Professional Documents
Culture Documents
P17. Doğal ürün içeren yeni bromofenol türevlerinin sentezi ve karbonik anhidraz
inhibitörü olarak değerlendirilmesi - Deniz EKİNCİ
P22. Pazı (Beta vulgaris L. var. cicla) Bitkisinden Peroksidaz Enziminin Saflaştırılması
ve Karakterizasyonu - Ercan BURSAL
P26. Homosistein ve MCV Düzeyleri Arasında Bir İlişki Var mı? - Fatih KARA
P41. Melanoma Kanseri Tümör Proteini Peptid Epitopu İle Poliakrilik Asit
Konjugasyon Mekanizmasının İncelenmesi - Kadriye KIZILBEY
P42. Protein Saflaştırılmasına Yönelik Naftilamin Takılı P(Hema-Mat) Bazlı Monolitik
Hidrofob Membranların Hazırlanması - Şeyda CEYLAN
P43. Lobaria Pulmonaria Adlı Liken Türünden İzole Edilen İsidioforin’in Sıçanlarda
İndometazin İle Oluşturulan Ülser Modelinde Antiülser Mekanizmalarının
Araştırılması - Mesut B. HALICI
P59. Ferula lycia Boiss. Bitkisinden Elde Edilen Uçucu Yağın Kimyasal Bileşimi ve
Antimikrobiyal Aktivitesi - Özgür AKTAŞ
P62. Vinca major ssp. hirsuta Bitkisinin Hplc İle Fenolik Bileşenlerinin İncelenmesi -
Özlem TARHAN
P64. Cu+2 Bağlı Poli(Hema-Mah) Kriyojel İle Jack Bean Üreazın Saflaştırılması -
Pınar TEKİNER
P68. Silene alba Bitkisinin HPLC İle Fenolik Bileşenlerinin İncelenmesi - Rezzan
ALİYAZICIOĞLU
P72. Hızlı Protein Sıvı Kromatografisi İçin Moleküler Baskılanmış Partikül Gömülü
Kriyojel Membranların Hazırlanması ve İnsan Plazmasından Hepatit B Yüzey
Antibadi Saflaştırılması - Sevgi ASLIYÜCE
P75. Primula vulgaris Bitkisinden Asit Hidrolizi/Katalizi (Ahc) Yöntemiyle Uçucu Yağ
Eldesi, Kimyasal Bileşim Ve Biyolojik Aktiviteler - Sezgin Aydemir
P81. Kil Bazlı SAC ile Methylene Blue Adsorpsiyonu - Yasemin BULUT
P83. Pestisit İle Kontamine Olmuş Gıda Maddelerinin GC/MS İle Kromatografik
Analizleri - Yasemin NUMANOĞLU ÇEVİK
P88. Zn2+ Gömülü Poli(HEMA) Kriyojeline Proteaz İmmobilizasyonu ile Enzim için
Bazı Kinetik Parametrelerin Belirlenmesi - Zübeyde BAYSAL
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P1
Ağır metal iyonlarından biri olan civa(II) iyonu çok düşük konsantrasyonlarda bile toksik etkilere
sahiptir. Civa(II) iyonu doğa ve özellikle insan sağlığı açısından ciddi zararlı etkilere sahiptir. Civa(II) iyonları
tiyol gruplarının afinitesi nedeniyle plazma proteinlerinin tuzları ile birleşmektedirler. Meydana gelen moleküller
küçük oldukları için difüzyonla beyin dokularına kadar taşınmakta ve insanda kalıcı rahatsızlıklara neden
olabilmektedirler. Biz de çalışmamızda bu derece zararlı olan civa(II) iyonlarının sulu çözeltilerden
adsorpsiyonu çalışmalarını gerçekleştirdik. Adsorpsiyon amacıyla eş boyutlu çapraz bağlı kopolimer [poli(etilen
glikol dimetakrilat-1-vinil-imidazol)] [poli(EGDMA-VIM] mikrokürelerini kullandık. Eş boyutlu çapraz bağlı
kopolimer poli(EGDMA-VIM mikroküreler FTIR, şişme çalışmaları, elementel analiz ve taramalı elektron
mikroskobu (SEM) ile karakterize edildiler Eş boyutlu çapraz bağlı kopolimer poli(EGDMA-VIM
mikrokürelerinin Hg(II) iyonlarını adsorplama deneyleri kesikli sistemde gerçekleştirildi. Bu adsorpsiyon
deneylerinin sunuçlarıyla izotermal, kinetik ve termodinamik parametreler belirlendi.
Posterler
1
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P2
Sulu çözeltilerdeki ağır metallerin biyolojik bozunma ile zararsız ürünler edönüşmeri sözkonusu
değildir. Bu nedenle çevre sularında sınır değerleri aşan ağır metal iyonlarının uzaklaştırılması zorunludur. Çevre
sularından ağır metal iyonlarının uzaklaştırılmasında elektrobirikim, sıvı-sıvı ekstraksiyonu, çöktürme ve
adorpsiyon gibi yöntemler kullanılmaktadır. Adsorpsion önemli yöntemerden biridir. Özellikle seçici olarak
ortamdan istenilen ağır metal iyonunun uzaklaştılması seçimlilik yönünden önemlidir. Biz de çalışmamızda bu
seçimliliği belirleyebilmek için seçimli adsorbent sınıfından olan çapraz bağlı kopolimer poli(divinil benzen-co-
vinil imidazol) [Poli(DVB-co-VIM)] mikrokürelerini kullandık. Kullanılan bu polimerle sulu çözeltilerden
yalnız başına Cu(II, Pb(II) ve Cd(II) iyonlarının tek başına adsorpsiyonu ve daha sonra her üç iyonun bulunduğu
sulu çözeltilerde yarışmalı adsorpsiyon çalışmaları gerçekleştirildi.
Posterler
2
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P3
Atatürk Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Analitik Kimya Anabilim Dalı, 25240 Erzurum
Vitaminler, vücutta metabolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi ve sağlıklı durumun
sürdürülmesi için gerekli olan, vücutta sentez edilmeyen veya yetersiz derece sentez edilen ve besinler içinde
çevreden ufak miktarlarda alınması zorunlu olan organik maddelerdir. D vitaminin Ergokalsiferol (D 2) ve
kolekalsiferol (D3) olmak üzere iki türü vardır. D2 vitamini bitkisel kaynaklı olup diyetle alınırken D3 vitamini
vücutta sentezlenir. Kolekalsiferol 2 basamaklı bir biyotransformasyona uğrayarak ilk basamakta karaciğerde
25-hidroksi kolekalsiferole ikinci basamakta ise 1-25 dihidroksi kole kalsiferole dönüşmektedir. Kanda en fazla
görülen şekli ise 25-hidroksikolekalsiferoldür [1-3].
Referans standart olarak kullanılan 25-hidroksi kolekalsiferol ve iç standart olarak kullanılan
kolekalsiferol sigmadan elde edilmiştir. Analizler ThermoQuest marka HPLC-DAD sisteminde 267 nm dalga
boyunda yapılmıştır. Yöntemin çalışma parametreleri: Ters faz C8 kolonu sabit faz, asetonitril- su (90-10)
hareketli faz, 10 µl, enjeksiyon hacmi, 0,5-10 µg/ml derişim aralığı ve 1 ml/dak akış hızı dır. Korelâsyon
katsayısı ve doğrunun denklemi sırasıyla 0,997 ve y=0,088x+0,0371 (y:pik alanı ve x: derişim) olarak
belirlenmiştir. Yöntemin gözlenebilirlik alt sınırı 0,1 µg/ml, tayin edilebilirlik alt sınırı 0,5 µg/ml, gün içi ve
günler arası kesinlik değerleri bağıl standart sapma ile hesaplanıp %10,12‟ den küçük, doğruluk değeri ise yüzde
bağıl hata ile hesaplanmış olup %9,61den küçük olarak tespit edilmiştir. 25-hidroksi kolekalsiferlün plazmadan
geri kazanımı bizim tarafımızdan geliştirilmiş olan oldukça basit ve ucuz bir sıvı-sıvı faz ekstraksiyonu ile
gerçekleştirilmiştir.
İnsan plazmasında 25-hidroksi kole kalsiferolün belirlenmesi için geliştirilen yöntem oldukça basit ve
hızlıdır. Hastanelerde ve rutin analiz labratuarlarında, farmakokinetik çalışmalarda ve kalite kontrol
çalışmalarında başarıyla kullanılabileceği düşünülmektedir.
Kaynaklar:
1. Kayaalp SO. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1 cilt, sekizinci baskı. Ankara: Hacettepe TAŞ,
1998: 808-809.
2. Keha E.E., Küfrevioğlu Ö.İ. Biyokimya, 2. Baskı, Aktif Yayın Evi, 2000:242-245
3. M. R. Brunetto, M. A. Obando , M. Gallignani , O. M. Alarcón , E. Nieto , R. Salinas , J. L. Burguera and M.
Burguera HPLC determination of Vitamin D3 and its metabolite in human plasma with on-line sample cleanup,
Talanta, 2004;64: 1364-1370
Posterler
3
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P4
Kaynaklar
1. B. D. Oortwijn, A. Roos, P. J.M. van der Boog, N. K.-Mohamad, A. van Remoortere, A. M. Deelder, M. R.
Daha, C. van Kooten, 2007, Molecular Immunology. 44, 966-973.
2. S. Kabir. 1998, Journal of Immunological Methods, 212, 193-211.
3. Say, R. (2009) Photosensitive aminoacid-monomer linkage and bioconjugation applications in life sciences
and biotechnology. PCT/IB2009/055707, Applied 11 Dec. 2009.
Posterler
4
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P5
Bitkilerin uçucu yağları çeşitli yöntemlerle elde edilip bir çok amaçla ve özellikle aromaterapi ve
kozmetikte yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Subuharı destilasyonu ve takip eden çözücü (hekzan)
ekstraksiyonu hem bilimsel çalışmalarda hem de endüstriyel uygulamalarda çokça kullanılan bir yöntemdir.
Bu çalışmada Clevenger düzeneğiyle yapılan subuharı destilasyonu-çözücü ekstraksiyonu işlemi aynı
zamanda asidik ortamda gerçekleştirilmiştir. Asidik ortamda oligomerik ve glikozidik yapılar hidroliz olmakta
ve bazı bileşikler ise kimyasal değişikliğe uğramaktadırlar. Asit hidrolitik/katalitik (AHC) subuharı destilasyon
yönteminin avantajları verimi artırmak, kimyasal bileşimde değişiklikler yaparak biyolojik aktiviteleri açısından
daha yüksek kapasiteye sahip uçucu yağ eldesini sağlamak, böylece de hem enerji, hem biyolojik materyal
tasarrufu sağlamaktır.
Asit Hidrolizli/Katalizli yöntemin sonuçlarını ortaya koymak amacıyla ballıbaba (Lamium purpureum)
bitkisi tazeyken doğrudan çalışmada kullanılmıştır. Bitki numunesinden 400 g miktar sıvı azotla dondurularak
blender ile ince toz haline getirildi, ve Clevenger sisteminde ~5 saat subuharı destilasyonuna tabi tutuldu. Uçucu
yağlar toplama haznesindeki hekzan ile ekstrakte edildi. Yöntem 2 N asitli ortamda da tekrarlandı. Hekzan
ekstraktları GC-MS yöntemiyle analiz edildi. Ekstraktlarda ayrıca verim hesabı yapılıp, antioksidan aktiviteler
(DPPH temizleme yöntemiyle) ve antimikrobiyal aktiviteler çalışıldı.
AHC yöntemiyle elde edilen uçucu yağ miktarları klasik yöntemle elde edilenin 3,3 katı olmuştur. Bu
artmış verime ilaveten, kimyasal bileşimde genellikle istenen yönde değişiklikler meydana gelmiştir. Klasik
yöntemle elde edilen bileşiklerin bir çoğunun miktarları AHC yönteminde artmış, bazıları kimyasal değişime
uğramış, ayrıca normalde uçucu olmayan asidik, oligomerik ya da glikozidik birçok bileşik asidik, hidrolitik ve
katalitik mekanizmayla elde edilmiştir.
Yapılan antioksidan aktivite çalışmalarında AHC yöntemiyle elde edilen uçucu yağlar klasik yöntemle
elde edilenlere göre genelde daha yüksek aktivite göstermişlerdir. DPPH temizleme aktivitesi L. purpureum için
belirlenen IC50 değeri klasik yöntem için 1,17 iken AHC yönteminde 0,59 olarak belirlenmiştir. Antimikrobiyal
test sonuçları ise AHC ürünü uçucu yağın daha düşük antimikrobiyal spektruma sahip olduğunu göstermektedir.
Asit hidrolizi/katalizi yöntemi bitki bileşenlerinin aydınlatılmasında da önemli bir boşluğu dolduracaktır.
A b u n d a n c e
A b u n d a n c e
T I C : L P U . D T I C : L P H U . D
6 5 0 0 0 0 1 4 5 0 0 0 0
1 4 0 0 0 0 0
1 3 5 0 0 0 0
6 0 0 0 0 0
1 3 0 0 0 0 0
1 2 5 0 0 0 0
5 5 0 0 0 0
1 2 0 0 0 0 0
1 1 5 0 0 0 0
5 0 0 0 0 0 1 1 0 0 0 0 0
1 0 5 0 0 0 0
4 5 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0
9 5 0 0 0 0
4 0 0 0 0 0 9 0 0 0 0 0
8 5 0 0 0 0
8 0 0 0 0 0
3 5 0 0 0 0
7 5 0 0 0 0
7 0 0 0 0 0
3 0 0 0 0 0
6 5 0 0 0 0
6 0 0 0 0 0
2 5 0 0 0 0 5 5 0 0 0 0
5 0 0 0 0 0
2 0 0 0 0 0 4 5 0 0 0 0
4 0 0 0 0 0
3 5 0 0 0 0
1 5 0 0 0 0
3 0 0 0 0 0
2 5 0 0 0 0
1 0 0 0 0 0
2 0 0 0 0 0
1 5 0 0 0 0
5 0 0 0 0
1 0 0 0 0 0
5 0 0 0 0
0
5 . 0 0
1 0 . 0 10 5 . 0 20 0 . 0 20 5 . 0 30 0 . 0 30 5 . 0 40 0 . 0 40 5 . 0 50 0 . 0 50 5 . 0 0 5 . 0 1
0 0 . 01 05 . 02 00 . 02 05 . 03 00 . 03 05 . 04 00 . 04 05 . 05 00 . 05 05 . 06 00 . 0 0
T i m e - - > T i m e - - >
Posterler
5
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P6
Kaynaklar:
1. Müler F. Chemistry & Biochemisry of Flavoenzymes; Williams C.H., Ed.; CRC Pres: Boca Raton, Florida,
121-211, 1992.
2. Erat, M. Protein Expression and Purification. 34, 257-260. 2004.
3. Beutler, E. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, eds. Williams Hematology 5th edn. Mc Graw-
Hill Company, New York, 564-581. 1995,
4. Erat, M. İnsan ve Sığır Eritrosit Glutatyon Redüktase Enziminin Saflaştırılması, Karakterizasyonu, Bazı İlaç
ve Kimyasal Maddelerin İnhibisyon ve Aktivasyon Etkilerinin Araştırılması. 70-73, 2002.
Posterler
6
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P7
Kaynaklar:
1. Kabonov, V.A., Mustafaev M.I., Belova V.V., Evdakov V.P., 1978. Biophysics, 23, 789.
2. Mustafaev M.I., 2004. Journal of Engiineering and Natural Sciences, 4, 1-201.
Posterler
7
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P8
Hipertansiyon, kan damarlarının içerisindeki basıncın yükselmesidir; kelime anlamı yüksek kan
basıncıdır. Hipertansiyon kan damarlarına zarar verir. Felç, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek yetmezliği gibi
ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. Büyük tansiyon 140 veya üzerinde olduğu zaman veya küçük tansiyon 90 ve
üzerinde ise hipertansiyon düşünülür. Tansiyon yükseldiğinde baş ağrısı, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi
şikayetler olabilir. Hipertansiyon, toplumda çok sık rastlanan, önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Buna
karşın, tanı ve tedavisinde başarı oranları oldukça düşüktür.
Karvedilol [1], alfa1, beta1 ve beta2 adrenerjik reseptör blokajı özelliği olan bir adrenerjik reseptör
blokeridir. Karvedilol, öncelikle esansiyel hipertansiyon tedavisinde endikedir. Tek başına ya da diğer
antihipertansif ajanlarla (kalsiyum kanal blokerleri ve diüretikler; özellikle tiyazid diüretiklerle) birlikte
kullanılabilir. Karvedilolün koroner kalp hastalığında klinik etkinliği kanıtlanmıştır. Sessiz miyokard iskemisi ve
unstabil (kararsız) anjinası olan hastalarda güvenilirliği ve etkinliği gösterilmiştir.
GC-MS çalışmasında; Agilent 6890N Network GC sistem, 5973 kütle spektroskopisi dedektörü, Agilent
7673 serisi otosampler ve HP-5 MS kolon (30 m x 0,250 mm ID, film kalınlığı 0,25 µm) kullanılarak 1 ml/dak
akış hızı, 1l splitless enjeksiyon hacmi ve sıcaklık programı 230 ºC‟de 1,0 dakika, 25 ºC yükselterek 250 ºC‟ de
1,0 dakika bekletilerek, sonra dakikada 20 ºC yükselterek 315 ºC‟de 5,0 dakika bekletilerek uygulanan fırın
sıcaklık programı ile analiz gerçekleştirildi. Karvedilol ve internal standart atenololün asetonitril içinde 2500
ng/ml derişimde stok çözeltileri hazırlandı. Stok çözeltiden 15, 50, 100, 200, 300, 400 ve 500 ng/ml derişimlerde
standart çalışma çözeltileri hazırlandı. Bu derişimleri verecek uygun miktarlar 1,0 ml insan plazması üzerine
eklendi, karıştırıldı ve sıvı-sıvı ekstraksiyon işlemi yapılarak MSTFA ile türevlendirme sonrasında GC-MS
yöntemiyle analiz gerçekleştirildi.
Ekstraksiyon işlemi sonunda elde edilen çözeltilerin kromatogramı alınarak karvedilol çözeltisi
derişimine karşı karvedilol/internal standart pik alan oranı değerlerinin grafiğe geçirilmesiyle elde edilen
kalibrasyon eğrisi denklemi ve korelasyon katsayısı (r) sırasıyla y=0.0033x+0.0973 (y: pik alan oranı, x:
derişim) ve 0,9955; yöntemin gözlenebilme sınırı (LOD) değeri 5 ng/ml ve tayin alt sınırı (LOQ) değeri ise 15
ng/ml olarak belirlendi. Gün içi ve günler arası kesinlik belirlenmesinde yüzde bağıl standart sapma (% BSS) ve
doğruluk belirlenmesinde bağıl hata değerleri sırasıyla % 7,93 ve % 10,80‟den küçük olarak tespit edildi.
Yöntemin plazmadan ortalama geri kazanım değeri % 88,7 olarak belirlendi. Çalışmada 25 mg karvedilol içeren
Dilatrend tablet hipertansiyonlu üç hastaya oral yoldan verildi. İlaç verilmeden önce ve verildikten 0,5, 1, 1,5, 2,
3, 4, 6 ve 8. saatte damardan 2,5 ml kan alındı ve ekstraksiyon işlemleri yapıldı. Türevlendirme sonrası
ekstraktların kromatogramları alındı ve pik alanları okundu. Çalışmadan elde edilen değerlerden süreye karşılık
plazma karvedilol derişim grafiği çizildi.
Sonuç olarak; geliştirilen GC-MS yönteminin hassas, doğru, kesin ve duyarlı olduğu; klinik
çalışmalarda plazmadaki karvedilol miktarının belirlenmesinde başarı ile kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.
Kaynaklar
1. Sponer, G., Strein, K., Muller-Beckmann, B., Bartsch, W., 1987, J. Cardiovasc. Pharmacol. 10, 42.
Posterler
8
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P9
Estradiol, estrojenik hormon tedavisi gerektiren her durumda etkilidir [1]. Estradiol menopozal
sendromda sublingual veya krem halinde topik olarak tedavide doğrudan kullanılabildiği gibi esterleri halinde de
kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı; farmasötik preparatlarda estradiolün miktar analizi için basit, hassas,
doğru ve hızlı bir HPLC yöntemi geliştirip valide etmektir.
HPLC çalışmasında; ters faz Phenomenex C18 kolon (5 μm, 250 x 4,6 mm), metanol-su (75:25, h/h)
mobil fazı, 1,0 ml/dak kolon akış hızı, 280 nm uyarma dalga boyu ve 310 nm yayma dalga boyu ve 20 μl
injeksiyon hacmi parametreleri kullanıldı. Estradiolün metanol içinde 100 µg/ml derişimde stok çözeltisi
hazırlandı ve bu çözeltiden belirli hacimlerde alınıp metanol ile seyreltilerek 50, 125, 250, 500, 750, 1500, 2000,
4000, 5000, 6000 ng/ml derişimlerde standart çalışma çözeltileri hazırlandı ve kromatogramları alındı
Yöntemin doğrusal olduğu derişim aralığında (50-6000 ng/ml) estradiol çözeltisi derişimine karşı pik
alan değerleri grafiğe geçirilerek kalibrasyon eğrisi elde edildi. HPLC yönteminin kalibrasyon eğrisinin
regresyon analizinden regresyon doğrusu denklemi ve korelasyon katsayısı (r) sırasıyla y=56,742x+3403,6 (y:
pik alanı, x: derişim) ve 0,9993; yöntemin gözlenebilme sınırı (LOD) değeri 10 ng/ml ve tayin alt sınırı (LOQ)
değeri ise 25 ng/ml olarak belirlendi. Gün içi ve günler arası kesinlik belirlenmesinde yüzde bağıl standart sapma
(% BSS) ve doğruluk belirlenmesinde bağıl hata değerleri sırasıyla % 3,86 ve % 4,70‟den küçük olarak tespit
edildi.
