You are on page 1of 53

2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. Proccessus accessorius aşağıdaki hangi kemikte bulunur?


A) Atlas
B) Vertebra prominens
C) Vertebrae thoracicae
D) Vertebrae lumbales
E) Os sacrum

1–D
Bel omurlarında diğer bölge omurlarından farklı olmak üzere proc. costarius, proc. mamillaris ve proc. accessorius ol-
mak üzere 3 çıkıntı bulunur. Bunun yanısıra bu kemiklerle eklem yapan kaburgalar bulunmadığı için buna ait eklem
yüzleri ve çıkıntıları da yoktur.

2. Os sphenoidalis ile os occipitale’nin pars basilaris’i arasındaki eklem ne cinstir?


A) Symphysis
B) Synchondrosis
C) Syndesmosis
D) Gomphosis
E) Sutura

2–B
Os sphenoidalis ile os occipitale’nin pars basilaris’i arasındaki eklem synchondrosis tipi bir eklem olup, kıkırdak (karti-
laj) eklem grubuna aittir. Bu tip eklemler geçici tipte olup erişkinlerde kemikleştikleri için görülmezler.

3. Anulus inguinalis profundus açıklığı aşağıdaki hangi yapı üzerinde yer alır?
A) Peritoneum viscerale
B) Peritoneum parietale
C) Fascia transversalis
D) M. transversus abdominis
E) M. rectus femoris

3–C
Anulus inguinalis profundus, canalis inguinalis’in derin ağzıdır ve fascia transversalis üzerinde yer alır. Uzun ekseni ver-
tikal yönde olan bu oval deliğin karın ön duvarındaki izdüşümü, lig. inguinale’nin ortaları hizasında ve yukarısında bu-
lunur.

4. Aşağıdaki yapılardan hangisi sağ ventriküle aittir?


A) Trabecula septomarginalis
B) Apex cordis
C) Crista terminalis
D) Fossa ovalis
E) Mm. pectinati

4–A
Trabecula septomarginalis sağ ventrikül içerisinde yer alan ve kan akımına yön veren bir yapıdır. Moderatör bant ola-
rak da adlandırılan bu yapının üzerinde His demetinin crus dextrum’u bulunur.

www.tusem.com.tr
2
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

5. Aşağıdaki karaciğer bağlarından hangisi periton yapısında değildir?


A) Lig. coronarium hepatis
B) Lig. triangulare dextrum
C) Lig. triangulare sinistrum
D) Lig. falciforme hepatis
E) Lig. teres hepatis

5–E
Sayılan ilk 4 şıktaki bağlar organ ile karın duvarı arasında oluşmuş, yani visceral ve parietal periton arasındaki bağlar-
dır yani peritonun yapısındadırlar. Lig. teres hepatis ise içerisinde embriyolojik dönemde v. umbilicalis bulunan ve daha
sonra bağ şekline dönmüş bir yapıdır.

6. Kadınlarda aşağıdakilerden hangisi üreteri çaprazlayan yapılardan biri değildir?


A) A. ovarica
B) A. uterina
C) A. iliaca communis
D) A. iliaca interna
E) Linea terminalis

6–D
Kadın üreteri yolu boyunca a. ovarica, a. iliaca communis, a. uterina ve pelvis girişinde linea terminalis’i çaprazlar. Sağ
üreter a. iliaca externa’nın başlangıç bölümünü çaprazlayabildiği halde a. iliaca interna’yı çaprazlamaz.

7. Alt ekstremiteye ait sinirlerden hangisi saf sensitif bir dal değildir?
A) N. saphenus
B) N. suralis
C) N. fibularis superficialis
D) N. cutaneus femoris posterior
E) N. anococcygeus

7–C
N. fibularis superficialis, n. fibularis’in bir dalıdır ve yüzeyel manasındaki ismine ve bacağın ön tarafının ve ayak dorsa-
linin büyük kısmının duyusunu almasına rağmen m. fibularis longus ve brevis’e motor dallar verir.

8. Orta kulak dış duvarında ve membrana tympani üzerinde hangi sinir yer alır?
A) N. tympanicus
B) Chorda tympani
C) N. stapedius
D) N. facialis
E) N. petrosus minor

8–B
Chorda tympani foramen stylomastoideum’un biraz üzerinde n. facialis’ten ayrılır ve orta kulak boşluğuna girer. Bura-
da orta kulak dış duvarında olmak üzere kulak zarının iç yüzüne dayalı olarak seyreder. Daha sonra da kafayı fissura
petrotympanica’dan (Glaser yarığı) terk eder.

9. Aşağıdakilerden hangisi beyin sapında yer alan bir duyu çekirdeği değildir?
A) Nuc. vestibularis
B) Nuc. salivatorius
C) Nuc. cochlearis
D) Nuc. solitarius
E) Nuc. principalis n. trigemini

www.tusem.com.tr
3
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

9–B
Nuc. salivatorius üst kısmı pons’ta yer alan ve n. facialis’e ait olan, alt kısmı ise bulbus’da olup n. glossopharyngeus’a
ait olan bir parasempatik çekirdektir. Tükrük salgısı ile alakalıdır.

10. Gövdenin üst yarısı, üst ekstremite ve boyundan gelen şuurlu derin duyuların 2. nöronları aşağıdaki han-
gi yapıyı oluşturur?
A) Fasciculus gracilis
B) Fasciculus cuneatus
C) Lemniscus medialis
D) Lemniscus lateralis
E) Fasciculus longitudinalis medialis

10 – C
1. nöronları ganglion spinale’de bulunan ve gövdenin üst yarısı, üst ekstremite ve boyundan şuurlu derin duyu ge-
tiren yolların 2. nöronları nuc. cuneatus’da yer alır. Buradan başlayan nöronlar çapraz yaparak karşıya geçerler ve
thalamus’a lemniscus medialis adı altında uzanırlar. Lemniscus lateralis işitme yollarına ait bir yoldur.

11. Aşağıdaki yapılardan hangisi intrauterin gelişim sürecinde blas­tosistin endometriyum içine gömülmesi
için maternal dokuları parçalayan litik enzimler salgılar?
A) Bilaminar embriyonik disk
B) Trilaminar embriyonik disk
C) Nona pellicuda
D) Sitotrofoblat
E) Sinsityotrofoblast

11 – E

Blastosist endometriyal epitele tutunduktan hemen sonra, trofloblastlar hızla çoğalmaya başlar ve yavaş ya­vaş iki fark-
lı tabakaya ayrılır. Sitotrofoblastlardan oluşan içtabaka (hücreseltrofoblast) Sinsityotrofoblastlardan oluşan dış ta-
baka (sinsityal trofob­last) Sinsityotrofoblastın parmağa benzer çıkıntıları (sintrofoblast) endometriyal epitele doğru uza-
nır ve bağ dokusu içinde ilerler. Çok invazif olan sinsityotrofoblastlar hızla embriyonik kutup olarak bi­linen iç hücre kit-
lesine doğru genişler. Sinsityotrofoblastlar, blas­tosistin endometriyum içine gömülmesi için maternal dokuları parçala-
yan enzimler salgılar.

www.tusem.com.tr
4
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

12. Aşağıdakilerden hangisi bazal laminanın bileşenlerinden değildir?


A) Tip 4 Kollagen
B) Laminin
C) Enactin
D) Perlakan
E) Elaunin

12 – E
Bazal laminanın 2 komponenti vardır:
1- Lamina Densa; EM da yoğun olarak izlenen (elektron dens) tabaka,
2-Lamina rara (lamina lusida): Elektron geçirgen bir tabakadır, lamina densanın bir yada her iki yanında yer alır.

Bazal Laminanın Bileşenleri:


1-Tip 4 Kollagen,
2-Laminin (glikoprotein),
3- Enactin adlı glikoproteinler
4 –Proteoglikanlar (heparan sülfat= perlakan).

Elaunin: Elastik lif sistemininde bulunur. Elastik lif sistemi 3 tip liften (oksitalan, elaunin ve elastik) oluşur. Elastik lif sis-
teminin yapıları peşpeşe 3 evrede ger­çekleşir. Oluşumun ikinci aşamasında oksitalan mikro lifçiklerinin arasına elas-
tin proteininin düzensiz olarak birikerek elaunin liflerini oluşturduğu görülür. Bu yapılar dermisteki ter bezlerinin çevre-
sinde bulunur.

13. Aşağıdaki glial hücrelerden hangisi nöronların iyo­nik ve kimyasal ortamını kontrol eder?
A) Oligodentrosit
B) Schwan hücresi
C) Astrosit
D) Ependim hücresi
E) Mikroglia

13 – C
Glia hücrelerinin sayısı nöronlardan on kat daha fazladır; nöron aralıklarında yerleşerek sinir hüc­resinin gövdesini, ak-
son ve dendrit uzantılarını sarar. Sinir dokusunun hücreler arası maddesi azdır, glia hücreleri nöron etkinliği için gere-
ken uygun mikro çevreyi sağlar.

Glia Hücre tipi Kökeni Yeri Temel İşlevleri


Oligodendrosit Nöral tüp Merkezi sinir sistemi Miyelin yapımı, elektrik yalıtımı
Schwann hücresi Nöral tüp Çevresel sinirler Miyelin yapımı, elektrik yalıtımı
Astrosit Nöral tüp Merkezi sinir sistemi Yapısal destek, onarım işlemleri,
Kan-beyin engeli, metabolik değiş tokuş
Ependim hücresi Nöral tüp Merkezi sinir sistemi Merkezi sinir sisteminin boşluklarının döşenmesi
Mikroglia Kemik iliği Merkezi sinir sistemi Makrofaj aktivitesi

Ast­rositler, glia hücreleri içinde sayısı en fazla olanıdır; Astrositler, destekleme işlevine ek olarak nöronların iyo­nik ve
kimyasal ortamını kontrol eder. Merkezi sinir sistemi hasar gördüğünde astrositler çoğalarak hücresel ya­ra iyileşme do-
kusu oluştururlar.

www.tusem.com.tr
5
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Astrositler in vitro adrenerjik reseptörleri, aminoasit reseptörlerini (GABA) ve peptid reseptörlerini (natriüretik peptid,
Ang II, endotelinler, VİP ve tirotropin salgılatıcı hormon) bulundururlar.
Ependim Hücreleri Beyin ventriküllerini ve omurilik orta kanalını döşeyen alçak prizmatik epitel hücreleridir. Bazı yer-
lerde ependim hücreleri beyin omurilik sıvısının hareketini kolay­laştıracak olan titrek tüylere sahiptir.
Mikroglia Sinir dokusunda mononükleer fagositik sistem kapsamına giren fagositik hücrelerdir ve kemik iliğindeki ön-
cül hücrelerden köken alırlar. Erişkin MSS’de inflamasyon ve onarımda görev alırlar ve nötral proteazlar ve oksidatif ra-
dikaller üreterek bunları salgılarlar.

14. Renal pelvis, üreter ve mesaneyi döşeyen üriner sistem boşaltma yollarının örtü epiteli hangi tiptedir?
A) Tek katlı kübik epitelyum
B) Tek katlı prizmatik epitelyum
C) Tek katlı yassı epitelyum
D) Çok katlı değişici epitelyum
E) Çok katlı yassı epitelyum

14 – D
Tek katlı Yassı epitel: Kan damarlarını döşeyen endotel, plevra ve periton gibi boşlukları döşeyen mezotel
Tek katlı kübik epitel: Kare görünümlü, yuvarlak çekirdekli hücrelerden oluşur. ovaryumun yüzey epiteli
Tek katlı prizmatik epitel: Oval çekirdeği uzun eksene paralel yerleşmiş, dikdörtgen biçimli hücrelerden oluşur, ince
barsağı döşeyen epitel
Çok katlı epitelyum yüzeyinde bulunan hücrelerin şekline göre adlandırılır.
Çok katlı yassı epitel: Bazalde kübik veya prizmatik, orta kısımda poligonal, en üstte yassılaşmış hücre tabakaları-
nı içerir.
Çok katlı yassı keratinleşmiş epitel esas olarak deri­de bulunur. Hücreleri çok sayıda tabaka oluşturur, alttaki doku-
ya yakın olan hücreler genellikle kübik ya da prizmatiktir. Yüzeye yaklaştıkça hücreler düzensiz şekil alır, ince ve yassı
hale geçerler, yü­zeydeki hücreler ölüdür ve çekirdekler görülmez.
Çok katlı yassı keratinleşmemiş epitel yüzeyi kuru olan derinin aksine ıslak boşlukları (ağız, yemek borusu, vajina)
döşer. Çok katlı yassı keratinleşmemiş epitel, yüzeyinde çekirdeklerini korumuş canlı hücrele­rin oluşturduğu yassılaş-
mış bir tabaka ile özellik kazanır.
Çok katlı değişici epitel: Epitelin en yüzeyel katının organın dolu veya boş olmasına göre yassıdan şişkin şekle deği-
şim göstermesi nedeni ile bu şekilde isimlendirilir. idrar kesesi, üreter ve üretranın üst kıs­mını döşer. Yüzeyinde kubbe
gibi şişkin hücrelerin varlığı ile özellik kazanır.
Çok katlı prizmatik epitel: Seyrektir, insan vücudunda yalnızca gözün konjunktivası ve büyük bezlerin boşaltım ka-
nallarında bulunur.
Yalancı çok katlı epitel: Bütün hücreler bazal laminaya tutunmuş olmakla birlikte bazı hücreler apikal yüzeye ulaşa-
maz, diğerleri ulaşır. Kesitte çekirdekler farklı düzeylerde izlenirler. Bu dokunun en iyi bilinen örneği solunum yolların-
da bulunan yalancı çok katlı titrek tüylü prizmatik epiteldir

15. Hücre iskeletinin temel yapısını oluşturan mikrotübülüslerde, tubülin düzenlenmesini sağlayan protein
aşağıdakilerden hangisidir?
A) MPF
B) MAPs
C) Vinkülin
D) Paksilin
E) Oksitalan

15 – B
Mikrotübüluslar: 25 nm çaplı, tübulin isimli proteinlerin bir araya gelmesi ile oluşan sitoplazmik matriks içerisindeki tü-
büler yapılardır (boru şeklinde hücre iskelet proteinleridir). Bir mikrotübülün alt birimleri α ve β tübülin molekül­lerinden
oluşmuş bir heterodimerdir. Tübülin düzenlenmesi, Ca2+ ve mikrotübüle bağ­lı proteinler (MAPs) in kontrolü altındadır.

www.tusem.com.tr
6
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

16. Trombositlerin aktive olmasıyla yüzeylerinde açığa çıkan Gpla-lla reseptör yapısı aşağıdakilerden hangi-
sine bağlanır?
A) Tromboksan A2
B) Fibrinojen
C) Trombin
D) Trombospondin
E) Subendotelial Kollajen

16 – E

Yaralan­mayı izleyen birkaç saniye içinde trombositler integrin ailesinin bir üyesi olan özgül bir trombosit kollajen resep-
törü glikoprotein la/IIa aracılığı ile vasküler subendoteldeki kollajen fibrillere yapışır., bu ilişki von Willebrand faktör
tarafın­dan stabilize edilir, Von Willebrand faktör bu görevi trombosit reseptör bölgesi glikoprotein Ib/IX ile subendo-
telyal kollajen fıbriller ara­sında bir ilişki sağlayarak gerçekleştirir.

