Professional Documents
Culture Documents
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ADANA, 2008
T. C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ADANA, 2008
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne;
Bu çalışma, jürimiz tarafından Eğitim Bilimler Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS
TEZİ olarak kabul edilmiştir.
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
……/……/ 2008
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve
fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
Oğlum Gökberk’ e…
i
ÖZET
Bu araştırmanın amacı, fen lisesi ve genel liseye devam eden ergenlerin öznel iyi
oluş düzeyleri, genel sağlık örüntüleri ve psikolojik belirti türlerini cinsiyet ve
sosyometrik statü değişkenleri açısından incelemektir.
öğrencileri genel sağlık örüntülerinin genel lise öğrencileri genel sağlık örüntülerinden
daha iyi olduğu gözlenmiştir. Araştırmada incelenen öznel iyi oluş değişkeni cinsiyet
açısından farklılık göstermiş ve erkek ergenlerin öznel iyi oluşları kız ergenlerden daha
yüksek bulunmuştur. Ayrıca sosyometrik statü açısından, akranları tarafından kabul
gören ergenlerin öznel iyi oluşlarının, akranları tarafından reddedilen ergenlere göre
daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Ergenlik, Öznel İyi Oluş, Psikolojik Belirtiler, Genel Sağlık
Örüntüleri, Sosyometrik Statü
iii
ABSTRACT
The purpose of this study is to investigate subjective well- being levels, general
health patterns and patterns of psychological symptoms of adolescents attending high
schools of sciences and unclassified general high schools on the basis of sexual and
sociometric variations.
The study was conducted among 544 adolescents attending ninth, tenth and
eleventh grades of high schools of sciences and general high schools. In the study,
“Brief Symptom Inventory” and “General Health Questionnaire- 12” were employed to
analyse psychological symptoms and general health patterns of adolescents and
“Subjective Well- Being Scale (High School Version)” was used to determine levels of
subjective well- being. In order to determine the sociometric status of the adolescents
involved in the research, “Sociometric Status Scale” was employed. Two- Way Anova
Test, Independent Samples t- Test and Mann- Whitney U Test were used for statistical
analyses.
The research revealed that there are differences between female and male
adolescents in terms of psychological symptoms. The points that girls scored on the
subscales of The Brief Symptom Inventory, that is “Anxiety,” “Depression,” “Negative
Self- Conception” “Somatisation” and “Hostility” and stress levels were observed to be
higher than those of the boys. Furthermore, it was realised that students at high schools
of sciences are better than those at general high schools in terms of their psychological
iv
conditions with the latter group reporting more psychological problems. The points of
the general high school adolescents on the subscales of “Depression” and
“Somatisation” and their levels of experiencing these symptoms are higher than those of
adolescents of high schools of sciences. Moreover, general health patterns of students of
high schools of sciences are better than those of general high school students. The
variation of subjective well- being level tested in the study revealed a difference
between sexes with male adolescents proving to be better in subjective well- being than
girls. Last but not least, the well- being levels of adolescents accepted by their peers
were observed to be higher than those rejected by their peers.
ÖNSÖZ
Bu çalışmada, fen lisesi ve genel liseye devam eden ergenlerin genel sağlık
örüntüleri, psikolojik belirti türleri ve öznel iyi oluş düzeyleri arasında farklılık olup
olmadığı cinsiyet ve sosyometrik statü değişkenleri açısından incelenmiştir.
Eşim İsmail’ e, yaşama adım attığı ilk andan itibaren bu çalışmanın içinde ve
hep yanımda olan Oğlum Gökberk Erdem’e, her zaman bana sevgi, yardım ve
desteklerini sunan Anneme ve Babama sonsuz teşekkürlerimi ve sevgilerimi
sunuyorum. Çalışmamı Oğlum Gökberk Erdem’e armağan ediyorum.
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖZET…………………………………………………………………………………….i
ABSTRACT…………………………………………………………………………....iii
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………….v
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………............x
EKLER LİSTESİ……………………………………………………………………..xiv
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem……………………………………………………………………………...1
1.2. Araştırmanın Amacı…………………………………………………………...........6
1.3. Araştırmanın Önem ve Gerekçesi……………………………………………….......6
1.4. Sınırlılıklar…………………………………………………………………………..8
1.5. Sayıltılar……………………………………………………………………………..9
1.6. Tanımlar……………………………………………………………………………..9
BÖLÜM II
2.2.2. Psikolojik Belirtiler- Genel Sağlık Örüntüleri ile İlgili Yurt İçinde
Yapılan Araştırmalar………………………………………………………...41
2.2.3. Öznel İyi Oluşla İlgili Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar…………………44
2.2.4. Öznel İyi Oluşla İlgili Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar……………..........49
BÖLÜM III
YÖNTEM
BÖLÜM IV
BULGULAR
4.1. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Psikolojik
Belirtilerine ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Bulgular……………………...65
4.1.1. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular……………………………………………………………...65
4.1.2. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular……………………………………………………………...66
4.1.3. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular…………………………………………………………........68
4.1.4. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular……………………………………………………………...70
4.1.5. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Hostilite Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular……………………………………………...........................71
viii
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
5.1. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Psikolojik
Belirtilerine ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Tartışma ve Yorum………......97
5.2. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Sosyometrik Statüleri Farklı Ergenlerin
Psikolojik Belirtilerine ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Tartışma ve
Yorum………………………………………………………………………….....101
5.3. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Öznel İyi
Oluş Düzeylerine İlişkin Tartışma ve Yorum………………………………….....103
5.4. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Sosyometrik Statüleri Farklı Ergenlerin
Öznel İyi Oluş Düzeylerine İlişkin Tartışma ve Yorum……………………….....104
5.5. İncelenen Yaş Grubunda Ortalama Değerlerin Üzerinde Problemlere Sahip
Ergenlerin Psikolojik Belirti Türü ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Tartışma
ve Yorum………………………………………………………………………....105
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar…………………………………………………………………………..107
6.2. Öneriler……………………………………………………………………….......108
KAYNAKÇA………………………………………………………………………....111
EKLER…………………………………………………………………………….....126
ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………….....139
x
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa No
Tablo. 1: Örneklemde Yer Alan Okulların Cinsiyete Göre Dağılımı………………….55
Tablo. 2: Fen Lisesine ve Genel Liseye Devam Eden Ergenlerin Cinsiyete Göre
Dağılımı……………………………………………………………………..56
Tablo. 3: Örneklemde Yer Alan Okulların Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımı……...…56
Tablo. 4: Ergenlerin Cinsiyet, Sosyometrik Statü ve Devam Edilen Okul Türü
Açısından Özellikleri……………………………………………………......57
Tablo. 5: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının
Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi Sonucu…………………………….65
Tablo. 6: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının
Devam Edilen Okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları……………………......66
Tablo. 7: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçek Puanlarının
Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi Sonucu……………………….........67
Tablo. 8: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçek Puanlarının
Devam Edilen Okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları……………...………...68
Tablo. 9: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının
Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi Sonucu……………………….........69
Tablo. 10: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının
Devam Edilen Okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları…………………........69
Tablo. 11: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçek Puanlarının
Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi Sonucu…………………………...70
Tablo. 12: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçek Puanlarının
Devam Edilen Okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları………………………71
Tablo. 13: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri………….72
Tablo. 14: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının ANOVA Sonuçları………........72
Tablo. 15: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi
Puanlarının Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi Sonucu………………73
Tablo. 16: Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi Alt
Ölçek Puanlarının Devam Edilen Okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları…...74
xi
Tablo. 17: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının Betimsel İstatistikleri……..75
Tablo. 18: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının ANOVA Sonuçları……….75
Tablo. 19: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Semptom Rahatsızlık İndeksi Puanlarının Betimsel
İstatistikleri………………………...............................................................76
Tablo. 20: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Semptom Rahatsızlık İndeksi Puanlarının ANOVA
Sonuçları………………………………………..………………………….77
Tablo. 21: Ergenlerin Genel Sağlık Anketi Puanlarının Cinsiyete Göre t-Testi
Sonuçları…………………………………………………………………...78
Tablo. 22: Ergenlerin Genel Sağlık Anketi Puanlarının Devam Edilen Okul Türüne
Göre Mann-Whitney U Testi Sonucu……………………………………...78
Tablo. 23: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının Betimsel
İstatistikleri……………………………………………...………………….79
Tablo. 24: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının ANOVA
Sonuçları……………………………………………………………………80
Tablo. 25: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçek Puanlarının Betimsel
İstatistikleri…………………………………………………………………81
Tablo. 26: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçek Puanlarının ANOVA
Sonuçları……………………………………………………………………81
Tablo. 27: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının Betimsel
İstatistikleri…………………………………………………………………82
Tablo. 28: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının ANOVA
Sonuçları………………………………………………………………........83
xii
Tablo. 29: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçek Puanlarının Betimsel
İstatistikleri…………………………………………………..…………….84
Tablo. 30: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçek Puanlarının ANOVA
Sonuçları……………………………………………………………………84
Tablo. 31: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının Betimsel
İstatistikleri…………………………………………………………………85
Tablo. 32: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının ANOVA
Sonuçları………………………………………………………….………...86
Tablo. 33: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi Puanlarının Betimsel
İstatistikleri…………………………………………………………………87
Tablo. 34: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi Puanlarının ANOVA
Sonuçları……………………………………………………….…………...87
Tablo. 35: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının Betimsel
İstatistikleri……………………………………………………….……...…88
Tablo. 36: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının ANOVA
Sonuçları…………………………………….……………………………....89
Tablo. 37: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Semptom Rahatsızlık İndeksi Puanlarının Betimsel
İstatistikleri…………………………………………………………………90
Tablo. 38: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Semptom Rahatsızlık İndeksi Puanlarının ANOVA
Sonuçları…………………………………………….……………………...90
Tablo. 39: Ergenlerin Genel Sağlık Anketi Puanlarının Sosyometrik Statülerine Göre
t-Testi Sonuçları……….…………………………………………………...91
Tablo. 40: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Öznel İyi Oluş
Ölçeği Puanlarının Betimsel İstatistikleri……….………………………….92
xiii
Tablo. 41: Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Öznel İyi Oluş
Ölçeği Puanlarının ANOVA Sonuçları…………………………………….93
Tablo. 42: Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği Puanlarının Sosyometrik Statülerine Göre
Mann-Whitney U Testi Sonucu…………………………………….………94
Tablo. 43: Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği Puanlarının Devam Edilen Okul Türüne
Göre t- Testi Sonuçları……………………………………………………..94
Tablo. 44: İncelenen Yaş Grubunda Ortalama Değerlerin Üzerinde Psikolojik
Problemlere Sahip Ergenlerin Betimsel İstatistikleri, Frekans Dağılımları
ve Yüzdelik Oranları……………………………………………………….95
xiv
EKLER LİSTESİ
Sayfa No
EK 1. Kısa Semptom Envanteri…………………………………………………........126
EK 2. Öznel İyi Oluş Ölçeği………………………………………………………….131
EK 3. Genel Sağlık Anketi……………………………………………………………135
EK 4. Sosyometrik Statü Ölçeği……………….……………………………………..137
EK 5. Açıklama……………………………………………………………………….138
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1.Problem
güven- güvensizlik, girişim- suçluluk gibi gelişim özellikleri ergen gelişiminde önem
kazanmaktadır. Çocukluk evrelerinin gelişimsel görevlerinin yerine getirilememesi bir
sonraki evreye geçişte ergeni zorlayarak kendini aşmak için daha çok uğraşmasına
neden olmaktadır. Bu olumsuz öğeler, ergenin girdiği uğraşlardan yenilgi ile ayrılması
veya öyle yaşaması tehlikesini arttırmaktadır. İster gerçek ister kurgusal olsun üst üste
gelen yenilgiler, art arda yaşanan düş kırıklıkları, olumsuz öğelerin kişilikte derin izler
bırakmasına neden olarak genci kimlik bocalamasına doğru iteler (Dereboy, 1993).
Ergenlik döneminde diğer bir önemli nokta da sosyal olarak ergenden beklentilerin
artması ve bu beklentiler doğrultusunda ergenin sorumluluklar üstlenmesidir.
sorunlarını ve başka özel sorunlarını anne- baba ile konuşamamak, çocuk yerine
konulmak gibi aile ve evle ilgili kaygıları, yanlış anlaşılmak, yeni insanlarla tanışma
korkusu duymak gibi toplum içindeki durumuyla ilgili kaygıları, karşı cinsten arkadaşı
olmamak, daha güzel veya yakışıklı olmak gibi kız- erkek arkadaşlığı ile ilgili kaygıları,
ölüm korkusu, doğru ve yanlış olanı bilmemek gibi din ve ahlak konularındaki
kaygıları, dikkatini toplayamamak, kendini söz ve yazı ile anlatamamak gibi okulla
ilgili kaygıları, para kazanmak, yeteneklerini tanımak gibi meslek seçimi ile ilgili
kaygıları oluşabilmektedir (Yörükoğlu, 2004).
Gökler (2003) 18 yaşın altındaki çocuk ve ergenlerin %12 ile %22’sinin ruh
sağlığı hizmetlerine gereksinim duyduğunu ve yaklaşık 7. 5 milyon çocuk ve ergenin bir
veya daha fazla psikolojik bozukluk gösterdiğine işaret etmektedir. Bu sonuç, ergenler
için psikolojik desteğin önemini gösterirken psikolojik bozuklukların tedavisinin yanı
sıra çocuk ve ergenler için koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi ve
ergenlerin iyi oluşlarını korumanın önemini vurgulamaktadır. Akademik başarı, sosyal
etkinliklerde bulunma, benlik algısının yüksek olması, okula ilişkin olumlu tutumların
ergenler için davranış sistemi içinde koruyucu faktörler olduğu belirtilmektedir (Jessor,
Turbin, Costa, Dong, Zhong ve Wang, 2003). Magyary (2002), ruh sağlığı için,
hastalıkların en aza indirgeme çabasının yanı sıra olumlu niteliklerin arttırılmasını dile
getirmiştir. Ergenler, gelişim döneminin getirdiği bazı özellikler ve çevresel faktörlerin
etkileşimi ile risk altına girmektedir. Problem davranışlar, kısa süreli olarak ergenin
kendini iyi hissetmesini sağlamasına rağmen genel olarak bakıldığında onun hem
fiziksel hem de ruh sağlığını, iyilik halini ve gelişimini tehlikeye atan davranışlardır
(Siyez, 2007). Ergenlik döneminde intihar, ölüm nedenleri arasında dikkat çekicidir.
Ayrıca ergen hamilelikleri, madde kullanımı, şiddet, saldırganlık gibi sorunlar ergenleri
tehdit etmektedir. Ülkemizde intihar üzerine yapılan çalışmalarda intihar girişiminde
kızların erkeklere göre daha yüksek oranda girişimde bulunurken intiharı gerçekleştirme
oranında erkeklerin kızlara göre daha fazla risk altında olduğu görülmektedir (Eskin,
2000, 2001; Sayıl ve Devrimci- Özgüven, 2002).
Araştırmada ele alınan öznel iyi oluş düzeyi, Keyes, Shmotkin ve Ryff (2002),
Hayes ve Joseph (2003) ve Chico- Libran (2006) tarafından yapılan çalışmalarda
nevrotizm ile yakın olarak ilişkilendirilmiştir. Psikoloji alanında yapılan araştırmaların
birçoğu, sorun bulma ve sorunu düzeltme eğiliminde olmuş ve bireyin güçlü yönlerini
araştırmak ve geliştirmek üzerine fazla çalışılmamıştır. Oysa pozitif psikoloji alanın
gelişmesine duyulan ihtiyaçla birlikte bireyin olumsuz duygularla mücadele etmesi ve
iyilik halini arttırması amaçlanmaktadır (Wellner ve Adox, 2000).
Öznel iyi oluş ile ilgili alanyazına bakıldığında bazı demografik özellikler, din,
benlik saygısı ile arasındaki ilişkiler ve yaşlılar üzerinde sıklıkla çalışıldığı
görülmektedir. Öznel iyi oluş ile cinsiyet (Katja, Paivi, Marja- Terttu ve Pekka, 2002;
Konu, Lintonen ve Rimpela, 2002; Atienza, Balaguer ve Garcia- Merita, 2003;
Ben- Zur, 2003; Tong ve Song, 2004; Hofer, Kartner, Chasiotis, Busch ve Kiessling,
2007; Quinn ve Duckworth, 2007), din (Iecovich, 2002; Ardelt, 2003; Krause, 2003) ve
benlik saygısı (Cuellar, Bastida ve Braccio, 2004; Morina ve von Collani, 2006)
arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Ülkemizde öznel iyi oluş ile ilgili çalışmalar oldukça
sınırlıdır ve çoğunlukla yaşam doyumu ve iyi olma kavramları altında ele alınmıştır.
