You are on page 1of 4

Fobi Protokolü 1

KORKU PROTOKOLÜ
Çeviren: Zeynep Çakırlı

Travması olan bir çok danışanın, ayrı bir tedavi gerektirebilen fobileri olabilir. Diğer taraftan,
danışanın yaşadığı ilk korku deneyimi, zamanla travma özellikleri gösterebilir. Ayrıca, fobik
danışanlar, “korkudan duyulan korku” ve fobik deneyimin devam etmesi (örn: köpek gibi
korkulan objeyle karşılaşma korkusu) nedeniyle sürekli olarak travmatize olabilirler.
Danışanların çoğu, yaşamlarını korktukları objeden veya olaydan kaçınacakları şekilde
organize etmektedirler. Dolayısıyla terapist, danışanın korku duymaması için yeni öğrendiği
davranışları tam olarak özümseyebilmesi konusunda ona yardımcı olmalıdır.

EMDR ile müdahaleyi gerçekleştirebilmek için, fobiler “basit” ve “süreç (process) şeklinde iki
farklı sınıfa ayrılabilir. Basit fobi, belirli olan ve danışanın hareketlerinden bağımsız olan bir
objeye karşı (örn: örümcek) duyulan korkudur. Objeyle ilgili bir görüntü sonucu korku hissi
ortaya çıkar ve o objeye maruz kalmış olmayı gerektirmez. Basit fobiler, genellikle 1’den 3’e
kadar olan aşamalar kullanılarak kolayca çözülebilir. ‘Process’ fobi ise danışanın aktif bir
şekilde karşılaşmak zorunda olduğu bir durumdan duyduğu korku anlamına gelmektedir.
Örneğin uçmaktan korkma, danışanın katılımını gerektirmektedir. Buna göre, korkulan
durumda olmak için, danışanın bilet alması, havaalanına gitmesi ve uçağa binmesi gerekir.
Dolayısıyla, ‘process’ fobi üzerinde çalışırken, terapistin, karar verme ve deneyim öncesi
duyulan kaygı gibi o deneyimle ilgili herşeyi ele alması gerekmektedir. Bu durum, 4’ten 6’ya
kadar olan aşamalarla ele alınmaktadır. Ancak, danışanın günlük yaşamı içersinde korktuğu
obje ile karşılaşması söz konusuysa (örn: komşunun köpeğine yaklaşmak, çatıdaki
örümcekleri temizlemek gibi), o zaman basit fobiler için de aynı prosedürler kullanılmalıdır.
Basit fobiler için kullanılan prosedürler danışanın korku hissettiği korkuyu ortadan kaldırıyor
olsa bile, korktuğu objelere karşı duyduğu rahatsızlık devam edebilir (örn: örümceklerden
iğrenmek ve yılanların bulunduğu bir ortamda rahatsız olmak gibi). Basit fobi protokolü çoğu
kez yeterli olmasına rağmen, fobi alanında çalışan araştırmacıların bir kısmı, böyle bir ayrımın
faydalı olmadığını ve ‘process’ fobi protokolünün tek başına kullanılması gerektiğini
düşünmektedirler (de Jongh et al., 1999).

1. Korkmaktan duyulan korkuyla baş etmek için öz denetim (self control) prosedürlerini
öğretin
2. Aşağıdakileri hedefleyin ve yeniden işleyin:

a) Fobiye neden olan öncül olaylar


b) Korkunun ilk deneyimlendiği zaman
c) En rahatsız edici deneyimler
d) Korkunun en son ne zaman deneyimlendiği
e) Şu anda onunla ilişkili başka bir uyaran
f) Korkuyla ilgili fiziksel duyumlar veya diğer belirtileri
3. Gelecekte korkudan bağımsız aksiyonlar için pozitif bir şablon yerleştirin
4. Aksiyon için bir sözleşme yapın
5. Tüm bunların zihinsel bir video kasedini seyredin ve duyulan rahatsızlığı tekrar işleyin.
6. Seanslar arasında belirlenen hedeflerin yeniden işlemesini tamamlayın.

