You are on page 1of 5

İstanbulda Müze, Müzede İstanbul

Gezi Notları, Temmuz 2006

Hangi İstanbul’u gezsem ki bu sefer?


Keşfedilecek o kadar çok yeri var ki şehr-i
İstanbul’un, seç gönlüm seç.

Bu sefer İstanbul’un tarihine bir gezi


yapmayı hedefliyorum. Bir hafta sürem
var. Gerçi öyle kesin hatları da yok bu
gezinin, zaman ve mekan bu gezinin
hatlarını çizecek.

Kurallarımız var tabii, bi kere cep telefonu


kapalı olacak, bilgisayar ve internet
kullanmak kesinlikle yasak, saat gün
boyunca kullanılmayacak. Müzeler ve
sokaklar keyfi çıkartıla çıkartıla gezilecek.
Mümkün olduğunca ara sokaklara
dalınacak, bol bol yürünecek. Osmanlı ve
Bizans tarihi öğrenilecek ve hissedilecek.

Tarih sadece gezilerek de öğrenilmez ki


canım. Mutlaka insanın ödevini çalışması
lazım. İlk durağım “Sahaflar Çarşısı”
oluyor ve Murat Belge’nin “İstanbul Gezi
Rehberi” kitabını alıyorum. Mekanların
tarihini öğrenmemde, ya da daha önceden
planlamadığım yerleri keşfetmemde
yardımcı olcak kitabımı da edinmiş
oluyorum.

Aslında bu gezi, „estetik“ peşinde, insanoğlunun biraz ölümsüzlük, biraz da güzelliğe


duyduğu değerler peşinde geçti. Öncelikle bazı yanlış bilgileri düzeltelim:
1. İstanbul’da adresler sora sora bulunur: Yanlış önerme tabii ki. İstanbul’da genellikle
şu tür bir cevap duymanız mümkündür “Biz karşı yakadan geliyoruz, biz de
yabancıyız”. Ya da size sahaflar çarşısının Eminönü’de olduğunu söyleyen bir
resepsiyonla da karşılaşabilirsiniz. Doğru önerme ise şudur; İstanbul ancak bir harita
ve rehber kitapla keşfedilebilir, tabii ki biraz da şansın yardımıyla.
2. Müzeler pazartesi günü dışında hergün açıktır: Bu önerme İstanbul için yanlıştır.
Çünkü bazı müzeler de pazartesi açıktır (Topkapı, Kariye ..vb), amma velakin doğal
olarak bu müzeler de başka günler kapalıdır (Topkapı salı günü, Kariye Perşembe
günü … vb). Şansınıza güvenin ama yine de gitmeden once aramanızı öneririm.
Lakin Edirnekapı’ya kadar gidip de Kariye müzesinin kapısından da dönmek de var.
Gerçi benim bu konuda şansım yaver gitti.
3. Müzeler dörde kadar açıktır: Özel müzeleri ve Topkapı gibi müzeleri daha geç
saatlere (altı-yedi) kadar gezmeniz de mümkün.

Öncelikle gezdiğim müzelere dair bazı yorumlarım olacak:


1. Topkapı: Bu müzeyi ikinci kez gezişim. Bu sefer telefon rehberlerini devreye
aldıklarını görünce hemen kiraladım. Müzeyi gezecekseniz mutlaka bu tür bir
rehberle gezmenizi tavsiye ederim.
2. Türk ve İslam Eserleri Müzesi: Sultanahmet’te ama nedense pek uğrak yeri değil.
Türk ve İslam medeniyetlerinin inanılmaz güzellikteki eserlerini görebilirsiniz. Dikili
taş ve Sultanahmet manzaralı kafeteryasında oturmak da cabası.
3. Arkeoloji Müzesi: İyi olduğunu tahmin ediyordum ama özellikle lahit salonunda bu
kadar güzel, hayranlık uyandırıcı kadar güzel eserler görmeyi beklemiyordum. Kısa
bir süreniz bile olsa, sadece lahitlerin bulunduğu salonu gezmek için bile
uğramalısınız. Aslında çekiğim resimler, bu güzelliklerin gerçeklerinin yanında çok
silik kalıyor.

Lahitlere bakarken, özellikle de “Ağlayan


kadınlar lahdi”nin önündeyken, Enis
Batur’un şiirinden bir dize takılır mı
dudağınıza ….

“...
bir gün gelecek herkes ölecek, ben de,
gördüğüm duyduğum bütün insanlar da
gidecek buradan: başkaları yaşasa bile
budur işte benim kıyametim: mermere
düşen yüzüm ağladıkça silinecek- hem
hepsiyim çünkü kadınların, hem hiçbiri.
duracaksam hatsız ve rengi büsbütün
atmış,duruyorsam dilsiz ve yankısız,
anlayın ki sıra büyük bir hızla gelecek,
kimse görmeyecek yüzümdeki son sözü.
bana bakıyorsunuz: o dem yok o dem”
Arkeoloji müzesini anlatmaya devam edersem başlı başına
sayfalar alır. Amacım size müzeleri tanıtmak değil, ufak
tadımlık bazı bilgiler vermek. Lakin ne haddimize, konunun
sadece hayranıyız.

Benim ilgimi çeken ve beni buraya çeken asıl neden,


“renklendirme” çalışmalarıydı. Bizim müzelerde gördüğümüz
mermer eserler beyaz renktedir. Araştırmalar göstermiş ki,
aslında onların birçoğu rengarenkmişler.

Bu gerçekten de çok ilginç değil mi?

