Professional Documents
Culture Documents
MYTHOS VE MYTH0L0G1A
İlkin Söz vardı, der Kitap. Bunu Platon duysa, söz m ü , hangi söz, diye sorar.
Çünkü eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır:
Biri "mythos", öbürü "epos", üçüncüsü "logos". Mythos söylenen veya duyulan
sözdür, masal, öykü, efsane anlamına gelir. Ama mythos'a pek güven olmaz,
çünkü insanlar gördüklerini, duyduklarını anlatırken birçok yalanlarla süslerler.
Bu yüzdendir ki Herodot gibi bir tarihçi mythos'a tarih değeri olmayan güvenil
mez söylenti der, Platon gibi bir filozof da mythos'u gerçeklerle ilişkisiz, uydur
m a , boş ve gülünç bir masal diye tanımlar. Epos daha değişik bir anlam taşır:
Belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür, epos insana tanrı ar
mağanıdır, güzelim süslü sözleri bir araya getirerek büyüler dinleyicilerini bir
ozan. Ozanın sözünü tanımlayan epos böylece şiir, destan, ezgi anlamına gel
miş ve o gün bugün epik ve e p o p e diye Batılı dillerin hepsinde yerini almıştır.
Mythos'la epos arasında ilkinden bir yakınlık vardır, mythos söylenen sözün,
anlatılan öykünün içeriği ise, epos da o n u n doğal olarak aldığı ölçülü, süslü ve
dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse, mythos o kadar etkili olur, epos'la
mythos'un bu başarılı evlenmesidir ki, ilkçağdan kalma efsanelerin ürün vere ve
re günümüze dek yaşamasını ve mythos kavramının çağlar ve uluslararası bir ni
telik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.
Ama bir de logos vardı. O n u n sözcüğünü başta Herakleitos olmak üzere lon-
ya düşünürleri eski deyimiyle "physiologoi", yani doğa bilginleri yapmıştır. O n
lara göre logos gerçeğin insan sözüyle dile gelmesidir. Logos bir yasal düzeni
yansıtır, insanın bedeninde ve ruhunda bir logos bulunduğu gibi, evrenin ve d o
ğanın da logos'u vardır. Logos insanda düşünce, doğada kanundur, her yerde
ve her şeyde vardır, ortaklaşa ve tanrısaldır. Logos'u bulmak, sırlarını göz ö n ü n e
sermek, insan sözüyle dile getirmek düşünürün asıl ödevidir. Logos kavramıyla
açılan bu çığır dosdoğru bilime varmış, öyle ki logos-logia bugün herhangi bir
araştırma dalında bilgini ve bilimi dile getirmek için kullanılan birer ek olmuştur.
Mythos'la epos uyumlu bir bütün içinde birleştikleri halde, onlarla logos ara
sında ilkinden ve gün geçtikçe kesinleşen bir karşıtlık baş göstermiştir. Birbirine
zıt iki akım almış yürümüştür. Ege kıyılarında filiz veren destanlar, övgüler, ezgi
lerin yanında, gene tonya'da doğup gelişen bilim kolları: Fizik Tiatematik, yer
ve gök bilimi, tarih ve coğrafya. Bilginler mythos'un uydurduğu epos'un dile ge
tirdiği tanrı masallarını hor görür, yerdikçe yerer, evreni ve insanı anlatmakta
bu türün yalancı ve zararlı yollara saptığını ileri sürer dururlar. Ne var ki evren
tanımını dile getirmek için bu bilginlerin çoğu da epos biçimine, yani destana
özgü heksametron ölçüsüne başvurmaktan alamazlar kendilerini. Yalnız Herak-
leitos düzyazıyla dile getirir düşüncesini.
Platon'un tutumu daha da ibret vericidir. Homeros'u tanrılar üstüne yalanlar
uydurdu, topluma zararlı efsaneler düzdü-diye suçlamakla başımızı şişiren bu fi
lozof "Devlet", ya da "Gorgias" gibi en önemli dialoglannın sonunda gerçeğin
gerçeğini, tanrılar katındaki hakikati gözümüzün ö n ü n e sermek, fiziküstü kanıt
larla tanımlamak istedi m i , bir mythos uydurur. Ne yapsın ki mythos'tan ayrı
düşünemez, düşüncesi mythos kalıbına kendiliğinden girer. Mythos Yunan dü
şüncesiyle özdeştir denebilir h e m yalnız Yunan m ı , insan düşüncesi ve o n u n
ürettiği dille özdeş olsa gerek ki, H o m e r o s ' t a n bugüne dünya sanatçıları
mythos'u kendilerine tükenmez bir esin kaynağı olarak almışlardır.
Ama "mythologia" sözcüğünde mythos'la logos'un, karşıt bu iki kavramın
birleştiğini görmüyor muyuz? Mythologia efsaneler bilimi anlamına gelmez mi?
H e m gelir, h e m de gelmez. Erken ilkçağda "mythologein" diye bir f i i l vardır,
masal anlatmak demektir, sözlü gelenekle dilden dile aktarılan efsanelerin ozan-
larca sürdürülmesini de belirtir. Mythologia kavramı da aynı anlama gelir. H e m
masal ve efsanelerin toplandığı kitap için, h e m de ilkçağın sonlarında "mytho-
graphos", yani mythos yazarı denilen derleyicilerin yaptığı iş için kullanılır. Ama
mythologia bugün taşıdığı geniş ve kapsayıcı anlama gelmemiştir ilkçağın hiçbir
d ö n e m i n d e . Mythos, çok tanrılı bir dinin tanrıları üstüne anlatılan efsane,
mythologia da bu efsanelerin bir araya geldiği kitap olduğuna göre, mythologia
ilkçağın din kitabı olmak gerek, oysa değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Ç ü n
kü bu efsaneler İnanç - tek tanrılı dinlerde söz konusu edilen inanç - düzeyine
yükselmemiştir. Sözlü ya da yazılı yazın ve sanat kollarının hepsinde durmadan
konu edinilip işlenen ve işlendikçe değişen mythos'lar ne kadar ozan, yazar, sa
natçı varsa, o kadar biçim almış, bu nedenle hiçbir zaman belli bir dinin tek kita
bı halinde toplanamamıştır. Böyle bir çeşitlilik, böylesine öğreti ve yöntem yok
luğu, bu tür başıboşluk, özgürlük ve özerklik başka hiçbir din ve efsanelerinde
görülmemiştir. İlkçağ mythos'u layiktir, din adamının değil, sanatçının uğraşıdır,
o n u n anlamı, yön ve biçimi din alanında verilmez, sanat alanında verilir. Asıl ya
ratıcısı da sözdür ve söz ustasıdır. Mythos, epos, giderek logos bile birleşmişler
dir o n u n doğup gelişmesine. Gerçekle ilişkisi olup olmadığına gelince,
mythos'un gerçeğini sözün dışında aramak boşunadır. Asıl gerçek insan sözü
nün içinde, özünde, şiirindedir. Bunu anladığı içindir ki, ilkçağ insanı sözle birbi
rinden renkli, büyüleyici ve inandırıcı yapıtlar yaratabilmiş ve sözün bir kitap
içinde donmasını önleyerek, çağdan çağa, insan kanı gibi sıcak sıcak akmasını,
böylece canlılığını sonsuzluğa dek aktarmasını sağlamıştır.
MYTHOS YARATICILARI
H e r o d o t der ki, tanrı soylarını sayıp döken, tanrılara adlarını veren, niteliklerini
tanımlayan ve efsanelerini anlatan, Homeros'la Hesiodos'tur. Yani çok tanrılı
ilkçağ dininin yaratıcıları, peygamberleridir onlar demeye getirir. Ne var ki bu
yaratıcılığın neye yarayacağını bilmez, bilemez H e r o d o t . Yunan mythos'unun
yazına vurulması, evet, H o m e r o s ve Hesiodos'la başlar, a m a orada kalmaz, H o -
meros'la Hesiodos'un yarattıkları tanrı soylarına ve efsanelerine - ki bu konuda
ilk iki yaratıcının bile söyledikleri birbirini tutmaz - ekler, katkılar yapılır, yazın
türleri çoğaldıkça mythoslar da yeni anlatımlar ve yorumlarla zenginleşir. Des
t a n çağını îonya'da d a , Yunanistan'da da "melos" denilen lirik şiir türleri izler,
çalgı eşliğiyle Irk klflnln, ya da bir koronun söylediği bu ezgilerde de mythos
önemli bir yer hıl<ır, "hymnos" denilen övgülerde başlıca konudur. Hele traged
ya ile mythos yeniden doğar, tragedya yazarlarının elinde bir daha yitiremeye-
cegi bir öz ve anlamla yüklenir: İnsanlık dramının aynası, simgesi oluverir. K o
nusunu gerçek olaylardan alan bir iki tragedya dışında - ki bunlar da büyük t e p
kiyle karşılanmış ve tutunamamıştır - tragedyanın tek kaynağı mythos'tur. D e s
t a n d a n tragedyaya tür ve görüş ayrılığının gerektirdiği büyük bir farklılık vardır.
Destanda başrolü oynayan tanrılar arka plana itilir, yeni tanrılar, yeni kahra
manlar ön plana alınıp tragedya yazarının seyircilerine yaşatmak istediği dra
mın gereklerine göre aydınlanır. D r a m insan dramıdır a m a İpleri gene de tanrı
ların elindedir, onları destanda olduğu gibi bir dağın tepesinden savaşı yönetir
ya da bir insanın ölüm kalımını tartıya vurur görmeyiz, a m a ç ve eylemleri saklı
kalır, anlaşılmadığı oranda da korkuçtur; tragedya tanrıları, bilerek ya da bilme
yerek işlediği bir suç için insanı yıkıma götüren amansız yazgıyı, lanete uğramış
bütün bir soyun zincirleme suç ve cezasını simgeler.
AKDENİZ MİTOLOJİSİ
Şimdi sorarım size: Mitoloji diye bir kitap yazmaya girişince bu bin bir kaynak
arasından hangisini seçip de anlatsın çağdaş bir yazar? Kaldı ki mitoloji deyince
başta Yunan-Roma mitolojisi diye bir kavram akla gelir. Bu anlayış da hatalıdır.
Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır, onu Yunanistan ve R o -
ma'ya mal etmemiz, bu efsanelerin Yunanistan ve R o m a uyruklu yazarların ka
lemiyle Yunanca ve Latince olarak yazılmış olmasından ileri gelir. Oysa bu efsa
nelerin çıkış yeri ne Yunanistandır, ne de İtalya, Anadolu'dur, Girit'tir, Mezopo
tamya'dır, Fenike, Mısır'dır, ya da bütün bu yerlerdeki sözlü geleneklerin karışı
mından ortaya çıkmış bir bütündür. Yunanlı ya da Romalı kaynak yazarlar a n
lattıkları efsanenin asıl kaynağını araştırmazlar, onu bilseler bile kimi zaman si
yasal amaçlar güderek saklarlar, bile bile değiştirirler. H e m ozanlar ve yazarlar
özgür müdürler? Kimin için yazdıkları, kime hizmet ettikleri belli olur. En büyük
iki destan yazarı buna örnektir: H o m e r o s lonya'lıdır, gönlü Troya'dan yanadır,
a m a efendileri Troya savaşını kazanmış, Anadolu'nun kilit noktası olan Darda-
nos kalesini yıkmış Akhalardır, onları kahraman göstermek zorundadır, oysa
asıl insan-kahraman Hektor'dur Ilyada'da. Vergilius ise Augustus çağının kültür
politikasına hizmet etmekle görevlidir, Roma'ya bir kahramanlık geçmişi yarat
mak amacıyla yazar Aeneis destanını ve H o m e r o s ' u n t a m tersine asıl gücü kuv
veti Troyalılarda göstermeye çalışır. Bu açı ve erek farkları mythos anlatımında
da farklılıklara yol açar.
İkinci bir güçlük mythos anlayışında gün geçtikçe artan değişik görüşlerdir.
S o n yıllara dek "Yunan mucizesi" diye bir balon uçup dururdu. Batı dünyası in
san değerlerinin dile geldiği ve büyük sanat yapıtlarıyla ölümsüzlük kazandığı
tek kaynağın Yunan-Roma uygarlığı ve kültürü olduğuna inanırdı. Bu dar görüş
lü açıdan bakılınca Yunan mucizesini yaratan asıl kaynak ve etkenlerin ne oldu
ğu araştırılmaz, görmezlikten gelinir, bu inancı sarsacak bir bulut ortaya çıktı
m ı , bile bile ve bilimselliğe aykırı bir tek yönlülükle tartışmaya, giderek kavgaya
girişilirdi. Troya'nın Çanakkale yöresinde olmadığını, Schliemann-Dörpfeld-
Blegen üçlüsünün gün ışığına çıkardıkları koca uygarlık merkezinin H o m e r o s ' u n
llyada'sıyla bir ilişkisi bulunmadığını ileri sürmekte direnen sözüm ona bilginler
bugün bile ortalıkta dolaşır ve kör görüşlerini kitaplara aktarmak yolunu bulur
lar. Arkeolojinin son buluşları tarihle ilgili bilim kollarını göz kamaştırıcı bir ışıkla
aydınlatmaktadır ama Anadolu arkeolojisi daha yenidir, Hititlere ancak son o n ,
on beş yıl içinde yazılmış kitaplarda yer verilir, yüzyılımızın başlangıcında yayım
lanmış bir mitoljide bakarsınız ki Ana Tanrıça Kybele'ye ancak yarım sütunluk
bir yer ayrılmıştır. Apollon ya da Artemis'i Türkiye'nin Ege bölgesinde toprak
t a n çıkarılan anıtların ışığında yorumlamak, değerlendirmek daha hiçbir derli
toplu mitoloji kitabına erek ve görev olmamıştır. Kısacası ilkçağın yazılı kaynak
larıyla günümüzün buluşlarını bir araya getirerek çok yönlü bir görüşle toplama
ya daha pek az bilgin girişmektedir. Bu yolda Halikarnas Balıkçısı çığır açıcı, yol
göstericidir, yani Yunan'ı, Türk'ü olmayan, uluslararası tek bilimsel gerçeği ara
maya koyulan gerçek bir bilgindir. O n u n açtığı yoldan gitmekle birlikte eski ya
zın kaynaklarına da hakkını vermek "Mitoloji Sözlüğü" adıyla okuyucuya sundu
ğumuz bu kitabın tek amacıdır. H e m e n söyleyelim ki bu kitap bir denemedir,
eksiklerini, yetersizliklerini bile bile yayımlamaya giriştiğimiz bir d e n e m e .
H
çokluğu bizi sevindirdi Tercüme Bürosunun açtığı çığır ve M i l l i Egitim Bakanlığı
nın yayımladığı İ l k klasikleri çevirilerinden bu yana çok çalışılmış v e ; Yunan-
Latin yazınının ana yapıtları bugün okunur bir dille kazandırılmış bulunmakta
dır. D a h a öteye gidilmiş, mitolojik öyküler ve kişiler Batı yazınına olduğu gibi bi
zim de şiirimize konu olmuştur. Bizden önce Türkçe mitolojiler de yayımlanmış
tır. Elimize geçenleri çalışmamıza ortak ettik. Bu çapta bir mitoloji sözlüğü bir
tek kişinin yapacağı iş değildi. Batı kaynaklı bir tek mitoloji kitabını çevirmek-
tense, kendi olanaklarımızla, kendi yazılı kaynaklarımızdan faydalanarak özgün
bir d e n e m e yapmayı yeg gördük. Hangi kaynaklardan nasıl faydalandığımızı, bu
kitabı nasıl hazırlayıp hangi yöntemlere göre dizdiğimizi kitabın sonuna eklediği
miz Sonsöz'de belirtmekteyiz. Okuyucu bu bölümde, sözlüğü nasıl kullanacağını
da bulabilecektir.
Sözün kısası ben burada tek başıma değil, yapıtları ve çalışmaları elime ge
çen birçok yazarlarla birlikte ortaya çıkmak istedim. Bu kaynakları bulmada ve
değerlendirmede ister istemez kişisel eğilimlerime göre bir seçme yaptım. Oku
yucu bunu bana bağışlasın ve eleştirilerini, yergilerini, önerilerini benden esirge
mesin. Çabamın tek ödülü bu olabilir.
Borcum büyüktür: En başta h o c a m Prof. D r . Georg Rohde'yi anmak isterim.
Mythos ve mythologia'nm ne olduğunu, böyle bir çalışmanın bilimsel yollardan
nasıl sürdürüleceğini de göstermiştir. Bu kitaptaki "Kybele" maddesini o n u n
1937'deki Türk Tarih Kongresinde verdiği tebliğe borçluyum. Ama asıl esin
kaynağım sevgili ustam ve dostum Halikarnas Balıkçısı'dır. Yurdumuzun eşsiz
değerlerine saygıyı ve sevgiyi o aşıladı bana. Çok borçlu olduğum bir kişi d e ,
birlikte çevirdiğimiz llyada ve Odysseia'yı güzelim şiir diliyle Türkçeye kazandı
ran arkadaşım A. Kadir'dir. Bu kitap Homeros'la doludur, nasıl olmasın ki Batı
uygarlığının ilk ve en büyük ozanı yurttaşımız H o m e r o s burcu burucu Anadolu
kokar.
Azra Erhat
İstanbul, 1972
gonaut'lar seferine katılmış. Kyklop'ları öl
I !
c u n d a İşlenen k o r k u n ç suçlar d a h a çok t r a ması (Thersitesj. Bu eleştiri yalnız kralı degil,
gedyaya k o n u olmuştur (Atreus). A m a d e s t a n feodal Akha d ü z e n i n i n t ü m ü n ü k a p s a m a k t a
A g a m e m n o n ' u bir krala özgü b ü t ü n nitelikle dır (İl. II, 2 2 5 vd.).
riyle canlandırır. Bu kral portresi ü s t ü n d e
Gene mi bir fisteğin var, Atreus oğlu?
d u r m a y a değer.
Barakaların tunçla, kadınla dolu.
tlyada'nın k o n u s u , A g a m e m n o r i ile Akhille- Bir şehri alır almaz biz Akha 'lar
ııs arasındaki kavga A g a m e m n o n y ü z ü n d e n onları sana verdiydik ilk peşin.
k o p a r . Ve bu kavgada krallar kralının t u t u Bir de altın mı istiyor canın şimdi?
m u , karakteri ve kişiliği b ü t ü n açıklığıyla o r t a Tutup getirelim Troya'Mardan birini,
ya serilir. A g a m e m n o n kraldır ve h e r kral gi gelsin babası kurtulmalık versin sana,
altınla versin sana, öyle mi?
di kendi çıkarını, istek ve buyruklarını e m r i n
Taze bir kadın mı istiyorsun yoksa, düşüp
deki i n s a n l a n n k i n d e n üstün g ö r m e k t e ve bu
kalkmaya,
İnanışa g ö r e d a v r a n m a k t a d ı r . Tutsağı Khry-
bütün gözlerden uzakta, kapatmaya
sels'i geri v e r m e k i s t e m e m e s i , vermek z o r u n kendine?
da kalınca Akhilleus'unkini a l m a k t a hiçbir sa Başbuğsun, yakışık almaz Akha oğullarını
kınca g ö r m e m e s i kavganın asıl n e d e n i d i r . Bu yıkıma sürüklemen.
olayda karşısına çıkan kim olursa olsun pay Size diyorum Akha oğulları, hey,
lar, tersler, h i ç e sayar (İl. I, 1 0 2 vd.). Akha oğulları denmez size artık,
Akha kadınları demeli,
... Kalktı hırsla sizi aşağılık herifler sizi,
gücü yaygın Agamemnon, yiğit Atreus oğlu, Hadi yurda dönelim gemilerimizle,
kapkara bir öfkeyle doluydu yüreği, tek başına bırakalım Troya'da onu,
yanıyordu iki gözü yalım yalım... otursun onur payının üstüne.
A p o l l o n ' u n Akha'lara gönderdiği salgının Yardım etmeyelim de görsün sonunu,
Saygısızlık etti Akhllleus'a, en üstün
n e d e n i n i bilen Kalkhas bu öfke karşısında ç e
yiğidimize,
kinir gerçeği söylemeye (İl. I, 78 vd.).
aldı onur payını, yoksun bıraktı onu.
Kızdıracağım biliyorum Akha'lartn
saydığı Akhilleus'un içinde büyük bir kin yok
adamı, gene de;
o adamın b ü t ü n Argos'lulara her yerde sözü hem gevşek davranmasaydı sana, Atreus
geçer. oğlu,
Kral azgın olur kızınca ayak takımından bu senin son küfrün olurdu ona.
birine,
bir zaman öfkesini yenerse de, unutamaz Bu s o r u n u Akha o r d u s u n u n nasıl ç ö z ü m l e
kinini, diği de ilginçtir. A t h e n a ' n ı n verdiği esinle
dışarı vurana dek taşır yüreğinde onu. Odysseus sıraları dolaşıp şöyle yatıştırır h e r
kesi (İl. I I , 1 9 3 vd.):
A m a A g a m e m n o n n e Kalkhas'ı dinler, n e
de o n u n sözlerine uyulmasını salık veren Ak- ...bilemezsin Atreus oğlunun niyeti ne?
hilleus'u, bildiğini y a p a r . Bu davranışı tepki Akha oğullarını yokluyor şimdi o,
uyandırır. T e p k i n i n , yalnız kavgaya tutuştuğu ama ezecek yakında başlarını...
Öfkelenip de Akha'lara yıkım getirmesin
Akhilleus'tan gelmemesi, o r d u n u n alt tabaka
sakın,
sını simgeleyen bir askerin de kralı en ağır
Zeus'un beslediği kralların amansızdır
sözlerle kınaması dikkati ç e k e r . Halkın y ö n e
öfkesi...
ticisini eleştirmesi d ü n y a yazınında ilk kez gö daha güçlüdür onlar senden.
rülmektedir b u r a d a . Bu eleştiri Akhilleus'un Sense savaştan anlamaz korkağın birisin.
a ğ z ı n d a n şöyle dile gelir. Ne kurultayda geçer sözün, ne savaşta
geçer.
"Ey doymak bilmek adam... Seni gidi edep
Hem biz burada hepimiz kral değiliz ki.
siz, çıkarma düşkün yürek... Seni şarap fıçısı,
Her taraftan bir ses çıkarsa iyi olmaz,
seni it gözlü, seni geyik yürekli... Halkını ke
bir tek baş olmalı, bir tek kral.
miren bir kralsın s e n " . ( İ l . I, 1 2 2 , vd.).
Kurnaz Kronis oğlu şu değnekle bütün
A m a yiğidin sözlerinden d a h a da şaşırtıcıdır yetkileri
T h e r s i t e s ' i n , halktan bir a d a m ı n kralı kına- size krallık etsin diye verdi Agamemnon'al
14
At ıi >r .1 r .
Agamemnon gene de bir zorba olarak gös ki Attes Agdistls'ten kaçmak İ ç i n Pesslnus'a
terilmez llyada'da, aslında talihsiz bir adam gider ve orada kralın kızıyla evlenmeye k.ılkı
dır: Akhilleus'u kırdığına bin pişman olur, ba şır. Tam düğün gecesi düğün ezgileri söylen
rışmak için ödün vermeye razıdır. Yiğidin mektedir ki Agdistis birdenbire çıkagelir. At-
olumsuz tepkisiyle karşılaştıktan sonra, bir tes onu görünce çıldırır ve erkekliğini keser,
daha aynı uysallığı gösterir ve özür dileyerek Pessİnus kralı da aynı şeyi yapar. Attes ölür,
barışır (İl. XIX, 85 vd.). Her davranışında Agdistis de sevgilisinin bedeninin bozulma
sanki bir sakarlık vardır Agamemnon'uh: Au- masını sağlar.
lis'te avlanırken Artemis'i kızdırması, bu yüz Bu efsanenin başka bir anlatımı da şöyle
den kızı İphigeneia'yı kurban etmek zorunda dir: Phyrgia ilinin sınırlarında Agdos adlı ıssız
kalışı bu kralın hatalarını ne kadar pahalıya bir kaya varmış, orada Kybele tanrıçaya bir
ödediğini gösterir (İphigeneia). Karısının ve taş biçiminde tapılırmış. Zeus tanrıçaya tutul
onun âşığı olan kendi amcaoglunun elinden muş, onunla birleşmeyi başaramayınca tohu
öldürülmesi bile aynı yarı komik, yarı trajik munu bir kayanın üstüne bırakmış. Bu t o
kaderin belirtisidir (Klytaimestra, Aigisthos). humdan Agdistis doğmuş, hünsa imiş, Agdis-
tis'i Dionysos sarhoş ederek erkekliğinden et
İlyada onun kahramanlıkları ve öldürdüğü
miş; uzvundan bir badem ağacı çıkmış, bu
Troyalı yiğitlerin adıyla doludur, ama Aga-
nun meyvesini Sangarios ırmağının kızı Nana
memnon burada da tam başarılı değildir, ne
göğsüne almış, gebe kalıp Attes'i doğurmuş.
savaşta bir Akhilleus ya da bir Aias olabilir,
Sangarios Nana'ya çocuğu dağa bırakmasını
ne de kurultayda bir Nestor ya da Odysseus
buyurmuş. Bebek gelen geçenin ilgisini çek
gibi üstün bir akıl gösterebilir. Onun kişiliğin
miş, onu bir tekenin sütüyle beslemişler, t e
de Homeros ve yolunu izleyen bütün ozanlar
kenin sütü olamayacağı halde, adının Phrygi
krallık kurumunun kusur ve eksikliklerini or
a dilinde teke anlamına gelen "artagus" teke
taya sermek istemişlerdir sanki.
ile ilişkisini göstermektedir. Ne var ki bu arta-
gus sözcüğü "güzel" anlamına da gelebilir.
Agaue. Kadmos ile Harmonia'nın kızı, Jno
Her neyse Agdistis ile Kybele ikisi birden gö
ile Semele'nin kardeşi, Pentheus'un anası
nül vermişler bu güzel delikanlıya, ama
(Tab. 18). Zeus'la Semele'nin aşkı üstüne de
Phrygia kralı Midas onu kendi kızına almak
dikodu yaptığı için, Semele'nin oğlu tanrı Di-
istiyormuş. Derken Agdistis Attes'i çıldırtmış,
onysos anasının öcünü almış. Bakhalar sürü
delikanlı bir çam ağacının dibinde erkekliğini
süne katılan Agaue, oğlu Pentheus'u bir vah
keserek can vermiş. Kybele tanrıça onu göm
şi hayvan sanarak kendi eliyle parçalamış. Bu
müş, toprağa akan kanından biten menekşe
konu Euripides'in "Bakkha'lar" tragedyasın
ler dibinde öldüğü çamı çepeçevre sarmışlar.
da işlenmiştir (Pentheus, Bakkha'lar).
Midas'ın kızı da umutsuzluğa düşerek canına
kıymış, Kybele onu da gömmüş ve onun me
Agdistis. Pausanias'ın anlattığı Agdistis e f -
zarı üstünde de menekşeler bitmiş. Ayrıca
sanesi ana tanrıça Kybele'nin Pessinus'taki
mezarı üstünde bir badem ağacı büyümüş.
kültüne ilişkin bir efsanedir. Zeus bir gece
Agdistis Zeus'a yalvarmış Attis'in bedeni hiç
düş görerek tohumunu yeryüzüne döker.
bozulmadan kalsın, çürümesin diye, Zeus da
Bundan hünsa bir varlık doğar: Agdistis.
bu dileğini yerine getirmiş. Attis'in saçları bü
Hem kadın, hem erkek olan bu yaratığı tanrı
yümeye, küçük parmağı da oynamaya de
lar ele geçirir ve erkeklik uzvunu kesip atar
vam edecekmiş. Bu sözü aldıktan sonra Ag-
lar, uzuvdan bir badem ağacı meydana gelir,
disüs sevgilisinin ölüsünü Pessinus'a götür
ırmak tanrı Sangarios'un (Sakarya) kızı bu
müş, orada gömmüş ve anısına bir bayram
ağaçtan bir badem koparıp göğsüne saklar,
ile bir rahip heyeti kurmuş.
bundan gebe kalarak Attes (başka kaynaklara
göre Attis) adlı bir oğlan doğurur. Onu dağa Bu efsanelerde Agdistis ile ana tanrıça
bırakır. Attes büyüyünce öyle yakışıklı, öyle Kybele birbirine karışmaktadır. Motifleri t o p
eşsiz güzellikte bir delikanlı olur ki o zaman rak bereketini ve bitkinin öldükten sonra ye
salt kadın olan Agdistis ona âşık olur. Ne var niden dirilmesini simgeleyen bu efsaneler da-
ha çok alegorik birer anlam taşır. Bunlardan Aia. Yun. "aia" veya "gaia" toprak demek
amaç, Pessinus'taki Kybele kültünde rahiple tir. Aia, Kolkhis ülkesinin eski adıdır (Argo-
rin belli zamanlarda ve törenlerde erkeklik naut'lar).
uzuvlarını kesmelerinin nedenini ve kaynağı
Aiaie. Odysseia'da büyücü tanrıça Kirke'nin
nı anlatmaktadır. Kybele tanrıçanın ise Ana
adasına verilen ad (Kirke).
dolu'da ve çevrede tarih öncesi çağlardan
Roma devrine değin çeşitli adlarla tapım gör Aiakos. Yunanlıların en dürüstü, en dindarı
düğü herkesçe bilinmektedir (Kybele). diye anılan Aiakos, Zeus'la su perisi Aigi-
na'nın oğludur (Tab. 21). Anasının adını alan
Agenor. Epaphos'un oğlu, lo'nun torunu Aigina adasında kral iken uyruklarının hepsi
olan Agenor tanrı Zeus'un soyundandır (Tab. vebadan ölmüş, Aiakos da babası Zeus'a yal
10). Io inek kılığında dünyayı dolaştıktan son varmış ki adada bol sayıda bulunan karıncala
ra Mısır'a gelir, orada Zeus'tan olan oğlu
rı insana dönüştürsün. Baştanrı oğlunun bu
Epaphos'u doğurur, Epaphos da Nil tanrısı
dileğini yerine getirmiş. Karıncalardan dog
Neilos'un kızı Memphis'le evlenir ve Libya
ma bu adamlara Myrmidon'lar (Yunanca
adında bir kızları olur. Afrika'nın bir bölgesi
"myrmeks" karınca demektir) denmiş. Aia-
ne adını veren bu kız tanrı Poseidon'la birle
kos'un torunu Akhilleus sonraları Myrmi-
şerek ikiz doğurur: Agenor ile Belos. Belos
don'ları kendi ordusu olarak Troya seferine
Mısır'a, Agenor ise Fenike'ye yerleşir. Tyr ile
götürmüştür.
Sidon kentlerinin kralı olur. K ı z ı Europe tanrı
Tanrıların çok sevdiği Aiakos'tan Yunanlı
Zeus tarafından kaçırılınca Agenor oğulları
lar bir dilekte bulunmuşlar: Ülkelerini kasıp
Kadmos, Phoiniks ve K i l i k s ' i k ı z kardeşlerini
kavuran kuraklığa son vermesi için Zeus'a ya
aramaya gönderir, bulup getirmedikçe dön
karmasını istemişler ve Zeus bu dileği de yeri
memelerini buyurur. Hiç biri de geri gelmez,
Akdeniz çevresinde kentler kurup yerleşirler ne getirmiş.
(îo, Epaphos, Belos, Europe). Aiakos'un Aigina'dan Telamon ile Peleus,
bir denizkızı olan Psamathe'den (Yun. Kum)
Phokos (Yun. Fok balığı) adlı bir 03lu olmuş.
Aglaie. Adı parlak anlamına gelen Aglaie
Phokos'un atletik yarışmalarda başarılarını
Zeus ile Eurynome'den doğmuş üç Kharit
kıskanan ağabeyleri Telamon ile Peleus kafa
tanrıçanın biridir (Kharit'ler). Hesiodos'a gö
sına bir disk atarak öldürmüşlejr onu. Aiakos
re Aglaie Kharit'lerin en gencidir ve tanrı
da hak yerine gelsin diye sürmüş oğullarını
Hephaistos'la evlenmiştir.
Aigina'dan.
Aglauros (yahut Agraulos). Atina kralı Bu hakseverliği ona öldükten sonra Hades
Kekrops'un üç kızından biri. Tanrıça Athena, ülkesinde yargıç olmayı sağlamış. Gerçi H o -
içinde Erikthonoios'u sakladığı sepeti ona ve meros destanlarında Aiakos'un böyle bir sıfa
rip sakın açmamasını söyler. Ama kardeşleri tı yoktur, ama Platon onu ölüler yargıcı ola
Herse ve Pandrosos'la birlikte Aglauros m e rak gösterir ve Asya'lı Minos ile Rhada-
rakını yenemez ve sepeti açarlar, içinde yı manthys'in yanıbaşında Avrupa'dan gelen
lanlarla sarılı bir bebek görünce korkudan çıl- ruhları yargıladığını ileri sürer (Gorgias,
dırarak Atina Akropolünden aşağıya atarlar 524a).
kendilerini (Erikhthonios). Aiakosoğlu. llyada'da Akhilleus'a verilen
soyadı (Tab. 21).
Agron. Kos (Istanköy) adasında Byssa ve
Meropis adlı iki kız kardeşiyle yaşayan ve yal Aias. İlyada'da iki Aias'ın adı geçer, biri,
nız toprak işleriyle uğraşan bir delikanlı. Bu "küçük Aias" Oileus'un oğludur ve Lok-
üç kardeş toprak tanrıçasından başka hiçbir ris'lilerin önderi olarak gelmiştir Troya sava
tanrıya saygı göstermedikleri için ceza olarak şına, öteki, "büyük Aias" Telamon'un oğlu,
kuş biçimine sokuldular: Meropis baykuş ol Akhilleus'un amca çocuğu ve Salamis adası
du, Byssa martı oldu, Agron da yagmurkuşu nın kralıdır (Tab. 14 ve 21). Bu iki Aias birbi
haline dönüştürüldü. rinden çok ayrı kişilerdir, ama h e p omuz om-
16
za savaşırlar. Bu dayanışmayı şöyle tanımlar Aralarını s o n u n d a Akhilleus bulur, yatıştırır
H o m e r o s (İl. XIII, 7 0 2 vd.). Aias'ı bu kötü huyu Aias'm başına bela
olacaktır. llyada'daki olaylardan sonrasını an
Oileus'un çevik oğlu Alas hiç, ama hiç
ayrılamaz Telamon'un oğlu Aias'tan, talan destanlarda A i a s ı n m İşlediği büyük bir
yeni sürülen tarlada şarap rengi İki öküz suç söz k o n u s u d u r : Troya şehrinin düştüğü,
nasıl Akha'lann eline geçtiği sırada P r i a m o s ' u n kı
gönüldeş olur da çekerlerse sabanı; zı Kassandra A t h e n a t a p ı n a ğ ı n a sığınmış,
boynuzlarının kökü bol bol ter döker, tanrıçanın heykeline sımsıkı sarılmıştır. Aias
gittikleri zaman yarık boyunca uca doğru kızı sığınağından ayırmak, dışarı çekmek ister
yalnız cilalı boyunduruk ayırır onları
ve dinsel töreleri hiçe sayarak bu işi başarır.
birbirinden,
Akha'lar bu günahı kendisine ö d e t m e k için
işte Aias'lar da tıpkı öyle,
omuz omza destek oluyordu birbirine. Aias'ı taşlamaya koyulurlar. Ne var ki bu kez
kendi de A t h e n a sunağına sığınıp yalvarır.
Bu iki yiğit Akha o r d u s u n u n canı ciğeridir, Tanrıça yiğidi böylece ö l ü m d e n korumuş
katılmadıkları hiçbir savaş, başaramayacakla olur, a m a cezasız bırakmaz: D ö n ü ş yolculu
rı hiçbir yiğitlik yoktur. ğunda Akha'lar k o r k u n ç bir fırtınaya tutulur
Aias'lar arasındaki bu birlik, beraberliğin lar, Aias'm gemisi batar, Poseidon yiğidi kur
asıl n e d e n i n i , bu iki yiğidin nitelikleri ve ka tarır, a m a bu kez Aias A t h e n a ' n ı n öfkesine
derleriyle birbirinden çok değişik olmalarında karşın kurtulduğuna böbürlendiği için tanrıça
aramalı. Bunu d a h a iyi anlamak için h e r biri Zeus'un yıldırımını alarak kendi öldürür akıl
ni ayrı ayrı incelemeliyiz. sız yiğidi.
(1) AİAS O İ L E U S O Ğ L U . Aias'ın işlediği günahların cezasını yurdu da
Aias İlyada'da şöyle çıkar karşımıza (İl. I I , çeker: Yiğit öldükten sonra bile uzun bir süre
5 2 6 vd.). Lokris toprağı verimsiz kalır, ikide bir salgın
lar baş gösterir. Delphoi'ye çare sorulduğun
Lokris'lilere Oileus oğlu çevik Aias komuta
da, tanrı sözcüsü şu cevabı verir: Kassand
eder,
Telamon'un oğlu Aias'mki kadar değil boyu r a ' n ı n kaçırılıp ırzına geçilmesinin kefareti
boşu olarak her yıl Lokris'ten Troya'ya iki genç ki/
ondan ufak, hem çok ufak, gönderilmeli ve Athena tapınağına kurban
'kendirden bir zırh giymiş küçümencik bir edilmelidir. Bu t ö r e de bin yıl sürdürülmelidir.
adamdır ama, Lokris'liler b u n u yapmışlar, ikinci yılından
bütün Hellen'leri, Akha'ları kargı atmakta sonra kızlar kurban edilmeyip Athena rahibe
, geçer.
si olarak T r o y a ' d a alıkonulmuşlar.
Aias kırk t a n e kara gemiyle gelmiştir T r o -
(2) AİAS TELAMON O Ğ L U
ya'ya, a m a o n u n k o m u t a ettiği bölükler hiç
b e n z e m e z öbür savaşçılara: Okçular Lok- T e l a m o n ' u n oğlu Salamis'li Aias Troya sa
ris'liler, hafif silahları kullanmakta ustadırlar, vaşına yalnız on iki gemi getirdiği h a l d e , Ak-
öteye de hiç gidemezler (İl. XIII, 7 1 2 vd.). h a ' l a n n , Akhilleus'tan sonra en yiğit savaşçı-
Aias H e k t o r ' a karşı teke tek savaşa da h a sıdır. G ö r ü n ü ş ü , boyu bosuyla küçük Aias'ın
zırdır, gemilerin yanındaki çetin boğuşmaya t a m karşıtıdır. Akha'lann kalesi diye anılan
katılır. Patroklos'un ölüsünü Troyalıların elin Aias'ı P r i a m o s surların ü s t ü n d e n g ö r ü n c e ,
d e n kurtarmaya da yardım e d e r . Ama sert, yanındaki H e l e n e ' y e sorar (İl. III, 2 2 6 vd.).
kavgacı ve kimi z a m a n kabadır; Patroklos'un
Kim o, öbür Akha'lı, soylu, Irlyarı yiğit,
ölüsü için yapılan araba yarışmasında Aias Argos'luları başıyla, geniş omuzlarıyla
İ d o m e n e u s ' l a kavgaya tutuşur, Girit'lilerin aşan?
ö n d e r i de şöyle tanımlar o n u (İl. XXIII, 4 8 3
vd.). H e l e n e de bu yiğidin "eşi görülmedik Aias"
olduğunu söyler.
Aias, kavgacı başı, akılsız adam,
Akha'lardan geri kalırsın her İşte, Savaşa hazırlanırken şöyle tanımlanır Alas
senin aklında hiç çeviklik yok. (İl. VII, 2 0 6 vd.).
M1.;' 17
I \U l\ / I I I İ U O
Aias giydi ısıldayım tunç zırhını, rete uğramıştır. O sırada bir bunalım geçirir,
silahlarla sarıp sarmaladı bedenini, fırladı, bizim bugünkü deyimlerimizle bir şizofreni ya
tıpkı dev yapılı Ares gibi yürüdü, da paronaya krizi, bir gece pusu kurar, elinde
Kronos oğlunun, yürek kemiren savaş
kılıcıyla Akha ordusunu yok edeceğim diye
gücüyle
bir sığır sürüsüne saldırır, hayvanların hepsini
birbirleri üstüne saldırttığı erler arasında
savaşa giden Ares gibi tıpkı. bir bir öldürür, soykaları çadırına taşır, öç al
İşte böyle atıldı öne o, dım diye şenlik yapar. Bu işte tanrı parmağı
dev yapılı Aias, Akha'larm kalesi. vardır, Aias'ı tanrıça Athena bu korkunç ya
Korkunç yüzünde bir gülümseme. nılgıya düşürür. Aias kendine gelip ne yaptı
Geniş adımlar atıyordu altında ayakları, ğını, kimleri öldürdüğünü görünce düşmanla
uzun gölgeli kargısı sallanıyordu. rının karşısında rezil olmaya dayanamaz.
Aias kalkanıyla dikkati çeker Akha'lar ara Çektiği acı korkunçtur. Bunca büyük bir kah
sında. Korkunç diye nitelenen bu kalkan yedi ramanın böyle gülünç bir duruma düşmesi
kat deri, bir kat da tunçtan yapılmıştır. Hek- Aias'ın katlanacağı bir çöküntü değildir: Kılı
tor'la savaşta Troya'lı yiğidin kargısı altı kat cının üstüne atar kendini ve canına kıyar.
deriyi geçer, son katına saplanır kalır, derken Sophokles'in bu tragedyasında ününü ömrü
Hektor, "ovada duran, kara, pürtüklü, iri" bir nün sonuna kadar koruyamayan büyük ada
kaya parçası alır ve Aias'ın kalkanını tam gö mın dramı dile getirilmiştir.
beğinden vurur. Ama Aias daha büyük bir ka
yayla onu s a f dışı eder ( İ l . V I I , 268 vd.). Aidoneus. Yeraltı tanrısı Hades'in başka bir
adı (Hades).
Aias Hektor'u alt etmekle kalmaz, Tro-
ya'nın sayısız yiğidini tepeler, öldürür; saldırı Aietes. Güneş tanrı Helios ile Okeanos kızı
da da, savunmada da hep başta gelir, önde Perseis'in oğlu (Tab. 8). Önce Korinthos tah
yürür, Akra'ların gevşediğini gördü mü, he tına çıkar, sonra Karadeniz'in güney-dogu kı-
men koşar, kışkırtır onları, güçlerine güç ka yılannda, Kafkas dağının eteklerinde bulunan
tar. Aias kendi çıkarını hiç düşünmeyen ülkü Kolkhis (bugünkü Gürcistan) ülkesine kral
cü bir kahramandır, savaşın en çetin anların
olur. Büyücü Kirke'nin ve Minos'un karısı
da aslan gibi dövüşür, sorumluluk duygusu
Pasiphae'nin kardeşi ve Medeia ile Apsyr-
Agamemnon'unkinden daha üstündür, Akhil-
tos'un babasıdır.
leus'un bir kız uğruna savaştan çekilmesini,
Kız kardeşi Helle ile Asya'ya kaçan Phrik-
savaş arkadaşlarını hiçe saymasını sert sözler
sos Kolkhis'e sığınmış ve üstünde uçtuğu ka
le kınar. Öyle ki tanrılar bile derin bir saygı
natlı koçu Zeus'a kurban ettikten sonra, altın
beslerler Aias'a, Akha'lara söz geçirmek için
ona baş vururlar. postunu Aietes'e armağan etmiş. Kral da onu
tanrı Ares'e adanmış ormandaki bir meşe
İlyada'da en erdemli yiğit olarak karşımıza ağacına asmış ve bekçi olarak önüne korkunç
çıkan Telamon oğlu Aias'ın adına birçok ef
bir ejder dikmiş, lason Argonaut'larla birlikte
saneler daha kurulmuştur. Bunların arasında
altın postu almaya gelince, Aietes ona birçok
şair Sophokles'in "Aias" adlı tragedyasında
sınamaları başarırsa postu vereceğini söyle
ele aldığı yürekler acısı dramı üstünde dura
miş. Medeia'nın yardımıyla altın postu çalıp
lım:
kaçan Argonaut'ların peşine takılmışsa da
Akhilleus öldükten, Troya savaşı da bittik oğlu Apsyrtos'un, Medeia'nın kesip denize
ten sonra, Thetis'in tanrı Hephaistos'a yaptı
serptiği parçalarını toplamakla vakit geçirmiş
rıp oğluna getirdiği silahlar kime kalacak diye
ve umutsuzluğa kapılarak Kolkhis'e dönmüş.
kavga kopar Akha komutanları arasında.
Orada da tahtından olmuş, yıllar sonra yurdu
Thetis ister ki Akhilleus'tan sonra en yaman
na dönen kızı Medeia'nın yardımıyla tacını
savaşçı kimse o alsın silahları. O adam da Te-
yeni baştan elde edebilmiş (Argonaut'lar).
lamon oğlu Aias'tır, ama Agamemnon ile
Menelaos ne yapıp yapıp silahlan Odysse- Aigeus. Atina kralı Pandion'un oğlu, These-
us'a verirler. Aias çileden çıkmış, küçük düşü us'un babası (Tab. 24). Pandion bir devrim
rülmüş, ünü, değeri hiçe sayılıp ağır bir haka- sonucu Atina'dan sürülünce, Aigreus onu
1 «
AİGYPTOS
20
A l ( )| ( )S
tan kıyılarından Sicilya'ya geçişle başlar, Önce lulius Caesar, sonra Augustus'un da
Ankhises orada ölür, sonra korkunç bir fırtı soyu olan lulü'lerin Troyalı Aeneas ve Ankhi-
na Aeneas'ı Libya kıyılarına atar. Kartaca ses'le tanrıça Aphrodite'de kaynak buldukla
kraliçesi Dido epizodu Odysseus'un Alkino- rını, Roma'nın Akdeniz'in en soylu haneda
os'un sarayında yaptığı gibi, Aeneas'ın o gü nınca kurulduktan sonra düşman olarak b i l i
ne kadar olan serüvenlerini anlatmasına f ı r - nen batı ile doğuyu büyük bir birlik içinde ba
sat verir. Aeneas'a gönlünü kaptıran Dido rıştırmış olmasını göstermek, kendisinin de
onu Afrika'da alıkoymak istediği halde, tanrı Homeros gibi ozanların ozanına dayanıp
lar Aeneas'ın bir an önce yeni Troya'yı kur onun yolunda, ondan esinlenerek destan yaz
mak görevine dönmesini buyururlar. Yiğit ar dığını dile getirmekle Aeneis destanı gerçek
kadaşlarıyla yola koyulur, Dido canına kıyar ten çığır açmış, ilkçağla ortaçağ arasında
(Dido). Güney İtalya'da Cumae şehrine vanr- köprü kurmuştur. Aeneas'ı da yeni bir tip in
lar, Romalıların inançlarına göre burada yer san olarak canlandırmış olması üstünde dur
altı ülkesine açılan Avernus gölü vardır. Cu- maya değer. "Pius Aenas" (dindar Aenas) di
mae'nin tanrı sözcüsü Sibylla Aeneas'ı ölüler ye anılan kahramanın tutum ve davranışı H o -
ülkesine götürür. Burada Aeneas, babası An- meros destanlarındaki yiğitlerinkinden farklı
khises'le görüşür ve kendisini bekleyen par dır. "Pietas" diye tanımlanan kavram dine
lak kaderi onun ağzından öğrenir. H o m e - saygıyı da aşan bir erdemdir, Augustus'un ve
ros'la Dante'nin yeraltı dünyası anlatımı ara Augustus çağı insanının ülkü bildiği geçmişe,
sında yer alan bu parça ilkçağ yazınının en geçmişin değerlerine bağlılık, ulusal tarih ve
belirgin, en ünlü sayfalarmdandır. Bütün bu
kültüre sonsuz saygı ile onu soylulaştırmak
bilgileri edindikten sonra Aeneas yeryüzüne
için başka, yabancı da olsa benimsenen k a y -
döner, İtalya kıyılarını kuzeybatıya doğru iz
naklara bağlama çabası, kültüre hizmet için
leyip Tiber ırmağının arzına varır. Oranın
en büyük örnekleri göz önünde tutarak yarat
yerlileri, Rutul'larla savaşa girişir ve arkadaş
alıkta onlara ulaşma amacı ve bu uğurda
larını ırmak ağzında bırakıp içeriye doğru
sonsuz bir sorumluluk duygusu, bütün bunlar
Pallantea şehrinin bulunduğu yere varır. Bu
"pietas" denilen kavramın içerdiği ve Aeneis
rası Palantinus tepesiyle Roma şehrinin iler
destanında canlandırılan Aeneas tipinin tam
de kurulacağı yerdir. Yunanistan'dan göçme
bir başarıyla simgelediği erdemlerdir.
olan kral Evandrus Aeneas'ı iyi karşılar, ba
şında oğlu Pallas'ın bulunduğu bir bölük as
Aîolos. (1) Yunan ulusunun efsanelik atası
kerle arkadaşlannın yanına gönderir. Bu ara
sayılan Hellen ile Orseis adlı Nympha'nın oğ
da Rutul'ların kralı Turnus Troya'lılara saldır
lu, Tufan kahramanları Deukalion ile Pyrrha'
mıştır. Aeneas Turnus'u teke tek savaşta öl
nın torunu, Doros ile Ksuthos'un kardeşi ve
dürür. Destan Aeneas'ın bu zaferiyle kapa
Sisyphos, Arthamas, Kretheus ile Salmone-
nır.
us'un babası (Tab. 20).
On iki bölümlük Aeneis destanı bitmiş de Aiolos, Çanakkale yarımadasından Mende
ğildir. Vergilius onu sona erdiremeden öl res ırmağına kadar uzanıp, M i d i l l i adasını d . ı
müş, eserini bitiremediği için onun yakılması içine alan Aiolis kıyı bölgesine ve onlarda
nı da buyurmuştu. Roma'nm kuruluşuna ka oturan soyla, onun konuştuğu Aiol diline adı
dar olan olaylarla efsaneler tarihçilere konu nı vermiştir.
olmuş ve uzun uzadıya anlatılmıştır. Vergili-
us'un Aeneis destanıyla en büyük' başarısı (2) Deniz tanrı Poseidon'un oğlu, yellerin
kendi çağının ulusal kültürüne bir kaynak bul yöneticisi, Aiolos Notos, Boreas, Euros ile
muş olması, Roma'nın geçmişini ta Anado Zephyros adlı dört büyük yeli bir tulum içinde
lu'nun büyük uygarlık merkezi Troya'ya ka kapalı tutar ve ancak Zeus'tan aldığı buyruk
dar götürmekle ona uluslararası bir derinlik larla ortaya salar.
vermiş bulunmasıdır. Büyük Latin şairinin Odysseia destanında Odysseus'un Aio-
amacı Augustus'un damgasını bastığı çağının los'un adasına varışı anlatılır, bu ada şöyle ni-
dünya ve İnsan görülün* bir ufuk açmasıydı. Irlrniî:
Yıkılmaz tunçtan bir duvarla çevriliydi bu boyu şölen yaparlar. Bu yüzden de Zeus, P o -
yüzden ada, seidon ve İris gibi Olympos tanrıları ülkeleri
şehir oturtulmuştu göğe yükselen bir ne sık sık uğrar, şölenlerine katılırlar.
kayanın üzerine. Troya savaşının İlyada'dan sonraki bölüm
Aiolos konağında bir düzine çocuğu ile yi lerini anlatan "Aithiopis" destanı (kayıptır)
yip içmekte, şölen yapıp gönül eğlendirmek adını bu ulustan aldığı gibi, baş kahramanı da
tedir. Yeller tanrısı, Odysseus'u i y i karşılar, Eos'la Tithonos'tan doğma Aithiopia kralı
tam bir ay konukladıktan sonra içine azgın Memnon'dur (Memnon).
yelleri sımsıkı bağladığı sığır derisinden bir tu
lum verir ona ve arkasından tatlı bir Zephy- Aithra. Troizen kralı Pittheus'un kızı. Aige-
ros yeli salarak uğurlar gemisini. Böylece do us kısırlığı konusunda kâhine danışmaya gitti
kuz gün dokuz gece giderler, İthaka toprakla ği Delphoi'den dönerken Troizen'de bir gece
rına yaklaşırlar ki, Odysseus uykuya dalar, kalmış ve tanrının cevabını doğru yorumla
onu kıskanan yoldaşları da teknenin dibinde yan Pittheus onun kızıyla yatmasını sağlamış,
ki tulumu alıp çözerler. Yeller hep birden dı bu birleşmeden de Theseus doğmuştu. Ne
şarıya fırlar, korkunç bir fırtına kopar. Fırtına var ki o gün Aithra tanrılara sunu sunarken
Odysseus'un gemisini gerisin geri Aiolia ada Posddion'a rastlamış ve deniz tanrı ile sevi
sına atar, ama bu kez tanrı onu sert sözlerle şip kızlığını yitirmişti. Bu yüzden Theseus'un
kovar, tanrıların lanetine uğramış bir adamı tanrı oğlu mu, insan oğlu mu olduğu belli de
tutmaktan çekinir. Odysseia'nın X. bölümün ğildir.
de (1-79) anlatılan bu serüven destanın en Aithra'yı Aigeus'la birlikte yaşadığı Atti-
renkli öykülerinden biridir. ka'dan Dioskur'lar kaçırmışlar ve kardeşleri
güzel Helena'nın yanına hizmetçi olarak ver
Aison. Kretheus'la Tyro'nun oğlu, İason'un
mişler. Bir söylentiye göre Helena'yı Paris'le
babası (Tab. 22). Kretheus'un Tesalya'da
kaçmaya iten bu kadınmış. Troya düştükten
kurduğu İolkos şehri kendisine miras kalır,
sonra torunları Aithra'yı kurtarmışlar, ama
ama üvey kardeşi Pelias onu tahtından atıp
Theseus'un ölüm haberini alınca Aithra canı
tutuklar, üstelik de oğlu İason'u Kolkhis'e al
na kıymış (Aigeus, Theseus).
tın postu almaya gönderir, bu tehlikeli sefer
den sağ dönmeyeceğine inanarak (Argona- Aius Locutius. Lat. " a i o " ve "loquor" söz
ut'lar). Gerçekten de bir süre sonra lason'un söylemek, "aius locutus" ise söylenmiş söz
öldüğü haberi gelir. Pelias artık kardeşini kor anlamına gelir.
kusuzca öldürmeyi göze alır. Ancak, A i - Galya orduları Brennus komutanlığında Ro-
son'un boğa kanı içerek kendi kendini zehir ma'ya doğru ilerlerken (İ.Ö. 390) gökten ge
lemesine izin verir. Latin şairi Ovidius'a göre, len bir ses, şehrin yaban ellerin saldırısına uğ
İason Medeia ile birlikte Yunanistan'a dönün rayacağını bildirmiş. Kimse bu sese kulak ver
ce, büyücü kadın Aison'u diriltmekle kalma memiş, ama sesin dediği doğru çıkmış: Gal-
mış, onu bir iksirle gençleştirmiş de. yalılar Roma'ya saldırmış, şehri yakıp yıkmış
Aithcr. Esir, yani dünyayı saran hava taba lar, yağma etmişler. Romalılar düşmanı kov
kasının üstündeki arı ve ışıklı gök. Hesio- duktan sonra, diktatör Camülus tanrı sesinin
dos'a göre Aither, Erebos ile Nyks, yani yer duyulduğu yerde bir tapınak yapılmasını bu
altı karanlığıyla, yeryüzü karanlığından dog yurmuş ve Palatinus tepesinin kuzey eteğinde
madır. 'Aius Locutius" denilen tanrısal varlığa tapı
nak dikilmişti.
Aithiopcs. (Yun. yüzü yanıklar demek). H o -
meros destanlarında sık sık adı geçen bu efV Akademos. Attika'lı kahraman. Akademos,
sanelik ulus Okeanos kıyılarında, güneşin do Theseus güzel Helena'yı kaçırıp Afrika'da alı
ğup battığı uçsuz bucaksız bir ülkede oturur. koyunca, kız kardeşlerini aramaya gelen Di-
Güneşe böyle yakın oldukları için yüzleri yan oskur'lara kızın saklandığı yeri bildirmiş.
mış ve esmerleşmiştir. Sonsuz bir mutluluk Akademos'un mezarı Atina'nın dolayların
içinde yaşarlar, tanrılara kurbanlar kesip gün da, Kerameikos denilen bölgenin ötesindey-
99
AKI I I I ( ) ( IS
di. Kutsal bir ormanla çevrili bu bölge de Pla ce av yorgunluguyla uykuya dalmış olan ko-
ton "Akademeia" a d ı y l a anılan ü n l u okulunu nugunu dag başında silahsız olarak vahşi hay
kurmuştu. "Akademi" oradan gelir. vanlara yem olsun diye bırakır. Ama at adam
Kheiron Peleus'u kurtarır. Peleus da öfkesine
Akakallis. Kral Minos'un kızlarından biri.
kapılıp gider, Akastos'la karısını öldürür.
Tanrı Apollon ile sevişmiş ve Miletos'u d o
ğurmuş (Miletos). Akhalar. Homeros destanlarında ve özellik
le İlyada'da Yunanistan yarımadasından gelip
Akamas. (1) Antenor'la Theano'nun oğlu,
Troya seferine katılan savaşçıların hepsine
İlyada'da adı geçen Troya'lı yiğit. Akha'ların
birden "Akhaioi", "Danaoi" ya da "Argeioi"
kampına saldırıda önemli bir rol oynar. Meri-
denmektedir. İ l k i k i isim bir ülke adına dayan-
ones tarafından öldürülür.
mayıp, yalnız bir ırk ya da ulus adı olarak kul
(2) Gene İlyada'da adı geçen ve Troya'lılar lanıldığından, İlyada çevirisinde "Akhalar" ve
safında dövüşen Trakya'lı önder. Telamon "Danaolar" diye karşılanmış, Argos diye bir
oğlu Aias tarafından vurulur. kent bulunduğundan, Argos adı da genellikle
(3) Theseus'la Phaidra'nm oğlu, Troya sa bütün Peloponez'e verildiğinden, "Argeioi"
vaşında rol oynayan, ama İlyada'da adı geç deyimi "Argoslular" diye verilmiştir. Bu konu
meyen Akha yiğidi. Paris Helena'yı kaçırın için İlyada çevirisinin önsözünde daha ayrıntı
ca, Akamas güzel kadını geri istemek için lı bilgi bulunabilir (s. 25).
Troya'ya elçi olarak gönderilir. Sonuç verme
Akhates. Aineias'ın kara gün dostu. Troya
yen görüşmeler sırasında Priamos'un kızı La-
yangınından kaçan Aineias'ın yanından ayrıl
odikeia ile tanışır ve sevişir, bir oğulları bile
mamış, onunla birlikte İtalya'ya kadar gitmiş
olur. Troya'nın düşmesine yol açan tahta atla
ve bütün serüvenlerini paylaşmış. Latince
giren sekiz Akha yiğidinden biridir.
"Fidus Achtes" diye anılan adı, sadık, vefalı
Akarnan. Alkmaion ile su perisi Kallirho- dost anlamına gelen bir deyim olmuştur.
e'nin oğlu, ünlü kâhin Amphiaraos'un torunu
Akheloos. Batı Yunanistan'ın Akarnania ile
(Tab. 23). Kendisi daha çocukken, babası,
Aitolia bölgeleri arasında akan en uzun ırma
Arkadya kralı Phegeus tarafından öldürülün
ğı. Hesiodos'ta (Theog. 340) ve Homeros'ta
ce, anası tanrı Zeus'tan oğlunun çabuk büyü
( İ l . XII, 84) adı geçen Akheloos Okeanos'la
mesini dilemiş, Akarnan birkaç ay içinde er
Tethys'ten dogma üç bin ırmağın en büyüğü
ginlik çağına ermiş ve Phegeus'la çocuklarını
ve ırmak tannlann kralı imiş.
öldürerek öç almış. Sonra da batı Yunanis
Akheloos'un birçok öyküleri vardır: Herak-
tan'da adını taşıyan Akarnania ülkesini kur
les destanıyla ilgili bir efsaneye göre, Akhelo-
muş.
os Kalydon kralının kızı Deianeira'ya aşık
Akastos. İolkos kralı Pelias'ın oğlu (Tab. mış, ama ırmak tanrının biçimden biçime gir
22). Argonaut'lar seferine ve Kalydon avına m e , kimi zaman boğa, kimi zaman ejder ol
katılır. Pelias'ın kızları Medeia'nın öğütlerine ma yetisinden ürken kız Herakles'Ie evlenme
uyarak babalarını kesip kazanda kaynatınca, yi yeg görmüş. Bu yüzden güçlü yiğitle ırmak
Akastos kral olur ve İason'la Medeia'yı İol- tanrı arasında yaman bir güreş başlamış. İ l k
kos'tan sürer (Pelias). karşılaşmada yenilen Akheloos koca bir yılan
Kalydon avı sırasında Akastos'un başı der kılığına girmiş, Herakles onu tam boğacak
de girer: Arkadaşı Peleus kaza ile kaynatası ken de azgın bir boğa oluvermiş. Bu kez yiğit
Eurytion'u öldürür ve bu suçtan kendini arın boğanın bir boynuzunu kopararak alt etmiş
dırmak için Akastos'un sarayına sığınır. Akheloos'u. Irmak tanrı Deianeira'dan vaz
Akastos'un karısı Peleus'a tutulur, onu baş geçmiş, ama boynuzu geri almak için Herak-
tan çıkarmaya uğraşır, başaramayınca, yiğidi les'e Zeus'un keçisi Amaltheia'nın çiçek ve
namusuna göz dikmiş olmakla suçlar. Akas- yemiş saçan bolluk boynuzunu vermiş; başka
tos konukluk yasalarını çiğnememek İ ç i n P e - bir öyküye göre, ünlü bereket boynuzu ırmak
leus'u kendi eliyle öldürmek İstemez. Bir ge- tanrının kendi boynuzuymus, çünkü yaygın
AM-ltKUlN
Agarnemnon oyun oynadı bana, aldı onur Hadi gel, otur üstüne şu iskemlenin,
payımı, ko uyusun bağrında acılar.
beni bir daha kandırmaya kalkmasın sakml Ne yapalım yasımız çok büyükse,
ne çıkar yürek donduran iniltilerden!
Acı ağır basınca bir çocuk gibi ağlar dövü
Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi
nür Akhilleus, anasına yalvarır gelsin kurtar dokudu:
sın, çare bulsun, avutsun diye. Briseis götürü- Yaşayacak insanlar acı içinde".
lünce çağırır onu, Patroklos ölünce çağırır
Priamos'u avutmak, konuklamakla kalmaz,
onu. Yırtınır canından çok sevdiği dostunu
gider, Hektor'un ölüsünü kendi yıkar, hazır
koruyamadı diye.
lar ve babasına verir. G e n ç , yiğit ve ihtiyar
Bin pişman olur insanın aklını başından
baba bakarlar birbirlerine doya doya, sevgiyle
alan öfkeye, insanları birbirine düşüren kav
diyeceğim, çünkü ihtiyar, genç adamda kendi
gaya. Ama bu kez Patroklos'un öcünü alaca
oğlunu, genç adam da ihtiyarda kendi babası
ğım diye kudurür, ırmak başında doğradığı
nı görür gibi olur. Savaş, düşmanlık, kin ve
yüzlerce düşmanın kanından kara toprak kızıl
öfke yok olup gitmiştir, iki insandır karşı kar
ırmağa döner, tanrılar bile dayanamaz bu şıya.
manzaranın dehşetine (İl. XXI).
Aynı acımak bilmez azgınlıkla canını almak ( 6 ) A K H İ L L E U S 'U N Ö L Ü M Ü . bk. Memnon,
tadır yere serdiği Hektor'un, yalvarmalarına Pentbesileia.
şöyle karşılık verir (İl. X X I I , 345 vd.): Akontios. Keos adasında yaşayan çok yakı
Dizlerime sarılma, köpek, yalvarma bana şıklı bir delikanltymış. Günün birinde Artemis
anan, baban admal şenliklerine Delos'a gitmiş ve yolda Atina'nın
Gönlüm, yüreğim kışkırtıyor beni, en soylu ailelerinden birinin kızı olan Kydip-
diyor, şunun etini parçala, çiğ çiğ ye, pe'ye rastlamış. Görür görmez de tutulmuş
senin bana bu yaptıklarından sonra, ona. Ama soylu olmadığı için kızı kendisine
kimse uzaklaştırmaz başından köpekleri, vermeyeceklerini bilen Akontios bir düzene
getirseler bana kurtulmalığın on katını,
baş vurmuş, bir ayva alıp üstüne şu sözleri
yirmi katını,
kazmış: "Artemis tapınağı üzerine ant içiyo
tartsalar şurada, daha çok veririz deseler,
Dardanos oğlu altın koşa teraziye senin rum ki ben Akontios'a varacağım!" ve ayvayı
ağırlığınca, kızın önüne atmış. Ayvayı eline alan Kydippe
döşeğine yatırıp ağlamayacak sana seni üstündeki yazıları yüksek sesle okumuş, mey
doğuran, veyi sonra da fırlatmış atmış, ama yemini ye
köpekler, kuşlar yiyecek bütün bedenini, min sayılmış. Atina'ya döndükten sonra ba
bası kızını üç kez nişanlamış, ama tanrıça Ar-
Ama tutmaz sözünü, bir tanrının barakası
temis hep bir hastalık çıkararak kızın evlen
na getirdiği ihtiyar Priamos'u görünce şaşırır, mesine engel olmuş. Delphoi tanrı sözcüsü
yüreği dayanamaz bahtsız kralın ağlamaları Akontios'un düzenini açığa vurunca Kydip-
n a , kendi babasını hatırlar, Patroklos'a ağlar, pe'yi Akontios'a vermekten başka çare kal
iki düşman hıçkıra hıçkıra dövünürler karşı mamış.
karşıya, sonra (İl. X X I V , 514 vd.):
Akhilleus oturduğu yerden birdenbire Akrisios. Abas'ın Proitos ile Akrisios adın
kalktı, da ikiz oğullan olmuştu (Tab. 10). Ataları
tuttu elinden kaldırdı ihtiyarı, Aigyptos ile Danaos'un düşmanlığını özlerin
acımıştı ak sakalına, ağarmış başına. de taşıyan bu ikizler daha ana karnındayken
Kanatlı sözlerle seslendi ona dedi ki: dövüşmeye başlamışlar. Babalan ölünce Ar-
"Talihsiz adam, ne acılar çekmiş yüreğin! gos'ta kimin kral olacağı konusunda birbirle
Nasıl göze aldın gemilere gelmeyi tek rine girmişler. Uzun bir savaştan sonra üstün
başına, gelen Akrisios Proitos'u Lykia'ya sürerek
nasıl göze aldın benim gözüme görünmeyi? tahta oturmuş. Proitos da Anadolu kıyıların
Ben ki öldürdüm nice soylu oğullarını da kral lobates'in kızı Anteia ile evlenmiş,
senin. k.ıyn.il,ısından aldığı bir ordu ile Yunanis-
Demirden bir yürek varmış göğsünde,
tan'a dönmüş ve Kyklop'ların koca taşlardan Alkaios. Perseus ile Andromeda'nın oğlu,
bir surla çevirdikleri Tiryns'e kral olmuş. İkiz Amphitryon'un babası (Tab. 13). Amphitr-
kardeşler de bir anlaşmaya varmışlar. Argos yon yiğit Herakles'in ölümlü babası olduğun
ilini ikiye bölerek hüküm sürmüşler. dan, Herakles'e ilkin Alkaios oğlu anlamına
Akrisios'un Danae adlı bir kızı vardı, bir oğ gelen Alkides adı verilmiş, sonra değiştirilmiş
lu da olsun diye Delphoi tapınağına başvur ti (Herakles). Yiğit birçok şiirlerde bu isimle
duğunda, tanrı sözcüsü Danae'nin bir erkek anılır.
çocuk doğuracağını, ama torununun kendisi
Alkathoos. Pelops ile Hippodameia'nın oğ
ni öldüreceğini bildirmiş Akrisios'a. Telaşa
lu. Atreus ile Thyestes'in kardeşi (Tab. 14).
düşen kral, kızının herhangi bir erkekle ilişki
Oğullarından biri bir aslan tarafından par
kurmasını önlemek için çepeçevre tunçla ör
çalanan kral Megareus kızını canavarın hak
tülü bir odaya kapatmış onu. Ama Zeus gö
kından gelecek adama vereceğini bildirince.
nül vermişmiş Danae'ye, çarasini bulmuş, al
Alkathoos bu işe talip olmuş ve aslanı öldür
tın yağmuru halinde akmış çatı aralığından
müş. Böylece kızla birlikte krallığı da elde et
Danae'nin içine kadar. Danae Perseus'u do
miş. Kaynatası Megareus'un kurduğu Megai-
ğurmuş. Olup bitene akıl erdiremeyen Akrisi-
ra şehri Girit'lilerin saldırısına uğrayınca, yıkı
os kızıyla torununu bir sandığa kapatarak de
lan surları yeniden yapmakta tanrı Apollon
nize atmış. Ana-oğul Seriphos adasında kara
Alkathoos'a yardım etmiş. Tanrı bu işi yapar
ya çıkmışlar. Perseus binbir kahramanlık yap
ken lyra'sını bir taşa dayamış, o taş tarihsel
tıktan sonra Argos'a dönmek istemiş. Haberi
çağlarda da, üstüne vurulduğu zaman ses çı
alan kral Tesalya'da Larissa şehrine kaçmış.
karılmış.
Kader gene de yakasını bırakmamış: Bir rast
lantıyla Larissa'da düzenlenen yarışmalara
Alkestis. Pelias'ın kızı, Admetos'un karısı
katılan Perseus disk atarken, yel almış attığı
(Tab. 22). Kadınlar arasında yiğitlik ve feda
diski Akrisios'un kafasına indirmiş, Argos
kârlık örneği olarak gösterilen Alkestis Euri-
kralı da böylece ölmüş (Danae, Perseus).
pides'e en güzel tragedyalarından birini esin-
lemiştir.
Aktaion. Çoban Aristaios'la Autonoe'nin
Genç ve güzel Alkestis kocası Admetos uğ
oğlu, Thebai'li bir avcı (Tab. 18). At adam
runa ölmeye razı olur (Admetos). Zehri iç
Kheiron'un Kithairon dağlarında yetiştirdiği
miş, can vermiş ve cenazesi mezara indiril
Aktaion öyle yaman bir avcı olmuş ki, onun
miştir ki, ağıtlarla, iniltilerle çınlayan saraya
üstüne yokmuş bütün bölgede. Gurura kapıl
Admetos'un dostu Herakles çıkagelir. Alkes-
mış Aktaion, tanrıça Artemis'ten de usta avcı
tis'in öldüğünü duyunca, ölüm tanrı Thana-
olmakla övünmüş, bununla da kalmayıp gü tos'un peşine düşer, onunla boğuşur ve Al-
nün birinde tanrıçayı derede yıkanırken çıp kestis'i kolları arasından koparıp Admetos'a
lak görmüş. Bu küstahlığa içerleyen tanrıça geri getirir. Bir başka anlatıma göre, ölüler
Aktaion'u bir geyik haline dönüştürmüş ve el ülkesinin acıma nedir bilmeyen tanrıçası Per-
li köpeğini de üstüne salmış. Parçaladıkları sephone Alkestis'i görünce yumuşamış ve
geyiğin kendi efendileri olduğunu anlamayan onu daha genç ve daha güzel olarak yeryüzü
köpekler uluyarak Aktaion'u aramaya koyul n e , diriler araşma geri göndermiş.
muşlar, böylece Kheiron'un mağarasına ka
dar gelmişler. At adam da hayvanları avut Alkides. Herakles'e verilen bir addır (Alkai-
mak için Aktaion'a benzer bir heykel yapıp os, Herakles).
önlerine dikmiş (Kheiron). Alkidike. Salmoneus'un karısı, Aison ile îa-
Aleksandros. Priamos'un oğlu Paris'in baş son'un ataları (Tab. 22).
ka bir adı (Paris). Alkimede. Aison'un karısı, lason'un anası
(Tab. 22).
Alekto. Öç tanrıçaları Erinys'lerin biri. Adı
"öfkesi dinmez, barışmak bilmez" anlamına Alkinoos. Agamemnon İlyada'nın sevimsiz
gelir (Erinys), kralıysa, Alkinoos Odysseia'nın sevimli, ko-
28
nuksever, uygar ve halkseveı kratıdıı Bugün Alkinoos sarayinin iç düzeni daha az parlak
Korfu adası olduğu genellikle benimsenen değildir: Şiir, oyun, yarışma Phalak'lann ya
Sklıerie'ye yerleşmiş, denizci blı ulus olan şamında büyük yer tutan uğraşlardı Ozan
Phaiak'ların başıdır. Alkinoos, ülkesinin ön Demodokos'un Troya savaşından söz açması
derleri, danışmanları ile birlikte yönetir ulusu üzerinedir ki, Odysseus kimliğini açığa vur
nu, on iki kralın on üçüncüsü sayar kendini. mak zorunda kalır ve serüvenlerini anlatmaya
Ama biz Alkinoos'u Homeros'un arzından girişir (Demodokos). Ama Alkinoos'un dün
dinleyelim, Odysseia'da bundan daha güzel, ya görüşü ve insanlık anlayışı sanata saygı İ l e
daha cana yakın, tadına doyulmaz bir parça de bitmez. Özgürlüğe olan eğilimi ilk ve orta
yoktur. Phaiak'ları şöyle anlatır (Od. VI, 4 çağlan çok aşan modern denebilecek bir nite
vd.): lik taşır. Konukluk kurallarına uyarak Odysse-
us'u hemen, kim olduğunu, nereden geldiğini
Eskiden Phaiak'lar engin Hypereia'da
sormadan benimser, istediği an gemileriyle
otururdu,
güçte üstün, zorba Tepegözlere yakın, onu yurduna göndermeye hazır olduğunu bil
Tepegözler onların topraklarım boyuna dirir ve bu sözünü hiç gecikmeden yerine ge
yağma ederlerdi. tirir. Odysseus'u öyle beğenmiştir ki, kendisi
Tanrı yüzlü Nausithoos on/arı kaldırdı, ne damat edinmeyi özler, ama en ufak bir
götürdü, yerleştirdi Skherie'ye, baskıda bulunmaz, giderek, konuğuna kıla
alın teriyle yaşayan insanlardan uzağa. vuzluk etmedi diye kızı Nausikaa'yı kınar (Od.
Dört yandan surla çevirmişti kenti,
VII, 299 vd.):
evler kurmuş, tapınaklar yapmıştı tanrılara,
tekmil toprakları dağıtmıştı. Benim kızım ödevini tam yapmamış,
Ama o çoktan boylamıştı Hades ülkesini, konuğum,
düşünceleri tanrılardan gelen Alkinoos madem hizmetçileri vardı yanında,
kraldı şimdi. ve madem sen yalvardtydm ona ilkin,
ne diye evimize getirmedi alıp seni?
(Od. VII, 11):
Karısı Arete'ye saygısı da Homeros destan
Tekmil Phaiak'ları yönetirdi Alkinoos
larında görülen kadına değer vermenin daha
halkı sayardı onu bir tanrı gibi.
yüksek bir aşamasını yansıtır. Kadın, adı üs
Ama bu saygının asıl nedeni Arete ile ev tünde Erdem'in kendisidir ve erkeğin başara
lenmiş olmasıdır. Arete erdem demek, bakın madığı bazı edimleri daha bir incelikle, duyar
Alkinoos eşini nasıl baş tacı eder (Od. VII, 67 lıkla, insanseverlikle yerine getirebilir diye
vd.): saymakta, sevmektedir onu. Phaiak'ların sa
rayında asıl onun sözü geçmektedir. Nausika-
Alkinoos kendine karı aldı onu. a da bunu bildiği içindir ki, Odysseus'un sara
Arete'yi öyle saydı, öyle saydı ki, ya varınca dosdoğru Arete'nin dizlerine ka
hiçbir kadın böyle sayılmadı yeryüzünde, panmasını salık verir ona (Od. VI, 310 vd.).
erkeğinin buyruğunda, evinde yaşayan
hiçbir kadın, Konukseverlikte de, cömertlikte de ilk iş
hem kocası, hem çocukları saydı onu marı veren Arete'dir, yalnız Alkinoos değil,
yürekten, bütün Phaiak önderleri de danışmanları da
halk da bir tanrıça gibi baktı ona, uyarlar sözüne. Yatağı o yapar, sandığı o ha
tatlı sözlerle selam verirlerdi şehre inince o,
zırlar, rahatını o sağlar konuğun. Anasının kı
çok akıllıydı, iyi yürekliydi de ondan,
yatıştırırdt bütün kavgalarını erkeklerin! zı olan Nausikaa da kurtarmamış mıydı Ody-
sseus'u ölümden? (Nausikaa). Erkeği kadın
Öyle bir cennettir ki Alkinoos'un ülkesi, sız olarak düşünmek olanaksızdır Homeros
Batı yazınında ilk "ütopya" diye tanımlayabi destanlarında. Kadın erkeğin mutluluğudur.
liriz onu. İç ve dış düzeni Odysseus'a bile par Odysseia'ya üstün uygarlık havasını veren ki
mak ısırtacak gibidir. Homeros bir mimarlık şiler Arete, Nausikaa, Penelope gibi insanlı
baş eseri olan bu sarayı anlatmakla bitiremez gın daha ince, daha duyarlı ve becerikli yönü
(Od. V I , 263 vd.). nü simgeleyen kadınlardır.
•M,
ALKMAİON
Alkmaion. Argos'lu kâhin. Amphiaraos. ile Alkmene. Mykene kralı Elektryon'un kızı
Eriphyle'nin oğlu (Tab. 23). Amphiaraos, (Tab. 13). Kaza ile babasını öldüren amca
öleceğini bildiği Thebai seferine katılmadan oğlu Amphitryon'la evlenmeye razı olur,
önce, oğullarına analarını cezalandırmak gö ama önce, kardeşlerini öldüren Taphos'luları
revini yüklemişti. Epigon'lar diye anılan Ye- cezalandırmasını ister ondan. Amphitryon bu
diler'in oğulları ikinci Thebai seferine önder işi yapmaya gitmişken, Zeus Amphitryon kılı
olarak Alkmaion'u seçmişlerdi, bir tanrı sö ğında Alkmene'nin yatağına girer, birleşir
zü Alkmaion başlarına geçerse zafer kazana onunla. Söylentiye göre, bu sevişme üç tam
caklarını bildirmişti çünkü. Gene de ikircik gün sürmüş, Zeus güneşe bu süre dolmadan
liydi. Alkmaion, babasının can verdiği kente görünmemesini buyurmuşmuş çünkü. Tanrı
gitmekten çekiniyordu. Bu kez de Eriphyle bu süre içinde Herakles'i ana rahmine yerleş
işe karıştı: Harmonia'nın gerdanlığından tirmiş. Aynı gece sabaha karşı seferden dö
sonra, tanrı armağanı ünlü "peplos"unu da nen Amphitryon da güzel karısına kavuşur.
rüşvet alarak oğlunun sefere çıkmasını sağla Ne var ki kocasının biraz önce boş bıraktığı
dı. Savaşta Epigon'lar üstün geldiler. A l k - yatağa gene döndüğünü görünce Alkmene
maion Eteokles'in oğlu Thebai kralı Laoda- de, karısından fazla bir iltifat görmeyince
mas'ı kendi eliyle öldürdü ve Polyneikes'in Amphitryon da şaşmışlar. Daha sonra aldatıl
oğlu Thersandros'u tahta oturttu (Epigon' dığını öğrenen Amphitryon Alkene' yi diri di
lar). ri yakmak istemiş, ama Zeus odun yığınını,
Dönüşte Alkmaion Delphoi'ye uğradı, ana üstüne yağmur yağdırarak söndürmüş. Am-
sını öldürmek görevini yerine getirmenin ge phitryon da tanrı buyruğuna boyun eğerek,
rekli olup olmadığını sordu, tanrıdan olumlu karısının bir gece aralıkla doğurduğu Herak-
cevap alınca Argos'a döndü ve Eriphyle'yi öl les'le İphikles'i bağrına basmış. Kocası ölün
dürdü. Ama öç perisi Erinys'ler hemen takıl ce, Alkmene oğullarının izinden gitmiş. H e -
dılar peşine, ülkeden ülkeye kovaladılar onu. rakles tanrılara karışınca, Eurystheus'un hış
Önce Arkadya'da Oikles'in yanına sığınır, mından kurtulmak için Atina'ya sığınmış,
orada da rahat bulamayınca, Psophis kralı sonra da oğluna bunca eziyet yapan o kral da
Phegeus'un sarayına varır. Phegeus onu su can verince, gözlerini oymuş. Ömrünün son
çundan arındırır ve kızı Arsinoe'yle evlendi günlerini gene Thebai'de geçirmiş, çok yaşlı
rir. Ne var ki Psophis topraklarında korkunç olarak ölen sevgilisini Zeus Mutlular Adasına
bir kuraklık baş gösterir, gene Delphoi tapı götürüp, yeraltı yargıcı Rhadamanthys'le ev
nağına baş vurulur ve tanrı sözcüsü Alkrnai- lendirmiş. Onun üstüne hiçbir ölümlü kadınla
on'un ikinci bir kez arındırılması gerektiğini da ilişki kurmamış Zeus (Amphitryon, He-
bildirir. Gene yollara düşen ana katili ırmak rakies).
tanrı Akheloos'un yanına varır. Orada, ırmak
ağzında anasının ölümünden sonra meydana Alkyone. Rüzgârlar kralı Aiolos'un kızı Alk-
gelmiş bir toprak üstünde ırmak tanrı Alkma- yone Sabah Yıldızının oğlu Keyks'le evlen
ion'u bir daha arındırır. Akheloos da ona kızı miş. Karı-koca öyle mutluymuşlar ki Zeus ile
Kallirhoe'yi verir, ama kız ona varmak için Hera'ya benzetirlermiş kendilerini. Tanrılar
Harmonia'nın gerdanlığı ile peplos'unu şart kıskanmış bu mutlu yuvayı, Alkyone ile
koşar. Alkmaion gene Psophis'e dönüp Phe- Keyks'i birer deniz kuşu haline getirmişler.
geus'tan ister bunları, Apollon'un tapınağına Alkyon denilen bu masal kuşu, yuvasını dal
adayacağını söyler. Yalan meydana çıkınca galar üstünde kuran bir çeşit martı imiş. Ovi-
Phegeus konukluk kurallarını bozmamak için dius bu öyküyü biraz değişik biçimde anlatır:
Alkmaion'u kendi eliyle değil, oğullarının Günün birinde Keyks denizaşırı bir tapınağa
eliyle öldürür. Kallirhoe'nin yakarması üzeri gidecek olmuş. Alkyone yalvarmış gitmesin
ne çabuk yetişen oğlu Akarnan kan davasını diye, ama dinletememiş. Yolda Keyks kor
sürdürerek Phegeus'un oğullarını öldürür, kunç bir fırtınaya tutulmuş, gemisi batmış,
Harmonia'nın uğursuz süslerini de Apollon'a kendisi de boğulmuş. Dalgalar ölüsünü kıyı
adak olarak Delphoi tapmağına verirler. ya, dönüşünü gözleyen Alkyone'nin önüne
Al II IAIA
atmış. Alkyone de kendini dalgalara bırakın anlatıma göre Zeus yıldırımla çarpar, İ M ş k . ı
ca tanrılar acımış bu karı-kocaya, ikisini de bir anlatıma göre Apollon okl.ırıyl.ı öldürül
deniz kuşu yapmışlar. Dişisinin de denizde onları. Cezalan Hades'te de sürdürülür! Y ı -
kuluçkaya yatabilmesi için Zeus Aiolos'a kış lanlarla bir sütuna bağlı oldukları halde bir
dönümünden yedi gün önce ve sonra yelleri baykuşun durmadan ulayarak ötmesini dinle
dindirmesini buyurmuş. mek zorundadırlar.
Alkyoneus. (1) Gök ile Toprak tanrıların Alpheios. Peloponez'de, Elis ile Arkadya
meydana getirdikleri devler arasında en güç bölgeleri arasında akan bir ırmak. Bütün ır
lülerinden biri. Hesiodos'un Theogonia'sında maklar gibi Okeanos ile Tethys'in oğlu sayı
adı geçmez, Makedonya'daki devler savaşına lır. Artemis ve nympha'lara saldırıları masal
katılmış, ama onu yere sermek olanaksızmış, konusu olmuştur: Günün birinde Artemis
çünkü anası Toprağın üstüne düştükçe doğ nympha'larla ırmak ağzında şenlik yaparken,
rulur, kalkarmış. Herakles bu yüzden onu Alpheios onlara yaklaşmak istemiş, periler
sırtlanıp başka bir ülkeye götürmüş ve bir ok de yüzlerine çamur sürerek kendilerini tanın
la öldürmüş (Herakles). maz hale getirmişler. Alpheios su perisi Are-
(2) Delphoi'li güzel bir delikanlı. Ülkeyi ka thusa'ya da tutkunmuş, onu Sicilya'ya dek
na boyayan Lamia canavarına yem olmak kovalamış (Arethusa).
üzere seçilmiş. Yolda rastladığı bir başka deli
kanlı onun yerine kurban olmayı kabul etmiş, Alphesiboia. Dionysos'un tutkun olduğu
canavarın mağarasına girmiş, onu kafasın Asya'lı nympha. Tanrı onu elde etmek için
dan yakalayarak yere çalmış ve ezmiş (La- binbir çare düşünmüş, sonunda bir kaplan
mia). olup kızı kovalamaya başlamış. Koşa koşa bir
ırmağın kıyısına gelmişler, kız ırmağı geçebil
Aloeusoğulları. Aloeus'un karısı İphimede- mek için tanrının kollan arasına girmeye razı
ia tanrı Poseidon'a aşıkmış, her gün deniz kı olmuş. Dionysos'tan gebe kalıp Medos'u do
yısına gider, eliyle su alıp göğsüne dökermiş. ğurmuş. Medos, Med'ler boyuna adını verdiği
Sonunda tanrı birleşmiş onunla, iki oğulları gibi, geçilen ırmağa da Tıgris (Dicle) yani
olmuş: Otos ile Ephialtes. Ölümlü babaları Kaplan ırmağı denmiş.
Aloeus olduğu için Aloeusoğulları deniyor
bunlara. Devmiş her ikiside: Her yıl bir karış Alpos. Sicilya'da yaşayan korkunç bir dev.
enine, bir kulaç da boyuna giderlermiş, öyle Yolcuları pusuya düşürür, kayalar altında
ki dokuz yaşına vardıkları zaman tanrılara ezer, sonra yermiş. Bu devi tanrı Dionysos
savaş açmaya karar vermişler. Bunun için de öldürmüş: Thyrsos değneğini boynuna atın
Ossa dağını Olympos'un üstüne bindirip te ca, dev çarpılıp denize, altında Typhon devi
pesine de Pelion dağını oturtarak göğe tır nin bulunduğu adanın yanına düşmüş.
manacaklarını, denizleri topraklarla örtüp
Althaia. Kalydon kralı Oineus'un karısı, Me-
kurutacaklarını, denizle karanın yerini değiş
leagros ve Deianeira'nın anası. Oğlu Meleag-
tireceklerini bildirmişler. Üstelik de âşık ol
ros yedi günlük iken Kader tanrıçaları Althai-
dukları Hera ile Artemis'i kaçırmayı tasarla
a'ya gelmişler ve ocaktaki bir odunu göstere
mışlar. Tanrıların başına açtıkları dertlerden
rek, bu odun yanıp kül olunca Meleagros da
birini Homeros şöyle anlatır Ilyada'da ( V ,
ölecek demişler. Bunu duyunca Althaia ocağı
385):
hemen söndürmüş ve odunu alarak bir sandı
Ares de bu yüzden çok acılar çekti, ğa saklamış. Ne var ki Meleagros Kalydon
Otos'ia güçlü Ephialtes, Aloeus'un iki oğlu, avı sırasında Althaia'nın kardeşleri olan dayı
vurdular onu kalın zincirlere, larını öldürmüş. Anası da öfkeye kapılarak
tunç bir küpte kapalı kaldı tam on üç ay!
sakladığı yarı yanmış odunu alıp ateşin içine
Hermes kurtarır Ares'i, ama savaş tanrı bit atmış. Odun çabucak tutuşup kül olmuş, Mr
kin durumdadır. Tanrıların canına tak der so leagros da o saat ölmüş. Althaia yaptığına
nunda, cezalarını verirler bu azmanların. Rlı bin pişman olup canına kıymış (Melcautoa).
/\ı ı r.
Altis. Olympia şehrinin yöresinde Zeus'a Yunan mythos'unu bu kadar etkilemiş olma
adanmış kutsal orman. Ünlü yontucu Pheidi- ları da ondandır.
as'ın atelyesi bu korulukta imiş. Amazon'lardan dem vuran en eski kaynak
Homeros'tur: "Erkek gibi Amazon'lar" der
Amaltheia. Birçok efsanelere göre, Amal- ve Bellerophontes'in onları yendiğini belirtir
theia Rheia'nın, çocuklannı doğar doğmaz (Bellerophontes). Troya'nın önündeki bir t e
yutan Kronos'tan kurtulup Girit'e kaçırdığı pede mezarı bulunan Myrrhine ise tanrılaş-
Zeus'a dadılık eden nymphanın adıdır. Amal- mış bir kahramana benzer, çünkü halk ara
theia çocuğu İda dağındaki bir mağaraya gö sında adı başka, tanrılarca başkadır (Myrina).
türmüş ve orada bir keçinin sütüyle beslemiş. Efsaneye göre Amazon'lar savaş tanrı Ares
Bu keçi Helios'tan dogma korkunç bir yara- i l e Harmonia'nın ( y a da Aphrodite'nin) k ı z l a -
tıkmış, Titanlar ondan öylesine korkarlarmış rı sayılır. Savaşçı karakterleri böylece kay
ki Gaia onu Girit mağaralarında saklamak zo naklarından da belli olan bu kadınlar ok ve
runda kalmış. Zeus sonradan bu keçinin pos yaydan başka bir de "labrys" denilen iki ağızlı
tu ile Aigis kalkanını yapmış. Başka bir gele baltayı silah olarak kullanırlar. Bu baltaya
neğe göre Amaltheia asıl bu keçinin adıdır. hem Girit'te, hem Hitit kabartmalarında rast
Tanrı çocuk o kadar güçlüymüş ki sütnine- lanır. Amazon'ların at üstünde savaşmaları,
sinin bir boynuzunu kırmış ve bunu kendisine atı yalnız arabaya koşmak için kullanan ilk
bakan nympha'lara verip içini diledikleri gibi Yunanlıları özellikle etkilemiş olsa gerek. H o -
doldurabileceklerini söylemiş. Böylece her meros'ta Myrina'ya "çok zıplayan, yüksek at
türlü yemişle dolan boynuz "Bolluk Boynuzu" layan" denmesi acaba atlı bir tanrıça olma
oluvermiş. sından mıdır? Amazon'ların yayıldığı bölge
lerle Hitit'lerin bulunduğu bölgelerin birbirini
Amata. Latium kralı Latinus'un eşi. K ı z ı L a -
tutması da dikkati çekmekte. Amazon'ların
vinia'yı Rutul'lar kralı Turnus'a vermek isti Anadolu topraklarında bir Hitit kalıntısı, ya
yordu. Ne var ki Aeneas İtalya'ya ayak basın da Hitit'lerle ilgili bir anı olabileceği varsayı
ca kral Latinus kızını onunla evlendirmeye mını bazı bilginlerde, özellikle Halikarnas Ba-
karar verdi. Troya'lılara düşman olan Amata lıkçısı'nda uyandırmıştır.
Turnus'u Aeneas'a savaş açmaya itti. Savaş
Rutul'lar için korkunç bir yenilgi ile sonuçla Amazon adının kökeni de yazarlarca şöyle
nıp Turnus da ölünce, Amata kendi canına açıklanır: A-mazon, yani memesiz demek
kıydı. miş, adın nedeni de bu savaşçı kadınların ya
yı göğüslerine rahatça dayayabilmek için bir
Roma'da Vesta rahibeleri, başrahip Ponti-
memelerini kesip çıkarmaları imiş. Ama
fex Maximus tarafından görev başına getiril
zon'ların erkek gibi oluşu, savaşçı bir kadın
dikleri gün Amata adıyla anılırlardı.
topluluğu olmalarından ileri gelir. Başlarında
Amazon. Anadolu'nun mythos'a katkıları hiçbir erkek bulunmadan kendi kendilerini
salt efsane, uydurulmuş masal değildir. Ana yöneten Amazon'lar önder olarak bir kraliçe
dolu kaynaklı efsanelerin hemen hepsi olmuş tanırlar, nitekim birçok kraliçelerinin adı ge
olayları yansıtır, yaşamış kişileri konu alır. Bu çer efsanede. Erkekleri yanlarında köle ya da
yüzdendir ki bir gerçek payı ve tarihsel bir ni uşak olarak bulundururlar, onlarla cinsel alış
telik taşırlar. İzlerine destanlarda olduğu ka veriş kurup çocuk doğururlar, ama erkek ço
dar, tarihçilerin ve coğrafyacıların eserlerinde cuklarını sakat eder ya da öldürürler, yalnız
rastlamamız bunu kanıtlar. Amazon'lar bu kız çocuklarını yetiştirip aralarına alırlar. Bu
gerçeğin en belirgin örneğidir, çünkü efsane tutum Anadolu'ya gelen Yunanlıları çok şa
leri yalnız bir olayı değil, bütün bir düzeni dile şırttığı içindir ki, Amazon'ları anlatmakla biti
getirir. Anadolu bin yıllarca anaerkil bir top remezler.
lum düzeni içinde yaşamış ve bu düzenin sim Yurtlan üstüne kaynaklar birbirlerini pek
gesi olan Ana Tanrıça'ya değişik adlarla ta- tutmaz. Çoğu efsanelerde Amazon'lar Kara
pınmıştır. Amazon'lar işte bu düzenin kalıntı deniz'de Thermodon (Terme) çayının kıyısın
larıdır, babaerkil özellikte ve nitelikte olan da Themiskyra şehrini kurmuşlar ve orada
oturmaktadırlar. Bu şehir bugünkü Fatsa ya Amores. Latince aşk anlamına gelen Amor
da Ordu yakınında olsa gerek Argonaut'lar (yahut Cupido) Roma imparatorluğu döne
Kolkhis'e varmadan onlarla karşılaşırlar. Baş minde, elinde yayla okluk bulunan tombul,
ka kaynaklar onları Kafkas eteklerine, Trak kanatlı bir çocuk olarak canlandırılmıştır. Sa
ya'ya ya da güney İskitya'da Tuna ağzına natta çoğaltılan bu figür Venüs'ün çevresinde
yerleştirirler. Anadolu'da hemen her yerde uçuşur gösterilir. Pompei fresklerinin mitolo
adlarına rastlanması bu kaynaklan yalancı çı jik sahnelerinde çok geçen Amores figürleri
karmaktadır. Batı sanatına Rönesans'la girmiş ve Rokoko
Amazon'ların tarih öncesi çağlarda Batı üslubunun bir özelliği olarak XIX. yüzyıla ka
Anadolu'ya yayıldıktan sonra Yunanistan'a dar tutunmuştur.
dek sokuldukları ve Atina önünde savaştıklan
Ampelos. Adı üzüm kütüğü anlamına gelen
anlaşılmaktadır. Ege kıyılarında Amazon kra
Ampelos bir satyr'le bir nympha'dan doğma
liçeleri tarafından kuruldukları söylenen şe
imiş. Tanrı Dionysos bu güzel delikanlıya gö
hirler şunlardır: Pitane, Myrina, Kyme,
nül vermiş ve bir karaağaç dalından salkım
Gryneion, Smyrna. Ephesos ve Ptiene'nin ilk
salkım sarkan asmayı ona armağan etmiş.
yerleşme yeri. Bir tanrıça sayılan Myrina'nın
Ampelos ağaca tırmanıp bir salkım üzüm ko
Lesbos ( M i d i l l i ) adasına göçüp oranın başken
paracakken düşmüş ve ölmüş. Dionysos sev
ti Mytilene'yi de kurduğu söylenir.
gilisini gökte bir yıldız haline dönüştürmüş.
Birçok Amazon'un büyük efsane yiğitleriyle
ilişkisi olmuştur: Hippolyte'nin Herakles, an- Amphiaraos. Öyküsü Thebai efsaneler zin
tiope'nin Theseus, Penthesileia'nın Akhilleus cirine bağlı Melampus soyundan ünlü bir kâ
efsanesinde adı geçer (bkz. bu adlar). hin. Oikles ile Hypermestra'nın oğlu, Alkma-
Ephesos ve Smyrna şehirlerinin birer Ama ion ile Amphilokhos'un babası (Tab. 23).
zon tarafından kurulduğu anlatılır. Bu savaşçı Geleceği bilen, her edimin doğuracağı so
kadınlar kimi ozanların ezgilerinde Efes Arte- nucu önceden gören tanrı sözcülerinin hayatı
mis'i ile ilişkili olarak gösterilir: İskenderiye yürekler acısıdır çokluk. Amphiaraos'un da
şairi Kallimakhos Artemis tanrıçaya övgüsün öyle, anlayışsız kimselerin çıkarlarına kurban
de cenkçi Amazon'ların Ephesos kıyısında gitmiştir.
tanrıçaya bir heykel diktiklerini ve çevresinde
Argos ili, kral Proitos zamanında üçe bö
savaş raksı yaptıklarını, birbirine vuran kal
lünmüştü: Bir bölümünü kendisi alır, öbürünü
kanlarının ta Sardes'te dek yankılandığını ya
aynı soydan olan Bias ile Melampus arasında
zar. Amazon'lar Ephesos'taki ünlü Artemis
böler. Bu soyların vârisleri arasında kavga çı
tapınağı ile de ilişkilidirler. Dünyanın yedi ha
kar günün birinde: Melampus soyundan
rikasından biri olan bu tapınağı Amazon'ların
Amphiaraos, Bias soyundan Adrastos'un ba
yaptığı ya da orada rahibelik ettikleri anlatılır.
bası Talaos'u öldürür. Adrastos Sikyon'a,
Anadolu'nun ana tanrıçası Kybele ile sıkı sıkı
ana tarafından dedesi Polybos'un yanına sığı
ya ilişkili oldukları apaçık belli olan Ama
nır (Adrastos) ve o ölünce kral olur. Bir süre
zon'ların efsaneleri de, tarihsel kimlik ve kişi
sonra Amphiaraos ile Adrastos barışırlar,
likleri de ana tanrıça üstüne olan bilgilerimiz
Amphiaraos bu barışı candan ister, Adrastos
değerlendirildikçe açıklık ve kesinlik kazana
ise art düşüncelerle karşılar. Amphiaraos'un
caktır (Artemis, Kybele).
kendisine karı olarak verdiği Eriphyle'yi bir
şartla alır: Kaynatasıyla arasında bir anlaş
Ambrosia. Homeros destanlarında Olym-
mazlık çıkacak olursa, yargıçlığını Eriphyle
pos tanrıları "ambrosia" ve "nektar" ile bes
yapacaktır. Amphiaraos bu şartı da kabul
lenirler. Ölümsüz anlamına gelen ambrosia
eder.
birçok çiçek özlerinin katıldığı bir çeşit bal-
mış. Ambrosia ile beslenen tanrılar yaralan Amphiaraos Kalydon avına ve Argona-
maz olurlar, bu büyülü bal insanlara da içirildi ut'lar seferine katıldıktan sonra, Adrastos
mi, onlara gençlik, mutluluk ve ölümsüzlük onun Thebai'ye savaş açan Yediler'den ol
sağlarmış, masını İster. O sırada Thebal'den kaidesi
Eteokles'in sürdüğü Polyneikes Adrastos'un hasımlar göndermelisin derim ben:
konuğudur ve kardeşinden öç almak için yar Tanrılara saygılı olandan korkulur.
dım istemektedir. Amphiaraos bu seferin yı
Düşman kardeşler Eteokles ile Polyneikes
kımla sonuçlanacağını, kendisinin de sağ
birbirlerini öldürünce, şehir kurtulur, ama
dönmeyeceğini bilir, hem katılmak istemez,
korkunç bir bozgun başlamıştır. Amphiaraos
hem de Adrastos'u vazgeçirmeye çalışır.
tsmenos ırmağının kıyılarına doğru kaçar ve
Ama Polyneikes Eriphyle'yi baştan çıkarır:
tam düşmanı Periklymenos ona yetişecek
Kadmos'la evlenirken Harmonia'ya tanrıların
ken, Zeus'un saldığı bir şimşekle toprak yarı
düğün hediyesi olarak verdikleri gerdanlığı
lır ve ünlü kâhini atları, arabasıyla yutar.
armağan eder o n a . Kadın büsbütün Polynei-
kes'le Adrastos'tan yana döner, kocasını zor Amphiaraos'un toprağa gömüldüğü yer Pa-
lar sefere katılmaya. Amphiaraos verdiği sö usanias zamanında da gösterilirmiş. Zeus bu
zü tutmak zorundadır, sefere çıkar. Ama git tanrı sözcüsüne ölümsüzlük bağışlamış: Atti-
meden önce oğullarına yemin ettirir: Anala ka'da Oropos denilen bir yerde kâhinliğini
rından öç alacaklardır. sürdürürmüş.
Yolda başlarına gelen bazı olaylardan Amphiktyon. Deukalion ile Pyrrha'nın oğ
(Hypsipyle, Ophettes) sonra, Yedilerin dü lu, Hellen'in kardeşi (Tab. 20). Kızıyla evlen
zenledikleri Nemea yarışmalarında Amphia- diği Atina'lı kral Kranaos'u tahtından atarak
raos atlama ve disk atmada birinci gelir. The- yerine geçmiş, on yıl krallık ettikten sonra
bai'ye varınca önderlerin her biri şehrin bir kendisi de Erikhthonios tarafından sürülmüş.
kapısına dayanır. Aiskhylos'un ölmez eseri Efsaneye göre Attika başkentini tanrıça A-
"Thebai'ye Karşı Yediler" tragedyasında Am- thena'ya adayıp ona Atina adını veren ve
phiaraos hem akıllı, hem yiğit bir adam ola Dionysos'u Attika'da ilk konuklayan bu kral
rak tanımlanır (576 vd.): dır.