Fobik danışanlarda öz denetim tekniklerinin kullanımı çok önemlidir. Birçok fobi, korkmaktan
korkmaya neden olmaktadır. Danışanlar, korktukları aktiviteden çok uzun süreden beri
kaçındıkları için hala korkup korkmadıklarını bilmediklerini belirtebilirler. Daha ziyade, korku
ortaya çıktığında, korkunun kendisinden korktuklarını söyleyebilirler. Eğer danışan korkuyla
uygun bir şekilde baş edemiyorsa, bu çok normal bir tutum olacaktır. Bu sorunu
Fobi Protokolü 2

tanımlayabilmek için, terapistin danışana bazı öz denetim prosedürlerini öğretmesi


gerekebilir. Danışan belirli derecede bir hakimiyet sağladığından ve belirli düzeyde kaygıyla
baş edebilecek duruma geldiğinden emin oluncaya kadar terapist bu teknikleri seanslarda
uygulatmaya devam etmelidir.

Danışanların büyük bir kısmı “ben korkuyorum” kognisyonuna eşlik eden fiziksel duyumları
nasıl belirleyeceğini öğrenmeye ihtiyaç duymaktadır. Genel olarak sadece duyguya konsantre
olmak danışanlar için zor olabilir. Bunun yerine, eğer danışan korkuyla eşit kıldığı fiziksel
duyumların sadece midesinde ve göğsünde hissettiği duyumlar olduğunu ve bunların
değişebileceğini öğrenebilirse, bu duyumları kontrol etmek için daha fazla kapasiteye sahip
olacaktır. Ayrıca bu duyumları belirleyebilme becerisi, danışanın kendisini bilişsel olarak bu
duyumlardan ayrı tutmasını ve bunları kontrolü altında tutmasını sağlayacağı için, danışanın
kendisini korkudan daha büyük olarak algılamasına neden olacaktır.

Hem basit hem de ‘process’ fobiler için kullanılan prosedürler gayet net olmasına rağmen,
terapistin herhangi bir ikincil kazanç durumunun olup olmadığını belirleyebilmesi için öncelikle
danışanın geçmişini öğrenmelidir. Örneğin, danışan sorun olarak yılanlardan korkmasını
gösterebilir. Ancak özgeçmiş alma esnasında, sınırlarla ilgili konular, öz güven eksikliği gibi
fobiye neden olan birçok etken ortaya çıkabilir. Danışanın evlilik hayatıyla ilgili yapılan
konuşmalar sırasında, kocasının baskın bir tavrının olduğunu, birçok konuda kendi istediğini
yaptırdığını ve aynı zamanda kamp yapmayı çok seven biri olduğunu öğrenebilirsiniz.
Dolayısıyla, danışanın yılan fobisi, onun kocasıyla bu gezilere katılmaması için de geçerli bir
gerekçe teşkil ediyor olabilir. Benzer durumlar ‘process’ fobiler için de söz konusu olabilir.
Örneğin, bu sefer de danışan uçaktan korkabilir ve böylece sürekli seyehat etmek durumunda
olan kocasına eşlik etmek zorunda kalmayabilir. Dolayısıyla ikincil kazançlarla ilgili konular ele
alınmadan fobiler tedavi edilebilir olmayacaktır.

Diğer bütün tedavi şekillerinde olduğu gibi, danışanın dışardaki hiç bir standarta uymak
zorunda olmadığını bilmesi gerekmektedir. Ayrıca danışanlara, korkularından kurtulduklarında
herhangi bir aktiviteye katılmak zorunda olmadıkları hatırlatılmalıdır. Örneğin yılanlara
duyulan korkunun kaybolması, o kişinin kampa gitmesini gerektirmez veya yükseklik
korkusunun geçmesi o kişinin paraşütle atlıyor olabilmesi demek değildir. Terapist, seçme
hakkının danışanın kendisine ait olduğunu ona anlatmalıdır.

