You are on page 1of 44

2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. EKG kaydı yapılırken aktif eloktrodun pozitif ucu sol kola negatif ucu sağ kola yerleştirilerek yapılan
bipolar ekstremite kaydı hangisidir?
A) V1
B) V2
C) DI
D) DII
E) DIII

1-C
Üç Bipolar Ekstremite Derivasyonu
D I. Derivasyon. negatif ucu sağ kola, pozitif ucu ise sol kola bağlanır.
D II. Derivasyon. negatif ucu sağ kola, pozitif ucu ise sol bacağa bağlanır.
D III. Derivasyon. negatif ucu sol kola, pozitif ucu ise sol bacağa bağlanır.
Göğüs Derivasyonlan (Prekordiyal Derivasyonlar)
V1: Sağda sternum ile 4. interkostalin birleşim yeri
V2: Solda sternumla 4. interkostalin birleşim yeri
V3: V2 ve V4 arası
V4: Solda 5. interkostal ile midklaviküler hattın birleşim yeri
V5: 5. interkostal ile ön aksiller çizginin birleşim yeri
V6: 5. interkostal ile orta aksiller çizginin birleşim yeri
Büyütülmüş (Augmented) Ekstremite Derivasyonları: büyütülmüş unipolar kol-bacak derivasyonlarıdır. Bu tür
kayıtta, kol ve bacakların ikisi elektrik dirençler aracılığı ile elektrokardiyografin negatif ucuna, üçüncüsü ise po-
zitif ucuna bağlanır. Pozitif uç sağ kolda iken derivasyona aVR derivasyonu, sol kolda iken aVL derivasyonu, sol
bacakta iken aVF derivasyonu adı verilir.

2. Düz kaslarda kasılmanın durması ve düz kasın gevşemesi için aşağıdaki enzimlerden hansisinin ak-
tive edilmesi gereklidir?
A) Protein kinaz
B) Fosforilaz b
C) Miyozin kinaz
D) Kreatin kinaz
E) Miyozin fosfataz

2-E
Düz kas hücrelerinde bulunan kalmodulin proteini dört kalsiyum iyonu ile reaksiyona girmesi açısından troponi-
ne benzese de, kasılmayı başlatma biçimi yönünden farklıdır. Kalmodulin miyozin çapraz köprülerini aktive ede-
rek kasılmayı başlatır.
1. Kalsiyum iyonları kalmoduline bağlanır.
2. Kalmodulin-kalsiyum kombinasyonu, miyozin kinazla birleşerek onu aktive eder.
3. Miyozin başının hafif zin­cirlerinden biri miyozin kinaza yanıt olarak fosforile olur, kasılma gerçekleşir.
Kasılmanın Durması:Kalsiyum iyon konsantrasyonu düştüğünde, miyozin başının fosforilas­yonu dışında olaylar
otomatik olarak tersine döner. Bu terse dönüş, düz kas hüc­resi sıvısında bulunan miyozin fosfataz enzimine ih-
tiyaç gösterir. Bu enzim düzenleyici hafif zincirden fosfatı ayırır ve kasılma sona erer. Kasın gevşemesi için ge-
rekli zaman, hücredeki aktif miyozin fosfataz miktarı ile belirlenir.

www.tusem.com.tr
2
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

3. Aldosteronun sentezi ve sekresyonunun kontrolünde, aşağıdakidaki faktorlerden hangisi en az


önemlidir?
A) Renin
B) Anjiotensin-ll
C) Plazma sodyum konsantrasyonu
D) Plazma potasyum konsantrasyonu
E) ACTH

3-E
Aldosteronun düzenlenmesinde olası önem sırala­masına göre temel rol oyna­yan dört faktör,
1. Ekstraselüler sıvıda potasyum konsantrasyo­nunun artması aldosteron sekresyonunu önemli ölçüde artırır.
2. Renin-anjiotensin sistem aktivitesinin artması da aldosteron salgısını önemli ölçüde artırır.
3. Ekstraselüler sıvıda sodyum iyon konsantras­yonunun artması aldosteron sekresyonunu çok az azaltır.
4. Ön hipofiz bezinden salgılanan ACTH, aldos­teron sekresyonu için gereklidir ancak salgı hızını kontrol etme
etkisi azdır.

4. Aşağıdakilerden hangisinin mide motor fonksiyonlarını uyarıcı ve pilor pompası aktivitesini artırıcı
etkisi vardır?
A) Kolesistokinin
B) Gastrin
C) GİP
D) Sekretin
E) Enterogastrik reflex

4-B
Gastrin :Mide gerilmesi ve mide içinde bazı tipte besinlerin (özellikle et sindirim ürünlerinin) bulunması antral
mukozadan gastrin salgılanmasına ne­den olur, mide bezlerinden yüksek oranda asidik mide sıvısının salgılan-
masına neden olan güçlü etkilere sahiptir. Gastrin midenin motor fonksiyonlarını da uyarır. En önemlisi, pilor
pompasının aktivitesini artırma etkisidir. Gastrin mide boşalmasının hızlanmasına yardımcı olmaktadır.
Mide Boşalmasını İnhibe Eden Hormonal Feedback
En etkili olanı, kimustaki yağ ve yağ asidlerinin yıkım ürünleri ile monogliseridlerin varlığına cevap olarak duode-
num ve jejunum mukozasında­ki “I” hücrelerinden serbestlenen kolesistokinin (CCK)dir. Bu hormon gastrinin se-
bep olduğu mide motilitesindeki artışı engel­lemek için bir yarışmacı inhibitor gibi hareket eder.
Sekretin başlıca mideden salgılanarak pilordan du­odenuma geçen gastrik aside yanıt olarak duodenumun “S”
hücrelerinden salgılanır. Gastrointes­tinal kanalın hemen hemen tamamında motilite üzerine hafif bir inhibitor et-
kisi vardır.
GIP (Gastrik inhibitor peptid) temel olarak yağ asidleri ve amino asidlere daha az olarak da karbonhidratlara
cevap olarak üst ince barsak mukozası tarafın­dan salgılanır. İnce barsağın üst kısımları gıda ile dolu olduğu za-
man midenin motor aktivitesini inhibe ederek mide içeriğinin duodenuma geçişini yavaşlatır. GIP’in gastrik moti-
liteyi inhibe ettiği bilinmekle beraber, fizyolojik konsantrasyonlardaki başlıca etkisi, pankre­astan insulin sekres-
yonunu stimüle etmektir.
Doudenumdan Kaynaklanan Enterogastrik Si­nir Reflekslerinin Inhibitor Etkisi. Besin duode­numa girdiği za-
man duodenal çeperden kaynakla­nan sinir refleksleri geriye mideye iletilirler ve duodenumdaki kimus hacmi çok
fazla olduğun­da mide boşalmasını yavaşlatır ya da tamamen durdururlar.

5. Aşağıdakilerden hangisi A delta tipi liflerle medulla spinalise iletilen hızlı ağrı liflerinin nörotransmi-
teridir?
A) Bradikinin
B) Prostaglandinler
C) Sertonin
D) Glutamat
E) P maddesi (sustans P)

www.tusem.com.tr
3
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

5-D
Ağrı lifleri arka spinal kökler içinde omuriliğe girerek, arka boynuzlardaki nöronlarda sonlanırlar.
Omuriliğe girişte ağrı sinyalleri,
(1) neospinotala­mik yol A delta tipi lif­lerle
(2) paleospinotalamik yol C tipi liflerle,olmak üzere iki yol ile beyne iletilirler.
Glutamat: A delta Tipi Hızlı Ağrı Liflerinin Nörotransmiteridir. Glutamat merkezi sinir siste­minde en çok kullanı-
lan ve etki süresi genellikle sadece birkaç milisaniye süren eksitatör transmiterlerden biridir.
P Maddesi: C Tipi Sinir Sonlanmalarının Yavaş Kronik ağrının Nörotransmiteridir. P maddesi yavaş serbestlenir
ve saniyeler hatta dakikalarca konsantrasyonunu korur.

6. Nervus lingualis içerisinde seyreden presinaptik parasempatik lifler aşağıdaki ganglionların hangi-
sinde sinaps yapar?
A) Ganglion spinale
B) Ganglion oticum
C) Ganglion pterygopalatinum
D) Ganglion submandibulare
E) Ganglion ciliare

6-D
N. lingualis, n. trigeminus’un (V) n. mandibularis’inin bir dalı olup dilin ön 2/3’lük bölümünden genel duyu alır. Bu
sinir n. facialis’in (VII) dalı olan chorda tympani ile yaklaşık olarak caput mandibula hizasınının altında birleşir.
Chorda tympani’deki parasimpatik lifler, ggl. submandibulare’de sinaps yaptıktan sonra, postganglionik lifleri ile
gl. submandibularis ve gl. sublingualis’e giderek sekresyon yaptırır.

7. Aşağıdaki bölgelerden hangisine ait lenfatik ductus thoracicus’a drene olmaz?


A) Abdomen ve pelvis organları
B) Sol üst extremite
C) Cavitas thoracis’in sağ yarısı
D) Sağ alt extremite
E) Ürogenital sistem

7-C
Ductus thoracicus (Ductus lymphaticus sinister), baş, boyun ve toraksın sağ yarıları, sağ üst ekstremite, sağ
akciğer ile karaciğer’in diyafragmatik yüzü ve sol akciğerin bazali HARİÇ, vücudun geri kalan tüm bölüm-
lerden lenfatik drenajı sağlar. L1 - L2 vertebra seviyesindeki cisterna chylii denilen kese ile başlar. Bu keseye
sağ - sol alt ekstremitelerden (truncus lumbalis dexter ve sinister) ve gastrointestinal sistemden (truncus intesti-
nalis) ana lenf damarları gelir. Ductus thoracicus, sol angulus venosus’a (Pirogow açısı) drene olarak sona erer.
Ductus lymphaticus dexter ise baş, boyun ve toraksın sağ yarıları, sağ üst ekstremite, sağ akciğer ile karaciğer’in
diyafragmatik yüzleri ile sol akciğerin bazal kısmının lenfatik drenajını sağlar. Sağ angulus venosus’a (Pirogow
açısı) drene olarak sona erer.

www.tusem.com.tr
4
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

8. Ayağına pronasyon yaptıramayan kişide hangi sinir felci vardır?


A) N. plantaris lateralis
B) N. tibialis
C) N. peroneus (fibularis) superficialis
D) N. peroneus (fibularis) profundus
E) N. plantaris medialis

8-C
Ayağa pronasyon (dış rotasyon - eversiyon) yaptıran kaslar m. peroneus longus ve m. peroneus brevis’tir, m.
peroneus tertius’ta çok az pronasyon yaptırır. Bu kaslardan m. peroneus tertius, n. peroneus (fibularis) profun-
dus tarafından innerve edilirken, ayağın gerçek pronatörleri olan m. peroneus longus ve brevis n. peroneus (fi-
bularis) superficialis tarafından innerve edilirler.

9. A. hepatica propria aşağıdakilerden hangisinin dalıdır?


A) Truncus coeliacus
B) A. mesenterica superior
C) A. mesenterica inferior
D) A. hepatica communis
E) Aorta abdominalis

9-D
Truncus coeliacus, a. mesenterica superior ve a. mesenterica inferior ile birlikte aorta abdominalis’in dallarıdır.
A. hepatica propria ise a. hepatica communis’in dalıdır.

www.tusem.com.tr
5
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

10. Fossa cubiti’de, en medialde yer alan oluşum, aşağıdakilerden hangisidir?


A) A. brachialis
B) A. ulnaris
C) N. ulnaris
D) N. medianus
E) M. biceps brachii’ nin tendonu

10 - D
Fossa cubiti (dirsek çukuru), tabanı yukarıda tepesi aşağıda üçgen şeklindedir. Bu üçgenin dış sınırını m. brac-
hioradialis, iç sınırını m. pronator teres, tabanını ise her iki epicondylus humeri’yi birleştiren izafi çizgi oluşturur.
Bu üçgenin döşemesini m. brachialis ve m. supinator oluşturur.

Fossa cubiti içinde (medialden laterale doğru)


• n. medianus (en medialde yer alır******)
• a. brachialis
• tendo m. bicipitis brachii
• n. radialis’in r. profundus ve r. superficialis’i bulunur.

11. Sinus rectus aşağıdakilerden hangilerinin birleşmesiyle oluşur?


A) Sinus sagittalis inferior – Sinus sagittalis superior
B) V. interna cerebri (sağ) – V. interna cerebri (sol)
C) V. cerebri magna – Sinus sagittalis inferior
D) Sinus sagittalis superior – Sinus transversus
E) V. cerebri magna – Sinus sagittalis superior

11 - C
Sinus rectus, falx cerebri ile tentorium cerebelli’nin birleşme yerinde bulunur. Önde v. cerebri magna (Galen veni)
ile sinus sagittalis inferior’un birleşmesiyle oluşur. Confluens sinium’a açılır.

www.tusem.com.tr
6
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

12. Aşağıdakilerden hangisi fossa cranii media’da bulunur?


A) Canalis musculotubarius
B) Sulcus sinus petrosus inferior
C) Sulcus sinus sigmoideus
D) Porus acusticus internus
E) İmpressio trigeminale

12 - E
KAFA TABANININ ÜST YÜZÜNDEKİ BOŞLUKLAR
• Fossa cranii anterior: Aşağıda: os frontale’nin pars orbitalis’i, aşağı-ortada: ethmoid kemiğin lamina cribrosa,
crista galli ve for. caecum’u, arkada: os sphenoidale’nin ala minor’ları tarafından sınırlanır.
• Fossa cranii media: Önde: os sphenoidale’nin, ala minor’ları, arkada: pars petrosa’nın facies anterior’u, mar-
go superior partis petrosa ve dorsum sellae ile sınırlıdır.
İçinde: tuberculum sellae, fossa hypophysialis, dorsum sellae, sulcus caroticus, canalis opticus, impressio tri-
geminalis, apertura interna canalis carotici, canalis pterygoideus, for. rotundum, for. ovale, for. spinosum, sulcus
n. petrosi majoris ve minoris bulunur.
• Fossa cranii posterior: En büyük kranial fossa’dır. Önde: os sphenoidale’nin dorsum sellae ve clivus’u ile pars
petrosa’nın arka yüzü ve margo superior partis petrosae, arkada: os occipitale’nin pars squamosa’sı, yanlarda:
os temporale’nin pars squamosa’sı tarafından sınırlanır.
İçinde: For. magnum (kenarlarında sinus marginalis bulunur), for. jugulare, clivus, protuberentia occipitalis in-
terna, sulcus sinus petrosi inferioris, sulcus sinus sagittalis superior, sulcus sinus occipitalis, sulcus sinus trans-
versus, porus acusticus internus, apertura canaliculi vestibuli, canalis hypoglossi bulunur.

Kafa içi fossalarının bağlantıları:


- fissura orbitalis superior, fossa cranii media’yı orbita’ya
- for. rotundum ve canalis pterygoideus, fossa cranii media’yı fossa pterygopalatina’ya
- or. ovale ve for. spinosum, fossa cranii media’yı ossa infratemporalis’e bağlar.

www.tusem.com.tr
7
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

www.tusem.com.tr
8
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

13. Aşağıdaki kranial sinirlerden hangisi dilin innervasyonu ile ilgili değildir?
A) N. Hypoglossus (XII)
B) N. Trigeminus (V)
C) N. Accessorius (XI)
D) N. Facialis (VII)
E) N. Abducens (VI)

13 - E
DİLİN SİNİRLERİ
• Dilin 2/3 ön kısmından, genel duyuyu n. lingualis (n. mandibularis), lezzet duyusunu chorda tympani (n. facia-
lis) alır.
• Dilin 1/3 arka kısmından, hem genel hem de tad duyusunu n. glossopharyngeus alır.
• Epiglottis ve çevresinden duyuyu (n. vagus) alır.
• Dilin somatomotor siniri: N. hypoglossus’tur. Sadece m. palatoglossus, XI. kranial sinirden innerve olur.

