Professional Documents
Culture Documents
Bornova-İZMİR
2010
ii
iii
Sema SERT (Kaya) tarafından Yüksek Lisans tezi olarak sunulan “Bina
Yaşam Döngüsünde Enerji Analizi ve Yeşil Binalar” başlıklı bu çalışma E.Ü.
Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği ile E.Ü. Fen Bilimleri Entitüsü Eğitim
ve Öğretim Yönergesi’nin ilgili hükümleri uyarınca tarafımızdan değerlendirilerek
savunmaya değer bulunmuş ve 23.06.2010 tarihinde yapılan tez savunma sınavında
aday oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunmuştur.
ÖZET
Son olarak yeşil bir binanın elektrik enerjisi ihtiyacı, şebekeden bağımsız-
optimum açıda güneye yerleşik fotovoltaik sistem büyüklüğü ve maliyet analizi
(ömür boyu maliyet analizi yöntemiyle) Visual Basic programlama dili ile Access
veri tabanı kullanılarak benzeştirilmiştir. Bu çalışma sonucunda, PV sistemlerinin
ilk yatırım maliyetinin yüksek, ancak ömür boyu maliyetinin konvansiyonel enerji
kaynaklarıyla rekabet edebilir olduğu ve teşvik sistemleri olmadığı yada yetersiz
olduğu sürece fotovoltaik sistemlerin yapılabilir olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
ABSTRACT
This study is built up on the green buildings concept and green building’s
energy design. For the purpose of constitution a strong green building energy
concept, energy has been studied multi-dimensionally in a wide perspective. Within
this context, the subjects like environmental impact assessment of the fossil fuels,
nuclear energy and renewable energy, present and future states of the energy
reserves, future scenarios, energy security, the energy vision and policy of Turkey,
renewable energy systems in the world and Turkey and incentives, energy saving
and potentials, the laws, new generation-ecological-A class-green-sustainable
buildings and certification systems, life cycle energy analysis, life cycle costing,
energy simulation softwares and their restrictions, advantages and disadvantages has
been discussed.
TEŞEKKÜR
İÇİNDEKİLER
Sayfa
1. GİRİŞ .............................................................................................................. 1
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil Sayfa
Şekil 2.1. İthal edilen doğal gazın kullanım alanlarına göre dağılımı (Oğan, 2003) . 6
Şekil 7.1. Türkiye’de enerji yoğunluğunun zaman içinde gelişimi (Çalıkoğlu, 2009)
..............................................................................................................................65
Şekil 7.2. Sektörlere göre tasarruf potansiyeli 2020 projeksiyonu (Çalıkoğlu, 2009)
..............................................................................................................................67
Şekil 8.1. Yaşam Döngüsü Analizi Safhaları (TS EN ISO 14040/Mart 1998).........70
Şekil 10.4. Green Star performans kategorileri ve dağılım oranları (Sev ve Canbay,
2009). ....................................................................................................................86
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 2.1. Bazı ülkelerin ve Türkiye’nin HES potansiyel gelişimi (DSİ, 2009) .... 7
Çizelge 2.2. Ekonomik olarak yapılabilir HES projelerinin durumu (DSİ, 2009)..... 7
Çizelge 2.3. Yıllık Toplam Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı
(EİE, 2009)............................................................................................................. 9
Çizelge 2.5. Nükleer elektriğin dünyadaki payı (Ertürk vd., 2006) .........................13
Çizelge 2.6. Sektörlere göre toplam seragazı salımı (milyon ton CO2 eşdeğeri)
(TÜİK,2009)..........................................................................................................16
Çizelge 12.2. Her aya ait yılın günü (n) (Bakırcı, 2006) .......................................109
xvi
xvii
SİMGELER ve KISALTMALAR
KT Berraklık endeksi
n Gün sayısı
1. GİRİŞ
“ Bir ev neye yarar ki, onu üzerinde oturtabileceğin güzel bir gezegenin olmazsa ”
Henry David THOREAU (Erdem, 1999)
Elbette tek başına enerji yoksulluk sorununu çözmez. Aynı zamanda farklı
bölgelerde enerji kaynaklarının yokluğu ekonomik gelişmeyi önemli ölçüde
sekteye uğratırken, enerjinin fütursuz kullanımı da, yerelden ziyade, küresel
ölçekte bir çevre felaketiyle sonuçlanabilir.
Sonuç olarak, “Enerji ne pahalı bir ümit ne de ucuz bir keder; fiyatı tek
başına ödediğimiz ama sonuçlarını küresel çapta paylaştığımız bir yarındır”
(Demir, 2007). Bu açıdan bakıldığında enerji ve çevre yüzyılımızın, hatta gelecek
yüzyılların sorunudur ve diğer tüm sorunlar gibi sadece devletlerin değil birey
olarak hepimizin sorunu ve sorumluluğudur.
Bir ev üzerinde oturacağın bir gezegen olmazsa bir işe yaramaz belki ama,
tek tek her evde yapılacak düzenlemelerle üzerinde oturacağımız gezegeni daha
uzun süre yaşatabiliriz belki…
Kuşkusuz hepimizin yapacağı az çok bir şeyler var : Her evi imkanlar
dahilinde A sınıfı, yeşil bir eve dönüştürmek gibi… Bu çalışma böyle bir
dönüşüm sürecinin teknik olarak incelenmesi ve sosyal sorumluluk açılarından
değerlendirilmesidir. Bu kapsamda enerji konusu çok boyutlu olarak incelenmeye
çalışılmıştır.
3
Şekil 2.1. İthal edilen doğal gazın kullanım alanlarına göre dağılımı (Oğan, 2003)
Çizelge 2.1. Bazı ülkelerin ve Türkiye’nin HES potansiyel gelişimi (DSİ, 2009)
Çizelge 2.2. Ekonomik olarak yapılabilir HES projelerinin durumu (DSİ, 2009)
Tüm bu tablolar, sayılar iyi gibi görülse de, yapılan santral projelerinin
verimliliği de ayrıca değerlendirilmelidir. Aşağıdaki haber Türkiye’nin enerji
konusunda nerde olduğuna çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir ve oldukça
düşündürücüdür:
“ Kızılırmak ve Yeşilırmak üzerinde toplam 1300 MW kurulu güç kapasiteli
4 adet hidroelektrik santralın faaliyet gösterdiği ve hiç enerji ihtiyacı bulunmayan
Samsun'a 2000 yılında yapılan ihale ile iki mobil santral kuruldu. Ancak santraller
'ihtiyaç yok' denerek hiç çalıştırılmadı. Sözleşme gereği santralleri yapan
8
firmalara ise 43.8 trilyon lira tazminat ödendi. 5 yıl boyunca da ödeme devam
edecek” (Ünver, 2004).
Her gün yeryüzüne ulaşan güneş enerjisi miktarı çok büyüktür. Yeryüzünde
bulunan tüm kömür, petrol ve doğal gaz enerjisi, sadece 20 günlük güneş
enerjisine eşittir.
