You are on page 1of 12

SİMAVNA KADISIOĞLU ŞEYH BEDREDDİN MAHMUT

Yrd.Doç.Dr. Mustafa SARIBIYIK*

Giriş
Osmanlı Türk tarihinde bugüne kadar hakkında en çok konuşulan, üzerinde
çalışma yapılan şahsiyetlerden biri de şüphesiz Şeyh Bedreddin Mahmud’tur. Ancak,
hala Şeyh Bedreddin’in fikirleri ve ne yapmak istediği tam manasıyla anlaşılmış
değildir.
Bazı araştırmacılar onu Osmanlının yetiştirdiği en büyük alim ve
mütefekkirlerden biri olarak takdim ederken, bazıları da İslam itikadına ters düşen
düşünceleri sebebiyle aşırı derecede itham etmekte, hatta Osmanlı devletini parçalamak
isteyen Timur’un ajanı olduğunu, bütün mallarda eşitlik fikriyle Türkiye’de Sosyalizm
hareketinin başlatıcısı olarak görürler.
Biz bu mütevazi çalışmamızda Şeyh Bedreddin hakkında bugüne kadar yapılan
araştırma ve etütlerden istifade ederek, bu hususta aşırılıklara kaçmadan bir fikir
vermeye çalışacağız.

Şeyh Bedreddin’in Hayatı


Şeyh Bedreddin Mahmut, alim ve mutasavvıf olmasının yanında dini ve içtimai
bir ihtilal hareketinin başıdır. Babası Simavna kadısı İsrail adında bir zattır. Bu sebepten
Simavna kadısı-oğlu(ibn-i Kadı-Simavna)adı ile tanınmıştır. Bedreddin, Anadolu
Selçukluları hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın neslindendir. Bedreddin’in dedesi olan
Abdülaziz, Osmanlıların Rumeli futuhatına başladıkları sırada onlarla beraber bulunmuş
ve Dimetoka muharebesinde şehit olmuştur1.
Bazı tarihçiler ise Şeyh Bedreddin’in Selçuklulara mensubiyetini reddederek,
saltanat kurmak için meydana çıkanlar ve muvaffak olanların bu hareketlerini meşru
göstermek için kendilerini eski hükümdar sülalelerinden birisine mensup olduklarını
iddia edegelmişler ve bunu isbat için silsilenameler tertip ettirmişlerdir. Şeyh
Bedreddin’in Selçuklulara mensubiyetini de bu kabilden addetmişlerdir2.
Abdülaziz’in İsrail adındaki oğlu Dimetoka kalesi Rum beyinin kızını almış ve
bu izdivaçtan Şeyh Bedreddin doğmuştur. Bedreddin Mahmut’un doğum yeri bugün
Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Dimetoka kasabasının bir köyü olan
Simavna’dır3. Sonradan yakıştırma suretiyle yanlış olarak Kütahya’nın Simav
1
* Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.
1 İ. H. Uzunçarşılı ,Osmanlı Tarihi,1,361.
2 İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi 1,361; C . Yener,Şeyh Bedreddin Varidat s. 9.
2
3
C. Yener, Şeyh Bedreddin,Varidat,s. 8,S; Cem,İslam ilahiyatında Şeyh Bedreddin s. 7.
kasabasına nisbet edilerek Bedreddin Simavi denilmiştir4. Doğum tarihi ise kesin olarak
bilinmemekle birlikte kaynaklardan çoğu 1360 olarak bildirmektedir5.
Bedreddin Mahmut, ilk öğrenimini babasından alır, bu arada Kur’an-ı ezberler,
sonra Edirne’de Molla Yusuf adında bir bilginden ders almaya başlar. Molla Yusuf’un
ölümü üzerine Bursa’ya gider, Bursa kazaskerinin oğlu Musa Çelebi’ye konuk olur ve
onunla birlikte kazaskerden ders almaya başlar6. Bir yıl sonra Bedreddin Konya’ya
gider. O çağlarda Konya Anadolu’nun en büyük ilim merkezidir. Bedreddin Konya’da
Feyzullah adlı bir ilim adamından ders alır. Okuduğu ilimler arasında dil ilminden başka
mantık ve astronomi de vardır. Bedreddin, Konya’da eğitimini tamamladıktan sonra
Mısır’a geçer, Kahire’de Şeyh Ekmeliddin Babartin’in ve mantıkçı Mübarek Şah
Malili’nin derslerine devam eder. Ders arkadaşları arasında ünlü Türk hekimi Hacı
Paşa, Türk şairi Ahmedî, Molla Fenarî ve İslam dünyasının tanınmış bilginlerinden
Seyit Şerif Cürcanî de yer alır7.
Bedreddin, bir ara hocası Mübarek Şah ile hacca gider, dört ay kadar Mekke’de
kalarak oradaki bilginlerden ders alır ve yine Mısır’a döner. Bir yandan bilgisini
artırmak için derslerine devam ederken, bir yandan da Mısır’da yönetici olan Sultan
Melik Zahir Barkuk’un oğlu Fereci okutur. Çağının töresine göre hocasından izin alarak
eser yazmaya başladığında 25 yaşındadır8.
Bedreddin Mahmut, bir gün Sultan Barkuk’un verdiği bir şölende Şeyh Hüseyin
Ahlati ile karşılaştı. Sultan, Şeyh Bedreddin ile Şeyh Hüseyin Ahlati’ye birer Habeş
cariyesi armağan eder. Bedreddin’in bu cariyeden bir oğlu olur ve adını İsmail
koyarlar.
Önceleri tasavvuftan uzak duran, hatta onu küçümseyen Bedreddin, Ahlati ile
tanıştıktan sonra tamamen değişir ve tasavvufa aşık olur. Mutasavvıfların eserlerini
inceledikçe fikir ve hisleri yükselir. Hakikatı ve bütün insanları daha çok sevmeye ve
daha geniş düşünmeye başlar9.
Bedreddin tasavvufi düşünceye o kadar kendini kaptırır ki, bir gün cezbeye
tutularak bütün kitaplarını Nil’e döker ve tarikata girer. Sırtındaki giysileri çıkarıp aba
giymeye başlar10.
Bedreddin riyazata fazla düştüğünden çok zayıflar ve sonunda hastalanır. Şeyh
Ahlati’nin tedavileri bir fayda sağlamayınca ona hava değiştirmesini söyler. O’da İran’a
doğru seyahate çıkar. Bu sırada Timur Anadolu’yu alt üst etmiş ve İran’a dönmüştü.

