You are on page 1of 7

Bong Han Kim’in Sanal Teorisi

Akupunktur ve Biyoloji’de Biyon Benzeri Mekanizmalar


Dong Chul Kong* ve Hyun-Won Kim*

Akupunktur doğu tıbbına özgü temsili bir terapidir ve ilkesi meridyen kuramına dayanmaktadır. Meridyen
terimiyle yaşam enerjisini (chi, qui veya orgon) taşıyan enerji aktarımında görevli hatlar kastedilmektedir
ve bu hatlar akupunktur noktaları boyunca yayılmaktadırlar. Bu akupunktur noktaları uyarılarak
insandaki biyo-enerji alanları etkilenebilip ve bedenin dengeli durumu onarılabilmektedir. Ancak iki bin
yıllık tarihine ve sayısız ampirik delile rağmen, sözüm-ona sağlam bilimselsel kanıtların eksikliği
nedeniyle hala bir tür batıl inanç olarak göz önüne alınmaktadır. Ancak yakın bir zamanda, Amerika’daki
Ulusal Sağlık Enstitüleri akupunktur noktalarının gerçekten var olduğuna dair kanıtlar bildirmişlerdir.
Birçok doğu insanına göre ele alınan bu işlem yalnız geleneksel bir akupunktur tedavisinden ibaret
olmamakla birlikte, hayatın bir parçası olan “chi”yi de kapsamaktadır, bu sevindiricidir.
1960’ların ortalarında Bong Han Kim adında Pyongyang Tıp Okulu’da profesörlük yapan Kuzey Koreli
bir bilgin yaşamaktadır. Kim, yalnızca akupuktur noktalarının anatomik varlıklarını göstermekle kalmaz,
bunun yanında Sanal (Kore’de “canlı yumurtalar” anlamına gelen) adını verdiği birtakım partiküllerin
akışını sağladığı somut yumuşak bir meridyen sisteminin varlığını da açıklar. 1961’den 1965’e kadar
beş adet rapor yayımlar. Bunlar: “Kyungrak Sisteminin Bulunuşu” (1961), “Kyungrak Sistemi Üzerine” (
1963), “Kyungrak Teorisi” (1965), “Sanal Teorisi” (1965) ve son raporu ise “Kan Hücrelerinin Sanal
Kökeni”dir. Onun beş raporundan her birisi onun döneminde ve hatta günümüzde dahi devrimsel bir
niteliğe sahiptir. Bir Kuzey Koreli mülteci bana onun 1967’de öldüğünü söyledi.
Profesör Kim’in bütün raporları Kore’de yayınlanmış ve yalnızca Kuzey Kore Dergisi’nde yer almıştır.
Ancak onun “Kyungrak Sistemi Üzerine” adındaki ikinci raporu Japonca’ya da çevrilmiştir. Araştırmaları
ne yazık ki yaşadığımız çok yakın bir döneme dek Kuzey Kore’de yayımlanamamıştır. Gerek Güney
gerekse Kuzey Kore’de Kore Savaşı’nın (1950–1953) ardından bir baskı dönemi yaşanmıştır, bu
koşullarda Kuzey Kore okullarında araştırma çalışması yapmak kolay olmamıştır. Bundan dolayı orijinal
yayınlar çıkartmak oldukça zor olmuştur. Kore’de ki bu durum bir daha düzelmemiştir. Bundan dolayı
Profesör Bong Han Kim politik nedenlerden dolayı üniversitedeki işinden atılmış ve hatta Kuzey Kore’de
dahi araştırmaları kimse tarafından sürdürülmemiştir. Japon okullarında 1965’den bu yana Kyungrak
sistemi üzerine girişilen yalnızca bir araştırma, Profesör Bong Han Kim’in buluşunu tam olarak
doğrulamıştır. Maalesef ki Kyungrak sistem bugünkü bilim ve tıbbın bakış açısından bir hurafe olarak
karşılanmaktadır. Bunun dışındaki bir diğer engel daha mevcuttur, buysa hatta doğulu doktorların
kendilerinin dahi meridyen araştırmalarını bilimsel olarak araştırılana dek mistisizm dünyasına tıkmak
istemeleridir.
Bu raporun diğer bir yazarı olan Dong Chul Kong, Ulusal Seoul Üniversitesi’de elektrik mühendisliği
konusunda bir uzmandır ve bağımsız bir yazar olarak da çalışmaktadır. Onun temel odak noktası
alternatif bilim olmuştur. Kong, Richard Gerber tarafından yazılmış Titreşim Tıbbı isimli bir kitabı
okurken, Profesör Bong Han Kim meridyen betimlemesini bulduğunu anlamasıyla sevinerek irkilir. Özet
bir betimleme olmasına rağmen, Dong Chul Kong, Kim’in teorisine şaşırır, çünkü bu ona göre yeni bir
terimdir. Bilimsel araştırmalar başlar. Güney ve Kuzey Kore arasındaki ilişkilerden kaynaklanan baskı
döneminde böyle bir iş kolay değildir. Dong Chul Kong, Profesör Kim’in Kuzey Kore ulusal kahramanı
olduğunu söyler fakat adı aniden bütün resmi sayfalardan silinir ve onunla ilgili bütün araştırmalar