17. Kalp yetmezlinde atrium gerilmesine bağlı olarak dolaşımda artan ANP (atrial natriüretik peptit) aşağıdaki
etklerden hangisini oluşturur?
A) Su ve sodyum atılması
B) Efferent arteriolde vazodilatasyon
C) Hidrojen atılması
D) ADH (antidiüretik hormon) artışı
E) Afferent arteriolde vazokontrüksiyon
17 – A
Peptid yapılı bir hormon olan atrial natriüretik peptid (ANP)’in etkileri için, siklik guanozin monofosfat (cGMP), ikin-
ci haberci olarak görev yapar.
Atriyal natriüretik faktör (ANF) kalbin atriyum duvarları gerildiğinde bu bölgeden salgılanan bir hormondur. Kalp
yeter­sizliği hemen daima her iki atriyum basıncında aşırı artışa neden olduğundan ağır kalp yetersizliğinde atriyum du-
varlarının gerilmesi kanda dolaşan ANF düzeylerini 5 -10 kat artırır. ANF böbrekler üze­rinde tuz ve su atılmasını bü-
yük oranda artırıcı etki­ye sahiptir. Bu nedenle, ANF(ANP) kalp yetersizliğinin aşı­rı konjestif semptomlarını önlemeye
yardım eden doğal bir role sahiptir. Atriyumların gerilmesi aynı zamanda böbrek­lerin afferent arteriyollerinde refleks
bir dilatasyona neden olur. Aynı zamanda sinyaller eşzamanlı olarak hipotalamusa da iletilerek antidiüretik hormon
salgısını inhibe etmekte ve böbrek fonksiyonları indirekt olarak da etkilenmektedir. Afferent arteriyollerde azalmış olan
direnç, glomerül kapiller basıncı artırarak böbrek tubuluslarına sıvı filtrasyonunun artmasına neden olur. Anti­diüretik
hormonun azalması tubuluslardan sıvı geri emilimini azaltır. Bu iki etkinin kombinasyonu idrarla hızla sıvı kaybına ne-
den olarak kan hacminin normale dönmesinde güçlü bir yol olarak hizmet eder.

www.tusem.com.tr
7
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

18. Spontan ritmik deşarjlar oluşturan hücrelerde (sinoatrial düğüm hücreleri, dorsal solunum grubu nöronlar)
aksiyon potansiyelinin depolarizasyon fazından aşağıdakilerden hangisi sorumludur?
A) Voltaj duyarlı hızlı sodyum kanalı
B) Voltaj duyarlı potasyum kanalı
C) Voltaj duyarlı yavaş kalsiyum kanalı
D) Sodyum sızma kanalı
E) Potasyum sızma kanalı

18 – C

Sinüs Düğümü Ritmikliğinin İşleyişi. Sinüs düğümü lifindeki potansiyel ateşlemeler arasında, yalnızca -55 ila -60 mv,
buna karşılık vent­rikül kası lifinin potansiyeli -85 ila -90 mv dur. Bu değerin daha az negatif olmasının nedeni sinüs lif-
lerinin hücre zarlarının doğal yapısının sodyum iyonunu sızdırması ve gi­ren pozitif yüklü sodyum iyonlarının hücre içi
negatifliğini büyük ölçüde nötralize etmesidir. Bu negatiflik düzeyinde hızlı sod­yum kanalları “işlevlerini yitirirler”, yani tı-
kanırlar. Çünkü zar potansiyeli yaklaşık -60 milivoltdan da­ha az negatif bir değerde birkaç milisaniyeden da­ha uzun sü-
reyle kaldığı zaman, hücre zarının iç kıs­mında bulunan ve hızlı sodyum kanallarını kapa­tan inaktivasyon kapıları kapa-
nır ve o konumda kalırlar.
Bu dönemde yalnızca yavaş kalsiyum kanalları açılabilir (aktive olabilir) ve aksiyon potansiyelini oluşturabilirler.

19. Işık uyarısı retinaya ulaştığında ve ışık enerjisi rodopsin tarafından soğuruldunda, rodopsinden ilk oluşan
opsin bileşiği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hep-trans retinal
B) Skotopsin
C) Lümirodopsin
D) Batorodopsin
E) Metarodopsin II

19 – D

www.tusem.com.tr
8
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Işık enerjisi rodopsin tarafından soğurulduğunda, saniyenin trilyonda biri kadar bir süre içinde parçalanmaya başlar. Bu-
nun nedeni rodopsinin retinal bölümün­deki elektronların ışıkla aktive olmalarıdır ki, bu da bir anda (bir saniyenin trilyon-
da biri mertebesinde) retinalin sis şeklinin hep-trans şekline değişimine yol açar. İlk oluşan ürün hep-trans retinal ve
skotopsinin kıs­men parçalanmış bir kombinasyonu olan batorodopsindir. Batorodopsinin kendisi son derece karar­sız
bir bileşiktir ve nanosaniyeler içinde lümirodopsine bozuşur. Bu daha sonra mikrosaniyeler içinde metarodopsin I’e,
sonra yaklaşık bir milisaniye için­de metarodopsin II’ye ve sonuç ta çok daha yavaş bir şekilde (saniyeler içinde) tama-
men parçalanmış ürünlere, skotopsin ve hep-trans retinale dönüşür

20. Aşağıdaki hormonlardan hangisi pankreas langerhans adacığı beta hücreleri tarafından salgılanır?
A) Amilin
B) Glukagon
C) Somatostatin
D) Pankreatik polipeptit
E) Enterostatin

20 – A
Pankreas langerhans adacığı:
Beta hüc­releri tüm hücrelerin yaklaşık yüzde 60’ını oluştururlar ve temel olarak adacıkların ortasında yer alırlar. Bu
hücreler insülin ve insülinle birlikte salgılanan ve fonksiyonu tam olarak bilinmeyen amilin hormonu salgılarlar.
Toplam hücre sayısının yüzde 25 kadarını oluşturan alfa hücreleri glukagon salgılar. Toplam hücre sayısının yüzde
10 kada­rından sorumlu delta hücreleri ise, somatostatin salgılar. Bunlara ek olarak PP hücresi adı verilen ve az sa-
yıda bu­lunan diğer bir hücre tipi de işlevi henüz kesin olarak bi­linmeyen pankreatik polipeptid adlı hormonu salgılar

21. Aşağıda verilen bileşiklerden hangisi hücre membran yapısında bulunmaz?


A) Kolesterol
B) Triaçilgliserol
C) Kısa zincirli yağ asitleri
D) Protein yapılar
E) Fosfolipidler

www.tusem.com.tr
9
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

21 – B

Hücre membranı

Hücre membran yapısında hidrofobik bileşikler bulunmazken (triaçilgliserol, kolesterol esterleri, uzun-çok uzun zincirli
yağ asitleri), hidrofilik özellik gösteren bileşikler (serbest kolesterol, protein ve kısa zincirli yağ asitleri) yer almaktadırlar.

22. Ökaryotik hücrelerde bulunan organellerden hangisi nonmembranöz özellik gösterir?


A) Hücre zarı
B) Golgi kompleksi
C) Mitokondri
D) Çekirdek
E) Endoplazmik retikulum

22 – C

Ökaryotik hayvan hücresi

www.tusem.com.tr
10
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Ökaryotik hücrelerin organelleri, hücre membranı ile bağlantılı olup olmamalarına göre membranöz ve non membranöz
organeller diye ikiye ayrılmaktadır. Başlıca nonmembranöz organeller; ribozom ve mitokondrilerdir.

23. Amino asitlerin hem kantitatif tayininde hem de polipeptit dizisindeki amino asit sekansının belirlenmesin-
de kullanılan biyokimyasal yöntem hangisidir?
A) Edman yöntemi
B) Sanger yöntemi
C) Biüret yöntemi
D) Ninhidrin yöntemi
E) Lowry yöntemi

23 – A

Edman reaksiyonu:

Aminoasitlerin Renk Reaksiyonları: Bu reaksiyonlar amino asitlerin içerdikleri amino ve karboksil gruplarından kaynak-
lanmaktadır.
Ninhidrin reaksiyonu: Kantitatif bir testtir.alfa-amino asitlerin ninhidrin ile muamelesi so-nucu, oksidatif dekarboksi-
lasyon ile karbondioksit, amonyak ve amino asitin bir karbon eksik aldehiti meydana gelir. Ortamdaki redükte ninhidrin
amonyak ile reaksiyona girerek mavi-mor renkli bir kompleks oluşur. Prolin ve hidroksi prolin ise bu testte sarı renk verir.
Sanger reaksiyonu: Florodinitrobenzen, amino asit bulunan ortama ilave edildiğinde sarı renk vermektedir. Bu test de
amino asitlerin kalitatif tayininde önemlidir.

www.tusem.com.tr
11
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Edman reaksiyonu: Fenilizotiyosiyanat, amino asit bulunan solüsyonlarda, feniltiyohidantoin oluşturur ve bu da kro-
motografik yöntemlerle kantitatif olarak belirlenebilir. Bu nedenle Edman reaktifi hem kantitatif analizde hem de po-
lipeptid dizisinde bulunan amino asitlerin sekansının (sırasının) çıkarılmasında kullanılır.

24. Çok yüksek enerjili bir bileşik olmasına rağmen ATP üretmeyen bileşik hangisidir?
A) Kreatin fosfat
B) Arjinin fosfat
C) Süksinil KoA
D) Fosfoenol pirüvat
E) 1,3 bifosfogliserat

24 – B
Çok yüksek enerjili bileşikler olmalarına rağmen ATP üretmeyen bileşikler; arjinin fosfat ve karbomoil fosfattır.

25. Lipoproteinlerin karaciğere girmesine aracılık eden apoprotein hangisidir?


A) Apo A-I
B) Apo C-II
C) Apo D
D) Apo B-48
E) Apo E

25 – E

Plazma lipoproteinlerindeki başlıca apolipoproteinler

Apolipo-Protein Lipoprotein Ek bilgi


LCAT aktivatörü,
Apo A-I HDL, ŞL
HDL reseptörünün ligandı
Apo A-II HDL, ŞL Apo A-I ve LCAT inhibitörü?
ŞL’la salgılanır fakat
Apo A-IV Barsakta sentezlenir, işlevi bilinmiyor
HDL’ye aktarılır
Apo B 100 LDL, VLDL, IDL KC’den VLDL salgılanması, LDL reseptörünün ligandı
Apo B-48 ŞL, ŞL kalıntıları Barsakta şilomikronların salgılanması
Apo C-I VLDL, HDL, ŞL LCAT’in olası aktivatörü
Apo C-II VLDL, HDL, ŞL Lipoprotein lipaz aktivatörü
Apo C-III VLDL, HDL, ŞL Apo C-II’yi inhibe eder
Apo D HDL’nin alt tipleri Kolesterol ester transfer proteini
VLDL, HDL, ŞL, ŞL kalın- Karaciğerde şilomikron kalıtlarının ve LDL reseptörünün
Apo E
tıları ligandıdır.
(a) Lp (a) B-100’e bağlanır. AMI’ne gidişte etkindir

Lipoproteinlerin karaciğer alınmasında aracılık eden apoprotein Apo E’dir.

www.tusem.com.tr
12
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

26. Kollajen molekülünde yer alan kovalent çapraz bağların kurulumunda yer alan enzim ve kofaktörü hangi-
sidir?
Enzim Kofaktör
A) Lizil hidroksilaz Fe
B) Prolil hidroksilaz Cu
C) Lizil oksidaz Cu
D) Glisil hidroksilaz Fe
E) Lösin oksidaz Cu

26 – C

Kallojende çapraz bağlar

Kollajen molekülünde yer alan kovalent çapraz bağların kurulumunda yer alan enzim lizil oksidaz ve kofaktörü de Cu’
dır.

27. Kalp kası zedelenmesinde aşağıda verilen belirteçlerden hangisinin yeri yoktur?
A) LDH
B) ALT
C) AST
D) CK
E) Miyoglobin

27 – B
Miyokart infarktüsünde kullanılan başlıca markırlar:
Kreatin kinaz (CK),
Kreatin kinaz izoenzimleri,
Aspartat aminotransferaz (AST),

www.tusem.com.tr
13
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Laktat dehidrogenaz (LDH) ve izoenzimleri


Miyoglobin,
Miyozin,
Trombüs prekürsör protein,
Kardiak troponin-T (cTnT) ve
cTnI (Kardiyak troponin I) başlıcalarıdır. Bu bağlamda ALT’nin yeri yoktur.

28. Kalp kası ve yağ dokusu hücrelerine glukoz girişine aracılık eden ve insüline bağımlı olarak fonksiyon gö-
ren glukoz transportu (GLUT) hangisidir?
A) GLUT –I
B) GLUT –II
C) GLUT –III
D) GLUT –IV
E) GLUT –V

28 – D

Glukoz taşıyıcı moleküller

Taşıyıcı Lokalizasyonu Fonksiyonu


Eritrositler, beyin, böbrek, kolon, ple- Konsantrasyon farkına göre, hücrelere bazal glukoz girişini
Glut-1
senta sağlar.
Karaciğer ve pankreas β hücrelerin- Diğerlerine göre glukoza daha az affinitesi vardır. Sadece çok
Glut-2
de, ince barsak, böbrek yüksek kan glukozunda aktifdirler
Konsantrasyon farkına göre, hücrelere bazal glukoz girişini
Glut-3 Beyin, böbrek, plesenta
sağlar.
İnsüline bağımlı olarak çalışırlar. Normalde, vezikül içinde iken
Glut-4 Kalp ve iskelet kası, yağ dokusu insülin salınımı ile, membrana lokalize olurlar ve glukozu hüc-
re içine alırlar
Glut-5 İnce barsak Glukozun absorbsiyonu
Barsak lümeninden glukozun aktif uptake’i, böbreğin proksi-
SGLT 1 İnce barsak ve Böbrek mal tübülünde konsantrasyon gradientine karşı glukozun re-
absorpsiyonu

Glukoz transportırları (GLUT), kolaylaştırılmış difüzyonla işlev gören kanal proteinleridir. Başlıca GLUT’lar ve özellikle-
ri aşağıda verilmiştir:

29. Aşağıdaki enzimlerden hangisi glikoliz reaksiyonlarında ATP sentezini katalize eder?
A) Fosfogliseratkinaz
B) Fosfofruktokinaz
C) Aldolaz
D) Heksokinaz
E) Aldolaz

29 – A

www.tusem.com.tr
14
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Glikoliz reaksiyonları

Glikoliz reaksiyonlarında ATP sentezinin yapıldığı basamaklara substrat düzeyinde fosforilasyon noktaları denmekte-
dir. Glikolizde iki yerde substrat düzeyinde fosforilasyon yani ATP sentezi vardır. Bunlar; fosfogliserat kinaz ve piruvat
kinaz’dır.

30. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi pirüvat molekülünden oluşmaz?


A) Asetil KoA
B) Alanin
C) Aspartat
D) Laktat
E) Oksaloasetat

30 – C

www.tusem.com.tr
15
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Pirüvatın alternatif yolları

Sitoplazmada oluşan pirüvat molekülü hücrenin ihtiyaçlarına göre farklı yollara kanalize olabilir. Bunlar; asetil KoA, ala-
nin, laktat ve oksaloasetat’tır.

31. Aşağıdaki enzimlerden hangisi Krebs siklüsünde su moleküllerinin giriş yaptığı noktalardan birini katalizler?
A) Sitrat sentaz
B) Akonitaz
C) İzositrat dehidrogenaz
D) Süksinat tiokinaz
E) Malat dehidrogenaz
31 – A
TCA Siklisü

TCA siklüsüne su, iki noktada giriş yapmaktadır. Bunlar; sitrat sentaz ve fumaraz reaksiyonları sırasındadır.

www.tusem.com.tr
16
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

32. Bir molekül asetil-KoA’nın beyin hücrelerinde tamamen CO2 ve H2O’ya parçalanmasına kadar net kazanı-
lan ATP miktarı nedir?
A) 5
B) 7
C) 8
D) 10
E) 12

32 – D
1 mol Asetil KoA’nın TCA siklüsünde katabolize edilmesi sonucu; 3 mol NADH+H+ (2,5 X 3 mol ATP), 1mol FADH2 (1 X
1,5 mol ATP) ve 1 mol GTP (1 mol GTP = 1 mol ATP) kazanılmaktadır. Bunların hesabı yapıldığında toplamda 10 mol
ATP etmektedir.

33. Aşağıdakilerden hangisi; kas dokusunda glikojen yıkımının hormonal etkiye göre çok daha hızlı gerçek-
leşmesini sağlayan faktörlerden biridir?
A) Adenilat siklaz enzimi
B) cAMP yüksekliği
C) Protein kinaz A yüksekliği
D) Potasyum düşüklüğü
E) Kalsiyum yüksekliği

33 – E

Glikojen metabolizmasının düzenlenmesi

www.tusem.com.tr
17
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Kas dokusunda glikojen yıkımı ya hormonal kaskat sistemi aracılığı ile ya da daha hızlı olarak, açlığın göstergesi olan
AMP ya da Ca aracılığı ile gerçekleşmektedir. AMP ya da Ca, direkt olarak fosforilaz kinaz üzerinden yıkımı sağlarlar.

