Professional Documents
Culture Documents
ihcarikci@yahoo.com
Hasan Hüseyin UZUNBACAK2
hhuzunbacak@yahoo.com.tr
Yrd. Doç. Dr. Orhan ADIGÜZEL3
orhanadiguzel@gmail.com
Ahmet Sait ÖZKUL4
asozkul@sdu.edu.tr
ABSTRACT
Social Responsibility In Respect of Turkish Management Culture
When management methods are mentioned in entrepreneurship literature, firstly we remember
American and Japanese management methods and composition of these Z Model. These
management methods are made up of elements and knowledge coming from mentioned
relevant publics‟ cultures.
In history, the outstanding features of social responsibility samples were often seen in Turkish
management culture and Turkish society. In this respect, perception of Turkish managers‟
social responsibility are discussed.
In this study, a necessity of written and verbal Turkish centered management culture must be
shared all around world. Also, the samples of social responsibility done by governments and
companies have been given.
The aim of the study is showing the contributions of ancient Turkish culture to Turkish
management in the concept of social responsibility.
1
Süleyman Demirel Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi
2
Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Öğrencisi
3
Süleyman Demirel Üniversitesi, Yalvaç Meslek Yüksekokulu
4
Süleyman Demirel Üniversitesi, Yalvaç Meslek Yüksekokulu
GĠRĠġ
ĠĢletmecilik literatüründe yönetim tarzları dendiği zaman aklımıza ilk olarak Amerikan ve
Japon Yönetim AnlayıĢları veya bunların bir bileĢimi olan Z Modeli gelmektedir. Söz konusu
yönetim anlayıĢları, ilgili toplumların kültürleriyle gelen unsurlardan-öğretilerden
oluĢmaktadırlar.
Yönetenle yönetilen, yönetim kültürünü birlikte meydana getirirler. Tarihin ilk dönemlerinden
günümüze, devletlerin ve/veya iĢletmelerin kimler tarafından ve nasıl yönetildiği çok
önemlidir. Yönetenlerin yönetilenlere yönelik uygulamalarının o devletin/iĢletmenin/halkın
nereye doğru gittiğiyle doğrudan iliĢkili olduğu görülecektir. Yine tarihe bakıldığında
yönetenin yönettiği kiĢilerle ilgili yüksek düzeyde sorumluluk hissettiği toplumların baĢında
Türk toplumu gelmektedir. Bu yüzden Türk yöneticisinin tavrı-düĢüncesi-eylemleri özellikle
sosyal sorumluluğunu yerine getirmeye çalıĢması bağlamında değerlendirilmelidir.
ÇalıĢmada öncelikle Türklere münhasır sözde her zaman var olan fakat yazın ile de dünyaca
paylaĢılması gereken-model alınması gereken bir yönetim anlayıĢının olması gerektiği
vurgulanmaktadır. Ayrıca günümüzde, iĢletmelerin ve/veya devletlerin sorumlu oldukları
bireylere-çevreye yönelik olarak yaptıkları/yapmaya çalıĢtıkları sosyal sorumluluk
uygulamalarının Türk iĢletmeleri, Türk Yöneticileri tarafından nasıl
karĢılandığına/yapıldığına dair örnekler verilmektedir.
ÇalıĢmanın amacı, kadim Türk kültürünün Türk iĢletmeciliğine; günümüzün en önemli
konularından olan sosyal sorumluluk bağlamında neler kattığını bir nebze ifade edebilmektir.