Güneş enerjisi kullanan ortalama bir sıcak su sistemi, yılda 11,4 varil petrol
harcanmasını önler veya orta büyüklükte bir sedan arabanın 20.000 km gitmek
için harcayacağı yakıta eşdeger yakıttan tasarruf edilmesini sağlar.
Çizelge 2.3. Yıllık Toplam Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı (EİE, 2009)
Jeotermal ısıtmada 2010 yılı hedefleri 500.000 evdir (DPT Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı Jeotermal Raporu). Türkiye jeotermal kaynaklarıyla
bugünün teknik ve ekonomik şartlarında potansiyel jeotermal ısıtma yerleşim
birimleri 935.000 konut olarak belirlenmiştir. Ancak, bu değerin 10 yıl içersinde
500.000'inin emniyetli bir varsayım ile gerçekleşeceği planlanmaktadır.
Türkiye'nin hidrojen üretimi açısından bir şansı da, uzun bir kıyı şeridi olan
Karadeniz'in tabanında kimyasal biçimde depolanmış hidrojen bulunmasıdır.
Karadeniz'in suyunun %90'ı anaerobiktir ve hidrojen sülfür (H2S) içermektedir.
1.000 m derinlikte 8 ml/l olan H2S konsantrasyonu, tabanda 13,5 ml/l düzeyine
ulaşmaktadır. Elektroliz reaktörü ve oksidasyon reaktörü gibi iki reaktör
kullanılarak, H2S'den hidrojen üretimi konusunda yapılmış teknolojik çalışmalar
vardır. Birleşmiş Milletler (UNIDO) desteği ile ICHET projesi kapsamında
İstanbul'da Hidrojen Enstitüsü kurulmuştur (Ertürk vd., 2006).
Kuzey Amerika ve pek çok Batı Avrupa ülkelerinde yeni nükleer santraller
kurulmamaktadır. Bunun nedenleri; elektrik tüketiminde doyuma ulaşan bir
kararlılık, düşük nüfus artış hızı, kamuoyu etkisi, hâlihazırdaki kurulu kapasitenin
mevcut ve kısa vadede öngörülen talebi karşılamak için yeterli oluşu, enerji yoğun
teknolojilerden bilgi yoğun teknolojilere doğru olan yönelim, mevcut santrallerin
ömürlerinin uzatılması, verimliliklerinin ve güçlerinin artırılması yönünde
çalışmalara ağırlık verilmesi olarak görülmektedir (Ertürk vd., 2006).
2007 yılında TBMM’de kabul edilen Nükleer Yasası ile ülkemizde nükleer
santral kurulabilmesi için yatırımcılara, alım garantisi, kamu ile ortaklık gibi bazı
kolaylıklar ve ayrıcalıklar tanınmıştır. Bu Yasa daha ziyade herhangi bir meta
satın alınır gibi ihale ile nükleer santral satın alınması anlayışı ile hazırlanmıştır.
Bu nedenle de düşündürücüdür. Önce devletin bir nükleer enerji politikası
oluşturması, bu politikanın ışığı altında ülke için en uygun teknolojiyi seçmesi, bu
seçime uygun yatırım için de plan ve program çalışması yapması, nükleer santral
teknolojisinin de bu seçime uygun olarak transfer edilmesi daha uygun bir
yaklaşım olarak düşünülebilir. İhale ile nükleer teknolojiye sahip olmak; nükleer
teknolojinin alt yapısını hazırlamadan, bu konuda halen çeşitli ülkelerde
yapılmakta olan araştırmalara katılmadan, geliştirilmekte olan yeni teknolojileri
öğrenmeden ve öğrendiklerini ülkede uygulayacak nitelikte yeterli eleman
yetiştirmeden mümkün değildir (DEK-TMK, 2007).
Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası ile yıllık rüzgar hızı 8,5 m/s ve
üzerinde olan bölgelerde en az 5000 MW, 7,0 m/s’nin üzerindeki bölgelerde ise
en az 48000 MW büyüklüğünde rüzgar enerjisi potansiyeli bulundugu tespit
edilmiştir. 85000 MW civarında rüzgar enerjisine dayalı lisans basvurusu
yapılmıştır (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2009).
Türkiye’de, 2007 yılı CO2 salımında 1990 yılına göre, enerji sektöründe
%123, endüstriyel işlemlerde ise %71 artış gözlenmiştir (TÜİK, 2009).
2007 yılında toplam CO2 salımının yaklaşık olarak %93’ü enerji kaynaklı,
%7’si endüstriyel işlemler kaynaklıdır. CH4 salımlarının %59’unun atık
bertarafından, %33’ünün tarımsal faaliyetlerden, N20 emisyonlarının ise
%84’ünün tarımsal faaliyetlerden kaynaklandığı görülmüştür (TÜİK, 2009).
Çizelge 2.6. Sektörlere göre toplam seragazı salımı (milyon ton CO2 eşdeğeri) (TÜİK,2009).
Hava Kirlilği: Uçucu küller baca dumanı ile havaya yayılarak ağırlıklarına
ve atmosferik olaylara göre bacadan itibaren belirli mesafelerde yere çökerler. Bu
esnada içerdikleri Co, Cd, Zn, Pb, Cu gibi metal bileşikleri de baca dumanındaki
S02 ve NOx gazlarının toksin etkisini arttırır ve asit yağmurlarına dönüşmesinde
katalizör etkisinde bulunurlar.Ayrıca, termik santrallerde kömürün yanması
sonucu reaktörün iç sıcaklığı normalde 880-11500°C arasındadır. Bu sıcaklıkta
kömürün ana bileşenleri olan Karbon (C), Hidrojen (H) ve Oksijen (O) ile tali
bileşenleri olan Kükürt (S) ve Azot (N) gibi maddeler oksitlenerek baca dumanına
geçer. Böylece baca dumanında Karbon monoksit (CO), Karbondioksit (CO2), ve
Hidrojen (H2) ile kömürdeki S ve N oranına bağlı olarak Kükürt dioksit (S02) ve
Azot (N2) gibi gazlar oluşmaktadır. N2 çok atıl ve zor reaksiyon veren bir gaz
olmasına rağmen reaktör sıcaklığının 950°C'nin üzerine çıkması durumunda
sıcaklığın etkisiyle oksijenle reaksiyona girerek NO, N02, N20 gibi zararlı gazlara
dönüşebilmektedir. Böylece baca gazında S02'nin yanında NOx'ler de
oluşmaktadır (Ertürk vd., 2006).
Katı atıklar, kömüre dayalı termik santrallerden atılan kül ve cüruf ile Baca
Gazı Desülfürizasyon (BGD) tesisi atığı olan alçıtaşıdır (Ertürk vd., 2006).
sonucunda açığa çıkan uçucu külün bileşiminde olan CaSO4'ın suyu absorblama
kapasitesi çok yüksektir. Islandığı zaman birbirine yapıştıkları ve oldukça
geçirimsiz bir tabaka oluşturup kısa bir zaman içerisinde geçirimliliklerinin 10,7
cm/sn olduğu deneysel olarak görülmüştür (Ertürk vd., 2006).