Köker (1991), Yetim (1991), Nalbant (1993), Çetinkaya (2004) ve Gündoğar,
Sallan- Gül, Uskun, Demirci ve Keçeci (2007) yaşam doyumu kavramını yaptıkları
çalışmalarında ele alırken Kalafat (1996) mutluluk kavramını ele almıştır. Sarı (2003)
5
ve Doğan (2004) iyilik hali kavramını araştırmışlardır. Öznel iyi oluş ile ilgili
araştırmalar ise Cenkseven (2004), Tuzgöl- Dost (2004), İlhan (2005) ve
Özen (2005)’ in çalışmalarında ele alınmıştır. Bu çalışmalar içinde ergenlerin öznel iyi
oluşları ile ilgili çok az araştırma mevcuttur.
Bu araştırmanın genel amacı, fen lisesi ve genel liseye devam eden ergenlerin
genel sağlık örüntüleri, psikolojik belirti türleri ve öznel iyi oluş düzeylerinin cinsiyet
ve sosyometrik statü değişkenleri açısından farklılık gösterip göstermediğini
belirlemektir.
1. Fen ve genel lise öğrencilerinin psikolojik belirti türleri ile genel sağlık
örüntüleri cinsiyete göre faklılaşmakta mıdır?
2. Fen ve genel lise öğrencilerinin psikolojik belirti türleri ile genel sağlık
örüntüleri sosyometrik statülerine göre farklılaşmakta mıdır?
3. Fen ve genel lise öğrencilerinin öznel iyi oluş düzeyleri cinsiyete göre
değişmekte midir?
psikolojik problemler açısından koruyucu bir fonksiyonu olduğu ortaya konmuş olduğu
için ( Jessor ve diğerleri, 2003; Siyez, 2007) okul türünün bu araştırma için incelenmesi
gereken anlamlı bir değişken olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca fen liselerine devam eden ergenler akademik başarı konusunda kendi
aralarında birbirlerine baskı yapabilmektedirler. Öğrenciler arasında gözlenebilen
akademik rekabet, onları akademik başarı konusunda birbirleri ile yarış haline
getirebilmektedir. Fen lisesi öğrencileri kendi başarılarının ötesinde, arkadaşlarının
başarılarını da yakından takip ederek birbirleri ile mücadele edebilen, hırslı ve rekabetçi
özellikler gösterebilen, paylaşmayı sevmeyen öğrencilerdir.
Aynı zamanda fen liselerinde okuyan ergenler ailelerinden uzakta, yatılı olarak
kaldıkları için aile desteğinden mahrum, kendi güçlükleri ile kendileri mücadele etmek
zorunda kalabilmektedir ve bu noktada sosyal destek azlığı bir risk faktörü olmaktadır.
Ruh sağlığı ve problem davranışlar açısından okul türü değişkeni hem koruyucu
faktörler hem de risk faktörleri içermektedir. Fen lisesi öğrencilerinin akademik başarı,
okula ilişkin olumlu tutumlar, yüksek benlik saygısı açısından bu koruyucu faktörlere
sahip oldukları düşünülürken (Karaduman, 1997; Özdel, Bostancı, Özdel ve
Oğuzhanoğlu, 2002) genel lise öğrencilerinde okula karşı olumlu tutumlarda, akademik
başarıda eksiklikler olabilmektedir. Buna karşın fen lisesi öğrencilerinin içinde
bulundukları rekabetçi koşullar, beklenti yüksekliği ve sosyal destek konusundaki
yetersizlikleri psikolojik belirtiler açısından tetikleyici faktörler olabilir.
1.4. Sınırlılıklar
1.5. Sayıltılar
1.6. Tanımlar
Ruh Sağlığı: İstatistiksel tanım: Çoğunluğa uyan ve çan eğrisinin iki aşırı
ucunda kalmayan kişi normaldir.
Klinik Tanım: Klinik açıdan normali tanımlayabilmek için değişik ölçütler
içeren görüşler vardır. Bunlar:
a- Çevreye uyum yapabilme,
b- Bireyde aşırı bunaltının (anxiety ) ya da psikiyatrik belirtinin olmaması,
c- Psikanalistler normalin ölçütü olarak id, ego ve süperego arasındaki dengeyi
ele almışlardır (Öztürk, 2001; s: 107- 108).
okutulduğu, eğitim süresinin 1 yıl hazırlık olmak üzere 4 yıl olduğu (Milli Eğitim
Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’ nun 09.08.2002 tarih ve 294 sayılı kararı ile
liselerdeki hazırlık sınıfları kaldırılarak eğitim süresi 4 yıla çıkarılmıştır.) ve sınavla
öğrenci alan liselerdir (Sönmez, 1998; s: 17).
BÖLÜM II
2.1. 1. Ergenlik
Ergenliğin ilk yıllarında görülen “ aileler için kaygı verici ama ergenler için
normal sayılabilecek” mastürbasyon, tırnak yeme, övünme, kabadayılık, dikkatsizlik,
ukalalık v.b. (Lane, Beauchamp, 1959; Akt. Kılıçcı, 2006) davranışlar, ergenin benlik
13
Biyolojik Kuramlar
Organizmik Kuramlar
Öğrenme Kuramları
Sosyolojik Kuramlar
ergenlerin özel ve farklı bir bir grup olarak görülmediğine dikkat çekmektedirler.
Böylece, biyolojik bir gelişim özelliği olmaktan çok toplumsal koşulların ergenin
doğasını belirlediğini ileri sürerler (Akt. Steinberg, 2002).
ilişkisi tespit edilmiştir. İştahsızlık veya aşırı yeme, uykusuzluk veya aşırı uyku, enerji
azlığı ve yorgunluk, düşük benlik saygısı, dikkatini toplamada ve karar vermede güçlük,
umutsuzlık hissi belirtilerinden en az ikisinin bulunması, depresif ruh durumu ya da
sinirlilik hali günün büyük bir bölümünde en az son bir yıldır devam etmesi, bireyin orta
düzeyde depresif bozukluğu tanısı almasına neden olur. Belirtiler, klinik açıdan önemli
düzeyde strese neden olurken okul ve diğer işlev alanlarında bozukluk olarak kendini
gösterir (Köroğlu, 2007).
Araştırmalar, hem şiddet içeren suçların (saldırı, tecavüz, gasp ve cinayet) hem
mala yönelik suçların (soygun, hırsızlık, kundaklama) ergenlik öncesi ve ergenlik
dönemi arasında artış gösterdiğini, lise yıllarında doruk noktasına eriştiğini ve genç
yetişkinlik döneminde inişe geçtiğini göstermektedir. Yaşam boyu suç işleyenlerle
ergenlik dönemine bağlı olarak suç işleyenlerin ayırımının yapılması çok önemlidir.
Stresli ailelerden gelen, çocukluklarında saldırgan davranışlarda bulunan, standart zeka
ve başarı testlerinden düşük puan alan ergenlerde suç oranı daha fazladır. Ayrıca bu
ergenler, hiperaktivite tanısı almışlardır. Bazı ergenlerde ise antisosyal davranışlar
ergenlikle başlar ve ergenliğin son bulması ile sona erer. Yaşam boyu suç işleyenler için
ise tedavi programlarının kanıtlanmış başarısından dolayı erken müdahale ve aile
eğitimi önemlidir (Steinberg, 2002).
Histerik Nevroz
vardır ve bunların her biri insanın sağlıklı ve sağlıksız gelişiminde kilit noktalarını
oluşturmaktadır. Freud’ a göre ruh sağlığı “ Sevmek” ve “ Çalışmak”’ tır (Kılıçcı,
2006). Karl Menninger, ruh sağlığını insanın kendisine ve dünyaya olumlu bakışı ve
karşılıklı olumlu etkileşim ile uyum sağlamak olarak tanımlamıştır. Moreno’ ya göre,
“ insan dış çevrede yaşayabiliyor, yaratıcı ve verimli bir yaşam sürdürebiliyor ve
bunlara uyum sağlayabiliyorsa” ruhsal olarak sağlıklıdır. Jones ve Boehm, ruh sağlığını
sosyal ve kişisel olarak doyum sağlayan bir sosyal faaliyet durumu ve düzeyi olarak
tanımlamıştır. Ericson’ a göre, kişinin egosu (ego özdeşleşmesi- ego identity) ruhsal
yapı için olumlu bir yatırımdır. Bireyin kendi cinsiyeti ile karşı cinsiyete bakış açısında,
kendisine bakış açısında, samimi ve özverici yaklaşımlarında ego özdeşleşmesi sağlıklı
ortamlar oluşturur (Kozacıoğlu ve Gördürür, 1995). Yörükoğlu (2004) ruh sağlığını,
“ kişinin kendi kendisiyle ve çevresi ile dinamik bir denge ve uyum içinde olmasıdır”
şeklinde tanımlamaktadır. Selçikoğlu (1963) “ Ruh sağlığı, aklın ilkelerini izleyerek
haz ilkesine göre yaşamaktan uzaklaşıp gerçeklik ilkesine göre yaşama yolu ile mutlu
olmak ve mutlu etmektir” diye tanımlamıştır (Akt. Bakırcıoğlu, 2007). Ayrıca, ruh
hekimleri gençliğin ruhsal durumunu benliğin güçsüzlüğü ve yetersizliği olarak
yorumlamaktadır (Josselyn, 1954; Akt. Yörükoğlu, 2004).
Günümüzde ruhsal sağlık konusu içinde normallik kavramı önemli bir yer
tutmaktadır ve psikolojide normallik kavramı son yirmi yıl içinde ciddi bir biçimde ele
alınmaya başlamıştır. Bunun nedenleri arasında yakın zamanlara kadar araştırıcıların
dikkatlerinin daha çok ruhsal hastalık (normaldışı davranışlar) üzerinde yoğunlaşması
görülebilir. Bu nedenle ruh sağlığı kavramı geçmişte ruhsal hastalıkların karşıt
anlamında ele alınarak önemli sayılabilecek nitelikte normaldışı davranışların
24
2. İkinci görüşe göre; normallik diye bir şey yoktur. Eğer normallik,
organizmanın tüm kişilik bölümlerinin birbiriyle denge durumunda ve uyumlu bir birlik
içerisinde işlevlerini gerçekleştirmesi ise böyle bir durumun gerçekleşmesi sadece bir
ütopyadır.
ilgilenen davranış bilimcilerin sayısı oldukça artmış ve bazı araştırıcılar konuya belli
tanımlar getirmeye çalışmışlardır. Örneğin, Hamburg ve Adams (1967) uyumu,
“zorlanmalarla karşılaşıldığında gerekli bilgileri toplama ve bunlardan yararlanma”
olarak tanımlarken; Heath (1965) “ davranışları bir yandan benlik yapısının
bütünlüğünü koruyacak diğer yandan çevresel koşullarla başedebilecek bir biçimde
düzenlemek” olarak tanımlamıştır (Akt. Geçtan, 1989).
Ruh sağlığının ilişkili olduğu diğer bir kavram psikolojik olgunluk kavramıdır.
Geçtan (1989) psikolojik olgunlaşmayı, ulaşılmış bir durum olmaktan ziyade yaşamla
gelen bir süreç olarak ele almaktadır. Günümüzde her yaşam dönemine özgü bir
olgunlaşma düzeyinin olduğu görüşü geçerlidir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik,
yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinden her birine özgü psikolojik olgunlaşmanın varlığı
söz konusudur. “ Olaylara etkin bir biçimde katılabilme” olarak da tanımlanan
psikolojik olgunluk her gelişim döneminde organizmanın yeniden örgütlenmesi ile
kazanılmaktadır (Bakırcıoğlu, 2007). Geçtan (1989) bir kişinin ulaştığı olgunlaşma
düzeyinin ancak zorlanmalar karşısında gösterdiği tepkilerle anlaşılabileceğine işaret
ederek psikolojik olgunluğu başarısızlık veya herhangi bir zorlanma karşısında
toparlanabilme gücü olarak görürken Kılıçcı (2006) psikolojik olgunluk kavramını
yaşamda karşılaşılan sorunlardan kaçmayarak bu sorunların boyutlarını doğru
değerlendirebilmek olarak ele almıştır. Fromm’a göre (1974) olgun ve üretken bireyin
kimlik duygusu, benliğini kendisine yön verecek tüm güçleri yine kendi elinde
bulunduran bir varlık olarak algılamasından kaynaklanmaktadır. Psikolojik olgunluk
kavramını Health (1961), kişiliğin iyi örgütlenmesi, çevreden gelen rahatsız edici
uyaranlara direnebilmesi, duygu ve düşüncelerin diğer insanlarla ilgili olması ve benlik
26
imgesinin tutarlı olması olarak açıklamıştır. Barron (1963) ise psikolojik olgunluk
kavramını sağlam egoya sahip olma, anksiyete ile baş edebilme, tutarlı bir gelişim
gösterme ve yaşamına değer verme olarak açıklamaktadır (Akt; Geçtan, 1989).
Psikolojik olgunluğun yukarıda belirtilen tüm özellikleri güçlü bir Ego’ nun
ortaya koyabileceği bir uyum biçimini göstermektedir. Yaşantıları düzenleme, yeni
durumlarla ilişkisini görebilme doğuştan getirilen zihin gücünün yanı sıra yaşantıların
zenginliğine de bağlıdır. (Kılıçcı, 2006). Psikolojik olgunluğa ulaşmış kişi benliğini
bütünlemiştir; değerleri, zihinsel işlevleri, diğer kişilerle kurduğu ilişkiler ve kendini
algılayışı, kendine yönelik düşünceleri genellikle dengelidir (Heath, 1968, Akt.
Cansever, 1981).
Ruhsal sağlık konusunu ele alırken parelelinde ruhsal hastalık konusunu kısaca
irdelediğimizde; ruhsal hastalık; “ insanın duygu, düşünce ve davranışlarında olağandışı
sapmaların, aykırılıkların bulunmasıdır” şeklinde tanımlanabilir. Ruh sağlığı bozulan
kişi duygu, düşünce ve davranışlarında tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik
özellikleri gösterirler. Kişinin hasta sayılabilmesi için bu özelliklerin sürekli ya da
yineleyici olması; bireyin verimli çalışmasını bozması ve kişiler arası ilişkilerini
bozması özelliklerini de göstermelidir (Öztürk, 2001).
27
Ruhsal hastalık belirtileri rahatsız edici, acı verici, kişiyi ve çevresini mutsuz
eden türden belirtilerdir. Nevrozlar bu türden hastalıklardır. En ağır ruhsal hastalıklar
olan psikozlarda ise kişi, hem kendisiyle hem de çevresiyle çatışma içindedir. Şizofreni
gibi bazı psikiyatrik bozuklukların başlaması, ilk gençlik yıllarına rastlamaktadır. Belirli
psikotik hastalıkların dışında kalan ve ergenlikte rastlanan nevrotik bozukluklardan
depresyon, davranım bozuklukları, yeme bozuklukları, öfke patlamaları ve
saldırganlıklar ile intiharlar v.b. ergenlik döneminde görülebilmektedir (Kulaksızoğlu,
2004).
Ruh sağlığı ile ilgili bazı kuramcıların görüşlerine kısaca göz attığımızda; Freud,
psikoseksüel gelişim dönemlerinde makul doyum düzeyine ulaşma, id, ego, süperego
arasında denge kurma, nedeni belli olmayan ya da çok uzun süren kaygı ve
zorlanmaların olmama, sevme ve çalışma yeteneğine sahip olma özelliklerinin ruh
sağlığının oluşumunda önemine dikkat çekmiştir (Kılıçcı, 2006).
Diğer bir kuramcı Jung’ a göre, bireyleşme süreci yaşam boyu devam eder ve bu
süreç bireyin “ bütün insan” olmasında önemli bir rol oynar. Bütün insan olmak,
kişiliğin tüm yönleri ile uzlaşmaya varmaktır. Jung’a göre yaşam, aşamalardan oluşur
28
Erikson, ego işlevlerinin önemini vurgulayarak dış dünyadan gelen bilgileri bir
düzene sokabilen, algılanan durumları değerlendirebilen, bilinç düzeyinde
çağrıştırılacak anıları seçebilen, uyum sağlayıcı davranışları yönetebilen ve geleceğe
yönelik tasarılar yapabilen üretken ve yaratıcı bir yapıya sahip egoyu sağlıklı bir kişilik
olarak nitelemiştir. Böyle bir benliğe sahip kişi istediğini yapabilmekte, istediği gibi
olabilmektedir ve bu bağlamda egonun kendini iyi hissetmesini sağlamaktadır. Kişi
benlik kimliğini sorunlarla baş etmesini sağlayan yaşam deneyimleri ile kazanmıştır.
