Professional Documents
Culture Documents
Yurdumuzda ilk yapılan spor okçuluktur. Okçuluk 1453 yılında ülkemizde başlamıştır.Yani Fatih
Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedip Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldırdığı zaman.
Okçuluk Meydan-ı Kemankeşani’de yapılıyordu. Meydan-ı Kemankeşani’nin kurulması Türk
spor tarihinde ilk belgeli olaydır.
1870 yılında yurdumuz sporu için önemli bir olay gerçekleşmiştir. Bu olay bir spor şenliği idi.
İlk spor şenliği, Galatasaray Lisesi öğrencileri tarafından Kağıthane’de gerçekleştirildi.
1890 yılında ise İngilizlerin icadı olan futbol Türkiye’ye geldi. Türkiye’de ilk kez Bornova
semtinde, buraya yerleşmiş bulunan ve pek çoğu tütün ve pamuk ticaretiyle uğraşan İngiliz
aileleri arasında Bornova çayırlarında oynanmaya başladı. Türkiye’de ilk futbol maçları böylece,
bu sporun İngiltere adasında doğmasından yaklaşık kırk yıl sonra oynanmaya başlamıştı. Daha
sonra futbol İstanbul’da da görüldü. İzmir’den İstanbul’a göç eden aileler beraberlerinde
futbolu İstanbul’a da getirdiler.
1901 yılında ilk Türk futbol takımı kuruldu. Takımın ismi Black Stocking yani Siyah Çoraplılar
idi. İlk Türk futbolcusu da Bahriyeli Fuat Hüsnü Kayacan futbol sahalarına çıkan ilk Türk’tür.
Bobby takma adıyla İngiliz takımlarında oynayan Fuat Hüsnü daha sonra Galatasaray’da top
koşturmuştur.
Basketbol Türkiye'de ilk defa 1904 yılında Amerikan Robert Koleji ögrencileri tarafından
oynandı.
1905 yılında bir grup Galatasaray’ı kurdu. Amaçları İngilizler gibi toplu halde top oynamak, bir
isme ve bir renge sahip olup, Türk olmayan takımları yenmekti. Galatasaray İstanbul Ligi’ndeki
ilk Türk takımdı.
1907 yılında Moda çevresinde oturanlar ve St. Joseph Fransız Frerler Mektebi’ndekiler
Fenerbahçe’yi kurdular.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Ülkemizde spor yapan nüfusun bu kadar düşük olmasının temel sebeplerinden biri, sporu
toplum tabanına yaymak yerine uluslar arası spor organizasyonlarında gösterilen başarı ve
alınan madalya sayısına dönük politikalar olurken, bu durum ilginin tamamına yakınının
yarışma sporuna kaydırılmasına, böylece sporu tabana yayacak uzun vadeli plân ve özel
programlar yapmak yerine günü kurtarma hesaplarının yapılmasına neden olmaktadır. 1999
Spor Şûrası ÖnKomisyon Raporunda“yaygın, zevk ve sağlık için yapılan ve yarışma amaçlı
olmayan faaliyetlere önem verilmemektedir” görüşü de bunu doğrulamaktadır. O hâlde
Anayasanın sporun gelişimini içeren 59. Maddesinin özüne uygun olarak sporun
yaygınlaştırılmasına yönelik politikalara öncelik verilmelidir. Bu noktada, Türkiye’de sporun
sevk ve idaresinden sorumlu olan G.S.G.M. ile spor federasyonlarına büyük görevler
düşmektedir. Ayrıca yine Türkiye’de sporun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında önemli
etkileri ve katkıları olan kulüpler ile üniversitelerin spor eğitimi veren kurumları ve başta Millî
Eğitim Bakanlığı olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın önemli görevleri ve
sorumlulukları bulunmaktadır. Ayrıca,Türkiye’de sporun geliştirilerek yaygınlaştırılması konusu
ve uygulamasında kurum ve kuruluşları ile belediyelere de görev düşmektedir. Bu sonuçlar
çerçevesinde şu öneriler geliştirilebilir;
1. Türkiye’de acil spor eğiticisi açığı kapatılmalı ancak, kaliteden ödün verilmemelidir.
2. Genel bütçeden spora ayrılan pay yeterli değildir. Spora ayrılan bütçe arttırılmalıdır.
3. Kamu, özel kurum kuruluşları ile belediyelerin spora daha aktif katılımları sağlanmalıdır.
4. Basın yayın organlarının spora olan katkısı arttırılmalı, spor eğitimine yönelik yayınlar
yapılmalıdır.
5. 657 sayılı devlet personel kanunu içine spor hizmetleri sınıfı oluşturulmalı, sportif alanda
çalışan elemanlar oluşturulan bu kapsamda değerlendirilmelidir.
6. G.S.G.M.’nin ve federasyonların, üniversite beden eğitimi ve spor bölümleriyle ilişkileri sınırlı
düzeyde kalmaktadır. Özellikle federasyonlar sporcuların tıbbî ve fizyolojik uygunluk
ölçülerinin yapılması için tıp fakülteleri ve beden eğitimi ve spor bölümleriyle iş birliği
yapmaları gerekli görülmektedir.