ĠĢletme açısından sosyal sorumluluk ise, iĢletmenin amaçlarına ulaĢmaya çalıĢırken, var olan
etik değerlere bağlı kalması ve sahip olduğu kaynakları da yaĢamını devam ettirdiği toplumun
geliĢtirmek için kullanması bağlamındaki sorumluktur. (Bayrak, 2001: 83)
Bu sorumluluk anlayıĢında, iĢletme davranıĢlarını topluma zararlı faaliyetler açısından
sınırlamak ve insan yaĢamını refaha ulaĢtırmak için katkıda bulunmak, toplum yararı için
tarafsız bir sorumluluk davranıĢı sergilemek esastır. Bu durumda sosyal sorumluluk,
iĢletmelerin yasal ve ekonomik amaçlarının ötesinde uzun vadede daha iyi bir toplum için
zorunluluklarını yerine getirme çabalarının ve sorumluluğunun bir sonucu olmaktadır. (Top
ve Öner, 2008: 98)
Bu bağlamda iĢletmelerin, sosyal sorumlulukları ile ilgili olarak; iĢletme için aldıkları
kararların ekonomik etkilerinin olduğu kadar sosyal etkilerinin de olduğunun bilincinde
olmaları gerekmektedir. (Nalbant, 2005: 194)
Yukarıdaki tanımların ortak noktasına bakıldığı zaman sosyal sorumluluğun, iĢletme boyutu
olduğu kadar toplumu ve dolayısıyla bireyi de ilgilendiren boyutları olduğu görülmektedir.
Tanımların en fazla üzerinde durduğu konular ise “toplumun geliĢtirilmesi” ve “refah
seviyesinin artırılması” konularıdır. Bu hedeflerin gerçekleĢmesi için ise öncelikle bireyin ve
daha sonra ise ekonomik ve sosyal gücün temsilcisi olan iĢletmelerin bilinçli olarak bu
geliĢime destek sağlamaları gerektiği ifade edilmektedir.
Daha önce Ahilik olarak bilinen Lonca sistemi, usta, çırak ve kalfa arasındaki iliĢkileri ve
çalıĢma koĢullarına düzenlemeler getirmiĢ bunun yanında üretimde yer alan bireylerin
eğitimini, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik fonksiyonlarını da üstlenmiĢtir. (Turan, 1996:132-
133) Osmanlı döneminde Ahilikle beraber topuma sosyal sorumluluk yükleyen diğer bir
unsurda vakıflar olagelmiĢtir. Osmanlı topraklarında vakıf, hiç Ģüphesiz önemli bir sivil
kültürün sosyal sorumluluk alanını oluĢturmuĢtur.
1546 yılında sadece Ġstanbul‟da kurulan çok sayıda vakıf; beĢeri sermayenin geliĢtirilmesini,
mülkiyet haklarının korunmasını, yaĢlı ve hastalara yardım edilmesini, köprüler, yollar,
çeĢmeler, sarnıçlar, kütüphaneler vs. yapılmasını ve zenginleĢtirilmesini hedeflemiĢ ve devlet
yönetiminin hâkim olduğu her yerde bu anlayıĢı yaygınlaĢtırmayı gaye edinmiĢtir.
(Çizakça,2006: 22-23) Osmanlı Devleti döneminde vakıf sistemi çok yaygın olup, 19. ve 20.
yüzyıldaki çalıĢmalarda, vakıf mülklerinin, ülkedeki binaların ve ekilebilir arazilerin dörtte
üçünü meydana getirdiği yer almaktadır.
Ancak, gerek Osmanlı Devletinin son döneminde ve gerekse Cumhuriyet Döneminde artan
baskılar ve adem-i merkeziyetçi klasik hayırseverlikten hizmetlerin devlet tarafından
sağlanmasına yönelik dönüĢüm, sosyal düzenin sorumluluğun devletten beklenmesi sonucunu
doğurmuĢ ve vakıf sisteminin zayıflamasına yol açmıĢtır. (Çizakça, 2006:28-30) Aynı
zamanda 20. yüzyılın ilk yarısında yaĢanan ve Dünyayı etkileyen savaĢlar Dünya ve Türkiye
genelinde sosyal sorumluluk alanlarında da birtakım geliĢmelere sebebiyet vermiĢtir. Bu
dönemde iĢsiz kalan kiĢiler birleĢerek sendikalar oluĢturmuĢ ve güç sahibi olmuĢlardır.
