You are on page 1of 10

H.O. Edebiyat Fa kUltesi Dergisi 2.2.

1984 87
DILBlUM VE TEMEL, ILKELERI

Zeynel KıRAN ...

GIRIŞ
Günümüz dilbilimi, birka~ dilbilimcinin çalışmasısonucu ortaya çıkmış bir
bilim dalı değil, 2500 yıllık uzun bir tarihsel geçıtlişten miras aldığı kavram ve ilke-
leri eleştirerek oluşmuş ve bugünbile ~Iuşmasını$ürdürenbir bilimdalıdır.
Kuşkusuz, insan kendi dilinin işleyişini, özelliklerini ve zaman içindeki evrimi-
ni incelemek için, bugün, '~insandilinin bilimsel incelenme,i" olarak tanımlanan, dil-
bilim teriminin ortaya çıkmasını &ek\ememiştir. Ancak"her dönem ya da her uygar-
lık kendi ideolojisine, inançlarına ve bilgisine göre dili farklı biçimlerde ele almıştır.
Eski Yunan'dan (I.ö. V.yüzyıl) XViii. yüzyıladek dil daha çok felsefi bir spekülas-
yon konusu olmuş; XIX. yüzyılın başlarında, öteki biliml~rgibi, dilbilim çalışmala-
rında bakış açısı deRişmiş, bütün yüzyıl boyunca herşeyde tarihsel bakış açisına
ağırlık verilmiş ve d,ilbilimciler,di~lerinzaman içindeki evrimi ile aralarındakiak~ba-
Iıkba~ları Ü5tündedurmuşlardir.XX. yüzyılın başında, Saussure ile başlayan bugünkü'
anlamdaki,dilbilim, "ne dil felsefesiyle, ne de dilselbiçimlerin zaman içindeki evri-
mini 'i,ılemekle uRroşır", onunamacı "dilin iç yapısını tanımak, biçimsel kesin Vediz-
ge,el bir bilim dalı olmakhr. "I Böylece, Saussure sayesinde, "ciilbilimin tek gerçek
konusu, kendi içinde ve'kendiBiiçin ele alınan dili in,-eelemek,,2olmuştur.

Daha sonra değineceğimiz gibi, dilbili~ her an kuUandığımız, t)una karşın en


az tanıd~ğımızdo~al olgulardan biri olan dili, bu' uçup giden nesneyi kavramak için
bir girişimdir. Dilbili'min en büyük özelliği bu uçup giden nesneyi tıpkı somut bir
nesne gibi incelemeyi denemesidir. E. Benveniste'in deyimiyle:
,
'
"-Hemoros'un "kanatlı ,özler" adım verdiiti- sözleri, düzeylerinin aynldı.
,itı, birimlerinin sınirlanmn çizildiei, derinlemesine incelenen, ve araştınlan
somut bir gereCe dönüştürmek söz konusudur. Bu, kendini bir bilim olarak
oluşturmaya çalışan, yani önce nesnesitii oluşturmayı, bu nesneyi inceleme
biçimini belirtmeyi ve daha sonra da bu'gerecl kavrayacak ve Ç'özümleyecek
kendine özgüyöntemler ortaya koymayı deneyen dilbilimin bir girişimidir."3
Kısacası, dili, bağıntıların yönettiği bir sistem olarak ele alan ve gerçeği tözde
(substance)değil, biçimde (forme) arayan Saussure,dilbilime XX.yüzyl!da izleyeceği

... Yrd.Doç.Dr., Hacettepe Universitesi, FJ:an81z Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı.


1. E.Benveniete, Probllmes de linguiBtique gemrole I, Paris, Gallimard, 1966, S.~O.
2. F. de SauS8ure, çev. B.Vardar, Genel Dilbilim Dersleri II, Ankara, TDK yayınlan,
1978, s.97. '

3. E.Benveniste,Probllmes de linguistique generali Il, Paris, OalUmard,coU "TEL'I,


1974, s.29.
~, , ,

doğrultuyu göstermiştir. Saussurehem bir dilbilim yöntemi oluşturmuş, hem de bir


çeşit bjfgi kuramına ,!,armıştır.Toplumsal yaşamı geniş bir batıntıfar örgüsü,göster-
geleri" aracılıkettiği 'karmaşıkbir bildirişim sistemi olarak elealmış, dili bu bUtün
içindeki yerine oturtmuştur.

BELIRGINLIK KAVRAMı: NESNE VE YöNtEM


Bilineni tanımak çağdaş düşüncenintemel jfkelerindenbiridir. Bjr nesneyi tanı-
mak için ön~ nesneyi iyice sınırlamak ve daha sonra belli bir görüş açısından incele-
mek gerekir. Böylece, bir bjfjm dalınınoluşabilmesi için sözkonusu bilimin kendi
sınırlannıkesinbirbiçimdeçizmesizorunluluğuortayaçıkar. '