14. Akciğer’in en küçük fonksiyonel ünitesine ne ad verilir?


A) Alveoli pulmonis
B) Sacculi alveolares
C) Ductuli alveolares
D) Bronchioli respiratorii
E) Bronkopulmoner segment

14 - E
Her bir akciğerde 10 adet bronkopulmoner segment bulunur. Bu segmentler, akciğer’in anatomik, fonksiyonel ve
cerrahi üniteleridir. Her bir akciğer segmenti yapı ve fonksiyonel olarak diğerlerinden bağımsız ve ayrı bir birim-
dir. Bu segmentlerin her birinin ayrı bir bağ dokusu kılıfları, kendisine ait bronş, damar ve sinirleri vardır. Bu da-
mar ve bronşlar birbirleriyle anastomoz yapmazlar. Bu durum, akciğer cerrahisi sırasında önemli bir avantaj sağ-
lamakta ve gerekiyorsa segmental damar ve sinirler bağlanarak, segmental pneumonektomi yapılabilmektedir.

www.tusem.com.tr
9
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

15. Aşağıdakilerden hangisi vestibuler uyartıların cerebellum’da uğradığı ilk yerdir?


A) Nuc. fastigii
B) Lobulus flocculonodularis
C) Nuc. dentatus
D) Nuc. globossus
E) Nuc. emboliformis

15 - B
Cerebellum, istemli (piramidal, ekstrapiramidal) ve istemsiz tüm hareketlerde otomatik olarak devreye girer. Den-
gemizi sağlamada rol oynar, ancak esas fonksiyonu isteğimiz dışında iskelet kaslarının tonusunu kontrol ederek
sinerjistik ve antagonistik hareketleri koordine etmek ve hareketlerin amaca uygun, koordineli olarak yapılması-
nı sağlamaktır.

Cerebellum’un lobulus flocculonodularis’i vestibuler uyartıların cerebellumda uğradığı ilk yerdir.

Cerebellum’un nucleusları:
- nuc. dentatus (en büyük çekirdektir. Neocerebellum’a aittir). D
- nuc. emboliformis (Paleocerebellum’a aittir). E
- nuc. globossus (Paleocerebellum’a aittir). G
- nuc. fastigii (denge ile ilgilidir) (Archioocerebellum’a aittir). F

16. İntrauterin dönemde yaklaşık 16. günde oluşan, İnsan embriyosunda erken dönemde kan yapımını
üstlenen ve mesanenin gelişimi ile ilişkili olan, mesane büyüdükçe urakusu oluşturan yapı aşağıda-
kilerden hangisidir?
A) Vitellus kesesi
B) Amnion kesesi
C) Blastokist
D) Allantois
E) İç hücre kitlesi ( embriyoblast)

16 - D
Allantois yaklaşık 16. günde vitellus kesesinin kaudal duvarından bağlantı sapına uzanan küçük bir divertikül
olarak belirir. İnsan emb­riyolarında plasenta ve amniyon kesesi allantoisin işlevlerini üst­lendiği için çok küçük bir
yapı olarak kalır. İnsan embriyosunda erken dönemde kan yapımını üstlenir ve mesanenin gelişimi ile ilişkilidir.
Mesane büyüdükçe urakusu oluşturur ve bu da erişkinde ligamentum umbilicalis mediana adını alır. Al­lantoisin
kan damarları umbilikal arterler ve venleri oluşturur.

17. Aşağıdakilerden hangisi bazal laminanın bileşenlerinden değildir?


A- Tip 4 Kollagen,
B- Laminin
C- Enactin
D- Perlakan
E- Elaunin

17 - E
Bazal laminanın 2 komponenti vardır:
1- Lamina Densa; EM da yoğun olarak izlenen (elektron dens) tabaka,
2- Lamina rara (lamina lusida): Elektron geçirgen bir tabakadır, lamina densanın bir yada her iki yanında yer
alır.

www.tusem.com.tr
10
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Bazal Laminanın Bileşenleri:


1- Tip 4 Kollagen,
2- Laminin (glikoprotein),
3- Enactin adlı glikoproteinler
4- Proteoglikanlar (heparan sülfat= perlakan).
Elaunin: Elastik lif sistemininde bulunur. Elastik lif sistemi 3 tip liften (oksitalan, elaunin ve elastik) oluşur. Elas-
tik lif sisteminin yapıları peşpeşe 3 evrede ger­çekleşir. Oluşumun ikinci aşamasında oksitalan mikro lifçikleri-
nin arasına elastin proteininin düzensiz olarak birikerek elaunin liflerini oluşturduğu görülür. Bu yapılar dermis-
teki ter bezlerinin çevresinde bulunur.

18. Oksitalan ve eulanin aşağıdakilerden hangisinde bulunur?


A- Elastik lif sistemi
B- Kolajen lif sistemi
C- Retiküler lif sistemi
D- Bazal lamina
E- Bazal membran

18 - A
Elastik Lif Sistemi 3 tip liften (oksitalan, elaunin ve elastik) oluşur.
Elastik lif sisteminin yapıları peşpeşe 3 evrede ger­çekleşir.
Birinci evrede fibrilin ve çeşitli glikoproteinlerin oluşturduğu mikro lifçik demetlerinden olu­şan bir lif olan oksi-
talan ortaya çıkar. Fibrilin elastinin top­lanması için gereken katlanma ile ilişkili proteindir. Hatalı fibrilin, parçalı
elastik lifçiklerin oluşmasına yol açar. Oksitalan lifler gözün zonula liflerin­de ve dermisin elastik sistemi bazal la-
minaya bağladığı böl­gede bulunabilir. Oluşumun ikinci aşamasında oksitalan mikrolifçiklerinin arasına elastin
proteini düzensiz olarak birikerek elaunin liflerini oluşturur. Bunlar dermisteki ter bezlerinin çevresinde bulunur.
Üçüncü aşamada elastin, lif demetleri­nin ortasını dolduruncaya dek artarak birikir ve daha sonra bunları ince bir
mikrolifçik kılıf sarar. Elastik lifler, elastik lif sisteminin en yaygın bileşenidir.

19. Karaciğer gibi hemopoetik organlar için spesifik olan kapiller yapısı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sürekli Kapilerler
B) Diyaframlı Pencereli (viseral) kapilerler
C) Diyaframsız pencereli Kapilerler
D) Aralıklı sinüzoidal Kapilerler
E) Somatik Kapilerler

19 - D
Kan kapillerleri endotel tabakası ve bazal laminanın sürekliliğine göre 4 farklı tipte olur;
1- Sürekli yada somatik Kapilerler : Duvarlarında pencere (fenestra) bulunmaması ile özellik kaza­nır, sıkı bağ-
lantılarla bağlanmış endotel örtüsü, devamlı bir bazal lamina, perisitler ve ince bir bağ dokusu kılıfı içeren da-
marlardır. Bu tip kılcal kan damarları, kas dokusunda, bağ dokusunda, ekzokrin bezlerde ve sinir dokusunda
bulunur.
2- Pencereli ya da viseral kapilerler : Endotel hücreleri­nin duvarlarında, hücre zarından daha ince bir perde
(diyafram) ile örtülü büyük fenestrateler bulunur. Pencereli kapilerlerin bazal laminası süreklidir. böbrek, ba-
ğırsak, endokrin bezler gibi kan ile doku arasında madde değişiminin hızlı olduğu dokular­da bulunurlar.
3- Diyaframsız pencereli Kapilerler: Böbrek glomerülü için spesifiktirler. Bu tip kapilerde kan ile doku ara-
sında kapiler penceresinin hemen altında bulunan kesintisiz ve çok kalın bir bazal lamina bulunur. Podosit
ayakçıklarıyla birlikte filtrasyon bariyerinin önemli bir bileşenini oluştururlar.
4- Aralıklı sinüzoidal Kapilerler: Ağırlıklı olarak karaciğer, kemik iliği, dalak ve lenf nodları gibi hemopoi-
etik organlarda bulunur. Kapilerlerin duvar yapısı doku ile damar arasında alış verişe elverecek şekilde gev-
şek, endotel hücreleri arasında boşluklar vardır, bazal lamina kesintilidir.

www.tusem.com.tr
11
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

20. İntegrinlerle hücre dışı matriksin ve hücre iskeleti elemanlarının etkileşimini düzenleyen hücre içi
proteinler aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kateninler
B) Selektinler
C) Kaderinler
D) İntegrinler
E) Vinkülinler

20 - E

Hücreler, hücre dışı matriks bileşenleriyle kolajene, fibronektine ve laminine bağlanan hücre yüzey molekülle-
ri (matriks reseptörleri) aracılığıyla etkileşir. Bu reseptörler integrinlerdir. Plazma membranı, integrinler deni-
len transmebran proteinler içerir. İntegrinler sitoplazmik iskelet flamentlerine ve hücre dışı moleküllere bağlıdır.
Bu bağlantılar yoluyla, sitoplazma ile hücre dışı matriks arasında, her iki yönde, sürekli bir alışveriş sağlanır. İn-
tegrinlerin, başta aktin mikrofilamanları olmak üzere hücre iskeletiyle etkileşmesi gerekir. İntegrinlerle hücre dışı
matriksin ve hücre iskeleti elemanlarının etkileşimini paksilin, vinkülin ve talin gibi hücre içi proteinler düzenler.

21. Gram negatif bakterilerin duvarında aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?


A) Polisakkarid
B) Lipid A
C) Por
D) Lipoteikoik asid
E) Periplazmik aralık

21 - D
Gram pozif bakterilerin duvarında kalın bir peptidoglikan ve teikoik asit molekülleri bulunur. Sadece Gram pozitif
bakterilerde bulunan teikoik asit ribitol fosfat ve gliserol fosfat moleküllerinden oluşur. Antjeniktir. Bakterinin he-
def dokuya tutunmasını sağlar. Ayrıca bakteriyofajların tutunma yeridir. Gram negatif bakterilerde ise içten dışa

www.tusem.com.tr
12
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

doğru sırasıyla peptidoglikan, lipoprotein, dış zar (içte fosfolipid, dışta lipopolisakkarid) bulunur. Lipopolisakkarid
tabakanın lipid kısmı (lipid A) endotoksin, polisakkarit kısmı ise somatik antijendir (O antijeni). Dış zar üzerinde
besin maddelerinin ve antibiyotiklerin hücre içine girişini sağlayan porlar ve hedef dokuya tutunmayı sağlanay pi-
luslar bulunur. Hücre zarı ile dış zar arasındaki boşluğa periplazmik aralık denir. Bu boşlukta gram negatif bak-
terilerin betalaktamaz ve diğer ilaç direnç enzimleri bulunur.

22. Sadece Gram negatif bakterilere etkili olup Gram pozitif bakterilere ve anaeroplara etkili olmayan ve
diğer betalaktamlarla çarpraz alerjik reaksiyona neden olmayan betalaktam antibiyotik aşağıdakiler-
den hangisidir?
A) Aztreonam
B) Amoksisilin
C) Sefuroksim
D) İmipenem
E) Sefazolin

22 - A
Betalaktam antibiyotikler dört gruba ayrılırlar. Penisilinler, sefalosporinler, monobaktamlar ve karbapenemler.
Monobaktam grubunda yalnızca aztreonam bulunur. Aztreonam gram pozitf bakterilere ve anaerpolara etki et-
mez. Gram negatiflere (Pseudomanas dahil) ileri derecede etkilidir. Diğer betalaktamlarla çarpraz allerij yapmaz.
Pahalı bir antibiyotiktir. Bu nedenle ilk seçenek olarak kullanılmaz. Nefrotoksisite ve ototoksisiteden çekinilen
hastalarda aminoglikozitlere alternatif olarak kullanılır.

23. Aşağıdaki bakteri virulans faktörlerinden hangisinin sentezi bakteriyofaj aracılığıyla kodlanır?
A) Clostridium perfringens alfa toksin
B) Pseudomonas toksini
C) Bacillus cereus’un ısıya dirençli toksini
D) Fetunoz toksini
E) Botulizm toksini

23 - E
Bakteriyi enfekte eden virüslere bakteriyofaj denir. Bakteriyofajlar Gram pozitif bakterilerin teikoik asidine, Gram
negatif bakterilerin ise dış membranına (por, polisakkarid somatik antijen) tutunarak bakteriyi enfekte ederler. Faj
bazen bakterinin içinde çoğalırken bakteriyel kromozomdan kopardığı parçayla birlikte bakteri dışına atılır (litik
enfeksiyon). Daha sonra başka bir bakteriyi enfekte ettiğinde ilk bakteriden aldığı genleri başka bir bakteriye akta-
rır (lizojenik enfeksiyon). Bu olaya transdüksiyon denir. Aktarılan genler bazen antibiyotik direncini bazen de tok-
sin yapımını kodlayabilir. Bakteriyofajla kodlanan bakteri toksinleri ise Difter ve ,Botulismus toksinleri,Stafilokok
toksinleri (TSST-1), Streptokok toksinleri (eritrojenik toksin), Verotoksin, Şigatoksin ve Kolera toksinidir.

24. Bakteriyel ekzotoksinlere karşı aşağıdakilerden hangisi korunma sağlar?


A) Antikorlar
B) Sitotoksik T lenfositler
C) Eozinofiller
D) Kompleman
E) Nötrofiller

24 - A
Antikorlar bakteri toksinlerini ve virüsleri nötralize ederler (toksin ve virüslere bağlanarak onların hedef hücre-
ye bağlanmasını inhibe ederler) ve daha kolay fagosite olmalarını sağlamak üzerek bakterileri opsonize ederler.
Tsitotoksik ve NK hücreler virüsle enfekte hücreleri, tümör hücrelerini ve greft hücrelerini öldürürler. Her ikisi
de perforin ve granzim salglarlar. Perforin hedef hücre zarında delikler açar, Granzim ise açılan deliklerden gire-
kek apoptozu tetikler. Yine bu iki hücrede bulunan FasL, enfekte hücre yüzeyindeki Fas molekülleri ile birleşerek
hedef hücreyi apoptoza yönlendirir.

www.tusem.com.tr
13
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Eozinofiller Helmintlere karşı gelişen Antikora bağımlı sitotoksisitede görev alarak helmintlerin ölümüne neden
olurlar. Ayrca histaminaz salgılayarak tip 1 aşırı duyarlılığı baskılamaya çalışırlar.
Kompleman (C5b6789 kompleksi) hedef hücre yüzeyinde delikler açarak lizise neden olur. Ayrıca fagositozu ko-
laylaştırır (C3b). Komplemanın diğer etkileri ise nötrofil kemotaksisi, damarlarda geçirgenlik artışı, vazodilatas-
yon, bronkospazdır (C3a, C5a).
Nötrofilller ise bakterileri fagosite ederler

25. Tip 4 aşırı duyarlılıkta rol almayan hücre aşağıdakilerden hangisidir?


A) Monosit
B) T lenfosit
C) Plazma hücresi
D) Langhans dev hücreleri
E) Makrofaj

25 - C
Gecikmiş tip aşırı duyarlılık Th lenfosit ve makrofaj aracılığıyla gerçekleşir. Th lenfositten salınan gama interfero-
nun etkisiyle makrofajlar epiteloid hücreleri ve Langhans dev hücrelerini oluştururlar. B lenfositlerle ilişkisi yoktur.
Gecikmiş tip aşırı duyarlılık örnekleri Kontakt dermatit, PPD testi ve Jones-Mote reaksiyonu örnek olarak veri-
lebilir. Diğer örnekler ise post enfeksiyöz viral ensefalitler, doku reddi, tüberküloz, sarkodioz, lepra, sifiliz, Crohn
hastalığı, id reaksiyonu ve şistozomiyazdaki granülomlardır.

26. Konjüge edilmemiş pnömokok, menengokok aşıları gibi kapsül aşıların bıraktığı bağışıklığın daha za-
yıf olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Protein yapıda olmaları
B) T lenfositlerine non spesifik etki etmeleri
C) Atenue aşı olmaları
D) Formaldehid ile inaktive edilmeleri
E) Düşük molekül ağırlıklı epitop içermeleri

26 - E
Polisakkaridler düşük molekül ağırlıklı epitop içerdikleri için tek başlarına zayıf antijenik uyarı yaparlar. Bunlar Th
lenfositleri uyarmadan B lenfositleri uyardıkları için T hücresinden bağımsız antijen olarak nitelendirilirler. B len-
fositleri Th yardımına ihtiyaç duymadan doğrudan uyarabilirler fakat bu uyarı zayıf olur. Sadece Ig M yapımına
neden olurlar, Ig G sentezini uyaramazlar. Bu dezavantajlarını ortadan kaldırmak için proteinlerle (örneğin difte-
ri toksoidi ile) konjüge edilirler. Birlikte bulundukları protein molekülü T lenfositleri uyararak IL-4, IL-5 ve IL-6 sa-
lınmasına neden olur. Bu sayede antikor üretimi güçlenir.