*Biyokimya Bölümü, Yonsei Üniversitesi, Wonju Tıp Fakültesi, Ilsandong 162 Wonju Kangwondo
220-701, Kore, e-posta: kimhwbio@unitel.co.kr, Çeviren: Serdar L. Çetin, e-posta:
arrakis@windowslive.com
yasaklanır. Kim’in araştırma raporlarından yalnızca bir tanesi Kuzey Kore’de bulunabilir ve bunun
yanında Japonya’da da bazı materyaller yayımlanmıştır. Kong bu bilgilerin hepsini birden derleyerek
basitçe Bong Han Kim başlığıyla bir Kitap yayımlar. Kitap, dünya bilimi ve tıbbının aksine, sıradan bir
Kore insanına çok ilginç bir şey çağrıştırmaktadır.

Bu raporun diğer yazarı olan Hyun-Won Kim, Ph.D. unvanını Oxford Üniversitesi, Biyokimya
bölümünden almıştır. Şu anda Yonsei Üniversitesi, Wonju Tıp Fakültesi, Biyokimya Bölümü’nde
Profesördür. Hyun-Won Kim bir gün Bong Han Kim’in bir kitabına rastlar ve içeriğini çok büyüleyici bulur.
Kitabın yazarıyla, Dong Chul Kong ile bağlantı kurar. İkisi de Seoul Üniversitesi’nden mezun olmuşlardır
ve yaklaşık aynı yaştadırlar, bu karşılaşmadan sonra arkadaş olurlar. Bong Han Kim’in araştırmalarını
birlikte yeniden incelemeye karar verirler. Çalışmalarına bir veteriner ve birkaç doğulu doktor daha katılır
sonradan. Çok yakın bir zamanda Bong Han Kim’le araştırmalar da bulunmuş Kuzey Kore’li mülteci bir
tıp öğrencisi de, Dong Chul Kong’la bağlantı kurar. Birçok Pyongyang’lı tıp öğrencisini de içeren bu
araştırma takımının tümü bir gün tasfiye edilmiştir. Görece genç olmasından dolayı ancak o bundan
kaçmayı başarabilir. Güney Kore’ye varmasının ardından, bir kitapçıda çok saygı gösterdiği Bong Han
Kim’in adını görmek onu heyecanlandırmıştır. Araştırmalarıyla onur duyar ve tüm yaşamını Bong Han
Kim’in araştırmasını yeniden diriltmeye adar.