34
v
/ U l l I II I I \ I » ' I I
V,
J U » 1 I I\> » l
Ne var ki o sırada Zeus Amphitryon kılığın Amymone. Danaos'un elli kızından biri.
da Alkmene'nin koynuna girer, onu yiğit H e - Amymone babasıyla birlikte Argos iline gelir.
rakles'e gebe bırakır. O gece sabaha karşı Orada korkunç bir kuraklıkla karşılaşırlar,
Amphitryon da savaştan döner ve karısına nedeni de Poseidon'un öfkesidir: Göz koydu
kavuşup Iphikles'i üretir. Amphitryon Alkme- ğu Argos'un Hera'ya verilmesine kızmıştır.
ne'nin macerasını öğrenince, ona ceza ver Danaos, kızlarını su aramaya gönderir. Amy-
meyi düşünür önce, ama Zeus buna engel mone bütün bir gün kırlarda dolaştıktan son
olur. Alkmene bir gün arayla Herakles'i, son ra yorgun düşüp uykuya dalar. O sırada bir
ra da Iphikles'i doğurur. Amphitryon hangisi satyr'in saldırısına uğrar, kız uyanır, avazı
nin kendi oğlu olduğunu bilmek için çocukla çıktığı kadar bağırır ve Poseidon'a yakarır.
rın odasına iki koca yılan koyar, İphikles ür Tanrı çıkagelir, satyr'i kovar, yabasını kaya
ker, sekiz aylık Herakles ise oynayarak boğar ya vurup bir kaynak fışkırtır. Bu kaynak son
canavarları. Amphitryon böylece ölümsüz ço radan Amymone adını alır. Güzel kıza gö
cuğun hangisi, ölümlünün hangisi olduğunu nül veren Poseidon onunla birleşir ve N a u p -
anlar. Başka bir anlatıma göre, bu işi Am- lios adlı bir oğulları olur. Nauplios Argos ili
phitryon değil de Zeus'u kıskanan Hera yap nin güneyinde Nauplia şehrinin kurucusu
mış. Amphitryon iki çocuğu birlikte yetiştir dur.
miş ve Herakles'in yanıbaşında Minyen'lere "Amymone" Aiskhylos'un "Yalvarıcı Ka
karşı bir savaşta can vermiş. dınlar" ile başlayan ve Danaos kızları ile Ai-
Amphitryon Batı yazınında ilk aldatılan ko gyptosogullarının dramını anlatan trilogia'ya
ca olarak yaşar. Ne var ki adı Homeros des eklenmiş bir satyr oyununun (kayıp) adı olsa
tanlarında geçtikçe, çok saygıdeğer, giderek gerek.
mutlu bir kişi olarak tanımlanır, çünkü büyük
Anadyomene. Tanrıça Aphrodite'ye veri
tanrı Zeus tarafından aldatılmak zül değil, şe
len bir sıfat. "Su yüzüne çıkan, dalgalardan
ref sayılır Homerik çağlarda. Sonraları görüş
doğan" anlamına gelir. Tanrıçanın, Ura-
ler değişmiş: Yunan ilkçağında Euripides'in
nos'un denize savrulan atmıgıyla meydana
"Alkmene" (kayıp) adlı bir tragedyası olduğu
gelmiş köpüklü dalgalardan doğduğunu belir
na göre, konu komik sayılmamıştı daha, yeni
tir (Uranos, Aphrodite).
komedya denilen Hellenistik çag tiyatrosu
Amphitryon-Alkmene serüvenini işlemeye Anaksarete. Kıbrıs'lı bir kız: Güze', ama
başlar, Latin komedya yazan Plautus "Am- duygusuz ve kalpsizmlş. İphis adlı bir delikan
phitruo" adlı oyununda aldatılmış koca moti lı ona delice âşık olmuş, karşılık görmeyince,
fini bütün çıplaklığıyla ele alır, Amphitr- kızın kapısına asmış kendini. Anaksarete bu
yon'un benzeri Sosias tipini de yaratarak M o - na da aldırmamış, delikanlının cenazesi evi
liere'in tadına doyulmaz "Amphitryon" ko nin önünden geçerken pencereye çıkıp kay
medyasına örnek olur. gısızca seyretmiş. Tanrıça Aphrodite de bu
kadar katı yürekliliğe kızarak Anaksarete'yi
Amykos. Poseidon'un oğullarından bir dev. bir heykele dönüştürmüş.
Bursa'dan Karadeniz'e uzanan Bithynia böl
gesinde Bebrykes adlı bir boyun kralıymış. Androgeos. Minos ile Pasiphae'nin oğlu,
Yumruk dövüşünde pek usta olan bu dev ünlü bir atlet. Atina'da Panathenaia bayram
hem çıplak yumrukla, hem de kestos denilen larında düzenlenen bütün yarışmaları kazan
kurşunlu bir eldivenle yarışırmış, ülkesine her dığı için kral Aigeus onu kıskanmış ve Mara-
geleni kendisiyle boy ölçüşmeye zorlar, çoğu thon ovasında korku salan bir boğayı öldür
zaman yener ve öldürürmüş. Argonaut'lar meye göndermiş. Androgeos bu işi başara-
Bebryk'lerin ilinde Khalkedon'a (Kadıköy) mayıp ölmüş. Minos da öç alması için tanrı
vardıkları zaman, Zeus oğlu Polydeukes Zeus'a yalvarmış. Tanrı Afrika'ya kıtlık sal
onunla güreşmeyi göze almış ve korkunç de mış, kıtlığı önlemek için Aigeus her yıl Girit'e
vi yenerek yolculara karşı bu insafsızca dav Atina'dan yedi delikanlı ile yedi genç kız gön
ranmasına son vermiş (Argonaut'lar). dermek zorunda kalmış. Minotauros'a yem
u.
olan bu gençleri kurtarmak İ ş i n i Theseus ba ti. Kral Eetion'un sarayında yapmadığını bı
Şarmış (Aigeus, Theseus). rakmamış, yaşlı başlı kralı öldürmüş, yedi Oğ
lunun insafsızca canlarına kıymıştı. Andro-
Androklos. Atina kralı Kodros'un oğlu. E f -
makhe'nin anasını da esirgememişti. "Or
saneye göre Efes bölgesine yerleşmiş Le-
manlık Plakos daginın eteğinde kraliçeydi
leg'lerle Karia'lıları kovan lon göçmenlerinin
anam" diyor Andromakhe yana yakıla; krali
önderi olan Androklos Ephesos şehrinin ku
çeyi de Akhilleus esir sürüsüne katmış, Tro-
rucusudur. Samos (Sisam) adasını da o ele
ya'ya getirmiş, sonra büyük bir kurtulmalık
geçirmiş. İon göçmenlerine bir t a n n sözcüsü
karşılığında serbest bırakmıştı, ama zavallı
kuracakları şehrin yerini kendilerine bir ya
kadın, Homeros'un dediği gibi,"hür gününü"
ban domuzunun göstereceğini bildirmiş. Bir
görür görmez ölmüştü.
gece İon'lar ormanda balık kızartırken, balık
Andromakhe Troya sarayında kadınlar dai
sıçramış, bir ateş kıvılcımı da koruluğa düş
resinde, hizmetçileri arasında nakış işlemek
müş, ağaçların arasından bir yaban domuzu
le, mekik dokumakla vakit geçirir. Her geçen
çıkmış. Androklos hayvanı oracıkta öldürmüş
gün bir işkencedir, çünkü korku kaplamıştır
ve tanrı buyruğunun gerçekleştiğini anlaya
yüreğini, ne kadar yiğit de olsa Hektor'un bir
rak Ephesos şehrini o korulukta kurmuş.
gün düşman kargısı altında can vereceğinden
Andromakhe. Andromakhe, Mysia bölge korkar. Troya ovasında yiğitler boğuşurken,
sinde Thebai şehrinin kralı olan Eetion'un kı rahat durmaz, dört duvar arasında. İkide bir
zıdır. Eetion kral Priamos'a dostluk bağlarıyla savaşı gözlemek için çocuğunu dadıya verip
bağlıdır. Sarayında yedi oğlu ile büyüttüğü batı kapısının üstündeki kuleye çıkar. B i r g ü n
tek kızı sevimli, uslu, akıllı Adromakhe'yi Pri- Hektor savaştan ara bulup şehre gelir, karısı
amos'un en değerli oğlu Hektor'a verir. Dü nı evde arar, yok, yiğit, batı kapılarına koşar,
ğün dernek nasıl olmuş? Andromakhe, Pria- uzaktan Andromakhe'yi ve yavrusunu görün
mos'un oğulları ve gelinleri için yapılmış önü ce, gülümser. Andromakhe gözyaşları döke
revaklı evlerin birine nasıl gelin girmiş? Bunu rek ellerine sarılır (İl. 407 vd.).
şairler bize anlatmaz. Mutlu günlerini bilme
Ah kocacığım, bu hırs yiyecek seni,
yiz bu güzel karı-kocanın. Hektor'la Andro-
yavruna, talihsiz karına acıma yok sende,
makhe ancak yıkım gelip çattığı zaman, İlya- dul kalmama, biliyorum , az gün var,
da'da anlatılan savaşın dokuzuncu yılında Akha'lar üstüne saldırıp öldürecekler seni.
Troya sahnesine çıkarlar. Arada, bir çocukla Sensiz kalmaktansa toprak yutsun beni
rı olmuştur: Astyanaks. Troya'lılar Hektor'un daha iyi
oğluna "şehrin efendisi anlamına gelen bu Benim senden başka dayanağım yok,
adı, çocuk büyür de bir gün Troya'ya kral alıp götürdüğü zaman ölüm seni
olur umuduyla takmışlardır. Ama Hektor'un yalnız acılar kalacak bana,
Ne babam var benim, ne ulu anam...
ölümünden birkaç gün önce Astyanaks dadı
Sen bana bir babasın, Hektor,
sının kollarında dolaştırılan bir bebektir. Ulu anamsm benim, kardeşimsin,
Andromakhe'nin anadan, babadan, kardeş arkadaşısın sıcak döşeğimin.
ten yüzü gülmemişti. Uğursuz savaş Anadolu Burada, kalede kal, acı bana,
yetim koma yavrumuzu, karını dul koma.
kıyılarına gelip çatınca, Troya yöresinde ra
hat kalmamıştı. Akha ordusu dokuz yıldır Hektor acır kansına, ne yapsın, bir korkak
Troya kapıları önünde pinekliyor, düşüremi- gibi çekilecek değil ya savaştan Troya ordu
yorlardı bir türlü Anadolu'nun kutsal kalesini. sunun desteği, dayanağıdır.
Hele içi içine sığmayan genç ve atılgan Akhil- Günler geçer, Hektor ile Akhilleus arasında
leus çok sabırsızlanıyordu. Şehirden çıkıp, teke tek savaş başlar. Ölüm-kalım savaşı, İ I -
dağda, bayırda davarlarını otlamaya giden, yada destanının en dramatik sahnesi. Hek-
atların çeşmeye süren tek tük Troya'lıları her tor'un ölümüne karar vermiştir tanrılar. Yiğit
fırsatta kovalayıp öldürmekle bile duyuramı çe dövüşerek can verir. Troya surlarından bir
yordu kana susamışlıgını. Bölgede çapulculuk çığlıktır kopar, Andromakhe odasında mekik
seferlerine çıkmış Aklıllleııs, Mysia'ya varmış dokurken duyar bu vaveylayı, delı gibi fırlar
ruvun\jmcuf\
Q8
A I N I I II 1 K
derin bir kuyunun içine atarak,. Antheus'a Sophokles'in ölümsüz "Antigone"sinin ko
inip tası çıkarmasını buyurmuş, delikanlı ku nusu işte budur. Antigone Kreon'un bu emri
yunun dibine varınca üstüne kocaman bir taş ne karşı gelir, kardeşini gömer ve eyleminin
atıp onu ezmiş. Sonra da ne büyük bir suç iş suç değil, tersine borç olduğunu ileri sürerek,
lediğini anlamış ve pişmanlık duyarak kendini yönetmene baş kaldırır, bununla da kalmaz,
asmış. suç ve devlet yönetimi konularında yönetme
nin kendisiyle tartışmaya kalkışır. Sophok-
Antigone. Oidipus'un kendi anası İokas- les'in erişilmez bir başarıyla dile getirdiği bu
te'den dogma k ı z ı (Tab. 1 9 ) . Antigone traged tartışmadan bazı parçaları aşağıya alıyoruz
ya kahramanlarının en cana yakını, hayat hi (M.Eg.B. Yayınları, S. Ali çevirisi):
kâyesi bize en çok dokunanıdır. Davranışı,
eylemiyle bugün bile çözümlenememiş bir Antigone — Ben yaptığımı itiraf ediyorum,
toplum sorununu dile getirdiği içindir ki, çağ hiçbir şeyi inkâr etmiyorum.
daş insanı derin derin etkileyen, sonsuzca dü Kreon — B u işi yasak eden emrimi bilmiyor
şündüren bir kişilik taşır. Sophokles'ie işlen muydun?
meye başlayan Antigone dramı canlılığını bu A n t i g o n e —Biliyordum. Nasıl bilmem?Her-
güne dek yitirmemiş ve Anouilh gibi Batının kese ilan edildi.
en seçkin tiyatro yazarlarına konu olmuş ve Kreon — Demek buna rağmen benim emri
olmaktadır. me karşı gelmeye cüret ettin?
Antigone — Fakat bana bu emri veren Zeus
Kâhin Teiresias'ın açıklamalarından ne kor değildi, Hades'te hüküm süren Dike de biz fa
kunç bir suç işlediğini anlayınca, Oidipus göz nilere böyle bir nizam yüklememişti. Ve senin
lerini kör ettikten sonra, Thebai'den ayrılır, emirlerinde, insan sözlerini tanrıların yazıl
yollara düşer. Yurdu da, oğulları da lanet mamış, değişmez kanunlarından daha üstün
okumuşlardır ona. Yalnız kız Antigone baht yapacak bir kudret bulunduğunu zannetmiyo
sız kahramanı elinden tutup, ona hem des rum. Çünkü bu kanunlar yalnız dün ve bugün
tek, hem de kılavuz olur. Kentten kente sürü yaşamıyorlar, bunlar ebediyen menidirler ve
ne zamandan beri mevcut olduklarını bilen
nüp dilenen babasıyla birlikte Attika ilçesi
yoktur.
Kolonos'a varır, orada halkı acındırmayı ve
kral Theseus karşısında babasını savunmayı Kreon — Thebai'liler arasında bunu böyle
başarır. Böylece Oidipus'a bir sığınak bulup, gören yalnız sensin.
onun öç perileri Erinys'lerden kurtularak ra Antigone — Hepsi böyle görüyorlar, fakat
hat bir ölüme kavuşmasını sağlar. Sophok- korkudan dillerini tutuyorlar.
les'in "Oidipus Kolonos'ta" adlı bu tragedya Kreon — Bunlardan ayrı düşündüğün için
sında Antigone'nin güçlü kişiliği belirmekte, utanmıyor musun?
ilerde ne korkusuz bir yürekle ne yaman bir A n t i g o n e — Öz kardeşime saygı göstermek
eyleme girişeceği sezilmektedir. te utanacak ne var?
Krneon — Onunla dövüşüp ölen de bir kar
Oidipus'un ölümünden sonra Antigone deşin değil miydi?
Thebai'ye döner. Thebai'de krallığı paylaşa- Antigone —• Aynı ananın ve aynı babanın
mayan kardeşleri Eteokles ile Polyneikes bir oğluydu.
birlerine karşı amansız bir savaş açmışlardır. Kreon — Ötekine karşı alâka göstermekle
Aiskhylos'un "Thebai'ye Karşı Yediler" tra buna karşı günaha girmiyor musun
gedyasına konu olan bu savaşta iki düşman A n t i g o n e —• Mezarında yatan ölü böyle hü
kardeş birbirleriyle dövüşürken can verirler. küm vermeyecektir.
Bu kez tahta çıkan Kreon Eteokles'in yurdu K r e o n —Fakat sen bir günahkâra karşı aynı
nu savunurken öldüğü için kahraman sayılıp hürmeti gösteriyorsun.
törenle gömülmesini, yurduna yabancıların Antigone — Onunla beraber ölen bir kardeş
ti, bir köle değil.
yardımıyla saldıran Polyneikes'in de mezarsız
Kreon — Birinin koruduğu bu memleketi
kalarak, ölüsünün üstüne toprak serpmeyi bi
öbürü harap ediyordu.
le yasaklandırarak böyle bir işe girişecek ola Antigone — Olsun, Hades ikisi için de aynı
nı ölümle cezalandıracağını bildirir. mezar hakkını tanır.
MIN I UN» » ' I
42
çekleştirir. Eros bazı efsanelere göre onun ballandıra anlatırlar. Bu öykülerin başında
oğludur, ama Theogonia'da Eros Aphrodi- Homeros'un Odysseia'sındaki serüven gelir
te'den çok önce doğmuş evıeır.el bil güçtür, Bu serüveni kör ozan Demodokos anlatır Al
sonradan katılır Aphrodite'nin alayına (The- kineos'un sarayında toplanmış konuklara
og. 201 vd.): Ares'le Aphrodite'nin seviştiklerini güneş
tanrı görür ve Hephaistos'a haber verir, ünlü
Doğup da yürüyünce tanrılara doğru
Eros'la Himeros (arzu) takıldılar hemen demirci tanrı da kırılmaz, çözülmez zincirler
peşine. den büyülü bir ağ örer, yerleştirir onu yatağı
İlk günden bu oldu onun tanrılık payı nın altına, sonra da yalancıktan Lemnos ada
İnsanlar arasında da, ölümsüzler sına gider. İ k i tanrı sevişirlerken demir ağın
arasında da; içinde tutklu kalırlar, onları suçüstü yakala
Ona düştü kız cilveleri, gülüşmeleri yan Hephaistos da acı acı bağırır, sahneye
oynaşmaları. seyirci olan tanrılar arasında da dinmez bir
Sevmenin, sevişmenin tadı, büyüsü.
kahkaha kopar (Od. V I I I , 295 vd.).
Güzelliği, zarafeti ve bereketi simgeleyen Aphrodite'nin başka sevgilileri de olur,
Kharit'ler, Hora'lar ve düğün alaylarının ba bunlardan biri Adonis (Adonis), öbürü Troya
şında giden Hymenaios da Aphrodite'nin kral soyundan Aineias'm babası Ankhises'tlr
çevresindeki tanrılardır. Ne var ki aşk tanrıça (Ankhises, Aineias). Tanrı Hermes ile sevi
sının kişiliği çelişkili ve belirsiz olarak canlan şen Aphrodite'nin Hermaphroditos diye bir
dırılmaktadır efsanede. Savaş tanrı Ares'le oğlu olur, efsane yazarlarının kimine göre i k i
birleşmesinden ( k i bu birleşme de anlamlıdır) tanrı îda, yani Kazdagının tepesinde seviş
Phobos (bozgun) ve Deimos (korku), bir de misler, orada doğup ikisinin de adını alan ço
Harmonia doğar. Ahenk, uyum anlamına ge cuğu dağ nympha'ları büyütmüş, başka bir
len Harmonia'nın yanıbaşında korku ve boz anlatıma göre Halikarnassos kentinin batısın
gun Aphrodite'nin kişiligindeki olumlu ve daki bir yarda biri Hermes'in öteki Aphrodl
olumsuz yanları ve çelişkileri simgelerler. Bu te'nin birer tapmağı varmış, tanrılar orada se
ikiliği en kesin bir tanımlama ile Platon "Şö vişip birleşmiş ve orada doğup büyüyen ço
len" adlı diyalogunda dile getirir. Sokrates'in cukları Hermaphroditos'un başına Salmakls
de bulunduğu bu şölene katılanlardan Pausa- adlı su perisi ile olan serüveni gelmiş (Her-
nias şöyle der (Plat. Şöl. 1 8 0 d - e ) : maphroditos, Salmakis).
"Herkes bilir ki, sevgi (Eros) Aphrodite'den Aphrodite'nin öfkeleri, öç almaları kor
ayrılmaz. Aphrodite tek olsaydı, sevgi de tek kunçtur: Şafak tanrıça Eos'a, Phaidra ve Pa-
olurdu, ama madem ki iki Aphrodite var, Sev siphae'ya belalı aşklar esinler, kendilerine ye
ginin de iki olması gerek. Hem bu tanrının terince tapınmayan Lemnos kadınlarına ceza
ikiliği nasıl inkâr edilebilir? Biri, yani en eski
olarak kocalarının bile dayanamadıgı bir ko
si, göksel dediğimiz Aphrodite ana karının-
dan doğmuş değil, göğün kızıdır. Daha sonra ku verir, Kinyras'ın kızlarını kendilerini ya
gelen bir başkası var ki, Zeus'la Dione'nin kı bancılara satmaya zorlar. Üç Güzeller yarış
zıdır, ona orta malı Aphrodite diyoruz. Bu masında oynadığı rol ve Paris'le Helena'nın
tanrılarla ilgili iki türlü sevgi de olacak ister başına getirdiği bela, dillere destan olmuştur.
istemez, birine orta malı, öbürüne göksel di İlyada destanında oğlu Aineias'm koruyucusu
yeceğiz" olarak oynadığı rol bu kişi ile ilgili bölümde
(3) E F S A N E L E R İ . Kişiliği ile tanrılar arasın anlatılır. Roma'da Venüs Genetrix olarak Ae-
da bunca önemli bir yer tutan Aphrodite'nin neas destanıyla ilgili rolü Venüs bölümünde
efsaneleri azdır, daha doğrusu kendine özgü açıklanır. Eros ile Psykhe masalında da adı
öyküler az da, başkalarının baş kahraman ol geçer. Kişiliği Hellenistik çağdan sonra Röne
dukları öykülerde kendisine ikinci derecede sans sanatına da tükenmez bir konu olmuş,
bir rol düşmektedir. resim ve heykelde işlendikçe işlenmiştir.
Aphrodite topal tanrı Hephaistos'la evlen Kuşlardan güvercin ve serçe, çiçeklerden
dirilir, nasıl ve nedeni belli değil, ama şairler gül ve mersin tanrıçaya adanmış sayılır
onun çirkin kocasını aldatmasını ballandıra (inim kadar şairleri esinleyen bir tanrıça da
APOLLON
ha yoktur, ama hiçbir şair de Aphrodite'yi lık iki tanrının simgelediği iki karşıt varlığın
Midilli'li kadın şair Sappho kadar güzel dile birleşmesinden doğmuştur. Bu iki tanrı da
getirmemiştir. Apollon'la Dionysos'tur. Apollon aydın, dur
gun, ölçülü gücü simgeler, ışıktır, doğayı gör
Apollon. İlkçağda Yunan denilen varlıkla m e , varlığı akılla algılama ve akıl yetisine da
Akdeniz çevresindeki uygarlık topluluğuna yanan yöntemlerle biçimlendirme gücü ve ye
bir yenilik gelmiş olduğu su götürmez bir ger teneğidir, Apollon plastik sanattır, ama aynı
çektir. Bu olaya geçen yüzyılda bir ad da ta zamanda da öngörmedir, anlama ve kavra
kıldı, Yunan mucizesi dendi. Mucize gibi ger madır, ışığın doğayı bir projektör gibi aydın
çeküstü bir terim kullanılması, bu olayın n e latıp karanlık kalan sırlarını çözümlemesidir.
denlerinin de, kökenlerinin de o zamanlar Ama bu güç, insanı bir seyirci ve bir taklitçi
pek aydınlanamamış olmasından, kısacası bil olmaktan da ileri götüremez, yaratıcılık insa
gi yoksulluğundan gelmekteydi. Yunandan nın doğaya bir başka türlü coşkuyla karışma
kalma yapıtların, özellikle yazı tanıtlarının sını şart koşar, karanlık güçlerin gizemine er
çokluğu, bunların Batı uygarlığının bir başlan mesini. İşte bu gücü de Dionysos, şarap tanrı
gıcı diye karşımıza çıkması ve gerek doğa, simgeler. Dionysos doğanın kendisi değil, bir
gerekse insan üstüne düşüncesinin o günden ana tanrıça değil de, insana doğayla birleş
bugüne kesintisiz olarak süregelmesi bu ola meyi sağlayan bir araçtır sanki. İnsan için dü
yın bir başlangıç sayılmasına yol açmış, bilimi şünülmüş, yaratılmış bir tanrıdır. Nitekim in
bir çeşit yetinmeye götürmüş, bir çeşit coşku san dişisinden doğmadır, insana karışır ve in
ile asıl yolu olan inceleme, daha öncesini ara san çilesini çeker, ta ki taşkın gücünün ne
ma ve anlama çabasından saptırmıştır. Ne denli bir nimet olduğunu anlatabilsin insana.
var ki o gün bugün çok ileri gidilmiş ve elde Dionysos'un doğudan geldiğini, Anadolu'dan
edilen bulgularla olayın hiç de mucize olmadı çıkıp Yunanistan'a güç bela girebildiğini efsa
ğı, akılla algılanabilecek tutarlı tarihsel bir sü ne bağıra bağıra dile getirir. Nietzsche'nin
reç olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Bilimin Yunan varlığına özgü en şaşırtıcı yapıtı saydı
de bugün asıl coşkusunu yaratan neden, mu ğı tragedyayı bağışlayana kadar akla karayı
cizeyi aydınlatmak yolunda sayısız ipuçlarının seçmiştir bu tanrı. Ama Apollon, durgun akıl
hemen hepsinin Anadolu topraklarında bu gücü, bütün dallan ve bunları esinleyen pe-
lunması, aydınlığın bir kez daha "Anadolu" rileriyle Apollon öz Hellen varlığı sayılırdı,
denilen güneşin doğduğu ülkeden gelmiş ol Nietzsche'nin de bundan şüphesi yoktur her
duğunu gösterir. İpuçlarını izlemek, bulguları halde. Delphoi tanrısı Apollon bunca bilicilik
çoğaltmak ve değerlendirmek durumundayız merkezleri, tapınakları ve efsaneleriyle özbe
bugün. Bundan ötürüdür ki yeni bilimsel ger öz Yunan, yani Yunanistan kökenliydi. Bu
çeklerin ışığında yeni yorumlar yaparak de yanlışlığı bilim Homeros'tan başlamak üzere
nemelerimizi önermekten daha ileri gideme metinleri iyice okumamış olduğu için işlemiş
yiz. Ama bu da az çekici bir iş değildir. tir. Arkeolojinin katkıları da eklenirse, gerçe
Böyle bir denemeyi bu sözlükte Apollon ğin gün ışığına yakında çıkacağı umulur. Bi
tanrının kökenleri ve kişiliği üstüne yapmak zimkisi yalnız bir deneme.
istiyoruz. Bu tür denemelere bizden önce gi
rişenlerden esinlenerek ve elimizdeki bilgi ve ' ( 1 ) A D I V E E K A D L A R I . Apollon adının Y u -
görgülerden faydalanarak Apollon'un bir nanca olmadığı artık herkesçe bilinir. Ama
Anadolu tanrısı olduğunu tanıtlamaya çalışa asıl kaynağı bugüne kadar açıklanamamıştır.
cağız. Acaba bu ad, kimi Hitit yazıtlarında rasgeli-
Friedrich Nietzsche'nin "Tragedyanın D o nen Apulunas tanrının adıyla bir olmasın? İlk
ğuşu" adlı eserinde yaptığı Yunan varlığı üs çağdan beri bu adın köken ve anlamını açık
tüne yorum bugün de geçerlidir sanıyo lamak için boşuna çabalar gösterilmiş: "Apol-
ruz. Yalnız tragedyada değil, ilkçağın Yunan lon" yani cezalandırmak, ya da "apello" de
denilen yaratıcılığında birbirinden ayrı iki fetmek, kötülüğü önleyip korumak anlamına
öğeyi ayırmak doğru olsa gerek: Bu yaratıcı- gelen fiillerden, ya da başka kökenlerden tü-
remlş oldugiı ileri sürülmüştür, Ne var ki Yu bu yüzden de merkezi Anadolu'da, özellikli
nanlılar bile bu adı anlamamış olacaklar ki, Troya'da olan bir tanrı olarak çıkar karşımı
tanrının özünü belirtmek için bir ek ad tak za.
mışlar ona: Phoibos demişler. Phoibos'un
( 2 ) A N A D O L U L U T A N R İ . İlyada'da Lykia
anlamı belli, parlak demektir ve tanrının ışık
sözü geçince, iki yer dile getirilir: Biri "ana
saçan aydınlık varlığını dile getirir. Kaldı ki bu
forlu Ksanthos'un kıyılarında, uzak ve semiz
adın Apollon tanrının büyük annesi olarak
Lykia toprakları" öteki Troas bölgesine, özel
gösterilen dişi Titan Phoibe (Tab. 4) ile de bir
likle Pandaros'un yurdu olan Zeleie'ye yerleş
ilişkisi vardır. Yalnız şuna da dikkat edilsin ki
miş Lykia'lıların ili. Sarpedon'la Glaukos
hiçbir kaynak ya da efsanede Phoibos Apol-
Ksonthos Lykia'sından, Pandaros ise Alse-
lon asıl güneşi simgeleyen Helios tanrı ve
pos Lykia'sından gelmişlerdir. Tanrının Tro-
onun soyundan gelen tanrısal varlıklarla ilişki
ya çevresindeki şehirlerde de önemi büyük
de gösterilmemektedir. Bunun nedeni de
tür, nitekim rahibi Khryses İlyasa'nın başında
Apollon'un güneş olmadığı, güneşi simgele-
şöyle seslenir tanrısına (İl. I , - 37 vd.):
medigidir. Apollon güneş tanrı değildir, ne
adı, ne de nitelikleri Yunan mythos'unda G ü EyKhryse'yi, kutsalKilla'yı,
koruya
neş tanrı ile bir tutulduğunu belli etmez. gümüş yaylı,
Apollon kaynağında ve özünde bambaşka bir Tenedos'un güçlü kralı, Srnintheus,
varlıktır. Bu varlığı bize ilk niteleyen metin de dinle beni...
Homeros'un İlyada'sidir. Yerleri bugün kesinlikle belli değilse de, Ze-
İlyada'da tanrının adı Apollon ya da Phoi- leie, Killa, Khryse İda dağının eteğindi-ki
bos Apollon diye geçer, bu ada eklenen sıfat kentlerdir, Tenedos ise Bozcaada. SmlntheUl
çokluk okçu, hedefi vuran ya da gümüş, yay adı bu bölgede tanrının bambaşka bir isimle
lıdır, bir, iki yerde de kendisine "Lykegenes" de anıldığını gösterir. Bunun dışında Apollon
denmektedir. Bizim "Lykiâlı" diye çevirdimiz Troya şehrinin içine yerleşmiş gibidir.Troy.ı
İni sıfat başka metinlerde geçen "Lykios" ve kalesi Pergamos tepesinden seslenir ovada
"Lykeios" sıfatları da göz önünde tutulursa, dövüşenlere ( İ l . I V , 507 vd.):
lanrının Lykia bölgesiyle ilişkisini dile getir Öfkelendi Apollon, Pergamos tepesinden
mektedir. Lykia'lı oldukları bilinen Sarpedon, bağırdı Troya'hlara, dedi ki:
Glaukos ve Pandaros'la ilgili metinlerde şöyle Atları i y i süren Troya'lılar, atılın ileri,
bir deyim geçer tanrı i ç i n ( İ l . IV,101,119): haydi, kalmayın Argos'lulardan aşağı,
" Ü n salmış okçu Lykia'lı Apollon" (Panda- onların derileri ne taş, ne demir,
ros). Tanrının Lykia ile yakın ilişkisi bilindiği dayanamazlar et delen tunç kargılara.
halde bu sıfatın ışık ya da kurt anlamına ge Diomedes tanrıça Aphrodite'yi yaraladık
len - l y k kökünden türeme olup olmayacağı tan sonra, Apollon'un koruduğu Aineias'a
tartışma konusu edilmiştir. Böyle bir tartış da saldırmaktan alamaz kendini (İl. V, 432
manın yersizliği şuradan belli ki Lykia bölge vd.).
sinin adı da - l y k kökünden gelme, bu kök ise Apollon da, anası ve kardeşi de Troya kale
Latince "lux"ta görülen ışık anlamlı köken sinin iç tapmağında oturur gibidirler. Zelei-
olarak alınırsa bu anlam tanrının sıfatında da, e'den Pandaros'u savaşa götürmek, Sarpe-
Lykia ilinin adında da vardır. Kaldı ki "Lyke- don'un ölüsünü yurdu Lykia'ya taşımak hep
genes" sıfatındaki -gen- eki soyu yansıtır, Apollon'a düşer. Troya ile ilişkisi çok eskidir
Lykia soylu, Lykia'da doğmuş anlamına gelir Apollon tanrının, Laomedon'a ünlü İlyon su
İster istemez. Ama bu da Hitit çivi yazıtların runu yapıp da Poseidon'la birlikte ücret al
dı geçen "Lukka" bölgesiyle bir tutulabilir mayarak çekildikleri günden başlar (Laome-
mi ve tutulursa Lykia'nın adındaki L u k - kö don), ne var ki deniz tanrı k i n tuttuğu halde,
keni Yunancada olduğu gibi ışık anlamını Apollon bütün yüreğiyle Troya'lılardan yana
İçerir mi, o başka bir sorundur. Lykia'nın adı dır. Bunu açık açık söyler, tartışmaya da gi
nereden geline olursa olsun, Apollon I İnme rer Alhena Olympos'tan llyon'a fırlayıp gelir
ros destanlarında I.ykla'ya s ı k ı s ı k ı y a bağlı, (İl. V I I , 20 vd.):
Apollon birden onu karşıladı. onu görmesin mi karısı, anası, çocuğu,
Görmüştü tanrıçayı Pergamos kalesinden, görmesin mi babası Priamos, Troya halkı,
istiyordu zafer Troya'lıların olsun. alıp saygı göstermesinler mi ölüsüne,
yakmasınlar, ateş payını vermesinler mi?
Karşıladı meşe ağacı altında.
Siz şu uğursuz Akhilleus'u
ÖnceZeus'un oğlu kral Apollon dedi ki:
tutuyorsunuz demek
Ne diye geldin Olympos'tan ulu Zeus'un Oysa bilmez o töresince düşünmesini,
kızı, yumuşar bir yürek taşımaz göğsünde,
Söyle hadi, niyetin ne, a z g ı n bir aslan gibidir tıpkı,
nereye götürür seni ulu yüreğin? bir güzel doyurmak için karnını,
Oymak zaferi mi vermek istersin gelir saldırır insan kuzusuna.
Danaolara? Akhilleus da sıyrıldı tıpkı onun gibi
Kırılan Troya'lılara acımazsın, bilirim, her türlü acıma duygusundan,
Gel,dinle beni, en hayırlısı bu: insanlara saygıdan çekti kendini...
Gel de günlük savaşa ara verelim... İyi bir şey mi bu, güzel bir şey mi?
Aklınıza esmiş, ölümsüz tanrıçalar, belli,
Gönlünüz bu şehri yok etmek ister. Bu güzelim uygarca sözlere Hera gene bir
Apollon Hektor'a gönülden kılavuz ve ko sürü safsata ile karşılık verir: "Oymak tanrı,
ruyucu olur, Athena'nın Troya'lı yiğidi alda kötülerin dostu" der. Tanrılar arasında bu eşi
tarak öldürmek için kurduğu pis düzen karşı ne rastlanmaz iyilik, kötülük tartışması da ışık
sında Apollon'un tutumu öyle isnacadır ki, tanrının yenilgisiyle biter. Apollon ne yapsın,
bayağı dokunur insana. Hektor'Ia yüz yüze Aphrodite İle birlikte Hektor'un ölüsünü ko
gelir, başka kılığa girmek, kendini saklamak rumaktan başka çare bulamaz ( I I . X X I I , 185
gereksinmesini duymaz. Hektor güvenle so vd.):
rar ona (İl. V, 247 vd.):
Aphrodite kovuyordu köpekleri yanından,
Kimsin sen, sevgili tanrı, k i m s i n sen?..
Zeus 'un kızı, gece, gündüz,
İda'dan bir savaş ortağı gönderdi sana
gül kokulu tanrısal bir yağ sürmüştü
Kronos oğlu,
ölünün bedenine,
yanında durup seni koruyacak, kendine Akhilleus onu sürüklerken yüzülmesin
gel hadi,
diye derisi.
Altın kılıçlı Phoibos Apollon 'u gönderdi, Phoibos Apollon, gökten ovaya
na buradayım, gör, bak işte, onun için kara bir bulut indirmişti,
öteden beri korurum seni de, yüksek gözden kaçırmıştı ölünün kapladığı yeri,
kentini de. güneşin gücü, gövdesini saran deriyi
Hektor'Ia Akhilleus arasındaki son ve kor vakitsiz kurutsun İstemiyordu.
kunç çarpışma başlayınca dört döner Hek-
tor'un çevresinde, onu kurtarmak için (İl. Apollon'un llyada'da oynadığı bu rol onu
XX,443vd.): OIympos tanrılarından büsbütün ayırmakta,
bambaşka bir ahlak görüşü olan bir dünya
Akhileus korkunç çığlıklarla atıldı öne,
nın, yani Anadolu'nun tanrısı olarak karşımı
Hektor'u öldürmek için yanıp tutuşuyordu.
Ama Phoibos Apollon kaçırdı Hektor'u, za çıkarmaktadır.
sakladı koyu bir bulutun arkasına, Lykia'da sürdürülen arkeolojik araştırmalar
bir tanrı için işten bile değildi bu. bu tezi gün geçtikçe pekiştirmektedir. Ksan-
Zeus Akhilleus'la Hektor'un ecelini tartıya thos, Patara ve birçok anıtları gün ışığına ye
koyup Hektor'un ölümü ağır basınca, Apol- ni çıkarılıp, Apollon'la Artemis'in anası Le-
lon da Hektor'u kaderine bırakmak zorunda to'nun bölgede büyük bir yer tuttuğunu açığa
kalır ve tanrılara karşı bir tanrı ağzından hiç vuran Letoon kutsal merkezi bu üç tanrının
duyulmamış bu eşsiz eleştiriyi dile getirir ( İ l Anadolu topraklarına ne denli kök saldığını
X X I V , 3 3 vd.): kanıtlar. Lykia yazısının çözümü de bir gün
Phoibos Apollon ölümsüzlere şöyle dedi: başarılırsa, varsayımlarımızın hepsinin somut
Amansız tanrılar, işiniz gücünüz kötülükte, birer gerçek olacağı umulabilir. Ama bir baş
Ölüyken bile yüreğiniz varmıyor onu ka yönden de bakılınca ışık tanrı Apollon'la
kurtarmaya, Lykia arasında sıkı sıkıya bağlantı kurulabilir.
Apollon Musa'ların yöneticisi, çalgı ve ezgiyi, nidir ve sonradan eklenmiştir birincisine. Av
şiir ve dansı, kısacası her türden sanatı esinle rıntıya girmeden şunu söyleyelim ki araştır
yen büyük yaratıcı tanrıdır. İlkçağdan bugüne maların verdiği sonuç ş u .- Apollon tanrının
lirik şiirlerin hepsinde belli bir hava içinde asıl doğuş yeri Anadolu kıyıları, yani Lykia ve
canlandırılır. İşte bu hava Lykia'da sezilir, özellikle Lykia'da tanrının doğduğu kent sayı
ışıkla dokunmuş, müzikle yoğrulmuş gibi bir lan Patara'dır, ama sonradan önce adalarda,
şiir havasıdır bu. Gündüz gümüş yaylı tanrıya sonra Yunanistan'da kültü yayılınca birçok
bir altın taht kuran, gece çatır çatır yıldızlarla yerler (tıpkı Homeros için olduğu gibi) tanrıya
birlikte kız kardeşi Aya doğru yükselen yalçın beşik olma şerefini elde etmek için efsaneler
dorukları bu hava sarar, ak çöller gibi mavi düzdürmüşlerdir, bunların arasında başta ge
engine kadar yayılan dalga dalga kumların len ve en çok da tutunan Delos efsanesi. Ze-
arasından süzülerek, renk renk çakıllar üstün us'tan gebe kalan Leto tanrıçanın çocuğunu
de çağlayan dereler de satyr'lere, nympha' doğurmak için yer araması, Hera'nın hışmı
lara yemyeşil birer yunak olmaktadır. Kıyıla na uğradığı için hiçbir yerde sığınak bulama
rında dolaştınız mı, Debussy'nin müziğini du ması bu övgünün konusudur ve Leto madde
yar, ağzında kavalıyla bir Pan ya da Mars- sinde ayrıntılı olarak incelenecektir (Leto).
yas'ın korularda hoplaya hoplaya oynadığını Burada şu noktaya dikkat edelim ki Apol-
görür gibi olursunuz. Hele Fethiye'nin gör lo'nun doğumu bir "kral tanrı"nın doğumu
kemli kral mezarlarından başlayıp, Kekova, sayılmakta, Homeros destanlarında da
Kaş, Demre, Olympos ve hepsi Anadolu'ya
"anaks" efendi, kral diye nitelenir Apollon,
özgü adar taşıyan daha nice kentler boyunca,
övgüdeyse şöyle deniyor-.
her biri birer tapınak gibi karşımıza çıkan, ka
yalara oyulu ya da denizde yüzen o eşsiz ... Titrer tanrılar tepeden tırnağa
mezarları, lahitleri gördük mü, burası Apol- Zeus'un sarayında o bir yürüdü mü,
yaklaşıp parlak yayını bir gerdi mi o,
lon'un ülkesidir demekten alamayız kendimi
bütün tanrılar fırlar ayağa.,.
zi. Buralarda akla kara, ışıkla karanlık arasın
da yaman bir savaş verilmekte ve bin yıllar Delos adacığı da korkar böyle güçlü bir tan
dan beri süregelen bu savaşı insan aklı ve sa rıya sığınak olduktan sonra, Apollon onu hor
natı kazanmaktadır. Anadolu bu zaferi Apol- görüp denizin içine gömer diye. Doğum şöy
lon tanrı ile simgelemiş. Apollon Lykia deni le anlatılır:
len o ışık ülkesinde de yaşar, ta uzak doğuda (Letoj İki koluyla Fenike ağacına sarılarak
Nemrut dağının tepesindeki sivri külâhlı dev dayadı çimenlere dizlerini,
tanrı heykelleri arasında da baş yeri tutar. ve çocuk gün ışığına çıkıverdi,
Homeros'tan Roma çağından sonraki Kom- Sevinç çığlıkları kopardı tanrıçalar hep bir
magene krallarının zamanına dek hep aynı ağızdan.
Anadolu'lu tanrıdır Apollon. İşte o zaman, ey Phoibos, yıkadı seni
tanrıçalar
kutsal elleriyle arı, duru bir suda,
( 3 ) DOĞUŞU. İlyada'nm ilk dizelerinde şöy yepyeni bir kundağa sardılar,
le tanıtılır Apollon (İl. 1 , 9 ve 36): "Lete ile Ze- incecik, kar gibi ak bir kundağa,
us'un oğlu", "güzel saçlı Leto'nun doğurdu sonra başına altın şeritler doladılar,
anası emzirmedi altın kılıçlı Apollon'u,
ğu". Titan kızı Leto ile baştanrı Zeus'un bir
Themis tanrıça nektar sundu ona
leşmesinden doğmuştur Apollon ve onun kız ve bal gibi ambrosia sundu ölümsüz
kardeşi Artemis (Tab. 5), ama bu doğum öyle elleriyle.
olağan bir doğum değildir, anlatmakla bitire Dile gelmez bir sevinç kapladı yüreğini
mez onu şairler. Homerik denilen hymnos, Leto'nun.
yani övgüler arasında Apollon'a ayrılmış iki ... Çiçekler içindeydi şimdi, çiçekler içinde
övgü vardır, biri Delos'lu Apollon'a, öteki Delos,
Delphoi tanrısına. Bilim bu iki övgü arasında tıpkı ormanlarla kaplı bir dağ doruğu gibi.
Ey uzağı vuran Apollon, ey gümüş yaylı,
bir zaman ayrımı saptamış, besbelli ki Delos
kimi vakit çıkarsın kayalı Kynthos'un
övgüsü daha eski, Delphoi'ninki çok daha ye-
doruğuna,
AI'OI I .ON
atkılarda dolaşırsın, İnsanlar arasında kimi rek göz kamaştırıcı bir zenginlik toplamış,
vakit, öbür bilicilik merkezlerini zamanla gölgede
sensin efendisi Lykia'nın, sevimli bırakmıştır. Ne var ki bu sonradan olmuş, ilk
Maionia'nın efendisi ve en eski bilicilik merkezleriyse Anadolu'da
Miletos da senindi, kıyıdaki o büyülü şehir
dır.
senin malın,
nice tapınakların oldu senin, nice kutsal Boğazlardan başlayarak bütün Ege ve A k -
koruların oldu; deniz kıyıları Apollon'un bilicilik merkezlerin
yüce dağ başları şenin oldu, ovalara bakan den bir çelenkle çevrilmiş gibidir. Bunların ki
dağ başları, minin izi silinmiş, Didyma tapınağı gibi, kimi
senin oldu denize dökülen nice ırmaklar; si de akıllara durgunluk veren koca bir anıt
ama gönlünü sevindiren yer, ey tanrı, gibi dikilir karşımızda. Ama bunları saymakla
Delos'tu.asıl. bitiremeyiz; Troya'nın yanıbaşında Thymbra'
Bu övgüde Yunanistan'la tanrı arasında lı Apollon tapınağı vardır ki, tanrı orada H e -
bağlantı kuracak bir tek söz yok. Olympos lenos'la Kassandra'ya esinlemiş biliciligi, La-
doruğunda tanrılar toplantısına varıp da aşırı okoon o tapınağın rahibidir (Helenos, Kas-
bir saygıyla karşılandığı zaman bile Apollon sandra, Laokoon). Biraz ötede Khryse, Killa,
sanki başka bir diyardan gelmektedir Olym- Zeleia var, yerleri pek bilinmeyen bu merkez
pos'lu tanrılar arasına. Bu güçlü tanrının Le- lerin de önemli olduğu anlaşılır İlyada'dan.
to'nun oğlu olduğu, Leto'nun da Lykia'da Le- Sonra sırayla bugün de bilinen merkezler:
da yahut Lat adıyla anılan Anadolu'nun Ana Gryneion, Erythrai, Klaros, Didyma ve tanrı
Tanrıçasından başkası olmadığı göz önüne nın asıl doğum yeri ve yurdu sayılan Patara,
alınırsa, Yunan tanrı dünyasına sonradan ka bunların arasında daha bir sürü kutsaklar ve
tılan ve adı bile Yunanca olmayan Apol- Ksanthos (Kocaçay) vadisiyle Pamphylia'ya
lon'un Kybele'nin oğlu Attis'le bir tutulması kadar uzanan bütün Lykia kıyıları vardır. Bili-
gerekmez mi? Bu konuda Halikarnas Balıkçı ciligin de bu merkezlerden çıkıp Yunanis
sının kılavuzluğuna dayandığımı ve Z. Taşlık- tan'a yayıldığı hem efsane, hem de arkeolo
lıoglu'nun "Tanrı Apollon ve Anadolu ile M ü - jik bulgularla kanıtlanır. Helenos'la Kassand-
nasebeti" (İstanbul 1954) adlı araştırmasından ra bir yana, Milletos'un kurduğu büyük Didy-
faydalandığımı belirtmek isterim. ma tapınağı ve onu işleten Brankhos oğulları
(Brankhos) da bir yana, Erythrai (ildir) bilicisi
(4) BİLÎCİLİK MERKEZLERİ. Apollon'un Sibylla adıyla dünyaya ün salmıştı. Bu bilicile
esinlediği öngörme yetisiyle insanlar, kadın rin en ünlüsü Herophile, tıpkı İlyada'nın i l k
ya da erkek "mantis" yani bilici, falcı, kâhin dizelerinde adı geçen Khryses gibi Srnintheus
olur. Biliciligm ilkçağda nail geliştiğini ve ne Apollon'un tapıcısı bir kadındır. Srnintheus
büyük bir rol oynadığını tarihçiler anlatmakla ek adı, fare ve sıçan kovan anlamına gelir ve
bitiremez. Bu sanat, bilicilik merkezlerine tü Apollon tanrının "aleksikakos", yani kötülük
kenmez bir gelir kaynağı olmuş. Delos övgü leri defetme gücünü dile getirir. Erythrai bili-
sünde Leto kurak ve kayalık adacığa parlak cisiyse, Anadolu'dan Güney İtalya'ya göçüp
bir gelecek müjdeler: orada kent kuran Kyme'lilerin Sibylla'sıyla
Senin olursa okçu tanrı Apollon'un birlikte ilkçağ dünyasının en ünlü dört kadın
tapmağı, bilicilerinden biri sayılırdı. O kadar ki Rapha-
görürsün, insanlar yüzlük kurbanlarla nasıl el Vatikan'daki Sixtina kilisesinin tavanına
buraya gelir, yaptığı freskin bir köşesine Erythrai, bir köşe
nasıl toplanır insanlar burada ve dumanlar sine de Cumae Sibylla'sını oturtmuştur. H e -
tüter rophile adlı Sibylla, Pausanias'a göre, İda'lı
yanan yağlı etlerden, hiç durmadan; bir nympha'nın kızıymış. Bütün bunlardan
madem si'nin toprağında hiç bereket yok, anlaşılan şu ki, Apollon tanrıyla ilgili bilicilik
sen de beslenir semirirsin başka elden.
Anadolu'dan çıkmış ve yayılmıştır. Kalkhas
Bir tanrıçanın ağzından dile gelen bu m o ve Mopsos gibi efsanelik kişilerin serüveni de
dern turizm anlayışı Yunanistan'da pek tu aynı gerçeği kanıtlar (Kalkhas, Mopsos).
tunmuş ve Delphoi bu politikayı benimseye-
t M ^ >ı ı v
Yunanistan'da Delphol merkezinin kurulu Apollon'la Anadolu'lu Ana Tanrıça ile bir
şuna değgin efsaneden de aynı sonuç çıkarı bağ kurmayı esinler. Kaldı ki anası Leto ve
labilir. Delos'lu Apollon övgüsünden epey kız kardeşi Artemis de doğrudan doğruya
sonra ve onun örneği üzerine kaleme alınmış Kybele ile bağlantılıdırlar ('Artemis, Leto).
Delphoi'li Apollon övgüsünde şu efsane anla
( 5 ) N İ T E L İ Ğ İ VE E F S A N E L E R İ . Apollon İlya-
tılır: Apollon doğar doğmaz, başının üstünde
da'nın ilk dizelerinde okçu tanrı olarak çıkar
kuğu kuşları uçuşmaya başlamış, tanrı Zeus
karşımıza. Okçu ve yaman okçu oluşu onun
da oğluna kuğuların çektiği bir araba, başına
doğu ile ilişkisini daha da pekiştirir; Olym-
bir altın külah ve eline de bir rebap vermiş,
pos'a ilk ayak bastığı gün öbür tanrıların kor
gidip Yunanistan'da bir tapınak kurmasını
kuyla yerlerinden fırlamaları da bundan, kar-
buyurmuş. Ama kuğular onu Hyperbore'liler
gıcı Yunanlıların ödleri kopardı çünkü Doğu
ülkesine uçurmuşlar (Hyperboreoi). Orada
lu okçulardan. İlyada'nın konusu Agamem-
bayram ve şenlikler içinde yaşamış, sonra
non'la Akhilleus arasındaki kavga ise, bu kav
Yunanistan'a gelmiş. Önce Boiotia'da Tel-
ganın nedeni de Apollon'un öfkesidir. Tanrı
phusa pınarının yanıbaşında kurmak istemiş
nın asıl niteliğini açığa vuran bu dizeleri aşa
tapınağını, periden izin alamayınca (Telphu-
ğıya alalım ( İ l . 1 , 4 5 vd.):
sa), Korintos körfezinin kuzeyinde, Parnas-
sos dağının eteğinde yer yer ormanlarla örtü ... İndi Olympos'un doruklarından,
lü yemyeşil bir ovaya inmiş, burada tanrıça köpürmüş, öfkeli.
Themis'e adanmış bir sunak varmış, tanrıça Omuzlarında y a y ı , i l c i u c u ( ç a p a l ı okluğu.
kehanet verirmiş o sunakta. Ne var ki bölgeyi Kımıldandı mı, oklar omzunda
bir ejder kasıp kavurmakta, Python denilen şangırdıyordu,
bir canavar ekinlerin hepsini yok etmektey- k ı z g ı n tanrı yürüyordu gece gibi.
miş. Efsaneye göre bu ejderi Hera salmışmış Yerleşti gemilerin ardına, saldı okunu,
bin vınlama çıktı gümüş yaydan,
Leto ile çocuklarının başına. Apollon Py-
korkunç, acı.
thon'u öldürür ve büyük bilicilik merkezini de
Önce katırların, köpeklerin düştü peşine,
ejderi öldürdüğü yerde kurar. Pytho diye anı sonra saldı birsiuri o l c insanların üstüne.
lan bu merkez sonradan Delphoi adını almış Kavruluyordu birbiri peşi sıra bir yığın ölü.
tır. Tanrı canavar da olsa bir cana kıydığı için Ordu içine tanrının okları yağdı tam dokuz
arınmak zorunda kalmış, bir süre Tesalya'da gün.
Admetos'a sığırtmaçlık etmiş (Admetos);
Kız kardeşi Artemis'le paylaştığı bu yetenek
başka bir anlatıma göre Admetos'un yanın
tanrıya büyük bir üstünlük sağlar. Apollon ya
daki uşaklığı Kyklops'u öldürdüğünden dola
da Artemis'in okuyla ölmek ansızın tatlı bir
yıdır (Kyklop'lar); dönüşünde de Pytho yarış
ölüme kavuşmak anlamına gelir. Leto'dan
malarını kurmuş. Delphoi tapınağında dünya
doğma iki okçu tanrı bu yetilerinden birçok
nın göbeği (Yun. Omphalos) sayılan bir çuku
efsanelerde faydalanırlar (Niobe).
run üstüne bir üçayak yerleştirilmiş, tanrının
Apollon'un sanat ve müzik yeteneği üzeri
bilici kadını Pythia bu üçayak üstüne oturarak
ve çukurdan yükselen gazlarla kendinden ge ne de birçok efsaneler anlatılır. Musa'ların
çerek fal verirmiş. Bu falcılık, bilicilik sanatıy yöneticisi olarak ünü Yunan-Latin şiirinden
la Delphoi tapınağının ne hazineler topladığı başlamak üzere Batı şiirinde bugüne dek gök
dillere destan olmuştu. lere ağmıştır (Musa'lar). Müzik alanında baş
ka tanrılar ve ölümlülerle giriştiği yarışmalar
Pythia tıpkı Sibylla gibi tanrı sözlerini ya da da birçok efsanelere konu olmuştur (Her-
buyruklarını insanlara Homerik destanların mes, Pan, Marsyas).
vezni olan hexametron ile aktarır. Bu vezin Işıklı tanrının aşkları da önemli bir rol oy
ise Daktyl'ler ve Kybele kültüyle ilişki görün nar efsanelerinde. Güzel delikanlılara olduğu
mektedir (Daktyl'ler). Bu nokta bir de Del- kadar, doğayı simgeleyen perilere de yönel
phoi'nin dünyanın göbeği sayılması ve o m p - miş bu aşkların çoğu sonuç vermeyen bahtsız
halos kavramıyla Kybele kültüne özgü bir sevgiler diye nitelenir (Daphne, Kassandra,
motifi benimsemesi (Kybele), Andolu'lu Marpessa, Hyakinthos).
/I'I
Apollon birçok ozanların babası sayılır (Li- Ares. Savaş tanrı Ares'in Roma'da karşılığı
nos, Orpheus, Aristaios). Mars'tır. Roma devleti bu tanrıya ne kadar
Hekim tanrı olarak adı genellikle oğlu Ask- değer vermiş, saygı göstermişse, Yunan dün
lepios'unkiyle birlikte anılır (Asklepios, Pai- yası onu o kadar hor görmüş, sevimsiz, gide
an). Adının geçtiği sayısız efsaneler için yukar rek gülünç bir kişi olarak canlandırmıştır. H e
da gösterilen adlarla ilgili maddelere bakınız. le Homeros destanlarında kaba kuvveti sim
geleyen Ares'e eklenmedik aşağılayıcı sıfat
Apsyrtos. Bkz. Argonaut'lar. kalmamıştır. Azgın, çılgın deli, uğursuz ola
rak nitelendirilen Ares insanların baş belası,
Ara. Lanet, beddua, ilenme anlamına gelen
elleri kanlı, kaleler yıkan olumsuz bir varlıktır.
yunanca kelime. Tragedyalarda bu kavramla
Doğuşunu üç dizede şöyle anlatan Hesiodos
rı simgeleyen tanrıça. Kimi zaman çoğul ola
(Theog. 921) bir daha pek söz etmez bu tan
rak gösterilip öç perileri Erinys'lerle bir tutu
rıdan (Tab.5):
lur (Erinys).
Hera görkemli son eşi oldu Zeus'un
Arakhne. El sanatlarında Anadolu'nun Yu Sevişti tanrıların ve insanların kralıyla
nanistan üzerine üstünlüğünü dile getiren bir Hebe'yi, Ares'i ve Eileithya'yı doğurdu
efsanedir Arakhne efsanesi. Hera
Arakhne Lydia'lı bir kızmış, babası İdmon
Ares'in anası Hera ile herhangi bir ilişkisi
Kolophon kentinde kumaş boyacılığı yapar
ne pek rastlanmaz destanlarda, hele babası
mış, kızı da iş işlemede, nakış yapmada, kilim
Zeus'un ondan hoşlanmadığı besbellidir. Tro-
dokumada öylesine usta, öyle becerikliymiş
ya savaşında yiğit Diomedes Athena'nın yar
ki, yokmuş onun üstüne bütün bölgede. Dağ
dımıyla karnından yaralar Ares'i, o da Ze-
dan, ormandan periler bile gelir, şaşakalırlar-
us'un yanına sığınıp ağlaşır. Tanrılar babası
mış yaptığı işlere. Lydia kızları, kadınları bi
nın bu sızlanmalara verdiği karşılık şudur (İl.
linçli, giderek gururlu olurmuş. Arakhne de
V, 889 vd.) :
ölümlülere elişlerinin hepsini öğretmiş ol
makla geçinen Atina'nın baş tanrıçası Athe- Böyle ağlaşıp durma dizimin dibinde,dönek
na ile gergefte boy ölçüşebileceğini ileri sü Olympos'ta oturan tanrılar arasında
rer dururmuş. Tanrıça buna kızmış, bir koca • benim iğrendiğim tanrısın sen,
karı kılığına girip çıkmış Arakhne'nin karşısı hep hırgür, kavga, savaş işin gücün,
na. Öğütler vermiş, daha alçakgönüllü olma eleavuca sığmaz huysuzluğun, biliyorum,
sını, tanrılarla boy ölçüşmekten sakınmasını anadan gelme sana, Hera'dan
ben de ona zorla dinletirim sözümü.
salık vermiş. Ama Arakhne hiç oralı olmamış,
Atheria isterse gelsin nakışta yarışalım de Apollon'la Athena Ares'i şöyle kınarlar (İl.
miş. Tanrıça da o zaman kim olduğunu açık V, 30; 830):
layarak başlamışlar gergef başında yarışma
Ares, insanların baş belası Ares,
ya. Athena Olympos'un on iki büyük tanrısı ey kaleler yıkan, ellerin kanlı.
nı işlemiş nakısına, Arakhne ise tanrıların
pek şanlı olmayan serüvenlerini canlandır Yaklaş ona, saldırgan Ares'ten çekinme,
mış:' delinin biridir, kötünün kötüsüdür o,
bir o yana döner, bir bu yana.
Zeus'un Europe'yi kaçırmasını, Danae'ye
yaklaşmasını filan. İşlerini bitirince Athena Asıl çekişmesi de Athena iledir, çünkü A-
bakmış ki kızın nakısı kusursuz, kendininkin- thena aklın yönettiği savaşı, Ares ise akılsız
den aşağı kalmıyor, geçiyor bile. Derken bü ca, körü körüne çarpışmayı simgeler. B u ça
yük bir öfkeye kapılıp kırmış Arakhne'nin tışmada elbette ki akıl üstün gelecek. Zeus'un
gergefini, yırtmış nakısını. Lydia'lı kız üzüntü kafasından çıkma, Zeus'un kalkanıyla dövü
sünden kendini asmış. Ama tanrıça hamarat şen Athena zaferi kazanacaktır. İlyada'nm
sanatçıyı bir örümcek kılığına sokmuş ki, son beşinci bölümünde tanrılar da Akha'larla
suzluğa dek tozlu duvar köşelerinde ag örsün Troya'lılar arasındaki kıyasıya savaşa katılın
de hiçbir faydasını görmesin. ca, Apollon önce Ares'in işe karışmaması
için onu Skamandros ırmağınınkıyısına otur nin eteğinde bir kaynak fışkırır, bu kaynağın
tur, ama işler çatallaşıp Aphrodite de yarala dibinde de günün birinde Ares, Aglauros tan
nınca, Ares çıkagelir; savaşı şöyle anlatılır ( İ l . olma kızı Alkippe'ye Poseidon'un oğlu H a -
V, 855 vd.): lirrhotios'un saldırdığını görmüş ve öfkeye
kapılarak öldürmüş saldıranı. Derken Posel-
Gür narah Diomedes de atıldı tunç
kargısınla, don Olympos tanrılarını tepede toplamış ve
Palias Athene tutup yöneltti kargıyı Ares'in bu suçunu yargılamalarını istemiş.
tam Ares'in göbeği altına, Tanrılar mahkemede Ares'in beraatına karar
karmlığm bağlandığı yere tam; vermiş.
vurdu onu, yaraladı karnından,
sonra derisini yırtıp kargıyı çekti çıkardı. Arete. Bkz. Alkinoos.
Ares kavgasına tutuşmuş dokuz, on bin kişi,
savaşta nasıl bağırır çağırırsa, Arethusa. Artemis'in çevresindeki avcı kız
tunç Ares de öyle bağırdı. lardan Arethusa günün birinde ay yorgunlu
Akha'larla Troya'lıları yakaladı bir titreme. ğunu gidermek için ırmağa girmiş, yıkanıyor-
Savaşa doymaz Ares öylesine bağırmıştı. muş. Çırılçıplak yüzerken birdenbire ırmak
tan yükselen bir erkek sesi duymuş. Kıza tu
Bu dev tanrı Homeros destanlarında yürek
tulan ırmak tanrı Alpheios'un sesiymiş bu.
li ve yiğit olarak bile gösterilmiyor. Dönekliği
Kız sudan dışarıya fırlayıp olduğu gibi koşma
zaferi kimi zaman ona, kimi zaman buna ver
ya başlamış. O koşmuş, ırmak kovalamış, so
mesinden ileri gelmiyorsa da, baş konusu sa
nunda gücü tükenen Arethusa Artemis'e ya-
vaş olan bir destanda savaş tanrının bu kadar
karmış onu kurtarsın diye. Tanrıça da önce
hor görülmesi şaşılacak bir şeydir.
kızı bir buluta sarmış, sonra bir kaynağa dö
Ares'in Aphrodite ile birleşmesinden P h o -
nüştürmüş, ama Alpheios gelip sularını sula
bos (Bozgun), Deimos (Korku) ve bir de Har-
rina karıştırmasın diye, Arethusa yerallın.ı
monia doğar. Phobos'la Deimos ayrılmazlar
dalmış ve ancak Sicilya'da Ortyga adasınd.ı
babalarının yanından, Enyo adındaki kızı da
gene yeryüzüne çıkmış (Alpheios).
tanrı neredeyse oradadır. Ona kimi zaman
Bu efsane, biri Elis'te, öbürü Sicilya'da
Eriş (Kavga) de katılır.
Arethusa adlı iki kaynağın varlığını açıklamak
Odysseia'da anlatılan aşk macerasında
için uydurulmuş olsa gerek.
(Aphrodite) Ares Hephaistos'un ağına düşüp
yakalandıktan sonra hiç ses çıkarmaz, süklüm Argcs. Uranos (Gök) ile Gaia'nın (Toprak)
püklüm Trakya'ya doğru yol alır (Od. V I I I , birleşmesinden doğan tek gözlü devlerden bi
359 vd.). Ares'in yabani Trakya boylarının ri. Adı "ışık saçan" anlamına gelen Arges Ze-
yanında oturmaktan hoşlandığı ve bir gelene us'a yıldırım armağan eden Kyklops'tur.
ğe göre kızları olan Amazonların da oradan (Kyklopes).
kaynak bulduğu söylenir. Thebai'de de Kad-
Argonaut'lar (Argo Gemicileri). İlkçağın
mos'un atası olarak tapım gördüğünü, bir ej
büyük destansal öykülerinden biri olan Argo-
derin beklediği bir suyun kendisine adanmış
naut'lar serüvenini bize bir tüm olarak R o -
olduğunu anlatır (Kadmos).
doslu Apollonios anlatmıştır. İ.Ö. III. yüzyılda
Herakles destanında Ares, oğlu Kyknos'u
yaşayan Apollonios ünlü bir mythos yazarı
yiğitle olan savaşında korumak ister, Athena
dır. Bu konuyu kendisinden sonra Apollodo-
araya girip Kaderin Kyknos'un yenilmesine
ros ve önce de büyük Dor şairi Pindaros işle
karar verdiğini, buna karşı gelmenin akıl kârı
miştir. Medeia ile İason efsaneleri ise traged
olmayacağını söyler, ama Ares akıl ve man
ya yazarlarına ve özellikle Euripides'le Sene
tık dinlemez, gene atılır körü körüne savaşa
ca'ya konu olmuştur.
ve Herakles'ten yara alarak gene utana uta
Bu uzun öyküyü, çeşitli bölümlerini başlık
na döner Olympos'a.
larla göstererek özetlemeye çalışalım.
Atina'da adam öldürmelerin ve dinsel suç
ların yargılandığı Areopagos, yani Ares tepe A R G O G E M İ S İ . Adı "hızlı" anlamına gelen
si diye bir yer vardır. Efsaneye göre, bu tepe- Argo gemisi Karadeniz'in Kolkhis ülkesinde
fil
Altın Postu aramaya giden kahramanlar için onlarla sevişerek gebe kaldılar (Thoas, Hyp-
yapılmış elli beş kürekli bir gemiymiş. Onu sipyle).
yapan ustanın adı da Argos imiş.
S E M E N D İ R E K , K Y Z l K O S . Çanakkale Boga-
ARGONAUTLAR KİMLERDİR? Sefere katı zı'na girmeden Samothrake (Semendirek)
lanlar Troya efsanesi kahramanlarından ön adasına vardılar ve ozan Orpheus'un öğüdü
ceki kuşaktan kişilerdir. Mythos yazarlarının ne uyarak adadaki gizemlere erdirildiler. Ora
bunlar üstüne verdikleri listeler birbirini tut dan da Marmara denizine girdiler ve Kapıdag
maz, ama genellikle en ünlü kahramanlar yarımadasına vardılar. Delion'Iar kralı K y z i -
şunlardır: İason, gemi ustası Argos, dümenci kos'u yanlışlıkla öldürdüler (Kyzikos).
Tiphys, ozan Orpheus, İdmon, Amphiaraos
MYSİA'DA HYLAS'IN K A Y B O L M A S I .
ve Mopsos adlı biliciler, Boreas'ın oğulları
Mysia kıyılarına vardıklarında (Mudanya lima
Kalais'le Zetes, Kastor'la Polydeukes, Pele-
nına çıkmış olacaklar) Herakles ormana dalıp
us'la Telamon, Meleagros, Herakles ve daha
kırdığı küreğinin yerine yenisini kesmeye git
başkaları.
ti, yanında Hylas adlı çok sevdiği bir genç
ALTIN POST. Altın Post, bir zamanlar A- vardı. Delikanlıyı tatlı su aramaya göndermiş
thamas'ın çocukları Phriksos'la Helle'yi sırtı lerdi. Geri gelmeyince Herakles onu arama
na alıp Yunanistan'dan Karadeniz'deki Kol- ya koyuldu ve şafak sökerken hâlâ dönmedik
khis ülkesine kaçıran kanatlı koçun pöstekisi- lerinden gemi Herakles'i Mysia'da bırakarak
dir. K ı z kardeşi Helle Boğazları geçerken de yoluna devam etti (Hylas, Herakles).
nize düştükten sonra, Phriksos tek başına
AMYKOS, PHİNEUS. Kadıköy'e yerleşmiş
Kolkhis'e varır ve kendisini iyi karşılayan Ale-
dev Amykos'u Polydeukes'in yenmesi üzeri
tes'e Zeus'a kurban ettiği koçun altından
ne yelken açan Argo gemisini fırtına Boğaz
olan postunu verir. Aietes de bu eşsiz postu
dan uzaklara Trakya kıyılarına atar. Orada
tanrı Ares'e adanmış bir korulukta saklar
Poseidon'un oğlu kör kral Phineus'a rastlar
(Athamas, Phriksos, Helle, Aietes).
lar. Bu kral Harpya'lar belasına uğramıştır.
S E F E R t N N E D E N İ . lolkos kralı Aison tahtını Kanatlı, kadın yüzlü canavarlar olan H a r p -
üvey kardeşi Pelias'a kaptırmıştı. Aison'un ya'ları rüzgâr tanrı Boreas'ın oğulları Kalais
oğlu İason delikanlılık çağına gelince Peli- ile Zetes yener ve kovarlar. Bu iyiliğe karşılık
as'm karşısına çıkıp tahtını geri ister. Pelias Phineus Argonaut'lara ilerde karşılarına çıka
da ondan kurtulmak için önce Kolkhis'e gi cak tehlikeleri nasıl atlatabileceklerini bildirir
dip Phriksos'un orada bıraktığı altın postu (Amykos, Harpya'lar, Kalais ile Zetes).
getirmesini buyurur. İason bu sefere çıkmak ÇARPIŞAN KAYALAR. Karadeniz'e çıkma-
zorunda kalır, Yunanistan'da ne kadar gözü dana Symplegad'lar yani çarpışan kayalar
pek, atılgan yiğit varsa hepsini toplar ve dan geçmeleri gerektiğini Phineus söyler Ar-
Phriksos'un oğlu ünlü usta Argos'a bir gemi gonaut'lara. M a v i Kayalar diye de tanımla
yaptırdıktan, bu işte tanrıça Athena'dan da nan bu iki kaya aralarından bir gemi geçti mi,
yardım gördükten sonra yola çıkar (Aison, yerlerinden oynar ve birleşerek kapanır, ara
Pelias, iason). larında ne varsa paramparça olurmuş. Phine-
us Argonaut'lara şöyle bir denemede bulun
YOLCULUK. Argo gemisi Tesalya'daki bir
malarını salık verir: Bir güvercin uçursunlar
limandan denize indirildi. Tanrı Apollon'a ya
kayaların arasından, güvercin geçebilirse,
pılan kurbanlar bilici İdmon tarafından iyiye
kendileri de arkasından geçmeye kalkışsınlar,
yorumlandı: İdmon'un kendisinden başka
yoksa vazgeçip gerisin geri Yunanistan'a
yolcuların hepsi geri dönecekti.
dönsünler. İason kuyruğundan birkaç tüyünü
L E M N O S ADASI. Birinci durak Lemnos yitirerek karşı yöne geçer, arkasından Argo
adaşıydı. Adanın kadınları kocalannı öldür gemisi Symplegad'ların arasına girer ve kuş
müşlerdi. Adada erkek olmadığından Lem- gibi ancak pupası biraz zedelenerek geçer.
nos kadınları Argonaut'ları iyi karşıladılar ve Bundan sonra da Çarpışan Kayaların çarpış-
maktan vazgeçtikleri ve yerlerine mıhlandık- leyen ejderi uyutmuş ve koçun pöstekislnl
lan anlatılır. İstanbul Boğazında akıntı yüzün alıp Argo gemisine kaçırmışlardır. Ertesi sa
den oynak kayalar mı vardı, yoksa Boğazın bah Argo gemisi şafak sökmeden yola çıkar.
olağanüstü anafor ve akıntıları efsaneye böy Medeia babasının kendilerine yetişememesi
le bir imgeyle mi yansıtıldı? Her neyse bu en için korkunç bir çareye başvurmuştu: Yanına
geli de aştıktan sonra Argonaut'lar Yunanlıla aldığı küçük kardeşi Apsyrtos'u kesip doğradı
rın Pontos Eukseinos yani konuksever deniz ve parçalarını yol boyunca serperek uzaklaş
dedikleri Karadeniz'e çıkarlar. tılar, arkalarından gelen Aietes'le adamları
Apsyrtos'un parçalarını toplamakla vakit kay
A M A Z O N L A R VE KOLKHİS'E VARIŞ. İlk bettiler, bu yüzden Argonaut'lara yetişemedi
durak Maryandyn'lerin ülkesidir. Kral Lykos ler.
onları iyi karşılar, ama bir yaban domuzu
avında bilici İdmon ve dümenci Tiphys ölür DÖNÜŞ YOLCULUĞU. Destanın bu bölü
ler. Argonaut'lar daha öteye gidip Ama mü de karışıktır. Bir anlatıma göre Argo Ka
zon'lar ülkesine çıkarlar. Amazon'ların ülke radeniz'de İstros (Tuna) ırmağının ağzına va
si Thermodon (Terme çayı) ve Themiskyra rır ve ırmak yoluyla Adriyatik denizine çıkar
(Terme) şehriyle merkezlenir efsanede. Du (o zamanki coğrafya görüşlerine göre Tuna
rak yapmadan Kafkas dağlarının göründüğü Karadeniz'i Adriyatik denizine bağlayan bir
kıyılara doğru ilerler ve Phasis ırmağına (Pa- su yoluydu) , ama Zeus'un öfkesine uğrayıp
sinus) yani Kolkhis (Gürcistan) ülkesine varır fırtınaya tutulurlar, Medeia'nın halası olan
lar (Amazon 'lar). büyücü Kirke'yi bulmaya giderler, Kirke Me-
deia'yı kardeşini öldürmüş olma suçundan
M E D E İ A , A L T I N POST'UN ALINMASI. Ar- arındırır ama, İason'u konuklamak istemez;
gonaut'lar Altın Post'u geri istemek için kral Argonaut'lar Seiren'ler adasının önünden ge
Aietes'in karşısına çıktıklarında, kralın kızı çerken ozan Orpheus canavarları büyüler,
Medeia iason'u görür ve büyük bir aşkla ona söylediği ezgi o kadar güzeldir ki gemiciler
tutulur. Güçlü bir büyücü olan Medeia bun Seiren'lerin sesine kulak vermezler. Hera'nın
dan böyle Argonaut'ların ve İason'un bütün koruyuculuğu altında Kharybdis'le Skylla uçu
işlerini eline alır ve dilegince yönetir. Kral Ai- rumlarını da geçerler. Bu kez fırtına onları
etes görünüşte Altın Post'u vermeye razıdır, Libya kıyılarına atar, oradan Girit'e geçerler.
ama bir ejderi öldürmesini, ateş püsküren, Girit'te eski tunç soyundan kalma Talos adın
tunç ayaklı iki boğayı boyunduruğa koşup öl da bir dev yaşar, Talos tepeden tırnağa tunç
dürülen ejderin dişlerini ekmesini şart koşar, tandır, yalnız ayak bileklerinden biri etten
fason ister istemez bu koşullara evet der. Me- olup içinde bir kan damarı bulunmaktaydı.
deia araya girer, İason'a kendisini eş olarak Hephaistos'un yaptığı bu robot adama Girit
almaya söz verirse yardım edeceğini bildirir. kralı Minos adayı koruma görevini vermişti.
Sonra da yiğide büyülü bir merhem hazırlar. Argonaut'lar Girit'e yaklaşınca Talos koca
Bedene sürüldü mü bu merhem deriyi silah bir kaya alıp Argo gemisinin üstüne fırlatacak
geçmez hale sokar, bir gün boyunca ne yara oldu, ama Medeia onu büyüledi, dev birden
lanır, ne de ölür. Ejderhanın dişlerini toprağa ayağını burkarak bileğini sıyırdı ve damann-
ektikten sonra silahlı adamlar biteceğini, ara dan akmaya başlayan kan bir daha durmadı,
larına bir taş atarsa, bunların kavgaya tutu Talos böylece can verdi (Talos).
şup birbirlerini öldüreceklerini de söyler. Me-
deia'nın dediği gibi olur, İason boğaları bo
Y U N A N İ S T A N ' A V A R I Ş . İason Altın Post'u
yunduruk altına sokmayı ejderin dişlerini tar
amcası Pelias'a vermek üzere İolkos'a döner.
laya ekip üstünde fışkıran silahlı adamları bir
Babası Aison'un öldüğü haberini alır. Peli-
birlerine öldürtmeyi başırır. Ne var ki Aietes
as'm da tahtı geri vermeye hiç de yanaşmadı
gene de Altın Post'u vermeye razı olmaz. Ar
ğını görür. Burada Medeia'nın tüyler ürperti
go gemisini yakmaya ve Argonaut'ları öldür
ci bir oyunu yer almaktadır: Pelias'ın kızlarıy
meye kalkar, ama Medeia daha hızlı davran
la arkadaşlık kurar, ihtiyarlamakta olan baba
mış, İason'la el ele vererek Altın Post'u bek-
larını gençleştirmenin çaresini kendilerine
öğreteceğini söyler ve örnek vermek üzere kafasının önünde, ikisi arkasında yalnız dört
yaşlı bir koç alarak keser, büyülü otlarla kay gözü varmış. Üstün bir gücü olan bu dev Ar-
nayan bir kazana atar, birden körpe bir kuzu kadya bölgesini yabani bir boğadan kurtar
çıktığını gösterir. Pelias'ın kızları bu düzene mış, Tartaros'la Gaia'dan dogma Ekhidna ca
kanarak babalannı öldürüp kazana atarlar. navarını öldürmüş, sonra da Zeus'un inek bi
Dirilmedigini görünce çılgına dönerler ve çimine soktuğu sevgilisi lo'nun başına Hera
yurtlarından sürülürler (Pelias). tarafından bekçi olarak dikilmiş. Argos ineği
bir ağaca bağlayarak gece, gündüz gözlüyor-
MEDElA'NIN SONU. îason'la Medeia bu su muş, uyuduğu zaman bile gözlerinin hepsi
çu işledikten sonra Pelias'ın oğlu tarafından kapanmaz, ne kadarı kapanırsa, o kadarı
İolkos'tan kovulurlar. Korinthos kralı Kreon açık kalıp bakarmış. Ama Zeus Hermes'e
onları iyi karşılar, ama bir süre sarayında alı İo'yu kurtarmayı buyurmuş ve Hermes de Ar-
koyduktan sonra, Medeia'yı uzaklaştırmak gos'u öldürmeyi başarmış. Bunu nasıl yaptığı
çarelerini arar. lason da korkunç karısından konusunda söylentiler çeşitlidir: Kimine göre
bıkmışa benzer, Kreon'un kızı Kreusa ile ev uzaktan attığı bir taşla yere sermiş Argos'u,
lenmek üzere Medeia'yı boşamaya ve Kol- kimine göre Pan'ın kavalını çalarak devi bü
khis'e geri göndermeye kalkar. O sırada bü yülemiş ve bütün gözlerinin birden kapanma
yücü kadın ömrünün en korkunç suçunu iş sını sağlamış, ya da büyülü bir değnekle Ar-
ler: Kreusa'ya güya düğün hediyesi olarak bir gos'u bir daha uyanmayacağı bir uykuya dal
elbise gönderir, kız onu giyer giymez yanma dırmış. Nasıl olmuşsa olmuş ama Argos öl
ya başlar, bu işler olup biterken İason'dan müş, Hera da gözlerini kendisine özgü ve çok
olan iki oğlunu boğar ve babalarına ölülerini sevdiği tavus kuşunun tüylerine yerleştirmiş.
gösterir. Bundan sonra atası Helios'un kendi
sine gönderdiği bir uçan arabayla Atina'ya Ariadne. Minos'la Pasiphae'nin kızı (Tab.
uçar. Orada Aigeus'a kendisiyle evlenirse ço 11). Theseus Girit'e Minotauros'la çarpışma
cuk doğuracağını söyler, Theseus'u öldürme ya geldiğinde Ariadne yiğidi görmüş ve görür
ye çalışır, Atina'dan da sürülür. Kolkhis'e görmez de ona tutulmuştu. Minotauros'un
döndüğü ve daha birçok suç ve serüvenler bulunduğu bin bir dehlizli Labyrinthos mağa
den sonra babası Aietes'le barıştığı bazı efsa rasında kaybolmaması için eline bir yumak
nelerde anlatılır (Medeia). iplik vermişti. Theseus da karışık ve karanlık
dehlizlerden ilerledikçe yumağı açıp ipliği ye
Argos. (1) Zeus ile Niobe'nin oğlu. Niobe re bırakıyormuş. Canavarı öldürdükten sonra
Zeus'un sevdiği ilk ölümlü kadındır. Argos'a çıkış yolunu ona bu iplik göstermiş. Sonra da
Zeus Peloponez krallığını vermiş, bu yüzden Ariadne'yi kaçırıp Naksos adasına varmışlar.
de Argos denmiş bütün yarımadaya. Sonrala Ama Theseus kızı o adada bırakıp gitmiş, bir
rı Argos adı yalnız batısındaki Argos kentine gece kız uyurken gizlice kaçmış. Ariadne uya
ve Argolis denilen bölgeye ayrılmış. Argos 1 1 - nıp bakmış ki adada yapayalnız, ama üzülme
yada destanında Yunanistan'dan gelip Tro- ye vakit kalmadan tanrı Dionysos gelmiş, kı
ya'ya saldıranların tümünün yurdu olarak zın güzelliğine vurulmuş ve onu alıp Olym-
gösterilir, Argos'lu ise Akha'ların hepsine ve pos'a götürmüş. Düğün hediyesi olarak Ari-
rilen genel bir sıfattır. adne'ye Hephaistos'un yaptığı altın bir taç
vermiş, sonra da taç gökte bir yıldız olmuş
(2) Argonaut'ların gemisi Argo'yu (argos,
(Theseus, Dionysos).
hızlı demek) yapan ve ona adını veren usta.
(3) Homeros destanlarında tanrı Hermes Arima. Güneydoğu Anadolu'nun Kilikya
"Argos u öldüren" "Argeiphontes" ek adıyla bölgesinde bulunan dağlık bölgenin adı. Efsa
anılır. Tartışmalı yorumlara yol açan bu sıfa neye göre bu dağların altında iki ejder yat
tın anlamında bilginler karar kılmış gibidir. maktadır: Homeros'a göre Typhoeus'un ini
Çünkü böyle bir efsane vardır: Hermes'in öl buradadır (İl. II, 782), Hesiodos da Ekhidna
dürdüğü Argos yüz gözlü bir devdir. Başka canavarının orada kapalı olduğunu anlatır
bir anlatıma göre, Argos'un yüz değil de, ikisi (Typhon, Ekhidna).
ı,/I
ARKAS
Arion. Herodotos'un anlattığı masallar ara Apollon görmüş ve sevmiş, alıp onu Libya'ya
sında Arion'un masalı kadar sevimlisi yoktur. kaçırmış ve orada Aristaios adlı bir çocukları
H e m tarihçi onu bir masal diye değil, gerçek olmuş. Çocuğu kırlarda at adam Kheiron ve
ten olmuş şaşılacak bir olay diye anlatır: Şair nympha'lar büyütmüş. Aristaios tarım ve
ler anası Lesbos'ta Arion adlı bir ozan yaşar hayvancılıkla ilgili bilgilerin hepsini öğrenmiş,
mış. Dili öyle tatlı, çalgısı öyle dokunaklı ki, zeytincilik, hayvancılık ve özellikle arıcılıkta
ünü Midilli'den çok ötelere yayılmış. Günün ondan üstünü yokmuş.
birinde adası dar gelmiş Arion'a dünya göre Aristaios sonradan Kadmos'un kızı Auto-
yim deyip Korinthos'a göçmüş. Ora halkını noe ile evlenir ve Aktaoin adlı bir oğlu olur.
da büyülemiş, üstelik Korinthos'un yöneticisi Babası gibi dağda, bayırda yetişen Ataion us
Periandros'u da dost edinmiş kendine. "Gitar ta bir avcıdır.
çalmakta eşi yoktu, diyor Herodot hemşeri-
Aristaios'a Vergilius "Georgica" adlı tarım
miz, duyduğuma göre de, Dithyrambosu ilk
sal konuları ele alan eserinde uzun bir parça
söyleyen odur". Dithyrambos, tanrı Diony-
ayırmıştır. Serüvenini şöyle anlatır: Dag ve su
sos'a bir övgüdür, bu tür, tragedyanın kayna
perilerini kovalamaktan hoşlanan Aristaios
ğı sayılır. Arion onu yarattıysa, tragedyanın
günün birinde ozan Orpheus'un karısı Eury-
babası odur demek (Dionysos).
dike'nin peşine takılır, kaçarken Eurydike'nin
Her neyse, Arion sanatıyla yalnız ün değil, ayağını yılan sokar, güzel kadın düşüp ölür.
çok para da kazanmış, İtalya'yı, Sicilya'yı Tanrılar da Aristaios'u cezalandırmak için
gezmek hevesine kapılmış. Orada da bir süre salgın düşürürler arı kovanlarına, arılarının
kalıp, servetler topladıktan sonra, dost Peri- hepsi ölür. Bu yıkım karşısında Aristaios ana
andros'un yanına dönecek olmuş. Taran- sı Kyrene'ye dert yanar, Kyrene oğluna deniz
to'dan gemiye binmiş, yolculuk için Korin- ihtiyarı diye anılan kâhin Proteus'a baş vur
thos'lu bir geminin tayfasıyla pazarlığa giriş masını salık verir. Aristaios da Odysseia'da
miş, çünkü en çok bu şehir adamlarına güve- Meneloas'un yaptığı gibi (Od. IV, 365 vd.) gi
nirmiş. Ne var ki denize açılınca, gemiciler dip Mısır'da fok balıkları arasında yaşayan
onu suya atıp paralarının üstüne oturmayı Proteus'u bulur ve onu sımsıkı bağlayarak ke
kurmuşlar. Arion fiskoslarını duymuş ve varı hanetini ağzından alır: Dört boğa ile dört dü
mı yoğumu alın, bana hayatımı bağışlayın di ve kurban edecek, sonra derdine çare bula
ye yalvarmış. Bir gece önce düşünde Apol- caktır. Aristaios kâhinin dediğini yapar, kesti
lon'u görmüşmüş Arion. Güvenmiş tanrıya ve ği kurbanları dokuz gün sonra yoklayınca,
bakmış ki başka kurtuluş yok, en güzel rubala leşlerinden binlerce arı çıktığını görür. Bağış
rını giyip son bir kez güvertede denize karşı landığını anlar.
saz çalmayı dilemiş. Sonra da denize atacak-
Yunanistan'ın bazı bölgelerinde, özellikle
mış kendini. Öyle güzel çalmış, öyle dokunak
Tesalya, Boiotia ve Arkadya'da Aristaios bir
lı söylemiş ki, Apollon'un kutsal hayvanları
kır tanrısı olarak saygı görürdü (Eurydike,
yunus balıkları belirmiş çevrede: Toplanmış,
Orpheus).
dinliyorlarmış ozanı. Arion ezgisini bitirince
denize atlamış, hemen yunus balığının biri Arkas. Zeus'la Artemis'in avcı kızlarından
onu sırtına almış ve Yunanistan'a kadar gö Kallisto'nun oğlu, Arkadya bölgesinin efsane-
türmüş. Hain gemiciler Korinthos'a varınca, lik atası.
Periandros şairin ne olduğunu sormuş, deni Zeus'un gebe bıraktığı Kallisto doğurup da
ze düşüp boğulduğunu söylemişler. O sıra öldükten yahut ayı kılığına sokulduktan son
Arion birdenbire çıkagelmez mi! Periandros ra, Zeus Arkas'ı büyütmek üzere Hermes'in
gemicileri çarmıha gerdirmiş, tanrı Apollon anası Maia'ya vermiş. Arkas ana tarafından
da Arion'un sazıyla üstünde yolculuk ettiği yu Lykaon'un torunuydu. Bu kral Zeus'u sına
nus balığını gökte birer burca dönüştürmüş. mak istemiş, torununu doğrayıp parçalarını
tanrının sofrasına çıkarmış. Ama Zeus aldan-
Aristaios. Tesalya'lı ırmak tanrı Peneus'un mamış, sofrayı devirdiği gibi, Lykaon'un ko
tonınu olan Kyrene adlı nympha'yı tanrı nağına yıldırım yağdırmış, kralın kendisini de
bir kurt haline sokmuş. Arkas'ın parçalarını Yunanla ilgili çağlarında bu tanrıçanın aldığı
bir araya getirip çocuğu yeni baştan diriltmiş. biçimi ortaya sermekle erken taş çağında
Arkas delikanlılık çağma gelmiş, avlanıyor- başlayıp Roma imparatorluğunun putperest
muş ki, ayı olan anasına rastlamış, başlamış likten Hıristiyanlığa geçişine kadar olan süre
onu kovalamaya ve hayvanın sığındığı Zeus de tutarlı bir gelişmeyi izlemek olanağını ver
tapınağına onun arkasından girmiş. Ülkenin mektedir. Adı ne olursa olsun toprak ve bere
yasalarına göre, tapınağa giren ölüm cezası ket tanrıçası ancak uzun ve yaygın bir geliş
na çarptırılmış. Ama Zeus acımış ana oğla ve me süreci içindeki aşamaların sayım ve dökü
ikisini de göğe alarak birer yıldız yapmış.- Kal- münü Ana Tanrıçanın Anadolu'daki başlıca
listo Büyükayı, ya da yunanca bir deyimle simgesi olan Kybele'ye ayırdığımız bölüme
"Araba" olmuş, Arkas da Arkturos yani ara bırakarak, burada yalnız Artemis'i tanıtma
banın sürücüsü. çabasına girişelim. Yunan kaynaklarında adı
na rastlanan Artemis de zaman ve mekân
Arkas Lykaon'un oğlundan kendisine miras
içinde bir gelişmenin ürünüdür. Homeros
kalan krallığa adını vermiş, Arkadya denmiş
metinlerinde sözü geçen Artemis'ten Latin
bu bölgeye. Çok yararlı bir kral olmuş: Uy
yazınındaki Diana'ya varmak için nice nice
ruklarına buğday ekmesini, ekmek yoğurma
değişimlere uğramıştır bu tanrısal figür. Bun
sını ve yün eğirmesini öğretmiş. Ölünce Ar-
ları özetlemek için yazılı kaynaklardan, Efes'li
kadya üç oğlu arasında paylaşılmış.
Artemis'i tanımlamak için de Selçuk müze
Artemis. Artemis, Akdeniz çevresinde bin sinde gözümüzle görmek mutluluğuna erişti
yıllarca tutunmuş bir tanrıçaya belli bir süre ğimiz eşsiz heykellerden faydalanacağız. Ana
içinde ve belli bir bölgede verilen addır. K a y - Tanrıçanın gerek Kybele, gerekse Artemis
nağı Orta Anadolu'da bulunduğu en son ar adıyla tam anlamına varmak bugüne bugün
keoloji kazılarından kesinlikle anlaşılan ve ge pek az bilginin başarabildiği bir iştir. Bu işte
nel olarak Ana Tanrıça diye tanımlanabilen öncülük, bizim tarih ve din tarihi bilginimiz
bu tanrısal varlık Yunan din ve efsanelerinde Halikarnas Balıkçısı'ndadır. Aşağıdaki incele
Artemis adıyla anılır. Bu tanrıçanın kültü m e , onun bulgularının, tanımlarının ve şaşır
Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Suriye, Lüb tıcı bir kavrama ve bağlantı kurma gücüyle
nan ve Filistin yoluyla Mısır'a ve Ege adala aydınlatıp canlandırdığı gerçeklerin bir derle
rıyla Girit'e kadar bütün Akdeniz kıyılarını mesi sayılabilir.
kapladığı gibi, Yunanistan ve İtalya'ya da ya
yılmış, ayrıca kuzeyde İskandinav ülkelerine ( 1 ) A D I V E E K A D L A R I . Artemis'in adı tıpkı
dek sokularak iz bırakmıştır. Toprak ve bere Apollon'unki gibi Yunanca değildir. Dokunul
keti simgeleyen bu tanrıçaya her çağ ve her mamış, bozulmamış anlamına yakın gelen
bölgede başka başka adlarla ve ayrı ayrı bi "artemes" sıfatından üreme olduğunu kanıt
çimlerde tapınıldığı, bütün bu değişik ad ve lamak güçtür. Artemis'in Apollon'un olduğu
biçimlerin ardında h e p aynı görüş ve inanç gibi parlaklık gösteren bir ek adı da yoktur.
özüne rastlandığı artık yadsınmaz bir gerçek Adına takılan yüzlerce yersel sıfatı ise onun
olmuştur. Ne var ki isim ve biçim bolluğu tan tapınıldığı çeşitli ülke ve bölgeleri açığa vur
rıçanın geçirdiği evreyi izlemeyi güçleştirmek maktan başka bir işe yaramaz. Tek üstünde
t e , bu karmaşık varlığı bir bütün olarak görüp durulması gereken ve kişiliğinin özünü yansı
incelemeyi bilimin daha iyice çözümleyeme tan sıfatları ilkin Homeros destanlarında,
diği bir sorun haline getirmektedir. Çatalhö- sonra ilkçağ yazını boyunca rastlanan okçu
yük ve Hacılar kazılarında elde edilen bulgu lukla ilgili sıfatlarıdır. İlyada'da bu tanrıçaya
lar ise Ana Tanrıçanın gelişmesinde başlan çokluk "ok taşıyan, ok saçan, okçu tanrıça"
gıç noktasını İsa'dan önce 6100 yıllarına ka denir, kardeşi Apollön gümüş yaylı olduğu
dar indirmekle bu evreye ışık tutmakta ve da halde, Artemis için Altın sıfatının kullanılması
ha sonraki aşamaların belli bir açıdan ince dikkati çeker. İlyada'da Artemis için "altın
lenmesini kolaylaştırmaktadır. Efes'te bulu yaylı, altın tahtlı ve dizginleri altın kakmalı"
nan Artemis heykelleri de Anadolu'nun deyimlerine rastlanır, oysa ayla ilişkili bir tan-
r.t.
nçaya altını biz daha çok yakıştırabiliri*. Baş Yabani hayvanlar tanrıçası diye çevrilen
ka bir sıfatı ise onun Apollon'l.ı lı.ıglcinl ısını "potnia theron" Ana Tanrıça Kybele'nln w
daha açıkça belirtmektedir. Delos'lu Apol- ona özgü bir sıfattır, llyada'da Artemis'in bu
lon'un bir tıpkısı olan Artemis'e övgüde şöyle nitelikle adlandırılması dikkati çeker, Arte-
deniyor: mis'in Anadolu'yla ilişkisini bir daha açıklar,
Efes'li Artemis'le ilişkiyi kurar. Hele bundan
Artemis'i övelim, Musa, okçu tanrının kız
sonra Hera'nın tartışmaya karışıp Troya'dan
kardeşini
Apollon 'la birlikte büyümüştür ok atan o yana olduğu için Artemis'e karşı öfkelenmesi
kız oğlan kız, büsbütün anlamlıdır (İl. XXI, 3 8 1 vd.):
atlarına yoğun sazlı Meles ırmağından su
Bana karşı komak mı şimdi niyetin,
içirir utanmaz köpek?
ve Smyrna'dan hızla geçerek istersen yay taşıyıcısı ol sen,
sürer altın arabasını bağlık Klaros'a doğru, kadınlara karşı aslan yapmışsa da seni
ki orada taht kurmuştur gümüş yaylı tanrı-,
Zeus
orada bekler hedefi vuran tanrı
istediğini öldürmek gücünü vermişsede
kardeşi okçu tanrıçanın gelmesini.
sana,
zor ölçersin gücünü benim gücümle.
Homerik denilen bu övgünün başlangıcın
Git dağlara, yaban keçilerini öldür,
daki bu dizeler iki bakımdan ilgi çekicidir: Biri kendinden güçlüyle savaşmaktansa bu
Artemis'in İzmir, Klaros ve Homeros'un atası daha iyi.
sayılan İzmir'deki Meles suyuyla ilişkisini açı
ğa vurur, burada her iki tanrının da Ege böl Aşağıda tanrıçanın niteliklerini ele alırken
gesinden oldukları, oradan kaynak alıp oraya incelediğimiz bu parçalar Artemis'in adı, sa
yerleştikleri anlaşılır; ikincisi Apollon için kul nıyla bir Anadolu'lu tanrıça olarak karşımıza
lanılan "Hekatos" ve "Hekatebolos" ek adla çıktığını belirler.
rıdır ki bunları "okçu, okuyla hedefi vuran" (2) DOĞUŞU. Delos'lu Apollon'a övgüde
diye çevirdiğimiz halde tam anlam ve kaynak şöyle denir:
larını bilmemekteyiz. İlerde görüleceği gibi
Selam sana, ey ulu Leto,
Artemis'le Helios soyundan bir ay ve büyü
Bu parlak çocukların anası, mutlu ana,
tanrıçası olan Hekate arasında yakınlık, ben
sensin kral Apollon'u, okçu Artemis'i
zerlik vardır, o kadar ki bu iki tanrıça kimi doğuran,
yerde birbirine karışır. Hekate'nin adı da H e - kayalı Delos'ta doğurduydun oğlunu,
katos gibi çözümlenmemiş bir kökendendir. vermiştin sırtını koca dağa, Kynthos'un
Bu aydınlanmamış köken Apollon, Artemis, sarp eteklerine,
Hekate üçlüsünün Anadolu ile daha bir ilişki kızını Ortygie'de doğurduydun,
sini mi dile getirir acaba? tnopos akıntılarının orada,
bir Fenike ağacı dibinde.
Ilyada'nın XXI. bölümünde Akhilleus'un eli
atanda can veren Hektor'u savunup savun Bu metinden açıkça anlaşılan şu ki Leto ön
mamak konusunda tanrılar arasında tartışma ce Apollon'u Delos'ta, sonra da Artemis'i
vardır. Apollon bezmiştir, insanları kendi ka Ortygie, ya da Ortygia denilen yerde doğur
derlerine bırakmak düşüncesindedir. Derken du. "Ortyks" Yunanca bıldırcın demek oldu
ğuna göre, bu bıldırcın yeri, ya da adası nere
Artemis, kardeşine sertçe ç ı k ı ş ı r ( İ l . X X I , 470
deydi? Bu da tartışma konusu. İlkçağda bir
vd.):
çok yerler Ortygia adıyla anılmakta, hepsi de
Ama kız kardeşi, yabani hayvanlar Artemis'e yurt olmak hevesini gütmekteydi.
tanrıçası, çıkıştı ona, Bir açıklamaya göre Ortygia Delos adasının
konuştu avcı Artemis, küçük düşürdü onu: eski adıymış, üstünde doğduktan sonra Apol-
"Kaçıyorsun demek, okçu tanrı, lon adını Delos, yani Parlak Ada olarak de
Poseidon'a bırakıyorsun zaferi büsbütün,
ğiştirmiş. Ne var ki bu açıklama övgüde söy 1
hak etmediği bir ün veriyorsun ona,
Ne diye bir yayın var sentn, aptal, lenene uymuyor, övgüde Delos'la Ortygia ay
yaramadıktan sonra o yay İşine?". rı yerler olarak gösteriliyor, şu farkla ki Ino
','/
pos deresi, sözlüklerde Delos adasının bir su de bu yerle ilgili bulunması Ortygia denilen
yudur deniyor. Ortygia adlı Sicilya'da bir ada yerin bu olduğu görüşünü pekiştirir. Yunanis
var, ama o söz konusu olamayacağına göre, tan'da birçok yerler kendilerine özgü bir Ar-
kalıyor Efes yöresindeki Ortygia. Bu konuda temis kültü edindikleri ve tanrıçaya bölgesel
Halikamas Balıkçısı'nın tanıklığına başvur adlar verdikleri halde, hiç biri doğum yerini
malıyız (Hey Koca Yurt, s. 219): değiştirmek yoluna gitmemiş, veya gitmişse
de başaramamıştır. Artemis'lerin çokluğu
... İmparator Tiberius zamanında Anadolu'
da, her iki adımda bir, kutsal yerler ve tapı tanrıçanın asıl kaynağını unutursa bile, Efes'li
naklar varmış. Katili olsun, hırsızı olsun, bu Artemis'in bu adlı bütün tanrısal imgelere
yerlerin dokunulmazlığına kolayca sığınabil kaynak ve örnek olduğu apaçıktır.
diklerinden, ülkede güvenlik kalmamıştı.
Onun için, Anadolu'daki kutsal yerlerin tem (3) N İ T E L İ K L E R İ VE EFSANELERİ. Home-
silcileri Roma'ya senatoya çağrılmışlar ki, bu ros destanlarında Artemis'in rolü Apol-
yerlerin gerçeğiyle yalancısı ayrılabilsin... lon'unki kadar büyük değildir. Anası Leto,
Herkesten önce Efesliler huzura çıktılar ve kardeşi Apollon, Ares, Aphrodite ve ırmak
şunları söylediler: Apollon'la Artemis genel
tanrı Ksanthos'la birlikte Troya'lıları tutar,
likle sanıldığı gibi Delos'ta doğmuş değiller
dir. Kendi ülkelerinde Kenkreios adlı bir su onları savunmada gevşeyen Apollon'u azar
varmış ve bir de Ortygia denilen bir koruluk, lar. İlyada'da Artemis'e verilen sıfatlar tanrı
Leto doğum sancılarıyla kıvranınca oraya gel çanın değişmez nitelikleri olarak kalır. Arte-
miş ve bugüne bugün orada duran bir zeytin mis ok, yay, at ve arabayla yakından ilgilidir,
ağacına dayanarak doğurmuş bu iki tanrıyı. ama bu araç ve silahları sonraki yazında oldu
Bunun üzerine o koru tanrı buyruğuyla kut- ğu gibi av ve avlanma amacıyla değil, çok da
sallanmış, öyle ki Apollon bile Kyklop'ları öl
ha önemli bir iş için kullanır: Apollon gibi Ar-
dürdükten sonra Zeus'un öfkesinden orada
korunmuş, yine orada Liber baba (tanrı Bacc- temis de insanları oklarıyla vurup öldürür.
hus) savaşta başarı kazanınca tapmak çevresi Ansızın ölüm erkekler için Apollon'un, kadın
ne sığman Amazon'ları bağışlamış. Tapmağın lar için Artemis'in oklarıyla olur, bu çeşit
kutsallığı Hercules'in Lydia'ya egemen oldu ölüm ise tatlı bir ölüm sayılır. Andromakhe'
ğu zamanda bu yiğidin izniyle daha da artmış nin anası, Niobe'nin kızları, daha başka ka
ve bu hak Perslerin zamanında bile kaldırıl dınlar hep bu oklarla can verir, kimi zaman
mamış.