27. Üçüncü derecede ağır yanıkları olan bir hastanın derin doku biyopsisinde üretilen Gram negatif, non fermen-
tatif, oksidaz pozitif bakteri üretilmiştir.
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Stenotrophomonas
B) Acinetobacter
C) Pseudomonas aeruginosa
D) Klebsiella
E) Burkholderia
27 - C
Yanık yarasında en sık enfeksiyon etkeni P. aeruginosa’dır. Pyosyanin nedeniyle yeşil pü yapar. Bu pigmenti sa-
dece P. aeruginosa oluşturabilir. Non fermentatif hareketli ve oksidaz pozitif bir bakteridir. Alginate içeren kap-
sülü sayesinde biyofilm tabaka oluşturabilir. Tedavide piperasilin(en etkili penisilin), seftazidim (en etkili seflalos-
porin), aztreonam, karbapenemler, siprofloksasin (en etkili kinolon) tek başlarına veya tobramisin ve amikasinle
(en etkili aminoglikozidler) kombine edilerek kullanılır. Tek başına aminoglikozid verilirse tedavi sırasında direnç
gelişir. Kapsüllü kökenlerin oluşturduğu biyofilm tabaka tedavinin zorlaşmasına ve uzun sürmesine neden olur.

www.tusem.com.tr
14
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Acinetobacter non fermentatif bakteridir. Oksidaz negatif ve hareketsiz olmasıyla pseudomonastan kolayca ayrı-
lır. Non fermentatif diğer iki bakteri Stenotrophomonas (oksidaz negatif) ve Burkholderia’dır (oksidaz pozitif). Ste-
notrophomanas doğal karbapenemaza sahip olduğundan karbanepenemlere dirençlidir.

28. Hemolitik üremik sendrom, kanlı mukuslu ishal geçiren çocuğun dışkısında yapılan incelemede bol lökosit
görülmüş, dışkı kültüründe ise laktoz negatif, hareketsiz basiller üretilmiştir.
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yersinia enterocolitica
B) Campylobacter jejuni
C) Enterohemorajik E. coli
D) Plesiomonas shigelloides
E) Shigella dysanteriae

28 - E
O 157: H7 EHEC’in verotoksini HÜS’e neden olur. Bakterinin diğer bir adı verotoksijenik E. coli’dir (VTEC). Sor-
bütolü fermente etmemesi ile diğer E. coli türlerinden ayrılabliri. Özellikle antibiyotik verilen çocuklarda HÜS ris-
ki artar. Verotoksin bakteriyofajla kodlanan bir ekzotoksindir. Sığırın dışkısından kesim sırasında hayvanın etine
bulaşır. Az pişmiş hamburger yiyenlerde ishal yapar. Vero hücrelerinde sitotoksik etki gösterir. Ancak E. coli ha-
reketli ve laktoz pozitif bir bakteridir. S. dsyanteriae ise hareketsiz ve laktoz negatif bir bakteridir. Salgıladığı şi-
gatoksin sayesinde tıpkı EHEC gibi hemolitik üremik sendroma neden olabilir.

29. Aşağıda belirtilen bakteri - yaptığı hastalık eşleşmelerinden hangisi yanlıştır?


A) Koagülaz negatif stafilokok - Şant enfeksiyonu
B) Streptococcus agalactiae - Yenidoğan pnömonisi
C) Clostridium perfringens - Besin zehirlenmesi
D) Koagülaz pozitif stafilokok – Brodi absesi
E) Clostridium difficile - Klostridyal miyonekroz

29 - E
Koagülaz negatif stafilokoklar slime faktörü ile yabancı cisimlerde biyofilm tabakası oluşturarak antibi-
yotik tedavisine çok zor cevap veren yabancı cisim enfeksiyonlarına neden olurlar. Bu tür enfeksiyonlarında ge-
nellikle yabancı cismin çıkarılması gerekir.
S. agalactiae yenidoğanda en sık enfeksiyon etkenidir. Yaptığı pnömoniyi klinik ve radyolojik olarak hyalen
membran hastalığından ayırmak mümkün değildir. Bu nedenle yenidoğandaki her respriatuar distres sendromun-
da B grubu streptokoklara etkili antibiyotik verilmelidir.
Clostridium perfringens enterotoksini ile et kaynaklı sulu ishale neden olur.
Koagülaz pozitif stafilokoklar (Staphylococcus aureus) osteomyelitin ve kemikteki Brodi apsesinin en sık et-
kenidir.
C. difficile antibiyotikle ilişkili ishal ve pseudomembranlı kolit etkenidir. Klostridyal miyonekrozun (gazlı gangren)
etkenleri ise Clostridium perfringens, C. septicum, C. fallax, C. novyii ve C. histolyticum’dur.

30. Kronik bir süpüratif deri enfeksiyonu olan aktinomiçetomanın en sık etkeni hangisidir?
A) Nocardia asteroides
B) Actinomyces israili
C) Nocardia brasiliensis
D) Staphylococus aureus
E) Streptococus pyogenes

www.tusem.com.tr
15
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

30 - C
Nocardia cinsi aktinomiçesten farklı olarak aerobtur. Aerop olduğu için katalaz pozitiftir. Normal florada yoktur.
Çevrede özellikle toprakta bol miktarda bulunur. EZN boyama ile zayıf olarak aside dirençli (asid fast) boya-
nır. Bu nedenle modifiye kinyon boyama ile boyanır. Fırsatçı patojendir. İmmün süprese hastalarda hastalık ya-
par.Nocardia asteroides akciğerlerde kaviter lezyonlara ve % 30 hastada beyin abselerine neden olur. Nocar-
dia brasiliensis ise travma sonucu deriden girmesi ile lokalize cilt ve cilt altı enfeksiyonlarına (miçetoma) neden
olur. Nokardiyaya bağlı mycetomanın en sık etkeni N. brasiliensis’tir. Tedavide kotrimoksazol (trimetoprim-
sülfometoksazol) IV yoldan kullanılır. IV kotrimoksazol endikasyonları nokardiyoz ve Stenotrophomonas
maltophilia enfeksiyonlarıdır.

31. Uzun süreli mekanik ventilasyonda olan ve daha önceden antibiyotik tedavisi almış bir hastada ventilatör-
le ilişkili pnömoni gelişmiştir. Kan kültüründe Gram negatif, non fermentatif, oksidaz negatif, hareketli ba-
sil üretilmişitir. Yapılan antibiyogramda bakterinin karbapenemlere, kinolonlara ve aminoglikozidlere direnç-
li, kotrimoksazole duyarlı bir bakteri üremiştir.
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Moraxella catarrhalis
B) Stenotrophomonas maltophilia
C) Burkholderia cepacia
D) Acinetobacter baumanii
E) Pseudomonas aeruginosa

31 - B
P. aeruginosa non fermentatif, hareketli oksidaz pozitif Gram negatif basildir. Yoğun bakım hastalarında en sık
pnömoni etkenidir. Özellikle alginat içeren kapsülü sayesinde biyofilm tabaka oluşturarak mekanik ventilatöre
bağlı ve antibiyotik tedavisi alan hastalarda pnömoni yapar. Tedavide etkili antibiyotikler piperasilin, seftazidim,
sefoperazon, karbapenemler, aztreonam, siprofloksasin ve aminoglikozidlerdir.
Moraxella catarrhalis KOAH alevlenmelerine ve alkoliklerde pnömoniye yol açan Gram negatif koktur. Oksidaz
ve DNAse enzimlerinin olması önemli özellikleridir.
Stenotrophomonas (oksidaz negatif) ve Burkholderia (oksidaz pozitif) hastane enfeksiyonlarına yol açarlar.
Bunlar Pseudomonas gibi non fermentatif Gram negatif basildir. Burkholderia’nın pseudomonastan ayrımında 42
C’de üremeye bakılır (Pseudomonas 42 C’de ürer, Burkholderia üremez). Stenotra phamanus doğal karbapene-
maz enzimi sayesinde imipeneme direnç gösterir.
Acinetobacter ise mekanik ventilatöre bağlı hastalarda pnömoni ve diğer hastane enfeksiyonlarına yol açan non
fermentatif Gram negatif basildir. Pseudomonas’tan farkları hareketsiz olması ve oksidaz enziminin bulunmama-
sıdır. Bir çok antibiyotiğe dirençlidir. Sulbaktamla tek başına tedavi edilebilir. Pseudomonas ve Acinetobacter cin-
si bakterilere pan rezistan demek için kolistine de (polimiksin E) dirençli olduklarını göstermek gerekir.

32. Endokarditi olan bir hastanın kan kültüründe kanlı agarda alfa hemoliz yapan koloniler üremiştir. Bu koloni-
lerden yapılan incelemelerde bakterinin katalaz negatif Gram pozitif diplokok olduğu görülmüştür. Bakterinin
optokine dirençli olduğu, safrada erimediği, %6.5’lik NaCl’de ürediği ve PYR pozitif olduğu saptanmışıtr.
Bu hastada etken olarak öncelikle aşağıdaki bakterilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Enterococcus faecalis
B) Streptococcus pneumoniae
C) Staphylococcus aureus
D) Viridans streptokoklar
E) Streptococcus salivarius

32 - A
Bakteri Gram pozitif olduğuna göre Streptokok, stafilokok veya enterokok olabilir. Ancak katalaz negatif olduğun-
dan stafilokok olamaz. Pnömokoklar safrada eridileri ve optokine duyarlı oldukları için kolayca ekarte edilebilir.
Viridans streptokoklar (S. mitis, salivarius, sanguis ve mutans) da optokine dirençli ve safrada erimezler ancak
yüksek tuz yoğunluğunda üreyemezler, üstelik PYR negatiftirler.

www.tusem.com.tr
16
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Enterokoklar dışkı florasında bulunurlar. Genellikle non (gama) hemolitik (nadiren alfa veya beta hemoliz yapa-
bilirler), Katalazları negatif, Gram pozitif kok şeklinde bakterilerdir. Katalazları negatif olduğu için, besiyerinde-
ki katalazı kullanırlar. Bu nedenle streptokoklar gibi sadece kanlı besiyerinde ürerler.
En sık E. faecalis ile infeksiyon olur. E. faecium daha az görülür fakat vankomisine genellikle dirençlidir.
% 6, 5 NaCl içeren besiyerinde ve 10-45 °C’de üreyebilirler. 60 °C’de 30 dakika canlı kalırlar. % 40 Safra-
eskülin agarda ürerler. Eskülini ve PYR’yi hidrolize ederler.
Enterokoklar toplum kökenli endokardit yapabilirler. Bu özellikle kapak bozukluğu olan kişilerde subakut endokar-
dit şeklinde görülür. Ürogenital girişim sonrasında meydana gelen endokardit vakalarında en muhtemel et-
ken enterokoktur. Enterokok endokarditlerinde kolon kanseri varlığı araştırılmalıdır.
Enterokok enfeksiyonlarının %60’ı nozokomiyaldir. En sık yaptıkları hastalık nozokomiyal üriner enfeksiyon
olup genellikle üriner katater ile ilişkilidir. Ayrıca katater kaynaklı bakteriyemi ve sepsis, cerrahi alan enfeksiyo-
nu yapabilir. Hastane kaynaklı enfeksiyon yapan enterokoklarda vankomisin direnci, toplum kökenlilere göre çok
daha yüksektir.

Enterokok enfeksiyonlarında ilk seçenek ilaç ampisilindir. Listeria ve enterokoklarda ampisilin, penisilin G’den
daha etkilidir.
Enterokoklar intrensenk antibiyotik direncinin en çok görüldüğü bakterilerdir. Penisiline (ampisiline) dirençli kö-
kenlerde vankomisin verilir. Vankomisine en çok direnç geliştiren bakteriler enterokoklardır (özellikle E.
faecium). En çok Van A tipi direnç görülür. Bu durumda teikoplanine de direnç gelişmiştir. Direncin nedeni
D-alanil-D-alanin yerine farklı pentapeptid öncüllerinin (D-alanil-D-laktat vs) sentezlenmesidir.

Vankomisine dirençli enterokok (VRE) enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılabilecek ilaçlar streptograminler-


den kinupristin-dalfopristin, linezolid ve tigesiklindir.

33. Aşağıdakilerden hangisi Bordatella pertussis’in virülans faktörlerinden değildir?


A) Flamentöz hemaglutinin
B) Marsein
C) Dermonekrotik toksin
D) Trakeal sitotoksin
E) Adenilat siklaz toksin

33 - B
Boğmaca ekzotoksin ile hastalık oluşturur. Boğmaca toksini adenilat siklazı aktive ederek etki gösterir.
Flamentöz hemaglütinin (fimbria) dokuya tutunmayı sağlar.
Dermonekrotik toksin doku hasarı ve iskemiden sorumludur.
Trakeal sitotoksin siliyer felç yaparak mukosilier transportu bozar.
Bakteri Pertussis toksini sayesinde paroksismal öksürük nöbetlerine neden olur. Bu toksinin üç komponenti var-
dır. Histamine duyarlılaştırıcı faktör bronkospazma neden olur. Adacık aktive edici faktör hipoglisemi yapar. Len-
fosit geliştirici faktör ise lenfositoza neden olur. Boğmaca toksini ADP ribozilleme yoluyla adenilat siklazı aktive
eder. Bu ise hücre içindeki cAMP’yi artırarak sıvı elektrolit sekresyonuna dolayısıyla solunum yolu sekresyonla-
rında artışa neden olur. Toksinin diğer etkileri fagositozun bozulması ve siliya tahribatıdır. Böylece sekresyonlar
akciğerde birikerek 25-30 kere peş peşe öksürük nöbetlerine neden olur. 15 gün boyunca öksürük nöbetleri olan
bir çocuk öksürük sonrası kusuyorsa veya iç çekiyorsa klinik olarak boğmaca tanısı konur ancak kesin tanı na-
zofarinks sürüntüsünde etkenin üretilmesi ile konur. Hem fagositozun hem de mukosiliyer transportun bozulma-
sı pnömoni gelişmesine yol açar. Boğmacalı çocuklarda en sık komplikasyon ve boğmacadan ölümün en sık ne-
deni pnömonidir.

Marsein ise kırmızı renkli pigment olup Serratia marcessens’te bulunur.

www.tusem.com.tr
17
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

34. Aşağıdakilerden hangisinin tedavisinde maravirok kullanılır?


A) HSV
B) EBV
C) VZV
D) HIV
E) CMV

34 - D
HIV Th lenfosit ve makrofajlardaki (beyinde mikroglia) CD4 reseptörlerine tutunur. Tutunmayı sağlayan HIV’in gp
120 molekülleridir. gp 41 molekülleri ise füzyon yaparak hücre içine girmeden sorumludur. Enfuvirtid füzyonu ön-
ler. Virüs hücre içine girerken ayrıca CXCR4 ve CCR5 koreseptörlerine tutunur. Tedavide kullanılan maravirok
CCR5 antagonistidir. Hücreye füzyonla giren virüs sitoplazmada RNA bağımlı DNA polimeraz (ters transkriptaz)
aracılığıyla RNA’dan DNA sentezletir (ters transkripsiyon). RNA:DNA hibridi oluşur. Oluşan bu DNA çekirdeğe gi-
derek konak hücre genomuyla integraz aracılığıyla bütünleşir (integrasyon). Raltegravir integrazı inhide eden an-
tiretroviral ilaçtır. Daha sonra bu DNA’dan genomik RNA ve mRNA oluşur (Transkripsiyon). Sitoplazmada kap-
sidin içine viral genomik RNA girer (progeni). Daha sonra kapsid proteinleri proteaz enzimleri ile kırpılır ve virüs
hücre dışına tomurcuklanarak çıkar.