Kuru katı atıklar (kağıt, plastik, cam filtreler v.s.) özel kaplara hidrolik pres
ile sıkıştırılır. Çok sayıda kirlenmiş, bozulmuş metal aletler parçalara bölünüp
kaplarda toplanır. Parçalara bölünmesi uygun olmayan metal atıklar tahta kutular
içine konulduktan sonra beton içine sıkıştırılır. Katı atıkların depolandığı kapların
hacmi 100-200 litredir. Buharlaştırılması mümkün olmadığı için doğrudan
doğruya çimento ile karıştırılıp katı hale getirilen sıvı atıklar kaplarda,
laboratuarlarda az miktarda meydana gelen ve 25 litrelik plastik şişelere
doldurulan sıvı atıklar beton muhafazalı kaplarda toplanır. Reaktörde meydana
gelen ve işlenip paketlenen katı atıklar geçici bir süre santralde muhafaza
edildikten sonra, santral sahasında veya dışında bulunan nihai depolama
tesislerinde saklanırlar (Ertürk vd., 2006).
22
Gaz Atıklar: Gaz atıklar Ksenon, Kripton, İyot gibi parçalanma ürünleri
olup yakıt çubuklarının içinde bulunur, fakat nadiren reaktörün soğutulması için
kullanılan soğutma suyuna karışırlar. Bunlar gaz atıklar olarak soğutma suyu
sisteminden alınırlar ve gaz atıklar işleme sisteminde tutularak çeşitli filtrelerden
geçirilip bekletme tanklarında radyoaktivitelerini kaybetmeleri için yeterli olacak
süre kadar bekletildikten sonra atmosfere bırakılırlar. Gazlar sürekli olarak
ölçülen aktivite düzeyinin uluslararası kuruluşların öngördüğü sınır değerlerin
altında olması halinde bacadan dışarıya bırakılmaktadır (Ertürk vd., 2006).
Dünya enerji sektöründe önceleri petrol krizine bağlı olarak gelişen arz
kısıtlamalarına, sonraları çevresel etki ve çevreci baskıların eklenmesi, değişik
enerji kaynak türlerini gündeme getirmiş olup genelde temiz, çevre dostu ve yeşil
enerji olarak adlandırılan Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını ön plana
çıkarmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları; başta hidrolik olmak üzere, jeotermal,
güneş, rüzgâr, biyokütle vb. kaynaklardır.
etmek mümkündür. Görsellik, estetik öznel bir olgudur. Ancak temel kıstas,
doğaya uyumlu bütünleşmiş bir görsel etkinin oluşturulmasıdır (Ertürk vd., 2006).
Santralın atık suyu karıştıktan sonra nehir suyundaki bor içeriği nehrin o
andaki debisi ve bor içeriği değerlerine bağlı olarak değişmektedir. Bu değerler
ise mevsime ve Adı güzel Barajından sulama amaçlı bırakılan suyun debisine göre
farklılık göstermektedir. Bu parametreler, DSİ 21. Bölge Müdürlüğü tarafından
sürekli takip edilmektedir. Sulama mevsiminde, sulanacak bitkinin cinsi ve nehir
debisi adı geçen bölge müdürlüğü tarafından göz önüne alınarak santralın yılda
yaklaşık 20-30 gün süre ile devre dışı bırakılması talep edilmektedir. Rezervuar
parametrelerinin korunması ve jeotermal suyun çevreye zarar vermesinin
önlenebilmesi için MTA tarafından reenjeksiyon kuyularının açılması çalışmaları
başlatılmıştır. Ancak, açılan ilk iki kuyudan sonuç alınamamış olup şu anda
üçüncü kuyunun açılması çalışmaları devam etmektedir (Ertürk vd., 2006).
Klasik ve modern anlamda olmak üzere iki grupta ele almak mümkündür.
Birincisi; konvansiyonel ormanlardan elde edilen yakacak odun ve yine yakacak
olarak kullanılan bitki ve hayvan atıklarından oluşur. İkincisi yani modern
biyokütle enerjisi ise; enerji ormancılığı ve orman-ağaç endüstrisi atıkları, tarım
kesimindeki bitkisel atıklar, kentsel atıklar, tarıma dayalı endüstri atıkları olarak
sıralanır (Ertürk vd., 2006).
4. ENERJİ GÜVENLİĞİ
1973 petrol krizi ve 2005-2006 doğalgaz krizi, enerji güvenliğini bir kavram
olarak karşımıza çıkarmıştır. Ama bu sadece enerji güvenliğinin arz güvenliği
boyutunu kapsayan korkulara cevap bulmaya çalışan bir başlangıçtı. Asıl sorun
yüksek talebin devam etmesi durumunda arzın ne kadar yeteceği ve arzın
üzerindeki fiyat baskısının küresel ekonomik büyümeyi ne yönde etkileyeceğidir
(Demir, 2007).
Pazar, talebe bağlı bir büyüklüktür. Talep de daima artan bir eğride
olduğundan dolayı, petrol için 2050 yılına kadar, doğal gaz için 2150 yılına kadar,
formüldeki "Pazar Güvenliği" değeri: 10 birimdir. Pazar birimindeki değerin, %
10 düzeyinde azalması, risk faktörünü, % 30 düzeyinde azalması, tehdit
faktörünü, % 50 düzeyinde azalması, tehlike faktörünü doğurur (Demir, 2007).
Teknik Güvenlik
Askeri Güvenlik
Çevre Güvenliği
80'lerde temel ilgi çevre üzerineydi, 90'lardan bugüne ise enerji güvenliği
kritik noktayı oluşturuyor, ancak görünen o ki, 2000'li yılların ortalarından
başlayarak çevre güvenliği, enerji güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olarak küresel
meselelerin başında gelecektir. Enerji güvenliğinin, uygun fiyatlarda, arz ve
talebin olabildiğince denge içerisinde gerçekleşmesininin yanında, enerji arzı ve
talebinin küresel çevre koşullarını da dikkate alarak gerçekleşmesi temel bir unsur
olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla enerji kaynaklarının kullanımında,
karbondioksit emisyonlarını ve sera gazlarının salınımlarını olabildiğince
düşürmek, enerji güvenliğine yapılacak yatırımların öenmli bir kısmını teşkil
edecektir. Enerji üretimi ve tüketimi çerçevesinde kaygı oluşturan unsurlar lokal,
bölgesel ve küresel çerçevede gelişmektedir. Lokal unsurlar, genellikle kömür gibi
kaynakların yanmasıyla ortaya çıkan hava kirliliği temelinde ele alınır. Bölgesel
unsurlar, hava kirliliği ve atıklar ile birlikte enerji transportunun bölgesel çapta
gelişmesiyle ortaya çıkan sorunları barındırır. Küresel unsurlar ise, küresel ısınma
gibi popülaritesi artarak devam eden ciddi sorunları, bir küresel ısınma ekonomisi
oluşturacak düzeye de yaklaşan bir perspektifte ele almaktadır (Demir, 2007).
