Professional Documents
Culture Documents
S.Ahmet ATAK*
Özet/Abstract
J.J. Rousseau insan yaşamını doğal yaşam biçimiyle başlatır. Bu yaşam biçimi ilk ya-
şam şekli olmasının yanı sıra, ideal ve istenilen bir süreci de kapsar. Fakat, doğal yaşam biçimi
toplumsal kaygılar ve modern süreçle birlikte yerini toplumsal sözleşmeye bırakmıştır. Top-
lumsal sözleşmeyle birlikte, insanın ve devletin konumu yeniden yapılanmaya girmiştir.
Anahtar Kelimeler: Rousseau, İnsan, Toplum, Doğal Yaşam, Sözleşme
J.J. Rousseau starts human life with the natural life-form. This life-form,besides of
being the first life way, also contains an ideal and a desired process. But, natural life-form,
together with social anxieties and the modern process, had left its place to social contract.
Together with social contract, the position of human and of state entered into a new
construction period.
Key Words: Rousseau, Human, Social, Natural Life, Contract
Giriş
İnsanın, biyolojik, toplumsal, siyasal ve ahlaksal varlık olduğu bir ger-
çektir. Yine insan; düşünen, bilen, eylemde bulunan, karşılaştığı varlık ve nes-
nelere değer atfeden, onlara karşı çeşitli tavırlar takınan, isteyen, arzulayan,
seçen, özgür olan, toplum ve devlet kuran, öğrenen ve öğreten, sanat ve bilim
yapabilendir. Bu çok yönlü varlığın önündeki en önemli problem olarak aradığı
en uygun yaşam alanı oluşturmak ve devam ettirme kaygısı ön plana çıkmakta-
dır. Bunu gerçekleştirmek için de filozoflar, yazarlar, aydınlar çeşitli teoriler ve
düşünceler ortaya sürülmüştür. Bu noktada önemli çalışmalardan birini de
Fransız felsefeci, yazar ve politikacı Jean Jacques Rousseau (1712- 1778)
yapmıştır.
Rousseau insan kavramını ele alırken bu problemin sosyolojik, felsefi,
hukuksal, tarihsel, ekonomik ve antropolojik yönleriyle çözümlemede bulun-
maya gayret eder. Bunun için, ilk iş olarak insanın diğer varlıklardan farklı
olduğunun bilincinde olarak, ideal bir insan tiplemesini ortaya koymaya çalışır.
Bunu yaparken, insanın kökü, insanın nereden geldiği, nasıl oluştuğu, nasıl bir
evrim geçirdiği sorunlarının tartışmasına, değerlendirmesine fazla girmeden
daha çok insanın doğal yaşam dediği dönemle işe başlar.
*
Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü.
SBArD Mart 2006, Sayı 7, sh. 119 – 126
1
Ayferi GÖZE, Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, Beta Yayıncılık, İstanbul 1998, s.194
2
GÖZE, a.g.e., s.195
3
Niyazi ÖKTEM, Devlet ve Hukuk Felsefesi Akımları, Der Yayınları, İstanbul 1993, s.180
4
Ahmet CEVİZCİ, Etiğe Giriş, Paradigma Yayınları, İstanbul 2002, s.164
5
Afşar TİMUÇİN, Düşünce Tarihi 2, Bulut Yayınları, İstanbul 2002, s.290
6
Brıan REDHEAD, Siyasal Düşüncenin Temelleri, Alfa Yayıncılık, Bursa 2001, s.169
120
S.Ahmet ATAK
7
Metin İŞÇİ, Siyasi Düşünceler Tarihi, Der Yayınları, İstanbul 2004, s.254
8
J.J.ROUSSEAU, İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kanunları, (çev.Rasih Nuri İleri), Say Ya-
yınları, İstanbul 1990, s.87
9
Metin İŞÇİ, a.g.e., s.255
10
Ahmet CEVİZCİ, Aydınlanma Felsefesi, Ezgi Kitabevi, Bursa 2002, s.197
121
SBArD Mart 2006, Sayı 7, sh. 119 – 126
11
Ahmet ARSLAN, Felsefeye Giriş, Vadi Yayınları, Ankara 1996, s.178
12
Metin İŞÇİ, a.g.e., s.257
13
Niyazi ÖKTEM, a.g.e., s.180
14
J.J.ROUSSEAU, Toplum Anlaşması, (çev.Vedat Günyol), Milli Eğitim Basımevi, Ankara
1946, s.107-108
122
S.Ahmet ATAK
15
J.J.ROUSSEAU, İtiraflar, (çev.Reşat Nuri Güntekin), 1 Cilt, İstanbul 1991, s.3
16
Friedrich A. HAYEK, Kanun-Yasama Faaliyeti ve Özgürlük, (çev.Mustafa Erdoğan), Türki-
ye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1995 ; Macit GÖKBERK, Felsefe Tarihi, Remzi
Kitabevi, İstanbul 1980, s.383
17
HAYEK, a.g.e., s.198-199
18
COPLESTON, Felsefe Tarihi (Aydınlanma), (çev. Aziz Yardımlı), İdea Yayınevi, İstanbul
2004, s.100-101
19
J.J.ROUSSEAU, Emile yada Çocuk Eğitimi Üzerine, (çev.Mehmet Baştürk- Yavuz
Kızılçim), Babil Yayınları, Erzurum 2002, s.8
20
EMİLE, a.g.e., s.26
21
EMİLE, a.g.e., s.180
123
SBArD Mart 2006, Sayı 7, sh. 119 – 126