Her şekilde terapist korkunun kaynağını ortaya çıkarmak zorundadır çünkü korkunun kaynağı,
ortadaki fobik tepkiden oldukça farklı bir olay olabilir. Örneğin, danışanlardan biri araba
kullanmaktan korktuğunu söylemişti. Danışan araba kullanırken ne zaman daha önceden
karşılaşmadığı bir durumla karşılaşsa panik atak yaşadığını belirtmişti. Özgeçmişi alındıktan
sonra anlaşıldı ki bu fobik durum ortaya çıkmadan önce danışan Avrupa’da öğrenciymiş.
Orada kimseyi tanımadığı için, öğrencilerden biri tarafından partiye davet edildiğinde çok
sevnmiş. Ancak partide içki içtikten sonra kendini kötü hisedip, partiyi terk etmiş. Odasına
döndükten sonra çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlamış ve sonradan anlaşılmış ki partide
biri içkiye LSD katmış. Danışan da korktuğu ve yalnız olduğu için ve kendini tamamen kontrol
dışında hissettiği için çok korkunç bir gece geçirmiş. Bu olaydan sonra birgün araba
kullanırken, az kalsın bir kaza geçiriyormuş ve o anda da kendini kontrolünü kaybediyor gibi
hissettiği için paniklemiş. Daha sonra bu panik hissi, araba kullanırken kendini kontrolünü
kaybediyor gibi hissettiği tüm durumlarda belirmeye başlamış. Bu durumda, terapistin fobik
tepkiye odaklanmadan önce, danışanın LSD yüzünden halüsinasyon yaşadığı daha önceki
deneyimini ele alması gerekmektedir.

Fobiden önce meydana gelen olaylar yeniden işlendikten sonra, yükleme ve beden taramasını
da içeren EMDR müdahalesi, her olay için aşağıdaki sıraya göre uygulanır: başlangıçta ilk olay
Fobi Protokolü 3

hedeflenir çünkü bu olayın, korkunun altında yatan nedenlerle ilgili uyaranlar ve işlenmesi
gereken fiziksel tepkiler hakkında bilgi verdiği varsayılmaktadır. En korkutucu olaylar ise ikinci
sırada yer almaktadır çünkü bunların en şiddetli ve olayları daha da kötüleştiren uyaranları
içerdiği varsayılmaktadır. En son deneyim ise hedefler arasında üçüncü sırada gelmektedir
çünkü uyaranların ikinci derecede koşullama sonucu kuvvetlendiği varsayılmaktadır. Korkuyu
tetikleyen ve birbirinden bağımsız çeşitli durumlar olabileceği için diğer uyaranlar ayrı olarak
işlenmelidir. Örneğin, uçaktan korkma durumunda, danışanlardan biri kendi başına uçakla
seyehat etmekten korkarken, bir diğeri ise aile üyelerinden birinin seyehat etmesinden
korkabilir ve bir başka danışan da hem bu iki durumda hem de uçak sesi duyduğunda korku
duyabilir. Gelecek için herhangi bir pozitif şablon oluşturulmadan önce, tetikleyici faktörler
uygun bir şekilde yeniden işlenmelidir. Klostrofobi gibi genelleştirilmiş (yaygın) fobiler içinse,
her bir kaygı uyandıran durumu temsil eden olaylar hedeflenmelidir (örn: asansörler, sinema
koltukları vs.).

Seans sırasında hızlı nefes alma gibi korkuyla ilişkili belirtiler ortaya çıkarsa, terapistin bu
fiziksel belirtileri birbirini izleyen setlerle hedeflemesi gerekmektedir. Terapist, bu tarz bir
korku ortaya çıktığında, sakinleştirici bir ses tonu kullanarak danışana şunları söyleyebilir:
“Sadece duyumları farket ve onları bu veya o şekilde olması için zorlama”. Bir panik atak
durumunda dahi, korkuyla ilgili setlere devam etmek, rahatsız edici duyguyu dağıtabilir ve
danışanın korkmaktan korkmasını yeniden işleyebilir. Korku yatıştıktan sonra, terapist
danışanla birlikte bir öz denetim tekniğini (örn: güvenli yer egzersizi) gözden geçirmelidir.
Böylece danışan, ilerde korkunun ortaya çıkabileceği herhangi bir durumla karşılaştığında,
bunula baş edebilecek beceriye sahip olduğundan emin olabilir.