Çevre güvenliği ile ilgili siyasi bir tartışma da mevcuttur. Bugüne kadar
gelişmiş ülkeler, endüstriyel devrim ve teknolojik ilerleme ile birlikte,
ekonomilerini ve refah düzeylerini çok yüksek seviyelere getirirken, çevre
sorumluluğu onları bu kazanımlarından fedakarlık yapmaya sürüklememişti
(Bugünkü çevresel felaketlerin en büyük sorunluluğu başta Amerika olmak üzere
bu ülkelere ait olduğu gerçeğini de unutmamak gerek). Ama bugün küresel
bazdaki endüstriyel sistemlerin çevreye vermiş oldukları zararları azaltma
yönündeki fedakarlık, şimdi diğer gelişmiş ülkeler gibi büyümek ve refah
düzeyini arttırmak isteyen gelişmekte olan ülkelerden beklenmektedir. Buradaki
adaletsizlik, çevre güvenliğinin sağlanmasında değil, sorumlulukların paylaşılması
noktasında geçmiş yılların hesaba katılmamasından kaynaklanmaktadır. Bu
yüzden küresel bir konsensüsün oluşması ve herkesin sorumluluğu ölçüsünde bir
fedakarlık göstermesi kolay olmayacaktır (Demir, 2007).
Enerjide, transportun bir parçası olarak Fiziki Güvenlik bazen formülde çok
önemli bir yer tutar ve hatta bu önem birim olarak daha yüksek bir oranda
yansıyabilir, bazı durumlarda ise minimum seviyede veya tamamen formül
dışında kalabilir. Bu, ülkeden ülkeye değişen bir faktördür. Transport
38
Fiyat Güvenliği: Fiyat iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. Yani bir silahtır
ama karşı tarafa zarara verirken kendine de zarar verme ihtimalini ve imkanını
barındırır. Fiyat tam olarak arz ve talep arasındaki bir denge olarak gelişmez ve
gelecekte oluşan bir faktördür. Yani fiyat, bugünden geleceğe giden süreç içinde
ortaya çıkması muhtemell risklere ve fırsatlara bağlı olarak future piyasada oluşur.
Future piyasa somut bir piyasadır fakat aynı zamanda siyasi/ekonomik özellikleri
olan psikolojik bir piyasadır (Demir, 2007). Bu yönüyle değerlendirildiğinde
küresel oyunculara büyük sorumluluklar yüklemektedir. Çünkü fiyat birbirine bu
kadar bağlı bir küresel ekonomide elde patlayacak bir bombadır aynı zamanda.
Her oyuncu ne taşıdığının bilincinde olarak yaklaşmalıdır.
Orta dönem :
Üretim Özelleştirmesi gerçekleştirilir
Elektrik İthalatı arayışları başlar
Nükleer Enerjine geçiş aşamaları gerçekleşir
Ceyhan bir enerji terminali olur
Boğazlardan petrol geçişi azalır
Rusya Mavi Akımı İsrail’ e kadar taşır
Diplomasi daha da etkin bir araç haline gelir ve önemi artar.
Uzun dönem
Doğalgazda uzun dönemde ciddi oynamalar yaşanır.
Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya’ya ekonomik olarak entegre olur
Aynı şekilde Avrupa’ya Enerji koridoru olma yolunda hızla ilerler
Sayısız, liman ve LNG spot piyasası oluşur
İstikrar sorunları olabilir
Yabancı yatırımcı oranı artar (DEK – TMK, 2008)
Güneş enerjisinde bir köşe taşı görevi üstlenen "Almanya modeli" Avrupa
Fotovoltaik Endüstrisi Birliği tarafından günes elektriğinin gelişmesi için bir
strateji olarak kullanılmaktadır. "şebekeye elektrik satışı modeli" güneş elektriği
üreticilerine;
alım garantisi, sektöre sunulan teşvikler ve vergi indirimleri dinamik bir temiz
enerji pazarının oluşmasında etkili olan başarılı karma politikalardır. Özellikle de
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu kapsamında, pazara yönelik ve temiz
enerji kullanımını geliştirme amaçlı teşvikleri içeren ve yukarıda bahsi geçen
program, bu kaynakların kullanımına ivme kazandıran ana faktör kabul edilmiş ve
pek çok ülkede bu kanunun temel özellikleri örnek alınmıştır. 2007 Haziran'da,
Alman Parlamentosu, sözkonusu kanunun yükümlülüklerini düzeltmeye ve
2009'dan itibaren uygulanmak üzere yıllık indirim oranlarını artırmaya karar
vermiştir (TemizDünya Rehberi, 2009).
Diğer bir önemli çalışmaları ise, yüzeye monte ve çatı sistemlerinin yanında
geliştirdiği BIPV (yapıya entegre PV) sistemidir. Bu sistem sayesinde, konut
sektörüne üretim sağlayacak küçük PV kurulumcular da desteklenecek ve büyük
üetim santrallerine karşı oluşacak sosyal tepki de azaltılmış olacaktır. Aynca,
evlerdeki sıcak suyun %30 ile %70 arasında güneşten sağlanması beklenmektedir
(TemizDünya Rehberi, 2009).
Güneş enerjisinden elektrik üretimine iyi bir örnek olarak, Seville şehrinin
batısında yer alan yoğunlaştırıcı termik güneş santrali verilebilir. Santralin
gelişmiş teknolojisi sayesinde 2013 yılına kadar 300 MW'lik kurulu güce
ulaşılması planlanmaktadır. İspanya, 2004 yılında düzenlediği 27 Euro
Cent/kWh'lik alım garantili teşvik tarifesiyle, 50 MW kadar kurulu gücü olan
yoğunlaştırıcı termal güneş santrallerinden üretilen elektriğe dünyada ilk destek
veren ülke olmuştur. Bu oran, 25 sene boyunca ödenecek ve her yıl enflasyon
yüzdesinin % 1 eksiği kadar da artacaktır.
İtalya: 20 sene için 36-46 Euro Cent/ kWh arasında sabit bir teşvik sağlıyor
ve bina planlarında 2009 yılından itibaren yenilenebilir enerji kaynaklarının
entegre edilmesini şart koşuyor. Bu şarta göre, ev başına en az 1 kWp ve 100
m2/den az yer kaplayan endustriyel binaların da en az 5 kWp enerji üretmesi
bekleniyor. Ayrıca normalde %20 olan KDV oranlarında günes, enerjisi sistemleri
için %50 indirim yapılmıştır. Ayrıca İtalyan hükümeti doğal gaz şirketlerinin,
cirolarının %2'si ile %3'ü oranını yenilenebilir enerji üretimine ayırmalarını
zorunlu kılmaktadır. "şebekeye elektrik satışında" geri ödemeler GSE (Gestore dei
Servizi Elettrici) tarafından yapılmaktadır. Ekonomi Bakanlığı, 2010 yılından
sonra uygulanmak üzere, yeni tarife yasalarıyla ilgili çalışmaktadır. Bu yeni
yasaya göre, okul ve kamu yapılarında kullanım, nüfusu 5.000'den küçük
belediyelerde kullanım, kırsalda kullanılan konut entegre PV sistemleri ve
konutlara entegre asbestos çatı uygulamaları ile "şebekeye elektrik satış" modeli
uygulamasının % 5 oranında artması sağlanacaktır.