ı . .
, ". '
Her biiini dalında, incelenmek istenen nesne ife,görüşaçısı, yani yöntem arasın-
da diyalektik bir!:>ağ vardır. Nesnenin iyi anlaşılması, yöntemin araçlandırma (instru-
mentalisation) ve yetkinlik derecesine bağlıdır; başka ~ir deyişle, her bilimsel söylem
nesn~nin sınırlarını kendisi çizer. Bu durumda, bilimse,1 söylemin araçlandırmayı,
açıklamak ve nesnesini tanımlamak gibiiki temel işlevi vardır. G.Bachelard, "mikros-
kobu" mikrobiyolojiyi yarattığı gibi, çağdaş fizik bilimini de yaratanın matematiksel'
,.ı
bir araç oldulunu söylerken, $aussur~ de dilbilim için, "konunun görüş açısından
önce var olması şöyle dursun; neredeyse görüş 'açısı konuyu yaratır"S diyordu. E.'
Benveniste ise, $aussure'ün dil anlayışına getirdiği yenıliii şöyle tanımlıyordu';
"Dil gibi bir nesne bilimsel biryaklaşımla incelendi~i zaman, bütün sonıolar,
hem her dilsel ôlgu konuSunda, hem de öncelikle olgu oLarak kabul edilmesi
gereken şeye, yani olguyu oldu~u gibi tanımlayan ölçütlere göre, ortaya çıkar-
lar. Dilbilimde meyd-ııa gele!) büyük detişilı:l~i _§Öyle özetleyebiliriz: dilin
biçimsel bir YaıPIolarak betim1enmesigerek'ti~, ancak bu betimlememn herşey-
den önce, uygun ölçüt ve yöntemleree belirtilmesi zonıolulu~u ve sonuç ola-
rak, nesnenin gerçekli~inin nesneyi betimleyecek uygun yöntemden aynlmadı-
tı kabul edilir... "6

I.ö. V. yüzyıldan t,eri filozoflar; orta Çağdan XX. yüzyılın başına ~;roar gra-
merciler dil, konusunda saYI$lz' gözlemler toplamışlar ve genellikle dilden başka bir
nesneye bağlanan itginç düşüncelergeliştirmişlerdir. Başka bir deyişle, dil ve başka
bir şey ya da dilden başka bir şey için dili, örneğin djf v~ dilin kiynağı sorunlarlj djf
ve dilin tarihsel eVrimi, dil ve difjn düşünceyle otan bağınt;larl, dil ve edebiyatı... ince-
lemişlerdir. '
Saussure'Un çaıişmalarıyla, dilbilimalanında meydanagelen enbüyik değişik-
lik, bu biliminnesnesine, yanidile bakışaçısının değişmesidir. Sassure'ün oriiinalliği,
tarihsel gelişimindenba~ımsız olarak, zamanın belli bir anında ele alınan dile bilimsel
bir yöntem uyguiamasından geli;: Böylece, Sau.ssure "tek gerçek konusu, kendi iç,in-

4'. G.Bachelard, Le Nouvel Esprit Stientifique,p-aris, P.U.F., 1934, ..51. ,


5. F.de SaUSlUl'e,çev. Berke Vardar, Genel Dilbilim Dersleri I, Ankara, TDK yayın-
lanı 1i76, Ş,2e,
! ,

6. E.Benveniste,Problemes de lirigui8tique generale I, s.119.


89
deve kend.i için ele alımındil~'oLanyenibir dilbilimin, iç yada e,zamanh dilbilimin
kurucusu olmuştur. Sa5sure ile, diUnincelenmesi, A. Martinet'nin tanımladliı belir-
.
ginlik (pertinence) kaYramt'iç inde yerini alır:

"Her betimleme bir seçimi gerektirir. nk bakışta, ne kadar basit göriin~


görünsün,sonuç Qlarak, her nesneson derece karmaşıktır. O halde, bır betimle.
me (tasvir), zorunlu olarak sınulıdıı ve bu da, betimlenecek nesnenin sadece
kimi özelliklerinin ortayaçıkanlmaıı anlaınma geUr. Delişik iki kişinin ortaya
çıkaracaklanözellikler aym 'Olmayabilir. Aym atacın karşısında, bir gözlemci
alacın duruşuna, dallannm görkemli yapıSına dikQt edecek; bir başkasıgöv-
denin çatlaklannı ve yapraklıuın panltıaıoı ~klındatutacak; üçüncüsübir takım
. sayısal hesaplar yapacak;dördüncüeü ise, her organınbelirgio yapısım göitenne-
ye çalışacaktır. Her betimleme, kendi içinde. tutarlı olmak, yani benı bir göıüş
açısından yapılmak şartıyla kabul edilebilir. Bu gölÜŞ aç8ı kab1d edndikten
sonıa, belirgin adı verilenkimi özellikleıi tutmak gerekir: belirgin olmayan öte-
ki özenikler kesinlikle aynlmalıdır. Bk bıçkıcmm görüş 8ÇJ8Jndanyaprakların
biçim ve rengln~. ressamın göriişaçısından da, odunun kalorl deterinin belir-
gin özellikler olmadıklm ortadadır. Her bilim' bir özel göriiş açlSlnm.seçimini
önceden kabul eder...'"

