muayenesinde tiroid
bezine ait bir patoloji saptanmıyor. Dil hareketleriyle kitlenin yukarı doğru hareket ettiği gözleniyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Papiller tiroid kanseri metastazı
B) Lingual tiroid bezi
C) Tiroglossal kanal kisti
D) Bronşial yarık kisti
E) Paratiroid adenomu
En fazla klinik öneme sahip tiroid gelişim anormalliği tiroglossal kanal kistleridir. Tiroglossal kanal normalde
embriyonik yaşamın erken dönemlerinde oblitere olur. Nadiren ise kapanmayarak bir kist veya sinüs traktı olarak
kalabilir. Lezyonlar genellikle hiyoid kemik ile tiroidin isthmusu arasında orta hatta görülür. Kistler sıklıkla infekte olur
ve kendiliğinden rüptüre olabilir. Tanı hastadan dilini çıkarması istenerek konulabilir. Dil çıkarıldığında tiroglossal kanal
kisti yukarı doğru haraket eder.
Kistin çıkarılması için genellikle hiyoid kemiğin orta bölümünün de çıkarılması gerekmektedir. Kist çıkarılmadan önce
hastada normal trioid dokusunun bulunduğu mutlaka kontrol edilmelidir. Çünkü bazen tiroid dokusu ektopik olarak
kistin içinde bulunabilir.
(Cevap C)
247.Altmışiki yaşında ani başlayan ciddi karın ağrısı, minimal karın hassasiyeti ve ishali olan atrial
fibrilasyonlu bir kadın hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Süperior mezenterik arter embolisi
B) Nonokluzif mezenterik iskemi
C) Süperior mezenterik arter trombozu
D) Mezenterik venöz trombozis
E) Kronik mezenterik iskemi
Erken akut intestinal iskeminin tipik karakteristik özelliği, karın muayene bulguları ile uyumsuz, ciddi karın ağrısıdır.
Absorbsiyon fonksiyonunun azalması kusma ve diareye sıklıkla neden olur. Atrial fibrilasyonun olması öncelikle
süperior mezenterik arter embolisini düşündürmektedir.
(Cevap A)
248.Sinsi başlayan progresif karın ağrısı, kusma, diare, asidoz, lökositoz, abdominal distansiyon ve hassasiyeti olan
yaşlı bir erkek hastanın anjina, kladikasyo ve SVO öyküsü olduğu da öğreniliyor.
84
DrTus.com 85
Akut bir mezenterik iskemi tablosu tanımlanıyor. Hastada sistemik aterosklerozla ilişkili iskemik klinik bulguların
olması, mezenterik iskeminin de nedeni olarak, büyük olasılıkla, süperior mezenterik arterde aterosklerotik plak ve
üzerinde gelişen trombozu düşündürüyor.
(Cevap C)
249.Progresif karın ağrısı, distansiyon ve kusması olan dehidrate, yatalak yaşlı bir hastada en olası tanı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Süperior mezenterik arter embolisi
B) Nonokluzif mezenterik iskemi
C) Süperior mezenterik arter trombozu
D) Mezenterik venöz trombozis
E) Kronik mezenterik iskemi
Tanımlanan mezenterik iskeminin, dehidrate, yatalak ve yaşlı bir hastada en olası nedeni akımın yavaşlaması,
durağanlaşması ve staza bağlı venöz trombozdur.
Atrial fibrilasyonun olması öncelikle superior mezenterik arter embolisini, sistemik ateroklerozla ilişkili
iskemik klinik bulguların olması superior mezenterik arter trombozunu düşündürür.
(Cevap D)
250.Đki yıl önce koroner by-pass ameliyatı geçiren 60 yaşında bir hastanın arada bir alkol aldığı, göbek çevresinde
özellikle yemeklerden sonra başlayan ağrısı olduğu öğreniliyor. Bu ağrılardan dolayı yemek yemekten kaçınan
hastanın kilo kaybı ve ishal şikayetleri olduğunu belirtiyor. Hastada fizik muayene bulgularının normal olduğu
gözleniyor.
Kronik visseral iskemi hastalarının %95’ten fazlasında etyolojik faktör visseral damarlardaki aterosklerozisdir. Aterom
plakları büyük damarların çıkış orjinlerinde ya da hemen yakınında yerleşirler. Diğer nadir görülen nedenler: Takayasu
arteriti, periarteritis nodosa, tromboanjitis obliterans, fibromüsküler displazi ve median arkuat ligament sendromudur.
