Professional Documents
Culture Documents
AKSESUAR (prop) : Bir filmdeki taşınabilen eşyalar: kitap, tabanca, masa vb.
ALÇAK IŞIK (low key): Gölgeleri ve ışıklı alanları oluşturan, atmosfer yaratan
aydınlatma tarzı. Genellikle gerilim filmlerinde, gizemli filmlerde kullanılır.
ARKA KISIM (back lot): Stüdyo döneminde -yüzyıl başı apartman blokları, sınır
kasabası, bir Avrupa köyü gibi- genel mekanların yalnızca dış cephelerinden
oluşan dekorlar.
ARKADAN IŞIKLANDIRMA (back lighting) : Bir çekimde aydınlatmanın, setin
arkasından yapılması ve böylece öndeki figürleri yarı karanlıkta ya da silüet
halinde bırakması.
2
sinemada ‘farklı’lığın, ‘sanatsal’lığın ve ‘ciddi’liğin Avrupa’ya has olduğu imgesi
destekleniyor. Avrupa ülkeleri Amerikan pazarına sızma konusunda çok sınırlı
başarı kazanabildiklerinden, daha çok kendi girişimlerini desteklemeye,
Hollywood’un gerçekleştiremeyeceği biçimde yerel kültürel özelliklere
dayanmaya ümit bağlamış bulunuyorlar. Amerikan hâkimiyetine en fazla direnç
gösteren Fransa’da bile durumun giderek ABD firmaları lehine değiştiği
gözleniyor. Örneğin, 1981’de İngiltere pazarında ABD nin payı %81 ama
Fransa’da %35 iken, on yıl sonra Fransa’da oranın %59’a çıktığı görülüyor.
AYRINTI ÇEKİM (extreme close-up, ECU): Bir kişi ya da nesnenin çok yakından
ayrıntılanmış görünümü. Bir oyuncunun ayrıntı çekimi, onun gözü, ağzı ya da
parmağı olabilir.
3
BİÇİMCİ, BİÇİMCİLİK (formalist, formalism): Estetik biçimlerin, ele alınan
konunun ve içeriğin önüne geçtiği bir film yapma tarzı. Bu filmlerde, zaman ve
mekânın sıradan algılanışı sık sık bozulur. Temel vurgu, yüzeysel görünüşlerde
değil, nesnelerin ve kişilerin simgesel nitelikleri üzerinedir. Biçimciler çoğunlukla
tarzlarını, dikkati, kendi başına bir değer olarak onun üzerine çekecek biçimde
belirginleştirirler.
BOY ÇEKİM (full shot): Başın çerçevenin üstüne ve ayakların çerçevenin altına
yakın bir biçimde yerleştirildiği insan bedenini tümüyle gösteren bir toplu çekim
ölçeği.
ÇAPRAZ KESME/ÇAPRAZ KURGU (PARALEL KURGU) (cross cutting): İki ayrı dizi
içeren ve çoğu kez farklı mekânlarda yer alan olayları gösteren çekimlerin, aynı
anda oluyormuş hissini vermek üzere birbiri ardına eklenmesi.
ÇEKİM (shot): Filmin bitmiş halinin gösteriminde, perdede iki kesme arasında
kalan parça. Filmin çekimi sırasında elde edilen çekim parçalarından daha kısa
olabilir.
4
ÇEKİM ORANI ( shooting ratio): Filmin bitmiş halindeki uzunluğu ile, filmin
görüntülenmesi sürecinde kullanılan ham film miktarı arasındaki oran. Bu oran
20:1 ise bu, son kopyadaki her bir metre için 20 metre film kullanılmış demektir.
ÇEKİM SENARYOSU (shooting script): Bir film öyküsünün, tüm tekil çekimleri ve
teknik komutları kapsayacak biçimde ayrıntılandırılmış olduğu yazılı metin. Yapım
sırasında yönetmen ve ekip tarafından kullanılır.
ÇOKLU BİNDİRME (multiple exposures): Bir çok görüntüyü aynı anda birbiri
üzerine bindirebilen optik yazıcı tarafından gerçekleştirilen özel efekt.