4
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 34,İ; H. Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi 1,361.
5
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 35; mS. Cem,İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin s. 7,S.
Ateş,İşari Tefsiri s. 216,c. Yener,Şeyh Bedreddin Varidat s. 8.
6
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 36-37.
7
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 40; İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi 1,361.
8
C. Yener, Şeyh Bedreddin Varidat s. 10.
9
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni, s. 43.
10
C. Yener, Şeyh Bedreddin Varidat,s. 10.
Timur, İran bilginleri arasında bir münazara düzenler, tartışmaya Bedreddin de katılır
ve büyük bir başarı kazanarak Timur’dan iltifat görür11.
Tebriz’de Timur’un tekliflerini kabul etmeyen Bedreddin bir süre sonra gizlice
oradan ayrılarak Ahlat ve Bitlis’ten geçerek Mısır’a gitmiş ve Şeyhinin hizmetine
girmiştir. Şeyhi ölürken Bedreddin’i yerine bırakmış, fakat Bedreddin altı ay onun
yerinde oturduktan sonra Şeyhin müridlerinden gördüğü haset dolayısıyla önce Şam’a,
sonra Halep’e geçer. Halep Türkmenleri onu sevgi ile karşılarlar ve aralarında kalmasını
isterler. Bedreddin kabul etmez ve Anadolu’ya geçer. Önce Karaman’a oradan da
Konya’ya gelir. Konya’da bir süre kalır sonra Aydın’a, oradan da Tire ve İzmir’e geçer.
Şeyhin ününü işiten Sakız adası hakimi onu adaya davet eder. Bedreddin adaya geçer
ve orada sohbetler yapar12.
Edirne’ye vardığında annesi ve babası hayattadır. Bir süre sonra Bursa ve
Aydın’a doğru bir gezi yapan Bedreddin yine Edirne’ye döner ve bir süre sessiz sedasız
yaşar. Bu arada oğlu İsmail bir Ermeni kızıyla evlenir. Edirne’de karısının ölümü
üzerine halktan kendisini çekerek yedi yıl süren münzevi bir hayat yaşamıştır. İşte bu
sıralarda Timur yenilgisinin sonucu olarak Yıldırım Beyazid’in oğulları arasında
saltanat kavgaları sürüp gitmektedir. Edirne ve havalisinde idareyi Süleyman Çelebi’nin
elinden almış olan Musa Çelebi Bedreddin’i kendisine kazasker olmasını ısrarla istemiş,
o da bu görevi kabul etmiştir. Yıldırım’ın diğer oğlu Çelebi Mehmet bütün kardeşlerini
yenerek devletin birliğini temin etmiştir. Çelebi Mehmet, Bedreddin’e hürmet
göstermiş, fakat kazaskerlikten azlederek İznik’te oturmaya mecbur etmiş ve kendisine
ayda bin akçe maaş bağlamıştır13. Bedreddin İznik’de serbest olarak yaşıyor, eser telif
ediyor ve kendisini ziyarete gelenlerle görüşüyor, bir tarafdan da gizli gizli adamlar ve
müridler yetiştiriyordu. Nihayet en becerikli adamları vasıtasıyla halk arasında
propaganda yapmaya başladı, ve bu arada Börklüce Mustafa adındaki adamını Aydın
iline yolladı. Mustafa, Aydın ve Karaburun da etrafına binlerce kişi toplamaya
muvaffak oldu. Bedreddin, Börklüce Mustafa’nın faaliyetlerini ilerlettiğini haber alınca
İznik’te kalmayı tehlikeli bularak İsfendiyar Bey’in yanına kaçtı. İsfendiyar Bey, Çelebi
Mehmet’ten çekindiği için Şeyh’e müsade etmedi. Şeyh de gizlice bir gemiye binerek
Rumeli yakasına geçti ve Zağra’ya gitti. Şeyh’in burada nüfuz dairesi gittikçe
genişlemeye başladı. Bir müddet sonra Zağra’dan Silistre’ ye geldi, oradan Dobruca’ya
geçti sonra da Alevilerle meskûn olan Deliorman’a yerleşti. Buradan her tarafa
mektuplar ve adamlar göndererek propagandaya girişti14.
Bedreddin, Anadolu ve Rumeli’deki isyanlarla henüz iç mücadele
sarsıntılarından kurtulmuş olan Osmanlı Devletini gafil avlayarak Şeyhlikten Şahlığa
geçmek istedi. Kendi cemiyetine başka din ve mezheplerden de adam alıyordu.

