You are on page 1of 31

Anthony Robbins _ Bir Dosttan Pusulalar

www.kitapsevenler.com
Merhabalar
Buraya Yüklediğimiz e-kitaplar
Görme engellilerin okuyabileceği formatlarda hazırlanmıştır.
Buradaki E-Kitapları ve daha pek çok konudaki Kitapları bilhassa görme engelli
arkadaşların istifadesine sunuyoruz.
Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum.
Ekran okuyucu program konuşan Braille Not Speak cihazı kabartma ekran ve benzeri
yardımcı araçlar
sayesinde bu kitapları okuyabiliyoruz. Bilginin paylaşıldıkça pekişeceğine inanıyorum.
Siteye yüklenen e-kitaplar aşağıda adı geçen kanuna istinaden tüm
kitap sever arkadaşlar için hazırlanmıştır.
Amacımız yayın evlerine zarar vermek ya da eserlerden menfaat temin etmek değildir elbette.
Bu e-kitaplar normal kitapların yerini tutmayacağından kitapları beğenipte engelli olmayan
okurlar,
kitap hakkında fikir sahibi olduklarında indirdikleri kitapta adı geçen
yayınevi, sahaflar, kütüphane ve kitapçılardan ilgili kitabı temin edebilirler.
Bu site tamamen ücretsizdir ve sitenin içeriğinde sunulmuş olan kitaplar
hiçbir maddi çıkar gözetilmeksizin tüm kitap dostlarının istifadesine sunulmuştur.
Bu e-kitaplar kanunen hiç bir şekilde ticari amaçla kullanılamaz ve kullandırılamaz.
Bilgi Paylaşmakla Çoğalır.
Yaşar MUTLU
İlgili Kanun: 5846 Sayılı Kanunun "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler " bölümünde yeralan
"EK MADDE 11. - Ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim
ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaç
güdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü
bir kişi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya
dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill
alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen
izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir şekilde
satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca
bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması
ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde deneme
yayınına geçilmiştir.
T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi İşlem ve Otomasyon Dairesi Başkanlığı
ANKARA
bu kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir.
Tarayan ve Düzenleyen her kimse çok teşekkürler.
verilen emeğe saygı duyarak lütfen bu açıklamalaı silmeyin.
Anthony Robbins _ Bir Dosttan Pusulalar
ANTHONY ROBBİNS BİR DOSTTAN PUSULALAR
En çok satan kitaplardan olan; İçindeki Devi uyandır, Sınırsız güç ve Dev adımlar’ın
yazarından
---
"Tony'nin mesajı kalptendir; insanlara iyilikyaparsak, mutlaka kendimize de iyilik yapmış
oluruz. "
- Ted Danson
"Başkalarıyla kalbini paylaştığı için, Tanrı Tonyyi kutsasın. "
- Christauria Welland Akong
"Bir dostun pusulalarından çok, vazgeçilemez bir yol gösterici. "
- Arnold Schwarzenegger
---
Çeviren: Mehmet Değirmenci
1991/1995 Anthony Robbins
Kesim ajans aracılığgı ile Türkiyede yayın hakkı 1996, İnkilap kitabevi Yayın san. Ve tic.
A.Ş.
Ankara caddesi No:95 Sirkeci 34410 İstanbul
Bu kitabın her türlü yayın hakkı Fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince İnkilap Kitabevi
yayın san ve tic. A.Ş.ne aittir.
Not: Tarama ve düzeltme Hekimhan
--------
İÇİNDEKİLER
Giriş:
Bir adamın hikayesi 9
1.Ders:
Yılgınlık hislerini tersine çevirebilirsiniz 17
2.Ders:
Başarısızlık diye bir şey yoktur 23
3.ders:
Önlenemez yapan: Karar verici 27
4.Ders:
İnançlarınızı oluşturun ve... 37
5.Ders:
Ne görürseniz onu anlarsınız 45
6.Ders:
Sorular, cevaplardır 51
7.Ders:
Muhteşem durumunuza hoş geldiniz 61
8.Ders:
Başarı sözlüğü 67
9.Ders:
Yoksa, bir duvarlamı karşı karşıyasınız?
Öyleyse, onu yeni bir benzetmeyle yıkın 73
10.Ders:
Hazır!: Belirle!: Amaç! Belirlenen amaçlar, geleceğinizi nasıl inşa edebilir?77
11.Ders:
On günlük zihinsel mücadele 87
UMURSAYAN BİR DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ 91
----
9
GİRİŞ
BİR ADAMIN HİKAYESİ
YILLAR önce bir şükran gününde, genç bir aile kötü bir haber endişesiyle uyandı. Şükran
dolu bir gün geçirmenin heyecanı yerine, nelere sahip olmadıklarını düşünüyorlardı. Böyle bir
günde, en iyi ihtimalle fakir bir sofrayı silip süpüreceklerdi. Yerel bir yardımseverler
derneğine başvursalardı, hindili mükellef bir sofra kurabilirlerdi, fakat başvurmadılar. Niçin?
Çünkü, diğer bir çok aile gibi onlar da gururlu insanlardı. Ellerindekilerle şu ya da bu şekilde
bir sofra hazırlayabililerdi.
Bu güç durum, onların hayal kırıklığına ve ümitsizliğe düşmelerine neden oldu. Anneyle baba
arasında sevimsiz ve kaba kelimeler gidip gelmeye başlamıştı. En büyük çocuk, en çok
sevdiği bu kişilerin gittikçe kızgınlık ve çöküntü durumuna düştüklerini gördükçe yıkılmışlık
ve çaresizlik hissetti.
Evdeki hava iyice gerginleşmişti ki, ansızın kapı hızlı hızlı çalınmaya başladı! Evin en büyük
çocuğu kapıyı açtığında; buruşuk elbiseli, uzun boylu bir adam onu selamlıyordu. Elinde
düşünebileceğiniz tüm şükran günü yiyecekleri ile ağzına kadar dolu, büyük bir sepet taşıyan
bu adam; gülümsüyordu. Sepette; hindi,
10
turtalar, tatlı patatesler ve konserveler dahil böyle bir gün için gerekli olan her şey vardı.
. Tüm aile şaşkınlık içindeydi. Kapıdaki adam, "Bunlar; ihtiyacınız olduğunu bilen ve
sevildiğinizi ve unutulmadığınızı bilmenizi isteyen biri tarafından size gönderildi." dedi. İlk
başta baba sepeti almak istemedi, fakat adam, "Ben sadece sepeti getirdim." dedi. Gülerek
sepeti çocuğun kollarına bıraktı ve "İyi bir Şükran Günü geçirmenizi dilerim!" diyerek ayrıldı.
O anda, bu genç adamın yaşamı sonsuza dek sürecek şekilde değişmişti. Bu nazik davranış
ona, yabancıbile olsalar iyiliksever birilerinin ihtiyacı olanlarla gerçekten ilgilenebileceğini
göstererek, ümidin ölümsüz olduğunu öğretmişti. Bu saygı hissi, onu diğerlerine yeteri kadar
geri verecek şekilde bir şeyler yapması için derinden etkilemişti. On sekiz yaşında bu sözünü
yerine getirmeye başladı. Geliri az olmasına rağmen, ihtiyaç içinde olduklarını öğrendiği iki
aile için gerekli yiyecek maddelerini satın aldı. Karşı tarafa sadece bir taşıyıcı olduğunu
hissettirmek için, eski bir kot pantolon ve tişört giyerek yiyecekleri götürdü. İlk yoksul eve
ulaştığında, kendisine şüpheyle bakan Güney Amerikalı bir kadın tarafından karşılanmıştı.
Kocası, kadını altı çocuğuyla birlikte yalnız bırakarak birkaç gün önce evi terk etmişti.
Yiyecek hiçbir şeyleri yoktu.
Genç adam, "Hanımefendi, size gönderilen bir şeyler var." dedikten sonra arabasına gitti ve
yiyecek maddeleriyle dolup taşan paketleri içeriye taşımaya başladı. Kadının çenesi düştü.
Getirilen yiyecekleri gören çocuklar sevinç çığlıkları atmaya başladılar.
Ancak kesik kesik İngilizce konuşabilen genç anne, "Sen Tanrı'nın bir hediyesisin! Sen
Tanrı'nın bir hediyesisin!" diyerek genç adama sarılıp öpmeye başladı.
11
Genç adam, "Hayır, hayır. Ben sadece aracıyım. Bu bir dostun hediyesi." dedi ve aşağıdaki
yazıları içeren bir pusulayı eline tutuşturdu:
"Bu bir dostun pusulasıdır. Lütfen şahane bir Şükran Günü geçirin. Bu sizin ve ailenizin
hakkıdır. Sevildiğinizi bilmenizi istiyorum. Ve bir gün, böyle bir fırsata sahip olursanız, lütfen
siz de aynı şeyi bir başkası için yapın."
Genç adam sürekli olarak yiyecek maddeleriyle dolu paketleri getiriyordu. Heyecan, zevk ve
sevgi en üst düzeye ulaşmıştı. Oradan ayrılıncaya kadar oluşan; katkı ve bağlılık duyguları,
genç adamın göz yaşlarını tutmasına engel olmuştu. Uzaklaşırken geriye baktığında, yardım
etme ayrıcalığına sahip olduğu ailenin bireylerinin gülen yüzlerle kendisini izlediğini fark etti.
Birdenbire gençliğindeki o korkunç gün, tüm ayrıntılarıyla gözünün önüne geldi. Yardıma
adanmış bir yaşamın doyum hissini gösteren o güün, Tanrı'nın, gerçek bir hedyesi olmuştu.
Tek bir eylem, halen sürdürmekte olduğu araştırmayı başlatmasına neden oldu. Kendisine ve
ailesine o gün verilen hediyeyi, geri vererek ve kişilere sevildiklerini ve daima her şeyi'tersine
çevirmenin bir yolu olduğunu ve basit adımlarla, küçük bir anlayışla ve yoğun bir eylemle; şu
anda hangi güçlüklerle karşı karşıya olursanız olun, bunları bireysel gelişim ve uzun süreli bir
mutluluk için değerli ders ve fırsatlara dönüştürebileceğinizi hatırlatıyor.
Bu genç adam ve ailesi hakkında; sadece neler yaptığının ötesinde, neler hissettiğini de
nereden mi biliyorum? Çünkü, o genç adam benim.
Bu kitabı, birilerinin sizinle ilgilendiğini bilmeniz için yazdım. Koşullarınız ne kadar sert ya
da yıldırıcı görünürse görünsün, bunları gerçekten tersine çevirebileceğinizi
12
bilmeniz için yazdım. Bir zamanlar gördüğünüz rüyaları, gerçeğe dönüştürebilirsiniz. Nasıl
mı? Bu kelimeleri okurken içinizde bulunan güce ulaşarak. İçinizdeki bu güç, yaşamınızdaki
herhangibir şeyi anında değiştirebilir. Yapmanız gereken şey, onu açığa çıkartmaktır.
Bu kadar kesinlikle, böyle bir şeyi nasıl söyleyebiliyorum? Basit, çünkü aynı gücü kullanarak
yaşamımı çok büyük ölçüde değiştirdim. On yıldan biraz daha fazla bir zaman önce, çok az
bir ümitle ya da ümitsiz olaraktümüyle hayal kırıklığına uğramış bir şekilde yaşamaya
çalışıyordum.
13
Kaliforniya Velice’de otuzyedi metre karelik bir bekar dairesinde yaşıyordum. Yalnızdım,
sefildim ve onbeş kilo fazlam vardı. Gelecek için hiçbir planım yoktu. Yaşamın, sefalet elini
uzattığını ve değiştirmek için yapabileceğim herhangibir şeyin olmadığını hissediyordum.
Parasal ve duygusal açıdan iflas etmiş durumdaydım. Yılgınlık, çaresizlik ve yenilmişlik
hissediyordum.
Buna rağmen, herşeyi bir yıl gibi kısa bir süre içinde değiştirdiğimi size anlatmak için
buradayım. Bir aydan daha kısa bir sürede onbirkilo verdim. Bu kilomu korudum. Çünkü ben
diyet yapmadım. Dünyaya bakışımı değiştirdim. Vücudumu, en iyi duruma getirmek için
eğittim. Çünkü güçlüklerle karşılaştığımda ve rüyalaştırdığım amaçlarıma ulaşmak için, bana
gerekli olacağına ilişkin bir güven duygusu geliştirdim. Sırrım, diğer insanların ihtiyaçları
üzerinde yoğunlaşmaktı. Sürekli olarak, ‘’Kişilerin yaşamına değerli bir şeyleri nasıl
katabilirim?’’ sorusunu sordum. Bu düşünce sürecinin sonunda, lider oldum. Kendimi
değiştiremezsem başkalarını değiştiremeyeceğimin farkına erkenden vardım. Sırrım; sadece
vererek yaşamak değildi, vermek için aynı zamanda daha iyi bir kişi olmalıydım. Daha fazla
olma sürecinde, rüyalarımın kadınını cezbettim. Onunla evlendim ve baba oldum. Harap bir
apartmandairesinden; şimdiki, pasifike bakan 930 metrekarelik şatoma taşındım.
Fakat orada durmadım. Kendi kendime yardım edebileceğimi ispat eder etmez, derhal
diğerlerine yardım edebilmenin en iyi yollarını ve değişiklikleri yıldırım hızıyla
gerçekleştirebilen rol modellerini araştırmaya başladım. Üstün performans gösteren bu
kişilerin bir kısmı, kişilerin sorunlarını bir ya da iki yılda değil, bir ya da iki seansta
çözümleyen öğretmen ya da terapicilerdi.
14
Bir sünger gibi emerek öğrenebileceğim kadar öğrendim ve öğrendiklerimi derhal
uygulamaya başladım. Strateji ve anlayışlarımı geliştirdim.
O tarihten buyana dünyada kırkiki ülkede bir milyondan fazla kişiye araçlarımı sunarak ya da
koçluk ederek yaşamlarını değiştirmede bu tekniklerle yardımcı oldum. Bu inanılmaz bir
ayrıcalık ve fırsattı. Çalışmalarımı işçilerden kraliyet ailesinden gelen asillere; şirket
başkanlarından, ülke başkanlarına; film yıldızlarından, profesyonel atlet ve takımlara;
annelerden, tıp doktorlarına; çocuklardan, evsizlere kadar muhteşem farklılıklara sahip
insanlarla paylaştım. Kitaplarım, kasetlerim ve televizyon gösterilerim aracılıyla
onmilyonlarca insana ulaştım. Her durumda amacım, kişilere yaşamları üzerindeki
denetimlerini ve yaşam kalitelerini anında arttırabilmeleri için yardımcı olmaktı.
Bunları sizi etkilemek için değil, fakat değişikliklerin ne kadar kısa sürede gerçekleşebileceği
konusunda kendi kendinizi etkilemeniz için anlatıyorum. Davranışlarımızı, hislerimizi ve
düşüncelerimizi neyin şekillendirdiğini bir kez anlayınca; tüm iş; tutarlı, akıllı ve yoğun
olarak eyleme geçmeye kalıyor. Bu kitapta istediğiniz değişiklikleri yapmanız için size
gönülden koçluk yapacağım.
15
olumlu Düşünmek Yeterli Değildir
Hepimizin rüyaları vardır, değil mi? Hepimiz; ailemizde, arkadaşlarımızda ya da diğer
kişilerde belirgin bir yolla şu ya da bu şekilde fark yaratabilen, özel insanlar olduğumuza
inanmak isteriz. Yaşamımızın herhangi bir anında, gerçekten neleri istediğimiz ve neleri hak
ettiğimiz konusunda bir fikrimiz olmuştur.
Bununla birlikte çoğumuz yaşamın güçlükleriyle karşılaşınca, rüyalarımızı unuturuz.
Özlemlerimizin geleceğimizi şekillendirme gücünü unutarak, onları bir kenara bırakırız.
Güven ve ümidimizi kaybederiz. Yaşamımın amacı; benim, sizin gibi insanlara herhangi bir
şeyi değiştirecek gücün, içimizde uyuyor olduğunu hatırlatmaktır. Bugünden başlayarak, bu
gücü uyandırabilir ve rüyalarımızı yaşama geçirebiliriz. Bunu gerçekleştirmek için, bu kitap
size gerçekten yardımcı olacak bazı temel araçları verecektir.
Olumlu düşünme, şüphesiz önemli bir başlangıçtır. Elbette nelerin ne kadar yanlış olduğu
yerine, nelerin nasıl çözümleneceği üzerinde durmalısınız. Ancak tek başına olumlu düşünce,
yaşamımızı değiştirmek için yeterli değildir. Nasıl düşündüğünüzü, nasıl hissetiğinizi ve
yaşadığınız her gün neler yaptığınızı değiştirmek için, bazı stratejilere ve adım adım neler
yapacağınızı gösteren planlara sahip olmanız gerekir.