DİKEY ÇEVRİNME (tilt, tilt shot): Kameranın sabit konumda yukarıdan aşağıya
ya da aşağıdan yukarı doğru yaptığı hareket.
5
DİKEY TEKELLEŞME (vertical integration): Yapım, dağıtım ve gösterimin aynı
şirket tarafından yürütüldüğü bir yapımcılık sistemi. Amerika’da bu uygulama
1940’ların sonunda yasa dışı ilan edildiyse de yakın zamanlarda gerçekleşen
yasal gevşemelerle yeniden böyle girişimler ortaya çıkmış bulunuyor.
DIŞ SES ANLATIMI (voice over): Filimdeki bir karakterin düşünce ya da anılarını
dışavurmak, öykünün öncesine ilişkin bilgi vermek, yorumlamak vb. durumlarda
kullanılan eşlemesiz konuşma.
DONUK ÇERÇEVE/DONUK KARE (freeze frame, freze shot): Tek bir çerçevenin,
laboratuarda, film şeridi üzerine birçok kere basılmasıyla elde edilen çekim. Böyle
bir film parçası perdeye yansıtıldığında durağan fotoğraf izlenimi yaratır.
EĞİK AÇI, EĞİK ÇEKİM, EĞİK ÇERÇEVE (oblique angle, oblique frame tilt shot):
Kameranın gövdesinin, yatay eksenle açı yaparak görüntülediği çekim. Görüntü
perdeye yansıtıldığında konu bir verev çizgi üzerinde eğik olarak görünür.
6
EĞRETİLEME/METAFOR (metaphor): Aksi halde birbirine benzemeyen iki öğe
arasında, hakiki olmaktan çok mecazi açıdan anlamlı olan, ima edilen benzerlik.
EK (insert): Herhangi bir sabit nesnenin (kitap, saat, pencereden görünüş vb.)
çekimlerinin, eylemin ana akışının dışında gerçekleştirilerek sonradan, çapraz
kesmede olduğu gibi, öteki çekimlerin aralarına yerleştirilmesi.
ESAS ÇEKİM (master shot): Genellikle toplu ya da genel çekim ölçeğinde elde
edilen ve tüm sahneyi içeren, çekimin müdahale edilmemiş hali. Ya da sahnenin
geniş ölçekle görüntülenmiş çekimi. Seyirciye eylemin ortamına ilişkin
konumlayıcı bir bilgi verir. Yakın ölçekler daha sonra görüntülenir ve çeşitli
çekimlerden kurgulanmış bölüm, kurgu masasında inşa edilir.
7
FAZLA POZLAMA (overexposure): Kameranın merceğinden çok fazla ışığın
geçmesi sonucu görüntünün beyazlaşması. Fantezi ve rüya sahnelerinde
kullanışlıdır.
GENEL ÇEKİM (extreme long shot): Bir dış mekânın panoramik görüntüsünü
vermek üzere çok uzak mesafeden (çoğu kez 400m. civarında) yapılan çekim.
GENİŞ AÇILI MERCEK, KISA ODAKLI MERCEK (wide-angle lens, short lens):
Normal merceklere göre daha geniş alanları çerçevelemeye olanak veren bir
mercek cinsi. Bunların kullanılması, perspektifi ve derinliği abartır. Derin odaklı
görüntülemelerde kullanılır.
GERİYE DÖNÜŞ (flashback): Şimdinin, geçmişi temsil eden bir ya da bir dizi
çekimle kesintiye uğradığını anlatan bir kurgu tekniği. Karakterin hayatında ya da
tarihinde geçmişe gitmek. Öznel zamanlar. Öznel bir gerçeğin ya da hatıranın
temsili.
8
GERİYE KAYDIRMA (pull-back dolly): Daha önce çerçeve dışında kalan bir nesne
ya da karakterin görüntüye girmesini sağlamak üzere kameranın geriye doğru
çekilmesi.
GEVŞEK UYARLAMA (loose adaptation): Önceden var olan bir başka malzemeye
dayanmakla birlikte, onunla, yalnızca yüzeysel bir benzerlik taşıyan film.
9
HAM FİLM, BOŞ FİLM (stock): Işıkla karşılaşmamış film. Hızlı film, yavaş film,
pozitif film, negatif film gibi birçok farklı nitelikte ham film bulunmaktadır.