11
İslam Ansiklopedisi 5,444; S. Ateş , İşari Tefsiri s. 216.
12
İslam Ansiklopedisi 5,444; C. Yener Şeyh Bedreddin Varidat s. 12.
13
A. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, s. 1095; H. G. Yurdaydın, İslam Tarihi Dersleri s. 105
14
A. N. Atsız, Aşık Paşaoğlu Tarihi, s. 89; İslam Ansiklopedisi ,C5,445.
Karaburun’dan Börklüce Mustafa’nın yanında yaklaşık beş bin kişi vardı. Başlangıçta
isyan burada baş gösterdi. Kısa zamanda büyüyerek korkunç bir hal aldı. Dede Sultan
diye anılan Börklüce Mustafa’nın üzerine mühim bir kuvvetle gönderilen İzmir sancak
beyi Aleksandır bunlara mağlup oldu ve savaş yerinde öldü. Bunun üzerine iş
ehemmiyet kazandı. Saruhan Sancak Beyi olan Timurtaş Paşa oğlu Ali Bey de bozguna
uğratılıp kendisini zor kurtardı ve Manisa’ya kaçtı. Durum iyice nazikleşti. Çelebi
Mehmet şiddetli tedbir almaya mecbur oldu. Sadrazam ve beylerbeyi olan Bayezid Paşa
ile beraber oğlu Şeyhzade Murat’ı daha büyük bir kuvvetle Börklücü kuvvetleri üzerine
gönderdi. Bayezid Paşa, önce yollardaki büyük küçük asi gurupları temizledi ve nihayet
bunların sığındıkları dağa vardı. Börklüce ve diğer asi kuvvetleri pek fazla mukavemet
edemeyerek teslim oldular. Fakat Bayezid Paşa da pek çok zayiat vermiştir. Bayezid
Paşa, teslim olanları Ayasuluğ’a getirdi, sorguya çekti. Orada Dede Sultan denilen
Börklüce Mustafa’yı tarikattan vazgeçirmek için çeşitli vasıtalar kullanıldı. Fakat bir
netice elde edilemedi. Nihayet önce asi müridler Dede Sultan Börklüce’nin gözü
önünde idam edildi. Bunlar ölürken “Yetiş Dede Sultan” diye bağırıyorlardı. Dede
Sultan da elleri tahtaya mıhlanmış bir surette deve üzerine konulup şehirde teşhir
edildikten sonra katledildi15.
Manisa taraflarındaki Torlak Kemal isyanı, Karaburun isyanı kadar korkunç
olmamakla beraber, isyancıların sayısı üç bin kişi kadardı. Şeyhzade Murat ile Bayezid
Paşa Börklüce isyanını bastırdıktan sonra Torlak Kemal’in üzerine gittiler. Neticede
Torlak Kemal mağlup oldu müridlerinden pek çoğu asılarak idam edildi. Torlak
Kemal’de Manisa da halkın gözü önünde asılarak bu isyanda bastırılmış oldu16.
Bu kıyamın asıl reisi olan Şeyh Bedreddin ise Deliorman’da yerleştikten sonra
etrafına adamlar ve mektuplar göndererek halkı kendi birliğine davet etmişti. Kazasker
bulunduğu sırada Rumeli’de bir hayli taraftar toplamıştı, fakat Anadolu’daki kıyamın
büyümesini bekliyordu. Börklüce ve Torlak Kemal isyanlarının bastırılması Bedreddin
ve beraberindekilerin maneviyatını sarstı.
Çelebi Mehmet, bu sırada Bedreddin’in Deliorman’daki faaliyetini daha önceden
haber aldığından Serez’e gelip Bayezid Paşanın Anadolu’dan dönmesini bekliyordu.
Bayezid Paşa gelince onu derhal Bedreddin üzerine gönderdi. Zaten Anadolu
ayaklanmasının bastırıldığını duymuş olan Şeyh’in etrafındakilerin bir kısmı dağılmıştı.
Bundan dolayı küçük bir çarpışmadan sonra Şeyh kolaylıkla ele geçirildi ve Padişahın
bulunduğu Serez’e gönderildi17. Kendisi Rumeli Fatihleri evladından ve yüksek alim ve
mütefekkir bir şahsiyet olduğundan hemen öldürülmedi. Sultan Çelebi bu hususta
ulemanın fetva vermesini emretti. Bedreddin’in yapmış olduğu hareketin İslamiyet’e
uygun olup olmadığı ve cezasının ne olması lazım geleceği alimlerden müteşekkil bir