Yaşamınızda bazı şeyleri değiştirmek ya da geliştirmek istediğiniz, gerçek değil midir?
Değiştirmek istediğimiz şeyleri iki grupta toplayabiliriz; ya hislerimizi (daha çok güven
duymak isteriz, korkularımızı yenmek isteriz, mutlu olmak isteriz ya da geçmişte olanlar
hakkında daha iyi hissetmek isteriz) ya da eylemlerimizi (sigarayı, içkiyi, ertelemeyi bırakma
gibi farklı şeyler yapmak isteriz) değiştirmek isteriz. Asıl sorun; herkesin bu değişiklikleri
yapmak istemesine rağmen, çok az kişinin bunların nasıl yapılacağını bilmesi ve sonsuza
kadar sürdürebilmesidir.
Bu kitapla, olumlu değişiklikleri tutarlı bir şekilde yapma yolculuğuna başlamada, sizlere
yardımcı olmak istiyorum.
16
Dünyanın bu küçü kitaptan oluştuğu sözünü vermiyorum, fakat ilerleyen sayfalarda
öğreneceğiniz bazı temel teknikleri kullanarak, yaşamınızın kalitesini denetlemeye ve
değiştirmeye başlayabileceğinize kesinlikle söz veriyorum. Bu temel adımları aynı zamanda
ailenize ve arkadaşlarınıza yardım etmede kullanma yeteneğine sahip olacaksınız.
Şu anda bu sürecin sizin lehinize çalışması için gerekli olan tek şey, değişimin mümkün
olduğuna inanmakla başlamaktır. Geçmiş önemli değildir. Geçmişte işe yaramayan hiçbir
şeyin, bugün yapacaklarınızla herhangibir şekilde ilgisi yoktur. Şu anda yapacaklarınız,
geleceğinizi şekillendirecektir. Hemen şimdi kendi kendinizin dostu olmalısınız. Olanlar için
kendinizi yıpratmak yerine, derhal sorunlarınızın çözümü üzerinde yoğunlaşmalısınız.
Yolculuğa başlamaya isteklimisiniz? Öyleyse, başlayalım... Olduğunuzda ne yapılacağını
anlayarak, yaşamlarımızı değiştirmeye başlayalım.
17
1.DERS
YILGINLIK HİSLERİNİ TERSİNE ÇEVİREBİLİRSİNİZ
Yaşamda sık sık, gerçekten kontrol edemeyeceğimiz olaylar olur. Çalıştığımız şirket küçülür
ve işten çıkarılırız. Eşimiz bizi terkeder. Aile fertlerinden biri hasta olur ya da birileri ölüme
çok yaklaşır. Hükümet, bel bağladığınız bir yatırımı iptal eder. Bu gibi durumlarda artık
yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığı hissine kapılabiliriz,.
Belkide bir iş bulabilmek yada sadece kendimizin daha mutlu hissedebilmek için bildiğiniz
her şeyi denemiş olabilirsiniz. Hiçbir şey işe yaramamış gibi gözükmüştür. Elimizden gelenin
en iyisini yaparak, yeni bir yaklaşımı denediğimizde hala amacımıza ulaşmamışsak, genellikle
bunları tekrar denemeyiz. Niçin? Çünkü hepimiz acıdan kaçmak isteriz! Hiçkimse
başarısızlığı tekrar yaşamak istemez. Hiçkimse sadece hayal kırıklığına uğramak için,
bütünüyle kendisini vermez. Genellikle bu hayal kırıklığı deneyimlerinden sonra, tekrar
denemekten vazgeçeriz! Böylece hiçbir şeyin işe yaramayacağına inandığımız noktaya geliriz.
Kendinizi tekrar denemek ile istemediğniz bir noktada bulursanız ‘’ öğrenilmiş çaresizlik’’
denen bir tuzağa düşmüşsünüz demektir.
İyi bir haberim var, yanılıyorsunuz. Herşeyi yapabilirsiniz! Bugün, algılama ve eylemlerinizi
değiştirerek, yaşamınızdaki herhangibir şeyi değiştiribilirsiniz.
18
"Ümitsizliğe kapılmam,. çünkü yanlış olduğu görülen her adım, ileri'ye atılmış bir başka
adımdır. "
- Thomas Edison
Yaşamınızı tersine çevirme de ilk adım, bir şey yapamayacağınız ya da çaresiz olduğunuza
ilişkin inancınızdan kurtulmaktır. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Genellikle insanlar geçmişte
denediklerini, fakat başaramadıklarını söylemektedirler. Yaşamım boyunca GEÇMİŞ
GELECEĞİNİZ DEĞİLDİR ifadesini sık sık kullandığımı hatırlatmak isterim. Dün ne
yaptığınız önemli değildir, şimdi ne yaptığınız önemlidir. Pek çok kişi gidecekleri yola
bakmak için dikiz aynasını kullanmaktadır ki, buna şaşırmamak mümkün değildir! Böyle
davranırsanız kaza yaparsınız. Bunun yerine; bugün yapacaklarınız üzerine yoğunlaşırsanız,
her şey daha iyi olacaktır.
Sebat Kazandırır
Birçok kişi, "Başarmak için milyonlarca yol denedim, fakat başaramadım" ya da "Binlerce
şeklini denedim" der. Lütfen bunun üzerinde biraz düşünün. Onlar muhtemelen yüzlerce hatta
onlarca yol bile denememişlerdir. çoğumuz değişimi gerçekleştirmek için sekiz, dokuz, on yol
deneriz ve işe yaramadıklarında da denemekten vazgeçeriz.
Başarının sırrı, sizin için neyin önemli olduğuna karar vermek ve sonra işe yaramıyor gibi
görünse bile, her gün daha iyiye ulaşmak için yoğun bir şekilde eyleme geçmektir.
Size bir örnek vereceğim. Daha önce Albay (sivil bir ünvandır) Sanders ismini hiç duydunuz
mu? Elbette
19
duymuşsunuzdur. Albay Sanders böylesine inanılmaz bir başarıyı nasıl gerçekleştirdi? Zengin
olarak doğduğu için mi? Ailesi mi zengindi? Harvard gibi ünlü bir üniversiteye mi gönderildi?
Belki çok başarılı olmasının nedeni, gençken işe başlamış olmasıdır. Bunlardan hangileri
gerçektir?
Cevap, hiçbiri. Albay Sanders 65 yaşına kadar rüyasını gerçekleştirmeye başlamadı. Sonunda
onu eyleme geçiren ne oldu? O, meteliksiz ve yalnız bir insandı. 105 dolarlık sosyal güvenlik
çekini aldığında, deliye dönmüştü. Fakat toplumu suçlamak ya da Kongre'ye şikayet mektubu
yazmak yerine, kendi kendine, "Ne yapmalıyım ki, diğer insanlar için bir değeri olsun?
verdiğimde ne kadar geri alabilirim?" sorularını sormaya başladı. Daha önce yaptıklarından
diğerleri için değerli olanın ne olduğunu düşünmeye başladı.
Onun ilk cevabı, "Hımm, tavuk tarifimi herkes beğeniyor! Bu tarifimi lokantalara satsam ne
olur? Bunu yaparak para kazanabilir miyim?"- oldu. Ardından hemen', "Saçma, tarifim kirayı
bile ödemez." şeklinde düşündü. Sonra, "sadece tarifimi satmakla kalmayıp, aynızamanda
tavuğun uygun bir şekilde nasıl pişirileceğini de göstersem ne olur? Tavuklar satışları
artıracak kadar iyi olursa ne olur? Satışları yeteri kadar artırırsam, belki artan satışlardan bir
yüzde bile verirler." şeklinde düşündü.
Birçok kişinin pek çok önemli fikirleri vardır, fakat Albay Sanders onlardan farklıydı. O,
sadece' önemli şeyler yapmayı düşünmekle kalmadı. Onları eyleme geçirdi. Lokantaların
kapısını çalarak sahiplerine hikayesini anlattı, "İşinize yarayacak çok güzel bir tavuk tarifim
var. Satışlarınızı artıracağını düşünüyorum. Artan satışlardan da yüzde almak istiyorum."
dedi.
20
Birçok kişi ona güldü, "İhtiyar buradan defol. Niçin; o, aptal beyaz şeyi giyiyorsun?" dediler.
Albay Sanders işin peşini bıraktı mı? Kesinlikle hayır. O, başarının bir numaralı anahtarı adını
verdiğim bireysel güce sahipti. Bireysel güç, eyleme geçmekte ısrarlı olmak demektir: Bir
şeyler yaptığınız her anda, ondan bir şeyler öğrenir ve bir dahaki sefere daha iyi yapmanın bir
yolunu bulursunuz. Albay, kesinlikle kendi bireysel gücünü kullandı! Fikrini reddeden en son
lokantaya kötü hisler beslemek yerine, bir sonraki lokantadan daha iyi sonuçlar alabilmek ve
hikayesini daha iyi nasıl anlatabileceği üzerinde derhal yoğunlaşmaya başladı.
Albay Sanders istediği cevabı alıncaya kadar; sizce, kaç kez hayır cevabı almıştır? Evet
cevabını alıncaya kadar tam 1009 kez reddedildi. Eski bir arabayla tam iki yıl Amerikaıyı
baştan başa dolaştı. Buruşuk beyaz elbiseleriyle arabanın arkasında uyuyor ve her gün yeni
birileriyle fikrini paylaşma arzusuyla uyanıyordu. Genellikle yediği şey, sadece muhtemel
müşterileri için hazırladığı örneklerin parçalarıydı. Kaç kişinin 1009 kez ya da iki yıl hayır
kelimesini duyduktan sonra yoluna devam edeceğini düşünürsünüz? Çok az kişinin. İşte
sadece tek bir Albay Sanders'in olma nedeni. Sanırım çoğumuz yirmi hayıra, pek azımız da
yüz ya da bin hayıra dayanabiliriz! Yine de bu, bazen bizi başarıya götürür.
Tarihteki en başarılı insanlardan herhangi birisine bakarsanız, onları ikna edememek gibi bir
ortak tehlikeyi görürsünüz. Hayırı kabul etmezler. Vizyonlarını, amaçlarını
gerçekleştirmekten hiçbir şey onları alıkoyamaz. Walt Disney'in "Dünyanın En Mutlu Yeri"
eserini gerçekleştirmek için 302 kez reddedildiğini biliyor muydunuz? Bütün bankalar onun
deli olduğunu düşündü.
21
Deli değildi. Bir vizyonu vardı. Daha da önemlisi, vizyonunu gerçekleştirmeye kendisini
adamıştı. Bugün milyonlarca insan, başka hiçbir dünyaya benzemeyen, Disney'in dünyasının
zevkini paylaşmaktadır. Bu dünya tek bir kişinin kararıyla gerçekleştirilmiştir.
Bulaşıklarımı küvette yıkadığım sevimsiz küçük dairede yaşarken, buna benzer hikayeleri
sürekli olarak hatırlamak zorundaydım. Kendi kendime. hatılatmak zorundaydım ki, hiçbir
sorun kalıcı değildir. HİÇBİR SORUN KALICI DEĞİLDİR. HİÇBİR SORUN TÜM
YAŞAMIMI ETKİLEYEMEZ. YOĞUN, OLUMLU, YAPICI EYLEMLERİ
SÜRDÜRÜRSEM, SORUNLARIM ÇOK HAFİF KALIRLAR. "Şu anda yaşamım berbat
görünse bile, iki arkadaşımın olması, tüm duyulara sahip olmam gerçeği ve temiz havayı
soluyabilmem gibi müteşekkir olmam gereken çok şey var." diye düşünmeye devam ettim.
Sürekli olarak kendime istediklerim ve sorunlar üzerinde değil, çözümler üzerinde
yoğunlaşmam gerektiğini hatırlattım. Şimdi öyle gibi görünse bile, hiçbir problemin, tüm
yaşamımı etkilemeyeceğini unutmadım.
Bu nedenle, parasal zorluklarım ya da duygusal hayal kırıklıklarım nedeniyle, tüm hayatırnın
sıkıntı içinde geçmemesi gerektiğine karar verdim. Bir yanlışımın olmadığına, sadece biraz
geciktiğime karar verdim. Diğer bir anlatımla ektiğim tohumlara bakmaya -doğru şeyleri
yapmaya- devam edersem, yararsızmış gibi görünen çabalarımın ödüllerini toplamaya
başladığımda, kışımı ilkbahara dönüştürürüm. Bütünüyle aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar
beklemenin delilik olduğuna karar verdim. Yeni bir şeyler denemek ve ihtiyacım olan cevabı
buluncaya kadar bu yaklaşımı sürdürmek zorundaydım.
22
Mesajım basittir ve kalben onun doğru olduğunu biliyorsunuz. Amaçlarınızın peşinde
giderken sabırla ve esneklik duygusunu kaybetmeden, yoğun ve sürekli eylemde bulnur ve
çözüm yoktur duygusunu bir kenara bırakırsanız; eninde sonuda istediğinizi elde edersiniz.
Derhal, küçü bile olsalar bugün yapabileceğiniz eylemler üzerinde yoğunlaşmalısınız.
Akla uygun bir öneri değil mi? O halde niçin çoğunluğumuz bu öneriyi uygulamaz? Cevap,
başarısızlık korkusuyla kapılarını kapatmalarıdır. Fakat başarısızlık hakkında harika bir şeyler
keşfettim.
23
2.DERS:
BAŞARISIZLIK DİYE BİR ŞEY YOKTUR
Şimdi, bir karar vermenin tam zamanıdır. Şu anda kendi kendinize yenilmişlik ya da çöküntü
hislerine kapılmayacağınıza söz verme zorundasınız. Bu karşılıştğınız güçlükler karşısında,
gerçekçi olmamak zorunda olduğunuz anlamına gelmez. Bu, yaşamımızı değiştirecek
eylemleri yapmaktan sizi alıkoyan yenilgi ve çöküntü duygularını şimdi anladığınız anlamına
gelir. Bazı şeyler şu anda imkansız görünse bile onları bir gün gerçekleştirebileceğinize
inanmalısınız. Gördüğünüz ggibi hepimiz sorunlara, hayal kırıklıklarına ve hüsranlara
sahibiz; fakat başarısızlıklarımızla nasıl ilgilendiğimiz kadar, yaşamımızı değiştiren başka bir
şey yoktur.
Sizinle bu prensibin nasıl eyleme geçirildiğini mükemmel bir örneğini paylaşmak istiyorum.
Yıllar öncçe genç bir adam ünlü bir müzisyen olmak istedi. Bu nedenle yoluna devam etmek
için okulunu bıraktı. Hiç deneyimsiz yüksek okul terk birisinin gece kulüplerinde iş bulması
çok güçtü. Kendisini şehrin kenar mahallelerinde sarhoşluktan varlığından bile haberdar
olmayan kişilere, tüm kalbi ve ruhuyla şarkı söylediği ve piyano çaldığı bir ortamın içinde
buldu. Ne kadar hayal kırıklığı ve küçük düşme hisleri duyduğnu hayal edebiliyor musunuz?
24
Çökmüş ve duygusal olarak Yıkılmıştı. Parası olmadığı için çamaşırhanelerde uyuyordu.
Yaşama gücü veren tek şey, dünyada bildiği en güzel kadın olan, kız arkadaşının aşkıydı.
Fakat bir gün kız arkadaşı da onu terk ettiğinde, kendisi için yaşamın sona erdiğini hissetti.
İntihar etmeye karar verdi. Eyleme geçmeden önce faydalı olur düşüncesiyle, bir ruh
hastalıkları hastanesine başvurmaya karar verdi. Hastanede yaşamı değişti. Değişim tedavi
nedeniyle değil, fakat sadece kendisinin dışında ne kadar kötü şeylerin- olabildiğini gördü~
için gerçekleşmiştir Gerçekte bir sorunu olmadığını fark etti. O gün, bir daha kendisinin asla
ve asla tekrar aşağı durumlara düşmesine izin vermeme kararı aldı. Çalışmak zorunda olduğu
sürece, elinden geldiği kadar çok çalışmaya karar verdi ve sonunda bir müzisyen için
düşünebileceği kadar başarılı bir müzisyen oldu. Birlikte olduğu insanı hayal kırıkIığına
uğratan hiç kimse için intihar etmeye değmez.Hayat daima yaşamaya değer. Daima saygı
duyulacak bir şeyler bulunur.
Bu nedenle, sözünde durdu. Ödülleri de hemen gelmedi, fakat eninde sonunda gerçekleşti.
Gerçekten de, onun müziğini şimdi tüm dünya biliyor, onun adı Billy Joel'dir. .
Hepimiz sürekli olarak, TANRISAL GECİKMELERİN, TANRI'NIN REDDETTİĞİ
anlamına gelmediğini hatırlamalıyız. Yani başarısızlık diye bir şey yoktur. Bir şeyler yapmaya
çalışırsınız ve bir işe yaramaz, fakat ileride daha etkin ve gerçekten başarılı olmanızı
sağlayacak olan şeyleri, ondan öğrenirsiniz.