%50 muafiyet getirilmiştir. Bununla birlikte, % 19,6 olan KDV oranı da 2010 yılı
sonuna kadar % 5,5 olarak azaltıldı.
Çin: 2007 yılı sonunda Çin'deki kurulu PV gücü 100 MW'a ulaşmıştır.
Bunun %6'sı şebekeye bağlı, geri kalanı ise kırsal sistemlerdir. 2010 yılı için
hedef, 300 MW'lık PV gücüdür. 2006 Yenilenebilir Enerji Kanunu'na göre, hem
binaya entegre sistemler hem de büyük boyutlu çöl santralleri için teşvikler
sağlanacaktır. Kırsal uygulamalar için ilk yatırım maliyeti hükümet tarafından
karşılanacak ve elektrik üretiminden sağlanan geliri aşan işletme ile bakım
maliyetleri ulusal elektrik dağıtım şebekesindeki tarife artırılarak desteklenecektir.
Güney Kore: 2007 yılı sonunda Güney Kore'deki kurulu PV gücü 77,6
MW'a ulaşmıştır. Bunun 42,9 MW'lık kısmı 2007 yılında kurulmuştur. 2012
yılında ulaşılmak istenen hedef, 1,3 GW olarak belirlenmistir. 100.000 çatı
programı kapsamında Kore PV pazarı hızla gelişmiştir. Teşvik fiyatları, 30 kW'tan
küçük sistemler için kWh başına 711,25 KRW ve büyük sistemler için ise 677,38
KRW olarak belirlenmiştir. Bu tarifeler, 3 kW'tan büyük uygulamalar için 15
yıllık garanti kapsamına alınmıştır.
Varolan yasa ile bu fiyat 5-5,5 Euro Cent/kWh karşılığı Türk Lirası olarak
belirlenmekte fakat serbest piyasada 5,5 Euro Cent/kWh sınırının üzerinde satış
imkanı bulan lisans sahibinin de bu olanaktan yararlanabileceği öngörülmektedir.
Bulgaristan'da bile güneşten elde edilen elektrik enerjisi tesis gücüne göre
36,7 Euro Cent'ten başladığı, düşünülürse bu fiyatların o kadarda teşvik edici
olmadığı gayet iyi anlaşılır (Tayman, 2009).
50
Çizelge 5.1. Yenilenebilir Enerji Kanun değişikliği taslağındaki hedef teşvik fiyatları (Tayman,
2009, Referans )
Geçtiğimiz son beş yılda dünya genelinde PV üretimi yıllık bazda %30
civarında bir büyüme oranına sahip olmuştur. 2007 yılı dünya fotovoltaik pazarı
2826 MW'a ulaşmıştır (EİE, 2009).
54
Avrupa Birliği: Birliğin kuruluş anlaşmasında enerji ile ilgili konular yer
almamaktadır. Daha sonra enerji konusuyla ilgili düzenlemeler; dış ilişkiler, iç
pazar, çevre gibi politikalar içinde bulunmaktadır. AB son yıllarda enerjide dışa
bağımlılığın artması, nükleer enerjide güvenlik, elektrik ve gaz piyasalarının
serbestleştirilmesi, çevre, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi gibi
konu ve sorunlarla karşılaşmıştır. AB Komisyonu bu sorunları çözmek üzere bir
enerji politikası oluşturmuştur. Bu enerji politikasının sacayağını; enerji arzı
güvenliği, en düşük maliyetle enerji arzı için rekabet ve çevre-insan sağlığının
korunması oluşturmaktadır. Enerji politikalarına uygun olarak hazırlanan çerçeve
programının uygulanması ise altı alt programa dayanmaktadır (Narin ve Akdemir,
2006).
1998-2002 döneminde yukarıda yer alan çerçeve program ile yeni şartlara
uyumlaştırılmış enerji politikası uygulanmış ve ulaşılan sonuç ve deneylerle uzun
vadeli enerji stratejisini ortaya koyan Yeşil Tebliğ adlı belge hazırlanmıştır. Bu
Tebliğ ile Avrupa Birliğinin gelecek 20-30 yıllık dönemdeki enerji arz güvenliğini
55
AB’de enerji verimliği ile ilgili en önemli çalışma, 1991 yılında başlayan
SAVE programıdır. Bu programının amacı sanayi, ticaret ve ulaştırma gibi yurtiçi
sektörlerde enerji verimliliğini geliştirmek ve enerji tasarrufunu teşvik etmektir.
Bu programda enerji politikaları önlemleri, bilgilendirme çalışmaları, yöresel ve
bölgesel enerji ajansları kurulması gibi birçok çalışma yer almıştır. Program 1995
yılında tamamlanmış, ardından SAVE II programı beş yıllığına uygulanmaya
konulmuş, 2000 yılında ise topluluk stratejisini belirleyen Enerji Çatı Programı
kapsamına alınmıştır (Narin ve Akdemir, 2006).
AB, enerji verimliliği artışını sâdece bir enerji ikâmesi olarak değil aynı
zamanda bir istihdam politikası olarak da görmektedir. Petrol fiyatlarındaki artış
GSYİH da kayıplar yaratırken enerji verimliliğinin arttırılması için yatırımı teşvik
edici olmaktadır. Verimlilik uygulamalarındaki bu artış daha çok insana özellikle
de kaliteli iş gücü için yeni iş alanı yaratmaktadır. Alman Sürdürülebilir Kalkınma
Enstitüsü her bir milyon TEP tasarruf edilen enerjinin 2000 kaliteli ve tam
zamanlı iş yarattığını hesaplamıştır. Enerji Verimliliği Yeşil Bildiri’sinde
(hâlihazırda bazıları uygulanmakta da olan) öngörülen önlemlerin bazılarına
değinerek Türkiye için ne yapabilir daha net anlaşılması sağlanabilir (Keskin,
2006).
Sanayi: Sanayi sektörü verimlilikte bir hayli yol almış durumda, ancak
verilen teşviklerle hem proses ekipmanlarında hemde motor, kompresör gibi
yardımcı ekipmanlarda daha fazla tasarruf sağlanabileceği düşünülmektedir.
Salım tahsisi plânları da zaten sektörü buna zorlamaktadır. Ayıca sanayide son
derece yaygın hâle gelen gönüllü anlaşmalar sanayi sektörünü verimli hâle
getirmektedir. Topluluk eko-etiket ödülü ve eko-yönetim ve enerji taraması
(EMAS) yönetmelikleri ile enerji verimliliğini dolaylı olarak desteklemektedir
(Keskin, 2006).
Bazı bölge ve ülkeler ile Türkiye’deki enerji yoğunluğu ve kişi başına enerji
tüketimleri karşılaştırmalı olarak Çizelge 7.1.’de gösterilmiştir. Bu tablo
incelendiğinde görüleceği üzere; bir ülkenin gelişmişlik göstergesi olarak
kullanılan kişi başına enerji tüketimi; en yüksek 4675 kilogram petrol eşdeğeri
(KEP) ile OECD ülkelerindedir. Bu ülkeleri 4039 KEP’le Japonya izlemektedir.