.
Böylece, belirginlik, kendi nesnesiniincelen:ıek için bir bilim dalı tarafından
\
benimsenen görüş açısıdır. Dilin incelenmesinde, belirgin gÖlÜŞ açısı, öteki bütün
görüş açılarının dışında,' ''k,endi içinde ve kendi6i için ele alınan dil"in incelenmesi
görüş açışıdır. Başka şekilde söylemek gerekirse, bu görüş açısı kendiiçinde her öğe-
nin birbirini karşılıklı olarak zorunlu kıldığı bir sistem olarakkabul edilen dilin işle-
yişinin incelenmesidir. Kuşkusuz, dilin tek başına bir inceleme konusuolabileceğini
kabul etmeyenlere bu görüş açısı ters gelebHir. .
, DİLBİLıMtN BA~MSIZUCı
Dil, niteliği gereği, çağlar boyunca h~ felsefenin, filolojinin ve mantığın ince-
leme konusu olmuştur. Dilbilim, ilkkez Saussure sayesinde, insan bilimleri 'içinde,
bilgi kuramı (epistemolojik) açışından tutarlı bilimseı bir nitelile kavuşmuştur. Nes-
nesini ve bu nesnenin sınırlarınıbelirlemek için geç~i ölçütler bulmuş ve kesin bir
takım. ilkelere. göre birbirine bağlanan epaman, arlZ4ntan, ıö.terr-, ..tefPI,yapı,
itlev. şe.birim vb. gibi kavramlarortaya koymuştur. Bu kavramlarbir dilin işleyişinin
tam ve geçerli yapısal bir betimlemesini y~ilmek için dilbilime etkin yöntemler
/ .
sağlamıştır. '

öteki bilim dallanna göre bağımşız olmak isteyen dilbilim, dilin tümükapsayıcı
birbetimlemesini yapabilmek için, bu bilim dallarındanayrılır. Kesin ve kendine özgü
çalışma yönte,mleriylebütün dilselolgulan uygun bir.yöntemle ele alan bir bilim, dil
bilimi olarak kendini ortaya koyar. A. Martinet'nin deyimiyle:
"Çaldaş dnbUminvardlRıen önemlisonuç belii de~kendine Özgüyöntem-
leri, amaçlan ve kendi nesnesiyle, kendini tamamen b"ımsız blrbntm du ola,.

7. A.Martinet, Elementı delingu,"","- gidra"; Paria,Aıııı-nd Colin. ooR "U Dna:


me", 1970.8.31-32.

~-_._---
90
ra)t ortaya koymasını başarmaSıdır. Filoloji, kendini eski metinlere ve klasik
kültüre b~layan ilişkileri hiçbir zaman koparamamasınak~ın, dUbilimöteki
.
bBimler k~ısında hertürlü yükümlülükve b~ımiılıktan kendini uzaklaştırmış-
tır."a

. Ama hemen şunu belirtelim kt,bubaiımSlzlık, başk.abir girişimdedil ile'ruhbi-


Um (Ruhdilbilim) ya.da-toplumbilim (toplumdilbilim) gibi bilimler arasındaki bağın-
tıların ortayakonmasını engellemez. '

DILBILIMINTEMEL KONUSU VE AMACı


Dahaö~ belirttiğimizgibi,dilbilimintemelkonusuin~ dilininy.apısınıince- .
leyen bir bilimsel kuram oluşturriıak ve$Özceler ile $Özcelerin öğeleri -arasındaki
bağımlılıklan ort.ıya koymak amaciyle, büdin zenginliği ve karmaşıklığ.ıiçinde Insan
dilini incelemektir. Ancak, uzun zamansözcelerin.üreticisi (özne), $Özcelerinüretildi-
ğı şartlar, dilbilimin bağlm5lzlığıa,dına, dilbilimin l"cele,me alanının dışında kalmış-
tır. Kuşkusuz, bu sımrtamasöz k()nusuöğelerin sözceyi etkilemedikleri anlamınagel-
mez; ancak, sözcelerin üreticisive $Özcelerinüretildiği koşullar dilbilimin temel konu-
su değildir. Başka bir deyişle, uzun zamandilbilimin ~()nusu"söz" değil de "dil" ol-
muştur. '

, ,

Dilbilimciler,dilin inc::elen~inde, birbirine bağlı iki amaç edinmişlerdir. Birin-


cisi, özel dolal diUerin betimlenmelerini (Türkçe, Fransızca, Ingilizce vb.) içerir. Bir
doğal ~ilin betimle~i, belli bit dil için, sesbilimsel, sözdi:dmsel ve anlambilimsel
olgulara,indirgeneb!lenbir kurallar sistemi biçiminde ,açıklanan bir bilimsel kuramdır.
öte-yandan, dilbilimciler dilin niteliğinigösteren bir kuram oluşturmaya çalışmakta-
dırlar. Bu tür bir kuram, bütü~doğal dillerdeki ortak yapıyı açıklamak zorundadır,
bunu da bir ömekçe (mod~le) yardımıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Kısacası,
dilbilim birdiller dilbiliminden dilyetm dilbilimine yani evrensel dilbUgmne doğru
gelişim göstermektedir.