35. Prionlar ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) Protein yapıda olmalarına rağmen proteazlara dirençlidirler
B) Normal prionlar alfa helikal yapılıyken, patolojik prionlar beta katlantılıdır
C) Patolojik prionlar, normal prionları da patolojik prionlara dönüştürürler
D) Nöronlarda vakuolizasyon ve amiloid plak oluştururlar
E) Konakta güçlü bir immünolojik yanıta yol açarlar

35 - E
Prionlar Creutzfeld-Jacob hastalığı, Kuru, Gertmann-Strausler-Scheinker hastalğı, Bovin spongioform ensefa-
lit (Deli dana) ve Fatal ailesel insomnia etkenidirler. Sporadik olarak meydana gelebildikleri gibi ailesel bir kalı-
tım da görülebilir.
PrPc (normal prion proteinleri) aslında sağlıklı hücrede doğal olarak üretilen proteazlara duyarlı proteinlerdir.
PrPsc ise patolojik prionlardır. İlk defa Scrapi hastalığının etkeni olarak saptandıkları için PrPsc veya proteazlara
rezistan oldukları için PrPres harfleri ile gösterilirler. PrPc ile PrPsc arasındaki fark konformasyon farkıdır. PrPc
alfa heliks yapısında iken PrPse beta katlantılar gösterir.
Patolojik prionlar PrP c’nin serbest hale geçmesini ve PrP sc’ye dönüşmesini sağlar. Bu olay sürekli devam eder
ve sentezlenen PrP sc’ler nöronlar içinde internalize olarak vakuolizasyona, spongioform görüntüye neden olur.
Prionlar sadece protein kılıftan oluşan infeksiyöz moleküller olup nükleik asit içermezler. Protein oldukları halde
proteinazlar, formaldehide ve kaynatılmaya dayanıklıdırlar.
Prionlar insanlara, kornea transplantasyonu, sterilize edilmeyen cerrahi aletler, beyin elektroları, büyüme hormo-
nu, gonadotropin ve enfekte etlerin yenilmesi ile bulaşır.
Beyinde amiloid birikimine neden olurlar. Birkaç ay içinde ölümle sonuçlanırlar.
Protein yapıda oldukları halde enfeksiyon yaptıklarında kendilerine karşı antikor oluşmaz. Bundan dolayı serolo-
jik tanıları yoktur. Hiçbir immün cevap oluşmaz. İnflamasyona ve interferon cevabına neden olmazlar. Bu durum
vücud proteinleri ile olan benzerliklerine bağlanmıştır. Nükleik asid içermedikleri için PCR gibi moleküler yöntem-
lerle de tanımlanamazlar. Tanı beyin biyopsisi ile konur. Tedavileri yoktur

36. Kabakulakta en sık görülen komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir?


A) Sağırlık
B) Pankreatit
C) Meningoensefalit
D) Guillian Barre sendromu
E) Pnömoni

www.tusem.com.tr
18
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

36 - C
Kabakulak virüsü paramikzovirüslerdendir. F (füzyon) proteini içerdiğinden hücre içine girişi diğer zarflı virüsler-
de olduğu gibi füzyon ile olur. Çok çekirdekli dev hücre oluşturabilir.
En sık görülen komplikasyonları menenjit (puberte öncesi) ve orşittir (puberte sonrası) .
Vakaların yarısında BOS’ta hüce artışı vardır ancak klinik menenjit hastaların % 10-20’sinde görülür. Menenjit
selim seyirlidir.
Orşit genellikle tek taraflıdır ancak puberte sonrası görüldüğünde eğer iki taraflı ise kısırlığa neden olur.
Pankreatit, ooforit görülebilir. Post enfeksiyoz ensefalomiyelit nadir görülür fakat ciddi seyreder. Sinirsel tipte tek
taraflı kalıcı sağırlık yapabilir. EKG bozuklukları ve böbrek fonksiyonlarında hafif bozukluklar görülebilir.
Gebeliğinde kabakulak geçiren annelerin bebeklerinde endokardiyal fibroelastoz görülebilir. Klinik bulgu-
lar belirmeden 7 gün önce ve 5 gün sonrasına kadar tükrükte virüs bulunur ancak bulaştırıcılık parotis şişme-
sinin 1 gün öncesi ve 3 gün sonrası arasıdır. İdrarda ise klinik bulgulardan 14 gün sonrasına kadar virüs izo-
le edebilir.
Hastalık yalnız bir kez geçirilir, ömür boyu bağışıklık bırakır.
Anneden geçen antikorlar çocuğu 6 ay korur.
Korunmada canlı zayıflatılmış aşı kullanılır. İmmün globulinlerin etkisi zayıf olduğu için pasif bağışıklığın
kabakulaktan korunmada yeri yoktur. Aşı, 15. ayda kızamık ve kızamıkcık aşıları ile birlikte cilt altına tek doz
olarak uygulanır. 4-6 yaş arasında bir rapel önerilir. Canlı aşı olduğu için hamilelere, kanserlilere, immün yet-
mezliklilere verilmez. Ayrıca embriyonlu yumurtadan elde edildiği için, yumurta ve neomisin allerjisi olanla-
ra da uygulanamaz.

37. Sporothrix schenkii’ye bağlı lenfokutanöz enfeksiyon tedavisinde aşağıdakilerden hangisi kullanılır?
A) Lipozomal amfoterisin B
B) Amphoterisin B
C) Terbinafin
D) Potasyum iyodür
E) Flukonazol

37 - D
S. schenkii gül ve diğer bitkilerde yaşayan dimorfik bir mantardır. İnsan florasında bulunmadığı için kültürde üre-
tilmesi kesin tanı koydurur. Diken batmasıyla bulaşan ülser, püstül ve lokalize LAP ile seyreden bir hastalıktır
(Gül bahçıvanı hastalığı). En sık lenfokütanöz formu görülür. İnfeksiyon yerinde tipik olarak ağrısız, eritematöz
subkutan nodüller gelişir. Lenfatik yayılım sonucu lenf damarları kalın olarak ele gelir. Kronik mikotik lenfanjit et-
kenidir.
Kültürde üretildiğinde çiçek demeti (kasımpatı) veya rozet görünümü tipiktir.
KOH mantar hastalıklarının tanısında, KI ise sporotrikoz tedavisinde kullanılır. Ancak iyodizm yan etkileri nede-
niyle itrakonazol’ü ilk seçenek olarak önerenler de vardır.

38. Aşağıdaki yöntemlerden hangisi candida türlerini ayırmada kullanılmaz?


A) Karbonhidrat fermentasyonu
B) Karbonhidrat asimilasyonu
C) Fenol oksidaz pozitifliği
D) Klamidospor oluşumu
E) Germ tüpü oluşumu
38 - C
Candida cinsi mantarların ayrımında karbonhidratların fermentasyonu ve asimilasyonu yanında klamidospor ve
germ tüpü oluşumu incelenir. Sadece Candida albicans ve Candida dubliniensis germ tüpü ve klamidospor oluş-
turabilir. C. glabrata haricindeki tüm türler pseudohif oluşturabilir. Pseudohif oluşumu kandidanın hastalık yaptı-
ğını gösterir. Kapsüllü tek mantar Cryptococcus neoformans’tır. Bu kapsül çini mürekkebi (nigrozin) ile veya mü-
sikarmin (müsin) boyası ile gösterilebilir. Ayrıca polisakkarid kapsül antijenleri lateks testi ile de gösterilir. Bu
mantarın diğer bir özelliği fenol oksidaz enzimi sayesinde melanin sentezlemesidir. Böylece melaninin içine giz-
lenerek immün sistemden kaçabilir.

www.tusem.com.tr
19
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

39. Aşağıdaki parazitlerden hangisinin Auerbach pleksusunu tutarak mega özofagus gelişmesine neden
olur?
A) Ascaris lumbricoides
B) Trichinella spiralis
C) Trichuris trichiura
D) Trypanosoma cruzi
E) Necator americanus

39 - D
Trypanosoma cruzi Chagas hastalığı etkenidir. Tripomastigot içeren redüvid böceklerin ısırması ile insana bula-
şır. Tripomastigotlar kan dolaşımına karışır. Daha sonra dokularda amastigota dönüşür. Hastalığı oluşturan şe-
kil amastigottur. Amastigotlar kana geçtiğinde tripomastigota dönüşür. Bu tripomastigotlar böceklerin ısırmasıy-
la yeniden böceklere geçer.
Çoğunlukla gözlerin ya da ağzın yakınında olan ısırık bölgesinde şişlik olur. Tek göz kapağında olan şişliğe Ro-
mana belirtisi denir. Myenterik Auerbach pleksusunun tutulması sonucu megaözofagus ve megakolon ge-
lişebilir.
En sık tutulan hücreler kalp kası hücreleridir. En sık ölüm nedeni kalp tutulumu nedeniyle gelişen aritmi
ve yetmezliktir.
Tanı akut dönemde kalın damla ve ince yayma ile konur. Kemik iliği, dalak, karaciğer ve lenf bezlerinde amasti-
gotların gösterilmesi ile de tanı konabilir. Tanıda ayrıca ksenodiyagnoz kullanılabilir. Bu deneyde infekte olma-
mış böceğe hastanın kanı emdirilir ve böceğin barsaklarında tripanosoma aranır. Benzer yöntem eski dönemler-
de riketsiyozların tanısı için de kullanılmaktaydı.

40. Aşağıdaki parazitlerden hangisi rektum mukozasına invazyon yapabilir?


A) Enterobius vermicularis
B) Ancylostoma brasiliense
C) Onchocerca volvulus
D) Clononorchis sinensis
E) Trichuris trichiura

40 - E
Enterobius vermicularis yumurtaları oral yolla ya da inhalasyonla bulaşır. Diğer bulaş yolları otoinokülasyon ve
retroinfeksiyondur. Kalın barsağa yerleşir. Erişkini sabaha doğru anüsten dışarı çıkarak peri anal bölgeye yu-
murtladıktan sonra tekrar içeri girer. Yumurtaları ile Dientamoeba fragilis trofozoidlerini bulaştırması ilginçtir.

Ancylostoma brasiliense insana yanlışlıkla bulaşır (şaşkın parazit). İnsan doğal konağı olmadığı için erişkin for-
ma dönüşemez. Larvaları ile cilt altına yerleşerek kütanöz larva migransa neden olur. Tanısı cilt biyopsisi ile ko-
nur.

Onchocerca volvulus nehir sinekleri ile bulaşarak göze yerleşir ve körlüğe neden olur. Clonorchis sinensis kolan-
jiyokarsinom etkenidir.
Trichuris trichura ise Ascaris gibi döllenmiş yumurtanın nemli toprakla alınması sonucunda bulaşır.
En çok çekuma yerleşir. Rektum mukozasına invaze olarak aşırı irritasyon sonucu rektum prolapsusuna neden
olur. Tanı dışkıda limona benzeyen yumurtaların görülmesiyle konur.

41. Asagidaki moleküllerin hangisinin yıkımında ortamda sfingozin oluşur?


A) Lesitin
B) Kardiyolipin
C) Fosfatidil etanolamin
D) Serebrozit

www.tusem.com.tr
20
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

E) Fosfatidil inozitol
41 – D
Fosfolipitler, fosfatidik asit türevleridir. Fosfatidik asit; gliserolun 2 mol yag asidi ve 1 mol fosforik asit ile yaptığı
bir bileşiktir. Fosfatidik asitin kolin, etanolamin, serin veya inozitol ile birlesmesi sonucunda fosfoaçilgliserol tü-
revleri oluşur. Bunların başlıcaları;
• Lesitin (Fosfatidil kolin); fosfatidik asit ve kolinden,
• Fosfatidil etanolamin; fosfatidik asit ve etanolaminden,
• Fosfatidil inozitol; fosfatidik asit ve inozitol,
• Kardiyolipin: 1 mol gliserole 2 mol fosfatidik asit’den oluşur.
• Serebrozit ise bir glikolipittir.

42. TCA siklüsünde substrat düzeyinde fosforilasyon hangi basamakta gerçekleşir?


A) Sitrat sentaz
B) İzositrat dehidrogenaz
C) Alfa ketoglutarat dehidrogenaz
D) Süksinat tiokinaz
E) Malat dehidrogenaz

42 – D
TCA siklüsünde substrat düzeyinde fosforilasyon süksinat tiokinaz basamağında gerçekleşir.

43. Bir molekül pirüvatın beyinde katabolize olması sonucu net ATP kazancı nedir?
A) 2
B) 10,5
C) 12,5
D) 13
E) 15

43 – C
Bir molekül pirüvat hangi dokuda olursa olsun kazandıracağı net ATP miktarı 12,5 mol’dür.

44. ATP molekülünde fosfatlar arasındaki bağ hangisidir?


A) Beta N glikozidik bağ
B) Fosfoester bağı
C) Asit anhidrit bağı
D) Hidrojen bağı
E) Alfa O glikozidik bağ

44 – C
ATP molekülünde fosfatlar arasındaki bağ, yüksek enerjili asit anhidrit bağı’dır.

45. Aşağıdakilerden hangisi aktif bir enzimdir?


A) Tripsinojen
B) Enteropeptidaz
C) Proelestaz
D) Kimotripsinojen

www.tusem.com.tr
21
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

E) Prokimotripsinojen
45 – B
Bazı enzimler sentezlendiklerinde inaktif olarak sentezlenir ve fonksiyon görecekleri zaman aktiflenir. Enzimlerin
bir kısmı inaktif prekürsörler olarak sentezlenirler. Daha sonra bu proteinde bir veya birkaç pepdit bağının kopa-
rılması ile enzim aktif hale dönüşmektedir. Bu inaktif enzimlere ‘zimojen’ (proenzim) denilmektedir. Tripsinojen,
proelestaz, kimotripsinojen ve prokimotripsinojen pankreastan salınan zimojenlerdir. Enteropeptidaz ise pankre-
astan salınan aktif bir enzimdir ve tripsinojenin aktiflenmesini katalizler.

46. Mitokondride üretilen ATP’nin sitoplazmaya çıkışında rol alan molekül hangisidir?
A) Tiyokinaz
B) Kreatin
C) İnülin
D) Kretinin
E) Fosfoarginin

46 – B
Mitokondride üretilen ATP’nin sitoplazmaya çıkışında rol alan molekül kreatin’dir.

47. Aşağıdaki moleküllerden hangisi membran yapısında bulunmaz?


A) Fosfolipitler
B) Kolesterol
C) Kolesterol esterleri
D) Sfingomyelin
E) Kardiyolipin

47 – C
Kolesterol esterleri kolesterol molekülünün yağ asitleri ile yaptığı esterlerdir. Yapı hidrofobik özellik taşıdığından
hücre membran yapısında yer almaz. Hücre membran yapısında ayrıca; triaçilgliseroller, uzun ve çok uzun yağ
asitleri de hidrofobik özellikleri ön planda olduğundan yer almaz.

48. Karbonhidratlarda tek bir karbona bağlı hidroksil grubunun konumunun farklı olması ile oluşan izo-
mer şekli nedir?
A) Epimer
B) D-izomer
C) L-izomer
D) Enantiomer
E) Mutorotasyon

48 – A
Karbonhidratlarda tek bir karbona bağlı hidroksil grubunun konumunun farklı olması ile oluşan izomer şekli
Epimer’dir.

49. Yağ asitlerinin uzaması ve desatürasyonu hücrenin hangi organellerinde gerçekleşir?


A) Lizozom - Endoplazmik Retikulum
B) Endoplazmik Retikulum - Mitokondri
C) Golgi - Endoplazmik Retikulum
D) Mitokondri - Golgi
E) Ribozom - Endoplazmik Retikulum

49 – B

www.tusem.com.tr
22
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Yağ asitlerinin uzaması ve desatürasyonu hücrenin mitokondri ve endoplazmik retikulumunda gerçekleşir.


50. Safra tuzu sentezinin kontrol basamağı hangisidir?
A) HMG-KoA sentaz
B) HMG-KoA redüktaz
C) Mevalonat sentaz
D) Mevalonat redüktaz
E) 7-alfa hidroksilaz

50 – E
Safra tuzu sentezinin kontrol basamağı 7-alfa hidroksilaz’dır.

