Professional Documents
Culture Documents
1984 87
DILBlUM VE TEMEL, ILKELERI
GIRIŞ
Günümüz dilbilimi, birka~ dilbilimcinin çalışmasısonucu ortaya çıkmış bir
bilim dalı değil, 2500 yıllık uzun bir tarihsel geçıtlişten miras aldığı kavram ve ilke-
leri eleştirerek oluşmuş ve bugünbile ~Iuşmasını$ürdürenbir bilimdalıdır.
Kuşkusuz, insan kendi dilinin işleyişini, özelliklerini ve zaman içindeki evrimi-
ni incelemek için, bugün, '~insandilinin bilimsel incelenme,i" olarak tanımlanan, dil-
bilim teriminin ortaya çıkmasını &ek\ememiştir. Ancak"her dönem ya da her uygar-
lık kendi ideolojisine, inançlarına ve bilgisine göre dili farklı biçimlerde ele almıştır.
Eski Yunan'dan (I.ö. V.yüzyıl) XViii. yüzyıladek dil daha çok felsefi bir spekülas-
yon konusu olmuş; XIX. yüzyılın başlarında, öteki biliml~rgibi, dilbilim çalışmala-
rında bakış açısı deRişmiş, bütün yüzyıl boyunca herşeyde tarihsel bakış açisına
ağırlık verilmiş ve d,ilbilimciler,di~lerinzaman içindeki evrimi ile aralarındakiak~ba-
Iıkba~ları Ü5tündedurmuşlardir.XX. yüzyılın başında, Saussure ile başlayan bugünkü'
anlamdaki,dilbilim, "ne dil felsefesiyle, ne de dilselbiçimlerin zaman içindeki evri-
mini 'i,ılemekle uRroşır", onunamacı "dilin iç yapısını tanımak, biçimsel kesin Vediz-
ge,el bir bilim dalı olmakhr. "I Böylece, Saussure sayesinde, "ciilbilimin tek gerçek
konusu, kendi içinde ve'kendiBiiçin ele alınan dili in,-eelemek,,2olmuştur.
ı . .
, ". '
Her biiini dalında, incelenmek istenen nesne ife,görüşaçısı, yani yöntem arasın-
da diyalektik bir!:>ağ vardır. Nesnenin iyi anlaşılması, yöntemin araçlandırma (instru-
mentalisation) ve yetkinlik derecesine bağlıdır; başka ~ir deyişle, her bilimsel söylem
nesn~nin sınırlarını kendisi çizer. Bu durumda, bilimse,1 söylemin araçlandırmayı,
açıklamak ve nesnesini tanımlamak gibiiki temel işlevi vardır. G.Bachelard, "mikros-
kobu" mikrobiyolojiyi yarattığı gibi, çağdaş fizik bilimini de yaratanın matematiksel'
,.ı
bir araç oldulunu söylerken, $aussur~ de dilbilim için, "konunun görüş açısından
önce var olması şöyle dursun; neredeyse görüş 'açısı konuyu yaratır"S diyordu. E.'
Benveniste ise, $aussure'ün dil anlayışına getirdiği yenıliii şöyle tanımlıyordu';
"Dil gibi bir nesne bilimsel biryaklaşımla incelendi~i zaman, bütün sonıolar,
hem her dilsel ôlgu konuSunda, hem de öncelikle olgu oLarak kabul edilmesi
gereken şeye, yani olguyu oldu~u gibi tanımlayan ölçütlere göre, ortaya çıkar-
lar. Dilbilimde meyd-ııa gele!) büyük detişilı:l~i _§Öyle özetleyebiliriz: dilin
biçimsel bir YaıPIolarak betim1enmesigerek'ti~, ancak bu betimlememn herşey-
den önce, uygun ölçüt ve yöntemleree belirtilmesi zonıolulu~u ve sonuç ola-
rak, nesnenin gerçekli~inin nesneyi betimleyecek uygun yöntemden aynlmadı-
tı kabul edilir... "6
I.ö. V. yüzyıldan t,eri filozoflar; orta Çağdan XX. yüzyılın başına ~;roar gra-
merciler dil, konusunda saYI$lz' gözlemler toplamışlar ve genellikle dilden başka bir
nesneye bağlanan itginç düşüncelergeliştirmişlerdir. Başka bir deyişle, dil ve başka
bir şey ya da dilden başka bir şey için dili, örneğin djf v~ dilin kiynağı sorunlarlj djf
ve dilin tarihsel eVrimi, dil ve difjn düşünceyle otan bağınt;larl, dil ve edebiyatı... ince-
lemişlerdir. '
Saussure'Un çaıişmalarıyla, dilbilimalanında meydanagelen enbüyik değişik-
lik, bu biliminnesnesine, yanidile bakışaçısının değişmesidir. Sassure'ün oriiinalliği,
tarihsel gelişimindenba~ımsız olarak, zamanın belli bir anında ele alınan dile bilimsel
bir yöntem uyguiamasından geli;: Böylece, Sau.ssure "tek gerçek konusu, kendi iç,in-
.