34. Poliol oluşumunu katalizleyen enzim hangisidir?


A) Aldoz redüktaz
B) Sorbitol dehidrogenaz
C) Laktoz sentetaz
D) Heksoz epimeraz
E) Aldoz pirofosforilaz

34 – A

Sorbital metabolizması

Poliol oluşumu hücre içine bol miktarda giren monosakkaritlerin kaybedilmemesi için kullanılan yoldur. Bu yolda rol alan
enzim; aldoz redüktaz’dır.

35. Esas olarak hücre içi yerleşim gösteren ve mast hücrelerinde bulunan glikozaminoglikan hangisidir?
A) Heparan sülfat
B) Hyaluronik asit
C) Keratan sülfat
D) Heparin
E) Kondrotin sülfat

35 – D

www.tusem.com.tr
18
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

GAG yapıları

Heparin diğer GAG’lardan farklı olarak ekstrasellüler yerleşim göstermez ve mast hücrelerine lokalize olarak bulunur.

36. Bir glikolipid parçalandığında aşağıdaki bileşiklerden hangisi ortamda bulunmaz?


A) Yağ asidi
B) Fosfotidik asit
C) Oligosakkarit
D) Sfingozin
E) Seramid

36 – B

www.tusem.com.tr
19
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Depo ve membran lipidleri

Glikolipitler, seramit türevi bileşiklerdir. Yapı oluşurken önce, serin ve palmitat, sfingozini oluşturur. Sfingozin molekü-
lü de bir yağ asidi ile birleşerek seramid yapısını oluşturur. Seramit molekülüne de mono ya da oligosakkaritler bağla-
narak glikolipit yapısı oluşur.

37. Diğer lipazlardan farklı olarak, triaçilgliserol molekülünü sindirdiğinde 2-monoaçilgliserol oluşturan lipaz
hangisidir?
A) Gastrik lipaz
B) Lipoprotein lipaz
C) Hormona duyarlı lipaz
D) Pankreatik lipaz
E) Hepatik lipaz

37 – D

www.tusem.com.tr
20
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Triaçilgliserollerin sindirimi

Pankreatik lipazın diğer lipazlardan en önemli farkı, triaçilgliserol molekülünde bulunan birinci ve üçüncü yağ asitlerini
kopartarak 2monoaçil gliserolü (2MAG) oluşturmasıdır. Diğer lipazlar her üç yağ asidini de kopartırlar.

38. Yağ asidi sentezinde palmitik asidin oluşumuna kadar kaç mol redükte NADPH+H+ kullanılır?
A) 2
B) 4
C) 7
D) 10
E) 14

38 – E

www.tusem.com.tr
21
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Yağ asitlerinin sentezi

Yağ asidi sentezinde, redükte NADPH+H+ molekülleri çift bağların doyrulmasında kullanılmaktadır. Palmitik asit oluşu-
muna kadar net 14 mol redükte NADPH+H+ kullanılır.

39. Kolesterol sentezinde kontrol noktası ve lokalizasyonu hangi seçenekte verilmiştir?


Enzim Lokalizasyon
A) 7-alfa hidroksilaz Sitoplazma
B) Tiolaz Düz Endoplazmik Retikulum
C) HMG-KoA sentaz Sitoplazma
D) HMG-KoA redüktaz Düz Endoplazmik Retikulum
E) 12-alfa hidroksilaz Sitoplazma

39 – D

www.tusem.com.tr
22
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Kolesterol sentezi

Kolesterol sentezinde kontrol noktası HMG-KoA redüktazdır. Bu enzim düz endoplazmik retikulumda bulunur.

40. Aşağıdaki RNA yapılarından hangisi RNA polimeraz III tarafından sentez edilir?
A) 45S rRNA
B) 5S rRNA
C) hnRNA
D) mRNA
E) snRNA

40 – B
Ökaryotlarda RNA Polimerazlar ve sentezledikleri yapılar şunlardır.
RNA Polimeraz I: rRNA sentezi, nükleolus, 45S prekürsör, intronlar, ribozimler
RNA Polimeraz II: mRNA sentezi, nükleus hnRNA, intronlar, snRNA
RNA Polimeraz III: tRNA sentezi, nükleus (5S rRNA), modifiye nükleotitler.
Ancak 5S’lik rRNA sentezi farklı olarak RNA polimeraz III tarafından sentez edilir.

www.tusem.com.tr
23
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

41. Kistik fibrozisli bir çocuk ateş, öksürük ve balgam şikayetiyle başvuruyor. Çekilen akciğer grafisinde pnömatosel
varlığı saptanmıştır.
Bu hastada aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi faydalı olma olasılığı en azdır?
A) Sefazolin
B) Ampisilin sulbactam
C) Aztreonam
D) Seftarolin
E) Vankomisin

41 – C
Kistik fibrozda en sık pnömoni etkeni Pseudomonas aeruginosa olmakla birlikte akciğerde pnömatoseller oluşmuş ise
S. aureus akla gelmelidir. Stafilokoklara bağlı pnömonide antibiyogram sonuçları çıkıncaya kadar vankomisin ya da te-
ikoplanin başlanmalıdır. Bu hastalarda alternatif olarak yeni bir antibiyotik olan tigesiklin, linezolid, kinupristin dalfop-
ristin verilebilir. Antibiyogram sonucunda metisiline hassas olduğu anlaşılırsa, birinci kuşak sefalosporinler, nafsilin gibi
penisilinaza dirençli penisilinler ve betalaktamaz inhibitörlü penisilinler kullanılabilir. MRSA’da ise glikopeptidler (vanko-
misin, teikoplanin) kullanılır. MRSA enfeksiyonlarında antibiyogramda duyarlı çıksa bile betalaktam antibiyotikler kulla-
nılamaz. Ancak istisna olarak karbapenemlerden tomopenem ve beşinci kuşak sefalosporinler (seftarolin, sefto-
biprol) MRSA’da kullanılabilirler.
Aztreonam ise sadece Gram negatiflere etkili bir betalaktam antibiyotiktir. Gram pozitiflere ve anaeroplara etkisi yoktur.
Aztreonam bir betalaktam olduğu halde diğer betalaktamlarla çarpraz allerjik reaksiyon göstermez. Betalaktam alerji-
si olan hastalarda kullanılan tek betalaktamdır.

42. Aşağıdakilerden hangisi Gram pozitif bakterilere özgü hedef dokuya tutunmadan sorumlu virülans faktö-
rüdür?
A) Peptidoglikan
B) Teikoik asid
C) Pilus
D) Fimbria
E) Flagella

www.tusem.com.tr
24
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

42 - B
Teikoik asid sadece Gram pozitif bakterilerde bulunur ve hedef dokudaki reseptörlere tutunmayı sağlar. Gram negatif
bakteriler ise pilus (fimbria) ile hedef dokuya tutunurlar.
Peptidoglikan tabaka hücre duvarının sağlamlık ve direncinden sorumludur. Gram pozitiflerde daha kalındır. Pirojenik
etkilidir. Makrofaj yüzeyindeki TLR-2 moleküllerine bağlanarak Gram pozitif bakterilere bağlı sepsise neden olur. Hal-
buki Gram negatif bakterilerde sepsis endotoksinin makrofaj yüzeyindeki CD14 ve TL-R4 moleküllerine bağlanmasıyla
tetiklenir. Sepisi başlatan sitokin TNF’dir.
Flagella hareketi sağlayan antijenik proteinlerdir (H antijeni). Flagellaya karşı Ig G sentezlenir. Halbuki polisakkarid O
antijenine (somatik antijen) Ig M sentezlenir.

43. Th2 lenfositlerden salınan B lenfositleri çoğaltan ve Ig E üretimini artırarak Tip 1 aşırı duyarlılığa eğilimi
artıran sitokin aşağıdakilerden hangisidir?
A) IL-2
B) IL-3
C) IL-4
D) IL-6
E) IL-8

43 – C
IL-2 Th2 lenfositler tarafından salınır. Hem Th lenfositleri (otokrin etki) hem de Tc lenfositleri (parakrin etki) uyarır. Bu
nedenle TCGF olarak bilinir. Ayrıca NK hücreler üzerinde de güçlü uyarıcı etkinliği vardır. Bunun dışında B lenfositlerin
de çoğalmasına katkıda bulunur.
IL-3 Th lenfositler tarafından salınır, kök hücreyi uyararak hematopoezi başlatır
IL-4 Th2 lenfositler tarafından salınarak B lenfositlerin çoğalmasını sağlar (BCGF). IL-4 aynı zamanda Ig E üretimini de
artırarak Tip 1 aşırı duyarlılığa katkıda bulunur. (Eozinofili yapan ve anahtarı Ig A’ya çeviren sitokin ise yine Th2 len-
fositler tarafından salınan IL-5’tir).
IL-6 makrofajlar ve Th2 lenfositler tarafından salınır. IL-6’nın üç önemli etkisi vardır. Ateşi yükseltir, B lenfositlerin plaz-
ma hücresine dönüşmesini sağlar ve hepatositleri uyararak akut faz reaktanlarının sentezini başlatır.
IL-8 ise makrofajlar tarafından salınarak nötrofil kemotaksisi yapar

44. Normal vücut hücrelerini NK hücrelerin öldürmesinden koruyan madde hangisidir?


A) MHC I
B) CD 40
C) Ortak gliokprotein
D) MHC II
E) HLA

44 – A
NK hücreler MHC I molekülü olan hücreyi öldürmez. Ancak MHC I sayısı azalmış olan ya da yabancı MHC I molekü-
lü taşıyan greft hücrelerini öldürürler. Virüsle enfekte hücrelerin ve tümör hücrelerinin MHC I ifadesi azalmıştır. Bu ne-
denle bu hücreler NK hücrenin hedefidirler. Hücrelerin yüzeyinde bulunan ortak glikoprotein ise NK hücreyi uyararak
öldürmeyi tetikler.

45. Aşağıdaki kalıtsal immün yetmezliklerin hangisinde özellikle Neisseria enfeksiyonlarının sıklığında artış
beklenir?
A) C2 eksikliği
B) Bozunma hızlandırıcı faktör eksikliği
C) Ig A eksikliği
D) Hiper Ig M sendromu
E) C5-C8 ve Properdin eksikliği

www.tusem.com.tr
25
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

45 – E
C2 ve C4 eksikliklerinde lupus sık görülür.
C5- C8 ve properdin eksikliklerinde özellikle Neisseria cinsi bakterilerin enfeksiyonu ağır seyreder.
Seçici Ig A eksikliği en sık görülen immün yetmezlik türüdür. Nükseden sinüs ve akciğer infeksiyonları vardır. Ig A ek-
sikliği atopi, otoimmün hastalıklar (SLE, pernisiyöz anemi, romatoid artrit) ve bazı maligniteler için predispozan faktör-
dür. Sekretuvar Ig A’ya karşı gelişen antikorlar nedeniyle süt allerjisi görülür. Ig A eksikliği olan hastalara anafilaksi riski
nedeniyle asla immün globulin verilmemelidir. Ayrıca Ig A verilmesi Ig A’ya karşı antikor üretilmesini uyararak zaten dü-
şük miktarda bulunan Ig A’ların ortadan kalkmasına neden olur.
Hiper Ig M sendromu: Yardımcı T lenfositlerdeki CD40L eksikliği nedeniyle bu hücreler B lenfositlerin yüzeylerinde-
ki CD40 ile etkileşemezler. Bu etkileşimin olmayışı B lenfositin Ig M üretiminden diğer antikor sınıflarının üretimine çe-
virme yeteneğinin kaybolmasına neden olur. Ig M yüksek fakat Ig G, Ig A ve Ig E düzeyleri düşüktür. Buna bağlı olarak
nükseden infeksiyonlar sık görülür. İnfeksiyonların profilaksisinde havuzlanmış gama globulin verilir.
Bozunma hızlandırıcı faktör (decay accelerating faktör) normal vücud hücrelerinde bulunan C3 konvertaz inhibitörü-
dür. Ortak yol basamağında komplemanı inaktive eder. Eritrositlerin yüzeyinde bulunan bozunma hızlandırıcı faktör on-
ları komplemanın hemolizinden korur. Eksikliğinde paroksismal nokturnal hemoglobinüri görülür.

46. Hastane kaynaklı ishalin en sık sebebi hangisidir?


A) Rotavirüs
B) Salmonella
C) Shigella
D) Cryptosporidium
E) Clostridium difficile

46 – E
Hastanelerde aşırı antibiyotik kullanımı nedeniyle barsak florası bozulur ve en sık ishal etkeni C. difficile olur. Bakte-
ri sporlu olduğu için alkol bazlı el antiseptiklerinden etkilenmez. Bir hastanede C. difficile salgının ortaya çıkması duru-
munda geçici olarak el antiseptiklerine ara verilmeli ve medikal sabunla klasik el yıkama yöntemi kullanılmalıdır. Tanı-
da altın standart toksin B’nin hücre kültüründe sitopatik etkisinin gösterilmesi olmakla birlikte toksin B ve ya da toksin
A’nın ELISA ile gösterilmesi ile de tanı konabilir. Klinik tanıdaki altın standart ise kolonoskopidir ancak kolonoskopi et-
ken hakkında fikir vermez. Tedavide ilk seçenek neden olan antibiyotiğin kesilmesi ve metronidazol verilmesidir. Ente-
rokoklarda direnç gelişimini artırdığı için eskiden ilk seçenek olan vankomisini ikinci seçenek olmuştur.

47. Aşağıdakilerden hangisini primer tüberkülozda olması beklenmez?


A) Ateş
B) Zayıflama
C) Kavite
D) Fliktenli konjoktivit
E) Eritema nodosum

47 – C
Ateş, zayıflama, fliktenli konjoktivit ve eritema nodosum (pretibial bölgede ağrılı, küçük, kırmızı nodüller hem primer
hem de sekonder tüberkülozda görülür. Ancak kavite primer tüberkülozda yoktur. Bu nedenle primer tüberküloz bulaş-
tırıcı değildir.
Primer Tüberküloz bakterinin alınmasından itibaren 5 yıl içinde görülen hastalıktır. İlk infeksiyon sırasında kontrol altı-
na alınamayan basillerin pulmoner ven ve lenf yoluyla yayılması sonucunda primer tüberküloz hastalığı meydana gelir.
Daha çok çocuklarda görülür. Sekonder Tüberküloz ise bakterinin alınmasından itibaren 5 yıldan sonra görülen hasta-
lıktır. Daha çok erişkinlerde görülür. Dorman basillerin (primer infeksiyonun) reaktivasyonu ile (en sık) veya yeni basilin
alınması ile (reenfeksiyon) oluşur. En sık tutulum yerleri sırasıyla akciğer, lenf bezi, plevra ve böbreklerdir. Akciğer tü-
berkülozu fibroza neden olur. Daha sonra bu fibrotik zeminde kanser gelişebilir.

www.tusem.com.tr
26
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

48. Organ nakli yapılan bir hastada en sık menenjit etkeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) CMV
B) Listeria
C) Legionella
D) Menengokok
E) Pseudomonas

48 – B
CMV organ nakli yapılanlarda organ reddine en sık neden virüstür ancak Organ nakli yapılanlarda en sık menenjit et-
keni Listeria’dır. Listeria Gram pozitif kokobasildir. Bir zoonoz olup süt ve peynirden bulaşır. Listeriolisin O ile fagozom
duvarını parçalayarak sitoplazmaya geçer. Böylece makrofaj içinde çoğalarak onu öldürür. Daha sonra barsak epitel-
yum hücrelerini enfekte ederek konak hücreden aldığı aktin filamentleri ile kendini pasif olarak fırlatma suretiyle hücre-
den hücreye geçebilir. Soğukta zenginleştime ile üretilen iki etkenden biridir (diğeri Yersinia). Listeryozda en etkili ilaç
ampisilindir. Hatta Gram pozitif bir bakteri olduğu halde ampisilin penisilin G’den daha etkilidir. Listeria ve enterokokla-
rın PBP’si sefalosporinlere bağlanmadığı için sefalosporinlerin tedavide yeri yoktur.