4. Kariye Müzesi: Bizans zamanından


kalan inanılmaz güzellikteki mozaikleri
bulunduran müze. Mutlaka gezilmeli.
5. Büyük Saray Mozaikleri Müzesi: Adı
sizi yanıltmasın. Bizans’ın büyük
sarayının tabanındaki mozaikleri
inceleyebileceğiniz, küçük ama önemli
bir müze. Gerçi müzeyi bulmak için
biraz aramanız gerekebilir.

6. İstanbul Modern: Biraz da sanat. Gerek kendi kolleksiyonu, gerekse değişken


sergileriyle bir sanat tapınağı. http://www.istanbulmodern.org/
Ben müzeyi gezdiğimde, Türk resminin sürüveninin
izlenebileceği kalıcı sergi “Kesişen Zamanlar”, fotoğraf
sanatına dair ilginç bir sergi olan François-Marie
Banier'nin "Gerçek Öyküler"i, Fahrelnissa ile Nejad -
Gökkuşağında İki Kuşak sergileri vardı. Aslında
kütüphanesine dalmak da çok hoş olabilirdi. Özellikle
kütüphane yanındaki holde, kitapların iplerde asılarak
sarkıtıldığı tavan ile çok hoş bir ortam yaratılmış.
7. Sabancı Müzesi: Picasso’ya gittikten sonra Rodin’i kaçıramazdım. Heykel sanatı ve
sanatçı hakkında bilgilendim.
Rodin’in “çalışma” üzerine yaşam
felsefesi,
antik Yunan eserlerine düşkünlüğü,
eserlerinin “tamamlamayı”
(parçalanmış figür) bir üslup olarak
görmesi,
görünüm olarak tamamlanmamış
eserlerin çarpıcılığı,
Yapıtlarını bölüp çoğaltması (montaj
ve yerleştirmenin öncülerinden
olması)

Sabancı köşkünün ve hat kolleksiyonunun da muhteşem eserlerle dolu olduğunu da


belirtmek isterim. http://muze.sabanciuniv.edu/

8. Depo Müze: İlginç bir müze. Sarayların deposunu gezebiliyorsunuz, yani yerlerinde
sergilenemeyen eserlerden seçki bir sergiyi ve geriye kalan eserlerin nasıl
korunduğunu görebiliyorsunuz. Medayaya yansıyan o hoş olmayan görüntülerden
sonra bu düzenlenme yapılmış ve daha yeni açılmış.
9. Dolmabahçe Sarayı: Her ne kadar bu gezimde ziyaret etmediysem de, daha önceki
ziyaretlerimde beni kendisine hayran bırakmıştı. Bu saray Osmanlı’nın son dönemine
işaret eder ve Osmanlı dışında herşeydir, yani Fransız, İtalyan … vs.
10. Ayasofya: Hep onunla yarışılmış. Mimar Sinan’ın her camisini onunla kıyasladığı
muhteşem eser. Defalarca gezilmeyi hak ediyor. Özellikle hem Bizans, hem de İslam
süslemelerini birlikte taşıması ona ayrı bir güzellik katıyor.
11. Sultanhamet, Dikili Taş: Özetle Sultanahmet bölgesi. Eskiden buradaki bizans
sarayını, yanındaki arena’yı, Dikilitaş ve sonra devam eden Direkler Arası’nı hayal
edebilirsiniz.
12. Pera Müzesi: Pera Palas’a yakın bu müzede çok güzel kolleksiyonlar ve sanat
sergileri bulunmakta. Ağustos ayındaki ziyaretiminde uğrayabildim.
13. Yıldız Sarayı: O yokuşu tırmanmama rağmen yine de zamanında yetişemedim.
Dışarıdan bi bakma şansım oldu. Bir dahaki sefere inşallah.
Camiler …
İstanbul en çok da camileriyle
asıl silüetini oluşturuyor. Mimar
Sinan’ın birçok eserini barındıran
bu şehir, ustanın her yerin
koşullarına göre yaptığı binbir
icatla dolu muhteşem eserlerini
içeriyor. Süleymaniye en çok
merak ettiğim eseriydi. Diğer
camilere oranla daha sade olsa da,
koca Süleyman’a da yakışan bir
muhteşem eser olmuş. İstanbul’a
hakim bir tepeden selamlıyor
şehri. Yahya Kemal’den “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri eşliğinde bu muhteşem
yapıyı selamlıyoruz.

İzin verirlerse, Süleymaniye yanındaki botanik bahçesinde de zaman geçirmeniz tavsiye


edilir. Şehirde mimar Sinan’ın birçok eserini göreceksiniz, her birinin birbirinden farklı
mimarilerde olması da ayrı bir güzellik olsa gerek.

Yazın tam zamanı adalara gitmenin.


Büyükada’ya gidilir de faytona binilmez
mi? Aya Yorgi Kilisesi’ne çıkılmaz mı?

E aslında bu kadar da değil, İstanbul’a


gidilir de şunlar yapılmaz mı – olmazsa
olmazlarım:
• Galata köprüsünde yürümek
• Balık ekmek yemek
• Taksim – İstiklal Caddesi
• Boğaz kenarında yürümek (Emirgan-
Bebek)
• Haydarpaşa/Sirkeci Garlarında zaman
geçirmek
• Vapurla boğazı geçmek ve İstanbul’u
seyretmek
• Bol bol fotoğraf çekmek

İstanbul bir masaldır, evet İstanbul bir masaldır.

Enis Karaarslan
Temmuz 2006

You might also like