Gerçekten de yıllarca bana yardımcı olan bir deyiş vardır:
25
BAŞARI, İYİ BİR YARGININ SONUCUDUR.
İYİ YARGı, DENEYİMİN BİR SONUCUDUR.
DENEYİM, GENELLİKLE KÖTÜ BİR YARGININ SONUCUDUR.
Bu deyişi aklınızdan çıkarmayın, Bir şeyleri daha iyi yapmak için çabalarımızı
sürdürür ve hatalarımızdan bir şeyler öğrenirsek, başarırız. Şimdi de, bizi eyleme geçiren
nedenlere bakalım...
26 boş sayfa
27
3.DERS:
ÖNLEMEZ YAPAN:
KARAR VERİCİ
Bu küçük kitap boyunca yaşamınızın herhangibir kısmını değiştirebilecek güce sahip
olduğunuzu söyledim. Peki, o nerededir? Onunla nasıl anlaşacağız? Hepimiz yeni sonuçlara
ulaşmak için yeni eylemler yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz, fakat hepimiz
eylemlerimize bir kararın babalık yaptığını anlamak zorundayız; Kararın gücü değişimin
gücüdür. Tekrar belirtmeliyim ki, yaşamımızdaki olayları her zaman kontrol edemeyiz, fakat
bu olaylarla ilgili olarak ne düşüneceğimizi, neye inanacağımızı, ne hissedeceğimizi ve ne
yapacağımızı kontrol edebiliriz. Yaşamımızın her anında kendi kendimize kabul etsekte,
etmesekte; yeni seçimlerimizin, yeni eylemlerimizin ve yeni sonuçlarımızın nedeninin sadece
bir ya da iki karara bağlı olduğunu hatırlamalıyız. SONUÇTA GELECEĞİMİZİ; YAŞAM
KOŞULLARIMIZ DEĞİL, VERDİĞİMİZ KARARLAR BELİRLER. Bugün nasıl
yaşadığınız; kiminle vakit geçirmeye, neyi öğrenip neyi öğrenmemeye, neye inanmaya,
nelerden vazgeçmeye, nelerde ısrarlı olmaya, evlenmeye, çocuk sahibi olmaya, sigara ya da
içki içmeye, kim olduğunuza ve hangi yeteneklere sahip olduğunuza ilişkin verdiğiniz
kararların bir sonucudur ve bunlar tarafından yaşamınız anında kontrol edilir ve
yönlendirilebilir. Samimi olarak yaşamlarımızı değiştirmek istiyorsak; niçin var olduğumuza,
ne yapacağımıza ve kendimizi neye adayacağımıza ilişkin yeni kararlar vermek zorundayız.
28
Karar kelimesini kullandığımda, gerçek ve bilinçli bir seçimi anlatmak istiyorum. çoğu kişi,
"Eh, biraz kilo vermeye karar verdim." der, bu çok genel ve yeteri kadar belirgin değildir.
Onlar sadece bir tercihlerini ifade ediyorlar. Diğer bir anlatımla, "Daha narin olmak
istiyorum. "diyorlar. Gerçek bir karar, yapmaya adandığımız konu dışındaki tüm olanakları
kestiğinizde, geriye doğru bakmadığınızda, vazgeçilen alternatifleri aklınıza bile
getirmediğinizde verilmiş olur.
Bir kez karar verdikten sonra vazgeçmeyen, gerçek kararın gücünü anlayan, bir
kişiden örnek vermek istiyorum. Bu kişi Honda araba ve motosikletlerini üreten, Honda
şirketinin kurucusu Sokhiro Honda'dır. Bay Honda trajediye, problemlere, güçlüklere ve
ikilemlere asla izin vermedi ve çevre koşullarını kendi yolunda ilerlemek için kullandı.
Gerçekten de o, yolunaçıkan birtakım çok büyük engelleri, sadece yarışta amacına ulaşmak
için konan engeller olarak görmeye karar verdi.
Bay Honda 1938 yılında, Toyota şirketine segmalı satma rüyalarını gören bir öğrenciydi. Her
gün okula gidiyor ve sonra bütün gece boyunca dirseklerine kadar yağ içinde, tasarımı
üzerinde çalışıyordu. Az miktardaki parasını da bu projeye yatırdı, fakat proje bir türlü
bitmiyordu. Sonunda işine devam edebilmek için eşinin mücevherlerini rehin bıraktı.
Yıllar süren gayretlerinden sonra, Toyota'nın alacağından emin olduğu bir segmanın
tasarımını tamamladı. Fakat Toyota segmanları almadı. Arkadaşlarının ve öğretmenlerinin
böyle saçma bir araç yapmak için aptal olmak gerektiğini söyleyerek kendisini küçük
düşürdükleri okula, tekrar gönderildi.
O hayal kırıklığına mı ugramıştı? Elbette. Meteliksiz mi kalmıştı? Evet. Fakat vazgeçti
ini? Asla.
Sonraki iki yılını da daha iyi segman yapmanın bir yolunu bulmak için harcadı. O başarının
anahtar formülüne sahipti:
1. Ne istediğine karar verdi.
2. Eyleme geçti.
3. Planı başarısız olduğunda bile, nelerin işe yarayıp yaramadığına dikkat etti.
4. Yaklaşımını değiştirmeyi sürdürdü. ,Peşinden gittiği şeylerin yolunda esnekti. "
Sonunda iki yıl daha geçtikten Sonra, tasarımın'ı geliştirdi ve bu tasarımınlToyota
gerçekten satın aldı!
Piston fabrikasını kurmak için Bay Honda'nın çimentoya ihtiyacı vardı, fakat Japon Hükümeti
tüm hızıyla Ikinci Dünya Savaşı'na girmişti ve hiç çimento yoktu. Rüyası tekrar suya düşmüş
gibiydi. Hiçbir kimsenin bir yardımı olmayacakmış gibi geliyordu. Tekrar vazgeçti mi?
Kesinlikle hayır. O, fabrikasını kurmaya karar verdi. Vazgeçmek bir başka seçenek olmasına
30
rağmen, o arkadaşlarıyla bir grup oluşturarak, çimento yapmanın yeni bir yolunu buluncaya
kadar haftalarca durup dinlenmeden çalıştı. Sonuçta fabrikasını yaparak, segman üretmeyi
başardı.
"Fakat Bekle, Daha.Gerisi Var..."
Hikaye burada bitmez. Savaş sırasında Birleşik Devletler fabrikasını bombalayarak, büyük bir
kısmını tahrip etti. Yenilmişlik hissine kapılmak yerine, tüm işçilerini yeniden harekete
geçirdi. Her bombardımanda "Çabuk! Dışarıya çıkın ve uçaklara bakın. Onlar gökyüzünü
yakıt tenekeleriyle dolduracaklar. Nereye düştüklerini bulup toplamalıyız. Çünkü onlar
üretimimiz için gerekli hammaddelerdir!" diyordu. Bu malzemeyi Japonya'nın herhangi bir
yerinde bulmak olanaksızdı. Bay Honda, yaşamın kendisine verdiği her şeyi kullanmanın bir
yolunu buluyordu. Sonunda bir de deprem, fabrikasını yerle bir etti ve piston 'işlemlerini
Toyota'ya satmak zorunda kaldı. Fakat Tanrı bir diğer kapıyı açmadan, hiçbir kapıyı
kapatmaz. Bu nedenle yaşamın bize sunacağı yeni olanakları görmek için, daima uyanık
olmalıyız...
Savaş sona erdiğinde Japonya tam bir karmaşa içindeydi: Kaynaklar, ülkenin her tarafında
çok kıttı. Benzin karneyle dağıtılıyordu ve bazı durumlarda benzin bulmak olanaksızdı. Bay
Honda, ailesinin pazar ihtiyaçlarını karşılamak için bile arabasına benzin bulamıyordu. Fakat
yine yenilmişlik ve çaresizlik hisleri yerine, yeni bir karar aldı. Bu kalitedeki bir yaşama razı
olmama kararını verdi. Kendisine çok güçlü bir soru sordu, "Ailemin ihtiyaçlarını bir başka
şekilde nasıl karşılayabilirim? Şu anda sahip olduğum şeyleri pazara
31
ulaşmak için nasıl kullanabilirim?" Geleneksel çim biçme makinesinde kullanılabilecek
büyüklükte ve tipte küçük motorlara sahip olduğunu fark ederek, bunları bisiklete
takabileceğini düşündü. O anda motorlu bisiklet yaratılmıştı. Onunla pazara gidip gelmeye
başladıktan kısa bir süre sonra, arkadaşları kendileri için. de motorlu bisiklet yapmasını
istemeye başladılar. O kadar çok motorlu bisiklet yaptı ki, elindeki motorları bitti ve bu
nedenle kendi motorunu üretmek için fabrika kurmaya karar verdi. Fakat parası yoktu ve
Japonlar parçalanmıştı. Fabrikayı nasıl yapacaktı?
"Karar verdiğimiz anlar, geleceğimizin şekillendiği anlardır. "
- Anthony Robbins
Vazgeçmeyi düşünmek ve imkansız demek yerine, mükemmel bir fikir buldu. Japonya'daki
her bisiklet dükkanı sahibine bir mektup yazarak, Japonları tekrar harekete geçirmek için
düşündüğü çözümü anlattı. Bu motosiklet daha ucuz olacak ve insanları gitmek istedikleri
yere götürecekti. Sonra da onlardan bu işe yatırım yapmalarını istedi.
18.000 bisiklet dükkanı sahibi bir mektup aldı ve
'bunlardan 3.000'i Bay Honda'ya para verdi ve böylece ilk parti üretim gerçekleşti. Bu
durumda o başarılı oldu değil mi? Hayır! Ürettiği motosiklet çok büyük ve hantaldı. Bunun
için de, çok az kişi tarafından satın alındı. Bu durumda Honda neyin işe yaramadığını tekrar
araştırdı ve vazgeçmek yerine, yaklaşımını değiştirdi. Motosikletleri daha ince, daha hafif ve
daha küçük yapmaya karar verdi. Yeni ürününe "Cub" adını verdi ve onunla Imparatorluk
Ödülü'nü kazandı. Bu bir gecede sağlanan
32
başarı olarak algılandı ve herkes ona bakarak böyle bir fikre sahip olduğu için ne' kadar şanslı
olduğunu düşündü.
Şanslı mıydı? Belki. Şans doğru bilgiyle harcanan emek ise, şanslıydı. Bugün, Bay Honda'nın
şirketi dünyanın en başarılı şirketlerinden birisidir. Honda şirketinde şimdi 100.000 kişi
çalışmakta ve tüm üretimini satabilmekte, fakat Toyota hepsini satamamaktadır.
Çünkü Honda asla vazgeçmemiştir. O sorunların ya da koşulların, yoluna engel olmasına asla
izin vermemiştir. Bütünüyle gerçekten kendisini adarsa, başarmanın daima bir yolu olduğuna
karar vermiştir!
Kararlar, Kararlar!
Hepimizbiliyoruz ki, bazı insanlar avantajlarla doğarlar. Ayrıcalıklı koşullarda bir zengin
çocuğu olarak doğarlar. Tanrı onlara güçlü ve sağlıklı bir vücut vermiştir. Hayal
edebileceğimiz her açıdan ilgi görürler ve asla her hangi bir şeyin eksikliğini hissetmezler.
Yine hepimiz biliyoruz ki, bunların birçoğu sonunda şişmanlıyorlar, hayal kırıklığına
uğruyorlar ya da ilaç bağımlısı oluyorlar.
Aynı şekilde; yaşamlarında neler yapacaklarına ilişkin sürekli olarak yeni kararlar vererek,
koşullarının çok ötesinde olayları gerçekleştirerek, tüm iddiaları çürüten insanlarla
karşılaşıyoruz, yazılanları okuyoruz ya da işitiyoruz. Onlar insan ruhunun sınırsız güce sahip
olduğunu gösteren örneklerdir. Bu şaşırtıcı kişiler, bizi şaşırtmayı nasıl başarıyorlar? Hepsi
bazı anlarda yeteri kadar sahip olmaya karar verdi. Hepsi en iyisinin dışında herhangi bir şeyi
kabul etmemeye karar verdi. Yaşamlarını değiştirmek için gerçek bir karar verdiler.
33
Gerçek bir kararla ne demek istiyorum? Birçok kişi,
"Hımm, gerçekten biraz kilo kaybetmeliyim. Biraz daha fazla para kazanmalıyım. Daha iyi
bir iş bulabilmek için bir şeyler yapmalıyım. İçkiyi bırakmalıyım." gibi şeyler söylerler.
Kendi kendinize -meli, -malı ifadelerini tekrar tekrar söylersiniz, fakat bu hiçbir şeyi
değiştirmez!
Burada bir resim yer alıyor.
Gerçek bir karar verdiğinizde; çiziği kuma değil betona atarsınız.
. Yaşamınızı değiştirmenin tek yolu, gerçek bir karar vermektir. Gerçek karar,
gerçekleştirmeye karar verdiğiniz konunun dışındaki tüm olanakları kesip atmaktır. ,
Karar vermek bu kadar basit ve güçlüyse, niçin daha çok kişi daha sık gerçek karar vermiyor?
Çünkü onlar gerçek kararın ne olduğunu bilmiyorlar. Kararı, bir
istekler, dilekler listesi gibi görüyorlar, "Sigarayı bırakmak istiyorum" ya da "Keşke içkiyi
bıraksam" gibi. Birçoğumuz çok uzun süredir karar vermediğimiz için onun nasıl bir hisse
benzediğini unuttuk!
Gerçek bir karar verdiğinizde; betona bir çizgi çizersiniz, kuma değil. Tam olarak ne
istediğinizi bilirsiniz.
34
Bu açıklık, size karar verdiğinizden daha çoğunu verecektir.
, Önemli güçlüklerin üstesinden gelerek yaşamlarını değiştiren kişiler, her gün üç tür
güçlü karar verirler.
1.Neye odaklanılacak?
2. Ne anlama geliyor?
3. Ne yapılacak?
Benim en çok sevdiğim örneklerin birisi de Ed Roberts’in hikayesidir. O, görünen
kısıtlamalarının ötesinde eyleme geçme kararıyla, tekerlekli sandalyeye bağlı sıradan bir
kişiyi olağanüstü bir kişiliğe dönüştürmüştür. 14 yaşından beri belinden aşağısı felçlidir.
Mümkün olduğu kadar normal yaşaması için, her gün nefes alma aracını kullanarak büyük
güçlüklerle mücadele konusunda ustalaşmıştır. Ayrıca her gece demir bir ciğerin içinde
yaşamaktadır. Bir çok kez ölümle burun buruna geldi. Elbette herkes gibi oda acısı üzerinde
yoğunlaşmaya karar verebilirdi, fakat o bunun yerine başkaları için bir fark yaratmayı seçti.
Peki, o neleri başardı? Son onbeş yıldır genellikle kendilerinin küçümsendiği bir dünyaya
karşı mücadele kararı, engellilerin yaşam kalitesinde birçok iyileştirmelerle sonuçlandı. Ed
Roberts halkı eğitti ve tekerlekli sandalyeler için rampalardan özel park yerlerine kadar
başarıyla sonuçlanan birço girişimi başlattı. Kaliforniya üniversitesinden mezun olan ilk her
iki kol ve bacağı felçli olan kişidir ve sonunda yine engelliler için öncülük olan bir makamın,
Kaliforniya eyaleti rehabilitasyon bölümünün yöneticisi konumuna sahip oldu.
Açık olarak bu adam, aynı pozisyondakilerin büyük çoğunluğundan çok farklı bir nokta
üzerinde yoğunlaşmayı seçmiştir.
35
O, nasıl bir fark yaratabileceği üzerinde yoğunlaşmıştır. Fiziksel güçlükler onun için
mücadele anlamını taşımaktadır. o, kendi durumundaki insanların daha rahat olmaları için
yapabileceği her şeyi yapmaya karar verdi. Kendisini bütünüyle fiziksel engellilerin yaşam
kalitesini artırmak için, çevre koşullarının geliştirilmesine adadı.
Ed Roberts nereden başladığınızın değil, sonuçta nerede olduğunuzu, verdiğiniz kararların
belirlediğinin güçlü örneklerinden birisidir. Eylemlerinin kaynağı; tek, güçlü ve adanmış bir
karar anıdır. Gerçekten karar verirseniz yaşamınızda neler yapabilirsiniz?
Bu Nedenle Şimdi Karar Verin!