Artemis öldürücü okunu öç ya da ceza ama
Bu Kenkreios denilen su, suyun yanıbaşın- cıyla atar (Niobe), ne var ki destanlarda kar
daki Kırkınca (köyün bugün adı Şirince'dir) deşiyle paylaştığı bu üstün güç başka hiç bir
denilen köyün suyudur. Kırkınca'lılar sularını tanrıya vergi değildir. Çocuk doğururken
oradan alırlar (s.221): ölen kadınların ölümü de Artemis'ten gelme
Ortygia denilen yer, Solmissos (Bülbül) da dir. Bu yüzdendir ki doğumla doğrudan doğ
ğının kuzeyinde, Arvaliya vadisindedir. O yer ruya ilgili bir tanrıça olarak Hera Artemis'e
şimdi Meryemana'nm evi olmuştur. Kenkrei- "Sen kadınlar i ç i n bir aslansın" der ( İ l . X X I
os suyu da Meryemana'nm kutsal suyu oldu. 483) ve Zeus babanın kızına bu yetkiyi verdi
Anadolu kurak olduğundan, su başları eski ğine yakınır.
den beri kutsal sayılırdı. Prof. J. Garstang
"Hitit İmparatorluğu" adlı yapıtında, Hitit ka İlyada'da sözü edilen başka efsanelerde de
bartmalarının su başlarında olduklarını ya Artemis doğa güçlerini ve özellikle hayvanları
zar. Nitekim Sipylos (Manisa) dağının kuzey elinde tutan "potnia theron" olarak gösterilir,
eteklerindeki Hitit tanrıçası Hepa, yani Hav Meleagros'un babası Oineus'a kızdığı için ül
va'nın önünde de su akar. Bizans çağında, su kesine korkunç bir yaban domuzu salar (Me-
kaynaklarının, ayazma olarak kutsal sayılma leagros), Agamemnon avlanırken kutsal bir
sı sürdürülmüştür.
geyiğini öldürüp böbürlendiği için İphigeneia
Bu tez her bakımdan tutarlıdır: Artemis öv kurbanını şart koşar, böylece Troya savaşının
güsünde tanrıçanın İzmir ve Klaros'la ilişkisi, da, Akha'ların başkomutanı Agamemnon'un
Efes'li Artemis'e yurt olarak Efes'e çok yakın da kaderini dilegirice saptar (Agamemnon,
bir yerin seçilmesi, Meryem Ana efsanesinin İphigeneia).
( l I V I I I- I I r
Artemis'in avcı kız ve kesinlikle kiz oğlan din tarihinde de çığır açmıştır, Çünkü çok
kız olarak nitelikleri Homeros destanlarında memeli Artemis figürlerinden daha önce or
pek belirtilmiş değildir. Yalnız Odysseia'da taya çıkıp Avrupa müzelerinde korunan tek
denizden kurtulan Odysseus Phaiak'lar kralı tük örnekler var idiyse de, bu tanrıça tipinin
nın kızı Nausikaa'yı hizmetçilerinin arasında Efes'e özgü olduğu ve Efes'te yapıldığı kesin
görürken şöyle seslenir (Od. VI, 149 vd.): likle bilinmiyor, yahut bilinse bile Ege tarih ve
sanatına ışık tutmak amacıyla değerlendiril
Yalvarırım, kraliçem sana, miyordu. Bugün bu Artemis heykellerini canlı
ister tanrı ol, ister insan.
canlı karşımızda görmekle, yalnız bu tanrıça
Y a y g ı n göklerdeki tanrılardansın.
u / u Zeus'un kızı Artemis olmalısın, yı değil, onunla ilgili bütün bir tanrı dünyası
görünüşün, b o y u n bosun,dipdiri nı, arkasında da koca bir tarih çağım aydınla
bedeninle tıpkı osun. tabiliyor, gizli ya da karanlık kalmış birçok bi
limsel sorunun çözümüne gidebiliyoruz. Da
Burada Odysseus'un demek istediği şu: hası var, değeri paha biçilmez, güzelliği dille
Tanrıçaların da, kadınların da en güzelisin. re destan Artemis Ege'nin şanını dünyaya ya
Nitekim birçok yerlerde Artemis "Kalliste" yarak Türkiye turizmine çok önemli bir ileri
(en güzeli) adıyla anılır. Doğada egemen, adım artırmıştır. Halikarnas Balıkçısı Cevat
canlıların ölüm, kalımını elinde tutan güçlü Şakir'in İngilizce olarak yazdığı ve İzmir Ter
tanrıça kavramından doğanın içinde hayvan cüman Rehber Derneğince 1971'de yayımla
larla birlikte yaşayan, ormanlarda derelerde nan "Asia Minör" adlı broşür Efes'li Artemis
ağaç ve su perileriyle dolaşıp eğlenen avcı kız üstüne bütün bilgileri toplamakta ve tanrıça
ve özellikle kız oğlan kız tanrıça kavramına nın bugüne dek yapılmamış bir tanımını yap
geçiş, yani Efes'li Artemis'ten Hellenistik ve maktadır. Aşağıdaki yazıda bu broşürden fay
Latin şiirindeki Diana'ya geçiş kolayca anlaşı dalanılmıştır:
lır doğal ve olağan bir geçiştir. Sürekli bir ev
re içinde gördüğümüz Artemis figürü böylece a) Kaynağı. Efes'li Artemis'in kaynağı hiç
avcılık ve bakirelikle ilgili efsane ve masallar şüphe yok ki Anadolulu Ana Tanrıçadır. Sü
da rol almış (Aktaion) ve ay tanrıçası Selene, mer'lerden önce var olduğu Çatalhöyük kazı
gecenin karanlık güçlerine egemen Hekate larından anlaşılan ve Sümer'lerce Mâ ya da
ile bir tutulmuştur. Biz yalnız şunu belirtmek Marienna, Hitti'lerce Kupapa, Kubaba ya da
isteriz ki, mythos'un kaynağı sayılan H o m e - Hepa, Suriye'den Arabistan'a kadar olan böl
ros destanlarında karşımıza çıkan Artemis gede Lat, Girit'te Rhea, Phrygia'da Kybele,
sonraki yazının avcı tanrıçasından çok kişili Lykia'da Leto olarak adlandırılan bu büyük
ğinde dişi yaratığın üç aşamasını, yani kızlık, bereket tanrıçasının Efes'e ne zaman geldiği,
kadınlık ve analık aşamalarını da birleştiren orada Artemis adıyla kültünün ne zaman baş
büyük Efes'li tanrıçaya benzemektedir. Bur- ladığı kesinlikle saptanamazsa da, bu tanrıça
dan çıkan sonuç da şu ki, Yunan din ve efsa- nın Phrygia, Lydia ve Minoen Girit kültleri
nesindeki Artemis kaynağını Anadolulu tan nin etkisi altında çeşitli evreler geçirerek yu
rıçadan almaktadır-, birçok mythos yazarları karda adları sayılan tanrıçalardan ayrıldığı ve
nın bugüne dek ileri sürdükleri tezin tersine bugün Efes'li Artemis biçmine girdiği apaçık
Yunan asıllı olan Artemis sonradan Asia'lı tır. Bu evreyi çağı çağına izleyemezsek de,
Ana Tanrıça ile birleştirilmiş değildir. Bu tan arkeolojik bulgularla yazılı metinlerin karşılaş
rıçanın başka önemli bir kaynağı da Girit'tir. tırılmasından Efes'li Artemis'in İsa'dan önce
Britomartis ve Diktynna diye anılan Girit' li II. bin yılda Efes yöresine yerleşmiş olduğu
Artemis'ten bu adlar altında söz edilecek, kanısına varılabilir.
Efes'li Artemis ise ayrı bir bölüme konu ola
caktır. b) İmgesi. Ana Tanrıça'nın bütün Akdeniz
çevresinde ve özellikle Orta Anadolu'da bu
( 4 ) E F E S L İ A R T E M İ S . Ephesos kazıları sıralunmuş çeşitli imgeleri, idol, figürin ve küçük
sında bulunan biri büyük, ikisi küçük üç Arte heykelleri arasında Efes'li Artemis apayrı bir
mis heykeli arkeolojide olduğu kadar, dünya yer tutar. Efes'teki Artemislon adlı tapınağın-
)
da çok memeli, başı taçlı, gövdesi birçok f i - rekli değişim halinde olan ayı etkisi altında
gürlerle örtülü, ayakta duran, büyük boy hey tutar, doğum yeri çok doğurgan diye bilinen
keli herhalde çok eski, ilkel bir imgenin geliş bıldırcınla ilgilidir, arıların kraliçesi, uygarlığın
tirilmiş biçimidir. Bu ilkel imge ise bir "ksoa- koruyucusudur, gökte ve yeryüzündeki ger
n o n " , yani hemen de hiç yontulmamış bir çek ve gerçeküstü bütün yaratıklar onun buy-
tahta heykel, ya da Pessinus'taki Kybele için rugundadır. İnsanların da, hayvanların da
olduğu gibi bir "diopetes" yani gökten düş ecesi, bütün doğanın yöneticisidir.
müş sayılan bir taştı. Zamanla tanrıçanın im Efes'li Artemis'in Ana Tanrıça ile paylaştığı
gesi zengileşerek, Artemis'in bütün nitelikle bu nitelikleri İonya'ya özgü bir biçimde ve
rini dile getiren yüklü ve süslü bir heykel ol Prygia'da tapınılan Kybele'ninkilerden ayrı
muştur. motif ve simgelerle dile getirrriesi, üstünde
Bu haliyle Artemis heykeli tanrıçanın doğa durulması gereken bir özellikti/, lonya, düşü
ya egemenliğini de, uygarlığın her türlüsünde nürleri ve sanatçılarıyla uygarlık dünyasına
yöneticiliğini de simgeler: Başının üstünde üç nasıl öncülük etmişse, Ana Tanrıça imgesini
kat kule biçiminde üç tapınak taşır, bununla yaratmakta da başka hiçbir ülke ve yörede
kırları olduğu kadar şehirleri de koruduğu erişilemeyen bir yetkinliğe ulaşmış, göz ka
gösterilir; derin ve ciddi bakışları sonsuzluğa maştırıcı bir başarı ortaya çıkarmıştır. Bu eş
dikilidir, tanrıçanın ulu gücünü yansıtır, ense siz sanat anıtıyla çığır açıcı eşsiz bir düşünce
si dolunay biçiminde bir diskle çevrilidir, al nin taşıyıcısı olan Efes'li Herakleitos arasında
nında hilâl taşır, böylece ay tanrıçası olduğu ilişki kurmamak için kör olmalı. Kaldı ki do
belirlenir, diskin her i k i yanında beşer g r i f - ğada akışı görüp evreyi ilk dile getiren büyük
fon, yani kartal başlı aslan vardır ve boynun filozofun düşüncesini Artemis tapınağında
da zodiak işaretlerinden örülmüş kalın bir tanrıçanın imgesine baka baka geliştirdiğini
gerdanlık sarkar. Onun altında da dört kat de biliyoruz.
meme görülür. "Polymastos" yani çok m e
meli diye tanımlanan heykelin meme sayısı c) Tapmağı. Artemis'in Efes'teki tapınağı
17 ile 40 arasında değişir. Ama bu memele Artemision dünyanın yedi harikalarından bi
rin ucu olmadığından kimi bilginler bunları riydi. İlkçağ yazarları onu anlatmakla bitire
hurma ya da erkek arı gövdeleri diye yorum mezler. 190 metre boyunda, 55 metre enin
lamak yoluna gitmişlerdir. Tanrıçanın An deki yapı İonya üslubunda 127 sütun üstüne
Kraliçesi unvanıyla ilgili görülen bu sarkıntılar kurulmuştu. 15 metre yükseklikteki bu sütun
ne olursa olsun, Artemis'in bolluk ve bereket ların 36'sı kabartmalarla süslüydü, bunların
simgeleridir. Eteği altı kat dörtgen biçiminde biri ünlü heykeltıraş Skopas'ın elinden çık
plaklara bölünmüştür, her dörtgenin içinde mıştı. Sunağı Praksiteles'in eseriydi, içinde
kabartma aslanlar, keçiler, boğalar, g r i f - bulunan Amazon'lar anıtının heykellerinin
fon'lar, sfenks'ler ve arılar görülür, bunların yapılmasında Polykleitos, Pheidias, Kresilas,
ortada olanları üçer üçer dizilmiştir. Gövdesi Kydon gibi Yunan ilkçağının en büyük sanat
ni saran bütün bu simgesel süsler tanrıçanın çıları çalışmış, resimleri Efes yurttaşı olan
kutsal tahta yonutuna zaman zaman giydiri Apelles'in elinden çıkmıştı. En parlak çağın
len birer giysi niteliğinde olsa gerek. Nitekim da Artemision Atina'daki Parthenon'dan
Efes'te tanrıçanın giysilerini korumakla gö dört kat büyük olup akıllara durgunluk veren
revli soylu genç kızlar bulunduğu, bunların kız bir yapıydı.
oğlan kız oldukları sürece hizmet gördükleri,
evlenince ayrılıp yerlerini başka kızlara bırak Artemis'e adanmış kutsal bir alanda I.Ö.
tıkları bilinir. Tanrıça heykelinin değişmez 652 yılında bitirilen ilk taş tapınak Kim-
kutsal simgelerinden biri de üç sayısıdır. Bu mer'lerin Anadolu'ya saldırısında yıkılmış ve
sayı ile Artemis'in üçlü karakteri dile gelmek İ.Ö. 564-546 yıllarında, bir dünya harikası
t e , hem kız, hem evli kadın, hem de ana ola sayılan asıl Artemision kurulmuştu. Büyük İs
rak yaşam sürecinin bütününe egemenliği kender zamanına kadar tapınak olduğu gibi
simgelenmektedir. Tanrıça evrenseldir: Sü- kalmış ve Ege yöresini ele geçiren yabancı
idarelerce de saygı görmüştü. İskender'in
doğduğu t . Ö . 356 yılında l.ıpın.ık lli'iostr.ı tiyatrosunda dinledikten sonra ilkin direçle
tos denilen ve bir deli olduğu iter! ıtirüten bir karşılayan ve isa ya da Meryem'den bize n e ,
Efes'imin eliyle yakılmış. Bu kadar koca bir bizim tanrıçamız büyük Artemis'tir diyen
yapının bir adam tarafından nasıl yok edilebi Efes'liler zamanla gevşemişler, denemez. O n
leceği bir sır olarak kaldığı gibi, bu işte tapı lar, kültür süreçlerinde eşi az görülen bir
nağın paha biçilmez hazinelerini ele geçirme transposition örneği vermişler, yani inandık
yi düşünen rahiplerin parmağı olduğu sanılır. ları, tapındıkları büyük tanrıça kendilerine ya
30 yıl sonra tapınağın yeniden yapılmasına sak edilince, inançları yüzünden akla, hayale
başlanmış ve Lydia kralları gibi iskender de sığmaz İşkence ve saldırılara uğrayınca Mer
yapımına büyük bağışlarla katılmıştır. Yunan yem diye karşılarına çıkarılan ve zorla kabul
ve Roma ilkçağı boyunca uygar dünyanın ettirilen tanrısal varlığa Artemis'in bütün nite
hayranlığını üstüne çeken Artemision barın liklerini aktarmışlar, böylece inançlarının özü
dırdığı sayısız rahip ve görevli heyetleriyle korunduğu gibi Meryem Ana'yı yüceltmişler,
başlı başına bir idare haline gelmiş, para bası onu da büyük bir ana, büyük bir tanrıça nite
mı, kredi ve bankacılık işlemlerine önayak ol likleriyle dünyada tutulabilen bir varlık olarak
muş ve bu yolda uluslararası bir alışveriş ku yaratmışlardır. Onun içindir ki Meryem Ana'
rumu meydana getirmiştir. nın Efes'e getirilmesi, Efes'te Bülbül dağında
ki tapı yerinde yaşayıp ölmesi olayı bir ger
Bu dünya harikasının yerinde yeller esmesi,
çek olsun ya da olmasın, Meryem Ana imge
İngiliz çukuru denilen bir bataklık haline dön
si Efes'le yakından ilgilidir, Meryem Ana
mesi Hıristiyanlıkla başlayan korkunç bir ça
Anadolu'nun ve özellikle Efes'in bir yaratısı,
pulculuk hareketinin sonucudur. Aziz Pau-
bir başarısıdır denebilir. Tarihte bir kültür sü
lus'un Efes'e gelişinde yeni dine karşı dire recinin kesintisizce korunmasını başarmak,
nen Efes'tiler Bizans imparatorluğunun yağ insanlığa kök salmış birkaç inancın çağlar bo
macılığına karşı koyamamışlar, zamanla dün yunca ve gelip geçen sayısız uluslar, yönetim
ya harikasının taşları bir bir sökülerek Aya- ler, değişmelere karşın sürdürülmesini sağla
sofya'nın yapımına yaramıştır. Eşsiz mermer mak uygarlık denilen büyük kavramın bir be
ve taşların geri kalanı da Efes'teki Sen J a n ki lirtisidir. Bu yüzdendir ki Efesli Artemis bu
lisesinde kullanılmıştır. İki üç yüzyıl önce Bri- gün karşımızda olanca canlılığıyla yaşamakta
tLh Museum'un Efes'e yolladığı bir arkeolog dır.
grubu da ne bulduysa İngiltere'ye aktarmış,
böylece Artemis'in dillere destan tapınağı bo Asia. Okeanos'la Tethys'in sayısız kızların
yuna taşıp şehri sular altında bırakan Kays- dan biri. Bir kaynağa göre, Asia Titan İape-
tros'un (Küçük Menderes) da yardımıyla kur tos'la evlenip Atlas, Prometheus, Epimethe-
bağaların ötüşüp oynaştığı bir batak haline us ve Menoitios'u doğurmuştur. Başka kay
gelmiştir. naklar bunun Asia değil, Klymene olduğunu
Artemision'da görevli bulunan çeşitli rahip ileri sürerler (Tab. 3).
heyetleri ve tapınağın Ege'nin yaşamındaki Bu Okeanos kızı adını Asya kıtasına ver
engin rolü üstüne burada daha çok ayrıntıya miştir. Ne var ki Homeros destanlarında Asia
gidemeyeceğimizden Halikarnas Balıkçısı'nın bütün kıtanın değil, yalnız Batı Anadolu'nun
yukarda sözü geçen "Asia Minör" adlı kitabı adıdır. Özellikle, İlyada'nın ünlü dizeleri (İl. II,
na başvurulmasını salık veririz. Bu heyetler 459 vd.) eski Maionia, yani Gediz ovası için
den Kybele bölümünde de söz edilecektir. kullanılmaktadır.
d) Etkisi. Ana Tanrıçanın bir simgesi olan A s k a l a p h o s . (1) Ares'in oğlu. İtalya'da an
Efes'li Artemis'in Phrygia'lı tanrıça Kybele latıldığına göre, Aktor'un kızı Astyokhe savaş
kadar etkisi olduğu ve adı ortadan silindikten tanrıyla gizlice sevişir ve Askalaphos'la İalme-
sonra da başka tanrısal varlıkların arkasında nos'u doğurur. Boiotia'da Orkhomenos şeh
gizli bir yaşam sürdürdüğü bir gerçektir. Arte- rinde hüküm süren bu iki kardeş Troya sava
mis'i sürdüren en belirli tanrı kişiliği hiç şüp şına otuz gemiyle katılırlar (İl. 1 1 , 512-516).
hesiz ki Meryem Ana'dır. A z i z Paulus'u Efes Savaş bitince İalmenos Yunanistan'a dön-
(.1
rnez, Karadeniz kıyılarında bir şehir kurup lır. Destanlar boyunca adı geçen hekimlerin
oraya yerleşir. Askalaphos'la lalmenos Argo- hepsi (İlyada'da Makhaon ve Podaleiros) bu
naut'lar seferine de katılırlar. lalmenos Hele- Paian tanrının oğulları ve öğrencileri sayıldı
ne'nin talipleri arasında yer alır. ğına göre, Asklepios'un da karışık bir serü
ven sonucunda Apollon tanrıdan doğmuş ol
(2) Yeraltı ırmaklarından Akheron'un oğlu.
ması bir rastlantı değildir.
Persephone ölüler ülkesine indiği zaman H a -
des tanrıçaya oruç tutup hiçbir şey yemezse
(1) DOĞUŞU. Thessalia kralı Phlegyas'm
gene yeryüzüne dönebileceğini söylemişti.
Koronis adlı bir kızı vardır. Apollon'la sevişir
Ama Persephone dayanamayıp bir nar ısır
ve ondan gebe kalır, ne var ki tanrının dölü
mış, Askalaphos da bunu görmüş, gitmiş,
nü karnında taşırken Arkadya'dan gelme bir
Hades'e haber vermiş, Persephone'nin anası
yabancıyı da yatağına alır Koronis. Bu olayı
Demeter de öfkesinden onu gece kuşuna çe
tanrıya kutsal kuşu kuzgun haber verir, tanrı
virmiş. Başka bir anlatıma göre, Demeter As-
da öfkesinden bembeyaz olan bu kuşun tüyle
kalaphos'u kocaman bir kaya ile ezmiş de,
rini karaya boyar. Şair Pindaros bu masalı
Herakles Hades'e indiği zaman bu kayayı
benimsemez, ışık tanrı Phoibos Apollon'un
kaldırmış. Askalaphos o zaman bir gece kuşu
olayı kendi gözüyle gördüğünü ile süreri Ko-
oluvermiş.
ronis korkunç bir cezaya çarptırılır: Bir odun
Askanios. Aineias'la Kreusa'nın oğlu (Tab. yığınının üstünde diri diri yanacaktır. Alevler
17). Başka bir kaynağa göre, Askanios Tro- Koronis'i yalamaya başlar, kadın can vermek
ya'da doğmamış, babası İtalya'ya göçtükten üzeredir ki, Apollon kanından olan çocuğun
sonra Lavinia'dan olmuştu. Oysa efsanelerin yok olmasına katlanamaz, ölünün karnından
çoğu Aineias'ın Troya yangını sırasında ba dölünü çıkarır ve büyümesi için at adam Khe-
iron'a teslim eder. Bu olay hekim tanrının
bası Ankhises'i omuzlarına alarak ve Askani-
son anda kurtarıcı olarak yetişmesinin simge
os'u elinden tutarak kaçtığını anlatırlar.
sidir. Asklepios'a hekimlik sanatını öğreten
Vergilius'un "Aeneis" destanında Askanios
Kheiron doğanın içinde yaşayan, doğanın sır
(Lat. Ascanius)'tan uzun boylu söz edilir. As-
larına ermiş bir varlıktır. Sağlığın kaynağı da
canius babasının biricik umudu, büyükannesi doğada olduğuna göre Kheiron'un açık hava
tanrıça Aphrodite'nin gözbebeği, sevimli bir da, güneşin altında, şifalı sulardan ve otlar
delikanlıdır. Aeneas öldükten sonra Ascanius dan faydalanma yollarını bilmesi şaşılacak bir
Latin'lere kral olur, Etrüsk'lere karşı savaşa şey değildir.
girişir ve babası Lavinium şehrini kurduktan
otuz yıl sonra kendisi Alba Longa'yı kurar.
Lavinia'nın kurduğu bir düzen sonucunda As- ( 2 ) E F S A N E S İ VE S A N A T I . Asklepios böyle
canius Latin'lerin hışmına uğrar ve Alba kral ce usta bir hekim olarak yetişir, hekimliğin ve
lığı Lavinia'nin oğlu Silvius'a kalır. cerrahlığın bütün bilgilerin edinir, ama bu
nunla da kalmaz ölüleri diriltmek yoluna bile
Aeneis'te Ascanius'un başka bir adı lu-
sapar. Bunun sırrını efsane şöyle açıklar:
lus'tur. Roma'ya imparatorlar veren İulii so
Tanrıça Athena Gorgo canavarı öldüğü za
yu (İulius Caesar da bu soydandır) Aeneas'ın
man bedeninden akan kanı toplamış ve Ask-
oğlundan ve dolayısıyla tanrıça Venus'tan
lepios'a vermiş. Gorgo'nun sağ tarafındaki
gelmekle övünürdü.
damarlarda dolaşan kan zehirli, sol tarafında
Asklepios. Yunan dünyasında hekim tanrı ki damarlardaki ise faydalıymış. Bu şifalı kanı
olarak büyük bir ünü olan ve Roma'lıların da Asklepios ölüleri diriltmek için kullanırmış.
Aesculapius adıyla benimseyip tapındıkları Epey adam da diriltmiş, bunların arasında
Asklepios, Apollon'un oğludur (Tab. 5). H o - Kapaneus, Lykurgos, Minos'un oğlu Glaukos
meros destanlarında Apollon ordulara veba, ve Theseus'un oğlu Hippolytos da varmış
kıran salan olumsuz, korkunç bir güç diye (Phaidra). Zeus doğal düzeni bozan hekim
canlandırıldığı gibi, iyileştirici, derde deva bu tanrının bu aşırı gücünden kuşku duymaya
lan tanrı anlamındaki Paian ek adıyla da anı- başlamış, bu haddini bilmezliği cezasız bırak-
d'A
mamış, Asklepios'un üstüne bir yıldırım sal vermiş, yağmur yağmış, yazının özü böylece
mış, yakmış, yok etmiş onu. Ama Apollon da ota karışmış ve her derde deva sarmısak
oğlunun öcünü almış, Zeus'a yıldırımı bağış meydana gelmiş.
layan Kyklop'ları öldürmüş, sonra da oğlu
Asopos. Korinthos körfezine dökülen Pelo^
Asklepios'u gökte burçlar arasına yerleştir
ponez ırmağı; bütün ırmaklar gibi Okea-
miş. Bir süre de ayrılmış Olympos'tan (Ad-
nos'la Tethys'in oğlu sayılır. Metope adlı bir
metos).
ırmak kızıyla evlenip iki oğluyla yirmi kızı
Asklepios sanatını kızı Hygieia (Yun. sağlık olur. Bunlardan Aiginia'yı (Tab. 21) Zeus
anlamına gelir) ve Asklepiades (yani Asklepi- kartal biçimine girerek kaçırır. Korinthos kra
os oğulları) diye sıkı bir lonca düzeni içinde lı Sisyphos olayı Asopos'a haber verir, o da
birleşen hekimlerin aracıyla ilkçağ sonuna öfkesinden taşıp bölgeyi altüst eder. Zeus ce
dek sürdürmüş bir tanrıdır. Öyle ki, hepsi ha za olarak Sisyphos'u Hades'e atar, ırmak
lefleri, rahipleri, oğulları sayılan yaşamış h e tanrının üstüne de yıldırım salıp sularını geri
kimler bile onun efsanelik kişiliğinden fayda çekmeye zorlar (Sisyphos).
lanmışlardır. Örneğin Kos (Istanköy) adasın
da hekimlik yapan Hippokrates'in bile haya Asterie. Titan çifti Koios'Ia Phoibe'nin kızı,
tının ne kadarı gerçek, ne kadarı masal bilin Perses'in eşi ve Hekate'nin anası (Tab. 4).
mez bugün. Zeus Asterie'ye âşık olup onu kovalamaya
başlar. K ı z da bıldırcın biçimine girip habire
( 3 ) T A P I N A K L A R I . Asklepios tanrının tapıkaçar, sonunda kendini denize atıp kayalı bir
naklarına " Asklepieion" denir. Bunlardan en ada haline gelir. Bıldırcın anlamına gelen Yu
ünlü birinin eski Pergamon, bugünkü Berga nanca ortyks kelimesinden bu adaya Ortygl.ı
ma'da bulunuşu hekim tanrıya adanmış bu denmiş. Sonraları Asterie'nin kız kardeşi Le
tapınak hastanelerin ne biçim yerler olduğu to Apollon'la Artemis'i bu adada doğurmuş
nu bize açık açık göstermektedir. Ortygia adasının Delos'un eski adı olduğu ile
Yunanistan'da en ünlü Asklepios tapınağı ri sürülür (Artemis).
Epidauros'tadır. Bugün bile kullanılmakta
olan tiyatrosu büyük heykeltıraş Polyklei- Astraia. Bazı mythos yazarlarına göre Ze-
tos'un planlarına göre yapılmış. Hiçbir Askle- us'la Themis'in kızı. Namuslu ve erdemli bir
pieion Bergama'nınki kadar yaygın ve çok bakire olan Astraia dünyanın altın çağlar ya
yönlü değildir. Hellenistik çağda kurulmuş şadığı dönemde insanlar arasında kalırmış.
olan bu kutsal alan Asklepios'tan başka tanrı Ama ahlaksızlık yeryüzünde artınca, Astraia
ça Hygieia'yı ve herhalde Asklepios kültün kız kardeşi Pudicitia (Utanç) ile birlikte gökyü
züne çıkmış ve Bakire burcu olmuş. Daha
den önce Anadolu'da bulunan Telesphoros'u
çok Latin yazarlarında adı geçer.
bir araya getirmekte, ilkçağda şifalı su, iyi ha
va, kaplıca gibi f i z i k tedavilerin yanıbaşında Astyanaks. Hektor'la Andromakhe'nin oğ
telkin, eğlence ve kültür yoluyla hekimliğin lu. Adını Homeros, ünlü çiftin batı kapıların
ne kadar ileri gittiğini göz önüne sermekte da buluştukları sırada şöyle açıklar (İl. VI,
dir. Anadolu'ya özgü bir nitelik taşıyan bu 399 vd.):
Asklepieion'un başka hiçbir yerde benzeri ol
Andromakhe karşıladı Hektor'u
madığı gibi, ne hazineler sakladığı da büsbü dadı da arkasından geliyordu,
tün ortaya çıkmış değildir. Simgelediği tüm memedeki yavrucağızı taşıyordu kucağında,
tedavi anlayışının ve yönteminin izlerine olsa Hektor'un gözbebeğiydi o,
olsa Selçuk ve Osmanlı çaglarındaki benzeri ışıldayan yıldıza benziyordu,
yapıtlarda rastlanır. Hektor Skamandros'lu derdi ona,
Anadolu Asklepios efsanesine de bir katkı başkaları Astyanaks, şehrin kralı, derdi,
îlyon'u tek başına koruyan Hektor'du da
da bulunmuştur: İnsanları i y i ede de ölüme
ondan
meydan okuyan Asklepios'u Zeus yıldırımıyla
yere serince, ünlü hekimin son deminde yaz Bebek babasının sorguçlu tunç tolgasnıdan
dığı bir reçete oradaki bir otun üstüne ditft) ürküp ağlamaya başlayınca, Hektor onu kol
ı.l
kollarına aılır ve bir gün babası kadar ünlü olması kavram Türkçemizde en iyi "gaflet" sözcü
İçin yakarır. ğüyle karşılanabilir, ne var ki derin dinsel a n
Hektor'un ölümünden sonra, Andromakhe lamı ve insanlık dramında bu kavramın oyna
sevgili kocasına yaktığı ağıtta Astyanaks'm dığı büyük rol gene de yansıtılmış olmaz. En
yetim olarak çekeceği çileyi tasarlayıp dile iyisi Yunan kaynaklarının kavramı nasıl ta
getirir. Oysa onunla bile kalmaz, Akha'lar nımladıklarına bakmaktır. İlkin Homeros'u
Troya'yı yangına verdikleri gece yiğitlerden alalım. İlyada destanının asıl konusu Akhille-
biri (Odysseus ya da Akhilleus) Hektor'un ço us'la Agamemnon arasındaki kavga sona
cuğunu surlardan aşağı atıp öldürür (Andro- erince, krallar kralı hata ettiğini kabul eder ve
makhe). şöyle der (İl. XIX, 85):
<rl
dırmak yolunu bulamazsa, yeraltında da kur lamamakta, ürünleri de ancak onun kafalın
tuluş yoktur onun için. İşle böyle zalim olarak dan çıkabilmektedir. Bu kavram ve düşünceyi
canlandırılmıştır Kader ve onun yardımcısı şöyle dile getirir Hesiodos (Theog. 886 vd.):
Ate Yunan efsanesinde (Erinys'ler).
Tanrı/arın kralı Zeus ilk eş olarak
Bir efsaneye göre, tanrı Zeus'un öfkelene
Metis'i, bilge tanrıçayı seçti kendine.
rek yeryüzüne attığı belalı tanrıça Anado
Metis en çok şey bilendir
lu'nun Phrygia bölgesindeki bir tepeye düş
bütün tanrılar ve ölümlüler arasında.
müştür. Ate tepesi (Gaflettepe) adı verilen bu
Ama bu tanrıça tam doğuracağı sırada
tepenin üstüne sonraları İlos İlion kentini kur
çakır gözlü Athena'yt.
muştur. İlion (Troya)'un başına gelen bütün
Zeus Toprağın ve Göğün öğütlerine uyarak
belalar bundandır (îlos, Palladion).
sevdalı sözlerle aldatıp eşini
Athamas. Yeller tanrısı Aiolos'un oğlu Boi- yuttu, gövdesinin içine aldı onu.
otia kralı Athamas bulut tanrıça Nephele ile İkinci süreç olarak Athena'nın Zeus'un ka
evlenir, Phriksos'la Helle adlı biri oğlan, öbü fasından çıkması şöyle anlatılır (Theog. 924
rü kız iki çocuğu olur. Athamas Nephele'yi vd.):
boşar, Kadmos'un kızı İno Nephele'nin ço
Ve Zeus çıkardı bir gün kendi kafasından
cuklarını kıskanır, ülkede meydana gelen bir
çakır gözlü yaman Athena'yi
kıtlığa son vermek için kocasını Phriksos'u o dünyayı birbirine katan tanrıçayı,
kurban etmeye zorlar. Nephele bunu önler o hiç yorulmadan orduları yöneten,
ve çocuklarını altın postlu bir koç üstünde o cenk ve savaş bağrışmalarından hoşlanan
Karadeniz'in Kolkhis ülkesine kaçırır. Ama yüceler yücesi sayılan tanrıçayı.
yolda Helle denize düştüğünden Boğazlara
( 2 ) A D İ V E E K A D L A R I . Zeus'un kızı v e ı » n
Hellespontos (Helle denizi) denmiştir (Phrik-
iki, Olympos tanrısının biri olan Athena
sos, Helle).
(Tab. 5) çoğu zaman ik adla, yani Pallas A
Bir anlatıma göre, Athamas'a karşı büyük
thena diye anılır. Athena adinin kökeni bilin
bir hınç besleyen tanrıça Hera onu delirtmiş.
medigi gibi, Pallas'm kaynağı da tartışma ko
Deliren Athamas kendi oğullarından birini öl
nusudur. Pallas adlı bir Titan vardır, adının
dürmüş ve karısı tno'yu da öldürmek için ko
Yunanca; "pallo", kargı sallamak, atmak an
valamaya başlamış. İno kaçarak deniz kıyısı
lamına gelen bir kökenden türemiş olduğu
na varmış ve öbür çocuğuyla birlikte denize
sanılır; ayrıca bir efsanede tanrıça Athe-
atlamış. Sulara karışan İno sonradan bütün na'nın Pallas adında Attika'lı bir devi öldür
gemicilerin fırtınaya tutulunca imdadına ko düğü de anlatılır (Pallas); Athena'nın ek adı
şan bir deniz tanrıçası olmuş. Odysseus'u bu devlerle ve kargı sallamakla ilgili midir? B i -
kurtarmakta da büyük bir rol oynayan (Od. lindiği gibi, bir efsaneye göre, tanrıça Athena
V, 333 v d . ) İno'ya Leukothea ( A k tanrıça) da babası Zeus'un kafasından silahlı ve elinde
denir (İno). Athamas, İno, Phriksos tragedya kargısı olarak çıkmıştır. Yoksa Pallas ek adı,
lara konu olmuşlar ne var ki bu tragedyalar kız oğlan kız anlamına gelen bir sıfattan mı
yitik olduğundan, hangi efsaneleri nasıl işle türemedir ve Pallas Athena mı anlaşılmakta
dikleri belli değildir (Argonaut'lar). dır? Bunu bugün kesinlikle saptamak güçtür.
İlyada'da Zeus sevgili kızına "Tritogeneia" di
Athena. ( 1 ) D O Ğ U Ş U . Zeus Olympos tanrı
ye seslenir, Triton'dan dogma anlamına gele
larının egemenliğini kurduktan sonra ilkin
bilen bu ad da açık değildir, deniz tanrısı Tri-
Okeanos kızı Metis tanrıçayla birleşir (Tab.
ton'la Athena'nın bir ilişkisi yoktur görünür
9). Metis Yunanca akıl, us, düşünme gücü
de, Amphitrite ve Triton adlarında geçen bu
demektir. Tanrılar tanrısının kendine ilk eş
"trit" kökeni denizin uğultusunu yansıtan bir
olarak Metis'i seçmesi anlamlıdır, ama onu
ses benzetmesi olabilir, ama Athena'nın de
gebe bıraktıktan sonra dölüyle birlikte kendi
nizle tek ilişkisi, anası Metis'in bir Okeanos
gövdesine alması daha da derin bir anlam ta
kızı oluşundandır. Acaba Tritogeneia adı bu
şır: Akıl gücü ve ancak onun aracıyla elde
na mı çağrışımdır?
edilebilen dünya egemenliği baştanrıdan ayrı-
Sıfatları daha belirgin anlamlıdır: Aigis kal nelope'ye, Nausikaa'ya yapacağı işi, benim
kanını taşıyan "aigiokhos" (Aigis), gök gözlü, seyeceği davranışı esinlemek için bin bir kılı
çakır gözlü "glaukopis" sıfatı tanrıçanın en ğa girer, Mentes olur, Mentor olur, bir genç
sevdiği kuş olan "glauks", baykuşla ilgili gö kız, bir küçük çocuk olur, ama her an varlı
rülmüştür, olabilir; son olarak "obrimopatre" ğıyla oluşu etkiler yönetir. Odysseus'a karşı
babası güçlü olan sıfatı doğrudan doğruya davranışında da tutarlı bir duygusu belirir tan
baştanrı Zeus'un kızı oluşundandır. rıçanın: Çok çile çekmiş yiğide acır, bunca
akıl ve dirayetin boşa gitmesini istemez, İlya-
( 3 ) N İ T E L İ Ğ İ VE E F S A N E L E R İ . îlyada'dada'daki
A- tutumunun tam tersine hakkın üstün
thena bir savaş tanrıçası olarak çıkar karşımı gelmesini ister. Onun içindir ki destan boyun
za, ama taraf tutar, Akha'lardan yanadır, A- ca Athena'nın kılavuz rolündeki eylem ve
khilleus, Diomedes, Odysseus ve Menelaos'u davranışlarının, konuşmalarının anlatımına
her fırsatta korur, Troya'lı yiğitlere karşı pis doyum olmaz, tanrıça bu sevimli rolüyle baş
pis düzenler kurmaktan hiç çekinmez. Aslın ka destanlara, şiirlere girmiş, denebilir ki H o -
da çirkin bir rol oynar îlyada'da, bu erdem meros Odysseia'da Odysseus tipini yarattığı
tanrıçası hiç haktan yana görünmez, davra gibi Athena tipini de yaratmış ve ölümsüzleş-
nışları hep hırs ve tutkuların etkisiyle olur: At- tirmiştir.
hena'nın Hera ve Poseidon'la birlikte babası
Zeus'u nasıl zincire vurmak istediği anlatılır (I, Pallas Athena'nın efsaneleri o kadar çok
400), sevmediği, kendisine rakip gördüğü değildir, kız oğlan kız oluşu ve bu niteliğini yi
Aphrodite ve Ares'e karşı turumu insafsızdır, tirmekten çekinmesi, huylanması tuhaf bazı
yenilip yaralanmalarına yardım eder, sonra masalların dogmasına yol açmıştır (Erikhto-
da yüksekten bakar onlara, babası Zeus karşı nios, Aglauros). Odysseus'u tuttuğu gibi Ar-
sında da atıp tutar, onu eleştirmekten çekin gonaut'ları da tutar ve Argo gemisinin yapıl
mez: Akhilleus'Ia Hektor arasındaki savaşta masına yardım eder (Argonaut'lar). El işçili
ölüm kur'asını çekecek olan Zeus'u şöyle et ğini ve el sanatlarını koruyan tanrıça olarak
kiler ( İ l . X X I I , 127 vd.): Arakhne efsanesinde rol oynar (Arakhne).
Atina'nın kurucusu ve koruyucusu olarak tan
Ne diyorsun kara bulutlu babam, ak rıçanın oynadığı rol de ilginçtir; Attika ilinin
yıldınmlı! ve Atina şehrinin tanrıçası olma hakkını şöy
Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır b u , le kazanmış diye anlatılır: Poseidon tanrıyla
kaçırmak mı istersin onu canlara kıyan Pallas Athena bu yetkiyi kazanmak için yarış
ölümden?
maya girmişler, Olympos tanrılarını da yargıç
Yap yapacağını ama, biz tanrılar
olarak almışlar: Poseidon Atina akropolünün
onaylamayız yaptığını.
üstünde tuzlu bir göl meydana getirmiş, A-
Kızının bu sert çıkışlarına yumuşakça karşı
thena ise bir zeytin ağacı. Tanrılar, zeytin
lık verir tanrıların babası, uyar isteklerine, gü
ağacını tuz gölünden daha yararlı bularak yet
ler, okşar onu. Ve burada Athena Deiphobos
kiyi Athena'ya bağışlamışlar, böylece Athena
kılığına girerek aldatır Hektor'u ölüme sürük
bölge ve kentin yönetimini elde etmiş.
ler(Hektor, Deiphobos).
Odysseia'da Athena'nın rolü bir başkadır Başka şehirler de Athena'yı koruyucu tanrı
ve anlamlıdır: Zeus'un kendi ağzından duyu ça olarak benimsemişlerdir, bunların başında
yoruz ki Odysseus "ölümlülerin en üstünüdür Troya gelir. Troya'nın en büyük, en eski ve
akıldan yana", bu akıllı adamı akıl ve erdem kutsal tapmağı bugün de kalıntıları görülen
tanrıçası Athena tutar, tutması da doğal gö Athena tapınağı olduğu gibi, tanrıçanın tah
rünür, îlyada'da Zeus'un oynadığı yönetici tadan yapılmış ve Pallaidon diye anılan hey
rolü, Odysseia'da Athena oynar: Odysse- keli şehir varlığının simgesi sayılırdı. Bundan
us'un da, bütün ailesinin de kaderi onun elin ötürüdür ki Palladion'un kaçırılmasıyla ilgili
dedir, ne kadar olay, eylem ve konuşma var birçok efsaneler doğmuştur (Palladion).
sa, hepsi Athena'nın buyruğu, kılavuzluguyla Pallas Athena'nın kültü en ilginç biçimiyle
olur, tanrıça Odysseus'a Telemakhos'a, Pe- Atina'nın klasik çağında kendini göstermiştir.
Tanrıçanın onuruna düzenlenen Panathenai miş, onu merkez adaya bir kaleye yerleştir
bayramı Hellen dünyasında hem din, hem de miş ve beş kuşak erkek çocuk yetiştirimiş
kültür ve sanat bakımından büyük bir yer tut onunla birlikte. Tanrı sonra adayı on bölgeye
muş, Parthenon ve onun kabartmaları gibi bölmüş, en büyük oğlu Atlas'ı hepsinin kralı
ilkçağın en değerli yapıtlarının bazılarını esin olarak öbür oğulları arasında dağıttığı bölge
lenmiştir. lerin başına getirmiş. Atlantis bitkileri, hay
vanları ve özellikle madenleriyle çok zengin
Atlantis. Yunan ilkçağında mythos yaratma bir ülkeymiş: altın, bakır, demir ve "oreikhal-
işine koyulmamış hiçbir yazar yoktur. Filozof kos" (yani dag bakırı) diye ateş gibi parlak bir
lar bile bu çabaya katılırlar, en başta da Pla madeni varmış; yöneticiler surlar, köprüler,
t o n . Bazı diyologlarınm sonunda, gerçekdışı kanallar ve tünellerle bezenmiş kentler, li
ve gerçeküstü bir düzeni örnek olarak göster manlar kurarak ülkeyi son derecede uygar bir
mek için canlandırdığı öbür dünya efsaneleri hale sokmuşlar. Ülkenin sosyal yapısı, asker
bir yana, Timaios ve Kritias diyaloglarında, lik durumu üstünde durup, başkentte yılda bir
başka hiçbir kaynakta izine rastlanmayan bir yapılan bir törene ve bu tören sırasında kesi
yitik ülke masalı uydurur. Bunu niçin yapar? len boğa kurbanlarına değindikten sonra,
Timaios'ta Atina'lı devlet adamı ve şair So- Kritias diyalogu birdenbire kesilir. Ancak Ti-
lon'un Mısır'a gidişi anlatılır, Nil deltasında maios diyalogunda Mısırlı rahibin ağzından
bulunan Sais kentinin rahipleriyle konuşur öğrenilen Atina'nın dokuz, on bin yıl önce
Solon, biri ona şöyle der (Tim. 22 b): bu ülkeyle savaşa giriştiğidir. Atlantis fazla
güç kazanmış ve Akdeniz'in büyük uluslarını
— Ey Solon, Solon, siz Hellen'ler hep ço köle durumuna sokacak bir saldırıya geçmiş
cuk kalırsınız, yaslanmış bir tek Hellen yok de, Atina hem kenefini, hem de bütün kom
tur. şularını tek başına kurtarmış bu afetten. Ne
T- Ne demek istiyorsun? var ki, bir gece deprem Atlantis'i haritadan
— Ruhunuz genç hepinizin, çünkü eski bir şilince, Atina'nın oraya gönderdiği ordu At-
geleneğe dayanan ne bir görüsünüz var, ne de lant'larla birlikte yok olur. Atina'nın bu eski
zamanla kocalmış bir bilginiz. tarihi üstünde hiçbir bilgisi olmayışı, bu ünlü
Bu sözün doğruluğu en iyi mythos'ta görü olayı bir Mısır'lı rahibin ağzından öğrenmesi
lür, zaman kavramı bilmez mythos, tarih dışı bütün öyküyü Platon'un uydurduğu kanısını
insan gerçeklerini yansıtmak, canlandırmak uyandırmakla beraber, insanda tuhaf bir izle
ve Atina devletine dokuz bin yıl öncesine ka nim bırakmaktadır. Hiçbir zaman çözüleme
dar uzanan bir tarih yaratmak hevesine kapıl miş bu gizdir ki, Timaios ile Kritias diyalogla
mış olsa gerek. Her neyse, günümüze dek ro rının ütopya, yani hayal beldeleri anlatan öy
manlara, filmlere konu olan ve tarihçilerle küler arasında özlü bir yer tutmasına yol
coğrafyacıların üstünde kafa patlattıkları At- açar.
lantis efsanesi, Timaios diyalogunda başla
yıp, bitmemiş Kritias diyalogunda yanda kalı
yorsa da, şöyle özetlenebilir: Atlas. (1) Titan lapetos Okeanos kızı Klyme-
Atlantis, Batıda Herakles sütunları (Cebeli ne (başka bir kaynağa göre Asia) ile evlenir
tarık) yoluyla Akdeniz'den Okeanos'a çıkıldı ve Atlas, Menoitios, Prometheus, Epimen-
ğı yerde karşılaşılan büyük bir ada ve çevre theus diye dört oğlu olur (Tab.3). İki tanrı ku
sindeki takımadalara verilen admış. Korkunç şağı arasında bulunup Olympos'lulara baş
depremler sonucunda suların altına gömülen kaldıran bu dev yapılı yaratıklara eserlerinde
bu ada bir zamanlar Libya ile Asya'nın bir özel bir yer ayıran Hesiodos Theogonia'da
arada kapladıkları alandan daha yaygınmış. (Theog. 507 vd.) onları şöyle tanımlar-.
Dünyanın kuruluşunda tanrılar yeryüzünü
lapetos aldı Klymene 'yi,
aralarında paylaşırken, Atina, tanrılardan A-
güzel topuklu Okeanos kızını,
thena ve Hephaistos'a, Atlantis de Posei- girdi onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu:
don'a düşmüş. Atlantis yerlilerinden Eue- Azgın yürekli Atlas tanrı.
nor'un bir kızı varmış. Poseidon, bu kızı sev- Çılgınlığı ve aşırı gücü yüzünden
Atlas zorlu bir baskı altında kaldı: Belli ki Homeros Atreusogullarının başına
Dünyanın bittiği bir yerlerde, kuşaktan kuşağa süregelen laneti bilmiyor,
güzel sesli akşam perilerinin karşısında daha doğrusu tragedyanın vazgeçilmez konu
dimdik durup ayakta tutuyor göğü
su olan suç ve lanet zincirlemesi destandan
başı ve yorulmaz kolları üstünde.
Akıllı Zeus'un ona ayırdığı kader bu. sonra efsaneye katılmış bir motiftir. Atreuso-
gulları efsanesi bu ilenme sürecinin en parlak
Homeros'a göre, Atlas göğü değil d e , "ye
örneklerinden biridir. İ l k lanetleme Pelops'la
ri, göğü birbirinden ayıran direkleri" taşır
başlar: Atreus'la Thyestes babaları Pelops'un
omuzlarında (Od. 1,54). Herodotos Atlas'ın
bir nympha'dan olan oğlu Khrysippos'u ana
K u z e y Afrika'da bir dag olduğunu söyler ( I V ,
ları Hippodameia'nın yardımıyla öldürürler.
184). Bu dag şöyle meydana gelmiş: Perseus
Pelops iki oğluna lanet okur, onları sürer. At-
Gorgo'yu öldürdükten sonra, Atlas'a canava
reus'la Thyestes Mykene'de kral Sthene-
rın kafasını göstererek onu bir kayaya çevir
los'un yanına sığınırlar. Sthenelos'un oğlu
miş.
Eurystheus döl bırakmadan ölünce, bir tanrı
Atlas'ın çok çocuğu olmuş: Pleione'den sözü Mykene'lilere Pelopsogullarından birini
Pleiade's ve Hyades kızları, Hesperis'ten Hes- kral olarak seçmeyi buyurur. İşte o andadır
perid'ler, yani akşam perileri. Dione ve Kaly- ki, iki kardeş arasında rekabetten doğan kor
pso da onun kızları olarak gösterilir. kunç bir kin ve nefret başlar. Her biri ötekini
Atlas Herakles efsanesinde de rol oynar ortadan kaldırıp yerine geçebilmek için iğ
(Herakles). renç düzenler kurar. Atreus'un sürüsünde
(2) Atlantis'in yöneticisi. İapetos oğlu Atlas egemenlik simgesi altın postlu bir koyun var
ile hiçbir ilişkisi olmasa gerek (Atlantis). dır, bu hayvanı Artemis'e kurban etmeye ant
içtiği halde, sözünde durmaz ve pöstekiyi
Atreus. Pelops'la Hippodameia'nın oğlu, kendine saklar. Ne var ki Thyestes Atreus'un
Thyestes'in kardeşi, Homeros destanlarında karısı Aerope'yi ayartır, kadın da altın postu
Atreusogulları diye anıları Agamemnon'la gizlice kocasından aşırıp âşığına verir. Myke-
Menelaos'un babası (Tab. 14 ve 15). Atreus ne'liler kardeşlerden hangisini kral seçecekle
ve Atreuso§ullarının hayat hikâyesi destanla rini tartışınca, Thyestes hangisi altın postu çı
ra da, tragedyalara da sonsuz bir konu kay karabilirse diye öneride bulunur. Pöstekinin
nağı olmuştur. İnsanlık dışı eylem ve tüyler çalındığını bilmeyen Atreus şartı kabul eder.
ürpertici faciaları canlandıran bu öyküler Y u - Thyestes altın postu ortaya koyup kral seçi
nan mythos'unun başlıca efsane çemberlerin lir. Ama Zeus Atreus'a düşünde Hermes'i
den biridir. gönderir; gerçek kralın başka bir tanrı işma-
Atreus'a değgin i l k kaynağımız H o m e - rıyla seçilmesi konusunda Thyestes'le anlaş
ros'tur. llyada'da (İl. II, 100 vd.) Agamem- masını buyurur; güneş yolunu değiştirirse At-
non'un kral değneği şöyle tanımlanır: reus'un kral olacağını, yoksa Thyestes'in
tahtta kalacağını bildirir Hermes. Bu kez de
Güçlü Agamemnon, elinde değneği, kalktı.
Hephaistos yapmıştı didine didine o Thyestes şartı kabul eder, ama o akşam gü
değneği, neş doğuda batacak olur. Tanrıların Atreus'u
vermişti onu Kronos oğlu kral Zeus'a, tuttukları, krallığı ona verdikleri besbellidir.
Zeus da Argos'u öldüren yol gösterici Atreus tahta çıkar çıkmaz, Thyestes'i kovar.
Hermes'e vermişti, Ama daha sonra karısı Aerope ile kardeşi
atları kamçılayan kralPelops'a vermişti o arasındaki gönül macerasını öğrenince büs
da, bütün çileden çıkar, kardeşiyle barışır gibi
Pelops da erlerin güdücüsü Atreus'a olur, onu Mykene'ye çağırır. Tyestes'in üç
vermişti,
çocuğunu doğrar, pişirir ve babalarının önü
Atreus da bol sürüsü olan Thyestes'e
bırakmıştı ölürken, ne koyar. Tyestes farkına varmadan kendi"
Thyestes de onu, taşısın diye, çocuklarını yer. Derken Atreus çocukların ke
Agamemnon 'a bırakmıştı, sik kafalarını getirir, gösterir babalarına.
Bunca adalarda, Argos'ta boydan boya Thyestes korkunç lanetler savurarak masayı
sözünü geçirsin diye.
68
devirmiş, söylentiye göre de güneş o güln öy oynar. Augias'ın büyük, zengin sürüleri var
leşine ürkmüş, öylesine tiksinmiş ki gökteki mış, ama ağıllarını temizlemeyi ihmal eltlği
yolunu tamamlamadan geri dönmüş. Dipsiz için, davarları barınamaz olmuş. Augias yiğil
bir karanlığa bozulmuş ortalık. Thyestes bu Herakles'i çağırıp ağıllarının temizlenmesini
kez Sikyon'a sığınır. Suç ve günahların iyice istemiş, Herakles de bu işi bir günde yapaca
izine dalar: Kendi kızı Pelopeia ile kızın habe ğını, ama karşılığında sürünün onda birini
ri olmadan birleşir ve Aigisthos adlı oğlunu alacağını bildirmiş. Pazarlıkta uyuşmuşlar. Y i -
üretir. Sonra Pelopeia'yı oğluyla birlikte At- ğit de Alpheios'la Peneus ırmaklarını yatakla
reus'un sarayına yollar, kral kadının kim ol rını değiştirerek sularını ağıllardan geçirmiş
duğunu bilmeden onunla evlenir ve Aigis- ve bir günde hepsini temizlemiş. Ne var ki
thos'u da benimser. Ona gidip Thyestes'i öl Augias verdiği sözde durmamış, Herakles'e
dürmek görevini verir, ama Aigisthos son da işin karşılığını ödemek istememiş, ayrıca da
kikada bu düzenin farkına varır ve kendi ba onu kendi oğlu, Herakles'in arkadaşı Phyle-
basını değil, Atreus'u öldürür. os'la birlikte mahkemeye vermiş. Yargıç her
Atreus'un Aerope'den iki oğlu olmuştu: ikisini de suçlu bularak ülkeden sürmüş. Bir
Agamemnon'la Menelaos, Atreusoğulları di orduyla geri gelen Herakles Augias'ı öldür
ye anılan bu iki kahraman Homeros destan- müş, kentini ele geçirip Phyleos'u babasının
rında baş rolü oynarlar. Atreusoğullarının la tahtına oturtmuş (Herakles).
neti süregider. Aigisthos, amcası Atreus'un
Aurora. Şafak tanrıça Eos'un Latince adı
babasına karşı işlediği suçun öcünü Agamem-
(Eos).
non'dan alır (Agarnemnon, Aigisthos).
Autolykos. Antikleia'nın babası, Odysse-
Atropos. Kaderi simgeleyen tanrıçalar üç us'un dedesi. Autolykos Hermes'in oğludur
tür. Üçüne birden verilen ad. Moira ya da ve yakalanmadan hırsızlık yapma yeteneğini
t Ker'dir. Hesiodos Theogonia'nın bir yerinde babasından almıştır. Odysseia'da şöyle tanıtı
bu tanrıçaların Gece'den (Theog. 218), baş l ı r (Od. XIX, 395):
ka bir yerinde de Zeus'la Themis'ten doğmuş
Anasının soylu babasıydı Autolykos,
olduklarını söyler (Theog. 902 vd.). Adı "geri
hırsızlıkta ve yalan yere yeminde üstüne
dönülmez" anlamına gelen Atropos ömür ip yoktu.
liğini büken Moira'lar arasında eceli, ölümü Hermeias tanrının kendisi vermişti bu yetiyi
simgeler (Moira). ona,
yaktığı kuzu ve oğlak butlarından
Attis. Bkz. Agdistis ueKybele. hoşlanmıştı çok,
hep yoldaş olurdu ona, bu yüzden isterdi
Auge. Tegeia kralı Aleos'un kızı. Del- iyliğini.
phoi'deki tanrı sözcüsü Aleos'a kızının doğu
racağı bir çocuğun amcalarını öldüreceğini Odyseus'un sütninesi Eurykleia'nın anlattı
bildirince, Aleos Auge'yi tanrıça Athena'nın ğına göre, Odysseus'a adını koyan dedesiy-
miş. Odysseus büyüyüp de Autolykos'un ko
tapınağına adamış. Ama yiğit Herakles kızı
nağına misafir gidince, dedesi ve amcalarıyla
görüp sevmiş. Auge bir süre sonra Tele-
birlikte Parnesos dağında bir yaban domuzu
phos'u doğurmuş. Babası bunu öğrenince
avına katılmış, canavarı vurmuş, ama bir yara
Auge'yle Telephos'u bir sandığa kapatıp de
almıştı. Yarasını iyileştiren de Autolykos ol
nize atmış, ya da köle olarak satmış. Anado
muş, sonraları bu yara izi Odysseus'un sütni-
lu'nun Mysia kıyılarına çıkmışlar. Auge kral
nesi tarafından tanınmasına yol açar (Od.
Teuthras'la evlenmiş. Telephos gerçekten bir
386-407).
süre sonra amcalarını kaza ile öldürmüş (Te-
lephos). Başka anlatımlara göre, Autolykos Amyn-
tor'un öküz derisinden yapılmış sağlam tolga
Augias. Helios'un oğlu, Aktor'un kardeşi, sını aşırmış ve Odysseus'a vermişti. ( İ l . I X ,
Elis kralı (Tab. 8). Argonaut'lar seferine katıl 261 vd.), Eurytos'un sürülerini çalmış, Sisy
mıştır. Herakles efsanesinde önemli bir rol phos'a da aynı şeyi yapmak istemiş, ama ba-
AUTOMEDON
saramamış. Sisyphos davarlarını geri almak yıp onları tanınmaz hale getirmesini başardı
için konağına gelince, Autolykos Laertes'e ğı anlatılır.
nişanladığı kızı Antikleia'yı önce Sisyphos'la
birleştirmiş, bundan da amacı doğacak toru Automedon. İlyada'da AkhiUeus'un araba
nunun Sisyphos gibi kurnaz olmasıymış. Bu sını süren yiğit. Ege denizindeki adaların bi
anlatıma göre, Odysseus Laertes'in değil de, rinden Troya savaşına katılmaya gelmiş, son
Sisyphos'un oğluymuş. Homeros bu görüşe radan Akhilleus'ın seyisi olmuştur: Ölümsüz
katılmaz. atları Ksanthos'la Balios'a bakar.
Başka kaynaklarda Autolykos'un Herak- Patroklos'un ölüsünü elde etmek için yiğit
les'e güreş öğrettiği, Argonaut'lar seferine çe savaşan Automedon Akhilleus'un en vefalı
katıldığı ve çaldığı hayvanların postunu boya- arkadaşlarından sayılır (Balios).
raklarının üstüne koymuş; uslu, edepli yat
B
mışlardı-, hiç de, senin dediğin gibi, şarapla ve
kaval sesleriyle sarhoş olmuş, ıssız ormanlar
da Kypris'in peşine düşmüş değillerdi. Anan,
boynuzlu öküzlerin böğürdüğünü duyar duy
B a b y s . T a n n Apollon'la flüt yarışmasına gi
maz Bakkha'ların ortasından ayağa kalktı; vü
rişen satyr Marsyas'ın kardeşi. Babys de ka cutlarını saran uykuyu kovmak için keskin bir
val çalarmış, a m a o n u n kavalı tek borulu ilkel çığlık kopardı. Bakkha'lar derin uykularını
bir kaval o l d u ğ u n d a n Apollon Babys'e ö n e m gözlerinden sildiler; genç, ihtiyar, bakire, hep
v e r m e m i ş , böylece Babys Marsyas'ın uğradı si birden, görülmedik bir düzenle fırlayıp
ğı cezaya u ğ r a m a m ı ş (Marsyas). kalktılar. Önce saçlarını omuzlarına döktüler;
çözülmüş nebris'lerini bağlayıp sıkıştırdılar;
B a c c h u s . D i o n y s o s ' u n L a t i n c e a d ı . Bkz. Di- sonra yanaklarını yalayan yılanları benekli
onysos. postlarına kemer gibi sardılar. Bazıları, kolla
rında taşıdıkları geyik, kurt yavrularına bem
Bakkha'lar. Tanrı Dionysos-Bakkhos'un beyaz bir süt veriyordu; bunlar çocuklarını ye
dinsel t ö r e n l e r i n i kutlayan kadınlar alayı. T ı p ni doğurup bırakmış, memeleri süt dolu ka
dınlardı. Nihayet hepsi sarmaşık, meşe ve çi
kı t a n r ı n ı n kendisi gibi çıplak bedenlerini n e b -
çekli saparna dallarından çelenklerini başları
ris d e n i l e n benekli ceylan postlarıyla ö r t e r ,
na geçirdiler, içlerinden biri thyrsos'unu ya
başlarına sarmaşık çelenkleri sarar ve ellerin kalayıp bir kayaya vurdu: Kayadan sabahın çi-
d e t h y r s o s , u c u n d a bir ç a m kozalağı b u l u n a n yi kadar duru bir su fışkırdı. Başka biri
sarmaşık ve a s m a yaprakları sarılı u z u n değ nartheks'ini toprağa dokundurdu: Tanrı top
nekleri ve P r o m e t h e u s ' u n insanlara ateşi taşı raktan bir şarap gözesi kaynattı. Canı isteyen
dığı n a r t h e k s karnışıyla t a n r ı n ı n p e ş i n d e n k o de süt içiyordu: Parmaklarıyla toprağı kazın
ca, topraktan oluk oluk süt akıyordu. Sarma
şarlar, geceleri d a ğ d a , bayırda, o r m a n l a r d a
şıktı thyrsos'lardan bal damlıyordu. Ah, ora
k e n d i l e r i n d e n geçerek tanrıya karışırlar. O sı da olup da bu mucizeleri göreydin, inanmadı
r a d a d o ğ a ile birlik o l a n Bakkha'lar ü s t ü n bir ğın bu tanrıya şükürler ederdin. Biz, öküz ve
güçle ö n l e r i n e gelen vahşi hayvanları p a r ç a koyun çobanları, hep bir araya gelip gördüğü
larlar. D i o n y s o s dinini b e n i m s e m i ş bu kadın müz garip şeyler üzerinde konuştuk. İçimiz
lara olgun ermişlik a n l a r ı n d a T h y a s ( t h y o , ve den, ş e h r e gidip gelen ve k o n u ş m a s ı n ı bilen
cit h a l i n d e o l m a k ) , çılgınca kendilerinden biri dedi ki: "Ey, yüce dağ başlarında yaşayan
lar, gelin, Pentheus'un anası Agaue'nin ardı
geçtikleri z a m a n da M a i n a s ( m a i n o m a i , çıldır
na düşelim; onu Bakkha'lardan ayırıp kralı
m a k , taşkın bir coşkuya kapılmak) d e n i r . mızın gönlünü hoş edelim". Bu düşünceyi
H e r iki hallerini ve özlerindeki niteliği c a n doğru bulduk; çalılıkların arasına saklanıp
l a n d ı r m a k için Euripides'in " B a k k h a ' l a r " t r a pusu kurduk. Bakkha'lar, vakit gelince,
gedyasından bir p a r ç a y ı buraya almayı en uy thyrsos'larını sallayarak ayinlerine başladılar;
g u n bulduk. Euripides'in s o n eserlerinden biri hep bir ağızdan "lakkhos, Zeus'un oğlu Bro-
mios" diye bağırdılar. O zaman dağlar, taşlar
olan bu oyunda koro h e m Bakkha'lardan
Bakkha'larla bir olup coştu; vahşi hayvanlar
m e y d a n a g e l m e k t e , h e m d e bir Bakkha olan
bile cümbüşe katıldı; yer yerinden oynadı.
Agaue'nin k o r k u n ç d r a m ı canlandırılmakta Ansızın Agaue'nin sıçrayarak yanımdan geçti
dır. Bakkha'ları g ö r e n bir h a b e r c i o n l a r ı , D i - ğini gördüm; saklandğım çalılıktan fırlayıp
onysos dinini T h e b a i ' d e n sürmeye kararlı onu yakalamak istedim. O zaman Agaue
kral P e n t h e u s ' a şöyle anlatır ( M . E g . B. Ya Bakkha'lara: "Hey, benim rüzgâr kanatlı dişi
yınları, S. Eyuboglu çevirisi, s. 4 6 ) : tazılarım; erkekler bize pusu kurmuş. Gelin,
gelin ardımdan, thyrsos'larınızı sallayıp ko
G ü n e ş ışıklarıyla toprağı ısıtmaya başlar şun!" diye bağırdı. Kendimizi güç kurtardık;
ken, otlattığım öküz sürüsüyle yüksek dağla kaçmasaydık Bakkha'lar bizi parçalayacaklar
rın başında düz ve kayalık bir yere varmıştım. dı. Bizi tutamaymca, taze çayırlarda otlayan
Üç alay kadın, üç koro gördüm; birinin başın sürülere saldırdılar; ellerinde bıçak mıçak
da Autonoe, birinin başında Agaue, senin yoktu. Görmeliydin, Bakkha'lardan biri, na
anan, birinin başında da lno vardı. Hepsi se zik elleriyle, memeleri süt dolu bir azgın iniği
rilmiş uyuyordu. Kimi sırtını bir çam kütüğü nasıl zaptedtyordu. Genç danaları parça pal
ne dayamış, kimi başını toprağa, meşe yap-
BAKKHOS
At besleyen Argos'un
bir bucağında Ephyre hepsini.
İli uardır, Kral da anladı onun tanrı soyundan
Aiolos oğlu Sisyphos yaşardı orada, olduğunu,
insanların en kurnazıydı o, alıkoydu orada, verdi kızını,
bir oğlu oldu, Glaukos'tu adi; bütün krallık onurlarını bölüştü
Bellerophontes doğdu ondan sonra, Lykia'lılar da ayırdılar bahçelik, buğdaylık
Glaukos'un kusursuz oğlu. bir tarla,
Erkeklik, güzellik bağışladı tanrılar ona. ayırdılar en büyük, en güzel bir toprağı.
Ama Proitos geçirdi gönlünden kötü şeyler, Karısı üç çocuk doğurdu bilgili
kendisi ondan çok daha güçlüydü, Bellerophontes'e:
sürdü onu Argos'lular arasından; Isandros, Hippolokhos, Laodamela.
Zeus almıştı Bellerophontes'I Akıllı Zeus, koynuna girdi Laodameia'nın.
Laodamela, doğurdu tanrıya denk tunç
Proitos'un eli altına.
Tanrısal Anteia, Proitos'un karısı, yanıp silahlı Sarpedon'u.
tutuşuyordu, Ama bir gün tanrılar tiksindi
Belterophontes'le, diyordu, gizlice bir Bellerophontes'ten,
sarmaş dolaş olsam, Aleion ovasında kaldı o tek başına,
ama birazcık olsun kandıramadı onu, insan uğrağından uzakta yedi kendi
o sıra aklı başındaydı Bellerophontes'in. kendini.
Kadın bir yalan attı kral Proitos'a, dedi ki: Savaşa doymayan Ares öldürdü oğlu
"Bellerophontes'i öldürmezsen lanet sana, îsandros'u,
o benim zorla koynuma girmek istedi". çarpışırken ünlü Solymo'larla.
Böyle dedi o, kralı birden öfke kapladı. Kızdı dizginleri altın kakmalı Artemis,
Ama saygı besliyordu yüreğinde, aldı Laodameia'nın c a n ı n ı .
Bellerophontes'e kıyamadı. Hippolokhos da baba oldu bana,
Gönderdi onu Lykia'ya, ben övünürüm onun oğlu olduğum için.
Eline uğursuz işaretler verdi, Troya'ya gönderdi beni o,
üst üste katlanan bir levhaya sıkı sıkı salık verdi bana:
yazdı bir sürü ölüm yazıları. Hep yiğitçe dövüşeyim,
Kaynatasına göstermesini buyurdu, üstün olayım b a ş k a l a r ı n d a n ,
böylece yok olacaktı o. utandırmayayım atalarımın soyunu,
Bellerophontes tanrıların eliyle vardı oraya. onlar ki Ephyra'da, yaygın Lykia'da
Gelince Lykia'ya, Ksanthos nehrine, en iyi, en ünlü kişilerdi.
yaygın Lykia'nın kralı onu saydı. Övünürüm işte, bu soydan, bu kandan
Ağırladı onu tam dokuz gün, olmakla.
dokuz t a n e öküz kurban e t t i .
B u p a r ç a d a n öğrendiğimize g ö r e , Bellero-
Gül parmaklı şafak görününce onuncu
p h o n t e s Korinthos (Ephyra K o r i n t h o s ' u n es
günü.
ki adıdır) kral ailesinden ve ü n l ü S i s y p h o s ' u n
Bellerophontes'e sordu,
t o r u n u d u r ( T a b . 2 5 ) . N e var k i G l a u k o s Belle-
damadımdan getirdiğin işaret hani? dedi.
Alır almaz damadının işaretini, r o p h o n t e s ' i n " ö l ü m l ü " babasıdır, yiğit aslında
buyurdu önce azgın Khimaira'yı P o s e i d o n ' u n dölündendir. Tanrısal nitelikleri
öldürmesini; d e o r a d a n g e l m e . H o m e r o s ' u n bize açıkla-
madıgı Bellerophontes'in adı ve niçin Tiryns Bendis. Trakya'lıların ay tanrıçası. Kültü,
kralı Proitos'un yanına sığındığıdır. Bellero- Perikles zamanında Atina'ya yayılmıştı.
phontes Belleros'u öldüren demek. Birçok yi
ğitler gibi Bellerophontes de kaza ile adam Berckynthia. Ana tanrıça Kybele'nin ek
öldürmüş, öldürdüğü bu Belleros'un kim oldu adlarından biri. Berekynthes Phrygia'da otu
ğu da pek bilinmiyor, ne var ki bu yüzden yur ran bir boya verilen isimdir (Kybele).
dundan ayrılıp kendisini suçundan arındıra
Bia. Güç, kuvvet anlamına gelen Kratos'la
cak birinin yanına gitmesi gerekiyor. Bu
zor, zorbalık, şiddet anlamına gelen Bia ( y a
adam da Proitos'tur. Anteia kocasına Belle-
da Bie) tanrı ve kral yetkilerini simgeleyen bi
rophontes'i suçlayınca, Proitos konuğunu
rer kavramdır. Hesiodos bunların doğuşunu
kendi eliyle cezalandırmaktan çekinir ve onun
şöyle anlatır (Theog. 383 vd.):
içindir ki eline katlanmış tabletler, yani bir
mektup verip kaynatası lobates'e gönderir. Okeanos kızı Styks Pallas'la sevişti,
Lykia kralı da konukluk kurallarına saygılıdır Zetos'la Nike'yi doğurdu, güzel topuklu,
ve ancak zorunlu kaldığı zaman ağır işlere ko Sonra Kratos'la Bie'yl, o yaman çocukları;
şar Bellerophontes'i. Yiğidin ağzı ateş saçan Zeus nerede oturursa, onlar oradadır,
Khimaira'yı nasıl öldürdüğü Homeros'ta anla Zeus nerede yürürse, ardındadır onlar,
tılmamıştır. Hesiodos'a göre (Theog. 324): ayrılmazlar gümbürtülü Zeus'tan.
m
manına kadar önemini sürdürmüş ve orta madıkça Akha'lara zaferi vermesin diye. Ze-
çağda bir depremle yıkıldıktan sonra dev ka us sözünü tutar, öyle ki, Agamemnon bile
lıntıları bugüne kadar korunabilmiştir (Didy- yaptığına pişman olur ve Akhilleus'la barış
ma, Didymeion). mak için elçiler gönderir ona. Birçok arma
ğanlarla birlikte Briseis'i geri vereceğini, za
Briareus. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu ve ten o kadına hiç dokunmadığını söyletir. A k -
ellişer başlı dev oğullarından biri, Kottos'la h i U e u s gene de yumuşamaz (İl. IX, 336 vd.).
Gyes'in kardeşi (Tab. 2), (Yüz Kollular).
Patroklos öldüğü gün Briseis, Akhilleus'un
Briseis. Akhilleus'un Ege bölgesine yaptığı yanına döner. İki sevgiliyi ölünün üstünde ağ
çapulculuk seferlerinden getirdiği en değerli lar görürüz. Sonra İlyada'da pek sözü geç
tutsak Briseis'tir. Asıl adı Hippodameia olan mez Briseis'in. Yalnız son bölümde AkhiUeus
Briseis Lyrnessos'a Apollon rahibi Brises'in insanlık duygularına uyarak Hektor'un ölüsü
kızıdır. Brises'le, Khryse'nin Apollon rahibi nü babası Priamos'a verdikten sonra, gece
Khryses kardeştirler. Briseis evli barklı bir ka döşeğine uzanınca, uğruna çok acı çektiği ka
dındı, AkhiUeus kocasını öldürdükten sonra rısı Briseis de gelir, yanına yatar.
ele geçirir onu. Briseis de acısına katlanır, Homeros'tan sonraki öykülerde Briseis
çünkü yıkılan yuvasına, yanan şehrine ağlar uzun boylu, esmer, kalın kaşlı, parlak bakışlı
ken, Akhilleus'un temiz yürekli arkadaşı Pat- bir kadın olarak tanımlanır. AkhiUeus öldük
roklos onu tatlı sözlerle avutmuş, Akhilleus'a ten sonra, ona son görevleri Briseis yapmış
karı olacağına söz vermişti. Akhilleus'un ba (Khryseis, AkhiUeus).
rakasında sessiz, sedasız yaşamaktadır ki, gü
Brises. Lyrnessos'ta Apollon tanrının rahi
nün birinde Akhilleus'la Agamemnon arasın
bi, Briseis'in babası. AkhiUeus kentini yağma
da kopan kavga altüst eder hayatını. Apollon
edip kızını götürünce Brises canına kıymış
tanrının öfkesini ve salgını önlemek için
(Briseis).
Khryseis'i babasına geri vermeye razı olunca
Agamemnon şöyle konuşur (İl. I, 183 vd.): Britomartis. Zeus'un kızı olduğu söylenen
bir Girit tanrıçası. Adı "atlı bakire" anlamına
Phoibos Apollon istiyorsa Khryseis'i ille de,
şu gemimle, yoldaşlarımla göndereceğim gelen Britomartis Girit'in Gortyn şehrinde
onu. Artemis alayına katılırmış. Kral Minos ona
Ama barakandan alacağım kendim gelip vurulup peşine takılmış ve dokuz ay süresince
senin onur payını, güzel yanaklı Briseis'i. kovalamış kızı Girit'in dağlarında, ovalarında.
Senden ne güçlü olduğumu o zaman anla, Sonunda yakalanacağını gören Britomartis
gör. kendini denize atmış, ama bir balıkçı ağına
Korksun boy ölçüşmekten, ibret alsın
takılıp kurtulmuş. Bu yüzden de ona Diktyn-
kim benimle eşit görmek isterse kendini.
na, yani ağdan çıkma kız adı verilmiş.
AkhiUeus bu sözlere çok öfkelenir, kılıcını Artemis gibi o da avcı kılığında, köpeklerle
kınından çıkarmak, Agamemnon'un üstüne dağda, bayırda yalnız başına dolaşır ve erkek
yürümek üzeredir ki, tanrıça Athena elini tu lerden kaçar bir kız tanrıça olarak canlandırı
tar. AkhiUeus da krallar kralına sövüp saydık lır (A rtemis).,
tan sonra, bir daha ne olursa olsun savaşa
Bromios. Tanrı Dionysos'a takılmış bir ad.
katılmamaya ant içip çadırına çekilir. Bu ara
da Agamemnon, Khryses'i bir gemiye bindi "Gümbürtülü" anlamına gelen bu ek ad tanrı
rip, babasına gönderir, tanrı Apollon'un ö f - ya yıldırımlar arasında doğduğu için verilmiş
kesini yatıştırmak için yüz sıgırlık kurbanlar olacak (Dionysos).
kestirir. Ama bununla da kalmaz, iki haberci Brontes. Uranos (gök) ile Gaia'nın (toprak)
sini Akhilleus'un çadınna yollar ve kadını al birleşmesinden doğan tek gözlü devlerden bi
dırır. ri (Tab. 2). Adı "gürleyen" anlamına gelen
Akhilleus'un dileği üzerine anası Thetis gi Brontes Zeus'a gök gürültüsünü armağan
der, Zeus'tan yalvarır Akhilleus savaşa katıl- eden Kyklops olsa gerek (Kyklops).
Busiris. Yunan efsanesine göre, Busiris çok Lykia sınırında Kaunos kentini kurar. Byblis
zalim bir Mısır kralıdır. Öyle insafsız bir zorba çıldırır, o da düşer yollara, deli gibi dolaşır
imiş ki, Nil bölgesine yerleşmiş deniz tanrı Anadolu'yu boydan boya, rahat bulamaz hiç
Proteus bile ondan kaçmak zorunda kalmış. bir yerde. Sonunda yüksek bir kayadan aşağı
Busiris Batı kızlarını kaçırmak için bir haydut ya atar kendini, ama nympha'lar acır ona, kı
çetesi kurmuş, altın elmaları almaya gittiği zı bir pınara çevirirler, pınar Byblis'in çağla
zaman Herakles bu çeteye rastlamış ve hay yan gözyaşları gibi akar durur. Bu Ovidius'un
dutların hepsini öldürmüş. Günün birinde M ı - anlatımı.
sır'da kıtlık olmuş. Busiris Kıbrıs'tan gelme Başka bir anlatım işi tersine çeviriyor: D o -
Phrasios adlı bir biliciye ne yapmak gerektiği gadışı aşka kapılan Byblis değil, Kaunos'muş.
ni sormuş, bilici de demiş ki, yılda bir Ze- Kaunos bu yüzden sürülmüş, Byblis de bu
us'un öfkesini yatıştırmak için, ona bir insan yüzden çıldırmış ve asmış kendini. Adını iki
kurban kesmeli. Busiris de işe hemen Phrasi- kente vermişler: Biri Karia'da Byblis, öteki
os'u kurban etmekle başlamış. Herakles M ı - Fenike'de Byblos.
sır'a uğrayınca, Busiris onun başına çiçek çe
Bu öyküleri anlatanlar Kaunos şehrini gör
lenkleri koymuş, kutsal sargılarla sarmış kol
memişlerdi herhalde, yoksa öykünün sonunu
larını ve sunağa götürüp kurban etmek iste
bambaşka biçimde getirirlerdi: Eski Kaunos
miş. Ama yiğit sargıları çözerek, Busiris'i de,
şehrinin (bugünkü Köyceğiz Dalyanı'nın)
oğlunu da, orada kim var, kim yok herkesi öl
önünde göz alabildiğine uzanan ve ancak
dürmüş.
oraları iyi bilen gemicilerin şaşırmadan aşa
Bir anlatıma göre, Busiris Poseidon'un og-
bildikleri bir sazlık vardır. Bu bataklık nasıl
luymuş ve onu Mısır tahtına dünya seferine
meydana geldi belli, Ege kıyılarındaki bütün
çıkan Osiris oturtmuş. Belki Busiris Osiris
limanlar gibi bir ırmağın taşıdığı millerle dol
adının bozulmuş bir biçimidir.
muştur, ama şair görüşüyle bu yol yol b a t < ı
Byblis. Miletos'un kızıymış Byblis, Mile- gın Byblis'in tükenmez gözyaşlarıyla meyda
tos'un kızı olmakla da Apollon'un torunu. na geldiği düşünülemez mi? (Kaunos).
Anasının kim olduğu konusunda söylentiler
çeşitli, en akla yakını şu: Anası Maiandros, Byzas. Bizans'ın kurucusu Byzas, tanrı P o -
yani Büyükmenderes ırmağının k ı z ı K y a - seidon'la Keroessa'nın oğludur. Keroessa da
ne'dir. Masmavi, koyu mavi anlamına gelen Zeus'un İo'dan olan bir kızı. İo onu Bizans'a
Kyane, bir ırmak kızı için güzel bir ad. Ama yakın bir yerde dünyaya getirmişti. Oğlu da
Byblis'in serüveni acı: Bir ikiz kardeşi var şehri orada kurmuş ve Apollon ve Poseidon
Kaunos adında. Byblis ikizini öyle sever, öyle tanrılardan yardım görerek surlarla çevirmiş
beğenirmiş ki, doyamazmış okşamaya, ö p ti. Günün birinde Trakya kralı Haimos şehre
meye. Bu sevginin kardeş sevgisinden öte bir saldırınca, Byzas onu teke tek savaşta yenmiş
şey olduğunun nasıl farkına vardığını uzun ve Trakya'nın içine kadar kovalamış. Kral
uzadıya anlatıyor bize Ovidius (Met. 4 5 1 vd.). yokken de Bizans İskitlerin saldırısına uğra
Byblis anlar sevgisinin dogadışı olduğunu, ge mış, kuşatılmış boydan boya. Bu kez de
ne de dayanamaz, bir mektupla bildirir aşkını Byzas'm karısı Phidaleia kurtarmış şehri:
Kaunos'a. O da öfkeyle, tiksintiyle kınar bu Öbür kadınlarla birlik olup sürüyle yılan at
aşkı, ikizini bir daha görmemek için kaçar mışlar düşman karargâhına, böylece çekilme
yurdu Miletos'tan, gider, gider de Karia ile lerini sağlamışlar.
Aeneas'a karşı kahramanca savaştıktan son
ra öldürülmüş.
c
Cacus. Vulcanus'un oğlu, ağzı ateş saçan üç
Carna. Roma'nın kurulduğu kırsal bölgede
yaşayan bir nympha. Roma'lılar Augustus ça
ğına kadar Carna'ya kutsal bir ormanda tapı-
başlı dev. Aventinus tepesinin bir mağarasın nırlardı. Efsanesi şöyledir: K ı z oğlan k ı z olan
da oturup komşu bölgeleri yağma ediyormuş. Carna, gününü avlanmakla geçirir, yanma er
Herakles Geyoneus'u öldürüp sığırlarına el kek yaklaştırmazmış. Bir gönüllü çıktı mı,
koyduktan sonra İtalya'ya gelince, Tiber neh onu peşinden ormana sürükler, yolunu şaşır-
rinin kıyısında uzanmış, kestiriyormuş. Yiğit tırmış. Bir gün iki yüzlü tanrı İanus takılmış
uyurken, Cacus gelmiş, birkaç hayvanını aşır peşine ve saklandığı kayanın arkasında onu
mış, iz bırakmamak için de sığırları kuyrukla yakalayarak bozmuş kızlığını. Karşılık olarak
rından çekerek geri geri götürmüş. Herakles da tanrısal bir güç vermiş ona: Evlerden her
uyanınca işin farkına varmış. Mağaradaki türlü uğursuzluğu defeder, özellikle yeni doğ
hayvanların böğürmesinden, ya da başka bir muş bebekleri beşikte kanlarını emen kuşlar
anlatıma göre, kız kardeşinin Cacus'u ele dan korurmuş.
vermesinden, Herakles mağaraya girmiş ve
ateş alev saçan Cacus'u boğazlamış. Ccrcs. Yunan bereket tanrıçası Demeter'in
CamUla. Vergilius'un Aeneis destanında an Latince karşılığı. "Topraktan bitmek" anlamı
latılan Camilla efsanesi İtalya'nın halk masal na gelen bir kökten türemiş olan Ceres adı
larından esinlenmiş olsa gerek. Camilla Latin'lerin de bu çeşit bir tanrısal varlığa çok
Volsk'lar kralı Metabus'un kızıymış. Düşman- eskiden beri tapındıklarını gösteriyorsa da,
larınca tahtından kovulan Metabus bebek Yunanistan'dan gelme tanrıça onun izlerini
yaşta olan kızını alarak kaçıyormuş ki, Lati j silmiştir. Efsaneye göre, Etrüsk'ler yeni kurul
um'da küçük bir ırmağın kenarına gelmişler. muş olan Roma cumhuriyetine saldırınca,
Düşman da arkalarında ha yetişti ha yetişe şehirde kıtlık baş göstermiş, Roma'lılar da
cek. Metabus çocuğu kalın kargısının ucuna Sibylla kitaplarına danışınca, Demeter ve Dio-
bağlayıp karşı kıyıya atmayı düşündü, ama nysos kültünün Roma'ya alınması gerektiğini
Diana'ya yakararak, bu işi başarırsa kızını öğrenmişler. İ.Ö. 496 yılında bu iş olmuş ve
ona adamaya söz verdi. Camilla'yı attıktan Ceres tapınağı Aventinus tepesine kurulmuş
sonra kendi de yüzerek geçmiş ırmağı. İkisi (Demeter).
de kurtulmuşlar. Kırlarda büyüyen Camilla
güçlü kuvvetli bir genç kız olup Yunan Ama Cupido. Yunan aşk tanrısı Eros'un Latince
zon'ları gibi avcı ve savaşçı olarak yetişmiş ve karşılığı. Adı, arzu anlamına gelir (Eros).
gösterilirler. Efsaneye göre, Daktyl'ler beşltir
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım Sürülerini otlatırken Daphnis ya kaval çalar,
Oklarından sakınılmaz tanrıyım ya da kendi uydurduğu türküleri çagırırmış.
Koca Zeus'tur babam Ama genç yaşında canına kıymış. Nedeni de
Geçmişi, bugünü, geleceği şu: Daphnis Nomia adlı bir çoban kızıyla sevi-
Benimle bildi herkes, benimle bilir şirmiş. Nomla'ya ömrü oldukça sadık kalaca
Saz tellerine ben verdim seslerini ğına söz vermiş, ama kral kızı güzel çobanı
ilaçlar yaptım yabanıl otlardan bir gece sarhoş edip baştan çıkarmış, yatmış
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri onunla. Öfkeye kapılan Nomia sevgilisinin iki
Kimden kaçıyorsun öyle sen gözünü kör etmiş. Daphnis de bir sürü doku
Asıl sensin benim avcım naklı yas türküleri çağırır, güzel dünyayı göre
Beni sen vurdun can evimden". mediğine bir türlü katlanamazmtş. Öyle ki,
Tavşan koşuyor, durmadan koşuyordu sonunda bir uçuruma atmış kendini ve öl
Ardında av köpeği ter içinde müş. Söylentiye göre, babası Hermes bir ka
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere yaya ya da bir pınara döndürmüş onu. Her
Birinde umut vardı, birinde korku yıl bu pınarın önünde sunular sunulurmuş bu
Tavşan ensesinde nefesler duyuyordu çoban tanrıya.
Çünkü ışık gibi saran tanrıyı Vergilius'un Beşinci Sığırtmaç türküsünde
Sevinin kanatlarıydı. iki çoban Mopsus'la Menalcas şöyle anarlar
Gücü kalmamıştı artık Defne'nin Daphnis'i (Çan yayınları, 1. Z. Eyuboglu çevi
Koşamıyordu kaçamıyordu risi):
Sapsarı, yalvardı babasına
Pene'nin suları üstünde gezdirip gözlerini Yok olmuş artık Daphnis, nympha'lar
"Cezasını çekiyorum güzelliğimin Onun yürekler acısı ölümüne ağlamışlar,
Bir tek güdücü bile o acı günlerde
Irmakların gücü de sen gibi tanrısalsa
Sürmemiş boğalarını ırmaklara,
Ne yap yap değiştir beni Soğuk sulara, ey Daphnis.
Başka bir biçime koy baba". Evet, o günler ırmaktan ne bir yudum su
Yalvarması daha bitmemişti ki içen,
Bir gevşeklik sardı her yerini Ne de bir tutam ot yiyen sürü olmuş
Örtüldü göğüs yaprakla Otlaklardan.
Kolları, saçları dal oluverdi. Ey Daphnis, inlemiş o gün senin ölümüne
Avcı kollarına aldığı zaman Afrika'nın aslanları bile.
Kalbi çarpıyordu Defne'nin
Dardanos. Atlas'ın kızı Elektra ile Zeus'un
Taze yaprakların altından.
oğlu (Tab. 16). Dardanos Samothrake (Se-
Yazık dedi tanrı çok yazık
mendirek) adasında kardeşi lasion'la birlikte
Saramadan yitirdim seni
yaşarmış, ama lasion ölüp adayı da su basın
Bari benim ağacım ol da
ca, bir sal üstünde karşıki kıyıya, yani Anado
Yaprakların çelenk olsun kahramanlara
lu toprağına göçmek zorunda kalmış. Orada
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
kral olan Teuker iyi karşılamış onu. Teuker
Yan yana adlarımız
bölgenin en büyük ırmağı Skamandros'la en
Yazık dedi tanrı çok yazık.
Daphnis. Öldükten sonra tannlaştırılan Si büyük dağı İdaia'nın ogluymuş. Dardanos'a
cilyalı sığırtmaç. Çoban şiirinin kurucusu sa Teuker kızı Batieia'yı vermiş ve öldükten son
yıldığı için, Theokritos da, Vergilius da onun ra da tahtını. Dardanos kendi adını taşıyan
adına şiirler yazdıkları gibi, Daphnis adını bu bir şehir kurmuş - bugün Çanakkale'nin bi
türün bir simgesi olarak da kullanırlar. Öykü raz ötesinde Troya yolunda Dardanos tepesi
sü şudur: Daphnis tanrı Hermes'le bir diye bu tepe gösterilir - ve ülkeye kral olduk
nympha'nın ogluymuş. Doğar doğmaz anası tan sonra bütün bölgeye Dardanos adı veril
onu defne ağaçlarından bir koruluğa bırak miş. Dardanos böylece Troya kral soyunun
mış, periler de alıp büyütmüşler, çoban ola atası olmuştur. Ayrıca Samothrake'den Ka-
rak yetiştirmişler. Daphnis öyle güzel, öyle bir'ler (Kabirler) myster'lerini, giderek Kybe-
yakışıklıymış ki, nympha'lar da, kır tanrıları le kültünü Phrygia'ya getirmiş olduğu söyle-
da tutkunmuş ona. Pan Daphnis'e kaval çal-
mw>asını öğretmiş, Apollon da şiir düzmesini.
nir. Pallas heykeli olan Palladion'u Arkad- Herakles Hades'e inişinde Meleagros'un
ya'dan çalarak Troya'ya yerleştiren de oy gölgesine rastlar, Kalydon avında can veren
muş derler. Dardanos soyunun gelişmesi İlya- yiğit ona kız kardeşi Deianeira ile evlenmesi
da'da Aineias'ın ağzından şöyle anlatılır ( İ l . ni salık verir. Herakles de yeryüzüne döndü
XX, 215 vd.): ğünde güzel kıza gönül verir, ama onu alabil
mek için önce Akheloos ırmağıyla dövüşmek
Bulut devşiren Zeus ilkin baba oldu zorunda kalır (Akheloos). Sonra Deianeira
Dardanos'a,
i l e evlenir ve Hyllos adlı bir çocukları olur. Y i -
Dardanos kurdu Dardanie'yi,
O zamanlar kutsal tlyon yoktu, ğit bir süre sonra karısı ve oğluyla Kaly-
ölümlü insanların büyük şehri don'dan ayrılır. Yolda derin bir ırmağı geç
yoktu ovada. meleri gerekir, at adam Nessos'a rastlarlar,
Dardanos'lular çokpmarlı lda'nm Nessos ırmağı geçirmek için Daianeira'yı sır
eteklerinde otururdu. tına alır, o sırada kadına yanaşmak ister.
Dardanos'tan Erikhtonios doğdu, Karısının çığlıklarına koşan Herakles at ada
kral oldu, mı Lerna canavarının kanına batırdığı zehirli
en varlıklı adamı oldu ölümlü insanların. oklarından biriyle vurur. Nessos can çekiş
On bin kısrağı otlardı çayırlarda,
mekteyken Deianeira'ya yarasından akan ka
sevinirlerdi körpe taylarına bakıp.
Boreas, otlarken gördü onları, vuruldu, nı alıp büyü gibi kullanmasını öğütler. Bu ik
bir at oldu kara yeleli, bindi kısraklara, sirle kocasının sevgisini her zaman için koru
kısraklar gebe kaldı on iki tay doğurdular, yabileceğini söyler. Trakhis'e varırlar, Herak-
taylar bereketli tarlada hoplayıp zıpladılar, les Deianeira ile Hyllos'u oraya bıraktıktan
koştular başakların tepesinde, başaklara sonra başka işlere koşar. Bir ara Oikhalia
dokunmadılar, kralı Eurytos'u yener, kızı lole'yi tutsak ola
dört döndüler denizin engin sırtında, rak alır ve Deianeira'nın yanma gönderir. Za
alacalı köpükler üstünde dört döndüler. ferini kutlamak için de karısından yeni bir
Erikhtonios'tan Tros doğdu, Troya'ltların
gömlek ister. Kocasının tutsağı olan güzel Io-
kralı.
le'ye âşık olduğunu ve kendisini onunla aldat
Kusursuz üç oğlu oldu Tros'un da:
llos, Assarakos, tanrıya denk Ganymedes. tığını haber alınca Deianeira korkunç bir öf
En güzeliydi Ganymedes ölümlü insanların, keye kapılır, kıskançlık içini kemirmeye baş
tanrılar kaçırdı onu Olympos'a, lar, o sırada Nessos'un büyülü kanı aklına ge
Zeus'a şarap sunan olsun diye, lir, yeni gömleği bu iksire batırarak Herak-
dediler güzelliğiyle yaşasın tanrılar les'e gönderir. Yiğit onu sırtına giyer giymez
arasında, gömlek derisine yapışır ve korkunç acılarla
llos'un oğlu kusursuz Laomedon'du. yakmaya başlar. Gömleği çıkarayım derken,
Tithonos'la Priamos doğdu Laomedon'dan.
derisi de yüzülür. Bu dayanılmaz işkenceye
Lampos, Klytios, Ares'in dölü Hiketaon
son vermek için Herakles Oita dağında bir
doğdu.
Assarakos'un oğlu Kapys, Kapys'in oğlu odun yığını hazırlatır, kendini alevlerin içine
Ankhises'ti. atar. Deianeira da duyduğu pişmanlığa daya
Ankhises'ten ben doğdum, Priamos'tan namaz, canına kıyar. Trakhis'te mezarı var
Hektor doğdu. mış, gelen gidene gösterirlermiş (Herakles).
Övünürüm bu soydan, bu kandan olmakla.
ebe tanrıça Eileithyia yardıma gelsin. O gelin Girit'te, Trakya'da ve Peloponnesos'ta rastla
ce, onuncu günü dünyaya geliyor ikiz tanrı nır.
lar. Ondan sonra da Delos'a "parlak" anlamı Demeter tapımında da, efsanesinde de kızı
na gelen adı verilir ve Zeus onu toprağın dibi Persephone'den ayrılmaz. Kimi zaman "Ko
ne mıhlar, Kyklad takımadalarından biri olu re" (genç kız) adıyla anılan Persephone ile
verir. Ve hymnos dört yılda bir Delos'ta kut Demeter'e "iki tanrıça" denir. Persepho-
lanan Apollon törenlerini şöyİe anlatır: ne'nin Aidoneus, yani yeraltı tanrısı Hades
tarafından kaçırılması Demeter kültünün de
Nice tapmakların oldu, nice kutsal
merkezindedir, tanrıçanın Eleusis'te kutlanan
koruların oldu;
yüce dağ başları senin oldu, ovalara bakan myster'lerinde de bu efsanenin derin sırlarına
dağ başları, ermekle Demeter erenleri arasına karışılırdı.
senin oldu denize dökülen nice ırmaklar; Bu efsaneyi E. Peterich'in "Küçük Yunan
ama gönlünü sevindiren ver, ey tanrı Mitologyası"nda (M. Eg. B. yayınları, çeviren
Delos'tu asıl. S. Baydur) anlatıldığı gibi alalım:
Orada toplanırlar uzun etekli tyonya'lılarm
"Persephone bir gün oyun arkadaşlarıyla
senin,
birlikte çayırda çiçek toplarken birdenbire yer
kadınlarını ve çocuklarını getirirler
ilanlarında. yarılmış, tanrı Hades arabasıyla dışarı çıka-
Sonra başlanır oyunlara, gelmiş, kızı yakaladığı gibi kaçıp gitmiş.
sana bağlı olanlar gelirler ziyaretine, Ümitsizlikten ne yapacağını bilmeyen tanrı
yumruk, ezgi, dans yarışmaları sunarlar. ana, kızını araya araya bütün dünyada dolaş
Onları oyunlarda gören sanır madık yer bırakmamış. Sonunda her şeyi gö
ölümsüzdürler. ren ve bilen güneş tanrı Helios Kore'nin bu
Sanki onlar için zaman denen şey yok, yaş lunduğu yeri söylemiş. Bunun üzerine Deme-
yok. ter Olympos'tan kaçmış, yüreği sızlayarak ıs
Kim görse bu erkekleri, bu güzel kuşaklı
sız bir yere çekilmiş. Onun küsmesiyle topra
kadınları,
hızlı gemilerini ve bütün varlıklarını kim ğın bereketi kalmamış, insanlar kıtlık tehlike
görse onların, sine uğramışlar. Zeus boşuna onu barıştırma
seuinç ve coşkuyla dolar yüreği. ya çalışmış, boşuna Hades'ten kızı geri
vermesini istemiş: Tanrı kadın yalvarmalara
Demeter. Homeros destanlarında "güzel kulak vermiyor, kendisine Hades'in sunduğu
saçlı kraliçe", "güzel örgülü Demeter" diye nar meyvesini yemiş olan Persephone bu
anılan toprak ve bereket tanrıçası Demeter sevgi büyüsüyle yeraltı hakimine bağlanmış
(adını "Ge-meter" toprak ana olarak açıkla bulunuyormuş. Bütün yalvarmalarının boşa
yanlar vardır) Hesiodos'a göre Kronos'la gittiğini gören Zeus, Persephone'nin yılın üç
Rheia'nın kızı, ikinci tanrı kuşagındandır te ikisini yani çiçek açma ve meyve zamanı
(Tab. 5). Rheia'nın ilk kızı Hestia'dan hemen nı, anası Demeter'in, geri kalan üçte birini,
sonra doğmuştur. Öyküsünü kısaca şöyle an yani kışı da kocası Hades'in yanında geçir
latır Hesiodos (Theog. 9 1 1 vd.): mesini kararlaştırmış. Böylelikle toprağa ye
niden bereket gelmiş.
Demeter'in de yatağına girdi Zeus.
Canlıları doyuran, tarlalar tanrıçasının. Sıkıntılarla dolu bu dolaşmaları sırasında
Ak kollu Persephone'yi doğurdu Demeter, Demeter bir kocakarı kılığına girmiş olarak
yeraltı tanrısı Aidoneus Eleusis kralı Keleos'un evine uğramış. Kralın
kaçırdı onu anasının koynundan
karısı Metaneira karşısındakinin tanrı olduğu
ve bilge Zeus bıraktı kızını ona.
nu anlayamamış. Demeter'e oğlu Demo-
Demeter ekinleri ve özellikle buğdayı sim phon'u bakmak, büyütmek üzere vermiş. D e -
geler, onun tek efsanesi mevsimleri simgele meter bir tanrı besliyormuş gibi çocuğu nek
yen bir efsanedir. Bu efsane Yunan dünyası tar ve ambrosia ile beslemiş. Bir gün Metane-
nın daha çok buğday üreten bölgelerinde ge ira sütnineyi çocuğu alevler içine tutarken ya
lişmiş, tutunmuştur. En çok tapıldıgı yerler kalamış. Çok korkmuş olan kraliçeye tanrıça
Eleusis ve Sicilya ovalarıdır, ama tapımına k i m olduöunu söylemiş, b ü y ü k bir İ ş i bozdu-
[)I:MOIX)KOS
ğunu bildirmiş: Demophon alevler içinde bü Odysseus kendisi şöyle tanımlar ozanı (Od.
tün dünya bağlarından kurtulup temizlenerek VIII, 478 vd.):
tanrı olacakmış; şimdiyse bir ölümlü olarak
Ozanlar saygı görürler ve değerli bilinirler
kalmış.
bu yeryüzünde yaşayan tekmil insanlar
Başka masallara göre, Demophon'un er arasında,
kek kardeşi Triptolemos tanrının evlatlıgıy- çünkü Musa öğretmiştir onlara ezgi
mış. Triptolemos kanatlan bulunan sihirli bir söylemeyi,
arabayla bütün dünyayı dolaşıyor, insanlara Musa çok sever ozanlar soyunu.
tarla bakımını ve Demeter tapımını ögreti-
Kral Alkinoos da hiçbir şöleninden eksik et
yormuş. Anlatıldığına göre, tanrı kadının
mez onu, şölene oturulacak mı, hemen çağı
kendisi Keleos'la oğullarına Eleusis'teki D e -
rır (Od. V I I I , 44 vd.).
meter tapınağını kurmak öğüdünü vermiş.