51. HDL’den şilomikron ve VLDL’lere aktarılan apoproteinler hangisidir?


A) Apoprotein B-48 ve Apoprotein CII
B) Apoprotein CI ve Apoprotein CII
C) Apoprotein E ve Apoprotein CII
D) Apoprotein D ve Apoprotein CII
E) Apoprotein A ve Apoprotein CII

51 – C
HDL’den şilomikron ve VLDL’lere aktarılan apoproteinler; Apoprotein CII ve Apoprotein E’dir.

52. Sindirimde asidik kimusun nötr hale gelmesine yol açan aracı molekül hangisidir?
A) Sekretin
B) Kolesistokinin
C) Tripsin
D) Kimotripsin
E) Pepsin

52 – A
Sindirimde asidik kimusun nötr hale gelmesine yol açan aracı molekül sekretindir. Sekretin sayesinde önce bikar-
bonattan zengin sıvı kimusu nötr hale getirir ardından pankreatik enzimler aktivite gösterebilir.

53. Transaminaz reaksiyonlarında kullanılan kofaktör hangisinden türer?


A) Vitamin B1
B) Vitamin B2
C) Vitamin B5
D) Vitamin B6
E) Vitamin B12

53 – D
Transaminaz reaksiyonlarında kullanılan kofaktör, B6 vitamininden türeyen piridoksal fosfattır.

54. Pellegra hangi vitamin eksikliğinde gözlenir?


A) Tiamin (B1 vitamini)
B) Riboflavin (B2 vitamini)
C) Niasin (nikotinik asit, nikotinamiD) (B3 vitamini)
D) Pantotenik asit (B5 vitamini)

www.tusem.com.tr
23
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

E) B12 vitamini
54 – C
Aktif niasin: NAD ve NADP’dir. Niasin, vücutta sentez edilebilir ve oksidoredüktaz enzimlerinin kofaktörü (laktat
dehidrogenaz, malat dehidrogenaz) olarak fonksiyon görür. Pellagra: Niasin yetersizliğinde olur. 4 D belirtisi ola-
rak adlandırılan; dermatit, demans, diare ve dead vardır. Diğer nedenleri: B6 eksikliği, lösin fazlalığı, izoniazid
kullanımı, karsinoid sendrom ve Hartnup sendromudur (triptofanın emilimi bozuk).

55. Oksidatif deaminasyon reaksiyonlarının temel amacı nedir?


A) Yeni amino asit sentezi
B) ATP sentezi
C) Lipit sentezi
D) Karbonhidrat yıkımını hızlandırmak
E) Nükleik asit sentezi

55 – B
Oksidatif deaminasyon reaksiyonlarının temel amacı TCA siklüsü için substrat oluşturmak yani ATP eldesine kat-
kıda bulunmaktadır.

56. Hem molekülünün sentezinde kurşun ile inhibe olan enzim hangisidir?
A) ALA sentaz
B) ALA dehidrataz
C) Protoporfirinojen oksidaz
D) Üroporfirinojen I sentaz
E) Üroporfirinojen III kosentaz

56 – B
Hem molekülünün sentezinde kurşun ile inhibe olan enzimler ferroşellataz ve ALA dehidrataz’dır.

57. Homojentisat oksidaz enziminin eksikliğine bağlı olarak görülen amino asit bozukluğu hangisidir?
A) Fenilketonüri
B) Sistinüri
C) Dibazik aminoasitüri
D) Alkaptonüri
E) Histidinemi

57 – D
Homojentisat oksidaz enziminin eksikliğine bağlı olarak görülen amino asit bozukluğu Alkaptonüri’dir.

58. Pirimidin nükleotid yıkımının son ürünü aşağıdaki moleküllerden hangisidir?


A) Orotik asit
B) Ürik asit
C) Beta alanin
D) Orotat fosforibozil transferaz
E) Orotidilat dekarboksilaz

58 – C
Pirimidin halkasının son ürünleri; beta-alanin ve beta-aminoizobütirat’dır. Daha sonra, beta-alanin’den asetil-

www.tusem.com.tr
24
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

CoA, beta-aminoizobütirat’tan ise süksinil-CoA oluşabilir ve bu moleküller enerji veren yollarda yıkılırlar.
59. Aşağıda verilen ökaryotik DNA polimerazlardan hangisi yanlış ifade edilmiştir?
A) a: seken sarmal
B) d: öncü sarmal
C) b; tamir
D) e; tamir
E) g; tamir

59 – E
Ökaryotlarda beş adet DNA polimeraz vardır. Bunların etkili oldukları sentezler;
a: seken sarmal,
d: öncü sarmal,
b; tamir,
e; tamir
g ; mitokondrial DNA sentezidir

60. Aşağıdaki etkilerden hangisi glukagona bağlı değildir?


A) Açlık esnasında artar.
B) Glukoz ve yağ asitlerini arttırır.
C) Kas ve yağ hücresine glukoz transportunu arttırır
D) Glukoneogenezi arttırır.
E) Yağ dokusundu lipolizi arttırır.

60 – C
Glukagon hormonun başlıca etkileri;
Açlık esnasında artar.
Glukoz ve yağ asitlerini arttırır.
Kas dışında Karaciğerde glikojen yıkımını attırır.
Glukoneogenezi ve yağ dokusundu lipolizi arttırır.

61. Presistemik eliminasyona (ilk geçiş etkisi) uğrayan ilaçlarla ilgili aşağıdaki ifadelerin hangisi yanlış-
tır?
A) Çoğunlukla lipofilik ilaçlardır.
B) Oral biyoyararlanım oranları (F) düşüktür.
C) Oral dozları intravenöz dozlarından oldukça yüksektir.
D) Uzun süre verildiklerinde oral biyoyararlanımları azalır.
E) Tok karnına kullanılmaları oral biyoyararlanımlarını artırır.

61 - D
Presistemik Eliminasyon (İlk Geçiş Etkisi)
Lipofilik ilaçların sistemik dolaşıma geçmeden önce karaciğerde büyük oranda yıkılmasıdır. Bu ilaçlar barsak-
lardan tama yakın absorbe edilmelerine rağmen sistemik dolaşıma çok düşük oranda geçerler.
İlk geçiş etkisine uğrayan ilaçların biyoyararlanım oranları (F) oldukça düşüktür. Bir ilacın oral biyoyararlanımı
düşükse; tam absorbe olmamıştır veya ilk geçiş etkisine uğramıştır. Presistemik eliminasyona uğrayan ilaçlar,
portal vene %100’e yakın geçmelerine rağmen karaciğerde büyük oranda yıkılmışlardır.
İlk geçiş etkisine uğrayan ilaçların oral dozları intravenöz dozlarından oldukça yüksektir. Tok karnına kulla-
nılmaları oral biyoyararlanımlarını artırır. Uzun süre verildiklerinde kendilerini yıkan enzimler doyurulacağı için
oral biyoyararlanımları artmaya başlar ve dozları bireyselleştirilmelidir. İlk geçiş etkisi en fazla oral ilaç uygula-
masında en az intravenöz ve sublingual ilaç uygulamasında görülür.

www.tusem.com.tr
25
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Presistemik Eliminasyon ve Enterohepatik Siklüse Uğrayan İlaçlar

Presistemik Eliminasyona Uğrayan İlaçlar Enterohepatik Siklüse Uğrayan İlaçlar


Propranolol Dijitoksin
Morfin Klorpromazin
Lidokain Rifampin
Verapamil Morfin
Nitrogliserin Kloramfenikol
Trisiklik antidepresan ilaçlar Seks hormonları
Seks hormonları

62. Aşağıdaki farmakolojik terimlerin hangisi hesaplanmasında doğrudan kullanılan parametre ile birlik-
te verilmemiştir?
A) Yarılanma ömrü – Dağılım hacmi
B) Kararlı plazma derişimine ulaşma süresi – Yarılanma ömrü
C) Kararlı plazma derişimi – Sanal dağılım hacmi
D) Yükleme dozu – Biyoyararlanım
E) Devam dozu – Klerens

62 - C

Bazı Farmakokinetik Parametrelerin Formülleri

Farmakokinetik Parametre Matematiksel Formül Etkileyen Faktörler


Yarılanma ömrü (t1/2) Dağılım hacmi (VD) x 0.693 / Klerens Dağılım hacmi
(CL) Klerens
Kararlı duruma ulaşma süresi 4 veya 5 x Yarılanma ömrü Yarılanma ömrü
Kararlı durum konsantrasyonu Doz x Biyoyararlanım / Klerens x Doz Doz
(Css) aralığı Doz aralığı
Biyoyararlanım
Klerens
Yükleme Dozu Dağılım hacmi x İstenen plazma derişimi / Dağılım hacmi
Biyoyararlanım İstenen plazma derişimi
Biyoyararlanım
Devam Dozu Klerens x İstenen plazma derişimi / Biyo- Klerens
yararlanım İstenen plazma derişimi
Biyoyararlanım

63. I. Postsinaptik sempatik uçta bulunan α1 reseptörü


II. Presinaptik sempatik uçta bulunan α2 reseptörü
III. Presinaptik sempatik uçta bulunan M2 reseptörü
IV. Postsinaptik parasempatik uçta bulunan M3 reseptörü
Yukarıda lokalizasyonları verilen reseptörlerden otoreseptör ve heteroreseptör özellik gösterenler
aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

www.tusem.com.tr
26
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

A) I ve III B) II ve III C) I ve IV D) II ve IV E) I ve II
63 - B
Otoreseptör
Presinaptik uçta yerleşen reseptörler kendi salgısını azaltıyorsa otoreseptör olarak adlandırılır. Presinaptik
sempatik uçta α2 ve presinaptik parasempatik uçta M2 reseptörlerin uyarılması; sırasıyla noradrenalin ve asetil-
kolin salgısını baskılar.
Heteroreseptör
Presinaptik uçta yerleşen reseptörler başka maddenin salgısını azaltıyorsa heteroreseptör olarak adlandırı-
lır. Presinaptik sempatik uçta M2 ve presinaptik parasempatik uçta α2 reseptörlerin uyarılması; sırasıyla norad-
renalin ve asetilkolin salgısını baskılar.

64. Aşağıdakilerin hangisi atropin tarafından önlenemez?


A) Neostigminin yaptığı çizgili kas kasılması
B) Süksinilkolinin yaptığı kardiyak aritmi
C) Pilokarpinin yaptığı tükürük sekresyonu artışı
D) Betanekolun yaptığı bronkokonstriksiyon
E) Digoksinin yaptığı AV uzaması

64 - A
Asetilkolin
Asetilkolinin muskarinik ve nikotinik olmak üzere iki grup reseptörü vardır, etkilerinin çoğunu vücutta daha yay-
gın bulunan muskarinik reseptörleri aracılığı ile yapar. Damar düz kası, ventrikül, karaciğer, pankreas, adipoz
doku, renin salgılayan hücreler ve radiyal kas gibi yapıların parasempatik inervasyonu yoktur.
Damar düz kaslarında muskarinik reseptörler olmasına rağmen parasempatik uyarı yoktur. Parasempatik
uyarı damar düz kaslarında etki oluşturmazken dışarıdan verilen muskarinik agonistler M3 reseptörleri üzerin-
den nitrik oksit sentezini artırarak vazodilatasyon yapar.
Asetilkolin nikotinik reseptörleri uyararak çizgili kas kasılmasına neden olur; bu etki parasempatik uyarı sonu-
cu değil somatik sinir ucundan çıkan asetilkoline bağlıdır.
Ekrin ve apokrin ter bezleri sempatik uyarı alır. Sempatik uyarı sonucu ekrin ter bezlerine giden sempatik sinir
ucundan asetilkolin çıkar ve muskarinik reseptörleri uyararak sekresyon artışı yapar.
Atropin ve skopolamin antimuskarinik ilaçlardır ama antinikotinik özellikleri yoktur. Asetilkolinin; çizgili kas ka-
sılması, adrenal medulla ve otonomik gangliyonların stimüle edilmesi gibi nikotinik reseptörlerin uyarılmasına
bağlı etkilerini önleyemezler.

65. Aşağıdakilerin hangisi anksiyete tedavisinde benzodiazepin kullanımının avantajlarından biri değil-
dir?
A) Etkinliklerinin yüksek olması
B) Hızlı etkinlik nedeniyle akut durumlarda kullanılabilmeleri
C) Amneziye neden olmamaları
D) Toksik dozlarda spesifik antagonistlerinin olması
E) Mikrozomal enzim indüksiyonu yapmamaları

65 - C

www.tusem.com.tr
27
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Anksiyete Tedavisinde Benzodiazepin ve SSRI İlaç Kullanımı

İlaç Grubu Avantaj / Dezavantaj


Benzodiazepinlerin avantajları Etkinliklerinin yüksek olması
Hızlı etkinlik nedeniyle akut durumlarda kullanılma
Flumazenil tarafından önlenen yan tesirler
Enzim indüksiyonu yapmama
Benzodiazepinlerin dezavantajları Bağımlılık yapmaları
Alkolle alındığında depresan özelliklerinin artması
Amneziye neden olmaları
SSRI ilaçların avantajları Bağımlılık ve amnezi yapmama
Geniş terapötik aralık
Etkinliklerinin yüksek olması
SSRI ilaçların dezavantajları Akut durumlarda kullanılmama
Etkilerinin yavaş başlaması
Enzim inhibisyonu yapmaları

66. Aşağıdaki ilaçların hangisi L-dopa’nın günlük doz gereksinimlerini azaltırken delüzyon, halüsinas-
yon ve konfüzyon gibi yan tesirlerini artırır?
A) Rezerpin
B) Piridoksin
C) Haloperidol
D) Tetrabenazin
E) Karbidopa

66 - E
L-dopa
Katekolamin sentezinde dopaminin prekürsörüdür. Dopamin dolaşımdan beyine geçemediği halde L-dopa
santral sinir sistemine geçerek beyinde dopa dekarboksilaz ile dopamine dönüşür ve oluşan dopamin D 2 resep-
törlerini uyarır. D2 reseptörlerine direkt agonist etki göstermez.
Bradikinezi ve rijiditeye etkinliği tremordan daha fazladır. Parkinson hastalığının ilerlemesini durdurmazken
erken başlanırsa mortaliteyi azaltır. Hastaların üçte biri tedaviye iyi yanıt verirken üçte biri çok az yanıt verir. Yak-
laşık 3-4 yıl sonra etkinliği azalmaya başlar (on-off).
Dopa dekarboksilaz enzimi barsak ve karaciğer gibi birçok periferik yapıda da bulunduğu için; L-dopa dopamin
dönüşümü periferik yapılarda da olur. Periferde oluşan dopamin beyne geçemez; bulantı, kusma ve hipotan-
siyon gibi yan tesirlere neden olur.
L-dopa periferde dopa dekarboksilaz enzimini inhibe eden karbidopa veya benserazid gibi ilaçlarla birlikte ve-
rildiğinde; santral sinir sistemine geçen miktarı dolayısıyla etkinliği artar, periferde daha az dopamin oluşacağı
için periferik yan tesirleri azalır. Santral sinir sistemine geçen miktar artacağı için dopamine bağlı santral yan
tesirler artar.

Karbidopa / Benserazid
Periferde dopa dekarboksilaz enzimini inhibe ederler. Parkinson tedavisinde tek başına etkinlikleri yoktur.
L-dopa’nın ekstraserebral metabolizmasını azaltarak etkinliğini artırırlar. Periferde daha az dopamin oluşaca-
ğı için bulantı ve hipotansiyon gibi periferik yan tesirlerini azaltırken beyinde dopamin artışına bağlı delüzyon,
halüsinasyon ve konfüzyon gibi santral yan tesirleri artırırlar.

www.tusem.com.tr
28
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

67. Klozapinin farmakolojik özellikleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerin hangisi yanlıştır?
A) Şizofrenin negatif bulgularına daha etkilidir.
B) Adrenerjik, serotonerjik ve kolinerjik reseptörleri bloke etmez.
C) Ekstrapiramidal yan tesir ve tardif diskinezi yapma olasılığı düşüktür.
D) Agranülositoz ve myokardit yapabilir.
E) Bir anda kesilmesi şizofreni relapsına neden olur.

