Professional Documents
Culture Documents
DAĞLAR EKŞİ
O hâlde, bir hukuki ilişki ticari bir nitelik taşıyorsa o ilişkiden doğan hukuki
ihtilafın çözümü için, varsa öncelikle ticaret hukuku kuralları uygulanacaktır. Ticaret
hukukunun özel kuralı yoksa, bu halde, ilişkinin ya da hukuki durumun niteliğine
göre, medeni hukukun ya da borçlar hukukunun genel kuralları uygulanacaktır.
1
TİCARET HUKUKUNUN KAPSAMI
Kanun koyucu ticaret hukukunun temel kavramlarını ele alırken ticari işletme
kavramını temel kavram olarak kabul etmektedir. Bu kavramı öncelikle
tanımlamakta ve diğer kavramları bu kavrama atıf yaparak tanımlamaktadır. Aynı
şekilde kanun koyucu ticari hayatı ve ilişkileri düzenlerken, bu ilişkiler yumağının
merkezine ticari işletme kavramını yerleştirmektedir.
B) ŞİRKETLER HUKUKU
Ticaret hayatının özel ihtiyaçları nedeniyle adi senet dışında bazı (nitelikli)
senet türlerine ihtiyaç duyulmuştur. Ticari ihtiyaçları karşılayan ve çek, bono, hisse
senedi gibi isimlerle anılan bu senet türlerine genel olarak ticari senetler
denmektedir. Ticaret Hukuku, kıymetli evrak adı verilen bu ticari senetleri özel
olarak ve ayrıntılı biçimde düzenlemektedir.
Deniz yolu ile yapılan yolcu ve eşya taşıma faaliyeti ve deniz aşırı satış
sözleşmeleri, bu yolculuğun kendisine özgü riskleri ve bu ticaretin genellikle
uluslararası ticaret şeklinde ortaya çıkması nedeniyle özel kurallarla düzenlenmiştir.
E) SİGORTA HUKUKU
2
TİCARET HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Ticaret hukukunun kaynakları aslında temel olarak hukukun kaynakları ile aynı
anlama gelir.
1. Kanunlar
Hakim uygulayacak yazılı bir kural bulamadığı takdirde örf ve âdet hukukunu
yardıma çağıracaktır. Özellikle özel hukuk alanındaki kanunlar da esasen, toplum
tarafından benimsenmiş ve uzun süre uygulanmış örf ve adet kurallarının sonradan
kanun koyucu tarafından yazıya dökülmesi ile ortaya çıkarlar.
3. İçtihat
Örf ve âdet hukukunun dahi yeterli olmaması durumunda, ihtilafı çözecek olan
hakimin görevi, boşluğu doldurmak üzere kendisini kanun koyucu yerine koyarak
içtihat yapmak ve buna göre sonuca ulaşmaktır. Hakim dilerse başka benzer
3
davalarda daha önce verilmiş emsal kararları taklit eder yani önceki içtihada uyar.
Eğer o içtihadı adil bulmuyorsa, gerekirse bilimsel görüşlerden de yararlanarak farklı
bir içtihatta da bulunabilir.
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu ile diğer bazı kanunlarda da ticari hayatta
ortaya çıkan ihtilafların çözümünde başvurulacak hukuk kuralları yer almaktadır. Bu
durumda bu kurallar da ticaret hukukunun kaynaklarından sayılmalıdır.
4
ya da sözleşmede aksine bir hüküm olmadıkça borcun ifa edileceği yerdeki örf ve
âdet kuralı tercih edilerek sonuca ulaşılır.
Türk Ticaret Kanunu ticari işletme kavramını temel kavram olarak kabul etmiş
olmasına rağmen unsurlarını gösteren isabetli bir tanımı yapmamıştır. Sadece ticari
işletme türlerini belirtmekle yetinmiştir. Buna göre “Ticarethane veya fabrika yahut
ticari şekilde işletilen diğer müesseseler ticari işletme sayılır”. Tanımdaki üç tür
işletmenin açıklaması da yetersizdir.
4) Madencilik
5
5) Matbaacılık, gazetecilik, kitapçılık...
6) Tiyatro, sinema, otel, özel okul, hastane ve açık satış yerlerinin işletilmesi
11) Su, gaz, elektrik dağıtımı; telefon ve radyo ile haberleşme ve yayın
a. Bağımsızlık
Bir işletme başka işletmelerden bağımsız değilse bir ticari işletmeden değil,
ancak “ticari işletmenin şubesi”nden bahsedilebilir. Ticari işletme şubeleriyle birlikte
bir bütündür. Bu “bütün” başka işletmelerden bağımsızdır. Bir kişinin birden çok
ticari işletmesi bulunabilir. Bu halde her işletme için bir bağımsızlıktan söz edilebilir.
Zira bağımsızlık ile kastedilen, başka işletmelerden ayrı bir işletme mantığı
çerçevesinde, müşteri tutundurabilme ve karar alabilme ihtiyacının bulunmasıdır.
6
b. Gelir Sağlamayı Hedef Tutma
c. Devamlılık
TTK.17 hükmü ile “İster gezici olsunlar, ister bir dükkanda veya bir sokağın
muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden
ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya
yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildirler.” İfadesi
öngörülmüştür. Fakat esnaf faaliyeti sınırını belirleyebilmek için Vergi Usul
Kanunu’nun 177. maddesindeki gelir rakamına işaret edilmektedir. Böylece, net bir
rakamsal limit belirlenmiş olup, diğer bazı şartlarla birlikte bu limitin üzerinde gelir
elde etme şartını da yerine getiren işletmeler, esnaf faaliyeti çapını aşmış
sayılmaktadır.
7
menkul değerlerin mülkiyet hakkı işletmeyi işleten kişiye ait olabileceği gibi, kira ya
da başka şekilde geçici süre için kullanılmak üzere tedarik edilmiş de olabilir.
2. İkinci bir gayrımaddi varlık unsuru, işletmeye tahsis edilmiş fikri ve sınai
haklardır. İşletmenin kullandığı isim, işletmeyi işletenin kullandığı isim, tescilli ya da
tescilsiz logo ve diğer markalar , üretim ve pazarlama yöntemine ilişkin buluşlar,
üretilen ürünlerin dış görünüşüne ilişkin özgün endüstriyel tasarımlar, görsel ve
işitsel bilim ve sanat eserleri gibi soyut varlıklar üzerindeki telif ve yayın hakları da
işletme unsurları olabilir.
C. İŞLETMENİN ALACAKLARI
Bir ticari işletmeyi işleten kişi, tek bir mekânda faaliyet göstermekle
yetinmiyor olabilir. Farklı mekan ihtiyacı sadece üretim veya depolama amacına
dayalı ise bir şube sisteminden bahsedilemez. Buna karşılık müşterilere ulaşmak
üzere birden çok mekânda mal ya da hizmet sunulmak isteniyorsa iki yöntem
kullanılabilir. Birincisi, bağımsız yardımcılardan yararlanmaktır. Örneğin bir sigorta
şirketi, müşterilerine sigorta poliçesi satmak üzere şube açamaz. Acenteler tayin eder
8
ve kendisini temsil etme yetkisi verir. Böylece ürününü pazarlamak için başka
işletmecilerin yürüteceği aracılık faaliyetinden yararlanır. Ancak bu aracılar ya da
yardımcıların hiçbiri, hukuki anlamıyla bir “şube” işletmemektedir. Ne acentenin ve
komisyoncunun ne de bayiinin işletmesi üreticinin işletmesinin şubesi durumundadır.
Bunlar bağımsız işletmelerdir.
2. Şubenin Nitelikleri
a) Şube iktisadi yönden dışarıya karşı bağımsız bir bütündür. Ancak şubeyi
yönetenin yönetim ve temsil yetkileri, merkezin verdiği yetkilerle sınırlıdır.
9
i) Şubeler, kendi merkezlerinin ticaret unvanını, şube olduklarını belirtir bir ekle
kullanırlar.
Ticari İşletmenin devri ile ilgili özel kurallara tâbi bir devirden bahsedebilmek
için ortada yürümekte olan bir işletme bulunmalıdır. Henüz işletilmeye başlamamış
yani müşteri kabul etmemiş olan bir işletmenin devredilmesi, burada ele aldığımız
anlamda bir devir değildir. Ticari işletmenin devri, yukarıda saydığımız işletme
unsurlarının tümünün ya da önemli kısmının topluca bir başka kişiye devredilmesi
demektir. Bazı unsurlar kapsam dışı bırakılsa dahi devredilen kısımlar işletmenin
aynen ve kaldığı yerden faaliyete devam etmesini sağlayacak ölçüde bütünlük arz
ediyorsa ticari işletmenin devrinden bahsedilebilir. Buna karşılık münferit bazı
unsurların devri halinde ya da işletmenin tasfiyesi amacıyla tüm unsurların parça
parça dağıtılarak satılması halinde ticari işletme devri söz konusu değildir. Aynı
şekilde bir tüzel kişi tarafından işletilen ticari işletmelerde, bir ortağın, işletmeyi
işleten şirketteki payını başkalarına devretmesi de ticari işletmenin devri demek
değildir. Bu ortağın büyük ortak olması da durumu değiştirmez.