Bu tapınağın mysteria denilen gizli tapımı Gelince altın çivili bir koltuQa oturturlar
bütün eskiçağ boyunca büyük bir saygı görü ozanı, yemek dolu bir masa çekerler ö n ü n e ,
yordu" (Eleusis, Keleos, Metaneira, Tripto- sazını asarlar başının üstünde bir çengele ve
lemos). şölende, oyunda, bedenin de, ruhun da devi-
neklerini yöneten bu ozandır (Od. V I I I , 2 6 1
Demeter'in İasion adlı bir ölümlüyle mace
vd.).
rası da anlatılır. Bu macera tanrıçaların ölüm
lü erkeklerle sevişmelerine bir örnek olarak Ozan Demodokos birkaç kez sahneye çıkıp
gösterilir (Od. V. 125) ve İasion'dan zenginli ezgi söyler. Odysseia'da, Ares'le Aphrodi-
ği, bolluğu simgeleyen Plutos adlı bir oğlu te'nin aşklarını söyler (Od. V I I I , 267 vd.), ve
olur (İasion, Plutos). Troya savaşını söyler, destanlık yiğitleri anar,
o sıra Odysseus duygulanır, kimliğini açığa
Atina'da her ekim ayında yalnız kadınların
vuracak bir dilekte bulunur, şöyle der ozan
katıldıkları "Thesmophoria" bayramı kutlanır
(Od. V I I I , 487 vd.):
ve iki tanrıçaya da "thesmophoriai" yani ya
sa getiren, insanlara doğal yasaları öğreten Daha çok sayarım, Demodokos, seni tekmil
tanrıçalar denirdi. Aristophanes "Thesmo- ölümlülerden.
phoria Bayramını Kutlayan Kadınlar" adıyla Sanatı ya Musa öğretti sana, ya da Apollon.
bir komedya yazarak, kadınların nasıl bu gizli Ne güzel söyledin Akha'larm destanını,
olduğu gibi,
törenler sırasında kadın düşmanı Euripides'i
neler yaptıklarını ne güzel söyledin,
suçladıklarını sahneye koymuştur. nelere katlandıklarım, neler çektiklerini.
Roma'lılann tapındıkları Ceres Deme- Haydi şimdi geç başka bir konuya,
ter'den pek farklı değildir. Oysa Demeter'le şu tahta at olayını anlat şimdi bize,
Anadolu'nun bereket tanrıçası Kybele arasın Athena'nm yardımıyla Epelos yapmıştı onu
da hemen de hiçbir ilişki kurulamaz. hani,
getirmiş Akropolis'e dayamıştı tanrısal
Demeter'e yazılmış birçok övgüler vardır. Odysseus da kurnazca,
Bunların en önemlilerinden biri Homerik de llyon'u yıkacak adamlarla doluydu içi.
nilen bir hymnos'tur, biri de İskenderiye'n şa Anlatabilirsen bunları, getirip bir biçimine,
ir Kallimakhos'tandır. bundan böyle tekmil insanlara ben de
diyeceğim ki:
D e m o d o k o s . Bunca bin dizelik Homeros Tanrı sevdi onu, tanrısal bir şiir bağışladı
ona.
destanlarında öylesine usta bir ya da birkaç
Odysseus'un da yiyordu içi içini,
ozanın sesini, sözünü dinler de, bir tekinin yanaklarım ıslatıyordu kirpiklerinden sızan
adını öğreniriz yalnızca, o da Demodo- yaşlar...
kos'tur. Demodokos Phaiak kralı Alkino-
os'un sarayında görevli ozandır. Adından da Yalnız Alkinoos farkına vanr Odysseus'un
belli olduğu gibi demos; halkla ilişkilidir. Bu, ağladığının, susturur ozanı ve sorar konuğu
ozan, halka söyler, halktan saygı görür; de na niçin acı gözyaşları döktüğünü "dinlerken
ğerlidir, halkın saydığı ve sevdiği bir kişidir. Argos'luların ve İlyon'un başına gelenleri".
I »I V I I K VI I A I N K I I AK SAVAŞI
Soylar mythos'u dünyayı bir cehenneme Tıpkı bir aslan gibi kudurmuştu işte
çevirmekle bitmişti. Yoksulluk, umutsuzluk dev yapılı Diomedes, Troyahlara
sarmıştı ortalığı, insan Pandora'nın işlediği saldırınca.
suç ( k i buna da suç denmez ya, bir tedbirsiz (İl. V, 87 vd.):
likti sadece) yüzünden ne kadar kötülük var Eriyen karlarla beslenip taşan bir ırmak gibi
sa, hepsini başlarına bela etmişlerdi. Bundan köpürüyordu Diomedes ovada.
kurtuluşu adalete güvenle, Dike'yi insanların Zeus'un yağmuru yağınca sağanak sağanak,
DİONYSOS
birdenbire kabarır, taşar o ırmak, sında sayar (Theog. 253). Homeros destanla
akar hızla, yıkar sınırlarını, rında bu tanrıça Zeus'Ia evlenerek Aphrodi-
tutamaz onu üst üste yığılı toprak, te'nin anası olur. Güzellik tanrıçası oğlu Al-
bol çiçekli bahçelerin duvarları tutamaz
neias'i korumak için savaşa karışıp da Dio-
onu,
medes'in kargısıyla yaralanınca, Dione onu
gelir, yok eder insanların el emeğini.
Troya'hlarm sıraları Tydeus oğlunun elinde tam bir ana şefkatiyle sarar, öğütler verir, ya
oluyordu iste böyle darmadağın, rasını i y i eder ( İ l . V, 370 vd.):
çok kalabalıktılar, ama dayanamıyorlardt.
Aphrodite, anası Dione'nin kapandı
Diomedes, Lykia'k yiğit Pandaros tarafın dizlerine.
dan yaralanınca büsbütün kudurur, art arda Dione kollarıyla sardı kızını, okşadı diller
altı Troya'h öldürür, iki esir aldıktan sonra döktü:
"Hangi tanrı kıydı sana, yavrucuğum,
Pandaros'u da tepeler ( V , 290 vd.), Ainei-
göz göre göre bir kötülük mü işledin ki?"
as'ı, iki insanın kaldıramayacağı kadar ağır Karşılık verdi cilveli Aphrodite, dedi ki:
bir taşla yaralar, o sırada oğlunun yardımına "Tydeus oğlu, taşkın canlı Diomedes vurdu
koşan Aphrodite ile çarpışır. beni,
Aphrodite ile yetinmez, Ares'i de yaralar sevgili oğlumu, Alneias'ı çekiyordum
Diomedes ( V , 855 vd.). Destan boyunca sa savaştan;
vaşta da, karada da ön planda görürüz Dio- tekmil insanlar arasında onu severim en
medes'i. Odysseus'la birlikte gece keşfe çı çok.
Kavga Troya'Ularla Akha'lar arasında değil
kar, Troya'h gözcü Dolon'u öldürürler ( X ,
artık,
272-279), öldürmeden önce de birçok sırlar
Danao'lar başladı ölümsüzlerle
alırlar ağzından. Sonra Trakya'lıların kam çarpışmaya".
pından geçerken, korkunç bir katliam yapar Karşılık verdi yüce tanrıça Dione, dedi ki:
lar, önderlerleri Rhesos'u öldürüp, atlarını "Aldırma kızım, sık dişini, bağrına taş bas.
alıp götürürler. Biz Olympos'ta saray kurmuş tanrılar
Diomedes, taşkın canlı da olsa, yasa, töre çok çektik insanlardan,
epey de çektirdik birbirimize...
bilmez bir yiğit değildir. Glaukos'la çarpış
Diomedes'i de gök gözlü Athena saldı senin
maktan vazgeçmekle konukluk kurallarına
üstüne.
saygısını belirtir ( İ l . VI, 12 vd.) (Glaukos, Bel- Ama şunu bilmiyor Tydeus'un o çılgın oğlu:
lerophontes). llyada'dan sonraki destanlarda Ölümsüzlerle savaşan insan çok yaşamaz".
Odysseus'la birlikte Lemnos'a gidip Philokte- Böyle dedi, sildi iki eliyle
'tes'i aradıkları anlatılır (Philoktetes). Troya Aphrodite'nin bileğindeki özü,
savaşı bitip de Argos'a dönünce kendisini al yara iyi oldu, ağır acılar dindi.
datan karısı Aigialeia'nın kurduğu tuzaktan
zor kurtulmuş. Bu ceza ona yaraladığı Aph- D i o n y s o s . Dionysos adındaki tanrının i l k -
rodite'den gelmeymiş. çağ din, efsane, sanat ve yazınında ne denli
bir yer tuttuğunu Apollon'a ayırdığımız bölü
Diorfiedes "Thebai'ye Karşı Yediler" desta
mün girişinde tanımlamaya çalıştık. Sabahat
nında da rol oynar. Babası Tydeus Adras-
tin Eyuboglu'nun Fransız bilgini Mario Meu-
tos'un damadı olmak bakımından bu seferde
nier'nin çevirisinden dilimize aktardığı "Bak-
ön planda savaşmış ve büyük bir ün kazan
kha'lar" kitabının önsözünde söylediği gibi,
mıştı. At adam Kheiron tarafından yetiştirilen
"Euripides'in bu tragedyası eski Yunanistan'
Diomedes de dedesi Adrastos'tan Argos tah
da Dionysos dininin İncil'i yerinde" idi. Biz
tını miras aldıktan sonra, babasının öcünü al
de, dinsel kişiliği dal budak salmış, tapımı çe
mak üzere Epigon'lar seferine katılır. Diome-
şitli ve ayrıntılı inanç ve görüşleri, insanlığın
des gücü kuvveti ve gözüpekligiyle Yunan ef
derine giden birçok düşüncelerini bir araya
sanesinde Herakles'ten hemen sonra gelen
toplayıp yansıtan bu tanrının incelenmesine
üstün bir yiğit sayılır.
"Bakkha'lar" oyunundan aldığımız bir par
D i o n e . Hesiodos Dione'yi Okeanos'la çayla başlamak istiyoruz. İnanıyoruz ki, bu
Tethys'ten dogma üç bin Okeanos kızı ara- parçanın gereğince yorumlanması bize Di-
o n y s o s tanrıyı b ü t ü n ü y l e k a v r a m a k ve d o ğ r u Hellen ülkesinin mutlu şehirlerine.
yolda a n l a m a k olanağını verecektir: O tanrılar ki bu, anası, eski bir zamanda,
doğum sancıları içinde,
T r a g e d y a ' n ı n açılışında D i o n y s o s s a h n e y e
çarpıldı Zeus'un yıldırımlarına;
çıkarak şöyle k o n u ş u r :
can verdi düşürüp karnındakini.
Dionysos — İşte ben, Zeus'un oğlu Diony- O zaman Kronos'un oğlu Zeus
sos, Kadmos'un kızı Semele'nin yıldırım dolu aldı düşen çocuğu,
şimşekler içinde doğurduğu tanrı, Thebai top görmesin diye karısı Hera,
rağına ayak basıyorum. Tanrılığımdan soyu sokup kendi baldırına
nup insan suretine girdim... Ben Lydia'nm al altın kancalarla kancaladı.
tın ovalarından geliyorum. İran'ın güneşten Sonra, Moira'lar vakti doldurunca
kavrulan kırlarını, Baktrla'nm uzun surlarım; Zeus doğurdu boğa boynuzlu tanrıyı;
Media'nm buzlarla örtülü topraklarını, saadet başına bir çelenk taktı yılanlardan.
diyarı Arabistan'ı, tuzlu denizin kıyılarında Onun için Mainad'lar
uzanan bütün Asya ülkesini, Barbarlarla Hel- yılanları toplar, saçlarına örerler.
len'lerin karışık yaşadığı, güzel hisarlarla süs
Ey Thebai, Semele'yi besleyen toprak,
lü şehirleri dolaştım. Oralarda korolarımı top
takın artık sarmaşık çelenklerini
ladım; dinimi, ayinlerimi öğrettim; şimdi ken
Açılsın çiçekleri, açılsın
dimi Hellen'lere tanıtmak istiyorum. Hellen
toprağında Bakkha'ların keskin çığlıklarıyla güzel meyveli yeşil saparnanın!
çınlattığım, kadınlarının çıplak vücutlarını Bürün yapraklarına meşelerin, çamların!
ceylan postlarıyla sarıp ellerine thyrsos'u, sar Giyin benek benek ceylan postunu,
maşıktı asayı verdiğim ilk şehir Thebai oldu. süslen ak koyunların yününden örgülerle,
yansın elinde narteks'lerin sönmez ateşi!
T a n r ı T h e b a i ' d e gerçekleştirmek istediği Yakındır yeryüzünün korolarla coşup
amacı da anlattıktan sonra, Bakkha'lar k o r o taşması.
su girer ve aşağıdaki ezgiye başlar: Bromios geliyor, olaylarıyla, dağdan dağa,
Dionysos delisi kadınların
Bakkhalar korosu:
gergeflerini, mekiklerini bırakıp
Asya topraklarından geldim, kaçtıkları dağlara.
yüce Tmolos'u aştım,
tanrımız Bromios uğrunda Ey karanlık diyarı Kureta'larm,
durmadan, yorulmadan koşuyorum. Girit'te Zeus'un doğduğu kutsal mağaralar,
Euhoi diye bağırarak orada icat ettiler, benim için,
Bakkhos'un şerefine. üç sorguçtu miğfer giyen Korybant'lar
Kim o, yolda gezen? çembere gerilen deriyi,
Kim o, kim o, yolda gezen? Orada karıştı coşkun davul sesleri
Çekilsin herkes damının altına, Phrygia kavallarının tatlı nefeslerine.
temizleyip kapansın bütün ağızlar; Korybant'lar davulu Rhea anamıza verdiler
şimdi ben, Euhoi sesleriyle Bakkha'ların çığlıkları arasında
Dionysos'u kutluyorum. gümbürdesin diye.
Onu coşkun Satryr'ler Ana Tanrıçadan
Ne mutlu bahtı açık olana,
aldılar,
ne mutlu tanrıların sırlarına erene!
sesini korolara karıştırdılar,
Hayatını temizleyip günahlardan
Dionysos'a hoş gelen Trieterit
ruhunu Bakkhos'a verene!
bayramlarında
Yıkayıp bütün kirlerini dağlarda
Tanrının delisi olana! Koşmak ne güzel, dağlarda
Ne mutlu, yoluyla kutlayana Bakkhos alaylarının ardından!
Kybele anamızın cümbüşlerini; Sarılıp gezmek benekli ceylan postuna,
ne mutlu, tyrsos'u sallayarak serilip yatmak toprağa!
başına sarmaşıktı çelengi takarak Yakalayıp boğazlamak yaban tekelerini.
Dionysos'un ardından gidene! Kanlarını içmek, çiğ çiğ yemek etlerini!
Haydi, Bakkha'lar, durmayın, Euhoi! diye bağırınca Bromios.
indirin Bromios'u Phrygia dağlarından; atılmak Lydia'nm, Phrygia'nın dağlarına!
getirin Dionysos'u, tanrı babanın tanrı O zaman yeryüzünde derelerde süt akar,
oğlunu, derelerde şarap akar, bal akar;
>J'>
yükselir sanki yerden, adı taşıyan birkaç dag ve Aydın yöresinde
Lübnan buhurunun dumanları. Nysa (Sultanhisar) adlı bir kentin yıkıntıları
Bakkhoş, elinde kızıl alev saçan narteks, da görülür. Dionysos'un baştanrısı olduğu
sihirli gür saçları rüzgârda, dağ hangisidir? Herhalde özellikle hiçbiri, bu
koşturur peşinden dağlara düşmüş koroları. Nysa adı Olympos ve İda gibi yüksek dağla
Ve haykırır ruhları coşturan sesiyle: ra verilen bir genel ad olsa gerek, tanrı da
''HeyBakkha'lar, koşun, bir doğa tanrısı olarak yüksek bir dağın do
koşun Bakkha'larl ruğunda doğmuş ve o dağla simgelenmekte-
Irmağından altın akan Tmolos'u dir.
şenlendiren kadınlar!
Dionysos adının etimolojisi böylece açıklan
Kutlaym Dionysos'u
madığı gibi (kimi mitograflar bu adın iki kez
derin gümbürtülü davullarınızla;
doğan anlamına geldiğini ileri sürerler, ne
Euhoi sesleriyle çağırın Euhios tanrıyı!
var ki bu açıklama Yunancada desteksiz kalır)
Phrygia'dan kopup gelen güzel çığlıklar
tanrıya verilen öbür adlar da anlamsızdır.
karışsın, sizi dağdan dağa koşturan
Bakkhos ne demek? "Bakkheuo" diye bir f i i l ,
kavalların tatlı seslerine".
"bakkheion" diye bir isim geçer sözlüklerde,
O zaman Bakkha, sevinç içinde,
bunlar Bakkhos coşkusuna kapılmak, Bakk-
sıçrar, çayıra giden bir tay gibi
hos gizemlerini kutlamak anlamını taşır ve
anasının ardından;
Bakkhos adının kendisini açıklamaz. Bakk-
atılır bir ok gibi ileri.
hos adının Trakya kaynaklı olduğu ileri sürül
( 1 ) A D L A R I . Bu metinde de görüldüğü g i b i
se de, İobakkhos olarak da karşımıza çıkması
tanrıya bir adla değil, birçok adlarla seslenil-
mektedir: Dionysos, Bakkhos, Bromios ve düşündürücüdür ve Bromios, Euhios ve îakk-
Euhios, biraz ötede Dithyrambos ve başka hos gibi, tanrının öbür adları gibi bir ses ben
metinlerde de îakkhos ve lobakkhos. Hiçbir zetmesi, bir ünlemden türediği kanısını uyan
Olympos tanrısı bu kadar çok adla anılmaz, dırır. Gerçekten de Euhios, Bakkha'lar alayı
çok adlılık olsa olsa Anadolu Ana Tanrıçası nın kırda, bayırda kendinden geçmiş olarak
Kybele ve onun benzeri Artemis'te görülür. tanrı coşkusu içinde koşunca bağırdığı "Eu-
Aynı kaynaktan olduğu yukarda okunan par hoy" ya da "Euhay" seslerinden türemedir,'
ça boyunca da anlaşılan Dionysos'un adları İakkhos ise çığlık anlamına gelen "iakkhe"
anlamlıdır. Birincisi yani Dionysos adı bugü sözcüğünün erkek adına çevrilmesidir. Bro-
ne bugün büsbütün açıklanmış değildir. Dio- mios'a gelince, açıkça bir ses benzetmesidir
ve -nysos diye iki kökenden katışıktır, Dio- ve gürleyen, gümbürtülü anlamındaki bu sıfa
Zeus'un özneden gayrı hallerinde görülen tın ve ondan türeme su, ateş, fırtına ve davul
(Dios, Dia, D i i ) kökeni taşımakta, ki bu kö gürültüsünü yansıttığı görülür. Dionysos do
ken Latince Deus'ta görüldüğü gibi tanrı an ğayla karışan, doğayı simgeleyen ve tanrı ol
lamına gelmektedir, buna Nysa eklenince, duğuna göre, adları da insanın doğa karşısın
Dionysos Nysa tanrısı, giderek Nysa Ze- da çıkardığı ses ve ünlemlerle dile getirilir. Bu
us'udur demek. Neymiş bu Nysa? "Vahşi adlarının ardında ya da kaynağında insan dü
hayvanlar yatağı Nysa dağı" deniyor Bakk- şüncesi ve mantığıyla kurulmuş bir kavramsal
ha'larda, tıpkı İda dağı için Homeros metinle sözcük arama boşunadır. Dionysos coşkusu,
rinde söylendiği gibi. Ama Nysa İda ile bir tu yani şarap ve sarhoşluk insanları içinde yaşa
tulmuyor, açıklamalarda Nysa, efsanelik bir dıkları kalıpların baskısından da kurtardığı
dağ diye gösteriliyor: Hermes, Zeus'un buy içindir ki, bu tanrıya Yunanca "Eleutheros",
ruğuyla Dionysos'u çocukken bu dağın peri hür, özgür, özgürlük veren sıfatı takılmış, Ro
lerine emanet etmiş (tıpkı Zeus'un Girit ma ma dininde de Dionysos'un Latince adı, tam
ğaralarında nympha'larca büyütüldüğü gibi), bu anlama gelen Liber olmuştur.
bu dag ise Homeros'un İlyada'sında Trak
ya'da gösterilir (İl. VI, 133), ama Tesalya'da,
Makedonya'da, giderek Hindistan ve Arabis (2) DOĞUŞU. Dionysos dışardan gelme İm
tan'da da Nysa dağları vardır, Anadolıı'd.ı İm tanrıdır, hem yabancı, hem de Hellen pan-
tlıeon'una aykırı düşen bir tanrıdır. Bu tanrıyı
benimsemekte Yunanistan'ın güçlük çektiği, ne oluyor? Çelişki şöyle çözümlenmiş: Yuna
ona karşı direndiği Dionysos üstüne anlatılan nistan'da doğduğu halde tanrının Uzakdogu-
efsane ve masallarda dile gelir. Denebilir ki, ya bir yolculuk yaptığı - turistik bir gezi gibi
bütün efsaneleri bir tek motif üstüne kurulu bir şey - sonra da asma kütüğü, şarap ve
dur: Tepki ve direnç. kendisine tapınanların alayıyla birlikte yurda
Doğuş efsanesi buna örnektir: Anası Kad- döndüğü ve dışardan getirdiği bu armağanları
mos kızı Semele Zeus'la birleşir, ama sevişti kendi yurttaşlarına (Pentheus Dionysos'un
ği tanrının gücüne tam inanmamıştır ki, onu teyze çocuğu olur) bin zorla benimsettiği an
bütün araç ve gereçleriyle görmek ister, böy latılıyor. Oysa Euripides'in tragedyasından da
lece yıldırımla çarpılıp ölür. Karnındaki yedi Dionysos'un asıl kaynağı açıkça ve bütün ay
aylık çocuğu da Zeus alıp baldırına koyar ve rıntılarıyla belli olmaktadır. Dionysos bir
ikinci bir doğumla meydana çıkarır. Bu ikinci Lydia-Phrygia tanrısıdır, Homeros destanla
doğum motifini Athena'da da görmüştük, şu rında düpedüz Asia diye anılan yöreden gel
farkla ki Athena Zeus'un kafasından, Diony- medir. Bakkha'lar korosunun İ l k sözü "Asia
sos ise baldırından doğar. Efsanenin anlam topraklarından geliyorum" ve "Tmolos'u aş
ve simgesi de şudur: Hellen'lerin baştannsı tım" deyimi, tanrının kendini tanıtlamasına
Zeus'tur, dışardan gelme bir tanrısal varlığı da tıpatıp uygundur: "Ben Lydia'nın altın
ne yapıp yapıp onun buyruğuna sokmak, on ovalarından geliyorum". Daha sonra da Pen-
dan çıkmış olarak göstermek gerekiyordu. theus'la konuşurken, "Vatanım Lydia'dır"
Semele efsanesi işte bu amaçla uydurulmuş, der Dionysos. Kılığı kıyafeti; tavırlarıyla bu
böyle bir bağlantı kurma çabasının ürünüdür. bölgenin özelliklerini taşır da ondandır ki ka
Bu efsanenin merkezi olarak gösterilen bölge dınca gördüğü bu tutumu yadırgar Pentheus.
de önemli: Boiotia ve başkenti Thebai Yuna Şöyle der: "Yabancı bir sihirbazdan da bah
nistan'da en tutucu ve gerici bir yöre sayılır sediyorlar; Lydia'dan gelmiş; kokulu saçları,
dı, nitekim Semele'yle doğum efsanesinden sarı perçemleri, mor yanakları varmış; siyah
sonra, Pentheus tipi de buradan çıkmıştır gözlerinde Aphrodite'nin sihri parlıyormuş".
(Semele, Pentheus). D a v u l , dümbelek, t e f ve f l ü t de Asya denilen
bölgenin törelerindendir. Dionysos'un Mani-
Homeros destanlarında adı bir tek kez ge sa-Bozdag-Sarde yöresiyle ilişkisi dram bo
çen Dionysos için aynı tepkiyi dile getiren bir yunca sık sık belirtilir: Dionysos şöyle der
başka efsane anlatılır: Lykurgos efsanesi. Bakkha'lara: "... Alın Phrygia'dan getirdiği
Lykurgos Trakya'lıdır, ama o da Pentheus gi miz davulları, anamız Rhea ile benim için icat
bi kovalamaya kalkar "Dionysos'un sütnine- edilmiş olan davulları...", bu Rhea denilen
lerini", yani Bakkha'ları, bu yüzden de ceza tanrıça Manisa dağı eteklerinde kayaya oyul
görür, kör edilir (Lykurgos). Ne var ki İlya- muş heykeli bulunan Ana Tanrıçadan başkası
da'daki bu parçada Dionysos insandan kor değildir. Dionysos cümbüşleriyle Kybele'nin-
kup kaçan ve denizin içindeki tanrılara sığı kilerin bir olduğunu Bakkha'lar da söyler
nan bir ödlek gibi gösterilir. Homeros des (yuk. "Ne mutlu yoluyla kutlayana/Kybele
tanlarının zamanından Euripides'in "Bak- anamızın cümbüşlerini). Kybele ve Dionysos
kha'lar"ı yazdığı çağa kadar çok şey değiş dinlerinin özünde bulunan orgiastik coşku,
miş ve Dionysos, dışardan gelme bu güçlü kendinden geçme, vect karakteri her iki ta
tanrı Yunanistan'da epey tutunmuştur bes pımda aynı simgelere, aynı davranışlara,
belli. araç ve gereçlere başvurulmasıyla da belirir,
Bakkha'ların çılgınlığı Kybele törelerinde
(3) K A Y N A K VE NİTELİKLERİ. Sonradan ve kendilerini hadım eden Pessinus rahiplerinin
bir amaçla uydurulduğu besbelli olan Semele tutumunu andırır. Kaldı ki gene aynı yukar-
ve Thebai hanedanından doğuş efsanesi, tan daki parçada geçen Korybant ve Kureta gibi
rının kaynaklarını açığa vuran anlatımlarda deyimler Dionysos kültünü hem Kybele,
da tutarsız değişiklikler yapılmasına yol aç hem de Girit'li Zeus kültüne bağlamaktadır.
mıştır. Dionysos Thebai'de Semele'den doğ Her üçünün de Anadolu-Girit kaynağından
muşsa, ta Hindistan ve Arabistan'dan gelişi
<)/l
fışkırdıgına hiç şüphe kalmamıştır (Kybele, sanın beden ve ruhu aracıyla yansıyıp oluş
Zeus). maşıdır. Bakkha'lar tragedyasında bu halin
Dionysos tanrının niteliklerini ele alacak parlak bir belirtisi dile getirilmiştir: Dionysos
olursak, iki büyük alan ve akımı kavradığı gö hem tanrıdır, hem insan. Bakkha'lar yerine
ze çarpar. İlkin bir doğa tanrısıdır, topraktan ve anına göre kadın kişiliğinden vahşi hayva
fışkıran bitkileri ve bu bitkiler arasında insanı n a , yırtıcı azmana dönüşür, böylece gerçeğin
en çok etkileyenleri, yaşamına yön verenleri gerçeküstüne ulaşması ve gerçeğe gerisin ge
simgeler. Kybele ve öbür doğa tanrıları gibi, ri inmesiyle doğal bir kasırga olan hayatın
doğayı en belirgin biçimlerle yansıtan dağlar dalgalan yansıtılmış olur. Bu dalgalanmanın
da, ormanlarda, yabani hayvanlar ve yaratık insanlık dünyasında açtığı yaralar, yarattığı
larla bir arada yaşar ve coşar gösterilir. Osi- korkunç dramlar, facialar, afetler tragedya
ris, Adonis, Attis gibi doğanın mevsim mev denilen o şaşırtıcı, tüyler ürpertici hayat ay
sim değişmelerini de kişiliğinde simgeler. Di- nasında görülür. Kişinin bilinçüstü ve bilinçal
onysos her bakımdan doğaya çevriktir, ama tına dek erişebilmesi bu tanrının etkisiyle ol
onun simgelediği asıl büyük kuvvet doğanın muştur. Dionysos tanrının insana verdiği bu
kendisi değil, insanla doğa arasında bir ilişki, gücü akıl ölçüsüne vurup değerlendirmek Eu-
insanı doğanın sırlarına erdiren büyülü bir ripides'in "Bakkha'lar" oyununun belli başlı
güçtür. Yunan dili bu güce eren insanın duru bir konusudur. Kaba aklı simgeleyen Penthe-
munu iki sözcükle yansıtmıştır: "Mainomai" us Bakkha'ların çılgınlığını bir ayıp, törelere
ve "enthousiasmos". Doğa sırlarına ve gücü ve ahlaka karşı işlenmiş bir suç sayar. Oysa
ne ermek, yani tanrılaşmak, insan için ulaşı tam tersine bu coşku insanı doğayla birleşti
mı en çok özlenen bir aşamadır. Dionysos bu ren, ona cenneti yeryüzünde yaratan bir mut
ereğe varmanın yolunu herkes için ve kolay luluktur. Asıl akıl yolu da bu mutluluğa eriş
kolay açar: Bu yol şarap ve sarhoşluktur. As menin çarelerini arayıp bulmaktır. Bu gerçek
ma kütüğünün yeryüzüne yayılmasıyla uygar "Bakkha'lar" tragedyasında kimi kez kâhin
lığın buğdaydan sonraki aşaması gerçekleşti Teiresias'ın, kimi kez de Bakkha'ların ağzın
rilmiş, ama insanlığın evresinde de yalnız ta dan şöyle dile getirilir:
rımla açılamayan bir çığır açılmıştır, insan an
cak şarabı elde ettikten sonradır ki, yaratıcılı Teiresias — Yalnız ikimiz doğru düşünüyo
ğın kökeninde bulunan değişim yapma gücü ruz; ötekilerin akılları başlarında değil... En
ne kavuşmuştur. "Mainomai" de "enthousias- yüksek zekâların varacağı hikmet bile onlar
mos" da işte bu tanrıya erme, tanrıyla karşısında âcizdir... Senin (Pentheus'un) sözle
karışma ve tanrılaşma yetisini dile getirir. Ad rinde sağduyudan eser yok... Senin alaya aldı
lan "mainomafden türemiş olan Mainad'lar ğın bu yeni tanrının Yunan dünyasında ne bü
bir çeşit çılgınlık içinde doğayı dolaşırlar, yük bir yer tutacağını anlatmaya benim gü
cüm yetmez. Delikanlı, insanlar için en başta
ama yaratıcılığın bu tanrısal soluğun dışarıya
gelen iki tanrı vardır: Biri Demeter tanrıça ya
vurmasıyla elde edilebileceğini anlamıştır in hut toprak; ona dilediğin adı verebilirsin;
san. Dionysos işte bu gerçeği, hem doğal, ölümlülerin kuru yiyeceklerini veren odur.
hem de doğaüstü bir olayı dile getirip simge Öteki de Semele'nin oğludur ve Demeter ka
ler. dar kudretlidir: Üzüm suyunu bulup insana
veren odur. Bu içki dertlilerin derdini avutur;
Dionysos'un öbür doğa tanrılarından daha onu içenleri tanrı uykuya kavuşturur, onlara
etkili, dininin öbür sanat kollarından daha üs günlük üzüntülerini unuttutur. İnsanların
tün, şiirin en insancası sayılacak bir yazın tü dertlerine başka deva yoktur. Bu tanrı, insan
rü olan tragedyayı esinlemiş olmak bu tanrı ların tanrıları memnun etmek için içtikleri şa
rabın kendisidir; bundan ötürü saadetimizi
nın bir tek tanrısal güç olarak değil de, kolek
ona borçluyuz... Bakkhos'un sarhoşluğunda
tif bir güç olarak gerçekleşmesinden ileri ge da, çılgınlığında da geleceği görme kudreti
lir. Adından ya da adlarından da belli ki Di- saklıdır... Azgın kadınları Aphrodite'ye iten
onysos bir değil, bütün bir insanlık halidir. Bu Dionysos değildir. Bu itiliş onların tabiatında
yüzden durgun değil, sürekli devinim, deği vardır; insanın tabiatında olan her şeydeyse,
şim halindedir, evrensel yaşamın özellikle in- bir hikmet saklıdır".
Bakkha'lar korosu da şöyle ünler: digi için büsbütün gün ışığına çıkmamış bir
gerçektir. Halikamas Balıkçısı'nın ortaya at
Bromios, mutlu tanrıların en mutlusu,
güzel çelenkli şölenlerin baş tacil tığı bir görüşe göre zeybekler, ilkçağdan kal
Odur koroların başında koşan, ma "İobakkhi" adlı bir topluluktan türeme
kaval sesleriyle sevinip coşan; dir.
odur tanrı sofralarında,
kederleri dağıtan, Dioskur'lar. "Dioskuroi" Zeus'un delikanlı
akınca şarap testilerinden ları anlamına gelir. Bu isim, Leda'nın oğulları
pırıl pırı! özü salkımın, Kastor'la Polydeuskes'e (yahut Polluks) veri
dağılınca insanlara uyku lir. Tanrı Zeus'un Leda'ya yaklaştığı gece,
sarmaşıkla bezenmiş şölenlerde. Leda ölümlü kocası Tyndareos'la da yatmış.
Zeus'tan Helena ile Polydeukes'i, Tyndare-
Zeus'un oğlu Dionysos os'tan da Kastor ile Klytaimestra'yı doğur
düşkündür sevincine şölenlerin!
muş (Tab. 12). Birbirinden hiç ayrılmayan
Sever Dionysos Barış'ı,
insanları rahata kavuşturan, Kastor'la Polydeukes kardeşliğin ve dostlu
çocukları besleyip büyüten tanrıçayı. ğun simgesi olmuşlardır. Efsane, omuz omza
Odur veren zengine de, fakire de vererek yaptıkları kahramanlıkları anlatır:
keder dağıtan şarabın ferahlığını. Theseus kız kardeşleri Helena'yı kaçırınca,
Sevmez Dionysos, Atina'ya karşı sefere çıkmışlar ve Theseus'un
cömert günlerin, gecelerin
Hades ülkesine indiği bir sırada onu geri al
sevincine varamayan insanı.
Uyaklın dediklerine, mışlar, ayrıca da Theseus'un anası Aithra'yı
kapılma gurura ve derin düşüncelere; kaçırıp Sparta'ya getirmişler (Aithra); Kaly-
inan en basit halkın inandığına don avına da, Argonaut'lar seferine de katıl
onun yaşadığı gibi yaşa. mışlar (Argonaut'lar, Amykos) ve her iki se
ferde yararlık göstermişler. Ne var ki Helena
Bu sözlerden Dionysos dininin Euripides'in uğruna açılan Troya savaşında bulunamamış
bu son tragedyasını yazdığı İ. Ö. V. yüzyılın lardı, çünkü daha önce talihsiz bir macerada
sonlarında Yunanistan'da ne kadar yaygın ve can vermişlerdi: Dioskur'lar Leukippos'un iki
tutunmuş olduğunu gösterir. Bütün insanlara kızı Phoibe ile Hilaira'yı kendilerine eş olma
seslenen Dionysos tapımı bir halk dini olmuş ları için kaçırmak istemişler, ama bu kızların
tur. Kara kafalıların, Pentheus gibi yarım akıl hem amca oğulları, hem de nişanlıları olan
lı yobazların kovmaya uğraştıkları bu tanrı, Lynkeus'la İdas Dioskur'ların peşine takılmış
bin bir işkenceyle daha da yücelttikleri bu er lar, aralarında çıkan kavgada Kastor can ver
miş ilkçağda İsa dinine örnek olmuştur ve tıp miş, ölümsüz olan Polydeukes de yaralanmış
kı Meryem Ana nasıl Artemis'in ve Kybe- tı. Zeus bu iki kardeşi birbirinden ayırmamak
le'nin özelliklerini benimseyip tutunabilmişse, için, ikisini de göğe alıp yıldızlar arasına yer
İsa da ancak Dionysos dinine sırtını dayaya leştirmiş (İkizler burcu).
rak yayılabilmiştir geniş halk kitleleri arasına. Sparta'nın Taygetos dağında dünyaya gel
dikleri söylenen Dioskur'lar Dor ırkının tem
( 4 ) E T K İ S İ . Dionysos dininden tragedyanın
silcileridir, Dor uygarlığının merkezi Spar-
nasıl doğduğu, Dithyrambos denilen bu tanrı
ta'nın Atina'ya karşı olan ezeli düşmanlığını
ya övgünün nasıl gelişip de akıllara durgunluk
simgelerler.
verecek bu şiir türünü ortaya çıkardığını an
latmak bu s ö z l ü m ü n sınırlarını aşmak olur. B i z Dirke. Thebai kralı Lykos'un karısı. Amphi-
Dionysos tanrının mistik akımlar, tarikatlar on ile Zetos'a eziyet eder ve cezasını bulur
üstündeki etkisi ve özellikle bunun Anado (Amphionj.
lu'da gelişen biçimi üstünde durmak istiyo
ruz. Bektaşiliğin ve günümüze dek yaygınlığı Dithyrambos. Dithyrambos, tanrı Diony-
sos'a verilen bir addır. "Bakkha'lar" traged
nı yitirmeyen başka tarikatların kaynağında
yasının bir korosunda baştanrı Zeus'un ağzın
ilkçağın Dionysos dini bulunduğu artık her
dan şu sözler söylenir:
kesçe görülen, ama daha etraflıca incelenme
ce
DRYOPE
Terim şu bakımdan önemli ki, dithyrambos Dryades. "Drys" Yunanca ağaç ve özellikle
bir yazın türü ve özellikle tragedyaya doğru meşe ağacı anlamına gelir. Dryad da ağaç
dan doğruya kaynak olmuş bir tür olarak gös perilerine verilen addır. Bunların kimi ağaçla
terilir. İ l k tiyatro denemeleri dithyrambos şa birlikte biter ve onunla ölür, kimi de ölümsüz
irlerinden doğmuştur denir. Elimizde dithy- dür. Kardeşleri Hamadryad'lar gibi Dryad'lar
rambos türünden birkaç örnek vardır, en il da bitkileri korur, ağaç sağlıklı ve canlı oldu
ginci Dor şairi Pindaros'tan bilinen birkaç di ğu zaman sevinir, yapraklarını yitirip kuru
zedir; bunların en dikkati çeken yönü de şu maya yüz tuttuğu zaman derin bir yasa kapı
ki, tanrı Dionysos için Olympos'ta Zeus'un lır. Orpheus'un eşi Eurydike bir Dryad'dır
bir şenlik hazırladığı anlatılır, büyük Ana Tan (Hamadryades).
rıçanın yanı başında davul ve dümbeleklerin
çalındığı, bu arada vahşi hayvanlarıyla birlikte Dryope. Dryöpe, kral Dryops'un biricik kızı
tanrıça Artemis'in de gelip raksa katıldığı, dır. Oita dağının yamaçlarında babasının sü
çam ağaçlarının altında meşaleler yanarak rülerini otlatırken, ağaç perileri hamadr-
cümbüş yapıldığı belirtilir. Bu dithyram- yad'lar onu aralarına almışlar, türkü söyleme
bos'tan da Dionysos dininin Anadolu'lu ana . u n , hora tepmesini öğretmişler. K ı z ı gören
l.ııırıç.ıLırın ikisiyle de ilişkide olduğu ortaya Apollon da ona tutulmuş. Dryope'ye yaklaş
mak için bir kaplumbağa biçimine girmiş. K ı z de bir kavak ağacıyla bir kaynak ortaya çık
kaplumbağa ile oynamaya başlamış, onu ku mış.
cağına almış, derken tanrı bir yılan olup kızla
birleşmiş. Dryope korkmuş, kaçmış, olup bi Dryops. Adı ağaç, meşe anlamına gelen ke
teni kimseye bildirmemiş. Bir süre sonra da limeyi andıran Dryops, Yunanistan'da ilk yer
Andraimon adlı bir adamla evlenmiş ve Am- leşmiş Dryops boyunun atası sayılır. Kendisi
phissos adlı bir çocuğu olmuş. Amphissos Oi- Apollon'un oğluymuş derler. Önce Parnas-
ta'nın eteğinde aynı adı taşıyan bir şehir kur sos dağının eteklerine yerleşmiş olan soyu,
muş. Bir gün Dryope oğlunun kurduğu Apol- Dorların saldırısına uğrayınca, dört bir yana
lon tapınağının yanında eski oyun arkadaşlan dağılmış, kimi Euboia'ya, kimi Thessalia'ya,
hamadryadlara sunu sunuybrmuş ki, perileri kimi Peloponessos'a yerleşmişler. Kıbrıs ada
onu kapıp aralarına almışlar. Kaçırıldığı yer- sına göçenler bile olmuş.
< )H
yarı bedeniyse koskoca bir yılandı korkunç,
E
her yanı benek benek amansız bir yılan.
10(1
I.OS
lerini otlatan bir çobanmış. Kavalından başka ne dilesin, ölümsüz bir uykuyla uyumayı dile
bir varlığı olmayan yoksul bir çoban. Gündüz miş.
kayadan kayaya hoplayan boynuzlu, sakallı O gün bugün Beşparmak dorukları ay ışı
kara keçilerini gözler, yamacın mis kokulu ğında karlı gibi ağarır. Ulu çamları uyuyan ve
kekiklerini yiyen sürünün titrek meleyişlerine ışıklı düşler gören insanlara benzer. Nereden
kulak kabartırdı. Kavalı Endymion'un biricik geldiği belirsiz bir esintiyle yaprakları ürperir,
dostu, sırdaşıydı. Dağlarda yapayalnız yaşa fısıldaşır zaman zaman. Ay ışığı göklere par
manın verdiği hürlük, açıklık duygusunu da, mak uzatan doruklardan aşağı şu şırıltısı gibi
kalabalık şehirlerde oturan hemcinslerine öz şarıl şarıl akar. Yamaçlarda çobanların yaktı
lemini de hep bu kavala söylerdi. Endymi- ğı ateşler mavi mavi tellenen ince dumanlar
on'un kavalı yalnız çobanın sevincini, özlemi salar. Endymion'un kavalı yankılanır kayadan
ni söylemekle kalmaz, kara dorukların, yeşil kayaya. H e p aynı sestir o, dağların ıssızlığını,
çimenlerin, bulut bulut yapraklarıyla sağa, so insanların özlemini söyler. Ayın çevresinde
la serpilmiş ağaçların, cıvıl cıvıl akan suların yıldızlar kıpırdaşır. Gökler sanki yırtılmış, açıl
da seslerini duyururdu. mıştır. Beşparmak'ların çobanı Endymion'un
Bu ıssız dağlarda Endymion'u ne gündüz ışıklı, ölümsüz mutluluğunu gözümüzle göre
kavalını üflerken, ne gece taze çayırın üstüne biliriz.
uzanıp sere serpe uyurken kimsecikler gör
mezdi. Yalnız, ay ışığı görürdü onun gürbüz Entoria. Roma'da Saturnus tapınağının ku
bedenini, erkekçe güzelliğini. Ay tanrıçası Se ruluş nedenini açıklamak için Erigone örneği
lene, Endymion'a baka baka, gönül vermiş üzerine uydurulmuş bir efsane (Erigone).
ona. Her gece üzerine eğilir, gümüş ışığıyla Tanrı Saturnus, İtalya'da bulunduğu Altın
onu sarıp çayırın üstüne yatınca kollarını sev Çağda İkarios adlı bir köylünün kızı Entorlii
gilisine açardı. Selene de gökte ne zaman do ile birleşmiş, biri lanus, dört oğlu olmuş. İka-
ğarsa, nerede doğarsa, hemen çobanına ko rios'a da üzüm kütügüyle şarabı bağışlamış.
şar, gövdesini ışınlanyla sarar, öperdi. Ama Roma köylüleri bunun kıymetini bilme
Ne var ki, Selene bazı gece daha çok, bazı dikleri için, tanrı veba salmış ortalığa, sonun
gece daha az kalırdı sevgilisinin yanında. da Roma'lılar Capitolium tepesinin eteğinde
Ayın Endymion'la hiç birleşmedigi karanlık Saturnus'a bir tapınak kurmakla yatıştırmış
geceler de vardı. Onlar Beşparmakların do lar tanrıyı (Saturnus, lanus).
rukları gibi kara, korkulu bir bekleyiş içinde Enyalios. Savaş tanrı Ares'in ek adlarından
geçerdi. Ama bu bekleyiş uzun sürmez, ilk ay
biri.
gökte gözüktü mü, Endymion'la Selene gene
kavuşurlar, denizden yeni çıkmış balıklar ka Enyo. Savaş tanrı Ares'in çevresinde bulu
dar serin, diri, parıltılı gövdelerini birbirlerine nan bir tanrıça. Çokluk, onun Ares'in kızı ol
degdirirlerdi. Her buluşmada ilk defa buluşu- duğu söylenir, Hesiodos, Phorkys'le Ke-
yormuş gibi olurlar, hiç tatmadıkları bir tadı to'nun kızları Graia (Kocakarı)'lardan biri sa
dudaklarında eme eme duyamazlardı. Her yar onu (Theog. 273). Homeros ise Ares'
öpüşte gövdeleri daha da aydınlanır, tepeden in yanından ayrılmayan ve "iller yıkan" bir
tırnağa nur kesilirdi, Endymion'la Selene için tanrıça olarak tanımlar ve şöyle der (İl. V,
sevgi, ışığın ta kendisiydi. 592):
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanır in
... Başlarında Ares vardı, bir de ulu Enyo,
sanların mutluluğunu. Sevgiyle insanların bir amansız kavganın dizginini elinde tutardı o.
çeşit ölümsüzlüğe ermelerini, tanrılara denk
gelmelerini istemezler de ondan. Ama tanrı Eos. Homeros'un "gül parmaklı" diye ta
ların tanrısı Zeus, Selene ile Endymion'un nımlayıp destanlarının hemen her bölümü
bu h e p yenilenen bitimsiz sevgilerinden hoş nün başında andığı şafak tanrıça Eos'u, Hesi-
lanmış, Beşparmak dağlarının yoksul çobanı odos Titan soylu Theia ile Hyperion'un bir
na bir armağan vermeyi kurmuş. Dile ben leşmesinden doğmuş ve Helios (Güneş) ile
den ne dilersen, demiş ona. Endymion da Selene ( A y ) tanrıların kardeşi olarak gösterir
ı . r n r ı ıcxs
(Tab. 4). Eos'un evliliklerini şöyle anlatır H e - iki kral soyunun atası olacak Epaphos da
siodos (Theog. 378 vd.): anası lo gibi tanrıça Hera'nın hıncına uğrar
(lo). Çocuk doğar doğmaz Hera'nın buyru
Şafak tanrıça Astraios'la birleşip
coşku yürekli rüzgârları doğurdu, ğuyla Kureta'lar onu alıp kaçırır. İo bu kez
gökleri arıtan Zephyros'u, oğlunu aramaya çıkar. Ama Zeus Kureta'ları
azgın esişti Boreas'ı ve Notos'u. öldürür ve İo'yu Suriye'ye Epaphos'un bulun
Rüzgârlardan sonra Şafak tanrıça duğu Byblos'a yöneltir. lo Epaphos'u alıp M ı -
günün müjdecisi Şafak yıldızını doğurdu sır'a döner. Epaphos manevi babası Telego-
ve göklerin çelenk çelenk yıldızlarını. nos'tan sonra M ı s ı r tahtına konar ve N i l ı r -
Sonra Tithonos'la birleşip Habeşistan kralı mağının k ı z ı Memphis'le evlenir. K ı z ı Libya,
Memnon'u, Kephalos'la birleşip Phaeton'u torunları da Agenor'la Belos'tur (Agenor).
doğurur. Efsaneye göre, Eos bir sabah Hellen'ler Epaphos adının "dokunma, üstü
Ares'le de sevişmişti, onu kıskanan Aphrodi- ne el değdirme" anlamına geldiğini ileri sürer
te gül parmaklı tanrıçayı durmadan âşık ol lerdi. İo Mısır'a gelince Zeus elini sırtına deg-
makla cezalandırmış. Eos sevgililerini kaçırır- dirmiş ve böylece gene kadın olmasını ve oğ
mış: Dev Orion'u Delos adasına kaçırmış, lunu doğurmasını sağlamış. Oğluna da bu n e
Kephalos'u Suriye'ye, İlos'un oğlu, yani Tro- denle Epaphos adı konmuş. Aslında Epha-
ya soyundan olan Tithonos'u da Habeşis phos bazı ilkçağ yazarlarının da belirttiği gibi
tan'a kaçırmış; Güneş'in ülkesi sayılan Y ü z ü Mısır'ın öküz biçiminde simgeiendirilen Apis
Yanıklara Eos'un oğlu Memnon kral olmuş, tanrının Yunancalaştırılmış biçimidir.
Memnon Troya savaşından bir sonuç alınma
dığını görünce, gelmiş Akhilleus'a karşı çar Epeios. Troya savaşına otuz gemilik bir filo
pışmış ve onun elinden vurulmuş (Memnon). ile gelen Akha önderi. Savaşta pek başarılı
Tithonos'a gelince, Eos onun için ölümsüzlük olmayan Epeios, bazı alanlarda üstün yararlık
istemiş Zeus'tan, tanrı da bağışlamış ona bu göstermiştir: Patroklos için düzenlenen yarış
nu, ne var ki Eos sürekli olarak genç kalması malarda yumruk dövüşü birinciliğini alır.
nı istemeyi unutmuş, bu yüzden yıllar geçince Epeios'un başka bir yararlığı Troya'ya so
Tithonos buruştukça buruşuyor, küçüldükçe kulacak olan tahta atı yapmış olmasıdır.
küçülüyormuş, Eos onu bir saraya kapatıp Onun sözü Odysseia'da geçer (Od. V I I I , 4 9 3
kimselere göstermez olmuş, ta ki sonunda vd.).
onu bir çekirge haline sokmuş (Tithonos). Troya dönüşünde önderi Nestor'dan ayrı
düşen Epeios Güney İtalya'ya varır ve orada
Epaphos. Epaphos, io'nun tanrı Zeus'tan bir şehir kurar. Orada yaptırdığı bir Athena
olan çocuğudur (Tab. 10). inek biçiminde tapınağına tahta atı yapmak için kullandığı
dünyayı dolaştıktan sonra lo Mısır'a varır ve bütün avadanlıkları tanrıçaya adamış derler.
oğlunu orada doğurur. "Zincire Vurulmuş
Ephialtes. Bkz. Aloeusoğulları.
Prometheus"ta İo'ya geleceği şöyle bildirir
(Aisk. P r o m . 846 vd.): Epigon'lar. Thebai'ye karşı Yediler'in sefe
ri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu kez Epi-
O ülkede, karanın bittiği yerde,
Nil'in tam ağzında, bir set üstünde gon'lar, yani birinci sefere katılan önderlerin
Kanobos adında bir şehir vardır. oğulları ikinci bir saldırıya kalkışmayı düşü
Zeus orada akıl sağlığını geri verecek nürler. Delphoi bilicilerinden aldıkları bilgi şu
barışçı elinin dokunuşuyla. dur: Başlarında Amphiaraos'un oğlu Alkmai-
Doğuracağın çocuğun adı kara Epaphos on bulunursa, zaferi kazanacaklardır. Ne var
olacak ki Alkmaion ikirciklidir. Anası Eriphyle, nasıl
Zeus'un bir dokunuşuyla doğacağı için. bir zamanlar kocası Amphiaraos'u kandırmış-
İşte o toplayacak ürünlerini
sa, Polyneikes'in oğlu Thersandros'tan arma
taşkın Nil'in suladığı toprakların.
ğanlar alarak Alkmaion'u da kandırır (Eri-
Ondan sonraki beşinci kuşaktan elli kız
Argos'a istemeye istemeye dönecekler phyle). Sefere katılanlar şunlardır: Amphia-
Yakınlarıyla evlenmekten kurtulmak için. raos'un iki oğlu Alkmaion'la Amphilokhos,
Adrastos'un oğlu Aigialeus, Tydeus'un oğlu birçok çocukları olmuş, bunlardan yedi k ı / ı
yiğit Diomedes, Parthenopaios'un oğlu P r o - birbirini o kadar çok severlermiş ki, biri ölür
makhos, Kapaneus'un oğlu Sthenelos, Poly- se, öbürleri de canlarına kıyacaklarına ant iç
neikes'in oğlu Thersandros ve Mekisteus'un mişler. Günün birinde Atina Eleusis'le savacı
oğlu Euryalos. Epigon'lar saldırıya Thebai girmiş ve Eleusis'e yardım eden Trakya kralı
çevresindeki köy ve kasabaları yok etmekle Eumolpos'a karşı koymak zorunda kalmış.
başlarlar. Thebai'liler, Eteokles'in oğlu Lao- Bu savaşı nasıl iyi bir sonuca eriştirebilecegl
damas'in önderliğinde şehirden çıkıp saldırı sorusunu Delphoi bilicisine sormuş. Aldığı
ya girişirler, ama Laodamas Alkmaion'un cevap şu: Kral yedi kızından birini kurban
kargısı altında can verir, Thebai'liler de püs ederse zaferi kazanacaktır. Erekhteus bir kızı
kürtülür. O gece, bilici Teiresias'ın verdiği nı kurban eder, öbür altısı da intihar ederler.
öğüt üzerine Thebai'liler şehri boşaltırlar, er Savaşta, Poseidon'un bir oğlu olan Eumol-
tesi sabah Epigon'lar girer ve Thebai'yi yağ pos'u yenince deniz tanrı öfkelenir ve Ze-
ma ederler, aldıkları doyumluğun bir bölü us'tan Erekhteus'u öldürmesini ister. Zeus
münü Delphoi'deki Apollon tapınağına adar bahtsız kralın üstüne yıldırımını salar.
lar.
Erigonc. İkarios adlı bir Atina'lının kızı.
Epimetheus. Titan İapetos'la Klymene'nin Tanrı Dionysos Yunanistan'a ilk geldiğinde
oğlu, Atlas, Menoitios ve Prometheus'un kar İkarios'un evinde konuk kalmış, buna karşılık
deşi (Tab. 3). Epimetheus îapetos oğullarının ona asma kütügüyle şarabı armağan etmiş.
en akılsızı ve bu bakımdan Prometheus'un K ı z ı Erigone'yle sevişmiş ve Staphylos ( ü z ü m )
tam karşıtıdır. Zeus onu Prometheus'a karşı adlı bir oğulları olmuş. Bir gün tanrı İkarios'a
kullanır: Prometheus'u ve onunla birlikte, bir tulum dolusu şarap vererek, komşularını
desteklediği insan soyunu yok etmek için ya şölene çağırmasını ve onlara şarabı tattırm.ı
rattığı kadını Epimetheus'a armağan olarak s i n i söylemiş. A m a sarhoş olan komşular İ k a
yollar (Hes. İşi. 84 vd.), o da Prometheus'un rios'un kendilerini zehirlediğini sanmışlar,
Zeus'tan armağan alma dediğini unutur ve onu sopalarıyla vurup öldürdükten sonra,
tanrıların özene bezene yarattıkları Pando- ölüsünü götürüp bir yere atmışlar. Köpeği,
ra'yı alır, onunla evlenir (Pandora). Erigone'ye babasının atıldığı yeri göstermiş,
kız da üzüntüsünden oradaki bir ağaca asmış
Epimetheus Yunan mythos'unda Adem'in kendini. Tanrı Atinalıları şöyle cezalandır
rolünü oynar, ne var ki ondan çok daha silik mış: Bir delilik salgını baş göstermiş şehirde,
bir tip olarak çıkar karşımıza. Prometheus'la genç kızlar çıldırıp asıyorlarmış kendilerini.
Pandora'nın kişilikleri onu büsbütün siler. Delphoi bilicisi bu olayı İkarios ve Erigo-
Epimetheus'la Pandora'dan, Deukalion'un ne'nin ölümleriyle ilgili gösterince, Atina'lılar
karısı olacak Pyrrha doğar. Erigone için bir bayram düzenlemişler. Bu
bayramın bir benzeri de Roma'da vardı (En-
Erato. Zeus'la Mnemosyne'den dogma do toria).
kuz Musa'lardan biri. Sanatlardan lirik şiiri ve
özellikle aşk şiirini simgeler ve esinler (Mu Erikhthonios. Atina'nın ilk krallarından biri
sa'lar). (Tab. 24). Adı "yün" ve "toprak" anlamına
gelen iki kökten türemedir. Efsaneye göre,
Erebos. Yeraltı karanlığını simgeler. Ere-
Erikhthonios tanrı Hephaistos'tan dogmadır.
bos, yeryüzünde karanlık saçan Nyks gibi
Günün birinde tanrıça Athena Hephaistos'un
Khaos'tan dogmadır. Erebos'la Nyks birleşir
işliğine silah ısmarlamaya gelmiş. Topal tanrı
ler ve ışıklı varlıklar meydana getirirler: Ai-
birdenbire tutulmuş ona, dayanılmaz bir istek
ther (Esîr) ve Hemera (Gün, Gündüz).
duymuş ve başlamış kaçan tannçayı kovala
Erekhteus. Atina kralı, Pandion'un oğlu, maya. Topal olduğu halde, yetişmiş ona ve
Erikhthonios'un torunu (Tab 24). Dedesinin sarılırken, spermasını bacağına akıtmış. Ki/
efsanesinden ayrılmayan efsanesi sonradan oğlan kız tanrıça bir yün bezle spermayı silip,
başka katkılarla değiştirilmiştir. Erekhteus'uıı likslnerek yere atmış. Toprak ana döllenmiş,
ERİNYS'I ı R
bundan, bir erkek çocuk çıkarmış ortaya. A- dır, ne var ki Yunanlıların sık sık başvurdu
thena da çocuğu Kekrops'un kızlarına ema ğu "euphemismos" denilen bir dil çaresiyle
net etmiş (Aglauros). Bebeği sepette iki yılan Erinys'lere "Eumenides" yani "iyi niyetliler"
arasında gören Kekrops kızları çıldırarak ken adı takılmıştır. Bundan amaç, amansız tanrı
dilerini Akropolis'ten aşağıya attıktan sonra, çaları yatıştırmak, kötülüğü iyiliğe çevirmele
Erikhthonios - ki topraktan dogma bütün ya rini sağlamaktır. Aynı görüşle, sert ve tehlike
ratıklar gibi yılan kuyrukluymuş - Athena'nın li olarak bilinen Karadeniz'e "Pontos Euksei-
tapınağına kadar sürünmüş ve kalkanının altı nos" yani konuksever deniz denirdi. Eumeni-
na girerek büyümüş. Kutsal alanda yetişen bu des tragedyasında babası Agamemnon'u öl
gence kral Kekrops sonradan Atina krallığını düren anası Klytaimestra'dan öç alan Ores-
vermiş. Bir Nympha ile evlenen Erikhthonios tes'in peşine takılan Erinys'ler sonunda birer
Pandion'u yaratmış, Pandion'dan da Erekh- af tanrıçasına dönüşürler, Orestes de böylece
teus dolmuş (Erekhteus). suçundan ve çektiği vicdan azabından arın
Erikhthonios'un dört atlı arabayı keşfettiği mış, kurtulmuş olur. Bu sürecin nasıl sahneye
ve Atina'ya para ve Panathenaia bayramı gi konduğu üzerinde durmadan "suç" kavramını
bi yenilikler getirdiği söylenir. incelememiz gerek.
İnsan ne zaman suç işler, yani adam öldü
Erinys'ler. Kimi zaman bir, kimi zaman bir rür? Yunan efsanesinde adam öldürme çok
çok, kimi zaman da üç olarak gösterilen öç luk bir yanılgı sonucunda olur: Ate tanrıça in
alma tanrıçaları Erinys'lerin doğumunu Hesi- sanı gaflete düşürür ve insan istemeyerek, ki
odos şöyle anlatır: Kronos anası Gaia'nın mi zaman bilmeyerek öldürür, kan döker. Bir
verdiği tırpanla Uranos'un hayalarını keser de kan davası güderek, kısas kurallarını uygu
(Theog.276vd.): layarak adam öldürür. Her iki halde de su
çundan arınmak için çareler vardır, insan
Koca Uranos geldi kara geceyle,
tanrılara yakarmak, kurbanlar kesmekle a f f ı -
indi yere arzudan yanıp tutuşarak,
yaklaşıp sardı toprağı boydan boya.
nı sağlayabilir. Zeus'un kızları sayılan Litai
Ama pusuda bekleyen oğlu (Yalvan) tanrıçalar suçlular adına aracı olur
uzattı sol elini ve sağ elindeki tırpanla lar, Zeus'tan bağışlamayı elde ederler (Yalva
koskoca, upuzun, sivri dişli tırpanla rırlar). Suçtan arınma yalnız tanrılar katında
biranda kesti babasının hayalarını değil, insanlar arasında da mümkün olmalıy
ve kaldırıp attı arkasından bir yere. dı; Homeros dünyasında bu suçun cezası bi
Ama boş değildi elinden savrulup giden: zim hak ve hukuk anlayışımıza göre hafiftir:
Kanlar fışkırıp saçıldı içinden Yurdunda adam öldüren yurdu için bir pislik,
ve hepsi gömüldü kaldı toprağın bağrında, bir uğursuzluk sayılır, bu yüzden de sürülür,
ve bunlardan gebe kalan toprak yıllar sonra
kendisi gidip sığınacak bir yer bulmalı, kendi
doğurdu yaman Erinys'leri, öç tanrıçalarını.
sini arındırmayı göze alan bir temiz adam
Bu tanrıçalarla birlikte Devlet ve Orman bulmalı ve ona hizmet etmelidir. Homeros
perileri doğmuştur, der Hesiodos. Sayılarını destanlarında adı geçen birçok ünlü yiğitler
ve isimlerini vermez. Sonraları Erinys'lerin üç suç işlemiş kişilerdir. Sürgünde yaşarlar, ama
kadın ve adlarının da Alekto, Tisiphone, M e - konuklan seven ve koruyan Zeus tanrının ko
gaira olduğu kabul edilmiştir. lu kanadı altında bulunduklarından sürgünleri
tatlı gelir onlara. Bunlardan biri Patroklos,
Erinys'ler suçu işleyenin ve özellikle adam
öbürü de AkhiUeus'un lalası Phoiniks'tir. Her
öldürenin peşine takılan köpekler diye düşü
ikisi de yurtlarından kovulmuş, Peleus'un ya
nülür; bu köpekler dişidir, kan kokusunu he
nına sığınmış kişilerdir (Patroklos, Phoiniks).
men alıp koşarlar ve peşine takıldıkları suçlu
Ne var ki işledikleri suçlar Erinys'lerin kovala
yu sonsuzca kovalayarak çıldırtırlar. Erinys'
masını gerektirmez. Öç köpekleri herhangi
lerin en çok rol oynadıkları şiir eseri Aiskhy-
bir adamı öldürenlerin peşine takılmaz, onlar
los'un "Agamemnon", "Khoephoroi" ve "Eu-
babasını ve özellikle anasını öldüren suçluyu
menldes" trilogia'sıdır. Bu eşsiz tragedya anı-
kovalarlar. Yunan mythos'unda ünlü bir ba-
tinda son oyun Erinys'lerin adını taşımakta-
I.UİNYS'l.l.K
ba, bir de ana katili vardır: Oidipus'la Ores- Orestes anasını öldürür, daha önce Algis
tes. Oidipus babası Laios'u bilmeyerek öldü thos'u da vurmuştu, sahnedeki kapı açılıp ge
rür, gördüğü ceza korkunçtur, oysa Orestes ne ikisinin ölüsü görülür. Orestes eylemini
bile bile öldürür anası Klytaimestra'yı. A l k - haklı gösterir: Evet, der, anamı öldürdüm,
maion gibi o da babasının kanına giren anası ama o da babamı öldürmüştü, tanrıların tik
nı öldürür, ama suçu Alkmaion'unkinden da sindiği pis bir kadındı anam, oysa benim eli
ha da ağırdır, çünkü daha hesapb, daha bi me güç katan, Pytho tanrısı Loksias'tır, yani
linçlidir (Alkmaion). Apollon'dur. Böyle konuşurken, birdenbire
Agamemnon tragedyasında Mykene kralıy yanı başında kara urbalı kadınlar belirir, bakar
la birlikte Troya'dan dönen bilici Kassandra, ki Gorgo yüzlü, saçları yılanlarla örülmüş
Aigisthos'la Klytaimestra'nın cinayet hazırla Erinys'ler bunlar. Ellerinden taptaze kan dam
dıklarını sezer ve bu sezgiyi şu sözlerle dile lamakta. Orestes bağırır, çağırır ve deli gibi
getirir (Ağam. 1186 vd.): atar kendini dışarıya. Koro yakınır. Atreus'
tan bu yana üçüncü ölüm kasırgasıdır bu. So
Bir koro var ki, hiç ayrılmıyor bu evden, nu nereye varacak? Ate'nin öfkesi dinecek
tek sesli söylüyor ezgilerini, mi?
ama sesi kulağa hoş gelmiyor, Üçüncü "Eumenides" tragedyası Delphoi
övgü değil çünkü söyledikleri, tapınağının önündeki bir sahneye açılır:
insan kanı içmiş yüreklenmek için, Apollon'a sığınmış olan Orestes evrenin gö
evet, insan kanı içmiş beği sayılan taşın üstüne yıkılmış, yalvar
bu evde oyalanan koro. maktadır. Erinys'ler korkunç hırıltılarla dört
Zoratarsm onu bu konaktan: dönmektedir çevresinde. Apollon gelir, onla
Aynı s o y u n Erinys'leri bunlar. rı uyutur, derken Klytaimestra'nın tayfı dür
Piyesin sonunda sahnede Agamemnon'la ter, uyandırır köpekleri, Apollon oklarıyl.ı
Kassandra'nın yan yana yatırılmış ölüleri gö onları kovduktan sonra sahne değişir ve Ati-
rülür. Mykene'de yönetimi ele alan çift kendi na'daki Akropolis görülür. Orestes'in davası
ölülerinin öcünü almak için kralı ve Troyalı Athena'nın tapınağı önünde görülecektir bu
tutsağını öldürmüşlerdir. Bunların öcünü ala kez. Tam bir mahkeme sahnesidir bu. İ k i
cak kuşak da yetişmekte, yedi yıl sonrasını hak ve hukuk anlayışının çarpıştığı bir mah
gösteren "Khoephoroi" (Sunu taşıyan kızlar) keme: Geleneksel kısas kurallarını simgele
adlı tragedyada Orestes öç alıcı olarak anası yen Erinys'ler, kendini ve eylemini savunan
nın karşısına dikilmektedir. Klytaimestra oğ bir insanla karşı karşıya gelip tartışmaktadır
lunun ne amaçla geldiğini anlayınca, urbası lar, sonuç mahkemenin vereceği oylara bağ
nı yırtıp memesini gösterir ve Orestes'in lıdır. Orestes Athena tanrıçanın verdiği bir
ayaklarına kapanarak yalvarır. Ana oğul ara oy fazlasıyla beraat eder. Böylece tanrı kara
sında şöyle bir konuşma geçer (Khoe. 922 rı, kader ağırlığı yerine insanların mahkeme
vd.): si, yani Areopagos kurulmuş olur. Traged
yanın sonunda yenilgiye uğrayan Erinys'ler
K l y t . —Ananı mı öldüreceksin, yavrum korosu öfkeyle çekilmek üzeredir ki, Athena
benim? onları Atina'nın koruyucuları olarak şehirde
Or. — S e n i ben değil, kendin öldüreceksin. kalmaya çağırır, buna karşılık Atina halkın
K l y t . — A m a bak, ananın kinli dan sonsuz saygı göreceklerdir. Erinys'ler
köpeklerinden sakın değişir, iyi niyetliler diye çıkarlar ortaya, bu
Or. — Ya babamınkilerden nasıl kaçarım nun simgesi eski hukukla yeni hukuk anlayı
senden sakınırsam? şının birleşmesi olsa gerek. Erinys'ler bun
K l y t . —Diriyken boşuna mı yakarıyorum dan böyle Atina'ya bet bereket saçacak tan
rıçalar olarak intikamı değil, adaleti gerçek
bir mezara karşı?
leştireceklerdir. Aiskhylos'un, Atina din ve
Or. — Babamı öldürdün ya, senin de ölmen
devlet anlayışını yüceltmekte ve yeni yeni
gerek. kavramlar kurup, onları canlandırmaktaki
K l y t . — Demek bir yılan doğurmuş,
büyütmüşüm ben.
ustalığı bu üçlüde en yüksek zirvesine eriş ği kararı Paris'in yargısına bırakılır (Paris).
miştir. Bu kavga Troya savaşı gibi yüce bir çatışma
Zaman geçince, Erinys'ler, insanları yeral nın kaynağıdır.
tında cezalandıran tanrıçalar olarak görülme
Eros. Eros, ilkçağın en eski metinlerinden
ye başlar. Eski metinlerde beliren bu inanış
beri evrende birleşme ve üretmeyi sağlayan
Vergilius'un "Aeneis" destanında dile gelmek
doğal bir güç olarak karşımıza çıkar. Hesio-
tedir: Erinys'leri Tartaros'un dibinde ruhlara
dos yaratılışı anlatırken Khaos'tan hemen
ellerindeki kamçılar ve yılanlarla korku salıp
sonra Eros'u sayar, onun etkisini insan dün
eziyet eder görürüz. Cehennem kavramına
yasında açıkça gördügü'halde, ilk tanrılar ara
yaklaşan bu görüşler Roma mythos ve şiirin
sına nasıl yerleştireceğini iyice bilemez, ama
de Etrüsk etkisiyle gelişmiş olabilir.
bu evrensel ilkeyi gene de saymış olmak için
Eriphylc. Argos kralı Talaos'un kızı ve Ad- şöyle der (Theog. 116 vd.):
rastos'un kızkardeşi. Thebai efsane çembe
Khaos'tu hepsinden önce var olan,
riyle ilgili öyküsü Adrastos, Amphiaraos ve
sonra geniş göğüslü Caia, Ana Toprak...
Alkmaion adları altında anlatılmıştır. Ve sonra Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların,
o Eros ki elini, ayağını çözer tanrıların,
Eriş. Ne kadar belalı tanrı ve tanrıça varsa,
ve insanların da, tanrıların da ellerinden
ölüm ve yıkım getiren ne kadar varlık varsa
alır
hepsi Nyks (Gece)'ten dogmadır. Kavga tan yüreklerini, akıl ve istem güçlerini.
rıça Eriş, İhanet, Karasevda ve İhtiyarlık gibi
tanrılaşmış kavramlardan hemen sonra gelir Ama daha sonra, Eros'un devler, Titanlar
doğum sırasında. Hesiodos ona "azgın yürek gibi azman yaratıkların birleşmesinde ne gibi
li" der ve kendi doğurduğu varlıkları sayar bir rol oynadığını tanımlamakta güçlük çeker,
(Theog. 226 vd.). giderek "parthenogenesis", yani kendi kendi
Sonra da ikinci eseri "İşler ve Günler" de liğinden doğurma ilkesini bazı tanrısal varlık
iki kavga ayırır, biri insana zararlı, biri faydalı lar için sürdürür. İlkçağın en içli ve bilinçli aşk
ve şöyle tanımlar ikisini de (İşi. 11 vd.): şairi Sappho da Hesiodos'a benzer bir tanım
lama verir:
İki türlü kavga vardır bu dünyada,
biri övülmeye değer, öteki kötülemeye. Gene Eros, elimi, kolumu çözen,
Özden apayrıdır bu iki kavga, hem tatlı hem acı Eros,
insanı kanlı savaşa götürür birisi, o karşı gelinmez yaratık
kötüsü, hiçbir ölümlü sevmez onu. sarsıyor beni.
Zorla girer bu kör dövüşüne
ölümsüzlerin zoruyla, buyruğuyla. Hesiodos'tan başka theogonia ve kosmo-
Öteki kavgayı daha önce doğurdu yüce gonia'larda da Eros'a yer ayrılır. Orfizm deni
Karanlık. len ve şair Orpheus'tan geldiği ileri sürülen
Göklerdeki tahtında oturan Kronos oğlu mistik akımda da Eros'un dünyayla birlikte
toprağın özüne kattı onu. kaos'tan çıktığına, yahut da Gece'den dog
İnsanlara yararlıdır o kavga, ma evren yumurtası ikiye bölünüp yarı kabu
O kavga ki eli tutmaz insanları bile işe ğundan gök, yarı kabuğundan toprak ortaya
sürükler. çıkınca, Eros'un da doğduğuna inanılmakta
Hesiodos'un bu kavgasına rekabet ya da dır.
ekmek kavgası demeli. Yaşamın özünde gö Platon'un "Şölen" adlı diyalogunda herkes
rür onu Hesiodos ve kardeşine kötü değil de kendine göre sevginin tanımlamasını yaptık
iyi kavgadan yana gitmesini öğütler. tan sonra, Sokrates bir kadın bilici, Mantinei-
Eriş, Üç Güzeller yarışmasında da bir rol a'lı Diotima'nın görüşlerini anlatır. Dioti-
oynar, Peleus'la Thetis'in düğününe hır çı ma'ya göre Eros bir tanrı bile değildir, ölüm
karmasın diye çağrılmadığı için altın elmayı lüyle ölümsüz arası bir varlık, Yunanlıların
tanrıların dügtin sofrasına atar da, üstüne "en "daimon", bizim "cin" diyeceğimiz bir yara
güzeline" yazdığı altın elmanın kime verilece- tıktır. Eros'un doğuşunu anlatmak için yepye-
ni bir efsane uydurulur: Yoksulluk tanrıça bolik bir anlam taşıyan bu masal Psykhr bal
(Penia) ile Bolluk tanrı diye çevirdiğimiz, as ligi altında anlatılmıştır.
lında her derde deva, hüner anlamına gelen
Poros'un ogluymuş. Sevgi'nin karakterini Eryks. Üstünde ünlü bir Aphrodite tapınatjı
anasıyla babası arasındaki karşıtlığın sonucu bulunan Sicilya dağına adını veren efsanelik
olarak şöyle anlatır: "BoUuk'la Yoksul- kral. Aphrodite ile Poseidon'un oğlu olduğu
luk'tan doğan Sevgi'nin talihi de ona göre da söylenir. Adı Herakles efsanesine karış
olmuş. Sevgi her şeyden önce her zaman mıştır: Geryoneus'tan aşırdığı sürüleri götü
yoksuldur, çoklarının sandığı gibi hiç de öy rürken Herakles bu Eryks'e rastlamış. Eryks
le ince ve zarif değildir, tersine kabadır, yiğide meydan okumuş, güreşmişler ve H e -
pistir, evsiz barksız, yalınayaktır, açıkta, rakles Eryks'i öldürmüş, ama krallığına el
dağda, bayırda, kapı önlerinde,' yol köşele koymayıp akrabalarından birinin günün birin
rinde yatar, kalkar. Ne yapsın, anasına çek de oraya yerleşeceğini söylemiş ve öyle ol
miş, yoksulluktan kurtulamaz. Babasına muş: Tarihsel çağlarda Dor'lardan bir grup
çeken tarafıyla da hep güzelin, iyinin peşin Eryks dagma yerleşmişler.
dedir, yürekli, atılgan, dayanıklıdır, yaman
Erymanthos. (1) Apollon tanrının oğlu.
avcıdır, hep tuzaklar kurar, fikirlere, buluş
lara düşkündür, büyücülükte eşsizdir. As Adonis'le seviştikten sonra Aphrodite'yi ha
lında ne ölümlü, ne ölümsüzdür. Bakarsın mama girer görmüş, bu yüzden gözleri kör
aynı günde bolluk içinde gelişir, yaşar, bir olmuş. Oğlunun öcünü almak için Apollon
denbire de ölür, sonra yine babasının tabia da bir yaban domuzu olup Adonis'i vurup öl
tı gereği bir çaresini bulup dirilir. Bir şeyin dürmüş.
eline geçmesiyle elinden kaçması bir olur. (2) Arkadya'da akan bir ırmakla aynı bölge
Öylece Sevgi her zaman ne yokluk içinde deki bir dağın adı. Yaban domuzlarının çok
dir, ne de varlık içinde" (Şöl. 203c, d). Sev- olduğu bu bölgede Artemis avlanmayı sevrı
gi'nin hiçbir zaman kanmadığı, hep arayan, (Od. VI, 103). Herakles de efsanelik yaban
arzulayan bir duygu olduğu dile getirilmiş olu domuzunu öldürmüş (Herakles).
yor bu parçada.
Erysikhton. ( 1 ) Thessalia kralı Triopas'ın
Başka efsanelerde Eros'un Aphrodite ile oQlu, ya da kardeşi. Tanrılardan korkmaz,
Hermes'in oğlu, ya da Eileithyia veya İris'in taşkın bir adammış. Günün birinde Deme-
çocuğu olduğu söylenir. Uranos'lu Aphrodi- ter'e adanmış bir koruluğu kesmeye kalkış
te'nin Hermes'le birleşmesinden Eros doğ mış, tanrılar işmarlarla onu alıkoymaya çalış
muş, Dione'nin kızı Aphrodite'den de Ante- tıkları halde, Erysikhton hiç aldırmamış,
ros (karşılık aşk). Bu efsaneler Eros'un özün ağaçları bir bir kesmiş. Demeter de onu din
deki çok yönlülüğü dile getirmek için sonra meyen bir açlığa çarpmış. Erysikhton ne ye
dan uydurulmuştur. Ne var ki hiçbir tanrı se doymuyormuş, varını yoğunu yiyip bitir
Eros gibi zaman ve mekâna göre değişik bi dikten sonra, kendi kendini de yemiş.
çimlerde yansıtılmamıştır, hiçbir tanrı Eros
(2) Kekrops'la Aglauros'un oğlu, Atina'lı
kadar şairlere konu olmamıştır. Böylece Eros
kahraman. Delos'taki Apollon tapmağına git
tanrı evrensel bir ilkeden, insanları oklarıyla
miş, Eileithyia' nın eski bir heykeliyle döner
kovalayan ve yaralayan kanatlı, alaycı ve ya
ken, yolda ölmüş.
ramaz, giderek tehlikeli bir çocuk biçimine
girmiş, bu biçimle de günümüze kadar gel Erythion. Geryon'un öküzlerini bekleyen sı
miştir. İskenderiye sanatıyla başlayan bu Eros ğırtmaç. Herakles bu sürüleri çalmak için
simgesi Roma'da Amor-Amores diye epey Erythion'u da, sürülerin bekçisi köpek Or-
tutunmuş, şiirde olduğu kadar resimde de iz thos'u da öldürür (Hes. Theog. 292).
bırakmış ve Rönesans'ta ikinci ve çok canlı
bir gelişme görmüştür. Esîr. Bkz. Aither.
Eros'u ele alan en güzel efsanelerden biri Eteokles. Oidipus'la lokaste'nin oğlu, Poli-
Apuleius'un "Eros ile Psyklıc" masalıdır. Sem- neikes'in kardeşi (Tab. 19). Kral Oldlpu
Thebal'dcn kovulunca, Eteokles'le Polynei- Odysseus domuz çobanının kulübesine ge
kes aralarında bir anlaşma yaparlar: Her yıl lince, Eumaios onu saygıyla karşılar, ona bir
biri kral olacaktır. İlkin tahta oturan Eteok- döşek serer, yemek verir ve dilenci pozunda
les'tir. Polyneikes de şehirden ayrılır. Bir yıl olan efendisinin uydurduğu hayat hikâyesini
sonra hakkını aramaya gelince, Eteokles yö dinledikten sonra, kendisinin de bir kral oğ
netimi ona vermeye razı olmaz. Bunun üzeri luyken nasıl kaçırılıp İthake'ye getirildiğini
ne Polyneikes Argos kralı Adrastos'a başvu anlatmaya koyulur. Eumaios'un anlattığı bu
rur (Adrastos). Thebai'ye karşı sefere hazırla öykü ilginç bir roman ve o zamanki Akdeniz
nan Yediler ordusu saldırıya başlamadan ara çevresinde ise yoğun bir gidiş geliş olduğunu
larından Tydeus'u elçi olarak gönderirler, açığa vurur (Od. X V , 389 vd.j.
ama Eteokles gene anlaşmaya yanaşmaz.
Bunun üzerine saldırı başlar. Eteokles Poly- E u m o l p o s . Poseidon'un oğlu, Trakya kralı.
neikes'le teke tek savaşta can verdikten son Atina ile Eleusis arasında kopan savaşa karı
ra, Thebai'de törenle gömülür, oysa Polynei- şır, bu savaşta Atina kralı Erekhteus elinden
kes mezardan yoksun bırakılır (Antigone). öldürülür (Erekhteus). Eumolpos Eleusis
Epigon'ların Thebai'ye saldırısı sırasında Ete- myster'lerinin kurucusu olarak tanınır. Eleu-
okles'in oğlu Laodamas kraldır. sis başrahipleri "Eumolpides" adını benimse
miş ve atalarının Eumolpos olduğunu kabul
Euadne. İphis'in k ı z ı Kapaneus'un karısı, ederlerdi.
kocasının odun yığınına atılarak, onunla bir E u n e o s . Euneos, lason'un Argonaut'lar se
likte yanar (Kapaneus). ferinde Lemnos adasına varınca Hypsipy-
le'den olan oğludur (Argonaut'lar, Hypsipp-
Euenor. Atlantis'in yerlisi (Atlantis).
le). Troya savaşına kendi katılmadığı halde,
Euenos. Tanrı Ares'in oğlu, Aitolia kralı. K ı - Akha'lara Lemnos şarabı gönderir (İl. VII,
zı Marpessa'ya bir talip çıktıkça babası onu 467 72). Akhilleus esir aldığı Priamos oğlu
öldürür ve kafasını Poseidon tapınağına asar- Lykaon'u Euneos'a satar (Lykaon).
mış. Sonunda Marpessa'yı İdas kaçırır, Eue- Eunomia. Themis'le Zeus'un kızı, Horalar
nos da peşine takılır, ama İdas tanrı Posei- dan biri (Themis, Hora'lar).
don'dan kanatlı bir araba aldığı için onu ya
kalayamaz. Euenos atlarını vurduktan sonra Eunomos. Kalydon kralı Oineus'un sarayın
kendini orada akan bir ırmağa atar. Irmak da şarap sunan delikanlı. Herakles'in ellerini
Euneos adını alır (idas, Marpessa). yıkarken Eunomos yanlışlıkla suyu yiğidin
ayaklarına dökmüş, Herakles de çocuğa bir
E u m a i o s . Eumaios, Odysseia'da önemli bir tokat atacak olmuş. Ama tokadı o kadar sert
rol oynayan İthake'li bir domuz çobanıdır. indirmiş ki çocuk ölmüş. Babası yiğidi bağış
Odysseus uzun serüvenlerinden sonra yurdu ladığı halde, Herakles kendi kendine ceza
na ilk ayak bastığında Eumaios'un yaptığı ve vermiş, karısı Deianeira ve oğlu Hyllos'la bir
yönettiği ahırlara gider ve babasının sadık likte Kalydon'dan göçüp Trakhis'e yerleşmiş.
uşağı olan bu "tanrısal" çobanbaşı ile bulu
Euphrates. Fırat nehrinin adını açıklamak
şur. Eumaios ihtiyar bir dilenci kılığında olan
Odysseus'u konuklamak, ağırlamakla kal için uydurulmuş bir efsane: Euphrates adlı bir
maz, konuğunun özlemini çektiği efendisi ol adam varmış, günün birinde oğlunu karısının
duğunu anladıktan sonra da talipleri öldür yanında uyur görmüş ve onu bir yabancı sa
mekte, malını, mülkünü yeni baştan ele ge narak öldürmüş, sonra da yanlışlığını anlaya
çirmekte yardımcı olur ona. Odysseus'un süt- rak kendini nehre atmış. O zamana kadar
ninesi Eurykleia kadar sevimli, cömert ve Medos adını taşıyan nehre, içinde boğulan
akıllı bir kişidir. Odysseus'la aralarındaki ko Euphrates'in adı verilmiş.
nuşmalar Odysseia romanının gerçekçi yanı Euphrosyne. Adı sevinç, neşe anlamına ge
nı ve zamanın yaşama koşullarını açığa vurup len Euphrosyne üç Kharit'lerden biridir (Kha-
yansıtan değerli belgelerdir. rit'ler).
m»
Europa. Poseidon'la Libya'nın oğlu, Fenike yerinde gümüş yaylar çizili, boynuzları yeni
kralı Agenor'un kızı Europa tanrılar tanrısı ayın görünüşüne benzeyen güzel, çekici bir
Zeus'un sevgisini kazanmakla ölmez bir ün boğa olup çıktı. Çiçek toplayan kızların arası
salmış, bütün bir kıtaya adını vermiştir (Tab. na indi. Yaşıtları gibi, Europa da boğayı gö
11). Io'nun serüvenine benzer bir serüven ya rünce dayanamayıp yanına geldi. Onu sevdi,
şayan Europa'nın öyküsünü Edith Hamil- okşadı.
ton'un Ülkü Tamer'ce yapılmış çevirisinden Hemen eğildi boğa. Sanki Europa'nın, sırtı
okuyalım (Varlık yayınları, s. 53). na binmesini ister gibiydi:
( B u öykü, III. yüzyılda yaşamış İskenderi
S ı r t ı n a bindirip gezdirecek bizi,
ye'n bir şairin, Moskhos'un şiirinde anlatılır).
Öv/e tatlı, öyle güzel bir boğa ki bu,
Zeus'la sevişmesi yüzünden adı coğrafyaya Hiç boğaya benzemiyor, iyi bir insan gibi
geçen tek kadın İo değildir; Europa'nın ünü Yalnız konuşmuyor.
daha da yaygındır. İo'nun yıllarca acı çekme
sine karşılık Europa, bir boğa sırtında deniz Europa, gülümseyerek, boğanın sırtına
ler aşıvermenin yarattığı birkaç saniyelik şaş oturdu. Ötekilerin de binmesine fırsat verme
kınlık ve korku bir yana bırakılırsa, hiç üzül- di Zeus fırlattığı yıldırımların hızıyla denize
merniştir denebilir. Europa'nın Zeus'la seviş daldı. O ilerledikçe dalgalar iki yana açılıyor
tiği sıralarda Hera nerelerdeydi, bilinmiyor. du. Yanlarında, önlerinde, arkalarında garip
Bilinen bir şey var: Tanrılar tanrısı, gamsız, deniz tanrıları Nereid'ler, borulannı öttürerek
tasasız, gönlü ne dilerse onu yapıyordu. Tritonlar ve Zeus'un kardeşi Poseidon gidi
yordu.
Zeus bir ilkbahar sabahı gökteki sarayında
oturmuş, tembel tembel yeryüzünü gözetli Sulardan, gördüğü yaratıklardan korkan
yordu. Gözleri, ansızın, kendisi için çok ilgi Europa, düşmemek için bir eliyle boğanın ko
çekici bir yaratığa ilişti. Güzel Europa, uyku caman boynuzunu tutarken, öteki eliyle de,
dan uyanmış, gördüğü düşü yorumlamaya ıslanmasın diye mor eteğini topluyordu. "Bu
çalışıyordu. İ k i kıta, kadın kılığında, kendisini boğa olsa olsa bir tanrıdır" diye düşünüyor
paylaşmak istemişlerdi düşünde. Europa'yı du. Sonunda dayanamadı; kendisini ıssız bir
doğurduğunu ileri süren Asya, onu kendisi al yerde tek başına bırakmaması için boğaya
mak istemişti. Öteki kıta ise, Zeus'un Euro- yalvardı. Boğa, cevap vererek kendisinin tan
pa'yı kendisine verdiğini söylemişti. rılar tanrısı Zeus olduğunu, ona tutulduğunu,
Girit adasına gittiklerini söyledi.
Gördüğü bu garip düşü yorumlayamadı Eu-
ropa; kendi yaşındaki kız arkadaşlarını topla Bir süre sonra Girit'e ayak bastılar. Orada
dı; deniz kıyısındaki çiçek tarlasına gittiler. Mevsim'ler karşıladı kendilerini. Seviştiler;
Orada oyunlar oynarlar, sepetlerini çiçeklerle çocukları oldu. Europa'nın oğullarından ikisi,
doldururlardı. Hepsi de bilirdi ki, en güzel se Minos ve Rhadamanthys, yeryüzünde öyle
pet Europa'nın sepetidir... Hephaistos yap tarafsız davrandılar ki, ölümlerinden sonra
mıştı o sepeti. Üstünde İo'nun öyküsü, inek ölüler ülkesine yargıç yapıldılar. Ama Euro-
oluşu, Argos'un öldürülüşü, sonra Zeus'un pa, mitologya'da oğullarından daha önemli
İo'yu yeniden kadın kılığına sokusu çiziliydi. bir yer tutar.
Yalnız sepetler mi, içlerini dolduran çiçek Euros. Şafak tanrıça Eos'la Astraios, ya da
ler de ne kadar güzeldir... Nergisler, sümbül Typhon'dan doğduğu söylenen dört ana rüz
ler, menekşeler, kırmızı yaban gülleri... Aşk
gârdan biri. Güneybatıdan eser, bizim keşiş
tanrıçası, Kharit'lerin arasında nasıl ışıldarsa,
leme dediğimiz rüzgârdır.
Europa da yaşıtları arasında öyle ışıldıyordu.
Zeus onu görünce dayanamadı. Zaten aşk Eurybie. Hesiodos'un Theogonia'sında
tanrıçası Aphrodite, oğlu Eros'a söylemiş, o Pontos'la Gaia'dan, yani denizle topraktan
da oklarından birini Zeus'un kalbine sapla- doğmuş,Eurybie, Nereus, Phorkys, Thaurnas
mıştı. Hera uzaklardaydı o sırada; ama Zeus ile Keto'nun kız kardeşidir (Tab. 6). Tl
yine de ne olur, ne olmaz diye korktu. Bir tan'lardan Krios'la birleşip, Astraios, Pallas
boğa k ı l ı ğ ı n a girdi, K o y u kahverengi, kaşları ve Perses 'i doğurur.
EURYDİKE
Eurystheus. Argos kralı Sthenelos'un oğlu. (2) Bir devin adı (Gigant'lar).
Herakles efsanesinde büyük bir rol oynayan
Euterpc. Musa'lardan biri, başı çelenkli,
kötü kişi. Eurystheus, Amphitryon'un amca
elinde bir flütle şenliklere, bayramlara katılır,
oğlu ve onun gibi Perseus'un torunudur. Ze-
neşe getirirmiş. Dionysos alaylarında da yeri
us, Alkmene'yi Herakles'ten gebe bırakınca,
vardır. Dithyrambos'u onun esinlediği söyle
Perseus torunlarından i l k doğacak olanın
nir (Musa'lar).
krallık elde edeceğini bildirir. Hera da doğa
cağını bildiği Herakles'in kral olmasını önle Evandrus. Vergilius'un "Aeneis" destanın
mek için, Eurystheus'un yedi aylık doğmasını da adı geçen kahraman. Ro'mulus tepesinde
sağlar. Böylece Eurystheus Tiryns, Mykene Roma şehrini kurmadan orada Evandrus'un
ve Argolis bölgesine kral olur ve Herakles'i kurduğu Pallantea kasabası vardı. Burayı da
buyruğu altına alarak, onu bir sürü güç işler Yunanistan'ın Arkadya bölgesinden gelme
başarmaya zorlar. Herakles büyük kahra Evandrus (Yun. Euandros, iyi adam anlamına
manlıklarını hep Eurystheus'un emriyle ve gelir) kurmuştu. Bölgeye uygarlık getirmiş,
Eurystheus'un çık.ırına yapar. Onu kıskanan yerlilere okuma yazmayı öğretmiş, müzik ve
yararlı bazı sanatları da yaymıştı. Ayrıca Latl- için, bu sunak sonraları da Ara Maxima ola
um Yunanistan'dan bazı tanrı kültlerini de rak gösterilirdi (Cacus). Evandrus Aeneas'ı,
getirmişti. Hercules buralara gelince, Evand- babası Ankhises'le konukluk bağları kurmuş
rus onu Cacus'u öldürmüş olma suçundan olduklarını hatırlayarak, iyi karşılar ve oğlunu
arındırmış, tanrı oğlu olduğunu anlayarak bir bölük askerle birlikte emrine verip Ru-
Roma'nın yedi tepesinden Aventinus'la Pala- tul'lere karşı savaşta yardımcı olmalarını sağ
tinus arasında büyük bir sunak kurmuş. Onun lar (Aeneas).
112
muş, öte yandan adı Roma'nın kuruluş efsa
F nelerine karışmıştır.
Arkadya'daki Euandros'un İtalya'ya gelişiy
le ilgili efsanelerde rol oynadığı için (Evand-
Fama. Roma mitolojisinde ünü, halk sesini rus), kültü Roma şehrinin en eski tepelerin
ve dedikoduyu simgeleyen tanrıça. Fama, den biri sayılan Palatinus'a yerleşmiş ve L u -
Vergilius'un "Aeneis" destanında yarattığı bir percalia bayramı (15 şubat) ile ün kazanmış
simgesel varlıktır. Dido'nun Aeneas'a olan
tır. Faunus'un rahipleri Luperci'lerin kutla
g i z l i aşkını açığa vurur (Aen. I V , 173-188).
dıkları bu bahar ve bereket bayramında deli
Fames. Açlığı simgeleyen Fames Hesio- kanlılar çırılçıplak olarak dolaşır ve önlerine
dos'un Eris'ten dogma olarak gösterdiği L i - gelen kadınlara kamçılarıyla vururlardı. Kısır
mos'un Latince karşılığıdır. Vergilius bu sim lığı defetmek, toprağın verimliliğini sağlamak
gesel varlığı Ölüler Ülkesi'nde Yoksulluk'la ve halkı kötü güçlerin etkisinden kurtarmak
yan yana gösterir. Ovidius'a göre, Açlık İskit- amacı güdülürdü. Klasik çağlarda Faunus bir
ya'da kurak bir toprak üstünde oturmaktadır. tanrı olmaktan çıkmış ve Yunan Satyr'leri gi
Erysikhton'a dinmez açlığı veren odur (Ery- bi keçi ayaklı, sakallı, boynuzlu yaratıklar ola
sikhthon). rak dağda, ormanda, su kenarlarında nym-
pha'ları kovalar gösterilmişlerdir.
Fatutn. Roma mitolojisinde Kader'i simgele
Roma kuruluş efsanesinde bir tanrı olarak
yen tanrısal varlık. Fatum, söz söylemek, ko
değil de, Latium'un ilk krallarından biri ola
nuşmak anlamına gelen "fari"den türeme
rak gösterilir.
olup, aslında "tanrı sözü" demektir. Sonraları
Yunan dinsel görüşlerinin etkisiyle Fatum, Faustulus. Alba kralı Amulius'un çobanı
Kader, tanrıçalarıyla bir tutulmuş ve Fatum Faustulus Romulus'la Remus efsanesinde
sözcüğü dişi cinse dönerek Fata olmuştur. önemli bir rol oynar. Amulius kızlarının do
Roma'da üç Fata tanrıçasının heykeli görü ğurduğu ikiz çocukları Tiber kenarına bırak
lürdü ki bu heykeller Sibylla'lan simgelerdi mayı buyurunca, Faustulus bir dişi kurdun
(Parça, Stbylla). emzirdiği ikizleri bulmuş ve karısı Acca La-
Fransızca peri anlamına gelen "fee" bu Fa- rentia'ya büyütülmek üzere götürüp vermiştir
ta'dan gelmiştir. Halk arasında dişi cinsten (Acca Larentia). Sonradan Faustulus çocuk
Fata olduğu gibi, erkek Fatus'ların da varlığı lara kim olduklarını bildirmiş, Romulus da
tasarlandı ve herkesin kendi cinsine göre ka tanrı ve kral soyundan olduğunu anlayınca,
deri, alın yazısı bir genius, bir cin olarak sim gidip Amulius'u öldürmüş. İkiz kardeşler kav
gelendi (Genius). gaya tutuştukları zaman, Faustulus araya gir
miş ve öldürülmüş derler. Adı "faveo" fiilin
Fauna. Roma tanrısı Faunus'un hem kız kar den "uğurlu, verimli" anlamına gelen Faustu-
deşi, hem de eşi. Falcı bir tanrıça olarak gös lus'un Forum'da mezarı, Palatinus tepesinde
terilir ve Bona Dea ile bir tutulur (Bona Dea). de kulübesi gösterilirdi. Roma tanrıları arasın
Latin Hercules efsanesinde rol oynar; Fauna, da saygı görürdü (Romulus, Remus).
kral Faunus'un eşi, Hercules'le sevişmiş ve
Latium'a adını verecek olan kral Latinus'u Feronia. Etrüsk asıllı bir tanrıça. Ormanları
doğurmuş. Faunus gibi Fauna'nın adı da ve kaynakları koruyan bu tanrıçanın kültü or
"quae favet" (iyilik eden, lütuf gösteren) anla ta İtalya'ya ve Etruria'ya yayılmıştı. Terraci-
mına gelir. Kadınları kısırlıktan korurmuş. na'da bulunan tapınağında köleler azat edildi
ği için, Libertas, yani özgürlüğü simgeleyen
Faunus. Roma dininin en eski tanrılarından tanrıça ile bir tutulmuştur.
biri. Ficus'un oğlu ve Saturnus'un torunu ola
rak gösterilir. Adı "qui favet" ( i y i l i k eden, lü Fides. Andı, yemini simgeleyen tanrıça. İu-
tuf gösteren) anlamına gelen bu tanrı bir yan piter'den daha yaşlı, ak saçlı bir kocakarı ola
dan sürülerin, tarlaların koruyucusu olarak rak simgelendirilmesi, verilen söze saygının
Yunan etkisi .ıllııııl.ı l.ınn Pan ile bir tutul- her türlü toplum düzeninin temelinde olduğu
anlamına gelir. Aeneas soyu ona Palatinus bu şenlikler büyük bir coşkunlukla kutlanır
üzerinde bir tapınak yaptırmış. Fides'e kur dı.
ban keser, sunu sunarken rahipleri sag elleri
Fors. Rastlantı, talih anlamına gelen Fors,
ne bir beyaz sargı sararlardı.
Fortuna tanrıçanın erkeğidir. Roma'lılar çok
Flora. Çiçek ve bahar tanrıçası Flora, Ro- önem verdikleri bu tanrıları bir çift olarak gö
ma'ya Sabin'lerden gelme bir tanrıçadır. Çi rür ve Fors'la Fortuna'ya birlikte tapınırlar,
çek açan her bitkinin yönetimi onun elinde yakınırlardı.
dir. Şair Ovidius Flora üstüne Yunan my-
Fortuna. Roma'lıların en çok korktukları,
thos s 'undan esinli bir öykü anlatır (Fast. V.
en çok tapındıkları tanrıçalardan biri kör tali
20 vd.): Flora aslında Khloris adlı bir Nym-
hi simgeleyen Fortuna'dır. Yunan Tykhe tan-
pha imiş, rüzgâr tanrı onu görüp kaçırmış
rıçasıyla bir tutulan Fortuna elinde bir dümen
ve evlenmiş onunla. Her türlü bitki ve çiçek
(insanların hayatını yönetir çünkü) ve bereket
üstünde egemenliği bağışlamış Flora'ya.
boynuzuyla, çoğu zaman da kör olarak can
Ama Flora'nın gücü bununla da kalmamış,
tanrı Mars'ın dogmasına önemli bir etken ol landırılır. Tapımını Roma'ya getiren kral Ser-
muş: Jüpiter'in Minerva'yı kendi kafasından vius Tullius imiş. Fortuna o kralı o kadar se
çıkarmasına içerleyen İuno erkek araya gir ver ki, geceleri evine girermiş. Fortuna'nın
meden bir çocuk doğurmak istemiş tek başı tapınağında Servius Tullius'un bir heykeli bu-
na, bunun için Flora'ya başvurmuş. Flora da Iunurmuş. Yunan etkisi altında Fortuna za
bir kadına dokununca onu gebe bırakan bir manla başka tanrıçalarla, özellikle İsis'le bir
çiçek vermiş îuno'ya, tanrıça da kendi kendi tutulmuştur (Tykhe).
ne Mars tanrıyı getirmiş meydana. Rö- Furia'lar. Roma'nın ilkel din görüşlerinde
ma'lılar yılın ilk ayına Mars (mart) adını vere Furia'lar yeraltından çıkıp insanların peşine
rek onun Flora ve baharla ilişkisini belli et takılan kötü cinlerdir. En erken çağlardan be
mek istemişlerdir. Flora'nın onuruna Ro- ri Furia'lar Yunan mythos'unun Erinys'leriyle
ma'da Floralia şenlikleri düzenlenirdi. Nisan bir tutulmuş ve efsaneleri birbirine karışmıştır
sonunda başlayıp mayıs ayma kadar süren (Erinys'ler).
IM
kaynaklarda adı geçen Nereus'tan deniz var
1 IH
Üçüncü Graia'nın adını söylemez, başka Griffonlar. Aiskhylos'un Prometheus'unda
mythos yazıcılarına göre Dino imiş. Grai- (804) ve Herodot tarihinde ( I I I , 116 ve I V ,
a'ları iki değil de üç diye kabul eden bu efsa 13) sözü geçen efsanelik kuşlara yun.
nelere göre, Kocakarıların bir tek dişi, bir "Gryps", batı dillerinde de "Griffon" adı veri
tek de gözü varmış ve aralarında değiş tokuş lir. Aiskhylos bu yaratıkları "havlamaz, uzun
ederlermiş bunları. Graia'lar hiç güneş gör gagalı, kanatlı köpekler" olarak tanımlar.
meyen batıda yaşarlarmış. Başka bir söylenceye göre, gövdeleri aslan
gövdesidir. Bu yaratıklar Hyperboreliler ülke
Graia'lann rol oynadıkları tek efsane Perse-
sinde, İskitlerin elinde bulunan kutsal altınla
us efsanesidir. Bu yiğit Medusa'yı öldürmeye
ra bekçilik etmektedirler. Oralarda bulunan
gidince, önce yol üstünde bekçilik eden Ko-
tek gözlü Arimaspes adlı boy bu altınlan al
cakan'lara rastlamış. Gorgo'ların oldukları
mak için Griffon'lara saldırırlar. Aiskhylos'a
yere varmasını önlemekmiş görevleri. Ama
göre Griffon'lar Zeus'un kutsal yaratıkları,
bir tek gözleri olduğu için, kim bekçilik ede
başka bir geleneğe göre Apollon'un bekçi kö
cekse o gözü takar ve yol ağzına dikilirmiş. O
pekleridir. Başka bir efsaneye göre G r i f -
sırada öbürleri gider, uyurmuş. Perseus bu
fon'lar Hindistan'ın kuzeyinde bulunan çöl
tek gözü çalmak ve Graia'ların üçünü de
lerde altın arayıcılarına karşı koymaktadırlar,
uyutmak yolunu bulmuş. Böylece Gorgo'lara
çünkü yuvalarını altın madenlerinin bulundu
yaklaşıp Medusa'yı öldürmeyi başarmış. G ö
ğu dağların eteklerine kurmuşturlar.
zü de bir göle atmış (Perseus).