Bong Han Kim’in araştırmaları kabaca iki


kategoriye bölünmektedir, bunlar Kyungrak
sistemi ve Sanal teorisidir. Hyun-Won Kim
Sanal konusu ile çok fazla ilgilenmektedir.
Yayımlanmış literatürler üzerinde araştırma
yaparken, kısa zamanda Antonie Bechamp,
Wilhelm Reich, Günter Enderlein, Royal Rife ve
Gaston Naessens gibi - canlı bedenlerde
mevcut bulunan ve yaşam için gerekli
gördükleri çok küçük partiküllerin varlığını
bulgulayan – diğer büyük isimlere rastlar.
Hayret verici biçimde onların da devrimsel
nitelikteki düşüncelerinin önemsenmemiş ve
tıpkı Bong Han Kim gibi sıkıntılara maruz
kalmışlardır. Hyun-Won Kim şu anda
meslektaşlarıyla birlikte Sanallar üzerindeki
araştırmalarına devam etmektedir. Beklendiği
araştırmalarında parasal kaynak bulmakta
zorluk çekmektedirler. Profesör Kim yine de
bazı şeylerin düzelebileceğini ümit ediyor. Bong
Han Kim’in Kyungrak Sistemi (meridyenler) ve
Sanal Teorisi üzerine yürüttüğü çalışmalar bu
makalede değinebileceğimiz herhangi detaydan
daha kapsamlı ve geniştir, burada anlatılanlar Şekil 1. Yüzeysel Bonghan Yuvarından Bir
ancak bir giriş niteliği taşıyabilir. Kesit (deri akupunktur noktası)

Kyungrak Sistemi

Bong Han Kim, insan bedenine metilen mavisi (I%) uygulayıp ardından sıcak suda yıkayarak geleneksel
akupunktur noktalarıyla çakışan mavi benekler-noktalar gözlemiştir. Mavi benekler dizisi ayrıca
geleneksel akupunktur meridyen çizgilerini de takip etmektedir. Boya kullanarak diğer hayvanlarda da
benekler gözlenebilmektedir. O, boya metoduyla tespit edilmiş bir tavşanın akupunktur bölgesine
radyoaktif fosfor P32 enjekte etmiş ve geçtiği yolları izlemiştir. P32 geleneksel akupunktur meridyenlerini
takip etmektedir. P32 seviyesi meridyen çizgilerinden ayrı olarak komşu dokularda ihmal edilebilir
düzeyde kalmıştır. Deriye yayılmış durumda bulunan bu yeni akupunktur noktaları Bonghan yuvarları-
zerreleri olarak isimlendirilmiştir. Anatomik-dokusal araştırmalar, Bonghan yuvarlarını A) deri yüzeyine
dağılmış Yüzeysel Bonghan yuvarları (Şekil 1) ve B) derindeki deri altı yuvarlara yerleşmiş Derin
Bonghan yuvarları olarak sınıflandırmaktadır, bunlar kan damarları ile lenf kanallarının içinde ve
çevresinde ve iç organların etrafında yer almaktadırlar. Hem yuvarlar ve hem de iç organlar Bonghan
kanallarına bağlanmaktadırlar.

Bonghan kanalları canlı incelemede yarı-saydam ve bir miktar sarımtırak iplik-şekilli yapılar görünürler,
bağ dokularını çevrelerler ve yoğun bir kılcal damar ağı içerirler. Bonghan kanallarının bedenin bütün
kısımlarında bilinen-genel damarlar boyunca uzandıkları görülmektedirler – kafa, boyun, göğüs, karın,
uzuvlar vs. Böylece deri akupunktur noktaları (Yüzeysel Bonghan yuvarları olarak tanımlanan) ve iç
organlar Bonghan kanallarına bağlanmaktadırlar. Bonghan kanalları beş farklı gruba ayrılırlar.