1. Devrin Kapsamı
10
2. Devrin Şartları
Ticari işletmenin devri bir sözleşme ile yapılır. Sözleşmenin geçerliliği için
yazılı yapılması şart değildir. Ancak işletme kapsamında, devrinin geçerliliği için
yazılı şeklin zorunlu olduğu bazı unsurlar varsa bunlar için o şart yerine
getirilmelidir. Örneğin tapulu gayrımenkul de devrediliyorsa bu devir tapuda resmi
senetle yapılmalıdır. Devir sonucunda ülkenin tamamı veya ilgili ürün piyasasında
toplam pay %25’i aşıyorsa ya da yıllık ciro 25 Milyon YTL’yi geçerse, devrin
gerçekleşebilmesi için Rekabet Kurumu’ndan izin alınması zorunludur.
3. Devrin Sonuçları
a) Ticari işletmesini devreden kişi, ticareti terk etmiş olur ve buna bağlı
olarak da, tacir sıfatını kaybeder.
c) Devrolunan işletmedeki bazı unsurlar (örneğin makineler) üçüncü bir kişiye ait
ise, iyi niyetli devralan bunlar üzerinde de mülkiyet hakkını kazanır (MK m. 988).
d) Ticari işletmenin devri, işletme içinde yerine göre en önemli unsuru teşkil eden
müşteri çevresinin de, alıcıya geçmesine neden olur. Dolayısıyla taraflar, devir
sözleşmesinde devreden bakımından bir rekabet yasağı öngörmemiş olsalar bile
devreden, devrettiği işletme ile rekabet etmeme borcu altına girer. Bu borcun
kaynağını MK m. 2 hükmü oluşturur.
e) Ticari işletmenin devri (kira sözleşmesinde açıklık olmasa bile) kiracılık hakkını
da devralana geçirir.
11
sorumluluğu yoktur. Devredenin devralanla birlikte sorumlu tutulacağı iki yıllık
sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için ihbar veya ilân tarihi, müeccel borçlar
içinse borcun muaccel olduğu tarihtir (BK m. 179/I). İki yıllık üsre hak
düşürücü süre olup, bunun dolmuş olduğu hakim tarafından re’sen dikkate
alınır.
h) Ticari işletmenin devri hâlinde devreden şirket, işletme konusu kalmadığı için
tasfiye haline girmese bile, BK 179/II’ de öngörülen müteselsil sorumluluk ilkesi,
devreden şirketin hukuki varlığını iki yıl daha sürdürmesini gerektirir. Ticari
işletmenin devri sonucunda tacir sıfatını da kaybeden gerçek kişi, ticareti terk
ettiğini İİK 44’e göre, ilan ettiği tarihten itibaren bir yıl daha iflas yoluyla takip
olunabilir; iki yıllık sürenin geri kalan kısmında ise bu kişi aleyhine artık sadece
haciz yoluyla takip yapılabilir. İki yıllık sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için
ihbar veya ilân tarihi, müeccel borçlar içinse borcun muaccel olduğu tarihtir (BK
179/I).
ı)Ticari işletmenin devri asıl itibariyle bir satım sözleşmesi olduğundan, ayıba karşı
tekeffül ve zapta karşı tekeffül hükümleri burada da söz konusu olacaktır.
12
bütün olarak, kendisini oluşturan parçaların toplam değerinden daha değerli bir
varlıktır ve bu varlığın rehin gösterilmesi yoluyla kredi temini mümkün olmalıdır. Bu
ihtiyacı karşılamak üzere, 1971 yılında kabul edilen Ticari İşletme Rehni Kanunu ile
yeni bir rehin türü uygulamaya konulmuştur: Bu rehin menkul niteliğinde olan
işletme varlıklarının tümünü kapsamasına rağmen, teslimle değil tescille kurulur.
Esnaf işletmelerinin rehni de Ticari İşletme Rehni Kanunu’na tâbidir.
Ticari işletme rehni, kredi kurumları ve kredili satış yapan gerçek ve tüzel
kişiliği haiz müesseseler ve kooperatifler ile ticari işletme işletenler arasındaki kredi
sözleşmeleri kapsamında, alacağı teminat altına almak amacıyla yapılır. Rehin için
önce noterde rehnin kapsamına giren unsurların tümünün gösterildiği bir sözleşme
yapılır. Rehin kapsamında bulunması gereken unsurlar ile bulunmaması gereken
unsurlar kanunda sayılmıştır. Örneğin gayrımenkuller zaten ipotek sistemine tâbi
olduğundan rehne dahil değildir. Kiracılık hakkı ve müşteri çevresi de rehne dahil
edilemez. Aynı şekilde hammadde ve diğer stoklar da döner varlıklar grubundan
olduklarından ve kısa sürede elden çıkarılmaları beklendiğinden mahiyetleri gereği
rehnedilmeleri uygun değildir. Buna karşılık menkul işletme tesisatının (sabit
yatırım malvarlığının), ticaret ünvanının ve kullanılmaktaysa işletme adının
rehne dahil edilmesi zorunludur. Bu iki grup dışındaki işletme varlıklarının rehnin
kapsamına alınıp alınmayacağı sözleşme ile belirlenir.
13
başkalarına devredilmesi rehin alacaklısının iznine bağlıdır. İzinsiz işlemler ya da
kötüniyetli şekilde bu malların telef edilmesi sebebiyle alacaklı alacağını rehinle elde
etmekten kısmen de olsa mahrum kalırsa, alacaklının şikayeti üzerine borçluya hapis
ve para cezaları verilir.
e) Rehne dahil unsurların bir kısmı veya tamamı için tazminat ya da sigorta
tazminatı ödenmesi gerekirse, rehin alan, bu tazminat üzerinde de rehin hakkına
sahip olacaktır.
f) Borcun ödenmesi üzerine rehin sona erer. Ancak rehnin sicilden terkini
(silinmesi) için alacaklının başvurması veya bu doğrultuda mahkeme kararı gerekir.
Eğer alacaklı tespit edilemiyorsa borçlu (rehin veren), icra dairesine borcunu
ödeyerek icra mahkemesinden rehnin terkinine karar verilmesini isteyebilecektir.
14
IV. TİCARİ İŞLETME KAVRAMINA BAĞLI KAVRAMLAR
A. TİCARİ İŞLER
Hangi işlerin ticari iş sayılacağı konusunda ayrı ayrı iki ölçüden yararlanılınır:
Birincisi işin hangi kanunda düzenlendiği, ikincisi de işin ticari işletme ile ilgili olup
olmadığı ölçüsüdür.
c) Taraflardan biri için ticari olan bir iş, sözleşme türünden ise, kanunda
aksine hüküm olmadıkça diğer taraf için de ticari iş sayılır. Örneğin bir memurun ticari
işletmeden yaptığı alışveriş ticari iştir.
d) Öte yandan tacirin borçlarının ticari borç, yani ticari işten doğmuş olan
bir borç sayılması asıldır. Bu varsayımın tüzel kişi tacirler için istisnası yoktur.
Ancak gerçek kişi tacirler,borç doğuran işin (sözleşmenin) ticari işletmesi ile ilgili
olmadığını karşı tarafa bildirmişse ya da bu durum işin özelliklerinden açıkça
anlaşılabiliyorsa, bu borç ticari işletmeyi ilgilendirmediğinden, tacir olan borçlu
taraf için dahi adi borç sayılır (TTK 21/I). Örneğin ticari işletme işleten bir gerçek
kişi, evinin ihtiyacı için markete borçlanıyorsa, bu işin ticari işletme ile ilgili olmadığı
bellidir ve ticari iş sayılmaz.
Borçlar Hukuku alanında geçerli genel kural olarak, bir borcun birden çok
borçlusu varsa, alacaklıya karşı her bir borçlu borcun kendisine düşen kısmından
15
sorumludur, ancak sözleşme ile aksi kararlaştırılabilir. Aynı durum borçlu ile kefili
arasında da söz konusudur. Yani alacaklı önce borçluya başvurup alacağını tahsil
etmeye çalışacak, sonra kalan kısım için kefile başvurabilecektir. Türk Ticaret
Kanunu ticari işlerde güvenliği temin etmek ve alacaklıları korumak amacıyla adi
borç ilişkileri için geçerli bu genel kuralı ticari işlerde değiştirmekte ve tersine
çevirmektedir. Bir iş ticari iş türünden ise ve işten doğan borcun birden çok borçlusu
varsa, aksi sözleşmeyle açıkça kararlaştırılmış olmadıkça bunlar alacaklıya karşı
müteselsilen borçludurlar. Aynı müteselsil sorumluluk kuralı (varsayımı) bu
borçlunun ya da borçluların kefilleri için de geçerlidir. Alacaklı, borçluya
başvurmadan doğrudan kefile başvurabilir. Böylece kanun koyucu borçlu yönünden
ticari iş niteliğini taşıyan yani borçlunun ticari borç altına girmesine sebep olan
işlerde alacaklının alacağına kavuşması için müteselsil sorumluluk avantajından
yararlanmasını sağlamıştır.