15
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni, s. 89.
16
A. N. Atsız, Aşık Paşaoğlu Tarihi, s. 90.
17
Aşık Paşaoğlu(s. 90)Bedreddin’in kendi mahiyeti tarafından yakalanarak Sultan Mehmet’e getirildiğini
yazar.
heyetten soruldu. Suçlu olduğu tesbit olunarak ulemadan Heratlı Mevlana Haydar, bu
mesele üzerinde Bedreddin ile ilmi münakaşa yaptı ve nihayet cemiyet nizamını
bozmaya çalışan Bedreddin’i ilzam etti ve vermiş olduğu fetva üzerine ki rivayete göre
Bedreddin’in kendisi de bunu kabul etmişti. Bedreddin Serez pazarında 1420 senesinde
bir dükkanın önüne asıldı ve malları varislerine verildi18.
Bedreddin’in idam edilmesini tarihçiler başlıca iki sebebe bağlıyorlar.
1-Mülkiyeti ortadan kaldırmak, bütün mal ve mülkün halkın ortak malı olduğunu
ileri sürmek.
2-Peygamberler ve dinler arasında fark olmadığını iddia etmek19.
Şeyh Bedreddin’in bir isyanla hükümdar olmak istemesinde Osmanlı Ordusunun
parçalanmasının kendisinde bir ümit uyandırmış olduğunun tesiri olabilir. Batini
şeyhlerinden
Hüseyin Ahlati’nin Halifesi olması isyan hareketinde Alevilerle meskûn yerlere
güvenmiş olduğunu göstermektedır.

Şeyh Bedreddin’in Eserleri


Şeyh Bedreddin, dönemin gelenekleri çerçevesinde eserlerini Arapça kaleme
almıştır Geleneksel din bilimlerinden olan Tefsir ve İslam Hukuku yanında yanında
Tasavvuf ve dil bilim alanında da çalışmalar yapmıştır. Bedreddin Mahmut, hem zahir
ve hem de batın ilimlerdeki derin kavrayışıyla mümtaz ve müstesna bir mevki işgal
etmiştir. Şeyh’in yazdığı kitapların adedi otuz sekiz olduğu belirtilir20. Bunlardan ancak
birkaç tanesi günümüze kadar ulaşmıştır.
Bunlar arasında tesbit edebildiklerimiz şunlardır:
1- Matla-ı Hususi’l-Kelam Fi Meani Fususi’l-Hikem: Bu bir haşiyedir ve
tasavvufa dairdir. Metni, Muhyıddın İbn-i Arabi’nin Fusus mukaddimesinin şerhidir.
Oniki fasıldır, mutasavvıf ulemadan Davut Kayseri’nin üzerinde şerhi vardır21.
2- Meserretü’l-Kulub: Yine tasavvufa dair bir eserdir. Bedreddin’in kıymetli
eserlerinden biri sayılır22.
3- Unkudu’l-Cevahir: Sarfdan maksuda dair yazdığı şerh’dir. Şair Senai,
Zeynüddin el-Ayni, Ahmet Manisevi tarafından ayrı ayrı Türkçeye tercüme edilmiştir23.
4- Letaifü’l-İşarat: Bedreddin’in İslam Hukuku’na ilişkin yazdığı ilk eseridir.
Bunu kazaskerliğinden önce yazmıştır24.