Bunlardan ilki Damar İçi Bonghan kanal sistemi


olarak adlandırılan bir tübüller serisidir. Bu
tübüller damar ve lenf kanalları içerisinde
serbestçe yüzerler ve damar duvarlarından
birer giriş ve çıkış noktalarına sahiptirler. Bu iç
kanallardaki sıvı (Bonghan çözeltisi olarak
adlandırılmaktadır) kan ve lenf kanallarındaki
sıvıyla aynı yönde akmaktadır, fakat bazı belli
durumlarda kan ve lenf sıvılarına karşıt
yönlerden de akabilmektedir. Hem bu iç
kanalların damar duvarlarına giriş ve çıkışları
bulunması hem de bazen kan ve lenf
damarlarına karşıt yönlerde akabilmeleri, bu
kanal oluşumlarının kan damarları ve lenf
kanallarından daha ilksel bir kökene-orijine
sahip olduklarını düşündürmektedir: Kan
damarları ve lenf kanalları damar içi Bonghan
kanallarının etrafında daha sonraki bir evrede
ortaya çıkmaktadırlar. Böylece Bonghan
kanallarının damarlara girip-çıktığı şeklinde bir Şekil 2. Damar İçi Bonghan Kanalı (Kyungrak
izlenim edinilmektedir (Şekil 2). Sistemi Üzerine’den, Şekil. 18)

İkinci bir tübül serisi ise İç-Dış Damar Bonghan kanal sistemleri olarak isimlendirilmektedirler. Bu
kanallar iç organların yüzeylerinde yer almaktadırlar ve kan damarlarından, lenf kanallarından ve sinir
sisteminden bağımsız bir şekilde bir ağ oluşturmaktadırlar.
Üçüncü seri, Damar Dışı Bonghan Kanal Sistemi olarak bilinmektedir. Kan damarının ve lenf
kanalarının dış yüzeylerinde bulunmaktadır. Damar Dışı Bonghan kanalları özellikle geleneksel
akupunktur meridyen çizgilerinin yer aldığı deri atı tabakalarda yer almaktadır.
Dördüncü tübül serisi Nöral Bonghan kanal sistemi olarak bilinmekte ve merkezi ve çevresel sinir
sistemi boyunca dağılmaktadır.
Beşincisi ise İç Kısım Bonghan kanal sistemidir. Bunlar kalp, karaciğer, böbrek vs. gibi iç organlarda yer
almakta olup içerlerindeki her hücre ile bağlantı halindedirler. Nihai olarak tüm bu kanallar tıpkı
atardamar ve toplardamarların kılcal damarlara bağlanışı gibi her bir organa bağlanmakta-
birleşmektedir. Bonghan kanallarının çapı işleve ve taşınan içeriğe bağı olarak çeşitlilik göstermekte ve
10-50 mikrometre arasında değişmektedir.
Bonghan kanal sisteminin anatomik tanımı Fransız bilim adamı Pierre de Vernejoul tarafından
onaylanmıştır. Vernejoul bir kişinin akupunktur noktasına radyoaktif teknesyum Tc99 enjekte etmiş ve bir
gama-kamerasıyla radyoaktiviteyi izlemiştir. Radyoaktif Tc99‘un 4 ila 6 dakika içerisinde geleneksel
akupunktur meridyen çizgileri boyunca 30 cm hareket ettiğini saptamıştır. Ancak izotop enjeksiyonu
toplardamar ve lenf kanallarına yahut derideki serbest noktalara yapıldığında benzer sonuç
alınamamıştır. Bu sonuçlar meridyen çizgilerinin eşsiz ve ayrı morfolojik varlıklarını açık bir şekilde
kanıtlamaktadır.

Sanal Teorisi

Akış halinde iken Bonghan kanallarında yeşilimsi renkte, yapışkan ve yarı-akışkan bir sıvı gözlenir. Bu
sıvı Bonghan sıvısı olarak isimlendirilmektedir. Bonghan sıvısının Kyungrak sistemi içerisindeki döngüsü
Bonghan yuvarları ve kanallarına boya ve radyoaktif işaret enjeksiyonu yollarıyla kanıtlanmıştır. Bu
yuvar ve kanallar çok miktarda nükleik asit (DNA ve RNA), serbest mono-nükleotidler, aminoasitler,
hormonlar ve hiyalüronik asit içermektedir.