Güneş. Bkz. Helios.
G r a n i k o s . Phrygia'da Adramyttion (Edre
Gün Işığı. Bkz. Hemera.
mit) şehrinin kurucusu. Herakles Phrygia'ya
geldiğinde kızı Thebe'yi yiğide vermiş, o da Gycs. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu ve elli
karısının adına Mysia'da Thebe şehrini kur şer başlı dev oğullarından biri (Yüz Kollu
muş (Herakles). lar).
( 3 ) E F S A N E S İ . Hades üstüne anlatılan tek
ı 00
dıklarında Phineus Harpya'lardan kurtarılma pek ö n e m l i b i r rol oynamayan Hebe'nin Y u -
sını dilemiş onlardan. Aralarında Boreasogul- nan öncesi bir tanrıça olduğu sonucuna varı
ları Kalais ile Zetes vardı ve bilici olan Phine- labilir. Hebe, Hitit yazıtlarında H e p a , Hepat
us Harpya'lann ancak Boreas'ın oğullarınca ya da Hepatu diye adlandırılan büyük güneş
yakalanabileceklerini biliyordu. Bana karşılık, tanrıça Arinna'nın Yunancalaştırılmış adı ol
Boreasogulları Harpya'ları yakalayamazlarsa, sa gerek. Hitit yazıtlarında bu tanrıçaya "se
kendileri ölecekti. Kovalamaca sırasında dir ağaçlarının ülkesinde" tapınıldıgı belirtilir.
Harpya'lann biri Peloponez'de bir ırmağa Sedir ağaçlarının ülkesi Lübnan, Filistin'dir,
düşer, öteki Ege denizinin bir adasına sığınır, Hepa-Hebe ise Tevrat'ta ilk insanın, yani
ama tam yakalanacakken kız kardeşleri İris Âdem'in eşi ve bütün insanların anası olarak
Boreasogullarının önüne geçer ve "Zeus'un gösterilen Havva'nın ta kendisidir. Bu bakım
hizmetçileri" Harpya'ları öldürmelerini önler. dan Hepa-Hebe ile Ana Tanrıça arasında
Buna karşılık Phineus'a rahat vermeye ve Gi doğrudan bir ilişki kurulabilir ve Hepa-Hebe
rit'te bir mağaraya saklanıp bir daha görün adının Kybele'nin çeşitli adlarından biri oldu
memeye söz verirler. ğu anlaşılır (Kybele).
Harpya'lar Pandareos efsanesinde de rol
Heilebie. Karia'da Kaunos şehri kralının kı
oynarlar (Pandareos).
zı. Dolaylı olarak İo efsanesine adı karışır:
Bir efsaneye göre Harpya'lar rüzgâr tanrı Zeus İo'yu kaçırınca, babası İnakhos kızının
Zephryros'la birleşip, Akhilleus'un ölümsüz taliplerinden Lyrkos'a İo'yu aramasını buyu
atları Ksanthos'la Balios'u meydana getirmiş rur. Lyrkos dünyayı dolaşıp kızı bulamayınca,
ler (Ksanthos, Balios). Argos'a boş dönmekten çekinir ve Karia'da
Hcbe. Hebe, Yunanca gençlik demektir. Ze- Kaunos şehrine yerleşir. Orada kral kızı Hei-
us'la Hera'nın bu adı taşıyan kızları (Tab. 5) lebie ile evlenir. Çocuğu olmaz. Kocası kısırlı
Olympos'ta eli her işe yatkın bir çeşit ev kızı ğının nedenini anlamak için tanrı sözcüsüne
dır. Asıl görevi tanrılara içki sunmaktır (İl. IV, başvurmak üzere Kaunos'tan ayrılır ve yolcu
1 vd.) : luğu sırasında karısını aldatır. Kaunos kralı
onu dönüşünde ülkeden kovmak ister, ama
Tanrılar toplanmıştı Zeus'unçevresinde,
Heilebie kocasından yana çıkıp babasını alt
altın avluda.
Ulu Hebe tanrı balı döküyordu herbirine, etmesine yardım eder.
onlarda Troya'lıların şehrine bakıyorlardı Hekabe (Latince Hecuba). Hekabe Troya
tepeden,
kralı Priamos'un karısı, Hektor, Paris, Kas-
kaldırıyorlardı altın tasları birbirlerinin
sandra ve daha birçok çocukların anasıdır
şerefine.
(Tab. 16). Priamos Hektor'un ölüsünü geri
Ama İlyada'da onu Athena ile Hera'nın almak için Akhilleus'un barakasına gittiğinde
arabasını hazırlarken (İl. V, 722-731) ya da kraliçeyi on dokuz çocuğunun anası diye tanı
savaş dönüşü kardeşi Ares'i yıkarken (İl. V, tır (İl. X X V I , 4 9 2 vd.): ;
905) görürüz. Daha sonraki kaynaklarda H e -
O y s a benim bahtım ne kadar kara,
be'nin nektar sunucusu olarak görevi Ze-
yiğit oğullar yetiştirdim y a y g ı n Troya'da,
us'un kaçırdığı güzel delikanlı Ganymedes'e ama kalmadı bana onların hiçbiri.
verilir (Ganymedes). Geldiği gün Akhaoğulları buraya
Hebe'nin kendine özgü bir efsanesi yoktur, oğullarım vardı benim elli tane,
yalnız Herakles efsanesinde adı geçer: Güçlü on dokuzu bir ana karnından doğmuştu,
yiğit öldükten sonra Olympos'a varıp ölüm ötekileri saray kadınları vermişti bana. .
süzlüğe kavuşunca Hebe ile evlendirilir. Hekabe ilkçağ yazınında doğurgan ve baht
Hebe ile Herakles'in evlenmesi simgesel bir sız ana tipini canlandırır. Homeros destanla
anlam taşıyan bir "hieros gamos", yani kutsal rında beliren bu karakteri sonraları tragedya-
evlenmedir. Çokluk en büyük tanrılar arasın larca daha da abartılmış ve Hekabe çocukları
da ve Anadolu'lu kaynaklarda görülen bu kut nı bir bir yitirdikten, korkunç yıkım ve lşken-
sal evlenme motifinden, Yunan efsanesinde celerine tanık olduktan sonra, gözü dönmüş,
köpek gibi kudurup saldıran anaç varlığın Troyalı kadınların, erkeklerin gücü, desteği,
simgesi olmuştur. Kimi efsanelerde onun ev bir tanrı gibi selamladı yavrum onlar seni,
lat acısına dayanamayarak gece, gündüz ulu sen onların büyük şanıydın sağken,
ama yavrum, kaderle ölümün elindesin
yan bir dişi köpek haline dönüştüğü de ileri
şimdi".
sürülür. İlyada'da ilk karşımıza çıktığında H e -
kabe tatlı dilli, cömert ve dini bütün bir ana Aradan birkaç bin yıl geçti, ama Anadolu
olarak gösterilir ( İ l . VI, 253 vd.). Savaştan kadınları gene bu sözlerle ağıt yakar ölen ana
şehre dönen Hektor'un biraz dinlenmesini, kuzularına.
şarap içip serinlemesini ister, ama oğlu buna Hekabe düşmana gidip yalvarmaya kalkı
yanaşmayınca, onun dileğini yerine getirir: şan kral Priamos'u akıl ve sağduyu adına alı
Athena tapınağına sunu sunmaya gider. Son koymaya çalışır, başaramayınca gene tanrıla
ra bölümler boyunca Hekabe'nin sözü geç ra yakarış ve sunu sunma yoluna gider, katla
mez, ta ki Batı kapılarının üstünden Hek- nır ve bekler. Gözünün bebeği, yiğit oğlu
tor'la Akhilleus'un savaşını gözlemeye gelir. Hektor'un ölüsü karşısına serilince de bagır-
O zaman da surlar dışında kalıp tek başına maz çağırmaz, bir köpek gibi havlamaz da
düşmana karşı koyan oğlunu içeri almak için Anadolu kadınına özgü bir ağırbaşlılık ve ha
şöyle seslenir ( İ l . X X I I , 83 vd.): yal gücüyle canlandırır onu gözünde ( İ l . X X I V ,
575 vd.):
"Hektor, yavrucuğum, saygı göster bu
memeye, Şimdi sen, sözümü duyarmış gibi,
onu ağzına uzattığım günleri getir aklına, yatıyorsun evinde taptaze,
unuturdun koynumda bütün dertlerini, benzersin Apollon'un tatlı okuyla vurduğu
surlarımızın içinde yenmeye bak şu insanlara.
domuzu,
İzmir'li şair Homeros böyle canlandırıyor
gir içeri, canım oğlum, dışarda dikilme
Hekabe'yi, Atina'Iı tragedya yazarı Euripides
karşısına.
Öldürürse seni bu adam, ey katı yürekli, ise onu "Troya'lı Kadınlar" ve "Hekabe" adlı
bir döşek üstüne koymayacağız ölünü, tragedyalarının baş kişisi yapmış, dramını de
ne ben ağlayacağım senin önünde, seni rinliğine işlemiştir. Bu oyunlarda Hekabe'yi
doğuran, Troya yıkıldıktan sonra köle olarak orada,
ne cömert karın ağlayacak, gözümün burada sürünür görürüz. Kraliçe görkemini
bebeği, ve erdemini sürdürür, ama kızı Polyksene'nin
yiyecek seni çevik köpekler, gözleri önünde Akhilleus'un ruhuna kurban
bizden uzak, gemilerin orada".
edilmesini, üstelik de Trakya kralı Polymes-
tor'a emanet edilen oğlu Polydoros'un da al
Hektor anasının, babasının yalvarmalarını çakça öldürülüp denize atıldığını görünce,
dinlemeyip de Akhilleus'la savaşta can verin korkunç bir öç alma eylemine girer ve Poly-
ce, Troya'da bir çığlıktır kopar, kral, kraliçe mestor'u kör edip, çocuklarını da öldürür. Ne
ve bütün halk dövünmeye, ağlaşmaya başlar, var ki Euripides de Hekabe'yi akıl ve hak yo
Priamos yas belirtisi olarak başını toza, t o p lundan ayrılmayan ulu bir kişi olarak gösterir.
rağa bular (İl. X X I I . 406 vd.): Bu tragedyalarda Hekabe yalnız değildir,
Troya'lı kadınların topluluğu içinde direnci
... Anası da saçlarını yolup duruyordu, yansıtan büyük bir varlık, doğal analık gücü
fırlatıp atmıştı parlak başörtüsünü,
nün simgesidir. Atina'Iı şairin ona tragedya
dövünüyor, oğluna baka baka
haykırıyordu... boyunca "Phrygia'lı" demesi boşuna değil,
Başladı Hekabe kadınlar arasında uzun bir Phrygia'ü Ana Tanrıça Kybele'nin bütün ni
ağıda: teliklerini içinde taşır ve dile getirir Hekabe
"Bak anana yavrum, talihsiz anana, (Polydoros, Polyksene, Polymestor).
senin acını göreyim, öldüğünü göreyim de,
bundan böyle nasil yaşayayım ben, nasıl? Hekabe'nin en küçük oğlu Paris'le ilişkisi
Gece, gündüz yüreğimin ışığıydın bu ve onu karnında taşırken gördüğü düş için
şehirde, bkz. Paris.
Hekamede. Güzel saçlı Hekamede Troya Kurultaylarda saygın kralların yanındadır,
savaşı sırasında Akha'ların Tenedos'a (Boz İnsanlar arasındaki yarışmalarda
caada) yaptıkları bir baskın sırasında esir al Tanrısal gücüyle işe karışır,
Zaferi kazanan alır güzel ödülü
dıkları kızdır. Akha'lar bu kızı Nestor'a köle
Ve şeref kazandırır yakınlarına.
olarak verirler ve İlyada'da onu Nestor'un ba Binicilerden de dilediğine yardım eder.
rakasında hizmet eder görürüz (il. XI, 624; Belalı engin denize açılanlar da
XIV, 6). Başvururlar Hekate'ye ve yeri sarsan
tanrıya,
Hekate. Hekate, Olympos tanrılarıyla ilişkili Bereketli av sağlar onlara soylu tanrıça,
olmayan, hiçbir efsaneye adı karışmamış, ki Ya da tam başaracakları sırada
şiliği epey gizemli bir tanrıçadır. Aslında H e - Avlarını alır elinden canı isterse.
kate, Anadolu'ya özgü bir tanrıça ve Efes'li Hermes'le sürüleri üretir ağıllarda:
Öküzleri, keçileri, ak yünlü koyunları
Artemis'in belli bir niteliğini yansıtan ve baş
Azaltır ya da çoğaltır gönlünce.
ka adla anılan bir tıpkısıdır (Artemis). H o m e - Ölümsüzler arasında yeri büyüktür
ros destanlarında hiç adı geçmez, buna karşı Hekate'nin
lık Hesiodos'un Theogonia'sında büyük bir Zeus gençliğin besleyicisi yapmıştır onu.
yer tutar. Hekate, Titanlar arasında Güneş
Soylular diye anılan tanrılar soyundandır Hekate'ye Hesiodos pantheon'unda tanı
(Tab. 8). Koios ile Phoibe'nin iki kızları olur: n a n ayrıcalığın nedeni bilginleri epey düşün
Biri Leto ( k i Zeus Leto'yu eş edinip onunla dürmüştür. Homeros destanlarında sözü bile
iki büyük Olympos tanrısını, Apollon ile Arte- edilmeyen bu tanrıça Theogonia'da ancak
mis'i üretir), öbürü Asterie'dir (Leto, Asteri- Ana Tanrıça Kybele ile kıyaslanabilecek ev
e). Asterie Perses ile birleşip Hekate'yi doğu rensel bir nitelik taşımaktadır. Burada yücelti
rur. Hekate'nin Titanlar kuşağında ne denli len tanrıçanın kimi yerde Artemis, kimi yerde
ayrı bir yer tuttuğunu Hesiodos'un Theogonl- Diktynna ya da Britomartis diye anılan Ana
a'sından öğrenmekteyiz. Ozan, Titanlar ku Tanrıça'yı bu denli andırması Hesiodos'un
şağını saydığı parçanın sonunda Hekate'ye ana yurdu ile ilgili görülmektedir. Bilindiği gi
kırk altı dizelik uzun bir övgü düzmektedir bi, eski Karia'da Stratonikeia'nm (Eskihisar)
(Theog. 404-450). Theogonia'nın başlangı kuzeyinde, bugünkü Yatağan'a yakın olan
cındaki Musa'lara Övgü'yü andıran bu parça Lagina'da (Lagina örenine en yakın ilçe Tur
da, Zeus, deniyor, Hekate'yi "herkeslerden gut'tur) Hekate'nin çok ünlü bir tapınağı bu
lunmaktaydı. Görkemli bir yapı olan bu tapı
üstün tuttu" ve evrende onur paylarını tanrı
nağın kalıntılarından birkaçı, özellikle bazı
lar arasında paylaşırken, bu tanrıçaya kara
kabartmalar İstanbul Arkeoloji Müzesinde
larda, denizlerde ve göklerde bir yetki payı
korunmaktadır. Hesiodos ise babasının Ege
ayırdı. Metinde şöyle denir (415-450):
kentlerinden Kyme'den Yunanistan'a göç
Ölümsüzlerin saygısı büyüktür ona, müş bir göçmenin oğludur. Yunanistan'a
Bugün yeryüzünde kurban kesen her yerleştiği Askra kasabasının yakınında ise
ölümlü Thespiai'da bir Hekate kültü bulunduğunu
Hekate'nin adını anar yakarışlarında, biliyoruz. Acaba ozanın yücelttiği bu Hekate
Kimin dileğini iyi karşılarsa o tanrıça tapımını Hesiodos soyu Lagina'dan mı Y u -
Onun elde etmeyeceği şey yoktur, nanistan'a getirmişlerdir? Bu konu daha bi
Ona bütün mutlulukları vermek elindedir.
limce aydınlanması gereken ve doğrudan
Ünlü Gaia ile Uranos'un bütün çocukları
doğruya Anadolu kültleriyle ilişkisi olan bir
Kendi paylarından pay vermişlerdir ona...
Kim hoşuna giderse Hekate'nin sorundur. Bu konu için bkz/ "Hesiodos, eseri
Yardım görür ondan, destek bulur onda. ve kaynakları" adlı kitabın s. 53 ve 1. notu
Meydanlarda, kalabalıklar içinde na.
Kimi isterse onu parlatır Hekate.
Ölüm-kalım savaşlarında Hekate Bu tanrıçanın karmaşık kişiliğini açıklamak
Dilediği savaşçıya yardım eder. ta bugünkü bilim de zorluk çekmektedir. Dik
Dilediğine verir hıynıvı, sanı, şerefi. kati çeken bir nokta da tanrıçanın adıdır.He-
kate, Apollon'la Artemis'in başlıca sıfatların ve Hektor'u Mustafa Kemal'in atası olarak
dan olan hekatos-hekatebolos, yani hedefi görmek yanlış bir yorum değil, tersine tarihi
vuran anlamındaki kelimeyle ilgilidir (Apol- doğru değerlendirmenin bir örneği, bir belir
lon). Leto'nun kardeşi olması da onun Y u - tisi sayılabilir. Troya'nın orta direği olan Hek-
nan din ve efsanesine sonradan gelme bir tor'un kişiliğini incelemeye girişmeden önce,
tanrıça olduğunu belli eder. Hekate Yunan Troya savaşı denilen büyük çatışmaya bütün
varlığına sonuna dek yabancı kalmıştır, asıl Anadolu'nun katıldığını metinlere dayanarak
tapımma Roma'da rastlanır, burada ay tanrı göstermeliyiz.
çası, geceye ve karanlığa egemen bir varlık, İlyada'nın ikinci bölümünde "Gemiler Kata
büyük ve sihri elinde tutan bir kara güçler logu" denilen bir parça vardır ki, burada Tro-
ecesi olarak karşımıza çıkar. Vergilius'un ya'ya saldıran orduların da, Troya'yı savunan
"Aeneis" destanında Dido Aeneas'ı yanında kuvvetlerin de sayımı, dökümü yapılır. Desta
alıkoyamayacagını anlayınca, onu kendine na sonradan katılmış, özellikle İlyada Ati
büyü yoluyla bağlamaya çalışır (Aen. I V , 5 1 1 na'da ulusal destan olarak benimsenip de
vd.): Üstünde kendi ölüsünün yanacağı odun Atina'yı yüceleştirme amacıyla kaleme alındı
yığınını hazırlattıktan sonra, bir Hekate rahi ğı sanılan bu listede Yunanistan'dan gelme
besine büyü formülleri okutur; saçları darma kuvvetlere çok yer verilip, Troya'nın savaş
dağın olan bu kadın yüz tanrılar, Erebos, ortakları kısa geçildiği halde, savunmaya
Khaos, üç biçimli Hekate ve üç yüzlü bakire Anadolu'nun hemen her tarafından güçler
Diana adına başlar yakarışa (Dido). Hekate' katıldığı anlaşılır, llyada'da altmış kadar dize
nin bu üç kılığı acaba kısrak, dişi köpek ve di tutan bu parçada (İl. II, 819-878) önce Toros
şi kurt biçimleri midir? Diana'nın kız, kadın bölgesindeki kentler ve ordu komutanları sa
ve ay tanrıçası olarak üç biçimde canlandırıl yılır, sonra da Trakya'dan başka Mysia,
dığını da biliriz. Hekate kimi bölgelerde üç Paphlagonia, Maionia ve Lykia'ya kadar bir
gövdeli bir heykel olarak imgelenir. Bu üçlü yandan Karadeniz kıyılarına, öte yandan Ak
karakteriyle Efesli Artemis'e ne kadar yakın deniz'e kadar uzanan yaygın bir bölgenin ad:
dan bağlı olduğu, onun başka bir yan ve yö geçer. Yunanistan'ı yüceltmek, Anadolu'yı
nünü simgelediği apaçıktır. küçümsemek amacıyla d ü z ü l d ü g T ı açıkça belli
olan bu metin bile Troya savaşının Anadolu
Hekatonkheir'ler. Bkz. Yüz Kollular. boylarınca ne denli benimsendiğini açığa vur
maktadır. Daha sonraki bölümlerde de örne
Hektor. Troya kralı Priamos'la kraliçe H e -
ğin Lykia'lı önderlerin savunmada ne büyük
kabe'nin en büyük oğlu Hektor (Tab. 16)
bir yer tuttukları, giderek Hektor'u eleştirip
Anadolu'nun ilk ulusal kahramanıdır, çünkü
ona yol gösterdikleri görülür (Sarpedon,
Troya savaşı Homeros'un llyada destanından
Pandaros). Troya'nın kaderini elinde tutan
da anlaşıldığı gibi bölgesel bir karşılaşma de
Hektor bu savaş ortaklarına karşı sorumlu
ğil, Batı dünyasının Çanakkale Boğazından
dur, onların istek ve öğütlerine saygı göster
Mezopotamya'ya kadar uzanan Asya (bugün
mek, kendi çıkarlarını düşündüğü kadar onla
Küçük Asya deniyor) kıtasına ilk saldırışı, uy
rın da görüşlerini hesaba katmak zorundadır.
garlık ve zenginlikte Batıyı çok aşmış olan
Bütün bu sorumluluk ve yükümlülüklerdi ki
Anadolu'yu ele geçirmek için ilk denemesi,
onu Anadolu'nun ulusal savunucusu olarak
girişimidir. Bunu ancak böyle anladıktan son
diker gözlerimizin önüne. Bu görevi sonuna
radır ki, Homeros destanını gereğince değer
dek nasıl yerine getirdiği, üstünde durulmaya
lendirebilir, Troya savaşının gerçek niteliğini
değer bir konudur.
anlayabilir ve Boğazların kilit noktasında çar
pışan güçlerin asıl amacı açığa vurulduktan İlyada Hektor'u hem savaşta bir kahraman,
sonra, savaşçılarının karakterine ışık tutarak hem de günlük hayatında bir insan olarak
onları tarihteki benzerleriyle karşılaştırabiliriz. canlandırır gözümüzün önünde. Destanda
H e m e n söyleyelim ki ü ç , dört bin yıl önceki onun kadar derinliğine işlenmiş bir tip daha
Troya savaşıyla yakın tarihin Çanakkale sa yoktur. Onun kişiliği Akhilleus'unkinin tam
vaşı arasında göze çarpan bir benzerlik vardır karşıtıdır: Duygularını dışarıya vurmak, esin-
tilerine kapılıp davranmak şöyle dursun, dra dan ele alınmaya değer. Anasını da babasını
mı kendi içinde sessizce oluşur ve bu dram da çok sever ve sayar Hektor, ne var ki onl.ıt
tek bir kişinin değil de, bütün bir ailenin, gi duygusal nedenlerle onu görevinden alıkoy
derek bütün bir toplumun sorunlarını içerdiği maya çalıştıkları zaman, sessizce karşılar
için, dallı budaklı, karmaşık ve çetrefildir. önerilerini, ya da sözlerini niçin dinlemediği
Hektor Troya savunmasının omuzlarına yük ni anlatır onlara. Surlar önündeki sahnede
lediği ağır sorumlulukla kendi kişisel ve duy cevap bile vermez yalvarmalarına ( İ l . X X I I ,
gusal eğilimlerini birbirleriyle bağdaştırmakta 38-90), şehre gelince dinlenip şarap içmek
öylesine güçlük çeker ki, açığa vurmaktan şöyle dursun, herkese görevini hatırlatmakla
çekindiği bu çatışma kendisinin modern an yetinir (İl. VI, 264 vd.) Baba ve koca olarak
lamda bir tip, bir roman kişisi olarak karşımı Hektor'un eşsiz bir davranışı vardır, bu denli
za çıkmasına, iç bunalımlarının da destanda ince, sevimli, çok yönlü bir insana rastlanmaz
şaşılacak bir belirti olan sessiz monologlarla hiçbir destanda. Eşine hem baba, hem ana,
dile gelmesine yol açar. Hektor'un eşsiz kişi hem kardeş, hem de sevgili olduğunu Andro-
liğini kavrayabilmek için onu hem insan, makhe'nin kendi ağzından duyarız şaşa şaşa
hem de kahraman olarak ele almalı, incele (İl. VI, 429 vd.), (Andr'omakhe). En ince ay
meliyiz. rıntısına kadar anladığı karısının üzüntüsünü
nasıl paylaştığını da bir görelim (İl. V I , 4 4 1
( 1 ) İ N S A N H E K T O R . Destan kahramanları vd.):
nın hepsi gibi Hektor da belli niteliklerle ta
Ben de düşünüyorum bunları, karıcığım,
nımlanır: Çevik ayaklı, oynak tolgalıdır, tanrı
ama savaştan çekilirsem bir korkak gibi,
sal, Ares'in dengi, Zeus'un sevdiği, giderek
Troya erkeklerinden utanırım,
Zeus gibi akıllıdır. Tolgası ışıldar, silahları da
bakamam uzun entarili kadınların yüzüne,
şöyle anlatılır (İl. VI, 319, X I I I , 802 vd):
içimden de gelmez, ne yapayım;
.... On bir dirsek boyunda kargısı elindeydi, ün kazanmak için hem babama, hem
tunç temren dolanmıştı altın bir halkayla, kendime,
önünde dört bir yana ışıklar saçıyordu. öğrenmişim atılgan olmayı,
Troya'lılarla en önde dövüşmeyi
Ares'e benzeyen Priamos oğlu Hektor öğrenmişim.
başlarındaydı, Kafama, yüreğime, komuşum ben şunu:
yusyuvarlak kalkanını tutuyordu önünde, Elbet bir gün yok olacak kutsal llyon,
kaim tunçla örülmüş, sık deridendi bu Priamos ve onun iyi kargı kullanan halkı.
kalkan. O vakit ne Troya'lılann acısı umurumda
Parlak tolgası sallanıyordu şakaklarında, olacak,
sıralar boyunca bir gidip bir geliyordu. ne Hekabe'nin, ne kral Priamos'un acısı,
ne de kardeşlerimin acısı umurumda
Troya şehrinin koruyucusudur Hektor, olacak.
Benim üzüntüm sensin asıl,
onun içindir ki oğluna "Astyanaks" (şehrin
tunç zırhlı Akha'lılardan biri alacak hür
efendisi) adını takmıştır halk (Astyanaks). gününü,
Güçlü ve merttir, öyle ki o yaşadıkça, savaş götürecek seni gözyaşları içinde,
tıkça güven duyar kadın olsun, erkek olsun düşünüyorum o zaman çekeceğin acıyı,
Troya'lılann hepsi, o ölecek olursa şehrin de bu yüzden arkada kalacak gözüm...
tutunamayıp düşeceğine inanırlar. Bu güven Köleliğe sürüklenirken çığlığını
ve bu inançtır ki, Hektor'a karşı büyük bir duymaktansa
sevgi uyandırmıştır Troya 'ularda, topluca s e v - dağlar gibi toprak örtsün beni daha iyi.
gi gösterilerinin de yalnız Hektor için yapıldı Tolgasından Ü r k e n yavrusunu gülerek kolla
ğını görürüz destanda. Bu sevgiyi Hektor rına alıp öperken de şu dilekte bulunur koca
davranışlarıyla kazanmıştır. Büyüğünü de, kü Hektor, yurt içinde ölmeyi göze almış bit
çüğünü de öyle sayar ve sever ki, örnek bir kahramanın ağzından böyle alçakgönüllü, do
insan, çağdaş anlamda olgun ve yetkin bir in kunaklı sözler duyunca gözyaşlarını tutamaz
san sayabiliriz Hektor'u İlişkileri bu bakım- olur insan (İl. VI, 476 vd.):
Ey Zeus, ey öbür tanrılar, gözbebeği bu k a h r a m a n kaderiyle pençeleşir
benim oğlumun, Troya'lılar arasında, durur, ö l ü m ü n ü n yakın olduğunu bilir. T a n r ı
babası gibi kendini göstermesini nasip edin, lara güvenmenin de ne kadar yersiz olduğu
babası gibi güçlü, mert olmasını, nu sezer, nitekim o n u yalnız Apollon korur,
llyon'da bütün gücüyle hüküm sürmesini.
a m a Z e u s ' u n buyruğuyla o da kaderine bırak
Kanlı silahlarla savaştan dönerken o,
mak zorundadır H e k t o r ' u , ö b ü r t a n n l a r s a pis
babasından çok daha üstün bu desinler, •
mutlu olsun anasının yüreği. pis düzenlerle H e k t o r ' u a l d a t m a k t a yarışırlar
â d e t a . Ama b u konuyu H e k t o r ' u n k a h r a m a n
H e k t o r herkese karşı yumuşak davranır, bir
lığını inceleyeceğimiz bölüme bırakalım.
kızdığı, azarladığı Paris'tir, kafasızlıgıyla şeh
rin yıkımına s e b e p olan a d a m . Şöyle çıkışır (2) KAHRAMAN H E K T O R . Ne kadar n a n
o n a (İl. III, 3 8 vd.): kör bir görevi vardır H e k t o r ' u n Troya sava
şında! Ordulara yön vermek, güven aşılamak,
Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın,
seni ırz düşmanı seni! güç esinlemek h e p o n a düşer. Karar o n u n ,
Hiç doğmaz olaydın keşke, sorumluluk ve yükümlülük h e p o n u n omuzla-
ya da kalaydın ölümüne dek evlenmeden, rındadır, buna karşılık da d u r m a d a n eleştiriye
ne baş belası kesilirdin o zaman, uğrar, herkesi dinlemek, yatıştırmak, avut
ne de yüz karası olurdun başkalarına. m a k , savaş ortaklarını h o ş t u t m a k , gücendir
m e m e k o n u n tek başına görevidir. Oysa k e n
H e k t o r H e l e n e ' y e karşı uygarca ve centil
disi için savaşmaz H e k t o r , bir çapkın a d a m ı n ,
m e n c e davranır. Öbür Troyalılar gibi o da ka
soyunun ve kentinin başına getirdiği belayı
dını ayıplamaz, suçlamaz, güzel kadın da o n u
savmak için dövüşür, bu belayı sayamayaca
herkesten çok sayar ve sever. Paris'i savaşa
ğını, b ü t ü n soyuyla birlikte c a n ı m kentinin de
çağırmak için şehre geldiğinde H e l e n e o n u yok olacağını bile bile. Buna karşın g e n e de
alıkoymak ister, o n u n l a dertleşmeye c a n yiğitçe dövüşür H e k t o r . Yiğitliği Akhilleus'un
a t a r , a m a H e k t o r güzel kadının uzattığı is bireyci, bencil, inatçı yiğitliğinden ne k a d a r
kemleye o t u r m a z , bir an ö n c e karısını ve ç o üstün, ne kadar bilinçli ve insancadır!
cuğunu bulmaya gider, çünkü girişeceği sa
vaştan bir d a h a d ö n ü p dönmeyeceğini bilmez H e k t o r ' u n kahramanlık dramı S a r p e d o n ' u n
(İl. VI, 3 4 4 vd.): ö l ü m ü n d e n sonra başlar asıl. Patroklos Akhil-
leus'un silahlarını kuşanıp da ö l ü m saçmaya
Ah kayınım benim,
başlayınca, H e k t o r başına gelecekleri anlar,
dayanılmaz kötülükler yapmış bir köpeğim
ben. savaşa atılsın m ı , atılmasın mı diye ikircikli
Anamın beni doğurduğu gün, keşke, dir, bir an arabasına binip kaçmaya bile k o
bir korkunç kasırga gelseydi, yulur. O z a m a n da ortaklarının en ağır ve in
alsaydı beni, bir dağın tepesine atsaydı, safsız eleştirilerine uğrar. Lykia'lıların ö n d e r i
ya da bıraksaydı uğuldayan denizin içine... Glaukos Patroklos ile S a r p e d o n arasındaki
Gel, kaymağım, otur şu iskemleye, savaşta H e k t o r S a r p e d o n ' u n öldürülmesini
biliyorum, derdin en büyüğü senin önleyemedi diye o n u kınar, Troya'lıları küçük
başında...
düşürür ve ortaklarının artık bıkıp gitmeye
Büyük H e k t o r karşılık verdi, dedi ki: hazır olduklarını bildirir (İl. XVII, 1 4 0 vd.).
Oturtma beni, Helene, Bu sözler üzerine H e k t o r savaşa d ö n e r ,
beni çok sevsen de dinlemem seni,
Patroklos'u öldürür, korkunç bir b o ğ u ş m a
Troyalılara yardım etmek istiyor yüreğim.
içinde o n u n ölüsünü kaçırmak, silahlarını
Onlar benim yokluğumdan yakınmışlar...
soymak ve kendisi kuşandıktan s o n r a Akhil-
Ben gidip göreceğim evdekiler!,
sevgili karımı göreceğim, yavrumu, bir leus'un karşısına çıkmak yürekliliğini gösterir.
tanemi, Oysa bu savaş başka türlü bir savaştır. Akhil-
bir daha da ya dönerim, ya dönmem. Ieus t a n r ı H e p h a i s t o s ' u n kendisine yaptığı
Akha'ların eliyle tanrılar belki de yok yeni silahlarla O r i o n yıldızı gibi alev alev ışın
ederler beni. lar saçarak ilerlemektedir d ü ş m a n ı n a karşı.
Bu ölüm düşüncesi bir an olsun H e k t o r ' u n Ve H e k t o r ' u biraz ö n c e ağır yergilerle kına
aklından çıkmaz. T r o y a ' n ı n ışığı, halkı yan savaş ortakları, yardımcıları, kardeşleri,
Troya'lı savaşçıların h e p s i çil yavrusu gibi d a bakalım acıyacak mı bana, saygı gösterecek
ğılmış, h e p s i sığınmışlardır T r o y a surlarının mi?
içine (İl. XXII, 5 vd.) : Silahsız gidersem böyle çırılçıplak,
bir kadın gibi öldürebilir beni o.
Bir Hektor duruyordu olduğu yerde, Böyle e n i n e , boyuna düşünmek de ne.
uğursuz bir kader rmhlamıştı onu En iyisi tez elden paylaşmak kozumuzu.
l/yon'un dışında Batı kapılarının ö n ü n e . Bakalım Olympos'lu kime bağışlar ünü".
ı ao
ikisine de tanrı bilicilik yetisini vermiştir. İlya- Heliades (Heliosoğulları). Heliosogulları
da'da "bilicilerin en iyisi" diye sözü geçen Güneş tanrının Rhodos adlı nympha'dan
Helenos, savaşta da, dinsel konularda da olan yedi oğludur (Tab. 8). Hepsi usta gök
Hektor'a öğütler verir ve Hektor yaşadıkça bilginleriymiş, ama günün birinde aralarında
yiğitçe çarpışır. Ama agabeysi öldükten son anlaşmazlık çıkıp birbirlerine düştüklerinden,
ra, Priamos onu da öbür oğulları gibi hor gö bazıları Midilli, bazıları Istanköy, bazıları da
r ü p tersler ( İ l . V I , 7 6 ; V I I , 4 4 ; X X I V , 249). analarının adını verdiği Rodos adasında kala
Helenos'a değgin efsaneler asıl İlyada'ya rak orada Lindos, İalysos ve Kamiros şehirle
konu olan olaylardan sonra başlar. Paris rini kurmuşlar.
ölünce, Helena'ya kimin koca olacağı tartışıl Helikaon. Troya'lı önder Antenor'un oğlu,
mış, Helenos'la küçük kardeşi Deiphobos ta Priamos'un kızı Laodike'nin kocası. Helika-
lip çıkmışlar. Ama Priamos Deiphobos'u se on kardeşleriyle birlikte Troya yıkımından
çince, Helenos küsmüş ve İda dağına çekil kurtulur ve Antenor ve Pulydamas'la birlikte
miş. Akha'ların bilicisi Kalkhas, Troya'nın kuzey İtalya'ya göçer (Antenor).
ancak Helenos'un bildireceği koşullar altında
düşeceğini söyleyince, Odysseus onu bulmak Helios. Gaia ile Uranos'un çocukları Hype-
ve ağzından söz almakla görevlendirilmiş. Zo rion ve Theia birleşirler, üç göksel varlık
ra ve rüşvete dayanamayan Helenos şu üç meydana getirirler: Helios (Güneş), Selene
koşulu bildirir: Akhilleus'un oğlu Neoptole- ( A y ) ve Eos (Şafak) (Tab. 4 ve 8). Titanlar so
mos savaşa katılır, Akha'lar Pelops'un ke yundan olan Helios, Olympos'lu Apol-
miklerini ve Palladion'u ele geçirirlerse, şehir lon'dan ayrı bir tanrı ya da doğal bir güç, ya
düşecektir. Başka bir efsaneye göre tahta ni güneşin ta kendisi sayılır. Helios, Okea-
atın yapılıp surlardan içeri alınmasını salık ve nos'la Tethys'in kızı Perseis'le evlenir, birçok
ren de Helenos'muş. Bundan sonraki öyküle çocuğu olur; herbirinin olağanüstü bir kişiliği
ri de karışıktır: Şehir düştükten sonra ölüm ya da talihi var bu çocukların: Büyücü Kirke,
den kurtulmuş. Hekabe ile birlikte Trakya'ya Kolkhis kralı Aietes, Minos'un karısı Pasipha-
gitmiş ve anası acısından bir köpek haline ge e, Aietes'i tahtından atan, ama yeğeni Mede-
lince, onu Trakya Khersonnesos'unda (Geli ia'nın eliyle öldürülen Perses. Helios'a Rho-
bolu yarımadası) "Köpeğin mezarı" denilen dos adlı nympha Heliosogullarını doğurur.
yerde gömmüş. Sonra Neoptolemos'un yanı Klymene de Helios kızlarını. Phaeton da H e -
na sığınmış, o ölünce karısı Andromakhe'yi lios'un oğlu sayılır.
almış da onunla bir oğlu olmuş. Bunlar h e p Helios güçlü kuvvetli ve çok yakışıklı bir de
sonradan uydurulmuş ve Troya kral soyuna likanlı olarak canlandırılır. Başı, saç biçimin
leke getirmek için Yunanistan'da düzülmüş de ışınlarla çevrilir. En eski inançlara göre
masallardır. Vergilius "Aeneis" destanında Helios ateş saçan çok hızlı atların çektiği ara
Helenos'u Epir bölgesinde kral olmuş ve İtal basıyla her sabah Şafak'tan hemen sonra
ya'ya gitmek üzere oradan geçen Troya'lıları Hindistan'dan yola çıkıp gökteki yörüngesine
iyi karşılar gösterir. girer ve akşam da Okeanos ırmağına dalar.
Yorgun atlarını Okeanos sularında yıkadıktan
Heliadai (Helios Kızları). Güneş tanrı ile sonra doğudan batıya aynı yolu ertesi günü
Okeanos kızı Klymene'nin çocukları, Phae- gene izler. Yeryüzü Okeanos ırmağı üstünde
ton'un kız kardeşleridir (Tab. 8). Phaeton Ze- yüzen bir tabak gibi tasarlandığı için Heli-
us'un yıldırımıyla vurulunca Helios kızları içi os'un gece batıda batıp sabah doğudan dog
ne düştüğü ırmak kıyısında gözyaşı döke dö ması olağan sayılırdı. Gök bilimi ilerledikçe
ke kavak ağacına dönüşmüşlerdir. Gözyaşla- güneşi simgeleyen Helios'un önemi azalmış
rından amber taneleri meydana gelmiştir. tır. Nitekim Homeros'un Odysseia destanın
Söylentiye göre Phaeton'a Güneş'in araba da bile Helios yardımcı bir tanrı sayılır ve
sıyla atlarını veren, böylece yok olmasına yol Odysseus'un arkadaşları sığırlarını kesince
açan Helios kızlarıymış, dönüşümleri bu so kendi öcünü kendi alamaz, Zeus'a başvur
nuçlarının cezaısı olmuş (Phaeton). mak zorunda kalır (bkz. Od. X I I , 260 373)
Helios dünyanın gözü sayılır, o her şeyi gö ( 2 ) N İ T E L İ Ğ İ . Hephaistos hem topaldır,
rür, örneğin Aphrodite ile Ares'in gizlice se hem çirkin. Bu niteliğiyle Olympos tanrıları
viştiklerini (Od. V I I I , 270), körlerin gözünü arasında tektir, bu yüzden de hor görülür tan-
açar vb. (Orion). rılarca. Topallığının nedenini Ilyada'da kendi
anlatır: Troya savaşı konusunda Zeus'la Hera
Helle. Çanakkale Boğazına adını veren Hel- arasında kopan bir kavgayı yatıştırmaya çalı
le'nin efsanesi Argonaut'lar bölümünde anla şır ve Hera'ya şöyle der ( İ l . I, 586 vd.):
tılmıştır (Argonaut'lar). Bir anlatıma göre
Helle denize düştükten sonra tanrı Poseidon Aldırma anacığım, sık dişini, bağrına taş
bas.
tarafından kurtarılmıştır. Poseidon Helle'yi
Seni çok severim, görmek istemem dayak
sevmiş, onunla birleşerek üç çocuk anası
yediğini.
yapmıştır onu. Tepem atsa bile koşamam yardımına;
ne yapayım, Olympos'luya karşı gelmek çok
Hellen. Hellen'lerin, yani bütün Yunan ırk zor.
ve boylarının atası sayılan efsanelik kişi. Hel- Bir gün sana yardım etmek istedimdi hani,
len, Deukalion'la Pyrrha'nın oğludur. Tufan yakaladıydı beni bacağımdan,
dan sonra Tesalya'ya yerleşir ve bir dağ attıydı tanrısal eşikten aşağı,
nympha'sı olan Orseis'le evlenir. Doros, yuvarlandım gittiydim tam bir gün.
Ksuthos ve Aiolos diye üç oğlu olur, bunlar Düştüydüm Lemnos adasına, batan günle,
da Dor, Aiol, İon ve Akha boylarının ataları birazcık canım kalmıştı, ha çıktı ha çıkacak.
sayılır (Tab. 20). Sintiler yerden kaldırdılardı orada beni.
Ama Hephaistos aynı öyküyü başka türlü
Hemera. Gündüzü ve gün ışığını simgele anlatır îlyada'nın bir başka bölümünde: The-
yen Hemera, Khaos'tan çıkma Erebos'la tis oğlu Akhilleus için yeni silahlar istemeye
Nyks'in, yani Gece'nin k ı z ı d ı r . Aither ( E s î r ) gelince demirci tanrıdan, topallığı yüzünden
ise onun kardeşidir. Hesiodos'a göre Nyks ile anası Hera'dan neler çektiğini anlatır. Hera
Hemera Tartaros'ta, yani yeraltında buluşur topal oğlundan utandığı için onu dokuz yıl
lar (Theog. 748 v d . ) - . Okeanos ırmağının yanında saklamıştı (İl.
Orada buluşup selamladır G e c e ' y / e Gündüz XVIII, 394 vd.).
tunçtan büyük eşiğe ayak basarken, Hephaistos bunun öcünü anasından alır:
Biri konağa girerken öteki çıkar, İçine zincirler sakladığı bir taht yapıp, anası
ikisi hiç bir arada olmaz içeride: na gönderir, Hera da tahtın üstüne oturur,
Hep biri dışarıda, yeryüzünde, ama oturur oturmaz da zincirler onu kıskıv
öteki içeride, çıkmayı beklemektedir. rak sarar, kurtulamaz bir daha. Olympos tan
Biri ellerinde götürür ışığı rıları Hephaistos'u çağırmak zorunda kalır
sayısız gözlerine insanların, lar. Dionysos'u gönderirler, şarap tanrı da
öteki Uyku'yu taşır kollarında, Hephaistos'u bir eşeğe bindirip öyle getirir
Ölüm 'ün kardeşi Uyku 'yu, Olympos'a,
sisli karanlığa bürülü belalı Gece.
Tanrılar ünlü topalı görünce kahkahayı
Hephaistos. (1) DOĞUŞU. Hephaistos, Ze-
atarlar (İl. I, 599):
us ile Hera'nın oğludur, ama bir efsaneye gö
re, Hera onu kendi kendine doğurmuştur Kojtu durdu oradan oraya soluya soluya,
(Tab. 5). Zeus'un Athena'yı kafasından çıkar tanrılarda gürül gürül bir kahkaha (coptu.
masını kıskanmış da, Hephaistos'u yaratmış. Ama hiçbirinin elinden gelmeyen işler gelir
Hesiodos süreci şöyle-anlatır (Theog. 927 Hephaistos'un elinden: Her türlü madeni iş
vd.): leyip olağanüstü güzellikte eserler yaratması
nı başarır topal tanrı. Zeus'la Hera'nın yatak
Hera tanrıça kimseyle sevişmeden,
odası, Olympos tanrılarının evleri onun usta
yalnız öfkeden ve kocasına hıncından
ünlü Hephaistos'u doğurdu kendi kendine. ellerinden çıkmadır. Thetis Hephaistos'un
Ve Hephaistos en usta sanatçısı oldu evine gelince, işliği şöyle tanımlanır demirci
gökler tanrısı Uranos torunlarının. tanrının ( İ l . X V I I I , 369 vd.):
Gümüş ayaklı Thetis Hephaistos'un
evine yapar, L e m n o s ' a gidiyormuş gibi evinden ay
vardı, rılır ve d ö n ü ş ü n d e Ares'le Aphrodite'yi kıs
yok olmaz, tunçtan, yaldızlı bir evdi bu,
kıvrak bağlı bulur. Ü n l ü topalın avaz avaz ba
üstündü öbür ölümsüzlerin evlerinden,
ğırarak dile getirdiği öfke o n u n kişiliğini açığa
çarpık bacaklı tanrı yapmıştı bu evi.
Hephalstos'u körükleri arasında çalışır vuracak niteliktedir (Od. XVIII, 3 0 6 vd.):
buldu, Zeus baba ve hep var olan öbür m u t l u
kan ter içinde gidip geliyordu o yandan bu tanrılar
yana, gelin, şu gülünç, bayağı işlere bir bakın!
üçayak yapıyordu tam yirmi tane. Zeus'un kızı Aphrodite hor gördü beni,
Dayayacaktı onları sarayının dik duvarına, topalım diye hor gördü, sevdi Ares'i,
her üçayağın altına altın tekerlekler sevdi onu, yakışıklı, çevik ayaklı diye,
koymuştu, kabahat bende değil, sakat doğmuşsam,
kendi kendilerine girsinler diye tanrıların kabahat anamda, babamda, beni dünyaya
toplantısına, getirmeselerdi!
sonra gene gerisin geri eve dönsünler diye,
Hephaistos Erikhthonios efsanesinde de
görülmeye değer şeylerdi bunlar.
Yirmi tane üçayak bitmiş, hazırdı, rol oynar (Erikhthonios). İlk kadın P a n d o -
bir işli halkaları vardı takılacak, r a ' n ı n bedenini kilden y o n t a n odur (Pando-
onları yapıyordu Hephaistos, dövüyordu ra). P r o m e t h e u s ' u Kafkas dağının tepesine o
bağlarını. çıkartır ( P r o m e t h e u s ) .
H e p h a i s t o s Akhilleus için yeni silahlar y a p
H e r a . H o m e r o s destanlarında "inek gözlü",
maya söz verince, işe koyulması şöyle anlatı
"ak kollu" ya da "altın t a h t t ı " diye nitelenen
lır (XVIII, 4 1 0 vd.):
H e r a (yahut H e r e ) tipik bir G r e k tanrıçasıdır,
Soluyan topal yaratık örsten uzaklaştı, yani Yunanistan yarımadasının ırk, şoy, din
cılız bacakları seğirtiyordu altında.
ve dünya görüşlerini, çıkarlarını d a h a ileri bir
Körük/erin/ateşin içinden çekti,
kültürün simgesi Ege ve Anadolu'ya karşı sa
topladı tekmil araçları gümüş bir sandıkta.
Bir süngerle sildi iki elini, y ü z ü n ü , vunan, bu yüzden kişiliği ve efsaneleri h e p
güçlü boynunu, kıllı göğsünü sildi, bir kavga, kin, h ı n ç ve geçimsizlik havası yan
bir entari giydi, aldı eline koca bir değnek, sıtan sevimsiz bir tanrıçadır. Bütün kusurla
çıktı topallaya topallaya kapıdan dışarı. rıyla kadını canlandırır Hera-. Dırdırcı, kıs
Değil bir t a n r ı n ı n , hiçbir çalışan insanın k a n ç , hırçın, inatçıdır, düzen kurar, a m a h i ç
böyle canlı bir t a n ı m l a n m a s ı b u l u n m a z ilkçağ bir işi açık değildir, hasır altından su yürütür,
yazınında. Bu eşsiz parçayı, d a h a da üstün ve gizli kapaklı yapar ne yaparsa, sevgi ve nef
şaşırtıcı bir m e t i n olan Akhilleus'un silahları retleri hiçbir mantığa d a y a n m a z , silah ve yet
n ı n anlatılması izler. H e p h a i s t o s mucizeler ya kilerini kötüye kullanmaktan ç e k i n m e z , b e n
r a t a n bir ustadır. Daidalos insanlar arasında zetmek gerekirse, h e r z a m a n ve özellikle za
neyse, H e p h a i s t o s tanrılar arasında o d u r : Sa manımızda örneklerine çok r a s t l a n a n varlıklı
n a t ı n ve işçiliğin yüceliği simgelenir onlarla. ve benci! burjuva kadınını simgeler. Zeus'un
eşi, tanrıların kraliçesi ulu H e r a ' y a bu damga
(3) EFSANELERl. Güzellikten hiç n a s i p al yı basan H o m e r o s ' t u r , a m a ne tuhaf ki İonya-
m a y a n H e p h a i s t o s aşktan yana da p e k talihli lı koca şairin çizdiği H e r a portresi t u t u n m u ş ,
olmamıştır. İlyada'da Kharit'lerden Kharis, Yunanistan'da yaratılan efsanelerinde aynı
yani Zarafet'in kendisiyle evli olarak gösterilir tiple karşımıza çıkmaktadır. Hera'yı kocası
(İl. XVIII, 3 8 2 ) , H e s i o d o s Kharit'lerin en kü Zeus'un ağzından dinleyelim (İl. VIII, 4 0 7 ) :
çüğü Aglaie (parlak a n l a m ı n a gelir) ile evlen
diğini söyler. H o m e r o s ' u n Odysseia desta Çok değil Here'ye öfkem, kinim,
n ı n d a ozan D e m o d o k o s Aphrodite ile evli her işime engel olmak onun huyu.
olan H e p h a i s t o s ' u n başına gelenleri anlatır: Troya savaşını tuttuğu Akha'lardan yana
Ares'le aldatıldığını bilen t o p a l t a n r ı bir za çevirebilmek için Zeus'u baştan çıkarıp uyul
m a n l a r anası H e r a ' y a yaptığı t a h t gibi, bu se tuktan s o n r a , birden u y a n a n t a n r ı şöyle çıkı
fer de İki sevgiliyi '»fll.il İçine alacak bir yatak şır karısına (ti. XV, 14 vd.):
Amma da düzen kurdun, yola gelmez Here, ya'lılarda olduğunu görür, bunu önlemek
savaş dışı ettin tanrısal Hektor'u, için, gidip dag başında onunla sevişmeyi ge
uğrattın orduyu bozguna. çirir aklından, gider odasında önce bir güzel
Bu kötülüğün meyvesini sen toplayacaksın
süslenir, sonra Aphrodite'den sevgiyi tutuştu
önce,
seni bir güzel pataklayayım da gör. ran büyülü memeligini ister, onu da göğsüne
Unuttun mu seni havalarda astığım günü, taktıktan sonra Uyku tanrıyı baştan çıkarır ve
bir örs bağlamıştım iki ayağına, onunla birlikte Gargaros doruğuna varır:
çözülmez bir altın zincir vurmuştum Bulutlar devşiren Zeus onu gördü,
ellerine, görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını,
asılı kalmıştın havalarda, bulutlar arasında. öyle bir aşkı ilk birleştikleri gün duymuştu,
Zeus Hera'ya bu cezayı Herakles'e ettiği a n a , babalarından gizli çıktıkları gün
kötülük yüzünden vermiştir. Tanrıların tanrısı yatağa...
oğlu Ares'te anasının kusurlarının tıpkısını Zeus eşine nereye gittiğini sorar, o da ma
görür (Ares). Öbür tanrılar da aşağı yukarı sum tavırlar takınarak, Okeanos kıyısında de
Zeus gibi düşünürler. Anasını, babası Zeus'a niz tanrıları çiftini barıştırmaya gittiğini ve ö n
karşı korumaya çalışan Hephaistos bile H e - ce kocasına haber vermek, ondan izin almak
ra'dan neler çektiğini unutamaz (Hephais- için buraya geldiğini söyler. Zeus dayana
tos). maz, savaşı filan unutup açığa vurur duygula
rını:
( 1 ) DOĞUŞU, H A Y A T Ö Y K Ü S Ü . Hera,
Kronos'la Rheia'nm kızı ve Zeus'la öbür Sonra da gidersin oraya, ne olur Here,
Olympos'lu tanrıların kız kardeşidir (Tab. 5). yatalım gel, sarmaş dolaş olalım yatakta,
Babası Kronos onu da doğar doğmaz yutar, doyasıya,
bugüne dek ne bir tanrıçaya, ne bir kadına
sonra da kusar. Zeus dünya egemenliğini
karşı
paylaştıktan sonra, Hera'yı kendine eş alır.
yüreğime akan aşk böyle altüst etmedi
Hesiodos'a göre, Zeus tanrıçalar arasında
beni...
Hera ile son olarak evlenmiştir.
Sonra sayar bir bir yattığı ölümlü ve ölüm
Hera çocukluğunun dünyanın ucunda,
süz kadınları, Hera ses çıkarmaz, ama içine
Okeanos'la Tethys tanrılarının yanında geçti
bal damladığı besbellidir. Epey naz eder,
ğini İlyada'da kendi anlatır (İl. XIV, 200 vd.).
utangaç tavırlar takınır:
Anası Rheia Titan'lar savaşı sırasında inek
gözlü tanrıça Okeanos'la Tethys arasında çı Korkunç Kronos oğlu, ne biçim söz çıktı
kan bir kavgayı yatıştırmak için batı kıyılarına ağzından?
gitmek ister. Yatağa yatıp sevişmemizi nasıl istersin
ida dağının tepesinde, göz göre göre?
Zeus'la Hera evlenmeden de sevişmişlerdir, Ya hep var olan bir tanrı görürse bizi,
ama sonra da düğünleri törenle kutlanmıştır. biz uyurken gider, söylerse öbür tanrılara?
En büyük tanrı çifti arasındaki kutsal düğün Bir daha ayak basarnam senin evine,
(hieros gamos) efsanelerde de, kültte de sık ne yüzle çıkarım bu yataktan dışarı?
sık tekrarlanır bir motiftir. Bir efsaneye göre
Hera'nm sıradan bir kadın gibi kendi koca
bu düğün Batı Kızlarının (Hesperides) bahçe
sıyla yatmaktan çekinmesini, dedikodudan
sinde olmuştur, o bahçeden gelen altın elma
korkmasını Zeus gibi biz de hayretle karşıla
ları da Gaia Hera'ya düğün hediyesi olarak
yalım. Her neyse, Zeus buna da çare bulur:
vermiştir. Hera da Okeanos kıyılarında bu
lunduğu sırada elmaları kendi eliyle Batı K ı z - Tanrılar, insanlar görecek diye korkma,
larının bahçesine ekmiştir. İlyada'da İda dağı altın gibi bir sisle örterim dört bir yanımızı,
nın Gargaros tepesindeki birleşme sahnesi güneş bile onu geçip göremez bizi,
de böyle bir kutsal düğündür. Destanın bu eş her şeyi keskin ışıklarıyla gören güneş bile.
Böyle dedi, aldı karısını koynuna, sarıldı,
siz parçasını özetlemeye değer (İl. XIV, 152-
tanrısal toprak yumuşak bir çimen saldı,
353): Hera kocası Zeus'un İda dağından Tro- taptaze lotos bir halı serdi toprakla
y,ı savaşını yönettiği ve basanını] Tro- aralarına,
safranlardan, sümbüllerden, tatlı bir halı, soylara verilmektedir (Tab. 13). Herakles öl
uzanıverdi ikisi de halının üstüne, dükten sonra, Eurystheusogullarını da ezme
sardı onları güzel bir altın bulut, ye çalışır. Heraklesoğulları bu yüzden oradan
buluttan ç i y damlaları akıyordu pırıl pırıl.
oraya sürünür, sonunda Atina'da yiğit These-
Bugün de Kazdag'ın tepesine çıkın, arala us'tan yardım görürler ve düşmanlarını bir bir
rında otlar fışkıran tepsi gibi serilmiş, koca yenerek Yunanistan'da ve özellikle Pelopo-
man, dümdüz taşlar görürsünüz ve bu aklı ye nez'de egemenliği ele geçirirler. Herakleso-
şilli halıların üstünde tanrıların seviştiğini ge gullarının Yunanistan'da tutunması Dor ırkı
çirirsiniz aklınızdan. nın Peloponez'i ele geçirmesinin efsane ala
( 2 ) E F S A N E L E R İ . Hera'nın doğrudan doğ nına yankısıdır. Ne var ki yalnız Yunanistan
ruya efsanesi yoktur, ama Zeus'un aşklarında kral aileleri değil, Anadolu ve İtalya'da da ba
rol oynar, onlara karışır, hele bu aşklardan zı soylar Heraklesoglu adını almışlardı. Örne
doğan çocukların yakasını bırakmaz, ömürle ğin Lydia kralı Kroisos (Karun), soyunun H e -
ri boyunca kini, öfkesiyle i z l e r onları. İ l k ve rakles'in Omphale ile birleşmesinden meyda
en büyük kurbanı, Alkmene'nin Zeus'tan d o na geldiğini ileri sürer, Roma kralı Tarquinius
ğurduğu Herakles'tir. Güçlü yiğidi üst üste da Herakles'in bir oğlunu atası olarak kabul
kahramanlıklar yapmaya zorlayan Hera'dır. ederdi.
Adı Herakles'in bile "Hera'nm ünü" anlamı Herakles. Helene kadın olarak neyse, H e -
na geldiğini ileri sürenler bile vardır (Herak- rakles de erkek olarak odur, yani Yunan ve
les). lo, Epaphos, îno ve Athamas, Diony- Latin mythos yazarlarını sonsuzca esinleyen
sos ve Tityos efsanelerinde, Teiresias'ı kör efsanelik bir kişi. Ne var ki Grek boylarının
etmekte rol oynar. Üç Güzeller yarışmasında ve özellikle Dor'ların kahramanlık görüş ve
birinciliği kazanamaması Paris'e ve Troya'ya anlayışlarını kişiliğinde toplayan Herakles bir
dinmez kinin bir nedenidir, öte yandan Akhil- çeşit ulusal kahraman olmuştur. İnsanın do
leus'un anası Thetis'i kıskandığı halde, onu ğaya karşı yenilmez saldırma ve dayanma gü
büyüttüğü için oğlu Akhilleus'u tutar (Thetis). cünü simgeler. Yaptığı işler h e p iyiye dönük
Bir efsane Menelaos'u ölümsüz kıldığını anla tür, doğanın insanın başına saldığı afet ve
tır (Menalaos). musibetleri yok etmekle insanlığa sonsuz iyili
Devlere karşı savaşa katılmıştır. Bu sırada ği dokunur. Oysa kendisi trajik bir kişidir:
Porphyrion ona tutulmuş ve elbisesinin ucu Kahraman olmayı kendi seçmemiştir, tanrı
nu yakalayarak onu kendine çekmek istemiş vergisi kuvvetinden de zevk duymaz, tersine
tir, o sıra Zeus devi şimşekle yere sermiş. İ k - onu dizgine vuramadığı için, istemeyerek suç
sion da Hera ile birleşmek istemiş, ama Zeus işler ve dengeyi bir türlü bulamayıp kendin
Hera'nın buluttan bir görüntüsünü yaparak den geçer, çıldıracak gibi olur. Herakles'e bü
onu aldatmıştır (Prophyrion, îksion). tün işleri, kahramanlıkları zorla yaptırılır, H e -
Hera Argonaut'lar seferinde Argo gemicile rakles köledir, insafsız bir efendinin buyru
rine yardımda bulunmuş, tehlikeli geçitleri ğunda ömrü boyunca çalışmak onun kara ka
geçmelerini sağlamıştır (Argonaut'lar). deridir. İ l k doğduğu günden beri peşini bırak
Kızı Eileithyia ile doğumlara gözcülük eden mayan Hera'nın kin ve öfkesi son demine
tanrıça Hera'nın en sevdiği kuş tavus kuşu kadar da rahata kavuşturmaz onu. Tam işleri
dur. Göz göz tüyleri, tanrıçanın lo'ya bekçi bitmişken korkunç bir yanlışlık yüzünden ca
koyduğu Argos'un yüz gözünü simgelermiş yır cayır yanar ve ölür. Ama böylece büsbü
(Argos). Yemiş olarak narı, çiçek olarak zam tün arınıp ölümsüzlüğe kavuşur.
bağı severmiş.
( 1 ) ADI. Asıl adı Alkides, yani dedesi Alkai-
Roma'da Hera tanrıça İuno ile bir tutuldu
os'tan gelme bir soyadıdır. Sonra Pythia ka
(tuno).
hini adını değiştirir, Herakles kor. Herakles
Herakleidai, yahut Heraklesoğulları. Bu adının "Hera'nın ünü" anlamına geldiğini İ l e
ad, yalnız Herakles'in oğullarına ve torunları- ri sürerlerse de "heros" yani kahraman söz
ne değil , yiğidi ata olarak benimseyen birçok cüğü ile ilişkisi daha akla yakındır.
(2) SOYU. Herakles'in anası Alkmene de, theus'un hizmetine girmesini bildirmiş. Suçla
öiümlü babası Amphitryon da Perseus'la rının kefareti olacak bu on iki yıllık hizmeti
Andromeda soyundandırlar (Tab. 13). Zeus, başarıyla sona erdirirse, ölümsüzlüğe kavuşa-
Alkmene'nin atası Danae ile birleştiği gibi, cakmış.
Alkmene'yi de aldatarak elde eder. Aynı ge ( 4 ) H E R A K L E S 'İ N O N İ K İ İŞİ. Aşağıda saya
ce Alkmene Herakles ve İphikles'e gebe kalır cağımız işleri Herakles yalnız kollarının gücü
(Alkmene, Amphitryon). ve silah olarak elinden hiç ayırmadığı topu-
zuyla başarmıştır:
( 3 ) H A Y A T I . Alkmene gebe kalır kalmaz
tanrıça Hera ona karşı korkunç bir kıskançlık Nemea aslanı. Typhon'la Ekhidna cana
beslemeye başlar. Zeus'a söz verdirir ki Per- varlarından doğma bu aslan Yunanistan'da
seus soyundan ilk doğacak çocuk, insanlar Nemea bölgesini kasıp kavuruyormuş; yiğit
üzerinde büyük bir egemenlik kuracaktır. O onu okları ve topuzuyla alt edemeyince, kol
sırada Sthenelos'un karısı yedi aylık gebeydi, ları arasına almış ve elleriyle boğmuş. Bin
Hera kızı ebe tanrıça Eileithyia'ya onu yedi zorla yüzdüğü postunu da kendine zırh etmiş.
aylıkken hemen doğurtur ve Alkmene'nin do Lerna ejderi. Dokuz kafalı bir yılan olan
ğumunu geciktirir. Böylece Perseus soyun "hydra" adlı ejderi Hera Argos bölgesindeki
dan ilk doğan erkek Herakles değil, Eurysthe- Lerna bataklığına salmıştı. Herakles zehir sa
us olur (Eurystheus). çan kafalarını bir bir koparmış ve ölümsüz
Hera Herakles'in elinden haklarını almakla olan kafasını da kocaman bir kayanın altına
kalmaz, sekiz aylık olup ikizi İphikles'le birlik gömmüş.
te beşiğinde yattığı bir gün iki kocaman yılan Erymanthos yaban domuzu. Arkadia'nın
gönderir çocukları boğmak için. Iphikles avaz Erymanthos dağında korkunç bir yaban do
avaz bağırdığı halde, Herakles yılanlara sarılır muzu varmış, Eurystheus bu hayvanın kendi
ve her elinde bir yılanı boğazından sıkıp bo sine diri olarak getirilmesini buyurmuş. H e -
ğar. rakles de aylarca izlemiş canavarı; o sırada
Herakles üstün bir eğitim görür: Amphitr- da dağdaki at adam Pholos'un konuğu ol
yon ona araba kullanmasını, Eurytos ok atma muş. Bir gün at adamlarla tartışmaya girip
sını, Linos da güzel saz çalmasını öğretirler. birçoklarını öldürmüş. Sonra yaban domuzu
Delikanlılık çağına gelince boyu boşu ve gü nun peşine düşüp onu bir ağ içinde yakala
cü olağanüstüdür. On sekiz yaşında Amphitr- mış. Eurystheus hayvanı görünce korkusun
yon'un sürülerini beklerken, babasının ve dan bir fıçının içine saklanmış.
kral Thespios'un ülkesinde korku salan Kit- Kyreneia geyiği. Altın boynuzlu, tunç ayak
hairon aslanını öldürür. Thespios da karşılık lı bu geyik Apollon'la Artemis'in koruduğu si
olarak elli kızıyla yatmasını sağlar yiğide. Ne hirli bir hayvanmış. Herakles onu tam bir yıl
var ki avdan her gece yorgun argın dönen yi kovalamış, sonunda okla yaralayarak onu ya
ğit yatağına giren kızların hep başka olduğu kalamış ve omuzlarına yüklenerek götürmüş,
nu anlamamış. Bu kızlardan elli tane oğlu ol Eurystheus'a vermiş.
muş (Thespios). Stymphalos gölünün kuşları. G e n e Arka-
Bundan sonra Thebai'lileri haraca kesen dia'da Stymphalos gölünün üstünde gagala
Orkhomenos kralı Erginos'la dövüşüp onu rıyla pençeleri tunçtan, insan etiyle beslenen
öldürmüş. Thebai kralı Kreon ödül olarak kızı korkunç kartallar varmış; Athena tanrıça H e -
Megara'yı vermiş yiğide. Bu kadından da rakles'e bu kuşları ürkütmek için ziller ver
epey çocuğu olmuş Herakles'in, ama günün miş, Herakles de oklarıyla canavarları öldür
birinde Hera yiğidin cinnet getirmesini sağla meyi başarmış.
mış, kendi çocuklarını bir bir öldürmüş. Yiğit Augias'm ahırları. Elis kralı Augias'ın ahır
kendine gelince, Thespios'un yanına sığın ları dağ gibi üst üste yığılan gübreden kullanıl
mış ve kendini bu suçlarından arındırmış, maz olmuş ve gübresiz kalan toprağı da bet
ama Hera bununla da yetinmemiş, Apollon bereketini yitirmişti. Eurystheus yiğidi küçük
kâhini Pyllıi.ı aracılığıyla yiğidin gidip Eurys- düşürmek için bu ağılları temizlemesini bu-
yurmuş. Herakles de Alpheios'la Peneios ır Batı kızlarının altın elmaları. Hera'nın
maklarının yataklarını değiştirerek sularını Zeus'la evlenirken düğün hediyesi olarak aldı
oradan geçirip temizlemiş ortalığı. Ama bu iş ğı bu büyülü meyveleri Batı kızlarının bahçe
için sürülerinin onda birini vereceğini söyle sinde nympha'lar ve bir ejder korumaktaydı.
yen Augias sözünde durmamış, Herakles de Herakles Nereus'tan izlemesi gereken yolu
kralı oğullarıyla birlikte öldürmüş. öğrendikten sonra, Batı kızlarının bahçesini
Girit boğası. Girit kralı Minos bir beyaz b o bulur, orada dünyayı omuzlarında taşıyan At
ğasını Poseidon'a kurban etmek istememişti, las'ı bir süre bu yükünden kurtarır ve elmaları
tanrı da öç almak için bocayı kudurtmuştu. almaya gönderir. Dev altın elmaları getirir,
Hayvan Girit ekinlerini yok ediyor, ülkeyi aç ama dünyanın yükünü bir daha omuzlarına
lıkla karşı karşıya bırakıyordu. Herakles bu almayı istemez. Herakles onu aldatarak ka
azgın boğayı boynuzlarından yakalayıp Yuna çar ve elmaları Athena'ya adar.
nistan'a götürmeyi başarmış. Orada boğa
Kerberos'un ölüler ülkesinden kaçırılma
serbest bırakıldıktan sonra Marathon kapıla
sı. Herakles'in başardığı en zor iş budur. Her-
rında Theseus'un eline geçmiş.
mes ve Athena'nın yardımıyla, hiçbir ölümlü
Diomedes'in atları. Trakya kralı Diome- nün geri gelmediği yeraltı ülkesine iner, ora
des'in insan eti yiyen atları varmış. Herakles da bağlı bulunan Theseus'u kurtarır ve Ker-
Diomedes'le çarpışır, onu öldürüp ölüsünü beros köpeğini alıp yeryüzüne kaçırır. Eurys-
atlarına yedirir. Sonra da ehlileşen hayvanları theus bu azmanı görünce ödü kopar, yiğit de
Mykenai'ye getirir, ya da başka bir anlatıma köpeği Hades'e geri götürüp bırakır.
göre Olympos dağında vahşi hayvanlara par
çalatır. Bunlar Herakles'in başlıca on iki işidir, ama
başarıları bununla bitmez, çilesi de tüken
Amazon'lar kraliçesi Hlppotyte. Eurysthe- mez. Thebai'ye dönüşünde birinci karışı Me-
us'un kızı Admete, yiğitten Amazon'lar krali gara'yı arkadaşı Ioalos'a verir, sonra kral
çesi Hippolyte'nin büyülü kemerini ister. Eurytos'un düzenlediği bir ok yarışmasını ka
Ares'in Hippolyte'ye armağanı olan bu ke zanır, ama kral bu yarışmanın ödülü olan kızı
meri almak için Herakles Amazon'lar kraliçe İole'yi ona vermez. Herakles öfkeye kapıla
sini öldürmek zorunda kalır. Dönüşte yiğit rak Eurytos'un oğlu İphitos'u öldürür. Bu
Troya'ya uğrar, Laomedon'un kızı Hesio- suçtan arınmak için Lydia kraliçesi Ompha-
ne'yi deniz canavarının elinden kurtarır, ama le'nin hizmetine girer: Bu kadın Herakles'i
Laomedon söz verdiği atları teslim etmeyin köle haline getirir, kadın kılığına sokup yün
ce, yiğit öç alacağını söyleyerek Troya'dan eğirmesini sağlar. Ne var ki bu sırada yiğit
ayrılır (Laomedon, Hesione). Kalydon avına ve Argonautlar seferine de ka
Gervoneus'un sürüleri. Dünyanın batı tılabilir. Omphae'den kurtulunca Troya'ya gi
ucunda, Okeanos ırmağının bir adasında dip Laomedon'u öldürür. Olympos tanrıları
Geryoneus büyük sığır sürülerini otlatmaktay nın devlere karşı savaşlarına katılır, Augi-
dı. Herakles oralara kadar gelir, Cebelüttarık as'tan öcünü alır, onu arındırmak istemeyen
boğazını geçer ve anı olarak geçit yerine iki kral Neleus'a karşı savaşır, Sparta'ya karşı
sütun diker (Cebelüttarık boğazına Yunanlılar bir saldırıya girişir vb. Sonra Kalydon'a gidip
Herakles sütunları derlerdi). Herakles Okea- Deianeira ile evlenir, ama önce talibi ırmak
nos ırmağını geçmekte güçlük çeker, Libya tanrı Akheloos'Ia dövüşmek zorunda kalır.
çölünü geçerken Helios'a fazla sıcaktan ötü Kaynatası Oineus'un şarap sunucusu Euno-
rü kızdığı için tanrıyı oklarıyla tehdit eder, mos'u kaza ile öldürdükten sonra, gene sür
Güneş de ona Okeanos'u geçmek için altın güne gitmek durumuna düşer, giderken karısı
sandalını verir. Yiğit böylece dev Geryone- Deianeira at adam Nessos'un saldırısına uğ
us'u, sürülerin bekçilerini öldürür ve sığırlan rar. Yiğit oklarıyla onu yaralayınca Nessos öl
alıp götürür. Galya, İtalya ve Trakya yoluyla meden Deianeira'ya büyülü bir iksir verir
Yunanistan'a döner ve sürüleri Eurystheus'a Trakhis'e yerleşen Herakles Eurytos ve oğul
verir (Geryoneus.) larını öldürmekle sözünde dıurmayankralı ce-
zalandırmış olur, kızı lole'yi de alır. O sırada şi olduklarını, sonra bu yüzden fazla güç ka
Deianeira'dan yeni bir gömlek ister. Kıskanç zandıkları için tannlarca ikiye bölündüklerini
lık içinde kıvranan Deianeira da ona Nes- anlatır, İ k i cins arasındaki tutku ve birbirleriy
sos'un kanına bulanmış iksirle ıslattığı gömle le birleşme isteği çok eski zamanlardaki bu
ği gönderir. Yiğit gömleği sırtına geçirir ge birlikten dogma imiş (Plat. Şölen, 189e-
çirmez korkunç acılarla yanmaya başlar, Dei- 191d.).
aneira haberi alınca kendini asar, oğlu Hyllos
Hermes. Hermes, Titanlar soyundan At
babasının son buyruklarına uyarak yiğidi Oita
las'la Pleione'nin kızı Maia'nın Zeus'la birleş
dağının tepesinde kurulmuş bir odun yığının
mesinden doğmuştur (Tab. 5), Tanrıların ve
da yakar. Zeus'un oğlu Herakles'i kaçırıp
özellikle Zeus'un habercisi olarak görev alan
Olympos'a götürdüğü ve Hebe ile evlendirip
Hermes, Olympos tanrılarının en renkli ve
ölümsüzlüğe kavuşturduğu anlatılır.
özgün kişilerinden biridir.
Fizik ve moral gücün, kahramanlığın sim
gesi olan Herakles hem kahraman, hem de D O Ğ U Ş U VE E F S A N E L E R İ . Hermes'in asıl
tanrı olarak tapım görmüştür. Çok içen, çok efsanesi doğuşu ve ömrünün ilk günleriyle il
yiyen canlı ve iyi kalpli bir dev olarak tanım gilidir. Bu eşsiz ve şaşırtıcı, bir bakıma da gül
lanan Herakles Greklerin gözünde kötüleri, dürücü efsane homerik denilen, ama H o m e -
sözünde durmayanları cezalandıran, insanın ros destanlarından birkaç yüzyıl sonra Yuna
başına gelen afet ve belaları alt edip yenen nistan'ın Peloponez bölgesinde meydana gel
yiğitlik ve yüreklilik simgesidir. Heraklesogul- diği besbelli "Hermes'e Övgü" adlı şiirde
ları denilen dölleriyle bütün Peloponez'e ege uzun uzadıya anlatılmıştır.
men olmuş, böylece Yunanistan yarımadası Zeus Maia ile Arkadia'nın güneyinde Kylle-
nın atası sayılmıştır. ne dağının bir mağarasında buluşmakta ve
Herakles'in adı hemen her destan ve şiirde sevişmektedir. Gölgeli mağaraya sığınmış
geçerse de, kişiliğini ozanlardan çok tragedya olan nympha'yı tanrılar tanrısı geceleri karısı
yazarları işlemiştir. Bütün öykülerini buraya Hera uykuya daldıktan sonra gelip bulur. Bir
almamıza olanak bulunmayan Herakles'in süre sonra Maia bir çocuk doğurur. Çocuk
rol oynadığı bütün olaylar, adları başka mad kundaklanır, beşiğe yatırılır, ama doğduğu
delerde geçen kişilerle ilgili olarak anlatılmış gün Hermes olağanüstü işlere girişmekle ka
tır. fa gücü ve yetenekleri tanrıların hepsini aşan
üstünlükte olduğunu gösterir. Bebek Hermes
Hercules. Herakles'in Latince adı. Roma
beşiğinde kalmaz, akşam olur olmaz kundağı
efsanesinde Yunanlıların Herakles tipi oldu
nı çözer ve ayakları üstüne basıp olmayacak
ğu gibi benimsenmiş, ancak öykülerine yerli
serüvenlere girişmek üzere yola çıkar: Maga-
bazı öğeler katılmıştır. Örneğin Cacus adlı
rının önünde bir kaplumbağa görür, hemen
devi ve ülkesine gelen yabancıların canına kı
yan kral Faunus'u öldürdüğü anlatılırdı. Ro aklına bir cin f i k i r doğar, hayvanı öldürür, ka
ma kralı Evandrus yiğidi konuklarnış ve şere buğunu boşaltır ve koyun bağırsağından yedi
fine bir tapınak kurmuş derlerdi. Hercules tel gererek bir gitar yapar, ondan güzel sesler
Roma efsanelerinde daha yumuşak bir kahra çıkarmakla eğlenir, sonra da gider, Güneş
man olarak canlandırılır, elinde bir sazla Mu tanrının Pieria ovalarındaki inek sürülerini
sa'lara karıştığı da görülürdü (Evandrus). bulur ve onlardan elli hayvan çalar. Tutar
inekleri Kyllene'ye doğru sürer, ama hırsızlığı
Hermaphroditos. Hermes'Ie Aphrodi- belli olmasın diye inekleri gerisin geri götü
te'nin oğlu Hermaphroditos'un adı Salmakis rür, kendi de oradaki çalı çırpıdan ayağına tu
efsanesinde geçmektedir (Salmakis). Erkek haf sandallar örerek izlerini gizler. Yolda bir
ve dişi cinsini kendinde birleştiren Hermaph- ihtiyara rastlar, ona gördüğünü kimseye söy
roditos tipinden insanların atası olarak Pla lememeye yemin ettirir, karşılığında bir düve
ton da söz etmektedir. "Şölen" diyalogunda armağan edeceğine söz verir (Battos). Kutsal
söz alan komedya şairi Aristophanes, insan inekleri bir mağaraya kapattıktan sonra, gi
ların en ilkel çağlarda hem erkek, hem de di- der, gene masum bir bebek gibi kundağına
girer. Sabah Apollon günle birlikte doğunca llyada'da çok güzel bir rolü vardır kllavui
sürülerinin eksikliğinin farkına varır ve ihtiyar tanrının: İhtiyar kral Priamos'u Hektor'un
Battos'ü sorguya çekip gerçeği öğrenir. G e ölüsünü almak için Akhilleus'un barakasına
lip Hermes'i beşiğinde bulur ve inekleri geri götürür ve getirir. Akhilleus'un seyisi genç bir
vermezse Tartaros'a atacağını söyler. Bebek delikanlı kılığına girdiği halde, koruyucu tav
pozundaki Hermes babası Zeus'un başına rından tanrı olduğunu anlar sonunda Pria-
suçsuz olduğuna ant içer, ama o sırada Apol- mos ( 1 1 . X X I V , 331-469; 679-694).
lon onu kolundan tutup tartaklayınca birden Hermes'in birçok efsanelerde rolü vardır:
yellenir, Apollon buna gülmernezlik edemez, îda dağına Öç Güzeli o götürür, Paris'e altın
konuyu Zeus'un yargıçlığına bırakmaya karar elmayı verip yargıçlık etmesi buyruğunu o
verir. Kararı şudur: Hermes inekleri nerede ulaştırır, Phriksos'la Helle'yi Yunanistan'dan
sakladığını gösterecektir. Apollon mağaraya Anadolu'ya götürerek altın postlu koçu N e -
gelince Hermes'in yaptığı gitarı görür, çıkar phele'ye o verir, Odysseus'u Kalypso'nun el
dığı güzel seslere bayılır, sazı alıp inekleri bı lerinden kurtarmak için araya girdiği gibi,
rakmaya razı olur. Bir süre sonra Hermes Kirke'nin büyülerine karşı koyacak bitkiyi de
P a n kavalını icat eder, Apollon syrinks deni o verir yiğide (Od. X, 277-307). Adının ka
len bu güzelim kavalı da ister, karşılığında rıştığı en önemli serüven İo efsanesinde ge
Hermes'e kerykeion denilen sihirli altın değ çer: Hera, Zeus'un İo'ya sevgisini kıskana
neği verip kavalı alır. Bu değnekle Hermes rak k ı z ı bir ineğe dönüştürmüş, başına d . ı
habercilerin ve hırsızların kralı olur. Oğulları bekçi olarak yüz gözlü Argos'u dikmişti. Z e -
nın en sivri akıllısı, en kurnaz ve en canlısı us'un buyruğuyla Hermes Argos'u öldürül
olan Hermes'i Zeus kendine ulak olarak se (Argos) ve bu başarısıyla Homeros dest.ınl.ı
çer. Bundan böyle bütün buyruklarını tanrıla rında çok geçen, ama tam anlamı çözüleni''
ra da, insanlara da Hermes aracılığıyla ulaştı yen Argeiphontes ek adını alır. Gene Hera-
racaktır. Ölülerin ruhlarını Hades'e götürmek nın almak istediği öcü boşa çıkarmak i ç i m d i r
de Hermes'in görevi olacaktır. Bu görevde ki, küçük Dionysos'u kaçırır ve önce Nysa
Hermes'e Psykhopompos, yani ruhlar kılavu dağına, sonra da Athamas'ın yanına bırakır
zu adı verilir. (Dionysos). Savaşlarda da yardımı dokunur:
Devler savaşında Hades'in başlığını takıp gö
Homeros destanlarında Hermes'i bu göre
rünmez hale gelir, böylece dev Hippolytos'u
vinde görürüz: Odysseia'da Odysseus'u yıllar
öldürür, Zeus'un Typhon'la çarpışmasında
dan beri mağarasında alıkoyan Kalypso'ya
bir düzen kurarak tanrılar tanrısını kurtarır
Zeus haber ulaştırır, yiğide bir sal yapsın da
(Typhon).
onu yurduna göndersin diye. Bu haberi
nympha'ya götürmek için Hermes yola çıkar Hermes hırsızların olduğu kadar, tüccarla
(Od. V, 42 vd.): rın da koruyucusudur, ama asıl yararı yolcula
... Güzelim sandallarım bağladı ayaklarına, ra dokunur: Yollara dikilen Hermes heykelle
o altın kakmalı tanrısal sandallar ri - ki bunlar bir tanrı büstü ve phallos simge
taşırlardı o n u denizin üstünde, sini taşıyan yuvarlak kaidelerdi - çok kutsal
ya da sınırsız topraklar üstünde yel gibi sayılan ilkçağın kilometre taşlarıdır. Hermes
hızlı. çobanların bekçisi olarak omuzlarında bir ko
Aldı eline değneğini, yun taşıyarak canlandırılırdı.
isterse büyülerdi onunla gözünü insanların,
isterse uyandırırdı onları derin uykudan. Efsaneye göre birçok çocukları olur: Biri
Aldı onu eline güçlü tanrı, uçtu gitti. Odysseus'un kaynatası Autolykos'tur, babası
Pierie'yi geçip indi havadan denize, gibi kurnaz, hırsızlıkta becerikli bir adanı
kaydı dalgaların üstünde bir.martı gibi, (Autolykos).
balık aularken ağır kanatlarını köpüklere
daldırır hani Pek güvenilmeyen bir kaynağa göre de,
dipsiz kıvrımlarında ekin vermez denizin, Hermes çobanlar tanrısı Pan'ın da babasıy-
Hermeias da bin bir dalganın üstünde öyle mış, Arkadia dağlarında Odysseus'un karisi
gidiyordu. Penelope ile birleşip üretmiş onu
Hermione. Menelaos'la Helene'nln kızı kıyısındaymış. Boğazın en dar geçidi, Nara-
(Tab. 15). Odysseia'da adı geçer (Od. IV, 4- burnu yıllar yılı kahramanlık destanlarına sah
14)-. ne olmuştur gerçi, ama insanlığın kara günle
rini dile getiren bu olaylar, dalgalarının bir
...Başka çocuk vermemişti tanrılar
Helene'ye,
aşk faciasına da sebep olduğunu unutturmuş
ilk batında ay parçası bir kız doğurmuştu o, tur bize.
yüzü altın Aphrodite'ye benzeyen Abydos'ta bir kral oğlu yaşarmış, adı Le-
Hermione'yi. andros, Sestos'ta aşk tanrıçası Aphrodite'nin
bir rahibesi varmış, adı H e r o . Hero ile Le-
Telemakhos babasını aramak için yaptığı
andros gönül vermişler birbirlerine. Neden
yolculukta Lakedaimon'a vardığı zaman,
vermişler, nasıl vermişler? Masal açıklamıyor
Hermione'nin düğünü yapılmaktadır, Mene-
bunları. Sevgililer birbirlerini niçin sevdikleri
laos Troya'da iken kızını Akhilleus'un oğlu
ni, sevgi kıvılcımlarının yüreklerinde ne za
Neoptolemos'a nişanlamıştır:
man çaktığını bilirler mi? Biz diyelim ki, bir
Tanrılar gerçekleştiriyordu şimdi bu bahar günü Sestos'ta bayram yapılmış, Aph-
düğünü... rodite'nin çok genç ölen sevgilisi Adonis'in
şerefine bir bayrammış bu. Adonis, yahut
deniyor. Oysa tragedya yazarları Hermio-
Temmuz (temmuz ayının âdı oradan gelir)
ne'nin Orestes'le nişanlanıp evlendiğini kabul
ağaç kabuğundan doğmuş, çiçek gibi körpe,
ederler. Bir anlatıma göre Menelaos Tro-
canlı bir çocukmuş. Aphrodite onu görür
ya'da iken bu düğün olup bitmiş de, sonra
görmez, güzelliğine vurulmuş, çocuğu yeraltı
Akhilleus'a verdiği sözü tutmak için babası
tanrıçası Persephone'ye vermiş, büyütsün di
onu Orestes'ten ayırıp Neoptolemos'a ver ye. Ne var ki, karanlık ülkenin tanrıçası da
miş. Hermione ikisi arasında kalmış. Fransız çocuğa tutulmuş. Aphrodite'ye geri vermek
tragedya yazarları, özellikle Racine, Hermio- istememiş. Tanrıların babası Zeus kızlarının
ne'yi Neoptolemos'a nişanlı ve tutkun göste arasını bulmak için Adonis yılın üçte birini
rir, oysa Akhilleus'un oğlu "tutsağı Androma- yeryüzünde Aphrodite ile, üçte birini yeraltın
khe'yi sevmektedir. Orestes ise amca kızı da Persephone ile, geri kalanını da kendi n e
Hermione'ye karşılıksız bir aşkla yanmakta rede dilerse orada geçirecek diye kesip at
dır (Orestes, Neoptolemos). mış. Ama Adonis yılın sekiz ayını Aphrodi-
Hero ile Leandros. Şu her gün karşımızda te'nin yanında geçiriyor, yalnız dört ay ini-
gördüğümüz Boğaziçi'nin güzelliğini müjdele yormuş karanlık ülkeye, Persephone kıskanç
yen Kızkulesi var ya, bir zamanlar bu kulede lığından bir yaban domuzu salmış ormanlara,
hayvan Adonis'i avlanırken yaralamış, öldür
bir kız yaşarmış derler, ona âşık bir delikanlı
müş. Can çekişen sevgilisinin yanına koşar
her gece Galata'dan kuleye yüzer, sevgilisine
ken Aphrodite'nin ayağına bir gül dikeni bat
kavuşurmuş... Bir gece fırtına çıkmış, deniz
mış. O güne kadar beyaz olan gül, tanrıçanın
delikanlıyı alıp götürmüş, ölü gövdesini ertesi
kanıyla al renge boyanmış. Tanrıça, Ado-
sabah kulenin dibine atmış. Bu masal K ı z k u -
nis'in gövdesinde ne kadar kan damlası var
lesi için anlatılır, oysa, Hero ile Leandros'un
sa, o kadar gözyaşı dökmüş, toprağa dökülen
efsanesi aslında Boğaziçi'nde değil, Çanakka
her damla kandan bir lale, her damla yaştan
le Boğazında geçer. Ama masal bu, sahnesi
bir kırmızı gül fışkırmış. Bundan böyle bahar
nerede olursa olsun, bir hayal, bir de hakikat
bayramında kadınlar, "Ah Adonis! Vah Ado-
payı taşır. İstanbul limanının süsü bugün de
nis!" diye bağırıp dövünürler, tören yaparlar-
dimdik ayakta duran sevimli Kızkulesi bu ma
mış.
salı kendine yakıştırmış ya, doğru veya yan
lış, varsın sahibi o olsun bundan böyle. Leandros, Hero'yu bu törenlerin birinde t e
Bir varmış, bir yokmuş, Çanakkale Boğazı peden tırnağa kırmızı güllerle donanmış ola
nın en dar olduğu yerde biri Sestos, öbürü rak görmüş belki. Çiçeklerin kadife kırmızısı,
Abydos diye iki şehir varmış. Abydos, Ana kızın sütbeyaz güzelliğini daha da belirtiyor
dolu topraklarında, Sestos da karşıda Trakya du. Abydos'lu kral oğlu Sestos'lu rahibeye ne
pahasına olursa olsun kavuşmak İsledi. Ne yor, yorgunluğunu duymadan varıyordu karşı
yapsın ki, Hero rahibeydi, bir erkeğe vara yakaya. Hero korkmaya başlamıştı, denizden
mazdı, rahibe kaldıkça kızlığını korumalıydı. çıkan sevgilisinin buz gibi bedenini sararken
İki sevgili bakışlarıyla mı anlaştılar, yoksa bir tehlike sezinleyerek ürperiyordu. Hızla
mektuplaştılar mı, efsane bunu anlatmıyor, esen bora meşalesini söndürecek gibi oluyor
ne var ki, Leandros Anadolu kıyısından Ses- du bazı geceler. Yine de gelme diyemiyordu
tos'a geçmek için yanıp tutuşuyordu. Bir ge Leandros'a. Öpüşmemek, kavuşmamak, biri
ce dalgalara bakarken, Sestos'taki kulenin te boğazın bir kıyısında, öbürü öbür kıyısında
pesinde bir ateşin yandığını gördü. Hero ku bütün bir gece ayrı kalmak akla sığmayan, ol
leye çıkmış, sevgilisine, "Gel, gel!" diye bir mayacak bir şeydi.
meşale sallıyordu. Deniz durgundu, ay suda Bir gece fırtına daha sert esti, Hero'nun
hafifçe dalgalanan ışıltılarıyla Leandros'a bir elindeki meşaleyi söndürdü, dag gibi yükse
yol çiziyor gibiydi. Leandros dayanıklı bir yü len dalgalar Leandros'un çırpınan gövdesini
zücüydü.. Karşı kıyıda Hero'ya varan ışık yolu döve döve Sestos'tan çok ötelere sürdüler.
ise kısa görünüyordu. Dalgacıklar, "Gel, biz Delikanlı bütün gücüyle karşı koymaya çalış
seni götürürüz" der g i b i f ı ş f ı ş ediyor, kulede tı, ama kulenin tepesindeki ışığı görmüyordu
ki meşale çağırıyordu. Leandros suya daldı, ki, nereye doğru yüzeceğini bilsin. Yol göste
var gücüyle yüzdü. Boğazın serin akıntıları ren ay ışığını kara bulutlar kaplamıştı. Leand-
yanan gönlünün ateşini dindireceğine, sev ros'un yüreglndeki ateş yanıyordu daha,
giyle hızlanan gövdesine arttıkça artan bir ama kollarının, bacaklarının gücü tükenmişti.
güç katıyordu. Hero'nun elinde sallanan me Buz gibi bir donukluk sarıyordu bedenini. Ne
şale gittikçe yakınlaşıyordu. Adonis bayra olduğunu bilmeden bıraktı kendini denize.
mında gördüğü pembe beyaz kız şimdi gü Sabaha karşı dalga ölüsünü attı Sestos kıyıl. ı
müş ve altın rengi ışıltılar saçıyordu. Bir ku rina. Kurşun gibi bir sabahtı. Hero sönen
laç, bir kulaç daha, ona kavuşacak, ince göv meşalesini yine yakmış, bitkin ellerinde tutu
desini kollarında saracak, dudaklarını dudak yordu. Kıyıya çarpan ölüyü görünce, ona
larına alıp sevgisinin yumuşaklığını tadacaktı. ölümde olsun kavuşmak için kendini denize
Leandros artık yüzmüyor, su fırtınası arasın attı.
da uçuyordu. Son bir kulaçla karaya ayak
Herophile. Sibylla adlı bilici kadınların ikin
bastı, soluk bile almadan kumsaldan yukarı
cisi sayılır (Sibylla). Herophile, İda dağının
koştu. Kulenin kapısı açıktı, içeriye daldij
bir nympha'sıyla bir çobanın kızıymış. Troya
merdivenleri tırmandı.
bölgesinde doğmuş. Troya savaşından çok
İlk defa birbirine sarılacak bir kadınla bir er önce, şehrin Sparta'dan gelme bir kadın yü
kek nasıl bir an duraklar, karşılarına çıkan zünden yıkılacağını öngörüp bildirmiş. Pausa-
mutluluğa nasıl şaşkınlıkla inanmadan bakar nias'ın anlattığına göre, Herophile tanrı
larsa, Hero ile Leandros da öyle durakladılar, Apollon'a bir övgü yazmış, bu övgüde kendi
bakıştılar. Meşale söndü, Sestos kulesi kap sinin tanrının hem eşi, hem de kızı olduğunu
kara bir taş yığını gibi yükseldi gene ay ışığın söylermiş. Herophile gezgin bir biliciymiş,
da. yanında bir taş götürür, tanrı sözcülüğü yaptı
ğı zaman bu taşın üstüne çıkarmış. Bir süre
Bir gece, bir gece daha, her gece Leandros Samos'ta kalmış, ama Klaros, Delos ve Del-
kulede sallanan meşaleye doğru yüzüyor, her phoi'nin Apollon tapınaklarında da görev al
gece Hero'ya kavuşuyor ve her sabah doy mış. Troya bölgesinde öldüğü halde, Pausa-
madan, yaz gecelerinin kısalırına üzülerek nias, Herophile'nin kullandığı büyülü taşın
dönüş yolunu tutuyordu. Yaz geçmiş, boğaz Delphoi'deki Apollon tapınağında saklandığı
da dondurucu poyrazlar esmeye başlamıştı. nı yazar.
Ne var ki, Sestos kulesinde meşalenin yandı
ğını gördü mü, ne rüzgâr, ne dalga, ne soğuk Herse. Atina kralı Kekrops'un üç kızından
durdurabiliyordu Leandros'u. Denize dalar biri, Aglauros'la Pandrosos'un kız kardeşi
dalmaz en yüksek dalgalan yara yara yüzü- Bir anlatıma göre, Herse öbür kız kardeşleri
nin Athena'ya karşı İşledikleri suça katılma rafya bilgileri artınca, Hesperid'lerin yurdu
mış, bu yüzden de onlar gibi çıldırarak Atina Atlas dağlarının eteğinde bir yer sayıldı.
akropolünden aşağıya atmamış kendini. Tan Hesperid'lerin başlıca görevi, altın elmala
rı Hermes'le birleşip Kephalos diye bir erkek rın bittiği bahçeye bekçilik etmekmiş. Bir za
çocuk doğurmuş (Aglauros, Erikhtonios, manlar Gaia tanrıçanın Hera'ya düğün hedi
Kephalos). yesi olarak verdiği bu elmaları dünyanın batı
Hesione. Troya krab Laomedon'un kızı, ucundaki bir bahçeye dikmişler ve başlarına
Priamos'un ablası. Hesione, Telamon'la ev bekçi olarak Hesperid'lerden başka bir de ej
lenir ve Teuker adlı bir oğlu olur. Bu evlenme der koymuşlardı. Batı kızları bu cennet bah
korkunç bir serüvenle ilgilidir: Laomedon çesinde ezgi söylemekle ve tanrı balı akan pı
Troya surlarını yapan tanrı Poseidon'la Apol- narların başında hora tepmekle vakit geçirir-
lon'a söz verdiği ücreti ödemekten kaçınınca, lermiş. Altın elmalar ölümsüzlük bağışlayan
deniz tanrı Troya kıyılarına korkunç bir cana bir yemiştir. Herakles onları koparmakla
var salar. Halkın kanına giren bu ejderden ölümsüzlüğe hak kazanmış olur (Herakles).
kurtulmanın tek çaresi kralın kızı Hesione'yi Altın elma motifi Üç Güzeller ve Paris efsa
canavara kurban etmektir, der tanrı sözcüsü. nesinde de geçer.
Leomedon da razı olur, kızını bir kayaya bağ
layıp bırakır. O sırada oradan geçen Herak- Hesperos. Homeros, adı akşam anlamına
les canavarı öldürüp kızı kurtaracağına söz gelen Hesperos'u şöyle tanımlar ( İ l . X X I I ,
verir, yeter ki Laomedon ona ölümsüz atları 317):
nı vermeye ant içsin. Laomedon gene yemin Gecenin karanlığında, başka yıldızlar
eder, ama kızı eline geçince, atları vermek is arasında,
temez. Herakles de Troya'ya bir saldırı hazır Akşam Yıldızı denen bir yıldız vardır hani,
lar. İlk surları aşıp şehre giren arkadaşı Tela- yıldızların en parlağı, en güzeli.
mon'dur. Herakles ödül olarak kızı Tela- Yıldız olmadan önce Hesperos Atlas'ın oğ
mon'a verir. Herakles'in bu ilk Troya seferin lu ya da kardeşiymiş derler. Atlas dağının t e
den aldığı esirler arasında Hesione'nin küçük pesine ilk çıkan oymuş, yıldızlara bakarken
kardeşi Podarkes de vardır, Hesione onun bir fırtına almış götürmüş onu, bir daha in
serbest bırakılmasını sağlar. Podarkes Tro- memiş yeryüzüne. Gökte bir yıldız olmuş
ya'ya döner ve Priamos adı altında tahta çı Hesperos, her akşam insanlara geceyi geti
kar. Bir anlatıma göre Hesione Yunanistan'a ren yararlı bir yıldızmış o. Atlas üstüne anlatı
giderken kaçmış ve Anadolu kıyılarına dönüp lan efsanelere göre, Hesperos'un Hesperis
Miletos'a sığınmış (Laomedon). adlı bir kızı olmuş, Hesperis de Atlas'la evle
nip Hesperos kızlarını doğurmuş (Hespe-
Hesperid'ler. Hesperos, ya da Batı Kızları
rid'ler).
diye anılan Hesperid'ler Hesiodos'a göre Ok
Hellenistik şairler Hesperos'Ia Phosphoros
yanus ırmağının ötesinde, geceyle gündüzün
yıldızını bir tutmuşlar, Romalılar da bu yıldı
sınırlarında oturan ince sesli perilerdir (The-
og. 214 ve 275). Nyks, yani Gece tanrıça zın adını Latinceye çevirmişler, Lucifer yani
bunları kendi kendine yaratmıştır. Daha son ışık taşıyan demişler ona.
raki efsanelerde Zeus'la Themis'in, ya da Hestia. Ocağı simgeleyen Hestia, Kronos'la
Phorkys'le Keto'nun kızları oldukları söyle Rheia'nın birinci kızı, Zeus'la Hera'nın kız
nir. Kimi efsanelerde Hesperid'lere baba ola kardeşidir (Tab. 5). Poseidon ve Apollon ona
rak Atlas ya da Hesperos yıldızı verilir. Çok talip oldukları halde, Hestia evlenmek iste
luk üç peri diye bilinirler ve adları Aigle, Ery- memiş ve Zeus'tan ömrü boyunca kız oğlan
thie ve Hesperarethusa'dır, bu son ad kimi kız kalma sözünü almıştır. Ayrıca tanrılar ve
.efsanede Hesperia ve Arethusa diye ikiye bö insanlar arasında büyük bir şeref payı elde et
lünür ve Hesperid'ler dört olur. Hesperid'ler miştir: Her tapmakta ve her evde sunağı var
dünyanın batı ucunda, Mutlular Adalarının dır. Ocak, tanrıların da, insanların da konut
dolaylarında otururlarmış, ama zamanla coğ- larında dinsel bir merkez sayılır. Öbür Olym-
144
pos tanrıları gidip geldikleri halde, Hestia kiminde Hippodamela'nın kendisinin Pe-
hep yerinde kalır. Bu yüzden adı hiçbir efsa lops'u arabacıyla aldattığı söylenir. Her ney
neye karışmaz. Kişiliği olmayan soyut bir se, Pelops Hippodameia'yı alıp yurduna gö
kavram olarak canlandırılır. türürken yolda Myrtilos'u denize atmış, ara
bacı da ölmeden önce Pelops soyuna lanet
Hiera. Mysia'h Telephos'un karısı. Akha'lar
okumuş. Pelops oğullarıyla Atreus oğulları
ilk Troya seferinde Mysia'ya çıkarma yapın
nın başına gelen korkunç belaların kaynağın
ca, Hiera ülkesi kadınlarının başına geçip sal
da Myrtilos'un bu ilenmesi varmış (Pelops,
dırganlara karşı koymuş ve Nireus'un eliyle
Myrtilos).