I. Genel Olarak
Faiz, kapital faizi (anapara faizi) ve temerrüt faizi (gecikme faizi) olmak
üzere ikiye ayrılır.
Kapital faizi, bir para tutarını talep hakkına sahip bulunan alacaklıya, bu
paradan belli bir süre yoksun kalması nedeniyle borcun iade edilmesi gereken tarihe
kadar ödenen karşılığı ifade eder.
16
2. Faize Faiz Yürütülmesi (Bileşik Faiz): Faizin, belli devreler sonunda ana
paraya eklenmesi ve bundan sonra ana para ve faizlerden oluşan yeni tutara tekrar
faiz yürütülmesi hâlinde bileşik faiz söz konusu olur. Âdi işlerde bileşik faiz
uygulaması kabul edilmemiştir. Buna karşılık, TTK’da düzenlendiği için ticari iş
sayılan cari hesaplarla, borçlu bakımından ticari iş niteliğinde olan ödünç
sözleşmelerinde, bileşik faiz uygulaması yapılmasına izin verilmiştir. Ayrıca,
TTK’da düzenlendiği için ticari iş sayılan kambiyo senetlerinde de müracaat
hakkının kullanılması dolayısıyla temerrüt faizine faiz yürütülmesi mümkündür.
Gerek âdi gerek ticari işlerde temerrüt faizi, yıllık yüzde 9 üzerinden hesap
edilir. Ancak TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli
avanslar için uyguladığı faiz oranı yukarıda açıklanan bu orandan fazla ise (ki bu faiz
oranı bugün için yüzde 16’dır), ticari işlerde temerrüt faizi bu oranda da istenebilir.
Bu konu ile ilgili ayrıntılı açıklama aşağıdadır.
Ticari işlerde temerrüt faizinin hesaplanması konusunda ise bir özellik vardır.
3095 sayılı Kanun’un 2/II. maddesine göre, TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31
Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı (bugün için yüzde 16),
yukarıda belirtmiş olduğumuz yüzde 9’dan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile,
17
ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faizi
oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faizi oranından
5 puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.
Alacaklı ile borçlu arasında yapılan sözleşmede temerrüt faizi konusunda bir
düzenleme yapılmamasına karşılık kapital faizi, yüzde 9 oranı ya da avans faiz
oranından daha yüksek bir oran olarak belirlenmişse, temerrüt faizi, bu kapital faizi
oranı üzerinden hesap edilir.
Bir işin ticari olmasının önemli sonuçlarından biri de bu işle ilgili hukuki
ihtilafın çözümünde ticari hükümlerin adi hükümlere nazaran öncelikle uygulanacak
olmasıdır. Türk Ticaret Kanunun 1/II. Maddesine göre, “hakkında ticari bir hüküm
bulunmayan ticari işlerde mahkeme, ticari örf ve adete, bu dahi yoksa umumi
hükümlere göre karar verilir. Ticari işlerde uygulanacak hukuk kuralları, adi işlerde
uygulanacak hukuk kurallarına nazaran farklı bir sıraya göre belirlenmektedir. Bu
sıralamada en önemli husus, yazısız kuralın yazılı kuralın önüne geçiyor olmasıdır.
18
- Taraflar alacağın muaccel olacağı tarihi serbestçe kararlaştırabilirler. Hâtta
muacceliyet tarihini daha ileri bir tarihe atarak zamanaşımının işlemesini de
geciktirebilirler.
E) Ticari Yargı
c) İflâs davası
19
d) Ticari İşletme Rehni Kanunu’nda Düzenlenen Hususlardan Doğan Davalar
Telif: Fikir ve sanat eserleri üzerinde bu eseri yaratanın sahip olduğu hakların
bütünü.
III. Her İki Taraf İçin Ticari Sayılan Hususlardan Doğan Davalar
(NİSPİ TİCARİ DAVALAR)
Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan karz (ödünç; borç alıp verme),
istisna, kira gibi sözleşmelerden doğan davalar ticaridir. Örneğin; bir anonim
şirketin, genel kurul toplantısını yapmak üzere tacirden salon kiralaması ve bu kira
sözleşmesinden bir uyuşmazlık çıkması hâlinde açılacak dava ticari davadır.
20
Değeri, HUMK 8/I.I’de gösterilen miktarı aşan ticari davalar ise, eğer o yerde
ayrı bir ticaret mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemelerinde; ayrı bir (asliye)
ticaret mahkemesi varsa bu mahkemede görülür.
Değeri, HUMK 8/I.I’de gösterilen miktarı aşan bir ticari dava, o yerde ayrı bir
ticaret mahkemesi bulunmasına rağmen asliye hukuk mahkemesi önünde açılmışsa
ya da ticari sayılmayan ancak değeri, HUMK 8/I.I’de gösterilen miktarı aşan bir dava
ticaret mahkemesinde açılmışsa mahkeme, bu durumu re’sen dikkate alarak dava
dosyasını ilgili mahkemeye gönderemez. Zira, asliye mahkemeleri ile ticaret
mahkemeleri arasında görev ayrılığı değil işbölümü ayrılığı vardır.Asliye ticaret
mahkemesi önünde açılması gereken dava, asliye hukuk mahkemesinde açılmışsa ya
da aksi durum söz konusu ise, davalının itirazı üzerine dosya, ilgili mahkemeye
gönderilir. İşbölümü itirazı mahkemece kabul edilirse dosya 15 gün içinde, ilgili
ticaret ya da asliye hukuk mahkemesine gönderilir.
TACİR VE YARDIMCILARI
Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten gerçek kişi tacirdir
(TTK.14/I). Bu tanımda yer alan unsurlar yardımıyla çeşitli ihtimalleri inceleyelim:
21
1. Tek Kişi İşletmesi
Bir adi şirketin ortağı olan birden çok kişi, bir ticari işletmeyi ortak sıfatıyla
birlikte işletiyorsa, bunların tümü tacir sıfatına sahip olur. Birden çok kişi, ticari
işletme hacmine ulaşan bir iktisadi işletmeyi birlikte işletiyorlarsa çoğunlukla
aralarında amaçlarına uygun bir tüzel kişilik oluştururlar ve üçüncü kişilere bu tüzel
kişi vasıtasıyla muhatap olurlar. Bu durumda tüzel kişinin ortakları tacir olmaz,
sadece bizzat tüzel kişi tacir olur. Diğer deyişle, şirketleşme bir tüzel kişi
organizasyonuna dönüştüğünde, tacir sıfatı da ortaklara değil şirket tüzel kişisine ait
olur.
Birden çok işletmecinin, bir çatı altında, farklı reyonlarda ve farklı ilgi
alanlarında sürekli faaliyet gösterdiği birleşmeler, uygulamada özellikle büyük
alışveriş marketlerinde son zamanlarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu halde
her bir reyonun bağımsız bir işletme olup olmadığı ve dolayısıyla reyonları
işletenlerin, gerçek kişi iseler ayrı ayrı tacir sıfatına sahip olup olmadıkları önem
taşımaktadır. Kanunda açıklık olmamakla birlikte esnaf faaliyetinin çapını aşıp
22
aşmadığı yönünden yapılacak değerlendirmede, her bir reyon işleticisi ayrı
değerlendirilmelidir.
Bazı hallerde bir bütün olarak işletmenin sahibi olan gerçek ya da tüzel kişi
ile bu işletmeyi işleten gerçek ya da tüzel kişi farklı kişiler olabilir. Örneğin bir otelin
sahibi olan bir gerçek kişi, otelinin mülkiyetini kendisinde tutmayı düşünmekle
birlikte bizzat işletmeyi düşünmüyor olabilir. Bu halde oteli içindeki işletme
malzemeleriyle ve diğer maddi ve gayrımaddi unsurlarıyla birlikte belirli ya da
belirsiz bir süre için kiraya verebilecektir. Kira sözleşmesi, kârdan pay almayı da
kapsayacak biçimde yapılabileceği gibi doğrudan sabit kira bedeli içeren adi kira
şeklinde de yapılabilir. Bu durumda işletmeyi kiralık olarak devralan ve işleten
gerçek kişi ya da kişiler, tacir sıfatına sahip olurlar.
Bir ticari işletme hangi gerçek kişinin adına işletiliyorsa o kişi tacirdir. İşleten
kişinin fiilen işinin başında bulunması gerekmediğinden ve temsil yetkisi verdiği
kişiler vasıtasıyla işletmesi (işletilmesini sağlaması) mümkün olduğundan, işletmeyi
başkasını temsilen işleten kişi değil, adına işletilen, tacir olur. Aynı şekilde temsil
yetkisinin kanundan kaynaklandığı hâllerde de tacir sıfatı temsil edilene aittir.
Örneğin miras yoluyla ya da başka şekilde küçük bir çocuğa intikal eden ve
küçüklüğü nedeniyle bu çocuk tarafından fiilen işletilemeyen işletmeyi, kendisini
temsilen kanuni temsilcisi (velisi ya da vasisi) işletir. Bu hâlde küçüğün kendi
işletmesi üzerinde bir söz hakkı olmamasına rağmen, tacir sıfatı yine de kanuni
temsilcisine değil kendisine aittir. İşletmenin borçları ve hakları temsil olunana aittir.