Bonghan kanalları Sanal (Kore dilinde canlı yumurta anlamına gelmekte olan) adı verilen partikülleri
içermektedir. Sanallar yalnızca Bonghan sıvısı içerisinde dolaşmamakta, bunun yanında Bonghan sıvısı
içerisinde gelişmektedirler de aynı zamanda. Belli bazı koşullar altında hücreler Sanallara
dönüşebilmekte ve Bonghan kanalları içersine girmektedirler. Ayrıca Kyungrak sistemi içerisindeki
sanallar da hücrelere dönüşebilmektedirler. Bu devamlı süreçtir. Sanal Teorisi’ne göre yaşayan
bedendeki tüm hücreler, Kyungrak sisteminde Sanallarla devamlı olarak tekrar doldurulmakta-
yenilenmektedir.

Sanalları gözlemek için Bonghan sıvısı, bir


Bonghan kanalından ya da yuvarından
ekstrakte edilmelidir. Sanallar bir faz kontrast
mikroskobunda gözlenebilir (Şekil 3). Boyutları
1,2-1,5 mikrometre dolaylarındadır. Faz
kontrast mikroskobu Sanalların küresel bir şekle
sahip olduklarını ve iki kısımdan oluştuklarını
gösterir: merkezden karanlık bir bölge ile
çevrede parlak bir alan. Elektron
mikroskobunda bir Sanal’ın detaylı bir yapısı
elde edilmiştir (Şekil 4). Ancak Sanalların dikkat
çekici olan özelliği, onların, rastgele
gerçekleşen mekanik Brown deviniminden
tamamen farklı olan hareketleridir. 37 C’de
enerjik olarak hareket etmekte, fakat daha
yüksek sıcaklıklarda giderek yavaşlamakta ve Şekil 3. Bonghan Sıvısı İçerisindeki Sanallar,
50 C’de durmaktadır. Sanallar yalnızca insan bir tavşanın akupunktur meridyen sisteminden
bedeninde değil, yaşayan tüm canlılarda, tüm elde edilmiş ve faz mikroskobunda çekilmiştir.
memelilerde, kuşlarda, amfibilerde, balıklarda Sanallar 37-38 C’de çok hızlı hareket ederler,
ve hatta bitkilerde bulunmaktadır. ısıtma veya soğutma hızlarını yavaşlatır ve 50
C’nin üzerinde tamamen dururlar.
Ultra-santrifügasyonla Sanallar çöktürülebilir.
Bong Han Kim’in araştırma takımı Sanalların
kimyasal içeriğini analiz etmiştir. En önemli
bileşenleri DNA ve proteindir. Bonghan sıvısı
içerisindeki Sanallarda birçok DNA bulunurken,
süpernatant içinde %1’den daha az DNA
bulunur. Özellikle her bir Sanalın bireysel bir
kromozomla aşağı yukarı eşit miktarda DNA
içerir. Kimi karbonhidrat ve lipitler de bulunur.
Bunun yanında magnezyum, kalsiyum, bakır,
manganez, çinko, kobalt gibi birçok minerali de
içermektedir. Bong Han Kim, Sanalların in vitro
kültürlerini gerçekleştirmeyi başarmıştır. Kültür
ortamı (büyüme ortamı, medium), nükleotidler,
aminoasitler, şekerler ve hiyalüronik asit içeren
Şekil 4. Bir Sanalın elektron mikroskobuyla bir Bonghan sıvısının içeriğine oldukça
elde edilmiş görüntüsü (117, 000x) benzemektedir.