Yöntemin uygulaması estradiol içeren farmasötik preparatlardan Estrofem tablette miktar analizi
yapılarak gerçekleştirildi. Yöntemin farmasötik preparattan geri kazanım değeri % 100,2 olarak belirlendi. Sonuç
olarak; HPLC yöntemi hassas, doğru, kesin ve duyarlı olduğundan ilaç endüstrisinde kalite kontrol
çalışmalarında başarı ile kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.
Kaynaklar:
1. Russell, J. A. Malcolm, R. K. Campbell, K. Woolfson, A. D., 2000. J. Chromatogr. B, 744, 157.
Posterler
9
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 10
SPR biyosensörler etkileşimleri, yüksek seçicilik ve hızlı cevap süresi ile eş zamanlı ve doğrudan
ölçebilmektedirler. Bu nedenlerden dolayı enzim veya radyoişaretleme yöntemleri gibi diğer tekniklerle
karşılaştırıldığında SPR biyosensörler, protein-protein, antibadi-antijen, reseptör-ligand etkileşimlerinden düşük
molekül ağırlıklı bileşiklerin tanımlanmasına kadar değişen çok çeşitli biyomoleküler mekanizmaların
anlaşılmasında kullanılabilirler.
Moleküler baskılama tekniği, çapraz bağlı polimer matriks içerisinde boşluklar oluşturulması temeline
dayanmaktadır. Bu boşluklar kalıp molekülün üçboyutlu şeklini tanıma özelliğine sahiptir. Kalıp molekülün
yapıdan uzaklaştırılmasıile sabit pozisyonlarda fonksiyonel monomer gruplarını açığa çıkmakta ve kalıp
molekülüne eşlenik bir yapı oluşmaktadır. Moleküler baskılanmış malzemeler kalıp molekül için eşsiz bir
seçiciliğe sahiptir ve mekanik strese, ısıya, aside, baza, suya ve organik çözücülere karşı dirençlidirler (1).
Moleküler baskılanmış polimerler üretim basitliği ve pek çok farklı moleküle özgül olarak üretilebildiklerinden
dolayı SPR biyosensörler için oldukça uygun malzemelerdir.
Bu çalışmada , moleküler baskılama tekniğinin yeni bir yaklaşımı olan mikrotemas baskılama yöntemi
kullanılarak lizozim tayinine yönelik moleküler baskılanmış poli(2-hidroksietil metakrilat-N-metakriloil-
amidotriptofan metil ester) [poli(HEMA-MATrp)] yüzey plazmon rezonans biyosensör hazırlanmıştır.
Fonksiyonel monomer olarak N-metakriloil amidotriptofan metil ester (MATrp) kullanılarak SPR çiplerin
yüzeyinde lizozim tanıma bölgelerine sahip moleküler baskılanmış polimerik film hazırlanmış ve karakterize
edilmiştir. Hazırlanan sensörün etkinliği GWC SPRimagerII model yüzey plazmon rezonans sistemi
kullanılarak araştırılmıştır.
Kaynaklar:
1. Wulff, G., 2002. Enzyme-like catalysis by molecularly imprinted polymers. Chem. Rev., 102, 1-27.
Posterler
10
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 11
a
Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Antalya
b
Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Antalya
ozguraktas@akdeniz.edu.tr
Uçucu yağlar, pek çok biyoaktif kimyasal bileşiğin oluşturduğu ve genellikle düşük konsantrasyonlarda
bulunan uçucu maddelerin kompleks karışımlarıdırlar. Bu maddelerin analiz edilmeden önce matriksten
ekstrakte edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla hidro-destilasyon (HD), subuharı destilasyonu, katı-sıvı (soxhlet)
ekstraksiyonu gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir. Mikrodalga ile ısıtma; ekstraksiyonun hızlı olması ve yüksek
verim sağlanması gibi başlıca avantajlarından dolayı çözgen ekstraksiyonlarına yaygın olarak uygulanmıştır[1].
Çözgensiz mikrodalga ektraksiyonu (SFME) ise, mikrodalga ısıtma ve kuru destilasyonun bir kombinasyonu
olup, son zamanlarda geliştirilmiş bir “yeşil teknik”tir[2,3].
Bu çalışmada, Antalya Merkez ve Finike‟den Aralık ayında toplanan portakal örnekleri kullanılmıştır.
Portakal kabuklarından uçucu yağlar SFME ve HD yöntemleri kullanılarak eksrakte edilmiştir. Elde edilen
uçucu yağların kimyasal bileşimi GC-MS kullanılarak belirlenmiştir. Antimikrobiyal aktivitesi ise disk difüzyon
yöntemiyle 5 farklı bakteri (S. aureus ATCC 25923, E. faecalis ATCC 29212, E. coli ATCC 35218, P. vulgaris
ATCC 13315, S. marcescens ATCC 8100) kullanılarak test edilmiştir.
Sonuç olarak elde edilen uçucu yağların kimyasal içeriği karakterize edilerek yaklaşık 30 bileşen
bulunduğu tespit edilmiştir ve ana bileşenler limonene (% 76,5-87,2), β-myrcene (% 3,1-3,8) ve linanool (% 1,1-
3,8) olarak belirlenmiştir. Uçucu yağın test edilen 5 bakteri türünden 3‟üne karşı (S. aureus ATCC 25923, E.
faecalis ATCC 29212, P. vulgaris ATCC 13315) antimikrobiyal aktivite gösterdiği belirlenmiştir. Ancak
portakal kabuklarından elde edilen uçucu yağların antimikrobiyal aktiviteleri bakteri türüne karşı kontrol olarak
kullanılan antibiyotiklerden daha azdır. Bu çalışma, Antalya Merkez ve Finike‟de yetişen portakalların
kabuklarından elde edilen uçucu yağların antimikrobiyal aktivitelerinin tespiti ve karşılaştırılması bakımından
son derece yararlı olmuştur.
Kaynaklar:
1. Lucchesi, M.E., Chemat, F., Smadja, J., 2004. J.Chromatogr A, 1043, 323–327.
2. Craveiro, A.A., Matos, F.J.A., Alencar, J.W., 1989. Flavour Frag. J., 4, 43-44.
3. Wang, Z., Ding, L., Li, T., Zhou, X., Wang, L., Zhang, H., Liu, L., Li, Y., Liu, Z., Wang, H., Zeng, H., He,
H., J. Chromatogr A, (2006), 1102, 11–17
Posterler
11
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 12
Kaynaklar
1.Kugimiya, A., Matsui, J., Abe, H., Aburatani, M., Takeuchi, T., 1998. Synthesis of castasterone selective
polymers prepared by molecular imprinting, Anal Chim. Acta., 75-79
2. Leung, M., Chiu, B., Lam, M., 2003., Molecular sensing of3-choloro-1,2-propanediol by molecular
imprinting. Anal. Chim. Acta. 15-25
Posterler
12
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 13
a
Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Ġstanbul
burcu__ucar@hotmail.com
Perklorat, tiroid bezleri tarafından iyot alımını engelleyen bir anyon olarak bilinir. Tiroid bezlerinin
hücre membranlarında bulunan ve Na+ I- symporter (NIS) olarak tanımlanan bir tür protein, organik iyodüre
dönüştürülmek üzere kan yolundan iyodür geçişi sağlamakla sorumludur. Perklorat, symporter bağlanma
bölgesine karşı, iyodür anyonlarına kıyasla daha büyük bir ilgiye sahiptir. Bu nedenle perklorat anyonları
iyodürün tiroid bezlerine alınımını engeller. İyodür tiroid hormonlarının özel bir bileşiği olduğu için, perklorat
tiroid fonksiyonlarını engeller. Yetişkinlerde; tiroid, metobolizma düzenlemeye yardımcı olur. Çocuklarda ise;
metobolizma düzenleme üzerindeki etkisine ek olarak gelişmenin tam olarak sağlanmasında da çok büyük rol
oynar. Yeni doğanlar için; tiroid hormonlarının sirkülasyonu sinirsel gelişime katkı sağladığından, tiroid
bezlerinin gelişimi oldukça önemlidir. Anne adayları ise; perklorat alımına karşı biraz daha hassas olabilirler.
Perklorat alımına bağlı olarak oluşan tiroid fonksiyonu bozuklukları fetüs gelişimi üzerinde olumsuz etkilere
sahiptir. Bu etkilerin sonucu olarak, yeni doğanlarda davranış bozuklukları, geç gelişme, öğrenme kapasitesinin
azalması gibi etkiler ortaya çıkar.
Süt, hemen hemen bütün besin bileşenlerini içerdiğinden insanlar için çok önemli bir besin kaynağıdır.
Aynı zamanda anne adayları ve emziren anneler için de önemli bir besindir. Çocuklarda; güçlü, sağlıklı kemik ve
diş gelişiminde gereklidir. Bu yüzden; süt örneklerinde perklorat analizi çok önemlidir.
Bu çalışmada; süt öneklerinde iyot ve perkloratın eş-zamanlı analizi prekonsantrasyon/matriks
eliminasyon IC-CD sistemi ile yapıldı. Bütün analizler Dionex ICS-3000 iyon kromatografi sisteminde
gerçekleştirildi. Bir prekonsantratör/matriks eliminasyon ile bir polimer anyon değiştirici kolon(Dionex IonPac
AS20, 4,0x250mm –AG20, 4,0x50mm ön kolon ile-) anyonların ayrımı için kullanılmıştır. 0.25 mL.min-1 akış
hızıyla uygun konsantrasyonlarda NaOH eluentinin gradient olarak hazırlanmasıyla perklorat ppt seviyelerinde
tayin edilebilmektedir.
Posterler
13
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 14
Moleküler baskılama yöntemi(MIP) verimli, hızlı ve ekonomik yönden çok yönlü reseptörler için
alternatif olabilen ve gelişmekte olan bir yöntemdir. Moleküler baskılama yöntemi kullanılarak sensör, kataliz
ve enantiyomerik ayırım için monolitik kolon oluşturma gibi seçici polimerik reseptör uygulamaları üzerine ilgi
giderek artmaktadır. Bu yöntemle hazırlanan moleküler baskılanmış polimerler hedef molekül için yüksek
seçiciliğe sahip olduğu literatürde yer almaktadır.
Sentetik polimerler ile enantiyomerik ayırım için amino asit türevleri oluşturularak [1] moleküler
baskılama yöntemi ile pek çok kiral kolonlar hazırlanmıştır[2]. Bu çalışmada enantiyomerik ayırım için 1:1
oranda MAGA : Fe+3 ön kompleks oluşturularak L- Glutamik asit baskılanmış kriyojel kolonlar hazırlandı. L-
Glutamik asit analizleri için farklı konsantrasyonlarda amino asit-PITC(fenilizotiyosyanat) türevleri
oluşturuldu[3]. Adsorpsiyon-desorpsiyon çalışmaları için pH ve konsantrasyon çalışmaları sonrasında HPLC ile
analizler yapıldı.
Yapılan çalışmada L- Glutamik asit baskılanmış kriyojel kolonların kromatografik olarak ayırımda
kullanılabilirliği ve L- malonik asit, L-aspartik asit gibi farklı homolog amino asitlerin yanında esterlerininde
PITC türevleri oluşturularak kromatografik ayırım çalışmaları HPLC sistemi ile denenmiş ve sonuçlar
incelenmiştir.
Kaynaklar:
1. Lars I. Andersson, Daniel J. O‟shannessy and Klaus Mosbach, Journal of Chromatography, (1990) 513, 167-
179
2. Börje Sellergren, Journal of Chromatography A (2001) 906, 227-252
3. Gonzalez-Castro MJ, Lopez-Hernandez J, Simal-Lozano J, Oruna-Concha MJ, Journal Chromatogrphy
Science (1997) 35, 243-250
Posterler
14
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 15
Paraoksonaz-1 (E.C.3.1.8.1), organik fosforlu bir insektisit olan paratiyon‟un aktif metaboliti olan
paraokson‟u hidroliz etme yeteneğine sahip A-esterazlar grubundan bir enzimdir. PON1, HDL‟ye bağlı,
organofosfat ajanlarının ve sinir gazlarının hidrolizine, LDL‟nin oksidasyonu ile lipit peroksitlerinin oluşumuna
ve bakteri endotoksinlerine karşı koruyucu rol oynayan önemli bir karaciğer enzimidir [1,2].
Çalışmamızda PON1 enzimi, insan serumundan %60–80 aralığında amonyum sülfat çöktürmesi,
DEAE-Sephadex A-50 iyon değişim kromatografisi ve Sephadex G-200 jel filtrasyon kromatografisi
basamakları kullanılarak, %34,2 verimle yaklaşık 231 kat saflaştırılmıştır. Enzimin saflığı SDS-PAGE ile
kontrol edilmiş molekül kütlesi yaklaşık 43 kDa olarak belirlenmiştir.
Çalışma kapsamında insan serum PON1 enzimi aktivitesi üzerine bazı antibiyotik (sefotaksim sodyum,
seftizoksim sodyum, sefepim hidroklorür, levofloksasin hemihidrat, moksifloksasin hidroklorür, asiklovir),
antineoplastik (siklofosfamid, kalsiyum folinat, 5-fluorourasil, gemsitabin hidroklorür, sisplatin, okzaliplatin,
bevasizumab, palonosetron hidroklorür) ve kalsiyum kanal blokerlerinin (amlodipin besilat, isradipin,
nitrendipin, nifedipin) in vitro şartlarda etkileri incelenerek bu ilaçların IC50 ve Ki değerleri belirlenmiştir.
Kaynaklar:
1. P.N. Durrington, B.M., M.I. Mackness, "Paraoxonase and Atherosclerosis". Arterioscler Thromb Vasc Biol.,
21, ( 2001), 473-480
2. Ekinci D, Beydemir Ş, 2009. Evaluation of the impacts of antibiotic drugs on PON 1; a major bioscavenger
against cardiovascular diseases. European Journal of pharmacology, 617, 84-89
Posterler
15
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 16
Kaynaklar:
1. Alıcı, H.A., Ekinci, D., Beydemir, Ş., 2008. Clin. Biochem, 41, 1384–1390.
2. Sinan, S., Kockar, F., Arslan, O., 2006. Biochimie, 88, 565–574.
Posterler
16
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 17
Bromofenoller genellikle kırmızı alglerden izole edilir ve biyolojik olarak önemli özelliklere sahiptirler
[1-3]. Bu özellikler arasında enzim inhibisyonu, sitotoksisite, mikrobiyal aktivite gelir. Bilindiği üzere karbonik
anhidraz inhibitörleri başta glukom tedavisi olmak üzere diüretik, antiepileptik ve antiülser ajanı olarak
kullanılmaktadır. Çalışmamızda yeni karbonik anhidraz inhibitörleri olarak doğal ürünleri de içeren (2-Bromo-
3,4-dimetoksifenil)(3,4-dimetoksifenil) metanon ve brom türevlerinin sentezini hedefledik.
Enzim saflaştırılması için önce taze insan kanından eritrosit hücreleri ayrıldı, eritrositlerden hemolizat
hazırlandı, Sepharose-4B-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi kullanılarak CA II enzimi saflaştırıldı.
Sentezlenen moleküllerin CA hidrataz aktivitesi üzerine kinetik etkileri incelendi. Moleküllerin inhibisyon
sabitleri (I50) 0.7 – 372 μM arasında belirlendi. Görüldüğü gibi sentezlenen bromfenol türevleri oldukça etkin
karbonik anhidraz inhibitör potansiyeline sahiptir ve yeni nesil antiglukom ajanları olarak farmakolojik
uygulamalarda kullanılabileceltir.
Kaynaklar:
1. Gribble, G.W., 1992. J. Nat. Prod. 55, 1353;
2. Gribble, G.W., 1999. Chem. Soc. Rev. 28, 335.
3. Lee, H. S.; Lee, T. H.; Lee, J. H.; Chae, C. S.; Chung, S. C.; Shin, D. S.; Shin, J.; Oho, K. B. J., 2007. Agric.
Food Chem. 55, 6923.
Posterler
17
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 18
Kaynaklar:
1. Yilmaz, . H., Ciftci, M., Beydemir, S., Bakan, E., 2002. Prep. Biochem. Biotech., 32, 287.
2. Corpas, F..J., Leticia, G.S., Peragon, J., Lupianez, A., 1995. Life Sci., 56, 179 (1995).
Posterler
18
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 19
a
Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Erzurum
b
Ağrı Ġbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Ağrı
c
Atatürk Üniversitesi, Hınıs Meslek Yüksek Okulu, Erzurum
d
Atatürk Üniversitesi, Biyoteknoloji AraĢtırma Merkezi, Erzurum
e
Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Su Ürünleri Bölümü, Erzurum,
nurderya_88@hotmail.com
Karbonik anhidraz (CA, E.C.4.2.1.1), bütün organizmalarda yaygın olarak bulunan ve aktif bölgesinde
Zn+2 iyonu içeren bir metaloenzimdir. Karbonik anhidraz sığır eritrositleri, balık eritrositleri, balık beyni, balık
böbreği, sığır lökositleri, balık kası ve insan eritrositleri gibi çeşitli canlılar ve dokulardan saflaştırılmıştır [1,2].
Bu çalışmada CA enziminin levrek solungacından saflaştırılması ve bazı anyonların enzim aktivitesi üzerine
etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
Bu amaçla önce taze levrek solungacından homojenat hazırlandı, elde edilen homojenatın Tris ile pH‟sı
8,7 ayarlandıktan sonra, Sepharose-4B-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi kullanılarak saflaştırıldı.
Enzimin saflığı SDS-PAGE kullanılarak kontrol edildi. Saflaştırılan enzim üzerinde NO 3- ve S2O3-2 anyonlarının
inhibisyon etkileri in vitro olarak incelendi.
Sonuç olarak enzim, afinite kromatografisi kullanılarak % 51,12 verimle ve 258 kat saflaştırıldı.
Çalışmada inhibitörler için %Aktivite-[I] ve Lineweaver-Burk grafikleri çizildi [3,4]. I50 değerleri S2O3-2 için
0,36 mM ve NO3- için ise 0,49 mM olarak belirlendi. Ki sabitleri ve inhibisyon türleri belirlendi.
Kaynaklar:
1. Ekinci, D., Beydemir, S., Kufrevioglu, O.I., J. Enzyme Inhib. Med. Chem. 2007, 22, 745.
2. Senturk, M., Ceyhun, S.B., Erdogan, O., Kufrevioglu, O.I. Pestic. Biochem. Phys. 2009, 95,95.
3. Laemmli, D.K., Nature 1970, 227, 680.
4. Lineweaver, H.; Burk, D., J. Am. Chem. Soc. 1934, 57, 685.
Posterler
19
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 20
Dursun Ali KÖSE1, ġafak BULUT1, Lokman UZUN2, Rıdvan SAY3, Adil DENĠZLĠ2
1
Hitit Üniversitesi, Kimya Bölümü, Çorum
2
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Ankara
3
Anadolu Üniversitesi, Kimya Bölümü, EskiĢehir
Kuantum noktaları (KN) olarak bilinen yarı-iletken nanokristaller (boyutları 1-20 nm), hem molekül
ve/veya atomların hem de klasik yarı-iletkenlerin optik ve elektronik özelliklerine sahiptirler. Son yirmi yıldır
KN‟ları hakkında araştırmalar ayrıntılı olarak sürmektedir. Buna bağlı olarak; KN‟lar konusunda önemli veriler
elde edilmiş ve biyotanı, biyogörüntüleme, fotonik, optoelektronik ve sensör gibi bir çok uygulamalarda
kullanılmaya başlanmıştır. KN‟ların sentezi, fiziksel ve optik özellikleri konusunda da bir çok makale
yayınlanmıştır.
KN‟lar bir çok uygulama için ya kimyasal olarak modifiye edilmekte ya da katı bir matris içerisine
gömülmektedir. Birçok sentetik polimerlerin görünür bölgede geçirgen olmasından dolayı optik uygulamalarda
nanokompozit malzemeler için matris olarak kullanılmaktadırlar. Matris özelliklerinin yanısıra polimerler
nanokompozit malzemelere mekanik ve kimyasal kararlıklıkkazandırmaktadır. Ayrıca, polimerler nanokristal
aglomerizasyonunu önlemekte ve ince film, mikro- ve nanoküre gibi yapıların oluşumunu kolaylaştırmaktadır.
KN‟ların polimerik malzemelerle birleştirilmesi bir çok avantaja sahip olmasına rağmen konu hakkındaki
çalışmalar oldukça yavaş ilerlemektedir. Karşılaşılan en önemli sorunlar, KN‟ların polimerlerle uyum sorunu ve
elektronik ve optik özelliklerinde azalmalardır. Bu sorunların çözümü için KN‟ların yüzeylerinin kimyasal
modfikasyonu ve enkapsülasyonu gibi yeni yaklaşımlar önerilmektedir.
Sunulan çalışmada; Cd(II) iyonları allil merkaptan ile etkileştirilerek allil merkaptan/Cd kompleksleri
hazırlanmıştır. Hazırlanan kompleks hem KN özelliği göstermekte hem de içerdiği çift bağlar dolayısıyla
doğrudan polimerleşebilmektedir. Daha sonra, elde edilen kompleksler süspansiyon polimerizasyonu ile
polimerleştirilmiştir. Kompleksin ve polimerin karakterizasyonu zeta-boyut analizi, DSC, TGA ve FTIR
ölçümleri ile gerçekleştirilmiştir.
Posterler
20
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 21
Sitokromlar, kendilerine has görünür bölge spektrumlarına sahip kırmızı kahverengi hem proteinleridir.
Elektron transferler sistemlerindeki sitokromlar genellikle absorpsiyon spektrumlarındaki dalga boyuna bağlı
olarak a, b, c gibi harflerle tanımlanmaktadırlar. Sitokromlar içerdikleri metal iyonu üzerinden yükseltgenme -
indirgenme reaksiyonlarına uğrarlar.
Kriyojeller monomer veya polimer başlatıcıların kısmi olarak dondurulmuş çözeltilerde hazırlanmış jel
matrisleridir. Birbirleri ile bağlantılı makro gözeneklerden oluşurlar ve ozmotik, kimyasal ve mekanik özellikleri
sayesinde birçok biyolojik uygulamada kullanılırlar.