49. Nekrotizan fasiitten sorumlu toksin hangisidir?


A) Eksfolyatin
B) Pseudomonas ekzotoksin A
C) Pirojenik toksin A
D) Pirojenik toksin B
E) Pirojenik toksin C

49 – D
Streptokoklara ait eritrojenik toksinin üç alt grubu vardır. Pirojenik ekzotoksin A, B ve C. Ekzotoksin A ve C streptokok-
sik toksik şok sendromu, ekzotoksin B ise nekrotizan fasiit yapar. Nekrotizan fasit fasya ve deri altı dokuların infek-
siyonudur. Hızlı doku nekrozu olur. % 50-80 öldürücüdür. Nekrotizan fasiitin iki tipi vardır. Tip I nekrotizan fasit Gram
negatif bakteriler ve anaeropların oluşturduğu miks enfeksiyondur. Tip II nekrotizan fasitten ise A grubu strepotokokla-
rın salgıladığı pirojenik ekzotoksin B sorumludur. Nekrotizan fasiit vakalarının çoğu Tip II’dir. M3 serotipi tarafından
oluşturulur. Erkeklerde genital bölgenin nekrotizan fasiitine Fournier gangreni denir. Genellikle anaeroplarla birlik-
te Gram negatifler miks enfeksiyon yaparlar (tip I nekrotizan fasiit). Skrotumlar şiş nekroze ve ağrılıdır ancak ayrı da-
marlardan beslendiği için testisler sağlamdır. Tedavide Tip I’de ampisilin sulbaktam tek başına veya aminoglikozidlerle
kombine edilerek, Tip II’de ise yüksek doz penisilin verilir. Toksin yapımını azaltmak amacıyla klindamisin eklebilir. Te-
davide sellüllit ve erizipelden farklı olarak acil cerrahi debridman yapılmalıdır.
Eksfolyatin Staphylococcus aureus’tan salgılanır ve toksik şok sendromuna yol açar.
Pseudomonas’ın ekzotoksin A’sı ise tıpkı difteri toksini gibi ADP ribozilleme yoluyla EF-2’yi inaktive ederek protein
sentezini engeller.

50. Aşağıdaki bakterilerden hangisi siyalik asid yapılı kapsülü ile komplemanın aktive olmasını engelleyerek
yenidoğanda en sık pnömoni etkeni olur?
A) Pnömokok
B) Klebsiella
C) Streptococcus pyogenes
D) Streptococcus agalactiae
E) Gonokok

50 – D
Kadınların genital florasında % 15-20 oranında B grubu streptokoklar bulunur. Doğum sırasında bulaşarak yenidoğan-
da en sık sepsis, menenjit, pnömoni ve osteomyelit etkeni olur. B grubu streptokok pnömomisini hyalen membran has-
talığından klinik olarak ve akciğer grafisiyle ayırmak mümkün olmadığından yenidoğandaki her hyalen membran hasta-
lığı aynı zamanda pnömoni gibi tedavi edilmelidir. Yeni doğandaki ikinci ve üçüncü en sık enfeksiyon etkenleri sırasıy-
la E. Coli K1 ve Listeria monocyotgenes’dir.

www.tusem.com.tr
27
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

51. On yaşında bir çocuk yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı ve şuur bulanıklığı şikayetleri ile acil servise getiriliyor. Ya-
pılan fizik muayenede ense sertliği ve deride peteşiyal döküntüler saptanıyor. Lomber ponksiyonda bol lökosit ve
Gram negatif diplokoklar görülüyor.
Penisilin alerjisi olduğu bilinen bu hastaya aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi verilmelidir?
A) Klindamisin
B) Kloramfenikol
C) Gentamisin
D) Vankomisin
E) Eritromisin

51 – B
Peteşiyal döküntüler (endotoksine yanıt olarak salınan TNF’nin oluşturduğu Schwartzman reaksiyonu) ve Gram ne-
gatif diplokoklar etkenin menengokok olduğunu gösterir. Bu döküntülerden bakteri üretilebilir. Menengokoksemide ba-
zen purpuralar görülür. Purpura fulminansın en sık etkenidir.Sürrenal bezler tutulmuşsa Waterhause-Frederiksen
sendromu denir. Menengokoksik menenjitte ilk seçenek olarak penisilin G veya seftriakson (sefotaksim) verilir. An-
cak penisilin alerjisi durumunda verilecek ilaç kloramfenikoldür. Penisilin alerjisinde klasik olarak kullanılan eritromi-
sin gram negatiflere etkili değildir.

52. Guillan barre sendromu gelişen bir hastada aşağıdaki bakterilerden hangisinin enfeksiyon yapmış olma
olasılığı en yüksektir?
A) Shigella flexneri
B) Salmonellla tyhi
C) Klebsiella pneumoniae
D) Campylobacter jejuni
E) Haemofilus influenzae

52 – D
Campylobacter hareketli, küçük, martı kanadı gibi kıvrık ya da S şeklinde, Gram negatif basildir. Oksidazı pozitiftir.
Hayvan dışkısıyla kontamine gıda ve su ile insana bulaşır. Kalın barsak tipi ishal yapar. Ayrıca HLA -B27 doku antijeni-
ne sahip olanlarda reaktif artrite ve Reiter sendromuna neden olabilir. % 10-30 vakada Guillain-Barre sendromu geli-
şir. Bunun nedeni C. jejuni’ye karşı oluşan antikorların nöron antijenleri ile reaksiyona girmesidir. Tedavide makrolid-
lerin ilk seçenek olması dikkat çekicidir. Alternatif olarak kinolonlar verilebilir.
Campylobacter fetus ise fırsatçı patojen olup kapsül benzeri S proteini ile C3b’nin opsonize edici etkisinden kur-
tularak immün süpresif hastalarda sepsis ve metastatik apselere neden olur. Tedavide imipenem ve gentamisin
gibi antibiyotikler verilir.
Campylobacter cinsinin üretilebilmesi için Campy BAP veya Skirow besiyeri kullanılır.

53. Fare pireleri ile insana bulaşan, özellikle kasık lenf bezlerinde ağrılı büyümeye neden olan, Gram boyama-
da çengelli iğne şeklinde görülen V ve W antijenlerine sahip bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Vibrio cholerae
B) Mobilincus
C) Campylobacter jejuni
D) Helycobacter pylori
E) Yersinia pestis

53 – E
Yersinia pestis veba etkenidir. Birincil rezervuar farelerdir. Enterobacteriaceae ailesi içinde sadece Y. pestis gastroin-
testinal sisteme yerleşmez. Beş virülans faktörü var; 1) F-1 adlı zarf antijeni (antifagositik), 2) Endotoksin 3) Ekzotoksin
4) V antijeni ve 5) W antijeni. V ve W antijeni bakterinin hücre içinde yaşamasını ve çoğalmasını sağlar. 6) Yops (Yer-
sinia dış proteinleri) fagositoz ve sitokin yapımını baskılar. YopsJ TNF salınmasını engeller. Bilinen en virülan bakteri-
lerden biridir. Hastalık yapmak için 1-10 bakteri yeterlidir.

www.tusem.com.tr
28
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Kendisine ait sidereforu olmadığından ortamdaki demiri kullanabilmek amacıyla başka bakterilerin sidereforundan ya-
rarlanır. En sık bubonik vebaya bazen de damlacık enfeksiyonu ile bulaşarak pnömoniye neden olur. Gramla bipolar
boyanarak çengelli iğne şeklinde görülür. Tedavide streptomisin kullanılır.

54. Suçiçeği geçirmekte olan bir hastayla temas durumunda aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) İlk 72 saat içinde aşı veya 4 gün içinde standart immünglobulin
B) İlk 72 saat içinde aşı veya 4 gün içinde hiperimmünglobulin
C) İlk 72 saat içinde aşı ve 6 gün içinde standart immünglobulin
D) İlk 14 gün içinde standart immünglobulin
E) İlk 6 gün içinde hiperimmünglobulin

54 – B
Virüslerle Temas sonrası profilaksi
• Kızamık: 3 gün içinde aşı ya da 6 gün içinde standart Ig
• HAV: 14 gün içinde standart Ig ve iki doz aşı
• HBV: 72 saat içinde aşı + Hiper Ig
• Kuduz: 0,3,7,14,28 aşı + ilk gün hiper Ig
• Suçiçeği: 3 gün içinde aşı veya 4 gün içinde Hiper Ig
VZV sadece insanda infeksiyon oluşturur. Aynı virüs hem suçiçeği (Shingles) hem zona yapar. Diğer herpes virüsler-
den farklı olarak solunum yoluyla (damlacık çekirdekleri ile) bulaşır. Yüksek ateş, aşırı derecede kaşıntılı ve bu-
laştırıcı veziküler döküntüler vardır. Çiçekten ayrımında en önemli özelliği lezyonların yaşının farklı olmasıdır.
Su çiçeğinde aynı anda makül, papül vezikül ve püstüller görülür (yıldızlı gökyüzü manzarası). Negatif basınçlı odada
izlenmesi gereken ve damlacık çekirdeğiyle (5 mikrondan küçük partiküllerle) bulaşan dört hastalıktan biridir (diğerleri
kaviter tüberküloz, kızamık ve SARS). Suçiçeği sadece bir kez geçirilir. Fakat daha sonra virüs duyusal dorsal spi-
nal ganglionlara girerek latent halde kalır. Çeşitli etkenlerle aktive olarak zona (herpes zoster) oluşur.
Zona en çok 60 yaş üzeri kadınlarda ve immün süpresiflerde görülür. İlk ortaya çıkan ve en sık görülen belirti
bir dermatom boyunca tek taraflı şiddetli ağrıdır. Daha sonra aynı bölgede veziküller meydana gelir. Zona en çok
göğüste görülür. Ayrıca göz, dil ve kulak dahil tüm vücutta görülebilir. Kulak zonasına Ramsey Hunt sendromu de-
nir. Tedavide asiklovir verilir.

55. Aşağıdaki virüs infeksiyonlarından hangisinde koilositoz görülür?


A) Akut hepatit
B) Kronik hepatit
C) Siğil
D) Kaposi sarkomu
E) Tüylü lökoplaki

55 – C
HPV infeksiyonlarında hücre içinde görülen vakuollere koilositoz denir. HPV siğil ve genital siğilin (kondiloma aku-
minata) etkenidir. E6 ve E7 genleri E6 ve E7 proteinlerinin yapımını kodlar. Bu proteinler ise sırasıyla tümör süpressör
proteinler olan p53 ve retinoblastoma proteinlerinin yapımını engelleyerek serviks kanseri gelişmesine neden olur. Si-
ğilin tedavisinde kriyoterapi, cerrahi eksizyon veya podofilin kullanılır. Podofilin topikal bir ilaç olduğu halde teratojenik-
tir, bu nedenle gebelerde kullanılamaz.

56. HIV’de füzyonu sağlayan protein hangisidir?


A) Gp 41
B) Hemaglutinin
C) P 24
D) CD21
E) penton

www.tusem.com.tr
29
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

56 – A
HIV’in konak hücreye girişinde ilk basamak gp120 proteininin CD4 molekülüne bağlanmasıdır. gp 120’ye karşı sentez-
lenen antikorlar virüsü nötralize eder fakat gp120’yi kodlayan gende sürekli mutasyon olduğu için koruyuculuk söz ko-
nusu değildir. gp41 ise virüs zarfı ile hücre zarının birleşmesine (füzyon) aracılık eder ve virüs hücre içine girer.
CD4 molekülü dışında HIV’in hücreye girişini sağlayan ko reseptörler vardır. Bunlar monosit ve makrofajlarda bu-
lunan CCR5 ve CD4 T lenfositlerde bulunan CXCR4 kemokinleridir. Koreseptörler yoksa virüs hücre içine alınmaz.
Hücre içine giren virüs kapsidinden sıyrıldıktan sonra ters transkriptaz enzimi sayesinde viral RNA’dan proviral DNA
sentezlenir. Bu olay sitoplazmada olur. RNA: DNA hibridi oluşur. Proviral DNA çekirdeğe gider ve konak hücre
DNA’sı ile tümleşir. Tümleşmeyi viral endonukleaz (integraz) sağlar. Daha sonra proviral DNA’dan mRNA sentezle-
nir (transkripsiyon). mRNA’nın translasyonu ile oluşan proteinler viral genomik RNA ile birleşir (progeni). Virüs tomur-
cuklanarak dışarı atılır. Olgunlaşmış virion hücre zarından tomurcuklanırken viral proteaz tarafından kırpılır. Bu kırpıl-
ma sonucunda infeksiyöz virüs tanecikeri oluşur.
Yeni anti retroviral ilaçlardan enfuvirtid füzyonu önler. Maravirok CCR5 antagonistidir. Raltegravir ise integrazı inhi-
be eder. Sayfa 356’daki şekli koyalım.

57. Aşağıdakilerden hangisi aseksüel sporlar arasında sayılmaz?


A) Blastospor
B) Artrospor
C) Klamidospor
D) Konidiospor
E) Oospor

57 – E
Blastospor, Artrospor, Klamidospor, Konidiyospor, Makrokonidiyum, Mikrokonidiyum ve Sporanjiyospor eşeysiz (asek-
süel), Bazidiospor, Askospor, Zigospor ve Oospor ise eşeyli (seksuel) sporlardır.
Eşeyli sporlar daha çok doğada görülürler. Eşeyli üremede hücre çekirdekleri arasında füzyon olur.
Eşeysiz sporlar ise laboratuvarda görülür. Eşeysiz üremede hücre çekirdekleri arasında füzyon olmaz.

58. Aşağıdaki mantarlardan hangisi dimorfik değildir?


A) Histoplasma
B) Coccidioides
C) Aspergillus
D) Blastomyces
E) Sprothrix

58 – C
Histoplasma’nın özelliği makrofajları enfekte etmesi (retiküloendotelial sitomikoz) ve tüberküler makrokonidilerinin
olmasıdır. Coccidioides artrosporları ile bulaşır ve akciğerlerde sferüle dönüşür. Blastomyces diğer sistemik mantar-
lar gibi hem mikrokonidilerinin inhalasyonu ile hem de farklı olarak köpek ısırması ile bulaşır. Çift zonlu mayaları dikkat
çekicidir. Sprothrix ise diken batması ile bulaşır. Deride ülserasyona ve kronik ağrısız lenfanjite neden olur. Puro şek-
linde maya hücreleri ve asteroid cisimciklerin görülmesi tipiktir. Tedavide oral KI damla kullanılır.
Aspergillus monomorfik küf mantarıdır.

59. Aşağıdakilerden hangisi Plasmodium vivaksa ait özelliklerden değildir?


A) Genç eritrositleri tutması
B) Eritrositlerin normalden büyük olması
C) Muz şeklinde gametositlerin görülmesi
D) Bir eritrositte yalnızca bir tane trofoozid görülmesi
E) Trofozoidlerin tek kromatinli olması

www.tusem.com.tr
30
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

59 – C
Plasmodium vivaks tıpkı P. ovale gibi genç eritrositleri tutar ve enfekte eritrositler normalden büyüktür. Her ikisin de
de shüffner granülleri görülür. P. falciparum haricinde hepsinde bir eritrositte bir trofozoid görülür ve bu trofozoidler tek
kromatinlidir. P. vivaksın trofozoidleri ameboid hareket gösterirler. Muz şeklinde gametosit ise P. falciparum’da görülür.

60. Aşağıdaki parazitlerden hangisinin Auerbach pleksusunu tutarak mega özofagus ve Chagas hastalığının
gelişmesine neden olur?
A) Ascaris lumbricoides
B) Trichinella spiralis
C) Trichuris trichiura
D) Trypanosoma cruzi
E) Necator americanus

60 – D
Trypanosoma cruzi Chagas hastalığı etkenidir. Tripomastigot içeren redüvid böceklerin ısırması ile insana bulaşır. Tri-
pomastigotlar kan dolaşımına karışır. Daha sonra dokularda amastigota dönüşür. Hastalığı oluşturan şekil amastigot-
tur. Amastigotlar kana geçtiğinde tripomastigota dönüşür. Bu tripomastigotlar böceklerin ısırmasıyla yeniden böcekle-
re geçer.
Çoğunlukla gözlerin ya da ağzın yakınında olan ısırık bölgesinde şişlik olur. Tek göz kapağında olan şişliğe Romana
belirtisi denir. Myenterik Auerbach pleksusunun tutulması sonucu megaözofagus ve megakolon gelişebilir.
En sık tutulan hücreler kalp kası hücreleridir. En sık ölüm nedeni kalp tutulumu nedeniyle gelişen aritmi ve yet-
mezliktir.
Tanı akut dönemde kalın damla ve ince yayma ile konur. Kemik iliği, dalak, karaciğer ve lenf bezlerinde amastigotların
gösterilmesi ile de tanı konabilir. Tanıda ayrıca ksenodiyagnoz kullanılabilir. Bu deneyde infekte olmamış böceğe has-
tanın kanı emdirilir ve böceğin barsaklarında tripanosoma aranır. Benzer yöntem eski dönemlerde riketsiyozların tanı-
sı için de kullanılmaktaydı.