Bong Han Kim’in araştırma takımı, Virchow’un


geniş ölçüde kabul edilmiş olan hücre teorisinin
aksine, Sanalların hücrelere ve hücrelerin de
Sanallara dönüşebildiklerini kayda değer bir
ölçüde gözleyebilmiştir. Hücre teorisi yaşayan
tüm canlı organizmaların hücrelerden
oluştuklarını, hücreninse yaşamın en küçük
yapı taşı olduğunu ve yalnızca diğer
hücrelerden oluşabildiklerini söyler. Şekil 5’teki
gözlemler Sanalların hücrelere dönüşümlerini
göstermektedir. İplik benzeri bir madde Sanalın
dışına doğru gelmektedir. Bu ipliksi madde bir
zar oluşturmakta ve yeni bir Sanal
şekillenmektedir. Sanallar bu yolla
çoğalmaktadır. Bu Sanallar, ipliksi maddeyle
birbirleriyle bağlanmakta, ancak
çözülmemektedirler. Yeteri kadar çoğaldıktan
sonra, her bir Sanalın sınırı belirginliğini
yitirmekte ve büyük bir çekirdekleşme
gerçekleşmektedir. Dışarıdan bazı homojen
maddeler de oluşuma katılmaktadır. Son
evredeyse bir hücre zarı oluşmakta ve
Sanalların etrafında yeni bir hücre
oluşmaktadır. Bong Han Kim’in araştırma takımı
zamana-bağlı olarak hücrelerin ve Sanalların
DNA ve protein içeriklerini incelemiştir.
Sanallardan hücre oluşum süreci esnasında
başlangıçtan itibaren 72 saatlik bir zaman Şekil 5. Sanallar çoğalmakta ve hücrelere
diliminde DNA içeriği on altı kat artmıştır. Ancak organize olmaktadır, in vitro kültür (W.
RNA ve protein içeriğiyse 144 saatten fazla bir Reich’ın biyonal organizasyon yahut
süreye dek artmaya devam etmiştir. örgütlenme adını verdiği süreçle aynı)
Sanallardan yeni oluşan hücreler zaman zaman
eski Sanal formlarına geri dönmektedirler.
Sanal partikülleri ilkin çekirdeğe
gelişmektedirler. Hatta çekirdek içerisinde canlı
bir davranış sergilemekte ve son olarak hücre
membranı (zar) patlayarak Sanallar dışarı
salınmaktadır (Şekil 6). Bong Han Kim, daha
büyük bir doğal döngüden ayrı tutulamayacak
olan, Sanalların hücrelere ve hücrelerin
Sanallara olan dönüşümlerine dair bu iki
mekanizmayı önermiştir.
Şekil 6. Hücre bozulumu ve hücreden ayrılan
Sanallar (W. Reich’ın gözlediği biyonal
parçalanma süreciyle aynı – günümüzde bu
olgu geleneksel ifadesiyle apoptoz teriminde
dile gelmektedir.)

Genellikle mitoz hücre bölünmesinin hücre zarlarında yırtılma olmaksızın gerçekleştiği bilinir. Ancak
Bong Han Kim, mitoz bölünmenin Sanal oluşumunu da içerdiğini, Sanalların her bir kutba yeniden
dağıldığını ve yeni bir çekirdek oluşumunu gerçekleştirdiğini açıklamıştır. Sayıca iki katına çıkmış olan
sentrozomların hücre bölünmesi çerçevesinde genellikle ilkin ayrıldıkları ve ardından kutuplara hareket
ederek yeni yavru hücrelerin çekirdeklerini oluşturdukları bilinir. Bong Han Kim’in araştırma ekibi, Sanal
miktarlarının kromozom miktarlarıyla yaklaşık olarak aynı olduklarını ve Sanal DNA içeriğinin her bir
kromozomdakiyle yaklaşık aynı olduğunu tespit etmiştir. Hatta Bong Han Kim, Sanalların
kromozomlardan farklı bir şey olmadıklarını belirtmiştir. Bu açıdan Sanal teorisi geleneksel hücre
bölünmesini inkâr etmemektedir. Gerçekte hücreler Sanalların genel yaşam döngülerinin özel bir evresi
olarak açıklanmaktadırlar (Şekil 7).