Basit fobiler söz konusu olduğunda, pozitif şablon tek bir imge kullanılarak (örneğin yılan olan
bir ortamda kendini sakin ve gevşemiş hissetme) yerleştirilir. VoC 6 veya 7’ye ulaşana kadar
bu yansıtma yeniden işlenmelidir. Genellikle danışanlar, VoC’ları 6 olduğunda dururlar çünkü
korktukları objeden artık korkmadıklarından emin olmak için o objeyle birebir deneyim
yaşamaya ihtiyaç duyarlar. Danışan, tahmini durumuna bakılmaksızın, gelecek müdahalelerde
hedef olarak kullanılacak her türlü olumsuz tepkisinin bir kaydını tutması konusunda
uyarılmalıdır. Bu kayıtlar, imgeler, düşünceler ve fiziksel duyumlar ile birlikte meydana gelen
olayın bir fotoğrafı şeklinde olmalıdır. Klostrofik danışanlarda, her bir tetikleyici için pozitif bir
şablon yüklenmelidir.

‘Process’ fobilerde ise (veya herhangi bir objenin veya durumun detaylı bir şekilde ele
alınmasının gerektiği durumlarda), ikinci derecede koşullanmaya bağlı olarak korku uyandıran
her hangi bir tetikleyici faktör ile öncül olarak yaşanan kaygının tanımlanması önemlidir.
Örneğin, uçaktan korkan danışanlar, korku hissetmeden kendilerini uçağa binerken
canlandırabilecek noktaya geldiklerinde, bir ay içinde kendi başlarına uçağa binmeleri için bir
sözleşme yapılır. Daha sonra danışandan gözlerini kapatması ve içinde bulunduğu zaman ile
yapacağı uçak yolculuğunu başarılı bir şekilde yapıp geri döndüğü zaman arasını videoda
seyrediyormuş gibi canlandırması istenir. Bu süreçte rahatsızlık yaratan herşey (örn: yer
seçme, havaalanını arama, bavul hazırlamak, havaalanına kadar gitmek vs.) ayrı bir hedef
olarak yeniden işlenmelidir. Zihinsel video kaseti seyretme, herhangi bir korku
uyandırmayıncaya kadar bu süreç tekrar edilir.

Ayrıca danışan sözleşmeyi yerine getirme aşamasında yaşadığı her türlü korku ve kaygıyı
bildirmek durumundadır. Danışan öğrenmiş olduğu öz denetim tekniklerini kullanmalı ve
gelecekteki işleme süreci için uyaranlara verdiği tepkilerin net bir şekilde kaydını tutmalıdır.
Terapist her seferinde danışana, kendisinin vermiş olduğu korku tepkilerini, başarısızlık olarak
değil, bir geri bildirim olarak görmesi konusunda destek olmalıdır. Danışana, gelecek haftalar
boyunca yaşayabileceği korkunun beklenen bir durum olduğu ve sadece hedeflerin
Fobi Protokolü 4

saptanmasını sağlamak için korku duyduğu anları belirlemesi gerektiği hatırlatılmalıdır. Bu


sayede danışan, tedavinin etkilerine dair beklentilerini azaltacak ve korku hissi ortaya
çıktığında cesareti kırılmayacaktır.

Bunun dışında, sadece başlangıçta yaşanan olaya EMDR uygulandığında, fobik tepkinin
tamamen ortadan kalkması da söz konusu olabilir. Ancak, fobinin gelecekte tekrar ortaya
çıkamsını önlemek için uygun bir zamanda tüm tedavi protokolü uygulanmalıdır.
Tetikleyicilerin şiddeti azalmadığında, yapılandırılmış ‘in vivo exposure’ bazı koşullarda faydalı
olabilmektedir (de Jongh et al.,1999).

You might also like