HAVADAN ÇEKİM (aerial shot): Esas olarak vinçle yapılan çekimlerin (crane
shot) yalnızca dış mekânlarla sınırlanmış olan bir çeşidi. Genellikle helikopterden
yapılır ve çoğu kez kuşbakışı görüş pozisyonu sağlar.
HIZLI ÇEVRİNME (swish pan, flash, zip pan): Kameranın, görüntülenen konunun
perdede bulanıklaşmasına, bozulmasına neden olacak biçimde yatay eksende
yaptığı hızlı çevrinme hareketi.
HIZLI FİLM/ HASSAS FİLM (fast stock, fast film): Işığa duyarlılığı yüksek ve
çoğu kez grenli bir görüntü veren ham film. Genellikle, yalnızca hazır ışıkla çekim
yapmak isteyen belgeselciler tarafından kullanılır.
İKİLİ ÇEKİM (two shot): İki oyuncuyu görüntüleyen orta ölçekli çekim.
İKON (icon): Gösterileni ile göstereni arasında rastlantısal değil, benzerliğe dayalı
bir ilişki olan gösterge. Dolayısıyla ikon, görüntüyle ilişkilidir, resimsel bir
göstergedir.
10
İLERİ SIÇRAMA (flash-forward): Şimdinin, geleceği temsil eden, bir ya da biz dizi
çekimle kesintiye uğradığını anlatan bir kurgu tekniği.
İMA (allusion): Genellikle iyi bilinen bir olay, kişi ya da sanat eserine yapılan bir
gönderme.
İRİS (iris): Perdenin bazı bölümlerini, görüntünün yalnızca bir kısmını görünür
kılarak karanlıkta bırakan perdeleme aracı.
KABA KURGU (first cut, rough cut): Bir filmin çekimlerinin, çoğu kez yönetmence
inşa edilen bir dizi olarak ilk kez birbirine eklenmiş hali. Dolu film parçalarının
olay örgüsüne uygun olarak birbirine eklenmiş hali. Dolu film parçalarının olay
örgüsüne uygun olarak birbirine eklenmiş hali. Bir tür ilk taslak.
KADIN FİLMLERİ (women’s pictures): Aile ile mesleki kariyer arasında ortaya
çıkan çelişki gibi, kadınların sorunları üzerine odaklanan film türü. Bu filmlerde
ünlü bir kadın yıldız esas karakteri canlandırır.
KARA FİLM (film noir): Adı Fransızcadan gelen bir Amerikan film türü. İkinci
Dünya Savaşı’yla birlikte ortaya çıkan, kentin tehlikeli sokaklarından, suçtan,
yalnızlıktan ve ölümden kaçmanın mümkün olmadığı kaderci bir evren yaratan bu
tür, tarz olarak alçak açılı ve yüksek kontrastlı aydınlatmaya, karmaşık
kompozisyonlara, ürküntü ve paranoyanın güçlü atmosferine ağırlık verir.
KARIŞTIRMA/ EŞLEME (mix): Birbirinden ayrı ayrı kaydedilmiş sesleri aynı ana
ses şeridi üzerinde bir araya getirme süreci.
KARŞI AÇI (reverse angle shot): Kameranın, önceki çekimdeki konumunun tam
karşısındaki konuma yerleştirilmesiyle elde edilen; önceki çekimin 180 derece
karşısından yapılan çekim. Diyalog içeren sahnelerdeki tepki çekimleri genellikle
böyledir.
11
uygun olarak kaydırmalarla çekilir. Kaydırmalı kamera hareketleri, çerçevenin ve
dolayısıyla mizansenin de her an değiştiği çekimlerle sonuçlanır. Kaydırmalar her
yöne (yukarı aşağı, ileri geri, sağa sola, her türlü diyagonaller) olabilir,
çevrinmelerle birlikte gerçekleşebilir.
KİNAYE (allegory): Adalet, Ölüm, Din, Toplum gibi oldukça aşikâr fikirlerin stilize
karakterler ve durumlarla temsil edildiği, simgesel bir teknik.