18
A. N. Atsız, Aşık Paşaoğlu Tarihi s. 91; İ. H. Uzunçarşılı 1,365.
19
C. Yener, Şeyh Bedreddin Varidat s. 16.
20
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 104.
21
B. N. Kaygusuz Şeyh Bedreddin Simaveni s. 104.
22
İslam Ansiklopedisi 5,445; İ. H. Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi 1,366.
23
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 105.
24
İslam Ansiklopedisi 5,445; İ. H. Uzunçarşılı,Osmsnlı Tarihi 1,366.
5- Camiü’l-Fusuleyn: İslam Hukukunun muamelât bölümüne ait çok kıymetli
bir eserdir. Kazaskerliği döneminde yazmaya başlamış ve bir yılda tamamlamıştır.
Bedreddin’i gerçek şöhretine ulaştıran en önemli eserlerden birisidir.25.
6- El-Teshil: Letaifü’l-İşarât’a bizzat müellif tarafından şerh olarak yazılmıştır.
Bu eserini Edirne’de yazmaya başlamış, İznik’e gittikten dört beş ay sonra
tamamlamıştır26.
7- Nuru’l-Kulûb: Bedreddin’in tefsire dair iki ciltlik eseridir. Şeyh bu eserini
tamamlayınca padişaha takdim etmek istiyordu. Fakat idam edilince dostları ve
müridleri bu tefsiri gizlediler. Nerede olduğu belli değildir27.
8- Camiü’l-Fetava: Fıkhın furuuna dair eseridir. Fazla şöhret bulmamıştır.
9- Çırağu’l-Fütuh: Arapçanın gramerine ait fazla tanınmayan bir başka eseridir.
10-Varidât: Bedreddin’in bir çok meseleleri tamamıyle kendi perspektifinden
izah ettiği, en ehemmiyetli ve en çok şöhret bulan eseri şüphesiz varidat’tır. Diğer
eserleri gibi Arapça olan Varidât oldukça muhtasar olup, veciz bir ifade ile yazılmıştır.
Bir çok Türkçe çevirileri olan Varidât birbiri ile fazla ilgisi olmayan çeşitli meclislerde
sorulan sorulara cevap niteliği taşıyan bir eserdir. Ayrıca bu eserde birbirleri ile tenakuz
teşkil edecek fikirlere de yer verilmiştir. Eserin bir yerinde cennetin varlığı inkar
edilirken,28 diğer bir yerinde Cennetin sekiz kapısından bahsedilir29. Bazı yerlerinde
taklitçi ulemaya karşı sert ve amansız bir lisan kullanılmıştır. Varidât’ın kanaatimizce
ulemada uyandırdığı husumetin başlıca sebebi, İlahiyatla ilgili tabu sayılabilecek pek
çok konunun ele alınıp tevil edilmesi ve bu yorumlamada geleneksel/egemen İslam
düşüncesinde pek fazla tasvip edilmemiş olan “Batıni” tarzında bir izah denemesine baş
vurulmuş olmasıdır.

Şeyh Bedreddin’in Fikirleri30


İslam düşüncesiyle ilgili pek çok konuya değinmiş olan Şeyh Bedreddin’in
temel düşüncesi Vahdet-i Vücud anlayışına dayanır. Varidât isimli eserinde değişik
konular üzerinde düşünceler yürütürken birden bire Vahdet-i Vücud fikrine döner ve
evrendeki bütün varlıkların salt varlık olan Tanrı’nın görüntülerinden başka bir şey
olmadığını, bazen anlaşılamayacak kadar karmaşık ifadeler ve çeşitli benzetmelerle
ispatlamaya çalışır.
“Salt varlık genel ve mutlak oluşu itibariyle bu eşyaya geçmiş, Cemal ve Celal’i
ile hepsini süslemiştir. Halbuki bu ulu varlık yine salt olması cihetiyle cümlesinden
beridir. Aşağılık, büyüklük, karanlık ve aydınlık gibi şeyler hep mazharlarda görülür.

25
A. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya,1096.
26
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 106.
27
S. Ateş, İşari Tefsiri s. 217.
28
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simanevi s. 146.
29
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin,Simanevi s. 147.
30
Şeyh Bedreddin’in fikirlerini elimizde mevcut eserleri bulunmadığından Türkçe yayınlanmış Varidat
tercümelerinden ve Şeyh hakkındaki etütlerden nakledeceğiz.
Başkalıklar o mazharlara göre husule gelir. Salt varlığa nisbetle hepsi birdir. Gerçekte
salt varlıktan “Başka” yoktur. Bin bir surette meskün görünse dahi yine şeydir. Salt
varlık haktır. Hak her şeyde ve her şey de onda tecelli eylemektedir. Hakkın eşyada
zuhuru kendi özü ile değil, istidadı hasebiyledir”31.
Şeyh Bedreddin, Allah’ın zatını, mahlukatından ayrı olarak kabul etmez ve
alemin kadim olduğuna benimser..
“Alem mutlak olarak cins ve nevi ve şahısla kaimdir. Hudusu zatıdır, zamani
değildir. Mutezat olduğu halde haktan sudur eder”32.
Bedreddin’e göre beden dağılınca bir daha birleşmez. Yani cesetler haşredilmez,
şeklin dağılması ruhun yok olmasını gerektirmediği gibi dağılan suret de bir daha
birleşmez. Ama insan türünden hiçbir kişi kalmayınca yine bir insanın yaratılması ve
insan türünün yeniden türemesi mümkündür. Yoksa hayal edilen kıyamet kopmayacağı
gibi rüsum ulemasının söyledikleri şekilde cesetler de haşredilmeyecektir33.
Kur-an’da Hazreti İsa’nın öldürülmediği söylendiği halde Şeyh Bedreddin
Varidât’ında O’nun öldüğünü belirtir34.
Şeyh’e göre Cennet ve Cehennem de netice itibariyle bu dünyadaki iyi ve
kötü hareketlerin ruhlardaki acı veya tatlı tezahürlerinden ibarettir35.
Şeyh’e göre Deccal, Dabbetü’l Arz ve emsali gibi kıyamet alametlerinden
sayılan Eşrat-ı Saatten şimdiye kadar hiç biri zuhur etmediği gibi, binlerce yıl sonra da
yine bunlardan umumiyetle kabul edilen şekilde bir şey belirmeyecektir36.
Şeytan ve Melek hakkındaki düşünceleri oldukça te’vilcidir. Şeyh’e göre insanı,
hakka ve doğruya teşvik eden hak yoluna meylettiren her şey melek, fitne ve fesat
yollarına sevkeyleyen hayvani duygu ve vehimlerde birer şeytandır. Cinler ise bunlar
arasında bulunan bir takım orta kuvvetlerdir37.
“Biz emaneti göklere ve yere verdik, almaktan kaçındılar” insan onu yüklendi38
ayetindeki emanetin hak sureti olduğunu, bunu insanın yüklendiğini söyleyen
Bedreddin bütün mutasavvıflar gibi insana büyük önem verir. Hak sureti Tanrı
emanetidir ve insana verilmiştir. Bu surete insan mazhar olmuştur. Bu yüzden Tanrı’nın
halifesidir. Tanrının cemal ve celal sıfatları insanda görülmüştür. Mutlak varlık insan
mertebesindeki yücelikleri, ululukları başka mertebelerde görmemiştir39.