Japonya’nın enerji yoğunluğu ise dünya enerji yoğunluğundan düşük, dolayısıyla
enerji verimliliği daha yüksektir. Bunu OECD ülkeleri izlemektedir.
Çizelge 7.1. Çeşitli Bölgelerdeki Kişi Başına Enerji Tüketimleri ve Enerji Yoğunluğu :
2003 Yılı verileri. (International Energy Agency, Key World Energy Statistics, OECD/IEA, Paris,
2005, s.48,52,56., Narin ve Akdemir, 2006’dan)
Yıl
Şekil 7.1. Türkiye’de enerji yoğunluğunun zaman içinde gelişimi (Çalıkoğlu, 2009)
Sektörler
Şekil 7.2. Sektörlere göre tasarruf potansiyeli 2020 projeksiyonu (Çalıkoğlu, 2009)
YDD yönteminin temel amacı bir ürünün tüm yaşamı boyunca oluşan
çevresel etkilerin, yüklerin niceliksel olarak ölçülmesidir. Kullandığı araç ve
yöntemlerle, değerlendirme yapılan ürün yada sistemler üzerinde karar vermeyi
kolaylaştırır. Bu açıdan bakıldığında bir tasarım ve karar verme aracıdır (Haes et
al., 2007).
Tüm bu çalışmalar sonucunda YDD yöntemine ait bir terminoloji, teknik bir
çerçeve, ulaşılabilir açık bir bilgi platformu, kıyaslanabir bilimsel çalışmalar,
matris temelli güçlü matematiksel formülasyonlar, veritabanı ve yazılımlar ortaya
çıkmıştır. Bazı ülkeler (Hollanda, Danimarka, Almanya, ABD) kendi ulusal YDD
programlarını oluşturmuştur (Haes et al., 2007).
Envanter Analizi
Etki Değerlendirme
Şekil 8.1. Yaşam Döngüsü Analizi Safhaları (TS EN ISO 14040/Mart 1998)
71
Burada, binanın yıkım enerjisi binanın tüm yaşam enerjisi içinde çok küçük
olduğu için ihmal edilebilir.
73
Yatırım Maliyeti : Tüm sistemi satın almak ve kurmak için harcanan bedel
Bakım – Onarım : Tüm sistemi çalışır vaziyette tutmak için harcanan bedel
Yaşam boyu maliyet analizini diğer ekonomik araçlara göre üstün kılan en
önemli özellik, gelecekteki maliyetleri bugünün parasal karşılığı (şimdiki değer :
Present Worth : PW ) olarak ifade etmesi, yani paranın zamansal değerini, hatta
sosyal maliyetleri bile hesaba katmasıdır.
N
1 i
Pr (9.1.)
1 d
75
1 i N
1
1 i 1 d
Pa
1 d 1 i 1 (9.2.)
1 d
2. Enerji Verimi
4. Su Verimi
Şekil 10.2. LEED NC (Yeni Yapılar ve Büyük Onarımlar) v 2.2 performans kategorileri ve
dağılım oranları (Sev ve Canbay, 2009).
SBTool: SBTool (daha önceki adıyla GBTool) yapılar için bir çevresel
değerlendirme metodunun temelini atmak üzere ilk olarak 1998 yılında, gelişmiş
ülkelerin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş bir değerlendirme aracıdır. Önce 14
ülke ile başlayan, 2000, 2002, 2005 ve 2008 yıllarında yapılan konferanslarda 21
ülkeye çıkan bu topluluk, ilk ortaya koyduğu ve büyük oranda çevresel
performans kriterlerinden oluşan GBTool’a, yapılara ilişkin ekonomik ve sosyal
sorunların da çözümüne yönelik sürdürülebilirlik kriterleri ekleyerek SBTool’u
yaratmıştır.
Şekil 10.3. Kanada’ya uyarlanan SBTool performans kategorileri ve dağılım oranları (Sev ve
Canbay, 2009).
Şekil 10.4. Green Star performans kategorileri ve dağılım oranları (Sev ve Canbay, 2009).
Şekil 10.6. CASBEE’ye göre yapının çevresel etkinliğine göre sürdürülebilirlik ve sertifika
düzeyleri (Sev ve Canbay, 2009).
Tekil elemanların çok yüzeyli bir bütün haline gelerek kentsel çeşitlilikte
yeni bir mekansal deneyim yarattıkları bina kompleksi, enerji tasarruflu inşaat
teknikleriyle vücuda getirilmiştir. Akıllıca tasarlanmış çift katmanlı entegre cephe
sistemi, iki katman arasında kalan 1 metrelik boşluk sayesinde ters basınç
oluşturmakta ve bina içinde doğudan batıya hava akışını mümkün kılmaktadır.
Ayrıcı duvarlar arasından serbestçe süzülen havanın ses dağılımını engellememesi
ve iç hacimde titreşime sebep olarak rahatsızlık vermemesi için bütün önlemler
alınmıştır. Sonuç olarak yıl boyunca otomasyonlu mekanik bir havalandırma
sistemine ihtiyaç duyulmaması sağlanmıştır. Yapının havalandırma sistemi
dışında ısıtma sistemi de dikkatlice seçilmiştir. Doğal nem ve ısı etmenleri, yapı
boyunca uzayan, yükseltilmiş bir aero-dinamik çatı örtüsüyle kontrol altına
alınmıştır. Çok yüksek yaz sıcaklıklarında, yapı iç mekanlarının soğutulması için
püskürtmeli soğutucular seçilmiştir. Yapının ana ısıtma sistemi ise, doğrudan
bölge elektrik şebekesine bağlanmıştır (Mimarizm, 2008).
Pekin Havalimanı, Terminal 3 - Foster & Partners: Dört yıl süren inşaat
sürecinin sonunda, 2008’de uluslararası havalimanının üçüncü terminali yerel
mimarlık ile yüksek teknolojinin yetenekli bir bileşimi olarak hizmete açılmıştır.
Yapının çatısı, Çin’in sembolü de olan ejderhanın renkleri ve biçiminden ilhamını
almaktadır. Toplamda 98 hektar alana yayılan düşük enerji performanslı ekolojik
terminal binası, aynı zamanda dünyanın en büyük terminallerinden biri olarak
yerini almıştır. Kapladığı 80 hektar çatı yüzeyi alanı ve bir ucundan diğerine 800
metre uzunluğuyla, dünyanın en işlek uluslararası havalimanlarından
Heathrow’un beş terminalinin toplamından büyüktür. Havalimanının, aynı
zamanda dünyanın hem yapımı en hızlı tamamlanmış, hem de en efektif ve süratli
işleyen havalimanı olduğu belirtilmektedir. Cam, çelik ve alüminyumun high-tech
ışıltılarına rağmen, Çin’in kültürel mirasına belirgin göndermeler içeren yapı,
Çin’in Yasak Şehri’nin ve ejderhasının parlak tonlarını yansıtacak şekilde
tasarlanmıştır. Bu bulgular, gerçekten de ‘imparatorluk kırmızısı’ destek kolonları,
altın renkli çatı ve bir ejderhayı andıran silüette oldukça hakimdir. İkonik yapı, 64
adet Batılı ve Çin restaurantı, 84 mağaza ve eşi görülmemiş bir bagaj teslim
sistemi içermektedir. Bir hız treni, yolcuları 24 saat şehre ulaştırırken, peronlar
Airbus’un A380 Superjumbo’sunu destekleyebilecek yeterlikte tasarlanmıştır.