67 - B
Klozapin
Şizofrenin negatif bulgularına daha etkilidir. Ekstrapiramidal yan tesir ve tardif diskinezi yapmaz veya çok
az yapar, prolaktin düzeyini etkilemez. Sülpirid adlı ilaçtan farklı olarak alfa adrenerjik, serotonerjik ve kolinerjik
reseptörleri inhibe eder.
Hipotansiyon yapıcı etkisi yüksektir. En ciddi yan tesiri agranülositoz ve myokardittir. Agranülositoz yapıcı
özelliğinden dolayı kan değerleri takip edilmelidir. Antipsikotik ilaçların kesilmesi ile şizofreni bulguları tekrar or-
taya çıkar, bu süre ilaçlara göre değişmekle birlikte (6 aya kadar) klozapinin bırakılması durumunda çok hızlı-
dır. Klozapine bağlı agranülositoz veya myokardit gelişimi dışında bu ilaç biranda kesilmemelidir.

Antipsikotik İlaçların Önemli Özellikleri

Antipsikotik İlaç Etki Gücü Ekstrapiramidal Sedasyon Hipotansiyon


Toksisite
Klorpromazin Düşük Orta Yüksek Yüksek
Flufenazin Yüksek Yüksek Düşük Çok düşük
Tiotiksen Yüksek Orta Orta Orta
Haloperidol Yüksek Çok yüksek Düşük Çok düşük
Klozapin Orta Çok düşük Düşük Orta
Ziprasidon Orta Çok düşük Düşük Çok düşük
Aripiprazol Yüksek Çok düşük Çok düşük Düşük
Risperidon Yüksek Çok düşük Düşük Düşük
Ketiapin Düşük Çok düşük Orta Orta

68. Aşağıdaki antidepresan ilaçların hangisi diğerlerine göre daha düşük oranda antimuskarinik yan te-
sir oluşturur?
A) Amitriptilin
B) Protriptilin
C) Klomipramin
D) İmipramin
E) Paroksetin

68 - E
Selektif Serotonin Re-uptake İnhibitörleri
Beyinde serotonin geri alımını selektif olarak inhibe ederler. Panik bozukluk profilaksisi, yaygın anksiyete bozuk-
luğu, majör depresyon, obsesyon, bulumia, migren profilaksisi ve premenstrüel gerginlik durumlarının tedavisin-
de kullanılırlar. Sedasyon, antimuskarinik ve kardiyak yan tesir potansiyelleri oldukça düşük, erektil disfonk-
siyon yapma olasılıkları yüksektir. Fluoksetin ve fluvoksamin başta olmak üzere mikrozomal enzim inhibisyo-
nu yaparlar.

www.tusem.com.tr
29
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Antidepresan İlaçların Önemli Özellikleri

İlaç Sedasyon Prokonvülsan Antikolinerjik Erektil Kardiyak yan


Etki Etki Disfonksiyon Tesir
Amitriptilin +++ ++ +++ ++ +++
Klomipramin ++ +++ ++ +++ +++
İmipramin ++ ++ ++ ++ +++
Amoksapin + ++ + ++ ++
Protriptilin 0 ++ ++ ++ +++
Fluoksetin 0 + 0 +++ 0
Paroksetin 0 0 0 +++ 0
Fluvoksamin 0 0 0 +++ 0
Sertralin 0 0 0 +++ 0
Sitalopram 0 0 0 +++ 0
Bupropion 0 ++++ 0 0 0
Venlafaksin 0 0 0 +++ 0
Atomoksetin 0 0 0 0 0
Mirtazapin ++++ 0 0 0 0
Nefazodon +++ 0 0 0 0
Trazodon +++ 0 0 + 0
Duloksetin 0 0 0 0 0
Maprotilin ++ +++ ++ ++ ++
Tranilsipromin 0 0 0 ++ 0

69. Morfinin yüksek dozuna bağlı solunum depresyonunun tedavisinde kullanılan farmakolojik antago-
nist aşağıdakilerin hangisidir?
A) Flumazenil
B) Metadon
C) Naloksan
D) Zolpidem
E) Flunitrazepam

69 - C
Opioid Antagonistler
Narkotik ilaç zehirlenmelerinin tedavisinde özellikle solunum depresyonunu düzeltmek amacıyla kullanılan opio-
id reseptörlerin kompetetif antagonistleridir. Kompetetif antagonist oldukları için tek başlarına etkileri yok-
tur.
Naloksan kısa etkili olup intravenöz naltrekson uzun etkili olup oral kullanılır. Zehirlenme gibi acil durumlarda
kısa etkili olan naloksan tercih edilir.
Alvimopan ve metilnaltrekson bromid, santral sinir sistemine geçmeden yalnızca periferik opiyat reseptörle-
rini bloke ederek postoperatif ileus ve morfine bağlı kabızlık tedavisinde kullanılırlar.

www.tusem.com.tr
30
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Narkotik İlaçların Farmakolojik Özellikleri

Narkotik İlaç Analjezi Etki Süresi Analjezik Etki Gücü Oral Etkinlik
Morfin 5 Yüksek Düşük
Meperidin 4 Yüksek Orta
Metadon 5 Yüksek Yüksek
Propoksifen 5 En düşük Yalnızca oral
Fentanil 1.5 Yüksek Düşük
Alfentanil 0.25 Yüksek Yok
Remifentanil 0.05 Yüksek Yok
Sufentanil 1.5 En yüksek Yok

70. Miyokart enfarktüsü geçirmiş, orta şiddette astımı ve tremoru olan hipertansif hasta için aşağıdaki
antihipertansif ilaçlardan hangisi öncelikle tercih edilir?
A) Perindopril
B) Metoprolol
C) Klortalidon
D) Hidralazin
E) Diazoksit

70 - B

Olgularla Antihipertansif İlaç Seçimi

Olgu Öncelikle Tercih Edilen İlaç


Tip 2 diyabete bağlı mikroalbüminürisi olan hipertan- ACE inhibitörü
sif hasta
Miyokart enfarktüsü geçirmiş, orta şiddette astımı ve ta- Beta blokör
şikardisi olan hipertansif hasta
Tip 2 diyabeti olan ama albüminürisi olmayan, istirahat- Beta blokör
ta göğüs ağrısı tanımlayan hipertansif hasta
LDL kolesterolü yüksek ve benign prostat hipertrofisi Alfa blokör
olan hipertansif hasta
Astımı olan hipertansif hasta ACE inhibitörü / Kalsiyum kanal blokörü
Konjestif kalp yetmezliği olan hipertansif hasta Beta blokör / ACE inhibitörü
Hamile olan hipertansif hasta Metildopa / Kalsiyum kanal blokörü
Acil hipertansiyonla getirilen hasta Kaptopril / Sodyum nitroprusit / Furosemid

71. Aşağıdakilerin hangisi dijitallerin farmakolojik etkilerinden biri değildir?


A) Pozitif inotropik etki
B) Negatif kronotropik etki
C) Atrioventriküler nodda refrakter periyod kısalması
D) Purkinje lifi otomatizmasında artma

www.tusem.com.tr
31
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

E) Diüretik etki
71 - C
Dijitallerin Etki Mekanizmaları
Na+, K+, ATP’az enzimini inhibe ederek hücre içi sodyum artışına neden olurlar. intrastoplazmik sodyum ar-
tışına bağlı sarkoplazmik retikulumda kalsiyum depolarını ve hücre içi kalsiyumu artırırlar. Miyokartta kalsi-
yum artışına bağlı pozitif inotropik etki yaparlar. Sempatik etkinliği baskılamaları parasempatik etkinliğin daha
da güçlenmesine neden olur.

Dijitallerin Farmakolojik Etkileri


Miyokardın azalmış kontraktilitesini artırırlar ve sistolik kalp yetmezliğinde kullanılırlar. Kalbin kasılma gü-
cünde yaptıkları artış sempatik aktivite artışından bağımsızdır. Normal kalpte de pozitif inotropik etki yaparlar.
Düşük dozda atropinle bloke edilen kardiyoselektif parasempatomimetik etkileriyle negatif dromotropik ve
negatif kronotropik etki oluştururlar. Parasempatik etkinliğin daha yüksek olduğu atrium ve AV noddaki etkileri
ventrikül ve purkinjeden daha fazladır.
Purkinje liflerinde otomatizmayı her dozda artırırlar. Ektopik odaklar etkinlik kazanarak ventriküler ekto-
pik aritmiler ortaya çıkar. Otomatizmanın daha da artması sonucu ventriküler aritmiler görülür. Ventriküler
bigemini-trigemini en fazla olmak üzere sinüs taşikardisi dışında her türlü aritmiye neden olurlar. Purkinje lif-
lerinde iletimi her dozda baskılarlar.
Atrioventriküler nodda refrakter periyodu uzatmalarına rağmen atriyumda kısaltırlar. Sinoatrial nod hızını azal-
tırlar; sinüs bradikardisi veya sinüs arresti oluşturabilirler. Kalp yetmezlikli hastalarda orta şiddette diüretik etki
yaparlar.
PR aralığını uzatırlar, aksiyon potansiyel süresi ve QT aralığını kısaltırlar. Toksik dozda bile QRS değişikliği yap-
mazlar.

72. Kalbin pacemakerini değiştirmeyen multi-iyon kanal blokörü antiaritmik ilaç aşağıdakilerin hangisidir?
A) Vernekalant
B) Amiodaron
C) Sotalol
D) Lidokain
E) Kinidin

72 - A
Dronedaron / Vernekalant
Pulmoner yan tesir yapmadan yalnızca supraventriküler taşikardi tedavisinde kullanılan multi-iyon kanal blokörü
antiaritmik ilaçlardır. Vernekalant kalbin pacemakerini değiştirmez.

www.tusem.com.tr
32
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Antiaritmik İlaçların Önemli Farmakolojik Özellikleri

Farmakolojik Özellik Antiaritmik İlaç


Yarı ömrü en kısa Adenozin
Yarı ömrü en uzun Amiodaron
SA nod ve AV nodda refrakter periyodu değiştirmeyen- Lidokain / Meksiletin
ler
Kalbin pacemakerini baskılamayanlar Adenozin / Dofetilid / İbutilid / Vernekalant
Atriyum kaynaklı ve supraventriküler aritmide kullanıl- Lidokain / Meksiletin
mayanlar
Akut miyokart enfarktüsündeki aritmilerde ilk tercih Lidokain
edilen
En dar spektrumlu olanlar Lidokain / Meksiletin
En geniş spektrumlu olan Amiodaron
Lidokaine dirençli ventriküler aritmilerde kullanılanlar Amiodaron / Prokainamid
Sinüs bradikardisinde kullanılanlar Atropin / İzoproterenol

73. Aşağıdakilerin hangisi aspirinin özelliklerinden biri değildir?


A) Kolorektal kanser riskini azaltma
B) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde hemoliz yapma
C) Adrenalinin yaptığı lipolizi inhibe etme
D) Düşük dozda ürikozürik etki gösterme
E) Atopik hastalarda astım nöbetine neden olma

73 - D
Asetil Salisilik Asit (Aspirin)
Analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar özelliği olan bir ilaçtır. Siklooksijenaz enzimini irreversibl inhibe eder.
Lökotrien sentezini artırarak atopik kişilerde astım nöbetine neden olabilir.
Solunumu stimüle etmesi sonucu böbreklerden bikarbonat atılımı artar ve respiratuar alkaloz ortaya çıkar. Res-
piratuar alkalozu metabolik asidoz takip eder.
Tromboksan A2 sentezini azaltarak antiagregan etki yapar. Kanama zamanını uzatır, elektif cerrahilerden 5-7
gün önce kesilmelidir. Kanama sorunu olan, oral antikoagülan kullanan, karaciğer hasarı olan hastalarda ve
hemofili hastalarında kullanımı uygun değildir. Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde hemolitik anemi ya-
par.
Yüksek dozda karaciğer hasarı yapabilir. İnflüenza A ve suçiçeği infeksiyonlarında kullanımı Reye Sendro-
muna neden olabilir. Küçük çocuklarda kullanımı uygun değildir.
Klinikte kullanıldığı dozlarda plazma ürik asit düzeyini artırır, çok yüksek dozlarda ürikozürik etki yapar. Ürikozü-
rik etki yaptığı doz terapötik etkinin çok üzerinde olduğu için gut tedavisinde kullanılmaz. Probenesid ve sülfin-
pirazonun ürikozürik etkinliğini azaltır.
Normal dozlarda hipoglisemi yapar, yüksek dozlarda hiperglisemiye neden olur. Potasyumun mobilizasyonu so-
nucu hiperkalemi ortaya çıkar. Adrenalinle stimüle edilen lipolizi baskılayarak serbest yağ asitlerini azaltır.
Hamileliği sırasında aspirin kullananlarda malformasyon görülmemiştir, fakat gebeliğin son dönemlerinde kana-
ma riskine karşı kullanılmamalıdır. Gebelikte en güvenilir analjezik ilaç parasetamoldür.

74. Aşağıdaki ilaçların hangisi steroid hormonların sentezini azaltmak için kullanılmaz?
A) Siproteron
B) Trilostan
C) Metirapon
D) Aminoglutetimid
E) Abirateron

www.tusem.com.tr
33
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

74 - A
Steroid Sentez İnhibitörleri
Aminoglutetimid
Kolesterol pregnenolon dönüşümünü sağlayan desmolaz enzimini inhibe ederek hormonal olarak aktif tüm stero-
id hormonların sentezini baskılar ve medikal adrenelektomi yapar. Ayrıca adrenal dışı yapılarda androstenedio-
nun östrojene dönüşümünü sağlayan aromataz enzimini de inhibe eder. Desmolaz enzimini inhibe ederek Cus-
hing hastalığında, aromataz enzimini inhibe ederek meme kanserinde kullanılır.
Metirapon
11β-hidroksilaz enzimini inhibe ederek aldosteron ve kortizol sentezini azaltır. Ön hipofizin ACTH rezervini ve
adrenal korteks fonksiyonunu test etmek amacıyla kullanılır.
Trilostan
3-17 hidroksisteroid dehidrogenaz (3β hidoksisteroid dehidrogenaz) enzimini inhibe ederek pregnenolon pro-
gesteron dönüşümünü baskılar.
Abirateron
En yeni steroid sentez inhibitörüdür. 17 hidroksilaz ve 17-20 liyaz enzimini inhibe ederek kortizol ve gonodal
steroid sentezini baskılar ve prostat kanserinin tedavisinde kullanılır.

75. Aşağıdaki durumların hangisinde GnRH analoğu kullanmak uygun değildir?


A) Ovülasyon indüksiyonu
B) Endometriyozis
C) Prostat kanseri
D) Osteoporoz
E) Erken puberta

75 - D
GnRH Analogları
İntravenöz verilişlerinden sonra 7-10 gün boyunca FSH, LH, östrojen, progesteron ve testosteron salgılan-
masını stimüle ederler. Yaklaşık 10 gün sonra reseptörlerdeki down-regülasyona bağlı hormon sentezini
azaltarak “tıbbi kastrasyon” yaparlar.
Adrenal kaynaklı androjen sentezini azaltmazlar, bu yüzden androjen reseptör blokörü ilaçlarla kombine kul-
lanılırlar. 10 gün sonra östrojen sentezini azaltacağı için osteoporoz riskini artırırlar.