Bireysel felsefe yerini toplum felsefesine bırakmıĢ, iĢ hayatında iĢgörenlerin öneminin ve
iĢgörenlere karĢı sorumlulukların farkına varılmaya baĢlanmıĢtır. Otomasyon ve kalifiye iĢ
gücü ile büyüyen örgütler sanayileĢme sonucunda oluĢan olumsuz etkileri önlemek için ise
sanayileĢmiĢ batı ülkeleri yasal önlemler almaya baĢlamıĢlardır. 1930'lu yıllarda tüm
sanayileĢmiĢ toplumlarda bir takım sosyal ve kültürel değiĢimlerin meydana gelmeye ve
iĢgörenler sendikal haklarını edinmeye, daha iyi ücret, çalıĢma Ģartları ve diğer sosyal hakları
için pazarlık gücü elde etmeye baĢlamıĢtır.
Türkiye Cumhuriyetinde yasal anlamda sosyal sorumluluk adına, 1924 anayasasında, Kurum
niteliğindeki meslek kuruluĢlarına iliĢkin düzenlemeler pek görülmezken, 1950–1957 yılları
arasında da farklı meslek gruplarına yönelik bazı yasaların konulduğu bilinmektedir. Fakat
meslek odalarının anayasal dayanağa kavuĢması ise 1961 Anayasası ile mümkün olmuĢtur.
1982 Anayasası‟nda ise ayrıntılı bir biçimde düzenleme yapılmıĢ ve meslek kuruluĢlarının
disiplin altına alınmaları ve özellikle siyasi faaliyette bulunmalarının engellemesi
amaçlanmıĢtır. (Özer, 1994: 1)
Bütün bu değerlendirmelere karĢın; Tüsev‟in 2005 yılında Türk iĢletme yönetim kültürü
üzerine yapmıĢ olduğu çalıĢma sonuçlarındaki çıkarımlara göre, yönetimlerin sosyal
sorumluluklarını farkında olmalarına rağmen kurumsal sorumluluk stratejilerinin dar kapsamlı
kaldığı anlaĢılmıĢtır. AraĢtırmaya göre; ülkemizdeki iĢletmeler, sosyal sorumluluk
çerçevesinde sivil toplum kuruluĢları ile iĢbirliği yapmakta, ancak bu iĢbirliği daha çok
projelere sponsorluk Ģeklinde ortaya çıkmaktadır. (TÜSEV, 2006: 78-79) Kısacası,
Türkiye‟de iĢletme yönetimleri bazında sosyal sorumluluk, Ferell ve Friedrich‟in Sosyal
Sorumluluk Piramidi‟nin daha ilk aĢaması olarak nitelendirilen hayırseverlik aĢamasındadır.
Bahsi geçen piramitte sıralama aĢağıdaki gibidir. (Top ve Öner, 2008:103)
1. Hayırseverlik Sorumlulukları
2. Ahlaki Sorumluluklar
3. Yasal Sorumluluklar
4. Ekonomik Sorumluluklar
Bu sorumluluklar ayrıntılı irdelenirse (Ersöz, 2007: 31); Hayırseverlik Boyut, Toplum
tarafından iĢletmeden temenni edilen ve iĢletmenin zorunlu olmadığı halde isteyerek yerine
getirebileceği düĢünülen sorumluluk olarak ifade edilmektedir. Yapılan yardımlar, toplum
içinde iĢletmeye olumlu bir imaj kazandırarak, uzun vadede kârlı çalıĢmasına ve yaĢamını
sürdürmesine de imkân sağlayacağı ifade edilen yardımlar olarak düĢünülmektedir. Türkiye
olarak henüz bu aĢamada olduğumuz gibi bir gerçekle karĢı karĢıyayız.