61. Aşağıdakilerden hangisi makrofajların epiteloid histosite ve bunlarında kaynaşıp dev hücrelere dönüşme-
sine neden olur?
A) PDGF
B) IL-8
C) IL-1
D) TNF-alfa
E) IFN- γ

61 – E
İFN-γ Makrofajların kaynaşıp dev hücre oluşmasını sağlar. Gama interferon monosit ve makrofajların major stimula-
törüdür
Granülomatöz iltihabın değişmez temel hücresi Epiteloid Histiosit (EH) dir. EH’ ler lenfositlerden salgılanan sitokinler-
den İFNγ etkisi ile büyümüş makrofajlardır. Geniş sitoplazmalı olup, sitoplazması skuamoz epitel hücresine benzediği
için epiteloid histiosit = epiteloid makrofaj olarak adlandırılır.

62. Bir gen mutasyonu sonrası hücrelerde karyoreksiz ve sitoplazmik fragmantasyonun arttığı gözlenmiştir ve toplam-
da mutant hücrelerin sürvinin azaldığı gözlenmiştir.
Aşağıdaki genlerden hangisinin mutasyona uğramış olması en olasıdır?
A) Bcl-2
B) Bax
C) Bak
D) C-myc
E) Fas

www.tusem.com.tr
31
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

62 – A
Bcl-2 geni sellüler apoptozu Apaf-1’e bağlanarak inhibe eder.
Bax geni apoptozu stimule eder.
Bak geni apoptozu stimüle eder.
c-myc geni onkogenezden sorumlu bir gendir.
Fas Fas ligand için selüler reseptör görevi yapar.

Bcl-2 geni mitokondri dış membranında bulunur. t(14-18) ile Bcl2’nin over ekspirasyonu oluşarak B lenfositleri apopto-
zisten korur. B lenfositlerin ömrü uzar ve çoğalırlar, B hücreli foliküler lenfomalar gelişir. Folliküler B hücreli lenfomala-
rın % 85 kadarında t (14-18) bulunur.
Bax geni ise apoptozisi hızlandırır. Bu 2 gen apoptozisi regüle eden genlerin en iyi örneğidir.
DNA hasarı olan veya neoplastik hücrelerde P53 geni Bax genini aktive edip apoptozisi hızlandırır.

Otoimmün Karaciğer Hastalıkları

Apoptozisi artıranlar Apoptozisi engelleyenler


P53 Bcl-2
Bax Bcl-x
Bak Myc
Bim AKT mut. inaktivasyonu
Bcl-XS PTEN mut. inaktivasyonu

63. Aşağıdaki patolojik bulgulardan hangisi reversible hücre adaptasyon mekanizmaları örneklerinden biri
değildir?
A) Barret metaplazisi
B) Endometriyal hiperplazi
C) Endometriyal atrofi
D) Russel cisimleri
E) Councilman cisimleri

63 – E
Reversible hücre adaptasyon mekanizmaları Atrofi, hipertrofi, hiperplazi, metaplazi, hücre içi madde birikimleri ile ka-
rekterizedir.
İrreversible hücre hasarı
Nekroz ve apoptozis ile olur
Councilman cisimleri virüs ile infekte olmuş veya neoplastik değişime uğramış hücrelerin sitotoksik T lenfositler aracılı-
ğı ile apoptozis ile öldürülmesiyle oluşur ve irreversible hücre hasarına örnektir.
Russel cisimleri plazma hücrelerinde ımmunoglobulin birikimiyle oluşur ve reversible bir bulgudur

64. Aşağıdaki hücrelerin hangisinden IL-1 ve TNF – alfa salgılanır?


A) Plazma hücreleri
B) T lenfosit
C) Makrofaj
D) Endotel hücreleri
E) Trombositler
64 – C
Makrofajlar
Yüzeylerinde Class II MHC antijeni bulunur.
• Mikropları fagosite ederek, antijenik mikrobik protein parçalarını MHC class II ile T lenfositlere prezente ederler.
• Gecikmiş tip immünitenin önemli ve etkili hücreleridir.

www.tusem.com.tr
32
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

• Hümoral immüniteyede katkıları vardır. IgG ve C3b ile opsonize olan mikroorganizmaları öldürürler.
• TNF α ve IL-1 salgılayarak B ve T lenfositleri, endotel ve fibroblastları aktive ederler.
• Toksik metabolitler ve proteolitik enzimler salgılayarak tümör hücrelerini parçalar.
• İmmün gözetim (denetim) den sorumludurlar.
• Hücresel immünitede ve gecikmiş hipersensitivitede temel efektör hücrelerdir.
• Hümoral immünitede de effektör rolleri vardır. Antikorlarla opsonize edilen mikropları fagosite eder ve B lenfositlere
antijen sunarlar.

65. Aşağıdakilerden hangisi Tip 2 hipersensitivite reaksiyonuna örnek olarak verilemez?


A) Post-streptokokal glomerulonefrit
B) Pernisyöz anemi
C) Graves hastalığı
D) ANCA + vaskülitler
E) Pemfigus Vulgaris

65 – A
Post-streptokokal glomerulonefrit tip 3 Hipersensitivite örneğidir.
Tip 2 Hipersensitivitenin Bazı Özellikleri:
Vücuda dışarıdan (ekzojen) bir allerjen veya hapten girişi yoktur.Kan dolaşımında immun kompleksler bulunmaz. Nor-
mal veya değişime uğrayan (antijenik özellik kazanan) dokulara karşı gelişen antikorlarla meydana gelen hasar şeklin-
de olabilir (Good-Pasture).Mikroorganizmalara karşı gelişen antikorların normal dokularla çapraz reaksiyon oluşturma-
sı sonucunda oluşabilir (Romatizmal ateş).

Hipersensitivite Reaksiyon ve Mekanizmalarının Özeti

Tip Hastalık İmmünolojik mekanizma


Tip 1: Anaflaktik tip Anaflaksi, • IgE antikoru yapımı
Bronşial astım • Mast hücresi ve bazofillerden vazoaktif amin salgısı.
Saman nezlesi • Diğer iltihap hücrelerinin birikimi
Ürtiker • Eozinofil ve nötrofil lökositlerle hasar
Allerjik konjonktivit Allerjik
gastroenterit
Tip II: Sitotoksik Otoimmün hem.anemi • Hedef hücre yüzeyinde oluşan antijenlere IgG ve M bağ-
hipersensitivite Otoimmün trombositemi lanır.
Eritroblastozis fetalis • Kompleman C3b aktivasyonu ile opsonizasyon ve hücre-
Goodpasture sendromu nin fagositozu veya C5-9’la lizisi oluşumu
• Antikora bağlı selüler sitotoksitite
• Anti reseptör antikorları ile hasar
Tip III: İmmün Arthus reaksiyonu • Antijen antikor kompleksi ile kompleman aktivasyonu.
kompleks hasta- Serum hastalığı • C5a kemotaksis ile nötrofil lökosit birikimi yapar.
lığı SLE • Nötrofilik oksijen radikalleri ve lizozomal enzimlerle, vas-
R.Artrit küler ve doku hasarı
Glomerülonefritler
Bazı vaskülitler
Tip IV: Gecikmiş Kontakt dermatit • Gecikmiş tip: Granülomatoz iltihap, kazeifikasyon nekro-
ve Hücre aracılı Multipl sklerozis zu, akciğerlerde kavernler
Hipersensitivite Tüberküloz ve PPD • Hücre aracılı tip: Sensitize T Lenfosit- Sitokin salgısı ve T
Transplant reddi hücre aracılı hasar, histiyositlerle hasar
Polimiyozit
İnklüzyon cisim myoziti
Tip I diabet

www.tusem.com.tr
33
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

66. Aşağıdakilerden hangisi venöz trombüslerin özellikleri arasında yer almaz?


A) En sık alt ekstremitenin derin venlerinde yerleşir
B) Hemorajik (kırmızı) trombüs de denir
C) Trombüsün kuyruğu akım yönüne doğrudur
D) Pulmoner tromboemboli gelişebilir
E) Zahn çizgileri belirgindir

66 – E
Venöz trombüslerde zahn çizgileri görülmez.Zahn çizgileri arteryel trombüslerde görülür.Trombüslerde fibrin birikimi so-
nucunda gri renki çizgilenmelere Zahn çizgileri denir.
Venöz trombüsler , venöz sistemin akımının yavaş olmasından dolayı trombüsün eritrositrle kaplanması sonucu kırmı-
zı görünür ve kırmızı (hemorajik) enfarkt adını alır.En sık alt ekstremitenin derin venlerinde yerleşir.
Trombüsün kuyruğu, arteriel trombüslerde akım yönünün tersine doğru;venöz trombüslerde ise akım yönüne doğru
uzanır.Yani her iki durumda da kalbe doğrudur.

Venöz İnfarkt – Hemorajik İnfarkt


Testis ve over gibi bir tek venle drene olan organlarının venleri tıkanırsa veya torsiyone olursa organda kapiller dola-
şım duracağından venöz infarkt oluşur.
Genellikle arteriyel sistem tıkanmalarında oluşan infarkt alanları normal dokuya göre daha soluk veya
beyaz olur. Ancak bazı durumlarda infarkt bölgesine kanama olur ki bu durumda kırmızı (hemorajik) infarkttan söz edilir

Kırmızı (Hemorajik) İnfark Nedenleri

Venöz oklüzyon (over-testis)


Gevşek yapılı organlardaki infarkt (akciğer)
Dual sirkülasyonlu organlar (akciğer , ince barsaklar)
Önceden venöz yetmezlik nedeni ile konjesyonlu dokular
Arteryal oklüzyonlu bölgenin reperfüzyonu

Soluk İnfarkt
Pankreas kalp, dalak ve böbrek gibi solid organlarda arteriyel dolaşımın oklüzyonu ile oluşur. İnfarkt alanı soluk be-
yaz renkli ve üçgen şeklindedir. Üçgenin tepesi arterin tıkanan kısmında, taban kısmı ise dallanan kısımlarında olu-
şur. İskemik infarkt alanlarında oluşan nekroz; koagülasyon nekrozudur. Beyinde ise istisnai olarak iskemi sonucu li-
kefaksiyon nekrozu görülür. Çoğu organın infarktı skar (fibrozis) ile iyileşir.Beyin infarktı ise gliozis ile iyileşir, beyin-
de skar oluşmaz.

67. Kırk bir yaşında hipertansif bir erkek hastada 3 aydan bu yana başağrısı ve bulantı şikayetleri mevcuttur.Labara-
tuar bulgularında ,hiperkalsemi , hipofosfatemi ve normal serum albumin düzeyleri mevcuttur.Üriner mikroskopik
analizinde renal tubuler epitel hücreleri içerisinde kalsiyum kristalleri birikimi izlenmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu hastadaki patolojik olayları açıklar?
A) Kronik böbrek yetmezliğine sekonder renal tubuler atrofi
B) Distrofik kalsifikasyon
C) Hipertansif nefropati
D) Metastatik kalsifikasyon
E) Medüller sünger böbrek

67 – D
Bu hastada serum analizinde hiperkalseminin olması ve üriner mikroskopik incelemede renal tubül epitel hücrelerinde
kalsiyum birikimin izlenmesi hiperkalsemisiyi destekleyen bugulardır.Hiperkalsemik olgularda dokularda kalsiyum biri-
kimine metastatik kalsifikasyon denir.Metastatik kalsifikasyonun en tipik örneği nefrokalsinozisdir.

www.tusem.com.tr
34
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Metastatik kalsifikasyonun nedenleri


Hiperparatiroidizim
Multipl miyelom
Metastatik tümörler
Vit D. İntoksikasyonu
Süt- alkali sendromu
Sarkoidoz
Kemiğin Paget hastalığı
Kronik böbrek yetmezliği
Alüminyum toksikasyonu

Patolojik kalsifikasyon: Patolojik kalsifikasyon distrofik ve metastatik olmak üzere 2’ye ayrılır.

A. DİSTROFİK KALSİFİKASYON: Serum kalsiyum düzeyi normal olduğu halde nekrotik (koagülasyon,likefaksiyon,
yağ, kazeifikasyon nekrozu), hasarlı, kronik iltihaplı, skarlı ve tümöral dokularda kalsiyum birikmesidir. Aterosklero-
tik plaklarda sıktır. Yaşla birlikte kalp kapaklarında sık oluşur. Tüberkülozlu lenfadenitler de kalsifiye olabilir (taş-
laşabilir).

B. METASTATİK KALSİFİKASYON: Serum kalsiyum düzeyinin yüksek olması nedeni ile kalsiyumun normal veya ha-
sarlı dokularda birikmesidir. En tipik örneği nefrokalsinozistir.*
* Metastatik tümörler PTH benzeri maddeler salgılayarak osteoklazis ve hiperkalsemi yaparlar.
** Sarkoidoz: Makrofajlar vitamin D prokürsörlerini
aktive ederler.
William Sendrom: İnfantlarda idiopatik hiperkalsemiye neden olan bir durumdur. Çocuklar Vitamin D‘ye aşırı duyarlıdır

68. Otuzbeş yaşında tıknaz bayan hasta sık sık epigastrik yanma , zaman zaman ağrı şikayetleri ile hastaneye baş-
vurmuştur.Hastaya yapılan endoskopide 33 cm’de squamo-kolumnar bileşke gözlenmiş ve bunun proksimalinde
yer yer erozyon saptanmıştır.Alınan biyopsi örnekleri incelendiğinde intestinal metaplazi ve displazi gösteren ko-
lumnar epitel ile örtülü özafagus mukozası izlenmiştir.
Bu hastada yukarıda görülen patolojinin gelişimine sebep olan primer faktör aşağıdakilerden hangisidir?
A) Helicobacter Pylori enfeksiyonu
B) Adenokarsinoma
C) Kronik nonsteroidal anti inflamatuar ilaç kullanımı
D) Gastro Özefagial reflu hastalığı
E) Trypanozoma Cruzi Hastalığı

68 – D
Hastadaki tablo Barret Özefajiti tablosudur.
Barret özafajiti:Uzun süreli reflü sonucunda kronik mukozal irritasyona bağlı olarak distal özofagusta
skuamoz epitelin yerini mide veya barsak tipi kolumnar (silendirik) epitelinin almasıdır.
Barret özofagusu uzun süren gastroözofagial reflü vakalarında %10 oranında görülen
komplikasyondur.
Reflü özofajitin en erken bulgusu: Skuamöz epitel tabakasında eozinofil lökositler, nötrofil lökositler
ve lenfositlerin olmasıdır.
Barret özofajitinin en kesin bulgusu: Metaplazik kolumnar mukozal epitelde goblet hücrelerinin bulunmasıdır

www.tusem.com.tr
35
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

69. Aşağıdaki glomerül patolojilerden hangisinin sistemik lupus eritematoz hastalarında görülme olasılığı en
düşüktür?
A) Diffüz proliferatif glomerulenfrit
B) Mezengial proliferatif glomerulonefrit
C) Membranoproliferatif glomerulonefrit tip 2
D) Membranoz glomerulonefrit
E) Fokal proliferatif glomerulonefrit

69 – C
Tip-II MPGN: Glomerül bazal membranında immün kompleksler değil, elektron-dens materyal
birikir (dens-depozit hastalığı). Serumda kompleman alternatif yolunu aktive eden C3NeF (C3
nefritik faktör) bulunur. Hipokomplemantemi (C3↓) oluşur. Serum properdini de azalır. Bazal
membran ve mezengiumda properdin ve C3 birikir. Kompleman sisteminin erken bileşenleri (C1q,
C4) ile IgG yoktur.

SLE’de Böbrek Tutulumunun WHO Derecelendirmesi

Class I : Normal böbrek (çok nadir:%5).