KURTARICI ÇEKİMLER (coverage, covering shots, cover shots): Bir sahneye ait,
önceden planlanan parçaların istenildiği gibi kurgulanamaması halinde geçişleri
sağlamada kullanılmak üzere yapılan fazladan çekimler. Bunlar, genellikle bir
sahnenin topyekûn akışını içeren toplu çekimlerdir.
12
KUŞBAKIŞI GÖRÜŞ/KUŞBAKIŞI ÇEKİM (bird’s-eye view): Kameranın bir konuyu
tümüyle onun tepesinden görüntülediği çekim.
MERKEZCİ (centrist): Sol ve sağ kanatların arasında yer alan ılımlı ideolojiyi
adlandırmak için kullanılan siyasal terim.
13
sonucunda ortaya çıkan ve film sanatının temeli kabul edilen bir işlem. Montaj bu
anlamıyla, çekimlerin, hatta çekim içindeki tüm öğelerin yan yana gelişlerinden,
tekil görüntüde olmayan yeni anlamlar üretmeye, fikirler ve zihinsel çağrışımlar
yaratmaya yarayan bir kurgu yöntemidir. Görüntüde yer alan nesnelerin,
mizansenin, her türlü hareketin, ışık değerlerinin, sesin vb., öykünün akışına değil
anlamların üretilişine hizmet etmek üzere, benzerlik ve zıtlık yaratacak biçimde
bir araya getirilmesi söz konusudur. Montaj sözcüğü, ABD’de, zamanın ya da
olayların geçişini anlatan, genellikle zincirleme tekniklerin kullanıldığı hızlı
kurgulanmış geçiş parçalarını tanımlamak üzere kullanılmaktadır.
ODAK DIŞI ÇEKİM (out of focus shot): Görüntünün bulandığı ve makbul bir
çizgisel belirlenimin ortadan kalktığı çekimler. Daha çok, öznel kamera
kullanımlarında, baş dönmesi, göz yaşarması, akli dengenin bozulması ya da
duygusal sarsıntıların, heyecanların ifadesinde başvurulmaktadır.
ORTALAMA ÇEKİM (DİZ VE BEL ÇEKİM) (medium shot): Bir insan figürünün
dizinden ya da belinden yukarısını görüntüleyen, nispeten yakın çekim ölçeği.
ÖNE ÇIKARMA (foregrounding): Bir eleştirmenin, bir sanat yapıtındaki bir yöne
önem verip onu bağlamından yalıtarak ele alması ve bu niteliği derinlemesine
çözümlemesi.
14
ÖNGÖRÜLÜ KAMERA, ÖNGÖRÜLÜ DÜZENLEME (anticipatory camera,
anticipatory setup): Kameranın, bir eylem gerçekleşmeden önce ve eylem
önceden kestirilmişcesine o eylemi izleyecek noktaya yerleştirilmesi.
ÖZNE, KONU (subject): Filmsel metnin içinde belirli karakterlerin bakış açıları
ayrıcalıklı konuma geldiğinde, bunu belli edecek öznel kamera pozisyonları, öznel
görüş açıları kullanılır. Kamera, bir karakterin baktığı alanı zaman zaman onu da
çerçevenin içine arkasından alarak çekim yapacak biçimde karakterin yan
arkasına yerleştirildiğinde, onun öznel görüş açısını verir. Geriye dönüşleri içeren
çekimlerin çoğu öznel çekim niteliği taşısa da, genellikle karakterin de
görüntülerin içinde yer alması görsel öznelliği kırar. Seyirci açısından, karakterle
özdeşleşmede en etkili olan, kameranın tümüyle karakterin gözü yerine
geçmesidir. Bu tür çekimler, çoğu kez, gerçekçilik izlenimini artıracak biçimde
sallantılıdır ve omuz kamerasıyla çekilir. Karakterin bakış noktasından yapılan
çekimler, izleyici ile metin arasındaki ilişkiyi güçlendirmesi, seyircinin karakterin
özelliğine paralel konumlandığını hissetmesi ve dolayısıyla onunla
özdeşleşebilmesi açısından önemlidir. Açı karşı açı çekimlerden oluşan bir
sahnede ise, kesin olmamakla birlikte, seyircinin konumu ve özdeşleştiği
karakterler değişir.
