Professional Documents
Culture Documents
Godosh uzunca bir süre etrafa bakınmış durmuş. Koca koca sandalyelerin ve
boydan boya aynaların, bu ufak odaya ilginç bir hava kattığını düşünmüş. Adam,
eliyle sandalyeyi göstererek, biraz da alay edercesine sormuş, "Buyur dayı, saç,
sakal hangisi?"
Kalın cübbesine sarılarak dar sokakta yürümeye başlamış. Taa ki koca göbekli,
uzun boylu, saçı sakalı birbirine karışmış bir adama çarpana dek. Gözü dönmüş
bir şekilde adama bağıran büyücü, büyü yapmak için asasını kaldırdığında adamın
sert yumruğu ile karşılaşmış. Afallamış bir şekilde yerde yatan Godosh, adamın
konuştuğunu duyabiliyormuş: "Bizim babalığı gördün mü, çetin çeviz çıktı."
Diyormuş yanındakine. Büyücünün ise bu olaydan tek anlayabildiği bu kelimeleri
izleyen kahkalarmış. Zaten buda onun için yeterliymiş. Şişman adam yaklaşmış ve
"Kalk!" diye bağırmış. Cevap, masum bir bakışmış. Adam yine konuşmuş: "Hiç bu
ayaklara yatma babalık, bu benim için ilk değil!" Yine aynı cevap. "Eeee, sıktın
ama kaldırın şu adamı." Godosh temasdan kaçınmış fakat kurtulamayacağını da
biliyormuş. Adam yine konuşmuş: "Şimdi kılığın, kıyafetin gösteriyor ki, zengin
züppelerdensin, çıkar cüzdanıda görelim manileri..." Büyücü konuşmuyormuş.
Sadece adamın gözlerinin içine bakmakla yetiniyormuş. Adam tekrar başlamış:
"Madem sen vermeyeceksin, biz de..." “Đşte!” diye bağırmış büyücü.Aynı anda
şişman olan adamın da anlamadığı bir dilde bu sözü mırıldandığını hatırlamış.
Đşe yarıyormuş, büyücünün doğum hakkı olan bu yeteneği bu dünyada da işe
yarıyormuş: Gözlere bakarak kontrolü ele geçirme. Bu yeteneğini kendi dünyasında
pek kullanmazmış. Çünkü çevresindekilerin neredeyse hepsi bu saldırıya karşı
dirençliymiş. Fakat görünen o ki,bu dünyada işe yarıyormuş. Büyücü tekrar
konuşmuş, aynı anda adam da: "Şimdi gidiyoruz. Bu adamı burda bırakacağız ve bir
daha da dokunmayacağız, anlaşıldı mı?" Godosh yanındaki adamların temaslarının
gevşediğini hissedebiliyormuş. Tekrar konuşmuş: "Şimdi gidiyoruz. Ama önce bu
adamın burda gitmesine izin vereceğiz. Şimdi hadi git!" Büyücü şimdi tamamen
serbest kalmış. Hızlı yürümeye başlamış. Sokaktan dönünce kontrolü bırakmış.
Adam kendine dönmüş. Büyücü yürürken arkasındaki bağırışları duyabiliyormuş...
(...)
Devasa araç kah hızlı kah yavaş, kah düzgün kah sallantılı ilerlemiş
Godosh'un hayranlıkla izlediği yollarda. Gecenin kararttığı binalar gözüne
şeytani gelse, yüreğine korku salsa da, heyecanla izlemiş etrafı. Bir müddet
sonra da başlamış kara kara düşünmeye. Ama heyhat, boşa koysa dolmuyor, doluya
koysa almıyormuş, işin içinden bir türlü çıkamıyormuş. Farkında olmadan kendi
kendine fısldayarak konuşmaya başlamış, "Belki de gelecekteyimdir,ya da belki
başka bir boyut yada belki hepsi rüyadır. Yok yok böyle rüya olmaz,hele benim
gibi bir büyücü böyle bir rüya görür mü hiç? Evet evet bu olsa olsa Karanlıklar
Tanrısı Dolar'ın bana kurduğu bir tuzak, bundan eminim..." diye kendi kendine
fısıldaşıp mırıldanırken, kulağının dibinde yaşlı bir kadının sesi çınlamış, "Ah
beyefendi ah! Siz de mi dolar'dan mağdur oldunuz? Herkes Dolar'ın yükselmesinden
perişan oldu, biz de geçen komşudan almıştık bi 1000 do..." Kadın dertli dertli
konuşurken bir de ne görsün? Godosh, faltaşı gibi gözlerle fırlamasın mı
yerinden? Sadece fırlasa iyi, o heyecanla öyle bir bağarmış ki, "Neeeee? Dolar
yükseldi mi?" diye şöför bile frene basmış, birisinin canını alıyorlar diye. Ama
Godosh'un yolcuların gözlerindeki şaşkınlığa bakacak hali yokmuş elbet. O
bağırarak devam etmiş sözlerine, "Biliyordum... biliyordum... O Karanlıklar
Efendisi'nin yerin altındaki iğrenç evinden yükselip, bizi yok etmeye geleceğini
biliyordum." Sesi acıklı ve korkuluymuş, kötü rüya görüp, çığlık çığlığa uyanan
çocuk misali tir tir titriyormuş korkudan
Stüdyonun cam kapısını nerdeyse devirerek içeri giren iki mavili adam
ceplerinden garip siyah şeyler çıkarmış ve Godosh'a doğrultmuşlar. "Manyak mısın
be!Adalet adına teslim ol!!" "Hadi ordan aptal!Artık gücüm yerine
geldi!!!Kaçıyorum bu iğrenç yerden!!"demiş Godosh ve kendisini evine götürecek
büyülü sözlere başlamış...