Bu sendrom diafragmadaki median arkuat ligament liflerinin çöliak artere dıştan bası yapması sonucu gelişen kronik
visseral iskemi nedenidir.
Belirgin kronik intestinal iskemi gelişebilmesi için, üç ana visseral arterden (çöliak, süperior mezenterik, inferior
mezenterik) en az ikisinin daralması gerektiği kabul edilmektedir.
Kronik visseral iskemi kadınlarda daha sık görülür. Semptomlar genellikle 60-70 yaşlarında başlar. Kronik visseral
iskemi ağrısı, yemekten 20 dakika sonra başlayan, birkaç saat sürebilen, en sıklıkla epigastrik ve periumblikal bölgede
hissedilen künt, sebat eden bir ağrıdır. Đntestinal anjina olarak da isimlendirilen ağrı, yemek miktarı ve katı gıdalarla
artmaktadır. Başlangıçta konstipasyon görülürken ilerleyen dönemlerde diare gelişmektedir. Genellikle semptomların
sıklığı ve süresi giderek artmaktadır. Yemek ile ağrı arasındaki nedensel ilişki yemek yemeden kaçınma sonucunu
doğurur. Bunun sonucu hızlı gelişen, ciddi kilo kaybı gelişir. Đntestinal iskemi ilerledikçe malabsorbsiyon sendromu
85
DrTus.com 86
gelişir. Bu, iskemik barsakların besin maddelerini absorbsiyon kapasitesinin azalmasına bağlıdır. Đntestinal iskemi
semptomları, barsak dolaşımı kritik düzeye kadar azalmadan, aylar veya yıllarca sürebilir. Đntestinal infarktüs ile
başvuran hastaların yaklaşık üçte birinde daha önceden tanımlanamayan kronik visseral iskemi semptomları
bulunmaktadır.
Özellikle 60 yaş altındaki kadınlarda aterosklerozisin ilk ve tek bulgusu kronik visseral iskemi olabilir.
(Cevap E)
251.Progresif karın ağrısı, hassasiyeti, diare, distansiyon ve kusma saptanan, konjestif kalp yetmezliği nedeni
ile digoksin almakta olan hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Süperior mezenterik arter embolisi
B) Nonokluzif mezenterik iskemi
C) Süperior mezenterik arter trombozu
D) Mezenterik venöz trombozis
E) Kronik mezenterik iskemi
Nonokluzif iskemi genellikle akut miyokard infarktüsüne bağlı kalp yetmezliği veya kronik kalp yetmezliği; aşırı diüretik
tedavisi sonucu hipovolemi; kardiak inotropik destek tedavisi ve α adrenerjik ilaç tedavisi gibi düşük akım ile
karakterize durumlarda görülür. Başlangıçta azalmış kardiak debiye kompensatuar olarak gelişen splanknik
vazokonstruksiyon giderek sebat eder ve dirençli bir hale gelerek sonuçta intestinal iskemiye neden olur.
(Cevap B)
252.Abdominal aort anevrizması onarımı için ameliyat olan bir hastada postoperatif ikinci gün kanlı diare gelişiyor.
253.Bir önceki (252 numaralı) sorudaki hastada en uygun tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gastroskopi
B) Abdominal aortik anjiografi
C) Süperior mezenterik anjiografi
D) PTT ölçümü
E) Fleksible sigmoidoskopi
Kolon iskemisi olgularının çoğunda saptanabilen bir neden yoktur. Bilinen nedenler arasında en sık neden inferior
mezenterik arterin aort ameliyatları sırasında iyatrojenik olarak bağlanmasıdır. O nedenle aort ameliyatından
sonra sol alt karın ağrısı ve kanlı diare gelişen hastada öncelikle kolon iskemisinin düşünülmesi gerekir. Kontrast
arteriografinin kolonik iskemi tanısında değeri çok azdır. Tanı çift kontrast kolon grafisi veya endoskopi ile yama
tarzında ülserasyonların gösterilmesi ile konulur.