İmmobilize metal afinite kromotografisi (İMAK) terapötik proteinlerin, peptitlerin, nükleik asitlerin,
hormonların ve enzimlerin saflaştırılması için yaygın olarak kullanılan bir analitik ayırma yöntemidir. Birçok
geçiş iyonu elekronca zengin bileşiklerle kararlı kompleksler oluştururlar ve O, N, S içeren moleküllerle iyon
dipol etkileşimleriyle koordinasyon bağı kurarlar. Birinci sıra geçiş metal iyonları (Zn 2+, Ni2+, Cu2+ ve Fe3+)
iminodiasetikasit, nitriloasetik asit ve tris(karboksimetil) etilendiamin gibi bileşikler üzerinden
kompleksleştirilerek İMAK sorbenti elde edilir. İMAK‟da biyomoleküllerin şelatlanmış metal iyonlarına olan
afiniteleri temeline göre ayırma sağlanır.
Sunulan çalışmada İMAK yöntemi ile sitokrom C saflaştırılması için poli(HEMA-MAH) kriyojeller
hazırlanmıştır. Kriyojellere Cu2+ iyonları bağlanarak sulu çözeltilerden farklı koşullarda (akış hızı, pH, derişim
gibi) sitokrom C adsorpsiyonu incelenmiştir.
Posterler
21
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 22
Kaynaklar:
1. Baytop T., Türkiye‟de Bitkiler ile Tedavi. Nobel Tıp Kitabevleri, 371, 1999.
2. Köksal E.; Gülçin, İ.; Protein and Peptide Letter, 15, 320-326, 2008.
Posterler
22
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 23
Karbonik anhidraz (CA, E.C.4.2.1.1), bütün organizmalarda yaygın olarak bulunan ve aktif bölgesinde
Zn+2 iyonu içeren bir metaloenzimdir. Karbonik anhidraz (CA), canlılarda CO 2‟nin hidratasyonu ve HCO3-‟ın
dehidratasyonu reaksiyonlarını tersinir olarak katalizleyen önemli bir enzimdir. CA balık eritrositleri, sıçan
eritrositleri, sığır lökositleri gibi çeşitli canlılar ve dokulardan saflaştırılmıştır [1,2]. Bu çalışmada CA enziminin
levrek karaciğerinden saflaştırılması ve bazı anyonların enzim aktivitesi üzerine etkisinin araştırılması
amaçlanmıştır.
Bu amaçla önce taze balık karaciğeri homojenatı hazırlandı, elde edilen homojenatın Tris ile pH‟sı
8,7‟ye ayarlandıktan sonra, Sepharose-4B-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi kullanılarak saflaştırıldı. I -
ve N3- anyonlarının inhibisyon etkisi in vitro olarak incelendi.
Sonuç olarak enzim, afinite kromatografisi kullanılarak % 46,74 verimle ve 216 kat saflaştırıldı.
Çalışmada inhibitörler için %Aktivite -[I] ve Lineweaver-Burk grafikleri çizildi [3,4]. I50 değerleri I- için 0,088
mM ve N3- için ise 0,90 mM olarak belirlendi. Ki sabitleri ve inhibisyon türleri belirlendi.
Kaynaklar:
1. Supuran, C. T. Nat. Rev. Drug Disc. 2008, 7, 168.
2. Senturk, M., Ceyhun, S.B., Erdogan, O., Kufrevioglu, O.I. Pestic. Biochem. Phys. 2009, 95,95.
4. Laemmli, D.K., Nature 1970, 227, 680.
5. Lineweaver, H.; Burk, D., J. Am. Chem. Soc. 1934, 57, 685.
Posterler
23
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 24
Aftöz ülseratif ağız yaraları periyodik olarak oral kavitede ortaya çıkan ve kendiliğinden iyileşen tek
veya çok sayıda ülserlerdir. Serbest radikal formasyonunu tetikleyerek organizmanın oksidan/antioksidan
dengesini bozan travma, mikrobiyal faktörler, yiyecekler, ilaç reaksiyonları, immün bozukluklar, hormonal
dengesizlik, sigara gibi predispozan faktörlerin ve ailesel eğilimin aftöz ülserlerin etiyolojisinde de rol aldığı
düşünülmektedir. Tükürük ve plazma içerisinde bulunan antioksidan moleküller ve enzimler serbest radikal
hasarına karşı ilk savunma mekanizmasında rol oynarlar. Bu çalışmada, oral ülseratif lezyonlara sahip hastaların
plazma ve tükürük örneklerindeki malondialdehit (MDA) ve glutatyon (GSH) seviyelerinin yüksek performanslı
sıvı kramotografi (HPLC) ile belirlenmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak oral aftöz ülseratif lezyonlara sahip
hastaların tükürük ve plazmalarında, MDA ve GSH seviyeleri kontrol grubu ile kıyaslandığında önemli derecede
yüksek bulunmuştur. (P<0.01)
Kaynaklar:
1. Scully C, Gorsky M, Nur FL, 2002, Aphthous Ulcerations. Dermatologic Therapy, 15: 185-205.
2. Çağlayan F.,Yılmaz B.,2009 Rekürrent Aftöz Stomatitis, Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg.,19;1 : 47-54.
Posterler
24
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 25
Lamium L. (Lamiaceae) Afrika, Avrupa ve Asya‟da yaygınlaşmış 40 türü kapsamaktadır. 1 Bazı Lamium
bitkilerinin travma, kırık, inme, hipertansiyon tedavisinde ve menoraji, rahim kanamaları ve inflamasyonları gibi
ağrılı kadın hastalıklarının2-7 tedavisinde tıpta ve halk arasında da kullanıldığı bildirilmiştir. Lamium album, L.
maculatum ve L. purpureum‟un Anadolu‟da tonik olarak ve kabızlık tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.8
Çalışmada kullanılan Lamium purpureum L. var. purpureum Karadeniz Teknik Üniversitesi
kampüsünden 2010 yılı Nisan ayında toplandı. Bitkinin çiçek, sap ve yaprak kısımlarından 5‟er gram alınarak 24
saat boyunca metanolle ekstraksiyon yapıldı ve süzme işleminden sonra 40°C‟de rotary evaporatörde metanol
uçuruldu. Kalıntı 5 ml destile suda çözülerek etil asetat ve dietileter ekstraksiyonu yapıldı ve ekstraktlar
birleştirilerek çözücüler uçuruldu. Kalıntı uygun miktarda metanolle çözülerek HPLC ile analiz edildi. HPLC
analizleri bir iki dalga boyunda aynı anda cevap alınabilen UV dedektör ile donanımlı Shimadzu LC-UV
sisteminde yapıldı. Tüm analizler için bir ters faz C18 kolon (150 mm × 4.6 mm i.d., 5 m partikül; Agilent)
kullanıldı. Hareketli faz (A) %2 asetik asitin sudaki çözeltisi ve (B) 80/20 asetonitril/su çözeltilerinden
oluşmaktaydı. Enjeksiyon hacmi 50 L, kolon sıcaklığı 30C ve akış hızı 1 ml.dk-1 idi. Dedektör 280 ve
315nm‟de çalıştırıldı. Gallik asit, protokatekuik asit, p-hidroksi benzoik asit, kateşin, klorojenik asit, vanilik asit,
kafeik asit, şiringik asit, epikateşin, p-kumarik asit, ferulik asit, benzoik asit, rutin, o-kumarik asit, 2,4-cis,trans-
absisik, trans-sinnamik asit ve kuersetin standart olarak kullanıldı. Ayrıca iç standart olarak (IS) propil paraben
kullanıldı.9
Lamium purpureum L. var. purpureum bitkisinin bütün kısımlarının araştırılan fenolik bileşenlerden
protokatekuik asit, p-OH benzoik asit, klorojenik asit, rutin, ferulik asit ve kuersetini içerdiği ve bitkinin bütün
kısımlarında ana fenolik bileşenin klorojenik asit olduğu (580,82-1855,31 μg/g kuru bitki) tespit edildi. Ayrıca
bitkinin hiçbir kısmının gallik asit, kateşin, vanilik asit, şiringik asit, epikateşin, p-kumarik asit, benzoik asit, o-
koumarik asit, 2,4-cis,trans-absisik asit ve trans-sinnamik asiti içermediği görüldü.
Kaynaklar:
1. Willis, A., “A Dictionary of Flowering Plants and Ferns”, VIII. Ed., Cambridge University Press, Cambridge, (1973),
p.624.
2. Bremness, L., “The Complete Book of Herbs”, London, Dorling Kindersley, (1995), p.181
3. Matkowsi, A., Piotrowska, M., 2007. Fitoterapia 77, 346-353.
4. Paduch, R., Wójciak-Kosior, M., Matysik, G., 2006. J. Ethnopharmacol. 110, 69.
5. Shuya, C., Xingguo, C., Zhide, H., 2003. Biomed. Chromatogr. 17, 477.
6. Trouillas, P. Calliste, C.A., Allais, D.-P., Simon, A., Marfak, A., Delge, C., Duroux, J.L., 2003. Food Chem. 80, 399-407.
7. Weiss, R.F., 1988. Herbal Medicine. Baconsfield, Baconsfield, pp.313-314.
8. Baytop, T., “Türkiye‟de Bitkiler ile Tedavi (Geçmişte ve Bugün)”, II. Ed, Nobel Tıp Kitabevi,İstanbul, (1999), p.163.
9. Öztürk, N., Tunçel, M. ve Tunçel, N.B., 2007. J. Liq. Chromatogr. R. T. 30, 587-596.
Posterler
25
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 26
Folik asit ve B12 vitaminleri, homosisteinin yıkılmasında rol oynayan bileşiklerdir. Bu vitaminlerin
yetersizliği, bir taraftan megaloblastik anemiye, diğer taraftan homosisteinin yıkımının bozulması nedeniyle
hiperhomosisteinemiye yol açmaktadır (1, 2).
Bu çalışmanın amacı, ortalama alyuvar hacmi (mean corpuscular volume, MCV) ile plazma
homosistein düzeyleri arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemekti.
Bu amaçla 47 hastanın plazma örneklerinde, HPLC ile homosistein düzeyleri ölçüldü ve sonuçlar, tam
kan sayımı analizi ile elde edilen MCV değerleriyle karşılaştırıldı.
Plazma homosistein düzeyleri ile MCV arasında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon tespit edildi
(r=0.424, p<0.005).
Plazma homosistein ölçümlerinin, megaloblastik anemi tanısında destekleyici bir parametre olarak
kullanılabileceği görülmektedir.
Kaynaklar:
1. Carmel R, Green R, Rosenblatt DS, Watkins D. 2003. Update on cobalamin, folate, and homocysteine.
Hematology Am Soc Hematol Educ Program. 62-81.
2. Ramakrishnan S, Sulochana KN, Lakshmi S, Selvi R, Angayarkanni N. 2006. Biochemistry of homocysteine
in health and diseases. Indian J Biochem Biophys. 5, 275-83.
Posterler
26
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 27
Kaynaklar:
1. Müler F. Chemistry & Biochemisry of Flavoenzymes; Williams C.H., Ed.; CRC Pres: Boca Raton, Florida,
121-211, 1992.
2. Erat, M. Protein Expression and Purification. 34, 257-260. 2004.
3. Beutler, E. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, eds. Williams Hematology 5th edn. Mc Graw-
Hill Company, New York, 564-581. 1995,
4. Tekman, B. Gökkuşağı Alabalık (Oncorhynchus mykiss) Karaciğer Dokusundan Glutatyon Redüktaz
Enziminin Saflaştırılması, Karakterizasyonu ve Bazı Metallerin Enzim Aktivitesi Üzerine İnhibisyon Etkilerinin
İncelenmesi.1-65, 2007
Posterler
27
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 28
Kaynaklar:
1. Slater, T.F., Block, G.0., 1991. Am J Clin Nurt. 53(1), 189-396.
2. Barua. A.B., Olson, J.A., Furr, H.C., Van Bremen, R.B., De Leheer, A.P., 2000. Modern chromatographic
analysis of vitamins, Marcel Dekker Incorporated, New York, USA. 1-73.
3. Burton, G.W., Ingold, K.U., 1984. Science. 224,569-573.
Posterler
28
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 29
Latince adı Gypsophila olan çöven, Caryophyllalos takımından Caryophyllaceae ailesindendir (1).
Gypsophila arrostii Var. Nebulosa bitkisi Isparta ve çevresinde yetişen çok yıllık bir bitkidir. Gypsophila bitkisi
yılın belirli zamanları toplanmaktadır; bu durumda bitkinin sentezlediği saponin miktarının yılın belirli
zamanlarında artış göstermesinden kaynaklanmaktadır. Saponinlerin başlıca üretim kaynakları bitkilerdir (2).
Saponinlerin glikozit karakterde maddeler olduğu bildirilmiştir (3). Saponinler yüksek molekül ağırlıklı
maddelerdir. Yapıları; büyük bir aglikon (şeker olmayan kısım) molekülü ile şeker ve üronik asit
moleküllerinden oluşur (4).
Bu çalışma kapsamında, Gypsophila arrostii Var. Nebulosa bitkisi öğütüldükten sonra 8 saat süre ile
soxhlet cihazında önce petrol eteri sonra absolü etanol ile ekstraksiyon edildi. Evaporatör yardımıyla etanol
uzaklaştırıldı ve aseton ile saponinler çöktürüldü.
Elde edilen saponinler; (metanol / kloroform / su) çözücü karışımı ile kolon kromatografisi yapıldı. Alınan her
tüp için ince tabaka kromatografisi yapıldı ve Rf değerleri hesaplandı. Rf değerleri aynı olan tüpler birleştirildi ve
çözücüleri uzaklaştırılarak kristal yapılar elde edildi.
Ekstraksiyon sonrası elde edilen saponinlerde (total saponin) in vitro antioksidan çalışmalar çalışıldı.
Çalışılan antioksidan yöntemler; Toplam Fenolik Madde Konsatrasyonu (Folin Yöntemi), DPPH (1,1 - Difenil –
2 – pikrilhidrazil) Radikal Süpürme Etkisi, CUPRAC Metodu ile Antioksidan Aktivite Tayin Metodu, β –
Karoten – Linoleik Asit Emülsiyon Yöntemi, İndirgeme Gücü Yöntemi kullanıldı.
Yapılan bu çalışmalar sonucu ince tabaka kromatografisi sonunda 8 farklı band gözlenmiştir. R f
değerlerine göre kolon kromatografisi sonucu farklı tüplerde maddeler toplandı. Çalışmalarda, antioksidan
özelliklerinin düşük olduğu belirlendi.
Kaynaklar:
1. Poslu, H. “ Gypsophila Eriocalyx Boiss‟den Saponin Ekstraksiyonu ve Kimyasal Yapısının Tayini” , Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ankara, 2 – 3, (2006).
2. İnan, M. “Çukurova Koşullarında Farklı Kökenli Çöven ( Gypsophila SP.) Türlerinde Kök Verimleri ve
Saponin İçeriklerinin Araaştırılması” , Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Adana, 2,
(2006).
3. Çağlayanlar, E. “Çöven Ekstraktının Maya Performansı, Hamur Reolojik Özellikleri ve Ekmek Kalitesi
Üzerine Etkisi ” Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri Üniversitesi Denizli, 6 (2006).
4. Güçlü Kocağlu, B., Uyanık F., “ Saponinler ve Biyolojik Önemi” Erciyes Üniversitesi Vet. Fak. Derg. 1 (2),
125 – 131, 2004.
Posterler
29
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 30
Polifenoloksidaz enzimi (PPO) doğada yaygın olarak bulunan bir enzimdir. Sebze ve meyvelerde
bulunmasının yanı sıra, bazı hayvan organlarında ve mikroorganizmalarda da bulunur. Meyvelerin, sebzelerin ve
kabuklu deniz hayvanlarının endüstriyel hazırlanmaları sırasında, PPO‟nın katalitik etkisi sonucu enzimatik
esmerleşme olur. Bu durum, ürünün sadece görünüş ve tadını bozmakla kalmayıp, onun besleyici değerini de
düşürür. Doğal gıdaların renkleri içerdikleri pigment olarak tanımlanan maddelerden kaynaklanmaktadır.
Meyveler ve sebzeler gibi doğal kaynaklı birçok ürün çeşitli renklere sahip olup, çekicilikleri renkleri ile ilgilidir.
Renk gıdaların duyusal özellikleri yönünden ele alındığında tüketici tercihi açısından gıdanın çekiciliğinde
önemli bir rol oynar.
Gıdalar; işleme, depolama ve satışa sunma gibi çeşitli aşamalarda ısı, ışık, pH, oksijen gibi fiziksel ve
kimyasal koşullara bağlı olarak renk kaybına uğramaktadır. Bu nedenle gıda işleme sırasında ortaya çıkan renk
farklılıklarını ve kayıplarını karşılayarak gıdanın kendi rengini koruma, ürünün renk tekdüzeliğini sağlama ve
çekiciliğini artırma yoluna gidilmektedir.
Bu çalışmada, PPO‟ın bazı temel özellikleri, esmerleşme reaksiyonları ve bunları önlemek için bazı
alternatifler sunulmuştur. Iğdır Elması‟ndan polifenol oksidaz enzimi (E.C. 1.14.18.1;PPO) afinite
kromatografisi yöntemi ile saflaştırılmış ve polifenol oksidaz enziminin bazı özellikleri incelenmiştir. Iğdır
elmasından saflaştırılan PPO enzimi üzerinde 2 mercaptoetanol, bakır sülfat, sitrik asit, sodyum bifosfat ve
tirozin gibi inhibitörler kullanılmış ve bu maddelerin birer iyi inhibitör oldukları çalışmada bulunmuştur.
Posterler
30
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 31
Triazin temelli boya ligandları yüksek afiniteleri nedeniyle çeşitli çalışmaların konusu olmuştur. Bu
boya ligandları ticari olarak kolaylıkla bulunabilirler, ucuzdurlar ve kolaylıkla elektrot yüzeyine immobilize
edilebilirler. Cibacron Blue F3GA (CB) en çok kullanılan ligandlardan biridir. Bu ligandın albumin proteinine
olan ilgisi elektrokimyasal çalışmalarda da yerini bulmuştur.
Bu çalışmada CB modifiye atılabilir kalem grafit elektrotlar hazırlanmış, karakterize edilmiş ve bu
elektrotların albumin ile etkileşimi incelenmiştir. CB modifiye kalem grafit elektrotlar pasif adsorbsiyon ve
dönüşümlü voltametri (CV) yöntemiyle elektrot üzerine modifiye edilmiştir. Oluşturulan elektrotların
elektrokimyasal karakterizasyonu CV ve elektrokimyasal impedans (EIS) yöntemleri ile gerçekleştirilmiştir.
Yüzeydeki farklı modifikasyonlar taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve atomik kuvvet mikroskobu (AFM) ile
görüntülenmiştir. Ayrıca modifiye elektrotların cevabı albumin varlığında ve yokluğunda elektrokimyasal olarak
kıyaslanmıştır.
Posterler
31
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 32
Çalışmada alkollü içecek kapsamında şarap ve alkolsüz içecek kapsamında portakal aromalı gazlı
içecek matriksi kullanılmıştır. Alkollü ve alkolsüz içeceklerde etil alkol ve metil alkol tayininde AOAC Official
Method 984.14 metodu uygulanmıştır. Öncelikle GC-FID (Gaz Kromatografisi-Alev Iyonizasyon Dedektörü)
cihazında internal standart olarak n-propanol kullanılarak kalibrasyon grafikleri oluşturulmuştur. Filtre
kağıdından süzülmüş 5 ml örnek 5 ml n-propanol ile karıştırılıp, vortekslenmiş ve direk olarak GC-FID
sistemine verilerek analiz edilmiştir. Analizler neticesinde tespit limiti (LOD), teşhis limiti (LOQ),
tekrarlanabilirlik, tekrarüretilebilirlik ve doğruluk çalışmaları ile verifikasyon gerçekleştirilmiştir.
Kaynaklar:
1. AOAC Official Method 984.14 Ethanol in Beer
2. Laboratuvar içi metot verfikasyon raporu
3. CITAC/Eurachem Guide, GUIDE TO QUALITY IN ANALYTICAL CHEMISTRY-An Aid to Accreditation
Posterler
32
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 33
Aflatoksin B1,B2,G1,G2 Aspergillus flavus ve Aspergillus parasiticus türü küfler tarafından hasat
öncesi tarlada, hasattan sonra, depolama esnasında, küfler tarafından üretilen son derece toksik kimyasal
maddelerdir.Çalışmada kuru incir matriksinden Aflatoksin B1, B2, G1, G2 toksinleri metanol-su karışımı ile
ekstrakte edildikten ve immunoaffinity kolondan geçirildikten sonra HPLC-FLD (362nm-455nm) ile
belirlenmiştir. HPLC-FLD cihazında analiz, kolon sonrası türevlendirme işlemi ile gerçekleştirilmiştir. Analizler
neticesinde tespit limiti (LOD), teşhis limiti (LOQ), tekrarlanabilirlik, tekrarüretilebilirlik ve doğruluk
çalışmaları ile verifikasyon gerçekleştirilmiştir.
Kaynaklar:
1. Journal of AOAC International Vol.83.No. 2, 2000 Approved Method Assigned Number 999.07
2. Journal of AOAC International Vol 88.No. 2, 2005
3. Application of Immunoaffinity Columns For Sample Clean-Up Prior To HPLC Analysis for Aflatoxins, R-
Biopharm, Rhöne Ltd.
Posterler
33
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 34
Ftalosiyaninler tetrabenzoporfirin içeren koyu renkli bileşiklerdir. Ticari önemlerinden dolayı 1928 yılından
sonra en çok araştırma yapılan sentetik boyar madde sınıfını oluştururlar. İlk kez 1907 yılında De Diesbach ve
Von Der Wied o-dibromobenzen ile bakır siyanür arasındaki reaksiyondan benzenin nitrillerini yapmaya
çalışırken mavi renkli ürün olarak elde etmişlerdir. Bu bileşikler, bulunuşlarından ve yapılarının
aydınlatılmasından sonra bir araştırma konusu olarak gerçek bir başarı kazanmıştır. Zengin koordinasyon
kimyaları ile ileri teknoloji uygulamaları için belirli özelliklerde ürünler tasarlayıp sentezlenmeleri mümkündür.