RENK (colour): Sinemada renk ses kadar hızlı bir yayılma göstermemiştir.
1950’lerde Hollywood filmleriyle parlak bir dönem yaşayan renkli film (ki yıllık
yapım sayısının ancak %50’siydi), renkli televizyon yayınlarından sonra, altmışlı
ve yetmişli yıllarda, önce Amerika’da sonra da Avrupa’da piyasaya egemen oldu.
15
Aslında, filmlerin renklendirilmesi sinemanın ilk günlerinden itibaren
gündemdeydi. Amerika’da Edison, Avrupa’da Melies, kalabalık kadın gruplarına
film şeritlerini çerçeve çerçeve elle boyatıyorlardı. Ancak, bu maliyeti yüksek
girişim, fil uzunluklarının artmasıyla kısa zamanda ortadan kalktı. Daha sonra
Amerika’da tinting, toning denilen bir yöntemle, kırmızı, sarı ya da maviyle
laboratuarda renklendirilmiş filmler yapıldı. Gerçek anlamda ilk renkli film, çekim
ve gösterimde renkli filmler kullanılarak 1912’de İngiltere’de denendi ve
belgesellerde kullanıldı. Modern renk teknolojisinin temeli, 1920’lerde Technicolor
Motion Pictures Şirketi tarafından geliştirildi. Bu sistem istenmeyen renklerin renk
yelpazesinden elenmesi ilkesine dayanır. Renkli film, bir yandan siyah beyazdan
daha doğal bir gerçeklik üretebilirken, öte yandan da dikkati kendine çeker ve
böylece simgesel bir değer yaratır. Önce, rengin bazı türlerle (müzikal, fantastik
ve epik) sınırlı kalması kararlaştırıldıysa da bu türler gerçekçi türler değildi. Ancak
1950’lerle birlikte rengin filmin havasını ve anlamını izlemesi desteklemesi
gerekliliği anlaşıldı. Böyle etkiler elde etmek için, parlak ve abartılı renklerden
uzaklaşmak gerekti.
SAHNE (scene): Birbirleriyle ilişkili ve genellikle bir mekân, bir olay, bir eylem ya
da küçük bir dramatik zirve gibi merkezi bir ilgi noktası açısından benzeşip
bütünleşen bir grup çekimin oluşturduğu ancak, kesin biçimde tanımlanması zor
olan filmsel birim.
16
Bu filmlerde, çoğu kez, “slapstick” güldürü sahnelerine, çekici ve saldırgan kadın
kahramanlara, tuhaf yan karakter çeşitlerine yer verilir.
17
kameranın sıçradığı izlenimini de yaratır ve sarsak bir hareketle devamlılık
ortadan kalkar. Acaba farklı günlerde mi konuşuyor? Sorusu doğabilir.
SİLİNME (wipe): Genellikle bir çizginin dikey olarak hareketiyle bir görüntüyü
iterek götürdüğü ve bir başkasına yer açtığı izlenimini veren bir kurgu
uygulaması.
SON KOPYA (final cut, release print): Bir filmde, halka sunulacak hale gelmiş
olan çekimler dizisi.
18
ŞİİRSEL (lyrical): Ortamın duyumsal güzelliğini vurgulayan ve yoğun bir duygu
patlaması yaratan stilistik bir coşkusallık ve öznelik.
TELEFOTO MERCEK, ÇOK DAR AÇILI MERCEK, ÇOK UZUN ODAKLI MERCEK
(telephoto lens, long lens): Uzaktaki nesnelerin büyütülmüş görüntüsünü,
teleskop gibi elde edebilen bir mercek. Bu merceklerin kullanılmasında ortaya
çıkan yan etki, görüntünün düzleşmesi, derinlik duygusunun, perspektifinin
azalmasıdır.
TEPKİ ÇEKİMİ (reaction shot): Bir karakterin önceki çekimin içeriğine tepkisini
gösteren çekim.
TOPLU ÇEKİM (long shot): Görüntüde, tiyatro sahnesindekine benzer bir alanı
seyircinin görüşüne sunan çekim ölçeği.