Bu çerç~ ıçınde, dilbilimin amacı bütündillerin betimlemesine yarayan bir.


genel dilbilgisi kuramı oluşturmak; dil v,e düşül1ce arasındaki ilişkiler sorul1una değin- .

meden önce, kapalı bir sıstem olarak düşüniilen dilin öğelerini betimlemek ve çözüm-
lemek;her konuşucunun neden venas,1 kendi anadilinde hiçduymadığı sonsuz; sayı-
dCikicümleyi anlayıp ol)larl üretebiIdiğini açıklamaktır. "

DILBILIMINÇALlŞMA YöNTEMLERI
öteki binmlerde olduğu gibi, dilbilim üç değişik çalışma yöntemi uygulamıştır:-~
1- Tümevarımhyöntem (induetive),
2- Tümdeogelimli
yöntem(deductive), .

3- Varsayımsal-tümdengelimli yöntem (hypoth6tico-deductive).

8. A.Martmet,Langoge etfonction. Paris, Thtnoel,1969,8.9


/"'"

, 91
Tümevarımlı yöntem klasik yapısalcıbğın temsilcilerinden pek çoAu ve Ameri-
kan betimselcileri tarafından uygulanmıştır. Bu yöntem, başka hiçbir kurama baş-
. vurmadan,dilsel olgularingözlenmesi ve deneyimi üzerine kurulmuştur.
Bu tür bir tutum, başka bilimlere v~dilbilime büyük bir şeykazandırmamıştır. .
Tümevanmh yöntem yeni hiçbir şey getirmez ve sonuçlan, verilerin ilk betimlemesin-
de, daha önce herkesin bildiAi terimferle açıklanır. Kısacası, bu yöntem bir sınırlan-
dırma biliminin ötesine gidememiştir. DolılımltJl dilbilgiBinindeneyci. yaklaşımı ve
uyguladığı sınıflandırma ve de bölümleme ilkeleri birincil dilselverileri açıklamaksı-
ZIn, onları düzenlemekle yetinir.9

Tümdengelimli yöntem ise, L. Hjelmsle\ttaratından benimsenip kullanılmıştır.


L. Hjf!lmslev bu yöntemin üç t~mel öğesini şöyle açıklar:

a} Bir betimleme kendi içinde çelişkili olmamalıdır, yani kendi içinde tutarlı'
olmalıdır;
. ,
b) Gerçekleşmiş ya da gerçe~eşmemiş bütün dilsel verileri, tümükoplaYICIbir
biçimde ele alabilmelidir;
c) Betimlememümkün olduAu kadar,yalın, yani ekonomik olmalıdır.IO

Bu üç ilke, L..Hjelmslev'e göre, bir iç basamaklamaçerçevesinde-kendi arasında


düzenlenir.Örneğin; o'mn b'ye, b'nin c'ye göre önceliği Vardır.

üretici.<Jönüşümseldilbilgisinin, val'8lJyımlal-tümdengelimliyaklaşımının yapı-


salcı yöntemler içinde özel bir yeri vardır. üretici dilbilgisi, 'lo Hjelmslev'in tersine,
sistemin nasıl oluşturulduAunusormaz, onun, betimsel kategoriye ilişkin birimleri-
nin açıklayıcı tanımlannı verir. Başka bir deyişle, slnıflandırmodanaçıklornoyageçiş,
. ancak varsayımsaFtümdengelimli bir yöntem kullanarak gerçekleşir. Saussure'ün
anladığı anlamda, sonsuz sayıda s6y1emi mümkünkılan giicüllUklerbütünüdil, doAasl
gereği, gözlerne imkan vermeyen varsayımsal bir varlığasahiptir. Yalnızca söz göz-
lemlenebilir, yani dilsel etkinliAin sonucu söz, nesnelbir inceleme içinelverişlidir.
Dilden söz etmek, zorunlu olarak, kendi içinde tutarlı olmak isteyen bir kurarnın
varsayımlannı a'çıklamaktır. Söyiemin sonsuzluğu karşısında sınırlı bir ~urallarbütü-
nü gerektirse bile, dil varsayımı büyükölçüde doArudur, çünkü bir konuşucunun,
hatta "ideal" bir konuşucunun sonsuz sayıdaki bilgileri dışa vurmamasıdüşünülemez.

üstelik, SauS5ure'ün dU kavramı yapı. sözcüAÜYIebetimlenen donmuş, dural


(statique) bir kavramdır.EAer bu kavramdan yola çıkarak~söylemin'yaratıCl işleyiş
'biçimleri ve söylemi mümkün kılan gerçekleşmelerini kavramak istiyorsak, zorunlu
olarak, devingen (hareketli)örfte\<çelerdüşünmemizgerekir. G.Guillaume'un kinetik
dUbilimi, N. Chomsky'nin dönüşümseldilbilimi ve S. Saumjan'," uygıılt:ınuJlıdübilimi
dili kendi devingenliAiiçinde ele alırlar. Bu durumda, işlem olarak dil, doğrudan göz-

9. N.Qhomsky (1965), A8pects de lo theorie syntaxique, Paris, Seuil 1971,8.76-77.


10. M.Rilat, (çev, A.E.~ran), Dilbilim IleGöstergebüim Kurumla", Istanbul, Yazkoı
1983,8.84-87. -

~- -------
92
leme daha az boyun eter ve böy~ bir düşünce biçimi zorunlu olarak olguculuktan ve
,

tümevanmlı yöntemlerden
.
uzaklaş ır.. '
"

Dilbiliminin'kendi kuram düşüncesine ilişkin varsayımlarj; kendi ilkeleriiçinde


gerçeklikten uzakmıŞ gibi düşünen dilbilimcilerin sayısı pekaıdır. Bu bakımdan, dil
kavramınıbenimsemek ve özellikle bu kavramı devingen görünümüiçinde ele almak,
olaylann salt gözlemini bir yana bırakmak, varsayımlarınve tahminlerin önemli bir
yer tuttuğu bir yöntem gerçekleştirmektir.