Küçüğü temsilen işleten kişinin, imzasının bulunduğu hâllerde dahi, işletmenin
faaliyetlerinden doğan borçlar nedeniyle şahsen sorumluluğu yoktur. Bununla
birlikte “suçların ve cezaların şahsiliği ilkesi” nedeniyle, kanuni temsilciler, işletme
faaliyetleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı şahsen sorumlu olurlar.
23
devlet memurlarının ticaret yapması yasaktır. Bu yasağa rağmen yine de ticaret
yapanlar, tacir olurlar. Aynı şekilde bir ticari işletmenin açılmasının diploma,
ruhsat gibi kamu hukuku nitelikli ön şartlara bağlı olması halinde bu şartları yerine
getirmeden ticari işletme işletenler tacir sıfatına sahip olurlar.
Bir gerçek kişi, aslında ticari işletme işletmiyor olmasına rağmen, piyasayı ve
kişileri dolandırmak amacıyla sahte bir görüntü oluşturarak, sanki bir ticari işletme
işleten bir şirketin temsilcisi imiş gibi hareket ediyor olabilir. Bu gibi hâllerde,
kanun koyucu bu kişiyi tacir gibi sorumlu tutmakta ancak tacir olmanın lehe
sonuçlarından yararlanmasına izin vermemektedir.
Kanun koyucu, derneklerin ve vakıfların; hayır, yardım, spor, kültür gibi ideal
(manevi) amaçlar için kurulabileceği kabul etmiştir. Bu amaçların dışına çıkan ve
özellikle kurucularına, yöneticilerine, üyelerine ya da belli bir gruba iktisadi menfaat
temin etmeye yönelen dernek ve vakıflar, amaçta sapma nedeniyle mahkeme kararı
ile kapatılır.
24
işletseler dahi tacir sıfatına sahip sayılmazlar. Örneğin, Afyonkarahisar Maden
Suyu İşletmesi’ni işleten Kızılay Derneği tacir sıfatını kazanamaz. Ama
Afyonkarahisar Maden Suyu İşletmesi, tüzel kişiliği olmamasına rağmen tacir
sayılacaktır.
Donatma iştiraki birden çok kişinin müşterek mülkiyet esaslarına göre sahip
oldukları bir gemiyi, aralarındaki anlaşmaya göre deniz taşımacılığı faaliyetinde
kullanarak işletmeleri biçiminde ortaya çıkan ortaklıktır. Donatma iştirakinin tüzel
kişiliği yoktur fakat tacirlere ilişkin TTK 19 hükmü donatma iştiraki hakkında da
uygulanır. Müşterek donatanların da tacir sıfatı olmadığı için donatanların değil
donatma iştirakinin iflâsı istenebilir.
A) Genel Olarak
Yukarıda da tespit ettiğimiz üzere tacir ile onun ticari işletmesi, birbirinden
farklı iki kavramdır. Aynı şekilde tacir ile onun yardımcıları da farklı kişilerdir.
Tacirin yardımcıları çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Burada bizim için önemli
olan birinci sınıflandırma ölçütü, yardımcının taciri temsil etme yetkisinin olup
25
olmadığıdır. Temsil yetkisi olmayan tacir yardımcıları ile tacir arasındaki ilişki
ticaret hukuku açısından önem taşımaz. Bu tür yardımcılık durumu genellikle işçi ile
işveren arasındaki bir hizmet ilişkisi olarak ya da akrabalık ve arkadaşlıktan doğan
bir hatır ilişkisi olarak ortaya çıkar ve borçlar hukuku ile iş hukuku tarafından ele
alınır. Buna karşılık, bir taciri, geçici yetkiyle temsil eden kişiler de tacirin
yardımcılarıdır. Bunların tacirle ilişkilerine ve temsile ilişkin fiillerine uygulanacak
kurallar ticaret hukukunun ilgi alanına girer. Zira burada borçlar hukukunun konusu
olan adi temsilden farklı olarak, ticari bir temsil ilişkisi vardır. Tacir yardımcıları ile
ilgili ikinci sınıflandırma ölçütü; bir tacire yardımcılık yapan kişi ile tacir arasındaki
bağın sıkı bir bağ olup olmadığıdır.
Temsil yetkisine sahip olan bazı tacir yardımcıları, aynı zamanda tacirin işçisi
olarak çalışırlar. Bağlı yardımcılar denilen bu kişiler işletmecilik risklerinin
dışındadırlar. Buna karşılık bazı tacir yardımcıları, bu yardımı, kendi işletmelerinin
ve faaliyetlerinin bir parçası olarak yaparlar. Bu halde bağımsız yardımcılardan
bahsedilir.
Ticari mümessil, ticari vekil ve seyyar tüccar memuru tacire bağlı olarak
çalışan tacir yardımcılarındandır.
26
I. Ticari Mümessil
a) Niteliği
b)Atanması
Tacir tüzel kişi ise ticari mümessili duruma göre yetkili olan organ ya da kişi
atar. Kollektif şirketlerde ortakların oybirliğiyle, komandit şirketlerde komandite
ortağın ya da ortakların kararıyla atanır. Anonim şirketlerde bu yetki yönetim
kurulundadır. Limited şirketlerde ticari mümessil kural olarak ortaklar genel kurulu
kararıyla atanır. Dernek ve vakıflarda yetkili karar organları ticari mümessil tayin
edebilecektir. Gerçek kişiler ticari mümessil olarak atanabilir. Devlet memurlarının
ticari mümessil olarak atanması mümkün değildir. Tüzel kişilerin de ticari mümessil
olarak atanabilip atanamayacağı tartışmalı olmakla birlikte, doktrinde çoğunluk
atanamaması gerektiği görüşündedir.
c)Yetkileri
27
satın alabilir. Buna karşılık özel yetki verilmedikçe, işletmeyi devredemez,
rehnedemez, gayrımenkul satamaz, ipotek edemez, tacirin iflasını isteyemez,
kendi yerine geçecek başka bir kişiyi ticari mümessil olarak atayamaz.
d)Yetkisinin Sınırları
28
• Tacirin iflâsı halinde malları üzerinde tasarruf yetkisi kalkacağından
kendi atadığı ticari mümessilin yetkisi de kendiliğinden sona erer
a) Atanması
b)Yetkisinin Sınırları
İşletmenin dışında, özellikle sipariş alma, mal teslimi ve bedel tahsili gibi
hizmetleri ifa etmek üzere atanan ve sürekli temsil yetkisine sahip olan tacir
yardımcılarına seyyar tüccar memuru denir. Esasen bir tür ticari vekil olan seyyar
tüccar memurlarının, işletmenin içinde taciri temsil yetkileri yoktur. Zira tacir adına
29
müşterinin ayağına gitmek üzere (seyyar olarak) görevlendirilmişlerdir. Fiili
yetkilendirmeyle atanırlar. Sicile tescil söz konusu değildir. Yetkilerini belirten ve
uygulamada sirküler denilen bir belge ile birlikte görevlendirilmeleri, problemleri
çözmeye yardımcı olur.
Genel Olarak
I. Acente
a) Acentenin Nitelikleri
30
dolayısıyla onun hesabına müşteri ile sözleşmeyi yapar ve gerekirse ifa aşamasında
da taciri temsil eder.
b) Acentenin Özellikleri
2. Acente ile tacir arasındaki ilişki sürekli bir ilişkidir. Zaten acente de
aracılık faaliyetini, meslek edinmek suretiyle ifade eder. Ancak süreklilikten kasıt bu
ilişkinin ömür boyu sürmesi anlamında değildir. Başlangıçta bir sona erme süresi
belirlenmiş olabileceği gibi, kurulmuş olan ilişki sonradan karşılıklı anlaşmayla ya da
şartları yerine geldiğinde tek taraflı irade beyanıyla (fesihle) sona erdirilebilir.
3. Olağan durumda acente inhisari (tekel) yetkiye sahiptir. Belli bir coğrafi
alanda rakipsiz olarak tek başına faaliyet göstermesi beklenir. Bununla birlikte
sözleşme ile aksi kararlaştırılabilir.
c) Acentenin Hakları
31
2. Acentenin kendi işletmecilik faaliyeti kapsamında yaptığı personel gideri
ve benzeri olağan masrafları tacirden isteme hakkı yoktur. Buna karşılık acentenin,
tacirin işlerinin daha iyi yürütülmesini sağlamak üzere yaptığı olağan dışı masrafları
tacirden isteme hakkı vardır.
Acente tacirden olan ücret alacağını elde etmek üzere, tacire ait olup da
acentenin elinde bulunan para, mal ve diğer haklar üzerinde hapis hakkı kullanabilir.
d) Acentenin Yetkileri
e) Acentenin Borçları
1. Sözleşme ile açıkça izin verilmiş değilse, acente kendi inhisari alanı
içinde tacir ile aynı ticari sektörde faaliyet gösteren başka tacirlerin acenteliğini
yapamayacağı gibi bu tür bir faaliyeti kendisi adına da yapamaz.