19
uzaklaştırma uygulamaları ise, anlatıyı anlamla çok fazla yükleme ya da boş
bırakmayı içerir. Karakterlerin anonimliği, iki boyutluluğu ve esrarlı fizyonomileri
de uzaklaştırmaya hizmet eder.
UZUN ÇEKİM (lengthy take, long take): Süresi uzun olan çekim.
ÜÇLÜ ÇEKİM (three shot): Üç oyuncuyu birlikte görüntüleyen orta ölçekli çekim.
ÜST IŞIK (high key): Birkaç bariz, göze çarpan gölge içeren parlak, dengeli, düz
aydınlatma tarzı. Özellikle güldürülerde, müzikallerde ve hafif eğlenceli filmlerde
kullanılır.
VİNÇLE ÇEKİM (crane shot): Vinç adı verilen ve devasa bir mekanik kola
benzeyen özel araçla yapılan çekim. Kamerayı ve görüntü yönetmenini –
kameramanı da- taşıyan bu vinç her yöne doğru hareket edebilir.
YAKIN ÇEKİM (close-up, close shut): Bir nesne ya da kişinin yakından görüntüsü.
Bir oyuncunun yakın çekimi, genellikle onun sadece başını gösterir.
20
YAVAŞ FİLM (slow stock, slow film): Işığa göreli olarak duyarsız ve net
ayrıntılarıyla temiz görüntüler elde etmeye imkân veren bir cins ham film.Kapalı,
iç mekânlarda kullanıldığından önemli ölçüde yapay ışığa gereksinim olacaktır.
YENİ DALGA (New Wave, nouvelle vague): 1950’lerin sonlarında önemli yapıtlar
veren bir grup genç Fransız yönetmen. Kendilerinden önceki Fransız sinema
geleneğini, birkaç yönetmen dışında reddedip farklı tarzlarda film yapan genç
sinemacılardan oluşan bu hareketin en tanınmış yönetmenleri Jean-Luc Godard,
Françoise Truffaut ve Alain Resnais’dir.
YILDIZ (star): Geniş kitlelerce tanınan film oyuncusu. Kimlik haline gelmiş bir
yıldız, önceden var olan ve onun kimliğini (persona) oluşturan kamusal imajına
uyan rollerde oynama eğilimindedir. Bir yıldız oyuncu ise, daha geniş bir yelpaze
içinde yer alan çeşitli rollerde oynayabilir.
21
YUMUŞAK ODAKLAMA/GEVŞEK ODAKLAMA (soft focus): Arzu edilen uzaklık
alanı içindekiler hariç, her şeyin netlik dışında kalması. Aynı zamanda, yüzdeki
çizgileri tümüyle ya da kısmen ortadan kaldıracak şekilde keskinlikleri yumuşatan
bir çekici kılma tekniği. Tüm görüntünün bu anlayışla görüntülenmesi bir ara
“sanatsallık”la ilintilendirildi.
ZOOM (zoom lens, zoom shot): Tek ve devamlı bir hareket içinde, görüntünün
geniş açıdan teleye dek uzanan değişik aşamalarını elde etmeye yarayan, değişir
odak uzunluklu bir mercek sistemi. Görüntüde optik kaydırma denilen hareketi
yaratan, değişik odaklı mercek sistemine verilen addır. Aynı zamanda, zoom
mercek olarak anılan objektifle yapılan çekimler içinde kullanılır. Zoom
aracılığıyla, kameranın yerini değiştirmeden, bir konunun yakın ya da uzak
ölçekteki görüntüsünü, değişimi içinde ve devamlılık içinde yazımlama olanağı
vardır. Zamanda ve uzamda hızlı bir harekettir ve yine zaman ve uzamda yer
değiştirme yaratır. Zoom ileri (zoom forward) genel çekim ölçeğinden yakın
çekime, zoom geri (zoom backward) ise yakın çekimden genel çekime geçiş
sağlar. Zoom gir (zoom in) komutu bir kişi ya da nesneyi seçip yalıtırken, zoom
çık (zoom out) komutuyla yapılan çekim kişi ya da nesneyi geniş bir bağlama
yerleştiren çekimlerde kullanılır. Dolayısıyla, bir zoom çekimin, en mükemmel bir
röntgenciliğe imkân verdiği söylenebilir.
22