You are on page 1of 4

Kitap Tanıtım

Kitap Adı: Yavuz Sultan Selim

Yazarı: Prof. Dr. Feridun M. Emecen

Baskı yeri yılı: İstanbul, I. ve II. Baskı Ekim 2010

Editör: Salih Gülen

Yayınevi: Yitik Hazine Yayınları

KAYIP KİTABININ PEŞİNE DÜŞEN BİR PADİŞAH: YAVUZ

Yavuz Sultan Selim kısa saltanatına rağmen kazandığı başarılarla Osmanlı tarihinde özel bir yere
sahip. Daha döneminde hayatı menkıbelere konu olmuş. Hakkında geniş bir literatür oluşmuş. Ama
bunların çoğu popüler vurguları yüksek kitaplar. Prof. Feridun Emecen akademik disiplini elden
bırakmadan devrinin kaynaklarından hareketle Yavuz'un biyografisini kaleme aldı. Biz de Alevilik
meselesi ile son dönemde sıkça gündeme gelen Yavuz'u, Prof. Emecen'in Yavuz Sultan Selim kitabı
vesilesiyle konuştuk.
Yavuz kitabın arka kapağında denildiği gibi "Osmanlı'nın en meşhur, aynı zamanda en meçhul
padişahı" mıydı?

Evet öyle söylenebilir. Yavuz Sultan Selim hayatı menkıbeler içerisinde yoğrulmuş ve o çerçevede
anlatılan bir padişah. Hakkında ciddi bir bilgi kirliliği söz konusu. Bu bilgi kirliliğinden Yavuz'u
ayıklamak lazım. O bakımdan meçhul... Bir taraftan da hakkında pek çok neşriyat yapılmış. Akademik
tarihçiliğin dışında amatörce yazılmış hamasi duygularla kaleme alınmış kitaplar var. Meçhul ve
meşhur lafzı oradan geliyor.

Son bir yıl içerisinde Yavuz hakkında yazılmış kitaplarda artış dikkat çekiyor. Bunun sebebi ne sizce?

Yavuz, popüler oldu. İskender Pala'nın romanı çıktı, yine birkaç kitap daha yayımlandı. Aslında Yavuz'a
bu anlamda ilgi yeni değil. Daha önce de vardı. Fakat son zamanlarda Alevilik meselesi sebebiyle o
döneme bir yoğunlaşma oldu. Romanla benim kitabın aynı günlerde yayımlanması mutlu bir tesadüf.
Ben çok önceden başladım. 5-6 yıldır çalışıyordum.

Ama yine de sanki Yavuz gölgede kalmış bir padişahtı. İkinci Abdülhamid'le ilgili bir yıl içinde
onlarca eser çıktı mesela.

Bizim farkında olmadığımız ciddi bir literatür var. Yavuz devamlı yazıldı. Mesela Fatih sadece fetihle
beraber gündeme gelirken Yavuz Sultan Selim, Türkiye'nin bugün konuştuğu sosyal meselelerin
tarihsel kaynağı olması bakımından hem de Arap dünyası ile ilişkiler ve hilafet sebebiyle hep
konuşuldu, yazıldı.

Toplumdaki Yavuz algısını efsaneler, menkıbeler mi şekillendirmiş?

İnsanların zihinlerinde menkıbelere konu olan bir Yavuz var. Bu menkıbeler arasından gerçeği süzmek
önemli. Kitapta yapmaya çalıştığım bu. Yavuz döneminin resmi kaynaklarını, arşiv belgelerini, yabancı
kaynakları tarayarak bir portre ortaya koydum. Bu arada 'Yavuz Sultan Selim nasıl bir menakıbeye
konu oldu? Bunlar nelerdir?' onları da ihmal etmedim. Bunları kitapta gösterdim, bazen tenkide tabi
tuttum.

Yavuz Sultan Selim'i daha çok zaferleri ile tanıyoruz. Özel hayatı hakkında bilgi yok mu?

Harem hayatı ve çocuklarıyla ilişkileri konusunda detaylı bilgi yok. Sekiz yıllık saltanat çok kısa bir
dönem... Yavuz dışındaki padişahlar hakkında bu bilgiler çoktur. Bilgilerin çoğu Venedik kaynaklı.
Saray içerisinde ne oldu ne bitti, nasıl bir hayat var iyi haber alıyor Venedik kaynakları.

