Professional Documents
Culture Documents
Ne demek istediğimi
Ömrünün ortalarında
Ansızın anlarsın
Alkol kana yayılınca
II
III
TOZ PEMBE
Nasıl mı?
Topraklarda tohumlar vardır
Karlar altında kıs boyu,
Kıs geçer, bir bahar günü
Çiçek açar tozpembe,
Tıpkı öyle..
FARK
Kördüğüm
ZOR GEÇİT
YENİLİK
Ne çıkar sönükse hayatınız
Tasaların altında
Gizli bir sevinç var mı
Siz ona bakınız.
En küçüğünden mesela
Basit, harap bir oda
Kurtulmak için can attınız
Nerde kaldı başlasa ya
Pembe yataklarda yeni rahatınız
Sevgiliniz de yanınızda
Seyre dalsanız ya ileriki dünyaları
Gözlerinde eski yalnızlık ayları
Ağlar aynı yastıkta
İki kişi ayrı ayrı.
YARI GECE
ÇEVRE
Yarin mendili nakışlı
Okşadım ellerimle
Göz göz, üzerimde
EVLER
YILDIZLAR
Ne olurdu ben de
Sana göründüğüm şekilde
Odana gelseydim.
Ateşböcekleri gibi
Küçücük avucunda
Yanıp yanıp sönseydim.
YAZLIK BAHÇE
Bu dediğim bahçede
Geceleri rüzgâr çıkıyor.
Evler cehennem gibi
Durulmaz, oturulmaz.
Sıcakta bunalmış millet
Bahçe kendine çekiyor.
Bu dediğim bahçede
Sinema oynatıyorlar.
Kurudukça insanların
Damakları, dilleri,
Gazoz patlatıyor, ağız ıslatıyorlar.
Hovardadır bu bahçenin gençleri:
Lâf atıyor, cigara fırlatıyorlar.
Karanlıktan istifade,
Gençler kaynatıyorlar.
Bu dediğim bahçede,
Civarın bütün halkı.
Ya birer ikişer,
Yahut evcek gelmişler.
Hepsi burada senli benli;
Emzikteki tazeler,
Çocuk uyutuyorlar,
Hepsi burada okumuşu cahili;
Yazıları sökemiyen kadınlar,
Filmi okutuyorlar.
Küçük kızlar göremiyor perdeyi,
Anneleri kaldırıp tutuyorlar.
Bir aleme dalmış gitmiş her biri;
Gözlerinde büyümüş filimde oynıyanlar,
Kendi hayatlarını burada unutuyorlar.
Bu dediğim bahçede,
Gökyüzünden hayretle
Bize bakan küçük yıldız,
Bunca insan içinde
Seni gören kaç kişi?
VARYETE
GECELEYİN ERKEKLER
Yerleri;
Pastaneler, duraklar, sinema önleri
Allahın talihsiz kulları;
Onlar,, pazarlıkta uyuşulan,
İnce eleyip sık dokumadan,
Alıp çıktığımız kadınlar
Beyoğlunda, geceleri
Zevkettiklerimiz evvela,
Tiksindiklerimiz ayrılınca.
El ağız sildiklerimiz
Hastalıklı bildiklerimiz,
Sellere kapılınca
Yine de gittiklerimiz
Onlar, beyoğlunda.
EVCİK
Ayşeler büyür,
Günün birinde
Oyun evleri
Sahici olur.
Ayşelerin kimisi
Yuvadan, evden yoksun
Sert rüzgârlar önünde
Göz yaprakları gibi
Boşluklara savrulur.
NİNELER
Küçüldünüz temelli
Çocuklar kadarsınız.
Halinizden belli
Hatıralarla yaşarsınız.
Ya çoğunuz inmeli,
Ya gözünüz perdeli
Ağır işitir kulaklarınız.
KIZLAR
Kendi mahallesinde
Kurumuş kalmış kızlar.
Nüfus kütüklerinde
Kocaya varmış kızlar.
Sevmiş, sevilmemişler.
Kadri bilinmemişler.
BOŞLUK
Bu kuytu sokaktan geçmek
Nereden aklıma geldi.
Günlerden pazardı,
Güzel günlerden biri.
BARBAROS MEYDANI
Utanır da belki
Anasının sırtındaki
Yeldirmeden,
Kız bir adım önde gider
Sezdirmeden.
O nemli topraklara
Ana çöker yorgun argın,
Kalmış gözü arkada
Kendi ayakta kızın.
En gürültülü şarkılar
Çalarken plakta,
Onlar orda oturur
Denize bakarlar
Avunmaya muhtaç gençlik
Ey kız anası ihtiyarlar,
Ey denizlerden esen serinlik.
BARBAROS MEYDANI
-II-
O dediğim yere yaz mevsiminde
Geceleri sık sık giderdim.
Elektrik direkleri dibinde
Toplananlar yok şimdi.
Toz toprak içinde
Güreş eder çocuklar
Top oynayanlar yok şimdi.
Kol kola gezinen genç kızlar,
Peşlerinde dolaşanlar yok şimdi.
ELİF
Bu cadde akşamları
Panayırdan farksız
Kaynaşan insanları
Görmelisiniz.
Caddenin bitiminde
Şişhane yokuşu başlar
Yokuşun başında
Çevresi parmaklık
Bir kahve var
Kasımpaşa’dan Beyoğlu’na
Dik sırtlardan çıkan yollar
Yollardan biri
Kahvenin ardından uzar.
Kahvenin ön tarafı
Bir asfalt cadde
Geçilmez taşıttan akşamları
Taksiler sel halinde.