Class II : Mezengial lupus glomerülonefriti (%10-25.
Class III : Fokal proliferatif glomerülonefrit (%20-35).
Class IV : Diffüz proliferatif glomerülonefrit (en sık olan tip:%35-60).
Class V : Membranöz glomerülonefrit (%10-15)

Bunlar arasında en sık (% 45-50) ve en kötü prognozlu olan diffüz proliferatif glomerülonefrittir.%50 vakada tü-
bulus epitelinde de immun kompleksler birikir (tübüler immun kompleks hastalığı)Zamanla makrofajlar ve prolifere epi-
telyal hücreler Bowman aralığını doldurarak yarımay oluşumuna neden olabilir (Crescentik GN). İmmün kompleks bi-
rikimi ile kapiller duvar kalınlaşıp wire-loops (tel öze)görünümüne neden olur .Wire –Loop class IV’(en sık) ve class
III’te bulunur

70. Elli yaşındaki sigara içen erkek bir hastaya pankreas adenokarsinomu tanısı konuluyor.Yapılan laparoskopik in-
celemede yaygın karaciğer metastazı ve peritoneal metastaz saptanmıştır.Bir hafta sonrasında pulmoner trombo-
embolizm ve serebral enfarktus geliştiği görülüyor.
Bu hastada aşağıdaki kardiyak lezyonlardan hangisinin varlığı en olasıdır?
A) Yaygın kardiyak metastaz
B) Karsinoid kalp hastalığı
C) Ventrikuler mural trombus
D) Nonbakteriyel trombotik endokardit
E) Libman Sacks endokarditi

70 – D
Nonbakteriyal Trombotik Endokardit (NBTE)
• Kapaklarda fibrin, trombositler ve kan elemanlarından oluşan küçük (1-5 mm) vejetasyonlar vardır.
• Vejetasyonlar, bakteri içermez (sterildir / nonenfektif nedenli)
• Kapakta iltihabi infiltrasyon, granülasyon dokusu ve fibrozis bulunmaz.
• En sık aort, ikinci sıklıkta mitral kapak etkilenir.
• Lezyonlar kendiliğinden iyileşir, geride Lambl kabarıklıkları denilen ince fibröz doku iplikçikleri bırakır.
NBTE Nedenleri
• Hiperkoagulasyon durumları /DİC da olduğu gibi (en sık neden).
• Pankreatik adenokanser mukus salgılayan diğer adeno ca’ler. Nedenlerin başında gelir.

www.tusem.com.tr
36
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

• Trosseau sendromunun bir komponenti olabilir.


• Kaşeksi (marantik endokardit)
• Eşlik ettiği diğer durumlar: Venöz trombozis, pulmoner tromboembolizm, promiyelositik lösemi,
hiperöstrojenik durumlar, geniş yanıklar, sepsis kardiak ve pulmoner kateterizasyon

71. Aşağıdakilerden hangisi akciğerin nöroendokrin hücre kökenine sahip ve düşük dereceli bir tümörüdür?
A) Küçük hücreli akciğer kanseri
B) Büyük hücreli akciğer kanseri
C) Adenokanser
D) Karsinoid tümör
E) Bronkoalveolar kanser

71 – D
Akciğerde Görülebilen Nöroendokrin Tümörler:
1. Tümörler
2. Karsinoid tümör
3. Küçük hücreli kanser
4. Büyük hücreli nöroendokrin karsinom

Şıklardaki küçük hücreli ve büyük hücreli akciğer kanseri yüksek dereceli nöroendokrin hücre kökenine sahip bir akci-
ğer kanseri iken
Karsinoid tümör düşük dereceli nöroendokrin hücre kökenine sahip akciğer kanseridir.

Bronşiyal karsinod
Bronş mukozasındaki immatür Kulchitsky hücrelerinin nöroendokrin farklılaşması sonucu gelişir. Low grade malign
epitelyal tümördür. Morfolojik bulgular temelinde tipik ve atipik karsinoid diye 2’ ye ayrılabilir.
Bronş karsinoidleri intestinal karsinoidlere benzer. İyi sınırlı rezektabl tümörlerdir.
Ana bronşlardan köken alırlar. 1) lümene polipoid gelişir, veya 2) mukozal plak yapabilir. Bronş duvarını penetre
ederek peribronşiyal dokuya uzanırlar (yaka-düğme lezyonu).
% 30 hiler lenf nodu metastazı vardır. Karaciğer gibi yerlere uzak metastaz nadirdir.
Elektron mikroskobunda diğer nöroendokrin tümörlede bulunan dens kor granüller bulunur. İmmunhistokimyasal ince-
lemede serotonin, nöronspesifik enolaz, bombesin, kalsitonin ve diğer peptitler bulunur.

72. Sarılık ve halsizlik şikayetiyle muayene edilen hastanın , karaciğer enzimlerinde yükseklik saptanmış ve yapılan
karaciğer biyopsisinde portal aralıkta yoğun inflamasyon , fokal nekroz odakları ve sitoplazmada buzlu cam görü-
nümü saptanmıştır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fulminan hepatit
B) Kronik hepatit B
C) Kolestatik hepatit
D) Siroz
E) Akut hepatit A

72 – B
Buzlu cam görünümü: Kronik B hepatitinde ve asemptomatik HBV taşıyıcılarında buzlu cam görünümü oluşabilir. Bu
görünüm hepatositin sitoplazmasında HBS Ag birikimi ile oluşur.

www.tusem.com.tr
37
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Akut ve Kronik Hepatitin Mikroskopik Bulguları

Akut Viral Hepatit Kronik Viral Hepatit


Councilman cisimleri (apoptotik hepatosit) Hepatositlerde buzlu cam görünüm (kr. B hepatiti)
Dropout nekroz, makrofaj birikimi Portal alanda lenfoid folliküller (HCV)
Hepatositlerde balonlaşma nekrozu Bridging fibrozis (irreversibl)
Kolestaz (hepatositte ve safra kanallarında) Kr. nekroz→rejenerasyon→fibrozis→Siroz
Kupffer hücre hipertrofi ve hiperplazisi İnfekte hepatosit çekirdeklerinde kumlu görünüm
Akut Ve Kronik Viral Hepatitlerin Ortak Bulguları
Portal traktta ve lobül parenkiminde mikst inflamasyon
Periportal parenkimde güve yeniği “piecemeal” nekrozu
Safra duktus harabiyeti, duktal proliferasyon, duktus epitelinde reaktif değişiklikler (HCV)
Hepatositlerde yağ birikimi (HCV)
Bridging nekroz
Lobüler histolojik yapı bozulması

Bu 6 özellik akut hepatitlerde bulunur. Bu özelliklerin 6 aydan uzun sürmesi durumunda tablo kronik (aktif)
hepatit olarak isimlendirilir.

73. Üç yaşındaki çocuğun sağ testisinde 3 cm çapında iyi sınırlı bir kitle saptanıyor.Histolojik incelemesinde eozinofi-
lik hyalin globüller içeren küboidal hücreler,bez yapıları ve primitif glomeruloid yapılara rastlanmıştır.İmmünohisto-
kimyasal incelemede sitoplazmada AFP varlığı gösteriliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Koryokarsinom
B) Gonadoblastom
C) Yolk sac tümörü
D) Teratom
E) Spermatositik seminom

73 – C
Yolk sac tümörü
3 yaşın altındaki erkek çocuklarda en sık görülen testis tümörüdür. Maligndir ama prognozu iyidir.
Genellikle embriyonal ca ile birlikte mikst tümör şeklinde görülür.Serumda alfa-feto protein (AFP) artışı yapar. Mikros-
kopik olarak; Hücrelerin sitoplazmasında ve ekstrasellüler alanlarda AFP ve alfa 1 antitripsin ile pozitif boyanan eozi-
nofilik hiyalin globüller, tümör hücrelerinin
damarlar çevresinde toplanıp, halka şeklinde dizilmesi ile oluşan glomerüloid cisimler (Schiller-
Duval cisimleri) bulunur. Eozinofilik hiyalin globüller ve glomerüloid cisimler (Schiller-Duval cisimleri) Yolk-sac tümör-
lerinde oluşurlar.

74. Aşağıdaki endometriyal patolojilerden hangisinde endometriyal karsinom gelişme riski en yüksektir?
A) Adenomyozis
B) Atipisiz basit endometriyal hiperplazi
C) Atipili basit endometriyal hiperplazi
D) Atipisiz kompleks endometriyal hiperplazi
E) Atipili kompleks endometriyal hiperplazi

www.tusem.com.tr
38
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

74 – E
Endometriyal hiperplazi
Endojen ya da eksojen kaynaklı östrojen maruziyetinin uzaması nedeniyle gelişir. Genellikle perimenopozal ve ano-
vulatuar sikluslu genç kadınlarda görülür. Bu etkenler hiperplazi nedeniyle artmış endometrial karsinoma da yol aça-
bilirler.

Endometrial Hiperlaziye Nedenleri

Persistan anovulatuar siklus


Polikistik over sendromu (Stein-Levanthal Sendromu)
Granüloza hücreli over tümörü
Aşırı overyal kortikal fonksiyon (kortikal stromal hiperplazi)
Uzun süre östrojen etkisine maruz kalmak (östrojen replasman tedavisi,
infertilite, erken menarş, geç menapoz, doğum yapmamak)

Endometrial hiperplaziye eşlik eden durumlar; diabet, obezite ve hipertansiyondur. Endometrial hiperplazide glandların
sayı ve sıklığı artmış olup, epitelde sitolojik atipi görülebilir.
Basit hiperplazide sayısı artmış, silendirik epitelle döşeli, bir kısmı kistik genişlemiş glandlar vardır
Kompleks hiperplazide ise glandlar daha kalabalık, büyümüş ve düzensiz şekil almıştır.
Epitelde tomurcuklanmalar görülebilir.Kompleks atipik hiperplazinin diğer adı endometrial intraepitelyal neoplazidir.
Atipili kompleks hiperplazide kanser gelişme riski %23’dür. Çoğu endometrial hiperplazide metaplazi (en sık skuamoz,
daha az olarak da siliyalı ve müsinöz metaplazi) görülür. Endometrial hiperplazi ve karsinomlarda tümör süpresor
geni olan PTEN gen ekspresyon kaybı vardır.

75. Aşağıdakilerden hangisi karaciğerde portal alanlarda safra duktuslarının aşırı proliferasyonu ile seyreden
hamartomatöz yapıları tanımlar?
A) Kavernöz hemanjiyom
B) Hemanjiyoendotelyoma
C) Von Meyenburg kompleksi
D) Adenom
E) Fokal noduler hiperplazi

75 – C
Portal kanalına yakın fibröz stroma içerisine yerleşmiş multiple küçük dilate safra kanalları ile karekterize yapılara Von
Meyenburg kompleksi denir.

www.tusem.com.tr
39
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Benign Karaciğer Tümörleri

Kavernöz Hemanjioma
En sık primer benign karaciğer tümörüdür.
Genellikle kapsüle yakın lokalize olur.
< 2 cm çapında, multipl olabilen iyi sınırlı tümörlerdir.
Radyolojik olarak metastatik tümör ile karışabilir.
Yanlışlıkla iğne biyopsisi yapılırsa masif abdomen kanamalarına neden olabilir.
Hepatosellüler Adenom
OCS kullanan kadınlarda oluşur. OCS kullanımı bırakılınca kaybolabilir.
Genellikle kapsül altında lokalizedirler
Gebelikte östrojen etkisi ile büyür, rüptür sonucu masif kanamaya neden olabilirler.
İyi sınırlı, kapsüllüdürler
Multipl olabilirler, çapları ileri derecede değişkendir (30 cm olabilir)
Benigndir, nadiren hepatosellüler kansere dönüşebilir.
Fokal Nodüler Hiperplazi
İyi sınırlı, kapsüllü, ortasında gri beyaz, deprese yıldızsı şekilli skar bulunan kitledir
Çapı birkaç cm olabilen bir nodül şeklindeki kitledir.
Fokal vasküler hasar sonucu gelişirler.
En sık genç-orta yaş döneminde oluşurlar.
Neoplazm değildirler. malignleşmezler.
Displastik Nodül
Çapı 1mm den büyük olur. Hepatositlerde atipik prolifenasyon vardır (displazi).
Karaciğer kanserine dönüşür.

76. Aşağıdaki tümörlerden hangisi trifazik(üçlü) histolojik yapı içerir?


A) Pinealoblastom
B) Osteosarkom
C) Retinoblastom
D) Wilms tümörü
E) Nöroblastom

76 – D
Wilms tümörü trifazik histolojik yapı içerir.
Bu dokular embriyodaki nefrogenezisin aşamalarına benzer: 1-Blastemal doku, 2-Mezenkimal doku, 3-Epitelyal doku
Epitelyal komponent: İmmatür tübülüs ve glomerül yapılarıdır.Mezenkimal komponent: Stromal ve miksoid alanlar içerir.
Blastemal komponent: İmmatür, yuvarlak üniform koyu nükleuslu, dar sitoplazmalı hücrelerin oluşturduğu komponent-
tir (embriyonel primitif böbrek dokusu).
Wilms tümörü çocukluk çağında en sık görülen böbrek tümörüdür. Genellikle 2-5 yaş arası görülür. Sıklıkla batında tek
taraflı (asimetrik) orta hattı aşmamış kitle olarak palpe edilir. %5-10 bilateraldir. Hematüriye neden olabilir. 11. kromo-
zomun kısa kolunun 13 bandında delesyon vardır. Burada bulunan gen tümör süpresör gen olup, delesyonu ile tümör
gelişir. Willms tümörü, familyal veya sporadik görülebilir

77. Gastrointestinal sistemdeki inflamatuar fibroid poliplerin en sık yerleşim yeri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rektum
B) Sigmoid kolon
C) İleum
D) Mide
E) Özefagus

www.tusem.com.tr
40
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

77 – D
İnflamatuar fibroid polip bol eozinofil lökosit içeren vaskülarize fibromuskuler dokudur.En sık midede pilor bölgesinde
yerleşim gösterir. İnflamatuar fibromüskuler submukozal kitle yapar. Stromada bol eozinofil lökosit vardır.Distal midede
görülür. Pilorik kanalı tıkayıp akut gastrik obstrüksiyona neden olabilir.

Mide Polipleri

Hiperplastik polip (en sık) %80- 85


Fundik polip %10
Adenomatöz polip %5
Villöz adenom
Tübüler adenom
Juvenil polipler
İnflamatuar polipler

78. Kırk yaşında bayan hasta başağrısı , bulantı ve kusma şikayetiyle başvurmuştur.Fizik muayene bulgularında nis-
tagmus ve papil ödem saptanan hastanın labaratuar bulgularında polistemi saptanmıştır.Yapılan bilgisayarlı beyin
tomografisinde serebellumda mural nodüllü kistik yapı görülmüştür.Cerrahi tedavi sonrası yapılan histolojik incele-
mede hiperkromatik nükleusu ve lipid dolu sitoplazmaları olan büyük poligonal hücrelerden oluşan gruplar ile ay-
rılan damar yumakları izlenmiştir.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anjiyosarkom
B) Ependimoblastom
C) Hemanjiyoblastom
D) Seminom
E) Medulloblastom

78 – C
Hemanjiyoblastom
Serebellumda düzgün sınırlı, nodüler ve kistik kitleler olarak görülür. Mikroskopik olarak vasküler kanallar ve orijini bi-
linmeyen köpüksü sitoplazmalı hücrelerden oluşur. Sporadik olgularda tek kitle oluşturur veya Von-Hippel Lindau send-
romunun komponenti olarak multipl olabilirler.

79. Aşağıdaki patojenlerden hangisi özellikle temporal lob tutulumu yaparak nöronal hasara neden olur?
A) CMV
B) Poliomyelit
C) HSV
D) JC virüsü
E) Kızamık virüsü

79 – C
HSV-I Ensefaliti: Her yaşta görülebilirse de daha çok çocuklar ve genç erişkinlerde
oluşur. Temporal lobun inferior ve medial bölgelerini, frontal lobların orbital
giruslarını etkileyen ensefalit tablosudur.Nekrotizan ve hemorajik ensefalit oluşuturur. Perivasküler inflamasyon,nöronlar
ve glial hücrelerde intranükleer Cowdry inklüzyonları oluşmasına neden
olur.

www.tusem.com.tr
41
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Bazı virüsler ve infekte ettikleri beyin bölgeleri

Virüs Lokalizasyon
Herpes zoster Arka kök ganglion nöronları
Poliomyelit Ön boynuz motor nöronları
Rabies Tüm nöronlar
HSV Temporal lob nöronları
PML virüsü Oligodendrositler
CMV Ependimal hücreler
HIV Mikroglialar

80. Gastointestinal sistemde edinsel divertiküllerde bulunmayan ya da incelmiş olan ancak konjenital diverti-
küllerde izlenen barsak katın hangisidir?
A) Mukoza
B) Lamina propria
C) Muskularis propria
D) Muskularis mukoza
E) Submukoza

80 – C
Konjenital divertiküllerde barsağın tüm katları bulunurken edinsel olanlarda muskularis propria ya
yoktur ya da çok incelmiştir. Edinsel divertiküller; en sık kolonda özellikle de (%95) sigmoid kolonda oluşur.
Divertiküller batı toplumlarında sıktır. 60 yaş sonrasında %50 bulunur.
Divertiküllerin Komplikasyonları: Divertikülit (en sık), perforasyon, peritonit, apse oluşumu, birkaç
divertikülün birlikte iltihaplanması, peridivertikülit ve fibrozis sonucu barsakta obstrüksiyon görülür.