Ayrıca elektronik karakterleri ve geniş -sistemleri periferal metal koordinasyonu ile birleştirilmesi, magnetik ve
elektronik özellikli kompleklerin hazırlanmasına izin verir [1-4].
Bu çalışmada bifenil-4-diilmetanol bileşiği ile 4-nitroftalonitrilin nükleofilik aromatik substitusyonu ile yeni
bir ftalonitril türevi monomer elde edilmiştir. Bu ftalonitril türevinden yeni ftalosiyaninler sentezlenmiş, bu
bileşikler çeşitli kromatografik yöntemler kullanılarak saflaştırılmış ve yapı karakterizasyonları yapılmıştır.
Bilesik 4 5 6 7 8 9
M 2H Ni Co Zn Cu Pb
Kaynaklar:
1. Moser M. N.; K, F. H.; Thomas, A. L., Phthalocyanines, Manufacture and Application, CRC, Boca Raton,
Florida, 1983, Vol. II.
2. Dandridge, A.G.; Drescher, H.A; Thomas, J.; Dyes, British Patent, 1929, No:322, 169
3. Cronshaw, C.J.T.; Les Phthalocyanines, Endevaur, 1942, 1, 79-83.
4.McKeown, N. B., Phthalocyanines Materials Synthesis, Structure and Function, Cambridge Universty Press,
Cambridge, 1998.
5.Lenzoff, C.C.; Lever, A. B. P.; Phthalocyanines, Properties and Applications, VCH, Weinheim, 1989, pp. 1-
54, 133-289.
Posterler
34
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 35
H
O O
R NH NH R
N N
O N O
Ni
NO2 N N
O N O R NH NH R
O O
H O N O
R=
(1) (3)
O N O
H
O O
R NH Cl NH R
N N
O N O Co
N N
NH2 R NH py NH R
O N O O O
H
(4)
(2)
(Şekil 1)
Kaynaklar:
1. Zhang, L.; Yuan, Y.; Hu, A.; Wang , J.; Sun, J.; Synthesis and Molecular Structure of A Novel Ferrocene-
Containing Macrocyclic Acyl Thiourea Derivative, Journal of Organometallic Chemistry., 637 (2001) 204–
208.
2. Canpolat, E.; Kaya, M.; The Synthesis, Characterization and Spectral Studies Of Co(II), Ni(II), Cu(II), Zn(II)
and Cd(II) Complexes with N,N-Bis(2-{[(2-Methyl-2-Phenyl-1,3-Dioxolan-4-Yl) Methyl]Amino}Butyl)
N0,N0-Dihydroxyethanediimid-Amide, Journal of Coordination Chemistry,10 (2005) 875–882.
3. Schauzer, G. N.; Kohnle, J.; Coenzym B12-Modelle, Chem. Ber., 97 (1964) 3056-3064.
Posterler
35
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 36
Arsenik, içme sularında bilinen en toksik madde olarak bütün dünyada liste başıdır. İçme sularında
bulunan arsenik, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kanserojen madde olarak tanımlanır. Ayrıca inorganik
arsenik, 1987‟de Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından insanlar için kanserojen olarak
kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, yapılan araştırmalara dayanarak, içme sularındaki arsenik miktarını 1993
yılında 50 μg/L‟ den 10 μg/L‟ye indirmiş ve arsenik derişimi 10 μg/L‟nin üzerinde olan suları toksik olarak
belirlemiştir. Suda en çok bulunan inorganik arsenik türleri arsenit (As (III)) ve arsenattır (As (V)) ve arseniğin
en toksik formu sularda en çok bulunan As(III) formudur.
Türkiye‟de de özellikle batı bölgelerinde, içme sularında arsenik için belirlenen maksimum kirletici
seviyesi olan 10µg/L‟den daha yüksek miktarda arsenik derişimlerine rastlanmıştır. Ege Bölgesi‟ndeki bor
yatakları, volkanik yapı, kaya ve mineral yapısı nedeniyle içme suyu kaynaklarında yüksek miktarda arsenik
çıkmaktadır. Ayrıca Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan “İnsani Gelişme Raporu 2006
Kıtlığın Eşiğinde: Güç, Yoksulluk ve Küresel Su Krizi” adlı raporda da Türkiye arsenik kirlenmesi olasılığı
bulunan ülkeler arasında gösterilmiştir.
Arsenikle kirlenmiş su birkaç yıl boyunca içildiğinde oluşan hastalık belirtilerine arsenikozis denir.
İçme suyu ile arseniğe maruz kalmanın etkileri arasında çeşitli deri lezyonları, nörolojik etkiler, hipertansiyon,
kalp-damar hastalıkları, solunum rahatsızlıkları, şeker hastalığı, ödem, kangren, ülser, cilt ve başka kanser
türleri, düşük, ölü doğum, prematüre doğumlar, halsizlik, zayıflama, uyuşukluk, kansızlık, bağışıklık sistemine
verilen zararlar sayılabilir. Fonksiyonel monomer seçimi için temel alınan kriter Pearson Asit-Baz sıralamasıdır.
As(IIII) ve As(V) iyonları sisteinin sülfidril (-SH) gruplarına spesifite göstermektedir.
Sunulan çalışmada; son yıllarda gündeme gelen ve özellikle büyükşehirlerimizin en önemli
sorunlarından biri olan, şehir sularından arseniğin seçici ve ekonomik bir şekilde uzaklaştırılmasıdır. Böylece
içme sularından arsenik uzaklaştırılması için kullanılan demir bileşikleri halinde çöktürmeden kaynaklanan
demir toksisitesininde önüne geçilmiş olunacaktır. Bunun için Arsenik iyonlarının yüksek afinite gösterdiği ve
şelat oluşturduğu sistein amino asidi içeren ve As(III) ve As(V) iyonları baskılanmış poli (HEMA MAC)
kriyojelleri sentezlenmiştir. Moleküler baskılama yönteminde fonksiyonel monomer seçimi için temel alınan
kriter Pearson Asit-Baz sıralamasıdır. As(IIII) ve As(V) iyonları sisteinin sülfidril (-SH) gruplarına spesifite
göstermektedir. Sentezlenen kriyojel SEM, FTIR, elemental analiz, yüzey alanı ve şişme deneyleri ile
karakterize edilmiştir ve farklı pH ve derişimlerdeki adsorpsiyon davranışları Grafit Fırınlı Atomik Absorpsiyon
Spektrometresinde (GFAAS) araştırılmıştır.
Posterler
36
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 37
Tarihin derinliklerinden günümüze ulaşan bal arısı, gerek yaşamı ve gerekse oluşturduğu değerli ürünler
ile insanların ilgisini çekmiştir. İnsanların dengeli ve sağlıklı beslenmesinde önemli bir yeri olan bal ürünü
yanında; polen, arı sütü ve propolis günümüzde birçok hastalığın iyileştirilmesinde tıp alanında alternatif ürün
olarak kullanılmaktadır. Her üç ürün; flavonoidleri, antioksidanları, biyolojik aktiviteye sahip maddeleri,
antibiyotik, antimikotik, antiviral etkili maddeleri bünyesinde bulundurmaktadır. [1]
Yapılan çalışmada Trabzon yöresinden elde edilen bal, polen ve propolis örneklerinden 3 g alınarak üç
saat boyunca 60oC‟de, sonikatörde, geri soğutucu altında, metanol ile ön ekstraksiyonu yapıldı. Her numunenin
metanolik ekstraktları üç eş kısma ayrıldı ve metanolleri rotary evaporatörde uçuruldu. Birinci kısımlardan elde
edilen kalıntı 10 ml destile suda, ikinci kısımlardan elde edilen kalıntı 10 ml pH‟ı 2 ayarlı HCl çözeltisinde
çözüldü. Her iki kısıma da dietileter ve etil asetat ekstraksiyonu uygulandı ve ekstraktlar birleştirilerek organik
çözücüler uçuruldu. Kalıntı uygun miktarda metanol ile çözülerek RP-HPLC-UV ile analiz edildi. Üçüncü
kısımlardan elde edilen ve 10 ml destile suyla çözünen kalıntıya 2 N olacak şekilde HCl ilave edildi ve iki saat
boyunca 90oC‟de bekletilerek asit hidrolizi yapıldı. Tekrar oda sıcaklığına getirilen çözeltiye dietileter ve etil
asetat ekstraksiyonu uygulandı ve ekstraktlar birleştirilerek çözücüleri uçuruldu. Kalıntı uygun miktarda metanol
ile çözülerek RP-HPLC-UV ile analiz edildi. RP-HPLC-UV analizleri iki dalga boyuna (280 ve 315 nm) aynı
anda cevap alınabilen UV dedektör ile donanımlı Shimadzu LC-UV sisteminde yapıldı. Analizlerde Agilent
ZORBAX Eclipse XDB-C18 ters faz kolonu (150x4.6 mm, 5µ) kullanıldı. Analizler asetonitril, su ve asetik
asitle gradient program uygulanarak gerçekleştirildi.[2] Akış hızı 1 ml.dk-1 , numune enjeksiyon hacmi 50 L
idi. Kolon sıcaklığı, kolon fırınında 30 C‟ye ayarlandı. Gallik asit, protokatekuik asit, p-hidroksi benzoik asit,
kateşin, klorojenik asit, vanilik asit, kafeik asit, şiringik asit, epikateşin, p-kumarik asit, ferrulik asit, benzoik
asit, rutin, o-kumarik asit, 2,4-cis,trans-absisik, trans-sinnamik asit, kuersetin standart ve propilparaben ise iç
standart olarak (IS) kullanıldı.[3]
RP-HPLC-UV sonuçlarına göre, bal ve polen numunelerinin pH 2‟ye ayarlı ortamda propolis
numunesinin ise asit hidrolizinin yapıldığı ortamda en yüksek verilere ulaştığı gözlemlendi. Bu ekstraksiyon
şartlarına ve karşılaştırılan standartlara göre balda ve propoliste ferulik asidin, polende ise p-OH benzoik asidin
en yüksek orana sahip olduğu belirlendi.
Kaynaklar:
1. Uludağ Arıcılık Dergisi Mayıs 2002
2. Villers, A., Lynen, F., Crouch ve Sandra, P., Chromatographia 59, 403-409, 2004.
3. Öztürk, N., Tunçel, M. ve Tunçel, N. B. Journal of Liquid Chromatography & Related Technologies, 30, 587–
596 2007.
Posterler
37
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 38
Kaynaklar:
1. Pritchard, N.M.,Gentianella Moench “Flora of Turkey and the East Aegean Island” ed. P. H. Davis. Edinburg
University Press. 6: 190-193 (1978).
2. Villers, A., Lynen, F., Crouch ve Sandra, P., Chromatographia 59, 403-409, 2004.
3. Öztürk, N., Tunçel, M. ve Tunçel, N. B. Journal of Liquid Chromatography & Related Technologies, 30, 587–
596 2007.
Posterler
38
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 39
Kaynaklar:
1. Lu, Z., Zhang, R. and Diasio, R.B., The Journal of Biological Chemistry, 267, (24), 17102-17109. 1992.
2. Podschun, B., Wahler, G. and Schnackerz, K.D., European Journal of Biochemistry, 155,
219-224. 1989.
3. Beutler, E. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, eds. Williams Hematology
5th edn. Mc Graw-Hill Company, New York, 564-581. 1995,
Posterler
39
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 40
Lektinler çok geniş kapsamlı hücre-hücre tanınması ve adhezyon işlemlerinde işlev görerek birçok
biyolojik olayda tanıma molekülleri olarak rol alırlar. Con A, Jack bean‟den elde edilen bir lektin proteinidir.
Ticari anlamda kullanılabilen ilk lektin olması açısından önem taşır. Con A, biyoloji ve biyokimya alanlarında
glikoproteinlerin karakterize edilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca lektin afinite kromatografisinde
makromoleküllerin saflaştırılmasında da kullanılır.
Kriyojeller, polimerik çözeltilerin dondurulmasıyla oluşturulan jel matrikslerdir. Kısmen donmuş
ortamda monomerlerin radikalik kopolimerizasyonu ile kolon içerisinde hazırlanan kriyojeller, biyolojik
moleküllerin saflaştırılması için önerilen ozmotik, mekanik ve kimyasal kararlılığa sahip makro veya
süpermakrogözenekli yapıdaki kromatografi malzemeleridir. Sistem donmuş bir buz kütlesine benzemekle
birlikte polimerizasyon işlemi donmamış kısımda etkin olarak gerçekleşmektedir. Eridikten sonra sürekli jel
oluşmaktadır. Meydana gelen süpermakrogözenekli kriyojeller, gözenek boyutları 5-100 µm arasında değişen
birbirine bağlı gözenek ağı içermektedir. Geniş, bağlı gözenekler kriyojellere özgün süngersi yapı özelliğini
kazandırmaktadır.
Sunulan çalışmada Con A‟nın yüksek afinite gösterdiği mannoz şekerinin ligand olarak kullanıldığı
PHEMA bazlı kriyojeller hazırlanmış ve bitki özütünden lektin saflaştırılmasında kullanılabilirliği araştırılmıştır.
Kriyojeller, şişme çalışmaları, FTIR, ve taramalı elektron mikroskobu ile karakterize edilmiştir. Kriyojeller
siyanojen bromür (CNBr) ile aktive edilerek yapıya mannoz ligand olarak bağlanmıştır. Ligand bağlanma
miktarı DNS (dinitrosalisilik asit) yöntemi ile spektrofotometrik olarak belirlenmiştir. Çeşitli ortam koşullarının
(derişim, pH, sıcaklık vb) adsorpsiyon kapasitesine etkileri araştırılmıştır. Daha sonra bitki özütünden Con A
saflaştırma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Desorpsiyon çalışmaları 0.5 M mannoz ile gerçekleştirilmiştir.
Mannoz takılı PHEMA kriyojellerin adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir azalma olmadan, tekrar tekrar
kullanılabileceği gösterilmiştir.
Posterler
40
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 41
Melanom deri kanserlerinden biridir. Erken yakalandığında tamamı ile tedavi edilebilirken; geç
yakalanan, ilerlemiş vakalar öldürücü olabilir. Kanserli dokuda tek tip hücre kontrolsüz biçimde çoğalarak,
normal dokunun yerini alır ve tıpkı bir bahçede büyüyen yabani otlar gibi bu dokunun fonksiyonlarını bozar.
Melanom, deriye rengini veren melanosit dediğimiz pigment hücrelerinin kanseridir. Normal melanositler
derinin dış tabakasında bulunur ve melanin denen boyayı üretirler ki, bu boya derimize rengini verir. Melanom,
melanositler aşırı miktarda artıp, çevre dokuya saldırmaya başlayınca gelişir (1).
Suda çözünen ve çözünmeyen polielektrolit-peptid komplekslerin, fonksiyonel biyopolimer sistemleri
olarak çeşitli alanlarda önemli uygulamaları bulunmaktadır ve polimer-protein bileşiklerinin spesifik bir sınıfını
oluşturmaktadırlar. Sentetik polielektrolitler, proteinleri kovalent bağlarla modifiye etmekte, antijenik
proteinlerin bağışıklık sisteminde immunojenliğinin arttırılmasında (ya da azaltılmasında) (2, 3) ve vücuttan
atılma sürelerinin uzatılması (4) için sıkça kullanılmaktadır.
Bu çalışmada, sentetik polimerlerin Melanoma hastalığı tümör antijenlerinin polipeptid epitopları
(sentetik peptidler) ile etkileşiminin incelenmesi ve çeşitli “çapraz bağlayıcılar” varlığında suda çözünebilen
biyohidrid yapılı polimer peptid konjugatlarının sentezi ve bu konjugatların fiziko-kimyasının araştırılması
hedeflenmiştir. Çalışmamızda, melanoma kanseri MAGE-3 geni proteininin 121-134 (LLKYRAREPVTKAE)
peptid dizisi ile poliakrilik asid (PAA) konjugasyonu, karbodiimid varlığında nPeptid/nPAA farklı oranlarında
hazırlanmıştır. Farklı mol oranlarında sentezlenen PAA-peptid konjugatlarının yapı işlev analizleri yüksek
basınçlı sıvı kromatografisi ile incelenmiştir.
Kaynaklar:
1. http://www.geldik.com/cilt-hastaliklari/3225-cilt-kanseri-melanom-melanom-nedir.html#post3779
2. Bae, Y. H., Okano, T., Hsu, R., Kim, S. W., (1987), Macromol. Chem. Rapid Commun., 8, 481-5.
3. Petrov, R.V., Mustafaev, M.I., Norimov; A.Sh., (1992), Harwood Acad. publ. GmbH, UK.
4. Abuchouwski, A., van Es, T., Palezul, N.C., Davis, F.F., (1977), J. Biol. Chem., 252, 3578-81.
Posterler
41
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 42
Posterler
42
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 43
Bu çalışmada, L. pulmonaria adlı liken türünden isidioforin aldı liken metaboliti izole edildi ve
indometazinle uyarılan ülser modelinde in vivo antiülser etkileri araştırılarak, isidioforinin önemli oranda
gastroprotektif etki gösterdiği ilk defa tarafımızdan bulundu.
Antiülser etki ile antioksidan savunma sistemi arasındaki ilişkiyi ortaya koymak üzere sıçanların mide
dokularında lipid peroksidasyonu (LPO) ve glutatyon (GSH) miktarları ile süperoksit dismutaz (SOD), katalaz
(KAT), glutatyon S-transferaz (GST), glutatyon redüktaz (GR) ve glutatyon peroksidaz (GPO) enzim aktiviteleri
ölçüldü. Bunun yanı sıra tüm dokularda miyeloperoksidaz (MPO) enzim aktivitesi de belirlendi.
İndometazin ile ülser oluşturulmuş mide dokularında reaktif oksijen sınıfları ve oksidatif stresin gastrik
mukozal hasarlarda önemli bir rol oynadığı ve indometazinin antioksidan savunma sistemi üzerinde olumsuz
etkileri olduğunu göstermiştir. İndometazin uygulanan dokuların aksine isidioforin ve referans ilaçların
uygulandığı gruplardan elde edilen bulgular gastrik mukozada üretilen ROS‟ların olumsuz etkilerinin
uzaklaştırıldığı fikrini desteklemektedir.
Posterler
43
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 44
Kadın cinsiyet hormonu olan progesteron 21 karbonlu olup, adet döngüsü, embriyogenez ve gebelikte
rol oynayan bir steroid hormondur. Özellikle hamilelikte büyük bir öneme sahip olan progesteronun başlıca
gebelikte 3 fizyolojik işlevi vardır; ovumun döllenmesi ile ilgili olayları kolaylaştırır, döllenmiş ovumun uterusta
endometriyum üzerine implantasyonunu ve gebeliğin sürdürülmesini sağlar. Farmasötik preparat olarak tedavide
kullanılan progesteron; disfonksiyonel uterin kanamalarında, adet görememede, adet düzensizliğinde, tek başına
veya östrojenle birlikte doğum kontrolünde, menapoz sonrası kadınlarda östrojen ile birlikte hormon replasman
tedavisinde yaygın olarak kullanılır [1,2]. Bu çalışmada; HPLC-DAD yöntemi geliştirildi, geliştirilen yöntem
valide edildi ve bu yöntem ile progesteron içeren farmasötik preparatta miktar tayini gerçekleştirildi.
HPLC-DAD yöntemi ile kromatografik ayırım, asetonitril-su mobil faz karışımı ile ters faz C18 kolonda
240 nm dalga boyunda gerçekleştirildi. Kalite kontrol örnekleri ile yapılan analizlerde gün içi ve günler arası
kesinlik değerleri (%RSD), % 0,59 ile % 2,37 arasında bulundu. Farmasötik preparatta geri kazanım çalışması
standart ekleme yöntemi ile yapılmış olup geri kazanım değeri % 96,6‟dan daha büyük olarak tespit edildi.
Yöntemin gözlenebilme alt sınırı (LOD) ise 0,08 µg/mL olarak belirlendi. Geliştirilen ve valide edilen HPLC-
DAD yöntemi ile progesteron içeren farmasötik preparatta (Progestan® yumuşak kapsül, 100 mg) miktar tayini
yapıldı ve geliştirilen HPLC-DAD yönteminin farmasötik praparatta progesteron tayini için hassas, doğru, hızlı
ve basit bir yöntem olduğu sonucuna varıldı.
Kaynaklar:
1. Pucci V., Bugamelli F., Mondrioli R., Luppi B., Raggi A., 2003, Journal of Pharmaceutical and Biomedical
Analysis, 30, 1549-1559.
2. Shi Y., Yao J., Liu F., Hu C., Yuan J., Zhang Q., Jin S., 2008, Journal of Pharmaceutical and Biomedical
Analysis, 46, 663-669.
Posterler
44
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 45
Afinite kromatografisi, enzim saflaştırılması için uygun ve etkili bir çalışma yöntemidir. Bu çalışmada
6-fosfoglukonat Dehidrogenaz (E.C.1.1.1.44; 6PGD) Van Gölü Balığı karaciğerinden saflaştırıldı. Saflaştırma
işleminde aşamada karaciğer hemolizatı hazırlandı. Sonra hazırlanan homojenat 2‟,5‟-ADP Sepharose 4B
Affinite Kromatografi kolonuna uygulandı. Kolondan elüsyonlar halinde alınan fraksiyonların her birinin enzim
aktiviteleri ve kalitatif protein tayinler yapıldı. Enzimin saflığı SDS Poliakrilamid jel elektoforezi (SDS-PAGE)
ile kontrol edildi. Enzimin başarı saflaştırıldığı görüldü. Enzimin saflaştırma oranı 447 kat olarak hesaplandı.