3. Acente kendi bölgesi içinde gelişen ve taciri ilgilendiren her türlü ticari
gelişmeyi ve kendi aracılık faaliyetleri ile bunların sonuçlarını tacire bildirmelidir.
32
Acenteliğin Son Bulması:
- Belirli süreli acentelik sözleşmesi, sözleşmede yazılı sürenin sona ermesi ile
ortadan kalkar.
Acentelik sözleşmesini haklı sebeple sona erdiren taraf, diğer taraf kusurlu ise
tazminat talebinde bulunabilir. Aynı şekilde; belirsiz süreli acentelik sözleşmesini
sona erdiren taraf 3 aylık feshi ihbar süresine uymazsa tazminat ödemek zorunda
kalabilir. Son olarak, acente; temsil ettiği tacirin müşteri çevresini genişletmede
üstlendiği rol nedeniyle tazminat talebinde bulunabilecektir.
II. Komisyoncu
a) Komisyoncunun Özellikleri
33
Böylece,üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmede görünüşte sözleşmenin tarafı
durumunda olan komisyoncu, sözleşmeden doğan bütün hak ve yükümlülüklerin de
doğrudan doğruya tarafı durumundadır.
Ancak, tacir ile arasındaki dolaylı temsil anlaşması gereğince, bir yandan,
sözleşme dolayısıyla üstlendiği borçları kendi müvekkili olan tacire aktarmak
hakkına sahip olduğu gibi, diğer taraftan, elde ettiği menfaatleri de yine müvekkiline
aktarmak zorundadır.
b) Komisyoncunun Hakları
34
c) Komisyoncunun Borçları
35
Taşıma sırasında meydana gelen zararlardan, eşya sahibine karşı komisyoncu,
komisyoncuya karşı da taşıyıcı sorumludur. Taşıma komisyonculuğu
sözleşmesinden doğan talep hakları kural olarak 1 yıl, kast ya da ağır kusurun
varlığı hâlinde 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Gümrük komisyoncuları ihraç veya ithal işlemi konusu olan ve gümrüğe tâbi
bulunan ticari eşyanın gümrüklenmesi işlerinde alıcıya ya da satıcıya yardımcı olan
kişilerdir.
36
III. Ticaret İşleri Tellalı
a)Genel Olarak
Örneğin kiralık ev arayan kişi ile evini kiraya vermek isteyenin birbirlerini
kolaylıkla bulmaları mümkün olmayabilir. Bu durumda her ikisinin buluşma noktası,
uygulamada emlak komisyoncusu denilen ancak aslında tellallık yapan kişilerin iş
yeridir.
4. Tellallık sözleşmesi geçerlilik için herhangi bir yazılı şekil şartına tâbi
değildir.
37
5. Bununla birlikte istisnai bir kural olarak, gayrımenkulün satışına
aracılık (tellallık) sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı yapılmış olması
şarttır.
3. Tellal ücretini kural olarak iki taraftan ve eşit oranda alır. Ancak aksine
anlaşma ya da ticari teamül bulunabilir.
1. Tellal bir tarafın talebi üzerine ve onun ihtiyaç duyduğu mal ya da hizmeti
bulmak üzere bir piyasa araştırması yapar ve sözleşmenin karşı tarafını oluşturması
muhtemel kişileri bulur. Ancak tellal, bulduğu muhatap ile kendi müşterisi
arasında kural olarak tarafsızdır. Bir tarafın menfaatini diğer tarafınkine üstün
tutamaz.
38
4. Özellikle satım sözleşmesinde, alıcı taraf, sözleşme yapmak zorunda
kalmış olabilir. Bu durumda genellikle numune üzerine satım yapılır. İşte tellal
vasıtasıyla yapılan satım sözleşmelerinde numune tellal tarafından ambalajlanıp
imzalanır ve numuneden bir örnek de tellalda kalır. Böylece tellal sadece tarafların
kimliğine ve imzasına delil olmakla kalmaz, aynı zamanda sözleşmenin
konusunu oluşturan malın kalitesine de delil olur.
1. Gerçek kişi tacirlerin tacir sıfatı ticaret terk etmeleri ile sona erer. Ticareti
terk eden tacir 15 gün içinde, durumu kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirir ve mal
beyanında bulunur. Memur, durumu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve diğer gerekli
yerlerde ilân eder. Bu ilân tarihinden itibaren 1 yıl içinde, ticareti terk eden tacir
hakkında iflâs yoluyla takip yapılabilir.
2. Tüzel kişi tacirlerde tüzel kişiliğin son bulması ile tacir sıfatı sona erer.
39
yanıltmaya çalışan kişiler tacir gibi sorumlu olduklarından sadece bu olumsuz
sonuçlara tabidirler).
Tacirin ticari işletmesi nedeniyle taraf olduğu bir hukuki ilişkiden doğan
ihtilafta hakim ticari örf ve adet hukuku kurallarını uyguladığında, tacirin bu yazısız
kuralları bilmediğini ileri sürme hakkı yoktur, bildiği varsayılacaktır.
Kanunda sayılmış belli başlı durumlarda (TTK 24) borçlu tacir, sözleşme ile
kararlaştırılmış olan bir ücretin veya cezai şartın, fahiş (aşırı) olduğu gerekçesiyle
indirilmesini isteyemez. Bu ihtimaller şunlardır:
40
İkinci olarak bir sözleşmede tarafların, borçlarını zamanında, gereği gibi ya
da hiç yerine getirmemesi hâlinde borçlu tarafın diğerine ödeyeceği türden bir miktar
ceza kararlaştırılabilir. Kararlaştırılan bu cezai şart fahiş ise indirime tâbi tutulur.
Kanun koyucu, bu hâlde de, sıradan kişilere verdiği, indirim talep etme hakkını,
tacirlere vermemiştir. Ancak bu durum tacirin ekonomik açıdan mahvına sebep
olacak kadar fahiş ise tacir bu durumda ücretin ve cezanın indirilmesini isteyebilir.
Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir. Tacirin gerçek ya da tüzel kişi
olması sonucu değiştirmez. Tacirin sadece ticari borçlarından dolayı değil, her
tür borçlarından dolayı da iflası istenebilir. Bu durumda özellikle gerçek kişi
tacirlerin, adi borçlarından dolayı iflas etmesi mümkündür.
Kanun koyucu özel bazı hükümlerle, tacir olmayan kişilerin de iflas yoluyla
takibini kabul etmiştir. Kendilerine tacir görüntüsü vermiş oldukları için tacir gibi
sorumlu olanlar iflasa tâbidir. Kollektif şirket ortakları ve komandit şirketin
komandite ve komanditer ortakları şirketin borçları nedeniyle iflasa tâbidir. Bir
bankanın iflasına kanuna aykırı karar ya da işlemleriyle neden olan yönetim kurulu
ve kredi komisyonu başkan ve üylerinin, genel müdür ve yardımcılarının ve
imzalarıyla şirketi ilzam edebilen kişilerin iflası da, BDDK kararına dayanılarak ve
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun talebiyle mümkün olabilecektir. Bu kişiler,
sadece verdikleri zararla sınırlı olarak iflasa tâbidirler. Sermaye Piyasası Kurulu’nun
talebiyle şirketin tedrici tasfiyeye girmesine ya da iflasına kanuna aykırı karar ve
işlemleriyle neden olan yönetim kurulu başkan ve üyelerinin (eski ya da hâlen
görevde olan), genel müdür ve yardımcılarının, imzalarıyla şirketi ilzam eden
kişilerin ve şirket esas sermayesinin en az %10’una sahip olan ortakların iflası
istenebilecektir. Ayrıca ticareti terk etmiş olan tacirler de bir yıl süreyle iflasa
tabidir.
41
G. TACİRİN İŞLETMESİNİ TİCARET SİCİLİNE KAYDETTİRME
ZORUNLULUĞU
Bir gerçek ya da tüzel kişinin tacir sıfatını kazanması için maddi şartların
yerine gelmiş olması yeterli olup, sicile tescil bu yönden bir kurucu unsur değildir.
Ancak tacirler, ticari işletmelerini sicile kaydettirmek zorundadırlar. Aksi halde para
cezası ve hak mahrumiyeti gibi çeşitli müeyyidelerle karşılaşırlar (TTK 35,40).
Fatura, bedel karşılığı bir iş görmeyi ya da mal satmayı meslek edinmiş olan
kişinin bu faaliyetleri nedeniyle düzenleyip karşı tarafa verdiği belgedir.
Faturanın iki boyutu vardır. Ticari ilişkilerden doğan hukuki ihtilaflarda bir
tür makbuz görevi yaparak ispat edici rol oynar. Ayrıca vergi mükelleflerinin vergiye
tâbi ticari işlemlerinin tespitini ve sağlıklı şekilde vergilendirilmesini sağlar.
42
K. TACİRİN ÜCRET VE FAİZ İSTEME HAKKI
43
Esnaflar Hakkında da Uygulanacak TTK Hükümleri
TİCARET SİCİLİ
Devlet tarafından tutulan çok sayıda sicil vardır. Ancak bunlardan bazıları
ekonomik hayatımızı da ilgilendirdiğinden fonksiyonları oldukça önemlidir. Örneğin
tapu sicili gayrımenkuller üzerindeki mülkiyet hakkını ve diğer ayni hakları gösteren
bir sicildir.