Şekil 7. Sanalların kümelenme ve tahliyesi aracılığıyla gerçekleşen hücresel organizasyon ve


parçalanma süreci ve Sanalların hücre bölünme sürecine katılımları.
Bong Han Kim’in araştırma takımı Sanalları P32 ile işaretleyerek akupunktur noktalarına enjekte etmiştir.
İzlenen radyoaktivite Sanalların iç organlarda şekillendiklerini, Bonghan kanallarına aktıklarını, Yüzeysel
Bonghan yuvarlarına vardıklarını ve belli bir zaman sonra tekrar iç organlara geri döndükleri
göstermiştir. Sanallar Bonghan kanallarına akarken çoğalarak çekirdek-benzeri bir yapı oluşturmakta ve
son olarak ise belli organların hücrelerine dönüşmektedirler. Her bir Yüzeysel Bonghan yuvarından
(akupunktur noktalarına karşılık gelen) izole edilen Sanalların farklı organlar için spesifik farklı hücre
tiplerine biçimlendikleri görülmektedir. Bu, her bir organ için spesifik akupunktur noktaları kabul eden
geleneksel meridyen teorisini doğrulamaktadır. Buysa mesela akupunktur noktalarının karaciğeri
uyararak hepatositleri (karaciğer hücrelerini) çoğaltabileceği anlamına gelmektedir.

Tüm bunlar Sanal teorisinin özet niteliğinde bir taslağıdır. Sanallar bitkiler de dahil her canlı yaratıkta
bulunabileceği gibi Bechamp’ın Microzymas’ından, Reich’ın Biyon’larından, Enderlein’ın Protid’lerinden
ve Naessens’ın Somatid’lerinden temel olarak farklı olmayabilirler. Tüm bu insanlar birbirinden bağımsız
bir şekilde yaşamın en önemli yapı taşı olan partikülleri incelemişlerdir. Ancak Bong Han Kim bu
araştırmacılardan farklı olarak Sanalları akupunktur noktalarının Kyungrak sistemlerinde, meridyenlerde
ve onların akıcı sıvılarında keşfetmiştir. Biz, Bong Han Kim’in Kyungrak sistemi ve Sanal teorisi üzerine
olan araştırmalarının oldukça önemli olduğuna ve bilim ve tıp dünyasına büyük vaatlerde bulunduğuna
inanmaktayız.

Kaynaklar

Fujihara Domo: Great Discovery of Kyungrak System, llwol Pres, Seoul, 1985
Richard Gerber.: Vibrational Medicine, Bear & Company, Santa Fe, 1988
Bong Han Kim. On the Kyjungrak System, Foreign Language Publishing House, Pyongyang,
1964.
Bong Han Kim.: “Kyungrak System and Sanal Theory,” Journal of Eastern Medical Sciences,
Pyongyang, 1965.
Bong Han Kim, “Kyungrak System and Sanal Theory”, Proc. Acad. Kyungrak of D.P.R.K.,
No 2. Pyongyang, Korea: Mod. Science Pres 1965
Dong Chul Kong: Kim Bong Han, Hakmin Pres, Seoul, 1992.
Wilhelm Reich: The Bion Experiments: On the Origins of Life (1938), Farrar, Straus &
Giroux, NY 1979.
Wilhelm Reich: The Cancer Biopathy: Discovery of the Orgone, Vol.2 (1948), Farrar, Straux
& Groux, NY 1979.
Bernd Senf: “Wilhelm Reich: Discoverer of Acupuncture Energy?”, Pulse of the Planet 2:25-
30, 1989.
P. de Vernejoul: “Etude Des Meridiens D’Acupuncture Par Les Traceurs Radioactifs”, Bull.
Acad. Natl. Med., 169, 1071, 1985.

You might also like