31
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 135.
32
M. R. Balaban Varidât s.2.
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 129
B. N. K aygusuz Şeyh Bedreddin Simaveni s. 129. 7-8.
33
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni s. 129.
34
B. N. K aygusuz Şeyh Bedreddin Simaveni s. 129.
35
M. R. Balaban, Varidât s. 2.
36
İslam Ansiklopedisi 5, 445.
37
B. N. Kaygusuz , Şeyh Bedreddin Simaveni s. 123-124.
38
Ahzab Suresi,72.
39
B. N. Kaygusuz, Şeyh BedreddinSimaveni s. 123.
Bedreddin’e göre tarikata giren kişi Şeyh’e tam bir itaat göstermeli ve kendini
doktora teslim eden bir hasta gibi teslim olmalıdır. Doktorun verdiği ilaçları, acı ve
kullanılması çetin şeyler olabilir. Ama iyileşmek isteyen hasta bunlara katlanmak
zorundadır. Sonunda da iyileşir veya iyileşmez, gerçek mutluluğa ermek isteyen kişi de
kendisine gösterilen yolda karşılaşacağı güçlüklere katlanmak zorundadır40.
“Köpek olan eve melek girmez” hadis-i şerifi, ev sahibinin köpeklik sıfatını
gösterir. Böyle kimsede melekten bir nasip yoktur41.
Bedreddin, Peygamberlerle çocuk eğiticilerinin durumlarını birbirine benzetir:
İkisi de eğitecekleri varlıkları iyi yetişmeye teşvik etmek için aslı olmayan şeylerle
korkutur ya da tamahlandırırlar. Peygamberlerin yalan gibi görülen bu sözleri, aslında
gerçeğe uygundur. Çünkü yalan söylemek Peygamberlere yakışmaz, bunların ancak
ermiş kişilerce bilinen gizli anlamları vardır42.
Bedreddin’in ilginç fikirlerinden biri de kişilerin ibadetlerinin niteliği
hakkındadır. İbadetlerin amaçları ve biçimleri insanın içinde bulunduğu duruma göre
değişir. Ermiş kişinin ibadeti, şeriatın sınırlarını korumak içindir. Bu sözler batınileri
hatırlatıyor. Zira Batıniler” İnanç gerçekleşince tapınmanın gereği kalmaz” şeklinde
yorumlarlar, ermiş kişilerin ibadet yapmasını gerekli görmezler43.
Bedreddin, “Müslim, İsevî, Musevî ve Mecusi yoktur ancak insanlar yani
kardeşler vardır ve bu kardeşlik sayesinde hak batılı yener”44 diyerek dinlerin birliği
fikrini savunmuş ve, ulemanın hücumuna uğramıştır.
“Allah dünyayı yaratmış insanlara bahşetmiştir. Servet ve arazi mahsülleri
cümlenin müşterek hakkıdır. İnsanlar müsavidir, birinin tüm servetleri toplayıp,
diğerlerinin ekmeğe bile muhtaç kalmaları Allah’ın iradesine aykırıdır” 45. sözleriyle
Türkiye’ de sosyalizm fikrinin öncüsü olarak kabul edilmiştir.
Bedreddin’e göre: Hangi dine mensup olursa olsun bütün insanlar kardeştir. Bir
yanda göz kamaştırıcı servet yığanlar, bir yanda kapkara bir yoksulluk olamaz. Bütün
insanlar cins ve mezhep ayrılığı gözetilmeksizin bir tutulmalı, her şey-kadınlar-
müstesna-ortaya konulmalıdır46.
Semahaddin Cem, Bedreddin hakkındaki tetkikinde şöyle der: O, beşeri ve
mutlak bir eşitlik ister. Menkul, gayri menkul her şeyde ve her malda iştirak ister.
Hükümetler ona göre tegallüp teşkilatıdır ve yıkılmasını ister. Gaye kazanç, toprak, eşya
ve hayvanatta kolektivizmi sağlamaktır47.
Yine Semahaddin Cem, Heşt Behişt sahibi Mevlana Hakim İdris Bitlisi’den
şunları nakleder: “Gaybdan işaret ile kendi müritlerimle aleme sahip olmak için zuhur
40
B. N. Kaygusuz, Şeyh BedreddinSimaveni s. 128.
41
B. N. Kaygusuz Şeyh Bedreddin Simaveni s. 132.
42
B. N. Kaygusuz Şeyh Bedreddin Simaveni s. 128.
43
C. Yener, Şeyh Bedreddin, Varidât s. 45.
44
S. Cem ,İslam İlahiyatında Şeyh Bedred.din s. 10.
45
A. Cerrahoğlu, Şeyh Bedreddin ve Türkiye de Sosyalizm Hareketleri s. 26.
46
A. Cerrahoğlu, Şeyh Bedreddin ve Türkiyede Sosyalizm Hareketleri s. 25-26.
47
S. Cem,İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin s. 9.
ve huruc ederek memleketleri müritlerim arasında böleceğim. İlim kuvveti ve sırrı
tevhidin tahkiki ile taklit sahiplerinin millet ve mezhep kanunlarını iptal ile haram
sayılan bazı şeyleri helal yapacağım”.48
Buna göre Şeyh, Osmanlı toprağında yaşayan halk arasındaki din farkını ortadan
kaldıracak, herkes eşit olarak ülkenin taksiminden faydalanacaktır.
Şeyh Bedreddin’in özellikle hayatının sonlarına doğru merkezi otoriteye
tamamen karşı çıktığını, padişahlığı zulüm olarak nitelendirip cumhuriyet istediği iddia
edilmektedir.
“Hükümet zulüm ve tegallüp mahsülüdür. Onun tecavüzlerini hoş görmek,
maksud-ü Halik’a münafi, emirlerine itaat etmek caiz değildir. Heyet-i idare zaman-ı
saadette olduğu gibi millet tarafından intihab olunmalıdır. Saray, saltanat, muharebe,
asker hep zulümdür. Tekkeler, dervişler, ulema onlar da zulüm ve tegallüb eserleridir”49.
Şeyh Bedreddin, işte bu fikirleri ile hükümet ve ulema arasında müsamaha
edilemeyecek kadar tehlikeli bir ihtilalci durumuna gelmişti.