Sosyal Sorumluluğun Ahlaki Boyutunda ise, ĠĢletmelerin toplumun değerleriyle uyumlu bir
Ģekilde faaliyet göstermesi üzerinde odaklanan beklentilerin tümünü ifade etmektedir. Bu
anlamda
ġehrin meydanlarına, camilere, imaret yerlerine veya çeĢitli hayır hizmeti veren binaların
yanlarına içi oyulmuĢ, üst veya yan tarafından bir elin girebileceği kadar büyüklükte bir
açıklık bırakılmıĢ, 1-1,5 metre yüksekliği bulunan, mermer veya granitten yapılma taĢlar
konulması ile hayata geçirilen bu yardımlaĢma veya dayanıĢma geleneği “Sadaka TaĢı” olarak
bilinen ve adlandırılan bir uygulamadır. (Kiraz, 2007: 14)
Genellikle akĢam ve yatsı namazlarına giden Müslümanlar, havanın kararmasıyla vermek
istedikleri sadakayı taĢın oyuğuna bırakırlardı. Paraya ihtiyacı olan ve kimseden alamayan
kiĢi ise, taĢın yanından geçerken elini oyuğa sokarak ihtiyacı olduğu kadar parayı alırdı. Bu
iĢlemin havanın kararmasından sonra yapılması ise, yardım edenin de yardım alanında hiç
kimse tarafından bilinmemesi gibi bir sonucu doğururdu. Böylece, yardımda bulunan kibre
kapılmaz, yardım alan ise, toplum nezdinde eziklik hissetmezdi.(Karyağdı, 2004: 34)
Sadaka TaĢı geleneğine, tüm Osmanlı topraklarında rastlamak mümkün olmakla birlikte,
sadece Ġstanbul‟da 173 adet sadaka taĢı tespit edilmiĢtir. (Kazıcı, 2008, s.63)
2. Ahilik
Ahilik, XII. yüzyıl‟dan itibaren Anadolu‟da teĢkilatlanmaya baĢlamıĢ ve Osmanlı Devleti‟nin
kurulmasında da önemli bir rol üstlenmiĢtir. Dini ve sosyal açıdan büyük görevler üstlenmiĢ
olan Ahilik TeĢkilatı, iç güvenliği sağlayarak Osmanlı‟nın yükünü hafifletmiĢtir. (Tabakoğlu,
1999: 19) Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢunu tamamlamasıyla beraber, ahilik teĢkilatı daha
ziyade “hayırsever esnaf kuruluşları” olarak varlıklarını sürdürmüĢlerdir. (ġen, 2002: 26)
Ahilik TeĢkilatı, Arapça “kardeĢim” anlamına gelen “ahi” kelimesinden adını almıĢtır.
Türklerin göçebelikten yerleĢik hayata geçmesine yardımcı olan ve üyeleri arasında kardeĢlik,
yardımlaĢma ve dayanıĢmanın yoğun olarak yaĢandığı bir meslek teĢkilatıdır. (Sarıkaya,1999:
393-395)
Ahiliğin esası, Türklerin Ġslamiyet‟i kabulü ile benimsedikleri “fütüvvet” kültürüne
dayanmaktadır. Yiğitlik, yardımseverlik, kiĢilik sahibi olma anlamına gelen fütüvvet, aslında
Anadolu‟nun her yerinde görülen teĢekkülleriyle oldukça yaygın bir anlayıĢtır. Ġslam‟ın ilk
yıllarından itibaren ortaya çıkan fütüvvet teĢekküllerinin içerisinde IX. yüzyıldan sonra esnaf
toplulukları ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Bu ortaya çıkıĢla birlikte, din kurallarından yola
çıkılarak hazırlanan fütüvvetnamelerle mesleğin genel kuralları, eğitim prensipleri, mesleğin
sırları, mesleğe giriĢin nasıl olacağı gibi pek çok husus düzenlenmiĢtir. BaĢlangıçta dini ve
ekonomik bir topluluk özelliği taĢıyan Ahilik TeĢkilatı sadece meslek ve sanat grubu olmayıp,
XIII. yüzyıldan itibaren sosyal ve siyasi bir nitelik kazanarak varlığını sürdürmüĢtür.(Öksüz,