Ticaret sicili aleni (herkese açık) bir sicildir. İlgili olduğunu ispat etmek
zorunda olmaksızın, herkes, sicil memuruna başvurarak herhangi bir sicil belgesini
ve eki olan dosya ve yazıları incelemek hakkına sahiptir. Dileyenler, harcını ödemek
şartıyla bilgilerin bir kaydını ve belgelerin bir örneğini (tasdikname) alma hakkına
sahiptir. Tescilin aleniyetinin bir yönü de tescil edilen bilgilerin aynı zamanda
Ticaret Sicili Gazetesi ile ilan edilmesidir.
Her ilçe ve illerdeki merkez ilçeler için bir ticaret sicili tutulur. Ancak ticaret
odası bulunmayan ya da bulunsa dahi kadrosu sicil memuru istihdam edecek ölçüde
geniş hacimli olmayan yerlerde sicil tutulmaz. Bunların sicili en yakın il veya ilçe
merkezindeki sicil memuru tarafından tutulur.
44
SİCİLE TESCİL İŞLEMİ
Ticaret siciline yapılan işlemlerin tümü için genel bir isim olarak “tescil”
kavramı kullanılmakla birlikte, sicilde aslında üç tür işlem yapılır. Bu işlemler; yeni
bir bilginin yazılması (tescil), mevcut bilgide değişiklik yapılması (tadil) ve bilginin
silinmesi (terkin) olmak üzere üç ayrı şekilde ortaya çıkarlar.
Ticaret sicili memurunun bir hususu sicile tescil etmesi için kural olarak o
konunun ilgilisinin tescil talebinde bulunması gerekir. Ancak ilgililerin tescil
ettirmeyi ihmal ettiği bir hususun varlığını tespit eden memur tescili re’sen de
yapabilir.
Sicil memuru başvuru üzerine tescil talebini inceler ve uygun görüyorsa tescil
eder. Belge ya da bilgi eksiklikleri görmüşse tamamlanmasını ister. Tescili uygun
görmemesi hâlinde ise talebi reddeder. Bu halde ilgililer, 8 gün içerisinde, o yerdeki
ticari davalara bakan asliye hukuk mahkemesine başvurarak ret işleminin
denetlenmesini ve tescilin gerekirse yargı kararı ile yapılmasını sağlayabilirler.
Asliye Ticaret Mahkemesi de talebi reddederse, bu kararın tebliğinden itibaren 15
gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Bazı hâllerde ilgililer geçici tescili talep ederler. Özellikle bir hususun ihtilaflı
olması ve yargı kararı ile netleşecek olması durumunda, ilgililer, karara kadar tescil
zorunluluğunu yerine getirmek üzere, “geçici tescil” talep ederler. Bu hâlde,
sonradan, karara göre, gerekirse tescilin kalıcı hâle gelmesi sağlanır. Geçici kayıt
yaptıran kişi 3 ay içinde sicil memurunun red kararına karşı mahkemeye başvurmaz
veya ilgililer aralarında anlaşamazlarsa, geçici kayıt re’sen silinir.
45
Maddi unsurların incelenmesinde sicil memuru, tescili talep edilen hususun
tescilinin gerekliliğini, emredici hükümlere uygunluğunu, kamu düzenine
uygunluğunu ve gerçeğe uygunluğunu denetler.
TESCİLİN FONKSİYONLARI
Bir bilginin sicile tescili öncelikle bu bilgiye dayanarak hukuki bir yarar elde
etmek isteyen kişiler için zorunlu ve gereklidir.
Ticaret siciline tescil edilen hususlar çoğunlukla zaten var olan bir hakkın ya
da durumun bildirilmesi niteliğindedir. Buna ihbari (bildirici-gösterici) etki
denmektedir. Örneğin bir ticari işletme, sicile tescil edilmeden önce de vardır.
Tescil,sadece, zaten var olan bu durumu gösteren bir etki yapar.
Bununla birlikte kanunda açıkça gösterilmiş olan bazı hâllerde tescil kurucu
etki yapar. Örneğin şirketlerin kuruluşundaki tescil kurucudur.
Hukuk düzeni, ancak karşı tarafın bildirmesi ile öğrenilebilecek türden bir
bilgiyi bilmemeyi, iyi niyetli olmak şartıyla, bazen, haklı bir mazeret sebebi olarak
kabul etmiştir.
Ticaret siciline tescil edilmesi gereken ve tescil edilmiş olan bir husus,
üçüncü kişiler hakkında da hüküm ifade etmeye başlar. Üçüncü kişiler bu hususları
bilmediklerini artık ileri süremezler. Buna sicilin müsbet (ispat edici) fonksiyonu
denir.
Sicilin bir de menfi fonksiyonu vardır. Buna göre sicile tescil edilmesi
gerekirken henüz tescil edilmemiş bir hususun üçüncü kişilerce “bilindiği
varsayılamaz”. Bununla birlikte üçüncü kişilerin bu hususu “bildikleri” ispat edildiği
takdirde iyi niyetli olmadıkları sonucuna varılacağından, sicile tescil edilmemiş
olduğu yolundaki iddiaları dikkate alınmaz.
46
Son olarak, ticaret sicilindeki kayıtlar tapu sicilindeki kayıtlar ile aynı
derecede güçlü bir etki yapmazlar. Tapu siciline güven ilkesi nedeniyle, sicil
kaydına dayanarak iyi niyetle bir ayni hakkı elde eden kişilerin bu hakkı
korunur. Buna karşılık ticaret sicili böyle bir etki yapmaz. Örneğin ticaret
sicilinde A adına kayıtlı bulunan ancak gerçekte B’ye ait olan bir ticari işletmeyi
A’dan devralan kişi bu hakkını B’ye karşı ileri süremez. Bu kuralın istisnası Ticari
İşletme Rehni Kanunu ile getirilmiştir. Ticaret veya esnaf ve sanatkâr
sicilindeki kayda dayanarak rehin hakkı kazanan kişilerin bu kazanımları
korunur (TİRK m. 5/IV).
TİCARET UNVANI
47
Ticaret Unvanının Şekli
Ticaret unvanları, çekirdek kısmı ve ekler olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Çekirdek kısmı, ticaret unvanında bulunması zorunlu olan unsurları ifade eder ve her
tacir türü için birbirinden farklıdır. Ek kısmı ise bazı hâller hariç, kullanılması
zorunlu olmayan unsurlardan oluşmaktadır. Ticaret unvanının çekirdek kısmının
nasıl oluşturulacağı, gerçek kişiler ve tüzel kişiler için ayrı ayrı belirlenmiştir.
Tek başına ticaret yapan gerçek kişiler, ticaret unvanlarına bir şirketin
varlığı zannını uyandıracak ekler yapamazlar. Ticaret unvanında ismi yer alan
kişinin sonradan ismi mahkeme kararıyla değiştirilse bile ticaret unvanındaki isim
değiştirilmeyebilir.
Adi şirket ortakları da, ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından bizzat kendileri
tacir olurlar. Bu nedenle her birinin ayrı ayrı ticaret unvanları olması gerekmektedir.
Ortaklığın temsili hükümlerine göre, eğer birkaç ortak birlikte işlem yapmak zorunda
iseler, bunların her birinin ticaret unvanlarının ayrı ayrı yazılması gerekmektedir.
Ancak genellikle adi şirketin ticaret unvanının, ortaklardan birinin adı ve
soyadı ile adi şirket olduğunu gösteren bir ibarenin eklenmesi suretiyle de
kullanılabileceği kabul edilmektedir. Yani “Mustafa Öztürk ve Ortakları”
şeklinde bir ticaret unvanı da geçerli bir ticaret unvanıdır.
48
görmüş olmakla birlikte, ortakların tamamının ad ve soyadının yazılmasını da imkân
dahiline almıştır.
TTK 49’a göre şirkete yeni ortak alınması hâlinde, ticaret unvanının
değiştirilmesi zorunlu değildir. Ayrıca ticaret unvanında adı bulunan ortaklardan
birisinin şirketten ayrılması hâlinde, ayrılan ortağın yazılı onayı ile yine ticaret
unvanı değiştirilmeyebilir. Aynı şekilde ticaret unvanında adı bulunan ortağın ölmesi
hâlinde, mirasçılar şirkete ortak olurlarsa ya da ortak olmasalar bile yazılı onay
verirlerse ticaret unvanı yine değiştirilmeyebilir.
49
TTK’nun 544. maddesine göre limited şirketlerde, şirket tarafından
düzenlenen mektup ve belgelerde şirketin unvanı ile birlikte esas sermaye
miktarının da gösterilmesi zorunludur.
Şirketin ticaret unvanında yer alan konu, aynı zamanda şirketin hukuki
işlem ehliyetinin de sınırlarını gösterir. Yani şirketin sadece ticaret unvanında
gösterilen konu ile ilgili alanlarda hukuki işlem yapma ehliyeti vardır. Bu alan
dışında yapacağı işlemler ehliyet yönünden sakatlanacaktır.