Sonuç
Büyük bir toplum ve isyan hareketinin başı olan, lehinde ve aleyhinde
yüzyıllarca yazılıp konuşulan, sanat eserlerine konu olan bir insan elbette sıradan biri
olamaz. Kendi çağına en yakın yıllarda yazılmış olan hemen bütün tarih eserleri
Bedreddin’in geniş bilgisini, ilim ve faziletini, derin anlayışını över ve takdirle
karşılarlar.
Gerçekten de Şeyh Bedreddin değişik hocalardan çok iyi bir tahsil görmüş,
hayatının büyük bir kısmını ilim tedrisatı ile geçirmiş, zamanının alimleri arasında
müstesna bir mevki işgal etmiştir. Özellikle İslam Hukuku’nda üstad olan Şeyh
Bedreddin içtihat derecesine gelmiş çok özel bir yer edinmiştir. Onun çağdaşı olan
İbn’ül-Arab ise Şeyhin meclislerinde bulunduğunu ve “Benim hidaye müellifine
cevabını veremeyeceğim, bin doksan sorum vardır. ”dediğini söylemekte ve bu
münasebetle ilmin üstünlüğünü takdir etmektedir50.
Filibeli Ali, “Simavna Kadısı oğlu Bedreddin çeşitli eserleriyle bilinen ve
yüksek kerametleriyle dünyanın ve asırların malumu bulunan filozof ve çok büyük bir
alimdi. Sultan Musa’nın saltanatı zamanında ondan başka alimin bulunduğu malum
değildir”51. der.
Ahmet Refik Bey, “Bedreddin’in tasavvurundaki iktidar meziyetleri ile şöhret
kazanmış olduğunu zikreder ”52.
Niyazi Mısrî Bedreddin’i dini ihya etmekle taltif etmektedir.
“Muhyı’d-din ve Bedreddin, ittiler ihyay-i din
48
S. Cem,İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin s. 11.
49
A. Cerrahoğlu, Şeyh Bedreddin ve Türkiyede Sosyalizm Hareketleri s. 26.
50
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni,s. 109.
51
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni,s. 110.
52
B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedredddin Simaveni s. 110.
Deryâ Niyazi Fusus envarıdır varidât”53.
Abdurrahman Şeref ise :”Bedreddin ilim ve faziletiyle gayet meşhur idi. Pek çok
müridi ve şakirdi vardı.”54diyerek Şeyh’i övmektedir.
Netice itibarıyla, Badreddin’in devrinin en büyük alimlerinden sayıldığı ve
etkileyici bir kişiliğe sahip olduğu hususunda hemen herkes müttefiktir. Ancak O’nun
yerleşik İslam inancına ters düşen yorumları kendisine hücum edilmesine, devlete karşı
isyanı da idamına sebep olmuştur.
Dinler arasında fark gözetmemek, mal ortaklığı, haşr-ı ve yeniden dirilmeyi
inkar etmesi Cennet ve Cehennemi inkar ederek bunları bir takım tasavvurlardan ibaret
sayması, Hükümeti zulüm ve tegallüp mahsülü olarak nitelendirmesi gibi konular
tümüyle devlet otoritesini ve ehl-i sünnet ulemasını karşısına almasına sebep olmuştur.
Ona karşı çıkanların başında ilk devir tarihçilerinden Aşık Paşaoğlu,
Bedreddin’in devlete karşı isyan ederek “Gelin şimdiden sonra padişahlık benimdir.
Taht benim elimdedir. Sancak isteyen gelsin, Tımar isteyen, Subaşılık isteyen gelsin.
Elhasılı ne dileği olan varsa gelsin. ”dediğini nakleder55.
Aziz Mahmut Hüdai . Ahmet’e sunduğu layihalarda Şeyh Bedreddin’i cisimlerin
haşrini ve kıyamet alemetlerini inkar ettiğini, ilhad ve ibahad üzere olduğunu
kaydeder56.
Semahaddin Cem ise: Bedredddin’in Batıni şeyhi Hüseyin Ahlatî’nin emri ile
Tebriz’e gittiğini, Anadoluyu istilaya ve Osmanlı devletini yıkmaya hazırlanan meşhur
Aksak Timur’la görüştüğünü, kendisini ona sevdirdiğini ve onun tarafından Anadolu’ya
isyan çıkarmakla vazifelendirildiğini nakletmektedir57.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; Şeyh Bedreddin, zamanın en büyük
alimlerinden olmasına ve Musa Çelebi’nin Kazaskerliğine kadar yükselmesine rağmen
O, sahip olduğu bu ilmi kötüye kullanmış, bir takım nasları te’vil ederek Batınilik
düşüncesine sapmış, hatta temel İslam inancına dair bazı şeyleri inkar ederek mürtet
durumuna düşmüştür. Ayrıca Osmanlı tarihinde ilk defa “Bütün mallarda ortaklığı”
savunarak sosyalizmin Türkiye’deki öncüsü kabul edilebilir. Hükümeti zulüm ve gasp
eseri olarak gördüğü ve isyan ettiği için de idam edilmiştir.