Yeni terminal yapısı, aynı zamanda ele aldığı çevre konseptleriyle en
sürdürülebilir terminal olma iddiası taşımaktadır. Pekin’in soğuk kışları, sıcak
91
Işık Boruları: Yapı, içerisinde doğal gün ışığının zayıf olduğu mekânlarda
gün ışığından daha fazla faydalanılabilmesi amacına yönelik olarak özel bir sistem
uygulamasına gidilmiş ve bu sistemin ülkemizde de uygulanılabilmesine yönelik
bir ilke de öncülük etmiş. Sistemin çalışması şu şekilde sağlanıyor. Doğal gün
ışığı yapının terasından özel bir reflektör vasıtası ile toplanarak yansıtıcı ve
taşıyıcı bir tüpe veriliyor ve bu tüp vasıtası ile gün ışığı istenilen noktaya
iletiliyor. İletim noktalarında tüp ağzına takılan özel bir difüzör vasıtası ile gün
ışığının mekâna yayılması sağlanıyor. Böylelikle günışığı alamayan mekânların
hem doğal enerji kaynağı kullanılarak aydınlatılması sağlanmış , hem de enerji
tasarrufunda bulunulmuş.
Gebze’de Özel Sektöre Ait Bir Fabrika Binası : Binanın yeşil bina
olması için yapılan faaliyetler aşağıda tek tek ele alınmıştır (Yaman, 2009).
Yeşil Alan Kullanımı ve Isı Adası Etkisi: Isı adası ektisinin azaltılması ve
yeşil alanların korunmasına yönelik standartların üzerinde açık alan bırakılmış ve
bu alanlarda su tüketimi az olan yerel bitkiler ve ağaçlar ile yoğun bir
yeşillendirme yapılmıştır. Güneş ışınlarının binalarda ve sert peyzaj alanlarında
oluşturduğu ısı adası binanın soğutma yükünü artırmaktadır. Isı adası etkilerini
düşürmek, dolayısıyla soğutma yüklerini azaltmak ve enerji tasarrufu sağlamak
amacıyla çatı kaplaması güneş ışınlarını büyük ölçüde yansıtacak özelliklerde
beyaz renkli olarak tercih edilmiştir. Sert peyzaj alanlarının ( yollar, kaldırımlar
gibi) yarısı ağaçlar ile gölgelendirilmiş ve otoparkta delikli taşlar kullanılmıştır.
Değişken Hava Debili Klima Sistemleri (VAV): Dış hava sıcaklığı 14-20
derece arasında olduğunda bina otomasyonu yardımı ile minimum enerji tüketimi
ile ofislerin soğutma ihtiyacını karşılayan değişken hava debili klima sistemleri
kullanılmıştır. Bu sistemler enerji tasarrufunun yanında, ofis alanlarında farklı
zonlarda farklı iklimlendirmelere de izin vermektedirler.
(ısıtılarak), yazın ise ofislerde biriken ve dışarı atılacak olan serinleştirilmiş kirli
hava ile dışarıdan alınacak sıcak hava şartlandırılarak (soğutularak) enerji
tasarrufu sağlanmaktadır.
Bina inşaat aşaması bittikten sonra farkedilen her türlü sorunun çözümü
daha maliyetli ve hatta imkansız olabilecektir. Bu nedenle daha tasarım
aşamasında bilgisayar programları ile simulasyon yapılarak maliyetler, enerji ve
çevre açısından en optimum seçeneğin gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Yapılan
araştırma sonucunda bu konudaki yazılımların yabancı kaynaklı olduğu ve
uzmanlık alanına göre çok çeşitli, dağınık ve çoğunlukla da karmaşık olduğu
görülmüştür. Yerli üretim, sade, kullanımı kolay ve Türkiye şartlarına uyarlanmış
bir yazılıma özellikle de binalarda enerji performansına yönelik uygulamaların
başlatıldığı şu günlerde acil ihtiyaç vardır.
Yukarıdaki alanların bir veya birkaçını içeren ücretsiz yada ticari pekçok
yazılım mevcuttur.
DOĞAL IŞIK: Işık boruları, yaz-kış optimum güneş ışığı sağlayan pencere tasarımı ile
maksimum güneş ışığı sağlamak
YALITIM: Isıl direnci yüksek yalıtım malzemleri ile duvar, tavan ve çatı yalıtımı yapmak
SULAMA: Bahçe için sprikler yerine damlama sulama yapmak, arıtmadan elde edilen
suyu bahçe sulamasında kullanılmak
ARSA-MALZEME SEÇİMİ
ARSA SEÇİMİ: Yeşil alanların ve verimli tarım arazilerin korunmasına dikkat etmek,
arsanın mümkün olduğunca bu arazilerde olmamasına özen göstermek.
ve ATIK YÖNETİMİ
MALZEME SEÇİMİ: Kullanım ömrü bittikten sonra kolayca parçalanıp, geri dönüşebilen
malzemeleri seçmek, çevreye zararı sıfır yada çok az olan gazlarla çalışmak, sıfır yada
düşük zehirlilik oranı, sürdürülebilir, geri dönüşümlü malzemeler seçmek
Ana Menü: Programdaki tüm menülerin yer aldığı, program çalıştığında ilk
çalışan MDI formdur.
Bilgi Formu: Proje adının, yerinin ve iletişim, cari bilgilerin yer aldığı bir
ara formdur. Fotovoltaik formunda bu form ile veritabanına aktarılan bazı veriler
(Proje adı, yeri gibi ) ComboBox’larla çekilir. Yeni bir proje için ilk doldurulan
formdur
Program akış şeması Şekil 12.1’de, kullanılan butonlar ise Şekil 12.2.’de
verilmiştir.
107
Kayıt Ekleme-Silme: Yeni bir proje için kayıt ekler, yada siler
Cihazın çektiği enerji (kWh) = cihazın gücü (w)* adet * kullanım süresi (h)/1000
Tüm cihazların çektiği enerji ve güç toplanır, sonuç olarak ana veritabanıyla
bağlantılı olarak datagrid’e yazılır.
(Enleme ilave edilen sayısal değerlerin nedeni Zenit açısıdır. Bu açı kışın
büyümekte yazın ise küçülmektedir.) İdeal konumdan 15º sapma halinde enerji
kayıp oranı %6’dır. Mimari ve diğer etkenler nedeni ile ideal açı uygulanamazsa
enerji kayıpları büyük olmayacaktır (Kıncay, 2009).
Çizelge 12.2. den her aya ait Yılın Günü 12.1. formülündeki n yerine yazılır
ve deklinasyon açısı δ, hesaplanır.