Eğer aynı ticaret unvanı Türkiye’nin her hangi bir yerinde daha evvel tescil
edilmiş ise sonrakine ayırt edici eklerin yapılması zorunludur.
EKLER
50
kelimelerin bir ticaret unvanında kullanılması Bakanlar Kurulu’nun iznine
tâbidir.
TTK 52’ye göre “usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanmak
hakkı, münhasıran sahibine aittir”. Yani bu ticaret unvanını tacirden başkası
kullanmayacaktır. Eğer haksız yere bu ticaret unvanını kullananlar olursa, tacir bu
kullanımı yasaklama hakkına sahip olacaktır. Ticaret unvanı kanuna aykırı olarak
başkası tarafından kullanılan kimse, bunun men’ini ve haksız kullanılan ticaret
unvanı tescil edilmişse, kanuna uygun şekilde değiştirilmesini veya silinmesini ve
zarar görmüş ise, kusurun varlığı hâlinde tazminini isteyebilir.
Gerçek kişi tacirin tescil ettirdiği ticaret unvanının aynısını, aynı sicil
dairesinde tescil ettirmek isteyen sonraki tacirler, kendi ticaret unvanlarını
öncekinden açıkça ayırt etmeye yarayacak ekleri yapmak zorundadırlar. Böylece ilk
tescil yaptıran gerçek kişi tacirin ticaret unvanı, tescil edildiği ticaret sicil
dairesi içinde, ticaret unvanına ilişkin hükümler çerçevesinde korunacaktır.
Ancak tescil edildiği sicil bölgesi dışında, aynı korumanın sağlanması, ticaret unvanı
hükümlerine göre değil, haksız rekabet hükümleri çerçevesinde mümkün
olabilecektir.
Tüzel kişiye ait ve tescilli bir ticaret unvanının sadece sicil bölgesi içinde
değil Türkiye’nin her yerinde ticaret unvanına ilişkin hükümler çerçevesinde
koruma imkânı bulmaktadır.
51
Ticaret Unvanının Devredilmesi
İŞLETME ADI
Tacir istediği bir işletme adını seçip kullanmakta serbesttir. Bununla birlikte
seçilen işletme adının aldatıcı,yanıltıcı veya başkalarının işletme adı ile karışıklık
yaratıcı olmaması ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir.
İşletme adını seçip tescil ettiren tacir, bunun üzerinde tekel hakkına
sahip olur. Ancak bu hak, gerçek kişi ve tüzel kişi tacirler bakımından hiçbir
ayrım olmaksızın tescil edildiği ticaret bölgesi ile sınırlıdır.
Tescil edildiği sicil bölgesi içinde, haksız yere başka kişilerin bu ticaret
unvanını kullanması, tescil ettiren kişi tarafından önlenebilir, tescil yaptırılmışsa
terkin veya değişiklik yaptırılabilir, bu nedenle herhangi bir zarar varsa zararın
tazmini de, ancak kusur varsa talep edilebilir.
52
HAKSIZ REKABET
Haksız rekabete ilişkin genel kural, Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin
düzenlemeleri arasında yer alan 48. maddesindedir. Buna göre, yanlış ilanlar veya iyi
niyet kurallarına aykırı diğer hareketler nedeniyle müşterileri azalan ya da azalacak
olan kişiler, bir dava ile bu fiillerin sona erdirilmesini ve zararın tazminini
isteyebilirler. Bu hüküm haksız rekabetle ilgili bir ayrıntı içermemektedir. Bu
yönüyle ticaret hukuku alanının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
Haksız rekabetten bahsedilebilmesi için her şeyden önce bir iktisadi faaliyet
bulunmalı ve bu faaliyetten doğan davranışlar hukuka aykırı bir rekabet biçiminde
ortaya çıkmış olmalıdır.
53
3. Bir kişinin kendi şahsi durumu, işi veya hizmet ve ürünleri hakkında
gerçeğe aykırı (abartılı) bilgi vermesi de müşterileri yanıltacağından haksız
rekabettir.
1.Tazminat Davası
Haksız fiilden zarar gören kişiler zararın karşılanması için tazminat davası
açabilir. Ancak zarar nedeniyle sorumluluk için, diğer rekabet davalarından farklı
olarak, borçlar hukukunun haksız fiillere ilişkin klasik sorumluluk kuralları
54
uygulanır. Buna göre davacı, davalının “kusur”lu “eylem”inin bir “zarar” a “sebep”
olduğunu ispat etmelidir.
2. Tespit Davası
Hâlen devam etmekte olan bir haksız rekabete karşı zarar görenin açabileceği
çeşitli davalardan biri de bu davadır. Haksız rekabetin var olduğunu tespit etmek
amacıyla tespit davası açılabilir. Alınacak karar, haksız rekabete ilişkin olarak ileride
açılacak diğer bir davada delil olarak kullanılabilir.
3. Men Davası
Bu davada aslında bir men davası olmakla birlikte, amaç, haksız rekabetten
önceki duruma dönülmesini sağlamaktır. Örneğin davacının lokantası ile benzer isim
seçen davalının lokantasındaki tabelanın kaldırılması.
5. Ceza Davaları
Haksız rekabet davalarını öncelikle rakipler açabilir. Zira haksız fiil doğrudan
doğruya kendilerine yönelmemiş olsa dahi rakipler, piyasanın bir üyesi olmaları
nedeniyle, hukuka aykırı davranışlardan etkilenebileceklerdir.
55
Ayrıca bu davaları iktisadi menfaatleri zarar görmüş olan müşteriler de
açabilirler.
Ticaret odaları gibi mesleki birilikler, üyelik zorunlu olmakla birlikte yine de
piyasayı düzenleyici sivil toplumsal örgütler sayılırlar. Bu nedenle, üyelerinin dava
açabileceği durumlarda, bunlar da tazminat davası dışındaki haksız rekabet
davalarını açabilirler.
Haksız rekabet fiilinin faili, dört tür davanın davalısı olabilir. Bu kişi
öncelikle rekabette bulunan kişi yani “rakip”tir. Ancak rakip dışındaki kişiler ve
özellikle işletmede çalışanlar da haksız rekabet davalarının davalısı olabilirler.
Haksız rekabetin basın yoluyla işlenmesinde basın organının sahibi veya ilan
veren dava edilebilir. Ayrıca bu gibi hâllerde yazı işleri müdür, ilân servisi şefi,
yayımcı ve matbaacı aleyhine de dava açılabilir.
TİCARİ DEFTERLER
56
kendisi için değil aynı zamanda alacaklılar ve varsa ortaklar açısından da yararlıdır.
Defterler devlet için de büyük öneme sahiptir. Devlet ancak defterlere bakarak
kimden ne kadar vergi alacağını doğru bir şeklide tespit edebilir. Tüm bu nedenlerle
TTK 66’ya göre “her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve
alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tespit etmek
maksadıyla…” defter tutmaya mecburdur.
- Tacir tüzel kişi ise yevmiye defteri, defter-i kebir, envanter defteri ve karar
defteri,
-Tacir gerçek kişi ise karar defteri hariç diğer defterleri ya da işletmesinin
bünyesine göre sadece işletme defteri tutar.
57
Tacir bu defterleri yardımcıları aracılığı ile tutmakta olsa bile bunlara
geçirilmiş kayıtlar tacirin kendisi tarafından tutulmuş sayılır. Bu nedenle ticari
defterlerin kısmen veya tamamen mevcut olmamasından yahut kanuna uygun surette
tutulmamasından veyahut saklanması mecburi olan defter ve kağıtların gereği gibi
saklanmamasından doğan mesuliyet doğrudan tacire, tacir gerçek kişi değilse
işletmenin yetkililerine aittir.
Defterlerin Saklanması
Eğer bu süre içinde meydana gelecek olan bir yangın, su baskını veya yer
sarsıntısı gibi bir afet sebebiyle, defterler zayi olacak olursa, tacir durumu öğrendiği
andan itibaren 15 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerdeki ticari işlere
bakmaya yetkili mahkemeye başvurarak bir zayi belgesi almak zorundadır. Aksi
halde defterlerin ibrazı veya teslimi mümkün olamayacağından, tacir aleyhine
açılacak davalarda defterlerini kullanamayacak ve davaları kaybetmesi söz konusu
olabilecektir. Mahkemeler tacirin elinde olmayan ve gerekli özeni göstermesine
karşın meydana gelen hırsızlık gibi diğer olaylarda da zayi belgesi
verebilmektedirler.
Tacir tutmak zorunda olduğu ve ismen belirtilmiş olan tüm defterleri notere
tasdik ettirmek zorundadır. Tüzel kişi tacirler, yevmiye defteri, defter-i kebir,
envanter defteri ve karar defterini notere onaylatmak zorundadırlar. Gerçek kişi
tacirler ise bu defterleri, karar defteri hariç olmak üzere notere onaylatmak
zorundadırlar. Yukarıda belirttiğimiz gibi, gerçek kişi tacirlerin işletmesinin mahiyet
58
ve önemine göre, sadece işletme defteri tutmaları da mümkündür, bu durumda
işletme defterini notere onaylatmaları gerekir. Tutulması zorunlu olup da ismen
belirtilmemiş olan defterler ile ihtiyari defterler onaya tâbi değildir, bunların
ticaret siciline beyan edilmesi yeterlidir.