53
S. Ateş, İşarî Tefsiri s 221.
54
Abdurrahman Şeref, Fezleke-i Tarih-i Devlet-i Osmanî ,s. 25.
55
A. N. Atsız, Aşık Paşaoğlu Tarihi s. 90.
56
İslam Ansiklopedisi s. 445.
57
S. Cem, İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin, S. 7.
SBArD Mart 2004, Sayı 3, sh. 35 – 45

BİBLİYOGRAFYA

1-Abdurrahman ŞEREF, Fezleke-i Tarihi Devlet-i Osmani, İstanbul 1315


2-Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, sadeleştiren; Metin Muhsin BOZKURT,
İstanbul, Çile yay. 1981
3-Aşık Paşaoğlu Tarihi, Baskıya hazırlayan A. Nihal Atsız, Ankara Kültür ve
Turizm Bakanlığı yayınları, 1985.
4-ATEŞ Süleyman, İşarî Tefsir Okulu, Ankara, Ankara İlahiyat Fakültesi
Yayınları, 1974.
5-CEM Semahaddin, İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin, İstanbul, Üçdal
neşriyat, 1966.
6-CERRAHOĞLU Ahmet, Şeyh Bedreddin ve Türkiye’de Sosyalizm
Hareketleri İstanbul, Çığ yayınları,1966.
7-Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, 10 cilt İstanbul, Çağ yayınları,
1986.
8-İslam Ansiklopedisi, Şeyh Bedreddin maddesi M.E.B. yay. İstanbul, 1974.
9-KAYGUSUZ Bezmi Nusret, Şeyh Bedreddin Simaveni İzmir, İhsan
Gümüşayak matbaası, 1957.
10-Şeyh Bedreddin, Varidât, Çev:Cemil YENER, İstanbul, Cemil yayınları,
1970.
11-Şeyh Bedreddin,Varidât, Çev:Mustafa Rami BALABAN, İstanbul, Gayret
Kitabevi ,1947.
12-UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi 1. Cilt Ankara, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1982.
13-YURDAYDIN Hüseyin Gazi, İslam Tarihi Dersleri, Ankara, Ankara İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1988.

4
6

You might also like