özedemek gerekirse, dilbilimin çalışma yöntemi başlangıçta tümelXJMnilıve


tümdengelimlidir,yani bir A $Özeeledbütünü~en yola çıkarak, bellisayıda kuraIJara
varmaktır; iyJce açıklanan bu kurallar, tümdengeUmile A bütünündekisözcelerden
farklı bir B sözceler bütününüaçıklar"Bunu şöyle gösterebiliriz:

A -+tümevarım ---+kurallar tümdengelim


-4 B

SOn derece genelolan bu görüş, zorunlu olarak indirgemecidir.Oysa, varsayım-


sal-tümdengelimli yöntemin görüş aç,sı dahageniştir. '

Bir bili-ınde önemli olannesnesini belirlemek ve b~ nesneyi sınırlamaktır. Insan


bilimlerinin nesnelerine bilimsel bir yaklaşımda bufunmaları ôldukça zordur. Belki de
insan bilimlerinin ötekilerine göre henüz tamarilamıyla gelişernemiş olmalarırıın ne-
deni buradan kaynaklanır. Saussure bu zorluğu şöyle dilegetirmiştir:

"Başka bilimler önceden belli olon konulGr üstünde işlem yapmalanno ve bu


konulann ııonrr.ıdan delişik açılardan ele alınabilmesine' karşın, dUalamnda
'konunun, göl'iiş açısından önce IJarolrmul şöyle dUrBun,neredeyııe ğöl'iiş (JÇISI
konuyu yaratır. Kaldı ki söz 'konıuu olguyu ele alış biçimlerinden hangisinin
öncelik taşıdılını ya da ÜBtiln oldulunu da önceden bize hiç bir şey göster-
mez"u

Gerçektende, görünüştedilbilimin nesnesidil. biyoloji,kimya ve fizik gibi de-


neysel bilimlerin nesn~inden çok farklıdır. Çünkü, dildeki söz konusu kurallar 40ğ-
rudan gözlemlenemez,ancak bu kurallarınürettiği nesneler, yani sözcelerden hareket
edilerek difanlaşıla~ilir.

Y AZI U DIL I'SöZLÜ DIL A YRJMI

Kuşkusuz, dilbilimin dilin iç yapısını, bir başka'deyişle, sistemini incelediğini


söylemek yetmez, geleneksel dilbilgilerinde ve kamuoyundaegemen olan bir yanlış-
lıktan kaçınmakiçin dilbilimin temelkonusunun sözlü dil [söz değii) olduğunu be-
lirtmek gerekir. Saussur'e göre: '

"Dil ve yazı birbirinden ayn iki,göstergeler dizgesidir. Yazınınbiricik varlık


~edeni dili göstermektiı. D,ilbBinıinkonusunu, yazıdai sözcükle konuşmadaki
..
.
11. B.Vardar, Genel Dilbilim DerBleri i. 8.29.
93
sözcü~n birleşimi ()luştu~. Ne varki yazılı sözcük, görüntüsüo1diı~usesli
sözellide öylesine kaynaşır ki,S9nundabaş köşey:e kuruluverir. Böylece, sesli
göstergenin görüntüsÜnekendisinden daha çok önem verilir. Sanki birini tanı-
mak için onun yüzüne bakmak~saresmine bakmak daha 'geçerli bir yolmuş
gibi! "12 '

Yapısal dilbilim iki önemli kanıt aracılığıyla.sözlü dilin öncelik taşıdığını vurgu-
lamıştır. Bu kanıtlardan biri söz yazıdan daha eski ve daha yaygındır; ikincisi ise,
bilinen yazı sistemlerinin sözlü dil birimlefi üzerinekurulmuş olmasıdır. Bu kanıt
tartışılmayacak kadar açıktır.Yazılı dil okulda dil Öğretimine bağlı olmasına,
çeşitli nedenlerle ve' özellikle de edebiyatın' etkisine karşın bütün saygınlığını
korusa bil~, sözlü dileverilen öncelik y~ıfı dile ikinci derecede ve simgesel bir işlev
verir. Bu durumda, Saussure'ün dil kavramıyla, yazı iki ayrı bilim dahnın uğraş
alanı olması gereken ayrı iki göstergeler sistemi oluşturur. J. lyons ise bu karşıt-
lığı şöyle dile getirir:

').~.Kimizanıan konqşmanın yazmadan daha eski o1du~unun 'kanıtlanama-


yacağı' söylenir, ama bu yalnızca 'kanıt' terimine, tarihsel Olgularda istedi~i-
mizdendaha büyük bir yük yüklenirııe do~ru olabilir.
, .,

Altı ya da yedibin yıldan daha eski tarihi ()lan hiç bir yazı dizgesi bilmiyo-
ruz. öte yandan konuşmayetene~ olmadan yaşayan ya d, yaşamış olan bir
insan topluiuRu yoktur; yüzlerCe dil günümüzdede miSyonerlerce ya da dilbi-
limeilerleyazıya ba~lanmadan önce bir yazı dizgesiyle ilişkili de~iUerdi. Bu
bakımdankonuşmanın insan toplumun\ln kökenine uzandıtmı düşÜl1mekinsa-.
na uygun görünebilir."13' .

