Professional Documents
Culture Documents
Enis Karaarslan
enis.karaarslan@ege.edu.tr
Sırt çantalı bir gezgin (backpacker) olarak dünyayı gezmek ... Her ne kadar biz
Türk’lerin pek yaptığı birşey olmasa da aslında dünya çapında hiç de azımsanmayacak sayıda
kişinin yaptığı bir gezi türü. Ama nedense bu tür gezenler, kendi ülkelerini gezmektense farklı
coğrafyaları keşfetmeye çıkıyorlar. Oysa ki insan önce kendini, kendi memleketini tanımalı,
diye düşünüyorum. Üniversitedeyken, arkadaşlardan edindiğimiz çantalarla kamp yapmaya
gider veya otostopla Türkiye’nin daha çok batı kısımlarını gezerdik. Öğrencilik yıllarımdan
kalan bir hevesle gidip kendime büyük bir sırt çantası alıyorum. Haritada gideceğim yerleri
planlıyorum, Internetten o yerler hakkında bilgi toplayıp notlar alıyorum. Biraz acemilikten
olsa gerek çantamı hazırlamaya geç başlıyorum ve yanıma gereğinden fazla eşya alıyorum.
Otobüsün kalkmasına az bir süre kala, çantayı sırtıma aldığımda hatamı hissediyorum.
Hissetmemek mümkün değil çünkü çanta haddinden ağır. Gülmeye başlıyorum, kendi halime
gülüyorum. Düzenleyecek zamanım kalmadığı için bu ağırlıkla yola çıkıyorum.
Bütün Türkiye’de duble yol projelerinin aktif olduğunu şaşırarak izliyorum. Nereye
gitsem her yerede hummalı bir yol çalışması var. Birçok yerde yollar iki şerit ve geliş gidiş
yolları birbirinden ayrılmış. Yolların iyi olması ve otobüslerdeki servislerin kalitesi yabancı
arkadaşları olduğu kadar beni de şaşırtıyor.
Konaklamak için mümkün olduğunca hesaplı ama yine de idare edecek kadar temiz
yerler seçiyoruz. Sırt çantalı gezginler, dışardan bakanların bilinçaltları tarafından dağınık ve
kirli olarak algılanırlar. Oysa ki her kaldıkları yerlerde sıcak su bulunmasına özen
gösterdiklerine ve düzenli banyo yaptıklarına tanık oluyorum.
Bu arada hemen hemen her yerde (Göreme gibi turistik yerlerde bile) beş milyon
liraya da kalınabilecek makul yerler olduğunu da şaşırarak öğreniyorum (2004 fiyatı –
yaklaşık 3,5 $ civarı). Bu tür yerlere hostel deniyor ve bir odada genellikle dört kişi kalıyor.
Sonuçta geceyi geçirecek temiz bir yatak bekliyoruz (temiz görünmesi yeterli – çok derinden
incelememek lazım).
Kahvehanelerde çay ve simitle kahvaltımızı yapıyor, ahaliyle konuşma fırsatı
yakalıyoruz. Şehirde nerelerin ziyaret edilmeye değer olduğunu soruyoruz mesela. Her
kafadan ayrı sesler çıkıyor. Aslında çoğunun da gitmediği yerler anlattıkları. Güzel olduğu
söyleniyor, diyorlar. Amasya’da bir yaşlı amca “Oğul 70 yaşına geldim, ben daha çıkmadım
kaleye. Ne yapçan orda?” diyor. Hep beraber gülüyoruz, “Bence en kısa zamanda çıkmalısın.”
diyorum.
Enis Karaarslan
Ekim 2004