Birey, bu kimliği her sağlıklı toplumsal- ruhsal gelişim döneminde kazanmış olduğu
temel güven, bağımsızlık, girişim, çalışma ve yapıcılık, kimlik, yakınlaşma duygularını,
üretkenliğin gelişimini ve benlik bütünlüğünün oluşumunu gerçekleştirerek elde
etmiştir. Erikson’ un şemasında, istekler” ve “ olması gerekenler” iki zıt kutup
oluşturmaktadır. Bir yanda aşırı ve yıkıcı istekler, diğer yanda ana- babanın ve
toplumun benliğe mal edilen kısıtlamaları egoyo sıkıştırır. Erikson’ un tanımladığı
29
süperego, id kadar bireyi yıkıcı bir şekilde cezalandırmaktadır. Eğer, ego iyi çalışırsa
birey gereksiz enerji harcamaz, acı çekmez veya nevrotik aksaklıklar göstermez.
Erikson’a göre; insan yaşamı temel güven- güvensizlik, özerklik- utanç ve kararsızlık,
girişim- suçluluk duygusu, beceri- aşağılık duygusu, ego kimliği- rol karmaşası, yakın
ilişkiler- soyutlanma (yalnızlık), üretkenlik- kısırlık, ego bütünleşimi- umutsuzluk
nitelikleri olmak üzere sekiz gelişim döneminden oluşmaktadır. Dönemler içinde,
sağlıklı nitelikler sayı ve derece olarak sağlıksız olanlardan fazla olması ruh sağlığına
bir işarettir (Rappoport, 1972; Akt. Geçtan, 1989).
Fromm kuramında insanın varoluşunu özgürlük ile eş değer olarak ele almıştır.
İnsanın özgür olabilmesi, davranışlarını içgüdülerinin egemenliğinde kurtarmasına
bağlıdır. Fromm’a göre, benliğin bireyselleşmesi kişilik bütünlüğü ile eş değerdir.
Benliğin bireyselleşmesi için asal bağlardan kurtularak özgürleşmesi gerektiği ve bu
özgürlüğün getirdiği çaresizlik ve yalnızlık duygularından kurtulması için de kendi
bireyselliğini kaybetmeden diğer insanlarla dayanışma, paylaşma ve sevgi bağları ile
bütünleşmesi sağlık göstergesidir. İnsanın beş gereksinimi vardır. Bunlar: İlgi,
sorumluluk, saygı, anlayış ve ilişki gereksinimi; aşkınlık gereksinimi (yaratıcı olma);
köklülük gereksinimi (dostluk duyguları geliştirme); kimlik gereksinimi; değer yargıları
gereksinimi. Fromm’a göre alıcı, sömürücü, istifçi, pazarlamacı, biyofil (yaşama aşık
olma) ve nekrofil (ölümü çekici bulma) yönelim biçimleri ise sağlıksız gelişim işaretidir
( Fromm, 1947).
Rogers, psikolojik olarak sağlıklı insanı, tam işlev yapan insan (fully functioning
person) olarak tanımlamaktadır. Tam işlev yapan insan, kendini gerçekleştirmiş değil,
kendini gerçekleştirmekte olan kişidir (Rogers, 1961, 1980; Akt. Cenkseven, 2004).
Benliğini kabul edebilme; benliğin içten ve dıştan gelen uyarıcılara (yaşantı) açık
olması; benliğin yaşantılara uygun biçimde simgeleştirilmesi; benlik ile yaşantı
uyuşmazlığı olan durumları fark etmesi; bireyin tüm yaşantılarını benlik ile tutarlı hale
getirebilmesi sağlıklı benlik nitelikleridir (Kılıçcı, 2006). Kendini gerçekleştirme
psikolojik sağlık halinin en üst göstegesidir (Schultz ve Schultz, 1987).
otonomi sahibi olma, derinliğine duygulanma, insanlara karşı empati, sempati, acıma
duygularını geliştirme, kişiler arası derin ilişkiler kurma, demokratik karakter yapısına
sahip olma, amacı araçtan ayırma, filozofik gülmece duygusu geliştirme, yaratıcı olma,
özel ve yalnız yaşamdan zevk alma, günlük yaşamında yenilikler bulabilme ve içinden
geldiği gibi davranma niteliklerine sahip olan kişiler kendini gerçekleştirmiş sağlıklı
kişilerdir. Bu niteliklere sahip olma derecesi ile ruh sağlığına sahip oluş derecesi
paraleldir (Lindzey, 1973, Patterson, 1973; Akt. Kılıçcı, 2006).
Başka bir kuramda Allport, benlik kapsamının genişliği, başkaları ile yakın ve
sıcak ilişkiler kurma, kendine güvenme, gerçekçi olma, içgörülü ve hoşgörülü olma ile
bir yaşam felsefesine sahip olma özelliklerini ruh sağlığı ölçütleri olarak ele almıştır.
(Allport, 1961; Akt. Kılıçcı, 2006).
Bütün Yunan filozofları gibi Aristoteles için de tüm çabaların en yüksek ereği
mutluluktur (eudaimonia). Her varlık, kendi özünün kendine özgü etkinliğinin gelişmesi
ile mutlu olabilir. Bu mutluluk ise insanın kendi etkinliği ile elde ettiği mutluluktur ve
kişinin “ iyi” yi gerçekleştirmesidir (Gökberk, 1985). Aristoteles hayatının önemli bir
bölümünü “ iyi yaşam” ın ne olduğunu bulmak amacı ile geçirmiştir ve gerçek
mutluluğun güç ve başkalarının beğenisini kazanmak değil kendini iyi bir hayat
yaşamaya adanmaktan geçtiğine ve bunun da bilgelikle sağlanacağına işaret etmiştir.
Aristoteles’in ahlak (ethic) anlayışına göre insanoğlu için iyi ve güzel olarak hedeflenen
şey yaşamını sürdürebilecek imkanlar içeren bir hayat değil, insani isteklerin
karşılanabileceği mutlu bir var oluştur ve mutlu bir yaşam için erdem gereklidir
(Yıldız, 2002). Aristoteles’e göre insan mutluluğa erdem ile ulaşır. Bunun için ise
insanın mutluluğa uyarlı olması, bedensel ve ruhsal açıdan yetkin veya etkili olması
gerekir (Timuçin, 1992). İnsanın özü, akıldır ve insan akıl etkinliği ile mutlu olabilir. Bu
bağlamda, insanı mutluluğa eriştiren erdem, insanın aklını kullanabileceği bir nitelikte
31
olmalıdır. Erdem, insanın doğal özünün yapısında gelişir ve insanı hazza ulaştırır
(Gökberk, 1985).
Felsefe mutluluk konusu ile ilgili iken psikoloji alanında mutluluk konusu pek
ilgi çekmemiş ve olumsuz duygular, problemler ve mutsuzluk üzerine araştırmalar
yoğunluk kazanmıştır. Ne var ki psikolojide acı ve ruh hastalığı alanındaki bilgilerin,
kişisel güçler ve erdemlerle ilgili çok daha fazla bilgiyle desteklenmesine ihtiyacının
ortaya çıkması ile beraber 1970’li yıllardan itibaren “ mutluluğun mutsuzluğun tersi”
olduğu anlayışı eleştirilerek olumlu duyguyu anlamak, güç- erdem ve Aristoteles’in
“ iyi yaşam” dediği şeyi bulmak için başlanan psikoloji hareketi hız kazanmıştır.
Mutluluğun kalıcı olarak yükseltilemeyeceği kuramı, mutluluk konusunda yapılan
bilimsel araştırmalar ile çürütülmüştür. İnsanların mutluluğa ulaşma çabaları ile ilişkili
olarak psikolojide yaşam doyumu, iyilik hali, yaşam kalitesi, psikolojik iyi oluş, öznel
iyi oluş kavramları ile ilgili çalışmalar önem kazanmaya başlamıştır (Seligman, 2002).
Öznel iyi olma alanında ilk doktora çalışmasını yapan Wilson (1967) tezinde;
1- “Mutlu kişiler genç, sağlıklı, iyi eğitim görmüş, ekonomik bakımdan iyi durumda,
dışa dönük, optimistik, tasasız, dindar, evli, ılımlı arzulara sahip, her iki cinsiyetten,
zeki kişilerdir” 2.Yunan filozoflarından günümüze dek mutluluk konusunda çok az
kuramsal gelişmenin olduğu sonuçlarına ulaşmıştır (Akt. Yetim, 2001).
Günümüzde iyi oluşla ilgili yapılan araştırmalar incelendiği zaman, iyi oluş
kavramının yanında öznel iyi oluş, psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu, yaşam kalitesi,
iyilik hali (wellness), olumlu duygulanım gibi çeşitli kavramlarla birlikte kullanıldığı
gözlenmektedir. Bu kavramlar aynı anlamda olmamakla beraber birbirleri ile ilişkili
kavramlardır. Örneğin, iyilik hali kavramı, ideal düzeyde sağlıklı olmaya ve iyilik
haline yönelmiş, beden ve akıl ruh sağlığının bütünleştiği, bireysel olarak amaç dolu
tavrı ve daha dolu yaşam geçirme hedefi olan, sosyal, kişisel, çevresel olarak tüm
alanlarda işlevsel olan bir yaşam yolu anlamındadır (Myers, Sweneey ve Witmer,
32
2003). Öznel iyi oluş kavramı ise bireyin yaşamına ilişkin öznel yargı ve duygularına
vurgu yapmaktadır. Diener (1984)’e göre öznel iyi oluş, bireyin değerlendirmelerini
içerdiği için öznel olmasının yanı sıra bireyin kendine ve yaşamına ilişkin olumlu
ölçümleri kapsayan yaşamının tüm yönlerinin genel bir değerlendirmesidir.
Günümüze kadar öznel iyi oluşla ilgili yapılan araştırmalarda, mutluluğa etkisi
olan birçok etmenden bahsedilmiştir. Aşağıda bu değişkenlerden bir kısmına yer
verilmiştir.
düzeyinde yaş etmeninin etkisi olmamasına rağmen yaşanan duyguların yaşla beraber
değiştiği belirlenmiştir. Hoş duygunun yaşla beraber azalma eğiliminde olduğu
görülürken yaşam doyumunda azalma veya olumsuz duyguda yükselme gözlenmemiştir
(Diener ve Suh, 1998; Akt. Yetim, 2001).
İlk kez Wilson (1960) tarafından bahsedilen Erek (Telic) Kuramına göre
mutluluk, gereksinimlerin karşılanması ve amaçlara erişildiği zaman elde edilmektedir.
İhtiyaçların doyurulması mutluluğa, doyurulmaması ise mutsuzluğa neden olur;
düşüncesi erek kuramının hareket noktasıdır (Akt. Yetim, 2001). Ereksel kuramlar
temelde, amaçlara ve ihtiyaçlara ulaşıldığı zaman öznel iyi oluşun ortaya çıktığı
varsaymaktadır. Bireyi amaca yöneltmede, gereksinimlerin önemli olduğu düşünülür
(Diener, 1984).
Ereksel kuramda ulaşılan amaç mutluluk kaynağı olarak varsayılırken öznel iyi
oluş kuramlarından Etkinlik (Activity) kuramında, amacın kendisi değil amaca
ulaşılırken yapılan etkinliklerin mutluluğa neden olduğu varsayılmaktadır. Aristoteles
ilk etkinlik kuramcılarındandır ve erdemli etkinliklerin mutluluğa neden olduğu ve
başarılı etkinliklerin mutluluğa yol açtığını savunmuştur (Diener, 1984). Aristoteles’e
göre bir etkinlikten zevk almak etkinliğin sonucu değildir, etkinliğin kendisinden ayırt
edilemeyecek bir şeydir (Seligman, 2002). Etkinlik ile öznel iyi oluş arasındaki ilişki
akış (flow) kuramı ile açıklanmaktadır. Bu kurama göre etkinlikler bireyin becerisi ile
orantılı olmalıdır, böylece birey etkinlik süresi boyunca haz yaşayabilir. Etkinliğin
kolay olması bireyi sıkarken zor olması kaygılandırabilir. Bireyin becerisi ile etkinliğin
zorluğu birbirine yakın olduğunda ise haz elde edilmektedir (Csikszentmihalyi, 1975;
Akt. Diener, 1984).
34
Öznel iyi oluşu açıklamaya çalışan Yargı Kuramlarına göre, bireyin öznel iyi
oluş düzeyi, bir takım standartlarla gerçek koşullar arasında yaptığı karşılaştırmaların
sonucu ile ilişkilidir. Eğer, gerçek durum bireyin belirlemiş olduğu ölçütün üzerinde ise
mutluluk oluşacaktır (Diener, 1984). Çok Yönlü Uyuşmazlık kuramını geliştiren
Michalos (1985; Akt. Tuzgöl- Dost, 2005)’e göre bireyin mutluluğu çeşitli ölçütlere
göre yapılan karşılaştırmalara bağlıdır. Bireyler kendilerini istekler, ihtiyaçlar, amaçlar,
geçmiş koşullar, diğerlerinin durumu gibi farklı standartlarla kıyaslamaktadır. Bireyin
içinde bulunduğu andaki koşulları ile bu standartlar arasında fark yüksek olursa doyum
düşük; fark düşük ise doyum yüksek olmaktadır.
Kısa süreli öznel iyi olmada duygusal koşullanmalara bağlı ani tepkiler önemli rol
oynarken uzun süreli mutlulukta bu etki önemini kaybetmektedir ( Zajonc, 1980).
Öznel iyi oluş ile ilişkili kavramlardan iyilik hali, optimal düzeyde sağlıklı
olmaya yönelme, beden, akıl ve ruhun bütünleştiği, bireysel amaçlara sahip olma, daha
anlamlı yaşam geçirme hedefi olan, sosyal, kişisel ve ekolojik olarak tüm alanlarda
işlevsel olan bir yaşam sürdürmek anlamındadır (Myers, 2001).
İyilik Hali Çemberi modeli, iyilik hali ile ilgili olan modellerdendir. İyilik haline
ve önlemeye ilişkin bu bütüncül model ilk olarak Witmer ve Sweeney (1991,1992)
tarafından geliştirilmiştir. Model geliştirilirken Adlerian bakış açısına dayandırılmış
olsa da Maslow ve diğer sağlıklı insan özellikleri ile ilgilenen kuramcıların görüşlerine
de yer verilmiştir (Akt. Myers, 2001). İyilik Hali Çemberi Modeli, yaşam boyu iyilik
halinin sürmesi ve risk olabilecek etmenlerin önlenmesi ile ilgilidir ve sağlıklı insanın
özelliklerinden oluşmaktadır. Çemberin spiritüel yaşam (yaşamı anlamlandırma yolları),
çalışma ve serbest zaman, arkadaşlık, sevgi ve kendini düzenleme olmak üzere beş ana
boyutu vardır. Kendini düzenleme boyutu bireyin değiştirebileceği oniki alt boyuttan
oluşmaktadır. Model bu boyutlardan başka, bireyin iyilik halini yönetim biçimi, toplum,
aile, din, eğitim, medya, iş dünyası ve endüstriyel ve kültürel özelliklerlerle genel dünya
olayları veya doğal olaylar gibi çok genel ve bireyin kontrol edemeyeceği özelliklerin
etkilediğini göstermektedir (Korkut, 2004). Modele göre her bir öge birbiri ile etkileşim
halinde olduğu için herhangi birinde yapılacak bir değişiklik diğerlerine de
yansımaktadır. Kendini düzenleme boyutunun oniki alt boyutu olan değerli olma
duygusu, kontrol duygusu, gerçekçi inançlar, duygusal farkındalık ve başa çıkma, mizah
duygusu, problem çözme ve yaratıcılık, beslenme, fiziksel alıştırma yapma, kendine
bakma, stres yönetimi, cinsel kimlik ve kültürel kimlik önleme çalışmalarında bireye
kazandırılması ve öğretilmesi önerilen becerileri içermektedir ( Korkut, 2004).
Bu bölümde araştırma konusu ile ilgili yapılmış yurt içi ve yurt dışı çalışmalar
iki başlık çerçevesinde özetlenmiştir.
37
2.2.1. Psikolojik Belirtiler– Genel Sağlık Örüntüleri ile İlgili Yurt Dışında Yapılan
Araştırmalar
Moses (1999), 337 öğrenci üzerinde şiddete maruz kalma ile depresyon ve
hostilite belirtileri ile maruz kalmada demografik farklılıklar arasındaki ilişkiyi
araştırmıştır. Elde edilen bulgular, erkeklerin kızlardan daha fazla şiddete maruz
kaldıklarını göstermiştir. Şiddete maruz kalma, her iki cinsiyet için hostilitenin
yordayıcısı olurken, sadece kızlar için depresyonun yordayıcısı olmuştur.