Daha sonra, bu düşüncesinişöyle siirdinir:


"...konuşma dili yazılı dilden önce gelir. Başka bir anlatımla, dUin aiılatım
düzleminin biri~eil tözü sestir; (özellikle insanın konuşma organlan tarafınd~
üretilen ses Uzanlı'm);yazı, aslında, bii dilin sözcükv:e tümcelerinin, ola~an bi-
çimde, gerçek1eştirildikleri tözdenbiçimtözÜl1e (kitıt ya da taş vb; üzerinde
görünenbelirtkelere) dönüştü~nin .birypliıdur... "14
BETİMSEL (=TASvJRct) TUI'UM i KURALCI TUTUM ~

Dilbilim bağımsız bir bilim dalı olmasına ve insan bitimieri arasında ayncalıklı
bi,r yer tutmasına karşm, yine de (iloloji (philologle) ve 8eleneksel dHbilgisiyle kanş-
tırılır. J. Marouzeau La lingu'istique ou science rJu langage (Dilbilim ya da dil bilimi)
adlı yaı>ıtınınönsözünde bu kQnuda şöyle diyor:

-
OIDilbillnieimisiniz?Kaç dil biliyorsunuz? Bu, dilbilimei iI,eçok dil bilen
arasında hiçbir aynm yapmayan eahill~rinçok ~ıksordu~u bir sorudur. Biraz

12. A.g.y., ..45-46. .


13. ,J.Lyons, çev. A.Kocaman, Kuramsal DUbilime Giri§, Ankara,TDK yayuilan,
1983, s.44.
14. A.g.y., $.62.
94
dünyadan haberi olanlar,dilbUim ile molojiyi birbirine kanştırarak, dilbllimci-
yi, eski metinleri ve ölü düleri inceleyen biri olarakgörürler. Onlara dUbilimin
dillerin incelenmesiyle aym şey olmayan dnin bUimioldutu söylenirse,. bu kez
dilbilim nedir diye sokacaklardır..." 15

Ger~ekten de, dilbilim, filolojiye ve özellikle dilbilgisineverilen gösterişli bir ad


değil, çocukluktan başlayarak,'pratik bir biçimde öğrendiğimiz ve genellikle düşün- .
meden bildiğimiz dirinbilimsel incelemesidir.'

Bilindiği giPi, en yaygın anla~da,. "dilbilgisi" bir dilin konuşucularının "iyi'


k~llanım"a uygun olarak, "dolru" yazmak. ve konuşmak için izlemek ve öğrenmek
zorunda oldukları bir temel ilkeler ve kurallar bütünü plarak tanımlanır. Başka bir
deyişle/Saussure'ün kuralc, dilbilgisi adını verdiği gelene~1 dilbilgisi herşeyden önce
"doğru" ve ";anlış" dilsel biçimleri birbirinden ayıran kurallarüretir. Salt gözlemi
kabul etmeyen ve düşüncekategorileri mantığına dayanan bu dilbilgisi, betimSellikten
yoksundur. Kısacası, dilin kadın ~ibi hep güzelolmasını isteyen, '~budenir", "bu den-
mez" kaygısını güden geleneksel'dilbilgisi, dilin kendı işleyişi içindeki gözlemlerden
yola, çık~k ye~ine, felsefi vetuhbilimsel kavramlararacılığıyla nesnesini çözümle-
mek ister. öte yandan, geleneksel d.U~ilgi$indedilhiçbir zaman . 'kendi içinde kendisi
için" düşünülmemişve bir nesne olarak ele alınmamıştır. Hep baıka bir düzeyde, dile
uygun düşmeyen kategoriler çerçevesinde incelenmiştir. Oysa dilbilim, dilsel gerçek-
lik adına "güzel dil"e ayrıcalık tanımadığı gibi kurak:ıgörüş açısına da ayncalık tanı-
maz. Dilbiiimin temel amacı, doğal dillerin gerçek işleyişini açıklamak ve betimle-
mektir. Değer yargılarını bir yana bırakan dilbilim, tamamenbetimsel bir görüş açısı
benimseyerek, bilimsellik özelliği kazanır. Geleneksel dilbilgisinin yaptığı gibi, dil-
bilim kurallar üretmek yerine, dilsel olguların gözlemlenmesind~nyola çıkarak, dil
sisteminin eşzamanlı boyutta işleyişini ine&1er.Hiçbir zaman soyut bir çerçeve için-
de kuramlar oluşturmak istemez. Tıpkı bir bilginin'Iaboratuvannda mikroskobun
altında bir örneği göılemlediği gibi dilbitimci de betimlemek Için dili gözlemler.