Kaynaklarda Yavuz'un "Ben Allah'ın emirlerini yerine getirmek, zülum görenlere yardım etmek için
zırh giydim, kılıç kuşandım" dediği söyleniyor. Bu inanç diğer padişahlarda da var mı?

Genel bir anlayışı yansıtıyor bu ibare. Yavuz'a has bir şey değil şüphesiz. Şah İsmail'e göndermiş
olduğu mektupta geçiyor. İslam düşüncesine sahip bir sultan kendisi gibi olan bir hükümdara karşı
seferin meşruiyetini ortaya koymak için birtakım unsurları ortaya sürmesi lazım.

Yavuz samimi mi peki?

Yavuz'da güçlü dini vurgular var ve samimi. Türbeleri ziyaret ediyor, onların tamirini yaptırıyor.
İstanbul'dan çıkarken mutlaka babasının ve dedesi Fatih'in türbesini ziyaret ediyor. Bu Yavuz'la
birlikte gelenek oluyor.
Yine Yavuz döneminde hilafet Osmanlılara geçiyor. Halife sıfatını kullanıyor mu Yavuz?

Kullanmıyor. Mısır'dan halifeyi getirtiyor İstanbul'a. Halifenin kendi yanında olması İstanbul'un bir
hilafet merkezi olduğunu göstermek amaçlı. Hilafetin merkezi Kahire değil de İstanbul'dur demeye
getiriyor. Ayrıca Yavuz "Harameynin hadimi" yani hizmetçisi sıfatıyla kendini anıyor. "Biz bu
mukaddes yerlerin sahibi değiliz hizmetçisiyiz, hakimi değiliz hadimiyiz." diyor. Anlayış bu. Hilafet
vurgusu Kanuni döneminde ortaya çıktı. 18. yüzyılda siyasi meselelerle beraber doruk noktasına
ulaştı.

İslam dünyasından bakış nasıl Yavuz'a?

Mısır ve Kahire yani eski Memlüklüler buna karşı. Mekke-Medine uleması, Şam ve Halep'teki ulema
arasında müspet bir bakış var. Çünkü o sırada önemli bir tehdit sözkonusu. Portekizliler Kızıldeniz'e
girmişler ve mukaddes yerleri tehdit ediyorlar. Osmanlılar olmasaydı bu bölgelerin Hıristiyan tehdidi
ile çok ciddi anlamda karşı karşıya kalacağı açıktı.

Kutsal emanetlerin bir kısmı o dönemde mi getirildi?

Yavuz Sultan Selim zamanında 500-600 kadar Mısırlı, ulema va sanatkarla beraber bazı kutsal
emanetlerin getirildiğine dair bilgiler var.

Yavuz'un sert bir imajı var. Mizacı mı böyle?

Yavuz Sultan Selim zaman zaman sertliğe başvuruyor. Yanındaki adamların kendisine ayak
uydurmasını istiyor. Gerçek anlamda tek adam Yavuz. Yalnız kalıyor fikirlerinde. Çoğu defa divanda
vezirlerle tartışıyor, bazen onları kovuyor, bazen küsüp divana gelmediği oluyor. Kendi zihnindeki
düşünceleri gerçekleştirmek için acelesi var. Bu düşüncenin karşısına çıkanları bertaraf ediyor. Çoğu
şiddet uygulamaları seferler sırasında askerin şevkini kıran kimseler içindir. Devlet görevlileri halka
zulmediyor. Hazineden para çalanlar var. Bunlara tahammülü yok.

Sanırım bu sert ve acımasız Yavuz imajında 40 bin Alevi'yi kestiği söylentisi var.

Bu konuda doğruların anlaşılması gerekiyor. 40 bin rakamı abartılı. Bir kere o dönemde şehirlerinin
nüfusu 3-5 bin. Böyle bir şeyin kısa sürede yapılmasına imkanı yok. Çünkü geniş bir bölge var. Bölgeyi
tarayıp 40 bin kişiyi tespit edecek, sonra katledeceksiniz. Olabilecek iş değil.

Peki bu 40 bin rakamı nereden çıktı?