SDS-PAGE ile enzimin tek bir alt biriminin molekül ağırlığı 57 kDa olarak bulundu. Enzimin maksimum
aktivite gösterdiği sıcaklık aralığı 35-40 oC, maksimum aktivite gösterdiği pH aralığı 8-8,5 ve maksimum
aktivite gösterdiği tuz konsantarsonu [(NH4)2SO4] 0,04 M olarak bulundu.
Kaynaklar:
1.Beutler, E., 1971.Red cell metabolizm. Manual of biochemical Methods.Academikpres,London;12:68-70.
2.Bradford, MM., 1976. A rapid and sentive method for the quantitation of microgramquantities of protein
utilizing the principle of protein-dye binding. Anal biochem. 72:248-54
3.Erat, M.,2005. Purification of 6-Phosphogluconate Dehydrogenase from Chicken Liver and Investigation of
Some Kinetic Properties. Preparative biochemistry and biotecnology. 35:53-69
Posterler
45
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 46
Kaynaklar:
1. Müler F. Chemistry & Biochemisry of Flavoenzymes; Williams C.H., Ed.; CRC Pres: Boca Raton, Florida,
121-211, 1992.
2. Şentürk, M., Küfrevioğlu, Ö.İ., Çiftci, M., Journal of Enzyme Inhibition and Medicinal Chemistry, 23, 144 –
148, 2008.
3. Beutler, E. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, eds. Williams Hematology 5th edn. Mc Graw-
Hill Company, New York, 564-581. 1995,
Posterler
46
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 47
Atık sulardan ağır metal iyonlarının uzaklastırılması için aktif karbon adsorpsiyonu filtrasyon ile
çöktürme ve kristallendirme gibi çesitli yöntemler denenmiştir. Adsorpsiyon, son yıllarda ağır metallerin
uzaklastırılması için etkili, ekonomik ve kolay uygulanabilir bir yöntem olmuştur. Polimerik sorbentler, taşıyıcı
inorganik matriks (aluminyum oksit, silika, aktif karbon, cam) veya polimerik yapılara (polistiren, selüloz,
polimaleik anhidrit, polimetilmetakrilat) polietilenimin, iminodiasetik asit, metakroil amidohistidin gibi çeşitli
ligandlar bağlanarak hazırlanmakta ve bunların adsorpsiyon davranısları araştırılmaktadır.
Bu çalışmada, yapısında –N=N- kromofor grup içeren salisialdoksim türü ligandın etkileştirilmesiyle
kompleks bileşiğin sentezi gerçekleştirilmiştir. 4-Vinilpridin ile Cu(II) metal kompleksi arasındaki ligand
değiştirme reaksiyonundan 4-vinilpridin ve oksim ligandlarını içeren Cu(II) monomer metal kompleks elde
edilmiştir. Daha sonra bu kompleks, monomer ile organosimektitdeki organik bileşik ile Cu(II) monomer metal
kompleksinin yer değiştirme işlemmine tabi tutulumuştur (Şekil 1).
Elde edilen Cu(II) iyonunu tanıyan bağlanma bölgelerine sahip Cu(II) iyonu baskılanmış kuartamin
simektit nanokompozitin FTIR, SEM, şişme testi, Yüzey analizi (Bed), Elemental analiz yöntemlerini
kullanarak yapıları doğrulanmış, yapıları doğrulanan bu Cu(II) iyonu baskılanmış kuartamin simektit
nanokompozit Cu(II) iyonları için adsorpsiyon-desorpsiyon işlemlerinde kullanabilinirliği, diğer iyonlarında
bulunduğu ortamda Cu(II) iyonlarına seçicilikleri karşılaştırılmış ve nanokompozit kesikli sistemde
önderiştirilmesi ve ICP-OES cihazı ile tayin performansı incelenmiştir.
Posterler
47
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 48
Kaynaklar:
1. Posternak, T. The Cyclitols, French ed., Hermann: Paris, 1965.
2. Salamci, E. Tetrahedron 2010, 66(23), 4010-15.
3. Senturk, M., Gulcin, I., Dastan, A., Kufrevioglu, O.I., Supuran, C.T. Bioorg. Med. Chem. 2009, 17, 3207.
4. Supuran, C. T. Nat. Rev. Drug Disc. 2008, 7, 168.
Posterler
48
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 49
Kaynaklar:
1. H. Alkan, N. Bereli, Z. Baysal, A. Denizli, Biochem. Eng. J. 45 (2009) 201.
2. Z. Ma, S. Ramakrishna, J. Membr. Sci. 319 (2008) 23.
3. L. Uzun, R. Say, A. Denizli, Reac. Func. Polym 64 (2005) 93.
4. N. Bereli, G. Şener, E.B. Altıntaş, H. Yavuz, A. Denizli, Mat. Sci. Eng. C 30 (2010) 323.
Posterler
49
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 50
Kaynaklar
1. Baydemir, G., Bereli, N., Andaç, M., Say, R., Galaev, I.Y., Denizli, A. Colloids and Surfaces B:
Biointerfaces, 68 (2009) 33-38.
2. Wang, L., Shen, S., He, X., Yun, J., Yao, K., Yao, S. Biochemical Engineering Journal, 42 (2008) 237-242.
Posterler
50
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 51
Katı faz mikro ekstraksiyon yöntemi (SPME), örnek hazırlama aşamalarını kısaltması, hızlı ve güvenilir
sonuç vermesi, az miktarda örnekle çalışma imkanı sunması ve tekrarlanabilir sonuçlar vermesi açısından son
yıllarda tercih edilen bir yöntemdir. Katı faz mikro ekstraksiyon yöntemi, kimya, biyoloji, tıp ve çevre gibi temel
bilimlerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu teknik son yıllarda gıda sanayinde kullanılmaya ve yaygınlaşmaya
başlamıştır.
Son yıllarda gıda sanayinde en yaygın kullanımı et ve süt ürünleri, içecek, alkollü içkiler ve yağ
sanayinde görülmektedir. Sucuk ve pastırma gibi geleneksel fermente et ürünlerinde proteolitik ve lipolitik
gelişmenin izlenmesinde, mikrobiyel bozulma sonucu ortaya çıkan kötü koku bileşenlerinin tespitinde ve aroma
gelişiminin izlenmesinde, peynir üretiminde mikrobiyal gelişme sonucu oluşan aroma bileşenlerinin tespitinde,
şarap üretiminde aromanın gelişiminin izlenmesinde, zeytin yağlarında çeşit belirlenmesinde, uygulanan
işlemlerin kalite üzerine etkisinin incelenmesinde ve diğer bitkisel yağlarda oksidasyon sonucu oluşan uçucu
bileşenlerin tespitinde kullanılmaktadır.
Sonuç olarak katı faz mikro ekstraksiyon yöntemi gıda ürünlerinde kullanılan hammaddelerin orijin
belirlenmesinde, işleme ve depolama sırasındaki değişimlerin izlenmesinde ve yeni formülasyonların
araştırılmasında uygulanmaktadır.
Posterler
51
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 52
İndigo karmin temel endüstriyel boya bileşiklerinden biri olup dünya çapında yüksek miktarda üretim
ve tüketim oranına sahiptir. En çok bilinen kullanım alanlardan biri de tekstil sektörüdür. Yaygın endüstriyel
kullanım ve faydalarının yanında, indigo karmin insan sağlığı için oldukça toksik bir maddedir. Deride geçici
tahrişat gibi küçük etkilerden vücutta tümör oluşumuna neden olma gibi ciddi sağlık sorunlarına kadar toksik
etkileri görülebilmektedir. Bu açıdan endüstriyel işlemler sonrası atık olarak çevre sularına karışan indigo
karminin, canlılara zarar vermeden uzaklaştırılması büyük önem taşımaktadır.
Bu çalışmada da alternatif olarak, sulu ortamlardan indigo karmin uzaklaştırılmasında radyasyonla
hazırlanmış hidrojellerin kullanılması hedeflenmiştir. Bu amaç için seçilen poli(dietilaminoetil metakrilat)
hidrojelleri, dietilaminoetil metakrilat (DEAEMA) monomerinin, çapraz bağlayıcı etilenglikol dimetakrilat
(EGDMA) ile radyasyonla polimerizasyonu sonucu elde edilmiştir. Monomerlerin maksimum jelleşme oranları
5.3 kGy‟lik ışınlama dozunda %98.2 olarak gerçekleşmiştir. Ortamın asitliği arttıkça hidrojellerin daha çok
şiştiği görülmüş ve maksimum hacim şişme yüzdesi (V/Vo) pH 2.8‟de 21.3 olarak bulunmuştur. İndigo karmin
adsorpsiyonuna pH, zaman ve başlangıç boya derişimin etkileri incelenmiş ve adsorpsiyon davranışının belirgin
bir şekilde bu parametrelere bağlı olduğu görülmüştür. Hidrojellerin maksimum indigo karmin adsorpsiyonu pH
2.8‟de, 21 saatlik adsorpsiyon süresinde ve 120 ppm indigo karmin başlangıç çözeltisinde 96.7 mg boya/g
hidrojel olarak saptanmıştır. Hidrojellerin seçicilik deneyleri, başka bir boya olan kongo kırmızısının
adsorpsiyon davranışı incelenerek yapılmıştır. Hidrojellerin indigo karmin adsorplama kapasitesinin, kongo
kırmızısına göre yaklaşık 18 kat daha fazla olduğu görülmüştür. Langmuir adsorpsiyon modelinin
poli(DEAEMA)-indigo karmin sistemine son derece uyumludur. Tüm bu deneysel veriler ışığında katyonik
poli(DEAEMA) hidrojellerinin indigo karmin uzaklaştırılmasında kullanılabilecek uygun potansiyel bir
adsorbent olduğu söylenebilir.
Posterler
52
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 53
Hastalıklara özgü biyoişaretlerin (biomarker) tanımlanması için insan serumunun proteom analizi, insan
hastalıklarının teşhisi, tanımlanması ve ilerleyişinin belirlenmesi için çok önemlidir. Serum, bakteriyel
enfeksiyonlar, kanser ve Alzheimer hastalığı gibi özel fizyolojik hallere tepki olarak beliren ve kan akımına
karışan proteinler nedeniyle teşhis için çok zengin bir örnektir. Dolayısıyla, serum bu fizyolojik hallere değişen
tepkilerin belirdiği bir ortam görevini görmektedir. Serum kolay elde edilebilir olması ve birçok teşhis önemi
olan proteini içermesine karşın bilinen en karmaşık proteomlardan biridir. Proteom analizinde sorun yaratan en
önemli faktörlerden birisi yüksek yoğunlukta bulunan 6 proteinin (albumin, IgG, antitripsin, IgA, transferrin ve
haptoglobin) diğer bileşenleri maskelemesidir. Bunun önüne geçilmesi için analizden önce bu proteinlerin
uzaklaştırılması gereklidir. Transferrin diğer bileşenleri maskeleyen yüksek yoğunluktaki (%3) proteinlerden
biridir. İnsan serumundan transferrin uzaklaştırılması amacıyla, hızlı protein sıvı kromatografi (FPLC)
uygulamalarına yönelik transferrin baskılanmış kompozit kriyojel membranlar (HTR-MIP) hazırlanmıştır.
Hazırlanan kompozit membranlar taramalı elektron mikroskobu (SEM), fourier transform infrared spektroskopi
(FTIR) ve şişme deneyleri ile karakterize edilmiştir. Transferrin baskılanmış kompozit kriyojel membranların
transferrin uzaklaştırma kapasiteleri incelenmiş ve FPLC ayırma sistemi uygulanabilirlik çalışmaları yapılmıştır.
Posterler
53
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 54
Akıllı polimerler olarak da adlandırılan çevreye duyarlı polimerler, bir dış uyarıya (pH, sıcaklık,
ortamdaki elektrolit derişimi, çözücüler, elektrik veya manyetik alan, ışık şiddeti, radyasyon, vb.) karşı hızlı ve
tersinir olarak, fiziksel özelliklerinde görünür değişikliklerle cevap veren polimerlerdir [1]. Fiziksel cevap,
çökme/çözünme, yüzey özelliklerinde değişmeler, boyut değiştirme (şişme veya büzülme), vb. şeklinde ortaya
çıkabilir. Sahip oldukları üstün özelliklerin kontrol edilebilirliği bu polimerlerin mühendislik ve biyoteknoloji
alanında pek çok farklı uygulamalarda kullanılmasını olanaklı kılmaktadır. Çevreye duyarlı polimerler arasında
poli(NİPA) son yıllarda en çok çalışılan sıcaklık duyarlı bir polimerdir ve 32°C gibi oda sıcaklığına yakın bir en
düşük kritik çözünme sıcaklığına (LCST) sahiptir [2, 3]. Poli(NİPA) amit grupları ile çevresini kuşatan su
molekülleri arasında geri dönüşümlü olarak oluşan hidrojen bağları nedeniyle, LCST‟sinin altındaki
sıcaklıklarda hidrofilik ve üstündeki sıcaklıklarda ise hidrofobik özellik gösterir [4]. Poli(NİPA)‟nın bu geri
dönüşümlü sıcaklık duyarlılığı afinite kromatografisi, enzim/oligonükletid immobilizasyonu, protein
adsorpsiyonu ve saflaştırılması, nükleik asit ekstraksiyonu ve gen/ilaç taşınımı gibi pek çok biyomedikal veya
biyolojik alanda kullanılmaktadır.
Sunulan çalışma kapsamında; poli(NİPA) ve poli(NİPA-co-4-VP) nanoküreler dispersiyon
polimerizasyonu yöntemi ile eş boyutlu olarak hazırlanmıştır. Bu amaçla; belirli miktarlarda N-
İsopropilakrilamit (NİPA, monomer), 4-vinilpiridin (VP, komonomer), metilenbisakrilamit (MBA, çapraz
bağlayıcı), azobisdimetilamidinopropanhidroklorit (APDH, başlatıcı) yine belirli hacim su içerisinde çözülüp 1
dakika azot gazına tabi tutulmuş ve sıcaklık kontrollü çalkalayıcılı su banyosunda 70°C de 4 saat polimerleşmesi
sağlanmıştır. Elde edilen poli(NİPA) ve poli(NİPA-co-4-VP) nanokürelerin boy/boy dağılımları ve morfolojik
özellikleri AFM ile incelenmiştir. Hazırlanan nanoküreler ile yapılan adsorpsiyon/desorpsiyon çalışmalarında
BSA Bovine Serum Albumin model protein olarak seçilmiştir. BSA adsorpsiyon/desorpsiyon‟u üzerine; pH (4,
7, 9), sıcaklık (+4, 25 ve 37°C) ve başlangıç BSA derişimi gibi parametrelerin etkisi incelenmiştir. Adsorpsiyon
öncesi ve sonrası BSA çözeltisinin derişimi 278 nm‟de spektrofotometrik olarak tayin edilmiştir.
Kaynaklar:
1. Roy, I., Gupta, M., N., Chemistry & Biology, Vol.10, 1161-1171, 2003.
2. Eke, I., Elmas, B., Tuncel, M., Tuncel, A., Colloids and Surfaces A: Physicochem. Eng. Aspects 279, 247–
253, 2006.
3. Huo, D., Li, Y., Qian, Q., Kobayashi, T., Colloids and Surfaces B: Biointerfaces 50 36–42, 2006.
4. Shamim, N., Hong, L., Hidajat, K., Udin, M.S., Journal of Colloid and Interface Science 304, 1–8, 2006.
Posterler
54
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 55
Viburnum (Kartopu); dünyada 15 cins ve yaklaşık 230 tür içeren Caprifoliaceae (Hanımeli)
familyasında yer alan, çalı ya da küçük ağaçlardan oluşan çok yıllık bir bitki cinsidir [1]. Parlak kırmızı, salkım
şeklinde ve yuvarlak meyvelidir. Meyvesi, sert çekirdekler içerir. Yaprakları; karşılıklı, bir sonraki ile çapraz,
kenarları dişlidir. Organik maddelerce zengin topraklardan hoşlanan bitki, ormanların seyrek olduğu bölgelerde,
daha çok su kenarlarında ve nemli yerlerde yetişir. Birkaç türü, ılıman Kuzey Yarımküre'den Güney Amerika ve
Güneydoğu Asya'ya kadar uzanmakla birlikte; Kuzey Amerika ve Doğu Asya‟nın ılıman bölgelerinde daha fazla
türü bulunmaktadır. Türkiye'de “girabolu, gilaboru, gilaburu ya da dağdığan” olarak bilinen Viburnum
türlerinden, V. lantana Doğu Karadeniz Bölgesi, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesinde 1000-2000 m.‟de;
V. opulus genellikle Kuzey Anadolu‟da, nadiren de Güney ve Orta Anadolu‟da 10-1450 m.‟de ve V. orientale
ise Kuzey Anadolu‟da 500-1800 m. yükseklikte yetişmektedir [2].
A b u n d a n c e
Meyve suyunun, böbrekte oluşan kum ve taşları çözücü
özelliği olduğu bilinmekte ve Anadolu'da safra kesesi
T I C : V O A Y . D
5 5 0 0 0 0
5 0 0 0 0 0
hastalıklarının tedavisinde de bu bitkiden
yararlanılmaktadır. Ayrıca, kabukları kaynatılan
4 5 0 0 0 0
3 5 0 0 0 0
1 0 0 0 0 0
Bu çalışmada, viburnumun iki türü olan V. opulus ve V.
5 0 0 0 0
orientale bitkilri incelenmiştir. Ekim 2006‟da Kayseri ve
T im e - - >
5 . 0 01 0 . 0 1
Ardahan yörelerinden toplanan bitkiler; çekirdek,
0 5 . 0 2
0 0 . 0 2
0 5 . 0 3
0 0 . 0 3
0 5 . 0 4
0 0 . 0 4
0 5 . 0 5
0 0 . 0 5
0 5 . 0 6
0 0 . 0 0
yaprak ve dal kısımlara ayrılarak açık havada kurutuldu. Sonrasında öğütülerek Clevenger tipi su buharı
destilasyonuyla 6 saatlik ekstraksiyon sonucu uçucu yağları elde edildi ve GS/MS analizi yapıldı. Yapılan analiz
sonucu yaprak numunelerinde V.opulus‟un %63.4‟ü, V. orientale‟nin %74.48‟i aydınlatılmıştır. Çekirdek
numunelerinde V.opulus‟un %54.28‟i, V. orientale‟nin %24.86‟sı aydınlatılmış ve 16 ortak bileşene sahip
oldukları tespit edilmiştir. Dal numunelerinde ise V.opulus‟un %90.91‟i V. orientale‟nin %23.39‟u 11 ortak
bileşene sahip oldukları tespit edilmiştir.
Kaynaklar:
1. Malecot V., Lectotypification of the Linnaean names in Viburnum L. (Viburnaceae), International Association
for Plant Taxonomy, 51, 4, 747-750, 2002.
2. Odabaş, H., Türkiyedeki Viburnum L.(Caprifoliaceae) Türlerinin Morfolojik ve Anatomik Yönden
İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005.
3. Adams, R.P., Identification of Essential Oils Componens by Gas Chromatography7 Quadrupole Mass
Spectroscopy, 2001.
Posterler
55
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 56
a
Adnan Menderes Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,Aydın
b
Ege Üniversitesitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyokimya Bölümü,Ġzmir
c
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara
Nanoyapıların önemli bir alanı da biyomedikal uygulamalardır. Spesifik ilaç taşınımı ve hedef dokuya
etkili bir biçimde gönderilmesi de son yıllardaki önemli çalışma konularındandır. Beyin tümörleri, özellikle
malignant gliomlar en sık rastlanan kanser türlerindendir. Cerrahi tekniklerin pek çok avantajları olsa da
yardımcı kemoterapi ve radypoterapinin insanlar üzerinde olumsuz etkileri de kaçınılmazdır. Bu yüzden pek çok
ilaç üzerinde denemeler yapılmaktadır. CNS kemoterapinin en iddalı adaylarından birisi de doksorubisindir.(1,2)
Glioblastoma hücreleri üzerinde etkili bir maddedir. Bu çalışmada, [Nano-P(HEMA-Tyr)] nanopartikülleri
kullanılarak doksorubisinin adsorpsiyon deneyleri, şişme deneyleri, emdirme işlemi ile ilaç yükleme ve salınım
çalışmaları yapılmıştır.
Hidroksietil metakrilat (HEMA) ve Tyr monomerleri surfaktan molekülü kullanılmaksızın emülsiyon
polimerizasyonu ile polimerleştirilerek nano boyutta Nano-P(HEMA-Tyr) nanoyapıları üretilmiş ayrıca
polimerizasyon ortamına bir antikanser ilaç olan doksorubisin de eklenerek doksorubisin baskılanmış
nanopartiküller sentezlenmiştir. Karakterizasyon gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen nanopartiküllerin
karakterizasyonunda yüzey alanı hesaplaması, FTIR, SEM teknikleri kullanılmıştır.
Sonuç olarak, Sentezlenip karakterize edilen nanopartiküllerin 665 m2/g spesifik yüzey alanına sahip
olduğu bulunmuştur. Çalışmalar kapsamında sistem parametrelernin optimizasyonu gerçekleştirilmiş, sırasıyla
adsorpsiyon deneyleri, şişme deneyleri, emdirme işlemi ile ilaç yükleme ve salınım çalışmaları
gerçekleştirilmiştir.
Kaynaklar:
1. Sebastian C.J. STEINIGER, Jo¨rg KREUTER, Alexander S. KHALANSKY, Igor N. SKIDAN, Alexey I.
BOBRUSKIN, Zoya S. SMIRNOVA, Int. J. Cancer: 109, 759–767 .
2. S.E. Gelperina, A.S. Khalansky , I.N. Skidan , Z.S. Smirnova ,A.I. Bobruskin , S.E. Severin , B. Turowski ,
F.E. Zanella , J. Kreuter , 2002, Toxicology Letters 126, 131–141
Posterler
56
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 57
Monoklonal antibadiler, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan önemli bir terapötik ajan grubudur.
Endüstriyel olarak üretilen farklı antibadiler arasında insan immunoglobulin-G (IgG) özellikle çok önemli bir yer
tutmaktadır.