Essau ve diğerleri (2000), yaşları 12- 17 arasında değişen 1035 ergen üzerinde
yaptıkları çalışmalarında şu sonuçları elde etmişlerdir: %18, 6 ile anksiyete bozukları
sıklıkla görülmektedir. Anksiyete bozuklukları türleri ele alındığında, fobi yaygın olarak
görülürken post- travmatik stres bozukluğu ve obsesif- kompulsif bozukluk daha az
rastlanmaktadır (%2’ nin altında). Panik bozukluk ve genelleştirilmiş anksiyete
bozukluğu %1’in altında oranla en az görülen bozukluklardır. Anksiyete bozukluğu
kızlarda erkeklerden daha fazla olarak saptanmış ve bunun yaşla beraber arttığı
gözlenmiştir.
Aarq ve diğerleri (2001), Norveç genelinde 6, 8 ve 10. sınıflara devam eden (11,
13 ve 15 yaşlarında) ergenler üzerinde yaptıkları çalışmalarında şu sonuçlara
ulaşmışlardır: 15 yaşındaki kız ergenler arasında erkek ergenlerden daha fazla
psikolojik ve somatik şikayetler görülmüştür. Bu gruptakilerin %18’i daha az günlük
psikolojik şikayet belirtirken %14’ü daha az günlük somatik şikayet ifade etmişlerdir.
Ayrıca, kızların belirti toplam puanları erkeklerin belirti toplam puanlarından anlamlı
farklılık göstermiştir. Yine kız ergenlerde, yaşla beraber somatik şikayetler artış
görülmektedir.
39
Polce- Lynch, Myers, Kliewer ve Kilmartin (2001) 93 erkek ve 116 kız ergen
üzerinde yaptıkları çalışmalarında kız ergenlerin erkeklerden daha düşük benlik saygısı
gösterdiğini ve kızların daha yüksek negatif benlik imajına sahip olduklarını saptamıştır.
Yarcheski, Mahon ve Yarcheski (2002), 148 ergenden oluşan (81 kız, 67 erkek;
7. ve 8. sınıf öğrencileri) örneklem grubuna “ Durumluk- Sürekli Öfke İfadesi
Envanteri” (State-Trait Anger Expression Inventory) ve üç tane sağlık değişkeni (şu
anki sağlık durumu (current health status), klinik sağlık (clinical health), hedomanistik
sağlık (eudaimonistic health)) ile ilgili ölçümleri uygulamıştır. Araştırma sonucunda,
öfkenin ifadesinde ve öfke yaşantılarında kız ve erkek ergenler arasında anlamlı bir
farklılık gözlenmemiştir.
Calais, Andrade ve Lipp (2003) cinsiyet ve okul yılı ile stres belirtileri
arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. 150 kız ve 145 erkek ergene “ Lipp Stres Envanteri”
(The Lipp Stres Inventory) uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, cinsiyet ile stres
düzeyi arasında yüksek korelasyon bulunmuştur ve kızlar erkeklere göre daha fazla
semptom belirtmişlerdir.
40
Letcher (2005) 1595 ergen üzerinde yaptığı bir çalışmasında ergenlik yıllarının
başlangıcı ve daha fazla alınganlık gösterme faktörlerinin kızlarda yüksek anksiyeteye
neden olduğunu belirtmektedir. Mizaç (temperament), cinsiyet, aile ve akran ilişkileri,
sosyal yetenekler, yaşam olayları ve önceki sorunlu davranışlar anksiyeteyi etkileyen
faktörlerdir. Bu faktörler arasında, önceki duygusal ve davranışsal problemler ve
aile- çocuk ilişkisindeki güçlükler anksiyeteyi en yüksek oranda etkileyen etmenlerdir.
Kızlarda yüksek anksiyeteyi gösteren en belirgin etken ailedir. Düşük anksiyeteli kızlar
ile kıyaslandığında yüksek düzeyde anksiyeteye sahip kızların aileleri ile daha çok
problem yaşadıkları gözlenirken erkeklerde gözlenmemektedir. Ayrıca kızlardaki
agresyon ve hiperaktivite problemlerinin açıklanmasında düşük- yüksek anksiyete
belirleyici olmaktadır.
sağlık davranışları (sigara, alkol veya uyuşturucu) ile ilişkili ve ikinci çalışmadaki
psikolojik stres ve depresif belirtilerin yordayıcısı olmuştur. Sigara kullanımı tek başına;
uzun süreli hastalık, aşırı kilo/ obezite ve aktivite düzeyi ikinci çalışmada psikolojik
sağlık ile ilişki göstermemiştir. İkinci çalışmadaki zayıf psikolojik sağlık riski, ilk
çalışmadaki psikolojik sağlık ile kuvvetli olarak ilişkilidir.
Sweeting, West ve Der (2007), 2196 ergen üzerinde (15 yaş) yaptıkları
çalışmalarında, benlik saygısı, beden imajı (kilo ile bağlantılı), sigara kullanımı ve
fiziksel aktivite faktörlerinin ölçümleri arasında ilişkiyi araştırmışlardır. Bu faktörler,
kız egenlerde depresif ruh hali belirtisinin hemen hepsinden sorumludur ve aynı
zamanda aşırı baş dönmesi ve baş ağrısı belirtilerinin de tetikleyicileridir. Benlik saygısı
ve beden imajı sağlık ile daha fazla ilişki göstermektedir ve bu iki faktörün uyumu
kızlarda, hem psikosomatik belirtilerde hem de depresif ruh halinin aşırılığında dikkat
çekici bir şekilde düşüşe neden olmaktadır. Potansiyel psikososyal ve davranışsal
faktörlerin uyum oranı, istatiksel olarak kız ergenlerin depresif ruh halini özellikle
psikosomatik şikayetlerindeki aşırılığı açıklamaktadır.
2. 2. 2. Psikolojik Belirtiler– Genel Sağlık Örüntüleri ile İlgili Yurt İçinde Yapılan
Araştırmalar
Çakır (2002) yaptığı bir çalışmada üniversite öğrencilerinde uyuma yönelik başa
çıkma davranışlarının psikolojik belirtiler açısından değişkenliğini araştırmıştır.
Araştırmada, 627 üniversite öğrencisine Özbay ve Şahin (1997) tarafından geliştirilen
Stresle Başa Çıkma Tutumları Envanteri ve Belirti Tarama Listesi (SCL- 90- R)
uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, cinsiyet değişkeni depresyon, psikolojik belirtiler
ve başa çıkma tutumları üzerinde anlamlı farklılık göstermiştir.
durumu arasında anlamlı düzeyinde bir ilişki olmadığı bulunmuştur. Okul türü
değişkeni ile psikopatolojik semptomlardan “kişiler arası duyarlık”, “depresyon”,
“anksiyete”, “öfke-düşmanlık”, “paranaoid düşünce” ve “psikotizm”e sahip olup
olmama durumu arasında önemli bir ilişki yoktur. Ancak okul türü değişkeni ile
psikopatolojik semptomlardan “somatizasyon”, “fobik anksiyete” ve “obsesif-kompulsif
davranış”a sahip olup olmama durumları arasındaki ilişki anlamlı olduğu görülmüştür.
Araştırma sonucunda, öznel iyi oluşunun yüksek yordayıcısı olarak kişiler arası
yakınlıktan sonra genel duygusal incinebilirliğin (general emotional vulnerability)
geldiği görülmüştür. Girişkenlik (gregariousness) ise öznel iyi oluşun anlamlı bir
yordayıcısı olarak görülmemiştir. Araştırma sonucu, erişilebilir sosyal destek miktarının
genel olarak inanılandan daha az öznel iyi oluşa katkısı olduğunu göstermiştir.
Feist, Bodner, Jacobs, Miles ve Tan (1995) öznel iyi oluş ve cinsiyet arasındaki
ilişkiyi gösteren 93 araştırmanın meta analizini yapmışlardır. Sonuçta, kızların mutluluk
ve yaşam doyum düzeylerinin erkeklere göre daha yüksek olduğunu görmüşlerdir.
Başka bir araştırmada Compton (2000), öznel iyi olmanın yordayıcıları olarak
anlamlılık ölçümleri, benlik saygısı, olumlu sosyal ilişkiler, iç kontrol odağı, iyimserlik
özelliklerini incelemiştir. Örneklem grubundaki 347 üniversite öğrencisinin öznel iyi
olma düzeyleri mutluluk, yaşam doyumu ve duygu dengesi açılarından ölçülmüştür.
Araştırma sonucunda, öznel iyi olma ile kişilik değişkenleri arasında anlamlılığın güçlü
etkisi gözlenmiştir.
kentte oturma) ve sosyal ilişkiler ile sosyal ağ faktörleri (öznel aile yakınlığı- subjective
family closeness, aile desteği, arkadaş sayısı, kan ve kanuni bağın olmadığı sosyal
olarak bir arya gelen ailenin varlığı (fictive kin), kiliseye devam ve komşularla görüşme
sıklığı) arasında öznel iyi oluş düzeyi ile anlamlı ilişkili bulunmuştur.
Katja ve diğerleri (2002), 245 Fin öğrenci üzerinde öznel iyi oluş üzerinde okul
doyumu ve sağlıklı davranışı yaş, cinsiyet, sağlık ve kilo değişkenlerinin etkisini
araştırmışlardır. Sonuç olarak, okul doyumu ile sağlıklı davranışın cinsiyete göre
farklılaşmadığı görülmüştür.
Postmes ve Branscambe (2002), 114 (18- 60 yaş arası, ortalama 30) Afrikalı
Amerikalı üzerinde yaptıkları çalışmalarında yapılan analizler sonucunda, grup içinde
reddedilme ile yaşam doyumu arasında anlamlı ilişki saptamışlardır. Daha önceki
araştırma bulguları grup içinde reddedilmenin, kimlik gelişimi üzerinde negatif etkisi
olduğu ve kimliğin iyi oluş üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak grup
içinde reddedilme, iyi oluşu olumsuz etkilemektedir.
47
Tong ve Song (2004) tarafından yapılan bir çalışmada, bir Çin üniversitesi’nde
okuyan düşük sosyo- ekonomik düzeyindeki öğrencilerin öznel iyi oluş ve öz- yetkinlik
(self- efficacy) arasındaki ilişkisi araştırılmıştır. 102 düşük sosyo- ekonomik statüdeki
öğrenci ile 164 düzenli geliri olan öğrencilere “ Genel Öz- Yetkinlik (General
Self- Efficacy)” ve “ İyi Oluş İndeksi (Index of Well- Being)” ve “ Genel Duyuş İndeksi
(Index of General Affect)” uygulanmıştır. Araştırma sonucunda; cinsiyetler arasında
önemli bir fark bulunmazken düşük sosyo- ekonomik statüdeki öğrencilerin, genel
öz- yetkinlik (general self- efficacy) ve öznel iyi oluşta akranlarından önemli oranda
düşük puan aldığı gözlenmiştir. Öznel iyi oluş düzeyleri yüksek olan kişiler, güçlü
öz- yetkinlik göstermişlerdir. Genel öz- yetkinlikleri düşük olan öğrencilerin genel
duyuş, yaşam doyumu ve iyi oluşla önemli oranda pozitif korelasyona sahip olduğu
bulunmuştur. Araştırma sonuçları, sosyo- ekonomik düzeyin genel olarak öz- yetkinlik
ve öznel iyi oluş düzeyinde önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir.
48
Zettergren ve diğerleri (2006) 10- 13 yaşları arasında 445 kız ergenin çocuklukta
reddedilmiş, popüler ve ortalama olarak kümelenen sosyometrik statülerinin genç ve
orta yetişkinlikteki uyumunu boylamsal bir çalışma ile araştırmışlardır. Çalışma
sonuçları, gençlikte reddedilmiş grupta yer alan kızların suç risklerinin (özellikle alkol)
arttğını, orta yaşta popüler grupta yer alan kızların ortalama grupta yer alan kızlara göre
daha başarılı meslek kariyerine sahip olduğunu göstermiştir. Ama sosyal ilişkiler ve
öznel iyi oluş gibi orta yetişkinlikteki birçok uyum alanında çocuklukta yapılan
sosyometrik gruplar arasında anlamlı farklılıklar bulunmamıştır.
Möller- Leimkühler, Heller ve Paulus (2007), 1004 erkek ergen (18 yaş)
örneklem grubu üzerinde öznel iyi oluş ve erkek depresyonu arasındaki ilişkiyi
araştırmışlardır. Örneklem grubuna “ İyi Oluş İndeksi (The WHO- 5 Well- Being
Index)” ve “ Gotland Erkek Depresyonu Ölçeği (The Gotland Scale of Male
Depression)” ölçme araçları uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, ölçekleri cevaplayan
49
ergenlerden erkek depresyonu riski altında gözüken ergenlerin %22’ sinin genel iyi oluş
düzeylerinde azalma gözlenmiştir.
Köker (1991), 17- 21 yaş grubunda bulunan normal, sorunlu ve nörotik belirti
gösteren ergenlerin yaşam doyumu düzeylerini saptamak ve üç grubun yaşam
doyumunda yaş ve cinsiyet değişkenlerine göre farklılık olup olmadığını belirlemek
amacı ile Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde üç bölümün değişik
sınıflarına devam eden 500 öğrenci ile Anakara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri
Ergen Bölümüne başvuran 17- 21 yaş grubundaki nörotik belirti gösteren 56 deneğe
“Yaşam Doyumu Ölçeği” ve “Rotter Cümle Tamamlama Testi” uygulamıştır. Araştırma
sonucunda; yaşam doyumu ile yaş arasında, cinsiyet ve üç gruba göre farklılaşma
olmadığı görülmüştür. Normal denek grubunun diğer grupta bulunanlara göre yaşamdan
daha fazla doyum aldıkları belirlenmiştir. Normal ve sorunlu gruplardaki kızların
doyum düzeyi normal ve sorunlu gruplardaki erkeklerin doyum düzeyinden daha
yüksek bulunmuştur. Nörotik belirti gösteren erkeklerin yaşam doyumu aynı gruptaki
kızların yaşam doyumundan daha yüksektir. Cinsiyet açısından yapılan
karşılaştırmalarda, normal gruptaki kızların nörotik ve sorunlu gruplardaki kızlara göre
yaşam doyumu düzeyinin daha yüksek; nörotik belirti gösteren erkek deneklerin ise
normal ve sorunlu gruplardaki erkeklere göre yaşam düzeylerinin daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
kapasitesi ve kendine güven gibi kişi özelliklerinin; sosyal onay ve sosyal katılım gibi
çevre özelliklerinin; projenin diğer projeleri engelleme derecesi ve bütün projelerden
ortaya çıkan uyum değeri gibi sistem özelliklerinin yaşam doyumunu belirlemede etkili
olduğu bulunmuştur. Araştırmada yetişkin yaşam doyumunun öğrenci yaşam
doyumundan farklı olduğu görülmüştür. Yetişkin bireyler için projenin çevreye
duyurulması (bilinirlik) ve projenin bireyin yaşam stiline uygunluğu, projeye zaman
ayrılmasını ve bireysel bağlanmayı sağlamak suretiyle yaşamdan alınan doyuma etkide
bulunmaktadır. Ayrıca, genel mekanlarda sürdürülen projelerin sayısı, stres ve objektif
engeller bireyin yaşam doyumunu açıklayan önemli değişkenler olarak görülmüştür.
edilen veriler aynı zamanda duygusal ilişki içinde olan öğrencilerin sevgi alt ölçeğinden
olmayanlara göre daha yüksek puan aldıklarını göstermiştir. Duygusal ilişki içinde
olmayan öğrenciler ise fiziksel iyilik hali alt ölçeğinde, olanlara göre daha yüksek puan
almışlardır. Araştırma sonuçları kalınan yer değişkeninin iyilik hali üzerinde etkili
olmadığını göstermektedir. Bunun yanı sıra bulgular akademik not ortalaması 90 ile 100
arasında olan öğrencilerin başarma oryantasyonu alt ölçeğinde, akademik ortalaması 50
ile 70 arasında ve 50’den düşük olanlara göre daha yüksek puan aldıklarını işaret
etmektedir.
sıklığı, dindarlık düzeyi değişkenleri ile iyilik halinin maneviyat ve Serbest Zaman
boyutları arasında anlamlı fark olduğunu göstermiştir.
Özen (2005) yaptığı araştırmada ergenlerin öznel iyi oluş düzeylerini bazı
değişkenlere göre incelemiştir. Araştırmanın örneklemini 393 öğrenci oluşturmaktadır.