254.Onbeş yıldır günde iki paket sigara içen son üç aydır yol yürüdüğünde ve istirahat sırasında bacak ağrısı
olan 50 yaşındaki bir erkek hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Behçet hastalığı
B) Buerger hastalığı
C) Akut arteryel emboli
D) Venöz gangren gelişimi
86
DrTus.com 87
Đstirahat ve aktivite ile bacak ağrısı kronik arteriyel oklüzyona bağlı iskemiyi düşündürüyor. Ekstremiteleri besleyen
damarlarda görülen tıkayıcı hastalıkların en sık nedeni aterosklerozdur. Arter tıkanmalarının nadir görülen diğer
nedenleri: Takayasu artriti, periarteritis nodaza, tromboanjitis obliterans ve median arkuat ligament sendromu gibi
çöliak arterin dıştan basıya uğradığı durumlardır Tromboanjitis obliterans olarak da bilinen Buerger Hastalığında
sigara hastalığın gelişimi ve ilerlemesinde en önemli risk faktörüdür
Periferik ateroskleroz tüm damarları etkileyen yaygın bir olaydır. Semptomatik arteriyel lezyonlar en sık infrarenal
aorta, iliak arterler ve addüktör kanal düzeyinde süperfisyel femoral arterde lokalize olurlar. Diğer bölgelerde de
arteriyel darlıklarının bulunması genellikle diabet, veya inflamatuar arteriyel hastalıklara işaret eder.
Semptomatik periferik aterosklerotik tıkayıcı hastalığın insidansı koroner aterosklerotik hastalığa göre daha azdır.
Ancak belirgin koroner aterosklerotik hastalığa sahip kişilerde periferik arter hastalığı belirtileri de sık olarak gözlenir.
255.Đki yaşında bir erkek hastada inguinal herni ameliyatı sırasında barsak duvarından bağımsız olmayan herni kesesi
saptanıyor. Kese duvarının bir bölümünü çekumu oluşturuyor.
Bu hastada tarif edilen herni tipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Đnkarsere B) Đrredüktabl
C) Sliding D) Richter
E) Đnterstisyel
Sliding fıtıklar: Bir organ veya mezenter fıtık kesesinin duvarlarından birini oluşturur. Olguların büyük kısmı büyük
indirek inguinal fıtıklardır. Sliding fıtıklar inguinal fıtıkların %2-3’ünü oluşturur. Geniş bir indirek fıtık özellikle de yaşlı bir
erkekte bulunuyorsa ve redükte olmuyor veya güçlükle redükte oluyorsa akla gelmelidir. Daha çok sağda çekum,
solda sigmoid veya mezosu kesenin bir parçası olabilir.
(Cevap C)
256.Otuzbeş yaşında kadın hasta hipertansiyon, kas güçsüzlüğü, poliüri ve parestezi semptom ve bulguları ile
başvuruyor. 24 saatlik idrar testinde potasyum kaybının arttığı serbest kortizol düzeylerinin normal olduğu
saptanıyor. Bilgisayarlı tomografide sol adrenal bezde lokalize, kapsüllü kitle saptanıyor.
Aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi bu hasta ile en uyumludur?
Hipertansiyon, kas güçsüzlüğü, poliüri ve parestezi ve idrarda potasyum atılımının artması hiperaldosteronizmi
düşündürüyor. CT’de adrenalde kitlenin olması bunun primer aldosteronizm olduğunu düşündürüyor. Genellikle
87
DrTus.com 88
aldosteronama’ya bağlı gelişen primer hiperaldosteronizmde serumda aldosteron artmış, renin azalmıştır. Đdrarla
atılımı arttığı için serum potasyumu azalmıştır.
(Cevap C)
257.Majör bir yaralanma geçiren 60 yaşında bir hastanın vital bulguları tüm girişimlere karşın düzelmemektedir. Fizik
muayenede hastanın genel durumunu düşkün olduğu, herhangi bir kanamasının bulunmadığı saptanmış ateş,
hipotansiyon, bulantı ve kusma gözleniyor. Yapılan kan biyokimyasında hipoglisemi, hiponatremi ve hiperkalemi
saptanıyor.
258.Ondokuz yaşında erkek hasta bulantı ve karın ağrısı yakınması ile başvuruyor. Özgeçmişinde özellik olmayan
hastanın fizik incelemesinde 390C ateş, sağ alt kadranda rebound hassasiyet; laboratuar incelemesinde
17000/mm3 lökositoz, total bilirubin:4.2 mg/dLve idrarda 4-5 eritrosit ve 4-5 lökosit saptanıyor.
Perfore apendisit ve periapendiküler apsesi olanlarda portal vende septik tromboflebit sonucu gelişen, ciddi bir
komplikasyon pilefilebit’tir.