Manyetik kararlı akışkan yatak sistemi (MSFB), manyetik duyarlı partiküllerin akışkanlaştırıldığı ve
düzenli bir manyetik alanla kararlı hale getirildiği bir kolon sistemidir. Partiküllerin kararlı hale gelmesiyle,
dolgulu kolonların dağılma ve kütle transfer özellikleri ile akışkan yatakların katı-faz akışkanlık özelliği
bitleştirilir.
Bu çalışmada, insan plazmasından etkin bir şekilde immunoglobulin G saflaştırılması amaçlanmıştır.
Pseudospesifik ligand metakroilamidohistidin (MAH), metakroil klorür ve histidin kullanılarak sentezlenmiştir.
Polimerik yapıya manyetik özellik kazandırmak için Fe3O4 kullanılmış ve m-poli(EGDMA-MAH) mikroküreler
süspansiyon polimerizasyonu ile elde edilmiştir. Manyetik poli(EGDMA-MAH) mikroküreler, monomer faz
olan EGDMA ve MAH yanında ortama farklı oranlarda manyetit (Fe 3O4) eklenerek sentezlenmiştir. Manyetik
poli(EGDMA-MAH) mikroküreler Fourier Transform İnfrared spektroskopisi (FTIR), taramalı elektron
mikroskobu (SEM), elementel analiz, elektron spin rezonans (ESR), titreşimli örnek manyetometresi (VSM),
temas açısı ölçümleri ve şişme deneyleri ile karakterize edilmiştir. Manyetik poli(EGDMA-MAH) mikroküreler
için g faktörü 3.0 olarak bulunmuştur. 55.3 µmol MAH/g oranında MAH içeren m-poli(EGDMA-MAH)
mikroküreler, MSFB sisteminde sulu çözeltilerden ve insan plazmasından IgG adsorpsiyon çalışmalarında
kullanılmıştır. IgG adsorpsiyonunun kullanılan tampon sistemine bağlı olduğu gözlenmiştir. Maksimum
adsorpsiyon pH 7.4‟de gözlenmiştir. Maksimum adsorpsiyon kapasitesi 1679.7 mg/g„dır. Geliştirilen bu afinite
mikroküreleri insan plazmasından IgG‟nin tek adımda ayrılmasını sağlanmıştır. Adsorpsiyon kapasitesinde
önemli bir azalma olmaksızın manyetik mikrokürelerin tekrar tekrar kullanılabileceği gözlenmiştir.
Posterler
57
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 58
a
Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Ġstanbul
destanoglu@itu.edu.tr
Deniz suyu çok yüksek konsantrasyonlarda tuz içerdiği için iyon kromatografi ile eser anyon analizleri
zordur. 1 kg deniz suyu yaklaşık olarak 19 g klorür olarak klor, 11 g sodyum, 1.3 g magnezyum ve 0.9 g başlıca
sülfat iyonu olmak üzere çeşitli formlarda kükürt içerir.
Siyanür tüm aerobik solunum yapan organizmalar için zehirlidir. Çünkü siyanür, mitokondri
membranında elektron taşıma zincirini bozar ve solunumu engeller. Hidrojen siyanür ve siyanürlerin zehir etkisi,
sitokrom oksidaz enzimindeki üç değerlikli demir ile kompleks oluşumuna bağlanabilir. Çünkü Fe(III)'ün
Fe(II)'ye indirgenmesine ve sitokrom enziminin oksidasyonuna engel olur. Böylece kandan dokuya
(oksihemoglobin ↔ hemoglobin) oksijenin geçişi engellenerek "iç boğulma etkisi" yapar.
Kompleks matrixli örneklerde eser analizlerinin seyreltme yoluyla yapılması alışılagelmiş
yöntemlerdendir ancak analiz edilmesi hedeflenen iyonda aynı oranda seyreleceği için tayin sınırlarının altına
inebilir. Bu çalışmada, deniz suyu örneklerini seyreltme yapmadan bir ön temizleme metodu geliştirilmiştir.
Yapay deniz suyu örnekleri önce kuvvetli asidik katyon değiştirici reçine (1cm çapında 20 cm uzunluğunda)
içeren bir kolondan ve daha sonra melamin formaldehit reçinesi (1cm çapında 20 cm uzunluğunda) içeren
kolondan geçirilerek matriks iyonlarının etkisi giderilmiştir.
HCN‟nin pK değeri yüksek olduğu için iletkenlik dedektörüne cevap vermemektedir. Bu nedenle,
örnekler iyon kromatografi cihazına verilmeden önce, siyanür kloramin-T ile daha düşük pK değerine sahip
HCNO türüne dönüştürülmüştür.
Analizler Dionex ICS-3000 iyon kromatografi sisteminde gerçekleştirildi. Dionex IonPac AG20
4,0x50mm, Dionex IonPac AS20 4,0x250mm ayırma kolonları kullanıldı. 0-20dakika arasında 3,5 mM NaOH,
20-30 dakika arasında 3,5-24 mM NaOH, 30,1-40 dakika arasında 24 mM NaOH gradient eluasyon ile , supresör
akımı 15mA kolon sıcaklığı 35 oC, dedektör hücre sıcaklığı 40 oC, akış hızı 0,25 mL/dk ve örnek hacmi 10 µL
kromatografi koşulları kullanılarak siyanür analizleri yapıldı. Bu yöntemde siyanür için LOD: 15,4 µg/L dir.
500ppb siyanür içeren yapay deniz suyu örneğinde siyanür %89 geri kazanıldı.
Posterler
58
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 59
Ferula lycia Boiss. Bitkisinden Elde Edilen Uçucu Yağın Kimyasal BileĢimi
ve Antimikrobiyal Aktivitesi
Özgür AKTAġa, Elif ODABAġ KÖSEb, Ġ. Gökhan DENĠZb
a
Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Antalya
b
Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Antalya
ozguraktas@akdeniz.edu.tr
Ferula, Apiaceae familyasına aittir ve Türkiye‟nin en önemli cinslerinden biridir. Bu cinsin bazı türleri
halk arasında sindirim bozuklukları, baş ağrısı, romatizma, diyabet, diş ağrısı tedavilerinde ve sakinleştirici
olarak kullanılmaktadır[1]. Türkiye‟de Ferula cinsi 17 tür ve 1 alt türle temsil edilmektedir. Ferula lycia Boiss
türü ilk olarak Bourgeau tarafından toplanmış ve 1872‟de Flora Orientalis‟te yeni bir tür olarak Boissier
tarafından tanımlanmıştır[2]. Ferula lycia, sarı çiçekli, 50-100 cm boyunda, tüysüz, çok yıllık bir türdür.
Anadolu için endemik olup sadece iki lokalitede; Elmalı (Antalya) ve Hadim (Konya) bölgelerinde bulunur.
Bu çalışmada, oda koşullarında kurutulan Ferula lycia‟nın uçucu yağı hidro-destilasyon tekniği kullanarak elde
edilmiştir. Bunun için, kurutulmuş ve parçalara ayrılmış bitki materyali Clevenger aparatlı hidro-destilasyon
düzeneği yardımıyla, 3 saat boyunca eksraksiyon yapılarak uçucu yağın ayrılması sağlanmıştır. Daha sonra elde
edilen uçucu yağın kimyasal bileşeni GC-MS kullanılarak tespit edilmiştir. Antimikrobiyal aktivitesi ise disk
difüzyon yöntemiyle 17 farklı bakteri kullanılarak test edilmiştir.
Sonuç olarak, elde edilen uçucu yağın kimyasal bileşiminin % 96,76 karakterize edilerek 36 bileşen
içerdiği tespit edilmiştir. Ana bileşenler α-pinene (% 59,89), β-pinene (% 19,01), limonene (% 3,21) ve bornyl
acetate (% 2,10) olarak belirlenmiştir. Uçucu yağın, test edilen 17 bakteri türünden 7‟sine karşı antimikrobiyal
aktivite gösterdiği belirlenmiştir. Bunlardan 6 bakteri türüne karşı kontrol olarak kullanılan antibiyotikler, uçucu
yağdan daha yüksek antimikrobiyal aktivite göstermiştir. H. influenzae ATCC 49247 suşuna karşı ise uçucu yağ
ve antibiyotiğin antimikrobiyal aktivitesi eşit bulunmuştur.
Kaynaklar:
1. Dehghan, G., Solaimanian, R., Shahverdi, A.R., Amin, G., Abdollahi, M., Shafiee, A., 2007. Flavour Fragr. J.,
22, 224-227.
2. Peşmen, H., 1972. Processing. In Edinburgh University Press, Davis, P.H. (Ed.), Flora of Turkey and the East
Aegean Islands, Edinburgh. 4, 440-453.
Posterler
59
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 60
Thin layer chromatography (TLC), kromatografi teknikleri içinde en esnek ve en yaygın kullanılanıdır.
Kimyasal bileşiklerin ayırım ve identifikasyonunda hem kalitatif hem de kantitatif analizler için oldukça hızlı,
güvenilir ve ucuz bir metottur ve TLC de; (1) plakalar tek kullanımlık oldukları için örnek hazırlamak kolaydır,
(2) boyama yada UV ışık altında plakalardaki bileşiklerin kromatogram sonuçları direk görünür hale
getirilebilmekte, (3) benzer koşullar altında çok sayıda numunenin analizi gerçekleştirilebilmekte, (4) 2 boyutlu
ayırım oldukça kolay, (5) çok fazla teknik bilgi yada sofistike ekipmanlara ihtiyaç yoktur. Bu avantajlara ilave
olarak analiz sonuçların izlenmesi, kompozisyonel analiz, HPLC için pilot metot, numune saflaştırma, kalitatif
yada kantitatif analiz gibi bir çok uygulama için TLC uygundur. Fakat günümüzde hem analizi yapılacak bileşik
hemde kimyasal-ayırım özellikleri farklı sorbentler ile kaplanmış TLC plaka sayısı oldukça fazladır ve uygun
bileşik için uygun plaka seçimi büyük önem taşımaktadır. Örneğin karbohidrat analizi için “selüloz” veya
“kieselguhr” kaplı plakalar tercih edilirken lipid analizi için “silika jel” tercih edilmektedir. Diğer yandan daha
iyi bir ayırım için geleneksel TLC plakaları yerine “HPTLC” plakaları yada bu plakaların daha da geliştirilmiş
türü olan “konsantre edici bölge bulunan” HPTLC plakaları tercih edilmektedir.
Kaynaklar:
1. Rod McIlwrick, Merck, Darmstadt. Dept. PLS LB
2. Unique, Merck, Darmstadt
Posterler
60
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 61
Lipidler suda çözünmeyen buna karşın eter, hexan ve kloroform gibi organik çözücülerde çözünen
biyomoleküllerdir. Lipidler hayvanlarda yedek enerji deposu, hücre membranın ana bileşeni, ısı izolatörü, hormon
ve vitamin aktivitesi gibi çok sayıda biyolojik aktivitede gereklidir. Bunlara ek olarak, lipidler, stresten beslenme
durumuna kadar bir çok fizyolojik durumun açıklanmasında oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır.
High performance thin-layer chromatography (HPTLC) lipidlerin ayırımında ve identifikasyonunda
yaygın olarak kullanılan oldukça değerli bir tekniktir. HPTLC ile farklı polariteye sahip lipidler aynı plakada ve
tek solvent sistemi ile analiz edilebilmektedir. Lipid sınıflarının 1-boyutlu analizi olduğu gibi çok daha hassas
olan 2-boyutlu analizi de gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca plakadan bu elüsyon bileşikleri kazınarak
alınabilmekte ve başka yöntemlerle (MR, HPLC, FTIR, GLC vb.) analiz edilebilmektedir. HPTLC oldukça hızlı,
güvenilir, esnek ve yüksek tekrarlanabilirliğe sahip bir yöntemdir. Çok sayıda sorbent materyal mevcut olmasına
rağmen HPTLC ile lipid analizinde en fazla kullanılan materyal “silika gel” dir. Son yıllarda daha yeni ve daha
kaliteli silika gel ler üretilmiş ve bu sayede HPTLC etkinliği artarak seramidler, kolesterol ve kolesterol esterleri,
yağ asitleri ve yağ asidi metil esterleri, gliseridler, gliserol esterleri, glikosfingolipidler, yüksek alkol ve glikoller,
fosfolipidler, steroller, steroidler ve steroid glikozidler, mum esterleri ile vitamin A ve D nin de aralarında
bulunduğu bir çok lipid sınıfının kalitatif yada kantitatif analizi mümkün olmuştur.
Kaynaklar:
1. Handbook of Thin-Layer Chromatography, Eds: Joseph Sherma, Bernard Fried, 2003
2. Applied Thin-Layer Chromatography 2nd, Ed., Elke Hahn-Deinstrop, 2007
3. Thin-layer Chromatography, A Modern Practical Approach, Peter E. Wall, 2005
4. CAMAG application notes, 2010
5. The lipid handbook 3rd ed., Eds. Frank D. Gunstone, John L. Harwood, Albert J. Dijkstra 2007
6. Lipid Chromatographic Analysis, Edited by Takayuki Shibamoto, 1994
Posterler
61
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 62
Kaynaklar:
1. http://www.ebitki.com/?bitki=Vinca%20major
2. Flora Europaea: Vinca major distribution
3. Villers, A., Lynen, F., Crouch ve Sandra, P., Chromatographia 59, 403-409, 2004.
4. Öztürk, N., Tunçel, M. ve Tunçel, N. B. Journal of Liquid Chromatography & Related Technologies, 30, 587–
596 2007.
Posterler
62
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 63
Kaynaklar:
1. Müler F. Chemistry & Biochemisry of Flavoenzymes; Williams C.H., Ed.; CRC Pres: Boca Raton, Florida,
121-211, 1992.
2. Erat, M. and Çiftci, M. Journal of Enzyme Inhibition and Medicinal Chemistry. 18, 545-550. 2003.
3. Beutler, E. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, eds. Williams Hematology 5th edn. Mc Graw-
Hill Company, New York, 564-581. 1995,
4. Erat, M. İnsan ve Sığır Eritrosit Glutatyon Redüktase Enziminin Saflaştırılması, Karakterizasyonu, Bazı İlaç
ve Kimyasal Maddelerin İnhibisyon ve Aktivasyon Etkilerinin Araştırılması. 70-73, 2002.
Posterler
63
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 64
Üreaz (üre amidohidrolaz E.C.3.5.1.5.) üreyi NH 3 ve CO2‟ye hidroliz eder. Jack bean üreaz kristal
protein olarak ilk kez izole edilen enzimdir. Aynı zamanda sülfhidril grubu içerdiği gösterilen ilk enzim olması
açısından da tarihi bir öneme sahiptir. Ayrıca üreaz tanımlanan ilk nikel içeren enzimdir.
Son yıllarda biyolojik moleküllerin saflaştırılması amacıyla süpermakrogözenekli monolitik kolonların
kromatografi ortamı olarak kullanılmasına yönelik çalışmalar önem kazanmıştır. Kriyojellerin gözenek
yoğunluğu ve geniş gözeneklere sahip olması düşük akış direnci sağladığından soya özütü gibi viskoz ortamlar
ile çalışıldığında büyük avantaj sağlamaktadır. Süpermakrogözenekli monolitik kolonlar kısmen donmuş
ortamda hazırlanmaktadır. Kısmen donmuş ortamda oluşan buz kristalleri gözenek oluşturucu olarak rol almakta
ve bu ortamda monomerler ve başlatıcı çözünmüş olarak küçük bir kısmı oluşturmaktadır. Sistem donmuş bir
buz kütlesine benzemekle birlikte polimerizasyon işlemi donmamış kısımda etkin olarak gerçekleşmektedir.
Eridikten sonra sürekli jel (kriyojel; kryos=buz) oluşmaktadır. Oluşan süpermakrogözenekli kriyojeller, gözenek
boyutları 5-100 µm arasında değişen birbirine bağlı gözenek ağı içermektedir. Geniş, bağlı gözenekler
kriyojellere, özgün süngersi yapı özelliğini kazandırmaktadır.
Bu çalışmada; poli(HEMA-MAH) temelli kriyojeller kolon destek malzemesi olarak kullanılarak IMAC
yöntemiyle Jack bean üreaz saflaştırılmış ve aktivitesi tayin edilmiştir. Kolon yapısına katılan MAH miktarı
elementel analiz ile, bağlanan Cu2+ miktarı ise atomik absorpsiyon spektrometresi ile belirlenmiştir. Kriyojel
kolonlar yüzey alanı ölçümleri, SEM, FTIR ve şişme deneyleriyle karakterize edilmiştir. Hazırlanan IMAC
düzeneğinde Jack bean üreaz adsorpsiyonuna zamanın, başlangıç derişiminin, akış hızının etkisi vb. deneysel
parametreler incelenmiştir. Daha sonra hazırlanan soya özütünden üreaz saflaştırma çalışmaları
gerçekleştirilmiştir. Üreazın saflığı SDS-PAGE ile belirlenmiş ve aktivite ölçümleri yapılmıştır.
Posterler
64
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 65
a
Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Erzurum
b
Ağrı Ġbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Ağrı
r.demirdag@hotmail.com
NO2
MeO2C CO2Me
N
H
Nifedipine
Bu amaçla önce taze insan kanından hemolizat hazırlandı, elde edilen hemolizatın pH‟sı Tris ile 8,7‟ye
ayarlandıktan sonra, Sepharose-4B-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi kullanılarak saflaştırıldı. Nifedipin
ilacının inhibisyon etkisi in vitro olarak her bir izoenzim için ayrı ayrı incelendi.
Sonuç olarak , afinite kromatografisi kullanılarak CA-I izoenzimi % 52 verim, 111,7 kat; CA-II
izoenzimi %61 verim ve 716 kat saflaştırıldı. Çalışmada nifedipin ilacı için %Aktivite -[I] ve Lineweaver-Burk
grafikleri çizildi [3,4]. Nifedipin için I50 değerleri CA-I için 0,101 mM ve CA-II için ise 0,085 mM olarak
belirlendi. Ki sabitleri ve inhibisyon türleri belirlendi.
Kaynaklar:
1. Gulcin, I.; Beydemir, S.; Buyukokuroglu, M.E., Biol. Pharm. Bull. 2004, 27, 613
2. Senturk, M., Gulcin, I., Dastan, A., Kufrevioglu, O.I., Supuran, C.T. Bioorg. Med. Chem. 2009 17, 3207.
3. Laemmli, D.K., Nature 1970, 227, 680.
4. Lineweaver, H.; Burk, D., J. Am. Chem. Soc. 1934, 57, 685.
Posterler
65
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 66
1
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Ankara
2
Hitit Üniversitesi, Fizik Bölümü, Çorum
3
Ġnönü Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Malatya
Son 10 yılda İnsan Genom Projesi ile birlikte insan genlerinin ve ilgili fenotiplerin tanımlanması hızla
artış göstermiştir. Moleküler ve hücre biyolojisindeki gelişmelerle birlikte veri bankalarına fonksiyonları,
düzenlenmeleri ve kodladıkları ürünler tanımlanmış daha fazla insan gen dizisinin girmesiyle, hastalıkların
mekanizması ve bunların önlenmesi, teşhisi, ve tedavileri için yeni yaklaşımlar oluşturma olasılıkları da
artmıştır. Tedavi yaklaşımlarındaki son gelişmeler, DNA aşıları ve gen tedavisi gibi, büyük ölçekte plazmid
DNA (pDNA) saflaştırma işlemlerinin geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Plazmid saflaştırılması için farklı
kromatografik yöntemler kullanılmıştır: anyon-değişim kromatografisi (AEC), büyüklükçe ayırma
kromatografisi en genel yöntemler olarak ele alınmakla beraber, hidrofobik etkileşim kromatografisi (HIC),
afinite kromatografisi ve tiyofilik kromatografi de sıklıkla kullanılmaktadır. pDNA‟nın HIC ile saflaştırılması
pDNA ile endotoksinler, tek sarmal nükleik asit safsızlıklar arasındaki hidrofobisite farklılığına dayalıdır.
Ticari matrikslerin çoğu, DNA‟ya göre çok daha küçük olan proteinlerin saflaştırılması için
üretilmişlerdir. Bu nedenle çok daha büyük moleküller olan pDNA‟lar gözeneklere yeterli etkinlikle giremeyerek
sadece yüzeye bağlanırlar. Plazmid DNA bağlama kapasitesinin arttırılması için yeni kromatografik destek
malzemeleri geliştirilmesi üzerine çalışmalar yürütülmektedir. Son yıllarda nanoboyutlu manyetik partiküller,
nanoboyutlu malzemelerin ve nanoteknolojinin biyoteknoloji ve biyotıp alanında kullanımlarının artışı ile
birlikte artan bir ilgi görmeye başlamıştır. Yüksek manyetik özellikleri nedeniyle bu alanda giderek artan
uygulamalarda yer almaktadırlar.
Bu çalışmada pDNA‟nın hidrofobik etkileşimler temelinde saflaştırılması kullanılmak üzere manyetik
poli(HEMA) temelli nanopartiküllerin hazırlanmış ve karakterize edilmiştir. Manyetik nanopartiküllere
hidrofobik özellik kazandırmak için hidrofobik amino asitlerden olan L-fenil alanin temelli komonomer
kullanılmıştır. Manyetik nanopartiküller HEMA ve MAPA‟nın nano-ferrosıvı varlığında emülsiyon
polimerizasyonu ile hazırlanmıştır. Manyetik hidrofobik nanopartiküller zeta boyut analizi, ESR ve FTIR ile
karakterize edilmiştir.
Posterler
66
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 67
OH
OH
H
O2N O2N N CHCl2
N
N HO O
Metronidazol Kloramfenikol
Bu amaçla önce taze insan kanından hemolizat hazırlandı, elde edilen hemolizatın pH‟sı Tris ile 8,7‟ye
ayarlandıktan sonra, Sepharose-4B-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi kullanılarak saflaştırıldı. Bazı
nitroaromatik bileşiklerin inhibisyon etkisi in vitro olarak her bir izoenzim için ayrı ayrı incelendi.