GnRH Analogları

Löprolid Histrelin
Naferelin Triptorelin
Buserelin Deslorelin
Goserelin Gonadarelin

www.tusem.com.tr
34
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

GnRH Analoglarının Kullanımı

Stimülasyon Amaçlı Supresyon Amaçlı


Erkekte infertilite Prostat kanseri
Kadında infertilite Meme kanseri
Ovulasyonu indükleme Endometriyozis
İnmemiş testis Polikistik over
Erken puberta
Uterus miyom tedavisi
Amenore tedavisi
Disfonksiyone uterus kanamaları

76. Aşağıdakilerin hangisi bulantı kusma tedavisinde kullanılan kannabinoid reseptör agonistidir?
A) Dronabinol
B) Aprepitant
C) Alosetron
D) Prometazin
E) Domperidon
76 - A
Antiemetik İlaçlar
Metoklopramid ve domperidon, D2 reseptörleri bloke ederek antiemetik, prokinetik etki yaparlar. Barsak ha-
reketlerini artırmadan gastrik boşalmayı hızlandırırlar. Vagotomi sonrasında veya diyabetik gastroparezide
prokinetik etki için kullanılırlar. Domperidon, kan beyin bariyerini çok düşük oranda geçtiği için, santral sinir sis-
temi ile ilgili yan tesir yapma olasılığı oldukça azdır.
Dronabinol ve nabilon, antiemetik etki için kullanılan kannabinoid (esrar) agonisti ilaçlardır. Kullanımları sı-
rasında iştah artışı, ortostatik hipotansiyon, konjuktival hiperemi ve halüsinasyon gibi yan tesirler görülebilir
Klorpromazin, trifluperazin ve prometazin gibi antipsikotik ilaçlar; dopamin ve muskarinik reseptörleri bloke
ederek antiemetik etki, histamin reseptörlerini bloke ederek sedasyon oluştururlar.
5-HT3 reseptör blokörü ilaçlar (ondansetron, granisetron, palanosetron ve dolasetron), dopamin ve muskarinik
reseptör inhibisyonu yapmazlar, özefagus ve gastrik motiliteyi değiştirmeden, kolonik geçişi yavaşlatırlar.
Aprepitant, NK1 reseptörlerini bloke ederek antiemetik etki yapar. Serotonin, dopamin ve kortikosteroid resep-
törlerini etkilemez. İlaçların metabolizmasında en önemli role sahip CYP3A4 enzimlerini inhibe ederek; HIV
proteaz inhibitörleri, makrolidler ve antineoplastik ilaçlar gibi birçok ilacın metabolizmasını azaltır.

77. Aşağıdaki antiastmatik ilaçlardan hangisi klorür kanallarını açılmasını geciktirir?


A) Montelukast
B) Zileuton
C) Tiotropium
D) Kromolin
E) Beklametazon

77 - D
Kromolin / Nedokromil / Ketotifen
Klorür kanallarının açılmasını geciktirerek mast hücrelerini stabilize ederler. Histamin ve diğer proinflamatu-
var maddelerin salgılanmasını azaltırlar. Antijenle veya egzersizle indüklenen astımda etkilidirler. Bronş düz kas-
larında gevşeme yapmadıkları için yalnızca profilakside kullanılırlar.
Mide barsak kanalından düşük oranda absorbe edildikleri için genellikle inhalasyonla verilirler. Kortikosteroid-
ler ile birlikte kullanılabilmelerine rağmen sinerjistik etkileşmeye girmezler. Kromolin (disodyum kromoglikat)

www.tusem.com.tr
35
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

insan vücudunda metabolize edilmez.

Antiastmatik İlaçlar

İlaç Grubu Bronkodilatasyon Antiiflamatuvar Etki


Metilksantinler + +
Mast hücresi stabilizatörleri - -
β2 agonistler + -
Kortikosteroidler - +
Antimuskarinikler + -
Lökotrien antagonistleri + -

Astım Tedavisinde Kullanılan İlaçlar

Akut Tedavi Profilaksi


Kısa etkili β2 agonistler Uzun etkili β2 agonistler
İntravenöz aminofilin İnhale kortikosteroidler
Sistemik kortikosteroidler Mast hücre stabilizatörleri
Antimuskarinik ilaçlar Uzun etkili teofilin
Epinefrin Lökotrien reseptör blokörleri
Parenteral omalizumab

78. Aşağıdakilerin hangisi fetüste etki oluşturmak için anneye ilaç verilmesine örnek olamaz?
A) Fetüste sürfaktan sentezini artırmak için anneye kortikosteroid verilmesi
B) Fetüste glukuronil transferaz enzimini indüklemek için anneye febobarbital verilmesi
C) Fetüste kardiyak aritmiyi düzeltmek için anneye digoksin verilmesi
D) HIV taşıyan annede fetüsün etkilenmemesi için anneye zidovudin verilmesi
E) Fetüste koagülasyonu önlemek için anneye warfarin verilmesi

78 - E
Gebelerde İlaç Kullanımı
Plasentadan ilaçları dışarı atan p-glikoprotein pompanın doksurobisin ve HIV-proteaz inhibitörleri tarafından in-
hibe edilmesi ilaçların fetüs üzerindeki olumsuz etkilerini artırır. Sulfonilüre grubu gliburid umblikal kord kanın-
da ölçülemez ve fetüs üzerinde olumsuz etki oluşturmaz.
Plasentadan ilaçları aromatik oksidasyonla metabolize eden enzim sistemleri vardır ve bu reaksiyonla yıkılan
ilaçlar fetüse kadar ulaşamaz. Etil alkol örneğinde olduğu gibi metaboliti toksik olan maddelerin toksik etkile-
ri plasenta tarafından artırılır.
Fetüste etki oluşturması için anneye ilaç verilebilir. Fetüste sürfaktan sentezini artırmak için anneye kortikoste-
roid veya ambroksol, fetüste glukuronil transferaz enzimini indüklemek için anneye febobarbital, fetüste kar-
diyak aritmiyi düzeltmek için anneye digoksin, HIV taşıyan annede fetüsün etkilenmemesi için anneye zidovu-
din verilir.

www.tusem.com.tr
36
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Gebelikte İlaç Derecelendirilmesi

Kategori Tanım
Hamileliğin ilk trimestrinde kullanıldığında fetüste ano-
A
mali oluşturmadığı kanıtlanan ilaçlar
Hayvanlarda fetal risk ortaya çıkarmayan insanlarda
B
kontrollü çalışma yapılmamış olan ilaçlar
Hayvanlarda olumsuz etkileri kanıtlanan insanda kont-
C
rollü çalışma yapılmamış ilaçlar
Fetüste olumsuz etki oluşturduğu kanıtlanan ama hami-
D lelerde kullanımında elde edilecek yararları bilinen ris-
ki azaltan ilaçlar
Hayvan ve insan çalışmalarında fetal anomalilere ne-
X
den olduğu kanıtlanan ilaçlar

79. AIDS tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi viral revers transkriptaz enzimini (RNA ba-
ğımlı DNA polimeraz) enzimini inhibe ederek viral RNA’dan, DNA kopyalanmasını önler?
A) Ritonavir
B) Didanozin
C) Enfuvirtid
D) Maraviroc
E) Raltegravir

79 - B
AIDS Tedavisinde Kullanılan İlaçlar
Revers Transkriptaz İnhibitörleri: Viral revers transkriptaz enzimini (RNA bağımlı DNA polimeraz) inhibe ede-
rek viral RNA’dan DNA kopyalanmasını önlerler. Konak hücreleri tarafından 5’-trifosfat durumuna dönüştürü-
lerek viral DNA sentezini sonlandırırlar.
Proteaz Enzim İnhibitörü İlaçlar: Viral aspartat polimeraz (proteaz) enzimini inhibe ederek virüsün olgunlaş-
masını sağlayan yapısal proteinlerin üretimini azaltırlar. Hem akut hem de kronik dönemde olan enfekte hücre-
lerde etkinlik gösterirler.
Füzyon İnhibitörleri
Enfuvirtide: gp41 molekülüne bağlanarak HIV-1’in konakçıya girişini (füzyon) inhibe eder. Subkutan yolla kul-
lanılır.
Maraviroc: CCR5 reseptörlerini inhibe ederek virüsün CD4 içine girişini engelleyen füzyon inhibitörü bir ilaçtır.
İntegraz İnhibitörleri
Raltegravir: İntegraz enzimini inhibe ederek HIV replikasyonunu önleyen yeni bir AIDS ilacıdır.

www.tusem.com.tr
37
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Anti-HIV İlaçlar

Revers Transkriptaz İn- Proteaz İnhibitörleri Füzyon İnhibitörleri İntegraz İnhibitörleri


hibitörleri
Abakavir Sakinavir Enfuvirtide Raltegravir
Delavirdin Ritonavir Maraviroc
Didanozin Nelfinavir
Efavirenz İndinavir
Zidovudin Atazanavir
Lamivudin Darunavir
Nevirapin Lopinavir
Etravirin
Tenofovir
Stavudin
Zalsitabin

80. Aşağıdakilerin hangisi dUMP’ye dönüşüp timidilat sentaz enzimini inhibe eden pirimidin antimetabo-
liti bir ilaçtır?
A) Tioguanin
B) Karmustin
C) Metotreksat
D) Daunorobisin
E) 5-florourasil

80 - E
Antimetabolit Antineoplastik İlaçlar
Metotreksat
Dihidrofolat redüktaz enzimini inhibe ederek etki gösteren folik asit antimetaboliti bir ilaçtır. Dihidrofolat re-
düktaz enziminin inhibisyonu ile DNA, RNA ve ATP için gerekli pürin bazlarının sentezi baskılanmış olur. Özellik-
le S dönemindeki hücreler üzerinde sitotoksik etki yapar. Toksik etkilerini engellemek için folinik asit (lökovo-
rin) kullanılır. Folik asidin kendisi tetrahidrofolata dönüşemediği için metotreksatın toksik etkilerini önlemek için
kullanılmaz.
6-Merkaptopürin
Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz enzimi tarafından aktif hale getirilen ön ilaçtır. Lesch-Lyhan has-
talarında dönüşümü yapan enzim eksik olduğu için etkinliği azalır. Karaciğerde ksantin oksidaz enzimi tarafın-
dan yıkılır. Allopurinol ile birlikte kullanılırsa metabolizması azalır, etkinliği ve yan tesirleri artar. Allopürinol ile
birlikte kullanıldığında dozunun azaltılması gerekir.
Tioguanin
Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz enzimi tarafından aktif hale getirilen pürin antimetaboliti bir ön ilaç-
tır. AML tedavisinde kullanılır.
Fludarabin
Adenin analoğu pürin antimetaboliti bir ilaçtır. KLL ve non-hodgkin lenfoma tedavisinde kullanılır.
Kladribin
KLL, hodgkin lenfoma ve hairy cell lösemi tedavilerinde kullanılan pürin antimetaboliti bir ilaçtır.
Azatioprin
Organ nakillerinde rejeksiyonu engellemek için immünsüpresif amaçlı kullanılan pürin antimetaboliti bir ilaçtır.
İlk kullanılan immünsüpresif ilaçtır.

www.tusem.com.tr
38
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Pentostatin
Adenozin deaminaz enzimini inhibe ederek pürin metabolizmasını baskılayan bir ilaçtır.
5-Florourasil
dUMP’ye dönüştürülüp timidilat sentaz enzimini inhibe eden pirimidin antimetaboliti bir ilaçtır. Timidilat sen-
taz enziminin inhibe edilmesiyle dTMP oluşumu baskılanır (timinsiz ölüm). Döneme özgü sitotoksik olma özel-
liği diğer antimetabolit ilaçlar kadar belirgin değildir.
Kapesitabin
Metastatik kanserlerin tedavisinde kullanılan florourasiliin ön ilacıdır. Timidilat sentaz enzimini inhibe ederek
aynı florourasil gibi “timinsiz ölüm” yapar.

Antimetabolit Etki Gösteren İlaçlar

Folik Asit Antimetabolitleri Pürin Antimetabolitleri Pirimidin Antimetabolitleri


Metotreksat 6-merkaptopürin 5-florourasil
Trimetreksat Azatioprin Kapesitabin
Tioguanin Sitozin arabinosid
Fludarabin Gemsitabin
Kladribin Floksuridin
Pentostatin Azasitidin

81. Aşağıdakilerden hangisi patolojik hiperplazidir?


A) Emzirme sırasında ve pübertede, meme bez epitelinin proliferasyonu
B) Gebede uterus düz kasının büyümesi
C) Karaciğer rezeksiyonu sonrası kalan karaciğerde oluşan hiperplazi
D) Unilateral nefrektomi sonrasında kalan böbrekte oluşan büyüme
E) Östrojen salgısı ile oluşan endometrial hiperplazi

81 – E
Hiperplazi fizyolojik ve patolojik olmak üzere ikiye ayrılabilir.
1- Fizyolojik Hiperplazi
a. Hormonal Hiperplazi: Gerekli durumlarda dokuların fonksiyonel kapasitesinin artmasıdır. (emzirme sırası ve
pübertede meme bez epitelinin proliferasyonu, gebede uterus düz kasının büyümesi)
b. Kompansatuar Hiperplazi: Doku hasarı veya parsiyel rezeksiyon sonrası kalan dokuda hiperplazi olması-
dır. Karaciğer rezeksiyonu sonrası kalan karaciğerde ve ünilateral nefrektomi sonrasında kalan böbrekte oluşur.
2- Patolojik Hiperplazi
Aşırı hormon ve büyüme faktörü salgısı ile oluşur.
Aşırı östrojen salgısı → Endometrial hiperplazi
Aşırı androjen salgısı → Prostat hiperplazisi.
Patolojik hiperplaziler kansere ilerleyebilirler.
82. Lökosit adezyonundan sorumlu moleküller arasında çift zincirli heterodimer yapıda olan, endotele
sıkı yapışmadan sorumlu molekül ailesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) CD31
B) ICAM-1
C) Selektinler
D) İntegrinler
E) VCAM-1

82 - D
Adezyon Molekülleri:

www.tusem.com.tr
39
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

Selektinler: Lökositler ve endotel yüzeyinde bulunan adezyon molekülleridir. Ekstrasellüler kısımlarında N termi-
nali bulunur. Bu terminal memeli hücrelerindeki şeker yapısındaki karbonhidrat moleküllere bağlanır. Bu nedenle
selektinlere karbonhidrat bağlayıcı proteinler de denir. L-selektin lökositlerde bulunur. Selektinler lektine bağla-
nan uçları ile oligosakkaritlerin siyalize olmuş formlarına (sialylated Lewia X) bağlanırlar. Selektinler musin ben-
zeri glikoproteinlerle kovalen bağlar yaparlar.
İmmunoglobülinler: PECAM (platelet-endotelyal cell adesion molecule) Bu immünoglobülinler hem endotelde
hem de lökositte bulunurlar. Transmigrasyonu sağlarlar.
İntegrinler: a ve b zincirlerinden oluşan transmembran heterodimerik glikoproteinlerdir. Bir çok lökositin yüze-
yinde bulunurlar ve endotel, diğer lökositlere ve ekstraselüler moleküller ile bağlanmaya yararlar. b2 integrin,
LFA-1 ve Mac-1 endoteldeki ICAM’a bağlanırlar. b1 integrin VCAM ile bağlanır.
Müsin benzeri glikoproteinler: Heparan sülfat bu guruptadır. Lökosit adezyon moleküllüne (CD44) bağlanır. Gli-
koproteinler hücre yüzeyinde ve ekstrasellüler matrikste bulunurlar.
Lökosit adezyon defekti-1 : Kalıtsal bir hastalık olup, lökosit yüzeyinde bulunan, b integrinlerin (LFA-1 ve MAC-
1) CD18 subüniti defektiftir. Nötrofilik adezyon bozuktur, tekrarlayıcı bakteriel enfeksiyonlar ve yara iyileşmesin-
de gecikme oluşur.
Lökosit adezyon defekti-2: Daha hafif bir adezyon defekti olup lökosit yüzeyinde gevşek adezyon molekülü olan
Sialiyl Lewis X’in kalıtsal defekti vardır.

83. Yara iyileşmesi alanında oluşan granülasyon dokusunda bulunan ve salgıladığı büyüme faktörleri ve
sitokinler ile angiogenzis ve fibrozis oluşturarak iyileşmeyi sağlayan hücre hangisidir?
A) Lenfosit
B) Fibroblast
C) Endotel
D) Makrofaj
E) Nötrofil lökosit

83 – D
Yara iyileşmesinde en önemli etkileri olan hücreler makrofajlardır.PDGF salgıları ve FGF salgıları ile yara iyileş-
me bölgesinde fibroblast proliferasyonu ve kollajen sentezini başlatırlar. Salgıladıkları TNF alfa, İL-1, VEGF,FGF
ile vasküler endotelde proliferasyon ve angiogenezis yaparlar.