"DAN!"
Büyü sözleri acı bir çığlıkla kesilmiş, mermi bula bula Godosh’un kaba etini
bulmuş ve büyücünün yere yuvarlanmasına neden olmuş. Ani gelen bu acı, büyü ve
yorgunluğun verdiği ağırlığı kaldıramamış büyücümüz ve bayılıvermiş oracıkta.
Kız tam çıkarken, dışarıda kapının önünde ona ateş eden adamlara benzeyen
birini görmüş, adam horul horul uyuyormuş, o kadar ki gürültüsü odadan
rahatlıkla duyuluyormuş. Godosh bir büyücü olarak buradan bir büyüyle
çıkabilirmiş ama yarası hala acıyormuş ve bu dünyadan çıkabilmek için güce
ihtiyacı varmış. Zaten böyle avanak bir gardiyanı varken büyüye niye ihtiyaç
duyacakmış ki. Hemen kapıya yönelmiş ve etrafı kontrol etmiş, kimselerin
olmadığını görünce fırlamış dışarı. Merdivenlerden elinden geldiği, acısının
elverdiği hızla inmiş ve sonunda çıkış kapısına ulaşmış ama tam o sırada
yakalanmış büyücü. Kapı bekçisi bir şeyler diyormuş ama, büyüden başka çaresi
kalmadığını anlayan büyücü hemen başlamış büyüsüne ve bitirdiğinde, kapı bekçisi
uyumaya başlamış. Kendiyle gurur duyan bir edayla çıkmış dışarı.
Tam o sırada Godosh için sıra dışı bizler için çok normal bir olay olmuş,
yüzüne bir damla su damlamış, sonra bir tane daha ve bir tane daha. Yağmur...
yağmur yağmaya başlamış. Godosh birden dona kalmış. Bu, onun için mucizeden daha
büyük bir olaymış. Havadan damlayan su taneciklerini, hayranlıkla ve hayretle
seyre dalmış, serin sular yüzünden akıyormuş, “Bu ne büyük bir an...” diye
düşünmüş, “Belki de ölüyorumdur.” ama hayır ölmüyormuş elbet ve oda bunun
farkındaymış. Godosh, o çok değerli, üstünden çıkarmaya korktuğu cüppesini,
çıkarmış aceleyle. Damlacıkların Đnce iç elbiselerine çarpmasına, üşümesine göz
yummuş. Titriyormuş ama soğuktan değil, böyle bir anı yaşamanın verdiği
heyecanla titriyormuş. Ama olanlar bu kadarla kalmamış, heyecanını ikiye
katlayacak başka bir şey görmüş. Tam yağmur yavaş yavaş dinerken, gökyüzünde
ışıklar gözükmüş, rengarenk, bambaşka ışıklar, öyle kendi büyülerindeki yalancı
ışıklar gibi değilmiş. Tüm gökyüzünü kaplayan bir gösteriymiş sanki. Adeta aşık
olmuş yağmura ve gökkuşağına Godosh, zamanını bilemediği uzun bir zaman orada
öylece seyretmiş olanları. Sonra aklı başına geldiğinde kapıya bakmış, artık
gitmek için o kadar da can atmıyormuş. Đki dünya arasında kalan bir zavallıymış
bir yanda kendi dünyası, kendi toprakları, diğer yanda inanılmaz hisler yaşatan
bir dünya. Godosh cüppesini almış ve yavaşça giymiş. Seçimini yapmak için sadece
birkaç saniye düşünmüş ve kendini hiç bilmediği bir dünyanın, mucizelerle dolu
bir dünyanın kucağına bırakıvermiş. Kapı arkasından kapanırken ardına bile
bakmadan sakince uzaklaşmış, keşfedilmeyi bekleyen mucizeleri bulmaya.
Đşte bu, Mahzun Büyücünün öyküsüdür. Eğer bir gün yağmurun altında, gökyüzünü
hayranlıkla seyre dalmış, garip giyimli birisini görürseniz. Bilin ki, O
Godosh’tur.
Mahzen ürünüdür.
Board.to/mahzen