Dilbilimin tutumu hem dilbilgisindenhem de eski uygarlıkların bıraktıklar


yazılı metinleri inceleyen ve daha çok yazın ve tarih için yardımcı bir bilim dalı olan
filolojide~ tamaınen farklıdır. öteki bilimlerde olduğu gibi, dilbilim de eteğiımez
(kesin) ve geçerli- bir çözüm sunmak savmda değildir; daha çok sorunlan. açık bır
biçimde ortaya koymayı, kendi yöoteı:nlerini tanımlamayı, çözümleyeceği nesneyi
.
anlarnayıve örnekç~leroluşturmayıamaçlar.J. Lyons'undeyimiyle:
"DUbUimcinin birinci götevi, insanlann dillerinin gerçekteki konuşma (ve
yazma) biçimini betimlemektir; n8sıı konu.şmaya ciayazmalan gerektiAinibu-
yurmak detiL. Başka bir anlatımla, dnbjlirn(hiç deliise en önce)
.
betimleme-
lidir;kuralcı(yad~buyurgan)deın.u16 '

15. 'J.Marouzeau, La linguistiqueou Bcience du larıgage, Paris, Paul Geuthner, 1968"


s.l.
16. A.Kocaman,a.g.y., s.47.
95
Gerçekten de, dilbilim kurallar olduğunu bitmesinekarşın hiçbir kural benim-
setmek istemez. Bir sözce ile kural arasındabir sapma olduğu zaman, sadece sapmayı
gösterir. Kısacası, dilbilim, şu düzeyden çok bu düzeyi buyurucu bir biçimde benim-
setmek yerine, dilin işleyişini göstermeyi ve var olan bütün dilsel düzeyleri ortaya
çıkarmaya çalışır.
ARTZAMAN / EşzAMAN KARŞITlJCI "
Artzaman ve eşzaman terimleri genelolarak dilolayına özelolarak da cJoğaldil-
lere ilişkin bir yaklaşımı 'gösterirler. Bir dilin eşumanh incelemesi, herşeyden önce
betimseldir ve çeşitli de$işim faktörlerine göre statik olarak düşünülen bir zaman
parÇası içinde ya da çok kısa bir 'tarihsel dönem içinde dilin yapısını araştırmaktır.
Kİmi zaman bu incelemeye dural adı verilir. Bu yaklaşım, ancak ~irdilin artzamanlı
incelemesini, yani dilin evriminin incelenmesini de içerdiği zaman dGğrulanabilir.
Artzamanh incelemeye ";wrimsel", "dinamik'; ya da "tarihsel" adları verilebilir.
. .
Bu iki incelemenin 'birbiriyle ilişkisi, ilk kez XX. yüzyılın başında, Saussure
tarafından ortaya konmuştur. Tarihselolarak, bu artzaman/eşzaman ayrımı dilbili-
min gelişmesindeson derece etkili olmuştur. Aslında, bu ayrım Saussureiçin, tama-
men yönte mbilimsei bir niteliktaşır, çünkü dilselolguların içinde böyle birayırıma.
rastlamak imkinsızdır. Örneğin; "dil yemi her an yerleşik bir dizgeyle bir evrimi
içerir. ,,17 Bu bir görüş açısı ayrıınıdır: D(I konu~nda eşzamanh bir görüş açısı be-
nimsediğimiz düşünülQrse,bueşzamanlı öğeler ara.sındaki bağıntıları betimlemek
anlamınagelir; eğerartzarnanlı bir görüş açısı seçersek, bu da, zaman içinde meydana
gelen değişimleri açıklamak, ya da birbirini izleyenöğeleri incelemek anlamınagelir.
\

Saussure'e göre: "Bu noktada, eşzoman/ı yönün öbüründen üstün olduğu, açıktır.
Çünkü, konuşan topluluk için gözle görülii; tek gerçek odUr. Dilbilimci içinde durum
aynıdır. ,,18 Örneğin; Türkçe konuşanlar, Türkçe'nin "kuraı'ıarını, söz konusu dilin
tarihsel geçmişinibilmeden de uygulayabilir ve öğrenebilirler.llyil sözcÜğÜnünledgül,
leygül, leyül, leyil değişimlerineuğradığını bilmek Türkçeyi' daha doğru konuşma-
,ımza ve YaZmamıza yardım etmez.

. özetlemek gerekirse, $aussure bugün, yapIBal dilbilimin temel ayrımlarından


birini ortaya koyarken~dil konusunda tekbir görüşaçısı olamayacağını,' artzamanlı
görüş aç.sının yanı~daeşzamanlı bir görüş açısının da olduğunu ve olması gerektiğini
vurgular. Eşzamanın artzamana üstünlüğükimi zaman (arihçiler tarafındanhoş karşı-
lanmamış, hatta ~rşı çıkılmiştır. Tarihçiler eşzamanın aı::tzamandanayrılmaması
gerektiğine inanırlar, çünkü,eşzaman içindeaçıklanamayan bir çok olayolduğunu
ve bunların varlığının ancak, artzamaniçinde anlaştlabiteceğini düşünürler.Ancak,
eşzaman ya da eşzamanh sistem konusunda son derece kolayeı bir kanıya varınamak
gerektiğini akıldançıkarmamakgerekir. Dile eşzamanh'bakış açısının, baba oğulun
tarihsel açıdan dili farklı kullanımları, teknik, günden ve edebiyat dili gibi nitelik
.
. ~
bakımından farklı kullanımları biraraya getirdiği Qlçiide, belli bir derinliği, bir

17. B.Vardar, a.g.y. 1,8.30


.
18. B.Vardar, a.'g.y., 8.82-83.