Bu rakamı biz hacim olarak anlamalıyız. Pek çok kimse anlamında bu rakam kullanılıyor. Gerçek rakam
bu değil. Kaynaklara dönersek şöyle bir durum var: Bu bilgi İdris-i Bitlisi'nin Selim Şahname isimli
eserinde ortaya çıktı. İdris-i Bitlisi insanların tespit edilip emirle kırk bin kişinin ortadan kaldırıldığını
söylüyor. Bununla ilgili başka kaynak yok. Eğer tahrir yapıldı, isimler tespit edildi ise bunların arşiv
defterlerinde olması gerekiyor. Bu bilgiler yok. Elimizde bir defter var. Bu defter Amasya, Çorum,
Sivas bölgesini kapsıyor. Burada Şah İsmail'e destek veren tımarlı sipahilerle Şehzade Ahmet'e destek
verenlerin isimler var. Bunlar da 70 kişi.

Bugüne nasıl geliyor bu yanlış bilgi?


İdris-i Bitlisi'nin kullandığı bu bilgi sonraki tarihçiler tarafından herhangi bir tenkide tabi tutulmaksızın
kullanıldı. Burada tarihçinin görevi kaynakların tenkidini yapmak, başka kaynaklarla mukayese
etmektir.

Osmanlı'da Alevilere bir baskı var mı?

Bir isyan hareketi olmadıkça Alevilere sistemematik bir baskı söz konusu değil. Baskı olsaydı
Anadolu'da bugün Alevi zümrelerinin olmaması gerekirdi. Yalnız Alevi toplumu içe kapandı. Varlığını
öyle korudu. Bu süreçte her iki taraf da yanlış fikirlerle beslenerek bugüne kadar geldi. Bu meselenin
çözülmesi lazım. Yanlış bilgiye dayalı bir husumetin olmaması gerekiyor. Bu husumetin tarihe dayalı
olarak temellendirilmesini doğru bulmuyorum.

Yavuz'u küpeli gösteren bir portre var. Bu da çok tartışıldı. İşin aslı nedir?

1530'larda Batı'da yapılmış olan madalyonun üzerinde baskı portre var. Orada kulağı küpeli bir şahıs
var. Bu küpeli portre tamamen Avrupalı muhayyilesinden çıkma bir portre. Daha sonra bu resimlere
de yansıdı. Ama buradaki resmin Yavuz'la ilgisi yok. Bence Şah İsmail'le de alakası yok. Her ikisinin de
dönemlerinde yapılmış minyatürleri elimizde.

Yavuz örnek alınan bir padişah mıydı?

Sekiz yıllık dönem içinde büyük işler yaptığı için örnek alındı. Tarihçiler de büyük ilgi gösterdi Yavuz'a.
Fatih ve Kanuni ile birlikte ismi hep anılan bir padişah Yavuz.

İyi bir şair olduğunu biliyoruz. Çok okuyan bir padişah mıydı?

Çok okuyan bir padişah. Kaynaklarda onun kitap merakı hep vurgulanıyor. Kahire'ye gittiği zaman
kitapları tercüme ettirip okuyor. Yine Mısır seferinde kaybolan bir kitap var, onun peşine düşüyor.
Kitabın bulunması için emir yayınlıyor. Osmanlı padişahları içinde kitap merakı ile öne çıkan
padişahlardan.

Osmanlı tarihi daha çok ilgi görüyor bugün. Neye bağlıyorsunuz bunu?

Bu ilgi yeni değil. 1950'lilerde var. Birçok tarih dergisi çıkıyor o döndemde. Bunlar çok satan dergiler.
Aslında tarihe karşı halkın ilgisi hiç kesilmedi. Zaman zaman azaldı. Devletin politikasındaki farklılaşma
bugün Osmanlı'ya ilgiyi artırdı. Dünyada da Osmanlı tarihine ilgide artış var. Osmanlı tarihi özellikle
Avrupa tarihine eklemlenen bir tarih. Avrupa tarihi Osmanlı olmadan anlaşılamaz. Bunun farkına
varıldığı için ciddi çalışmalar yapılıyor. m.tokay@zaman.com.tr

TV programları tarihe ilgiyi artırdı fakat...

Televizyondaki tarih programları, gazetelerdeki tarih sayfaları için ne düşünüyorsunuz?

Popüler televizyon programlarının tarihe ilgiyi artırdığı şüphesiz. Her ne kadar pek çoğu meslekten
olmasa da gazetelerde yazıyor, televizyonlarda program yapıyorlar, bu nedenle tenkit etmek
istemem. Yalnız halkın ciddi çalışmalar okuması gerekiyor.

Ciddi çalışmalar derken?

Akademisyenlerin çalışmalarına bakılması gerekiyor. Sabırla okumak gerekiyor.

You might also like