Professional Documents
Culture Documents
Bir yandan hibe ederken, öte yandan da istihbarat (CIA) elemanlarını, Barış
Gönüllüleri’ni göndermeye, ülkemizde kadrolaşmaya yöneldiler. Binlerce
CIA uzmanı, bir o kadar işbirlikçi ve Barış Gönüllüleri ile ülkemizde yerleşik
etnik ve inançsal (dinî) toplulukları saptamaya, aralarında çelişki yaratmaya
ve çatıştırmaya çalıştılar. 1970 yılından itibaren de MHP’nin güdümü ve
öncülüğünde bu kamplarda ülkücü(!) gençler silahlı eğitim görüyorlardı.
Böylece üniversitelerde kanlı saldırılar, ölümler, yolcu otobüslerinin
taranması güncelleşti. Kürtlerin, Alevilerin yoğunlukta olduğu Erzincan,
Erzurum, Kars, Kırşehir, Adıyaman, Elazığ, Malatya, Tunceli ve benzeri
illerde saldırılar yoğunlaştı, giderek kitlesel katliâmlara dönüştü.
Kırıkhan’da saldırının hedefi Ali Göçmen idi. Ali Göçmen’in babasına ait
işyerleri, Ali Göçmen’e ait Dağyeli Gazetesi, Matbaası ve bürosu yakıldı,
yıkıldı. Ali Göçmen de kıl payı ölümden kurtuldu. Aslında Ali Göçmen hukuk
fakültesinin ikinci sınıfında iken ayrılmak zorunda kalmış, TİP’in Antakya ve
Kırıkhan kurucularındandı. Okuyan yazan ve halkla ilişkilerini iyi sürdüren
bir aydındı. Kırıkhan’da “Dağyeli” adıyla günlük bir gazete çıkarmaktaydı.
Kırıkhan’da iki Murat vardı. İkisi de Kürt Sünni idiler. 1. Murat Mengeç (ağa),
Suriye’den mülteci olarak gelmişti. Emniyette sivil bir görevli idi. 2. Murat
Raşa, şeyh soyundan gelen ve etkin olan, bürokrasiyle iyi ilişkiler içinde
olan biriydi. Çocuklarının kirvesiydim. Miting öncesi emniyette görevli olan
Murat Ağa oluşumları bana gizliden (Malatya’dan 2; Antep’ten 2; Maraş’tan
4 otobüsle miting için geliyorlardı. Ayrıca Konya’dan, Adana’dan,
Hatay’dan, Dörtyol’dan, Erzin, Reyhanlı, Yayladağı, Altınözü ilçelerinden de
çok sayıda militanın yola çıktığını ve mitinge katılacağını) bildirmişti. Keza
Murat Raşa ise; “Büyük kalabalık kitlenin, önce gazete ve matbaayı
basacaklarını, sonra (HAÇ) işareti ile belirledikleri Alevilerin dükkanlarını ve
evlerini yakıp yıkacaklarını, tedbirli olunmasını” haber vermişti.
5 Mart 1971 Cuma günü sabahın ilk saatlerinde matbaa ve gazete büroma
geldim. Çalışan işçiler de gelmişlerdi. Beni ve matbaa bürosunu, gazeteyi
korumak için akrabalarımdan dayım Mehmet Tepe, teyzemin oğlu Hasan
Atalan, halamın oğlu Hüseyin Tayyar ve beraberindeki 5 kişi de geldiler.
Ellerinde av tüfeği vardı. Biraz sonra Arap Alevilerinden 40 kişi geldiler.
Ayrıca Sünni ailelerden ve TİP üyesi ve yöneticisi Yahya Yıldırım da geldi.
Kırıkhan çarşısı kaynıyordu. Cihad çağrısı ve sloganlar yankılanıyordu. Ama
devlet güçlerinden önlem yoktu. Cuma namazından çıkanlar ve dışarıdan
gelenlerle otuz bin kişiyi aşkın bir topluluk oluştu. Önlerinde rehberleri
olmak üzere üç koldan saldırıya geçtiler. Liseye giden grup öğretmenlere
saldırıyor, dövüyorlardı. Bayan öğretmenlerin etek ve saçlarını, erkek
öğretmenlerin de bıyık ve saçlarını kesiyorlardı. Küfür ve hakaretler
ediyorlardı.
Şöyle ki:
Kırıkhan’da bir müddet önce bir camiye dinamit atıldığı iddia edildi. Birkaç
kişiyi yakaladılar, sonra serbest bıraktılar. Suçlu tespit edilememişti. Fakat
suçlu yaratıldı, bunu Komünistler, İşçi Partililer yaptı denildi. Dinamit olayı
ile 5 Mart arasında geçen zaman içinde bütün şehir ve çevre köylerdeki halk
ve bilhassa gericiler, Nurcular aleyhimize kışkırtıldı. Şehirde olayı tel’in
yürüyüşü için komite kurdular. Yürüyüş 5 Mart Cuma namazından sonra
yapılacak, beni öldürecekler, muayenehanem tahrip edilecek, karıma ait
eczane yakılacak. İşçi Partililere ait birçok işyeri-matbaa listeye alınmış,
tahrip ve talan planı önceden köylere ve halka bildirilmişti. Her şeylerden
günü gününe haber alıyorduk. Valiye, Kaymakama, Jandarma Komutanına
birçok defalar haber verdik. Vahim olaylar çıkacağını söyledik. Tedbir
istedik, can ve mal emniyeti istedik. Aldığımız cevaplar, “Siz müsterih olun,
her türlü tedbiri aldık” oldu.
Tecavüze uğrayan bizler son gece tekrar Vali, Emniyet Müdürü, Kaymakam
ve Jandarmaya müteaddit ikazlarda bulunduk, cevaplar “müsterih olun
tedbir aldık...” oldu.
Sabah saat 07.00 sırasında şehrin olaylara sahne olan tek caddesinde,
yukarıdan aşağıya doğru caddeyi kaplayan saf halinde dizilmiş koyu mavi
uzun kollu gömlek giymiş, belleri kırmızı kuşaklı, elleri kuşaklarında olarak
ağır ağır yürüyorlardı. Bunlar herhalde Bozkurtlardı. Durumu Kaymakama
anlattım, endişe etmeyin dedi. Biraz sonra bir jeeple polis memuru
önümüzden gelip geçti. Bu bir tedbirdi.
Saat 09.30’a doğru Kırıkhan’a bağlı dağ köylerinden, her birinden yüzden
fazla kamyon şehre girdi. Ellerinde odun ve çalı kesmeye yarayan tahra
dedikleri aletler, balyoz ve sopaları göstererek eczanenin önünden süratle
geçiyor, çok vahim olaylar olacağı muhakkak, inzibat kuvveti gönderin,
dedim. Bir polis memuru, altı jandarma, iki astsubay geldi.
06-18-2009, 13:21 #2
Devrim06
Saat 10.00’na doğru kamyonlardan inen beyaz,
yeşil takkeli, çember ve uzun sakallı sürü şehre
yayılır. Artık er geçen dakika eczanenin önünde
kalabalık artıyordu. Yavaş yavaş küfürler başladı.
Kahrolsun Komünistler, sizleri yok edeceğiz,
vurun, öldürün, bunları öldürmek sevaptır. Tekbir
ve ezan okumalar ile sürüyü iyice hazırladılar.
Kullanıcı Profili Eczane her taraftan taşlanmaya başladı. Bizim
çevremizde binlerce kişi vardı. İçeride biz,
eczanenin önünde hukuk devletinin inzibat
kuvvetleri, onun da önünde eczaneyi taşlayan
canavar sürüsü.
Saygılarımla...