Çizelge 12.2. Her aya ait yılın günü (n) (Bakırcı, 2006)
360(n 284)
23.45. sin (°) (12.1)
365
110
Deklinasyondan sonra güneş doğuş saat açısı ωs , 12.2. ‘ye göre hesaplanır
sin . sin
cos s tan . tan (12.2)
cos . cos
Eğik düzlem için güneş doğuş saat açısı 12.3.’e göre hesaplanır
24 360n s
H 0 I sc [1 0.033. cos( )].[cos . cos . sin s sin . sin ] (12.4)
365 180
H
KT (12.5)
H0
2 3
H d H (1.390 - 4.027 K T 5.531 K T - 3.109 K T ) (12.6)
' '
cos( s ). cos . sin s s ( / 180). sin( s ). sin
Rb (12.7)
cos . cos . sin s s ( / 180). sin . sin
Hd 1 cos(s ) 1 cos(s )
R (1 ) Rb H d ( ) ( ) (12.8)
H 2H 2
H T R.H (12.9)
Epv= ηp ηd A HT (12.10)
7 Bir modülün ürettiği ortalama enerji: Tüm aylar için üretim değerleri
toplanıp 12’ye bölünür. Bir başka yöntem de çalışma periyodu içinde en düşük
üretim olan aya göre tasarım yapılmasıdır.Bu proje kapsamında ortalama değer
alınmıştır.
8
PV, akü, evirici (inverter) ve şarj kontrol sayısının belirlenmesi:
Aşağıdaki formüller için TemizDünya Rehberinden yararlanılmıştır (TemizDünya
Rehberi, 2009)
Şarj Kontrol: 6A, 8A, 10A, 20A, 30A, 40A, 45A, 60A kapasiteli şarj kontrol
cihazları yaygın olarak kullanılır.
Genel bir yaklaşımla çıkan değerin %15 fazlası alınır (güvenlik faktörü). Bu
değere en yakın kapasiteli şarj kontrol cihazı seçilir.
Sistem Maliyeti
(12.14)
Geri Ödeme Süresi (YIL) =
Şebeke Fiyatı * Üretilen Enerji * 365
13. BULGULAR
Örnek proje, İzmir ili için, çatıya monte, çalışma zamanı yaz, şebekeden
bağımsız, 1 günlük otonomi için modellenmiştir. Standart bir evde olan elektrikli
cihazlar üzerinden, tüketim 7,46 kWh /Gün olarak hesaplanmıştır. Bu ihtiyacı
otonom karşılayabilen sistem aşağıdaki gibi projelendirilmiştir.
OPTİMUM EĞİM : 13
INVERTER : 1 adet
düşüşün bu hızla devam ederse 3-5 yıl içinde fotovoltaik enerji üretim maliyetinin
şebeke fiyatını yakalayacağı yönündedir.
Sonuç olarak, yeşil bir binanın en önemli unsurlarından biri olan minimum
enerji, sürdürülebilir binalar içinse sıfır enerji şartını yerine getirebilmek için
günümüz koşullarında ciddi devlet desteği şarttır. Aksi takdirde bu tarz binaların
yapımı en azından enerji açısından yapılabilir değildir. Enerjinin verimli
kullanımının yanısıra enerji eldesinin daha temiz yöntemlerle elde edilmesi
isteniyorsa, rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının ülke
içinde üretimi desteklenmelidir. Bu sadece enerji güvenliği açısından değil
çevresel etkileri açısından da çok önemli bir konudur. Üretimin yerlileşmesi için
daha az vergi (KDV’den muaf olması gibi) uygulamaları gibi dolaylı teşvik
yöntemleri kullanılabilir.
Sadece yeşil binalar değil, ömür boyu ve sosyal maliyet analizi eğitimli
kişiler tarafından bile hala yaygın değildir ve bilinmemektedir. Bu açıdan
bakıldığında yeşil binaların yaygınlaşması sadece finansman olarak
değerlendirilmemelidir. Ciddi bir toplumsal farkındalık ve bilinç olmadığı sürece,
devletin desteği yeterli olmayacaktır. Mevcut durum, toplum olarak henüz yeşil
binalara hazır olmadığımız ve bu binaların henüz lüks olduğu yönündedir.
115
Doğal Gaz: Doğal gaz konusunda 10-25 yıllık bloklar halinde geleceğimiz
bağlanmıştır ve hala bu konuda ders alınmamış gibi bağlanmaya devam
edilmektedir. Kullanmadığımız gazın parasını ödeyen ve alım garantisi veren
devlet politikamız maalesef yenilenebilir enerjilere geçit vermemekte ısrarcıdır.
Alınan gazın çoğunun konutlarda değil elektrik üretiminde kullanılması ayrıca
tartışılmalıdır.
KAYNAKLAR DİZİNİ
DEK – TMK (Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi), 2007, “2005-
2006 Enerji Raporu”, http://www.dektmk.org.tr/docs/enerji-raporu-2005-
2006.pdf (Erişim tarihi : 17 Eylül 2009)
DEK – TMK (Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi), 2008, “Enerji
Senaryoları ve Politikalar”, http://www.dektmk.org.tr/haberler.php (Erişim
tarihi : 12 Ekim 2009)
Erdem, Ü., 1999, Çevre Bilimi: Sürdürülebilir Dünya, E.Ü. Çevre Sorunları
Uygulama ve Araştırma Merkezi, İzmir
Fay, R., Treloar, G., and Raniga, U., 2000, Life Cycle Energy Analysis of
Buildings : a Case Study, Building Research & Information, 28(1):31-41
Haes, H., Heijungs, R., 2007, Life Cycle Assesment for Energy Analysis and
Management, Applied Energy,84(2007):817-827
Harputlugil, G., 2007, ” Mimari Tasarım Süreci İçinde Bina Enerji Simülasyon
Programı Uygulamalarının Yeri”, TEKNOLOJİ Dergisi, 10 (4): 249-265
Köylü H., Işık T., 2009, “Rusya Çalık’a petrol, Türkiye Rusya’ya Nükleer
Santral işi verdi” 7 Ağustos 2009, Radikal Gazetesi,
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date
=07.08.2009&ArticleID=948572 (Erişim tarihi: 9 Ekim 2009)
Markvart T., 1994, Solar Electricity, John Wiley & Sons Ltd, New Jersey, 120p
Oğan, S., 2003, “Mavi Akım Projesi : Bir Enerji Stratejisi ve Stratejisizliği
Örneği”, http://www.stradigma.com/turkce/agustos2003/makale_ 04.html
(Erişim tarihi: 14 Eylül 2009)
Putin, V., 2006, Radikal Gazetesi, “Zorluklar ve Fırsatlar”, 2 Mart 2006 Radikal,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=180166 (Erişim tarihi : 4
Eylül 2009)
Salaymeh, A., Hamamre, Z., Sharaf, F., Abdelkader, M., 2010, Technical and
economical assessment of the utilization of photovoltaic systems in
residential buildings: The case of Jordan, Energy Conversion and
Management 51 (2010): 1719–1726
Ünver, Ö., 2004, “Çalışmayan iki santrale 44 trilyon ödendi daha 680 trilyon
ödenecek”,http://haber.gazetevatan.com/haberprint.asp?Newsid=39312&ta
rih=&Categoryid=2 (Erişim tarihi : 10 Eylül 2009)
ÖZGEÇMİŞ