Çeşitli Defterler
a)Yevmiye Defteri
b) Defter-i Kebir
c) Envanter ve Bilanço
59
bilançoların, gelecek iş yılının ilk üç ayı içinde tamamlanmış olması gerekir.
Envanter defteri hem açılış hem de kapanış tasdikine tâbidir.
d) İşletme Defteri
e) Karar Defteri
Tüzel kişi tacirler tarafından tutulan karar defterine gerek genel kurul veya
ortaklar kurulu, gerek varsa idare meclisi tarafından müzakere neticesinde alınan
kararlarla, toplantıda hazır bulunan üyelerin adları ve soyadları ve toplantı günü ile
beyan edilen oy ve müzakerelerin tam bir surette bilinmesi için gerekli diğer hususlar
geçirilir ve bu kararların altı şirket namına imza koymaya yetkili olanlar tarafından
imza edilir.
f) Diğer Defterler
İmalat defteri, damga vergisi kayıtları defteri, nakliyat vergisi defteri, yabancı
nakliyat kurumlarının hasılat defteri, ambar defteri, anonim şirketlerde pay defteri,
60
tahvil çıkarılmışsa genel tahvil sahipleri defteri, limited şirketlerde pay sahipleri
defteri gibi defterlerdir.
Defterler kanuna aykırı olarak tutulmuş ise, bu defterlerde yer alan ve tacir
lehine olan kayıtlar dikkate alınmaz. Bir defterdeki tacir lehine olan kayıtların,
61
aleyhe olan kayıtlarla birlikte ele alınabilmesi için, defterlerin kanuna uygun olarak
tutulmuş olması gerekir.
Bir davada taraflardan birisi, iddialarını diğer tarafın ticari defterleri ile
kanıtlayacağını ve defterlerin içeriğini kabul edeceğini ileri sürmüş ise diğer tarafın
defterlerini ibraz etmesi gerekir. Eğer diğer taraf defterlerini ibraz etmekten
kaçınırsa, mahkeme, iddiasını diğer tarafın defterlerine dayandıran tarafa,
iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir. Taraf yemin ederek iddiasını
kanıtlamış sayılır. Burada yemin kesin delildir.
Bir kişinin kendi düzenlediği belgelerin, kendisi lehine delil olması kural
olarak mümkün değildir. Bu kuralın bir istisnasını ticari defterler oluşturmaktadır.
Defterlerin sahibi lehine delil olabilmesinin şartları aşağıdaki şekildedir.
62
ii) Dava konusu uyuşmazlığın, her iki taraf için de defterlere
kaydedilmesi gereken hususlardan olması gerekir. Eğer dava konusu olan
uyuşmazlığın, taraflardan biri için defterlere yazılması gerekmeyen bir husus olması
hâlinde, yine defterlerin karşılıklı olarak ibrazı bir sonuç doğurmayacaktır.
iv) Karşı taraf ileri sürülen ve tacirin kendi defter kayıtları ile doğrulanan
iddiaların aksini, kendi defterleri ile veya diğer geçerli kanıtlarla çürütememiş olması
gerekir. Her iki tarafın defterleri kanuna uygun olarak tutulmuş ve defterlerdeki
kayıtlar iddia sahibinin iddiaları ile aynı doğrultuda ise, iddiasını defterleri ile
kanıtlamak isteyen tarafın iddiaları kanıtlanmış sayılır. Eğer her iki tarafın
defterleri, kanuna uygun olarak tutulduğu hâlde, birbirini doğrulamıyorsa,
defterler delil olarak kullanılamaz.
v) Eğer karşı taraf defterlerini ibraz etmez ise ya da etse bile kanuna uygun
tutulmadığı tespit edilirse, hakim iddia sahibine tamamlayıcı yemin verir. İddia
sahibinin defterlerinin kendisi lehine delil olabilmesi için, defterindeki kayıtların
doğru olduğuna ve karşı tarafta alacağı bir hakkın bulunduğuna dair yemin etmiş
olması gerekir. İddia sahibi yemin etmekle, kendi defterleri kendi lehine kesin olarak
delil teşkil eder.
CARİ HESAP
Cari hesap sözleşmesi, birbiriyle sürekli bir ilişki içinde olan kişiler arasında
imzalanacaktır. Bu kişilerin tacir olması da gerekmemektedir. Ancak kanunun
63
ifadesinde yer alan para, mal,hizmet ve diğer hususlar konusunda sürekli olarak
birbirinden alacaklı olan kişilerin, genel olarak tacirler olacağını varsayabiliriz.
Burada sözü edilen cari hesap, borçlu cari hesabıdır. Gerçekten tarafların
zaman zaman alacaklı, zaman zaman da borçlu durumuna geçebildikleri cari hesaba,
“borçlu cari hesabı” denir. Taraflardan birinin sürekli olarak alacaklı, diğer tarafında
sürekli olarak borçlu olduğu cari hesaplara ise “alacaklı cari hesabı” denir.
Bankalarda açılan cari hesaplar, alacaklı cari hesabıdır.
Cari hesap sözleşmesi, yazılı şekle bağlı bir sözleşmedir, taraflar arasında
yazılı sözleşme olmadıkça, cari hesap sözleşmesi geçerli olmaz. Burada sözü edilen
yazılı sözleşme, adi yazılı sözleşmedir.
Cari hesap sözleşmesi taraflar arasında borç ve alacak doğuran bir asıl borç
ilişkisine bağlı olarak kurulur. Böylece taraflar aralarındaki belirli bir sözleşmeden
doğacak, alacak ve borçların cari hesaba geçirilmesini kararlaştırmış olurlar. Kural
olarak, sözleşme yapıldıktan sonra doğan alacaklar, cari hesaba geçirilebilir. Ancak
taraflar aralarında anlaşarak, sözleşme yapılmadan önceki alacakları da cari hesaba
geçirilebilirler.
Kambiyo senetleri, tahsil edilmesi hâlinde geçerli olmak üzere, cari hesaba
geçirilebilir. Eğer senet vadesinde ödenmez ise sahibine iade edilir ve cari hesaptan
çıkarılır.
64
Takası kabil olmayan alacaklarla, belirli bir amaca sarf edilmek veya
ayrıca emre amâde tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan
alacaklar, cari hesaba geçirilemez.
Cari hesaba geçirilen alacaklar, her hesap devresi sonunda bir bakiye
çıkarılmak suretiyle yenilenir. Yenileme (tecdit), bir borcun, tarafların anlaşması
suretiyle sona erdirilerek, onun yerine yeni bir borç geçirilmesi anlamına gelir. Hesap
devresi sonunda, tek tek kalemlerde yazılı bulunan alacaklar sona ermekte, onun
yerine bakiye üzerinde yeni bir alacak doğmaktadır. Böylece tek tek alacaklar sona
erer ve yeni bir alacak doğmuş olur.
Cari hesabı, her iki taraf tutabileceği gibi taraflardan yalnız birisi de tutabilir.
Hesabın kapatılmasından sonra, cari hesabı tutan taraf, ilgili döneme ait hesap özetini
karşı tarafa bildirir. Karşı taraf, bakiyeyi aldığı tarihten itibaren bir ay içinde
noter marifetiyle veya taahhütlü mektupla veya telgrafla itirazda bulunmazsa,
bakiyeyi kabul etmiş sayılır.
65
sonucunda, sözleşme veya işlem iptal edilirse, buna dayanan alacak, cari hesaptan
çıkarılır.
2. Çıkarılıp kesinleşen bakiye, bir sonraki döneme ait bir kalem olarak hesaba
geçirilir. Dönem sonunda çıkarılan bakiye, taraflar bakımından hukuken talep
edilebilir bir alacak ve borç oluşturmaz. Bakiye, ancak hesap kesildikten sonra,
hukuken talep edilebilir bir alacak haline gelir.
Cari hesap, belirli süreli olarak yapılabileceği gibi belirsiz süreli olarak da
yapılabilir. Eğer cari hesap belirli süreli olarak yapılmışsa, bu sürenin sona ermesi ile
cari hesap da sona erer. Belirsiz süreli olarak yapılmış ise, taraflar feshi ihbarda
bulunmak suretiyle, cari hesabı sona erdirebilirler. Burada fesih, cari hesabın
kapatılması dönemi sonunda geçerli olur.
Bakiye alacağı haczedilen taraf, 15 gün içinde haczi kaldırtmazsa diğer taraf
cari hesabı feshetme hakkına sahiptir. Taraflardan birinin iflas etmesi halinde de, cari
hesap sözleşmesi sona erer.
Belirli süreli olarak yapılan bir cari hesap sözleşmesinin taraflarından biri
ölür veya kısıtlanırsa, her iki taraf ve halefleri 10 gün önce haber vermek şartıyla,
cari hesap sözleşmesini feshedebilir.
66
Zamanaşımı
67