Hayatımızdaki gelişmelerimizin hepsi yeni bir kararla başlar. Bu nedenle yaşamınızı daha iyi
yapmak için neleri yapmanız ve neleri bırakmanız gerekir? Belki bu sigara ya da içki içme
yerine hafif koşu ya da okuma kararı olabilir. Ya da güne daha erken ve daha iyi bir tutumla
başlamak olabilir. Artık hiç kimseyi suçlamadan, her gün yaşamınızı daha iyiye götürecek
yeni eylemler bulmak olabilir. Hemen hemen herkesten daha değerli olmanın bir yolunu
bularak yeni bir işe girmek olabilir. Ailenize ve arkadaşlarınıza daha çok vermek ya da çok
kazanmak için bir ustalığı öğrenmeye ya da geliştirmeye karar verebilirsiniz.
Şu anda neye malolursa olsun, uygulayacağınız iki karar verin. Birincisi, kendinize ve diğer
insanlara karşı yerine getirebileceğiniz basit bir karar olsun. Bu kararı verip uygularsanız,
kendi kendinize daha büyük kararlar verebileceğinizi ispatlamış olursunuz. "Karar verme
kaslarınızı" kuvvetlendirmeye başlarsınız!
36
Şimdi de, daha fazla adanmışlık gerektirdigini bildiğiniz ikinci bir karar verin. BU sizi
esinlendirmelidir. BU iki kararı aşağıdaki boşluğa yazın, onları ailenize ve arkadaşlarınıza
anlatın ve onları uyguıamanın gururundan zevk alın~
uygulamaya Kendimi Adadığım 1.ci önemli Kararım:
1- 2-
Gerçek bir karar verip vermediğiniz, yeteneğinize bağlıdır.
37
Dördüncü Ders
İnançlarınızı Oluşturun Ve...
TÜM kararlarınızı denetleyen bir kuvvet vardır. Bu yaşadığınız sürece her an nasıl
düşündüğünüzü ve nasıl hissettiğinizi etkiler. Neler yapacağınızı ve yapmayacağınızı ve de
yaşamınızda olan herhangi bir şey hakkında nasıl hissedeceğinizi belirler. Bu güç,
inançlarınızdır.
Bir şeye inandığınızda, beyninize belirli bir şekilde yanıt vermesi için,
sorgulanmayacak bir emir veriyorsunuz demektir. örneğin sizden, "Mutfaktan tuzu getirir
misin?" şeklinde bir istekte bmunmduğunda, tuzun nerede olduğunu bilmediğinizi düşünerek
mutfağa giderseniz; genellikle tüm dolapıarı arar ve "Tuzu bulamadım" cevabını verirsiniz.
Büyük bir olasılıkla. sizden tuzu isteyen kişi, mutfağa girer ve tam burnunuzun dibinden tuzu-
alarak, "Bune?" der. Tuz mudur? Daima orada mıdır? Elbette. Onu nasıl görmediniz? çünkü
tuzun orada olduğuna inanmadınız.
Bir inanca sahip olur olmaz, o bizim neler göreceğimizi ve hissedeceğimizi kontrol etmeye
başlar. Gerçekten de, inançların insanların gözünÜn rengini bile değiştirebileceğini biliyor
muydunuz? Değiştirebilir. "sevgi, Tıp ve Mucizeler" isimli kitabın yazarı Dr. Bemie Siegel ve
diğer zihin-vücut ilişkisi hakkındaki kitaplara göre, bilim adamları çok kişilikli insanlarla
ilginç buluşlara rastlamışlardır. Bu kişiler, diğer bir kişiliğe girdiklerine inandıkları zaman,
beyinlerine biyokimyasal
38
yapılarını anında değiştirmesi için' emir veriliyor ve kişilikleri değişirken gözlerinin rengi de
değişiyor.
İnançlar kalp atışlarınızı bile etkiler. İman derecesinde büyüye inanan kişi, birisi ona büyü
yaparsa ölür. Bunun nedeni büyü değildir. Neden, kalplerine sorgulanamayacak şekilde durma
emrini vermeleridir.
inançlarınız, sizin ve çevrenizde bulunan kişilerin yaşamlarını etkiler mi? Elbette! inançlar
çok güçlüdür. Bu nedenle, özellikle kişiliğinizi ilgilendiren inançları seçerken çok dikkatli
olmak zorundasınız. Yaşamım boyunca belirli inançlarımın bana çok yararı oldu. Bu
inançlarımdan bazılarını bu kitapta belirttim:
. Adanırsam, bir şeyleri değiştirmenin daima bir yolu vardır.
. Yaşamda başarısızlık yoktur. Bir şeyler öğrenmeyi sürdürürsem, sonunda başarırım. .
Geçmiş, gelecek değildir. . . Herhangi bir anda yeni bir karar vererek, tüm yaşamımı
değiştirebilirim.
Bu inançlar, düşünce ve davranış şekillerimi belirledi. Bunlar, çok büyük engeller olmasına
rağmen, yaşam boyu başarıyı yaratmada bana yardımcı oldular.
"İman, henüz görmediğiniz bir şeye inanmaktır,' bu imanın ödülü ise inandığınızı görmektir. -
St. Augustine
inanç nedir? Sık sık, gerçekten ne olduklarına ilişkin açık bir fikrimiz olmamasına rağmen,
bazı şeyler hakkında konuşuruz. Büyük çoğunluğumuz, bazı şeylerin ne anlama geldiğine
ilişkin bir kesinlik hissinden
39
başka bir şey olmamasına rağmen inanca, gerçek bir şey gibi muamele ederiz.
Zeki olduğunuza inandığınızı söylerseniz, gerçekte "Zeki olduğuma ilişkin bir kesinlik hissim
var" demek istiyorsunuzdur. Bu kesinlik hissi istediğiniz sonuçları üretmede, kaynaklara
zekice ulaşmakiçin eyleme geçmenizde yardımcı olacaktır. Gerçekte her şeyin cevabına
sahibizdir ya da en azından diğerleri aracılığıyla istediğimiz cevaplara ulaşırız. Fakat
genellikle inanç ya da kesinliğin eksik olmasından ötürü, içimizde var olan bu kapasiteden
yararlanamayız.
inancı anlamanın basit bir yolu onun temel yapım blokları, yani fikir üzerinde düşünmektir.
Düşündüğünüz birçok fikir vardır, fakat onlara gerçekten inanmazsınız. Örneğin sevildiğiniz
fikrine bakalım. Biraz durun ve kendi kendinize, "Seviliyorum" deyin.
Şimdi, "Seviliyorum’un bir fikir mi, yoksa bir inanç mı olduğu, bu kelimeyi söylerken sahip
olduğunuz kesinlik hissinin büyüklüğüyle anlaşılacaktır. "Hımm, gerçekten sevmiyorum."
diye düşünüyorsanız, gerçekte, "Sevme hissimden çok emin değilim." demek istiyorsunuzdur.
Bir fikir bir inanca nasıl dönüşür? Size süreci tanımlamak için basit bir benzetme sunayım.
Birfikri, bir ya da iki bacağı olan bir masa şeklinde düşünürseniz; bir fikrin niçin bir inanç
kadar kesin bir his' vermediğini, oldukça iyi bir şekilde görüntülemiş olursunuz. Bacakları
olmadan masa ke'ndi başına ayakta bile duramaz. Diğer yönden bir inanç, yeteri kadar bacağı
olan bir masadır. "Seviyorum"a gerçekten inanıyorsanız, sevdiğinizi nasıl bileceksiniz? Bu
fikri destekleyen bazı referanslara sahip olduğunuz gerçek değil midir? Diğer bir anlatımla
onu destekleyecek bazı deneyimlere sahip
40
değil misiniz? Bunlar masayı sağlamlaştırarak inancınızı kesinleştiren, bacaklardır.
Sevdiğinize ilişkin kesinlik hissi kazandıran bazı referans deneyimleriniz nelerdir? Belki
birileri size çok sevecen bir kişi olduğunuzu söylemiştir. Belki de her gün yaptığınız şeyler
birilerinin daha rahat, daha mutlu ve daha ümitli hissetmelerine neden olmuştur. Belki
diğerleri hakkında iyi hisler duymaktasınız ve sizin için sevgi hissetmek sadece diğerleri için
sevgi hisleriyle dolu olmak demektir. Fakat ne biliyorsunuz? Seviyorum fikrini desteklemekte
deneyimlerinizi kullanmadıkça, onların hiçbir anlamı yoktur. Böyle yaptıkça, bacaklar sizin o
fikir hakkında daha kesin hissetmenizi (emin olmanızı) sağlar ve ona inanmaya başlarsınız.
Kesinleşen (sağlamlaşan) fikriniz, şimdi bir inanç olmuştur.
Burada birresim var: Masanın üzerinde seviliyorum yazıyor. Her bacakta bir yazı var.Bu
masanın bacaklarındaki yazılar şunlar: Yardım ederim. İnsanları severim. Köpeğim beni
sever. Arkadaşlarım öyle söylüyor.
SEVİLİYORUM "
sevdiğinizden emin olmanızı sağlayan, riferans deneyimlerinizden bazılarını sayınız.
41
İnançların masaya benzediğini bir kere anlarsanız, onların nasıl oluşturulduğunu görmeye
başlayabilirsiniz ve onları nasıl değiştirebileceğinize ilişkin ipuçları elde edersiniz. Bununla
birlikte öncelikle; destekleyecek yeteri kadar bacak bulabilirseniz, herhangi bir şeyle ilgili bir
inanç geliştirebileceğinizin farkında olmanız önemlidir.
Yeteri kadar deneyime sahipseniz ya da gerçekten istediğiniz güç koşullardan geçenler
hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olursanız, insanların çürük ya da biraz şans verildiğinde
sizi istismar edebileceklerine ilişkin bir inanç geliştirebilirsiniz. Buna inanmak
istemeyebilirsiniz ve eminim bu tür bir inanca hiçbir yerde sahip olmayacağınızı
biliyorsunuzdur; fakat bu fikri destekleyebilecek ve isterseniz sizde kesinlik hissi yaratacak
deneyimlere sahip olmadınız mı?
Bununla birlikte aynı zamanda, insanların temel olarak iyi olduklarına, onlarla gerçekten
ilgilenir ve iyi davranırsanız, onların da size yardımcı olacağı fikrini destekleyen
deneyimlerinizin (referanslarınızın) de olduğu bir gerçek değil midir?
İşte, en önemli soru: Bunlardan hangisi gerçektir? Hangi inancı benimsemeye karar vermek,
sizin seçiminizdir. Öyleyse buradaki anahtar, hangi inançların sizi güçlendireceğine,
hangilerinin zayıflatacağına karar vermektir.
İnançlar, çok büyük bir güç kaynağıdırlar. Hakkınızda nelere inanacağınızı seçebilirsiniz ve
bunlar sizin eylemlerinizi belirleyecektir. Önemli olan sizi destekleyecek, ümit ve enerji
verecek inançları seçmektir.
Şimdi size gerekli olan üç inanç nedir? Bir iş görüşmesini güvenle yürütecek, bir inanca mı
gereksiniminiz var? Kötü bir ilişkiden kurtulmak için bir güce mi?
42
Önemli bir ilişkiye girmek için, özene mi? Derhal uyarlamak zorunda olduğunuz, en az bir
inanç Yazın.
İnanmalıyım
Bazı insanlar bana, "Bir Zamanlar inanmıştım, fakat bir işe yaramadı." derler. Bu kadar
kesinlikle bir işe yaramadığını nasıl biliyorlar? Belki de onlara daha çok Süre verilmeliydi.
Onlar bin yılhk bir Hint öyküsünden bir şeyler öğrenebilirler. Sabanmı çekecek tek bir atı olan
Ve onu da kaçıran bir çiftçinin öyküsüdür bu. Komşusu,
"Korkunç bir şey" der.
Çiftçi, "Belki" der.
Çiftçi ertesi gün iki atla gelir. Komşusu, "Bu harika" der.
Çiftçi, "Belki" der.
Bu arada atları terbiye etmeye çalışan oğlunun ayağı kırılır. Komşusu, "Felaket" der.
Çiftçi, "Belki" der.
Ertesi gün ordu savaş için tüm erkekleri silah altına alır, fakat ayağı kırılan oğlwnu
götürmezler. Komşusu
şimdi de, "Çok şanslısınız." der.
Bu Yanıt hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Doğru mu? Belki.
Yaşamın kendisi gibi, bu öykü de böyle sürer gider.
Bir şeye inanıyorsanız Ve bu henüz bir işe yaramamışsa, belki de çok erken bir yargıda
bulunuyorsunuzdur.
43
Bir sorununuz olduğunu düşündüğünüzde, belki de bir sorununuz yoktur. Belki o,
sadece geçici bir durumdur.
Bu tür yargılara akıllıca varabilme yeteneğinizin, büyük oranda tasavvur ettiğiniz
olanaklara bağlı olduğunu unutmayın, çünkü...
45
5.DERS:
NE GÖRÜRSENİZ ONU ANLARSINIZ
Birçok kişi hislerini değiştirmek ister, fakat bunun nasıl yapılacağını bilmez. Herhangibir şey
hakkındaki hislerinizi değiştirmenin en hızlı yolu, odaklaştığınız (yoğunlaştığınız) konuyu
değiştirmektir. Şimdi kendinizi kötü hissetmek isterseniz; bu oldukça kolay bir şeydir, değil
mi? Bunun için yapacağınız tek şey, yaşamınızda size acı veren bir konu hakkında düşünmek
ve tüm dikkatinizle oraya odaklanmaktırl. Onu yeteri kadar bir süre düşünürseniz, kendinizi
tekrar kötü hissedersiniz.
Ne kadar saçma! Kötü bir filmi tekrar seyreder misiniz? Şüphesiz seyretmezsiniz! Peki, niçin
zihninizdeki kötü filme gidiyorsunuz? Bu deney sadece herhangibir kişi için kötü hislere
kaymanın ne kadar kolay olduğunu ve odağımızı kontrol etmenin ne kadar önemli olduğunu
göstermektedir. Durum çok güç olsa bile, neler yapabileceğiniz ve neleri kontrol
edebileceğiniz üzerinde odaklaşmak zorundasınız.
Şimdi kendinizi iyi hissetmek istiyorsanız, bunu kolaylıkla yapabilirsiniz, değil mi? Sizi
mutlu eden; kendinizin, arkadaşlarınızın, ailenizin iyi şeyler hissetmelerini sağlayan
herhangibir şay üzerinde odaklaşabilirsiniz. Bugün müteşekkir olduğunuz bir konuya
odaklanabilirsiniz. Ya da şimdiden sizi heyecanlandıran bir rüyanızın üzerinde tüm
benliğinizle odaklanabilirsiniz! Bazı şeyler yapmanız için size enerji verecektir.
46
Basit bir örnek vereyim. Bir partiye gittiğinizi ve birde video kameranızın olduğunu
düşünelim., Tüm gece boyunca kameranızı sol köşede tartışan çifte çevirebilir ve oraya
odaklaştıkça, onların kızgınlık ve mutsuzluklarına siz de kapılabilirsiniz. Onların öfkeleri
üzerine odaklaştığınız için; muhtemelen, "Ne rezil bir çift. Ne kadar kötü bir parti." diye
düşünürsünüz.
Aynı gece partide sağ köşeye dikkat etseydiniz ne olurdu? Sağ köşede bir grup insan,
dövüşmek yerine gülerek, şakalaşarak etraflarına neşe saçmaktadırlar!
Sonra, "Parti nasıldı?" diye sorsalardı, "O! Şahane bir partiydi." diye cevap verirdiniz.,
Burada üzerinde durulması gereken nokta basittir; insanların dikkat edebileceği sonsuz şey
vardır, fakat büyük bir çoğunluk kötü olanların ve kontrol edemeyeceklerinin üzerinde
dururlar.
Odağınızı Doğru Yöne Yönlendirin
Odağın niçin bu kadar önemli olduğunu görebildiniz mi? O, dünyayı nasıl gördüğünüzü ve
neler yaptığınızı kontrol eder. Aynı zamanda nasıl hissettiğinizi de kontrol edebilir mi?
Elbette eder.
Odağınız yaşamınızı da koruyabilir. En çok zevk aldığım şeylerden birisi de yarış arabalarıdır.
Yarış arabası sürücü kursunda, öğrendiğim en önemli dersi asla unutmayacağım. Öğretmen, "
Hatırlaman gereken en önemli şey, kaymayla nasıl başa çıkacağındır. (Yaşam için güzel bir
benzetme değil mi? Bazen kontrolümüz dışında kaydığımız hissine kapılırız.) Bunun esası
,çok basittir. çoğu kişi kaymaya başladığı anda, korktuğu şey -örneğin duvar- üzerinde
yoğunlaşmaya başlar. Bunun yerine nereye gitmek İstiyorsan, oraya yoğunlaşman
47
gerekir." dedi. Araba yarışlarında birdenbire kontrolünü kaybeden sürücüleri
duymuşsunuzdur. Kilometrelerce yolda sadece bir telefon direği olmasına rağmen, gidip ona
çarparlar. Bunun nedeni, insanlar kontrollerini kaybettikleri anda ister istemez, sakınmak
istedikleri konuda tam olarak sıfır kontrole sahip oluyorlar ve onunla bağlantıya giriyorlar.