öldürülmüş (Telephos, Nireus). Hiera'nın
Efsanelere göre Hippodameia'mn altı oğ
Helene'den de daha güzel olduğu söylenir.
luyla üç kızı olur. Oğullarının en ünlüleri At-
Himeros. Adı arzu anlamına gelen ve aşk reus, Thyestes, Alkathoos ve Pleisthenes'tir.
isteğini simgeleyen soyut bir kavram. Aphro- Eniştesi Khrysippos'u Hippodameia kendi öl
dite, Uranos tanrının denize dökülen sperma dürmüş de o yüzden Elis'ten kovulmuş derler
sından köpükler arasında doğunca, Eros'la (Khrysippos).
birlikte Himeros da hemen peşine takılır. Pelops karısı onuruna Olympia'da beş yılda
Olympos'ta Musa'lar ve Kharit'lerle birlikte bir kutlanan bir Hera bayramı düzenlemiş
görülen Himeros'un adı hiçbir efsaneye ka (Pelops ue Olympia oyunları).
rışmaz. (2) Hippodameia Adrastos'un kızı, Peirit-
Hippodameia. At evcilleştiren ya da alt hoos'un karışıdır. Kentaur'larla Lapith'ler sa
eden anlamına gelen Hippodameia adlı iki vaşı onun yüzünden olmuştur (Peirithoos).
efsanelik kadın vardır:
Hippokrene. At pınarı anlamına gelen Hip-
(1) Biri ve en ünlüsü Elis bölgesindeki Pisa pokrene Helikon dağında, Musa'ların kutsal
kralı Oinomaos'un kızıdır. Çok güzel olan bu korulugundaki bir pınardır. Kanatlı at Pega-
kızın birçok talipleri varmış, ama onu kıska sos'un ayağını yere vurmasından fışkıran
nan, ayrıca damadı yüzünden tahtından ola Hippokrene'nin çevresinde Musa'lar topla
cağını bilen babası kızını ancak araba yarışın nır, ezgi söyler, hora teperlermiş. Pınarın su
da kendisini yenecek olan adama vereceğini yu şairleri esinlermiş.
bildirmişmiş. Böylece talipleri bir bir yener,
Hippolyte. Amazon'ların kraliçesi. Kemeri
yendiklerinin de kafalarını keser, evinin kapı
nin alınması Herakles'in dokuzuncu işi olarak
sına asarmış. Yarışta yenilmesine de olanak
anılır (Herakles). Bütün Amazon'lar gibi ken
yokmuş, çünkü hem atları çok hızlıymış, hem
disi de Ares'in kızı olan Hippolyte'nin These-
de Oinomaos taliplerin arasına Hippodamei-
us efsanesinde adı geçer. Theseus'tan bir oğ
a'yı bindirir, böylece onların dikkatini çeker,
lu olmuş ve ona kendisi gibi Hippolytos adı
şaşırtır, arabmın da daha ağır olmasını sağ
verilmiş. Ama çoğu efsanelerde Herakles'in
larmış. Günün birinde Hippodameia'ya Pe-
eli altında can verdiği kabul edilir.
lops talip olmuş. Hippodameia Pelops'u gö
rünce, ona hemen gönül vermiş ve yarışı ka Hippolytos ( 1 ) Hippolytos, Theseus'la bir
zanmasını sağlamış. Bunun için de babasının Amazon'un oğludur, ama Amazon'un Mela-
seyisi Myrtilos'un yardımını istemiş. Bir anla nippe mi, Antiope mi, yoksa Hippolyte mi
tıma göre Myrtilos âşık olduğu Hippodameia olduğu konusunda kaynaklar birbirini tutmaz.
ile bir gece yatma sözünü alarak Oinoma- Hippolytos Amazon anasından av ve savaş
os'un arabasının civatalarını gevşetmiş, bir merakını almıştır, Artemis'e saygısı büyüktür,
süre sonra Oinomaos paramparça olan ara Aphrodite'yi hor görür. Tanrıça da ondan öç
basından düşerek ölmüş. alır: Üvey anası Phaidra'yı ona âşık eder.
Hippodameia, ya da Pelops'un arabacı Phaidra tutkusunu Hippolytos'a açar, ondan
Myrtilos'a verdikleri söz üzerine efsane kay karşılık görmeyince, Theseus'a yakınır, Hip-
nakları çeşitli anlatımlar verir: Kiminde Pe- polytos'un onu kirletmek istediğini söyln
lops'un Myrtiios'u rüşvetle baştan çıkardığı, Theseus öfkeye kapılır, ama oğlunu kendi
eliyle öldürmekten çekindiği için Poseidon'a iyi anlamış oluruz: Birincisi Eunomia düzen
yalvarır oğlunu cezalandırsın diye. These- ve düzensizliği, iyi yasalarla kurulmuş bir t o p
us'un her dileğini yerine getirmeye söz ver lum düzenini simgeler. Dike hak ve adalet
miş olan tanrı da bir deniz canavarı gönderip anlamına gelir, Themis'in kızları arasında is
Hippolytos'u parçalatır. Delikanlı Troizen'de ter yazında, ister yaşamda adı en çok geçen
bir araba yarışına katılmışken ejderin saldırısı tanrıça odur. Eirene ise insanlara bereket ve
na uğrar ve dizginlerine dolaşarak kayaların mutluluk sağlayan barıştır (Dike, Eirene). Bu
üstünde can verir. Phaidra haberi alınca ken tanrıçalar doğal ve insansal toplulukların can
dini asar. Bu konuyu önce Euripides, sonra damarı, denge ve sürekliliğin başlıca etkenle
da Fransız targedya yazarlarından Racine iş ridir.
lemiştir. Hora'ları kimi zaman Aphrodite'nin alayın
(2) Hippolytos devler savaşına katılan bir da Kharit'lerle birlikte, kimi zaman da Diony-
devin de adıdır. Savaşta Hades'in başlığını ta sos alayında, ya da Persephone'nin arkadaş
kıp görünmez olan Hermes bu devin hakkın ları arasında görürüz.
dan gelmiş. Ellerinde birer çiçek, ya da bir yemiş ola
rak canlandırılırlar, ama çokluk soyut kav
Hippomedon. Adrastos'la birlikte Thebai'
ramlar olarak tasarlanır ve efsanelerde rol al
ye karşı ilk saldırıya katılan yedi önderlerden
mazlar.
biri. Dev boylu olan Hippomedon Thebai
önünde Ismarios'un eliyle öldürülmüş, ama Horatius. Horatius adı, Roma'nın üç efsa
oğlu Polydoros Alkmaion'un yönetimindeki nesinde geçer.
ikinci sefere katılmış ve Epigon'larla birlikte
(1) Roma'lılar Etrüsk'lere karşı savaşırken
Thebai'yi almıştır (Thebai 'ye karşı Yediler).
her iki ordu çok adam yitirmişti, ama kimin
Hipponıenes. Melanlon adıyla da anılan yendiği, kimin yenildiği belli değildi. Bir ge
Hippomenes Atalante efsanesinde rol oynar çer her iki ordu bir ormanda karşı karşıya or
(Ata lan te). dugâh kurmuşken, birdenbire ormanda tanrı
sal bir ses duyuldu, ses şöyle diyordu: "Et-
Hora'lar. Hora'lar doğada düzeni simgele rüsk'ler Roma'lılardan bir adam fazla yitirdi
yen üç tanrıçadır. Hora, Latince saat anlamı ler, Roma'lılar zaferi kazanmıştır". Bunu du
na gelen "hora" ile bir tutulduğu için adları yan Etrüsk'ler paniğe kapılıp kaçmışlar. Se
"Saatler" diye çevrilir. Bu çeviri hem doğru, siyle düşmanı kaçıran Horatius da o orman
hem yanlıştır, çünkü bu tanrısal varlıklar bir da tanrılaştırılmış.
ölçü, bir düzeni yansıtmakla zaman ölçülerini
de içerirler, ama etkileri bu insansal kavram (2) Gene Etrüsk'lerle savaş sırasında tek
ları çok aşar. Homeros'un îlyada'sında H o - gözlü diye anılan Horatius Cocles Roma'yı
ra'ları Olympos'ta görürüz (İl. V, 749 vd.): Tiber'in karşı kıyısında bulunan düşmana kar
şı korumak için tek başına bir köprüyü tut
Gökyüzünün kapıları kendiliğinden muş. Savaş sırasında bir ayağını da yitirmiş,
gıcırdadı. ama Roma'nın düşmesini önlemiş. Horatius
Saatler gözetir o kapıları, Cocles şerefine Capitolium tepesinin eteğin
yaygın gökle Olympos emanettir onlara, de Roma'lılar bir heykel dikmişler.
kapıları bir açarlar, koyu bulutlarla bir
kaparlar. (3) Roma ile Alba arasındaki savaşta rol
Tanrıçalar arabalarıyla Olympos'a dönünce alan üç Horatius kardeşler üç Curiatius kar
(İl. VII, 432 vd.): deşlerle teke tek savaşta çarpışmışlar ve zafe
Saatler güzel yeleli atlan çözdüler ri kazanmışlardı. Tarihsel bir olay sayılan bu
koşumdan, çarpışma herhalde eski bir efsaneye dayan
çektiler tanrısal ahırlara, maktadır. Tragedyalara konu oluşu şuradan
ışıldayan bir duvara dayadılar arabayı. dır: Horatius kardeşlerin bir kız kardeşi Curi-
Ama Hora'ların teker teker adlarını ele ala atius kardeşlerin biriyle nişanlıdır, nişanlısının
cak olursak, simgeledikleri varlıkları da daha ölümüne ağlayan bu kızı çarpışmadan sag
146
dönen Horatius öldürür, ama bu suçu Ro- Hydra. Yılan ya da ejder anlamına gelen
ma'yı kurtardığı için affedilir. Hydra, Typhon'la Ekhidna'nın kızı ve Kerbe-
ros Khimaira, Phiks gibi canavarların kız kar
Hyades. Hyad'lar gökte Pleiad yıldızlarına
deşi sayılır. Hesiodos Hydra'yı şöyle tanımlar
yakın bulunan bir takımyıldızdır, baharda
(Theog. 310-315):
yağmur mevsiminin başlamasıyla görünürler,
adları da yağmur yağmak anlamına gelen (Ekhidna) Hydra'yı doğurdu onlardan
"hyein" fiilinden türemedir. Gökte yıldız ol sonra,
madan önce Hyad'lar Atlas'la Okeanos kızı Hydra o bataklıklar canavarı ki
Pleione'nin kızları nympha'larmış. Sayıları iki tüyler ürpertir bütün yaptıkları,
o Hydra ki ak kollu Hera tanrıça
ile yedi arasında değişir. "Nysa nympha'ları"
büyütmüştü korkunç hıncım gidermek için
diye anılan bu kızlar Dionysos'a dadılık etmiş güçlüler güçlüsü Herakles'e karşı.
ler (Dionysos), ama Hera'dan korktukları için
tanrısal çocuğu İno'ya bırakıp kaçmışlar. Ze- Herakles ikinci iş olarak bu canavarı öldü
us onları gökte birer yıldız haline getirmiş. rür (Herakles) ve oklarını onun zehirli kanına
Başka bir anlatıma göre, kardeşleri Hyas'ın batırır. At adam Nessos'un Deianeira'ya ver
ölümüne dayanamayarak canlarına kıymışlar diği iksire de bu canavarın kanı karışmıştır
da sonra yıldız olmuşlar (Hyas). derler, ayrıca bir ırmağa akan kanı ırmak su
larının zehirlenmesine ve bölgeye leş kokula
Hyakinthos. Latin şairi Ovidius'un anlattığı
rının yayılmasına yol açmış.
bir çiçek öyküsünün kahramanı. Hyakinthos
tanrı ApoUon'un can ciğer arkadaşıymış, iki Hygieia. Adı sağlık anlamına gelen Hygieia,
dost bir gün disk atmada yarışırken tanrının hekim tanrı Asklepios'un kızı ve yardımcısı-
fırlattığı disk gelmiş, Hyakinthos'un başına dır. Hygieia yalnız hasta insanlara değil, hay
vurmuş. Delikanlının boynu bir çiçek sapı gi vanlara da bakar, dertlerine deva, hastalıkla
bi kırılmış, çimenler al kana boyanmış. Arka rına ilaç bulur. Hekimlikle ilgili bütün tanrılar
daşını kolları arasına alan tanrı da "Ah, senin gibi o da yeraltı simgeleri taşır ve özellikle
yerine ben öleyim!" demiş, o anda çimenler yeraltı yaratıklarının en özgürü olan yılanla
gene gövermiş ve Hyakinthos'un öldüğü yer bir arada gösterilir. Hiçbir efsanesi yoktur
de güzelim bir çiçek açmış. Hyakinthos, yani (Asklepios).
sümbül demişler bu çiçeğe. Bir anlatıma göre
yel tanrı Zephyros tanrı ApoUon'un delikanlı Hylas. Hylas, kahraman Herakles'in gönül
ya sevgisini kıskandığı için hızla eserek diskin verdiği yakışıklı bir gençtir. Yiğitle birlikte A r -
Hyakinthos'a çarpmasını sağlamış. gonaut'lar seferine katılır. Mysia bölgesinde
karaya çıktıklarında Herakles kırılmış küreği
Hyas. Atlas'la Pleione'nin oğlu, Hyad'lar ve
için bir ağaç keserken, Hylas su bulmak için
Pleiad'ların kardeşi. Libya'da bulunduğu bir
ormana dalar ve kaybolur. Bir söylentiye gö
sırada bir yılan, bir aslan, ya da bir kaplan ta
re nympha'lar bu güzel delikanlıya tutulurlar
rafından öldürüldüğü söylenir. Ölümüne ağla ve onu ölümsüz kılmak için aralarına alırlar.
yan kız kardeşlerini Zeus'a göre birer burç Hylas'ın kaybolduğunun ilk farkına varan
haline sokmuş (Hyades). Polyphemos'tur. Avazı çıktığı kadar Hylas,
Hybris. Yunan düşüncesinde büyük bir yer Hylas diye bağırır. Herakles de aramaya ko
tutan soyut bir kavramın simgesi. Hybris in yulur, ama delikanlıyı bir türlü bulamazlar. Bu
sanı suç işlemeye iteleyen ölçüsüzlük, hırs ve arada Argonaut'lar onları beklemeyerek de
kendine aşırı güvendir. Birçok tragedya kişi mir alırlar. Polphemos Mysia'da kalır ve ön
lerinin başlarına gelen belalar hep bu Hybris ce Kios, sonra Prusa adını alan bir şehir ku
yüzündendir. Hybris, fazla varlık, doygunluk rar. Bu bizim Bursa'dır. Herakles Mysia'lıları
anlamına gelen Koros'un ya anası, ya da kızı Hylas'ı kaçırmış olmakla suçlamış ve onlar
olarak simgelenir. Koros'u olduğu kadar dan tutsaklar alarak Hylas'ı arayıp bulmaları
Hybris'i de Yunan düşüncesine özgü birer nı buyurmuş. Hylas'ı arama, bölgede yıllık t ö
kavram olarak başka dillere çevirmek güçtür. renler haline gelmiş: Rahipler dağa çıkar
(dağ da Mysia Olympos'u, yani Uludağ olsa len bir boy oturur. Dünyanın kuzey ucundaki
gerek) ve üç kez Hylas diye bağırarak kutsal bu ülkede güneş hiç batmaz, yıl boyunca ılık
alaylar düzenlerlermiş (Argonaut'lar). ve yumuşak bir hava eser, insanlar mutluluk
içinde yaşar, ölüm ve hastalık nedir bilmez
Hyllos. Herakles'le Deianeira'nın oğlu.
ler. Yemyeşil ormanlarda, çimenli ovalarda
Anası Deianeira Herakles'e sihirli gömleği
ömürlerini türkü söylemek, hora tepmekle
gönderip de yiğit korkunç acılar içinde yan
geçirirler. Bu yüzdendir ki, tanrı Apollon bu
maya başlayınca Hyllos yanına gelir ve son
cennet ülkesini kendine yurt edinmiş, her fır
isteklerini dinler. Herakles öldükten sonra da
satta oraya girmeye bakar. Güzün soğuklar
İple ile evlenir ve Herakles oğullarının başına
başlayınca beyaz kuğuların çektiği bir araba
geçip Pelopenez'de tutunmaları için savaşır.
ya binip Hyperbore'liler ülkesine uçar, kışı
Hymenaios. Düğün tanrısı Hymenaios. orada geçirir. Tarihçi Herodotos bu ülkeyi
Apollon ve bir nympha'nın, ya da Diony- anlatmakla bitiremez (Her. Tar. IV, 32 vd.).
sos'la Aphrodite'nin oğlu sayılır. Düğünlerde Yiğitlerden Perseus'la Herakles'in de Hyper-
hazır bulunan bu tanrı, lirik şiirin ayrı bir türü bore'liler ülkesine gittikleri anlatılır; kimi efsa
olan düğün türkülerinde de anılır. Düğün tür nelerde altın elmaların bulunduğu Batı Kızla
külerinde bağlama " O , Hymen, Hymenaios" rının bahçesi de bu ülkededir. Pythagoras'ın
diye bu tanrının adıyla biter. mistik inançlarıyla Hyperbore'liler ülkesi da
ha da süslenmiş, yılda iki kez ekin veren t o p
Bu düğün tanrısı üstüne çeşitli efsaneler an
rağı, çok uzun ömürlü olan iyiliksever ve saf
latılırdı, hepsi de güzelliğini yüceltmek amacı
insanlarıyla ilkçağın ütopyası haline gelmiştir
nı güderdi. Hymenaios o kadar güzelmiş ki
(Apollon).
kızlar arasına girmiş de erkek olduğu anlaşıl
mamış, sonra da kızları korsanlar kaçırınca,
Hymenaios korsanların hepsini öldürmüş, Hypcrion. Adı "yukarıda giden, yani dünya
kızları kurtarmış, ama onları ana ve babaları nın üstünde dolaşan" anlamına gelen Hyperi-
na geri vermek için, çok sevdiği halde kendi on, Uranos'la Gaia'nın oğludur. K ı z kardeşi
sine yüz vermeyen kızla evlendirilmeyi şart Theia ile evlenerek, Helios, Selene ve Eos'u
koşmuş. Bir efsaneye göre, Hymenaios tanrı meydana getirir (Tab. 8). Hyperion'un efsa
Dionysos'la Ariadne'nin düğününde sesini yi nesi yoktur. Hyperion adı bazı metinlerde
tirmiş, onun için düğün türkülerinde onun Helios'un kendisine bir sıfat olarak takılır.
adını çağırmak töre olmuş. Başka bir efsane
H y p e r m e s t r a . Danaos kızlarının en küçü
ye göre Akşam Yıldızı Hesperos Hymenai-
ğü. Aigyptos'un elli oğluyla evlenmek zorun
os'un güzelliğine vurulmuş, ondan ayrılmaz
da kalan Danaos'un elli kızı babalarından
olmuş. Düğünle gecenin birleşmesini simge
gerdeğe girerken kocalarını öldürmek emrini
leyen bu efsaneye uygun olarak düğün türkü
alınca Hypermestra'dan başka hepsi babala
lerinde Hesperos'un da adı sık sık anılır.
rına uyup kocalarını hançerlemişlerdir, yalnız
Hymenaios elinde düğün meşalesi, kaval ve Hypermestra kocası Lynkeus'u esirgemiş ve
gül çelenkleriyle canlandırılır. onunla birleşerek Abas'ı dünyaya getirmiştir.
Babasına baş kaldırmak suçundan yargılanan
H y m n o s . Phrygia'lı bir çobanın adı.
Hypermestra'nm Argos mahkemesinde bera
Hymnos Artemis'in yoldaşlarından Nikaia
at ettiği anlatılır. Danaos kızlarının dramını
adlı bir nympha'ya tutkundur, ama Nikaia
"Hiketides" adlı tragedyasında işleyen Aiskh-
aşktan tiksinir, yanına erkek vardırmaz. G ü
ylos'un "Hypermestra'nın yargısı" adlı kayıp
nün birinde Hymnos dayanamaz, kıza tutku
bir tragedya da yazdığı bilinir (Danaos kızla
sunu bildirir, Nikaia da öfkelenip bir okla v u -
rı, Lynkeus).
rur delikanlıyı. Bütün doğa, giderek Artemis
bile ağlamış derler bu güzel çobanın ölümüne
Hypnos. Hesiodos'a göre Nyks (Gece) ken
(Nikaia).
di başına Hypnos ( U y k u ) ve Thanatos (Ölüm)
Hyperboreoî. Efsaneye göre, Boreas, yani tanrılarını yaratmıştır. İkisi de Tartaros'ta
kuzey rüzgârının ötesinde Hyperboreoi deni- otururlar (Theog. 758 vd.):
14S
Orada oturur kara Gece' nin çocukları, sürece aşkını açığa vurmamış, günün birinde
Uyku'yla Ölüm, o korkunç tanrılar. Hypsikreon evde yokken konuk gelen P r o -
Güneş onlara hiç çevirmez ışınlarını medon'a açılmış ve onu zorla baştan çıkar
ne göklere çıkarken, ne inerken,
mış. Sonra da onunla birlikte Naksos adasına
biri dolaşır sırtında toprağın ve denizin
tatlı bir huzur götürerek insanlara, kaçıp oradaki bir tapınağa sığınmış. Hypsik-
ötekinin demirdendir yüreği, tunçtandır reon karısını geri almak için Naksos'a gidin
canı. ce, adalılar kadını kandırabilirse geri alacağı
Yakaladığı insan kurtulmaz hiç elinden nı, yoksa zor kullanmasını yasak ettiklerini
kin besler ölümsüz tanrılara bile. söylemiştir. Hypsikreon da kadını kandıra-
madıgı için Haksos'a Miletos'un savaş açma
Homeros Hypnos'un çok daha sevimli bir sını sağlamış.
portresini çizer; Hera İda dağının doruğunda
Zeus'la sevişmeye karar verince, gelir Lem- Hypsipyle. Lemnos kralı Thoas'la Amazon
nos adasında Uyku'yu bulur, Zeus'u uyutsun Myrina'nın kızı Hypsipyle tanrı Dionysos'un
diye diller döker, armağanlar söz verir. Tatlı torunuymuş. Lemnos adasının kadınları Aph-
Uyku ise bir gün Herakles'i kaçırırken Ze- rodite'ye gereğince tapınmadıkları için tanrı
us'tan yediği cezayı unutamaz, ama Hera ça onları cezalandırmış: Bedenleri öyle pis
ona Kharit'lerin birini vermeye ant içince da kokuyormuş ki, kocaları onlardan kaçıyor,
yanamaz, Hera ile birlikte yola çıkar (İl. XIV, başka kadınlarla sevişmeyi yeg görüyormuş-
283 vd.j: lar. Lemnos kadınları da bir gece adada ne
kadar erkek varsa hepsini öldürmüşler. Yal
Vardılar canavarlar anası çok pınarlı Ida'ya,
nız Hypsipyle babası Thoas'ı öldürememiş,
Lektos burnunda fırladılar denizden,
onu bir sandığa kapatıp denize bırakmış
ayak bastılar bereketli toprağa.
(Thoas). Kral kızı olduğundan kadınlar onu
Ayakları altında ormanlı doruklar titredi.
Lemnos'a kraliçe seçmişler. Argonaut'lar
Uyku durakladı orada,
adaya çıktıklarında Hypsipyle kraliçeymiş,
görünmeden Zeus'un gözüne
önce Argonaut'lara saldırdıkları halde, erkek
çok yüksek bir çamın üstüne kondu,
lerin kendileriyle yatmaya razı olduklarını gö
lda'da büyüyen en ulu çamdı bu,
rünce yumuşamışlar ve Hypsipyle de İason'la
havada yüksele yüksele göğe varıyordu.
birleşerek ona birisi Euneos olmak üzere i k i
Uyku orada, çam dalları arasında,
oğul doğurmuş (Euenos). Argonaut'lar ada
bir kuş oluvermişti, dağlarda yaşayan, ince
dan ayrıldıktan sonra Lemnos kadınları kral
sesli,
ları Thoas'ın kurtulmuş olduğunu görmüşler
tanrıların Khalkis, insanların Kymindis
ve kraliçelerini öldürmek istemişler. Hypsipy-
dedikleri.
le bir gece kaçmış ve korsanların eline düşe
Bir efsaneye göre, Hypnos Latmos dağları
rek Nemea kralı Lykurgos'a köle olarak satıl
nın çobanı Endymion'a tutulmuş ve onun
mış. Lykurgos'la karısı Eurydike, Hypsipy-
gözleri açık uyumasını sağlamış ki sevgilisini
le'yi oğulları Opheltes'e dadı olarak vermiş
gece de doyasıya görebilsin diye.
ler, ama bir gün Hypsipyle oradan geçen Ye
Hypsikrcon. Hypsikreon'un serüveni Mile-
dilere yol göstermek için çocuğu yalnız bırak
tos öyküleri adıyla geç ilkçağda yaratılan r o tığında bir yılan gelmiş, Opheltes'i boğmuş.
manların birine konu olmuştur. Öykü şudur: Lykurgos'la kansı Hypsipyle'ye ölüm cezası
Hypsikreon adlı bir Miletos'lu Promedon adlı vermek istemişler, ama Yedilerden Amphia-
bir Naksos'luyu evine konuk edermiş. raos araya girmiş ve Hypsipyle'nin Lemnos'a
Hypsikreon'un karısı Neaira da adalı konuk dönmesini sağlamış.
larına tutkunmuş, ama kocası evde olduğu
nus, Yunan tanrılarının Latin dünyasına etki
I lerinden sonra da Roma'nm başlıca tanrısı
olarak kalmış ve bir yerde İuppiter'den daha
önemli sayılmıştır. Roma şehrinin kuruluşun
İakkhos. İakkhos, Eleusis myster'lerinde rol da büyük bir rol oynar.
oynayan bir tanrıdır. Başında mersin dalların Bazı efsane yazarlarına göre, İanus İtalya'
dan bir çelenk, elinde bir meşale ile kutsal nın yerlisidir, bazılarına göre de İtalya'ya T e -
erenler alayını yöneten genç bir adam olarak salya'dan göçmüş ve Roma'nın yedi tepesin
gösterilir. Adı Bakkhos'un adı gibi gizli tören den birinde İaniculum diye kendi adını taşı
lerde atılan "İakkhe" çığlıklarından türemiş yan bir şehir kurmuştur. Tiber ırmağına adını
olabilir. Dionysos'la yakından ilişkisi vardır. veren de oğlu Tiber'dir. İuppiter Saturnus'u
Öyle ki İakkhos, Anadolu'dan gelme tanrı Di- kovup da bu tanrı Latium'a sığınınca,, onu kar
onysos'un Yunanistan'da ve özellikle Eleu- şılayan ve konuklayan İanus'tur (Saturnus).
sis'te yaratılmış bir tıpkısı sayılabilir. Kaynağı İanus'un krallığı İtalya'nın altın çağına rast
üstüne söylentilerin çeşitliliği bu tanrının ken lar. İanus zamanında insanlar hep iyi ve na
dine özgü bir kişiliği olmadığını gösterir. muslu imiş, tam bir barış ve uyum içinde ya
Kimi efsanelere göre İakkhos, tanrıça D e - şarlar ve toprak da onlara her şeyi kendiliğin
meter'in oğlu, ya da kocasıdır. Kimine göre den bagışlarmış. İanus uygarlık yollarının
de Demeter'in değil de, onun kızı Perse- hepsini açmış onlara: Gemiler yapmasını,
phone'nin oğludur. Zeus'la Persephone'nin para basmasını öğretmiş. Şehirler kurdurup
birleşmesinden doğmuştur ve Zagreus'tur, toprağı işlemeyi, yasalar çıkarmayı hep ta-
Zagreus'un başka bir adla anılmasıdır (Zagre- nus'a borçluymuşlar. Saturnus, kendisini ko-
usj. nuklayan İanus'a geçmiş ve geleceği görme
Bambaşka bir efsane onun kaynağını yetisini bağışladığı içindir ki, İanus tanrıyı Ro-
Phrygia'da gösterir: Tanrı Dionysos Phrygia ma'lılar iki çehreli olarak canlandırırlar. Ro-
nympha'sı Aura ile birleşmiş, Aura'nm tanrı ma'nın altın paraları üstünde tanrının, biri
dan ikiz çocukları olmuş, biri de İakkhos' sağa, biri sola bakan iki çehreli bir profili gö
muş, ama Aura günün birinde çıldırmış ve rünürdü. İanus her başlangıcın tanrısı sayılır
ikizlerinin birini parçalayıp yemiş, o sırada dı, yılın ilk ayına onun adı verilmiş ve İanua-
Zeus'un sevdiği başka bir Nympha İakkhos'u rius denmişti. Kapıları bekleyen tanrı sayılır,
kaçırmış ve Eleusis'teki Bakkha'lara götürüp çünkü kapılar da kendisi gibi iki yana bakar
bırakmış. Aura da kendini Sangarios (Sakar lar.
ya) ırmağına atmış, sonra da bir pınar olarak Roma'nın koruyucu ve kurtarıcısı olarak İa-
gene yeryüzüne çıkmış. Bu motif için bkz. nus üstüne şu efsane de anlatılır: Romulus'un
Agdistis ve Attis efsaneleri. yönetimindeki Roma'lılar şehri kurduktan
sonra Sabin'lerin karılarını kaçırıp kendileri
İalmenos. Ares'in oğlu. İlyada'da adı geçer ne eş ettikleri zaman, Sabin kralı Titus Tatius
(Askalaphos). bir gece yeni kurulan kente saldırmış, Capito-
lium tepesinin bekçisi Tarpeia da kaleyi Sa-
İambe. Kır tanrısı Pan'la su perisi Ekho'nun
bin'lere teslim etmek üzereymiş ki, İanus tan
kızı sayılan İambe, Eleusis kralı Keleos'un
rı bir sıcak su kaynağı fışkırtmış, böylece düş
evinde hizmet ediyormuş ki, kızı Persepho-
manı korkutarak püskürtmüş. Bu mucizeyi
ne'yi aramaya çıkan Demeter oraya uğramış.
anmak için Roma'lılar ondan sonra Forum'
Üzüntüden yüzü gülmeyen tanrıçayı İambe
da yaptıkları İanus tapınağının kapısını savaş
yaptı§ı şakalarla güldürmeyi başarmış. İlkin
sırasında hep açık tutar, tanrının şehri düş
Yunan taşlamalarının, sonra da tragedya ve
mandan korumasını sağlarmış. İanus kapıları
komedyalarda konuşma vezni olan "iambos"
ancak barış zamanında kapanırmış. İanus ka
veznine adını veren bu İambe imiş.
pısı imparator Augustus'tan önce ancak bir
İanus. Roma'ya özgü bir tanrı. Efsaneleri kez ( İ . Ö. 237'de), Augustus çağında ise üç
kez kapatılmış.
hep Roma dini ve uygarlığıyla ilişkili olan İa-
tanus su perisi İutuma ile evlenmiş ve on dogmadır (Tab. 22). Amcası Pelias'la babası
dan Fons, ya da Fontus adlı pınar tanrı ol arasında tahta kimin çıkacağı kavgasında İa-
muş (luturna). son'un İolkos sarayından uzaklaştırıldığı ve
ormanlarda at adam Kheiron tarafından ye
İapetos. Uranos'la Gaia'nın oğlu Titan İa-
tiştirildiği anlatılır. Yetişkin çağa gelince la-
petos, her biri belalı bir efsanenin kahramanı
son şehre döner. Kılığı Pelias'la arasının açıl
oğullar meydana getirmiştir (Tab. 3). Hesio-
masına ve sürülmesine yol açar (Pelias). E f -
dos bu Titan'm dölünü şöyle tanımlar (The-
saneye göre Pelias'a bir tanrı sözcüsü tek
og. 507 vd.):
ayakkabılı adamdan korkmasını söylemişmiş,
iapetos aldı Klymene'yi, tanrı Poseidon'a kurban kestiği ve kalabalık
güzel topuklu Okeanos kızını, bir tören kutladığı bir gün lason sırtında bir
girdi gerdeğe ve bir oğlu oldu: pars postu ve her bir elinde bir kargı ile çıka-
Azgın yürekli Atlas tanrı. gelmiş, üstelik Pelion dağının eteklerinde bir
Sonra getirdi dünyaya Menoitios'u,
dereyi geçerken sandallarından birini yitir-
o kendini çok beğenen tanrıyı;
ve kıvrak, cin fikirli Prometheus'u, mişmiş, onu böyle görünce Pelias şaşakal
sonra da yarım akıllı Epimetheus'u, mış, tanrı sözünü ansımış, üstelik de İason
o ki bela oldu ekmek yiyenlere babasının tahtını isteyince, onu ne pahasına
Zeus'un yoğurduğu bakireyi evine alarak. olursa olsun uzaklaştırmak gerektiği kanımı-
Başka kaynaklara göre İapetos Klymene ile na varmış. Bir anlatıma göre, Pelias İason'a
değil de Asia ile evlenir (Asla). Öbür Titan'Iar tahtı vermem dememiş de yalnız şöyle bir so
gibi İapetos da Zeus'un eliyle Tartaros'a atı ru sormuş: Bir kral kendine kumpas kuran
lıp yeraltına kapatılır. bir uyruğuna ne yapmalı? İason da, onu
uzaklara sürmeli cevabını vermiş de onun
İasion. Zeus'la Elektra'nın oğlu, Harmonia üzerine Pelias İason'a Kolkhis'ten altın postu
ve Dardanos'un kardeşi (Tab. 7). Dardanos gidip almasını buyurmuş. Her neyse, İason
gibi Samothrake'de oturur, bazı kaynaklarda bu serüvene hayır dememiş ve Yunanistan'ın
Giritli olduğu söylenir. Efsanesinin en çarpıcı en seçkin yiğitlerini bir araya getirerek Argo
yanı Demeter'le olan aşkıdır. Tanrıçanın ona gemisini yaptırmış ve ünlü Karadeniz seferi
gönül verip vermediği konusunda efsaneler ne çıkmış. Bu noktadan sonra İason'un kade
de ayrılık varsa da, Demeter'le birleştiği ve ri Argonaut'ların kaderiyle birleşir (Argona-
aşklarından Plutos'un doğduğunda kaynaklar ut'lar). Yunanistan'a dönüşünde Medeia'nın
birleşir. Odysseia'da Kalypso tanrıçaların büyülerine kurban gider. Karadenizli büyücü
ölümlülerle olan aşklarından dem vururken den kurtulduktan sonra İason İolkos'a döner,
şöyle der (Od. V, 125 vd.): kendi ya da oğullarından biri bu şehirde kral-
Güzel örgülü Demeter de gönül vermişti l ı ğ ı ele geçirir (Medeia).
İasion 'a
sarmaş dolaş olmuştu ikisi sevgiyle,
yatmışlardı üç kez sürülmüş bir tarlada, İda. (1) Girit kralı Melisseus'un kızı. Rheia
ama Zeus o saat aidiydi bu haberi, yeni doğurduğu Zeus'u Kronos'tan kaçırıp
erkeği tepelediydi göz kamaştırıcı kundakta bebek olarak Girit'e götürünce, İda
yıldırımla. kendi adını taşıyan dağda onu kız kardeşi Ad-
Diodoros'a göre İasion Samothrake adası rasteia ile birlikte büyütür, besler (Zeus,
nın gizemlerine ermişti, kardeşi Harmoni- Amaltheia).
a'nın Kadmos'la düğünü sırasında Demeter'e
(2) Korybas'ın kızı, Girit kralı Lykastos'la
rastlamış ve tanrıça ona gönlüyle birlikte buğ
evlenir ve Minos adlı bir oğlu olur.
day tanelerini de armağan etmiş. Sonra da
İasion Kybele ile sevişmiş ve Korybas diye bir (3) Çanakkale bölgesindeki Kazdağı'nın es
oğulları olmuş. Korybas Korybant'lara adını ki adı.
vermiş (Korybanl lar).
İdaia. İda'lı anlamına gelen bu ad Troya böl
tason. Argonautlar seferinin kahramanı İ a - gesindeki İ d a dağı i l e i l i ş k i s i olan i k i efsanelik
son, Kretheus'la Tyro'nun oğlu Aison'dan kadının adıdır:
(1) Skamandros ırmağının tanrısıyla birleşip babası ise, Melampus'un oğlu Abas'tır. Adı
Teuker adlı bir oğul doğuran bir Nympha "gören" anlamına gelen İdmon Argona-
(Teuker). ut'ların yolculuğunu öngörü gücüyle düzenle
(2) Dardanos'un bir kızı. Trakya kralı Phi- dikten sonra bir anlatıma göre de Mari-
neus'la evlenir. Bir efsaneye göre Phineus'un andyn'ler ülkesindeki duraklarında bir ava ka
başına bela getiren odur (Phineus). tılarak bir yaban domuzu tarafından öldürül
müştür (Argonaut'lar).
İdaios. Girit ya da Troas'taki İda dağı ile iliş
kili birkaç kişinin adi: İdomeneus. Deukalion'un oğlu ve M i -
(1) Priamos'un bir oğlu. nos'un torunu, Troya savaşına katılan Girit
(2) Paris'le Helena'dan dogma bir oğul. kralı. İdomeneus'un Molos diye bir üvey kar
(3) Priamos'un arabacısı. deşi var, onun oğlu Meriones Troya savaşın
(4) Dares'in oğlu, Troya'lı savaşçı. da İdomeneus'un hem seyisi, hem de en ya
(5) Korybant'lardan biri. kın savaş arkadaşıdır.
(6) Dardanos efsanesinin bir anlatımına Homeros'un parlak sıfatlarla nitelendirdiği
göre, Dardanos'un İdaios'la Dimas adlı iki (tanrı gibi, alev gibi saldıran denir İdomene-
oğlu olmuş. İdaios Troya'nın güneyindeki da us'a) bu yiğit İlyada'da "saçlarına kır düşmüş"
ğın eteğine yerleşmiş ve tda adını dağa ver yaşlıca bir adam olarak gösterilir. Ama kah
miştir. Troya bölgesine Ana Tanrıça Kybe- ramanlıkları destanda büyük bir yer tutar.
le'nin kültünü getiren de oymuş. Destan bölümleri boyunca İdomeneus en
İdas. Homeros İdas (destanda adı İdes ola seçkin Troya yigitleriyle savaşıp, çoğunu alt
rak geçer) üstüne şöyle der ( İ l . I X , 557): eder, Deiphobos'a, Aineias'a, giderek Hek-
tor'a bile karşı çıkar ve çok adam öldürür, öl-
İdes bir zamanlar en güçlüsüydü dünyadaki düremediklerini de yaralar. Bütün bu savaşla
yiğitlerin,
rında Meriones her zaman yanıbaşındadır ve
ince bilekli gelin Marpessa uğruna o
Phoibos Apollon'a bile kaldırmıştı yayını. onu destekler.
İdas, birçok efsanelerde adı geçen bir kişi İlyada'da anlatılan olaylardan sonra, İdo-
dir: Kardeşi Lynkeus'la birlikte Kalydon avı meneus'un şehri almak için yapılan tahta at
na ve Argonaut'lar seferine katılır, Anado ta bulunan yiğitlerden biri olduğu ve Akhille-
lu'da Mysia'yı ele geçirecekken Telephos us'un ölü törenlerindeki yumruk yarışında bi
ona engel olur. Tanrı Apollon ve Dios- rinci geldiği anlatılır.
kur'lara karşı savaşı, efsanesinin en göze çar Kaç yoldaşı uarsa savaştan kurtulan
par yanıdır: İdas, Euenos'un kızı Marpessa'ya hepsini Girit'e götürebilmiş İdomeneus,
âşık olur ve onu babasından kaçırır. Evlenir deniz yutmamış onların hiçbirini.
ler, ama tanrı Apollon da kadına tutkundur,
Başka efsane yazarları İdomeneus'un dö
onu İdas'ın elinden almak ister, Apollon'la
nüş serüvenini bambaşka biçimde anlatırlar:
İdas birbirlerine girerler. Zeus çare olarak şu
Girit'e varmadan donanması büyük bir fırtı
nu buyurur: Marpessa ikisi arasından seçsin.
naya tutulmuş, İdomeneus da sag salim yur
Kadın kocasını seçer.
da varırsa ilk karşısına çıkacak olan insanı
İdas bir sürünün paylaşılması konusunda Poseidon'a kurban etmeyi adamış. Karşısına
Dioskur'larla kavgaya tutuşur: İdas bir hileyle i l k çıkan kendi oğlu (ya da kızı) olmuş, İdome-
bütün sürüyü ele geçirdiğinden Kastor'la neus sözünü tutmuş, kanını akıtmış, ama bir
Polydeukes ona ve Lynkeus'a saldırırlar. Çar süre sonra Girit adasında çıkan bir salgının
pışma sırasında Kastor öldürülür, Zeus da nedeni bu suçta aranmış ve İdomeneus yur
Polydeukes'i kurtarmak için araya girmek zo dundan sürülmüş. Gitmiş güney İtalya'ya yer
runda kalıp İdas'ı şimşeğiyle çarpar (Lynke- leşmiş.
us, Marpessa, Dioskur'lar).
İdomeneus üzerine şu masal da anlatılır:
İdmon. Argonaut'lar seferine katılan bilici. Thetis'Ie Medeia bir güzellik yarışmasına gi
Aslında Apollon tanrının oğlu sayılır, ölümlü rişmişler, İdomeneus'u da yargıç olarak al-
mışlar, Idomeneus ödülü Thetis'e vermiş, mesini ileri sürerler. İkarios'un adı ancak Pe-
Medeia buna çok kızarak bütün Girit'lilerin nelopeia'nın babası olarak geçer (Penelo-
yalancı olduğu söylentisini yaymış. Ayrıca peia).
İdomeneus'la dölüne lanet okuyarak bir daha
İkaros. Girit'li mimar Daidalos'un oğlu ika-
sözlerine güvenilmemesini sağlamış. Bu ma
ros dünyada ilk uçan adam olarak ün bırak
sal "Girit'lilerin hepsi yalancıdır" atasözünün
mıştır. Baba-ogul kral Minos'un emriyle
kaynağında olsa gerek.
Labyrinthos'a kapatılınca, Daidalos oradan
İdyia. Okenos kızlarından biri olan Idyia, çıkmak ve kaçıp kurtulmak çarelerini aramış.
Kolkhis kralı Aietes'le evlenip Medeia'yı do Uzun uzun çalıştıktan sonra kendisi ve oğlu
ğurmuş. Bazı efsanelerde Aietes'in ikinci ka için birer çift kanat yapmış ve onları balmu
rısı, bazılarında birinci karısı olarak gösterilir muyla omuzlarına yapıştırmış. Uçmadan ön
(Aietes). ce de İkaros'a ne çok alçaktan uçmasını, ne
de fazla yükselip güneşin ışınlarına yakın gel
İkadios. Tanrı Apollon'la Lykia adlı mesini salık vermiş. Ne var ki havalandıktan
Nympha'nın oğlu. Anadolu'nun Akdeniz kıyı sonra İkaros babasının bu sözünü unutmuş,
larında doğmuş ve doğduğu bölgeye anasının başarısından dolayı gurura kapılmış, ya da
adını vererek Lykia demiş, ayrıca orada Pata- hava sarhoşluğuna tutularak yükseldikçe yük
ra şehrini kurmuş. Apollon'a adanmış bu şe selmiş, güneşin ışınlarına aldırmamış, giderek
hirde yaptırdığı tapmağı bir bilicilik merkezi doğayı yenmek, özgürlüğe kavuşmak sevin
haline getiren de İkadios'muş. Efsanesi Apol- ciyle Helios'u hor görme suçunu da işlemiş.
lon kültünün Anadolu'lu kaynağını belirtmek Güneş tanrı onun kanatlarını tutan balmumu-
bakımından ilginçtir: İkadios Lykia'da kalma nu eritmiş, İkaros da tepetaklak denize düş
yıp İtalya'ya gidecek olmuş, ama yolda bir f ı r - müş ve boğulmuş. Ege'de Sisam adasının
tınaya tutulan gemisi batmış, kendisini bir yu çevresindeki denize İkaros denizi denmiştir
nus balığı kurtarmış da, Parnassos dağının bundan böyle.
eteklerine kadar götürmüş, İkadios orada yu İkaros'un eşsiz serüveni her çağda sanatçı
nus balığını anarak şehre Delphoi (delphis ları esinlemiş, bunların arasında en etkili, il
yunus demek) adını koymuş (Apollon). ginç eseri yaratan ortaçağ ressamı Brueghel
tkarios. (1) Kral Pandion zamanında Yuna olmuştur (Daidalos).
nistan'a üzüm bağını tanıtmış olmakla ün sa İksion. İksion cehennemde sonsuzca cezaya
lan Atina'lı kişi, Erigone'nin babası (Erigone). çarpılan büyük suçlulardan biridir. Tesalya'da
(2) Tyndareos'un kardeşi ve özellikle Pene- Lapith'lerin kralı iken, Deioneus'un kızı
lope'nin babası olarak tanınan efsanelik kişi. Dia'ya talip olmuş ve babasına birçok arma
İkarios, kızı Penelopeia'yı tertiplediği araba ğanlar vermeye ant içmiş, ama evlendikten
yarışında birinci gelene vereceğini söylemiş, sonra sözünü tutmadığı gibi kaynatasını kor
zaferi Odysseus kazanınca ona vermiş. Başka haline gelmiş kömürlerle dolu bir kuyuya atıp
bir anlatıma göre, Odysseus Tyndareos'a H e - öldürmüş. Böylece yemin bozma suçuna bir
lene'nin talipleri arasında seçmek için bir yol de ailesinden bir kişiyi öldürme suçu katılın
gösterince, Tyndareos ona ödül olarak Pene- ca, kimse İksion'u bu günahlarından arındır
lopeia'yı verdirmiş İkarios'a. K ı z ı Odysseus'la mak için gereken töreleri yapmaya yanaşma
evlenince, İkarios çiftin kendisiyle kalmasını mış. Bir gün Zeus ona acımış, tutulduğu çıl
istemiş, Odysseus da hayır dememek için gınlıktan İksion'u kurtarmış, ne var ki İksion
seçme hakkını Penelopeia'ya vermiş. K ı z d a tanrıya karşı da olağanüstü bir nankörlük
başını örtüp kızarmış, İkarios böylece Ody- göstermiş: Hera'ya vurulup tanrıçayı kirlet
sseus'la birlikte İthake'ye gitmek istediğini meye uğraşmış, derken Zeus (ya da Hera'nın
anlamış. Odysseia'da taliplerle Telemakhos kendisi) tanrıçaya benzeyen bir görüntü yap
arasındaki tartışmalarda, talipler Penelopeia' mış, İksion da onu Hera sanarak onunla bir
nın babası Ikarios'un yanına geri gönderilme leşmiş. Bu birleşmeden at adam Kentauroi
sini ve Ikarios'un kendine yeni bir damat seç- doğmuş . Bir anlatıma göre bir at adam değil
de, ne kadar at adam varsa hepsi İksion'dan pınağını kurmaktadır ki, gökten düşen Palla-
dogmaymış. Ama Zeus bu korkunç günahı dion yapının açık çatısından içeri girip yerini
cezasız bırakmamış, İksion'u cayır cayır ya alır. Daha başka bir efsane de İlos'un bir yan
nıp alevler saçan bir tekerleğe bağlamış, gın sırasında Palladion'u alıp kurtardığını,
onun sonsuzluğa dek dönüp yanmasını sağla ama tanrıçanın yüzünü gördüğü için de kör
mış. Tanrı İksion'a ayrıca ambrosia yani olduğunu anlatır. Athena yakarmalarına yu
ölümsüzlük şarabı içirdigi içindir ki, İksion'un muşamış da İlos'un gözlerini sonradan açmış.
cezasından ölüm yoluyla kurtulması da ola Bir efsaneye göre İlos, oğlu Ganymedes'in
naksızdır. İksion, Theseus'un arkadaşı Peiri- Olympos'a kaçırılmasından sorumlu olan
thoos'un babasıdır. Tantalos'la Pelops'u Anadolu'dan kovmuş
(Tantalos).
İlia. Roma'nın kurucuları Romulus'la Re-
mus'un anaları Rea SiMa'nın başka bir adı İlyada. Homeros'un İlias, ya da İlyada adlı
(Rea). büyük destanı İlyon yani Troya destanı adını
taşıdığı halde, Troya savaşı efsanesinin an
İlos. Troya kral soyunda bu ada iki kez rast cak kısa bir bölümünü yansıtır: Akhilleus'un
lanmaktadır: Birinci İlos, Dardanos'un üç ço orduların yöneticisi Agamemnon'a karşı ö f -
cuğundan biridir, ama döl bırakmadan ölür. kesi ve savaştan çekilmesiyle başlar, Akhille-
İkincisi, Tros'la Kallirhoe'nin oğlu, İlyon yani us'un savaşa dönmesi, Hektor'u öldürüp Tro-
Troya şehrinin kurucusu ve Priamos'un dede- ya şehrinin çevresinde sürüklemesi, sonra da
sidir (Tab. 16 ve 17). îlos'un Laomedon adlı ölüsünü babası Priamos'a geri vermesiyle bi
oğlundan başka Themisthe adında bir de kızı ter. Yirmi dört bölümlü ve 16.000'den fazla
olur, bu kız kendi amca oğlu Kapys'le evlenip dizeli bu destanın bir özetini bölümlere ayıra
Ankhises'i doğurur, böylece İlos Troya kral rak başlıklarıyla birlikte burada vermeyi fay
soyunun hem Hektor kolu, hem de Aineias dalı buluyoruz. Destanın 24 bölümü el yaz
kolunun atasıdır.
malarında Yunan alfabesinin harfleriyle gös
İlos'un Troya şehrini kurması şöyle anlatı terilmiştir, okuyucuların bu saymaya rastla
lır: Troas bölgesinden olan İlos günün birinde yabilecekleri düşüncesiyle, bölümlerin Y u -
Phrygia'da ora kralının düzenlediği bir yarış nanca sayılarını da parantez içinde gösteri
maya katılır, birinci gelir ve ödül olarak kız ve yoruz:
erkek elli köle ile yurduna döner, ama kral
ona bir de kara benekli bir inek verir ve bilici B Ö L Ü M I. ( A ) Sesleniş - Akhilleus 'un Öfkesi.
lerin sözüne uyarak, ineğin ardından gidip Ozan Musa'lara seslenip konusunu belirtir:
duracağı yerde bir şehir kurmasını bildirir. Akhilleus'un öfkesi, bu yüzden Akha'lar ara
İnek kuzeye doğru yol alır ve Ate tepesi deni sında beliren veba salgını.
len bir tepenin üstünde durur. Zeus tarafın Akha'ların Troya ovasındaki gemi ordugâ-
dan atılınca Gaflet tanrıçanın düştüğü tepedir hmdaytz. Tanrı ApoUon'un rahibi Khryses
bu (Ate). İlos orada bir şehir kurup ona adını gelir, Agamemnon'un tutsak olarak alıkoydu
verir. Sonradan Troya adını da alacak olan İ l - ğu kızı Khryseis'i geri ister. Agamemnon kızı
yon Skamandros'la Simoeis ırmaklarının ara vermediği için tanrı Apollon Akha ordusuna
sındaki ovada olup, daha önce Dardanos'un veba salar. Dokuz gün, dokuz gece ordu has
İda dağının eteğinde kurduğu Dardania'dan talıktan kırılır. Bilici Kalkhas kızı geri vermeyi
pek uzak değildir. Bir süre sonra İlos tanrı buyurur. Agamemnon kızı vermeye razı olur,
Zeus'tan girişiminin uğurlu olup olmayacağı ama onun yerine Akhilleus'un tutsağı Brise-
nı gösteren bir işmar diler, Zeus da gökten is'i alır, ama Akhilleus da barakasına çekilir:
Palladion'u indirir İlyon üzerine. Palladion, Savaşa artık katılmayacaktır. Anası deniz tan
tanrıça Pallas Athena'nın, sag elinde kargı, rıçası Thetis'ten öcünü almasını ister. Thetis
sol elinde öreke tutan dev boylu heykelidir. Olympos'a çıkıp Zeus'tan yalvarır: Akhilleus
İlos heykelin düştüğü yere Athena tapınağını savaştan ,uzak durdukça Akha'lar zaferi kaza-
kurar. Başka bir efsaneye göre, İlos şehrin ta- namasınlar. Zeus söz verir, Akha'lardan yana
olan karısı tanrıça Hera ile kavga ederler. B Ö L Ü M VI. ( / .) Hektor'la Andrornakhe'nlıı
Hephaistos tanrı onları yatıştırır. Buluşması.
Hektor şehre gelir, anası Hekabe'ye Athe-
BÖLÜMII. ( B ) Agamemnon'un Düşü. Toplan na tapınağına sunular koymasını söyler. Bu
tı. Gemilerin Sayımı. arada Diomedes Lykia'lı Glaukos'la çarpışır
Zeus Agamemnon'a yalancı bir düş gönde ken, aralarında konukluk bağları olduğu anla
rir: Troya'yı alabileceğini bildirir. Agamem- şılır, savaştan vazgeçip silahlarını değiş tokuş
non Akha'lan toplantıya çağırır, onları dene ederler. Bellerophontes efsanesinin anlatıl
mek ister: Herkesin dokuz yıllık savaştan bık ması. Hektor batı surlarının önünde karısı
tığını, yurtlarına dönmek istediklerini anlar. Andromakhe ile küçük oğlu Astyanaks'a rast
Thetis olayı. Ordu savaş düzenine girer. lar. Aralarındaki aile sahnesi.
Ozan bir daha Musa'ya seslenir ve Akha or
dularının, komutanlarının ve şehirlerinin ad B Ö L Ü M VII. (H ) Hektor'la Aias Arasındaki
larını, gemilerinin sayısıyla saymaya koyulur. Çarpışma - Ölülerin Kaldırılması.
Aynı sayım Troya'lılar için de yapılır. Troya Hektor, Akha'ların en seçkin yiğitlerinden
ordusu da safa dizilir. biri Telamonoglu Aias'la teke tek savaşır. Ba
şa baş gelip ayrılırlar. Ölüleri toplamak için
B Ö L Ü M I I I . (r) Antlar. Surların Üstündeki savaşa ara verilir. Akha'ların ordugâhı bir sur
Sahne - Paris'le Menelaos'un Teke Tek Sa ve bir hendekle çevirmeleri. Olympos'ta tan
vaşı. rılar arasındaki tartışma.
İki ordu karşı karşıyadır: Paris Menelaos'la
teke tek savaşa girişmeyi teklif eder. Savaşı B Ö L Ü M V I I I . (e) Zeus'un 1da Dağından Savası
kazanan, Helena'yı alacaktır. Teklif kabul Yönetmesi.
edilir, Priamos'u çağırmaya giderler. Zeus Troya savaşının yönetimini ele alır,
Sahne değişir: Priamos'la ihtiyarlar heyeti bunun için de gelir, 1 d a dağının doruğun.*
surların üstünde dizilip teke tek savaşı gözet yerleşir. Üstünlük Troyalılardadır, Akha'İBl
lerler. Helene gelir, onlara Akha yiğitlerini hendeğe kadar çekilirler.
tanıtır. Teke tek savaş başlar, Menelaos Pa B Ö L Ü M K. (\) Akhilleus'a Gönderilen Elçtlm
ris'i alt etmek üzereyken tanrıça Aphrodite - Yiğidin Barakasındakî Tartışma.
araya girip Paris'i kaçırır, Helene'yi de koca Akha'lar toplantısında Akhilleus'un savaşa
sının yanına götürür. Helene'nin Aphrodi- dönmesini sağlamak için ona elçiler gönder
te'ye, sonra da kocasına çıkışması. me kararı verilir. Aias'la Odysseus elçi seçilir
ler. Akhilleus onları iyi karşılar, ağırlar, ama
B Ö L Ü M IV. (A ) Yeminlerin Bozulması - Aga-
savaşa dönmeme kararını bildirir. Lalası P h o -
memnon'un Orduları Teftişi.
iniks'in bütün yakarmaları boşa gider. Haberi
Olympos'ta: Zeus, Hera ve Athena arasın
alınca Akha'lar arasındaki üzüntü.
da çatışma. Hera, Lykia'lı Pandaros'un sa
vaşmama andını bozmasını sağlar. Menela- B Ö L Ü M X . ( K ) Odysseus7a Diomedes'in Keş
os'un yaralanması. Gene silaha sarılan ordu fe Çıkmaları - Dolon.
yu Agamemnon gözden geçirir. Savaş baş Gece toplanan kurultay: Akha'ların en yaşlı
lar: Akha yiğitlerinden Antilokhos, Aias ve önderi Nestor Troya'lılar kampına gözcü
Odysseus birçok Troya'lıyı öldürürler. gönderilmesini salık verir. Odysseus'la Dio-
medes görevlendirilirler. Yolda Troya'lıların
B Ö L Ü M V . ( E ) Diomedes'in Kahramanlıkları.
gözcüsü Dolon'a rastlarlar, ağzından birçok
Bütün bölüm Akha yiğidi Diomedes'in kah
bilgi aldıktan sonra onu öldürüp dönerler.
ramanlıklarına ayrılmıştır: Korkunç bir boğuş
Trakya'lıların cins atlarını kaçırırlar.
ma başlar, tanrılardan Ares, Athena ve Aph-
rodite de savaşa karışırlar. Aineias'la Diome- B Ö L Ü M X I . (A) Agamemnon'un Kahramanlık
des arasındaki savaş. Aphrodite'nin araya gi ları.
rip yaralanması, Diomedes savaş tanrı Ares'i Destanın yirmi altıncı gününde üçüncü bü
yaralar. yük çatışma. Hektor'la Agamemnon'un kar-
şılaşması, Agamemnon, Diomedes ve daha ama Hektor ölüyü silahlarından soymayı ba
birçok Akha yiğidinin yaralanması. Akha'lar- şarır. Akhilleus'un ölümsüz atlarının ağlama
da telaş. Nestor, AkhiUeus'un arkadaşı Pat- sı. Zeus Troya'lılara zaferi müjdeler. Akha'
roklos'a dert yanar. ların bozgunu. Patroklos'un ölüsü alınır ve
kara haber Akhilleus'a götürülür.
B Ö L Ü M X I I . (M ) Duvar Dibindeki Savaş.
Troya'lılar duvara saldırır. Kıyasıya çarpış B Ö L Ü M X V I I I . (X ) Akhilleus'a Yeni Silahlar
m a . Lykia'lıların duvarda delik açmaları. Kor Yapılması.
kunç boğuşma. Akha'ların gemilere doğru AkhiUeus'un korkunç yası. Deniz tanrıçası
kaçışması. Thetis'i çağırıp yeni silahlar istemesi. T h e -
tis'in demirci tanrı Hephaistos'a başvurması.
B Ö L Ü M X I I I . ( N ) Gemilerin Önündeki Savaş.
Silahlar destanı.
Akha'lardan yana olan tanrı Poseidon sa
vaşı Semendirek adasından gözler. İ k i Aias'ı B Ö L Ü M XIX. ( T ) Akhilleus'la Agamemnon
Troya saldırısına karşı koymaya kışkırtır. Her Arasındaki Barışma.
iki tarafta da yararlık gösterenler olur, ama Thetis silahlan oğluna götürür. Akha'ların
Troya'lılar gemilere kadar sokulurlar. toplantısında Akhilleus'la Agamemnon barı
şırlar. Ordular silah kuşanır. Savaş hazırlıkla
B Ö L Ü M X I V . ( 3 ) Zeus'un Aldatılması...
rı. Akhilleus için kara belirtiler: Hektor'u öl
Akha'larda şaşkınlık. Hera, Zeus'u baştan
dürdükten sonra kendi ölümü de yakındır.
çıkarmak için bir düzen kurar. Tanrıça Aph-
rodite'den cinsel istek uyandıran memeligini B Ö L Ü M X X . (Y ) Tanrıların Savaşa Karışması.
alır, süslenir püslenir ve 1da dağında Zeus'u Olympos'ta tanrılar toplantısı: Zeus izin ve
bulup onunla sevişmesini başarır. Tanrı seviş rir, her tanrı istediği gibi yardım edebilecek
meden sonra uykuya dalar, o sırada Posei- tir savaşa. Tanrılar iki cepheye ayrılır: Hera,
don Akha'ların yardımına koşar. Athena, Poseidon, Hermes, Hephaistos A-
B Ö L Ü M X V . ( o ) Duvara İkinci Saldırış. kha'lardan yana, Ares, Apollon, Art emiş, Le-
Zeus uyanır, Hera'ya çıkışır. Poseidon to ve Aphrodite Troya'Mardan yanadır. A-
uzaklaşır, Zeus Apollon tanrıyı Hektor'a gön khilleus'un Aineias'la karşılaşması, Aineias'ın
derir. Hektor gene duvara saldırır. Akha'lar savaş meydanından kaçırılması.
gene gemilere kadar gerilerler. Durum Akha'
B Ö L Ü M X X I . (d > ) Irmak Kıyılarında Savaş.
lar için çok kötüdür.
Akhilleus kudurmuş gibidir, önüne gelen
B Ö L Ü M X V I . ( n ) Patroklos Destanı. Troyakyı insafsızca tepeleyip Troya ovasında
Patroklos gelir, Akhilleus'a bu korkunç du akan Skamandros ve Simoeis ırmaklarına
rumu bildirir, Akhilleus gitmeyecekse, kendi atar. Kanlarla kızıla boyanan ırmaklar kabar
savaşa gidip dövüşmeye kararlıdır. Yiğitten dıkça kabarır. İrmak tanrı Skamandros, öfke
silahlarını ister. Akhilleus arkadaşına silahları lenir, yatağından çıkıp Akhilleus'u kovalama
nı verir. Patroklos," AkhiUeus'un silahlarıyla ya başlar. Derken ateş tanrı Hephaistos ır
karşılarına dikilince, Troya'lılar önce bozgu makların karşısına dikilip alevleriyle onları
na uğrar, sonra Lykia'lı önder Sarpedon Pat- durdurur. Sahne Olympos'a yükselir: Tanrılar
roklos'la dövüşür ve ölür. Baştanrı Zeus'un arasında kavga, dövüş. Akhilleus Troya'lıları
kadere boyun eğerek oğlu Sarpedon'u feda püskürte püskürte Troya'nın surları önüne
etmesi. Sarpedon'un ölüsü çevresinde çarpış gelir. Troyalılar surların içine sığınırlar.
m a . Patroklos Hektor'u batı kapılarına kadar
kovalar. Apollon'un kışkırttığı Hektor, Pat- BÖLÜMXXII. (X)Hektor'un Ölümü.
roklos'u vurur. Patroklos'un ölümü. Bir Hektor surların dışında kalır. Priamos'la
Hekabe yalvarırlar içeriye girip korunsun di
B Ö L Ü M X V I I . (P)Menelaos'un Kahramanlığı. ye, yiğit anasına, babasına aldırmaz. Hek-
Akha yiğitleri Patroklos'un ölüsünü Hek- tor'un iç tartışması. Korkuya kapılması. Tan
tor'un elinden kurtarmak için dövüşürler, rılar seyircidir. Sonunda Zeus kader tartısını
IINU
kaldırır: Hektor'un ölüm kefesi ağır basar. galarını simgeler. İno'nun iki kişiliği vardır:
Apollon bile onu korumaktan vazgeçer. Tan Athamas'ın ikinci karısı ve Phriksos'la Hel-
rıça Athena Troya'lı yiğit Deiphobos'un kılı le'nin üvey anası olarak çikin bir rol oynadığı
ğına girip Hektor'u aldatır. Hektor Akhille- halde (Athamas, Argonaut'lar), Ak Tanrıça
us'un karşısına dikilir. Çarpışırlar. Hektor olarak fırtınaya tutulmuş gemicileri korumak
ölür. Akhilleus ölüsünü yedi kez Troya surla ta ve özellikle Odysseus'u kurtarmakta çok
rının çevresinde sürükler. Troya surlarından sevimli bir tanrıça olarak görülür. Poseidon
seyredilen korkunç sahne. Andromakhe'nin korkunç bir fırtına ile Odysseus'un salını pa
bayılması. ramparça edip kendisini azgın dalgalar içinde
boğmak üzereyken, Leukothea çıkar yiğidin
B Ö L Ü M X X I I I . () Patroklos'un Ölüsüne Dü karşısına (Od. V, 3 3 3 vd.):
zenlenen Yarışmalar.
Akhilleus'un ordugâhında Patroklos'a yapı Gördü onu güzel topuklu Ino, Kadrnos'un
kızı,
lan ölü törenleri. Akhilleus'un yası. Patrok-
eskiden insan sesli ve Ölümlüydü bu Ak
los'un yakılması. Yarışmalar. Tanrıça,
deniz tanrıları arasında sayılır oldu
B Ö L Ü M XXIV. (.)Priamos'un Hektor'un Ölü sonraları.
sünü Geri Alması -Hektor'a Ağıtlar. Gördü neler çektiğini, acıdı Odysseus'a,
Gece. Kral Priamos tanrı Hermes'in kıla bir martı oldu, pır etti, çıkıverdi sudan,
vuzluğunda Hektor'un ölüsünü geri almak geldi, oturdu salın üstüne, seslendi, dedi ki:
için Akhilleus'un barakasına gelir. Priamos'la "Şu Poseidon, yeri sarsan, ne ister senden
Akhilleus arasındaki konuşma. Akhilleus yu zavallıcık,
ne diye bunca belayı salar senin başına?
muşar: Hektor'un ölüsünü babasına geri ve
Taş çatlasa yok edemez o seni.
rir. Priamos ölüyle Troya'ya döner. Hektor'a Sen gel, yap ben ne dersem,
ağıtlar yakılır. Dokuz gün Hektor'un ateş yı hiç benzemezsin akılsız bir adama:
ğını için odun taşınır. Onuncu gün yapılan Hadi çıkar rubalarını sırtından,
cenaze töreniyle İlyada kapanır. yeller götürsün salını bırak,
ulaşmaya bak Phaiak'ların toprağına
İnakhos. Argos bölgesindeki ırmağın tanrı olanca gücünle yüze yüze,
sı. Okeanos'la Tethys'in oğlu sayılır. B i r e f s a - orada kurtulmaktır kaderin senin.
neye göre İnakhos, Argos'a insanların yerleş Al şu tanrısal yaşmağı vereyim sana,
mesinden önce yaşamış, ya da tufandan arta göğsünün altına dola onu,
ne acı var artık, korkma, ne ölüm.
kalan insanları toplayıp ırmağın kıyılarına
Ama değdiği zaman karaya ellerin,
yerleştirmiş. Hera ile Poseidon Argos'ta han onu çöz, at şarap rengi denize, uzağa,
gi tanrının egemen olacağı tartışmasında atar atmaz da dön gerisin geri".
İnakhos'u hakem almışlar, fnakhos da H e -
ra'yı seçince, Poseidon öfkelenip ırmağın ya Odysseus tanrıçanın dediğini yapar ve kur
tağını kurutmuş, ancak yağmurlar mevsimin tulur.
de suyu olacağına karar vermiş. İno'nun deniz tanrıçasına dönüşmesi üstü
ne de şu efsane anlatılır-. Semele tanrı Diony-
İnakhos en geçerli efsanelere göre İo'nun
sos'u doğurup öldükten sonra İ n o , kocası
babasıdır. İo'nun Zeus tarafından sevilmesi
Athamas'ı çocuğu almaya ve kendi çocukları
ve kaçırılması ona dert olmuş, kızını reddet
Melikertes ve Learkhos'la büyütmeye kandı
mek ya da tanrının peşine takılmak gibi aşırı
davranışlarda bulunduğu için, onu yıldırım rır. Ne var ki kıskançlıktan gözü kararan tan
çarpmış, böylece Zeus İnakhos ırmağını su rıça Hera Zeus'un oğlunu barındırdıkları için
yundan yoksun etmiştir (to). İno ile Athamas'a fena kızar ve ikisini de çıl
dırtır. İno oğlu Melikertes'i bir kaynar su ka
İno. Kadmos'la Harmonia'nın kızı, Semele zanma atıp boğar, Athamas da Learkhos'u
ile Agaue'nin kız kardeşi (Tab. 18). Bir deniz bir geyik sanarak kargısıyla vurur. Yaptığını
tanrıçasına dönüştüğü zaman adı Leukothea, anladığı zaman İno Melikertes'in ölüsüyle bir
yani Ak Tanrıça olur ve denizin köpüklü i l , i l likli' denize atlar, ama deniz tanrıları ona acır
ve kendisini bir denizkızına, oğlunu da Palai- bir boğa biçiminde tapınılan Apis tanrının
mon adıyla küçük bir tanrıya dönüştürürler. adı Yunanca Epaphos'tur der ( I I , 153), böy
Sisyphos'un düzenlediği İsthmos yarışmaları lece İo'nun da, oğlu Epaphos'un da Mısır'lı
bu tanrı şerefine yapılırmış (Palaimos, Meli- tanrıların Yunan karşılıkları olduğunu kabul
kertes). eder.
Roma'da Leukothea, tapınağı limana yakın Yunan kaynaklarında İo efsanesi şöyle an
bulunan Mater Matuta ile, Palaimon da Por- latılır: İ o , Argos kralı İnakhos'un kızıdır (Tab.
tunus, limanlar tanrısıyla bir tutulmuştur. 10), babası İnakhos sonradan adını alan ır
mağın tanrısı ve Okeanos'un oğlu sayılır;
İ o . Io efsanesiyle Yunanistan yarımadası A k - kendisi de Argos şehrinin Hera tapınağında
deniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini ve rahibedir. Günün birinde Zeus İo'yu görür,
onlardan dogma efsaneleri kendine mal et kızın güzelliğine vurulup ona yanaşır. Hera
m e , asıl kaynaklan Anadolu, Fenike ya da bunu öğrenince büyük bir kıskançlığa kapılır,
Mısır'da bulunan bu olguları kendi toprakla baştanrı da sevgilisini karısının öfkesinden
rında merkezleme çabasının tipik bir örneğini korumak için onu beyaz bir inek haline dö
vermektedir. Bu gerçeği ilkçağın ilk tarihçisi nüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulun
Herodot da sezinlemiş olacak ki, Akdeniz'in madığına Hera'ya yemin eder. Tanıca ineğin
doğusuyla batısı arasındaki çatışmayı ele aldı kendisine verilmesini şart koşar, İo'yu alıp
ğı büyük eserine İo efsanesiyle, bu konu bir başına bin gözlü dev Argos'u bekçi olarak di
masal değil de, tarihsel bir olaymış gibi başla ker. Zeus bu kez de Hermes'i gönderir, Ar-
maktadır. İnek biçimine girip, karnında Hel- gos'u büyüleyerek öldürmesini sağlar. Ama
len'lerin baştanrısı Zeus'un tohumunu taşıya Hera bir atsinegi musallat eder ineğe, İo deli
rak kıtadan kıtaya atlayan, geçtiği yerlere adı gibi kıtadan kıtaya koşar, atsineginden kurtu
nı veren İo (İstanbul Boğazının adı Bosporos, lamaz bir türlü. Bir denize, bir de boğaza adı
İnek Geçididir) ve onun serüvenleri, onun dö- nı verdikten sonra, Kafkas dağlarında bir ka
lüyle ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsane yaya mıhlanmış olan Prometheus'un önün
lerin hepsi böyle bir amaç güdülerek kurul den geçer. Aiskhylos "Zincire Vurulmuş P r o -
muşa benzer. metheus" targedyasında bu buluşmayı sahne
Herodot Perslerle Yunanlılar, yani Asya ile ye koyar: Orada İo başına gelenleri şöyle an
Avrupa arasındaki savaşa hep kız kaçırma latır (Prom. 640 vd.):
olaylarının sebep olduğunu, bunun İo'nun ka
çırılmasıyla başladığını yazar ( I , 1 - 5 ) : Argos İstiyorsunuz madem, hayır diyemem:
kralı İnakhos'un kızı İo deniz kıyısında oynar Açıkça anlatayım her şeyi size,
ken Fenike'li gemiciler tarafından kaçırılıp Ama doğrusu anlatmaya utanıyorum da
Mısır'a götürülmüş. Buna misilleme olarak da tanrısal bir kasırganın nasıl
Yunanlılar Fenike'de T y r kralı Agenor'un ( k i allak bullak edip ben zavallıyı,
Agenor İo'nun torunudur) kızı Europe'yi ka varlığıma yeni bir biçim verdiğimi
Geceler gecesi yapayalnızken odamda
çırırlar, bununla da kalmazlar, Argonaut'lar
şöyle sözler duyuyordum düşlerimde:
seferini düzenleyip Kolkhis'li Medeia'yı kaçı
"Ey mutlu genç kız, niçin yalnızsın
rırlar, bunun karşılığı da Paris'in Helena'yı erkeklerin en y ü c e s i özlerken seni?
kaçırması ve onun sonucunda Asya ile Avru Zeus yanıp tutuşuyor senin için,
pa'yı ilk büyük çatışmada karşı karşıya geti Aphrodite'nin gerdeğine girmek istiyor
ren Troya savaşıdır. Herodot bu yorumu seninle.
Pers bilginlerinden aldığını söyler, ne tuhaftır Zeus'un isteğine karşı koma sakın,
ki sözünü ettiği kişi ve olayların efsanelik ol kalk, gitLerna'nın yeşil çayırlarına,
duğunu, gerçek olsalar da Mısır, Fenike, Ka babanın koyun, sığır otlaklarına,
radeniz ve Ege kıyıları arasında böyle önem git ki Zeus görsün orada seni,
siz olaylarla nasıl bir ilişki kurulabileceğini doysun seni görmeye Zeus'un gözü".
Ah! Hep böylesi düşler gördüm geceleri,
açıklamaz, bu tutarsızlık üstünde hiç durmaz.
ve bir gün canımı dişime alıp
Yalnız daha ileride Mısır'dan söz ederken,
söyledim babama ne düşler gördüğümü.
O zaman babam Pytho'ya, Dodona'ya Tiryns'te kral olur. Karısı Anteia Bellero-
adam üstüne adam yolladı öğrenmek için p h o n t e s ' e iftira e d i n c e , Proitos yiğidi H o m e -
tanrılar ne istiyor, ne istemiyor diye. r o s ' u n dediği gibi " ö l ü m işaretleriyle" (İl. VI,
Ama gönderdiği adamlar dönünce
169) İobates'e gönderir, o da yiğidin canına
karışık, karmakarışık sözler ediyorlardı.
kıymak için o n a Khimaira'yı öldürmesini bu
Sonunda günün birinde
anlaşılır bir söz geldi tnakhos'a, yurur (Bellerophontes). Yiğit İobates'in o n a
bu söz açıkça diyordu ki babama: yüklediği b ü t ü n işleri başardıktan s o n r a , kra
At kızını evinden, yurdundan dışarı, lın kızıyla evlenir ve İobates ö l ü n c e Lykia kra
gitsin, tanrılara bir kurbanlık gibi, lı olur.
dolaşıp dursun dünyanın dört bir yanma,
yoksa Zeus yıldırımlarıyla İokaste. Tragedya yazarlarınca Oidipus'un
çarpıp yok edecek senin soyunu. h e m anası, h e m karısı olan kadının a d ı . D e s
Apollon'dan gelen bu sözleri düyunca t a n d a adı Epikaste olarak geçer. İokaste,
babam, Thebai'li M e n o i k o s ' u n kızı ve K r e o n ' u n kız
kovdu beni, attı evinden dışarı kardeşidir. T h e b a i kralı Laios'la evlenir ve
Kendi için de, benim için de kötü bir şeydi
Oidipus'u d o ğ u r u r . Laios'un öldürülmesin
bu,
den sonra oğlu olduğunu bilmediği Oidipus
ama ne yapsın, Zeus'tu onu zorlayan.
Biranda değişiverdi içim, dışım, T h e b a i t a h t ı n a çıkınca, İokaste o n u n l a evle
birden şu boynuzlar çıktı başımdan. nir ve ikisi erkek, ikisi kız dört çocukları olur
Kerkhne'nin, Lerna'nın tatlı sularına (Tab. 19). İokaste işlediği dogadışı suçu öğre
doğru. n i n c e kendini asar (Laios, Oidipus).
Argos adında birini taktılar peşime.
Bu, Toprağın oğlu asık suratlı çoban İ o l a o s . Herakles'in üvey kardeşi olan İphik-
adım adım izliyordu beni, les'in oğlu. İolaos amcası Herakles'in yanıba-
sayısız gözlerini dikerek üstüme. şında yiğidin b ü t ü n işlerine katılmış ve ona
Beklenmedik biranda can verdi bu çoban, yardım etmiştir. Herakles öldükten sonra
bense hep o belalı iğnenin zoruyla oğullarının çabasını desteklemiş, efsaneye
Bu topraktan o toprağa koştum durdum.
göre de Yunanistan'dan ayrılıp Sardinya ada
sına yerleşmiş, orada birçok şehirler kurmuş
İ o ' n u n kişiliğine ve efsanesine d a h a bir kut
t u r . Herakles kültünü Sardinya'ya sokmuş,
sallık veren bu öyküden sonra P r o m e t h e u s
kendisi de Eurystheus'u cezalandırdığı için,
İo'ya kaderin kendisine neler hazırladığını bil
Zeus'un sevgisini kazanmış, Zeus o n u öldük
dirir: Mısır'a varacak, orada gene insan biçi
t e n sonra tanrılar arasına alıp, H e b e eliyle
m i n e girecek ve Z e u s ' u n oğlu E p a p h o s ' u d o
gençleştirmiştir.
ğuracaktır (Epaphos). Akdenizin güney ve
doğu kıyılarına yayılan iki dallı bir kral soyu İole. Oikhalia kralı Eurytos'un kızı, H e r a k -
n u n atası olacaktır, dölleri soylarının kaynağı les'in ö l ü m ü n e sebep olan kadın (Eurytos,
olan Yunanistan'a döneceklerdir (Aigyptos, Herakles). Eurytos kızını ok a t m a d a birinci
Danaos). Bir efsaneye göre, İ o ' n u n başına gelecek olana vereceğini söylemiş, yarışmayı
bir dert d a h a gelir: Kuret'ler E p a p h o s ' u kaçı Herakles kazanınca, lole'yi yiğide vermek is
rırlar, a m a H e r a ' n ı n bu düzeni de boşa çıka tememiştir: Herakles'in çılgınlığa kapılıp İole'
rıldıktan s o n r a İo Mısır'a d ö n e r ve o r a d a bir den doğacak çocukları ö l d ü r m e s i n d e n korku
t a n r ı ç a gibi t a p ı m görür, t o ' n u n Mısır tanrıça yordu. Yiğit de İole'yi elde e t m e k için O i -
sı îsis'e benzetilmiş efsanelik bir kişi olduğu khalia şehrini almak ve kızı kaçırmak z o r u n
besbellidir (îsis). da kalır. İole ile evlenmek hazırlıklarına giri
şir, o sırada D e i a n e i r a ' d a n yeni bir gömlek is
İ o b a t e s . Lykia kralı, Akrisios ve Bellero- t e r . Büyülü gömlek bedenini yakar ve yiğit
p h o n t e s efsanelerinde rol o y n a r : Proitos ikiz kendi yaptırdığı o d u n yığınına çıkıp ö l ü n c e lo-
kardeşi tarafından Argos'tan sürülünce, Lyki- le'yi oğlu Hyllos'a verir (Deianeira, Hyllos).
a'da İobates'in yanına sığınır ve bir süre son
ra kralın kızı Anteia (ya da S t h e n e b o i a ) ile ev ton. İon, Ege kıyılarına yerleşmiş, iaones
lenir. Sonra da İobates'in yardımıyla d ö n e r adıyla anılan boylara Yunanistan'dan gelme
bir kurucu ata bulmak amacıyla, efsanesi Ati lon'un oğlu olarak gösterilir. Tanrı Kreusa'yı
na'da uydurulduğu besbelli olan bir kişidir. Atina akropolünün bir mağarasında gebe bı
Soy ağacından görüldüğü gibi (Tab. 20), Hel- rakır, kadın İon'u doğurduktan sonra bebeği
len'lerin büyük atası olarak gösterilen Hel- bir sepet içine koyup kayalık bir yere bırakır,
len'in üç oğlu vardır: Ksuthos, Doros ve Aio- Apollon onu tanrı Hermes'e verip Delpho-
los. Doros'la Aiolos, Dor ve Aiol soylarının i'ye gönderir. Orada tapınak rahibesi çocuğu
doğrudan doğruya isim babaları, Ksuthos ise büyütür. Ksuthos'la Kreusa evlendikten son
oğlu İon aracılığıyla İon'lar, ya da İonyalılar ra bir türlü çocukları olmaz, Apollon tapma
denilen soya ata olmuştur. Bu süreç üstüne ğına başvurup bunun nedenini sorarlar, o sı
efsane yazarlarından hemen de hiçbir bilgi rada Kreusa İon'u görür, önce tanımak iste
edinilmez, tarihçilerse çeşitli amaçlarla çeşitli mez, sonra kabul eder, tanrı buyruğuna uya
biçimlerde anlatırlar İon efsanesini. Herodo- rak genci alırlar, kendi oğulları olarak büyü
tos şöyle der (Tar. V I I , 94): "İonyalılar Pelo- türler, Atina krallığına getirirler. Bu oyun Eu-
ponez'de bugünkü Akhaia'da oturdukları sü ripides'in mutlu bir sonuca bağlanan traged
rece, yani Danaos'la Ksuthos Peloponez'e yalarından biridir ve böyle olduğu için de pek
gelmeden önce, Hellen'lerin söylediğine gö tragedya sayılmaz. Bunun da amacı İon-
re Pelasgoi Aigialees adını taşırlardı, Ksuthos
ya'lıların kaynağını Atina'ya, üstelik burada
oğlu İon'dan sonra da onlara İones dendi".
tanrı Apollon'a bağlamaktır.
Efsane şöyledir: Ksuthos'u iki kardeşi D o -
ros'la Aiolos Tesalya'dan kovarlar, o da Atti- İphianassa. Homeros destanlarında Aga-
ka'da Atina iline yerleşir, orada Atina kralı memnon'un kızı İphigeneia'ya verilen ad (1-
Erekhtheus'un kızı Kreusa ile evlenir (Erekh- phigeneia).
teus), kral ölünce Attika'dan sürülür ve Pele-
ponez'in kuzey kıyısına, sonradan Akhaia de İphigeneia. Agamemnon'la Klytaimest-
nilecek bölgeye yerleşir; o zamanlan bu böl ra'nın kızı, Elektra, Orestes ve Khrysothe-
gede Aigialeos'un Pelasg soyları otururlardı. mis'in kardeşi (Tab. 15). Homeros destanla
Ksuthos ölür, iki oğlundan biri Akhâios Te- rında fphigeneia'dan pek söz edilmez, adı
salya'ya döner, öteki İon Aigialeas ülkesine İphianassa olarak birkaç kez geçer, efsanesi
saldırmaya hazırlanır ki, kral Selinos kızı H e - Troya savaşıyla doğrudan doğruya ilgili oldu
like'yi ona verip kendisine halef seçer. Seli- ğu halde, Homeros ne Aulis'teki, ne Tau-
nos ölünce, İon Helike adlı bir kent kurar ve ris'teki serüvenine dokunur. Bunun tam tersi
halkına İones adını verir. O sırada Atina'lılar ne tragedya yazarları ve özellikle Euripides,
Eleusis'e karşı savaşta kendilerine yardım et
("İphigeneia Aulis'te" ve "İphigeneia Tau-
mesi için İon'u çağrırlar ve İon Attika'da
ris'te" adlı iki tragedyası vardır) İphigeneia ti
ölür. Soyu bir süre Aigialeos bölgesinde kal
pine büyük bir ün kazandırmış ve Troya sava
dıktan sonra, Tesalya'dan gelen Akhaios'un
şıyla doğrudan doğruya ilişkili tek kişi olarak
saldırısına uğrar. Akhaios bölgeyi alır, Akhai-
İphigeneia batı yazınını da etkilemiş, Racine
a adını verir. Pausanias'ın anlattığı bu efsane
ve Goethe'ye konu olmuştur. Bizim burada
belli ki Akhaia bölgesinin, İones ve Akhaioi
anlatacağımız efsanesi doğrudan Euripides'in
adlarını taşıyan boyların kaynağını açıklamak
iki tragedyasının özeti olacaktır.
amacıyla kurulmuştur. Strabon'un anlatımı
ise başkadır: Ksuthos Erekhteus'un kızıyla ev Akha ordusunun Troya'ya varmak için on
lendikten sonra Attika'da dört kentler antlaş yıllık bir zaman yitirdiği anlatılır. Bunun bir
masını kurar (Tetrapolis), oğullarından Akhai- süresi savaşa katılacak çeşitli filoların Aulis'te
os Peloponez'de Akhaia bölgesini kurar, toplanmasıyla geçmiştir. Aulis Euboia yarım
öbür oğlu İon da Attika'ya kral seçilir, bölge adasının karşısında bir limandır. Akha'Iar
yi siyasal ve sosyal alanda düzene koyar ve orada toplandıktan sonra gemilerin yola çık
soyunun denizaşırı göçlere katılmasını sağlar. ması için uygun bir rüzgâr esmesini beklemiş
Tragedya şairlerinden Euripides'in "İon" lerdir. Ne var ki ortalık sütliman, en ufak bir
adlı oyununda İon Ksuthos'un değil, Apol- hava estiği yok. Bunun nedeni ordunun bilici
si Kalkhas'a sorulunca, verdiği cevap Aga-
memnon'u çileden çıkarır: Artemis tanrıça İphikles. iphikles Amphitryon'la Alkme
krallar kralı Agamemnon'a karşı kin ve öfke ne'nin oğlu, Herakles'in ikiz kardeşidir. Ama
beslemektedir, avlanırken kendisine adanmış Herakles tanrı Zeus'un tohumundan, İphikles
kutsal bir geyiği öldürdü diye, bu yüzden de de Amphitryon'un tohumundan meydana
yellerin esmesini önlemektedir. Tanrıça an gelmiştir (Tab. 13). İki kardeş arasındaki fark
cak Agamemnon kızı İphigeneia'yı kendisine hemen beşikte yattıkları ilk günlerinden bel
kurban verirse, öfkesinden vazgeçecek ve f i - li olur: Hera'nın gönderdiği yılanı görünce,
lonun yola çıkmasını sağlayacaktır. Bu haber İphikles çığlığı basar, hayatta kalmayı Herak-
Agamemnon'un tepesine balyoz gibi iner. les'e borçludur. İphikles, yiğidin bazı işlerine
Önce böyle bir işe hiç yanaşmaz, ama önder katılır. Onunla Orkhomenos'a karşı savaşır
lerin ve özellikle Menelaos'la Odysseus'un ıs ve kral Kreon ödül olarak her iki kardeşe kız
rarları üzerine umumun çıkarını kendi çıka larından birini verir. Ama Herakles ansızın
rından üstün tutmaya yana yakıla karar verir. çılgınlığa kapılınca İphikles'in iki oğlunu ve
Kralın ailesi Mykene'de kalmıştır, Agamem- kendi çocuklarını da öldürür (Herakles).
n o n karısı Klytaimestra'ya haber gönderir,
İphigeneia'yı alıp gelmesini buyurur, güya kı İphiklos. Teselya kralı Phylakos'un oğlu.
zı Akhilleus'a nişanlayacaktır. Klytaimestra Başına tuhaf bir serüven geldiği anlatılır:
sevine sevine gelir, kızını bekleyen kaderi ve Genç yaşta iktidarsızlığa uğramış, babası, ak
Aulis'e aldatılarak getirildiğini anlayınca, kö- rabaları olan bilici Melampus'a nedenini sor
pürür, Agamemnon'a karşı dinmez bir hınç muş, Melampus da İphiklos'u iyi etmek için
yerleşir yüreğinde. Kraliçe bunu hiç unutma bir meşe ağacının kabuğu altında saklanan
yacak ve kocasını Aigisthos'la aldatmasına bir bıçağı bulmak gerektiğini bildirmiş. Öyle
da, Troya dönüşü Agamemnon'u öldürmesi olmuş, bıçağın pasından yapılan iksirle İphik-
ne de bu kin sebep olacaktır. İphigeneia kur los iyileşmiş ve Podarkes adında bir oğlu ol
ban edilmek üzere sunağa çıkar, bıçak tam muş.
boğazına saplanacağı anda, söylentiye göre,
tphiklos'un, Odysseia'da (Od. XI, 290,
Artemis kıza acır ve onu havalara kaldırıp,
296) zengin bir sürünün sahibi ve Neleus'la
kurban bıçağının altına bir geyik koyar. B u -
Pero efsaneleriyle ilgili olarak adı geçer (Ne-
nun üzerine rüzgârlar hemen esmeye başlar,
leus, Pero).
filo Troya'ya gitmek üzere yola çıkar. İphi-
geneia'nm Aulis'teki serüveni de burada bi İphimedeia. Bkz. Aloeusoğulları.
ter.
İphis. (1) Erkek adı olarak: Thebai'ye karşı
Tauris, yani bugünkü Kırım yarımadasında
Yediler seferine katılan bir yiğit ve Kıbrıs'lı
İphigeneia Tauris'li Artemis tapınağında rahi
bedir. Yıllardan beri yerine getirdiği ödev, ta Anakserete efsanesinde adı geçen bir kişi
pınakta bir çeşit kurban kesmektir: Gemileri (Anakserete).
batıp Kırım'a çıkan yabancıları hep İphigene- ( 2 ) K ı z adı olarak: Girit'li bir masal kahra
ia kurban eder Artemis'e. Günün birinde ta manıdır: İphis'in babası ille de bir erkek ço
pmağa iki yabancı gelir, bunlar İphigenei- cuk istiyormuş, karısına kız doğurursa kendi
a'nın kardeşi Orestes'le arkadaşı Pylades'tir, sine göstermemesini, hemen dağa bırakması
amaçları Tauris'teki Artemis heykelini alıp nı buyurmuş. Kadın da kız doğurduğu halde,
Yunanistan'a getirmektir, bu görevi onlara çocuğunu erkek olarak tanıtmış kocasına,
Delphoi'deki Apollon kâhini vermiştir. İphi- hem erkek, hem de kız adı olan İphis adını
geneia yabancıları tanır ve onları kurban et koymuş. İphis böylece büyüyüp güzel bir deli
mek şöyle dursun,.onlarla birlik olur, heykeli kanlı olmuş, günün birinde bir kız ona tutul
Bİarak Yunanistan'a kaçarlar. Orestes kız kar- muş, iki genci nişanlamışlar. İphis'in anası ne
ılı-sini arkadaşı Pylades'e verir. İphigeneia, yapacağını şaşırmış ve tanrıça İsis'e yalvarıp
k ı z kardeşi Elektra'nın tam karşıtı sessiz, yu- yardım dilemiş. Tanrıça da İphis'e acımış,
mıis.ık, saf ve sevimli bir genç kız tipidir
unu bir erkek yapmış, böylece evlenmesini
(Agamennon, Klytaimestra).
sağlamış (Galateia).
İphitos. (1) Phokis bölgesinden gelen as (Oslris). Bu efsane ile Yunan mythos'unda
kerlerin başında Troya savaşma katılan yiğit. mevsimleri simgeleyen Adonis-Attis, ya da
İphitos Argonaut'lar seferine de çıkmış. Demeter-Kore efsaneleri arasında benzerlik
olduğu gibi, başında ay taşıyan bir inek biçi
(2) Oikhalia kralı Eurytos'un oğlu, İole'nin
minde imgelenen İsis'le İo arasında da bir iliş
kardeşi. Herakles efsanesinde rol oynar. Ba
ki kurulmuş, böylece zamanla İsis Yunan-
bası Eurytos gibi İphitos da usta bir okçudur.
Roma pantheon'unda çok önemli bir yer al
Odysseia destanına göre, Odysseus'la iphitos
mıştır. Yunanistan'ın İskender'den sonra,
konukluk ve dostluk bağlarıyla birbirine bağlı
Roma'nın da Augustus zamanında Mısır'a
dır, Penelope'nin taliplerini öldürmeye yara
açılması, puta taparlıgm son demlerinde tek
yacak kocaman yayı Odysseus'a iphitos ver
tanrıya ve özellikle tek bir ana ve bereket tan
miştir (Od. XXI, 13 vd.).
rıçasına mistik bir eğilimin baş göstermesiyle
İris. Thaumas'la Elektra'nın kızı, H a r p - İsis, tıpkı Ana Tanrıça tipini simgeleyen Ar-
ya'ların kız kardeşi. İris baba tarafından P o n - temis-Hekate ya da Kybele gibi, toprak, t o p
tos'a, ana tarafından da Okeanos'a bağlıdır rak ürünleri, deniz ve yeraltı ülkesine ege
(Tab. 6). Gökkuşağını simgeler, gökkuşağı da men olup yaşamla ölümü elinde tutan, ayrıca
denizden çıkarak gökle yeryüzü arasındaki büyü yoluyla doğa güçlerini yöneten bir tan
ilişkiyi kurar göründüğü için, Olympos tanrı rıça oluvermiştir. İsis'e özellikle Anadolu'da
ları İris'i de Hermes gibi ulak ve özellikle in tapınıldı^ Efes ve Bergama'da adını taşıyan
sanlara haber salmak için kullanırlar. Kanatlı tapınakların kalıntılarından da anlaşılmakta
dır, güneşte gökkuşağının renklerini yansıtan dır.
ince bir tülle örtülüdür. İris, tanrı Zeus ve
özellikle Hera'nın hizmetindedir. "Ayağı İsmene. Oidipus'la îokaste'nin kızı, Antigo-
tez", "yel gibi uçan" diye vasıflandırılan İris n e , Eteokles ve Polyneikes'in kardeşi. İsme-
Homeros destanlarında önemli bir rol oynar. n e , Antigone'nin tam karşıtı, ölçülü, haddini
Kendisine verilen buyruğu harfi harfine tek bilir, çekingen bir genç kızdır. Sophokles'in
rar etmek İris'in özelliklerlndendir. "Antigone" adlı tragedyasında Antigone ile
İsmene arasındaki diyalogda, İsmene şöyle
İros. İros Odysseia'da sözü geçen İthakeli
konuşur:
bir dilencidir. Odysseus dilenci kılığında İtha-
ke'ye gelip taliplerin şölenine karışınca, eğ "Ah kardeşim, düşün bir kere, zalim talih
lence ve maskaralığa düşkün talipleri iki di babamızı nasıl zillet içinde elimizden aldı, na
lenciyi birbirleriyle dövüştürmeye girişirler. sıl kendi ayıplarını kendi ortaya dökerek ken
Odysseus soyunup iri bacakları, geniş omuz di elleriyle kendi gözlerini çıkardı; anası ve
karısı - ikisi de aynı şahıstı - kendini asarak
ları ve güçlü kollan ortaya çıkınca, İros'u bir
günahkâr hayatına nasıl bir son verdi ve kar
titremedir alır, kaçmaya çalışır, ama talipler deşlerimizin ikisi de, aynı günde, birbirlerinin
yakasını bırakmaz, Odysseus da bir yumru- eliyle nasıl yürekler acısı bir ölüme kavuştu
guyla kemiklerini kırıp onu dışarıya sürükler lar. Şimdi biz ikimiz kaldık. Bak, eğer kanuna
atar. Talipler arasında da bir kahkahadır ko aykırı hareket edip hükümdarın hükmüne ve
par (Od. X V I I I , 1-107). kudretine karşı gelirsek ne korkunç bir ölüm
le öleceğiz. Hayır, bize yakışan, kadın olduğu
İsis. Aslında bir Mısır tanrıçası olan İsis, muz ve erkeklere karşı mücadele için yaratıl
İsa'dan sonraki yüzyıllarda Yunan-Roma madığımızı düşünmektir. Hem sonra böyle
dünyasına girmiş ve kişiliğinde birçok dişi bir hükümdarın tebaası olduğumuz için bun
tanrıları toplayarak bir süre tek tanrıça olarak lara, hatta daha beterlerine tahammül etme
miz lâzımdır. Bunun için, toprak altında ya
tapım görmüştür.
tanlara yalvaracağım ve zor karşısında böyle
Mısır efsanesine göre İsis kral tanrı Osi- yaptığım için beni affetmelerini dileyerek, ba-
ris'in kız kardeşi ve karısı, güneş t a n n H o - şımızdakitere boyun eğeceğim. Çünkü yapa
rus'un anasıdır. Karanlıklar tanrısı Set (Yun. mayacağın işlere kalkışmak akıl kârı değil
Typhon) Osiris'i öldürünce İsis kocasını ara dir... Devlete karşı koymak elimden gelmez."
maya çıkar, bulur ve oğluna öcünü aldırtır (Antigone).
Italos. İtalya'ya adını veren kurucu kahra tepelerinde tapınağı olmuştur, İono'nun daha
man. Italos'un asıl kaynağı üstüne mythos başka tapınakları da vardır: En önemlisi, Ro
yazarları arasında ayrılık vardır, Sicilya'dan, ma kalesinde İuno Moneta'ya ayrılmış olamy
Yunanistan'ın batısındaki adalardan, daha di (Moneta uyaran, hatırlatan demektir). I. O.
başta yarlerden geldiği ileri sürülür. Çok iyi, 390 yılında Roma bir gece Galya'lıların saldı
hak ve barışsever bir kralmış, halkını öyle uy- nsına uğrayınca, bu tapınağın kutsal kazları
uygar bir hale getirmiş ki, önce yalnız kuzeye ötüşleriyle halkı uyandırmışlar ve şehrin kur
verilen ltalia adı - güneye Ausonia denirdi - tulmasını sağlamışlardır.
bütün yarımadaya yayılmış. İuno'ya daha başka sıfatlarla da tapındırdı:
İuno Lucina doğuma bakmakta ve doğumu
Ithakos. İthaka adasına adını veren kurucu
kolaylaştırmaktadır. İuno Lucina'ya sunu ya
kahraman. Zeus soyundandır, iki kardeşiyle
pılırken herkesin kemer ya da kuşağını çöz
birlikte Korfu adasından İthaka'ya göçer ve
mesi gerekirdi, çünkü giyside herhangi bir
.adada İthaka şehrini kurar. Kentin başlıca düğüm gebe kadının kurtuluşunu önleyebilir
çeşmesinin kuruluşu da ona atfedilir. inancı vardır.
Itylos. Thebai'de anlatılan bülbül efsanesin Roma'da İuno genellikle kadınların konıyu
de llylos, Aedon'la Thebai'li Zethos'un oğlu cusudur, kadınlar arasında da meşru yoldan
dur. Aedon, eltisi Niobe'nin oğlunu öldürmek evlenmiş olanların tanrıçasıdır. Mart ayının
isterken kendi çocuğu İtylos'u öldürür ve öm ilk günü kutlanan Matronalia bayramında
rü boyunca dövündükten sonra bülbül haline "matrones" yani evli barklı, çocuklu kadınlar
getirilip gene İtylos diye ağlar (Aedon). hem İuno'nun oğlu tanrı Mars'ı, hem de Sa
bin kadınlarının kaçırılmasından sonra Ro
İtys. Aynı efsanenin Attika'da ve özellikle
malılarla Sabin'ler arasındaki barışın kurul
tragedya yazarlarınca anlatılışında adı geçen
masını anarlardı.
çocuk, Itys, Prokne'nin oğludur, babası da
Thebai efsanesinde olduğu gibi Zethos değil, Roma dininde her erkeğin "genius"u (Geni
Trakya kralı Tereus'tur. Atina kralı Pandi- us) olduğu gibi, her kadının da "İuno"su var
on'un kızı Prokne ile evlenir (Aedon). dı. Bu koruyucu İuno yalnız ölümlülere degil,
tanrıçalara da bakardı. Tanrıçanın "luno So
Iulus. Aeneas'ın oğlu Ascanius'un (Yun. As- roria" ( k ı z kardeşi koruyan İuno) olarak H o -
kanıos) italya'ya geldikten sonra aldığı ad. İu- ratius efsanesinde de rolü vardır (Horatius).
lus Caesar'ın ve onun evlatlığına girdiği için
imparator Augustus'un da üye bulundukları İupiter (yahut İuppiter). Adı Zeus baba,
ünlü İulii soyunun atası sayılır. İulus R o - baba tanrı ya da gök tanrı anlamına gelen D l -
es-piter (yani Zeus pater)den türemiş olan İu-
ma'nın metropolü olan Alba Longa şehrini
piter aslında Roma pantheon'unun en eski,
kurmuştur.
en büyük tanrısıdır. Yunan dininin etkisiyle
İulus adının kaynağı şöyle açıklanır: Aeneas
sonradan Zeus'la bir tutulmuştur. Roma di
ortadan kaybolup Latium bölgesinde savaş
ninde İupiter gök, gün ışığı, hava, yıldırım ve
patlayınca, Ascanius Troya'dan gelme asker
şimşek gibi doğal güçleri simgeleyen tanrıdır,
lerle Latium'dan devşirme ordunun başına
bu yüzden de Fulgurator, Fulminator (şimşek
geçmiş ve Rutul'larla Etrüsk'lere başarıyla
çakan), Tonans, Tonitrualis (gök gürleten),
karşı koymuştur. Ödül olarak kendisine İo-
Pulvius (yağmur yağdıran) sıfatlarıyla anılır.
bum (ya da lolum) adı verilmiş ki, bu da Iup- Doğanın büyük yöneticisi sayılan bu tanrıya
piter'in bir küçülmesi olsa gerek, yani "Kü- Roma'nın kutsal tepesi Capitolium'da tapını-
çükk İuppiter" olmuş. Oradan da İulus çıkmış lırdı. İupiter Capitolinus'a dikilen tapınağa
olsa gerek. sonradan İuno ve Minerva da alınmış, böyle
luno. Hera ile bir tutulan Romalı tanrıça. ce Capltolium üçlüsü adıyla bu tanrılara tapı-
Aslında luno ayın değişimlerini simgeleyen nılmıştır. Aynı tepede iupiter Optimus Maxl-
lbir tanrıçadır ve luppiter, luno, Mnerva üçlü ııHIS (en İ y i , en büyük iupiter) Roma devleti
sü içinde Quirinalis sonra Capitolium nin koruyucusu ve y ö n e t i c i s i olarak tapım gö-
rürdü. Konsullar göreve başlamadan gelip siydi. Kültü Latium bölgesinden Roma'ya
ona yakarmak zorundalardı, zafer kazanan sonradan getirilmiş ve Forum'da bulunan
başkomutanlar zafer çelenklerini ve ilk kur bir suya "İuturna Havuzu" adı verilmiştir. Bu
banlarını (ki bunlar beyaz boğalardı) ona pınarın şifalı niteliği olduğu gibi İuturna da
adarlardı. İupiter Roma'nın dış ilişkilerini ve iyileştirici bir tanrıça sayılırdı. Mars Meyda
uluslararası antlaşmalarını koruyan bir tanrı nında, sulak bir bölgede bulunan tapmağı
sayılırdı. Tanrılar arasında tam bir otorite Augustus zamanında buraları kurutulunca kal
kurduğu gibi, devlet otoritesini ve disiplinini dırılmıştır.
simgelerdi. Flamen dialis adıyla görevlendiri İmparatorluk dönemi şairleri İuturna'yı Ae-
len başrahibi İuno'nun başrahibesiyle evlene neas'ın düşmanı Turnus'un kız kardeşi sayar
rek tanrılar arasındaki kutsal birliği yansıt- lar ve Turnus'la birlikte savaşa katıldığını söy
m'akla yükümlüydü. lerler. İupiter'in sevdiği bu su perisine tanrı
Jüpiter'in siyasal rolü bununla bitmez, F e - ölümsüzlük bağışlamış ve Latium 'daki bütün
retrius adıyla Roma'nın savaş alanında da suların koruyuculuğunu vermiş. Ovidius Lara
baştanrı sayılırdı: Düşmandan alınan bütün ve Lares tanrılardan söz ederken İupiter'in
silahlar, öldürülen düşmanların soykaları bu İuturna'ya olan aşkını, nympha'nın bin bir bi
İupiter'e adanır, ayrıca Stator unvanıyla İupi- çime girerek tanrıdan kaçtığını anlatır (Lara).
ter'in düşmana karşı koyduğu, Roma'ya sal Bir efsaneye göre de İuturna tanrı İanus'un
dırıların her türlüsünü durdurduğu sanılırdı. eşi ve pınarlar tanrısı Fontus'un anası olarak
Durduran anlamına gelen Stator sıfatının gösterilir (lanus, Fontus).
kaynağı şöyle açıklanırdı: Roma'lılaria Sabin'
ler arasındaki savaşta Roma'lılar Sabin'lerin İustitia. Roma'da adaletin simgesi. Yunan
karılarını kaçırdıktan sonra, bir ara Sabin'ler tanrıları arasında Themis'e değil de, daha
ağır basmış ve şehri almak üzereymişler ki, çok Dike'ye benzemektedir. İustitia Altın
Romulus kılıcını kaldırarak Forum'da İupi- Çağda insanlar arasında bulunurken (Soylar
ter'e ant içmiş, düşmanı durdurursa olduğu Efsanesi), insanların gitgide daha çok suç iş
yerde bir tapınak kurmaya yemin etmiş. Tan lemesi onun artık yeryüzünde tutunamaması-
rı da Sabin'leri püskürterek Forum'da Palati- na yol açmıştır. Göğe çıkmış ve burçlar ara
nus tepesinin dibinde İupiter Stator'a adan sında Bakire burcu olmuştur.
mış tapınağa kavuşmuş.