81. Aşağıdakilerin hangisi kompetetif ve non-kompetetif antagonistin ortak özelliklerinden biridir?


A) Agonistin uyardığı reseptörü reversibl bloke etme
B) Agonistin doz yanıt eğrisini paralel sağa kaydırma
C) Agonistin dozu artırıldığında maksimum etkiyi ortaya çıkarabilme
D) Agonistin etkisini tamamen önleyebilme
E) Antagonistin potensinin PA2 ile gösterilmesi

81 – D

www.tusem.com.tr
42
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Kompetetif ve Non-kompetetif Antagonizmanın Karşılaştırılması

Kompetetif Antagonizma Non-kompetetif Antagonizma


Agonist ve antagonist aynı reseptöre bağlanır Agonist ve antagonist aynı reseptöre bağlanır
Antagonistin reseptöre bağlanması tersinirdir Antagonistin reseptöre bağlanması tersinmezdir
Antagonist ilaç tek başına etki oluşturmaz Antagonist ilaç tek başına etki oluşturmaz
Antagonist, agonistin etkisini tamamen önleyebilir Antagonist, agonistin etkisini tamamen önleyebilir
Antagonist, agonistin doz yanıt eğrisini paralel olarak Antagonist, agonistin doz yanıt eğrisini paralel ol-
sağa kaydırır madan sağa kaydırır
Agonistin dozu artırılırsa maksimum etkiye ulaşılabilir Yedek reseptör yoksa, agonistin dozunun artırılması
ile maksimum etki elde edilemez
Antagonistin gücü PA2 ile gösterilir Antagonistin gücünü gösteren bir değer yoktur

82. Aşağıdaki farmakolojik parametrelerin hangisi kuvantal doz yanıt eğrisi ile bulunur?
A) İlacın oluşturduğu maksimum etkinlik (Emaks)
B) İlaçların yarısının iyonize olduğu pH değeri (pKa)
C) Reseptörlerin yarısını uyaran ilaç derişimi (KD)
D) Maksimum etkisinin yarısını oluşturan ilaç derişimi (EC50)
E) İlacın terapötik indeksi (LD50/ED50)

82 – E
Kuvantal Doz Yanıt Grafiği
Belirli bir yanıtın toplumda oluşma frekansını verir. Örneğin %50 hastayı uyutan doz, %50 hastayı öldüren doz gibi…
Ya hep ya hiç şeklindeki ilaç etkileri için bakılabilir (konvülsiyonu durduran doz, antiemetik etki yapan doz). LD50/ED50
oranından terapötik indeksi buldurur. Kuvantal doz yanıt grafiği ile Emaks belirlenemez. Bu eğride Y ekseni ilaca ya-
nıt veren popülasyon yüzdesini verir.

Kademeli Doz Yanıt Grafiği


İlaç artan konsantrasyonlarda hastaya verilerek oluşturduğu etki ölçülür. İlacın oluşturabileceği maksimum etki Emaks,
maksimum etkinin yarısını yapan konsantrasyon EC50 ile gösterilir. EC50 değeri ile ED50 değerini karıştırmamak ge-
rekir. ED50 popülasyonun %50’sinde etki yapan dozdur. Maksimum etkinin yarısını yapan doz değil… Zaten kuvantal
doz yanıt eğrisi ile maksimum etki hesaplanamaz. Sorumuzda Y ilacı full agonist ise X ilacı Y kadar etki oluşturamadı-
ğına göre parsiyel agonisttir. X ilacı %50 etkiyi daha düşük derişimde yaptığı için Y ilacına göre daha potent (güç-
lü), Y ilacı maksimum etkiyi daha fazla oluşturduğu için X ilacına göre daha etkilidir.

83. G proteinlerinin uygun reseptörler tarafından uyarılması sonucu aşağıdakilerin hangisi meydana gelmez?
A) Reseptörün ısı şok proteininden ayrılması
B) Hücre içi cAMP miktarında azalma
C) Adenilat siklaz aktivasyonu
D) Protein kinaz A aktivasyonu
E) Hücre içi kalsiyum miktarında artma

83 – A

www.tusem.com.tr
43
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

G Proteinleri ve Etkileri

G proteini Efektör Mekanizma Etki


Gs Adenilat siklaz aktivasyonu cAMP artışına bağlı protein kinaz A aktivasyonu
Gi Adenilat siklaz inhibisyonu cAMP azalmasına bağlı protein kinaz A inhibisyonu
Potasyum iyon kanalarının açılması
Gq Fosfolipaz C aktivasyonu DAG’a bağlı protein kinaz C uyarılması
IP3’e bağlı hücre içi depolardan kalsiyum salgısında artma

84. Aşağıdakilerden hangisi parasempatik sinir uyarısı sonucu oluşmaz?


A) Bronşlarda daralma
B) Tükürük sekresyonunda artma
C) Mide barsak hareketlerinde artma
D) İskelet kaslarında kasılma
E) Akomodasyon spazmı

84 – D
Damar düz kaslarında muskarinik (özellikle M3) reseptörler bulunmasına rağmen parasempatik uyarı yoktur. Para-
sempatik uyarı vazodilatasyon oluşturmazken, dışarıdan verilen muskarinik ilaçlar damar düz kaslarında bulunan M3
reseptörlerini uyarıp endotelden nitrik oksit sentezini artırarak vazodilatasyon yapar. İskelet kaslarını uyaran sinir-
ler somatik olup, uçlarından asetilkolin çıkar. Çizgili kas kasılması asetilkolinin etkisidir, fakat parasempatik uyarı
sonucu değil, somatik sinir uyarısı sonucu oluşur.

Asetilkolinin Etkileri

Muskarinik Reseptör Uyarılması Nikotinik Reseptör Uyarılması


İrisin sfinkter kasında kasılmaya bağlı miyozis Somatik sinir ucundan çıkan asetilkoline bağlı iskelet
kası kasılması (parasempatik otonomik uyarı sonu-
cu değil)
Siliyer kasın kasılmasına bağlı akomodasyon spazmı Dışarıdan verilen nikotine bağlı adrenal medulladan
adrenalin salgılanması
Kalpteki M2 reseptör uyarılmasına bağlı bradikardi, AV
uzaması ve negatif inotropik etki
Bronşlarda kasılma
Mide barsak hareketlerinde artma
Salgılarda artma
Mesane detrüsör kasında kasılma
Mesane trigon ve sfinkterinde gevşeme
Erkek seks organında ereksiyon

www.tusem.com.tr
44
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

85. Aşağıdakilerden hangisi sinaptik aralıkta noradrenalin miktarını artırmaz?


A) Kokain
B) Klonidin
C) İmipramin
D) Tiramin
E) Tranilsipromin

85 – B
Kokain ve trisiklik antidepresan ilaçlar noradrenalinin nöronal re-uptake’ni inhibe ederek, tranilsipromin norad-
renalini parçalayan MAO enzimini inhibe ederek, tiramin ve amfetamin postsinaptik sempatik sinir uçlarından no-
radrenalin salgısını artırarak sinaptik aralıkta noradrenalin düzeyini artırırlar.
Klonidin, metildopa, guanfasin ve guanabenz gibi ilaçlar vazomotor merkezde postsinaptik, periferde presinaptik
α2 reseptörleri uyararak noradrenalin salgısını baskılarlar.

86. Aşağıdakilerin hangisi selektif serotonin ve noradrenalin re-uptake inhibitörü ilaçlardan birisidir?
A) Venlafaksin
B) Fluvoksamin
C) Bupropion
D) Reboksetin
E) Moklobemid

86 – A

Antidepresan İlaçların Sınıflandırılması

Antidepresan İlaç Grubu Örnek İlaçlar


Selektif MAOA inhibitörü Moklobemid
Selektif serotonin re-uptake inhibitörleri Fluoksetin / Paroksetin / Sertralin / Sitalopram /
Essitalopram / Fluvoksamin
Selektif noradrenalin re-uptake inhibitörleri Reboksetin / Atomoksetin
Selektif noradrenalin ve serotonin re-uptake inhibitörleri Venlafaksin / Duloksetin
Trisiklik antidepresan ilaçlar İmipramin / Klomipramin / Amitriptilin
5-HT2 reseptör antagonisti ve serotonin re-uptake inhi- Trazodon / Nefazodon
bitörü

Antidepresan İlaçların Önemli Özellikleri

Antidepresan İlaç Antimuskarinik Etki Antiadrenerjik Etki Antihistaminik Etki


Amitriptilin Güçlü Güçlü Orta
Klomipramin Zayıf Orta Zayıf
Doksepin Orta Güçlü Güçlü
Trimipramin Orta Orta Güçlü
Desipramin Zayıf Zayıf Zayıf
İmipramin Orta Zayıf Zayıf
Protriptilin Güçlü Zayıf Zayıf
Trazodon / Nefazodon Yok Zayıf Yok
Bupropion Yok Yok Yok
Venlafaksin Yok Yok Yok
SSRI Yok Yok Yok

www.tusem.com.tr
45
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

87. Antipsikotik ilaçların aşağıdaki yan tesirlerinden hangisi etki mekanizması ile birlikte verilmemiştir?
Yan Tesir Etki Mekanizması
A) Amenore galaktore Dopamin reseptör blokajı
B) Kilo alımı 5-HT reseptör blokajı
C) Tardif diskinezi Dopamin reseptör süpersensivitesi
D) Akatizi Muskarinik reseptör blokajı
E) Ortostatik hipotansiyon Alfa reseptör blokajı

87 – D

Antipsikotik İlaçların Yan Tesirleri

Mekanizma Yan Tesir


Dopamin reseptör blokajı Parkinsonizm / Akatizi / Distoni / Hiperprolaktinemi /
Amenore-galaktore / İnfertilite
Dopamin reseptör süpersensivitesi Tardif diskinezi
Muskarinik reseptör blokajı Akomodasyon kaybı / Salgılarda azalma / Üriner retan-
siyon / Toksik konfüzyonel durum
Alfa reseptör blokajı Ortostatik hipotansiyon / Ejekülasyon zorluğu
Histamin reseptör blokajı Sedasyon / Kilo alımı
5-HT reseptör blokajı Kilo alımı

88. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi hipnotik amaçlı kullanılmaz?


A) Triazolam
B) Zoleplon
C) Ramalteon
D) Sekobarbital
E) Buspiron

88 – E
Hipnotik İlaçlar
• Benzodiazepinler: Triazolam / Lorazepam / Kuazepam / Temazepam
• Barbitüratlar: Sekobarbital
• Atipik benzodiazepinler: Zolpidem / Zopiklon / Eszopiklon / Zoleplon
• Melatonin reseptör agonisti: Ramelteon
• Diğerleri: Kloralhidrat

Buspiron
• 5-HT1A reseptörlerinin parsiyel agonistidir. Raphe kaynaklı serotonerjik sistemi baskılar.
• Anksiyolitik bir ilaçtır.
• Etkisi çok geç başlar.
• Sedasyon ve amnezi oluşturmaz.
• Tolerans ve bağımlılık gelişmez, yoksunluk krizine neden olmaz.
• Alkolün depresan etkisini artırmaz.
• Kas gevşetici ve antikonvülsan etkisi yoktur.
• Benzodiazepin yoksunluk krizi semptomlarını düzeltmez.

www.tusem.com.tr
46
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

89. Lokal anesteziklerin adrenalin içeren preparatı aşağıdaki durumların hangisinde kullanılmamalıdır?
A) Astımı olan hastalarda
B) Kan basıncı düşük olan hastalarda
C) Dolaşım yetmezlikli yaşlı hastaların uç organlarına
D) Cerrahi işlem uzun sürecek olan hastalarda
E) Kronik epilepsisi olan hastalarda

89 – C
Lokal Anestezik İlaçların Adrenalinle Kombine Kullanımı
Lokal anestezik ilaçların içerisine etkilerini uzatmak ve sistemik yan tesirlerini azaltmak için adrenalin veya vazop-
resin katılır. Dolaşım yetmezliği olan hastaların uç organlarına yapılacak lokal anestezide adrenalinsiz ilaçlar tercih edi-
lir. Kokain ve bupivakain gibi ilaçların içerisine adrenalin katmaya gerek yoktur.

Lokal Anestezik İlaçlar

Ester Yapılı Amid Yapılı


Örnek ilaçlar Prokain Lidokain
Kokain Prilokain
Tetrakain Mepivakain
Benzokain Bupivakain
Levobupivakain
Ropivakain
Etidokain
Artikain
Metabolizma Plazmada esteraz tarafından Karaciğerde CYP enzimleri tarafından
Etki gücü / Etki süresi Tetrakain hariç zayıf / Tetrakain Güçlü / Uzun
hariç kısa
Alerji Prokain en fazla olmak üzere sık Daha az alerji

90. Aşağıdakilerin hangisi labetolol, karvedilol ve nebivololü diğer beta blokörlerden ayıran özelliklerden biri-
dir?
A) Konjestif kalp yetmezliğinde sağ kalım süresini uzatmaları
B) İntrinsik sempatomimetik etkinlik göstermeleri
C) Arteriyollerde gevşeme yapmaları
D) Böbreklerden renin sentezini baskılamaları
E) Presistemik eliminasyona uğramamaları

90 – C

www.tusem.com.tr
47
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Beta Blokör İlaçların Önemli Özellikleri

Beta Blokör İlaç Önemli Özellik


Metoprolol / Atenolol / Bisoprolol / Nebivolol β1 reseptörleri selektif olarak bloke etme
Propranolol / Nadolol / Pindolol / Timolol β1 ve β2 reseptörleri bloke etme
Esmolol Plazmada kolinesteraz enzimleri tarafından metabolize
edildiği için en kısa yarılanma ömrüne sahip olma
Pindolol Parsiyel agonist özellik gösterme
Oral biyoyararlanımı en yüksek beta blokörlerden biri
olma
Periferik damar hastalığı veya bradikardisi olanlarda ter-
cih edilme
Labetolol / Karvedilol β1, β2 ve α1 reseptörleri bloke etme
Alfa reseptörleri bloke etmelerine bağlı direkt arteriyoler
gevşeme yapma (postural hipotansiyon)
Nebivolol Endotelden nitrik oksit sentezini artırdığı için damarlar-
da dilatasyon yapma
Atenolol / Nadolol Santral sinir sistemine geçmeme

91. Sinoatrial noddaki If sodyum kanallarını bloke ederek bradikardi yapan antianjinal ilaç aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Nikorandil
B) İvabradin
C) Levosimendan
D) Klevidipin
E) Adenozin

91 – B

Antianjinal İlaçlar ve Etki Mekanizmaları

Antianjinal İlaç Etki Mekanizması


Organik nitratlar Guanilat siklaz aktivasyonu
Metoprolol / Bisoprolol / Atenolol Kardiyak beta reseptörlerin bloke edilmesi
Verapamil / Felodipin L tipi kalsiyum kanallarının bloke edilmesi
İvabradin Sinoatrial nodda If sodyum kanallarının bloke edilmesi
Nikorandil Potaasyum kanallarının açılması ve nitrik oksit salgılan-
ması
Ranolazin Miyokartta yağ asit oksidasyonunun inhibe edilmesi