Gerçek; nereye odaklanırsanız, oraya doğru hareket edersiniz.
Öğretmenim bana, "Bir kayma arabasına bineceğiz. Burada bir bilgisayar var. Bir düğmesine
bastığımda senin lastiğin havaya kalkacak ve/kontrolsüz olarak kaymaya başlayacaksın.
Kaydığında, duvara bakmayacaksın. Nereye gitmek istiyorsan oraya odaklan." dedi.
"Sorun değil. Anladım," dedim.
Piste çıktık. Zevkten çılgınlar gibi bağırarak gidiyordum ki, öğretmen aniden düğmeye
basıverdi. Birdenbire araba kontrolsüz bir şekilde kaymaya başladı. Gözlerim nereye gitti
dersiniz? İddiaya girebilirsiniz! Doğru karşı duvara! Son anlarda müthiş korkmuştum, çünkü
duvara çarpacağımdan emindim. Fakat öğretmen birden başımı yakalayarak sola çevirdi.
Böylece gitmek istediğim yöne bakmaya zorladı. Kaymaya devam ettik. Çarpacağımızı
bekliyordum, fakat kendimi öğretmenin işaret ettiği noktaya bakmaya zorladım. Eminim o
yöne odaklaştıkça yeteri kadar çaresizdim, fakat lastikler ona göre döndü. En ,son anda
kurtulduk. Nasıl bir şeyden kurtulduğumu hayal edebiliyor musunuz? Tüm bunlar hakkında
bilinmesi gereken yararlı bir şey; odağınızı değiştirdiğihizde, anında yönünüz değişmez. Bu
yaşam için de geçerli değil midir? Genellikle odağınızı yeniden yönlendirmenizle, deneyimi
yakalamanız arasında bir gecikme vardır. Tüm bunlar bir an
48
önce istediğiniz yere odaklanmaya başlamanız ve problemi çözmek için beklemeniz
gerektiğinin nedenleridir.
İsterseniz. hikayemize geri dönelim. Dersimi öğrenmiş miydim? Henüz değil. Tekrar kafamı
duvara çevirdim ve öğretmenim yüksek sesle hedefime bakmamı sölemek zorunda kaldı.
Üçüncü denemede kafamı kendi kendime çevirdim. Onun bir işe yaradığına güvendim ve
yaradı da. Şimdi ne zaman kaymaya başlasam, kafam hemen gitmek istediğim yöne gidiyor,
lastikler dönüyor ve arabam onları izliyor. Bu daima odağımı kontrol etmeyi garantiler mi?
Hayır. Şansımı artırır mı? Elbette!
Gitmek istediğign yere odaklan.
Bunu kendinizle nasıl ilişkilendirirsiniz? Bir sorunla karşılaştığımızda hepimiz; bizi korkutan
şeye değil, gitmek istediğimiz yöne, yani çözümlere odaklanmalıyız. En çok neyi
düşünürseniz, o konuda deneyim kazanırsınız.
49
Odağı değiştirmek, karar vermek ve inançlarınızı değiştirmek bunların hepsi bir gecede olur
mu? Şüphesiz olmaz. Tekrar belirtmeliyim ki, bunlar kas geliştirmeye benzer. Kaslarınız
birdenbire gelişmez. Hepsi adım adım olur. Fakat küçük de olsa odağınızı değiştirirseniz.
yaşam gerçeğinizin önemli oranda değişeceğini garanti ederim. ,
Şimdi de rüyalarımı gerçekleştirmeye karar verdiğimden bu yana her gün kullandığım, odak
değiştirmenin en güçlü araçlarını öğrenelim...
50 boş sayfa
51
6.Ders:
SORULAR CEVAPLARDIR
Odağınızı en iyi bir şekilde soruların gücünü kullanarak kontrol edebilirsiniz. Doğru soru
sorarak yaşamınızı gerçekten koruyabileceğinizi biliyor musunuz?
Bu, Sitanislavsky Lechin hayatını kurtardı. Bir gece naziler fırtına gibi evine daldılar ve
ailesiyle birlikte onu da bir koyun sürüsü gibi, Krakow daki ölüm kampına götürdüler. Ailesi
gözünün önünde öldürüldü.
Zayıf, acılı ve aç haliyle diğer tutuklularla birlikte toplama kampında, gün doğumundan gün
batımına kadar çalışıyordu. Bu vahşette nasıl sağ kalınabilirdi? Her nasılsa bu şekilde
yaşamını sürdüyordu. İçinde bulunduğu kabusa bakarak, bir gün daha burada kalırsa
öleceğine karar verdi. Kararını verdi, kaçmak zorundaydı. En önemlisi, ondan önce
hiçkimsenin kaçmayı başaramamasına rağmen, kaçmanın bir yolunu bulabileceğine inanmıştı.
‘’ Bu korkunç yerden nasıl kaçabilirim?’’ Sorusunu sorarak, odağını hayatta kalma yerine
oradan kaçmaya çevirdi.O çevresinden tekrar tekrar, ‘’ Aptal olma, kaçmak mümkün değil.
Böyle sorularla ancak ruhuna işkence edersin.’’ Cevabını alıyordu. O, bu cevabı kabul etmedi.
Sürekli olarak kendisine, ‘’Nasıl yapabilirim? Bunun bir yolu olmalı. Buradan nasıl
kaçabilirim?’’ sorusunu sormaya devam etti.
Ve bir gün cevap geldi. Lech çalıştığı yerin birkaç adım ötesinden çürümüş et kokuları
geldiğini duymuştu. Bu; gaz odasında öldürüldükten sonra yığın halinde bir kamyonun
arkasına doldurulmuş olan kadın, erkek
52
ve çocukların çıplak cesetlerinin kokusuydu. "Tanrı bu kadar gaddarca bir şeyin yapılmasına
nasıl izin veriyor?" sorusunu sormak yerine, kendisine, "Kaçmak için bunu nasıl
kullanabilirim?" sorusunu sordu.
Güneş batarken ve çalışma grubu barakalara dönerken, kimsenin bakmadığı bir anda
çırılçıplak soyundu ve öylece ceset yığınının arasına daldı.
Çevresindeki cesetlerin hasta edici kokusuna ve üzerindeki tüm cesetlerin ağırlığına rağmen
ölü numarası yaparak, beklemeye başladı. Sonunda arabanın çalıştığını duydu. Kısa bir
yolculuktan sonra, cesetler açık bir mezarlığa yığın halinde boşaltıldı. Yakınlarda kimsenin
olmadığından emin oluncaya kadar bekledi ve sonraözgürlük için çıplak olarak tam 40
kilometre koştu.
Toplama kamplarında ölen milyonlarca insanın yazgıları ve Stanislavsky Lech'in yazgısı
arasındaki farkın temel nedeni neydi? Açıktır ki birçok faktör vardır; fakat farkın birisi ve en
önemlisi, farklı soru sorması olmuştur. O, ümitle tekrar tekrar bir cevap alacağından emin
olarak devamlı sormuştur.
İşte güzel bir soru!
Gün boyunca kendimize birçok sorular sorarız. Sorularımız odağımızı, nasıl düşündüğümüzü
ve nasıl hissettiğimizi kontrol ederler.
Yaşamımı tersine çeviren temel etmenlerden birisi de doğru sorular sormamdır. ‘’ Yaşam
niçin bu kadar adaletsiz? Niçin planlarım bir işe yaramıyor?’’ gibi soruları sormayı bıraktım.
Bunun yerine bana yararı olacak cevaplar verecek soruları sormaya başladım.
53
"iste alırsın, bak bulursun, çal kapıyı açılır. "
- Matthew 7:7
Öncelikle problemleri çözmek için bazı sorular oluşturdum. Problem çıktıkça bu sorular beni
araştırmaya ve çözüm bulmaya hazırladı.
Problem Çözme Soruları!
1. Bu problemin güzel olan yanı nedir?
2. Henüz mükemmel olmayan şey nedir?
3. İstediğim şekilde olması için daha neler yapmak istiyorum?
4. İstediğim şekilde olması için artık ne yapmak istemiyorum?
5. İstediğim şekilde olması için yaptıklarımdan nasıl zevk alırım?
Bu sorulardan herhangi birini cevaplandırmakta güçlük çekerseniz, -ebilirim ekini kullanın.
Örnek: "şu anda hayatımla ilgili olarak beni en çok mutlu edebilir?"
Aynı zamanda sabah kalktığımda ve gece yatarken kendime ayrı ayrı birtakım sorular
sorarım. Bunlar gün boyunca kendimi iyi hissetmemi ve günün sonunda da yüksek not
almamı sağlarlar.
54
Güçlendirici Sabah Soruları
1. Şu an hayatımda beni mutlu kılan nedir?
Beni mutlu eden şeyden ne haber? Nasıl hissettiriyor?
2. Şu an hayatımda beni heyecanlandıran nedir? Beni heyecanlandıran şeyden ne haber? Nasıl
hissettiriyor?
3. Şu an hayatımda beni gururlandıran nedir? Beni gururlandıran şeyden ne haber? Nasıl
hissettiriyor?
4. Şu an beni minnettar kılan nedir? Beni minnettar kılan şeyden ne haber? Nasıl hissettiriyor?
5. Şu an hayatımda en çok hoşuma giden şey nedir? Beni hoşlandıran şeyden ne haber? Nasıl
hissettiriyor?
6. Şu an adanmışlığımı sağlayan nedir? Adandığım şeyden ne haber? Nasıl hissettiriyor?
7. Kimi seviyorum? Kim beni seviyor? Sevdiren şeyden ne haber? Nasıl hissettiriyor?
55
Güçlendirici Akşam Soruları
1. Bugün ne verdim? Bugün ne şekilde bir veridydim?
2. Bugün ne öğrendim?
3. Yaşam kalitemi nasıl artırdım ya da bu günkü yatırımımı gelecek için nasıl kullanabilirim?
Bu sorular cankurtaranlarımdır. Onlar, odağınızı ve yaşamınızı değiştirmede size yardımcı
olacaktır.
Harika Soruların Armağanı
Güçlendirici soruların nasıl sorulacağını öğrendikten sonra, kendinize olduğu kadar
başkalarına da yardımcı olabilirsiniz. Bir zamanlar New York'ta aynı zamanda dostum olan
bir iş ortağımla öğle yemeğinde buluştuk. Saygın bir avukattı ve iş hayatındaki başarılarına ve
gençliğinden bu yana oluşturduğu yaşam biçimine hayrandım. Ama o gün; üstesinden nasıl
gelineceği hakkında pek de fazla bir fikri olmadığı için, ortağının korkunç bir yük bırakarak,
firmadan ayrılmasının felaket rüzgarları estireceğini düşündüğünden dolayı çok rahatsızdı.
Adağın, anlamı belirlediğini tekrar hatırlayalım. Herhangi bir durumda, kendinizi iyi ya da
kötü hissetmenize neden olacak belirli bir noktaya odaklanabilirsiniz ve neyi ararsanız onu
bulursunuz. Halbuki onun
56
problemi tümüyle yanlış sorulardandı: "Ortağım beni bu şekilde nasıl yüzüstü bırakıp
gidebildi? Hiç vicdanı yok mu? Benim yaşamımı mahvettiğinin farkında değil mi? Bunları
onsuz gerçekleştiremeyeceğimi bilmiyor mu?
Müşterilerime artık iş hayatımı sürdüremeyeceğimi nasıl açıklayabilirim?" Tüm bunlar
hayatının mahvolduğunu şimdiden kabul ettiğini gösteren sorulardandır.
Bu sorular, cankurtaranlarımdır.
57
Arkadaşıma birçok şekilde yardımcı olabilirdim, fakat sadece birkaç soru sormaya karar
verdim. Bu nedenle; önce güçlendirici sabah sorularını, sonra da problem çözücü soruları
sormaya başladım.
Önce, "Şu anda seni mutlu eden nedir? Biliyorum bu aptalca, saçma ve Pollyanna'ca
görünüyor, fakat senin gerçekten mutlu olduğun şey nedir?" diye sordum.
İlk cevabı, "Hiçbir konuda." şeklinde oldu.
Bu nedenle, "Gerçekten istersen hangi konu hakkında mutlu olabilirsin?" dedim. "Eşimden
mutluyum, çünkü şu sıralar işini gerçekten iyi yapıyor ve ilişkilerimiz çok iyi." cevabını verdi.
"Eşinle ilişkilerinin ne kadar iyi olduğunu düşündüğünde, hislerin nasıl oluyor?" diye sordum.
"O, hayatımın en inanılmaz hediyelerinden biri." diye cevap verdi.
"O, özel bir hanımefendi, değil mi?" dedim. Eşinin üzerinde odaklaşmaya ve kendisini
mükemmel hissetmeye başladı.
Sadece onun dikkatini başka yöne çekiyor olduğumu söyleyebilirsiniz. Hayır, onun daha iyi
bir duruma girmesine yardımcı oluyordum. Daha' iyi bir durumda güçlüklerle başa çıkmanın
daha iyi yollarınıbulabilirsiniz. Öncelikle olumsuzluğunu yıkmak ve onu olumlu. bir duygusal
ortama sokmak zorundaydım.
Başka hangi konuda mutlu olduğunu sordum.
Hemen, ilk kitabının anlaşmasını bitirmek üzere olan bir yazara nasıl yardım ettiğini ve
yazarın bundan ne kadar hoşnut olduğu konusundan mutlu olabileceğini anlatmaya başladı.
Gurur duyması gerektiğini fakat duymadığını söyledi.
Bu nedenle, "Gurur duysaydın, bu nasıl bir his olacaktı?" diye sordum. Onun ne kadar güzel
bir şey olacağını düşünmeye başladı ve anında durumu da değişmeye başladı. "Neden gurur
duyuyorsun? diye sordum.
58
"Çocuklarımla gerçekten gurur duyuyorum.Onlar gerçekten özel kişiler. Sadece mesleklerinde
başarılı olmakla kalmıyorlar aynı zamanda insanlarla ilgileniyorlar. Onların yetişkin birer
erkek ve kadın olmalarından ve çocuklarım oluşlarından gerçekten gurur duyuyorum. Onlar
mirasımın bir parçası." dedi. "Bu kadar etkiye sahip olduğunu bilmek nasıl bir his yaratıyor?"
dedim.
Daha önce hayatının sona ermekte olduğunu düşünen insan, ansızın değişivermişti. Gerçekten
neye minnet duyduğunu sordum. Gençken zor dönemde yaptıklarına ve en aşağı noktadan
bugün kendisini Amerikan Rüyası'nı yaşıyor duruma getiren avukatlık döneminin
başlarındaki mücadelesine gerçekten minnet duyduğunu söyledi. Sonra, "Gerçekten hangi
konuda heyecan duyuyorsun?" diye sordum. "şu anda bir değişiklik yapma fırsatına sahip
olduğum için gerçekten heyecanlıyım." dedi.
Durumunu köklü bir biçimde değiştirdiği için ilk kez böyle bir şey düşünmeye başlamıştı.
"Kimi seviyorsun ve kimler seni seviyor?" diye sordum. Ailesini ve onların nasıl inanılmaz
derecede kendisine yakın olduğunu anlatmaya başladı.
Bu nedenle, "Ortağının ayrılmasının güzel olan yanı nedir?" diye sordum. "Biliyorsun. Bunun
güzelolan yanı New York'a gelmekten nefret edişim olabilir. Connecticut'taki evimde kalmayı
seviyorum" dedi ve devam etti. "Güzel olan tarafı, her şeye yeniden bakmamdır. " Tüm
olanaklar dizisi ortaya çıkmaya başladı ve Connecticut'taki evinden en çok beş mil uzaklıkta
yeni
bir büro açmayı, işinin başına oğlunu getirmeyi ve Manhattan'dan gelecek telefonlara cevap
verecek bir
59
servise sahip olmayı düşünmeye başladı. O kadar heyecanlanmıştı ki derhal yeni bir büro
açmak için gitmeye karar verdi.
Kısa bir süre içinde, soruların gücü sihrini göstermişti. Bununla başa çıkabilmek için gerekli
kaynaklara her zaman sahipti, fakat sorduğu zayıflatıcı sorular; bu kaynaklara ulaşmasını
engelliyor ve kendisini, meydana getirdiği her şeyi kaybeden yaşlı bir adam gibi görmesine
neden oluyordu. Gerçekte hayat ona muhteşem bir hediye vermişti; fakat gerçek, kaliteli
sorular sormaya başlayıncaya kadar silinmişti.
Yaşamı değiştirmenin bir başka aracı, fizyolojinizdir. O nedir? İzin verin anlatayım.
60 sayfa boş
61
Yedinci Ders Muhteşem Durumunuza Hoş Geldiniz
ÇOĞUMUZVN farkına vardığı gibi; duygusal yapımız, flziksel hislerimizi etkilemektedir.