Böylece, belirginlik, kendi nesnesiniincelen:ıek için bir bilim dalı tarafından
\
benimsenen görüş açısıdır. Dilin incelenmesinde, belirgin gÖlÜŞ açısı, öteki bütün
görüş açılarının dışında,' ''k,endi içinde ve kendi6i için ele alınan dil"in incelenmesi
görüş açışıdır. Başka şekilde söylemek gerekirse, bu görüş açısı kendiiçinde her öğe-
nin birbirini karşılıklı olarak zorunlu kıldığı bir sistem olarakkabul edilen dilin işle-
yişinin incelenmesidir. Kuşkusuz, dilin tek başına bir inceleme konusuolabileceğini
kabul etmeyenlere bu görüş açısı ters gelebHir. .
, DİLBİLıMtN BA~MSIZUCı
Dil, niteliği gereği, çağlar boyunca h~ felsefenin, filolojinin ve mantığın ince-
leme konusu olmuştur. Dilbilim, ilkkez Saussure sayesinde, insan bilimleri 'içinde,
bilgi kuramı (epistemolojik) açışından tutarlı bilimseı bir nitelile kavuşmuştur. Nes-
nesini ve bu nesnenin sınırlarınıbelirlemek için geç~i ölçütler bulmuş ve kesin bir
takım. ilkelere. göre birbirine bağlanan epaman, arlZ4ntan, ıö.terr-, ..tefPI,yapı,
itlev. şe.birim vb. gibi kavramlarortaya koymuştur. Bu kavramlarbir dilin işleyişinin
tam ve geçerli yapısal bir betimlemesini y~ilmek için dilbilime etkin yöntemler
/ .
sağlamıştır. '
öteki bilim dallanna göre bağımşız olmak isteyen dilbilim, dilin tümükapsayıcı
birbetimlemesini yapabilmek için, bu bilim dallarındanayrılır. Kesin ve kendine özgü
çalışma yönte,mleriylebütün dilselolgulan uygun bir.yöntemle ele alan bir bilim, dil
bilimi olarak kendini ortaya koyar. A. Martinet'nin deyimiyle:
"Çaldaş dnbUminvardlRıen önemlisonuç belii de~kendine Özgüyöntem-
leri, amaçlan ve kendi nesnesiyle, kendini tamamen b"ımsız blrbntm du ola,.
~-_._---
90
ra)t ortaya koymasını başarmaSıdır. Filoloji, kendini eski metinlere ve klasik
kültüre b~layan ilişkileri hiçbir zaman koparamamasınak~ın, dUbilimöteki
.
bBimler k~ısında hertürlü yükümlülükve b~ımiılıktan kendini uzaklaştırmış-
tır."a
, ,
meden önce, kapalı bir sıstem olarak düşüniilen dilin öğelerini betimlemek ve çözüm-
lemek;her konuşucunun neden venas,1 kendi anadilinde hiçduymadığı sonsuz; sayı-
dCikicümleyi anlayıp ol)larl üretebiIdiğini açıklamaktır. "
DILBILIMINÇALlŞMA YöNTEMLERI
öteki binmlerde olduğu gibi, dilbilim üç değişik çalışma yöntemi uygulamıştır:-~
1- Tümevarımhyöntem (induetive),
2- Tümdeogelimli
yöntem(deductive), .
, 91
Tümevarımlı yöntem klasik yapısalcıbğın temsilcilerinden pek çoAu ve Ameri-
kan betimselcileri tarafından uygulanmıştır. Bu yöntem, başka hiçbir kurama baş-
. vurmadan,dilsel olgularingözlenmesi ve deneyimi üzerine kurulmuştur.