Öğrencilere, Tuzgöl- Dost (2004) tarafından üniversite öğrencileri için geliştirilen
“ Öznel İyi Oluş Ölçeği” nin araştırmacı tarafından geliştirilen lise formu ve “ Kişisel
Bilgi Formu” uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular, ergenlerin öznel iyi oluş
düzeyleri üzerinde cinsiyet, sınıf düzeyi, anne- babanın öğrenim durumu
değişkenlerinin anlamlı bir etkisini göstermemektedir. Ergenlerin öznel iyi oluş
düzeyleri algılanan akademik başarı ve algılanan ekonomik duruma bağlı olarak anlamlı
bir farklılık göstermektedir.
Duyguları fark etmeye ve ifade etmeye yönelik bir psiko- eğitim programının
uygulandığı Kuzucu (2006) tarafından yapılan deneysel çalışmada, 34 üniversite
öğrencisine “ Duygusal Farkındalık Düzeyi Ölçeği”, “ Duyguları İfade Ölçeği”,
“ Pozitif Negatif Duygu Ölçeği”, “ Psikolojik iyi Oluş Ölçeği” uygulanmıştır. Araştırma
sonucunda deney grubu lehine tüm ölçümlerde farklılık gözlenmiştir.
53
Diğer bir çalışmada Oral (2007), ilköğretim beşinci sınıfa devam eden 528
öğrenci üzerinde yaptığı araştırmasında, en fazla seçilen öğrencilerin hiç seçilmeyen
öğrencilere göre daha kolay arkadaş edindikleri ve arkadaşlarıyla ilişkilerinin olumlu
yönde olduğu ve kendilerine yönelik olumlu özellikler atfettiklerini bulmuştur.
Öznel iyi oluş, yurt dışı araştırmalarında dikkat çekici bir konu olarak sıklıkla
çalışılan bir alandır. Özellikle öznel iyi oluş ile cinsiyet, ırk, din, sigara, alkol,
uyuşturucu kullanımı araştırılırken yaşlılar üzerinde çok çalışılmıştır. Ayrıca kültürler
arası karşılaştırmalar ile geniş popülasyon grupları üzerinde araştırmalar yapılmıştır.
Ülkemizde ise ilgili araştırmalar oldukça sınırlıdır. Genellikle yaşam doyumu, iyilik hali
kavramları altında araştırmalar yapılmıştır. Öznel iyi oluş kavramı son yıllarda
Ülkemizde çalışılmaya başlanmış olmasına rağmen ergenlerin öznel iyi oluşları
üzerinde ise yapılan çalışma ise sadece bir tanedir (Özen 2005). Öznel iyi oluş üzerinde
ve ergen dünyasında akran ilişkilerinin önemi göz önünde tutulduğunda bu çalışmada
ele alınan sosyometrik statü değişkeninin ilgili alanyazına katkıda bulunucağı
düşünülmektedir.
54
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu çalışma, fen lisesi ve genel liseye devam eden ergenlerin genel sağlık
örüntüleri, psikolojik belirtileri ve öznel iyi oluşlarının cinsiyet, devam edilen okul türü
ve sosyometrik statüye göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymayı amaçlayan
betimsel bir araştırmadır. Araştırma, karşılaştırma türü ilişkisel tarama modeli nicel bir
araştırmadır. Araştırmanın bağımlı değişkenleri psikolojik belirti türleri, genel sağlık
örüntüleri ve öznel iyi oluş düzeyidir. Bağımsız değişkenleri ise cinsiyet, devam edilen
okul türü ve sosyometrik statüdür. Karşılaştırma türü ilişkisel tarama modelinde en az
iki değişken vardır. Sınanmak istenen bağımsız değişkene göre gruplar oluşturulur ve
bağımlı değişkene göre aralarında fark olup olmadığına bakılır (Karasar, 2005). Belirli
bir soru listesine çok sayıda kişinin verdiği tepkileri ölçme olanağı sağlayan nicel
araştırmalar, sayısal veriler üzerinden hipotezleri inceleyen, verilerin karşılaştırılmasını
ve istatistiksel analizlerin yapılmasını kolaylaştıran araştırmalardır (Suter, 2005, s.41).
Tablo. 2 Fen Lisesine ve Genel Liseye Devam Eden Ergenlerin Cinsiyete Göre
Dağılımı
Cinsiyet Kız Erkek Toplam
Okul Türü f % F % f %
Fen Lisesi 80 34.48 152 65.52 232 100
Genel Lise 171 54.80 141 45.20 312 100
Toplam 251 46.14 293 53.86 544 100
Tablo. 3 incelendiği zaman, %40.44 ile 9. sınıflar, %32.54 ile 10. sınıflar ve
%27.02 ile 11. sınıfların örneklemde yer aldığı görülmektedir.
57
Tablo. 4’ e bakıldığında, örneklemin %46.1’ inin kız, %53.9’ unun erkek olduğu
görülürken %63.6’ sı akran kabulü, %36.4’ ü akran reddi statüsündedir. Ergenlerin
%42.6’ sı fen lisesine devam ederken %57.4’ ü genel liseye devam etmektedir.
“ Anksiyete” 12, 13, 28, 31, 32, 36, 38, 42, 43, 45, 46, 47 ve 49. maddeler.
“ Depresyon” 9, 14, 16, 17, 18, 19, 20, 25, 27, 35, 37 ve 39. maddeler.
“ Olumsuz Benlik” 15, 21, 22, 24, 26, 34, 44, 48, 50, 51, 52 ve 53. maddeler.
“ Somatizasyon” 2, 5, 7, 8, 11, 23, 29, 30 ve 33 maddeler.
“ Hostilite” 1, 3, 4, 6, 10, 40 ve 41. maddeler.
Maddeler, “ hiç yok” ve “ çok fazla var” ifadelerine karşılık gelen 0- 4 değerleri
arasında derecelendirilmiştir. Her alt ölçek için belirlenen toplam, o alt ölçekteki madde
sayısına bölündüğünde o boyut için bir puan elde edilmektedir. Her bir alt test puanı ve
genel belirti puanının yükselmesi psikolojik belirti düzeyinin yüksek olduğu anlamına
gelmektedir. “Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi (RCİ)” stres düzeyini gösterir. Bu değer
0- 4 arası değişmektedir. Alt ölçeklerin toplamının 53’e bölünmesi sonucu elde edilen
puandır. “Belirti Toplamı İndeksi (BTİ)” 0 olarak işaretlenen maddeler dışındaki pozitif
olan tüm değerlerin bir olarak kabul edilmesi sonucu elde edilen toplam puandır. Bu
puan 0- 53 arası değişmektedir. “Sempton Rahatsızlık İndeksi (SRİ)”alt ölçeklerin
toplamının belirti toplamına bölünmesi ile elde edilir (Savaşır ve Şahin, 1997).
59
Güvenirlik Bulguları
Geçerlik Bulguları
Anket, kişinin son zamanlarda belirli bir yakınmasının olup olmadığını araştıran
sorulardan oluşmaktadır. Her bir soru, “ her zamankinden az” ile “ her zamankinden
çok fazla” arasında değişen dört derecelendirmeden oluşmaktadır. Türkçe GSA- 12’nin
psikometrik özellikleri Kılıç (1992) ve Kilic, Rezaki, Rezaki, Kaplan, Özgen, Sagduyu
ve Ozturk (1997) tarafından yapılmıştır ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından
yürütülmekte olan çok merkezli “ Genel Sağlık hizmetlerinde ruhsal sorunlar” adlı
projede kullanılmaktadır. GSA’nın puanlanmasında iki yöntem kullanılmaktadır.
Birincisi, dörtlü ölçeğin 0, 1, 2 ve 3 olarak puanlanmasıdır. Diğer yöntem ise Goldberg
tarafından GSA için geliştirilen 0 ve 1’lerin 0, 2 ve 3’lerin 1 şeklinde puanlanmasıdır.
Sunulan bu çalışmada Goldberg’ in geliştirdiği puanlama yöntemi kullanılmıştır.
Ölçeğin kesme noktası olarak iki kabul edilmektedir. İki ve yukarı puan alanlar, vaka
olarak görülmektedir (Kılıç, 1992).
Güvenirlik Bulguları
GSA- 12 ve GSA- 28 için hesaplanan test- tekrar- test, iki yarım korelasyonları
ve testlerin iç tutarlılıkları ile bu değerlerin diğer değişkenlerle ilişkisine bakılmıştır.
GSA- 12 için iç tutarlılık katsayısı (Cronbach’s Alpha) .78, test- tekrar-test korelasyonu
.84 (p<.001), iki yarım güvenilirliği (Spearman- Brown) .81 bulunmuştur. GSA- 28’in
iç tutarlılık katsayısı .84, iki yarım güvenilirliği .67, test- tekrar- test korelasyonu ise .70
(p<.001) olarak hesaplanmıştır. GSA- 12 ve GSA- 28’in kendi aralarındaki korelasyon
.71 (p< .001 ) bulunmuştur ( Kılıç, 1992).
61
Geçerlik Bulguları
Öznel iyi Oluş Ölçeği (Lise Formu), kişinin yaşam doyumunu etkileyen alanlara
ilişkin kişisel yargılar ile olumlu ve olumsuz duygu ifadelerinden oluşan 37 maddelik
bir ölçektir. Tuzgöl- Dost (2004) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde geliştirilen
Öznel İyi Oluş Ölçeği’nin, Özen (2005) tarafından lise formu geliştirilerek lise
öğrencileri üzerinde geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmıştır.
Ölçek 5’li Likert tipi bir ölçektir. Cevaplama sistemi, her ifade için “ tamamen
uygun”, “ çoğunlukla uygun”, “ kısmen uygun”, “ biraz uygun” ve “ hiç uygun değil”
şeklindedir. Her bir maddenin puanları bir ile beş arasında değişmektedir. Ölçek
maddelerinin 22’si olumlu, 15’i olumsuz ifade şeklindedir. Olumsuz ifadeler 1, 3, 5, 9,
12, 16, 17, 20, 22, 25, 28, 30, 31,33 ve 36. maddelerdir. Olumsuz ifadelerin
puanlanması tersine çevrilerek yapılmaktadır. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan
185, en düşük puan ise 37’dir. Ölçekten alınan yüksek puan öznel iyi oluşun yüksek,
düşük puan öznel iyi oluşun düşük olduğunu göstermektedir (Özen, 2005).
Güvenirlik Bulguları
Ölçeğin güvenirliğine biri test- tekrar- test, diğeri iç tutarlılık olmak üzere iki
yolla bakılmıştır. Güvenirlik çalışmaları sonucunda, ölçeğin Cronbach Alpfa güvenirlik
katsayısı .91; test- tekrar- test uygulaması sonucu hesaplanan Pearson momentler
çarpım korelasyon katsayısı .82 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre, ölçeğin
ergenler için güvenilir bir ölçek olduğu düşünülmektedir (Özen, 2005).
62
Geçerlik Bulguları
Ölçeğin yapı geçerliği için faktör analizi yapılmıştır. Özen (2005) ile
Tuzgöl– Dost (2004)ün üniversite öğrencileri için hazırladığı formun faktör yapısı
karşılaştırıldığında uyum katsayısının .85 olduğu görülmüştür. Bu katsayı iki grubun
faktör yapılarının büyük ölçüde benzerlik gösterdiğine işaret etmektedir.
Verilerin analizinde, araştırma soruları gereği ilk olarak 2x2 çok yönlü varyans
analizi kullanılmıştır. Fakat bazı sorularda 2x2 çok yönlü varyans analizi
uygulanamadığı için bağımsız gruplar t- testi ve Mann- Whitney U teknikleri ile analiz
yapılmıştır. Ayrıca yüzdelik ve frekans dağılımları hesaplanmıştır. Bu analizlerin
kullanılmasında gruplar arasındaki varyansların homojenliğini araştırmak için Levene
testi dikkate alınmıştır. Levene testinin F değerinin .05’ den büyük olduğu araştırma
sorularında 2x2 çok yönlü varyans analizi kullanılmıştır. 2x2 çok yönlü varyans
64
Bağımsız değişkenlerle ilgili alt seçenekler arasında yapılacak olan gruplar arası
karşılaştırmalarda yanıltıcı sonuçlara varma olasılığını önlemek amacı ile grup
büyüklüğü bakımından çok küçük sayıda olanlar karşılaştırmalara dahil edilmemiştir.
Şöyle ki, Sosyometrik Statü Ölçeği’nde, içinde bulunduğu grup tarafından seçme ve
reddetme tercihlerinde pozitif veya negatif atama almayan sadece iki öğrenci olmuştur.
Bu iki öğrenci, örneklem grubu içerisinde özelliklerini yansıtacak sayıda olmadığı
gerekçesi ile değerlendirme dışı bırakılmıştır.
BÖLÜM IV
BULGULAR
4.1. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Psikolojik
Belirti ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Bulgular
4.1.1. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçeği Puanlarına İlişkin
Bulgular
Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri anksiyete alt ölçeği puanları analizinde 2x2
çok yönlü varyans analizi uygulanabilmesi için gerekli olan Levene’s testi önem düzeyi
değeri (p)<.05 çıktığı, (F(3- 540)= .034) ve ilgili analiz tekniğinin parametrik olmayan
ölçümü olmadığı için bağımsız gruplar t- testi uygulanarak cinsiyet ve devam edilen
okul türü değişkenleri ayrı ayrı analiz edilmiştir. Fakat ergenlerin cinsiyet değişkenine
göre anksiyete alt ölçeği puanlarının analizinde bağımsız gruplar t- testi tekniği
uygulandığında, t- testi Levene’s önem düzeyi (p) <.05, (F( 542)= .004) bulunmuştur. Bu
nedenle parametrik olmayan ölçünlerden Mann- Whitney U testi kullanılarak ergenlerin
anksiyete alt ölçeği puanları analiz edilmiştir (Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004).
Ergenlerin cinsiyet değişkenine göre anksiyete alt ölçek puanlarına ilişkin
Mann- Whitney U testi sonucu Tablo. 5’de verilmiştir.
Tablo. 5 incelendiğinde, kız ve erkek ergenler arasında anlamlı bir fark olduğu
görülmektedir (U= 28012. 00; p<.0001). Sıra ortalamaları dikkate alındığında, kız
66
ergenlerin anksiyete puanlarının (307. 40) erkek ergenlere (242. 60) göre daha yüksek
olduğu anlaşılmaktadır.
Ergenlerin devam ettikleri okul türüne göre anksiyete alt ölçeği puanlarının
analizinde bağımsız gruplar t- testinin Levene’ s önem düzeyi (p)>.05 olduğu için
(F(542)= .140) t- testi analizi yapılmıştır (Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004). Ergenlerin
anksiyete alt ölçek puanlarının devam ettikleri okul türüne göre t- testi sonuçları
Tablo. 6’ da sunulmıştur.
Tablo. 6 Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının Devam
Edilen Okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları
(F(542)= .001). Bağımsız gruplar t- testi analizinin kullanılabilmesi için Levene’s testinin
önem düzeyi değeri (p) .05’den büyük olması gerekmektedir. Levene’s testinin önem
düzeyi (p)<.05 olduğu için parametrik olmayan ölçümlerden Mann-Whitney U testi
kullanılarak ergenlerin depresyon alt ölçeği puanları analiz edilmiştir (Büyüköztürk,
2004; Sheskin, 2004). Ergenlerin cinsiyete değişkenine göre depresyon alt ölçek
puanlarına ilişkin Mann-Whitney U Testi sonucu Tablo-.7’de sunulmuştur.
Ergenlerin devam ettikleri okul türüne göre depresyon alt ölçeği puanlarının
analizinde bağımsız gruplar t- testinin Levene’ s önem düzeyi (p)<.05 olduğu için
(F(542)= .040) için t- testi analizi yerine Mann- Whitney U Testi uygulanmıştır
(Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004). Ergenlerin depresyon alt ölçek puanlarının devam
ettikleri okul türüne göre Mann- Whitney U Testi sonucu Tablo. 8’ de verilmiştir.
68
Ergenlerin depresyon puanlarının devam edilen okul türüne göre anlamlı bir fark
gösterdiği Tablo. 8’ de gözlenmektedir (t(542)= -2. 040; p<.05). Fen lisesine devam eden
öğrencilerin depresyon ortalama puanları C = 14.90 ve genel liseye devam eden
öğrencilerin depresyon ortalama puanları C = 16.81’ dir.