OH OH HO
NO 2
Benzen Na2CO3 H
NO2 N
NH2 O NH
12 h Reflux 110 C
1 1 22
Sonuç olarak , afinite kromatografisi kullanılarak CA-I izoenzimi % 51 verim, 108,3 kat; CA-II
izoenzimi %58 verim ve 625 kat saflaştırıldı. Çalışmada [1-(4-Nitro-phenyl)-pyrrolidin-2-yl]-methanol (1) ve
N-p-nitrobenzyl-(R)-2-amino-1-buthanol (2) bileşikleri için %Aktivite -[I] ve Lineweaver-Burk grafikleri çizildi.
Kaynaklar:
1. Steele, R. M.; Benedini, F.; Biondi, S.; Borghi, V.; Carzaniga, L.; Impagnatiello, F.; Miglietta, D.; Chong, W.
K. M.;
Rajapakse, R.; Cecchi, A.; Temperini, C.; Supuran, C. T. Bioorg. Med. Chem. Lett. 2009, 19, 6565.
2. Senturk, M., Gulcin, I., Dastan, A., Kufrevioglu, O.I., Supuran, C.T. Bioorg. Med. Chem. 2009 17, 3207.
3. Ekinci, D.; Beydemir, S.; Kufrevioglu, O. I. J. Enzyme Inhib. Med. Chem. 2007, 22, 745.
Posterler
67
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 68
a
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Trabzon
b
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Trabzon
Silene alba, Caryophyllaceae familyasından çoğunlukla Avrupa, batı Asya ve kuzey Afrika menşeili
dioik ve çiçekli bir bitkidir. 40–80 cm uzunluğuna kadar çıkabilen genellikle bir yıllık otsu bitkilerdir. Nadiren
de iki yıllık türleri de görülmektedir. Morfolojik görünümleri yaşlarına göre farklılık gösterir. Gençken çiçeği
saklayan 4–10 cm‟lik yapraklar mızrak ve oval şekildedir. İlerleyen zamanlarda buralardan gövde dallanır ve uç
kısmında salkım halinde 2,5–3 cm çapında çiçekler açar. Çiçekler ilkbahar ile sonbahar arasındaki evrede
kalıcılığını sürdürebilir. 1
Yapılan çalışmada, silene alba bitkisi bütün olarak kullanıldı. Bitkiden 5 g alınarak üç saat boyunca
60oC‟de, sonikatörde, geri soğutucu altında, metanol ile ön ekstraksiyonu yapıldı ve rotary evaporatörde
metanolü uçuruldu. Kalıntı 5 ml destile suda çözülerek etil asetat ve dietileter ekstraksiyonu yapıldı ve
ekstraktlar birleştirilerek çözücüler uçuruldu. Elde edilen son kalıntı uygun miktarda metanolle çözülerek HPLC
analizleri yapıldı. HPLC analizleri iki dalga boyunda aynı anda cevap alınabilen UV dedektör ile donanımlı
Shimadzu LC-UV sisteminde yapıldı. Analizler Agilent ZORBAX Eclipse XDB-C18 ters faz kolonu (150x4.6
mm, 5µ) kullanarak ve asetonitril, su ve asetik asitle gradient program uygulanarak gerçekleştirildi.2 Enjeksiyon
hacmi 50 L‟ye, akış hızı 1 ml.dk-1‟ya ve kolon sıcaklığı 30C‟ye ayarlandı. Gallik asit, protokatekuik asit, p-
hidroksi benzoik asit, kateşin, klorojenik asit, vanilik asit, kafeik asit, şiringik asit, epikateşin, p-kumarik asit,
ferrulik asit, benzoik asit, rutin, o-kumarik asit, 2,4-cis,trans-absisik ve trans-sinnamik asit ve kuersetin standart
olarak kullanıldı. Analizler 280 ve 315 nm‟de gerçekleştirildi. Ayrıca iç standart olarak (IS) propil paraben
kullanıldı.3
Silene alba bitkisinin HPLC analizi sonucu ana bileşenlerin vanilik asit ve rutin olduğu belirlendi.
Vanilik asidin 14,96 μg/g, rutinin ise 6,00 μg/g olduğu tespit edildi.
Kaynaklar:
1. http://en.wikipedia.org
2. Villers, A., Lynen, F., Crouch ve Sandra, P., Chromatographia 59, 403-409, 2004.
3. Öztürk, N., Tunçel, M. ve Tunçel, N. B. Journal of Liquid Chromatography & Related Technologies, 30, 587–
596 2007.
Posterler
68
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 69
Tanenler azotsuz, polifenolik yapıda ve genellikle amorf bileşikler olup bitkilerin yaprak, kök, meyve
ve tohum kısımlarında bulunurlar [1]. Gıdalarda farklı oranlarda bulunan ve doğru bir kullanımla vücuda alınan
tanenler antikanserojenik ve antimutojenik etkiler gibi pek çok olumlu etkiye sahiptirler. Hidroliz olabilen
tanenlerin ticari bir formu olan, gallotannik asit veya sadece tanen olarak da adlandırılan tannik asitin sağlık
üzerine etkisi oldukça önemlidir. Tannik asit böcek ve yılan zehirlenmelerine karşı panzehir olarak da
kullanılabilmektedir. Bunun yanı sıra serum lipit düzeyini düşürmekte, insülin salgılanmasını düzenlemekte,
bağışıklık sistemini kuvvetlendirici yönde etki yapmakta, mide alerjisine karşı koruyucu etki göstermekte ve son
olarak da yanık tedavilerinde kullanıldığı bildirilmektedir [2].
Karbonik anhidraz (CA; E.C. 4.2.1.1) enzimi ise, hemen hemen bütün canlılarda CO 2‟in hidratlayarak
HCO3- ve H+‟ya dönüşümünü tersinir olarak katalizleyen çok önemli bir enzimdir. Bu çalışmada CA I ve II
izoenzimlerinin insan eritrositlerinden saflaştırılması ve tannik asitin enzim aktivitesi üzerine etkisinin
araştırılması amaçlanmıştır [3]. Bu amaçla önce taze insan kanından hemolizat hazırlandı ve katı Tris ile pH
değeri ayarlandı. Elde edilen çözelti Sepharose-4B-aniline-sülfanilamide afinite kromatografisi yöntemi ile
saflaştırıldı. Enzim saflığını belirlemek için, SDS-poliakrilamid jel elektroforezi yapıldı ve tek bant gözlendi.
Enzim aktivitesi Verpoorte metoduna göre 348 nm‟de spektrofotometrik olarak belirlendi ve inhibisyon etkisi ise
in vitro olarak incelendi. [4].
Sonuç olarak HCA-I ve II izoenzimleri sırasıyla %72,42 ve %83,98 verimle 108,4 ve 822,71 kat
saflaştırıldı. Çalışmada tannik asit için Aktivite (%)-[Tannik asit] ve Lineweaver-Burk grafikleri çizildi. I50
değeri CA I için 0,00978 mM ve CA II için ise 0,00016 mM olarak hesaplandı. Ki değeri hesaplanarak
inhibisyon türü belirlendi ve sonuçlar yorumlandı.
Kaynaklar:
1. Khanbabaee K, Ree T, 2001. Tanens Classification and definition. Nat. Prod. Rep. 18, 641, 649.
2. Kuppsamy U, Das NP. 1993. Protective effects of tannic acid and related natural compounds on Crotalus
adamenteus subcutaneous poisoning in mice. Pharmacol. Toxsicol, 72, 290-295.
3. Öztürk Sarıkaya S.B., "Bazı Fenolik Asitlerin Antioksidan Kapasitelerinin Belirlenmesi ve Ġnsan Karbonik
Anhidraz Ġzoenzimleri (HCA-I VE HCA-II) Üzerine Etkilerinin Ġncelenmesi", (Doktora Tezi), Atatürk
Üniversitesi, Erzurum, 2009.
4. Şentürk M. Gülçin İ, Daştan A, Küfrevioğlu Öİ, Supuran CT. 2009. Bioorg. Med. Chem. 17, 3207.
Posterler
69
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 70
Posterler
70
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 71
Protein polielektrolit etkileşimleri biyoteknoloji, tıp ve medikal alanda birçok etkileşimin ortaya
konulması açısından oldukça önem taşımaktadır. Bu nedenle yapılan birçok çalışma, çeşitli protein
moleküllerinin anyonik yada katyonik özellikteki polimerler yada polisakkaritler ile oluşturduğu elektrostatik
komplekslerin oluşum mekanizmalarının aydınlatılmasını amaçlamaktadır. Protein molekülleri polisakkaritler ile
kuvvetli etkileşimler oluşturmakta ve bu etkileşimler sonucunda suda çözünen kompleksler, kompleks
koaservatlar yada amorf çöküntüler meydana gelmektedir [1]. Sığır serum albumin proteini poliamfolit
yapısından dolayı, bulunduğu ortamın pH değerlerine bağlı olarak farklı elektrik yükleri taşımaktadır. Protein
izoelektrik noktasının üzerindeki pH değerlerinde, negatif yüklü olan dekstran sülfat molekülleri ile kompleks
oluşturmazken, izoelektrik noktasına yakın pH değerlerine suda çözünür kompleks yapıları meydana gelmekte,
daha düşük pH değerlerinde ise suda çözünmeyen amorf çöküntüler oluşturmaktadır. Deneysel çalışmamızda
polielektrolit özellikteki dekstran sülfat (DS) ile Sığır serum albumin (BSA) proteininin, bileşenlerinin farklı
molar oranlarında ve farklı pH değerlerinde (pH=7 ve pH=5) meydana gelen etkileşimleri Yüksek Basınçlı Sıvı
Kromatografi sistemi ile incelenmiştir. Elde edilen kromatogramlardan pik alanları ve pik yüzdeleri hesaplanarak
komplekse katılan moleküllerin kompleks oluşturma oranları incelenmiştir.
Kaynaklar:
1. Kruif C. G., Weinbreck F., Vries R., 2004. Complex coacervation of proteins and anionic polysaccharides.
Current Opinion in Colloid & Interface Science 9, 340–349
Posterler
71
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 72
Sevgi ASLIYÜCE1, Abbas TANER2, Lokman UZUN1, Rıdvan SAY3, Adil DENĠZLĠ1
1
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Ankara
2
Mesa Hastanesi, Mikrobiyoloji Laboratuarları, Ankara
3
Anadolu Üniversitesi, Kimya Bölümü, EskiĢehir
Kriyojeller, kısmen donmuş monomer veya polimer çözeltileri kullanılarak hazırlanan hidrojel
matrislerdir. Genel olarak kriyojeller birbirine bağlı süpermakrogözeneklere sahiptir. Bu özellikleri kriyojellerin
nano-mikro ölçek aralığında herhangi bir difüzyon sorunu olmaksızın kullanımına olanak sağlamaktır.
Kriyojellerin osmotik, kimyasal ve mekanik kararlığının yanında eşsiz yapısal özellikleri sayesinde, biyolojik
nanopartiküllerin (plasmidler, virüsler, hücre organelleri) ve hatta tam hücrelerin (E.Coli) kromatografik
ayrılmasında kullanılması mümkündür. Kriyojellerin eşsiz fiziksel ve kimyasal özelliklerine rağmen; sahip
oldukları süpermakrogözenekleri dolayısıyla spesifik yüzey alanları düşüktür. Buna bağlı olarak adsorpsiyon
kapasiteleri de diğer sistemlerle karşılaştırıldığında daha düşüktür. Bu sorunun çözümü olarak, spesifik partikül
gömülü partikül/kriyojel kompozit sistemleri önerilmektedir. Bu yaklaşımla, kriyojellerin eşsiz akış özellikleri
ile mikroküre sistemlerin geniş yüzey alanı avantajlarının birleştirilmesi mümkündür.
Hepatit B virus (HBV) enfeksiyonu ve kaynaklı hastalıklar küresel bir sağlık sorunudur. Dünya
nüfusunun % 75‟i HBV riskinin yüksek olduğu bölgelerde yaşamaktadır. Hepatit B‟den korunma yollarının
başında aşılanma gelmektedir. HBV aşıları 6 aylık süreci kapsayan en az 3 aşılanma evresinden oluşmaktadır.
HBV aşılamada en yaygın olarak kullanılan aşı türü rekombinant DNA aşılarıdır. Fakat bazı durumlarda, özellik
yeni doğan aşılanmasında bu DNA aşıları kullanılamamaktadır. Bu durumlarda hepatit B yüzey antibadilerinin
(HBsAb) derişik çözeltileri aşı olarak kullanılmaktadır. HBsAb temelli aşıların hazırlanmasında; hasta
plazmalarından deriştirme yolu tercih edilmektedir. HBsAb saflaştırılmasında en çok kullanılan yöntem, protein
A afinite kromatografisidir. Fakat bu protein a kromatografisinin bazı dezavantajları bulunmaktadır. Ligand
sızması ve uygun yönlendirmede protein A immobilizasyonu ve yüksek maliyet bu dezavantajların bazılarıdır.
Sunulan çalışmada; protein A afinite kromatografisine alternatif olabilecek moleküler baskılanmış
partikül gömülü kriyojel membranlar hazırlanmıştır. Hazırlanan membranlar, FTIR, SEM ve şişme testleri ile
karakterize edilmiştir. Sürekli sistemde HBsAb pozitif hasta plazmasında HBsAb saflaştırılmasında çalışmaları
gerçekleştirilmiştir. Daha sonra membranlar hızlı protein sıvı kromatografisi sistemine bağlanarak HBsAb
saflaştırılmasında kullanılmıştır.
Posterler
72
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 73
Laurocerasus officinalis Roem. is an summer fruits highly characteristics of the Black sea region (1,2).
In our previous study we had investigated some chemical, physical and biological properties of the fruit (2). We
have investigated phenolic acid composition and antioxidant properties of the fruit. 17 different phenolic
constituents were measured by reversed phase-high performance liquid chromatography (RP-HPLC).Total
phenolic compounds, total flavonoids, ferric reducing antioxidant power (FRAP), cupric ion reducing capacity
(CUPRAC) and 2, 2-diphenly-1-picrylhydrazyl (DPPH) radical methods were used as antioxidant capacity
determinants. Chlorogenic acid, p-OH benzoic acid, vanillic acid were found in high amounts, while proto-
catechuic acid catechin, p-coumaric acid, syringic acid (0.13 mg/100 g), ferulic acid, and rutin and gallic acid
were found at small quantities. Total phenolic compounds and total flavonoids content were found to be 1. 093 g
GAE/100 g DW and 0.77 QER/100 g DW, respectively. The results suggest that laurel cherry fruit is rich in a
good source of natural antioxidant compounds.
References:
1. Alasalvar, C., Al-Farsi, M., Shahidi, F. Compositionanl characteristics and antioxidant components of cherry
laurel varieties and pekmez. Journal of Food Science, 71, 1, 47-52, 2005.
2. Kolayli, S., M. Küçük, C. Duran, F. Candan ve B. Dinçer. Journal of Agricultural and Food Chemistry, 51,
7489-7494 (2003).
Posterler
73
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 74
İmmobilize metal afinite kromatografisi (IMAC) ile ilgili çalışmalar ilk olarak 1961 yılında Helfreich
tarafından geliştirilmiştir.(Ligand-değişim kromatografi) Günümüzde de bu teknik saflaştırma gibi alanlarda
pratik uygulamalara sahiptir. Protein saflaştırma teknikleri arasında IMAC kullanım kolaylığı nedeniyle tercih
edilirliğini sürdürmektedir. Bu teknik, kromatografik ortamdaki biyolojik moleküllerle kovalent bağlı
şelatlaştırıcı ligandlar arasındaki etkileşimlere dayanmaktadır. İmmobilizasyon , prosesin devamlılığını sağlar.
İmmobilize biyokatalizörlerin oldukça fazla avantajı vardır; bunlardan en önemlisi oluşan ürünün saflığıdır.Bu
nedenle gıda ve farmasötik endüstride kullanımı uygundur.İmmobilizasyon enzim yapısını stabilize ederek, pH ,
sıcaklık , organik çözücüler gibi etkilere karşı enzimi kararlı kılar.Yüksek sıcaklıklarda kullnılabilir hale gelen
enzim biyosensör probu fabrikasyonunda kullanılabilir.
İmmobilize glikoz oksidaz glukonik asit üretiminde , ortamdan oksijenin uzaklaştırılmasında, Millard
reaksiyonunun engellenmesi için dehidrasyon reaksiyonuyla yumurta kabuğundan glikozun uzaklaştırılmasında
kullanılabilir. Bu çalışmada demir (III) iyonu adsorplamış hidroksipropilmetil selüloz immobilize edilmiş glikoz
oksidaz enziminin aktivitesi üzerinde durulmuştur. Demir (III) iyonu immobilize edilmiş hidroksipropilmetil
selüloz immobilize edilmiş glikoz oksidazın aktivitesinin , demir (III) iyonu adrorplamamış hidroksipropilmetil
selüloz immobilize edilmiş glikoz oksidazla ve immobilizasyon işlemi uygulanmamış glikoz oksidaz enziminin
aktivitesi karşılaştırılmış sonuç olarak demir (III) iyonu adsorplamış hidroksipropil metil selülozun aktivitesinin
daha fazla olduğu görülmüştür.
Kaynaklar:
1. Musil, R.A. Immobilized Metal Affinity Chromatography, Encyclopedia of Chromatography, Third
Edition, 2009.
2. D‟Souza,S.F. Immobilized enzymes in bioprocess,www.ias.ac.in
3. Applications of Immobilized Enzymes, http://www.scribd.com/doc/22862853/Applications-of-
Immobilized-Enzymes
4. Shahani, K.M., Shukla, T.P. Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 1979, 12, 161.
5. Hartmier, W., Immobilized Biocatalysts; An Introduction, Springer Verlag, Berlin,
Posterler
74
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 75
Sezgin Aydemira, Zeynep Ġskefiyelia, Nesibe A. Burnazb, Ayça AktaĢa, Nimet BaltaĢc,
Ömer Ertürkd, Kamil CoĢkunçelebie, Nurettin Yaylıa, Murat Küçüka
a
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, TRABZON
b
GümüĢhane Üniversitesi, Sağlık Yüksek Okulu, GÜMÜġHANE
c
Rize Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, RĠZE
d
Ordu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, ORDU
e
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, TRABZON
aydemir_chemiker@hotmail.com
Çiçek uçucu yağları çeşitli yöntemlerle elde edilip özellikle aromaterapi ve parfümlerde yaygın olarak
kullanılmaktadırlar. Subuharı destilasyonu bu amaçla çokça kullanılan bir yöntemdir. Bu çalışmada asit
hidrolizli/katalizli (AHC) subuharı destilasyonu yöntemi klasik yönteme paralel olarak Clevenger düzeneğinde
uygulanmıştır.
Primula vulgaris (çuha) bitkisinin çiçekleri tazeyken sıvı azotla dondurularak blendırda öğütülmüş ve
eşit miktarlarda parçalara ayrılarak çalışılana kadar dondurucuda saklanmıştır. P. vulgaris bitkileri klasik
yönteme ilaveten 2 M asitli çözeltide subuharı destilasyonuna tabi tutulmuştur. Clevenger uygulamasını takiben
hekzan ekstraktları GC-MS yöntemiyle analiz edildi. Ekstraktlarda ayrıca verim hesabı yapılıp, antioksidan
aktiviteler (DPPH temizleme yöntemiyle) ve antimikrobiyal aktiviteler çalışıldı.
AHC yöntemiyle elde edilen uçucu yağ miktarı klasik yöntemle elde edilene göre 5,4 kat artmıştır.
Kimyasal bileşimde de değişiklikler meydana gelmiştir.
Yapılan biyolojik aktivite çalışmalarında AHC yöntemiyle elde edilen uçucu yağlar klasik yöntemle
elde edilenlere göre genelde daha yüksek aktivite göstermişlerdir. DPPH temizleme yönteminde IC 50 (mg/mL)
değeri klasik yöntemle elde edilen numunede 0,388 iken AHC yöntemiyle elde edilen uçucu yağda 0,283 olarak
bulunmuştur, ki bu artmış antioksidan aktiviteyi göstermektedir.
Antimikrobiyal test sonuçları ise AHC ürünü uçucu yağın daha düşük antimikrobiyal spektruma sahip
olduğunu göstermektedir. Klasik yöntem ürünü 12 mikroorganizmaya karşı etki gösterirken AHC yöntemi
ürünün sadece 5 mikroorganizmaya karşı etki göstermiştir.
Bitki bileşenlerinin aydınlatılmasında ve kemotaksonomik çalışmalarda HC yönteminin önemli katkıları
olacaktır.
A b u n d a n c e
A b u n d a n c e
T I C : P V U . D
4 2 0 0 0 0 T I C : P V H U . D
8 5 0 0 0 0
4 0 0 0 0 0
8 0 0 0 0 0
3 8 0 0 0 0
3 6 0 0 0 0 7 5 0 0 0 0
3 4 0 0 0 0
7 0 0 0 0 0
3 2 0 0 0 0
6 5 0 0 0 0
3 0 0 0 0 0
6 0 0 0 0 0
2 8 0 0 0 0
5 5 0 0 0 0
2 6 0 0 0 0
2 4 0 0 0 0 5 0 0 0 0 0
2 2 0 0 0 0
4 5 0 0 0 0
2 0 0 0 0 0
4 0 0 0 0 0
1 8 0 0 0 0
3 5 0 0 0 0
1 6 0 0 0 0
3 0 0 0 0 0
1 4 0 0 0 0
1 2 0 0 0 0 2 5 0 0 0 0
1 0 0 0 0 0
2 0 0 0 0 0
8 0 0 0 0
1 5 0 0 0 0
6 0 0 0 0
1 0 0 0 0 0
4 0 0 0 0
5 0 0 0 0
2 0 0 0 0
0 0
5 . 0 10 0 . 0
1 0
5 . 0
2 0
0 . 0
2 0
5 . 0
3 0
0 . 0
3 0
5 . 0
4 0
0 . 0
4 0
5 . 0
5 0
0 . 0
5 0
5 . 0
6 0
0 . 0 0 5 . 0 10 0 . 0
1 0
5 . 0
2 0
0 . 0
2 0
5 . 0
3 0
0 . 0
3 0
5 . 0
4 0
0 . 0
4 0
5 . 0
5 0
0 . 0
5 0
5 . 0
6 0
0 . 0 0
T i m e - - > T i m e - - >
Posterler
75
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 76
Kaynaklar :
1. Kongruang, S., Bothwell, K. M., Mcguire, J., Zhou, M. ve Haugland, R.P., Enzyme and Microbial Tech., 32
(2002) 539-545.