(Cevap D)
88
DrTus.com 89
259.Hiçbir şikayeti olmayan 62 yaşındaki bir kişide tomografide sürrenalde 1.5 cm çapında kitle tespit
ediliyorsa hangisini yaparsınız? (Eylül 94)
A) Adrenalektomi
B) Sadece gözlem
C) Aminoglutemid verilmesi
D) Sintigrafi ile izlem
E) Belli aralıklarla BT ile takip
260.Altmışüç yaşındaki erkek hastada sol alt tarafta ani ağrı, diare, 38°C ateş ve lökositoz var. Sol alt tarafta
hassasiyet ve defans var. Tanı için ilk ne yaparsınız? (Nisan 97)
A) Ultrasonografi
B) Bilgisayarlı tomografi
C) Anjiografi
D) Baryumlu kolon grafisi
E) Kolonoskopi
Akut Divertikülit
• Sol tarafta yerleşmiş bir apendisit gibi bulgu verir.
• En sık rastlanan semptom sol alt kadran ağrısıdır.
• Eğer divertikülitten şüpheleniliyorsa rektosigmoidoskopi, perforasyon riski yaratacağı için, kontrendikedir.
• Tanı hikaye ve fizik muayeneye dayanarak konulur.
• Eğer tanıda şüphe varsa bilgisayarlı tomografi tanıda çok yardımcıdır.
261.Tarlada çalışan hastanın ayağına paslı demir batıyor. 15 yıl önce tetanoz aşısı rapeli yapılmış olan
hastanın uygun tedavi protokoü aşağıdakilerden hangisidir? (Eylül 97)
A) IM tetanoz toksoidi
B) IM tetanoz toksoidi+Ig
C) Aşı+penisilin (oral)
D) Aşı+penisilin (iv)
E) Aşı+30gün sonra rapel
3 doz -† - - -
89
DrTus.com 90
262.Yaşlı bir hastada yemek sonrası karın ağrısı gelişiyor. Karın muayenesi normal. ÖMD: Normal, Abdominal
USG’de safra kesesi normal. Epigastriumda sistolik üfürüm duyuluyor. Öncelikli tanı nedir? (Nisan 01)
A) Mezenterik iskemi-anjina
B) Aort anevrizması
C) Kronik pankreatit
D) Pankreas kanseri
E) Kolon kanseri
263.Serum Na+= 115mg/dL olan 70 kg ağırlığında bir hastanın Na+’nu 140’a yükseltebilmek için %0.9 NaCl’den
ne kadar vermek gerekir? (Eylül 01)
A) 1500mL
B) 2300mL
C) 2450mL
D) 3250mL
E) 4500mL
%5 dekstroz - - - - - 253
D5%0.45NaCl 77 - - 77 - 407
264.Otuzbeş yaşındaki erkek hasta aniden başlayan ve tüm abdomende hissedilen karın ağrısı şikayeti ile geliyor.
Fizik muayenede yaygın hassasiyet ve defans saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? (Eylül 00)
A) Mezenterik arter embolisi
B) Mekanik barsak obstruksiyonu
C) Peptik ülser perforasyonu
D) Safra yolları perforasyonu
E) Dalak rüptürü
265.Mide ülseri hikayesi bulunan bir hastada ani şiddetli karın ağrısı başlıyor. Çekilen ayakta direk karın grafisinde
karın ortasında geniş dikdörtgen şeklinde gaz gölgesi görülüyor.
90
DrTus.com 91
B) Hiatal herni
C) Mide volvulusu
D) Mide çıkış obstruksiyonu
E) Midenin bursa omentalise perforasyonu
266.Bir önceki (265 numaralı) sorudaki hastada kesin tanıyı koymak için aşağıdaki yöntemlerden hangisini
tercih edersiniz?
A) Abdominal USG
B) Abdominal CT
C) Ayakta direk karın grafisi
D) Baryumlu radyolojik görüntüleme
E) Endoskopi
267.Kronik böbrek hastası olan ve üst GĐS kanaması geçiren bir kişide pH:7,2, PCO2; 25 mmHg CO2 içeriği: 10
mEq/L hesaplanan CO2 kapasitesi 14 mEg/Lt, standart HCO3 16 mEg/Lt, baz eksikliği ise 15 mEg/Lt olarak
saptanmıştır.