ona bağlıdır. Tanrı nesneden öncedir, nesne varoldukça ve hatta gün gelip de
tüm evrenden iz kalmasa bile, vardır ve varolacaktır.22
İnsana yaşama hakkı sağlayan uğraşlar arasında, doğal duruma en çok
yaklaştıran, el işleridir: İnsanların tüm çalışma şekillerinden sağladıkları en
bağımsız servet işçininkidir. İşçi sadece kendi çalışmasına bağlıdır. Bir çiftçi
ne kadar esirse o kadar özgürdür: Çünkü, çiftçi ürününü başkalarının insafına
bağlı olarak tarladan toplar. Bu tarlayı onun elinden hiçbir gücün alması müm-
kün değildir. Tarım insanın ilk, en onurlu-kutsal, en yararlı, sonuç olarak, ya-
pabileceği en soylu meslektir.23 Çalışmak, toplumsal bir insan için kaçınılmaz
bir ödevdir. Bu ödev zengin veya yoksul, güçlü veya zayıf, çalışkan veya tem-
bel olsun bütün insanların görevidir.24
Bir insanın nasıl olması gerektiği konusunda Emile’yi örnek gösteren
Rousseau; insanın, çalışkan, kararlı, sabırlı, gayretli, cesaret dolu olmasını, düş
gücünün zengin tutmasını, kötülüklere duyarlı, ölümü doğal bir süreç olarak
görmesini, bunun içinde özgür yaşamayı ve insani şeylere az bağlanarak, öl-
meyi öğrenmesinin en iyi yolu olarak gösterir.25
J.J. Rousseau’ya göre, kadın, yalnızca erkeğe göre varolurken, kadın ve
erkeğe verilen görevler aynı değildir. Bir kadın sade giyinmeli, çünkü giyim
kuşam yalnızca doğal güzelliği ortaya çıkarmaya yarar. Kızlara küçük yaştan
itibaren dinden söz etmek gerekir, çünkü, bu derin sorunları yöntemli bir şekil-
de tartışabilecekleri yaşa gelmeleri beklenirse, onlara dinden asla söz edememe
tehlikesi belirir. Her kız annesinin dini inancına sahip olmalıdır ve her kadın da
kocasınınkine sahip olmalıdır. Dinsel eğitim vermek için onu bir üzüntü veya
sıkıntı kaynağı olarak göstermeli: Ne dua, ne ezberlenecek dersler vermeden,
doğrudan ve canlı bir eğitim sürecini yaşamalıdır.
Ona göre, kadınlar erkeklerin gözünden kaçan incelikleri sezmekte çok
yeteneklidirler, konuşulduğunda dinlerler ve susulduğunda düşünürler.26 Kadı-
nın temel özeliklerinden biri de tatlı dilli olması ve kocası haksızlık yapsa bile
yakınmadan bunu hoşgörüyle karşılayabilmesidir.27
22
EMİLE, a.g.e., s.179
23
EMİLE, a.g.e., s.136
24
EMİLE, a.g.e., s.137
25
EMİLE, a.g.e., s.152-153
26
EMİLE, a.g.e., s.225
27
EMİLE, a.g.e., s.223
124
S.Ahmet ATAK
Sonuç
Rousseau, özgün düşüncesini oluştururken, “doğal yaşama” varsayı-
mından yola çıkmıştır. Doğal yaşama döneminde, o zamanın insanı bütün ge-
reksinmelerini kendi başına karşılayabilme gücüne sahip olduğundan dolayı
diğer insanlara muhtaç değildi. Doğal insan herhangi bir kişiye veya nesneye
bağlı olmadığı gibi, düşünme ve akıl yürütme sürecinin yerine duygularıyla
hareket ederek aradığı mutluluğu bulmuştu. Bu yönüyle doğa herkese yettiğin-
den özel mülkiyet kaygısı söz konusu değil, insanlar arasında gelişmiş ilişkiler
olmadığından eşitsizlik ve adaletsizlik problemlerini yaşamalarına da gerek
duyulmamıştır.
Fakat, yeni yaşam kaygısıyla birlikte köklü değişmeler birbirini takip
etmiştir. İnsanlık kültürünün gerçek doğasından soyutlandığını, duygunun raf-
tan kaldırılarak bütün değerlerin akla göre şekillenmesiyle birlikte insanın mut-
suzluğa itildiğini görebiliriz. Modern yaşam, teknolojik ilerleme, bilimsel ça-
lışmalar, yeni kentler, kültürel etkinlikler insan yaşamına darbe vurmuş, eşit-
sizlik ve adaletsizlik için bir zemin hazırlamıştır.
J.J. Rousseau özgürlük sorununu başlı başına ela almış, özgürlüğü in-
san olma ile özdeş tutmuştur . Ona göre, insan ve insanlığın yapacağı ilk iş ,
eşitlik, özgürlük, ortak hareketi teşvik eden toplumsal bir sözleşmeye ihtiyaç
vardır. Bu sözleşmeyle birlikte, herkes herkesle birleşecek, yasaya itaat eden
her insan, aslında kendine itaat etmiş olacak ve böylece eski doğal durumunda-
ki gibi özgür ve eşit olacaktır. Toplumsal sözleşmeyle doğal özgürlüğün orta-
dan kaldırıldığı düşünebilir , ama , onun yerini geneli kuşatan bir özgürlük
almaya başlamıştır denilebilir.
KAYNAKÇA
125
SBArD Mart 2006, Sayı 7, sh. 119 – 126
126