Fakat tersinin çok daha güçlü olduğunun çok az kişi farkındadır. Fiziksel olarak harekete
geçtiğimizde, duygusal olarak da harekete geçeriz. İkisi birbirinden ayrılmaz.

Hepimiz duygunun hareketle yaratıldığının farkına varmalıyız. Hareket şeklimiz;


düşüncemizi, hissimizi ve davranışımızı değiştirir. Koşmak, alkışlamak, atlamak gibi daha
çok fıziksel eylem gerektiren hareketler gibi yüzümüzdeki küçük bir kas hareketi bile
vücudumuzun kimyasını etkiler.
Örneğin; çöküntüdeki bir kişi, size nasıl bakar? Herhangi bir şekilde çöküntüye girerseniz, o
zaman vücudunuz nasıl görünür? Çöküntü hissetmek için, vücudunuzu belirli bir şekilde
kullanmak zorunda değil misiniz? Omuzlarınızı; düşürerek, onları öne ya da geriye çekmek
gibi, hangi hareketleri yapmak zorundasınız? Cevabı biliyorsunuz, değil mi? Başınız nerede?
Aşağıda mı? Yukarıda mı? Gözleriniz aşağıda mı? Nefesiniz sığ mı? Çöküntü durumuna
girmeniz için belirli bir çaba harcamak zorundasınız. Çöküntü durumuna girdiğinizde neye
benzediğinizi biliyorsunuz; çünkü geçmişte bunu yaşadınız, değil mi? Hepimiz yaşadık.
İşte size ilginç bir şey: Bir çok araştırmacı vücudun duygulardan nasıl etkileneceğini araştırdı,
ama ancak son zamanlarda vücudun duyguları nasıl etkileyebileceğiyle
62
ilgilenmeye başladılar. Bu araştırmalardan birinin sonucu; kendimizi iyi hissettiğimizde
gülümsediğimizi ya da neşeli olduğumuzda güldüğümüzü bilmenin, gülümseme ile gülmenin
düzenlediği biyolojik sürecin, bizi gerçekten iyi hissettirmesini bilmek kadar önemli
olmadığını kanıtladı. Onlar; beyne giden kan akımını ya da oksijen düzeyini değiştirerek,
beyin ulaklarının ya da sinirsel itedeilerin uyarı düzeylerini artırırlar. Aynı olay diğer
ifadelerle de oluşur. Yüzünüzü korku, kızgınlık, sürpriz, tiksinti ya da ne hissedecekseniz o
fizyolojiye sokarsanız, değişimi siz de hissedersiniz.
63
Yıllar önce; yaşamımı değiştirmenin önemli yollarından birisi de; konuşma, mimik ve hareket
şeklimi değiştirmekti. ilk önce bunun biraz aptalca, biraz da poz vermeye benzediğini
düşünmüştüm. Fakat Kendimden beklentilerimle ilgili mesajların, sinir sistemi aracılığıyla
beynime anında ilettildiğini gördüm. Hislerim ve zihinsel modelim (zihinSel bakış açım)
değişmeye başladı. Daha dinamik düşünmeye ve daha güçlü, daha olumlu, daha saldırgan
eylemlere başladığımı fark ettim. Bunun sırrı; alışık olmadığım bu hareketleri benimseyinceye
kadar, bilinçli bir şekilde dikkatlice yapmamdır. Sonuçta, artık onları düşünmek zorunda
kalmıyorum. Eyleme bilinçli olarak geçmiyorum. Bu güçlü ve olumlu alışkanlıklar, zihnime
ve sinir sistemime iyice yerleşti.
Hareketlerim temel olarak, aşırı derecede güvenli insanlarda gördüklerimin kopyasıydılar.
Tüm yaptığım şey aynı kuwet ve yoğunlukla onları taklit etmekti. Bu; yaşama bütünüyle yeni
bir açıdan bakmamı ve daha çok takipçi olmamı sağladı. Hareketlerinizdeki değişim
büyüdükçe, duygularınız ve eylemleriniz her gün daha fazla değişecektir. işte size bir öneri;
bir daha hayal kırıklığı hissetmeye başlarsanız; hemen sıçrayın, vücudunuzu silkeleyin, derin
bir nefes alın, hiçbir nedeni yokken geniş bir şekilde gülümseyin ve kendinize, "Bunun güzel
olan yanı nedir?" "Çılgın tarafı nedir?" "Eğlenceli yönü nedir?" "Bu problem on yıl daha sürer
mi?" gibi sorular sorun. Hem fizyolojinizi, hem de odağınızı değiştirmek, sizi daha iyi bir
zihinsel duruma sokacaktır. Yeni görünümle, sizi rahatsız eden her neyse, onunla daha etkin
olarak başa çıkabilirsiniz.
Hareketleri, sizin yapmak istediğiniz gibi olan birisini
64
düşünebilir misiniz? Bunlar; arkadaşlarınız, ailenizin üyeleri, öğretmenler, aktörler,
konuşmacılar, dansçılar ya da taklit edebileceğiniz diğer güçlü rol modelleri midir? Bu kişiyi
hayal ediniz. Bu kişinin konuşma şeklinden ya da hareket tarzından tam olarak emin
olmasanız bile, iyi bir fikir yakalayamaz mısınız?
Yıldız bir futbolcu olduğunuzu ve final maçında gol attığınızı kabul edin. Nasıl yürürdünüz?
Başınız aşağıda ve omuzlarınız çökük mü olurdu? Asla? Kasılarak yürürdünüz! Tüm
vücudunuz, "En büyük benim." derdi. Bu nasıl hissettiğinizi ve ne yaptığınızı değiştirmeyecek
mi? Hiç şüpheniz olmasın!
Bir başkasının hareket ettiği gibi hareket etmekle, onunkine çok benzer hisleri duymaya
başladığınızı göreceksiniz. Şimdi, bir sonraki bölüme geçmeden önce, bunu deneyin. Ayağa
kalkın ve bu sayfayı okurken, bir amacınız ya da gerçekten sahip olmak istediğiniz bir şey
hakkında düşünün. Düşündükçe, ümitlenmeye başlayın. Ümitlendiğinizde, bir şeyin işe
yarayıp yaramadığından emin olmadığınız zamandaki gibi durun. İşe yarayacağını umarsznız.
Sizi zorlamayacağını umarsznız. Emin olmadığınız zaman, sadece ümit ederken nasıl nefes
alırsınız? Sadece ümit ederken yüzünüz neye benzer? Ümit ederken omuzlarınız nerededir?
Ağırlık vücudunuzun neresindedir? Amacınızı gerçekleştirdiğinizi ümit ederken neyi
görüntülersiniz? Onu hem işe yararken, hem de yaramazken görür müsünüz? Şimdi deneyin.
Sadece sayfadaki kelimeleri okumakla kalmayın.
Şimdi de endişeli olduğunuzu kabul edin. Sadece birkaç saniye vücudunuzla ne yapmak
zorunda olduğunuzu görmek için, amacınızın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden
endişelenmeye başlayın. Endişelenmek için
65
ellerinizle ne yaptınız? Omuzlarınıza ne oldu? Vücudunuzda herhangi bir gerilim var mı?
Nefes almanızı yavaşlattınız ya da kısıtladınız mı? Yüzünüzdeki kaslara ne oldu?
Endişelendiğinizde sesiniz neye benziyordu? Neyi görüntülediniz? Zihninizdeki en kötü
senaryoyu mu gördünüz? Tekrar ediyorum, şimdi gerçekten kendinizi bu duruma sokun ve
endişe hissetmek için vücudunuzla ne yaptığınıza dikkat edin. .
Şimdi o durumdan çıkın ve kesinlik hissetmeye başlayın. Amacınızı düşünün ve şimdi onu
gerçekleştirmekten kesinlikle emin olduğunuzda, nasıl nefes alıyor ve duruyorsanız, öyle
nefes alın ve öyle durun. Zihninizde hiçbir soru işareti olmadığı zaman, nasıl duruyorsunuz?
Duruşunuz nasıl olur? Okuyor olsanız bile kendinizi o duruma koyun. Nasıl nefes alırsınız?
Yüzünüze nasıl bir görünüş verirsiniz? İstediğinizi gerçekleştireceğinizden kesin olarak emin
olduğunuzda, ellerinizle ne yaparsınız? Şimdiki duruşunuz neye benziyor? Ümit ve endişeden
çok farklı değil mi? Vücudunuzun ağırlığı nerededir? Dengeli midir? Gerçekten eminseniz,
muhtemelen dengeli olduğunuzu ve ayaklarınızın yere bastığını hissedersiniz. Ne
görüntülüyorsunuz? İddiaya girerim ki, bunun işe yaradığını göreceksiniz. .
Her gün bu şekilde nasıl hissedebilirsiniz? Başarılı olanları bulunuz ve onların güven
fizyolojilerini; küçük hareketlerini, nefes alışlarını, yürüyüşlerini modelleyiniz. Daha iyisi,
zihinsel ya da duygusal olarak en iyi olduğunuzda kullandığınız hareketleri modelleyiniz.
Bunun sadece bir oyun olmadığını, fakat vücudunuzun ve beyninizin her hücresinde
yuvalanan muhteşem zekaya ulaşmanın bir yolu olduğunu bilin. Aynı hareket ve nefes
tohumlarını ektiğinizde, aynı ödülleri alırsınız.
66
Güven, mutluluk ve başarı modellerinizle karşılaşır karşılaşmaz; sadece onların fizyolojilerine
dikkat etmekle kalmayın, aynı zamanda onları dinlemeye de başlayın. Dillerinin yapısını
dinleyin, geliştirmeyi öğreneceksiniz...
Sekizinci Ders Başarı Sözlüğü
YILLAR önce bir iş toplantısında, kelimelerin muhteşem bir gücü olduğunu öğrendim. Uzun
süredir tanıdığım iki kişiyle birlikteydim. İş ortaklarımızdan birisinin bizi 'istismar etmeye
çalıştığını öğrenmiştik ve bu durum beni allak bullak etmişti.
Arkadaşlarımdan birisi deli gibiydi, kıpkırmızı oldu,
"Öfkeliyimf" diyerek, her şeyi bıraktı. "Niçin o kadar kızgınsın?" diye sordum. "Çünkü
delirirsen, gerçekten güçlü olursun ve her şeyi tersine çevirebilirsin." dedi.
Diğer arkadaşım ise sadece oturdu. "Biraz tedirgin oldum." 'dedi. Tedirgin mi? "Niçin öfkeli
değil de biraz tedirginlik hissediyorsun?" diye sordum.
"Hımm, kızarsanız kontrolü kaybedersiniz ve karşınızdaki kişi kazanır." dedi.
Tedirgin olmak. Bunun şimdiye kadar duyduğum en saçma kelime olduğunu düşündüm. Bu
başarılı arkadaş böyle bir kelime kullanarak ve yüz ifadesini de hiç değiştirmeden, etrafta
nasıl dolaşabiliyordu?
, Kızmadığı cevabını vermişti. Beni çıldırtacak konulardan adeta zevk alıyormuş gibi
konuşuyordu. Kelimelerin onun ve benim üzerimde kesin etkisi vardı. Şu ya da bu şekilde
tedirgin kelimesi beni allak bullak etti.
Bu nedenle onu denemeye karar verdim. Bir iş seyahatine gittiğimde, otelde yer olmadığını
öğrendiğim zaman; "Özür dilerim. Burada durdukça tedirginliğimin arttığını hissediyorum."
dedim. Görevli bana baktı. Nasıl tepki göstereceğini bilmiyordu ve kendisini tutamayarak
güldü. Ben de ona güldüm.
68
Daha sonraki birkaç hafta boyunca, bu kelimeyi tekrar tekrar kullandım. Her seferinde, onun
o kadar aptalca olduğunu düşündüm ki, hayal kırıklığı ya da kızgınlık durumumu kırdı ve
hemen duygusal yoğunluğumu azalttı.
Sadece bir kelimeydi. Fakat kendimizle nasıl konuştuğumuz -kullandığınız özel kelimeler-
düşünce şeklimizi kontrol eder. Düşünce şeklimiz de nasıl hissettiğimizi ve ne yaptığımızı
kontrol eder.
"Kızgınlık", "pislik" ve "tahribat" gibi kelimeleri kullanırsanız, ne çeşit hislere sahip
olursunuz? Kendinize ne tip sorular soruyorsunuz? Neye odaklanacaksınız? Kan basıncınız
tavana fırlamayacak mı?
Fakat "kızgınlık" yerine "tedirginlik", "yılgınlık" yerine "talep ediyor", "pislik" yerine
"çıngırdamak", "rahatsızlık" yerine "uyarıımışlık", "reddedilmek" yerine "yanlış anlaşılmak",
"tahrip" yerine "biraz suçlanmak" kelimelerini kullandığınızı kabul edelim. Farklıhissetmeye
başlayacağınızı düşünebiliyor musunuz? İnanın daha iyi olacaksınız!
Bu araç çok basit olduğu için, size hiçbir işe yaramayacakmış gibi görünebilir. Sadece
dilimizi değiştirerek hislerimizi değiştirmek, bu kadar kolay olamaz! Fakat kelimelerin
hislerimizi değiştirme gücüne sahip oldukları bir gerçektir. Bu nedenle üzerinden on yıllar
geçmiş olmasına rağmen, Martin Luther King, Jr.lın rüyasından konuşmasının ya da John F.
Kennedy'nin, bir kişinin tüm ülke için neler yapabileceğinden söz edişini dinlerken, o kadar
duygulanmamızın nedeni budur. Kelimeler hissediş şeklimizi değiştirirler ve çoğumuz
onların, kendimiz ve çevremizdekilerle günlük iletişimde kullanırken bilinçli olarak anbean
hislerimizi ve düşüncelerimizi nasıl değiştirdiğinin farkında olmayız. Örneğin
69
size bir konuda "Hatalısın" denilse, bir tepki gösterirsiniz. "Yanlışsınız" dense daha yoğun bir
tepki gösterebilirsiniz. "Yalan söylüyorsunuz" dense, esas olarak aynı ifade olmasına rağmen
sadece bir kelimenin değiştirilmesiyle, düşünceniz ve hisleriniz anında değişir değil mi?
Mükemmel Hissetmek
Kelimeler bir diğer şekilde de çalışırlar. Mutlu duygularınızın sesini sadece onları tanımlama
şeklimizi değiştirerek yükseltebiliriz.
"Coşku" yerine sadece "tamam"ı hissedin. Sadece "ilgilenmek" yerine "büyülenin", "enfes"
yerine "doğru"yu hissedin. "Güzel" yerine "olağanüstü"yü hissedin. "Kararlı" olmak yerine
"durdurulamaz" olun.
Tanımlamalarınızı değiştirerek, setinizi mutlu duygulara ayarlayabilirsiniz.
70
Bu nedenle yeni ve değişik bir sözlük sınavına hazır olun. Kötü hissetmenize neden olan
yaşantınızı tanımlamak için kullandığınız kelimeleri ortaya çıkarın. Sonra onların yerine
kullanabileceğiniz bazı yeni kelimeleri düşünün. İsterseniz onları aptallaştırın. İyi eğlenceler.
Eski,güçsüzleştirici kelime: Yeni güçlendiricçi kelime
Aptal Keşfedici
----
Eminim bazı harika kelimelere sahipsinizdir. Sadece bir fikir verebilmek için, yıllar içinde
duyduğum bazı kelimelerin listesini aşağıda veriyorum;
71
Olumsuz duygu/ifade Dönüştürücü
Kızmak Gözünü açmak
Çökmek Elemden önceki sessizlik
Hayal kırıklığı Gecikmiş
Sıkıntılı Farkında
Kötü kokmak Biraz kokulu
Başarısız Bir şeyler öğrenmiş
Kayıp Arıyor
Korkunç Farklı
Şimdi de anında deneyimlerinizi hatırlatacak bazı kelimeler bulun. ‘Tamam kelimesini gerçek
bir parlaklığa dönüştürün.
Eski, sıkıcı kelime Yeni,heyecan verici kelime
İlginç Hayret verici
72
İşte bazı örnekler:
Olumlu kelime/ifade -e dönüştür
Uyanıkenerjik
Soğuk Ateşli
Güzel Önlenemez
Şanslı Tanrının şanslı kulu
İyi Daha iyisi olamaz
Tamam Süper
ÇabukBomba gibi
Zeki Dahi
Hoş Görkemli
---
Şimdi yeni seçimlerinizi yapmaya başlayın. Zamanı öldürmediğinizden, bir patlama
yaptığınızdan emin olmalısınız. Bunlarla ilgili bir probleminiz varsa, ... sorusuna cevap
vermeye ihtiyacınız olabilir...
73
Dokuzuncu Ders
Yoksa, Bir Duvarla mı Karşı Karşıyasınız?
Öyleyse, Onu Yeni Bir Benzetmeyle Yıkın!