2. Hu, Y., Luan, H., Hao, D., Xiao, H., Yang, S. ve Yang, L., Enzyme and Microbial Tech., 40 (2007) 1358-
1366.
Posterler
76
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 77
Kaynaklar:
1. Schutze-Motel, W. Advances in bryology, vol. 2. Germany:Cramer-Vaduz, 1984, p. 224.
2. Ando, H. China Proc Bryol Soc Jpn, 1983, 3, 124.
3. Miller, N.G., Miller H. Holticulture, 1979, 57, 40.
4. Hart, J.A. J Ethnopharmacol 1981, 4, 1.
5. Smith, A.J.E. The moss flora of Britain and Ireland, Second Edition, Cambridge University Press 2004.
6. Uyar, G.; Çetin, B. A new checklist of mosses of Turkey, J Biol., 2004, 26, 203.
7. Kürschner, H.; Erdağ, A. Bryophytes of Turkey: An annotated reference list of the species with synonyms from
the recent literature and annotated list of Turkish Biological literature, Turk J. Bot., 2005, 29, 95.
8. Zoghbia, M.G.B.; Andrade, E.H.A.; Lobato, R.C.L.; Tavares, A.C.C.; Souza, A.P.S.; Conceiçao, C.C.C.;
Guimaraesc, E.F. Biochemical Systematics and Ecology, 2005, 33, 269.
Posterler
77
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 78
Merkezi ve periferal sinir sisteminin birçok fonksiyonunun kontrolü ve regülasyonunda yer alan ve
önemli bir nörotransmitter olan serotonin, çeşitli psikiyatrik hastalıkların patolojisinde rol oynar. Ayrıca,
serotonin karsinoid tümor varlığında salgılanan vasoaktif maddelerden biridir. Karsinoid tümörünün tanısında
kullanıldığı için ve miktarındaki dengesizliklerin çeşitli zihinsel ve ruhsal rahatsızlıklara neden olmasından
dolayı serotonin fazlalığının giderilmesi önemlidir.
Bu amaçla, sunulan çalışmada, öncelikle metakroil klorür ve triptofan amino asidi kullanılarak
metakroilamidotriptofan monomeri sentezlenmiş ve daha sonra FDA tarafından onay alan ilk polimerik
malzemelerden olan, biyomateryal olarak da yoğun bir kullanıma sahip 2-Hidroksietil metakrilat (HEMA) ile
uygun polimerizasyon koşullarında etkileştirilmesiyle nano-poli (HEMA-MAT) nano-yapılar hazırlanmıştır.
Hazırlanan nano-yapıların zeta-boyut spesifik yüzey alanı hesaplamaları, elementel analiz, SEM görüntüleri ve
FTIR spektrumları ile karakterizasyonlarının tamamlanmasından sonra nano-poli (HEMA-MAT) nanoyapıların
sistem parametreleri (derişim, sıcaklık, pH vb.) ile tekrar kullanılabilirlikleri araştırılarak optimum şartlar
belirlenmiştir. Sonuç olarak, nano-poli (HEMA-MAT) nanoyapıların adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir
değişim olmaksızın serotonin adsorpsiyonunda tekrar tekrar kullanılabileceği belirlenmiştir.
Kaynaklar:
1. Wu, K., Fei, J., Hu, S., 2003. Simultaneous determination of dopamine and serotonin on a glassy carbon
lectrode coated with a film of carbon nanotubes. Analytical Biochemistry. 318, 100-106.
2. Uygun, A.D., Karagözler, A.A., Akgöl, S., Denizli, A., Magnetic hydrophobic affinity nanobeads for
lysozyme separation. Materials Science and Engineering: C. 29(7), 2165-2173.
Posterler
78
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 79
Aktif bölgesinde Zn+2 iyonu içeren bir metaloenzim olan karbonik anhidraz‟ın (karbonat hidroliyaz
E.C.4.2.1.1 (CA)) hemen hemen bütün organizmaların dokularında yaygın olarak bulunduğu bilinmektedir.
Enzimin canlılarda bilinen fizyolojik reaksiyonu CO 2‟nin hidratasyonu ve HCO3- ‟ın dehidratasyonu
reaksiyonlarını tersinir olarak katalizlemesi tepkimesidir [1]. HCA-I ve HCA-II, insan eritrosit hücrelerinde
sitozolde bulunan izoenzimlerdir. Bu izoenzimlerin en önemli fonksiyonları ise doku, kılcal damarlarından
metabolizma ürünü olan CO2‟i, HCO3-‟a, akciğer pulmoner kapilerde ise HCO3-‟ın CO2‟e dönüşmesi
reaksiyonunu katalizleyerek solunum olayında yer almasıdır.
Bu çalışmada HCA-I ve HCA-II izoenzimlerinin insan eritrositlerinden saflaştırılması ve
moksifloksasin, siklofosfamid, okzaliplatin, sefotaksim sodyum ve levofloksasin ilaçlarının enzim aktivitesi
üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla önce taze insan kanından hemolizat hazırlandı. Daha
sonra Sepharose-4B-L-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi kullanılarak HCA-I ve HCA-II sırasıyla
saflaştırıldı ve SDS-PAGE yöntemi ile saflık kontrolü yapıldı. İlaçların inhibisyon etkileri in vitro şartlarda,
esteraz [2] metodu kullanılarak incelendi.
Sonuç olarak saflaştırılan enzim üzerine moksifloksasin, siklofosfamid, okzaliplatin, sefotaksim
sodyum ve levofloksasin ilaçları için %Aktivite-[İnhibitör] grafikleri çizilerek IC50 değerleri hesaplandı ve
Lineweaver-Burk grafiklerinden sözü edilen ilaçlar için inhibisyon tipleri belirlenmiş oldu.
Kaynaklar:
1. Müler F. Chemistry & Biochemisry of Flavoenzymes; Williams C.H., Ed.; CRC Pres: Boca Raton, Florida,
121-211, 1992.
2. Verpoorte, J. A., 1967. Esterase Activities of Human Carbonic Anhydrases B and C
Mehta S, Edsall J.T. J.Biol. Chem, 242, 4221-4229.
Posterler
79
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 80
Kaynaklar:
1. Lei, Y., Chenb, W., Mulchandani, C., 2006. Microbial biosensors. Analytica Chimica Acta, 568, 200–210
2. Joroslav, R., 1995. Cell Based Biosensors, Technomic Publication.
Posterler
80
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 81
Süperabsorbentler üç boyutlu gevşek çapraz bağlarla bağlanmış çok yüksek absorpsiyon ve şişebilme
yetenekleri ile kendi ağırlıklarının yüzlerce katı kadar su tutabilen hidrofilik polimerlerdir. Bu önemli
özelliklerinden dolayı kişisel bakım ve hijyenik ürünlerde, dolgu malzemelerinde, suni karlarda, ziraat ve
bahçıvancılık gibi bir çok alanda kullanımı hızla artmaktadır.
Son zamanlarda killerin kullanımı ile monomerlerin sulandırılmış çözeltisinden polimerizasyon
yöntemiyle elde edilen süperabsorbent kompozitlerin sentezi ve şişme davranışlarının incelenmesi yüksek
absorplama yeteneklerine karşı düşük maliyetlerinden dolayı büyük ilgi çekmektedir.
Bu çalışmada Elazığ bentoniti ve akrilikasite dayalı süperabsorbent kompozit (SAC) sentezlenerek
şişme kapasitesi, hızı ve suyu alıkoyma testleri ve sentezlenen süperabsorbent kompozitin SEM, TGA ve IR
analizleri yapıldı. Sentezlenen süperabsorbent kompozitin sulu çözeltiden methylene blue boyasını sorplama
yeteneği incelendi. Kinetik çalışmalar yapılarak denge süresi belirlendi. Kinetik veriler psödo birinci ve ikinci
mertebe hız denklemlerinde değerlendirilerek hız sabitleri hesaplandı. Adsorpsiyon çalışmalarında başlangıç
konsantrasyonu (5-100 mgL−1), sıcaklık (298- 318K), adsorplayıcı dozu (0.005-0.08 g) ve pH (2-10) etkisi
incelendi. Elde edilen verilerle adsorpsiyon izotermleri çizildi. Adsorpsiyon izoterm verileri Langmuir ve
Freundlich modellerinde değerlendirilerek bu modellere ait izoterm sabitleri bulundu. Adsorpsiyon
termodinamiği incelenerek adsorpsiyon serbest enerjisi (ΔGo), entalpisi (ΔHo) ve entropisi (ΔSo) hesaplandı.
Yapılan incelemeler sonucunda SAC‟in MB adsorpsiyonu için iyi adsorplayıcı olduğu görüldü.
Kaynaklar:
1. M. Rafatullah, O. Sulaiman, R. Hashim, A. Ahmad, J. Hazard. Mater. (In pres) (2009).
2. Z. Zhang, Z. Zhang, Y. Ferna´ndez, J.A. Mene´ndez, H. Niu, J. Peng, L. Zhang, S. Guo, Appl. Surf. Sci.
256(2010) 2569–2576.
3. A. Rodríguez, J. García, G. Ovejero, M. Mestanza J. Hazard. Mater. 172 (2009) 1311–1320.
4. M. Hajjaji, HE. Arfaoui, Appl. Clay Sci. 46 (2009) 418–421.
Posterler
81
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 82
Endüstriyel aktivitelerin artması ile atık suların, özellikle boyarmadde içeren atık suların temizleme
endişesi artmıştır. Boyarmaddelerin sulu çözeltiden uzaklaştırılması için kimyasal çöktürme, iyon değiştirme,
filtrasyon ve adsorpsiyon gibi bazı yöntemler kullanılmaktadır. Adsorpsiyon yaygınca kullanılan yöntemlerden
biridir. Bununla beraber adsorpsiyonda maliyet önemli bir parametredir.
Son zamanlarda bir çok çalışmada killer, ağaç kabuğu, talaş, çitosan, deniz yosunu, pamuk, ve yemiş
kabukları gibi düşük maliyetli adsorplayıcılar kullanılmıştır. Düşük maliyetli adsorplayıcı doğada bol miktarda
bulunan, yan ürün yada başka bir endüstrinin atık ürünü olarak tanımlanır.
Bu çalışmada adsorplayıcı olarak Elazığ bentoniti kullanıldı. Sulu çözeltiden methylene bluenun (MB)
uzaklaştırılması üzerine temas süresi, başlangıç derişimi, adsorbent dozu, sıcaklık ve pH etkisi incelenerek
optimum şartlar belirlendi. Yapılan kinetik çalışmalardan elde edilen veriler kinetik modellerde değerlendirilerek
bu modellere ait sabitler hesaplandı ve yorumlandı. Farklı sıcaklıklardaki hız sabitlerinden aktivasyon enerjisi
hesaplandı. Adsorpsiyon izoterm çalışmaları yapılarak eğriler çizildi. Ayrıca adsorpsiyon termodinamik değerler
de hesaplandı.
Kaynaklar:
1. Banerjee S., Dastidar M. G., 2005. Use of jute processing wastes for treatment of wastewater contaminated
with dye and other organics. Bioresource Technol. 96, 1919-1928.
2. Tsai W. T., Yang J. M., Lai C. W. , Cheng Y.H., Lin C. C., Yeh C. W., 2005. Characterization and adsorption
properties of eggshells and eggshell membrane. Bioresour. Technol. (In pres).
3. Bulut Y., Aydın H., 2006. A kinetics and thermodynamics study of methylene blue
adsorption on wheat shells. Desalination 194, 259–267.
Posterler
82
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 83
Posterler
83
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 84
Afinite adsorpsiyon tekniği, özellikle son dönemlerde proteinlerin ayrılması, saflaştırılması ve diğer
biyokimyasal uygulamalarda oldukça yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Antibadiler, sitokinler, terapöik
DNA molekülleri ve plazma proteinleri gibi terapöik proteinlerin karakterizasyonları ve kullanımları öncesinde
mutlaka saflaştırılmaları gerekmektedir. Bu çalışmada rekombinant insan interferon-α (rHuIFN-α) proteinine
afinite gösterebilecek hidrofobik özellikteki mikrokürelerin hazırlanması ve rHuIFN-α adsorpsiyon
parametrelerinin ve kapasitelerinin incelenmesi hedeflenmiştir. Mikrokürelere hidrofobik özellik kazandırılması
için metakroil klorür ve L-fenilalanin molekülleri kullanılarak N-metakrioil-L-fenilalanin (MAPA) bileşiği
sentezlenmiştir. Daha sonra, 2-hidroksietil metakrilat (HEMA) monomeri ile kopolimerleştirilmesi sonucu
hidrofobik poli(2hidroksietil metakrilat-N-metakroiloil-L-fenilalanin) [poli(HEMA-MAPA)] mikroküreleri
sentezlenmiştir. Bu mikroküreler taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve FTIR ölçümleri kullanılarak
karakterize edilmişlerdir. Poli(HEMA-MAPA) mikrokürelerinin yapısındaki MAPA oranı 3.04 mmol MAPA/g
mikroküre olarak hesaplanmıştır. Spesifik yüzey alanları 18.92 m2/g mikroküre ve suda şişme kapasitesi % 69.3
olarak bulunmuştur. Adsorpsiyon deneylerinde, pH, sıcaklık, başlangıç protein derişimi ve çözelti ortamının
iyonik şiddeti gibi parametlerin etkisi incelenmiştir. Poli(HEMA-MAPA) mikrokürelerinin maksimum
adsorpsiyon kapasitesi 137.6 mg protein/g mikroküre olarak kaydedilmiştir. Bu değerle karşılaştırıldığında
poli(HEMA) mikrokürelerinin non-spesifik adsorpsiyon kapasitesi (4.5 mg rHuIFN-α /g mikroküre) ihmal
edilebilecek kadar küçüktür. Deneysel sonuçlar, rHuIFN-α proteininin poli(HEMA-MAPA) mikrokürelerine
adsorpsiyon davranışının Langmuir adsorpsiyon modeline daha uygun olduğunu göstermiştir. Son olarak
poli(HEMA-MAPA) mikrokürelerinin tekrar kullanım kapasiteleri incelenmiş ve 10 adsorpsiyon-desorpsiyon
döngüsünden sonra dahi adsorpsiyon kapasitesinde sadece %10 oranında bir azalma saptanmıştır. Bu veriler,
poli(HEMA-MAPA) mikrokürelerinin rHuIFN-α adsorpsiyonu için uygun bir adsorbent olduğunu
göstermektedir.
Posterler
84
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 85
Sentetik polimerlerin biyomoleküllerle (protein, peptid, polisakkarit vb.) modifikasyonu tıp, eczacılık,
biyomühendislik alanlarında uygulanabilen, biyomedikal malzemeler geliştirmek için yapılmaktadır. Suda
çözünen ve çözünmeyen komplekslerinin mekanizmaları ve fonksiyonel özellikleri uzun yıllardır
incelenmektedir(1). Suda çözünen polimerler son zamanlarda gerek teorik polimer kimyası, gerekse pratik
uygulama olarak geniş çalışma alanı bulmuştur. Özellikle, suda çözünen sistemlerin (biyopolimerler,
polikompleksler ve diğer biyopolimer modifikasyonları) tıpta biyolojik sistemlerde kullanılabilmesi,
immünolojik açıdan büyük bir kazanç olarak görülmektedir. Bu amaçla fizikokimyasal yöntemler ile bu
sistemlerin yapısı hakkında daha geniş bilgi elde edebilmek için çalışmalar sürmektedir.
Bu çalışmada anyonik polielektrolitler bakır iyonları (Cu 2+) varlığında BSA (Bovin Serum Albumin)
proteini ile pH:7„de üçlü Polimer-Metal-Protein kompleksleri oluşturulmuştur. Oluşturulan bu kompleksler
HPLC, Dinamik ve Elektroforetik Işık Saçılması, FT-IR ve Atomik Kuvvet Mikroskobu ölçümleri ile araştırıldı.
Bu çalışmada ikili Polimer-Metal ve üçlü Polimer-Metal-Protein komplekslerin oluşum mekanizması ve model
yapısı araştırılmaktadır. Yapılan çalışmalar sonrasında üçlü polimer-metal-protein model sistemleri geliştirilmiştir
ve bu sistemler tıp, biyomühendislik, biyomedikal malzemeler geliştirmede geniş çalışma alanı bulmaktadırlar
(2,3).
Kaynaklar:
1. Mustafaev, M.I., (1996a) “Biyopolimerler” (Biopolymers), TUBİTAK, Gebze/Kocaeli, Türkiye.
2. Karahan, M., (2009), “Metal İçeren Fonksiyonel Biyopolimer Sistemlerin Geliştirilmesi”, Doktora Tezi,
Yıldız Teknik Üniversitesi, FBE Biyokimya Anabilimdalı.
3. Karahan, M., Mustafaeva, Z., Ozer, H., (2007), “Polysaccharide-protein covalent conjugates and their metal
complexes”, Asian Journal of Chemistry, 19: 1837-1845.
Posterler
85
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 86
Bu amaçla önce taze insan kanından eritrosit hücreleri ayrıldı, eritrositlerden hemolizat hazırlandı, elde
edilen hemolizatın pH‟sı 8,7 ‟ye ayarlandıktan sonra, Sepharose-4B-tirozin-sülfanilamid afinite kromatografisi
kullanılarak saflaştırıldı. GNLKLSTA peptidinin inhibisyon etkisi in vitro olarak CA I ve CA II izoenzimleri
üzerinde incelendi.
Sonuç olarak, 8 amino asitten oluşan GNLKLSTA peptidi katı hal peptid sentez yöntemiyle (SPPS)
mikrodalga enerjisi kullanılarak sentezlendi, ve karakterizasyonu yapıldı. CA I izoenzimi, afinite kromatografisi
kullanılarak %45 verimle ve 109 kat, CA II izoenzimi %43 verimle 473 kat saflaştırıldı. Çalışmada inhibitörler
için %Aktivite -[I] ve Lineweaver-Burk grafikleri çizildi [4,5]. I50 değerleri CA-I için 0,787 mM, CA-II için
0,265 mM olarak hesaplandı.
Kaynaklar:
1. Supuran, C. T. Nat. Rev. Drug Disc. 2008, 7, 168.
2. Senturk, M., Kufrevioglu, O.I. Hacettepe J. Biol. Chem. 37 (4), 289.
3. Senturk, M., Gulcin, I., Dastan, A., Kufrevioglu, O.I., Supuran, C.T. Bioorg. Med. Chem. 2009, 17, 3207.
4. Laemmli, D.K., Nature 1970, 227, 680.
5. Lineweaver, H.; Burk, D., J. Am. Chem. Soc. 1934, 57, 685.
Posterler
86
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 87
Muşmula veya döngel (Mespilus germanica L., Fam: Rosaceae) bitkisi, gülgiller familyasının bir üyesidir.
Yapraklar basit, alt yüzü tüylü, tam veya dilsi kenarlıdır. Kışın yapraklarını döker. Türkiye‟de Kuzey
Anadolu‟da yetişmektedir. Ham meyvelerin etli kısmı tatlı ve hafif asidiktir.1
Yapılan çalışmada Mespilus germanica L.(Muşmula) meyvesinin yaş olarak kullanıldı. Meyveden
yaklaşık 10 g alınarak 24 saat boyunca metanolle su banyosunda ekstraksiyon yapıldı ve rotary evaporatörde
metanol içeriği uçuruldu. Kalıntı 5 ml destile suda çözüldü ve ortam pH‟ı 2‟ye ayarlanarak etil asetat ve
dietileter ekstraksiyonu yapıldı ve ekstraktlar birleştirilerek çözücüleri uçuruldu. Kalıntı uygun miktarda
metanolle çözülerek HPLC analizleri yapıldı. HPLC analizleri bir iki dalga boyunda aynı anda cevap alınabilen
UV dedektör ile donanımlı Shimadzu LC-UV sisteminde yapıldı. Analizler Agilent ZORBAX Eclipse XDB-C18
tersfaz kolonu (150x4.6 mm, 5µ) kullanarak ve asetonitril, su ve asetik asitle gradient program uygulanarak
gerçekleştirildi.2 Enjeksiyon hacmi 50 L ve kolon sıcaklığı kolon fırınında 30 C‟ye ayarlandı. Akış hızı 1
ml.dk-1 idi ve dedektör 280 ve 315nm‟de çalıştırıldı. Gallik asit, protokatekuik asit, p-hidroksi benzoik asit,
kateşin, klorojenik asit, vanillik asit, kafeik asit, şiringik asit, epikateşin, p-kumarik asit, ferrulik asit, benzoik
asit, rutin, o-kumarik asit, 2,4-cis,trans-absisik ve trans-sinnamik asit ve kuersetin standart olarak kullanılırken iç
standart olarak da (IS) propil paraben kullanıldı.3
Analiz edilen mevyede epikateşin, benzoik ve kafeik asidin ana fenolik bileşenler olduğu gözlemlenirken,
absisik asidin analiz edilen türler nazarında en düşük orana sahip olduğu tespit edildi.
Kaynaklar:
1. Curing with plants in Turkey, in the past and today Nobel Medical Book,Capa,İstanbul
2. Villers, A., Lynen, F., Crouch ve Sandra, P., Chromatographia 59, 403-409, 2004.
3. Öztürk, N., Tunçel, M. ve Tunçel, N. B. Journal of Liquid Chromatography & Related Technologies, 30, 587–
596 2007.
Posterler
87
Kromatografi 2010
16-19 Haziran / Erzurum
P 88
Posterler
88