.--
96
önemi vard... Bir' eızaman,Saussure'iIn 'düşünciiilUgibi, dural delildir, çünkii bir
. eş~man canltw üreticiyaptıan,~muı~ hatta ötmekteolan yapılan ve donmak
ya da deliımek üzere olan yaptlan içerir. Kısacası, eızamôankendiiçinde hareketli ve
dinamiktir. Bu durumda, Y~tem bakımınc:bndilin kullamc:ısınaait otan eizamanlı
görüş açl$lYIa, tarihçlnin artza.manlıgÖriil açısını birbirine kanlt,!,mamak gerekir.
Kuramsalolarak, bir artzaman" inceleme ancak, bır birini izleyen eşzamanların iliş-
.
kiye g4!Çirllmesidir '

,
'SONUÇ
Bugün dilbiRrnin bilimsel ve kUttüreldüzlemlerde son derece önemli bir yeri
vardır. Son otuz yıldır, ailbilim insan bilimleri~dekiaraştırmacılara (Antropolo)ide
~vi-Strauss, Psikanalizde ).lacan, htkolpjide Mucchlelli)esin kaynajı.olmuş; doğa
bilimlerine yöntembilimsel bazı araçlar sağlamış; göstergebilimin(R.Barthes, G.Mou-
nin, ).Martinet, L.Prieto vb.) gelişinesln,eönciilUketmiş;gUnümüzyazmsalgöstergebi.
!iminin (A.).GreLmas, J.Courtes, ).C.Coquetvb.) ge6şmesiyle de anlam detişlmlerl-
nın Incelenmesine yenı bir bakış açısı getirml,tir. öte yendan, dilbilim dU öğretltnlne
de yeni yollar göstermiştir. Saussure otuz yıllık bir gecikmeyle keşfedilentk, her dilin
bir !Istem ~luştUrdutu :anlaşılmışve bu 'sisteminIŞleyiş biçiminin incelenmesiönce-
nkkazanmıştır. .
Batıda artık dilbilim, ötekiınsan bilimlerigibi, genel kültUrdensayıtmaya baş"
lanımştır. Oysa, ülkemizde Universite ders programlarında bile dilbilimin yerı son
derece sihırlı kahnaktadır. Ge~likleı öğı..nc:inlnaklına gelen ilk .u'dilbilimfn ne
iıe yaradığı sorusudur.Saussure buna ŞÖyle cevap veriyor: .
.
"Son olarak da dilbntmin ne ilie yaradı'mı solaıım.Qokkb'n in bu konu.
da açıkseçik görüşleri vardır. Bunlııı belirJemenbuılUl deLiLıimdi. Yalnız
kadııını lÖyleyellm klftlOlogı.r. tarihçUer v.b: ııibi metinlerle 1II,.ed,i'u
olanherkesi' dil 8o~nJan ilgUendirir.Açık bir gerçek bu. Genel bltf balumm.
dan dObilminin önemi daha da açık: Bireylerin ve toPlumlann ya,ammda dU
en önemli etkendir. Onun için,dili ineeleme ııi yalnızca btr kaç uznwıa bıra-
kılamaz. Gerçekte, herkes dille iz çok' utraŞIl. Ama batka hantf alanda bu
kadar saçma sapan düşünce, önylU'll, bo, ve uydunna görü,boy aiabnmltttr.
Konunun uyandırdllı iI,min '",arba bir sonucudurbu. RuhbBimlel açıdan bu
yanllpar hiç de yab..a atılırtürden delidir. Ama dnbBımeiningöwvi helftY.
denönce bunlaft gözlerönÜlle ~nnek ve elinden geldili ölçüde düzehmettir:'1'.
Kısacası, dilbilimin ımacı, herşeyden önte,bltdiriılin aracı olan dili, büdin özel-
likleriyle tanımakwünıtmaktlf. Başka bir deyitie, dilbilim "Dil Nedir'" w "Dil
N_I Jfler? " temel soru"n yanınd~,"lPl8tJftdili"i Itcryı.ııırıdilinden eyINn ÖHlIilrne-
di,., .', '~ir çoculr 'lroFlufmOlınl"DILLiö'renir' "ı "Dil "eden delif..," gibisorularada
cevap vermeye çahıır. K"!ikusuz, dilin bilimselıncelenmesının salladıl. pratik yarar.
lar tartışılmaz. Ama, en önemlisi, blidin öteki bilimdaltan gibi, dilbiliMin insanlı'Ibu
- ,dünyayı w evreni daha iyi anlamak için duyduiu bilgi susuzlulunu Jidermeye çal.ş.
Miskb,.

19. BNamu, ..,.y., ...2'7.28.


-,

You might also like