"Yolun sonuna geldim." "Duvarı yıkamam." "Başım çatlıyor." "Kavşaktayım. " "Açıkta
kaldım." "Havalarda uçuyorum." "Boğuluyorum. "
"Kuşlar kadar mutluyum." "Çıkmaz sokağın sonundayım." "Dünyanın yükü omuzlarımda."
"Hayat bir kiraz çanağıdır."
Tüm bu ifadelerin ortak yönü nedir? Benzetmelerdir. Peki, benzetme nedir? Bir şeyi başka bir
şeye benzettiğimiz zaman, bir benzetme yaratıyorsunuz demektir. Benzetmeler sembollere
benzerler. Çok şey söylemenin kısa yoludur. İnsanlar tüm nesnelerle ilgili olarak, neyi nasıl
hissettiklerini tanımlamak için benzetmeleri kullanırlar.
"Yaşam bir savaştır" ve "Yaşam bir plajdır." Bunlar iki ayrı benzetmedir ve dünyaya
bakmanın çok farklı iki yoludur. "Yaşam bir savaştır"la uyumlu düşünce nedir?
74
Yaşamı bu şekilde tanımlarsanız muhtemelen insanların sürekli
olarak birbirleriyle kavga ettiklerine inanıyorsunuzdur. Fakat "Yaşam bir plajdır" derseniz,
insanların birlikte eğlenebileceğine inanıyor olabilirsiniz!
.,Burada bir karikatür var.
"Yaşam bir oyundur. "
Benzetmeler Fark Yaratır
Her benzetmenin arkasında bir inançlar sistemi vardır. Yaşamınızı ya da içinde bulunduğunuz
durumu tanımlamak için bir benzetme seçtiğinizde, onu
75
destekleyecek inançları da seçiyorsunuz demektir. Bu nedenle, kendinize ya da bir başkasına
kendi dünyanızı tanımlarken çok dikkatli olmak istiyorsunuz.
Benzetmelerine hayran olduğum iki kişi var: Aktör Martin Sheen ve eşi Janet'tir. Onların
insanlık için benzetmeleri, "Dev bir aile" şeklindedir. Sonuç olarak tümüyle yabancılar için
bile, derin bir ilgi ve sevgi hissetmektedirler.
Martin, yıllar önce "Apocalypse Now" filmini çevirirken; yaşamının nasıl değiştiğinin
duygusal hikayesini benimle paylaşmıştı. Daha önceleri yaşamı korkulacak bir şey olarak
görüyormuş. şimdi yaşamı şaşırtıcı bir mücadele olarak görmektedir. Niçin? Onun yeni
benzetmesi, "Yaşam bir gizemdir." şeklindedir de ondan.
Benzetmesini ne değiştirdi? Yoğun acı. Hlipin ormanlarının derinliklerinde çok yüklübir
program altında film çekiyorlardı. Çok yorgun geçen bir geceden sonra ertesi sabah
uyandığında, yoğun bir kalp krizi yaşıyordu. Vücudunun çeşitli kısımları uyuşmuş ve felç
olmuştu. Yere düştü ve başka hiçbir şey değil, fakat sadece güçlü bir istek aracılığıyla
emekleyerek kapıya ulaştıve sonuçta yardım almayı başardı.
Film ekibinin, arkadaşlarının ve hatta bir gösteri pilotunun çabalarıyla Martin bir hastanenin
acil servisine uçuruldu. Janet hemen yanına koştu. Her an biraz daha zayıf düşmekteydi.
Janet, Martin'in güce ihtiyacı olduğunu bildiği için durumunun kötü olduğunu kabul etmedi.
Bu nedenle de ona karşı neşeli bir şekilde gülüyor ve "Sadece bir film, bebeğim! Sadece bir
film." diyordu.
Martin, o anda filmi yapabileceğini söyledi. Gülemiyordu, fakat gülümseye gülümseye
iyileşmeye başladı.
76
Ne muhteşem bir benzetme! Filmlerde insanlar gerçekten ölmezler, değil mi? Bir filmde her
şeyin nasıl olacağına karar verebilirsiniz.
"Bunların hepsi güzel, fakat şimdi kendimi gerçekten bir kafesin içindeymiş gibi
hissediyorum." dediğinizi duyar gibiyim. Harikulade! O halde şimdi kapıyı bulun ve açın.
"Fakat dünyanın yükünü omuzlarımda taşıyorum." diyebilirsiniz. Öyleyse dünyayı
ayaklarınızın altına alın ve harekete geçin!
Dünyanızı nasıl tanımlarsınız? Bu bir sınav mı? Bir mücadele mi? Bir dans, bir oyun ya da bir
çiçek olsaydı, ne olurdu?
"Yaşam bir dans olsaydı" demekle ne anlatmak istiyorsunuz? Dans edecek bir eşiniz, zarif
hareketleriniz ve bir armoniniz olacaktı. Yaşam bir oyun olsaydı ne olurdu? Tabii ki neşeli
olurdu. Diğerleriyle oynama fırsatınız olacaktı, hatta kuralları ve kazananları bile olacaktı.
Yaşam bir çiçek bahçesi olsa ne olurdu? Parlak renkleri, güzel kokuları ve doğal güzelliği
düşünün!
Böyle bir bahçede yaşamdan biraz daha fazla zevk almaz mısınız? Yaşamınızın istediğiniz
gibi olması için, neler yapmanız gerektiği konusunda ne düşünüyorsunuz? Öncelikle ne
yapmalısınız?.
,]77
Onuncu Ders
Hazır!.. Belirle!.. Amaç!
Belirlenen Amaçlar, Geleceğinizi Nasıl İnşaa Edebilir?
İNSANLARIN olağanüstü veya olanaksız gibi görünen amaçları gerçekleştirdiklerinde,
genellikle onların doğru yerde doğru zamanda bulunarak, şanslı oldukları ya da şans yıldızının
altında doğdukları kabul edilir. Fakat dünyanın en başarılı kişileriyle görüştüğümde,
öğrendiğim en ilginç şeylerden birisi de; hepsinin inanılmaz başarılarının aynı ilk adımla, yani
bir amaç belirlemekle başladığını öğrenmek oldu. '
Örneğin Michael'la buluştuğumda ona; kişisel ve takım zaferlerinde her zaman kendisinin öne
çıkması ve diğer oyunculardan farklı olması konusunda ne düşündüğünü sordum. Onu en iyi
yapan neydi? Bu Tanrının verdiği bir yetenek miydi? Ustalık mıydı? Strateji miydi? Michael
bana, "Tanrı birçok insana yetenek vermiştir ve ben de onlardan birisiyim. Fakat beni tüm
yaşamım boyunca farklı kılan özellik, benden daha rekabetçi bir insanın olmamasıdır.
Herhangi bir şeyde ikinciliği asla kabul edemem," dedi.
Muhtemelen siz de benim gibi, bu ateşli rekabetçiliğin kaynağını merak etmişsinizdir. Dönüm
noktalarından biri, Michaelli büyük bir amaç için çabalamaya zorlayan
78
geçici bir yenilgiyle onuncu olmasıdır. Tüm Amerika'da basketbolda birçok kez Yılın Adamı
Ödülleri'ni alan efsane adam Michael lordan, yüksek okul takımına bile girememişti.
Michael yüksek okul takımına alınmadığı gün evine giderek, saatlerce ağladı. Bu büyük hayal
kırıklığından sonra vazgeçmek .de mümkündü. Fakat o, acılı deneyimini, ateşli bir isteğe
dönüştürdü. Kendisi için bile büyük olan, yüksek bir standart belirledi. Kendisinin ve
sporunun geleceğini şekillendirecek olan güçlü ve gerçek bir karar verdi. Sadece takıma
girmeye değil, aynızamanda salonların da en iyi oyuncusu olmaya kararlıydı.
Tüm diğer başarılı insanlar gibi, o da; bu hırslı amacını belirledikten sonra gerçekleştirmek
için yoğun bir eyleme geçti. İkinci sınıfın sonundaki yaz tatilinde takımın koçu Cliffton
Herring'in yardımı oldu. Cliffton her sabah saat altıda Michael'ı salona götürerek yoğun bir
şekilde çalıştırdı. Bu arada boyu 1.88 metre olmuştu. Gerçekten de Michael'ın amacına
ulaşma isteği o kadar yoğundu ki; uzun boylu olmanın takıma girmesine yardımcı olacağını
düşündüğünden, boyunu uzatmak için yüksek yerlere tutunarak sallanıyordu. (Bu size
kendinizi germenin önemini gösterir!)
Michael her gün çalıştı ve vakti geldiğinde üniversite takımına seçildi. Chicago Bulls'un koçu
Dough Collins'in on yıl sonra anlattığı gibi, o bir noktayı ispatlamıştı: Daha çok
hazırlandıkça, daha çok şansa sahip olunuyordu. Bazı insanlar amaçlarını belirlemekten
korkarlar, çünkü hayal kırıklığına ya da başarısızlığa uğrayacaklarını düşünürler. Onlar neden
amaçlara ulaşmanın, belirlemenin yarısı kadar bile önemli olmadığınıfark edip, onları
gerçekleştirmek için neden yoğun bir
79
şekilde eyleme geçmezler? Amaçlarımızı belirlemenin nedeni; yaşamımıza bir odak
kazandırması ve istediğimiz yöne doğru hareket ettirmesidir. Sonuç olarak; bir amacı
gerçekleştirmek ya da gerçekleştirmemek, o amacın peşinde giderken oluşturduğumuz
kişiliğin yarısı kadar bile önemli değildir.
Bir amacın seçimi, ilk başta yaşam tarzınızda çok az bir değişikliğe neden olabilir.
Denizlerdeki çok büyük yük gemilerinde olduğu gibi, kaptan, dümeni ilk başta hemen hemen
fark edilmeyecek kadar küçük derecelerde çevirir. Birkaç saat ya da gün geçtikten sonra
doğrultudaki değişiklik sizi tümüyle farklı yerlere götürür.
On küsür sene önceki sıkıntılarımdan kurtulabilmek için, doğrultumda çok fazla değişiklikler
yapmak ve birçok amaç belirlemek zorundaydım. Bunları (vücuduma şekil vermek, güven
kazanmak, vb.) gerçekleştirmek için çalışırken; çok önemli bir şeyi; başarının elimden gelenin
en iyisini ara sıra yapmaya değil, sürekli olarak yapmama bağlı olduğunu öğrendim.
Başarılı olanlar kendilerini sürekli gelişmeye adarlar. Sadece iyi yapmakla asla tatmin
olmazlar. Sürekli olarak daha iyisini isterler. Kendinizi sürekli ve asla sona ermeyen gelişme
felsefesine adarsanız; sonuçta sadece yaşamınız boyunca büyümeyi sürdürmekle kalmaz, aynı
zamanda mutluluğun gerçek kaynağına ulaşırsınız. Aklıma gelmişken belirtmeliyim ki,
sürekli ve asla sona ermeyen gelişme felsefesi; ne yaptığınız her şeyin mükemmel olacağı, ne.
de her şeyin anında değişeceği anlamına gelir. En başarılı insanlar, çiğneyebileceklerinden
daha fazla lokma ısırmazlar. Diğer bir anlatımla; kendilerini istedikleri asıl başarıya götürecek
şekilde, amaçlarını küçük ve yönetilebilir parçalara ayırırlar
80
yani ara amaçlar belirlerler. Fakat sadece ara ya da alt amaçları belirlemekte yetmez,
gerçekleştirdiğiniz
81
her küçük adımda kendinizi kutlamak zorundasınız. Bu bir hareket oluşturmanıza ve
rüyalarınızı adım adım gerçekleştirecek alışkanlıkları geliştirmenize yardımcı olacaktır.
Hepimiz binlerce kilometrelik yolun ilk adımla başladığını duymuşuzdur. Fakat, amaç
belirlerken genellikle bu noktayı kendimize hatırlatmayı unuturuz. Gitmek istediğiniz yönde
küçük bir adım attığınızda, en son ne zaman sırtınızı sıvazladınız? Yıllar önce kendimi
ödüllendirmek için on beş kilo kaybedinceye kadar beklemedim.İlk başta sadece dolu bir
yemek tabağını elimin tersiyle itmek, gerçek bir başarıydı! Bunun için örneğin, yapmayı
düşündüğünüz meslekle ilgili olarak bugün beş kişiyle sadece konuştuğunuzda, karar
vermenize yardımcı olacak bir bilgi edindiğinizde; ileriye doğru doğru beş adım atmışsınızdır
demektir. Bugün mesleğinizle ilgili herhangibir değişiklik yapmasanız bile, hala yeni bir
doğrultuda yürüyorsunuz demektir. Geçmişte yaptıklarınızın, gelecekte yapacaklarınızı
belirlemeyeceğini unutlayın.
Meşhur bir şiir;
Yazgınızın yöneticisisiniz, Ruhunuzun kaptanısınız.’ Diyor. O size bağlıdır. Amaçlarınızı
belirlemek için beklemeyin. Geminizi şimdi döndürmeye başlayın. Çünkü az ileride
önünüzdeki şey geleceğinizdir.
Savaşmaya değer bir gelecek için:
Kendilerini kötü hissettikleri ya da korktukları zaman bile bazı insanlarda eyleme geçme
isteği yaratan şey nedir? Niçin belirli kişiler muazzam engelleri aşar? Diğerlerinin yenilgi
olarak kabul ettiği konuların üstüne nasıl giderler?
82
Onlar savaşmaya değer, zorlayıcı bir geleceğe sahiptirler.*
Örneğin arkadaşım W. MitchelI'i ele alalım. Korkunç bir motosiklet kazasında vücudunun
üçte ikisi yanmıştı. Hastanede yatarken, ne olursa olsun etrafındaki kişilere katkıda
bulunmanın bir yolunu bulmaya karar verdi. Yüzü tanınmayacak derecede yanmış olmasına
rağmen, gülüşünün çevresindekilerin dünyasını hafifleteceğine inandı. İnsanları
güldürebileceğine, onları dinleyerek rahatlatabileceğine inandı ve öyle de yaptı.
Birkaç yıl sonra bu kez bir uçak kazası geçirdi ve bu defa da belden aşağısı felç oldu.
Vazgeçti mi? Hayır. Bunun yerine hastanede güzel bir hemşire olduğunu fark etti. Kendine,
"Ondan nasıl randevu alabilirim?" diye sordu. Arkadaşları "Delirdin mi sen?" dediler. Belki
içinden gizlice onlara katılıyordu, fakat o rüyasını sürdürdü.
W. Mitchell bu güzel kadında şahane bir gelecek görmüştü. Sevimliliğini, ince zekasını,
ruhunu ve dinamik kişiliğini kadını cezbetmek için kullandı ve sonunda onunla evlenmeyi
başardı. Onun durumundaki insanların çoğu asla böyle bir denemeye bile girmezler. Fakat o
yıldızlara ulaştı ve yaşamını sonsuza kadar değiştirdi.
zorlayıcı geleceğini nasıl yarattı? *, gerçekten başarabileceğini düşündüğünden daha ileri
amaçlar belirledi. Ne olursa olsun, bu amaçlara ulaşmaya karar verdi.
*, amaçlarını parçalara ayırarak; lokmalar halinde parçalara, inanılabilir boyutlara indirdi ve
gelecekte daha dinamik hareketlerde bulunabilmek için ince, küçük, dakikalık hareketleri her
gün başarmak zorundaydı. Gerçekten esinlendirici bir amaç belirlediğinizde; diğerlerinin
olanaksız olarak hayal ettiklerinin de ötesinde, başarılı olmak için içinizdeki gücü serbest
bırakırsınız. Uzamak ve büyümek için kendinize inanılmaz bir fırsat tanırsınız.
"Zafer ilk adımla başlar"
- Anonim
Sürekli olarak şaşkınlık sisinin içinde kaybolmuş gibi görünen insanlar vardır. Bir yolda
giderken bir diğer yola saparlar. Bir şeyi denerken hemen bir başka şeyi denemeye kalkarlar.
Bir yoldan aşağı inerken, sonra aynı yoldan yukarı çıkmaya başlarlar. Onların sorunu basittir.
Ne istediklerini bilmiyorlar. Ne olduğunu bilmiyorsanız, bir hedefi vuramazsınız.
Şimdi yapmanız gereken şey, rüya görmektir. Fakat bunun asıl temeli, rüyayı bütünüyle
odaklanmış olarak görmektir. Bu kitabı sadece okursanız size hiçbir yararı olmayacaktır.
Oturup rüyalarınızı kağıda dökmeniz gerekir.
Tümüyle güven ve huzur hissedeceğiniz rahat bir yer seçin. Olmak, yapmak, paylaşmak,
görmek ve yaratmak için, neler yapmanız gerektiğini keşfetmek için, en azından yarım saat
harcamayı planlayın. *, şimdiye kadar harcadığınız en değerli otuz dakika olabilir!