Bu tür bir tutum, başka bilimlere v~dilbilime büyük bir şeykazandırmamıştır. .
Tümevanmh yöntem yeni hiçbir şey getirmez ve sonuçlan, verilerin ilk betimlemesin-
de, daha önce herkesin bildiAi terimferle açıklanır. Kısacası, bu yöntem bir sınırlan-
dırma biliminin ötesine gidememiştir. DolılımltJl dilbilgiBinindeneyci. yaklaşımı ve
uyguladığı sınıflandırma ve de bölümleme ilkeleri birincil dilselverileri açıklamaksı-
ZIn, onları düzenlemekle yetinir.9
a} Bir betimleme kendi içinde çelişkili olmamalıdır, yani kendi içinde tutarlı'
olmalıdır;
. ,
b) Gerçekleşmiş ya da gerçe~eşmemiş bütün dilsel verileri, tümükoplaYICIbir
biçimde ele alabilmelidir;
c) Betimlememümkün olduAu kadar,yalın, yani ekonomik olmalıdır.IO
~- -------
92
leme daha az boyun eter ve böy~ bir düşünce biçimi zorunlu olarak olguculuktan ve
,
tümevanmlı yöntemlerden
.
uzaklaş ır.. '
"
Yapısal dilbilim iki önemli kanıt aracılığıyla.sözlü dilin öncelik taşıdığını vurgu-
lamıştır. Bu kanıtlardan biri söz yazıdan daha eski ve daha yaygındır; ikincisi ise,
bilinen yazı sistemlerinin sözlü dil birimlefi üzerinekurulmuş olmasıdır. Bu kanıt
tartışılmayacak kadar açıktır.Yazılı dil okulda dil Öğretimine bağlı olmasına,
çeşitli nedenlerle ve' özellikle de edebiyatın' etkisine karşın bütün saygınlığını
korusa bil~, sözlü dileverilen öncelik y~ıfı dile ikinci derecede ve simgesel bir işlev
verir. Bu durumda, Saussure'ün dil kavramıyla, yazı iki ayrı bilim dahnın uğraş
alanı olması gereken ayrı iki göstergeler sistemi oluşturur. J. lyons ise bu karşıt-
lığı şöyle dile getirir:
Altı ya da yedibin yıldan daha eski tarihi ()lan hiç bir yazı dizgesi bilmiyo-
ruz. öte yandan konuşmayetene~ olmadan yaşayan ya d, yaşamış olan bir
insan topluiuRu yoktur; yüzlerCe dil günümüzdede miSyonerlerce ya da dilbi-
limeilerleyazıya ba~lanmadan önce bir yazı dizgesiyle ilişkili de~iUerdi. Bu
bakımdankonuşmanın insan toplumun\ln kökenine uzandıtmı düşÜl1mekinsa-.
na uygun görünebilir."13' .
Dilbilim bağımsız bir bilim dalı olmasına ve insan bitimieri arasında ayncalıklı
bi,r yer tutmasına karşm, yine de (iloloji (philologle) ve 8eleneksel dHbilgisiyle kanş-
tırılır. J. Marouzeau La lingu'istique ou science rJu langage (Dilbilim ya da dil bilimi)
adlı yaı>ıtınınönsözünde bu kQnuda şöyle diyor:
-
OIDilbillnieimisiniz?Kaç dil biliyorsunuz? Bu, dilbilimei iI,eçok dil bilen
arasında hiçbir aynm yapmayan eahill~rinçok ~ıksordu~u bir sorudur. Biraz
Saussure'e göre: "Bu noktada, eşzoman/ı yönün öbüründen üstün olduğu, açıktır.
Çünkü, konuşan topluluk için gözle görülii; tek gerçek odUr. Dilbilimci içinde durum
aynıdır. ,,18 Örneğin; Türkçe konuşanlar, Türkçe'nin "kuraı'ıarını, söz konusu dilin
tarihsel geçmişinibilmeden de uygulayabilir ve öğrenebilirler.llyil sözcÜğÜnünledgül,
leygül, leyül, leyil değişimlerineuğradığını bilmek Türkçeyi' daha doğru konuşma-
,ımza ve YaZmamıza yardım etmez.