4.1.3. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular
Tablo. 9’ a bakıldığı zaman kız ve erkek ergenler arasında anlamlı bir fark
olduğu anlaşılmaktadır (U= 31816. 00; p<.01). Farkın kaynağını görmek için sıra
ortalamaları dikkate alındığında, kız ergenlerin olumsuz benlik puanlarının erkek
ergenlere göre daha yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Kız ergenlerin olumsuz benlik
puanlarının sıra ortalamaları 292. 24 iken erkek ergenlerin olumsuz benlik puanlarının
sıra ortalamaları 255. 59 olarak bulunmuştur.
Ergenlerin devam ettikleri okul türüne göre olumsuz benlik alt ölçeği
puanlarının analizinde bağımsız gruplar t- testinin Levene’ s önem düzeyi (p)>.05
olduğu (F(542)= .221) için t- testi analizi kullanılmıştır ((Büyüköztürk, 2004; Sheskin,
2004). Ergenlerin olumsuz benlik alt ölçek puanlarının devam ettikleri okul türüne göre
t- testi sonuçları Tablo. 10’ da sunulmuştur.
Tablo. 10 Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının
Devam Edilen okul Türüne Göre t- Testi Sonuçları
lisesine devam eden öğrencilerin olumszu benlik ortalama puanları C = 12.51 ve genel
liseye devam eden öğrencilerin olumsuz benlik ortalama puanları C = 12.34’ dür.
Tablo. 11’e bakıldığı zaman, kız ve erkek ergenler arasında anlamlı bir fark
olduğu göze çarpmaktadır (U= 26921. 00; p<.0001). Sıra ortalamaları dikkate
alındığında, kız ergenlerin somatizasyon puanlarının erkek ergenlere göre daha yüksek
71
olduğu görülmektedir. Kız ergenlerin somatizasyon puanların sıra ortalamaları 311. 75;
erkek ergenlerin sıra ortalamaları 238. 88’ dir.
Ergenlerin devam ettikleri okul türüne göre somatizasyon alt ölçeği puanlarının
analizinde bağımsız gruplar t- testinin Levene’ s önem düzeyi (p)>.05 olduğu
(F(542)= .297) için t- testi analizi kullanılmıştır ( Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004).
Ergenlerin somatizasyon alt ölçek puanlarının devam ettikleri okul türüne göre t- testi
sonuçları Tablo. 12’ de sunulmuştur.
Tablo. 13 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Cinsiyet
Kız Erkek Toplam
Okul n S n S n S
C C C
Türü
Fen Lisesi 80 10.88 5.64 152 9.22 6.29 232 9.79 6.11
Genel Lise 171 10.80 6.19 141 9.54 5.77 312 10.23 6.03
Toplam 251 10.83 6.01 293 9.37 6.04 544 10.04 6.06
Varyansın
Kaynağı KT Sd KO F p
Cinsiyet 267.15 1 267.15 7.32 .007
Okul Türü 1.828 1 1.828 .050 .823
CinsiyetxOkul Türü 5.070 1 5.070 .139 .709
Hata 19687.96 540 36.459
Toplam 74923.00 544
Tablo. 15 incelendiğinde, kız ve erkek ergenler arasında anlamlı bir fark olduğu
görülmektedir (U= 27166. 00; p<.0001). Farkın kaynağını belirlemek amacı ile sıra
ortalamaları dikkate alındığında, kız ergenlerin rahatsızlık ciddiyeti indeksi puanlarının
(310. 77) erkek ergenlerin rahatsızlık ciddiyeti indeksi puanlarından ( 239. 72) yüksek
olduğu anlaşılmaktadır.
74
Tablo. 17 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Cinsiyet Kız Erkek Toplam
Okul n C S n C S n C S
Türü
Fen Lisesi 80 32.25 10.82 152 27.53 11.69 232 29.15 11.60
Genel Lise 171 31.95 11.07 141 26.24 11.50 312 29.37 11.60
Toplam 251 32.05 10.97 293 26.91 11.60 544 29.28 11.59
Fen lisesine devam eden ergenlerin belirti toplamı indeksi ortalama puanı
C =29. 15 ve genel liseye devam eden ergenlerin belirti toplamı indeksi ortalama puanı
C =29. 37’dir. Kız ergenlerin belirti toplamı indeksi ortalama puanı C = 32. 05 iken
erkek ergenlerin belirti toplamı indeksi ortalama puanı C = 26. 91’ dir.
Varyansın
Kaynağı KT Sd KO F p
Tablo. 19 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Kısa Semptom
Envanteri Semptom Rahatsızlık İndeksi Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Cinsiyet Kız Erkek Toplam
Okul n C S n C S n C S
Türü
Fen Lisesi 80 1.91 .631 152 1.79 .589 232 1.83 .605
Genel Lise 171 2.01 .628 141 1.84 .580 312 1.93 .612
Toplam 251 1.98 .629 293 1.81 .584 544 1.89 .611
Fen lisesine devam eden ergenlerin semptom rahatsızlık indeksi ortalama puanı
C =1. 83 ve genel liseye devam eden ergenlerin semptom rahatsızlık indeksi ortalama
puanı C =1. 93’ dür. Kız ergenlerin semptom rahatsızlık indeksi ortalama puanı
C = 1. 98 ve erkek ergenlerin semptom rahatsızlık indeksi ortalama puanı C = 1. 81’
dir.
77
Varyansın
Kaynağı KT Sd KO F p
Cinsiyet 2.898 1 2.898 7.89 .005
Ergenlerin Genel Sağlık Anketi puanlarının analizinde 2x2 çok yönlü varyans
analizinin uygulanabilmesi için gerekli olan Levene’s testi önem düzeyi değeri
(p)<.05 olduğu (F(3- 540)= .000) ve ilgili analiz tekniğinin parametrik olmayan ölçümü
olmadığı için parametrik olmayan ölçümü olan bağımsız gruplar t- testi uygulanarak
cinsiyet ve devam edilen okul türü değişkenleri ayrı ayrı analiz edilmiştir. Ergenlerin
cinsiyet değişkenine göre Genel Sağlık Anketi puanlarının analizinde bağımsız gruplar
t- testi kullanılmış ve t- testi Levene’ s önem düzeyi (p)>.05 (F(542)= .095) olduğu için
bağımsız gruplar t- testi analizi uygulanmıştır ( Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004).
Ergenlerin cinsiyete değişkenine göre Genel Sağlık Anketi puanlarına ilişkin t- testi
sonuçları Tablo. 21’ de verilmiştir.
78
Tablo. 21 Ergenlerin Genel Sağlık Anketi Puanlarının Cinsiyete Göre t- Testi Sonuçları
Cinsiyet Önem
n C S sd t Düzeyi
Gen. Sağ.Örün.
(p)
Ergenlerin Genel Sağlık Anketi puanlarının cinsiyete göre anlamlı bir farklılık
göstermediği Tablo. 21’ de görülmektedir (t(542)=-1. 291; p>.05). Kız ergenlerin Genel
Sağlık Anketi ortalama puanları C = 2. 41 ve erkek ergenlerin Genel Sağlık Anketi
ortalama puanları C = 2. 75’ dir.
Ergenlerin devam ettikleri okul türü değişkenine göre Genel Sağlık Anketi
puanlarının analizinde bağımsız gruplar t-testi Levene’s önem düzeyi (p)<.05 olduğu
için (F(542)=.000) parametrik olmayan ölçümlerden Mann- Whitney U Testi kullanılarak
analiz yapılmıştır (Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004). Ergenlerin devam edilen okul
türüne göre Genel Sağlık Anketi puanlarına ilişkin Mann- Whitney U Testi sonucu
Tablo. 22’ de verilmiştir.
Tablo. 22 Ergenlerin Genel Sağlık Anketi Puanlarının Devam Edilen Okul Türüne Göre
Mann- Whitney U Testi Sonucu
Tablo. 22’ de fen lisesine devam eden ergenler ve genel liseye devam eden
ergenler arasında anlamlı bir farkın bulunduğu göze çarpmaktadır (U= 27940.00;
p<.0001). Farkın kaynağını tespit etmek için sıra ortalamalarına bakıldığında, fen
lisesine devam eden ergenlerin Genel Sağlık Anketi puanlarının genel liseye devam
79
eden ergenlere göre daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Fen lisesine devam eden
ergenlerin sıra ortalamaları 308.07 ve genel liseye devam eden ergenlerin sıra
ortalamaları 246.05’ dir.
4.2. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Sosyometrik Statüleri Farklı
Ergenlerin Psikolojik Belirti ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Bulgular
4.2.1. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçeği Puanlarına İlişkin
Bulgular
Tablo. 23 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos.Statü Akran Kabulü Akran Reddi Toplam
Okul n C S n C S n C S
Türü
Fen Lisesi 140 13.20 8.74 92 13.78 9.40 232 13.43 8.99
Genel Lise 206 13.57 9.33 106 15.80 9.59 312 14.33 9.46
Toplam 346 13.42 9.08 198 14.86 9.54 544 13.94 9.27
Tablo. 24 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Anksiyete Alt Ölçek Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT Sd KO F p
Sosyometrik
Statü X 83.431 1 83.431 .975 .324
Okul Türü
Hata 46213.149 540 85.580
Toplam 152528.00 544
Yapılan varyans analizi sonucunda sosyometrik statü (F(1- 540)= 2.85; p>.05) ve
okul türüne (F(1- 540)= 2.07; p>.05) göre anksiyete puanlarında anlamlı bir farklılaşma
olmadığı görülmektedir. Bu bulgu, anksiyete puanlarının okul türü ve sosyometrik statü
değişkenlerine göre değişim göstermediğine işaret etmektedir. Sosyometrik statü ve
okul türü ortak etkisi de anlamlı bulunmamıştır (F(1- 540)= .975; p>.05) . Şöyle ki, fen
lisesi veya genel liseye devam eden ergenlerin anksiyete ortalama puanlarının
sosyometrik statüye; akranları tarafından kabul gören veya reddedilen ergenlerin
anksiyete puanlarının ise devam edilen okul türüne göre farklılık göstermediği
görülmektedir.
Tablo. 25 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos.Statü Akran Kabulü Akran Reddi Toplam
Okul n C S n C S N C S
Türü
Fen Lisesi 140 15.20 9.83 92 14.45 10.95 232 14.90 10.27
Genel Lise 206 15.64 10.94 106 19.09 11.36 312 16.81 11.18
Toplam 346 15.46 10.49 198 16.93 11.38 544 16.00 10.84
Tablo. 26 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Depresyon Alt Ölçek Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p
Sosyometrik
StatüxOkul 544.087 1 544.087 4.70 .031
Türü
Hata 62471.414 540 115.688
Toplam 203117.00 544
C =16. 81’ dir. Sosyometrik statü ve okul türü ortak etkisi de öğrencilerin depresyon
puanlarında anlamlı farklılaşmaya neden olmaktadır (F(1- 540)= 4. 70; p<.05). Gruplar
arasında ortaya çıkan farkın kaynağını test edebilmek için gözenekler arası çoklu
karşılaştırmalar yapılmıştır (Büyüköztürk, 2004, s.60). Bu karşılaştırmalardan elde
edilen Scheffe sonuçlarına göre; akranları tarafından kabul edilen fen lisesi öğrencileri
( C = 15.20) ile akranları tarafından reddedilen genel lise öğrencileri ( C =19.09)
arasında akranları tarafından reddedilen genel lise öğrencileri depresyon belirtilerinin
daha yüksek olduğu gözlenmiştir (p<.05). Akranları tarafından reddedilen fen lisesi
öğrencileri ( C =14.45) ve genel lise öğrencileri ( C =19.09) arasında ise akranları
tarafından reddedilen genel lise öğrencileri depresyon belirtileri daha fazladır (p<.05).
4.2.3. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçeği Puanlarına
İlişkin Bulgular
Tablo. 27 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos.Statü Akran Kabulü Akran Reddi Toplam
Okul
n C S n C S n C S
Türü
Fen Lisesi 140 11.91 8.60 92 13.42 9.94 232 12.51 9.17
Genel Lise 206 11.87 8.50 106 13.24 8.72 312 12.34 8.59
Toplam 346 11.89 8.53 198 13.32 9.29 544 12.41 8.83
Tablo. 28 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Olumsuz Benlik Alt Ölçek Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p
Sosyometrik 256.122 1 256.122 3.28 .071
Statü
Okul Türü 1.421 1 1.421 .018 .893
Sosyometrik
StatüxOkul .633 1 .633 .008 .928
Türü
Hata 42133.027 540 78.024
Toplam 126248.00 544
Yapılan varyans analizi sonucunda sosyometrik statü (F(1- 540)= 3.28; p>.05) ve
okul türüne (F(1- 540)= .018; p>.05) göre olumsuz benlik puanlarında anlamlı bir
farklılaşma olmadığı görülmektedir. Bu bulgu, olumsuz benlik puanlarının okul türü ve
sosyometrik statü değişkenlerine göre değişim göstermediğine işaret etmektedir.
Sosyometrik statü ve okul türü ortak etkisi de anlamlı bulunmamıştır (F(1- 540)= .008;
p>.05). Şöyle ki, fen lisesi veya genel liseye devam eden ergenlerin olumsuz benlik
ortalama puanlarının sosyometrik statüye; akranları tarafından kabul gören veya
reddedilen ergenlerin olumsuz benlik puanlarının ise devam edilen okul türüne göre
farklılık göstermediği görülmektedir.
Tablo. 29 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos.Statü Akran Kabulü Akran Reddi Toplam
Okul n C S n C S n C S
Türü
Fen Lisesi 140 6.77 6.06 92 5.76 4.85 232 6.37 5.62
Genel Lise 206 6.54 5.61 106 7.72 5.83 312 6.94 5.70
Toplam 346 6.63 5.79 198 6.81 5.47 544 6.70 5.67
Tablo. 30 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Somatizasyon Alt Ölçek Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p
Sosyometrik .918 1 .918 .029 .866
Statü
Okul Türü 93.495 1 93.495 2.92 .088
Sosyometrik
StatüxOkul 148.928 1 148.928 4.65 .031
Türü
Hata 17289.59 540 32.018
Toplam 41911.00 544
85
Yapılan varyans analizi sonucunda sosyometrik statü (F(1- 540)= .029; p>.05) ve
okul türüne (F(1-540)= 2.92; p>.05) göre somatizasyon puanlarında anlamlı bir
farklılaşma olmadığı görülmektedir. Bu bulgu, somatizasyon puanlarının okul türü ve
sosyometrik statü değişkenlerine göre değişim göstermediğine işaret etmektedir.
Sosyometrik statü ve okul türü ortak etkisi ise somatizasyon puanlarında anlamlı
farklılaşmayı göstermektedir (F(1- 540)= 4.65; p<.05). Gruplar arasında ortaya çıkan
farkın kaynağını test edebilmek için gözenekler arası çoklu karşılaştırmalar yapılmıştır
(Büyüköztürk, 2004, s.60). Bu karşılaştırmalardan elde edilen Scheffe sonuçlarına
bakıldığında; akranları tarafından reddedilen fen lisesi öğrencileri ( C =5.76) ile genel
lise öğrencileri ( C =7.72) arasında akranları tarafından reddedilen genel lisesi
öğrencileri depresyon belirtilerinin daha fazla olduğu görülmüştür (p<.05).
4.2.5. Ergenlerin Kısa Semptom Envanteri Hostilite Alt Ölçeği Puanlarına İlişkin
Bulgular
Tablo. 31 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos. Statü Akran Kabulü Akran Reddi Toplam
Okul n S n S n S
C C C
Türü
Fen Lisesi 140 9.76 6.09 92 9.84 6.18 232 9.79 6.11
Genel Lise 206 9.71 5.89 106 11.25 6.19 312 10.23 6.03
Toplam 346 9.73 5.96 198 10.60 6.21 544 10.04 6.06
86
Tablo. 31’ de, fen lisesine devam eden ergenlerin hostilite ortalama puanı
C = 9. 79 ve genel liseye devam eden ergenlerin hostilite ortalama puanı C = 10. 23’
dür. Akranları tarafından kabul gören ergenlerin hostilite ortalama puanı C = 9. 73
olarak bulunurken akranları tarafından reddedilen ergenlerin hostilite ortalama puanının
C = 10. 60 olduğu görülmüştür.