Amaçlarınızı ve sonuçlarınızı belirlemeyi öğreneceksiniz. Yaşamınızda seyahat etmek
istediğiniz yolların haritasını yapacaksınız. Nereye gitmek istediğinizi ve oraya nasıl ulaşmayı
umduğunuzu belirleyeceksiniz.
Temel bir uyarıyla başlayalım. Neyin mümkün olduğuna ilişkin herhangi bir kısıt koymaya
gerek yoktur.
Başarısızlığa uğramayacağınızı bilseydiniz, ne yapardınız? Bu soruyu gerçekten düşünmek
için biraz
84
zaman ayırın. Başarıdan kesin olarak emin olsaydınız; hangi yolları izler, hangi eylemlerde
bulunurdunuz?
Belirgin olun. Ne kadar ayrıntılı olursanız, bir sonuç yaratmak için o kadar güçlü olursunuz.
Listenizi yaptıkça, bazılarının yıllardır düşündüğümüz şeyler olduğunu göreceksiniz. Bazıları
da daha önce hayal bile etmediğiniz şeyler olacaktır. Fakat gerçekten ne istediğinize karar
vermeniz gerekir; çünkü ne istediğinizi belirlemek, ne olacağınızı belirler. Dünyada bir şeyler
olmadan önce zihninizde bir şeyler olmalıdır.

1. Çok fazla hediyenin alınıp verildiği bir bayram dönemindeymiş gibi davranın! Hayalleriniz
büyük olsun! Tüm; olmak, yapmak, sahip olmak, paylaşmakla ilgili olarak istediğiniz her şeyi
yani rüyalarınızın tamamını yazınız. Yaşamınızın bir parçasını oluşturmasını istediğiniz
kişileri, hisleri ve yerleri yazınız. Şimdi kalemi elinize alın, oturun ve yazmaya başlayın.
Onlara nasıl ulaşılacağını hesaplamaya çalışmayın; sadece yazın, kendinizi kısıtlamayın.
2. Şimdi listenizi gözden geçiriniz ve sonuçlara ne zaman ulaşacağınızı tahmin edin; altı ay,
bir yıl, iki yıl, beş yıl, on yıl, yirmi yıl. Zamanlamanızın, gerçekleştirmede yararı olacaktır.
Listenizin nasıl göründüğüne dikkat ediniz. Bazı insanların listesi bugün yapmaları
gerekenlerle doludur. Diğerlerinin büyük rüyaları da, tam başarı ve doyumun olduğu
mükemmel bir dünyada, oldukça uzak bir gelecektedir. Binlerce kilometrelik yolculuk ilk
adımla başladığı için, son adımlar kadar ilk adımların da farkında olmak gerekir.
3. Zamanlamayı yaptıktan sonra, bu yıl gerçekleştirebileceğiniz dört amacınızı ele alın. Ele
aldığınız şeyler en çok adandığınız, en çok heyecan duyduğunuz ve size en çok tatmini
verecek olanlar olmalıdır. Bir başka kağıda onları tekrar yazınız ve niçin mutlaka
gerçekleştirmek zorunda olduğunuzu açıklayın. Bir şeyi yapmanın niçini, nasılından çok daha
güçlüdür. Yeteri kadar büyük niçin bulursanız, daima nasıl yapılacağını bulursunuz.
Sadece kendinizi değil, yaşamınızdaki diğer kişileri de düşünmelisiniz. Amacınıza ulaşırsanız,
aileniz ya da arkadaşlarınız ondan nasıl yararlanacaklardır? Yeteri kadar nedeniniz varsa, bu
dünyada eninde sonunda her şeyi yapabilirsiniz.
4. Tüm bunları yaptıktan sonra, amaçlarınıza ulaşmak için nasıl bir insan olmak zorunda
olduğunuzu tanımlayın. Daha çok sevgi ya da daha fazla zorlama mı gerekecek? Tekrar okula
mı gitmeniz gerekecek? Örneğin öğretmen olmak isterseniz, diğerlerinin yaşamlarını etkileme
yeteneğine sahip kişinin gerçekten nasıl olması gerektiğini tanımlayın.
Beyninizi Eğitin
Kurallarımdan birisi de; ne zaman bir amaç belirlesem, derhalonu destekleyecek bir şeyler
yapmaktır. W. Mitchell, dünyaya bir şeyler vermeye karar verdiği gün, diğerlerine gülücükler
dağıtmaya başladı. Derhal, hemşireden kendisiyle çıkmasını istedi.
86
Fakat bu duygusal ilişki bir gecede patlamadı. Gelişme sizin için de adım adım olacaktır. En
iyi arkadaşınız olarak asla kendinizi dövmeyin. Çünkü amaçlarınızı anında
gerçekleştiremezsiniz, değil mi?
Son olarak beyninizi eğitin ki, bu amacın gerçekleşmekte olduğunu bilsin:
. Günde iki kez, birkaç dakika için sakin bir şekilde oturun ve amacınız hakkında
düşünün.
. Amacınızı gerçekleştirmiş olduğunuzu kabul edin. Bundan zevk, gurur ve
heyecan duyun.
Tüm harika ayrıntıları görün ve işitin!
Hissettikleriniz harikulade, değil mi?
Onlara inandınız mı? Evet mi; hayır mı? Sizlere bu araçların gerçekten işe yarayacağını ispat
etmek isterim. Bu nedenle bir çeşit oyun geliştirdim. Onu tam olarak oynamada anlaşırsak,
tüm kararlılığınızla bütün güçlüklere göğüs gereceğimiz üzerinde anlaşırsak, ödülünüz hayal
edebileceğinizin çok ötesinde olacaktır.
Hazır mısınız? Öyleyse başlayalım...
87
On Birinci Ders
On Günlük Zihinsel Mücadele
Bu kitapta başka hiçbir şey yapmadıysanız, BUNU YAPIN! Ona On Günlük Zihinsel
Mücadele adını verdim ve bu alıştırma yaşamımı doğru yöne çevirdi. Nasıl mı?
*, sürekli olarak bir olumsuz düşünceyi taşımama izin vermeyerek, zihnimi kontrol etme
yeteneği kazandırdı.
Hazır mısınız?'İşte, oyunun kuralları:
1. Önümüzdeki on gün boyunca verimsiz herhangi bir düşüncenin, hissin, sorunun, kelimenin
benzetmenin aklınıza takılmasına kesinlikle izin vermeyin.
2. Kendinizi olumsuza odaklanırken yakalarsanız, daha iyi bir yer edinebilmek için derhal
kendi kendinize sorular sorun. Problem çözücü sorularla başlayın
3. Sabahleyin uyandığınızda, kendinize güçlendirici sabah sorularını sorun Gece uyumadan
hemen önce, kendinize güçlendirici akşam sorularını sorun
Bu sürekli olarak kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
4. Birbirini izleyen on gün içinde, bütünüyle çözümlere odaklanın, sorunlara değil.
5. Verimsiz düşünce, soru ya da hisse kapılırsanız; kendinizi yemeyin. Onu derhal değiştirin.
Bunlardan herhangi birini beş dakikadan fazla barındırırsanız, ertesi sabaha kadar beklemeli
ve on günlük sürece yeniden başlamalısınız.
88
Önünüzdeki on gün kötü duygu ve düşüncelerle boğuşmamak için şimdi bu kitaptaki tüm
araçları kullanmaya başlama kararını verin.
Buradaki amaç, birbirini izleyen on gün içinde olumsuz düşünce barındırmamaktır. Olumsuzu
gereğinden daha uzun süre barındırırsanız, mücadelenin kaçıncı gününde olursanız olun
yeniden başlamak zorundasınız.
On günlük zihinsel mücadelenin gücünün gerçekten hayret edilecek düzeyde olduğunu
bilmenizi isterim.
89
Onu sıkı bir şekilde uygularsanız yaşamınızda sona ermeyecek bir yararlar resmi geçidi
başlayacaktır.
İşte bu yöntemin sağlayacağı yararlardan sadece dördü:
1. Sizi geriye götüren zihinsel alışkanlıkların tümünü görmenizi sağlayacaktır.
2. Beynininizin güçlü ve yararlı alternatifleri aramasını sağlayacaktır.
3. Yaşamınızı tersine çevirebildiğinizi gördükçe, size korkunç bir güven verecektir.
4. Her gün daha fazla büyümenize ve yaşamdan zevk almanıza yardımcı olacak; yeni
alışkanlıklar, yeni standartlar ve yeni beklentiler yaratacaktır.
90 sayfa boş
91
UMURSAYAN BİR DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ
On günlük zihinsel mücadeleye ilk başladığımda, sadece iki gün sürdürebilmiştim. Fakat size
kendim için daha yüksek bir standart belirleyerek başarıncaya kadar direnerek, on günlük
zihinsel mücadeleyi bir yaşamı değiştirme deneyimine dönüştüğünü söyleyebilirim. Çaba
gösterildiğinde, onun bana sağladığı özgürlük düzeyini sizin için de üretebileceğinizi
biliyorum.
Şimdi dilerseniz farklı bir mücadele ve özel bir davetiye sunmak istiyorum.
Bu kitaba kendi sorunlarınızı çözmenin, mutluluğunuzu yaratmanın en iyi yollarından birisini
bizden daha güç durumda olan birilerine yardım etmek fikriyle başlamıştık. Birileri yaşamın
ne kadar zor, problemlerinin çözülemez olduğunu anlattığında, ilk olarak onların alışkanlık
haline getirdikleri zihinsel bakış açılarını kırmalarına yardımcı olurum. Onlardan basit bir
ricada bulunurum; ‘Lütfen problemlerinizi bir ya da iki gün için unutun. Şu andaki
durumunuzdan daha kötü durumda olan birilerini bulunuz ve onlara biraz daha iyi
olabilmeleri için yardımcı olun.’ Derim. Bu önerimden sonra yüzüme bakarak, ‘ Benden daha
büyük sorunu olan kimse yoktur.’ Derler. Şüphesiz bu asla doğru olamaz. İşinizi
kaybetmişseniz, kızını ya da oğlunu kaybeden bir çift bulunuz. Kıt kanaat geçiniyorsanız,
sokaklarda
92
hayatta kalabilmenin mücadelesini yapan birilerini bulun. Bir fırsatı kaçırdığınızdan endişe
ediyorsanız, kötü hava koşullarından korunmak için derme çatma yerlerde yaşayan, sadece
çorba içerek beslenen birilerini bulun. Ne kadar şanslı olduğunuzu hatırlayın.
Dışarıda, şu anki sorunlarınızdan çok daha kötü sorunları olan birden çok kişi bulabilirsiniz.
Onlara yardım etmeniz iki şeye neden olacaktır:
(1) Sorununuzun görünümünü belirleyeceksiniz. Muhtemelen mukayeseli olarak Yükünüz
hafif görünecek ve ilk elde şaşırtıcı derecede cesur kişilerin, kaçınılmaz olarak yaşamın en zor
mücadelelerinde ortaya çıktıklarını göreceksiniz.
Her şeyi daima tersine çevirmenin bir yolu olduğu gerçeğini anlayacaksınız.
(2) Problemi "çözemeseniz" bile, tüm yaptığınız bir başkasıyla ilgilenmek ve onu rahat
ettirmek olsa bile; onu geriye almadan veremeyeceğinizi öğreneceksiniz. Çabalarınızın
ödülünü almaktan söz etmiyorum, en derin insan ihtiyaçlarından birine ulaşmaktan söz
ediyorum; yardım hissine olan ihtiyaç. Temelde cömertçe vererek, asıl insani zevk ve doyumu
hissedeceksiniz.
Peki, bunu nasıl gerçekleştireceksiniz? Zor mu?
Hiçbir şekilde. Önümüzdeki yirmi dört saat içinde ya da en çok bir hafta içinde; hiç
tanımasanız bile bir kişiye küçük bir yardım ve destek veriniz. İsterseniz, yarın yardım
edilmesi gereken birilerini bulabilirsiniz. İşinize giderken ya da gelirken yalnız ve umutsuz
insanlardan birisinin kapısını çalabilir ve gülümseyerek 'Merhaba' diyebilirsiniz. O da bu
buluşmadan sizin kadar memnun olursa, onu samimi bir şekilde kucaklamaya ne dersiniz?
Onunla biraz sohbet etmenizin, sizde ve onda yaratacağı hisleri düşünün.
93
En azından bu size, yaşamın gerçekten ne olduğunu ve kim olduğunuzu hatırlatacaktır. İnsan
tabiatının en asil ve temel ihtiyacı olan, bağlılık ve yardım etme ihtiyacını tatmin edecektir.
Bu sizi bütünüyle değiştirecektir. Bu nedenle zaman ayırın Ve sadece cömertçe vererek,
verilebilecek bu hediyeyi kendinize verin.
Birlikte olduğumuz Süre sona ererken, sizden kişisel olarak bir şey isteyeceğim.
Kendinize iyi bakacağınıza söz verin. Ne kadar iyi olursanız, o kadar çok verebilirsiniz. Daha
da iyisi sadece kendinize bakmanın ötesine geçin. Olağanüstü bir yaşam yaratın. Bu da;
olağan yaşama, biraz kendinizi vakfetmek ve onu sevmek demektir... .
"Yolunuz istediğiniz yere çıksın, rüzgar daima arkanızdan essin. Güneş Yüzünüzü ve
Yağmursa tarlalarınzzdaki toprağı kabartsın ve tekrar karşılaşıncaya kadar,. Tanrı sizi
yumuşak avuçlarında korusun. Tanrı sizinle olsun. "
Hoşça kalın, Tanrı yardımcınız olsun.
- Eski bir İrlanda duası
Anthony Robbins
93 son
Arka kapak yazısı:
Bir dosttan pusulalar, Anthony Robbins’i zirve performansında uluslar arası bir lider yapan
prensipleri, yaşamı değiştiren güçlü araçları; özlü ve kolay anlaşılır bir dille sunmaktadır.
‘’Tonny Robbins modeli; karmaşık insani hareketleri tek, fakat güçlü bir fikre
damıtmaktadır.’’
-James Retfield, 9 Kehanet
‘’ Tonny’nin sıcaklığı ve adanmışlığı; yaşamınızın gerçek yöneticisi ve bu süreçte başka
insanlara da yardımcı olmanız için sizi güdüleyecektir.’’
- Ken Blanchard, 1 dakikalık yöneticinin yazarlarından
- ANTONY ROBBİNS, çok başarılı bir girişimcidir ve dünyanın çeşitli ülkelerindeki
profesyonel takımlara, ülke ve şirket başkanlarına ve kraliyet ailesi üyelerine danışmanlık
yapmaktadır. Kitaplardan, ses ve video kasetlerinden 25 milyondan fazla kişi yararlanmıştır.
Anthony Robbins _ Bir Dosttan Pusulalar
www.kitapsevenler.com
Merhabalar
Buraya Yüklediğimiz e-kitaplar
Görme engellilerin okuyabileceği formatlarda hazırlanmıştır.
Buradaki E-Kitapları ve daha pek çok konudaki Kitapları bilhassa görme engelli
arkadaşların istifadesine sunuyoruz.
Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum.
Ekran okuyucu program konuşan Braille Not Speak cihazı kabartma ekran ve benzeri
yardımcı araçlar
sayesinde bu kitapları okuyabiliyoruz. Bilginin paylaşıldıkça pekişeceğine inanıyorum.
Siteye yüklenen e-kitaplar aşağıda adı geçen kanuna istinaden tüm
kitap sever arkadaşlar için hazırlanmıştır.
Amacımız yayın evlerine zarar vermek ya da eserlerden menfaat temin etmek değildir elbette.
Bu e-kitaplar normal kitapların yerini tutmayacağından kitapları beğenipte engelli olmayan
okurlar,
kitap hakkında fikir sahibi olduklarında indirdikleri kitapta adı geçen
yayınevi, sahaflar, kütüphane ve kitapçılardan ilgili kitabı temin edebilirler.
Bu site tamamen ücretsizdir ve sitenin içeriğinde sunulmuş olan kitaplar
hiçbir maddi çıkar gözetilmeksizin tüm kitap dostlarının istifadesine sunulmuştur.
Bu e-kitaplar kanunen hiç bir şekilde ticari amaçla kullanılamaz ve kullandırılamaz.
Bilgi Paylaşmakla Çoğalır.
Yaşar MUTLU
İlgili Kanun: 5846 Sayılı Kanunun "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler " bölümünde yeralan
"EK MADDE 11. - Ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim
ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaç
güdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü
bir kişi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya
dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill
alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen
izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir şekilde
satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca
bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması
ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde deneme
yayınına geçilmiştir.
T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi İşlem ve Otomasyon Dairesi Başkanlığı
ANKARA
bu kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir.
Tarayan ve Düzenleyen her kimse çok teşekkürler.
verilen emeğe saygı duyarak lütfen bu açıklamalaı silmeyin.
Anthony Robbins _ Bir Dosttan Pusulalar

You might also like