.--
96
önemi vard... Bir' eızaman,Saussure'iIn 'düşünciiilUgibi, dural delildir, çünkii bir
. eş~man canltw üreticiyaptıan,~muı~ hatta ötmekteolan yapılan ve donmak
ya da deliımek üzere olan yaptlan içerir. Kısacası, eızamôankendiiçinde hareketli ve
dinamiktir. Bu durumda, Y~tem bakımınc:bndilin kullamc:ısınaait otan eizamanlı
görüş açl$lYIa, tarihçlnin artza.manlıgÖriil açısını birbirine kanlt,!,mamak gerekir.
Kuramsalolarak, bir artzaman" inceleme ancak, bır birini izleyen eşzamanların iliş-
.
kiye g4!Çirllmesidir '
,
'SONUÇ
Bugün dilbiRrnin bilimsel ve kUttüreldüzlemlerde son derece önemli bir yeri
vardır. Son otuz yıldır, ailbilim insan bilimleri~dekiaraştırmacılara (Antropolo)ide
~vi-Strauss, Psikanalizde ).lacan, htkolpjide Mucchlelli)esin kaynajı.olmuş; doğa
bilimlerine yöntembilimsel bazı araçlar sağlamış; göstergebilimin(R.Barthes, G.Mou-
nin, ).Martinet, L.Prieto vb.) gelişinesln,eönciilUketmiş;gUnümüzyazmsalgöstergebi.
!iminin (A.).GreLmas, J.Courtes, ).C.Coquetvb.) ge6şmesiyle de anlam detişlmlerl-
nın Incelenmesine yenı bir bakış açısı getirml,tir. öte yendan, dilbilim dU öğretltnlne
de yeni yollar göstermiştir. Saussure otuz yıllık bir gecikmeyle keşfedilentk, her dilin
bir !Istem ~luştUrdutu :anlaşılmışve bu 'sisteminIŞleyiş biçiminin incelenmesiönce-
nkkazanmıştır. .
Batıda artık dilbilim, ötekiınsan bilimlerigibi, genel kültUrdensayıtmaya baş"
lanımştır. Oysa, ülkemizde Universite ders programlarında bile dilbilimin yerı son
derece sihırlı kahnaktadır. Ge~likleı öğı..nc:inlnaklına gelen ilk .u'dilbilimfn ne
iıe yaradığı sorusudur.Saussure buna ŞÖyle cevap veriyor: .
.
"Son olarak da dilbntmin ne ilie yaradı'mı solaıım.Qokkb'n in bu konu.
da açıkseçik görüşleri vardır. Bunlııı belirJemenbuılUl deLiLıimdi. Yalnız
kadııını lÖyleyellm klftlOlogı.r. tarihçUer v.b: ııibi metinlerle 1II,.ed,i'u
olanherkesi' dil 8o~nJan ilgUendirir.Açık bir gerçek bu. Genel bltf balumm.
dan dObilminin önemi daha da açık: Bireylerin ve toPlumlann ya,ammda dU
en önemli etkendir. Onun için,dili ineeleme ııi yalnızca btr kaç uznwıa bıra-
kılamaz. Gerçekte, herkes dille iz çok' utraŞIl. Ama batka hantf alanda bu
kadar saçma sapan düşünce, önylU'll, bo, ve uydunna görü,boy aiabnmltttr.
Konunun uyandırdllı iI,min '",arba bir sonucudurbu. RuhbBimlel açıdan bu
yanllpar hiç de yab..a atılırtürden delidir. Ama dnbBımeiningöwvi helftY.
denönce bunlaft gözlerönÜlle ~nnek ve elinden geldili ölçüde düzehmettir:'1'.
Kısacası, dilbilimin ımacı, herşeyden önte,bltdiriılin aracı olan dili, büdin özel-
likleriyle tanımakwünıtmaktlf. Başka bir deyitie, dilbilim "Dil Nedir'" w "Dil
N_I Jfler? " temel soru"n yanınd~,"lPl8tJftdili"i Itcryı.ııırıdilinden eyINn ÖHlIilrne-
di,., .', '~ir çoculr 'lroFlufmOlınl"DILLiö'renir' "ı "Dil "eden delif..," gibisorularada
cevap vermeye çahıır. K"!ikusuz, dilin bilimselıncelenmesının salladıl. pratik yarar.
lar tartışılmaz. Ama, en önemlisi, blidin öteki bilimdaltan gibi, dilbiliMin insanlı'Ibu
- ,dünyayı w evreni daha iyi anlamak için duyduiu bilgi susuzlulunu Jidermeye çal.ş.
Miskb,.