Çekelim üstümüze
O eski yalnızlığı
Ufukta gün sönüyor
Asfaltta, gerimizde
Taksilerin çığlığı
Çarklar dönüyor.
Birisi oturmuş bahçede
Gelip geçeni görüyor
Adamlar çıkıyor yokuştan
İniyor adamlar yokuşu
Tozlu bir yol geliyor
İzbe evlerden doğru.
Saatler geçiyor
Bir gündüzü yaşarken Beyoğlu
Üflemiş lambasını karanlıkta
Uyuyor
Kasımpaşa.
Çökmüş üzerine
Gündüzün yoğunluğu
Kuyu gibi derinde
Uyurken Kasımpaşa
Yanında bir delikanlı
Yukarı çıkıyordu.
Beyoğlu’ndan Kasımpaşa’ya
İnmek fena
Kasımpaşa’dan Beyoğlu’na
Çıkmak iyi
Kasımpaşa yolları
Çıkışlı, inişli.
DÜNYA
Hani nerde,
Gönül rahatı
Bana verdiğin şeylerde
Herkesin gözü kaldı.
KUMAR
Sırtında
Samur kürkün olunca
Beysin, paşasın
İlahi Nasreddin hoca
Kürküyle yaşasın.
CEVHER
Veremedim cevherimin hakkını
Ellerime bakındı
Avuç avuç tenhalık
Bayram ziyareti
Aslanlar taştan
o bir insan
nasıl anlaşırlar?
Anlaştılar.
LADES
SİZİN HİKÂYENİZ
Çocukların karşısında
Sızlar gönlünüzün bir yeri,
Size de uzansın isterseniz
Bir kadının elleri.
Bu iş yeşermiş ekinlerin
Birden kurumasına benzer,
Bir çığ gibi düşmüştür yolunuza
Hesapta olmayan engel.
Lambamı yaktım ki
Sisli İstanbul, çıplak oda
Yok içinde gördüklerimin biri
Güldüm:Ben kim oluyorum da
Yazıyorum hülyaların şiirini
Hikaye? Hayır!
Parça parça hikayeler belki
Bağıntısız hatıralar
Bir araya geldi.
KAR FIRTINASI
DALILA
Siz hiç ömrünüzde
Dağ başlarından geçtiniz mi
Deli boranlar gördünüzse
Anlarsınız halimi.
Çocukluğumdan bu güne
Bir tipiye tutuldum
Kuzey buz denizlerinde
Saplanıp kalmış bir gemi.
Telaşlanma, yakında…
Yakındası yok artık
Gençlik böyle olursa
Felaket ihtiyarlık
YAKARIŞ
Allahım, çocukluğumda olurdu her ne desem;
Annem rüyalarıma gelirdi mezarından,
Ninem Çarşamba pazarından
Haftalık erzak alırdı.
KAYDI SİLİNEN
ARANAĞME
Defedin şu herifi
Geçmiş de karşıma
Gülüyor keyifli
KAZIKÇILAR YOKUŞU
KIŞ AYLARI
Yeni yıl mı, karakış..
Duvarlara ipleri
Gerdin mi
Kurusun çamaşırlarınız
Karakışın ettikleri..
Aldırma, yaz aylarını düşün
Bir kaderi yaşayıp bizim gibi
Çocuğumuz büyüsün.
KIŞ AYLARI
LAMBA
Başkası olsa
Çıldırır bu karanlıkta.
Şişesinin etrafına
Siper ettim ellerimi,
Sönüyor.
DEĞİŞEN DÜNYA
ALİ; CENGİZ
Ali Cengiz’e ilk defa
Masallarda rasladım.
Dervişin bütün fendini
Dervişe karşı kullandı,
Kurtardı kendini.
BİZ
Hayatımızın duvarı
Yalçın dağlara dayalı
Yaşamak bu dünyada
Dayanmaya bağlı.
ZİNCİR
Bugün…bugün iyi,
Belki de hepsinden.
Yarının ne olacağı
Şimdiden bilinir mi?
İşler….Açma o bahsi!
Akşamları bulmak zordur zor
Şöyle bir oh demeden
Hafta sona eriyor.
Has bahçe
Üç Turunçlar Has Bahçede asılı
Üçünü de aldım
Bastım atıma kamçıyı
Buraya kadar
İş kolay
Çatallaştı sonrası
Yolum ne kadar da biçimsiz
Bir çöl ortası
DUMAN
Kazan bekler
Saatler geçer gece
Bir büyücü gelir girer içeri
Çalıp gider bu kazanı gizlice.
Kazan kaynar
Kaynadıkça kara kara
Bir duman çıkar
Duman gider dağlara.
Odalara, evlere
Duman sızar,
Gören gözler görmez olur
Duman girer kıvrıla kıvrıla
İnsanların kalplerine kadar.
ÖLÜ UTANIYOR
Atatürk bu yurda
Ellerini verdi
Büyüyen çocuklarda
Atatürk elleri.
Atatürk bu yurda
Gözlerini verdi
Gökyüzü bir hazin mavi
Atatürk öldü öleli.
DAĞLARDA ATEŞ YANDIKCA
Oda karanlık
Odadan dışarı çık
Şehir karanlık
Şehirden dışarı çık
Korkma
Yürü bir hayli yürü
Gördün mü
Dağlar başladı artık.
Dağlar karanlık
Dağlara yukarı çık
Korkma
Yürü bir hayli yürü
Az daha yukarı çık
Birbirinden uzakta
Gördün mü
Ateşler parladı artık.
ÖLÜMDEN SONRA
Bu benim yazdıklarım
Kendi halim mi sade
Yaşadığım çevreden
Bir ses kalsın istedim
Şu koskoca dünyada.