İuventus. Gençliği simgeleyen tanrıça. Ro-
Roma İmparatorlumu çağında imparatorlar ma'nın en eski çağlarında Yunan tanrıçası
baştanrı İupiter'le ilişki kurmaya ve doğrudan Hebe ile hiçbir ilişkisi olmadığı halde, sonra
doğruya İupiter Optimus Maximus'un kıla dan bu iki tanrıça benzeşmişlerdir. Ama tu-
vuzlumu ve koruyuculuğu altında olduklarını ventus'un asıl görevi genç delikanlılar çocuk
belirtmeye çalışırlardı. K i m i Jüpiter'i düşünde elbisesini bırakıp "toga virilis" yani yetişkin
görüp ondan doğrudan doğruya esinlendiğini erkek toga'sını giydikleri zaman onları koru
ileri sürer, kimi İupiter'in sıfatlarını kendi adı maktır. İuventus'a Capitolium'da İupiter, İu-
na taktırırdı. Taşra kentlerinde ve ele geçiri no ve Athena üçlüsüne ayrılmış tapınağın
len yabana ülkelerde Romalıların ilk işi Ro- içinde ve özellikle Athena'nın "cella"sında bir
ma'da Capitolium tepesindeki üçlü tapınağın sunağın ayrılmış olması bu tanrıçanın eskiliği
bir tıpkısını kurmak, böylece İupiter'in devlet ne delildir. Roma İmparatorluğu zamanında
tanrısı olarak egemenliğini kabul ettirmekti. İuventus tanrıçanın koruyuculuğu altında bir
Bu siyasal niteliğini İupiter Roma devletinin çeşit gençlik dernekleri kurulmuş, bunlarla
son demlerine dek koruyabilmiştir. imparatorluk politikasının yayılmasına ve
İuturna. Eski adı Diuturna (diuturna sürekli, gençlerin askerlik öncesi bir eğitim görmele
ölümsüz demek) olan İuturna bir su nympha' rine çalışılmıştır.
/./i
na'ya kurban etmek ister, bunun İ ç i n de arka
İM»
kaynaklarda epik şiirin denir. Kimi efsaneye bir Odysseus kavuşmamıştı yurduna ve
göre Kalliope Seiren'lerin, ozan Linos'un ya karısına,
da Rhesos'un anasıdır (Linos, Rhesos). oyuk mağaralarda alıkoymuştu onu
Kalypso yüce tanrıça,
Kallîrhoe. Güzel akışlı anlamına gelen Kal- yanıp tutuşuyordu, güzel peri, kocası olsun
lirhoe birçok efsanelik kişilerin adıdır: diye.
(1) Okeanos'un, Tethys'in kızı Khysaor'la Ama Odysseus yurduna özlem çekmektedir
birleşmesinden iki canavar, Geryoneus'la E- (Od.V, 151 vd.):
khidna doğar (Tab. 6).
(2) Irmak tanrı Akheloos'un kızı. Alkmai- Kıyıda oturur buldu (Kalypso) onu,
boyuna gözyaşı akıyordu gözlerinden,
on'la evlenir ve Akarnan'ı doğurur (Alkmai-
tüketiyordu tatlı ömrünü, dönüşünü özleye
on, Akarnan). öz leye,
(3) Irmak tanrısı Skamandros'un kızı. Nymphe'den hoşlanmıyordu artık o,
Tros'la evlenerek Ilos, Assarakos ve Gany- İsteksiz uzanıyordu geceleri mağarada onun
medes'i doğurur (Tab. 17). yanma.
Gündüzleri kayalarda, kumsallarda yer
(4) Libya kralı Lykos'un kızı. Bir efsaneye
bitirirdi kendini
göre Troya savaşından sonra Diomedes'in gözyaşları, hıçkırıklar, iniltilerle
gemisi fırtınaya uğrar ve Libya kıyılarına va bakardı boyuna hasat vermez engine,
rır. Lykos onu Ares tanrıya kurban etmek is bakardı iki gözü iki çeşme.
ter, ama Diomedes'e gönül vermiş olan kızı
yiğidi kurtarır. Kallirhoe, Diomedes'ten yüz Sonunda tanrılar acır Odysseus'a, Zeus
görmeyince kendini asar (Lyfcosj. Hermes'i buyruklarla gönderir Kalypso'ya.
Haberci tanrı Ogygie adasında güzel perinin
Kalydon. Kalydon avı (bkz. Meleagros). oturduğu mağaraya uçup gelir, gördüğü
manzara şudur (Od. V, 55 vd.):
Kalypso. Odysseia'nın en sevimli kişilerin
den Kalypso'yu bir gizem perdesi örter. Adı Varınca ta uzaklardaki adaya,
da öyle: Yunanca saklamak, gizlemek anla çıktı karaya menekşe rengi denizden,
mına • g e le n "kalyptein" fiilinden türeme. Sak yürüdü, gitti koca mağaraya doğru,
o mağarada güzel örgülü Nymphe
lı tanrıça mı, saklayan tanrıça mı demeli
otururdu.
Odysseus'u, eşi Penelope'den sonra en çok Buldu onu İçinde mağaranın.
seven bu kadına? Tanrıçalıgı da bir tuhaf, Kocaman bir ateş vardı ocakta,
Homeros ona Olympos tanrıçalarının en bü kokusu uzaklara yayılıyor, sarıyordu odayı
yüklerine verdiği "dia theaon" (yüce tanrıça, çatır çatır yanan dağ servisinin, mazı
tanrıçaların yücesi) unvanını verir, öte yan ağacının.
dan da bir nympha olduğunu söyler. Başka Kalypso içerde altın mekikle tezgâhına gide
mythos yazarları, Atlas'la Pleione'nin kızı, gele.
yani Pleiad'ların biri olduğunu ileri sürerler, Hermes Kalypso'ya Odysseus'u yurduna
kimi de der ki güneş tanrı Helios'la Perseis'in göndermesi gerektiğini söyleyince, yüce
kızıymış. Hiç önemi yok, Kalypso öyle kanlı Nympha'nın ilk tepkisi öfke olur, tanrılara
canlı olarak karşımıza çıkar ki, kimin nesi ol çatar kendisinin ölümlü bir erkekle sevişmesi
duğunu araştırmak aklımızdan bile geçmez. ni kıskanıyorlar diye, ama sonra da Odysse-
Nausikaa, Penelopeia, Andromakhe gibi H o - us'a tanrıların kararını bildirir ve ona bir sal
meros'un yarattığı ölümsüz, unutulmaz kadın yapmasında yardım edip şöyle uğurlar sevgi
tiplerinden biridir. lisini (Od. V, 2 6 3 vd.):
Odysseia'nın ilk dizelerinden şöyle tanıtılır
Kalypso uğurladı Odysseus'u adadan
bize (Od. I, 11 vd.):
beşinci günü,
Ölüm uçurumundan kurtulanlar onu yıkamış, urbalar giydirmişti güzel
kurtulmuştu, kokulu
savaştan ve denizden dönenler dönmüştü, Bir tulum siyah şarap vermişti yanımı,
daha büyük bir tulum dolusu da su, Nymphaios'a gönül verir, ama Kryasos'lular
kopmuştu kumanyayı bir meşin torbaya, bu göçmenlerin fazla yayılmasından korkarak
her türlü yiyecek vermiş bol bol. onları yok etmek çarelerini düşünürler. Me-
Ardından uğurlu, tatlı bir yel saldı,
los'luları büyük bir şölene çağırırlar, silahsız
Odysseus da sevinç içinde açtı rüzgâra
yelkeni. gelecekleri şölende onları topluca öldürmek
tir amaçları. Ne var ki Kaphene Nymphai-
Kalypso'nun başkaca da adı geçmez des os'a işi haber verir, Meloslular da kendi töre
tanda. Şimdi bakalım, tanrılardan uzak, de lerine göre karılarını da şölene getirmek için
nizle çevrili ıssız bir adada oturan ve Olym- izin isterler. Yerliler bunu kabul eder, göç
pos'luları hor görmese de, onlardan ayrı bir menlerin karıları elbiselerinin altında kılıç, ka
biçimde yaşayan, onlara baş kaldırmayı göz ma saklarlar, Kryassos'lular kocalarına saldı
alan bu saklı tanrıça kim? Odysseia'ya yazdı rınca, göçmenler silaha davranıp hepsini öl
ğımız önsözde (s. 31) bu soruya cevap ver dürürler. Kryassos şehrini yerle bir ettikten
meye çalıştık: Bilginler uzun araştırmalardan sonra Yeni Kryassos diye bir şehir kurarlar,
sonra Kalypso'nun Ogygie adasının Malta ol Kaphene'yle Nymphaios birer tanrı gibi saygı
duğu sonucuna vardılar. Malta müzesinde bi görür. Plutarkhos'un anlattığı bu masal bes
zim Anadolu kazılarından bol bol çıkan Ana belli ki Yunanlı göçmenlerin Karia yerlilerine
Tanrıça heykelcikleri g i b i geniş kalçalı f i g ü - yaptıkları mezalimi örtmek için uydurulmuş
rinler bulunmaktadır, Malta adasına ise çok tur.
eski zamanlarda Fenikelilerin ayak bastığı ve
oraya Maleth, yani saklı liman, saklı koy adı Karkabos. Kuzey Yunanistan'da Trakya ve
nı verdikleri anlaşılmıştır. Kalypso bu Maleth Makedonya bölgelerinde hüküm süren Trio-
adının Yunanca çevirisi olsa gerek. Olympos pas'ın oğlu. Triopas öyle zalim bir zorbaymış
tanrı dünyasından uzakta, başka bir tanrı dü ki, Karkabos yurdunu kurtarmak için babası
zenini simgeleyen kadının egemen olduğu nı öldürmek zorunda kalmış, sonra da suçun
anaerkil bir düzenin tanrıçası olan Kalypso, dan arınmak için kral Tros'un yanına, Troas
Kybele'nin, yani Anadolu'nun Ana Tanrıçası bölgesine sığınmış. Troya kralları ona toprak
nın bir benzeri, başka adla bir tıpkısı olma vermişler, o da Zelela diye bir şehir kurmuş
sın? Odysseus, serüvenleri sırasında iki kez (Erdek'in güneyinde, bugünkü Sarıköy?), ora
• biri Kirke, öteki Kalypso - kadın eline dü da yerleşmiş. Karkabos, Troya savaşında
şer, kurtulamaz onların etkisinden. Bu iki ka Troyalılardan yana çarpışan Pandaros'un
dın tanrıça tipik Ana Tanrıça nitelikleri taşır. atasıdır (Pandaros).
Bunun ilerde daha belirgin biçimde aydınla
nacağına güvenilebilir (Kirke). Kassandra. Troya kralı Priamos'la karısı
Hekabe'nin kızı (Tab. 16). Kassandra, Troya-
Kapaneus. Thebai'ye karşı Yediler seferine lı kral çiftinin, Hektor ve Paris'ten sonra, en
katılan Argos'lu önderlerden biri (Amphiara- ilgi verici evladıdır. Bu genç kızın yürekler
os, Adratos). Kapaneus, dev boylu, yaman acısı bir kaderi, trajik bir kişiliği vardır. Gele
bir adamdır, tanrılardan çekinmez, Thebai'ye ceği görme gücüyle yıkımları önlemeye çalı
saldırıda, şehri ateşe vermek ister, ama Zeus şan, ama sözünü geçiremedigi için başına ge
tam Kapaneus'un sura tırmanacağı anda onu len belalardan iki misli etkilenip üzülen bilici
yıldırımıyla vurur ve öldürür. Karısı Euadne, nin dramını simgeler Kassandra; bugünün
ölüsünün yandığı odun yığınına atar kendini anlayış ve deyimine göre uzağı gören bilinçli
ve onunla birlikte yanar. Oğlu Sthenelos Tro- bir insanın dramını.
ya savaşına katılır.
Efsaneler Kassandra'nın bu gücünü çeşitli
Kaphene. Anadolu'nun Karia bölgesiyle il yorumlarla anlatır. Birine göre, Kassand-
gili bir efsane. Kaphene, Karia şehri Kryas- ra'yla ikiz kardeşi Helenos bebekken, Pria-
sos'lu bir kızmış, Melos adasından gelen göç mos'la Hekabe Thymbralı Apollon şerefine,
menler Nymphaios adlı önderlerinin kılavuz tanrının şehir dışında bulunan tapınağında
luğunda gelip Karia'ya yerleşince, Kaphene bir şenlik düzenlemişler ve tören sonunda ço-
cuklannı tapınakta unutup gitmişler. Ertesi rür. Kassandra o zamana kadar kız oğlan kz
sabah almaya geldiklerinde korkunç bir man kalmış, birçok talipleri çıktığı halde, evlenme
zarayla karşılaşmışlar: Kassandra'yla Hele- mişti. Babası onu Othryoneus adlı bir Anado
nos beşiklerinde uyuyorlar, ama iki yılan çev lulu yiğide verecekken, bu adamın savaşta öl
relerini sarmış, gözlerini, kulaklarını yalıyor mesiyle Kassandra bekâr kalmıştı (Othryone-
du. Bu eylemle çocukların duyuları arınmış, us).
insanların göremediği, duyamadığı gerçekle Kassandra'nın Agamemnon'un tutsağı ola
rin algısına açılmış oluyordu. İkisi de kâhin rak Yunanistan'a geliş efsanesi tragedyaya
olmuştu. konu olmuş ve Aiskhylos'a en güçlü oyunla
Başka bir efsane Kassandra'nın biliciliğini rından biri olan "Agamemnon"u esinlemiştir.
şöyle açıklar: Tanrı Apollon Priamos'un gü Kassandra asıl bu dramla kendini büsbütün
zel kızına âşık olur, kendini verirse ona bilici- dile getirmek fırsatını bulur: Mykene sarayın
lik yetisini armağan edeceğini söyler, Kas- da Agamemnon'un da, kendinin de başına
sandra kabul eder, ama tanrıdan yetiyi aldık gelecekleri, Klytaimestra'nın eliyle öldürüle
tan sonra kendini vermeye yanaşmaz. Tanrı ceklerini açık açık görür, haykırır, bağırır, dö
da öfkelenir, kızın ağzının içine tükürür, böy vünür, ama hiçbir şeyi önleyemediği gibi, bu
lece verdiği armağanın etkisiz kalmasını sağ yıkımı da, ölümü de önleyemez. Bunu anla
lar: Kassandra geleceği görebilecek, gördü yınca Apollon'un bağışladığı bilicilik hünerine
ğünü de haykıracak, ama kimseyi söyledikle lanet okur.
rinin doğruluğuna inandıramayacaktır. Kas-
sandra böylece Pythia ya da Sibylla gibi tanrı Kassiepeia. Andromeda'nın anası Kassie-
yı içine alan, tanrı gücüyle dolarak kehanette peia güzelliğiyle fazla övünen bir kadınmış,
bulunan bir sözcü olur, Helenos ise daha çok Nereus kızları, ya da Hera'yla boy ölçüşecek
kuşların uçuşuna ve dış işmarlara bakarak ge olmuş. Tanrıçalar da Poseidon'dan öçlerini
leceği haber veren bir yorumcudur. Her ikisi almasını istemişler. Deniz tanrı bir ejder gön
de talihsizdir. dermiş, Kassiepeia kızını bu ejdere kurban el
Kassandra Troya tarihinin bütün olaylarını mek zorunda kalmış, tam canavarın eline ge
önceden görmüş ve söylemiştir: Paris, çocuk çecekken yiğit Perseus kızı kurtarmış (Andro
ken bırakıldığı 1 d a dağından dönünce, bu d e l i - meda, Perseus).
kanlının hemen öldürülmesini istemiş, sonra Kassiepeia'nın yurdu üstünde mitograflar
Yunanistan yolculuğu dönüşünde Helena'yı arasında ayrılık vardır, k i m i Suriyeli, k i m i A i -
getirdiği zaman, bu kadının Troya'nın yıkımı thiopialı olduğunu yazar. Efsanesinin güney
na yol açacağını, geri gönderilmesi gerekti Akdeniz kıyılarıyla ilgili olduğu bellidir.
ğini bildirmiş. Priamos Hektor'un ölüsüyle
Akhilleus'un barakasından çıktığında, daha Kastalia. Delphoili bir genç kızın adı. Apol-
Troya'da kimse farkına varmadan geldiğini o lon tapmağının yanında tanrının saldırısına
haber vermiş, şehrin yıkımına yakın, tahta at uğrayınca kendini orda fışkıran bir kaynağın
surların önüne dikildiğinde, Laokoon'un da sularına atar. Kaynak, tanrı Apollon'a adan
yardımıyla atın içeriye alınmasını önlemeye mış ünlü Kastalia pınarı olur.
çalışmıştı. Troya yağma edilirken Kassand-
ra'nın Athena tapınağına sığındığını, orada Kastor. Bkz. Dioskurlar.
küçük Aias'ın saldırısına uğradığını anlatan
Katreus. Minos'la Pasiphae'nin oğlu ve At-
bir efsane de vardır. Aias Kassandra'yı sarıl
reus'un karısı, Agamemnon'la Menelaos'un
dığı tanrıça heykelinden çekip uzaklaştırır,
anası olan Aerope'nin babası (Tab. 15).
ama günah işlediği için Akha'larca taşlan
maktan zor kurtarır kendini fAias). Kassand- Kaunos. Miletos şehrinin kurucusu M i l e
ra, Agamemnon'a köle olarak verilir sonun
tos'un oğlu, Byblis'in ikiz kardeşi. BylılM-
da, ama bununla bilici kızın asıl çilesi başlar.
dogadiy ilişkisi yüzünden Miletos'tan lürul
Agamemnon Priamos'un kızına vurulur, onu
u n ı - , . v e gidip Karia'da Kaunos şehrini k u t
kendine eş edip Mykene'dekl s.ınıyın.a q ö t ü -
muş (Byblis).
Kaunos şehrinin yıkıntıları bugün Köyceğiz nar: Herakles, Erymanthos yaban domuzum!
Dalyanının önünde göz alabildiğine bir sazlı avlarken Pholos'a konuk olmuş, at adam yi-
ğın dibindedir. gide pişmiş etler ikram etmiş, kendisi de çiğ!
et yiyecekken, Herakles şarap istemiş, P h o -
Kekrops. Merkezi Atina olan Attika bölge
los Dionysos'un Kentaur'lara armağan ettiğii
sinin efsanelik kralı (Tab. 24). Doğrudan doğ
bir testi şarabı bulunduğunu, ama hepsinin
ruya topraktan fışkırmış olduğu söylenen
malı olduğu için bunu açmaya cesaret ede-
Kekrops, Attika'nın ilk kralı sayılır, bir za
medigini söylemiş, yiğidin ısrarı üzerine getir
manlar "Akte" (kıyı) diye anılan bölgeye
miş ve içmeye başlamışlar. Derken şarap ko
onun adına Kekropeia denmiş. Kekrops, Ag-
kuşuna gelen at adamlar kocaman taşlar ve
lauros'la evlenmiş ve Erysikhton (Erysikh-
çam ağaçlarıyla Herakles'e saldırmışlar. Yiğit
ton) diye bir oğlu ve Erikhtonios efsanesinde
hepsinin hakkından gelmiş ve onları kovalar
rol oynayan üç kızı olmuş (Aglauros).
ken Kheiron'u da bir okuyla yaralamış. He
Kekrops'un gövdesi onun topraktan doğ
rakles bu yarayı iyi etmeye çalışmış, başara
muş olduğunu şöyle belli edermiş: üstü insan,
mamış, ölümsüz olan Kheiron o kadar acı çe
altı yılan biçimindeymiş.
kiyormuş ki, ölmek istemiş, ölümsüzlüğünü
Kekrops'un krallığı sırasında tanrılar yeryü
yüklenecek birini aramış. Prometheus bu işe
zündeki şehirleri aralarında paylaşmaya kal
razı olunca, Kheiron ölümsüzlüğü ona vere
kışmışlar. Atina'ya Poseidon ve Athena talip
rek ölmüş.
olmuşlar ve armağanlar yarışmasına girmiş
Kentaur'lar üstüne çok revaç bulmuş, özel
ler, yargıç olarak aldıkları Kekrops da Posei-
likle birçok ünlü kabartmalara konu olmuş bir
don'un akropol'ün üstünde yarattığı tuz gölü
efsane de Kentaur'Iarla Lapith'ler arasındaki
nü begenmeyip zeytin ağacını diken Athe-
savaştır. Parthenon tapınağının büyük hey
na'ya ödül verince, tanrı öfkesinden Afrika'yı
keltıraş Phidias'ın elinden çıkma metop ka-
sular altında bırakmış. bartmalan işte bu savaşı canlandırır. La-
Kekrops barışsever, uygar bir kral olarak pith'ler Thessalia'da oturan bir boydur. Bun
anılır.- Şehir kurmasını, ölüleri gömmesini, gi ların önderi Peirithoos Hippodameia ile evle
derek yazı yazmasını da o öğretmiş yurttaşla necekken, düğününe Kentaur'ları da çağırır,
rına (Athena). şarap içmeye alışık olmayan bu at adamlar
düğün şöleninde sarhoş olup gelini kaçırma
Keleos. Demeter efsanesinde rol oynayan
ya kalkışırlar. Lapith'lerle Kentaur'lar arasın
efsanelik Eleusis kralı (Demeter).
da korkunç bir boğuşma başlar. Sonunda La-
Kentauroi (Kentaur'lar). Kentaur'lar, ya pith'ler savaşı kazanır ve at adamları bölge
ni at adamlar yarı insan, yan hayvan bedenli den kovarlar.
yaratıklardır. Önden bakınca başları, göğüsle Deianeira'yı kaçırmak isteyen, sonra da
ri ve kollan, kimi zaman da ön bacakları in ona Herakles'in ölümüne sebep olacak iksiri
san gibidir, karınlarından arkası at biçiminde veren at adam Nessos için bkz. Nessos, Dei-
dir. Yeleleri, kuyrukları vardır. Dağlarda, or aneira, Herakles.
manlarda yaşayan bu at adamlar çig et yer,
çokluk yabanıl ve azgındır. Kephalos. Kephalos'un kaynağı üstüne an
Efsaneye göre, Kentauros (ya da Kenta- latılan efsaneler birbirini pek tutmamaktadır:
ur'ların hepsi) Hera'nm bir görüntüsünü aşan Kimine göre Deukalion'un soyundandır, ki
Iksion'dan dogmadır (İksion). Yalnız iki at mine göre Hermes'le Herse'nin yahut da Ati
adamın kaynağı başkadır: Kheiron, Kro- na kralı Pandion'un oğludur.
nos'Ia Philyra'nın, Pholos ise Silenos'la bir En ünlü efsanesi Şafak tanrıça Eos tarafın
orman perisinin birleşmelerinden doğmuştur dan kaçırılmasıdır. Eos onu Suriye'ye götü
(Kheiron^ Pholos). Bu ikisi öbürlerine benze rür, orada sevişirler ve tanrıça Phaethon'u
mez, insansever, konuksever, bilgili ve yarar doğurur (Eos). Ama Kephalos tanrıçanın ya
lıdırlar. nında uzun zaman kalmaz, ondan ayrılıp At-
Kentaur'lar Herakles efsanesinde rol oy- tika'ya gelir ve Prokris'le evlenir.
170
KfcK
Prokris'le evliliği de hadiseli geçer. Kepha- ta, bu kavramın üç anlamda kullanıldığı göze
los'la Prokrls çok sevişmektedirler, ama gü çarpmaktadır.
nün birinde Kephalos karısını denemek heve Ker, ölüm anlamına gelen bir cins ismidir,
sine kapılır, evden gidiyormuş gibi yapıp baş kara, uğursuz ve belalı gibi sıfatlarla nitelenir
ka kılıkta karısının yanına sokulur ve onu par ve "getirdi aklına ölümü", "kara ölümden tik
lak armağanlarla elde etmeye çalışır. Prokris sinir" gibi deyimlerde kullanılır. Kimi yerde
uzun zaman dayandıktan sonra, kanacak gibi has isim olup, ölümü simgeleyen tanrıça - ya
olur, o sırada Kephalos kendini tanıtır. Prok- da tanrıçalar - için kullanılır ( İ l . X V I I I , 5 3 5
ris öfkesinden dağa kaçar, Kephalos ardına vd.):
düşer, sonunda barışırlar. Ama iş bununla
Aralarında Kavga, Boğuşma ve uğursuz
bitmez: Bir gün Prokris kocasından şüphe
Ölüm de vardı,
edecek olur: Avlanırken bir Nympha'yı çağır Ölüm kimini yakalıyordu yeni yaralanmış,
dığı haberini kocasının uşağından alınca, giz diri,
lice onu izlemeye koyulur. Kephalos çalılıklar kimini yarasız, beresiz yakalıyordu,
arasında çatırtılar duyunca, hedefini şaşmaz bir sürü ölüyü de çekiyordu kargaşalıkta
bir okla Prokris'i vurur. Prokris can çekiş ayaklarından,
mektedir, ölmeden hatasını kabul eder. Ke- sırtında bir elbise vardı, erlerin kanıyla
phalos Areopagos mahkemesinde yargılanır, kızıla boyalı.
suçlu görülüp sürülür. Kephalos arkadaşı Burada Ker, Thanatos tanrının dişisidir.
Amphitryon'un yanına sığınır ve onun sefer Başka yerde Ker bir değil, birçoktur (İl. XI,
lerine, savaşlarına katılır (Amphtryon). 338):
... Gittiler kara Ölüm tanrıçalarının peşi
Kepheus. (1) Arkadya kralı, Argonaut'lar sıra...
seferine katılır ve Herakles efsanesinde rol
Tıpkı Hesiodos gibi Homeros da ölümü
oynar. Kepheus yönetimi kızı Sterope'ye bı
simgeleyen tanrıçaları insanın kader ipliğini
rakarak Herakles'le birlikte Lakedaimon'a
büküp günün birinde kesen Moira'lar (Moira,
karşı savaşa girişir. O sırada Sterope Gor-
Lat. Parça) gibi görür ve Ker'i, ister tekil, is
go'nun kafasından kesilmiş bir kılla düşmanı
ter çoğul olarak bir insanın, ya da bütün bir
püskürtmek gücünü elde eder. Ama Kepheus
ulusun alın yazısı diye canlandırır: Akhilleus
ve oğulları savaşta ölürler.
iki ayrı kaderle karşı karşıyadır, birinden biri
(2) Aithiopia kralı Belos'un oğlu, Kassiepei- ni seçmek zorundadır. Kısa ömürlü olup bü
a'nın kocası, Andromeda'nın babası. Öldük yük bir ün kazanmayı seçer.
ten sonra yıldızlar arasına katılır (Androme- Ölüriı yazgısı, ecel anlamına gelen bu Ker
da). iki düşmanı simgeleyen birer tanrıça gibi de
Ker-Keres. Hesiodos'un Theogonia'sında çıkar karşımıza. Akhalarla Troyalılar arasın
Ker bir ölüm tanrıçasıdır, şöyle tanımlanır daki savaşın en kızgın bir anındayız ( İ l . V I I I ,
70 vd.):
(Theog. 2 1 1 vd.):
Gökyüzünün tam ortasına gelince gün
Gece üç ölüm tanrısı yarattı: bir altın terazi kurdu baba tanrı,
Korkunç Moros, kara Ker ve Thanatos'u bir kefeye Troya'lılarm kara ölümünü kodu,
Uyku'yu ve sürü sürü Düş'leri. bir kefeye Akha'larm kara ölümünü.
Kimseyle yatmadan kendi başına
yarattı onları karanlık Gece. Ker, yani ecelin tartılması olayı asıl Hek-
tor'la Akhilleus söz konusu olunca, dramatik
Ne var ki, birkaç dize ötede, Keres, yani bir nitelik kazanır ( f i . X X I I , 209 vd.):
ölüm tanrıçalarından çoğul olarak dem vuru
... Bir altın terazi kurdu baba tanrı
lur ve bunlar kader tanrıçaları Moira'larla bir
acıklı ölümün iki tanrıçasını kodu kefelere,
tutulur.
biri Akhilleus'unkiydi, biri at sürücüsü
Homeros destanlarında, özellikle İlyada'da Hektor'unki,
Ker, Keres kavramı sık sık karşımıza çıkmak- ortasından tuttu, kaldırdı teraziyi,
İM K A M U S
ağır bastı Hektor'un kara günü, girmesini ve bir girenin bir daha dışarıya çık
kefe düştü, yuvarlandı Hades'e dek. masını önlemektir.
Ecel gelip çatınca, hiçbir tanrının Zeus'un Kerberos çokluk üç başlı - kimi anlatımda
bile elinden bir şey gelmez. Burada Apollon elli, ya da yüz kafalı - bir köpek olarak göste
tanrı Hektor'u korumaktan vazgeçmek zo rilir. Kuyruğu kocaman bir yılandır, sırtında
runda kalır, Hektor her eylemiyle yavaş ya kara yılanlar dikilir. Bu korkunç hali ve H a -
vaş Ker'ine, yani eceline kavuşacaktır. des'in giriş kapısında zincirlerle bağlı olduğu
Homeros ve Hesiodos'tan sonraki klasik yerden havlamalarıyla ölü ruhları dehşete dü
çağda Ker'ler kendilerine özgü kişiliği yitirip şürür. Vergilius'un "Aeneis" destanında Ae-
Moira'larla karışır, kimi zaman Erinys'lerden neas'ı yeraltına götüren Sibylla Kerberos kö
güzel şeyleri bozan, kirleten bir çeşit kötü ka peğine uyuşturucu bir besi atar da öyle gire
der diye söz eder, onları böylece Harpya'lara bilirler içeriye (Aen. VI, 417 vd.). Kerberos'u
benzetir. Halk geleneğinde Ker'lerin ölülerin yalnız Orpheus büyüleyip yumuşatabilmiştir
ruhlarıyla bir tutulduğu, bunların kötülüğün (Orpheus).
den korunmak için onlara Anthesteria bay
ramlarında kurbanlar kesildiği görülür. Keroessa. Bizans'ın kurucusu Byzas'ın ana
sı olan Keroessa, İo ile Zeus'un kızı sayılır.
Keramos. Atina'nın Kerameikos mahallesi İo, "altın boynuz" diye anılan Halic'i geçtik
ne adını veren efsanelik kişi. Dionysos'la Ari- ten sonra, oracıkta bir kız çocuk doğurmuş
adne'nin oğlu sayılan Keramos, adından da ve çocuğa boynuzla ilgili (keras boynuz de
anlaşıldığı gibi, çömlekçilik sanatının kurucu mek) bir isim verilmiş. Bu Nympha'nın yetiş
sudur. Nitekim Kerameikos mahallesi gibi, tirdiği Keroessa tanrı Poseidon'la sevişerek
Anadolu'da adını taşıyan bütün bölgeler (Ker- Byzas'ı doğurmuş. Byzas kral olduktan sonra
me körfezinde Keramos - bugün Ören - şeh Keroessa'nın başka bir oğlu kardeşine ve Bi
ri ve körfezin kendisi) seramik sanatının mer zanslılara karşı savaş açmış (Byzas).
kezleridir.
Kcto. Adı, Yunanca büyük deniz yaratıkları
için kullanılan (ketos balina demek) Keto, G a -
Kerberos. Hades'in köpeği Kerberos, baş
ia'nın, Pontos, yani Toprağın Denizle birleş
ka birkaç canavarla birlikte Typhon'la Ekhid-
mesinden doğmuştur (Tab. 6). Aynı anadan
na'dan dogmadır (Tab. 6) der Hesiodos (The-
ve babadan olan kardeşi Phorkys'le birleşe
og. 310 vd.):
rek önce Graia'ları ve Gorgo'ları doğurur
Ekhidna bir azgın canavar daha doğurmuş: (Graia, Gorgo), sonra, Hesiodos'a göre, bir
Adı dile alınmaz Kerberos'u. de yılan meydana getirir. '
Hades'in o tunç sesli, elli başlı,
o aman vermez, yırtıcı köpeğini. Khaos. Yunan mitograflarının hepsine gö
re, dünya var olmadan önce khaos vardı.
Odysseus ölüler ülkesine gittiğinde onunla
Khaos sözcüğü Yunanca açık, boş olmak an
doğrudan doğruya karşılaşmaz, ama Herak-
lamına gelen "khainein" fiilinden türeme olsa
les'in ruhu ona şöyle anlatır (Od. XI, 623 vd.): gerek. Khaos'tan boşluk, daha biçime girme
Bir ara buraya göndermişti beni o (yani miş, varlığa kavuşmamış öğelerin karışımı
Eurystheus), anlaşıldığı aşağıdaki tanımlardan bellidir. H e -
Kerberos köpeğini al getir, demişti, siodos Theogonia'nın başında şöyle anlatır
aklınca bu onun bana yüklediği en güç işti, Khaos'u (Theog. 116 vd.):
ama ben köpeği alıp çıkarıverdim
Hades'ten dışarı, Khaos'tu hepsinden önce var olan
fiermeias'la gök gözlü Atbene bana sonra geniş göğüslü Gaia, Ana Toprak,
kılavuzluk etmişti. sürekli, sağlam tabanı bütün ölümsüzlerin,
onlar ki tepelerinde otururlar karlı
Herakles'in on ikinci işi sayılan bu başarısı Olympos'un,
efsanede eşsizdir (Herakles). Kerberos ölüler ve yo! yol toprağın dibindeki karanlık
ülkesinin bekçisidir, görevi dirilerin içeriye Tartaros'la...
Khaos'tan Erebos ve kara gece doğdu, ... Gülümser Aphrodite de Kıbrıs'a gitti,
Gece'dense Esir ve Günışığı doğdu, Paphos'a
Erebos'la sevişip birleşmesinden. kutsal bir koru tüten sunaklar vardı ya, işte
oraya,
Khaos'u ayrıntılarıyla anlatan bir başka şair Üç Güzeller yıkadılar orada onu
de Ovidius'tur. "Değişimler" adlı eseri şöyle ve ovdular ölümsüz tanrıların bedenini
başlar. (Met. I, 1 vd.; çev. İ. Z. Eyuboglu): parlatan yağlarla,
güzelim rubalar giydirdiler, gözlere şenlik.
Anlatmak istiyorum değişen nesnelerin
yeni biçimler alışım. Sizin işiniz bun/ar, Tannça Thetis, oğlu Akhilleus'a yeni silah
yardım edin bana başladığım işte ey
lar yaptırmak için Hephaistos'un işliğine gitti
tanrılar!
Ulaştırın bu türkümü doğanın ğinde, tanrının Kharis diye karısıyla karşılaşır
başlangıcından ( İ l . X V I I I , 382), Hera da İda dağında Zeus'u
Günümüze değin, denizden, karadan bütün uyutmayı aklına koyunca, Hypnos, yani Uy
bunları ku tanrıya istediğini yapması için bir Kharit
kuşatan gökyüzü var olmadan, tek tanrıça vermeye ant içer (İl. XIV, 267). Bu
görünümlüymüş Kharit'in adı Pasithea'dır.
evren içinde doğa, khaos deniyordu ona,
kımıldamaz, biçimsiz, düzensiz ağır bir Kharon. Yeraltı ülkesinde ölülere Akheron
yığın,
ırmağını geçiren sandalcı. Kharon abus çeh
karmakarışıkmış içinde nesnelerin türlü
reli, sert, kaba ve pinti bir ihtiyar olarak can
türlü öğeleri.
landırılır. Ölü ruhlarına ırmağı geçirtmek İ ç i n
Bundan sonra da öğelerin bir bir ayrılma para alır, onun içindir ki ölülerin ağzın.) bil
sıyla bir kosmogonia taslağı yapar Ovidius. obolos (metelik) konurdu. Para almazsa,
Kharon ruhları kovar, taş çatlasa yumuşa
Kharites (Kharit'lcr). Kharit'ler göze hoş
mazdı. Hele toprağa gömülmeyen ruhların
olanı simgeleyen tanrıçalardır, nitekim adları
Hades bataklığını geçmeleri olanaksızdı,
da parlaklık, ışıltı, güzellik anlamına gelen
onun içindir ki, ölülerin tek amacı topra{Ja
"kharis" sözcüğüyle ilgilidir. Yunan mythos'u-
kavuşmaktır. Gömülemeyen ruhların yüz yıl
n u n Üç Güzeli'ni şöyle tanımlar Hesiodos
havalarda serseri dolaştıkları, bu korkunç çi
(Theog. 907 vd.):
leden sonra kaderlerinin ne olacağı konusun
Okeanos kızı Eurynome'yle evlendi Zeus, da bir karara varıldığı söylenirdi. Bu inanç
güzelliği görenleri büyüleyen uyum destanda da, tragedyada da dramatik bazı ki
tanrıçayla; şilerin ele alınmasına yol açmıştır (Elpenor,
üç kızı oldu ondan, Kharit'ler, Üç Güzeller: Polyneikes).
Aglaie, Euphrosyne ve sevimli Thalia.
Kharon Herakles efsanesinde rol oynar:
Kharit'ler tanrıların da, insanların da yüre Sandalcı, yiğidi öte tarafa geçirmek isteme
ğine neşe ve sevinç serpen tanrıçalardır. M u - yince, Herakles onu küregiyle döver, zorl.ı
sa'larla birlikte Olympos'ta otururlar, Apol- geçirtir kendini, Kharon bu işe razı olduğu
lon'un alayına katılarak hora teperler, ezgi için bir yıl boyunca Hades'ten sürülür. Aene
söylerler. Kharit'ler her çeşit sanat işini esin as Kharon'a Sibylla'nın kendisine verdiği ve
leyen ve koruyan, insanda ve tanrıda yaratıcı Proserpina'ya adanmış bir altın dalı sunmak
lık doğuran tanrıçalardır. Harmonia'nın elbi la katı yürekli sandalcıyı yumuşatmak yolunu
sesinin nakışlarını onlar yapmıştır (Kadmos, bulur.
Harmoniaj. Athena'nm yanı başında görü Yunan efsanesinde pek belirli bir rol oyna
nürler, Aphrodite'yle Eros'un ve kimi zaman mayan Kharon'un Roma'da Etrüsk etkisiyle
da Dionysos'un alayına katılırlar. önemli ve belirgin bir kişilik kazandığı; Etrüsk
Aphrodite doğar doğmaz, Himeros'la bir mezarlarında sık sık rastlanan simgesi, bu ki
likte onun ardına koyuldukları gibi unu süsle sinin ölmekte olan insanı yeraltı ülkesine . i l
mcde hep görev başında gösteriliri*] ( O d makla tam anlamıyla öldüren bir cin olduğu
Vlll, 362vd.)ı görülür.
Kharon'un asıl rol oynadığı bir yapıt, Sam- şını kurban vermeyi yeg görür. Ve geçidi şöy
satlı (Malatya bölgesinde) Lukianos'un "Öbür le anlatır (Od. XI!, 234 vd.)-.
Dünyada Konuşmalar"dır. Hermes'in kıla
Böylece girdik dar boğaza içimizi çeke çeke,
vuzluğunda yeraltına inen birçok ölüler - ve
Skylla bir yanımızda, tanrısal Khraybdis
aralarında filozoflar - Kharon'la ve kendi ken bir yanımızda.
dileriyle konuşurlar, ölümden sonra her türlü Ne korkunçtur bu canavar yutarken denizin
varlığın boş olduğu sonucuna varırlar. acı sularını,
kustuğu zaman da kaynayıp gümbürder
Kharybdis. Efsaneye göre, Sicilya'yı İtal koca engin
ya'dan ayıran Messina Boğazında Khary- ateşin üstünde dopdolu bir kazan gibi
bdis'le Skylla diye iki canavar vardır. Odysse- köpükler yükselir iki kayanın doruklarına
us'un serüvenlerinde çok önemli bir rol oyna kadar,
yan bu canavarların ünü atasözlerine ve de sonra doruklardan aşağı yuvarlanır bu
yimlere geçecek kadar yaygın olmuştur, nite köpükler.
kim Batı dillerinde "Kharybdis'ten Skylla'ya Bir daha yutunca acı sularını denizin,
dibi görünür anaforların içinde.
düşmek" diye bir söz vardır, yağmurdan ka
Sarsılır gümbürtüyle çevresinde kayalar,
çarken doluya tutulmak anlamına gelir. dipteki masmavi kumlar fırlar dışarı.
Odysseia destanından önce Kharybdis'in
adı Herakles efsanesiyle ilgili olarak geçer: Odysseus bütün arkadaşlarını yitirdikten
Kharybdis, Gaia ile Poseidon'un birleşmesin sonra, batan gemisinin yelken direğini omur
den dogma ölümlü bir yaratıkmış. Çok obur- gaya bir kayışla bağlayarak, üstüne oturur ve
muş, ne yese doymazmış. Herakles Geryone- Kharybdis'in önünden bir daha geçer, bu kez
us'tan çaldığı sürülerle önünden geçerken sözü geçen incir ağacına tırmanır, anaforun
Kharybdis hayvanlara saldırmış ve hepsini salını yutup yeniden su yüzüne çıkmasını bek
yemiş. Buna öfkelenen Zeus. Kharybdis'in üs ler. Sal birkaç saat sonra meydana çıkınca,
tüne yıldırımını salarak onu denizin dibine at kendini bırakıp tam üstüne düşer. Böylece
mış. Kharybdis bundan böyle bir deniz cana korkunç tehlikeyi atlatır, ellerini kürek gibi
varı olmuş. kullanarak oradan uzaklaşır.
Büyücü Kirke Odysseus'la arkadaşlarını Homeros'un akıllara durgunluk verecek bir
adasından yola çıkardığı zaman, yolda karşı dakiklik ve canlılıkla anlattığı Kharybdis belki
laşacağı bütün güçlükleri kendisine bir bir sa Messina boğazında bulunan zamanla efsane
yar. Atlatılması gereken en büyük bela Skylla leşmiş bir akıntı ve anafordur.
ile Kharybdis kayalarının arasından geçmek
Kheiron. Kronos'la Philyra'nın oğlu Kheî-
tir. Skylla'yi anlattıktan sonra (Skylla),
ron at adamların en iyisi, en ünlüsü, en bilgi
Kharybdis'i şöyle tanımlar (Od. XII, 101 vd.):
nidir. Adı "Kheir", yani "el"den gelir, gerçek
Göreceksin, Odysseus, daha alçak öbür ten de eli her şeye yatkındır. Bir doğa adamı
kapa (yani Kharybdis), olan Kheiron doğadan aldığı derslerle en bü
çok yakınlar birbirine bu kayalar, yük yiğitleri yetiştirmiştir. Asklepios, İason,
vurursun birinden öbürüne bir okla, giderek tanrı Apollon bile ondan ders almış
bîr incir ağacı var üstünde, yaprak dolu, lardır. Ama Kheiron'un en ünlü öğrencisi
kocaman,
Akhilleus'tur (Akhilleus). Kheiron'un, Akhil-
tanrısal Kharybdis sömürür, yutar kara
leus'un babası Peleus'la özel bir ilişkisi vardır,
sulan ağacın altından.
Üç kez kusar günde ve çeker içine sömürür onu her fırsatta korur, destekler: Akastos'un
üç kez, sarayında başına gelen serüvenden kurtarmış
suları yuttuğu stra varayım deme oraya (Akastos), deniz tanrıçası Thetis'le evlenme
sakın, sini salık vermiş, düğünde Peleus'a hedefini
yeri sarsan tanrı bile seni yıkımdan şaşmaz bir kargı armağan etmiştir (Peleus,
kurtaramaz. Thetis). Thetis kocasını bırakıp denize d ö
Odysseus Kharybdis'in önünden geçip büs nünce, Peleus oğlu Akhilleus'u Kheiron'a
bütün yok olmaktansa, Skylla'ya altı arkada- emanet eder (Akhilleus). Kheiron öjjrenı İ 8 İ
ni dillere destan olacak biçimde yetiştirir: bir uygunluk yoktur anlattıklarında, Plinius'a
Ona avlanmayı ve savaşmayı öğrettiği gibi, göre, "mons Chimaera" Phaselis'e yakındır,
müzik, ahlak ve hekimlik dersleri de verir. Skylax'ın açıklaması gerçeğe daha uygundur:
Akhilleus'un üstün yeteneklerini, Tesalya'nın "Dionysias adası, Siderus limanı ve burnu;
Pelion dağı eteklerindeki mağarada hocası bunun üstünde, dağda Hephaistos mabedi ve
Kheiron'la geçirdiği eğitim yıllarına borçlu topraktan kendiliğinden fışkıran büyük alev
dur. bulunmaktadır ki, hiçbir zaman sönmemekte
Kherion'un ölümü Herakles'in elinden dir". Her iki yazar da doğal ateşin fışkırdığı
olur. Kronos, deniz perisi Philyra'yla birleş yerde Hephaistos'a bir tapınak bulunduğunu
mek için bir at biçimine girmiş derlerdi, Khei- söylemektedirler. Gerçekten de bugün orada
ron'un da at adam olarak dogması ondan- yapı kalıntıları ve Hıristiyanlık çağına kadar
uzanan bir tapınak yeri olduğunu gösteren
mış. Ne var ki tanrı oğlu olduğundan ölüm-
yazıtlar bulunmaktadır.
süzmüş. Herakles kendisine saldıran at
adamları püskürtünce oklarından biri Khei-
Khrysaor. Khrysaor, Gorgo'lardan Medu-
ron'un etine saplanmış. Yarasının iyileşme
sa'nın oğlu sayılır (Tab. 6). Doğumunu şöyle
yeceğini anlayan Kheiron da ölümsüzlüğü
anlatır Hesiodos (Theog. 280 vd.):
Prometheus'la değişerek ölmeyi yeğ görmüş
(Kentauroi). Perseus kestiği zaman kafasını
Khrysaor'la Pegasos çıkıverdi kanından.
Khimaira. İkisi de yeraltı yaratıktan olan Biri deniz kıyısında doğduğu için,
Typhon'la Ekhidna'nın birleşmesinden Khi- öteki elinde altın kılıç tuttuğu için
maira diye bir canavar doğar. Hesiodos onu almışlardı Pegasos'la Khrysaor adlarını
şöyle anlatır (Theog. 318 vd.):
Khrysaor, Okeanos kızı Kallirhoe ile evlenir
Khimaira'yı da doğurdu Ekhidna, ve Geryoneus'u üretir. Kallirhoe'den Ekhkl
söndürülmez ateşi üfleyen Khimaira'yi, na da doğar (Ekhidna).
korkunç ve büyük, hızlı ve güçlü,
bir yerine, üç kafalı Khimaira'yi: Khryscis. Troya savaşı bir kadın yüzünden
Biri azgın bakışlı aslan kafası, çıkmıştır. Bu savaşta kadınlar önemli bir rol
öteki keçi, öteki yılan, ejderha kafası oynar. Hele ikisi, Helene'nin kaçırılmasından
Pegasos hakkından geldi bu Khimaira'mn
çok sonraki olayları canlandıran İlyada'da
koca yiğit Bellerophontes'le birlikte.
Helene'den de daha büyük bir yer tutarlar:
Homeros aşağı yukarı Hesiodos gibi tanım Bunlar Khryseis'le Briseis'tir.
ladığı Khimaira'yı Bellerophontes efsanesine Destan bir korku sahnesiyle açılır: Akha or
bağlar (Bellerophontes). Homeros'la Hesio- dusu salgından kırılmaktadır. Neden? Akha-
dos'ta sözü geçmeyen bir anlatıma göre, Bel- lar Troya'yı kuşattıktan sonra yıllarca bekler
lerophontes Khimaira'ya saldırmak için Pe- ler güçlü kentin surları önünde: Troya düş
gasos atma binmekle kalmamış, kargısının mez de düşmez. Bu sırada, Akhilleus başta
ucuna (ya da kullandığı oklara) kurşun koy olmak üzere, saldırgan Akhalar çapulculuk
muş, canavarın ağızlarından fışkıran ateşle seferlerine girişerek talan etmeye uğraşırlar
eriyen kurşunlar etini dağlayıp yakmış, kor zengin Anadolu şehirlerini. Altın, tunç, de
kunç ejderha da böylece can vermiş. mir, değerli silahlar almakla kalmazlar, yağ
Khimaira'mn bulunduğu yer Lykia'da Olym- ma ettikleri şehirlerden seçkin kızlar, kadınlar
pos (bugün Çıralı) kentinin arkasındaki Ya- da kaçırırlar. Yığın yığın mallar, sürü sürü'tut-
nartaş diye gösterilir. Burada ilkçağda olduğu saklar ortaya konup Akha yiğitleri arasında
gibi bugün de dağdan doğal gazlar fışkırır ve bölüşülür. En büyük pay her zaman krallar
bunlar kendiliğinden ya da bir kibritle tutuştu kralı Agamemnon'a gider. Troas bölgesine
rulup hiç durmadan yanar. Öyle ki dağda yer yaptığı bir çıkarmada Akhilleus Khryse kenti
yer yanan ateş denizden bile gözüküp gemici nin Apollon rahibi Kryses'in kızı Khryseisi
lere kılavuz olurmuş. İlkçağ yazarları da Khi- tutsak olarak almış, getirmiştir. Onu baraka
malra ateşini bilir, ne var ki yeri üstünde sında karisi gibi kullanır, giderek sever, ni
kâhlı karısı Klytaimestra'dan üstün tutar onu. ne de gökten toprağa döndüğü vakit.
Ne var ki günün birinde Khryses zengin kur Öylece seri/i durur bir uğursuz gece
tulmalıklarla kızını geri almaya gelir, yalvarır, bu zavallı ölümlülerin üstünde.
yakarır, Akha önderleri kızı geri vermek ister
Kimmer'lerin nerede oturduğu, güneş gör
ler, yalnız Agamemnon karşı koyar bu isteğe
meyen bu ülkeyi batıya mı, kuzeye mi yerleş
ve Khryses'i sert sözlerle kovar. Bunun üzeri
tirmek gerektiği mythos yazarları arasında
ne rahip Apollon tanrıya yakarır ve tanrı
tartışma konusu olmuştur. Kimmer'ler diye
Khryses'in öcünü alır (İl. I, 43 vd.) (Apollon).
bir ulusun varlığı ilkin Homeros'un Odyssei-
Kikon'lar. Odysseus'un dönüş yolculuğun- a'sında geçtiğine göre, onları bizim dünya
da,ilk uğrağı Kikon'lar adlı bir boyun oturdu haritamıza yerleştirmek için Homeros'un
ğu İsmaros kentidir, Bu Trakya şehri bugün dünya haritasını göz önüne getirmeli. Odys-
kü Dedeagaç olsa gerek. Orayı Akhalar bir seia'nın önsözünde belirtildiği gibi (s. 22 vd.)
iyice talan ederler. Neden? Kikon'lar Troyalı- Odysseia'ya göre dünya - ki o zaman tanı
ların savaş ortağı olduklarından mı, yoksa gi nan dünya yalnız Akdeniz dünyasıydı - yuvar
derayak bolca mal edinmek için mi? Bu serü lak bir disk biçimindedir, bu diski Okeanos ır
venini anlatan Odysseus nedenini söylemez, mağı çepeçevre sarar. Güneş bu ırmakta ba
ama oradan yedi külçe altın, bir gümüş tas, tar - buraya batı denir -, gene ırmağın karşı
on iki sağrak dolusu da ismaros şarabı alır. tarafında doğar - oraya doğu denir -. Kim-
Bir tasına yirmi tas su katılıp içilen bu bal gibi mer'ler de Okeanos'un ötesinde kuzeybatıya
şarapla ileride Kyklops Polyphemos'u sarhoş rastlayan bir bölgede düşünülmelidir. Güneş
edecektir Odysseus. Bu işleri yaptıktan sonra görmediği için karanlık sayılan bu ülkenin ka
arkadaşlarının çabuk gemilere dönmelerini ranlığın ta kendisi olan ölüler ülkesiyle ilgili
buyurur, ama onlar şarap içip, yemek ye görülmesi doğaldır.
mekle oyalandıklarından dağlardan inen atlı
Homeros'tan sonraki efsane ve görüşlerde
Kikon'ların saldırısına uğrarlar. Savaş, dövüş,
Kimmer'lerin, Kelt ya da İskit boylarının ata
gene de ucuz kurtulurlar: Altı ölü verip kaçar
ları oldukları ileri sürülür. Roma dünyasında
lar (Od. IX, 38-61).
ise ölüler ülkesine girişin güney İtalya şehri
Cumae'den olduğu sanılırdı. Bu görüşü Ver-
Kiliks. Agenor'un oğlu, Europe, Kadmos, gilius'un "Aeneis" destanında buluruz. Başka
Thasos ve Poiniks'in kardeşi (Tab. 10). Kar efsanelerde Kimmer'lerin yeraltında galeriler
deşleriyle birlikte kaçırılan Europe'yi arama de oturdukları anlatılır; burada belki batı A v -
ya gider, bulamayınca K i l i k y a bölgesine yer rupa'da maden işleten ve Akdeniz'den gelme
leşir ve buraya adını verir. Bir efsaneye göre kervanlara bakırla tunç satan uluslar söz ko
Kiliks, Europe'nin Zeus'tan olan oğlu Sarpe- nusudur. Tarihsel çağlarda (İ. Ö. VII. yüzyıl)
don'la birlikte komşu Lykia'ya saldırır, zafer Kimmer'lerin Anadolu'ya saldırıp Phrygia
kazanır ve Sarpedon'a bu bölgenin krallığını başkenti Gordion'ü yıktıkları bilinir.
verir (Sarpedon).
Kinyras. Kıbrıs kralı Kinyras'ın adı İlyada'da
Kimmerioi (Kimmer'ler). Kimmer'ler
geçer: Troya savaşına katılması için Aga-
Odysseia'da adı geçen efsanelik bir ulustur.
memnon ona Odysseus'la birlikte Talthybi-
Odysseus ölüler ülkesine Kimmer'lerin ora
os'u göndermiş, Kinyras da elli gemi yolla
dan iner ve burayı şöyle tanımlar (Od. XI, 14
maya söz vermiş, ama Akhaları aldatmış: Bir
vd.):
gerçek gemi donatmış, kırk dokuz tane de
Güneş batarken ve kararırken tekmil yollar topraktan tekne yaptırıp, hepsini denize in
vardık sınırlarına deri nakışlı Okeanos'un, dirmiş, kırk dokuzu batmış, yalnız bir gemi
oradadır Kimmer'lerin ülkesi ve kenti,
varabilmiş Aulis'e. Ama böylece Kinyras sö
oldum olası bol sisle ve bulutlarla örtülü,
parlak güneş onları ışınlarıyla göremez zünü tuttu sayılmış.
hiçbir vakit, Kinyras Kıbrıs adasının yerlisi değildir: Suri
ne yükseldiği vakit yıldızlı göğe, ye'nin Byblos kentinden gelmedir. Kendi ve
176
oğlu Adonis'le ilgili efsanelerin Fenike kay Gide gide Akile adasına nardık sonunda,
naklı oluşundan da bu çıkmaktadır. Kinyras orada Kirke otururdu, güzel belikli,
insan sesli korkunç tanrıça...
Kıbrıs'a gelince Paphos kentini kurmuş, Kıb
rıs kralı Pygmalion'un kızını almış ve Ado- Odysseus arkadaşlanna besi sağlamak için
nis'ten başka bir oğluyla üç kızı olmuş. Tanrı ava gider, çıktığı tepeden Kirke'nin kon.agını
ça Aphrodite'nin öfkesini üzerlerine çeken görür uzakta, dumanı tütmektedir sık çalılı
bu kızlar birer yosma olmuşlar: Kıbrıs'a ge gın, ormanın ötesinde. Korka korka birkaç
len, giden yabancılara verirlermiş kendilerini. arkadaşını gönderir oraya. Başlarında Eury-
Sonunda da Mısır'a göçmüşler. lokhos vardır (Od. X, 210 vd.).
Kinyras efsanesinin en ilginç yönü, onun Odysseus'un arkadaşları dışanya çağırırlar
kızı Myrrha'ya (ya da Smyrna) olan dogadışı Kirke'yi, oysa tanrıça onları içeri alır, yalnız
aşkıdır. Bu aşktan Adonis doğar (Adonis). Ef Eurylokhos kuşkulanıp dışarda kalır. Sonra
sanenin başka bir dalında Kinyras tanrıça da olan olur Odysseus'un arkadaşlarına: K i r -
Aphrodite'nin saydığı ve sevdiği bir kral ola ke'nin onları domuza dönüştürmesini şöyle
rak gösterilir. Kıbrıs'ta bu tanrıçanın kültünü anlatır Homeros (Od. X, 232 vd.):
kurmakla kalmamış, usta bir bilici ve müzikçi
» Tanrıça onları içeride tahtlara, iskemlelere
olarak adaya sanatları ve uygarlığı da getir
oturttu,
miş. Fenike'den gelme "kinnor" adlı bir sazla peynir, sarı bal ve arpa unu ezdi Pramno;
(Kinyras adı oradan türemeymiş) tanrı Apol- şarabimi ı.
lon'la yarışmaya girmiş ve Marsyas gibi tanrı sağrağa korkunç ilaçlar karıştırdı
nın gazabına uğramış. büsbütün unutsunlar diye baba toprağını.
Kinyras Kıbrıs adasında bakır madenlerini Verdi onlara bu içkiyi, onlarda hemen
ortaya çıkaran, tunç işlemeciliğini kuran ve d ikiller,
onlar diker dikmez içkiyi, Kirke hepsine
adaya ilkçağdaki zenginliğini kazandıran kral
değneğiyle vurdu
olarak geçinir. Aphrodite onu sevdiği için ve kapattı yoldaşlarımı domuz ağılma.
uzun ömürlülük bağışlamış, Kinyras da 160 Şimdi onlar tıpkı domuza benzemişlerdl
yaşma kadar yaşamış. başları ve sesleri, kılları vegövdeleriyle,
ama akıl vardı gene içlerinde eskisi gibi.
Kirke. Büyücü tanrıça Kirke tıpkı Kalypso Ağlar, sızlar halde onları kapadı oraya,
gibi Odysseus'un serüvenlerinde başlıca rol attı önlerine kayın kozalağı, palamut,
oynayan kişilerdendir. Güneş tanrı Helios'la kızılcık yemişi,
Okeanos kızı Perseis'ten dogmadır denir ki hep yediği şeylerdi bunlar yerde sürünen
mi efsanelerde, kimine göre de Hekate'nin domuzların.
kızıdır ve büyücülüğü ondan almıştır. Kirke Tanrı Hermes Odysseus'un yardımına ko
yalnız Odysseia'da değil, Argonaut'lar desta şar; büyücü Kirke'yi nasıl alt edeceğini söyler
nında da söz konusu olur, Kolkhis kralı Aie- ona: Kirke ona zehirli şarabı içirecegi anda,
tes'in ve Giritli Minos'un karısı Pasiphae'nin içine tanrının onun için kopardığı "malü" di
kız kardeşidir (Tab. 8). Efsaneler Kirke'nin ye sihirli bir bitkiyi atacak ve kılıcıyla saldırıp
Aiaie adasında oturduğunu belirtirler. Bu tanrıçayı alt edecek, kendisine ve arkadaşları
adanın nerede olduğu az çok belli, çünkü bu na bir kötülük yapmayacağına ant içirecektir.
gün de italya'nın Sardunya karşısındaki Etru- Öyle olur, Kirke Odysseus'un gücü karşısın de
ria kıyılarında Capo Circeo diye anılan bir şaşakalır, güzelliğine, erkekliğine vurulur ve
yer var, ama bu bir ada değil, bir burundur. onu yatağına aldıktan sonra, yoldaşlarım da
"Aia", "gaia" yani toprak anlamına geldiğine insan kılığına sokar. Odysseus böylece Kir
göre, efsanenin bu konuda bu kadarcık yanıl ke'nin konağında bir yıl kalır, yiyip içip kayli
ması doğaldır. sürmekte, Kirke de tıpkı Kalypso gibi onu
Aiolos'un adasından kovulduktan, yamyam kendine koca etmek hevesiyle yanıp tulu.
Laistrygonlara epey kurban verdikten sonra maktadır. Ne var ki Odysseus'un arkadaşları
Odysseus'aı arkadaşları Kirke'nin Aiaie ada onu uyarırlar, yurda dönmek gerektiğini ha
sına v a r ı r l a r ( İ d X , L35 vd.): tırlatırlar ona. Kirke razı olur, ama önce ölü
ler ülkesine gidip Teiresias'ın ruhuna danış tirdiği için, tarih alanı ona ayrılmış, tarih ya
masının gerektiğini bildirir. Bundan sonra zarlarını esinleyen peri sayılmıştır. Sağ elinde
Odysseus'un Hades yolculuğu anlatılır (Od. boru, ya da gitar bulunur, kahramanlıkları di
X, 307'den XI sonuna dek). Dönüşte Odys- le getirir bunlarla; kimi resimlerde elinde bir
seus gene Aiaie adasına uğrar, bu kez, Kirke klepsydra, yani su saati vardır, olayların akışı
ona ilerdeki yolculuğun nasıl düzenlenmesi nı ölçmeyi simgeler.
gerektiğini, Seirenlerden, Skylla ve Khary-
Kleobis. Arabayı çekecek ineklerin olmadı
bdis'ten nasıl korunabileceğini bildirir. Kirke'
ğı bir günde, Argos'taki Hera tapınağı rahi
nin sözleri tıpatıp doğru çıkar ve Odysseus
besi olan anneleri Kydippe'nin arabasını, 45
sonunda selameti büyücü tanrıçanın öğütleri
menzil uzaktaki tapınağa kadar, Kleobis'le
ne borçlu olur.
Biton götürdüler. Kydippe, tanrıçadan, oğul
Kirke'nin kimliği ve nitelikleri üstünde bil larına, insanlar için en iyi şeyi bağışlamasını
ginler çok durmuş, düşünmüştür. Kirke'nin diledi. Hera da bu dileği yerine getirerek iki
yeri, yurdu besbelli ki İtalya'dadır, bugün Ca- oğlanı uyuttu, öylece öldüler. Argoslular iki
po Circeo'nun bulunduğu bölgede Roma kardeşin heykelini Delphoi'ye adadılar.
çağlarında Feronia adlı tanrıçaya tapıldığı gö
Bu öykü Herodotos'un Tarihinde (I, 31) an
rülür. Bu tanrıçanın "feri" yani vahşi hayvan
latılmıştır. Atinalı Solon zenginler zengini
sözcüğünden türeme adı, vahşi hayvanları
kral Kroisos'a konuk gidince, Kroisos ona bu
dizgine alan tanrıça anlamını taşır. Bu Fero-
dünyada en mutlu insanın kim olduğunu so
nia ile Kirke arasında bağlantı kurmamak ola
rar. Solon ilk olarak yurdu için can veren Tel-
naksız. Bölgenin Etruria yani Anadolu'dan
lus'u saydıktan sonra ikinci örnek olarak da
gelme Etrüsklerin yerleştiği yer olduğu da ak
Kleobis'le Biton'u gösterir.
la getirilirse, Kirke'nin, daha sonra da Fero-
nia'nın Anadolu'nun Ana Tanrıçası Kybele Klotho. Zeus'le Themis'in kızları olan kader
ile ilişkisi göze çarpar. Kirke-Feronia, Arte- tanrıçaları Moira'ların biri. Adı bükmek, d o
mis-Kybele gibi doğaya hâkim, hayvanları ev kumak anlamına gelen Klotho hayat ipliğini
cilleştirip arabasına koşan tanrısal varlığı sim büken tanrıça sayılırdı (Moira'lar).
geler. Bu tanrıça dişidir, dişilik, doğurganlık
ve bereket kavramını erkeği boyunduruğa al Klymene. Okeanos'la Tethys'in kızı. Bir
mak, büyülemek, herhangi bir hayvan haline kaynağa göre İapetos'la evlenip Atlas, P r o -
getirmekle açığa vurur. Motifleri Ana Tanrıça metheus, Epimetheus ve Menoithios'un ana
kültünün özelliklerini andıran Kirke efsanesi sı olmuştur (Tab. 3).
Odysseia'da sözü geçen başka temalarda ol Klytaimestra. Adı Klytaimestra ya da
duğu gibi peri masalı, çeşnisi de taşır. Bütün Klytaimnestra olarak geçer. Tyndareos'la Le-
bu öğeler Ana Tannça'nın kişiliği ve yaygınlı da'nın kızıdır. Leda kuğu kuşu haline girmiş
ğı tam bir aydınlığa kavuşacağı zaman gere tanrı Zeus'la birleştikten sonra, iki yumurta
ğince değerlendirilebilecektir. doğurmuş derler, birinden Helena ile Polyde-
Odysseia'dan sonraki efsanelere göre K i r - ukes, öbüründen Klytaimestra ile Kastor çık
ke'nin Odysseus'tan birçok çocukları olur, bi mış, Helena ile Polydeukes Zeus'un dölleri,
ri Telegonos, öteki de Latinos'tur derler. Te- Klyaimestra ile Kastor ölümlü Tyndareos'un
legonos'un İtalya'da TuSculum şehrini kurdu çocuklarıymış (Tab. 12).
ğu, Latinos'un da Latinlerin atası sayıldığı h e Klytaimestra mythos'ta Helena kadar eşsiz
saba katılırsa, Kirke-Odysseus macerasının bir rol oynar, suç işleyen, adam öldüren, kö
İtalya efsanesince ne kadar benimsendiği gö tüye varan yolların hepsini deneyen kadın
rülür. olarak yazarları sonsuzca esinleyen bir tip ni
teliğini kazanmıştır. Benliğinde zıt duyguların
Kleio. Adı, kutlamak, övmek anlamına ge çarpıştığı öbür trajik kişiler gibi Klytaimestra'
len "kleio" fiilinden türemiş olan Kleio (ya da nın da destanda pek adı geçmez, sözü edilse
Klio) Musalann biridir. İnsanların unutulma de işlediği suçlann asıl etkeni olarak gösteril
ması gereken ünlü, şanlı eylemlerini dile ge- mez, Klytaimestra aşığı Aigisthos'un elinde
178
b i r araçtır. Ancak tragedya İ l e d i r k i , K l y t a i - Ama Klytaimestra'nın kocasına olan asıl
mestra özgür bir kişilik kazanır ve dramı daha hıncı kadın yüzünden değildir. Onu koca, az
derin, içindeki karşıt duyguların çarpışması daha evlat katili yapan kızı İphigeneia'nm
daha karmaşık olduğundan Aigisthos-Klytai- kurban edilmesidir. Bunu Agamemnon'a bir
mestra ikiliğinde baş rolü alır. Tragedya ya türlü affedemez. Bu yüzden duyduğu kini
zarlarından Aiskhylos da, Sophokles de, Eu- öbür çocuklarına da bulaştırır: Elektra'dan,
ripides de Klytaimestra tipini kendi görüşleri Orestes'ten nefret eder. Elektra anasıyla sert
ne göre sonuna kadar işlemekten geri kalma tartışmalarından Klytaimestra'nın ileri sürdü
mışlardır. Öyle ki Klytaimestra nicelik ve nite ğü bu İphigeneia olayının, aslında suçluluğu
lik bakımından da efsanenin en göze çarpan nu örtmek için bir bahane olduğunu yüzüne
kişilerinden biri olarak karşımıza çıkar, yani vurur. Gerçekten de tragedyanın sahneye
rol oynadığı tragedyalar hem çok, hem de bu koyduğu Klytaimestra yüreğinde en ufak bir
tragedyalarda oynadığı rol biricik ve eşsizdir. analık duygusu olmayan bir kadındır, Ores-
Bütün bu tragedyaları bir bir ele alamayacağı tes'e anana kıyma diye yalvarır, ama onun
mıza göre, hepsinin birden esinlediği Klytai- öldüğü haberini alınca tanrılara şükran adak
mestra tipini özetlemeye çalışalım. ları adayacak kadar sevinir.
Klytaimestra'nın içinde başlıca yeri tutan Tragedyaların bazıları Agamemnon'un öl
duygu, ça§daş bir görüşle nitelenecek olursa, dürülmesinde Klytaimestra'yı asıl fail olarak
kıskançlık diye adlandırılmalıdır. Klytaimestra gösterir, kiminde de Mykene'de yalnız kaldığı
ömrünün başından sonuna kadar kıskançlıkla için Aigisthos'un zorlamasına dayanamayıp
kıvranmış durmuş, onu suça iten duygu da bu kendini veren ve âşığının elinde bir araç gibi
kıskançlık olmuştur. Helena'nın ikizi olmakla kullanılan bir z a v a l l ı kadın pozundadır. K l y t a i -
başlar bu kompleks; gerçi Agamemnon'la ev mestra'nın ilginç ve karmaşık tipinin tamam
lenmeden Klytaimestra'yı bazı efsaneler Tan- bir portresini okumak için Aiskhylos'un
talos'la evli gösterir, bu Tantalos Thyestes'in "Agamemnon", Sophokles'in "Elektra", Eu-
oğludur (Tab. 15). Agamemnon bu Tanta- ripides'in "Elektra" ve "Orestes" tragedyala
loş'u da, çocuklarını da öldürür, Klytaimest- rını okumak gerekir.
ra'nın kardeşleri Dioskur'ların saldırısına uğ
rayınca Klytaimestra ile evlenmek zorunda Kodros. Poseidon'un soyundan olan efsa-
kalır. Uğursuzlukla başlayan bu evlenme son nelik Atina kralı. Krallığı sırasında Atina P e -
suz bir kin ve suç zincirinin birinci halkasıdır. loponez'lilerin saldırısına uğramış, Delphoi
Agamemnon'la Klytaimestra mythos'ta geçi- kehaneti de Peloponezliler Atina kralını öldü-
nemeyen, birbirini sevmeyen çiftin ta kendisi rürlerse zafer kazanacaklarını bildirmiş. Bunu
dir. İlyada'da bile krallar kralı tutsağı Khryse- haber alınca Kodros hayatını yurduna feda
is'i meşru karısı Klytaimestra ile bir tutmak etmeye karar vermiş ve dilenci kılığına gire
cüretini gösterir (İl. 1,112 vd.): rek şehirden dışarı çıkmış. İki düşmanla karşı
laşmış ve onlarla kavgaya tutuşmuş, birini öl
Doğrusunu isterseniz, dürmüş, öbürünün eliyle de vurulup ölmüş.
asıl karım Klytaimestra'dan üstün o kız, Atinalılar işin farkına vararak ölüsünü Pelo-
ondan aşağı değil yapısı, boyu boşu, ponezlilerden istemişler. Onlar da kralı öldür
aklı, fikri yerinde, üstelik ev kadını.
düklerini anlayarak saldırıdan vazgeçmişler.
Khryseis'ten daha güçlü bir kuma da çıkarır Kodros'un mezarı tarihsel çağlarda Atina
karşısına: Troya'dan Kassandra'yı sarayına kapılarının birinin önünde gösterilirmiş. Kod-
getirince, Klytaimestra'ya ona iyi davranma ros öldükten sonra Atina tahtına oğlu Medon
sını öğütler. Kadınlığı böylece hor görülen çıkmış. Küçük oğlu Neleus da Miletos'a göç
Klytaimestra ister istemez kendini kardeşi müş (Neleus 2).
Helena ile kıyaslar, kadın ve eş olarak bunca
şımarıklığı olan Helena'nın hiç ceza görmedi Koios. Uranos'la Gaia'nın oğlu, Titanlardan
ğini, onun yüzünden kendi başına bunca be biri (Tab. 4). Erkek kardeşleri Okeanos,
lalar geldiğini yana yakıla dile getirir. Hyperion, İapetos ve Kronos'tur, kız kardeş
leri Theia, Rheia, Themis, Tethys, Mnemosy- Kore. Kore ya da Kora, genç kız anlamına
ne ve Phoibe'dir. Koios'la Phoibe evlenirler, gelir. Demeter'in kızı Persephone'ye verilen
iki kızları olur: Leto ve Asterie. Işığı simgele ikinci bir isimdir (Demeter).
yen göksel varlıklan meydana getiren Koios'
la Phoibe Apollon ve Artemis'in atalarıdır. Korinnos. Korinnos Troya'nm yerlisi bir
ozanmış. Homeros'tan önce ve Troya savaşı
Kokalos. Sicilya'da Kamikos (sonradan Ag- nın olduğu sıralarda llyada destanını yazmış.
rigentum olur) şehrinin kralı. Daidalos hava Yazı yazmasını da Palamedes'ten ögrenmiş-
ya uçarak Girit'ten kaçtığı zaman Kokalos'un miş (Palamedes). Homeros destanlarını yaz
yanına sığınmış ve saklanmış. Minos da Dai- mak için onun eserlerinden esinlenmiş.
dalos'u aramaya çıkıp Sicilya'ya vardığında
Koronîs. Lapith'ler kralı Phlegyas'ın kızı,
usta yapıcıyı bulmak için bir düzene başvur
hekim tanrı Askleplos'un anası (Asklepios).
muş: Bir iplikle bir şeytanminaresi almış, ipli
ği bir ucundan öbür ucuna geçirmesini başa Korybant'Iar. Korybantes ve Kuretai diye
rana ödül vereceğini bildirmiş. Kokalos daya yazın kaynaklarında geçen Ana Tanrıça'nın
namayıp bunun çözümünü Daidalos'a sor rahiplerini Euripides Bakkha'lar "tragedyasın
muş, o da ipliği bir karıncaya bağlayıp karın da şöyle tanımlar:
cayı şeytanminaresinin içinden geçirtmek ge
rektiğini söylemiş. Kokalos bu çözümü Mi- Ey karanlık diyarı Kureta'larm.
nos'a bildirince, Girit kralı Daidalos'un bura Girit'te Zeus'un doğduğu kutsal mağaralar!
da saklandığını anlamış, Kokalos'u konuğunu Orada icat ettiler, benim için,
teslim etmeye zorlamış, ne var ki Kokalos ko üç sorguçtu miğfer giyen Korybant'Iar
nukluk kurallarını çiğnememek için kızlarına çembere gerilen deriyi.
Minos'u öldürmelerini buyurmuş, onlar da Orada karıştı coşkun davul sesleri
kralın üstüne kaynar su dökerek ölümüne se Pbrygia kavallarının tatlı nefeslerine.
bep olmuşlar (Daidalos). Korybant'Iar davulu Rhea anamıza verdiler
Bakkha'larm çığlıkları arasında
gümbürdesin diye.
Kokytos. İniltiler ırmağı anlamına gelen
Kureta'lar Giritli ana tanrıça Rhea'nın,
Kokytos ölüler ülkesinde akan ve Akheron'a
Korybant'Iar da Phrygialı ana tanrıça Kybe-
dökülen bir ırmaktır. Odysseus yeraltı ülkesi
le'nin rahipleridir. Burada iki ana tanrıçanın
ne inecekken, büyücü tanrıça Kirke ona H a -
ve onun hizmetinde bulunan efsanelik rahip
des haritasını şöyle çizer (Od. X, 508 vd.):
lerin de birbirine karıştığı görülür. Korybas
Ama geçtiğin zaman Okeanos'u geminle, Lydia ya da Phrygia dilinde ilkin Attis'e veri
orada Alçakkıyı var ve Persephone'nin len bir addır. Kureta'lar ise Zeus efsanesin
koruluğu, de rol oynayan cinlerdir. Toprağın oğulları
uzun uzun kavaklar göreceksin, kısır oldukları söylenir: Rhea Girit'in Lyktos ma-
söğütler, garasında Zeus'u doğurduğu zaman onu
derin anaforlu Okeanos'un kıyısında çek Amaltheia adlı nympha'ya teslim eder,
karaya gemini, Amaltheia da onu keçi sütüyle besleyip büyü
sonra çık yola, Hades bataklarına doğru, tür (Amaltheia), ama tanrı bebeğin seslerini
orada Akheron, Pyriphlegeton ve Kokytos
Kronos duyup da öbür çocukları gibi Zeus'u
akar,
Styks'ten gelen sular da dökülür oraya. da bulup yutmasın diye, Rhea çocuğun çev
resinde Kureta'larm coşkun rakslarla tunç
Odysseus yeraltı dünyasına inmek için çu kalkanlarına vura vura gürültü yapmalarını
kuru orada kazacaktır. Pyriphlegeton adın emretmiş, böylece çocuğun bağrışmalarını
dan da belli olduğu gibi (pyr ateş demek) kay tunç sesleriyle boguyorlarmış. Efsaneye göre
nar sulu bir ırmak olduğu halde, Kokytos'un Kureta'lar iki ya da dokuzmuş. Sonradan Z e -
suları buz gibi diye tanımlanır. us, Kybele ve Dionysos tanrılannın kültleri
birbirine karışmış ve Daktyl'ler, Korybant'Iar
Komaitho. Bkz. Amphitryon. ve Kureta'lar, hepsi birden Ana Tanrıça
180
Kybele'nln kültüne bağlanmıştır. Bu rahipler Kreş. Giritlilere adını veren kurucu kahra
Kybele ayinlerini baş döndürücü rakslarla, m a n . Bir efsaneye göre tanrı Zeus'la Ida da
bağrışmalarla, flüt, davul ve tef sesleriyle kut ğının bir nympha'sından doğmuştur, başka
larlar, gümbürtülü bir vecit içinde kendilerin birine göre de Girit toprağından doğmuş ve
den geçerek "enthousiasmos" denilen duru Girit'in ilk konuklan Eteokretes, yani gerçek
ma girerek tanrıya karışmayı sağlarlardı Giritlilerin atasıdır. Zeus bebekken babası
(l)aktyller, Dionysos). Kronos'un elinden kurtarılmak için Girit'e bı
rakılınca Kreş adada hüküm sürmekteydi ve
Kottos. Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu ve Zeus'u koruyan o olmuştur. Minos'tan çok
ellişer başlı dev oğullarından birinin adı. önce Girit'e yasalar vermiş ve uygarlık getir
(îyes'le Briareus'un kardeşi (Yüzkollular). miştir. Efsanenin biri Kres'i, Girit'i her türlü
çıkarmaya karşı koruyan Talos adlı robotun
Kıanaos. Attika'nın ilk krallarından biri. babası sayar (Talos).
Kranaos da Kekrops gibi topraktan doğma
İmiş (Kekrops). Kekrops'tan sonra tahta çı Kretheus. Aiolos'la Enarete'nin oğlu. Tyro
kan o olmuş ve Attikalılara "Kranaos'lular", ile evlenir ve Aison'u doğurur (Tab. 22).
Alina'ya da Kranae denmiş. Kranaos'un At- Kretheus, Tyro'nun tanrı Poseidon'dan olan
Neleus ve Pelias adlı oğullarını evlatlığa alır.
llıis adlı bir kızı olmuş. Attika bölgesi bu kıza
Kretheus, lason ve Pelias'ın şehri olan lol-
göre adlandırılmış.
kos'un kurucusudur (Tyro, Pelias).
Kratos. Pallas'la Styks'in oğlu (Tab. 6), güç Kreusa. (1) Atina kralı Erekhteus'un kızı,
ve kuvvet simgesi (Bia). İon'un anası (lort).
(2) Troya kralı Priamos'la karısı Heka-
Kreon. (1) Korinthos kralı, İason'la Medeia
be'nin kızı, Aineias'ın karısı (Tab. 17). En es
efsanesinde rol oynar: İolkhos'tan kovulunca
ki destanlarda Aineias'ın karısının adı Kreusa
İason'la Medeia Korinthos'a, Kreon'un yanı
değil, Eurydike'dir. Vergilius Aeneis desta
na sığınırlar ve birkaç yıl barış içinde yaşar
nında Kreusa'nın Troya'nın yıkıldığı ve Ainei-
lar. Ama günün birinde Kreon kızı Kreusa (ya
as'ın babası Ankhises'le oğlu Askanios'u ala
da Glauke)'yi İason'a vermeye kalkışır, lason
rak şehirden kaçtığı gece bir tanrıça (Aphro-
Medeia'yı boşayıp Kreusa'yı almaya razı
dite ya da Kybele) tarafından kaçırıldığını an
olur. Medeia'nın korkunç dramı bu olayla
latır. Aineias karısını aramak için şehre geri
başlar: Büyücü kadın bu evlenmeye ses çıkar
döndüğünde, Kreusa'nın görüntüsü karşısına
mayacak gibi olur, kumasına armağan olarak
çıkıp yeni bir yurt kurmaya gitmesi gerektiği
bir gelinlik gönderir. Kreusa gelinliği alır, gi
ni bildirir (Aineias).
yer, sırtına geçirir geçirmez de cayır cayır
yanmaya başlar. Yanına varıp onu kurtarmak
Krinis. Mysia şehri Khryse'de bulunan
İsteyen Kreon da aynı ateşle tutuşup yanar
Apollon Smintheus tapınağının kurucusu. I l -
(Medeia).
yada'da Agamemnon'un tutsak tuttuğu kızı
(2) Menoikeus'un oğlu Kreon, İokaste'nin Khryseis'i almaya gelen Khryses bu tapına
kardeşi ve Thebai kralı Laios'un kaynatasıdır ğın rahibidir. Tapınağın kurulması efsaneye
(Tab. 19). Adı Oidipus efsanesinde geçer: göre şöyle olmuş: Krinis günün birinde Apol-
Oidipus Thebai'den sürülünce şehre kral lon tanrının öfkesine uğramış, bu yüzden de
olur. Oidipus'un ölümünden sonra oğullan evi barkı, tarlası, toprağı, nesi varsa sıçanla
Eteokles'le Polyneikes savaşa tutuşunca, Kre- rın saldırısına uğramış. Sıçandan geçilmiyor,
on Eteokles'in tarafını tutar, Polyneikes'i şe sıçanlar her şeyi kemirip yok ediyormuş.
hirden sürer. Antigone dramında büyük bir Ama tanrı bir gün yeryüzüne inecek olmuş,
rol oynar ve doğanın kanunlarını hesaba kat Krinis'ln sürülerine bakan çobana konuk ol
madan devlet kanunlarını yürürlüğe koymaya muş ve ondan çok memnun kaldığı için böl
çalışan yöneticinin iflasını simgeler (Anti- geyl sıçanlardan temizlemeye karar verini',
ne, Oidipus, Halmon). oklarıyla hepsini öldürmüş, bir yatıdan da
Krinis'e Apollon Smintheus'a bir tapınak dik Bunlardan sonra Kronos geldi dünyaya,
mesini buyurmuş (Apollon Smintheus). o art düşünceli tanrı,
en belalısı Toprakoğullarının.
Krios. Uranos'la Gaia'nın oğlu, Titanlardan Ve Kronos diş biledi yıldızlı babasına.
biri. Eurybie ile birleşir ve Astraios, Pallas ve
Kronos'tan sonra Toprak Ana Kyklopları
Perses'i meydana getirir (Tab. 4).
ve Hekatonkheir'leri doğurduğu halde, Ura-
Kritheis. Ozan Homeros'un anası sayılan nos hepsini gün ışığına çıkar çıkmaz Gaia'nın
efsanelik kişi. Kritheis Ege bölgesinin bir karnına gerisin geri tıkamakta, böylece onu
nympha'sıymış, İzmir'de akan Meles ırmağıy inim inim inletmektedir. Gaia bir düzen kurar
la sevişmiş ve birleşmelerinden Homeros ve o düzeni oğlu Kronos eliyle gerçekleştirir.
meydana gelmiş. Başka bir efsaneye göre,
3. E F S A N E L E R İ . Kronos'la ilgili iki efsane
Kritheis Kyme'li (İzmir'in güneyinde Namurt)
de Hesiodos'un Theogonia'sında anlatılmak
bir adamın kızıymış, bu adam ölürken kızını
tadır. Homeros destanlarında adı geçer, Ze-
kardeşi Maion'a bırakmış. Kritheis amcasını
us'la Hera'ya soyadı olarak Kronides (Kro-
bırakıp Phemios adında bir İzmirliye kaçmış,
nos oğlu) denir, Kronos'un Zeus eliyle yeraltı
bir gün de Meles ırmağının kıyısında çamaşır
na kapatıldığına da değinilir, ama efsane ola
yıkamaya gitmişmiş ki Homeros'u doğurmuş.
rak anlatılmaz. Uranos, Kronos, Zeus efsane
Bu efsane koca ozana verilen Melesigenes
sinde iki kez görülen babanın oğla baskı ya
(Meles'ten dogma) adının nereden geldiğini
pıp oğlun ayaklanması ve babasını alt ederek
anlatmaya yarar.
egemenliğini elinden alması teması, hele do
Efsanenin başka bir anlatımında Kritheis ğan varlıkları yutmak g i b i ilkel motiflerle Y u -
adalı bir genç kızdır, Musalarla ilişiği olan bir nan mythos'una dışardan katılmış öğelerdir.
cinle sevişmiş, ama sonra da korsanlar tara Kaynağı güneydoğu Akdeniz çevresinde bu
fından kaçırılıp İzmir'e götürülmüştür. Lydia lunan bu efsanelerin Yunanlılara Fenikeliler
kralı Maion onunla evlenmiş, Kritheis de Me yoluyla geçtiği sanılır. Homeros'un ton-
les ırmağının kıyısında Homeros'u doğurup ya'sında bunlar bilindiği halde pek tutunma-
hemen sonra ölmüştür. Her iki efsanede de dıgı da destanlardan belli olmaktadır. Hesio-
Maion adlı birinin söz konusu edilmesi özel dos'un etki altında kalarak uzun uzadıya an
likle Latin şairlerince Homeros'a verilen Ma- lattığı bu masallar Yunan mythos'unda tek
ionides, yani Maion oğlu, ya da Maionialı örnek olmak bakımından daha da ilgi çekici
(Lydialı) ek adının açıklanması yapılıyor. dir (Theogonia).
Kronos. ( 1 ) A D I . Kronos adının zaman anla Kronos'un, anası Gaia'nın eline verdiği çe
mına gelen "khronos" sözcüğüyle aslında lik tırpanla babası Uranos'un hayalarını kes
hiçbir ilişiği yoktur, ama sonraki efsane ve mesi tanrı kuşakları arasındaki çekişmenin ilk
açıklamalara göre bu iki kelime bir tutulmuş aşamasıdır (Theog. 154-210). Uranos'un er
ve Kronos tanrının zamanı, zamanın akışını, keklik aygıtından akan kanlardan Erinys'ler
geçişini simgelediği ileri sürülüp, imgelerinde (Erinys) ve spermasından da Aphrodite (Ah-
elinde bir tırpanla gösterilmiştir. Oysa efsa rodite) do^ar. Hesiodos'un Theog. 4 5 3 -
nesinden görüleceği gibi Kronos'un bu yoru 506'da anlattığı Kronos-Zeus çekişmesi Zeus
mu bir zorlama ürünüdür. maddesinde ele alınacaktır.
( 2 ) DOĞUŞU. Uranos'la Gaia'nın son oğul Kronos'un Philyra ile birleşmesinden at
ları Kronos Titanlar soyundandır ve babası adam Kheiron doğmuş (Kheiron). Başka e f -
Uranos'u erkeklikten yoksun etmekle birinci sanelerde de Hephaistos, ya da Aphrodi-
kuşak tanrılarının egemenliğine son verip, te'nin babası olarak geçer.
ikinci kuşağı başa getirmiştir (Tab. 4), (Ura- Orfik tarikat geleneğinde Kronos Zeus'la
nos, Gaia, Aphrodite). Beş erkek titan ve al barışmış ve Mutlular Adalarında yaşar gibi
tı kız titan'ın doğuşundan sonra Kronos'un gösterilir. Bu kaynaklara göre Kronos yeryü
dünyaya gelişini Hesiodos şöyle anlatır (The- zünde iyiliği ve bereketi kuran ilk tanrıdır.
og. 137 vd.): Onun egemen olduğu çag Altın Çağına rast-
la
lar. Hesiodos'un da anlattığı Çağlar Efsanesi nin Anadolu'nun geleneksel halk sanatlarını,
Kronos'la ilişkili olarak özellikle Roma'da tu örneğin bugün bile yaşayan kilim motiflerini
tunmuş ve Saturnus çağı üstüne efsaneler bir yansıtmasıdır. Yontuların heykel, figürln ve
çok şairleri esinlemiştir (Soylar Efsanesi, Sa- idol biçiminde olanlarına gelince, bunlar ya
turnus). zın kaynaklarındaki Ana Tanrıça tanımlarına
tıpatıp uymakta, çok sonraları tarihsel çağlar
Ksanthos. Kula at anlamına gelen Ksan- da anlatılan efsanelerini bile dile getirmekte
thos Akhilleus'un ölümsüz atlarından biridir. dir. Oturmuş durumda, kaim kalçalı, göbekli,
Patroklos'la Hektor arasındaki savaşa Bali- dolgun memeli bir tanrıça, kollarında çok da
os'la birlikte katılır (Balios) ve Patroklos öl ha ufak boyda bir erkek figürü taşımakta; bu
dükten sonra ağlar. Akhilleus'a Hektor'la sa figür göğsüne yapışmış, üstüne tırmanmış gi
vaşında da yardım eden bu ölümsüz at dile bidir. Bu erkek, Tanrıçanın hem çocuğu,
gelerek efendisine yakında öleceğini bildirir hem sevgilisidir, ilerde efsanesi anlatılacak
(Akhilleus). Attis'in ta kendisidir. Oturmuş, ya da doğur
mak pozunda olan tanrıça ise iki yanındaki
Küreta'lar. Bkz. Korybant'lar. iki aslana dayanmaktadır. Tıpkı çok sonraki
heykellerinde görüleceği gibi, "potnia t h e -
Kyane. Irmak tanrı Maiandros'un kızı, Kau-
ron" yani hayvanların kraliçesi, doğa üstüne
nos'la Byblis'in anası (Byblis).
sonsuz egemenliğinin bir simgesi olarak asla
Kybele. Tarih öncesinin en gerilerinden tek nı yanından ayırmamaktadır. Kalın kalça,
tanrılı dinlerin yerleştiği dönemlere kadar meme, karın altının bir üçgen biçiminde be
uzanan ve Akdeniz yöresini kapladıktan son lirtilmesi gibi motifler analığı ve dişiliği simge
ra, bir yandan kuzey ülkelerine, öte yandan lemek bakımından Kybele'den Artemis'e k < ı
dar büyük ana tanrıça imgelerinde bulunmak
Asya'nın içlerine dek yayılan, birçok ulus, uy
tadır.
garlık ve kültürlerde değişik adlarla anılıp hep
aynı prototipe indirgenebilen Ana Tanrıça di Bir de arkeolojinin daha değinmediği, t o p
ninin kaynağı Anadolu'dur. Bu su götürmez rak üstünde oldukları için belki hiç değinme
gerçek gün geçtikçe daha belirgin biçimde yeceği Kybele anıtları vardır ki, ilkçağda
gözümüzün önüne serildiği halde, kültü dal Phrygia diye tanınan bölgede yaygın bir ala
budak salmış bu tanrıça figürünün değindiği na dağılmış kır tapınaklarıdır. Eskişehir'le Af
bilim dalları o kadar çoktur ki, araştırmaları yon arasında ulaşımı zor bir yöredeki bu anıt
bir tek ilgi merkezinde toplamak, elde edilen lardan en çok tanınanı Yazılıkaya diye anılan
verilerle bulguları bir açıdan inceleyip değer Midas anıtıdır. Çoğu ormanlarda, yeşillik ara
lendirmek yepyeni denebilecek bir uğraştır. sında bir kayaya yaslanmış olarak, ya da düz
Ana Tanrıça dinini aydınlatmak bugün arkeo lükte birkaç basamak üstüne kurulmuş olan
loji, tarih, din tarihi, mitoloji ve sanatla yazın bu anıtlar birer cepheden ibarettir. Üçgen bi
tarihinin katışık görevi olmalıdır. Bütün bu çiminde bir çatı, altında bir taş duvar, duvarın
kolların çabası bir araya geldikten sonradır içinde de çokluk bir niş oyulmuştur ve nişle
ki, Ana Tanrıça'yı gereğince, gerçeklere uy rin kimisinde ayakta bir tanrıça heykeli görül
gun olarak tanıyabileceğiz ve anlayabileceğiz. mektedir. Tapınakların bazılarında tanrıça
Son yıllarda konuyu en çok aydınlatan bi heykelinin iki yanında ön bacaklarını tanrıça
lim dalı arkeoloji olmuştur. Çatalhöyük ve ya dayamış iki aslan vardır, tanrıçanın da, as-
Hacılar'da yapılan kazılar Ana Tanrıça f i g ü - lanlann da seks yerleri zamanla aşınmıştır.
rünün !. Ö. 6500-700 yıllarına kadar uzandı Buraya Ana Tanrıçaya tapınmaya gelen dua
ğını ortaya koymuştur. Sümer'den de önceki cıların Kybele'nin simgelediği bereket ve do
bir kültür çağını yansıtan bu tarihler Ana ğurganlıktan pay almak için seks yerlerine
dokunup onları aşındırdıkları bellidir. Ev biçi
Tanrıça'nın Anadolu'nun yerlisi olduğunu
mindeki bu basit tapınaklar Phrygia'da K y b e -
açığa vurmaktadır. İşin en tuhaf ve düşündü
le dininin kentler dışına da taştığını, bütün
rücü yönü de Ana Tanrıça yontularıyla bir
doğayaı yayıldığını gösterir Bu c e p h e tapı
sırada Çalalhöyük'te bulunan çizgi motifleri
naklarında dikkati çeken bir nokta bunların niteliği de dile gelmektedir: Sipylene Sipylos
Lykia'daki kaya mezarlarına çok benzemele (Manisa) dağının, ldaia Girit'teki İda ve Tro-
ridir. İstanbul Üniversitesi F i l m Merkezince ya'ya hâkim Kazdagının, Berekyntia Sakar
çevrilmiş olan bir belgesel filmden tanıdığımız ya kıyısındaki eski bir kalenin, Steunene Ai-
bu Kybele anıtlarının arkeoloji buluntularıyla zani (Çavdarhisar) yöresindeki Steunos (Ke-
ve başka bölgelerde rastlanan buluntularla sikmagara) mağarasının tanrıçası olduğunu
karşılaştırılıp değerlendirilmesi Ana Tanrıça belirtir; bu sıfatlar arasında en yaygın olan da
dinini aydınlatmaya yarayabilir. Sözü geçen Dindi/mene adıdır ki Dindymos dağının tan
filmin asıl değeri de Ana Tanrıçayı Çatalhö- rıçası anlamına gelir. Anadolu'da ise Dindy-
yük'ten Roma çağına kadar her çeşit anıt ve mos adını taşıyan üç dag vardır, biri Phrygia'
imgeleriyle ortaya sermekle kalmayıp, Ana daki Murat dağı, öbürü Mysia-Phrygia sınırın
dolu halk törelerinde bu inançtan kalma iz daki Kapıdag, üçüncüsü de tanrıçanın en
ve etkileri de ortaya koymaya çalışmasıdır: önemli merkezi olan Pessinus'a yakın G ü n -
Phrygia ırmağı Sangarios'un kaynağında; su yüzü dağıdır. Pessinus da eski adı Justiniano-
ya çiçek ve özellikle menekşe atmakla kutla polis olan Sivrihisar'ın biraz güneyinde, Gor-
nan Attis,, yani bahar şenliklerinden bugün dium'un güneybatısındaki Balhisar'dır.
de bir şeyler kalmıştır. Kybele'nin tapım mer
Ana Tanrıçanın Pessinus'tan da daha eski
kezlerinden olan Manisa'daki Mesir bayramı
bir tapım merkezi Komana şehridir, ya da şe
ve bu bahar bayramında camiden aşağıya
hirleridir. Tarih kaynaklarından burada tapı
halka bereket ve doğurganlık sağlayan ma
nılan tanrıçanın şimşek, topuz ve çift ağızlı
cunların atılması Anadolu'nun yerlisi olan bir
baltayla simgelenen bir savaş ve zafer tanrı
inancın süregelmesi olabilir. Yukarda sözünü
çası olduğu anlaşılır, Yunanlılar bu tanrıçayı
ettiğimiz bilim kollarında işbirliği ve daha de
savaş tanrı Ares'in çevresindeki Enyo ile, Ro-
rine giden kıyaslamak araştırmalar bu alanda
malıiarsa Bellona ile bir tutmuşlardır. Bu nite
çok yararlı olabilir.
liğiyle Ana Tanrıça'nın kültüyle Karadeniz
Yazılı kaynaklarımıza gelince, Kybele gerek bölgesinde merkezlenen Amazonlarla ilişkisi
şiir, gerek düzyazıyla en çok sözü edilen tan olduğu sonucuna varılır ki, anaerkil bir toplu
rıçalardan biridir. Bu alanda bilgilerimiz Y u - mun ürünü olan savaşçı Amazonları efsanele
nan yazarlarından çok, Roma yazarlarından rin hepsi ister Artemis, ister başka adlarla
gelmedir. anılan Ana Tanrıçanın hizmetinde, ya da
onunla ilişkili olarak gösterir (Amazonlar,
( 1 ) A D L A R I V E S I F A T L A R I . Hiçbir mitoloji
Artemis).
de hiçbir tanrı Ana Tanrıça kadar çeşitli ad
larda adlandırılmamıştır. Bu ad ve sıfat çoklu (2) N İ T E L İ Ğ İ VE EFSANESİ. Bütün bu isim
ğu Ana Tanrıçanın kaynağı Anadolu'da ol ve sıfatlardan anlaşıldığı gibi, tanrıça doğayı
mak üzere uluslarüstü bir nitelik kazandığını bütün canlılığı, verimliügiyle simgeleyen ev
kanıtlamaya yeter. Kültepe tabletlerinde adı rensel bir nitelik taşımaktadır. Toprak ve be
na Kubaba olarak rastlanır, Lydia'da adı reketin kaynağında olmaktan başka, her türlü
Kybebe, Phrygia'da Kybele olarak geçer, Hi uygarlığın da etkeni olarak daha sonraki dö
tit kaynaklarında Hepat diye adlandırılır. Ko nemlerde, Efes Artemis'inde görülen kuleli
mana Pontika (Tokat bölgesinde Gümenek) taçları başında taşımakla bir de meter turrita
ve Kayseri yöresindeki Komana Kappadoki- ya da turrigera (Lat. kuleli ya da kule taşıyan
ka (Kemer) kentlerinde adı çok eski bir Ana ana demektir) olur. Romalıların Magna Ma-
dolu adı olan Mâ'dır. Sümer'de Marienna, ter (Büyük Ana) diye andıkları tanrıça analık
Hitit'te Arinna, Mısır'da İsis, Syria'da Lat, vasfını da yalnız insan alanında değil, doğal
Girit'te Rhea, Efes'te Artemis, İtalya'da N e ve evrensel bir ilke olarak canlandırır.
mi gölü bölgesinde Venüs, Ana Tanrıçanın Aslında bir tek efsanesi vardır, bu efsanede
aldırı değişik adlardır. Ayrıca bazı yer adların hem tanrıçada analık kavramının nasıl anla
dan üreme sıfatlara Yunanca meter, Latince şıldığı dile gelmekte, hem de tapanının biçimi
mater sözcüğü eklenerek tanrıçanın bölgesel saptanmaktadır: Tanrıça Attis (ya da Attes)
184
adlı bir delikanlıya tutkundur (Agdistis), onu tanımakla birlikte onun din merkezlerine ka
Pessinus kralının ( k i m i kaynaklarda kral M i - rışmasına hiçbir zaman izin vermemişimin
das'ın) kızıyla evlenmek üzereyken düğün ye Phrygia dışardan gelme ulusların iki kez saldı
rinde birden karşısına dikilerek çıldırtır ve rısına uğramıştır, biri İ. Ö. 1200 yıllarında
kendi kendini hadım etmesini sağlar. Attis Friklerin, ikincisi 1. Ö. 686 (ya da 676) sula
kendi kestiği hayalarından akan kanla topra rında Kimmerlerin bölgeye yayılmasıdır. Her
ğı sular, bitkilerin fışkırmasına yol açar ve bir iki saldırıda da Ana Tanrıçanın tapım merke
çam ağacına dönüşür. zi uluslarüstü niteliğini koruyarak bağımsızlı
Toprak-bereket efsanelerinin hepsinde, ğını ve din devleti olarak etkisini sürdürmek
özellikle Adonis mythos'unda (Adonis) görü yolunu buluyor. Aynı süreç Efes'teki Artemi-
sion'da da görülür, İonyalı kolonistler din
len bu ölme-dirilme motifi, Kybele kültünde
merkezine dokunmak şöyle dursun, burada
birtakım vecit, kendinden geçme ve esrime
egemen olan tanrıçayı benimseyip tapımını
hallerine kanşmakta ve Ana Tanrıça tapımı-
sürdürürler. Friklerle tanrıçanın kaynaşması
nın özünde olan bir çeşit kurban töreniyle
dikkati çeken bir süreçtir: Ana Tanrıça kültü
gerçekleşmektedir. Attis erkekliğini keserek
nün yerli olup Phrygia bölgesini ele geçiren
kendini nasıl tanrıçaya kurban ettiyse, Kybe-
ve yöreye adını veren ulustan çok daha eski
le'nin başrahibi de kanlı bir törenle kendi
olduğu bütün kanıtlardan anlaşıldığı halde,
eliyle kendini hadım etmek zorundaydı. Attis
tanrıça bu yeni siyasal gücü ve etnik toplulu
efsanesinde simgelendigi gibi, akan kan ve
gu öylesine etkilemiş ki, tarihe Kybele bir
yitirilen erkeklik gücü daha evrensel bir nite
Phrygia tanrıçası olarak geçmişti. Phrygia
lik kazanarak bereket ve canlılığın daha geniş
krallarından Midas'ın da, Marsyas'ın da Ana
bir alana, yani bütün doğaya geçmesini sağ Tanrıça ile yakın ilişkileri tarihe geçmiştir.
lamaktadır. Gizemli cümbüşler, şenlikler ara Midas tanrıçanın oğlu olmakla, Pessinus'taki
sında yapılan bu eylem gene Anadolu'ya öz tapınağını kurmakla övünüldü. Kimmerler de
gü ve bazı tarikatlarda bugün başka biçimde Phrygia devletini yıkar, ama Ana Tanrıça k ü l
de olsa yaşayan bir törenin ilk örneğidir. tünü ortadan kaldıramazlar. Tersine bu tapını
daha çok Lydia yöresine kaydıktan sonra,
( 3 ) T A P I M I VE T A R İ H İ . Yazılı kaynaklar bi
Metragyrtoi diye anılan dilenci rahipler Akde
ze Kybele'nin Pessinus'taki tapımı üstüne ay
niz çevresine yayılır ve birer misyoner gibi
rıntılı bilgi verir. Tanrıçaya orada bir idol biçi
davranarak Ana Tanrıçanın mistik ve gizemli
minde tapınılırdı. Bu idol bir "diopetes" yani
dinini dört bir yana tanıtırlar. Öyle ki Ana
gökten düştüğü ileri sürülen bir meteorit, bir
Tanrıça kültü Phrygialılardan çok eski olduğu
kara taştı. Pessinus'taki tapınağı siyasal güç
halde, bu dini benimseyen bütün ülkeler onu
lerden büsbütün bağımsız bir din merkezi ola
bir Phrygia tanrıçası olarak tanırlar. Nitekim
rak yönetilirdi. Bu dinsel yönetimin başında
Yunan ve Roma çağında Kybele kültü bütün
iki başrahip bulunur, bunların biri Attis adını
töreleriyle Phrygia uygarlığına özgü bir belirti
taşır, Megabyzos adıyla anılan ikincisi dışar
sayılır.
dan gelme olması şart koşulan bir yabancıy
dı. Bu iki kral-rahibin Attis efsanesinde anla Klasik çağlarda Yunanistan'ın ve Anado
tıldığı gibi erkekliklerini tanrıçaya adamış ol lu'nun dört bir yanına dağılan Phrygia kölele
ması gerekiyordu. Galloi diye anılan öbür ra ri ve dilenci rahipleri hor görüldüğü oranda
hiplerin de vecit halinde hadım edilmeleri t ö gizemli bir din ve kültünün temsilcileri olmak
redendi. Phrygia'da yerli bir kült olduğu bü la saygı ve gıpta ile karşılanırlar, çünkü
tün kaynaklardan belli olan bu rahip devleti Phrygia evrensel bir dinin merkezi olduğu ka
özekligini bögeye gelip yerleşen bütün yöne dar Yunanlılara yön veren bir sanatın, müzi
timlere karşı korumuştur. Gerek Komana'da, ğin ve bir de yaşam biçiminin, kılık kıyafetin
gerekse Pessinus'taki tapım merkezleri Hitit- kurucusu, öncüsüdür. Phrygia uygarlığı Ege
lerin Anadolu'da kurdukları egemenlik döne kıyılarını kapladıktan sonra, Phokalalılarla
minde büyük Hitit kralıyla i y i ilişkiler kurmuş, Fransa'ya kadar da yayılır, Marsilya'yı kuran
rahip krallar büyük kralın siyasal yönetimini göçmenlerin yeni yurtlarına taşıdıktan törele-
rin arasında bugüne dek Fransa cumhuriyeti na'lılar Phrygia'nın Ana Tanrıçasını getirte
nin benimsediği Phrygia başlığı da yok mu rek şehirlerinde ona büyük bir tapınak kur
dur? Phrygialı olmak kültür bakımından yet muşlar, onu Demeter'le birleştirip bir devlet
kin, üstün olmak anlamına gelir ve bu Roma tanrıçası olarak benimsemişlerdir. O sıralarda
imparatorluğu çağına kadar süregelecektir. Delphoi tanrısı Apollon'un rahipleri bu olayı
İlyada'da Kybele'nin adı hiç geçmediği hal desteklemiş olacak: Tanrının kâhinleri, Sibyl-
de, Phrygialılardan söz edilir: Bunlar Troya la'lar Anadolu'dan gelmeydi, iki t a n n ve iki
savaşında Troyalılara yardıma gelir (İl. II, din arasında bağlantılar tarih öncesi çağlara
862): dek uzanmaktaydı (Sibylla).