Bu hastadaki asit baz dengesi bazukluğu ile ilgili olarak hangisi en doğrudur? (Nisan 2002)
A) Metabolik alkaloz
B) Kompanse respiratuar asidoz
C) Kompanse metabolik asidoz
D) Respiratuar alkaloz
E) Respiratuar asidoz
268.Sokak kavgasında kasık bölgesinden delici kesici aletle yaralanan bir kişinin fizik muayenesinde ekspansil kitle
palpe edilmektedir. Kitle üzerinde üfürüm duyulmakta, kitle üzerine baskı uygulandığında kalp hızı
yavaşlamaktadır.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? (Nisan 2002)
A) Hematom
B) Psödoanevrizma
C) Arteriovenöz fistül
D) Gerçek anevrizma
E) Venoma
269.Künt batın travmalı bir hastaya yapılan diagnostik peritoneal lavaj sonrasında pozitif bulgu elde edilmiş
ve şok tablosunun olmadığı saptanmıştır. Bu hastada aşağıdaki tetkiklerden hangisinin yapılması tanı ve
tedaviyi yönlendirmede en az yararlıdır? (Eylül 2002)
A) Oral ve intravenöz kontrastlı bilgisayarlı tomografi yanığı tam kat yanık alanı %5 olan erişkin
B) Tanısal laparoskopi
C) Đntravenöz piyelografi
D) Arteriografi
E) Direk batın grafisi
270.Karnın posterior ve flank bölgesinden bıçakla yaralanmış fakat şok bulguları olmayan bir kişide tanı için
en yararlı tetkik aşağıdakilerden hangisidir? (Nisan 2003)
A) Radyoopak madde verilerek bilgisayarlı tomografi çekilmesi
B) Yaraya katater yerleştirilip radyoopak madde verilerek röntgen çekilmesi
C) Direk karın grafisi
D) Lokal yara eksplorasyonu
91
DrTus.com 92
E) Tanısal laparaskopi
271.Karın travmalı hastalarda yapılan diagnostik periton lavaj sıvısı incelemesinde pozitif kabul edilen
aşağıdaki sonuçlardan hangisi cerrahi tedavi endikasyonu değildir? (Nisan 2003)
A) Eritrosit sayısı 100.000 /mm3 den fazla olması
B) Lökosit sayısının 500 /mm3 den fazla olması
C) Safra varlığı
D) Gıda partikülleri varlığı
E) Amilaz düzeyi yüksekliği
272.Yüksekten düşme sonucu künt karn travması geçiren 40 yanda bir hastada yapılan ilk müdahaleden sonra
tansiyon arteriyel, nabız, idrar çıkımı stabildir.
Bu hastada intraabdominal yaralanma olup olmadan araştırmada en uygun yöntem hangisidir?
(Eylül 2004)
A) Laparatomi B) Laparoskopi
C) Peritoneal lavaj D) Ultrasonografi
E) Bilgisayarlı tomografi
273.Đki yıl önce koroner by-pass ameliyatı geçiren 60 yaşında bir hastanın arada bir alkol aldığı, göbek çevresinde
özellikle yemeklerden sonra başlayan ağrısı olduğu öğrenilmiştir. Bu ağrılardan dolayı yemek yemekten kaçınan
hastanın kilo kaybı ve ishal şikayetleri vardır. Hastada fizik muayene bulgularının normal olduğu gözlenmiştir.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? (Nisan 2003)
A) Psödomembranöz enterokolit
B) Kronik pankreatit
C) Akut kolesistit
D) Đntestinal obstrüksiyon
E) Mezenterik iskemi
274.Duodenal ülsere bağlı pilor obstrüksiyonu nedeni ile ameliyat edilecek bir hastada, aşağıdakilerden
hangisi ameliyat sonrası infeksiyon gelişme riskini arttıran faktörlerden biri değildir? (Nisan 2004)
A) Hastanın cerrahi girişim öncesi hastanede uzun süre yatması
B) Deri hazırlığında povidon – iyodin kullanılması
C) Ameliyat öncesi kan transfüzyonu yapılması
D) Hastanın 65 yaş üzerinde olması
E) Cerrahi girişim yapılacak alanın 48 saat önce traş edilmesi
275.24 saatte kilogram başına 1.7 gram protein içeren standart aminoasit çözeltisi, 1 gram azota 150 kilokalori
92
DrTus.com 93
enerji verecek kadar glikoz, 24 saatte toplam 50 mEq sodyum, 40 mEq potasyum, 90 mEq fosfor, 30 mEq
magnezyum ve kalsiyum içeren TPN uygulanan ve hiç oral almayan hastada tedavinin onuncu günü saç
dökülmesi, deride kuruma ve göz içi basınçta düşme gözlenen hastada en olası metabolik bozukluk
aşadakilerden hangisidir? (Eylül 2004)
A) Dallanmış zincirli aminoasit eksikliği
B) Çinko eksikliği
C) Vitamin A eksikliği
D) Esansiyel yağ asidi eksikliği
E) Klor eksikliği
93