84. Membran atak kompleksi ile osmotik lizis, makrofajlarla fagositioz, antikora bağlı sellüler sitotoksite
ve anti reseptör antikorları ile hasar hangi hipersensitivitede oluşur?
A) Tip I
B) Tip II
C) Tip III
D) Tip IV gecikmiş trip
E) Tip IV hücresel tip

84 - B
Tip II hipersensitivitede normal veya değişime uğrayıp antijenik özellik kazanan doku / hücrelere karşı sentez-
lenen antikorlar hücreye bağlanılar ve komplemanı aktive ederler. Kompleman aktivasyonun iki sonucu vardır:
1-MAC → Ozmotik lizis.
2-C3b ile opsanizasyon → Fagositoz.
Yine bu hücrelere karşı İgG tipinde antikor sentezlenirse NK hücreleri antikora bağlı sellüler sitotoksite ile bu
hücreleri öldürüler.
Tip II hipersensitivitede Myasthenia graveste olduğu gibi antireseptör antikorları ile hasar oluşması da görülebilir.

85. Aşağıdakilerden hangisi çekirdekte DNA transkripsiyoununu düzenleyici rolü olan protoonkogenler-
dir?
A) Sis
B) Erb-B1

www.tusem.com.tr
40
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

C) Ras
D) Abl
E) Myc
85 - E
sis; büyüme faktörü (PDGF b zinciri) sentezi yapar.
c-erb B2; EGF reseptör proteinlerini sentezler.
ras ve abl; sinyal ileti protein genidir.
Myc; myc proteinleri nükleer transkripsiyon işini regüle ederler.

86. Aşağıdakilerden hangisi antijen yapıyı göstermekte kullanılır?


A) İmmunohistokimya
B) Histokimya
C) PCR
D) Nothern blot
E) İn sutu hibridizasyon

86 - A
İmmünhistokimyasal İle saptanan Tümör Antijenleri
Lenfoma - Lökosit Common Antijeni (LCA)
Kanser - Sitokeratin, Epitelyal Membran Antijen (EMA)
Mezenkimal sarkomlar - Vimentin
Nöronal tümörler - NSE, Sinaptofizin
M. melanom - HMB-45, -S-100
Nöroendokrin kanserler - Kromagranin, NSE, Sitokeratin
Kas tümörleri - Dezmin
Mezetelyoma - Sitokeratin, S-100

87. Yirmi üç yaşında 145 cm boyunda, kadın hastanın amenoresi mevcut. Fizik muayenede yele boyun sapta-
nıyor. Abdominal manyetik rezonansda küçük, ince ve uzun olan “streak overler” görülüyor.
Bu hastada en olası karyotipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) 46 XX
B) 47 XX, +18
C) 45 X/46 XX
D) 47 XYY
E) 47 XY +13
87 - C
Bu özellikler klasik Turner sendromuna aittir. Yetişkin çağa kadar gelen hastalar genellikle karyotipi 45, X/46, XX
olan mozaik yapıda olanlardır. Vakaların %57 sinde bir X kromozomunda tam kayıp vardır ve bunlar 45, X karyo-
tipindedir. Geri kalanların bir kısmı (totalin %15’i nde) X kromozomunda strüktürelanomaliler vardır. Çoğu vaka
mozaiktir. 45X / 46XX, 45X / 46XY, 45X / 46XXX, 45X / 46X, i(X). 45, X olanlarda fenotipik değişiklikler mozaik-
lerden daha belirgindir. Mozaiklerin bazıları tamamen normal görünümlü olup primer amenoreye sahip olurlar.
Ağır olgularda infantil dönemde el ve ayak sırtlarında ödem, boyun ve ense kısmınde lenfödem (yele boyun) geli-
şir. En belirgin klinik özellik boy kısalığıdır. 150 cm den uzun olan çok nadirdir. Turner sendromlu çocuklarda pü-
bertede sekonder kadın sex karakterleri yeterince gelişmez. Genital organlar infantil görünümlüdür, memeler bü-
yümez, pubik kıllanma azdır. Turner sendrom primer amenorenin en öemli nedenidir. Bu hastalarda en başta pre-
duktal aort koarktasyonu sonra bisküpit aort kapağı olmak üzere konjenital kardiak malformasyonlar sıktır. Kar-
diak malformasyonlar en önemli ölüm nedenidir.
Erişkin hastalarda kısa boy ve primer amenore birlikte gö­rüldüğünde mutlaka Turner sendromundan şüphelenil-
melidir. Kesin tanı karyotipleme ile konur.

www.tusem.com.tr
41
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

88. Aşağıdakilerden hangisi riboflavin eksikliğinde görülmez?


A) Demans
B) Cheliozis (Cheilitis)
C) Glositis
D) İntersitisyel keratit
E) Scailing dermatit

88 - A
Riboflavin eksikliğinde görülenler
Ağız köşesi - Cheliozis (Cheilitis)
Dil – Glositis
Göz – Korneada intersitisyel keratit, kapiller damarlanma, opasifikasyon, yüzeyel ülserasyon.
Deri - Scailing (kepeklenme) nasolabial dermatit, skrotal ve vulvar lezyonlar
Kemik iliği- Eritroit seride hipoplazi neden ile anemi.

89. Aşağıdakilerden hangisi skuamoz hücrelerin sitoplazmasında perinükleer vakuolizasyon / halo (ko-
ilositozis), çekirdeklerinde irileşme, hiperkromazi ve nükleer kontür düzensizliği gibi atipik değişik-
likler oluşturur?
A) HSV
B) CMV
C) HPV
D) POX Virüs
E) Rabies

89 - C
HPV enfekte ettiği servikal ve vulvar skuamoz hücrelerin sitoplazmasında perinükleer vakuolizasyon / halo (koi-
lositozis), çekirdeklerinde irileşme, hiperkromazi ve nükleer kontür düzensizliği gibi atipik değişiklikler (ko-
ilositik atipi) oluşturur

90. Poliarteritis nodosa hangi organın damarlarını en sık tutar?


A) Gastrointestinal Sistem
B) Böbrek
C) Kalp
D) Karaciğer
E) Testis

90 - B
PAN da sık hasarlanan organlar: Böbrekler, kalp, karaciğer, GIS, pankreas, testis, iskelet kası, sinir sistemi ve
deri. En sık böbrek damarlarında tutulum görülür.

91. Caterpillar ve Anitschkow hücreleri hangi hastalıkta görülür?


A) Akut romatizmal kalp hastalığı
B) Myokardit
C) Enfektif endokardit
D) Perikardit
E) Subakut bakteriyel endokardit

91 - A
Romatizmal kalp hastalığında oluşan Aschoff cismi fibrinoid nekroz odağı ve bu odakta iri çekirdekli, belirgin nük-
leollü makrofajlar olan Anitschkow hücreleri veya Caterpillar hücrelerinden oluşur.

www.tusem.com.tr
42
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

Anitschkow hücrelerinin diğer adı Caterpillar hücreleridir.

92. Klinik ve morfolojik olarak akut lenfoblastik lösemiye benzeyen lenfoma tipi hangisidir?
A) Küçük lenfositik lenfoma
B) Folliküler lenfoma
C) MALT’oma
D) Diffuz büyük hücreli lenfoma
E) Lenfoblastik lenfoma

92-E
Lenfoblastik (T hücreli) Lenfoma;
• 20 yaş öncesi erkek çocuklarda en sık görülen malign lenfoma tipidir.
• Çoğu vakada (%50-70) mediastinal lenf nodları da tutulur.
• Kemik iliği, kan ve meninkslere erken yayılım ALL benzeri tablo.
• ALL’ye dönüşebilir.
• Tümör hücrelerinde immün boyalarla TdT (+) olur.
• Mikroskopik incelemede yıldızlı gökyüzü manzarası vardır.
• Mitoz sıktır.

<15 yaş ve mediyastinal yerleşim timusu tutan lenfoblastik lenfoma için tipiktir. Bu lezyon akut lenfoblastik lösemi
(ALL) spektrumundadır. Lenfomatöz görünümdeki pek çok ALL olguları pre-T hücre tipindedir. Bu CD2, CD5 ve
CD1 gibi T hücre belirleyicileri ekspresyonu ile desteklenir. TdT; pre-T ve pre-B hücrelerinin belirleyicisidir. No-
düler sklerozan Hodgkin hastalığı da mediyastinal nodları tutar.

93. Aşağıdaki akciğer hastalıklarından hangisinde alveol boşluklarında pembe eozinofilik membranlar
(hyalen membranlar) bulunur?
A) Amfizem
B) Yetişkin respiratuar distress sendromu
C) Sarkoidoz
D) Silikozis
E) Berilyozis

93 - B
Aut respiratuar distres sendromu olan çoğu vaka aktive olan nötrofil ya da makrofajlar tarafından salgılanan
ürünler ile kapiller endotel zedelenmesi sonucu başlayan diffüz alveoler zede­lenme ile karakterizedir. Alveoler
kapillerde lökositler toplanır ve toksik oksijen metabolitleri, sitokinler ve eikosanoidler salınır. Kapiller endotel ze-
delenmesini proteinden zengin sıvının interstisyuma, oradan da alveollere sızması izler. Sonunda döşeyici alve-
oler epitel (tip 1 pnomositler) de zedelenir. Hastalar ölmezlerse zamanla sıvı çekilir, alveol duvarlarına; ölü löko-
sit, eritrosit, alveol epiteli ve serum proteinlerinden oluşan, asellüler pembe, homojen, hyalen membran benze-
ri materyal sıvanır.
94. Mycoplasma pneumoniae ile oluşan atipik pnomonide aşağıdaki histolojik paternlerden hangisi olu-
şur?
A) Alveoler nötrofilik eksuda
B) Perivasküler granülomatöz inflamasyon
C) İnterstisyel mononükleer hücre infiltrasyonu
D) Hemorajik infarkt
E) Peribronşial nötrofil, makrofaj birikimi

94 - C
Virüsler, mikoplazma ve klamidya gibi mikroorganizmalar ile oluşan atipik pnomonilerde akciğerlerde fokal yada

www.tusem.com.tr
43
2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI

diffüz alanlarda, bilateral de olabilen (patchy) yama şeklinde inflitrasyon izlenir. Bu ajanlar bakteriel pnomoniler-
deki gibi alveoller içerisinde nötrofilik eksüda birikimine neden olmazlar. Mikoplazmanın kinik bulguları viral pnö-
monilere benzer. Bu ajanlarla atipik pnomoni oluşur. Atipik pnömonilerde alveoller arası septalarda (inters-
tisyel doku) lenfositler, makrofajlar (histiositler) ve nadir plazma hücrelerinden oluşan iltahabi reaksiyon
bulunur. Alveollerde nötrofil olmaz, ancak hücresel eksudadan oluşan proteinöz materyal bulunur. Bu protei-
nöz eksüda pembe, hyalen membran görünümü yapar. Bu durum ARDS dekine benzer alveoler hasarı gösterir.
Hastalarda dinleme bulguları tipik değildir. Balgam azdır. Bu nedenle bu pnömoniler atipik pnomoni olarak isim-
lendirilir. Atipik pnömonilerin en sık nedeni mikoplazmadır. Mikoplazma pnömonia okullar, yurtlar, aske-
ri birlikler, hapishaneler gibi kapalı alanlarda, toplu yaşayanlarda mini lokal epidemiler yapar. Gençler-
de ve çocuklarda sıktır.
Mycoplasma kültürde üretilemez, mycoplasma infeksiyonu olgularının yaklaşık yarısı­na artmış soğuk aglütinin
titresi eşlik etmektedir.

95. Aşağıdaki glomerülonefritlerden hangisi non-proliferatiftir?


A) Akut poststreptokoksik glomerülonefrit
B) Ekstra kapiller glomerülonefrit
C) Dens depozit hastalığı
D) Membranöz glomerülonefrit
E) Mezangiyal glomerülonefrit

95 - D
Membranoz GN nonproliferatif olup glomerüllerde hücre artışı yoktur. Ana bulgu glomerüler bazal membran ka-
lınlaşmasıdır. Elektron mikroskobunda subepitelyal immun kompleks birikimi, immün kompleksleri çevrelemek
üzere bazal membranda dikensi çıkıntılar (kubbe veya hörgüç-diken /spike-dom görünümü) vardır. Podosit-
ler ayaksı çıkıntılarını kaybederek GBM’a yapışıp GBM’ni kalınlaştırdığı görülür.

96. Aşağıdaki mide lezyonlarının hangisinin gelişiminde helikobakter pylorinin rolü yoktur?
A) MALT’oma
B) Mide kanseri
C) Peptik ülser
D) Otoimmün gastrit
E) Duodenal ülser

96 - D
H. Pylori Etksi İle Oluşan Hastalıklar
MALT’ oma
Mide kanseri
Karsinoid tümör
Mide peptik ülseri
Duodenum peptik ülseri
97. Bir karaciğer biyopsisinde, portal alanlarda sınırlı iltihap ve parankim içinde nekro-inflamatuar odakların var-
lığı izlenmektedir.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kronik aktif hepatit
B) Kronik persistan hepatit
C) Kronik lobüler hepatit
D) Kronik atrofik hepatit
E) Kronik hepatik atrofi
97 - A
Akut hepatitte hem portal alanlar hemde heaptik parankim (lobül) içinde iltahap olur. Eğer iltahap postal alnlar-

www.tusem.com.tr
44
TEMEL BİLİMLER - B KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 2 - TTBT

da sınırlı ise kronik persistan hepatit denir. Portal alanlardaki iltahabın periportal parankime taşması ve peripor-
tal hepatosit nekrozuna (güve yeniği /piecemeaı nekrozu) yol açması kronik aktif hepatit olarak isimlendirilir.

98. Leiomyosarkom tanısı için en önemli parametre aşağıdakilerden hangisidir?


A) Nükleer atipi
B) Zonal tümör nekrozu
C) Hiperkromazi
D) Koagülasyon nekrozu
E) Mitoz sayısı

98 – E
Makroskopik olarak leiomyosarkomlar kanamalı, yumuşak bazen de nekrotik olurlar. İntramural veya polipoid
formda olurlar. Leiomyosarkomların myomlardan ayırımı Nükleer atipi + Zonal tümör nekrozu + Mitototik
indeks’e göre yapılır. Diğer seçeneklerde verilenler de önemli olmakla birlikte leiomyosarkomu, leiomyomdan
ayırmakta en önemli olan mikroskopik bulgu mitoz sayısıdır. 10 büyük büyütmede 10 dan fazla mitoz varsa nük-
leer atipinin önemi azalır. Mikroskobun 40’lık (400 kez büyüten) objektifinde 10 farklı alanda mitoz sayısına ba-
kılır. 10’dan fazla mitoz varsa tümör sarkom olarak kabül edilir.

99. Elli yaşında kadın hastanın meme dokusunda retraksiyon, memede belirsiz sınırlı kitle tesbit edilmiştir.
Bu hastada en az olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yağ nekrozu B) Mastit C) Duktal ektazi
D) Fibroadenom E) İnvaziv kanser

99 - D
Fibroadenom mobil, ağrısız, sert, iyi sınırlı, kapsüllü, genç kızlarda sık görülen, stromal oijinli benign bir tümör-
dür.

100. Gençlik ve kız çocukluk döneminde mukozal yüzeylerde oluşan, lümene doğru kabarıklıklar yaparak
veziküle üzüm tanesi gibi görülen sarkom aşağıdakilerden hangisidir?
A) Clear cell Ca
B) Embriyonel rabdomyasarkom
C) Mol hidatiform
D) Anjiosarkom
E) Leiomyosarkom
100 - B
Embriyonel tip rabdomyosarkom 10 yaş öncesi sıktır. Tümör hücreleri embriogenezisteki kas hücrelerine benzer-
ler. Malign iğsi füziform ve yuvarlak hücreler birlikte olur. Bazı hücreler eozinofilik sitoplamalı, ekzenatrik yerle-
şimli çekirdekli rakete benzer şekilli olurlar. Baş boyun (nazal kavite, orbita, orta kulak), ürogenital mukozalr (va-
gina, prostat, peritestiküler dokular) gibi yerlerde sıktırlar. Sarkoma Botryoides : Embrioner tip rabdomyosarko-
mun mukoza ile döşeli yapıların duvarında (nazofarinks, koledok, vagina, mesane) lümene doğru üzüm taneleri
gibi kabarıklık yapmasına verilen isimdir.
Pleomorfik rabdomyosarkom büyük, acayip şeklli, bazıları multinükleer olan eozinofilik hücreleri olan bir sarkom-
dur. Derin yerleşimli olur, kötü prognozludur.

www.tusem.com.tr
45

You might also like