Tablo. 32 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Hostilite Alt Ölçek Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p)
Sosyometrik 80.717 1 80.717 2.23 .136
Statü
Okul Türü 56.942 1 56.942 1.55 .213
Sosyometrik
StatüxOkul 65.774 1 65.774 1.79 .181
Türü
Hata 19789.316 540 36.647
Toplam 74923.00 544
Tablo. 33 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos.Statü Akran Kabülü Akran Reddi Toplam
Okul n S n S n S
C C C
Türü
Fen Lisesi 140 1.07 .653 92 1.08 .702 232 1.07 .671
Genel Lise 206 1.08 .684 106 1.26 .704 312 1.14 .695
Toplam 346 1.07 .671 198 1.18 .707 544 1.11 .685
Tablo. 34 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Rahatsızlık Ciddiyeti İndeksi Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p
Sosyometrik 1.143 1 1.143 2.44 .118
Statü
Okul Türü 1.183 1 1.183 2.53 .112
Sosyometrik
StatüxOkul .962 1 .962 2.05 .152
Türü
Hata 252.491 540 .468
Toplam 932.294 544
88
Yapılan varyans analizi sonucunda sosyometrik statü (F(1- 540)= 2.44; p>.05) ve
okul türüne (F(1- 540)=2.53; p>.05) göre rahatsızlık ciddiyeti puanlarında anlamlı bir
farklılaşma olmadığı görülmektedir. Bu bulgu, rahatsızlık ciddiyeti indeksi puanlarının
okul türü ve sosyometrik statü değişkenlerine göre değişim göstermediğine işaret
etmektedir. Sosyometrik statü ve okul türü ortak etkisi de anlamlı bulunmamıştır
(F(1- 540)= 2.05; p>.05). Şöyle ki, fen lisesi veya genel liseye devam eden ergenlerin
rahatsızlık ciddiyeti indeksi ortalama puanlarının sosyometrik statüye; akranları
tarafından kabul gören veya reddedilen ergenlerin rahatsızlık ciddiyeti indeksi
puanlarının ise devam edilen okul türüne göre farklılık göstermediği görülmektedir.
Tablo. 35 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Sos.Statü Akran Kabülü Akran Reddi Toplam
Okul n S n S n S
C C C
Türü
Fen Lisesi 140 29.25 11.51 92 29.02 11.79 232 29.15 11.60
Genel Lise 206 28.56 11.68 106 30.95 11.34 346 29.37 11.60
Toplam 346 28.84 11.60 198 30.05 11.56 544 29.28 11.59
Tablo. 35’ de, fen lisesine devam eden ergenlerin belirti toplamı indeksi
ortalama puanının C = 29. 15 ve genel liseye devam eden ergenlerin belirti toplamı
indeksi ortalama puanının C = 29. 37 olduğu görülmektedir. Akranları tarafından kabul
89
gören ergenlerin belirti toplamı indeksi ortalama puanı C = 28. 84 olarak bulunurken
akranları tarafından reddedilen ergenlerin belirti toplamı indeksi ortalama puanının
C = 30. 05 olduğu görülmüştür.
Tablo. 36 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Belirti Toplamı İndeksi Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p
Sosyometrik 143.989 1 143.989 1.07 .301
Statü
Okul Türü 48.300 1 48.300 .359 .549
Sosyometrik
StatüxOkul 211.402 1 211.402 1.57 .210
Türü
Hata 72597.519 540 134.440
Toplam 539543.000 544
Genel Lise 206 1.87 .611 106 2.05 .600 312 1.93 .612
Toplam 346 1.85 .597 198 1.96 .631 544 1.89 .611
Tablo. 38 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Sosyometrik Statülerine Göre Kısa
Semptom Envanteri Semptom Rahatsızlık İndeksi Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT sd KO F p
Sosyometrik 1.355 1 1.355 3.67 .056
Statü
Okul Türü 2.142 1 2.142 5.80 .016
Sosyometrik
StatüxOkul .729 1 .729 1.97 .160
Türü
Hata 199.182 540 .369
Toplam 2156.523 544
91
Ergenlerin Genel Sağlık Anketi puanlarının analizinde 2x2 çok yönlü varyans
analizinin uygulanabilmesi için gerekli olan Levene’s testi önem düzeyi değeri (p)<.05
çıktığı (F(3- 540)= .000) ve ilgili analiz tekniğinin parametrik olmayan ölçümü olmadığı
için 2x2 çok yönlü varyans analizi kullanılamamaktadır. Bu nedenle parametrik
olmayan ölçümü olan bağımsız gruplar t- testi uygulanarak devam edilen okul türü ve
sosyometrik statü değişkenleri ayrı ayrı analiz edilmiştir. Ergenlerin sosyometrik statü
değişkenine göre Genel Sağlık Anketi puanlarının analizinde bağımsız gruplar t- testi
kullanılmış ve t- testi Levene’s önem düzeyi (p)>.05 (F(542)= .136) olarak bulunduğu
için bağımsız gruplar t- testi analizi uygulanmıştır (Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004).
Ergenlerin sosyometrik statüye göre Genel Sağlık Anketi puanlarına ilişkin t- testi
sonuçları Tablo. 39’da verilmiştir.
4.3. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Öznel İyi
Oluş Ölçeği Puanlarına İlişkin Bulgular
Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği puanlarının analizinde 2x2 çok yönlü varyans
analizinin uygulanabilmesi için gerekli olan Levene’s testi önem düzeyi değeri
(p)>.05 koşulu sağlanabildiği için (F(3- 540)= .177) ilgili analiz tekniği uygulanmıştır
(Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004). Ergenlerin öznel iyi oluş puanlarına ait betimsel
istatistikler Tablo. 40’ da, desene ait kenar ve gözenek ortalamalarının
karşılaştırılmasına ilişkin iki faktörlü ANOVA sonuçları Tablo. 41’ de verilmiştir.
Tablo. 40 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Öznel İyi Oluş
Ölçeği Puanlarının Betimsel İstatistikleri
Cinsiyet Kız Erkek Toplam
Okul n S n S n S
C C C
Türü
Fen Lisesi 80 130.48 24.55 152 135.06 23.14 232 133.48 23.68
Genel Lise 171 129.01 21.74 141 135.15 21.63 312 131.79 21.87
Toplam 251 129.48 22.63 293 135.10 22.39 544 132.51 22.6
Fen lisesine devam eden ergenlerin öznel iyi oluş ortalama puanı C = 133. 48 ve
genel liseye devam eden ergenlerin öznel iyi oluş ortalama puanının C = 131. 79 olduğu
Tablo. 40’ da görülmektedir. Kız ergenlerin öznel iyi oluş ortalama puanı C = 129. 48
olarak bulunurken erkek ergenlerin öznel iyi oluş ortalama puanının C = 135. 10 olduğu
görülmüştür.
93
Tablo. 41 Ergenlerin Devam Edilen Okul Türü ve Cinsiyete Göre Öznel İyi Oluş
Ölçeği Puanlarının ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı KT Sd KO F p
Yapılan varyans analizi sonucunda öznel iyi oluş puanlarında cinsiyet temel
etkisinin anlamlı olduğu (F(1- 540)= 7. 05; p<.01) fakat okul türüne göre öznel iyi oluş
puanlarında anlamlı bir farklılaşma olmadığı görülmektedir (F(1- 540)= .117; p>.05).
Erkek ergenlerin öznel iyi oluş puanlarının yüksek olduğu görülmektedir (erkek
ergenlerin öznel iyi oluş ortalama puanı C = 135. 10; kız ergenlerin öznel iyi oluş
ortalama puanı C = 129. 48’ dir). Cinsiyet ve okul türü ortak etkisi ise anlamlı
bulunmamıştır (F(1- 540)= .150; p>.05).
4.4. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Sosyometrik Statüleri Farklı
Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği Puanlarına İlişkin Bulgular
Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği puanlarının analizinde 2x2 çok yönlü varyans
analizinin uygulanabilmesi için gerekli olan Levene’s testi önem düzeyi değeri
(p)<.05 çıktığı (F(3- 540)= .035) ve ilgili analiz tekniğinin parametrik olmayan ölçümü
olmadığı için 2x2 çok yönlü varyans analizi kullanılamamaktadır. Bu nedenle
parametrik olmayan ölçümü olan bağımsız gruplar t- testi uygulanarak sosyometrik
statü ve devam edilen okul türü değişkenleri ayrı ayrı analiz edilmiştir. Fakat ergenlerin
sosyometrik statü değişkenine göre öznel iyi oluş puanlarının analizinde bağımsız
gruplar t- testi tekniği uygulandığında, t- testi Levene’s önem düzeyi (p)<.05
bulunmuştur (F(542)= .006). Bağımsız gruplar t- testi analizinin kullanılabilmesi için
Levene’s testinin önem düzeyi değerinin (p) .05’den büyük olması gerekmektedir.
Levene’s testinin önem düzeyi (p)< .05 olduğu için parametrik olmayan ölçümlerden
94
Mann- Whitney U testi kullanılarak ergenlerin öznel iyi oluş puanları analiz edilmiştir
(Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004).Ergenlerin sosyometrik statüye göre öznel iyi oluş
puanlarına ilişkin Mann- Whitney U Testi sonucu Tablo. 42’ de verilmiştir.
Tablo. 42 Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği Puanlarının Sosyometrik Statülerine Göre
Mann- Whitney U Testi Sonucu
Önem
Sos. Statü Sıra Sıra
n Düzeyi
Öznel İyi Oluş Ortalaması Toplamı U
(p)
Akran Kabulü 346 283.62 98131.50
Öznel İyi Oluş 30407.50 .029
Akran Reddi 198 253.07 50108.50
Ergenlerin devam ettikleri okul türüne göre öznel iyi oluş puanlarının analizinde
bağımsız gruplar t- testinin Levene’s önem düzeyi (p)>.05 (F(542)= .191) olduğu için
t- testi analizi kullanılmıştır (Büyüköztürk, 2004; Sheskin, 2004). Ergenlerin öznel iyi
oluş puanlarının devam ettikleri okul türüne göre t- testi sonuçları Tablo. 43’ de
sunulmuştur.
Tablo. 43 Ergenlerin Öznel İyi Oluş Ölçeği Puanlarının Devam Edilen okul Türüne
Göre t- Testi Sonuçları
Ergenlerin öznel iyi oluş puanlarının devamedilen okul türüne göre anlamlı bir
farklılık göstermediği Tablo. 43’ de görülmektedir (t(542)= .863; p>.05). Fen lisesine
devam eden öğrencilerin öznel iyi oluş ortalama puanları C = 133.48 ve genel liseye
devam eden öğrencilerin öznel iyi oluş ortalama puanları C = 131.79’ dur
Burada Kısa Semptom Envanteri ile Genel Sağlık Anketi’nden alınan puanlara
göre ortalama değerlerin altında ve üstünde yer alan bireylerin betimsel istatistikleri,
frekans dağılımları ve yüzdelik oranları sunulmuştur.
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
5.1. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Psikolojik
Belirti ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Tartışma ve Yorum
Anne- baba tutumu, ailenin disiplin anlayışı, aile ilgisizliği gibi etkenler
ergenlerin belirti türlerinde etkili olabilir. Şöyle ki, kızlar üzerinde baskıcı aile veya
ilgisiz aile tutumları, anne- baba arasındaki çatışma kızların öfke ve düşmanca belirtiler
göstermelerine neden olabilir. Kızlar erkeklerden farklı olarak öfkelerini dış dünyaya
değil kendilerine yönlendirebilmektedir. Bununla ilişkili olarak, son yıllarda kızlar
arasında sorumsuzca girilen cinsel ilişki, uyuşturucu kullanma ve intihar artan
problemler olarak görülebilmektedir. Ayrıca kızlar arasında daha fazla gözlenen
hostilite belirtlerinde, değişen toplumsal roller ve hızla gelişen teknoloji etkili olabilir.
genel liseler en başarısız liseler arasında yer almaktadır. ÖSS’de başarısız olma
düşüncesi, işsizlik ve gelecek kaygısı faktörleri ile birleştiğinde bu etkenler, genel liseye
devam eden ergenlerin kendilerini daha umutsuz, depresif veya stresli hissetmelerine
neden olabilir.
5.2. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Sosyometrik Statüleri Farklı
Ergenlerin Psikolojik Belirti ve Genel Sağlık Örüntülerine İlişkin Tartışma ve
Yorum
Ergenlerin devam ettikleri okul türü ile sosyometrik statü ve okul türü ortak
etkisine göre depresyon belirtileri arasında farklılık gözlenmiştir. Genel liseye devam
eden ergenlerde depresyonla ilgili belirtilerin fen lisesine devam eden ergenlerden daha
yüksek olduğu görülmüştür. Akranları tarafından kabul gören fen lisesi öğrencileri ile
akranları tarafından reddedilen genel lise öğrencileri arasında, akranları tarafından
reddedilen genel lise öğrencilerinin depresyon belirti düzeylerinin daha fazla olduğu;
akranları tarafından reddedilen fen lisesi öğrencileri ile genel lise öğrencileri arasında
ise, akranları tarafından reddedilen genel lise öğrencilerinin depresyon belirtilerinin
daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Özbay (2003)’ın çalışmasında ise okullar arasında bir
fark görülmemiştir.
5.3. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Kız ve Erkek Ergenlerin Öznel İyi
Oluş Düzeylerine İlişkin Tartışma ve Yorum
Çalışma sonucunda ergenlerin öznel iyi oluşlarının devam edilen okul türüne
göre farklılık göstermediği bulunurken cinsiyete göre farklılık gözlenmiştir. Erkek
ergenlerin öznel iyi oluş düzeylerinin kız ergenlerin öznel iyi oluş düzeylerinden daha
yüksek olduğu görülmüştür. İlgili alanyazın incelendiğinde, Konu ve diğerleri (2002),
Atienza ve diğerleri (2003), Ben- Zur (2003), Riuttala (2006) çalışmalarında erkeklerin
iyi oluş düzeylerini daha yüksek bulurken; Köker (1991), Feist ve diğerleri (1995)
kızların iyi oluşlarını daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Katja ve diğerleri (2002),
Cenkseven (2004), Tong ve Song (2004), Tuzgöl- Dost (2004), Özen (2005), Hofer ve
diğerleri (2007), Quinn ve Duckworth (2007) ise cinsiyetler arasında bir fark
bulamamışlardır. Çalışma sonucunda, devam edilen okul türü ve cinsiyet ortak etkisinin
ise öznel iyi oluş üzerinde farklılığa yol açmadığı görülmüştür.
Bu çalışmada ise, erkeklerin öznel iyi oluş düzeylerinin yüksek olmasını şöyle
açıklayabiliriz: Sivil hak ve özgürlüklerin öznel iyi olma açısından olumlu etkileri
vardır. Sunulan bu hak ve özgürlükler yolu ile birey, kendi yaşamını kendisinin
yönlendirdiğini ve dünyayı kontrol edebildiği algısını pekiştirmektedir (Yetim, 2001).
Türk toplumunda erkek cinsiyetine tanınan özgürlüklerin daha geniş olduğu ve
erkeklere verilen değerin daha fazla olduğu göz önüne alınırsa erkeklerin kendilerini ve
yaşamlarını pozitif olarak değerlendirmesininin mantığını görebiliriz. Ryff (1989)’ın
kuramında kendi kendine karar verme ve bağımsızlık, sosyal baskılara karşı durabilme,
104
5.4. Fen Lisesi ve Genel Liseye Devam Eden Sosyometrik Statüleri Farklı
Ergenlerin Öznel İyi Oluş Düzeylerine İlişkin Tartışma ve Yorum
Konu ile ilgili araştırmalar, sosyal ilişkilerin öznel iyi oluşa etkisinin pozitif
olduğunu göstermiştir. Diener ve Seligman (2002), mutlu kişilerin arkadaşlarına ve
ailelerine bağlılık ve onlarla geçirdikleri zamanın en önemli mutluluk kaynakları
olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan birçok çalışma arkadaşlardan alınan doyum ile
öznel iyi olma arasında olumlu ilişkileri göstermiştir (Falkman, 1973; Campbell,
Converse ve Rodgers, 1976; Mitchell, 1976; Anderson, 1977; Akt. Yetim, 2001).
Ergenlik gibi hassas bir dönemdeki bireyler, bu süreksizlikden daha fazla etkilenerek
kendilerine ve geleceklerine ilişkin negatif düşünce ve davranış içinde psikolojik açıdan
daha zayıf duruma düşebilir.
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6. 1. Sonuçlar
Ergenlerin fen lisesi veya genel liseye devam etmelerine göre genel sağlık
örüntülerinde anlamlı farklılıklar gözlenmiş ve bulgular, fen lisesine devam eden
öğrencilerin genel sağlık örüntülerinin daha olumlu olduğunu göstermiştir.
Öznel iyi olma açısından da kız ve erkek ergenler arasında farklılık gözlenmiş ve
erkek ergenlerin kendilerine ve yaşamlarına dair daha olumlu duygular taşıdıkları
bulunmuştur.
108
6. 2. Öneriler
Uygulamalar açısından;
2-Stresle başa çıkma becerileri kazanması için kız öğrencilere yönelik grup
rehberliği- grupla psikolojik danışma uygulamaları yapılabilir.
6-Genel liseler kendi gelişimlerini takip ederek eksik yönleri üzerinde çalışmalar
yapabilir.