92. Aşağıdakilerin hangisi trombosit yüzeyinde bulunan ADP reseptörlerini bloke ederek antiagregan etki ya-
pan ilaçlardan biridir?
A) Warfarin
B) Klopidogrel
C) Heparin
D) Streptokinaz
E) Aminokaproik asit

www.tusem.com.tr
48
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

92 – B

Kanama ve Koagulasyon Bozukluklarında Kullanılan İlaçlar

İlaç Etki Mekanizması


Heparin Antitrombin III’ün etkinliğini artırma
Enoksiparin / Fraksiparin Aktive edilmiş faktör X inhibisyonu
Lepirudin / Desirudin / Bivaluidin / Argatroban Direkt trombin inhibisyonu
Danaparoid Aktive edilmiş faktör X inhibisyonu
Drotrekogin alfa Protein C inhibisyonu, antiinflamatuvar etki
Varfarin Epoksit redüktaz enzimini inhibe ederek K vitaminine
bağlı glutamat rezidülerinin gama karboksilasyonunun
inhibe edilmesi
Aspirin COX enziminin irreversibl inhibisyonu
Dazoksiben Tromboksan sentaz inhibisyonu
Dipiridamol Fosfodiesteraz ve adenozin re-uptake inhibisyonu
Tiklopidin / Klopidogrel Trombositlerde bulunan ve ADP’nin bağlandığı P2Y re-
septörlerinin inhibisyonu
Absiksimab / Eptifibatid / Tirofiban Trombositlerde bulunan glikoprotein IIb/IIIa reseptör in-
hibisyonu
Streptokinaz / Ürokinaz / Alteplaz / Anistreplaz / Plazminojen plazmin dönüşümünün aktive edilmesi ile
Reteplaz fibrinolitik etki
Aminokaproik asit /Traneksamik asit / Aprotinin Plazmin inhibisyonu ile fibrinolitik ilaçlara bağlı kanama
tedavisi

93. Aşağıdakilerden hangisi meme kanserinin tedavisinde kullanılan nonsteroidal yapılı aromataz inhibitörü
ilaçlardan biridir?
A) Fadrazol
B) Flutamid
C) Fulvestrant
D) Finasterid
E) Fludarabin

93 – A

Antiöstrojen Etkili İlaçlar ve Etki Mekanizmaları

Anti-östrojenik Mekanizma İlaçlar


Selektif östrojen reseptör modülatörü Tamoksifen / Raloksifen / Toremifen
Östrojen reseptörlerine parsiyel agonist etki Klomifen
Saf östrojen reseptör blokörü Fulvestrant
Aromotaz enzimini inhibe ederek östrojen sentezinin Anastrazol / Letrozol / Vorozol / Fadrazol /
azaltılması Formestan / Eksemestan
GnRH analoğu özelliği ile overlerde başlangıçta sti- Löprolid / Naferelin / Buserelin / Gonadorelin
mülasyon daha sonra inhibisyon yapanlar
GnRH antagonisti özelliği ile overlerde inhibisyon ya- Setroreliks / Ganireliks / Abereliks
panlar

www.tusem.com.tr
49
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

94. Aşağıdakilerin hangisi biguanid grubu oral antidiyabetik ilaçların etki mekanizmalarından biri değildir?
A) Karaciğer glukoz üretiminin baskılanması
B) Barsaklardan glukoz emiliminin yavaşlatılması
C) AMP ile aktive edilen protein kinaz enziminin uyarılması
D) Plazma glukagon düzeyinin azaltılması
E) ATP bağımlı potasyum kanallarının bloke edilmesi

94 – E
Biguanidlerin Etki Mekanizması
• Karaciğer ve böbrekte glukoz üretiminin baskılanması
• AMP ile aktive edilen protein kinaz enziminin uyarılması
• İnsülin reseptör duyarlılığının artırılması
• Barsaktan glukoz emiliminin yavaşlatılması
• Dokularda glikolizin uyarılması
• Plazma glukagon düzeyinin azaltılması

Metformin
• Plazma proteinlerine bağlanmaz.
• İnsan vücudunda metabolize olmaz.
• Böbrekler yoluyla atılır.
• Laktik asidin hepatik metabolizmasını bozar.

Metforminin Klinik Kullanımı


• Hipoglisemi yapmadan antihiperglisemik etkinlik gösterir.
• İnsülin, insülin sekresyonunu artıran ilaçlar ve glitazonlar ile kombine kullanılabilir.
• Kilo alımına neden olmadığı için obez hastalarda tercih edilir.
• Polikistik over sendromunda insülin direncini önlemek için kullanılır.
• Mikrovasküler ve makrovasküler hastalık insidansını azaltır.

95. Lokal kontrol olaylarını etkileyen aşağıdaki ilaçların hangisi etki mekanizması ile birlikte verilmemiştir?
A) İkatibat – Bradikinin reseptörlerinin bloke edilmesi
B) Aprepitant – Nörokinin reseptörlerinin bloke edilmesi
C) Siproheptadin – Histamin ve serotonin reseptörlerinin bloke edilmesi
D) Bosentan – Endotelin reseptörlerinin bloke edilmesi
E) Zileuton – Lökotrien reseptörlerinin bloke edilmesi

95 – E

www.tusem.com.tr
50
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Lokal Kontrol Olaylarını Etkileyen İlaçlar

İlaç Etki Mekanizması Kullanım Endikasyonu


Prometazin / Difenhidramin H1 reseptör blokörü Postoperatif emezis
Loratidin / Feksofenadin H1 reseptör blokörü Sedasyon istenmeyen durumlar-
da alerjik rinit
Sumatriptan / Naratriptan 5-HT1B/D reseptör agonisti Migren krizi
Metizerjit / Pizotifen 5-HT2A reseptörlerinin parsiyel ago- Migren ve cluster baş ağrısı pro-
nisti filaksisi
Buspiron 5-HT1A reseptörlerinin parsiyel ago- Sedasyon, bağımlılık, antikonvül-
nisti san ve kas gevşetici etki yapma-
dan anksiyolitik
Sisaprid / Tegaserod 5-HT4 reseptör aktivasyonu Gastroözefageal reflü, kronik ka-
bızlık ve irritabl kolon sendromu
Metoklopramid 5-HT4 reseptörlerini uyarır ve 5-HT3 Antiemetik prokinetik
ve D2 reseptörlerini bloke eder Diyabetik gastroparezi
Ondansetron / Granisetron / Tro- 5-HT3 reseptör blokörü Antineoplastik ilaçlara bağlı bu-
pisetron lantı ve kusmayı önlemek için
Pepstatin / Enalkiren Renin inhibitörü Hipertansiyon
Saralazin / Losartan / Telmisartan Anjiotensin reseptör blokörü Hipertansiyon
Bosentan / Tezosentan ETA ve ETB reseptör blokörü Pulmoner hipertansiyon
Aprotinin Kallikrein ve plazmin inhibitörü Trombolitik ilaçlara bağlı kanama
Aprepitant NK1 reseptör blokörü Antineoplastik ilaçlara bağlı bu-
lantı ve kusmayı önlemek için
Zileuton 5-LO inhibitörü Astım
Zafirlukast / Montelukast Lökotrien reseptör (sis-LT1) blokörü Egzersize ve aspirine bağlı astım
profilaksisi

96. Aşağıdaki ilaçların hangisi hem bronkodilatasyon yaparak, hem de diyafragmanın kasılma gücünü artıra-
rak kronik obstriktif akciğer hastalığının tedavisinde kullanılır?
A) Muskarinik reseptör blokörleri
B) Selektif β2 agonistler
C) Glukokortikoidler
D) Metilksantin türevleri
E) Mast hücre stabilizatörleri

96 – D
Metilksantinler, fosfodiesteraz enzimini ve adenozin reseptörlerini bloke ederek bronkodilatasyon, sarkoplazmik re-
tikulumdan kalsiyum salgısını artırarak diyafragma kasında kontraktilite artışı yaparlar.

Metilksantinlerin etki mekanizması


• Fosfodiesteraz IV enzimini ve adenozin reseptörlerini inhibe ederek (bronkodilatasyon)
• Histon deasetilasyonunun artırıp, prostaglandin sentezinin inhibe ederek (antiinflamatuvar etki)
• Sarkoplazmik retikulumdan kalsiyum salgısını artırarak (çizgili kaslarda kontraksiyon)
• Sempatik etkinliği artırarak (taşikardi ve aritmi)

www.tusem.com.tr
51
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

Metilksantinlerin (Teofilin ve Aminofilin) Etkileri


• Yüksek dozda konvülsiyon
• Bronkodilatasyon ve antiiflamatuvar etki
• Kalbin atım sayısında ve atım gücünde artma
• İn vitro preparatlarda çizgili kaslarda kontraksiyon
• Akciğerlerden antijen bağımlı histamin salgısında azalma
• Mide asit salgısında artma
• Zayıf diüretik etki

Teofilin
• Güvenlik indeksi dar olduğu için kan düzeyleri takip edilmelidir.
• Sigara içen kişilerde karaciğerdeki metabolizması artar.
• Biyotransformasyonu, yaş ve genetik faktörler tarafından değiştirilir.
• Yavaş salınan preparatları nokturnal bronkospazm tedavisinde daha etkilidir.
• İnhalasyonla kullanılmaz.
• Bronşlarda oluşturduğu gevşemeye tolerans gelişmez.

97. Aşağıdaki ilaçların hangisi dopamin ve muskarinik reseptörleri bloke etmeden antiemetik etki yapar ve
gastrik motiliteyi etkilemeden kolonik geçişi yavaşlatır?
A) Metoklopramid
B) Granisetron
C) Klorpromazin
D) Domperidon
E) Prometazin

97 – B
Antiemetik İlaçlar
Metoklopramid ve domperidon, D2 reseptörleri bloke ederek antiemetik, prokinetik etki yaparlar. Barsak hareket-
lerini artırmadan gastrik boşalmayı hızlandırırlar. Vagotomi sonrasında veya diyabetik gastroparezide prokinetik
etki için kullanılırlar. Domperidon, kan beyin bariyerini çok düşük oranda geçtiği için, santral sinir sistemi ile ilgili yan
tesir yapma olasılığı oldukça azdır.
Dronabinol ve nabilon, antiemetik etki için kullanılan kannabinoid (esrar) agonisti ilaçlardır. Kullanımları sırasında iş-
tah artışı, ortostatik hipotansiyon, konjuktival hiperemi ve halüsinasyon gibi yan tesirler görülebilir
Klorpromazin, trifluperazin ve prometazin gibi antipsikotik ilaçlar; dopamin ve muskarinik reseptörleri bloke ederek
antiemetik etki, histamin reseptörlerini bloke ederek sedasyon oluştururlar.
5-HT3 reseptör blokörü ilaçlar (ondansetron, granisetron, palanosetron ve dolasetron), dopamin ve muskarinik resep-
tör inhibisyonu yapmazlar, özefagus ve gastrik motiliteyi değiştirmeden, kolonik geçişi yavaşlatırlar.
Aprepitant, NK1 reseptörlerini bloke ederek antiemetik etki yapar. Serotonin, dopamin ve kortikosteroid reseptörleri-
ni etkilemez. İlaçların metabolizmasında en önemli role sahip CYP3A4 enzimlerini inhibe ederek; HIV proteaz inhibi-
törleri, makrolidler ve antineoplastik ilaçlar gibi birçok ilacın metabolizmasını azaltır.

98. Aşağıdaki azol grubu antifungal ilaçların hangisi zycomycosis ve mucormycosis tedavisinde diğerlerin-
den daha etkilidir?
A) Posakonazol
B) Itrakonazol
C) Vorikonazol
D) Ketokonazol
E) Flukonazol

98 – A

www.tusem.com.tr
52
TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI 2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT

Azol grubu antifungal ilaçlar, mantarlarda CYP enzimleri üzerinden ergosterol sentezini inhibe ederler.
Flukonazol, oral ve intravenöz şekilleri olan, beyin omurilik sıvısına yüksek oranda geçtiği için kriptokok menen-
jitinin tedavisinde kullanılan azol grubu ilaçtır. Mukokutanöz kandida tedavisinde en sık kullanılan ilaçtır. Böbrek-
ler tarafından elimine edilir.
Posakonazol, kullanıma yeni giren azol grubu ilaçtır. Zycomycosis ve mucormycosis tedavisinde kullanılan azol
grubu tek ilaçtır.

Antifungal İlaçların Etki Mekanizması

Antifungal İlaç Etki Mekanizması


Amfoterisin B / Nistatin Ergosterole bağlanarak membran geçirgenliğinin değiş-
tirilmesi
Flusitozin DNA ve RNA sentezinin inhibe edilmesi
Azoller CYP enzimleri üzerinden ergosterol sentezinin inhi-
be edilmesi
Ekinokandin (Kapsofungin / Mikafungin) Hücre duvarında glukan sentezinin inhibe edilmesi
Terbinafin Skualen epoksidaz enziminin inhibe edilmesi

99. Anti-HIV ilaçların genellikle ritonavirle kombine kullanılması, ritonavirin aşağıdaki özelliklerinden hangisi-
ne bağlıdır?
A) Virüsün konakçıya girişini engellemesine
B) İntegraz enzimini inhibe ederek viral replikasyonu önlemesine
C) CYP3A4 enzimini inhibe ederek anti-HIV ilaçların yıkımını azaltmasına
D) mRNA’dan DNA kopyalanmasını inhibe etmesine
E) CCR5 reseptörlerini inhibe ederek virüsün CD4 içine girişini engellemesine

99 – C
AIDS tedavisinde, revers transkriptaz inhibitörleri ile proteaz inhibitörleri genellikle birlikte kullanılırlar. Amaçlardan
biri iki farklı enzimin inhibe edilerek etkinliğin artırılması, diğeri ritonavir en fazla olmak üzere proteaz inhibitörlerinin
CYP3A4 enzimini inhibe etmeleri sonucu anti-HIV ilaçların yıkımının azalmasına bağlı etkilerinin artmasıdır.

Anti-HIV İlaçlar

Revers Transkriptaz Proteaz Füzyon İntegraz


İnhibitörleri İnhibitörleri İnhibitörleri İnhibitörleri
Abakavir Sakinavir Enfuvirtide Raltegravir
Delavirdin Ritonavir Maraviroc
Didanozin Nelfinavir
Efavirenz İndinavir
Zidovudin Atazanavir
Lamivudin Darunavir
Nevirapin Lopinavir
Etravirin
Tenofovir
Stavudin
Zalsitabin

www.tusem.com.tr
53
2011 - İLKBAHAR - 1 - TTBT TEMEL BİLİMLER - A KİTAPÇIĞI

100. Metisiline dirençli stafilokok aureus tedavisinde kullanılan lipoglikopeptit yapılı antibiyotik aşağıdakiler-
den hangisidir?
A) Fosfomisin
B) Dalbavansin
C) Linezolid
D) Streptogramin
E) Telitromisin

100 – B
Metisilin Dirençli Stafilokok Aureus Tedavisinde Kullanılan İlaçlar

Vankomisin
• Hücre duvarında peptidoglikan zincirini inhibe eder.
• Glikopeptit yapıdadır.
• Histamin salarak red neck (kırmızı boyun) yapar.
• Nefrotoksiktir.
• Teikoplanin de benzer özelliklere sahiptir.

Dalbavansin / Telavansin
• Lipoglikopeptit yapıda (dalbavansin, teikoplanin derivesi, telavansin, vankomisin derivesi) antibiyotiklerdir.
• Stafilokok enfeksiyonlarında kullanılırlar.

Daptomisin
• Lipopeptit yapılıdır.
• Etki spektrumu vankomisine benzer ek olarak vankomisine dirençli enterokok ve stafilakok infeksiyonlarında da et-
kilidir.
• Pulmoner surfaktan tarafından antagonize edildiği için, pnömoni tedavisinde kullanılmaz.

Streptograminler
• Dalfopristin %70, kinopristin %30 oranında kombine edilir.
• İntravenöz infüzyonla verilirler.
• Metisilin dirençli stafilokok ve vankomisin dirençli enterokok faecium tedavisinde kullanılırlar.
• Mikrozomal CYP3A4 enzimlerini inhibe ederler.

Linezolid
• 50S ribozomda 23S alt birime bağlanan protein sentez inhibitörüdür. 50S’e bağlanan diğer ilaçlarla çapraz direnç
göstermez.
• Oral alındığında biyoyararlanımı %100’dür, oral dozu ile intravenöz dozu aynıdır.
• MAO enzimini tersinir olarak inhibe eder.
• Kemik iliğini deprese eder.
• Metisilin dirençli stafilokok ve vankomisin dirençli enterokok enfeksiyonlarında kullanılır.
• Tüberküloz basiline karşı etkinlik gösterir.
• Mikrozomal enzimleri etkilemez.

www.tusem.com.tr
54

You might also like