1993: 29)
Ahi olabilmek için üretkenliği yüksek ve topluma faydalı bir sanat sahibi olmak Ģart
koĢulmuĢtur. Temelini ahlak ve dayanıĢma prensiplerinin oluĢturduğu teĢkilatın, Fatih
döneminde bazı yapısal değiĢikliklere uğradığı bilinmektedir. Bu dönemden sonra, siyasetten
gittikçe uzaklaĢarak, kuruluĢ esaslarının paralelinde, “karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma
düşüncesinin oluşturulması ve yaygınlaştırılması, yoksula, yabancıya, misafire yardım
edilmesi” temel amaç haline gelmiĢtir. Ahiler, kendi sanatından olanlara ve yardıma ihtiyacı
olanlara yardım etmek, hayır iĢleyerek sevap kazanma isteği ile yapılmıĢtır. (ġen, 2002: 26)
3. Loncalar
XIV. yüzyıldan itibaren, kuruluĢ amaçlarının dıĢında faaliyet göstermeye baĢlayan,
mensuplarının hak ve menfaatlerini yeterince koruyamayan Ahilik TeĢkilatı‟nın yerini Lonca
TeĢkilatı almıĢtır.(ġen, 2002: 28)
Kelime anlamı olarak “lonca”, bir meslek grubunun, aynı iĢi yapan esnafların, kendi
aralarında oluĢturdukları birlik ve düzeni ifade etmekle birlikte, zaman zaman çeĢitli
sebeplerle toplandıkları yere/odaya verilen isimdir. Loncalar, ahilikte olduğu gibi belirli bir
dine veya tarikata tabi olmayıp, gayrimüslimler dâhil herkesin üye olabileceği, ağır mesleki
kuralların konulmadığı, her türden konunun serbestçe tartıĢılabileceği yerler olarak
teĢkilatlanmıĢtır. (Pakalın, 1993: 369)
4. Vakıflar
Vakıf, en genel tanımlamayla, ekonomik durumu yerinde olan kiĢilerin, taĢınmaz malları
baĢta olmak üzere mallarının bir kısmının veya tamamının gelirlerini, sosyal veya dini
hizmetlerde kullanılmak üzere kendi kurdukları kurumlara tahsis etmeleri veya bu amaçlarla
mallarının mülkiyetlerini bu kurumlara devretmeleridir. (Dilik‟ten akt. ġen, 2002: 32)
Özellikle, Osmanlı Devleti döneminde, eğitim, sağlık, belediye, bayındırlık, sosyal yardım,
Ģehircilik gibi hizmetler vakıflar tarafından yapılmıĢtır. Bu hizmetlerin vakıflar tarafından
üstlenilmesi, devletin yükünü oldukça hafifletmiĢtir. Hatta askeri ve dini hizmetlerin
görülmesi için kurulan vakıflarda bulunmaktadır.(Aydın, 1999: 253)
Ticaret odalarının veya gönüllü kuruluĢların olduğu gibi, ticari iĢletmelerin de sivil toplum
kuruluĢlarının giriĢimlerine desteğinin artmakta olduğu söylenebilir. Özellikle 1999 depremi
sırasında iĢletmelerin ihtiyacı olanlara yardım etme eğilimi yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır. Yine,
deprem esnasında iĢletmeler, sivil toplum kuruluĢlarının bağıĢ ve malların ihtiyacı olan
kesimlere aktarılmasında bir araç görevi gördüklerinin ve vatandaĢlara önemli hizmetler
sunduklarının farkına varmaya baĢlamıĢlardır. (Ersöz, 2007: 131)
Bu bağlamda, sonraki dönemlerde coğrafi olarak çok uzakta da olsa, Tsunami felaketinde ve
Filistin‟deki insanlara yardım etme konusunda Türkiye‟deki iĢletmeler, vatandalar ve sivil
toplum kuruluĢları daha düzenli ve organize olmuĢ bir Ģekilde hareket etmeye baĢlamıĢlardır.