7-Ergenlerin ruh sağlığı ve psikolojik gelişimi için popüler olma olumlu etkilere
sahip olduğundan dolayı ergenlerin sosyal becerilerini geliştirecek çalışmalar orta
öğretim kurumlarında yapılabilir.
5- Ülkemizde öznel iyi oluş üzerine yapılan çalışmaların çok yeni olması nedeni
ile ergenler üzerinde uygulanabilecek ölçek sayısı çok sınırlıdır. Ergenlerin için öznel
iyi oluş düzeylerini belirleyebileceğimiz ölçeklerin uyarlanması veya geliştirilmesi
çalışmaları yapılabilir.
110
KAYNAKÇA
Aarq, L. E., Haugland, S., Hetland, J. ,Torsheim, T., Samdal, O. & Wold, B. (2001),
“Psychological and somatic complaints among adolescents”, Tidsskr Nor
Laegeforen, 121(25): 2923- 2927.
Adams, J. F. (1980), Understanding Adolescence: Current Developments in Adolescent
Psychology (Çev. A. Dönmez, 1995), Ankara: İmge Kitabevi.
Adler, A. (1907- 1937), Superiority and Social Interest, (Çev. B. Çorakçı, 1996),
(3. Basım), İstanbul: Say Dağıtım Ltd. Şti.
Ardelt, M. (2003), “Effects of religion and purpose in life on elders’ subjective
well- being and attitudes toward death”, Journal of Religious Gerontology,
14(4): 55- 77.
Arkonaç, O. (1999), Açıklamalı Psikiyatri Sözlüğü, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri Ltd
Şti.
Asher, S. R. & Wheeler, V. A. (1985), “Children’s loneliness: A comparison of rejected
and neglected peer status”, Journal of Consulting and Clinical Psychology,
53(4): 500- 505.
Atienza, F. L., Balaguer, I. & Garcia- Merita, M. L. (2003), “Satisfaction with Life
Scale: Analysis of factorial invarience across sexes”, Personality and Individual
Differences, 35(6):1255- 1260.
Bagwell, C. L., Newcomb, A. F. & Bukowski, W. M. (1998), “Preadolescent friendship
and peer rejection as predictors of adult adjustment”, Child Development,
69(1): 140- 153.
Bakırcıoğlu, R. (2007), Çocuk Ruh Sağlığı ve Uyum Bozuklukları, (Geliştirilmiş
2. Baskı), Ankara: Anı Yayıncılık.
Baldwin, D. R., Harris, S. M. & Chambliss, L. N. (1997), “Stress and illness in
adolescence: Issues of race and gender”, Adolescence, 32(128): 839- 853.
Ben- Zur, H. (2003), “Happy adolescents: The link between subjective well- being,
internal resources and parental factors”, Journal of Youth and Adolescence,
32(2): 67- 79.
Berndt, T. J. & Keefe, K. (1995), “Friends’ influence on adolescents’ adjustment to
school”, Child Development, 66(5): 1312- 1329.
112
Katja, R., Paivi, A. K., Marja- Terttu, T. & Pekka, L. (2002), “Relationships among
adolescent subjective well- being, health behavior and school satisfaction”,
Journal of Shool Health, 72(6): 243- 249.
Kerimova, M. (2000), Lise Öğrencilerinde Görülen Psikolojik Belirtilerin Bazı
Değişkenlere Göre İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Keskin, P. (1995), Lise Öğrencilerinde Görülen Ruhsal Belirtiler ve Öğretmenlerin
Ruhsal Sorunları Seçebilmeleri, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Keyes, C. L. M., Shmotkin, D. & Ryff, C. D. (2002), “Optimizing well- being: The
empirical encounter of two traditions”, Journal of Personality and Social
Psychology, 82(6):1007- 1022.
Kılıç, C. (1992 ), Genel Sağlık Anketi: Güvenilirlik ve Geçerlilik Çalışması, Uzmanlık
Tezi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri A. B. D., Ankara.
Kılıçcı, Y. (2006), Okulda Ruh Sağlığı, (5. Baskı), Ankara: Anı Yayıncılık.
Kilic, C., Rezaki, M., Rezaki, B., Kaplan, I., Ozgen, G. , Sagduyu, A. & Ozturk, M. O.
(1997), “General Health Questionnaire (GHQ- 12 & GHQ- 28): Psychometric
properties and factor stucture of the scales in a Turkish care sample”, Social
Psychiatry and Psychiatric Epidemiology, 32(6): 327- 331.
Kim, Y. H. (2003), “Correlation of mental health problems with psychological
constructs in adolescence: Final results from a 2- year study”, International
Journal of Nursing Studies, 40(2): 115- 124.
Kirkcaldy, B., Siefen, G. & Furnham, A. (2003), “Gender, anxiety- depressivity and
self- image among adolescents”, European Psychiatry, 18(2): 50- 58 .
Konu, A. I., Lintonen, T. P. & Rimpela, M. K. (2002), “Factors associated with
schoolchildren’s general subjective well- being”, Health Education Research,
17(2): 155- 165.
Korkut, F. (2004), Okul Temelli Önleyici Rehberlik ve Psikolojik Danışma, (1. Basım),
Ankara: Anı Yayıncılık.
Kozacıoğlu, G. ve Gördürür, H. E. (1995), Bireyden Topluma Ruh Sağlığı, (1. Baskı),
İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
118
Masten, W. G., Caldwell- Colbert, A. T., Williams, W., Jerome, W. W., Mosby, L.,
Barrios, Y., & Helton, J. (2003), “Gender differences in depressive symptoms
among Mexican adolescents”, Anales de Psicologia, 19(1): 91- 95.
McCauley- Ohannessian, C., Lerner, R. M., Lerner, J. V. & von Eye, A. (1999), “Does
self- competence predict gender differences in adolescent depression and
anxiety?” Journal of Adolescence, 22(3): 397- 411.
McLennan, J., Gotts, G. H. & Omodei, M. M. (1988), “Personality and relationship
dispositions as determinants of subjective well- being”, Human Relations,
41(8): 593- 602.
McLoyd, V. (1990), “The impact of economic hardship on black families and children:
Psychological distress, parenting, and socioemotional development”, Child
Development, 61 (2): 311- 346.
Morina, N. & von Collani, G. V. (2006), “Impact of war- related traumatic events on
self- evaluation and subjective well- being”, Traumatology, 12(2): 130- 138.
Moses, A. (1999), “Exposure to violence, depression and hostility in a sample of iner
city high school youth”, Journal of Adolescence, 22(1): 21- 32.
Möller- Leimkühler, A. M., Heller, J. & Paulus, N. C. (2007), “Subjective well- being
and “ male depression” in male adolescents”, Journal of Affective Disorders,
98(1-2): 65- 72.
Muuss, R. E. H. (1996), Theories of Adolescence, New York: The McGraw Hill
Company.
Myers, J. E. (2001), Well Workbook, Los Angelas: Mind Garden Publisher.
Myers, J. E., Sweneey, T. J. & Witmer, J. M. (2003), Manuel for the Wellness
Evaluation of Lifestyle, (Çev. F. Korkut, 2004) (1. Baskı), Ankara: Anı
Yayıncılık.
Nalbant, A. (1993), 15- 22 Yaşları Arasında Bulunan Islahevindeki, Gözetim Altındaki
ve Suç İşlememiş Gençlerin Benlik Saygısı ve Yaşam Doyumu Düzeylerinin
Karşılaştırılması, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
Quinn, P. D. & Duckworth, A. L. (2007, May), “Happiness and Academic
Achievement: Evidence for Reciprocal Causality”, Poster session presented at
the annual meeting of the American Psychological Society, Washington, D. C.
120
Palapattu, A. G., Kingery, J. N. & Ginsburg, G. S. (2006), “Gender role orientation and
anxiety symptoms among African American adolescents”, Journal of Abnormal
Child Psychology, 34(3): 441- 449.
Pendley, J. S., Kasmen, L. J., Miller, D. L., Donze, J., Swenson, C. & Reeves, G.
(2002), “Peer and family support in children and adolescents with type 1
diabetes”, Journal of Pediatric Psychology, 27(5): 429- 438.
Polce- Lynch, M., Myers, B. J., Kliewer, W. & Kilmartin, C. (2001), “Adolescent
self- esteem and gender: Exploring relations to sexual harrassment, body image,
media influence and emotional expression”, Journal of Youth and Adolescence,
30(2): 225- 244.
Postmes, T. & Branscambe, N. R. (2002), “Influence of long- term racial environmental
composition on subjective well- being in African Americans”, Journal of
Personality and Social Psychology, 83(3): 735- 751.
Puskar, K. R., Sereika, S. M. & Haller, L. L (2003), “Anxiety, somatic complaints and
depressive symptoms in rural adolescents”, Journal of Child and Adolescent
Psychiatric Nursing, 16(3): 102- 111.
Requena, F. (1995), “Friendship and subjective well- being in Spain: A cross- national
comparison with the United States”, Social Indicators Research,
35(3): 271- 288.
Riuttala, E. M. L. (2006), Nuorten Henkilökohtaisten Tavoitteiden Profiilit Ja
Subjektiivinen Hyvinvointi, Psykologian Pro Gradu (Thesis), Helsingin
Yliopisto, Kayttaytymistieteellinen Tiedekunta, Psykologian Laitos, Helsinki,
Finland.
Ryff, C. D. (1989), “Happiness is everthing or is it? Explorations on the meaning of
psychogical well- being”, Journal of Personality and Social Psychology,
57(6): 1069- 1081.
Sabuncuoğlu, C. (1995), Uyuşturucu Bağımlılığı, MEB Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı,
Ankara: MEB yayınları.
Sarı, T. (2003), Wellness and Its Correlates Among University Students: Relationship
Status, Gender, Place of Residence and GPA, Yüksek Lisans Tezi, The Middle
East Technical University, The Graduate School of Social Sciences, Ankara.
Savaşır, I. ve Şahin, N. H. (1997 ), Bilişsel Davranışçı Terapilerde Değerlendirme: Sık
Kullanılan Ölçekler, No: 9, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
122
Sayıl, I. (2000), “İntihar Davranışı, Kriz ve Krize Müdahale”, I. Sayıl ve Ark. (Ed.),
No:6, 165- 197, Ankara: Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yayınları.
Sayıl, I., & Devrimci- Özgüven, H. (2002), “Suicide and suicide attempts in Ankara in
1998: Results of the WHO/EURO multicentre study of suicidal behaviour”,
Crisis, 23(1): 11- 16.
Saymaz, İ. (2004). Liseli olmak zor zenaat (1), Radikal Gazetesi,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=115854 [06.05.2008].
Schimmelmann, B. G., Paulus, S., Schacht, M., Tilgner, C., Schulte- Markwort, M. &
Lambert, M. (2005), “Subjective distress related to side effects and subjective
well- being in first admitted adolescents with early- onset psychosis treated with
atypical antipsychotics”, Journal of Child and Adolescent Psychopharmacology,
15(2): 249-258.
Schultz, D. P. ve Schultz, S. E. (1987), A History of Modern Psychology, (Çev. Y.
Aslay, 2007), Orjinal 8. baskısından çeviri, (1. Basım), İstanbul: Kaknüs
Yayınları.
Schwarz, N. & Clore, G. L. ( 1983), “Mood, misattribution, and judgements of
well- being: Informative and directive functions of affective states”, Journal of
Personality and Social Psychology, 45(3): 513- 523.
Seiffge- Krenke, I. & Klessinger, N. (2000), “Long- term effects of avoidant coping on
adolescents’ depressive symptoms”, Journal of Youth and Adolescence,
29(6): 617- 630.
Seligman, M. E. P. (2002), Authentic Happiness, (Çev. S. Kunt- Akbaş, 2007),
(1. Basım), Ankara: HYB Basım Yayın.
Sheidow, A., J., Gorman- Smith, D., Tolan, P., H. & Henry, D., B.(2001), “Family and
community characteristics: Risk factors for violence exposure in inner- city
youth”, Journal of Community Psychology, 29 (3): 345- 360.
Sheskin, D. J. (2004), Handbook of Parametric and Nonparametric Statistical
Procedures, (Third Edition), Boca Raton: Chapman and Hall/ CRC.
Shore, M. F. (1998), “The making, unmaking and remaking of primary prevention”,
Journal of Mental Health, 7(5): 471- 477.
Siyez, D. M. (2007), “Lise öğrencilerinde problem davranışların görülme sıklığı: İzmir
örneklemi”, Türk PDR Dergisi, 3(28): 15- 31.
123
Turner, G. (1999), “Peer support and young people’s health”, Journal of Adolescence,
22(4): 567- 572.
Tuzgöl- Dost, M. (2004), Üniversite Öğrencilerinin Öznel İyi Oluş Düzeyleri, Doktora
Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Tuzgöl- Dost, M. (2005), “Ruh sağlığı ve öznel iyi oluş”, Eğitim Araştırmaları,
20: 223- 231.
Undheim, A. M. & Sund, A. M. (2005), “School factors and the emergence of
depressive symptoms among young Norwegian adolescents”, European
Child & Adolescent Psychiatry, 14(8): 446- 453.
Wellner, A. S. & Adox, D. (2000), “Happy days”, Psychology Today, 32(3): 32- 37.
Wentzel, K. R. (1994), “Family functioning and academic achievement in middle
school a social-emotional perpective”, The Journal of Early Adolescence,
14(2): 268- 291.
Wentzel, K. R. ( 2003), “Sociometric status and adjustment in middle school: A
longitudinal study”, Journal of Early Adolescence, 23 (1): 5- 28.
Williams, R. & Hunt, K. (1997), “Psychological distress among British South Asians:
The contribution of stressful situations and subcultural differences in the West of
Scotland Twenty- 07 study”, Psychology Medicine, 27(5): 1173- 1181.
Wilson, G. S., Pritchard, M. E. & Revalee, B (2005), “Individual differences in
adolescent health symptoms: The effects of gender and coping”, Journal of
Adolescence, 28(3): 369- 379.
Wood, W. ,Rhodes, N. & Whelan, M. (1989), “Sex differences in positive well- being:
A consideration of emotional style and marital status”, Psychological Bulletin,
106(2): 249- 264.
Yanbastı, G. (1990), Kişilik Kuramları, No: 53, İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi.
Yarcheski, A., Mahon, N. E. & Yarcheski, T. J. (2002), “Anger in early adolescent boys
and girls with health manifestations”, Nursing Research, 51(4): 229- 236.
Yaşar, K. (1999), Lise Öğrencilerinin Kendini Değerlendirme Düzeylerinin ve yalnızlık
Sorunlarının Karşılaştırılması Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Yavaş, İ. (1996), “Davranım bozukluğı tanısı olan çocuk ve ergenlerin demografik
özellikleri”, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 3(2): 81- 87.
125
EKLER
Çok
Hiç fazla
Çok
Hiç fazla
Çok
Hiç fazla
Çok
Hiç fazla
Çok
Hiç fazla
Son birkaç hafta içinde herhangi bir şikayetinizin olup olmadığını, genel olarak
sağlığınızın nasıl olduğunu öğrenmek istiyoruz. Lütfen, soruların tamamını size en
uygun cevabın üstüne ( x ) işareti koyarak cevaplayınız.
Teşekkür ederiz.
SON ZAMANLARDA
Endişeleriniz nedeni ile hayır, hiç her zamanki her çok sık
uykusuzluk çekiyor musunuz? çekmiyorum kadar zamankinden
sık
Kendinizi sürekli zor hayır, his- her zamanki her çok sık
altında hissediyor musunuz? setmiyorum kadar zamankinden
sık
Çevrenizde yararlı bir rol her her zamanki her her zaman-
oynadığınızı düşünüyor zamankinden kadar zamankinden kinden çok
musunuz? çok az daha az
Karar vermekte güçlük hayır, hiç her zamanki her çok sık
çekiyor musunuz? çekmiyorum kadar zamankinden
sık
136
Kendinizi mutsuz ve çökkün hayır, hiç her zamanki her çok sık
hissediyor musunuz? hissetmiyorum kadar zamankinden
çok
Kendinizi değersiz biri hayır, hiç her zamanki her çok sık
olarak görüyor musunuz? görmüyorum kadar zamankinden
sık
137
SEVGİLİ GENÇLER
Bu testteki sorular gençlerin kişilik gelişimi ile ilgili bir çalışmada kullanılmak
üzere hazırlanmıştır. Sorulara cevap verirken sınıf içinde en çok ve en az birlikte zaman
geçirmek istediğiniz kişileri düşünün. Test kağıdına yazdığınız isimler gizli tutulacaktır.
EK 5. AÇIKLAMA
Merhaba Gençler,
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
ÖĞRENİM DURUMU
İŞ DENEYİMİ