SONUÇ ve ÖNERĠLER
Gerek ülke yönetiminin gerekse kar amaçlı olan ve olmayan iĢletmelerin yönetim bağlamında
ele alması ve yerine getirmesi gereken sosyal sorumluluk anlayıĢı, ülkelerin tarih ve kültür
bağlamında farklılıklar yaĢadığı anlaĢılmaktadır. Avrupa yönetim alanında ilk sosyal
sorumluluk tecrübesini 19. yüzyılın baĢlarında yaĢarken, Türk Yönetim Kültürünün ilk
tecrübesinin Selçuklulara kadar dayandığı görülmektedir. Bu konuda daha 12. yüzyılda ahilik
anlayıĢını 14. yüzyılda Lonca ve yoğun vakıf çalıĢmalarını Anadolu topraklarında görmek
mümkündür. Ve ilerleyen yıllara paralel Türk Yönetiminin hakim olduğu tüm sosyal
hayatında bu sorumluluğun canlı olduğu görülmektedir.
Yüzyıllarca dört boyutlu yaĢanan sosyal sorumluluk Ģuan sadece hayırseverlik olarak tek
boyuta kadar düĢmüĢtür. Ġmaj ve gösteriĢ ön plana çıktığı bu boyutta yapılan yardımlar ve
hatta verilen öğrenci bursları bile Kimin? Ne kadar? Kime? Verildiği gibi gizliliklerin
kalmadığı bir dönemi istisnalarla birlikte maalesef Ģahit olmaktayız. Yaptırılan herhangi
eğitim müessesesi vergi indirimi karĢılığında, yaptıranın isminin tablolaĢtırması karĢılığında
ancak gerçekleĢebildiği görülmektedir.
9. KARYAĞDI, Osman (2004), “Ġyilik Yapmada Bir Ġncelik: Sadaka TaĢları”, Ailem
Dergisi, Ġstanbul.
10. KAZICI, Ziya (2008), “Osmanlı’da Hayır Müesseseleri ve Sadaka TaĢları”, Ġnsani
Yardım Dergisi, Sayı:35, Ġstanbul.
11. KĠRAZ, Sabri (2007), “Osmanlı’da Sadaka TaĢları”, Balkan Sentezi Bülteni, Yıl 5,
Sayı 51, Ġstanbul.
14. ÖZER, Attila (1994), Türkiye‟de Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek KuruluĢları
(Anayasa Hukuku Açısından), TÜGĠAD, Ankara.
18. ġEN, Murat (2002), "Osmanlı Devletinde Sosyal Güvenlik: Ahi Birlikleri,
Loncalar ve Vakıflar", Çimento ĠĢveren Dergisi, Sayı 6, Cilt 16, Ankara.
19. TABAKOĞLU, Ahmet (1999), “Osmanlı Ġçtimai Yapısının Ana Hatları”, Osmanlı
4 Toplum, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara.
20. TOP, Seyfi ve ÖNER, Akın (2008), “ĠĢletme Perspektifinde Sosyal Sorumluluk
Teorisinin Ġncelenmesi”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, C.4, S.7.
21. TURAN, Kamil (1996), ĠĢ Hukukunun Genel Esasları, Kamu-ĠĢ Yayını, Ankara.
22. TÜSEV (2006), Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Degisim Süreci, TÜSEV, Yayın No
39, Uluslar arası Sivil Toplum Endeksi Projesi Türkiye Ülke Raporu.
23. USLU, Aypar ve Diğerleri (2008), “Türkiye‟de Tüketicilerin Sosyal Sorumluluk
Kampanyalarına ve Sosyal Açıdan Sorumlu ġirketlere KarĢı Tutumu”, Muhan Soysal
ĠĢletmecilik Konferansı, Ankara.
24. USTA, Ramazan, ÇALIġ, Metehan (2008), “SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardı
ve QFD”, II. Ulusal Kalite Göçerimi Sempozyumu, 2008, Ġzmir.