Gene Sibylla kitaplarının önerisiyle Ana
Askanios yönetir Phrygia'lıları,
Tanrıça'nın Roma'ya getirilişi derin siyasal
uzak Askania'dan gelmişlerdir onlar...
sonuçlar doğurmuştur. 1. Ö. 204 yılında Pes-
Askania Limne hem Gemlik, hem de Bur sinus'taki meteortaşı törenle Roma'ya aktarıl
dur gölünün adıdır. Uzak Askania dendiğine mış ve Palatinus tepesine tapınağı kurulan
göre bu savaşçıların geldiği yöre Burdur böl Magna Mater'in şerefine Megalensia denilen
gesi olsa gerek. Ana Tanrıça üstüne en zen bayramlar kutlanmaya başlamıştır. Bu olay
gin buluntuları sağlayan Hacılar da Burdur'a da kritik bir döneme rastlar: Roma Afrika se
yakın değil midir? ferlerine çıkmak üzeredir, imparatorluğu kur
Phrygialılardan kral Priamos kendisi de söz maya yol açacak yayılma politikası yürürlüğe
eder, Helene'ye anlatır ( İ l . I I I , 184 vd.): girmektedir. O sırada Roma'da bir taş yağ
muru olur, halk heyecana kapılır, yeni ve da
Eskiden bağlık, bahçelik Phrygia'ya
ha köklü inançlara özlem duyulmaktadır.
gitmiştim,
atları dörtnal giden bir sürü Phrygia'lı Magna Mater bu gereksinmeyi karşılamış ola
görmüştüm... cak ki, yeni dini kutlamakta şairler ağız birliği
Orduları yayılmıştı Sakarya'nın kıyılarına. ederler. Yeni efsaneler doğar: Ana Tanrıça
Amazonlar gelmişti hani, erkek gibi, işte o taşını Tiber'den yukarı taşıyan gemi birden
gün, karaya oturur, o sırada Ana Tanrıçanın sesi
aralarına savaş ortağı almışlardı beni... duyulur: Temiz, a f i f ellerle şehre alınmasını
ister, derken Claudia Quinta adlı bir kız orta
Phrygia'nın bir Amazon saldırısına uğrama
ya çıkar ve tanrıçaya yakarır, kirletildiği, kız
sı, Priamos'un da Phrygialıların yardımına
oğlan kız olmadığı ileri sürülmektedir, tanrıça
koşması anlamlı, ama tlyada'dan sonraki me
afifligini kanıtlamak için gemisinin kendi eliy
tinlerde Troyalıların Phrygialı diye anılması
le çekilmesine izin versin. Gerçekten de öyle
büsbütün ilginç ve dikkat çekici bir yöndür.
olur, Claudia halatları eline alır ve gemiyi Ti-
Bir kültür taşıyıcısı olarak Phrygialıların Tro-
ber'den yukarı Roma şehrine kadar çeker.
yalıları da simgelemek için kullanılmaları ne
Kybele'nin Phrygia'dan gelme t e f , z i l ve da
zaman ve nasıl başlar? Herhalde şairler, özel-
vul gibi çalgılarla, coşkun danslarla kutlanan
likel tragedya yazarları şiir dilinde bu iki ulus
törenleri, rahiplerinin hadım oluşu, Attis e f -
adını karıştırmışlardır, ama bu olay sonradan
sanesinin bu törenlerde ve gizemlerde yine
çok önemli sonuçlar doğurmuş, Roma'nın
lenmesi Roma şairlerini öylesine etkilemiş,
Aineas'ı kurucu ata olarak benimsemesiyle
esinlendirmiştir ki, Kybele-Attis efsanesini
Phrygia uygarlığını da kültürünün kaynağı
konu edindikleri şiirlerinde tanrıçanın Galli
saymış, Ana Tanrıçanın da bu kültür göçüyle
adlı rahiplerine atıfla "galliambus" diye coş
birlikte Roma'ya alınmasını sağlamıştır. Mag-
kun bir vezin de uydururlar. Ama Ana Tanrı
na Mater'in Roma'ya nakli din tarihinde eşi
ça sanat yönünde çığır açmakla kalmaz, Ana
ne rastlanmayan bir olaydır. Ondan önce Ati
dolu'nun kapılarını açmıştır, yalnız uygarlık
na Ana Tanrıçayı çağırmış, kültünü sınırları
ve kültür merkezi sayılan Anadolu'nun değil,
içine almakla geçirdiği bir bunalıma çare bu
bütün doğu Akdeniz çevresinin. Roma ile
lunacağına inanmıştır: Peloponez savaşı de
Anadolu arasında kültür köprüsü kurulmuş
nilen iki büyük Yunan şehrinin, Atina ile
tur, birkaç yıl sonra Romalı komutan Manlius
Sparta'nm amansız ve sonsuz savaşında Ati-
186
Sipylos eteğindeki Magnesia'da (Manisa) Her bakımdan tanrıya benziyordu burdur
Syria kralı III. Antlokhos'u yenip Orta Ana ama bir tek gözleri vardı alınlarında.
dolu'ya ordusuyla ayak basınca Romalıları Yuvarlak tek gözlerinden geliyordu adları,
zorlu, başarılıydılar hep yaptıklarında.
Pessinus tapınağının rahipleri coşkun sevinç
gösterileriyle karşılar. Bundan sonradır ki R o
Uranos'un yeraltına kapattığı bu devleri
ma Bergama krallığını miras yoluyla elde
hemsoyları Yüzkollularla birlikte yeryüzüne
eder ve Anadolu'ya egemenliğini kurmakla
çıkarır ve Titanlara karşı savaşta silah arkada
bölgede çığır açıcı bir dönemin başlamasını
şı olarak kullanır.
sağlar. Denebilir ki Romalılara doğunun kapı
larını açan Anadolu'nun yerlisi ve simgesi Hades'e görünmez kılan başlığı, Posel-
olan Ana Tanrıçadır. Onunla ilişki kurup Batı don'a da üç dişli yabayı veren bu devlermiş.
ile Doğu arasında köprü atmak ve kültürünün Kykloplar üzerine başka efsaneler de anlatı
yoksun olduğu bir temeli kültür beşiği Anado lır: Apollon Kykloplara düşman kesilir, çünkü
lu'da arayıp bulmak Roma'nın siyasal dehası oğlu Asklepios insanları ölümden kurtarıyor
na bir örnektir. Başta Augustus olmak üzere diye Zeus'un öfkesine uğrar ve Kyklopların
imparatorların hepsi hiç tükenmeyen bir özü yıldmmıyla öldürülür. Apollon baştanrı Ze-
gelip Anadolu'dan almışlardır. Eşsiz bir uy us'a el kaldıramadığı için Kyklopları öldürme
garlık ve kültür temeline oturtmayı başardık ye kalkışır. Zeus buna kızar, bir an oğlu Apol-
ları kültürleri böylece hem İtalya'da, hem lon'u Tartaros'a atmayı düşünür, sonra bu
Anadolu'da geliştikçe gelişmiştir. Bunun sim kadar ağır bir cezadan vazgeçip onu bir yıl
gesi de binlerce yıl öncesi gibi Roma'nın ege için sığırtmaç olarak Admetos'un yanına yol
menlik çağında da gene aynı tanrıça, hangi lar (Admetos, Asklepios, Apollon). Bu e f $ 8
adla anılırsa anılsın, Anadolu'nun büyük Ana nede Kykloplar ölümsüz tanrılar değil, ölüm
Tanrıçasıdır. lü yaratıklar olarak gösterilmiştir.
Sicilyalı Kykloplar önce Homeros'un Odyi
Kydippe. Kleobis'le Biton'un anneleri, H e - seia destanında, sonra da İskenderiye şiirindi
ra rahibesi (Kleobis). sözü geçen yaratıklardır. Odysseia bunların
yerlerini, yurtlarını Homeros destanlarına ö z -
Kydnos. Kilikya'da bugün Tarsus çayı diye
gü kesinlikle belirtir: Kuzey İtalya ve Sicilya
anılan ırmağın tanrısı. Ana tarafından İape-
kıyıları ve adaları söz konusudur, nitekim Te
tos'un torunu sayılır. Kydnos'un Parthenios
pegöz masalları oralarda tutunmuş ve birçok
adlı bir oğlu varmış, Kydnos ırmağının denize
yerlere Tepegözlerin, özellikle Odysseia'da
döküldüğü yerde bir şehir kurup ona Parthe-
sözü geçen Polyphemos'un adı verilmiştir
nia demiş. Bu şehir bugünkü Tarsus'tur.
(Polyphemos). Bu bölgenin yanardağ bölgesi
Kyklopes (Kyklop'lar). Türkçeye " T e p e oluşu, oralarda toprak altına kapatılan Tepe
göz" diye çevirebileceğimiz Kyklop'lar tek yu gözlerin demircilikle uğraşan birer cin olarak
varlak gözlü devlerdir. Yunan mythos'unda canlandırılmalarına yol açmıştır: Bunlar H e -
bu yaratıkların üç türünden söz edilir: Biri phaistos'un işliğinde - tıpkı İtalya'da (XVIII)
Gaia ile Uranos'un oğulları göksel Kykloplar, Akhilleus'un silahlarının yapıldığı bölümdeki
öbürleri Odysseia'da adı geçen Polyphemos gibi - demir döverler, maden işlerler ve tanrı
gibi Sicilyalı Kykloplar, sonuncuları da kay lara silah yaparlar. Tek gözleri ateşin karşı
nakları Lykia'da bulunan duvarcı Kykloplar- sında kor gibi parlar, kraterlerden fışkıran kı
dır. vılcımlar onların örsünden fırlayan ateşlerdir,
yersarsıntıları ve gürültüleriyle kendilerini bel
Birinci türden Hesiodos Theogonia'da şöy
li ederler. Odysseia'da bunun tam tersine
le söz eder (Theog. 139 vd.):
Kykloplar hayvancılıkla geçinen, koyun ve
Sonra Toprak Kyklop'ları doğurdu, azgın keçileri bol olan ağıllarda, mağaralarda yaşa
yürekli, yan yamyam devler olarak gösterilir. Odysse-
Brontes'i, Steropes'i ve belalı Arges'i us Kykloplar ülkesinde ve özellikle Polyphe-
(ki bunlar vermiştir Zeus'a şimşekleri,
mos'un mağarasındaI yaşadığı serüveni en
yıldırımı}
ufak ayrıntısına kadar anlatır (Od. IX, 105 Kyknos sonraları Laomedon'un bir kızıyla ev
-567). lenir ve Tenes adlı bir oğlu, bir de kızı olur.
Duvarcı Kykloplarsa Anadolu'da, Yunanis Karısı ölünce Kyknos başka bir karı almış,
tan ve Sicilya'da iri taşlarla örülmüş kyklope- ama üvey annesi Kyknos'a iftira etmiş,
en denilen ne kadar sur varsa, hepsinin yapı Kyknos da buna inanmış, oğlunu bir sandığa
cıları sayılır. Bunlar ne cin, ne de tanrıdır, ta kapatarak denize atmış. Tenes Bozcaada'ya
rih öncesi çağlarda şehir kalelerini yıkılmaz, çıkmış, sonraları adını vermiş Leukophrys
aşılmaz ve alınmaz duvarlarla çevirmek için adasına. Kyknos bir süre sonra oğlunun suç
efsanelik kralların, önderlerin emrine giren suz olduğunu anlamış ve iftirayı yapan karı
bütün bir ulustur. Efsane Kykloplann yardı sıyla ona tanıklık eden kavalcıyı gereğince ce
mıyla surlarını yaptıran krallar (Tiryns şehri zalandırmış, sonra da Tenedos adasına oğ
için) Proitos ve (Argos şehri için) Perseus'tur. luyla barışmaya gitmiş, ne var ki Tenes baba
Öte yandan bu duvarcı Kykloplann Anado sının kıyıya bağladığı ipi bir keserle kesip ge
lu'nun Lykia bölgesinden gelme oldukları da misini açığa atmış (Tenes). Efsaneye göre
efsanelerce belirtilir. Bütün bu kanıtlar bu tek Tenedos adasına kavalcıların gelmesi de ya
gözlü devlerin yorumlanmasında Hitit kabart sak edilmiş.
malarının göz önüne alınması gereğini pek
(3) Tanrı Ares'le Pelias'ın kızı Pelopeia'nın
leştirmektedir. Halikarnas Balıkçısı'nın öner oğlu. Kyknos, zalim bir eşkıya imiş, Delpho-
diği bu görüş tutarlı görünmektedir: Tek yu i'ye gelen yolcuları durdurur, öldürür ve ölü
varlak gözlü devler Hitit kabartmalarında lerini babası Ares'e sunarmış. Apollon bu iş
profilden görülen kişiler olabilir, dev oluşlan ten bıkmış ve yiğit Herakles'i Kyknos'la çar
ve çok iri duvarların yapıcıları sayılmaları pışmaya göndermiş. Herakles eşkıyanın hak
Anadolu'daki Hitit surlarının kayaya oyulmuş kından gelmiş, ama Ares oğlunun öcünü al
olmasıyla açıklanabilir. Kaldı ki efsane bu de- mak üzere yeryüzüne inince, onu da kalça
varcı devlerin Anadolu'dan gelme, dağ kaya sından yaralayarak Olympos'a dönmeye zor
lıklarına mezarları kazmakla ün salmış Lyki- lamış.
a'dan gelme olduğunu da ayrıca belirtmekte
dir. Bu sorunun efsane bakımından da, Ana (4) Phaethon'un arkadaşı Kyknos adlı bir
dolu ve özellikle Anadolu-Yunan ilişkilerinin adam varmış, Phaethon ölünce öyle güzel bir
aydınlığa çıkarılacağı bir gelecekte çözümle sesle ağıt yakmış ki Apollon tanrı onu kuğu
nebileceğine inanıyoruz. kuşuna döndürmüş. Kuğu kuşlarının ölmeden
ötmesi de ondanmış.
Kyknos. Kuğu kuşu anlamına gelen bu ad
birçok efsanelik kişilerin adıdır: Kylabras. Lykialı bir çoban. Phaselis (Tekir-
ova) şehrinin kurulacağı yerde tarlaları var
(1) Poseidon'un bir oğlu. Efsanesi Tro-
mış, oraya şehir kurmaya gelen Lakios bu
ya'nın İlyada'dan önceki olaylarıyla ilgilidir.
Troyahlardan yana olan Kyknos Akhaların tarlaları tuzlu balık karşılığında satın almış
bo^az kıyılarına çıkarma yapmalarına engel (Lakios). Sonraları Phaselis halkı Kylabras'a
olmak istemiş ve Akhilleus'la çarpışmış. Ama bir tapınak kurmuş, sunu olarak da tuzlu ba
babası tanrı olduğu için Kyknos'un derisine lık adarlarmış Kylabras'a.
silah işlemiyormuş. Akhilleus onu kalkanla Kyrene. Kyrene, Peneus ırmağının torunu
ite ite bir kayanın altına kadar getirmiş, ora olan Tesalyalı bir nympha'dır. Pindos dağı
da ezmeye çalışmış. Poseidon da oğlunu bir nın eteklerinde sürüleri bekler ve öyle güçlü
kuğu kuşuna çevirip kurtarmış. kuvvetlidir ki, vahşi hayvanlarla boy ölçüşür.
(2) Poseidon'un Kyknos adında bir oğlu da Günün birinde silahsız olarak bir aslanla d ö
ha/varmış, Troya'nın güneyinde, Bozcaa vüşüp onu alt edince, güreşe tanık olan Apol-
da'nın tam karşısındaki bir şehrin kralıymış. lon Kyrene'ye âşık olur. Hemen Kentaur
Adanın o zamanki adı Leukophrys'miş. Ana Kheiron'a gidip bu kızın kim olduğunu Öğre
sı bu Kyknos'u doğurunca deniz kıyısına bı nir ve Kyrene'yi altın arabasına bindirdiği gi
rakmış, bebeği bir kuğu kuşu büyütmüş. bi Libya'ya kaçınr. Orada Kyrene adını alan
188
bir altın saraya yerleştirir. Kyrene'nin Apol- çıktıktan sonra büyük bir fırtınaya (utulmuş,
lon'dan bir oğlu olur, Aristaios adlı bu çocu gece vakti bir karaya varmışlar, ne bilsinler ki
ğu Hera tanrıçalarla Toprak Ana büyütürler orası az önce ayrıldıkları Dolionların ülkesi
(Aristaios). dir. Dolionlar bunları korsan sanarak saldırı
ya geçmişler, kıyasıya bir savaş olmuş, s a v a -
Kythera'h. Aphrodite'ye verilen bir ek a d .
şa kral Kyzikos da gelip katılmış ve İason'un
Tanrıçanın denizin köpüklerinden doğunca
elinden can vermiş. Sabah olunca bir de bak
ilk vardığı yer Kythera adası olduğu için
mışlar ki korkunç bir yanılgıya düşmüş her
(Aphrodite).
kes. Argonaut'lar üç gün, üç gece yas l u l
Kyzikos. Kapıdag yarımadasının batı ko muşlar Kyzikos'un ölüsüne, sonra törenle
yunda bulunan Kyzikos şehri (bugün Balkız) gömmüşler onu. Bu arada Kleite kederinden
ilkçağda Marmara'nın en zengin ve işlek l i - asmış kendini. Kyzikos'un kral olduğu selin
manlarından biriydi. Kurucusu Kyzikos'un ef de adı verilmiş Kieite'nin ölümüne nympha'
sanesi Argonaut'lar seferiyle ilgili olarak anla lar o kadat ağlamışlar ki, gözyaşlarından bir
tılır (Argonaut'lar). Kyzikos tanrı Posei- kaynak fışkırmış, ona da Kleite adı verilmiş.
don'dan türemiş olan Dolionların kralıymış. İlginç bir nokta da şu ki, Argonautlar efsane
Argonaut'lar şehre geldiklerinde kral, kâhin sinde Kyzikos'tan ayrılmadan önce gemicile
Merops'un kızı Kleite ile yeni evlenmişmiş. rin şehre hâkim olan Dindymos (Kapıdag) üs
Kyzikos Argonaut'ları iyi karşılamış, yedir tüne bir Kybele heykeli diktikleri ve fırtınayı
miş, içirmiş, yanlarına bol kumanya da vere ancak bu yoldan dindirebildikleri söylenmek
rek ugurlamış. Ne var ki Argo gemisi yola tedir.
değildir. Hele karısı Antikleia da canına kıyın
190
Laistrygon'lar. Odyssela'da adı geçen ef- Lamia gidip bir mağaraya saklanmış ve ço-
sanelik bir boy. Odysseus gemileriyle rüzgâr cuklan yaşayan analara düşman kesilmiş. G e -
tanrı Aiolos'un adasından ayrılınca altı gün çeleri gözüne uyku girmediği için gider, ço
yol alır, sonra da Telepylos denilen çok güzel cuklan kaçırır, yermiş. Ama Zeus ona acımış,
bir limana varır. Bütün gemiler bu sütliman çok şarap içtiği geceler gözlerini çıkarıp yata
koya girerler, yalnız Odysseus kendi gemisini ğının yanındaki bir kaba koyarmış, o zaman
liman dışında bir kayaya bağlar. Üç arkadaşı uyur ve çocukları rahat bırakırmış.
nı da kente gönderir, ama Laistrygonların
kralı Antiphates'in kızına rastlayan bu adam Lampetie. Helios'la Neaira'nın kızı, Odys
lar önce bir dev anasının evine götürülürler, seia'da adı geçen nympha. Lampetie kız kar
sonra da Antiphates adlı dev kral onlan kesip deşi Phaethusa ile birlikte babaları Helios'un
yer, bununla da kalmaz, Laistrygonlar liman Thrinakie adasındaki kutsal sığırlarına bekçi
da demirlemiş gemilere saldırır ve bütün ge lik etmektedirler. Odysseus'un arkadaşlarının
micileri öldürüp şişlerler. Bir Odysseus'un ge kutsal sığırları kesip yediklerini Helios'a ha
misi halatını çözerek kaçıp kurtulmak çaresi ber veren onlardır (Od. X I I ) .
ni bulur. Böylece Odysseus'un on iki gemi
Lampsake. Lampsakos (Lapseki) şehrine
sinden on biri yok olur, bir tek gemisi kalır.
adını veren kadın. Lampsake Babrykler kralı
Bu korkunç macera Odysseia'nın onuncu bö
nın kızıymış. Boğazlar bölgesine Y u n a n i s - .
lümünde anlatılmıştır (Od. X, 80-132).
tan'dan gelen göçmenler günün birinde kra
lın bulunmadığı bir zamanda yerlilerin saldın
Lakedaimon. Zeus'la Taygete'nin oğlu, P e -
sına uğramışlar ve Lampsake araya girme
loponez'de Lakedaimon ya da Sparta olarak
şeydi, hepsi öldürüleceklermiş. Ama kral ki»
anılan ünlü şehrin kurucusu (Tab. 9). Efsane
göçmenleri kurtarmış, bunun için de onlaı
ye göre Lakedaimon adlı kahraman bölgede
şehri aldıktan sonra Lampsake'ye bir tanrıça
kral olan ırmak tanrı Eurotas'ın Sparta adlı
gibi tapınmışlar ve şehre adını vermişlerdir.
kızıyla evlenmiş, Eurotas ölünce de tahta çık
mış. Kentine karısının adını vererek Sparta Laodamas. (1) Eteokles'in oğlu, Thebal
demiş, yönettiği halka da Lakedaimorilular kralı. Thebai'ye karşı Epigonlar seferine karşı
diye kendi adını takmış. Tarihsel çağlarda bu koyar ve şehrini savunurken ölür (Alkmai-
kent h e m Sparta, hem de Lakedaimon diye on). Başka bir anlatıma göre Epigonlar şehri
anılır. alınca Laodamas kaçar ve kuzey Yunanis
tan'a sığınır.
Lakhesiş. Zeus'la Themis'in kızları sayılan
kader tanrıçaları Moiraların biri. Adı kader, (2) Antenor'un oğlu, llyada'da adı geçen
alın yazısı anlamına gelen Lakhesiş Moirala- Troyalı savaşçı. Aias tarafından öldürülür.
rın ikincisidir (Moiralar).
Laodameia. (1) Bellerophontes'in kızı. H o -
Lakios. Lakios'a Delphoi tanrı sözcüsü do meros İlyada'da Laodameia'nın Zeus'la bir
ğuya gidip bir şehir kurmasını buyurmuş, La- leştiği ve Sarpedon'u doğurduğu söylenir (İl.
kios da Anadolu'nun Lykia ile Pamphylia ille VI, 197 vd.) :
rinin sınırında bulunan Phaselis şehrini kur Akıllı Zeus, koynuna girdi Laodameia'nın.
muş. Bu şehri kurmak için gereken topraklan Laodameia doğurdu tanrıya denk tunç
tuzlu balık karşılığında satın almış (Kylabras). silahlı Sarpedon 'u.
Lamia. Komedya'da adı geçen, kadın başlı, Başka bir geleneğe göre Sarpedon Zeus'la
eşek bacaklı bir canavar, çocuklara korkuluk Europa'nın oğludur (Tab. 11). Laoda la
olarak gösterilirdi. Bir efsaneye göre Lamia Artemis'in oklarıyla ölmüş.
güzel bir kızmış, Zeus ona gönül vermiş, (2) Akastos'un kızı, Protesilaos'un karısı
onunla birkaç kez gelip sevişmiş, ama Lami- Protesilaos Tröya kıyılarına çıkar çıkmaz
a'nın her çocuk doğuruşunda kıskanç Hera ölen Akha yiğididir. Kocası Troya seferine
gelir, doğan çocuğu öldürürmüş. Sonunda çıkmadan az önce evlenen Laodameia ölüm
haberini alınca tanrılardan Protesilaos'u ken den çıkan yılanların Laokoon'u ve çocukları
disine üç saat için bağışlamalarını diler. Bu nı boğması işte bu tutumun cezasıdır, heykel
dileği yerine gelir, ama eşi Hades'e indikten ise tanrıların bir armağanıdır ve şehre alın
sonra da Laodameia canına kıyar (Protesila- malıdır. Casus Sinon'un da desteklediği bu
os). Bir anlatıma göre Laodameia Protesila- görüş tutunur ve tahta at surlardan içeri alı
os'un balmumundan bir heykelini yaptırmış nır.
ve onu koynuna alırmış. Babası bunun' farkı Aeneis'te canlandırılan bu olay bugün Vati
na varınca heykeli ateşe atmış, Laodameia kan müzesinde görülen ünlü Laokoon ve
da heykelin ardından atlayarak diri diri yan oğulları heykeline konu olmuştur.
mış.
Laomedon. Ilos'la Eurydike'nin oğlu Lao-
Laodike. (1) Agamemnon'la Klytaimest- medon Troya'nın ilk krallarındandır (Tab.
ra'nın kızı. İlyada'da Agamemnon'un üç kızı 16, 17). Strymo ile evlenir ve Podarkes, yani
nın adı Khrysothemis, Laodike ve İphianassa Priamos'la Hesione'den başka birçok çocuk
diye geçer. Laodike tragedya yazarlarının ları olur (Hesione).
sonradan Elektra diye adlandırdıkları kız olsa
Tros'la llos'un kurdukları Troya şehrine
gerek.
surlar yaptırmak için Apollon ve Posei-
(2) Priamos'un kızı (Tab. 16). İlyada'da şöy don'dan yardım gören Laomedon yemin
le tanımlanır (il. I I I , 124): "Güzellikten yana bozmuş, güvenilmez bir kral olarak geçer e f -
en üstünüydü Priamos'un kızları arasında". sanede. Bu günahı onun ve şehrinin başına
birçok belalar getirmiştir. Bu yüzden Tro-
Laokoon. Troyalı Antenor'un oğlu sayılan ya'ya düşman kesilen Poseidon olayı Apol-
Laokoon, Thymbralı Apollon tapınağında ra
lon'a şöyle hatırlatır (İl. XXI, 4 4 1 vd.):
hiptir. Ama tanrının heykeli önünde karısıyla
seviştiği için günah işlemiş ve ApoIIon'un ö f - Zeus buyurmuştu ikimize
kesini üstüne çekmiştir. İki oğlu vardır. demişti, soylu Laomedon'a yardımcı olun,
İlyada'da adı geçmeyen Laokoon Vergili- belli bir karşılıkla kiralamıştı bizi bir
yıllığına,
us'un "Aeneis" destanında Troya'nın yıkılı-
iş buyuruyordu bize, efendimizdi.
şıyla ilgili olarak anlatılan korkunç bir mace Bir surla çevirdim ben Troya'lılarm şehrini,
ranın kahramanıdır. Akhalar içi dolu tahta atı geniş, çok güzel bir surdu bu,
Troya kapılarının önüne bırakarak Tenedos şehir bir türlü ele geçemez olmuştu,
adasının arkasına saklandıklarında Troyalılar sense, çok kıvrımlı İda'nın ormanlık
poseidon tanrıya şükretmek için on bir kur yarlarında
ban kesmek görevini Laokoon'a verirler. Lao- kaypak kaypak yürüyen, boynuzlu
sığırlarını güdüyordun,
koon kocaman bir boğayı deniz tanrıya ada
ama güler yüzlü mevsimler gelip geçti,
mak üzeredir ki dalgalardan olağanüstü bü geldi yıllığı ödemenin günü,
yüklükte iki yılan çıkar, bunlar babalarına yar yüzsüz Laomedon vermedi karşılığını
dım etmekte olan Laookon'un iki oğluna sal emeğimizin,
dırırlar. Yılanlar çocukların gövdelerine sarı meydan okudu birde utanmadan, bizi
lıp onları boğmak üzereyken Laokoon araya kovdu,
dedi, ellerinizi, ayaklarınızı bağlayacağım,
girer, oğullarını kurtarmaya uğraşır, ama bu
dedi, satacağım sizi uzak adalara,
kez yılanlar onu da boğumlarının arasına alır üstelik kulaklarımızı tunç kılıcıyla
lar ve üçünü de tüyler ürpertici biçimde öldü kesecekti.
rürler. Troyalılar bu manzarayı dehşetle sey
rettikten sonra, Laokoon'un Apollon'a karşı Poseidon bu hakaretten duyduğu öfkeyi bir
işlediği günahı bilmedikleri için, şöyle yorum türlü unutamaz, Hesione'yi öldürecek bir de
larlar: Apollon'un rahibi kapı önüne bırakılan niz canavarı gönderdiği gibi, Troyalıları tut
tahta heykelin şehir içine alınmasına karşı maktan da kaçınır.
gelmiş, giderek kargısıyla atın karnına vur Laomedon*un Hesione'yi kurtardı diye H e -
muş, oyuk olduğu sonucuna varmıştı. Deniz- rakles'e verdiği sözü de tutmaması onun yiğit
192
Herakles'in elinden öldürülmesine nedendir. tanrılar yol ağızlarını, evlerin içini koruyan.
Laomedon'un Herakles'e söz verdiği atlar cinlerdir. Her evde ölülerin ruhunu simgele
tanrı Zeus'un Ganymedes'e karşılık Tros'a yen bir Lar bulundurulur ve bu aile bekçisinin
armağan ettiği atlardır (Ganymedes). heykeli kuşaktan kuşağa aktarılır. Ev Larla
rından başka kamu Larları vardır, bunlar Ro
Lapithai (Lapith'ler). Lapith'ler, h e m ef ma halkının topluca yaşadığı yerleri konır.
sane, hem de tarihte adı geçen bir Tesalya Larlar bir ellerinde bereket boynuzu taşıyan,
boyudur. Kendilerinden önce bölgede oturan kısa rubalı ve bir ayaklarının üstünde dönen
Pelasgları kovarak, Pindos, Pelion ve Ossa delikanlılar olarak gösterilir.
dağlarının eteklerine yerleşmişler. Ne var ki
adlarına birbirinden çok uzak yerlerde, örne Latinus. İtalya'nın yerlileri Aborigenes deni
ğin Knidos ve Rhodos'ta da rastlanır. len boya adını veren Latinus üstüne iki ayrı
Lapith'lerin en başta gelen soyunun atası kaynaktan gelme efsaneler anlatılır. Yunan
ırmak tanrı Peneus'tur. Peneus Kreusa (ya da kaynaklarına göre Latinus, Odysseus'la Kir-
Philyra) ile evlenmiş, iki oğlu, bir kızı olmuş, ke'nin oğludur. Roma asıllı efsanelere göre
bu kız ApoUon tanrıdan gebe kalarak bir oğul de Latinlerin bu ilk kralı Faunus'un oğlu ve
doğurmuş, adı Lapithes. Bu Lapithes'in ken Lavinia'nın babasıdır. K ı z ı Lavinia günün b i -
disi boyuna adını verir, başka başka bölgeler rinde hiç acı çekmeden yanıp tutuşmaya baş
de şehirler kuran dört oğlu olur: Phorbas, layınca Latinus tanrı sözcüsüne bu mucizenin
Periphas, Triopas ve Lesbos. Bir Lapith ol nedenini sorar, aldığı cevapta kızını, talibi
duğu bilinen İksion bir efsaneye göre Peri- olan Ruteller kralı Turnus'a değil de, Latin
phas'm, başka birine göre de Phlegyas'ın oğ adını göklere çıkaracak bir kahramana ver
ludur (İksion). mesi gerektiği bildirilir. Latinus da Aeneas'ııı
Lapith'lerin söz edildikleri efsanelerin ba Latium'a geldiğini görünce, Lavirıia'yı ona
şında Kentaurlarla olan çarpışmaları gelir verir. Öldükten sonra da İupiter Latiaris adiy
(Kentauroi). Kalydon avında da bulunmuşlar la tanrılaştırılır (Lavinia).
(Meleagros), Argonaut'lar seferine katılmış
lar: Theseus'un arkadaşı Peirithoos, onun Lavinia. Kral Latinus'un kızı. Aeneas Lati-
oğlu Polypoites, Mousos, Leonteus vb. La- um'a gelmeden önce Lavinia Rutullar kralı
pith olarak tanınmıştır. İlyada'da adı geçen Turnus'a nişanlıdır, ama dedesi Faunus onun
bu boy "taşkın canlı kargıcılar" diye nitele evlenmesine engel olur, kızı dışardan gelecek
nir. bir yabancıya, Latinlerin egemenliğini dünya
ya yayacak olan bir kahramana vermek ge
Lara. Latin şairi Ovidius'a göre Lara'nın asıl rektiğini bildirir. Bir süre sonra İtalya'ya ayak
adı geveze anlamına gelen "Lala"dır. Lati- basan Aeneas'ı kral Latinus iyi karşılayıp
um'un bir su perisi olan Lara İupiter'in buy kendisine damat olacak adamın bu olduğu
ruklarına karşı gelmiş, tanrı gönül verdiği İu- kanısına varır ve Lavinia'yı Aeneas'a verir.
turna'yı elde etmek için bütün nympha'lar- Ama Troya soyundan bütün kişilere düşman
dan yardım istediği halde, Lara hem yardım kesilen tanrıça İuno Lavinia'nın anasının Tur-
dan kaçınmış, hem de baştanrınm bu tutku nus'la birlik olup bu evlenmeye karşı koyma
sunu İuno'ya ve İuturna'ya açmış. Buna öfke sını sağlar. Aeneas Turnus'la teke tek savaşa
lenen lupiter kızın dilini koparmış, kılavuz girer, kazanır ve Lavinia ile evlenir (Latinus,
tanrı Mecurius'a da bu geveze periyi ölüler ül Aenas).
kesine götürmesini buyurmuş. Ama Mercu-
rius Lara'ya yolda tutularak onu Lares tanrı Leandros. Bkz. Hero.
lara gebe bırakmış. Roma mitolojisinde Lara
hem dedikodu, hem de tam sessizliği, yani Leda. Leda'nın anası, babası üstüne kaynak
ölümü simgeler. lar birbirini tutmaz, genellikle Aitolia kralı
Thestios'un kızı olduğu kabul edilir. Lakedal-
Lares. Etrüsk asıllı tanrılar. Efsaneye göre mon'd.ın kovulan Tyndareos Aitolia 'ya sığı
Lara ile Mercurius'tan doğmadırlar. Lares nınca Thestios onaa kızını verir. Sonra da
Tyndareos Herakles'in yardımıyla Sparta Lethe unutmayı simgeleyen bir ırmak ve son
tahtını gene ele geçirir ve Leda ile birlikte ra da soyut bir kavram haline gelmiştir.
oraya yerleşirler.
Leto. Titanlardan Koios'la Phoibe'nin kızı
Leda'nın çocukları Helene ve Klytaimestra,
Leto, baştanrı Zeus'la birleşerek Apollon'la
Kastor'la Polydeukes'tir (Tab. 12). Efsaneye
Artemis'in anası olur (Tab. 5).
göre Zeus tanrı Leda'ya âşık olmuş ve bir ku
Bir Anadolu tanrıçası olduğu adından, efsa
ğu kuşu biçiminde ona yanaşmış, Leda da bir
nesinden ve tapınağının yerleşme yerlerin
yumurta yumurtlamış, yumurtadan iki ikiz ço
den belli olan Leto konusunda Apollon, Ari
cuk çıkmış: Zeus'un dölleri olan Helene ile
temis ve Kybele maddelerine bakılması.
Kastor ve Tyndareos'un çocukları olan Klyta-
imestra ile Polydeukes. Leukippos. Lykialı bir delikanlı. Serüveni
Başka bir efsaneye göre, tanrısal yumurtayı ilkçağın aşk romanlarından birine konu ol-j
yumurtlayan Leda değil, öç tanrıçası Neme- muştur. Leukippos, Bellerophontes'in torun- j
sis'tir. Zeus Nemesis'e tutkunmuş, ama tanrı lanndan olan Ksanthios'un oğludur. Lykia'da 1
ça onu istemezmiş, tanrıdan kurtulmak için üstün bir savaşçı olarak tanınır, ama tanrıça
bir kaz biçimine girmiş, ossaat tanrı bir kuğu Aphrodite'nin öfkesine uğrayarak kendi kız
kuşu olup ona yanaşmış. Nemesis'in yumurt kardeşine gönül verir. Tutkusu gün geçtikçe
ladığı yumurtayı da Leda alıp saklamış. Bu artar, onu yenemeyeceğini anlayınca, anası- :
yumurtadan yalnız Helene doğmuş. Çok gü na derdini açar ve ondan yardım ister, yoksa
zel bir kız olduğu için Leda onu öbür çocukla kılıcıyla kendini öldüreceğini söyler. Anası iki
rıyla birlikte kendi kızıymış gibi büyütmüş kardeşin gizlice sevişmesini sağlar, ama gü
(Helene, Klytaimestra, Dioskurlar). nün birinde Ksanthios'a birisi kızının bir ya
bancıyla yattığını ihbar eder. Ksanthios gece
Lesbos. Lapithes'in oğlu, Midilli adasına kızının odasına girer, kız saklanır, baba da
adını veren kahraman. Bir tanrı buyruğuna onu kızının âşığı sanarak kılıcıyla vurur, kız
uyarak Yunanistan'dan ayrılıp Midilli'ye gö acı bir çığlık atarak düşer, bu sırada Leukip-
çer, oradaki kralın kızı Methymna ile evlenir. pos da saldıranın babası olduğunu anlamaya
Kendisi kral olup adaya adını verdiği gibi ka rak onu öldürür. Bu korkunç hikâye sonu
rısının adı da adanın büyük şehirlerinden biri cunda Leukippos Lykia'dan ayrılmak zorun
ne verilmiştir (Lapithai). da kalır, Girit'e geçip orada bir koloni kurar,
ama oradan da kovulup Anadolu'ya döner,
Lethe. Unutmak anlamına gelen bir fiilden Miletos bölgesinde bir şehir kurar. Maiandros
türemiş olan Lethe s ö z c ü m ü allegorik b i r tan (Menderes) kıyısındaki Magnesia (Manias)
rıçanın adıdır. Hesiodos'a göre Lethe kavga şehri kralının kızı bu Leukippos'a gönül vere
tanrıçası Eris'in kızı ve Gece'nin torunudur. rek yurdunu onun emrindeki düşmana teslim
Lethe Hades ülkesinde bir pınar olmuştur, etmiş.
suyunu içen ruhlar geçmiş hayatlarını ve çek
tikleri acıları unutup öyle girerler ölüler dün Leukothea. Bkz. İno.
yasına. "Devlet" adlı eserinin sonunda ruh
Libcr. Orta İtalya'nın eski bir tanrısı Liber,
göçümünü anlatan Platon Lethe'yi şöyle ta
dişisi Libera İle birlikte bag, bahçe ve tarlala
nımlar (Dev. X, 621a): "Ruhlar boğucu, kor
rın bereketini sağladıklarından Yunan tannla-
kunç bir sıcağın altında Lethe ovasına git
rından Bacchus ve Ceres'le bir tutulmuşlar
mişler; ne ağaç, ne ot varmış bu ovada. Ak
dır.
şam olunca Ameles (kaygısızlık anlamına ge
lir) ırmağın kıyısında konaklamışlar. Bu ır Libya. Kuzey Afrika'ya adını veren nympha'.
mağın suyu hiçbir kap içinde durmazmış; Epaphos'un kızı olan Libya, İo'nun torunu
oysa herkes de bu sudan biraz içmek zorun olur (Tab. 10). Büyükannesi lo nasıl Zeus
daymış. Bazı ruhlar ölçüyü kaçırıp fazla tanrıyla birleşmişse, kendisi de Poseidon'la
içermiş, içer içmez de, her şeyi unutur- birleşir ve Agenor'la Belos diye Fenike ile M ı -
muş". Platon ve neo-platonculugun etkisiyle sır'ın efsanelik kurucularını doğurur. Libya,
Agenor yoluyla Kadmos'la Europe'nin ninesi bulunduğu sırada Lityerses'le boy ölçüşmeye
olur (Agenor, Belos, Europe). gelmiş. Zorbanın meydan okumasına hiı, al
dırmadan onu güzel bir türküyle uyutmuş ve
Likhas. Herakles'in arkadaşı ve habercisi.
kafasını kesmiş.
Yiğit onu Deianeira'dan yeni bir gömlek al
maya gönderir ve kansının yolladığı sihirli Phrygialılar ekin biçerken Lityerses'in serü
Gömlegi sırtına geçirip yanmaya başlayınca venini dile getiren bir türkü söylerlermiş. Llt-
bütün suçu Likhas'tan bilir. Korkunç bir öfke yerse adlı bir türküde bu biçicinin ustalığı
övülürmüş.
içinde ağaçları köklerinden söken, sunakları
deviren ve avaz avaz bağıran Herakles L i -
Lotophagoi (Lotosyiyenler). Odysseia'da
khas'ı ayağından tutup denize fırlatır. Bahtsız
sözü geçen efsanelik boy. Troya'dan ayrıldık
adam da Euboia yakınında denize düşüp ora
tan sonra Trakya kıyılarına uğrayan Odysse-
daki Likhades adalarına adını verir (Herak-
us'un gemileri, oradan yelken açınca kor
les).
kunç bir poyraz fırtınasına tutulurlar ve on
Linos. Linos efsanesi bir çeşit ağıt yakma gün denizde çalkandıktan sonra Lotosyiyen
törenine bir kaynak bulmak amacıyla uydu lerin ülkesine varırlar. Bu ülkenin kuzey Afri
rulmuş olsa gerek. ka'nın Trablusgarp kıyılarının karşısında Cer-
ba adası olduğu öteden beri bilginlerce kabul
(1) Argos'ta anlatılan efsane şöyledir: Li-
edilir. Odysseus bu eşsiz serüveni şöyle anla
nos, kral kızı Psamathe'nin Apollon'dan ge
tır (Od. IX, 82 vd.):
be kalarak doğurduğu bir çocuktu; kız baba
sından korktuğu için bebeğini dağa bırakır, Tam dokuz gün ölüm rüzgârları balıklı
köpekler gelir, Linos'u parçalarlar. Psamathe denizde çalkaladı bizi
de yasını ağıtlarla dile getirir. Babası işin far sonunda Lotosyiyenlerin toprağına vardık
kına vararak kızını öldürür. Apollon tanrı da onuncu günü,
bu korkunç olayın cezası olarak Argos bölge bir bu çiçeği yer buranın halkı,
sine veba salar. Argoslular Delphoi bilicisin orada karaya çıktık ve biz gittik su almya.
den aldıkları öğüt üzerine Linos ve Psamathe arkadaşlar da çabucak hazır etti akşam
adına bir yas töreni düzenlerler, veba da böy yemeğini,
oturup doyurduk karnımızı tez giden
lece sona erer. Linos törenlerinde ağıtlar oku
gemilerin dibinde.
nur, yolda rastlanan köpekler öldürülürdü.
Yiyip içtikten sonra doyasıya,
yolladım arkadaşları, dedim gidin bakın,
(2) Boiotia'da anlatılan Linos efsanesi biraz ekmek yiyen hangi insanların toprağına
değişiktir: Linos Musaların birinin çocuğudur. ayak basmışız.
Müzikte usta olduğu için Herakles'i yetiştir Seçtim iki kişi, kattım yanlarına bir de
mekle görevlendirilmiş, ama kulağı olmayan haberci.
yiğit hocasından azar işittiği bir gün öfkelene Gittiler ossaat buluştular lotos yiyen
rek onu öldürmüş. Daha başka bir anlatıma adamlarla,
bizim dostlara hiçbir kötülük düşünmedi
göre Linos ağıt söylemekte o kadar ustaymış
ora halkı,
ki, Apollon'la boy ölçüşecek olmuş da tanrı
lotos bile verdiler onlara yesinler diye,
onu ölümle cezalandırmış. bizimkilerden kini yediyse totosun bal gibi
Litai. Bkz. Yalvarılar yemişini,
kendinden geçti ve dönmeyi istemedi bir
Lityerses. Phrygia kralı Midas'ın oğlu. Ekin daha gemiye.
biçmede onun üstüne yokmuş ve babasının Orada kalıp lotos yemekten başka şey
kral olduğu bölgeye kim gelse onu yanşmaya düşünmediler,
akıllarını çelmişti bu yemiş, unutturmuştu
çağırır, istemese de onu döve döve çalışmaya
sılayı
zorlarmış. E l i çok çabuk olduğundan hasımla
Ama bakmadım gözlerinin yaşına,
rının hepsini yener, kafalarını keser, bedenle
sürükledim gemiye onlun,
rini de ekin demetleri arasına baglarmış. H e - teknede, kürekçi sıraları altına çektim,
rakles, Lydia kraliçesi Omphale'nin yanında vurdum zincire
Sonra büyürdüm öbür sevgili yoldaşlarıma, korkusu yokmuş ne kendinde, ne oğulların
haydi, dedim, binin tez giden gemilere da. Zeus onları denemek istemiş bir gün:
çabuk, Yoksul bir köylü kılığına girerek Lykaon'un
korktum, biri lotos yer, sılayı unutuverir
sarayına konuk olmuş, kral da bu adamın bir
diye.
onlar da hemen bindiler ve oturdular tanrı olup olmadığını anlamak için insan etin
sıralarına, den yemekler çıkarmış karşısına. Baştanrı bü
küreklere sarılıp köpürttüler kırçıl denizi. yük bir öfkeye kapılarak masayı devirmiş ve
şimşekler çakarak Lykaon'un oğullarını yıldı
Lucifer. Sabah yıldızı Phosphoros'un Latin rımla çarpmış, yalnız- birini sağ bırakmış,
ce adı (Phosphoros). Hıristiyan edebiyatında Lykaon'un kendisini de bir kurt haline getir
şeytanın bir adı. dikten sonra sağ kalan oğlunu tahta çıkarmış.
Luna. Adı ay anlamına gelen bir roma tanrı Bu efsane Arkadya bölgesinde Lykialı Ze-
çası. Aventinus tepesinde bir tapınağı vardı, us'un adına kutlanan törenlerde insan kurban
ama hiçbir efsanesi olmadığı gibi zamanla Di- larının nedenini açıklamaya yaramaktadır.
ana tanrıçayla bir tutulmuş Luna adı da şiirde (3) Pandaros'un babası. Troas bölgesine
Yunanca Selene'yi çevirmeye yaramıştır. yerleşmiş L y k i a l ı (Pandaros, Karkabos).
Lupercus. Çobanların ve sürülerin kurtlara Lykomedes. Skyros adasının kralı. Thetis
karşı koruyucusu sayılan eski bir İtalya tanrı oğlu Akhilleus'un Troya savaşına katılmasını
sı. Sonradan Faunus'la bir tutulmuş ve adı önlemek için onu Lykomedes'in sarayına
Faunus Lupercus olmuştur. Yunan din ve göndermiş, kralın kızları arasına saklamıştı
tanrılarının etkisiyle Lupercus Pan'a da ben (Akhilleus).
zetilmiştir. Her yıl 15 şubatta kutlanan Lu-
Lykomedes Theseis efsanesinde de rol oy
percalia bayramı bir bahar ve bereket şenliği
nar: Atinalı yiğit kendi ülkesinde tutunama
dir: Çıplak Lupercus rahipleri alay halinde
yınca Skyros adasına gider, akrabalık bağla
Palatinus tepesini dolaşırlar ve kurban ettikle
rıyla bağlı olduğu Lykomedes'in yanına sığı
ri bir keçinin derisiyle yapılmış kamçılarla yol
nır. Lykomedes de Theseus kendi krallığını
da rastladıkları kadınları döverlerdi. Böylece
ele geçirir korkusuyla onu bir kayalığın üstü
dövülen kadınların kısırlıktan kurtulup doğur
ne götürür ve uçurumdan aşağı atar (These-
gan olacaklarına inanılırdı.
us).
Lydos. Lydia'lılara adını veren kurucu kah
raman. Tarihçi Herodotos'a göre Lydos Lykos. (1) Kadmos soyundan olan Thebai
Atys'in oğlu, Atys de Manes'in oğludur. Ma- kralı. Antiope'nin amcası. Lykos, karısı Dir-
nes ise tanrı Zeus'la Okeanos kızı Kallirhoe' ke ile Antiope'ye eziyet ederler. Antiope'nin
den dogmadır. Lydos'un Tyrrhenos adlı bir de Zeus'tan olan İkizleri Amphion ve Zethos
de kardeşi vardır. Lydos nasıl Lydia'lılara analarının öcünü almak için Lykos'u öldürür
isim babası olmuşsa, Tyrrhenos da Tyrrheno- ler (Antiope, Amphion).
i, yani Etrüsklere adını vermiştir. Bu akraba (2) Argonautlar efsanesinde adı geçen Ma-
lıktan anlaşılıyor ki, efsane de Etrüsklerin ryandyn'ler kralı. Lykos Argonautlan batı
Anadolulu kaynaktan olduklarını kanıtlamak Ege kıyılarında bulunan ülkesine vardıkların
tadır. da iyi karşılar, konuklar ve ölen İdmon'la
Tiphys'i gömmelerine yardım eder, giderek
Lykaon. (1) Priamos'la Laothoe'nin oğlu, kendi oğlunu ölen dümencinin yerini tutmak
Polydoros'un kardeşi. Kaderi onunki kadar üzere yanlarına verir. Argonautların Amy-
acıdır. Patroklos öldükten sonra, Akhilleus kos'u öldürmeleri bu zorbanın düşmanı olan
savaşa katıldığı zaman, Skamandros kıyısın Lykos'un çok hoşuna gitmişti (Argonautlar).
da öldürüp öldürüp ırmağa attığı kurbanlar
dan biri de Lykaon'dur (İl. X X I , 34-135), Lykurgos. Trakya kralı Lykurgos'tan İlya-
(2) Pelasgos'un oğlu. Arkadya kralı Lykaon da'da söz edilmektedir. Savaş sırasında Akha
elli oğul babasıymış, ama tanrı saygısı, tanrı yiğidi Diomedes karşısında Bellerophontes'in
196
torunu Lykialı yiğit Galukos'u görünce bir terilen tepkileri dile getirir (Pentheus). Ana
tanrı sanır onu ve tanrıya karşı savaşmanın dolu'dan geldiği açıkça belli olan bu kült özel
sakıncalarına örnek olarak Lykurgos'un serü likle kuzey Yunanistan'a yerleşmekte güçlük
venini anlatır (İl. VI, 130 vd.): çekmiş olsa gerek. Tragedya yazarlarının bi
raz değişik motiflerle ele aldıkları Lukurgos
Dryas'm oğlu güçlü Lykurgos bile efsanesi bu gerçeği dile getirmektedir.
onlarla kavgaya tutuşunca yaşamadı.
O bir gün, kutsal Nysa dağında Lynkeus. Elli Aigyptosogullanndan biri. Da-
kovalamaya kalkıştı Dionysos'un naos kızı Hypermestra'nın kocası. Babaları
sütninelerinl, nın buyruğu üzerine Danaos kızları gerdeğe
dayak yediler yiğit öldüren Lykurgos'un
girdikleri gece kocalarını hançerledikleri hal
üvendiresiyle,
o vakit Dionysos'un ödü koptu, de, yalnız Hypermestra Lynkeus'u öldürmez.
denizin dalgalarına attı kendini, Hypermestra'nın kocasını esirgemesinin n e
Lykurgos'un homurtusundan bir titreme deni çeşitli yorumlara uğramıştır: Kimine gö
almıştı Dionysos'u, re Hypermestra Lynkeus'a tutulmuş, kimine
Thetis de hemen çekti onu içine. göre de adam öldürmeyi başaramadığı ve
Rahat yaşayan tanrılar kızdılar o zaman. Lynkeus kızlığına saygı gösterdiği için ona kı
Kronos'un oğlu kör etti Lykurgos'u, yamamıştır. Danaos kızı Hypermestra'yı ba
üstelik çok da yaşamadı o,
ba sözü dinlemedi diye mahkemeye vermiş,
ölümsüzlerden tiksindirmişti kendini.
ama Aphrodite'nin yardımıyla kız kurtulmuş,
Dionysos'la ilgili birçok efsaneler şarap tan Lynkeus'la evlenmiş ve Abas'ı doğurmuştur
rının ve kültünün benimsenmesine karşı gös- (Hypermestra, Danaos Kızları).
tır. Tanrı etkisiyle kendinden geçen, coşup
mu
acı dindiren ilaçları ustaca serpti üstüne. duğu anlaşılan bu çeşit amaçlı efsanelerden
Bir zamanlar Kheiron vermişti babasına o biridir (Apollon).
ilaçları.
Maron. Odysseia'da anlatıldığına göre Ma-
Savaş sırasında Makhaon Paris'in bir okuy-
ron Odysseus'un ilk uğrağı olan Trakya'nın
la yaralanınca, Akhaları bir telaştır alır, "bir
îsmaros şehrinde Apollon rahibidir. Odysse-
sürü insana bedel olan" bu hekimi Nestor
us bu kenti yağma ederken Maron'u korur ve
arabasına bindirip kendi barakasına götürür
sayar, rahip de bunun karşılığında ona birçok
ve tutsağı Hekamede'ye baktırır. Troya ordu
armağanlar ve bal gibi tatlı bir kırmızı şarap
sunda ünlü bir hekim olarak geçinen Makha-
verir. Odysseus bu şarapla Tepegöz Polyphe-
on daha çok cerrah olarak iş görür, kardeşi
mos'u sarhoş ederek tek gözünü çıkarır, böy
Podaleiros ise tedavi ile uğraşır. Makhaon
lece elinden kurtulur. Homeros Maron'un şa
Telephos'un ve özellikle Philoktetes'in yara
rabını şöyle tanımlar (Od. I X , 202 vd.):
larını iyileştirmiş olmakla ün salmıştı (Tele-
phos, Philoktetes). Yedi talant verdiydi, iyi işlenmiş altından,
baştan başa gümüş bir sağrak verdiydi,
Manto. Adı kehanet, falcılık anlamına gelen ve on iki testi şarap eklediydi bunlara,
Manto, ünlü bilici Teiresias'ın kızı sayılır. Ba tatlı, su katılmamış, tanrısal bir içkiydi bu.
bası gibi geleceği görme yetisine sahiptir. Bu bal gibi tatlı kırmızı şarabı içeceğin vakit
karıştır bir sağrak dolusunu yirmi ölçü
Epigonlar Thebai'yi aldıktan sonra, kâhin Te-
suyla,
iresias Delphoi'ye gitmek üzere yola koyulur. yükselir bir de bakarsın sağraktan bir tatlı
Kör olduğu için kızı Manto'ya dayanarak yü koku,
rür, ama yolda öldükten sonra, Manto tek öyle bir tannsal koku yükselir ki, gel de
başına Apollon tapınağına varır. Manto ken içme.
dini tanrıya adar ve yıllarca Sibylla olarak gö
(Odysseus, Potyphemos).
rev yapar. Tanrı günün birinde ona Ege kıyı
larına gidip orada bir tapmak kurmasını bu Tragedya yazarlarına göre Maron Dionysos
yurur: Manto Klaros'u kurar. Argoslu Rhaki- tanrının torunu, ya da oğludur, Silenos'la yol
os'la evlenip Mopsos'u doğurması çeşitli yo daşlık eder ve onun gibi çok içer. Kimi yazar
rumlarla anlatılır: Birine göre Manto Apollon lar onu eli, ayağı titreyen, ama şarap içti mi
tanrıdan gebe kaldıktan sonra tapınaktan çı bütün gücünü bulan bir ihtiyar olarak tanım
karken Rhakios'a rastlar ve tanrının ona seç- larlar. Roma'da Maron'u ayyaş diye simgele
I iği bu ölümlü kocayla birlikte Klaros'a gidip yen bir çeşme vardı.
tapınak kurar. Başka bir anlatıma göre Man
to yalnız başına gider Klaros'a, yolda korsan Marpessa. Euenos'un kızı, İdas'ın karısı.
lar tarafından kaçırılır, Rhakios adlı reisleriyle Kendisine âşık olan tanrı Apollon'la kocası
evlenir ve Mopsos'u doğurur. Klaros'ta Man- arasında İdas'ı seçer (İdas).
lo'nun kurduğu tapınağa oğlu Mopsos başra-
Mars. Mars, Yunan tanrısı Ares'in Roma d i -
hip ve bilici olur (Mopsos).
nindeki karşılığıdır. Efsaneleri de Ares'in e f -
Manto efsanesi belli bir amaçla uydurulmuş sanelerini yansıtır, örneğin Latin şairi Lucre-
bir efsaneye benzer. Anlaşıldığına göre, Ana tius'un "Doğa Üstüne" adlı eserinin başına
dolu'da bulunan Apollon tapınakları ve keha koyduğu Venüs'la Mars'ın aşkı öyküsü doğru
net merkezleri Yunanistan'dakilerden hem dari doğruya Homeros'tan alınmadır. Mars
daha eski, hem daha üstündü. Mopsos'la Roma'nm savaş tanrısıdır ve savaş tanrısı ola
Kalkhas efsanesi de bu üstünlüğü açığa vu- rak saygı ve tapkı görür, ama yerli bir İtalya
ıur. Ama Yunanistan bu gerçeği tersine çe tanrısı olarak savaşçı niteliğinden başka bir
virmek için bazı çarelere başvurmuş, Anado nitelik taşıdığı da görülür. Y ı l ı n i l k a y ı sayılan
lu merkezlerinin Yunanistan'dan gelme efsa mart ayı hem adını taşır, hem de kendisine
neler uydurmuştur. Ege'nin en ünlü kehanet adanmıştır. Bu ay içinde şerefine kullanan
merkezlerinden olan Klaros'un Thebaili Tei- bayramlarsa birer bahar bayramıdır ve tanrı
resias'ın k ı z ı ve adından uyduma bir kişi ol- burada toprak bereketim simgeler. Ne var ki
mart ayında savaş mevsimi de başladığı için dere kenarından uzaklaşmış. Bir başka anlatı
Romalıların iki kavramı bir araya getirdikleri, ma göre Hera ile Aphrodite Athena'nın ka
bu tanrıyla h e m doğanın yeniden doğuşunu, val çaldığını görerek onunla alay etmişler,
hem de insanda yeni yeni karşı koyma güçle tanrıça da Phrygia'ya giderek duru bir suda
rinin belirdiğini simgelemek istedikleri sanıla- yüzünün gerçekten çirkin olduğunu görmüş
bilir. Mars ayrıca savaşçı gençliğin de tanrısı- de kavalı atarken, onu yerden toplayacak
dır. Kurt kendisine adanmış bir hayvandır, olanı en büyük cezalara çarpacağına ant iç
Romulus'la Remus'u emziren dişi kurdu da miş, Marsyas bunu nerden bilsin, yerde bul
bu göreve Mars tanrı gönderdiğinden Roma duğu kavalı almış ve çalmaya koyulmuş.
halkının atası sayılır. Marsyas bayılmış sesine, o kadar sevmiş ki
dünyada bundan güzel ses veren saz olmadı
Marsyas. Marsyas efsanesi Anadolu'ya öz ğını ileri sürmüş ve Apollon tanrının lyra'sıyla
güdür ve asıl anlamı ancak içinde oluştuğu yarışmayı bile göze almış. Tanrı bu yarışma
dekor göz önünde tutulursa anlaşılabilir. A y - için bir şart koşmuş: K i m yenerse yenilene is
dın'dan Muğla'ya gidildiğinde Çine ile Yata tediğini yapacak. Yargıç olarak Tmolos (Boz-
ğan arasında Gökbel denilen bir yer vardır, dag) tanrısını almışlar. Birinci yarışma sonuç
manzarası akıllara durgunluk veren bir yer: vermemiş, ikincisinde Apollon Marsyas'a
Yol orada 30 kilometrelik bir arayı 380 viraj
meydan okuyarak kavalını tersine tutup çal
yaparak alır, gökten düşmüş meteortaşlarına
masını buyurmuş, kendisi lyra'yı ters tutunca
benzer kapkara, korkunç biçimlerle üst üste
aynı sesleri çıkardığı halde, Marsyas kavalını
yığılı kayalar arasında yılan gibi sürüne sürü
öttürememiş, bu yüzden de yenik düşmüş.
n e , bin bir dönemeç yapa yapa ilerler. Kendi
Yarışmayı gözleyen Phrygia kralı Midas gene
nizi bu dünyada değil, göklerin sarsıntısıyla
de kavalın lyra'dan üstün olduğunu söyleyin
yeryüzüne düşmüş bir gezegende sanırsınız.
ce tanrı onun kulaklarını eşek kulakları haline
Göz alabildiğine ne bir ağaç, ne bir ot, ardı
getirmiş (Midas). Ama bununla kalmamış,
ardına dağlar, kayalar, taş yığınları, öyle baş
Marsyas'ı tutmuş, bir ağaca bağlamış ve deri
döndürücü, tüyler ürpertici bir çevre ki, her
sini yüzmüş. Marsyas bu korkunç işkence
dönemeçte bir cin, bir şeytan, tarih öncesi
içinde can vermiş. Apollon sonradan yaptığı
çağlardan kalma bir sürüngenle karşılaşacağı
nıza inanırsınız ve korkudan soluğunuz kesi na pişman olmuş derler, lyra'sını yere atarak
lir. Bu doğa dışı karaltı içinde uzaktan bir şı kırmış, Marsyas'ı da bir ırmak haline getir
rıltı duyar gibi olursunuz, yaklaşır, bakarsınız miş. Gökbel'de akan Çine çayı işte bu ırmak-
ki bir yarın dibinde bir yeşillik kümesi, püfür mış.
püfür esen kavaklar, yer yer pembe zakkum Mater Matuta. Roma'da matronlar yani
lar ve yemyeşil bir su. Ne o? Bir ırmak, Çine evli kadınlar ve anaların tapındıkları eski bir
çayı, ilkçağın Marsyas'ı kavalını öttürüyor tat tanrıça. Bayramı Matralia adıyla 11 haziran
lı tatlı, acı acı, çünkü bu kavalcınınki kadar da kutlanırdı. Matuta adı sonradan bu tanrı
korkunç bir alın yazısı olmamış başka hiçbir çanın şafak ve sabah güneşiyle bir tutulup,
kavalcının. Dinleyelim Marsyas'ın serüvenini: Yunanistan'dan gelme İno-Leukothea ile ka
Tanrı Pan'ın yapıp kullandığı syrinks deni rıştırılmasına yol açmıştır. Efsaneye göre İno
len yedi borulu kavala karşın, Marsyas iki bo- kendini denize attıktan sonra bir denizkızı ol
ruiu kavalın bulucusu sayılır. Bu yüzden de ki muş ve İtalya kıyılarına çıkarak oraya sığın
mi kaynaklarda Marsyas'ın Kybele'nin alayın mıştır (İno).
dan olduğu söylenir, çünkü Ana Tanrıça kül Mcdcia. Medeia efsanenin ve tragedyanın
tünde tefle birlikte bu kaval kullanılırdı. kadın kahramanları arasında en güçlü, en çar
Ama asıl efsanesi şöyledir: Bu kavalı bulan pıcı bir tiptir. Kişiliği ve serüveni hemen her
tanrıça Athena imiş, günün birinde kaval ça çağda zamanın görüş ve eğilimlerine göre yo
larken bir derenin suyundan yüzüne bakacak rumlanarak edebiyata ve sanata konu olmuş
olmuş, kavalın yüzünü nasıl buruşturup çir- ve olmaktadır. Yerine göre egzotik ve ilkel
kinleştirdiginl görmüş ve kavalı öfkeyle atıp karakteri üstünde dımılıır, kendi kardeşini ke-
200
sip parçalarını yol üstüne serpen, ondan da Melampus şöyle bir olaya borçluymus: Ço
öte kendi karnından doğmuş çocukları öldü cukken ölü bir yılan bulmuş, bir insan ölüsü
rüp babalarının önüne seren korkunç bir bü gibi almış onu bir odun yığınının üstüne ko
yücü kadın diye gösterilir, yerine göre de se yarak yakmış ve cenaze törenini yapmış,
ven ve hor görülen, özverisi karşılıksız kalan, sonra da yavrulannı büyütmüş. Yılanlar da
yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan bir ka şükran borcu olarak gözlerini, kulaklarını ya
dının dramı canlandırılır gözümüzün önün layıp arındırmışlar, böylece görme ve işitme
de. yetisi öbür insanlarınkinden çok üstün olmuş.
Medeia Kolkhis kralı Aietes'in kızı, tanrı Melampus kuşların ve öbür hayvanların dilini
Helios'un torunu ve tanrıça Hekate'nin yeğe anlar, onlarla konuşurmuş. Bundan başka
nidir, Güneş soylulardandır, akrabaları olan hekimlikte, hastalan büyüyle iyi etmekte o n
Kirke ve Pasiphae gibi doğa dışı, tüyler ür dan üstünü yokmuş.
pertici serüvenlerin kahramanıdır (Tab. 8). Melampus'la kardeşi Bias yurtları olan Te-
Bu serüvenlerin canlandırılmasında oynadığı salya'dan ayrılıp, Pylos'ta amcaları Neleus'un
rol ilkel bir macera romanı kahramanının yanına sığınmışlar. Bias Orada Neleus'un kı
rolüdür. Argonaut'lar destanı Odysseia'daki zıyla evlenmek istiyormuş, ama Neleus kızını
olaylardan daha eskilerini dile getirmekle çok Bias'a ancak Phylakos'un sürülerini getirirse
daha yeni bir çağda kaleme alınmıştır. Bunun vereceğini söylemiş. Bu sürünün bekçisi ne
için bu destanın, daha doğrusu ilk macera ro insan, ne hayvan hiçbir canlının yaklaşamadı
manının kahramanları çarpıcı renklerle çizil ğı bir köpekmiş. Bias, onu alt etmeyi kardeşi
miş, canlandırılmıştır. Medeia'nın hem Argo- Melampus'tan istemiş, o da ancak bir yıl ha
naut'lar destanında, hem de tragedyalarda piste kaldıktan sonra sürüyü alabileceğini bil
sözü geçen serüvenleri şu adlar altında anla dirmiş. Gerçekten de öyle olmuş: Sürüyü al
tılmıştır: Argonaut'lar, lason, Aietes, Peli- maya giden Melampus'u bir tahta kulübeye
as. kapatmışlar, o da kulübenin damındaki bö
ceklerin konuşmasına kulak misafiri olmuş,
Medeios. Medeia ile İason'un oğlu. At
anlamış ki kirişler çökmek üzeredir, aradan da
adam Kheiron tarafından yetiştirildiği söyle
bir yıl geçmişmiş, bunu kendisini tutuklayan
nir. Başkaca efsanesi yoktur.
Phylakos'a bildirmiş, kulübeden çıkarılır çıka
Medos. Medeia'nın bir oğlu. Bir kaynağa rılmaz da dam çökmüş. Phylakos bu şaşılacak
göre Medos, Kolkhisli büyücünün Atina kralı adamdan oğlu İphiklos'un iktidarsızlığına ça
Aigeus'tan olan bir çocuğudur, başka bir kay re bulmasını istemiş, bunu da başarınca Me-
nak Meneia'nın Atina'dan Theseus'un gel lampus'a sürülerini vermiş. İki kardeş bunları
mesiyle kovulunca Asya'ya göçtüğünü ve ora Neleus'a götürmüşler, Bias da kızla evlenmiş.
krallanndan biriyle evlenerek Medos'u doğur Daha sonra Argos kralı Proitos'un çağırdığı
duğunu ileri sürer. Her iki kaynağa göre Me- Melampus bu kralın kızlarını delilikten kurtar
dos, Medlerin atası sayılır. mış. Kızlar hep birden çıldırıp kendilerini
inek sanırlar ve böylece Pelepönez'i dolaşır-
Medusa. Gorgolardan biri, Perseus kafasını
larmış. Melampus onları i y i etmek i ç i n Proi-
kesince akan kanından Pegasos'la Khrysaor tos'tan ülkesinin üçte birini istemiş, kral ver
doğar (Perseus). meyince yapmam demiş ve kızlar beter ol
Megaira. Erinys'lerden biri (Erinys). muş, sonunda Melampus ülkenin bir çeyreği
ni kendisi, bir çeyreğini de kardeşi için iste
Melampus. Adı kara, esmer ayaklı anlamı miş, Proitos da bu şartı kabul etmek zorunda
na gelen Melampus, Amythaon'un oğlu, kalmış. Melampus kızlar üstünde türlü büyü
Kretheus'le Tyro'nun torunu ve birçok bilici ler uygulayarak onları iyileştirmiş, sonra da
ve falcı kuşağının arasıdır (Tab. 23) Doğar kızların birini karı olarak almış ve Argos kral
doğmaz anası Melampus'un gövdesini gölgeye lığını kardeşi Bias'la paylaşmış.
koymuş, ama ayaklarını güneşte bırakmış.
Bu nedenle Melampus demişler ona . Biliciliği Melanion. Bkz. Atalante
Melanthios (yahut Melantheus). Odys lir. Derken Kuretler Aitolların kentini yakıp
seia'da sözü geçen İthakeli keçi çobanı, hiz yıkmaktadır, karısı, anası, bütün dostları Me-
metçi Melantho'nun kardeşi. Kız kardeşi gibi leagros'a öfkesinden vazgeçip yurdunu sa
kendisi de efendisine karşı nankörlük eder, vunması için yalvarırlar. Meleagros sonunda
yolda dilenci kılığında rastladığı Odysseus'u savaşa döner ve Kuretleri Kalydon'dan ko
hırpalar, taliplerin tarafını tutar, onlarla Odys- var.
seus arasındaki çarpışmada yardım için ko Aynı efsanenin öbür anlatımında Meleag-
şup hazine odasından silah getirmeye yelte- ros'un anası Althaia'nın oğlunun ömrüyle ya
nir, derken Odysseus'la Eumaios'un bir düze kından ilişkisi olan odunu yakıp yakmaması
niyle orada kıskıvrak bağlanır ve hizmetçiler teması üstünde durulur (Althaia). Kalydon
asıldıktan sonra Melanthios da avluya getiri avına kız kahraman Atalante de katılmıştır,
lip kulakları ve burnu kesilir, erkekliği koparı av sona erince Meleagros yaban domuzunun
lıp köpeklere atılır ve en sonunda elleri, postunu Atalante'ye vermek ister. Öbür avcı
ayaklan da kesilerek olduğu yerde bırakılır. lar buna karşı koyar, özellikle bir kadının ken
dilerinden üstün tutulmasına kızan Meleag-
Melantho. Güzel yanaklı Melantho Odysse-
ros'un dayıları meydan okurken yiğit onları
us'un sarayında, Penelopeia'nm hizmetinde
vurup öldürür, anası Althaia da odunu ateşe
bulunan elli hizmetçiden biridir. Hanımı onu
atarak oğlunun ömrüne son verir.
yetiştirdiği, şımarttığı halde, Melantho hain
dir, taliplerden Eurymakhos'la sevişir. Dilenci Melikertes. Bkz. İno.
kılığında karşısına çıkan Odysseus'a söver.
Namussuz hizmetçilerle birlikte ceza görür ve Melpomene. Musalardan biri, çokluk tra
taliplerin ölümünden sonra asılır (Od. 420 gedyayı simgeler (Musa).
-473).
Memnon. Şafak tanrıça Eos'la Troya kral
Meleagros. Meleagros, Kalydon Avı diye soyundan olan Tithonos'un oğlu (Eos). Mem-
anılan bir serüvenin kahramanıdır. Efsanesi non Troya savaşının İlyada'da anlatılan bölü
nin iki anlatımı vardır. Birini Akhilleus'un la münün sonrasını ele alan "Aithiopis" adlı
lası Phoiniks Agamemnon'un gönderdiği el destanın kahramanıdır. Yazarı Miletoslu Ark-
çileri geri çevirip öfkesinden vazgeçmek iste tinos olan bu destan yitiktir, ama konusunu
meyen yiğide ibret dersi olsun diye anlatır. biliriz. Habeşistan kralı Memnon Hektor öl
Şöyledir: Aitolia'da Kalydon bölgesinin kralı dükten sonra Troya'ya yardımcı gelir. Sırtın
Oineus'la karısı Althaia'nm Meleagros diye da Hephaistos'un yaptığı silahlar vardır. İlkin
bir oğulları olur. Oineus tanrıça Artemis'e Aias'la karşılaşır, bu savaş sonuç vermez,
karşı suç işler, hasat bayramında bütün tanrı sonra Nestor'a sataşır, Nestor'un oğlu Anti-
lara kurban kestiği halde, Artemis'i unutur. lokhos babasını savunurken Memnon'un elin
Bunun cezası olarak tanrıça Kalydon bölgesi den öldürülür. Derken AkhiUeus araya girer.
ne korkunç bir yaban domuzu salar. Ekinleri Çünkü Patroklos öldükten sonra Antilokhos
yok eden bu canavar yüzünden ülke açlık ve onun en iyi dostu olmuştur. AkhiUeus Antilo-
kıtlıkla karşı karşıyadır. Meleagros bu hayva khos'un öcünü almak ister, ama Thetis, oğlu
nı avlamaya kalkışır ve bu işte bütün komşu nun Memnon'u öldürdükten hemen sonra öl
ülkelerden yardım görür. Kalydon Avına ün mesi gerektiğini bilir, onun için Akhilleus'u bu
lü, sanlı bütün yiğitler katılır. Aitolların kom savaştan alıkoymaya uğraşır. AkhiUeus söz
şuları Kuretler de yardıma gelirler ve av i y i dinlemez, öç almak için yanıp tutuşur. Bu kez
bir sonuç verir, canavar öldürülür. Ama Arte- iki tanrıça Eos'la Thetis tanrı Zeus'a başvurur
mis kininden vazgeçmez, avın paylaşılmasın lar, her ikisi de kendi oğlu için yalvarır. Zeus
da Aitollarla Kuretler arasında kavga çıkartır, Hektor'la AkhiUeus için yaptığı gibi işi kader
avcılar birbirlerine girerler, Meleagros bu sı tartısına vurur: Memnon ölecektir. Oğlu A-
rada dayılarını öldürür. Anası Althaia bunun khilleus'un elinden can verince, Eos ölüsünü
üzerine oğluna lanet okur ve öç perileri Eri- er meydanından alıp güney topraklarına doğ
nysleri salar üstüne. Meleagros savaştan çeki- ru taşımış, yolda da bol bol gözyaşı dökmüş.
'II'.)
G ü n doğunca bitkiler üstünde görülen çiy ta Çıktı tanrı yüzlü Aleksandros Troyalıların
neleri işte bu gözyaşlarından gelmeymiş. en önüne,
İlkçağ plastik sanatının konu edindiği Mem- omuzlarında bir pars derisi, kıvrık yayı,
kılıcı.
non motifi Marmara'ya dökülen Aisepos, ya;
Ucu tunçtan iki kargısını sallayarak
ni Gönen çayı ile de ilgilidir. Bir efsaneye gö zorlu savaşta çağırdı karşısına cenge,
re Memnon'un mezarı Marmara klyılarınday- Argosluların en yiğitlerini.
mış, her yıl Memnon'un kuşları Gönen çayı Ares'in sevdiği Menelaos, kalabalığın içinde
nın ağzına gelir, orada Habeş yiğidine ağlar- onun uzun adımlarla öne atıldığını
larmış. Memnon'un savaşta ölen arkadaşları görünce,
nın ruhlarını taşıyan, yahut da kendisinin sevindi kocaman bir ava gözü ilişen aslan
ölümsüzleşmiş küllerinden doğmuş olan bu gibi.
kuşlar iki gruba ayrılır, birbirleriyle dövüşür- Menelaos aslan gibi savaşır, bu arada da
lermiş, çarpışma da ancak bir grup büsbütün tanrılara yalvarır ( İ l . I I I , 352 vd.). Ama tanrı
yok olduktan sonra sona erermiş. Mısır'da lar dinlemez sözünü, Menelaos tam Paris'in
Üçüncü Amenotep'in diktiği heykele Mem- hal<kından gelecekken Aphrodite tutar kaçı
non heykeli denmesi, her sabah şafak sökün rır onu, Menelaos dövünür, ama ne yapsın,
ce bu heykelin tatlı ezgilerle gün doğuşunu gene de gevşetmez çabayı, Akhalan cenge
selamladığı söylentisi, Memnon kültünün M ı - kışkırtır ( İ l . VII, 9 vd.):
sır'da da, Anadolu'da da yerleşmiş olduğunu S i z i ödlekler sizi,
belirtir. Akha erkekleri denmez size, Akha kadınları
demeli.
Men. Phrygia kültlerinde adı geçen bir ay Bir Argoslu çıkmazsa Hektor'un karşısına
tanrısı, Anadolu'ya özgü bir tanrısal varlıktır. bizim için tam bir yüz karası olacak bu.
Menelaos. Agamemnon'un kardeşi Mene- Kendi göze alır Hektor'a karşı dövüşmeyi,
laos, babası Atreus tarafından Pelops ve Tan- ama Agamemnon bu çılgınlıktan alıkor kar
talos soyundan, anası Aerope tarafından da deşini. Menelaos ön sırada savaşmaya, kendi
Giritli Minos'un, yani tanrı Zeus'la Euro- davası uğruna kendi kendini savunmaya ve
pa'nm dölüdür (Tab. 15). Tanrı lanetine uğ bu yolda ün kazanmaya can atar, ama talih
ramış bahtsız bir soydan olduğu halde başına sizliği şuradadır ki, ne yapsa fayda vermez,
gelen belaların hiçbiri kendi işlediği bir suç h e p ikinci planda kalır, savaşta da, kurultay
yüzünden değildir, Menelaos'un kendisi te da da dizginler başkalarının elindedir.
miz, dürüst, yürekli, olsa olsa biraz yumuşak Menelaos'un destanda, tragedyada ve baş
bir insandır. Karısı güzel Helena'nın evinde ka türden yapıtlarda sözü geçen efsanesi bir
konukladığı Paris tarafından bir yığın malla tüm olarak şöyle özetlenebilir: Agamem-
birlikte kaçırılması Menelaos'a karşı yapılmış non'la Menelaos babaları Atreus'la amcaları
büyük bir haksızlık, efsaneye aldatılmış koca Thyestes arasında süregelen kan davası sıra
olarak girmesi de bir bahtsızlık sayılabilir. sında Mykene'den sürülüp Sparta kralı
Menelaos etken değilse de başlıca edilgen Tyndareos'un yanına sığınırlar (Atreus, Ai-
kahramanı olduğu İlyada destanında en par gisthos). Tyndareos iki kardeşe iki kızını ve
lak sıfatlarla nitelenir: Ares'in sevdiği, Ze- rir. Helena'nın talipleri arasında Menelaos'u
us'un beslediği, gür naralı, yiğit Menelaos' seçmesi, öbür taliplerin de bu evliliği koruma
tur, sarışın olduğu, bacaklarının biçimli, bilek ya ant içmeleri üzerine karı-koca Sparta'ya
lerinin güzel olduğu belirtilir. Helena bile bin yerleşirler. Tyndareos'un ölümünden sonra
pişmandır onu bıraktığına, şöyle der kocası Agamennon Mykene, Menelaos da Sparta
için (Od. IV, 263): "Ne akıldan yoksundu tahtına çıkar. Menelaos'la Helene dokuz yıl
kocam benim, ne güzellikten yoksundu". kadar rahat ve mutlu yaşarlar, Hermione d i -
Menelaos Akha yiğitlerinin en seçkinlerin- ye bir kız çocukları olur. Bu sırada Paris Me-
dendir, Paris'le kozunu paylaşmak için onun nelaos'un sarayına konuk gelir. Menelaos'un
la teke tek savaşa girmeye can atar (İl. III, 16 Asya'dan gelme konuğunu ağırladığı ve bir
vd,)ı süre onunla birlikte Sparta'da kaldığı anlatı-
lir, ama bu arada Girit'te bulunan büyükbaba ganlar verip gönderen Menelaos görmüş, ge
sı Katreus ölür, Menelaos Paris'i Sparta'da çirmiş, olgun ve babacan bir adamdır. Eşi
bırakarak cenaze töreni için Girit'e gider. Pa Helena da uslanmış, yumuşak ve tatlı bir eş
ris de konukluk kurallarının hepsini çiğneye ve bir anne olmuştur.
rek Helena'yı kaçırır (Helena). Acı haberi
Menoitios. (1) îapetos'la Klymene'nin oğlu,
alıp Sparta'ya dönünce Menelaos ağabeysi
Prometheus, Epimetheus ve Atlas'ın kardeşi
Agamemnon'u, sonra da Nestor, Palamedes
(Tab. 3). Bu Titan öbür kardeşleri gibi gurur
ve Odysseus'u yardıma çağırır. Helena'nın
lu ve kendini beğenmiştir. Bu yüzden Zeus
yeminli bütün taliplerini toplamak ve Troya
onu, "duman duman yıldırımlarıyla vura
seferini hazırlamak işine koyulurlar. Bu, ko
rak Erebos'un karanlıklarına yollar" ( H e s .
lay olmaz, çünkü birçok Akha kral ve önderi
Theog. 510-515).
uzun süreceği ve zor olacağı belli olan savaş
tan kaçınmak isterler (Odysseus, Akhilleus). (2) Aktor'la Aigina'nın oğlu, Patroklos'un
Sonunda donanma Aulis limanında toplanır, babası (Tab. 21). Aigina tanrı Zeus'tan Aia-
Agamemnon başkomutanlığı ele alır, ne var kos'u doğurduktan sonra Aktor'la evlenip
ki çeşitli engeller Akha ordusunun Troya'ya Menoitios'u dünyaya getirir, böylece Aia-
varmasını geciktirir (Agamemnon, Iphigenei- kos'la Menoitios üvey kardeş olurlar. Akhille-
a). Anadolu toprağına ayak bastıklarında Me- us'la can yoldaşı Patroklos arasındaki kan ak
nelaos'la Odysseus Troya'ya elçi olarak gön rabalığı da buradan gelmedir. Menoitios, oğ
derilirler, amaç Helena'yı geri istemek ve sa lu Patroklos kaza ile bir arkadaşını öldürünce
vaşı önlemektir. Elçileri Troyalı Antenor kar onu Peleus'un yanına gönderir. Akhilleus'la
şılar ve sorunu kurultayın önüne getirir, ama Patroklos da bir arada büyüyüp yetişirler
Paris baskı yaparak kadının ve mallarının ge (Patroklos).
ri verilmesini önler (Antenor). Savaş başlar Mentor. Odysseia'da sık sık adı geçen bir
ve bilindiği gibi on yıl sürer. Menelaos'un sa İthakeli, Odysseus'un sadık dostu. Odysseus
vaşta oynadığı rol İlyada'da ayrıntılarıyla an Troya seferine çıkmadan önce evini ve ailesi
latılmıştır. Menelaos'un serüvenleri savaş ni ona emanet eder. Mentor da onun çıkarla
sonrası efsanelerinde de büyük bir yer tutar. rını taliplere karşı korumaya çalışır, ama ba
Tahta atın içindeki yiğitlerdendir, Troya yan şaramaz. Tanrıça Athena Odysseia'da Tele-
gını ve yağması sırasında Helena'yı sığındığı
makhos'a kılavuzluk etmek, ya da Odysse-
sunağın dibinde öldürmek ister, kılıcını kaldı
us'a taliplerin hakkından gelmek için yardım
rır, tam vuracakken güzel kadının perişan ha
cı olmak istedikçe Mentor kılığına girer. Bu
lini, çıplak memesini görünce yumuşar, onu
yüzden Mentor bir has isim olmaktan çıkmış
bağışlar. Hemen gemilerine binip denize açı
ve yol gösterici, kılavuz rehber anlamına kul-
lırlar. Bir fırtına onları Girit kıyılarına atar.
lanılagelmiştir.
Menelaos burada birçok gemisini yitirir, ikin
ci yola çıkışında da Mısır kıyılarına atılır. Me- Mercurius. Hermes tanrının Roma dininde
nelaos, kendisini Sparta'da görmeye gelen karşılığı. Efsaneleri de Hermes'inkilerle bir
Odysseus oğlu Telemakhos'a Mısır'da beş yıl tutulmuştur (Hermes).
kaldığını anlatır. Gene yola çıkınca bu kez Nil
Meriones. İlyada'da adı geçen Giritli önder.
ağzındaki Pharos adasında alıkonur ve ancak
Idomeneus'un arkadaşı (Idomeneus).
deniz ihtiyarı Proteus'u bağlayıp ondan öğüt
aldıktan sonradır ki yurduna dönmeyi başarır Merope. Pleiadlardan biri. Korinthos kralı
(Od. IV, 351-593). Böylece Menelaos Troya Sisyphos'la evlenir ve Glaukos'a ana olur
seferine gitmek üzere Sparta'dan ayrıldıktan (Pleiadlar).
on sekiz yıl sonra yurduna dönmüş olur. Aga-
Metaneira. Eleusis kralı Keleos'un karısı.
memnon'un tersine aksiliklerle karşılaşmaz,
Demeter'i evinde hizmetçi olarak çalıştırır
Sparta'daki tahtına oturur, eşi ve çocuklarıy
(Demeter).
la birlikte rahat bir ömür sürer. Telema-
khos'u konuklayan, ona yol gösteren, arma- Metis. Adı akıl, us, bilgelik anlamına gelen
Metis, Okeanos'la Tethys'in kızı, yani ikinci
kuşak tanrılardandır (Tab. 4). Zeus'un ilk eşi Midas'a dilediğini vereceğini söyler. Mid.ıs da
olmuştur! Bir efsaneye göre Kronos'un yuttu her dokunduğu şeyin altın olmasını diler.
ğu çocukları kusmasını sağlayan ilacı Zeus'a Tanrı bu dileğin ne kadar yersiz ve tehlikeli
veren odur. Zeus onunla birleşip Athena'dan olduğunu anlar, ama söz vermiştir bir kere.
gebe bırakınca, Uranos'la Gaia tanrıyı uyar Midas sarayına dönerken yolda kopardığı bir
mışlar, Metis'ten doğacak bir erkek çocuğu dal altın olur, yerden topladığı bir çakıl taşı
nun kendisini tahttan atıp yerine geçebilece altın olur, kopardığı bir buğday başağından
ğini bildirmişler, bunun üzerine de Zeus Me altın taneleri dökülür, buna fazlasıyla sevinir,
tis tanrıçayı yutmaya karar vermiş. Yuttuktan ne var ki sofrasına oturup ekmeği ağzına gö
sonra Athena'yı kafasından doğurmuş (Athe- türüp, şarabı dudaklarına degdirince ekmek
ua). de, şarap da altın külçesine dönüşür ve bu
böyle gider, ta ki kral dileğinden vazgeçip
Midas. Midas efsanede olduğu kadar tarih tanrıya bir daha yakarsın. Bakkhos Midas'ı
ve arkeoloji kaynaklarında da adı geçen bir bağışlar, ona Sardes'e gitmesini, Paktolos
Phrygia kralıdır. Phrygia'da bulunmuş birçok (Sart) deresinin kaynağına dek çıkmasını ve
anıtlar bugün de onun adını taşır, birçok efsa topraktan fışkıran sularla başını ve ellerini yı
ne ve masallar anısını yansıtır. Bu efsanelerin kamasını buyurur. Kral da öyle yapar ve ir
hepsi bölgeye özgü nitelikte ve Ana Tanrıça mak sularında arınır, ama o gün bugün Pak-
Kybele'nin kültüyle ilgili görünmektedir. tolos altın pulları sürüklemektedir, altın diyarı
Herodot'a göre Midas, Phrygia'nın birinci Sardes'in zenginliği de oradan.
kralı ve Gordium'un kurucusu sayılan Gordi- Plutarkhos bu efsaneyi biraz başka biçimde
as'ın oğludur. Gordias'ın Ana Tanrıça ile bir anlatır: Midas ülkesinin uzak bir ilini gezmeye
leşmesinden, doğduğu söylenen Midas büyü gitmiş, bir çölün ortasına düşmüş, içecek bir
yünce Kybele'nin başrahibi olmuş ve tanrıça damla su bulamamış, Toprak Ana acınır,
nın Pessinus'taki büyük tapınağını kurmuş. ona, çölün ortasında bir kaynak fışkırtmış,
Midas'm ilişkisi yalnız Kybele ile de değildir, ama Midas kaynağa yaklaşıp su içmeye yelte
Kybele gibi Anadolu toprağına özgü şarap nince suyun altına dönüştüğünü görmüş. Bu
tanrısı Dionysos'a da yakından bağlıdır. M i - kez kral tanrı Dionysos'a yakarmış, Dionysos
das üstüne anlatılan efsanelerin hepsinde bu da kaynaktan saydam bir su akmasını sağla
Phrygia kralı Dionysos'un bağışladığı nimet mış. Bu kaynağa Midas Pınarı denmiş.
lerden fazlasıyla pay almış, tanrının peşinden Kral Midas'ı asıl ünlü kılan masal kulaklarıy
giden alaya karışmış, sırlarına ermiş, yoluna la ilgili masaldır. Ovidius bunu tanrı Pan'ın
baş koymuş ve bölgesel törelerini savunan bir Apollon'la yarışmasına atıf yaparak anlatır,
kişi olarak canlandırılmaktadır. Bu efsanele başka efsanelerde Apollon'la yapsan Pan de
rin yalnız Phrygia'yı değil, Lydia ve Karia gibi ğil, Marsyas'tır. Kral Midas bir gün Tmolos
Ege'nin geniş bir bölgesini kapladıkları da (Bozdag) dağının yamaçlarında dolaşırken
dikkati çeker. Apollon'la Pan'ın (ya da Marsyas'ın) yarıştık
Ovidius'un "Değişimler"de anlattığı bir ef larını ve bu yarışmaya yargıç olarak dag tan
sanesi şöyledir: Silenos tanrı Dionysos'un rısı Tmolos'u seçtiklerini görür. Midas Apol-
alayında ihtiyar, sarhoş bir satyr'dir, bir gün lon'un lyra'sını da, Pan'ın (ya da Marsyas'ın)
tanrı Phrygia ve Lydia dag ve koruluklarında kavalını da dinler. Ne yapsın ki kaval sesini
dolaştığı sırada Silenos uyuyakalır ve Bakkha- daha çok beğenir. Bozdag eteklerinde bir do
larla Satyr'ler onu sızdığı yerde bırakarak laştınız mı, Sardes tapmağının karşısında
uzaklaşırlar. Köylüler onu bulur ve boynunda yükselen o bakır rengi dağa hiç baktınız mı
taşıdığı çiçek çelenkleriyle bağlayarak kral bilmem, ama oranın havasını, çevresini bili
Midas'a götürürler. Bakkha sırlarına ermiş yorsanız, siz de Apollon'un sazına degll,
olan Midas Silenos'u hemen tanır ve onu on Marsyas'ın kavalına ödül verirsiniz eminim
gün, on gece sarayında konuklayıp yedirir, O çevreye başka ses yakışmaz çünkü, doğa
içirir, sonra da İhtiyar yoldaşını tanrıya götü kıvır kıvır koyun sürülerini de, kavalıyla çoba
rür, verir. Dioııysos buna o kadar sevinir ki nını da kendiliğinden yaratır gibidir. Her ney-
se Tmolos Apollon'a vermiş ödülü, ama ya Minos. Zeus'la Europe'nin oğlu, Sarpe-
rışmaya tanık olan Midas hiç gerekmezken don'la Rhadamanthys'in kardeşi sayılan efsa-
kavalı daha çok beğendiğini söylemiş. Apol- nelik Girit kralı (Tab. 11 ve 1 5 ) .
lon tanrı cezayı Marsyas'a vermiş, ama M i - Minos Girit tahtına çıkmak isteyince üç kar
das'tan da öcünü almış: Kralın kulaklarını deş arasında kavga kopmuş, ama Minos tan
uzatıp uzatıp eşek kulağına çevirmiş. Midas rıların kendisinden yana olduklarını ileri sür
eşek kulaklarını Phrygialıların sivri külahı al müş, bunu tanıtlamak üzere de Poseidon tan
tında bir süre gizlemiş olsa gerek, berberi ol rıdan bir dilek dilemiş, denizden bir boğa çı
masa, belki sonuna dek gizleyebilecekti, ama karmasını istemiş, bu boğayı da sonra gene
her gün saçını, sakalını tıraş eden berber gör tanrıya kurban etmeye söz vermiş. Dilediği
müş eşek kulaklarını, kimseye açmadığı bu gibi olmuş, denizden köpükler gibi ak bir bo
sırdan kurtulmak için toprağa bir delik kaz ğa çıkagelmiş. Minos boğayı almış, tahta
mış ve içine eğilerek, "Midas'ın kulakları oturmuş, ama hayvanı tanrıya kurban etmeyi
eşek kulaklarıdır" diye fısıldamış. Ama kazma unutmuş. Güzelim ak boğayı sürülerinin ara
vurduğu yerin çevresinde ossaat otlar, kamış sına damızlık olarak göndermiş. Bu duruma
lar bitmiş, bunlar yel estikçe dile gelerek, çok kızan deniz tanrı ak boğayı Minos'un ba
"Midas'ın kulakları eşek kulaklarıdır" diye şına bela etmiş, bir efsaneye göre hayvan ku
yankılanmaya başlamışlar. durmuş, ortalığı kasıp kavurduğu bir sırada
Bu efsanenin öyle yerli bir havası var ki Herakles'in elinden öldürülmüş, ama iş bu
nunla da kalmamış, kralın karısı Pasiphae bu
çağdaş tiyatro yazarlarımızdan Güngör D i l -
boğaya dogadışı bir aşkla tutulmuş ve onunla
men'e bir piyes esinlemiş. "Midas'ın Kulakla
birleşmiş. Kral Minos güneş tanrı Helios'un
rımda Dilmen eski efsaneye bir motif daha
kızlarından Pasiphae ile evlenmişti. Bir za
katar, Midas kulaklarından korkmakta, utan
manlar Europe gibi boğaya vurulan Pasiphae
maktadır, ama ne zaman ki bu korkuyu yene
ak boğayla birleşebilmek için Daidalos'a bir
rek halkının karşısına çıkar, uzun kulakları bir
inek heykeli yaptırır, içine girer ve gebe kala
ayıp değil, bir mucize, bir üstünlük oluverir
rak Minotauros'u doğurur (Daidalos, Pasi-
halkının gözünde. Onun içindir ki sonunda
phae). Ondan sonra da Girit sarayının yaşa
Apollon tanrı Midas'ın uzun kulaklarını kuru
mı karmakarışık olur. Helios döllerinin hepsi
tup normal insan kulağı biçimine sokunca,
gibi Pasiphae de büyücüdür, seviştiği boğayı
Midas halkın gözünde bir kahraman olmak
öldürttü diye Minos'u büyüler, yatağından yı
tan çıkar, halkı aldatan bir yalancı oluverir. lanlar, çıyanlar, akrepler çıkmasını sağlar,
Öyle ki bahtsız kral yerlere kapanıp tanrıdan bunlar işi çapkınlığa vuran Minos'un yata§ma
eşek kulaklarını geri istemek zorunda kalır. giren her kadını sokup öldürmekteymişler.
Dilmen'in piyesi bir efsanenin nasıl yeni yeni Minos'un erkeklerle aşk maceraları olduğu
yorumlarla genişletilip yaşatılabilecegine ör da ileri sürülür. Pasiphae'den olan iki kızı
nektir. Ariadne ile Phaidra'nın ömürleri de garip se
Milctos. Milet şehrinin kurucu kahramanı. rüvenlerle geçmiştir (Ariadne, Phaidra).
Efsaneye göre Apollon'un oğludur. Girit'te
Bu masallara karşın Minos efsaneye ilkel
doğmuş ve Minos onu Girit'ten sürmüş, Ana
çağların en doğru ve haksever kralı diye geç
dolu'ya gelince de Maiandros ırmak tanrının
miştir. Tanrı Zeus'tan esinlenerek yasalar çı
kızıyla evlenmiş. Kaunos'la Biblys'in babası
karttığı için öldükten sona Hades'teki üç yar
sayılır. Başkaca bir efsanesi yoktur.
gıcın biri olmuş. Minos arkeolojide adını taşı
Minerva. Tanrıça Athena'nın Latince adı. yan çağlarda Girit'in komşu adalar ve kıyılar
Minerva İtalya'nın yerlisi olmasa gerek. İlkin üzerindeki egemenliğini simgeleyen Atina ile
Etrüsklerin, sonra da Yunanlıların etkisiyle savaşı ve oradan üç y ı l d a ( y a da y ı l d a ) bir yedi
Roma'nın başlıca üç tanrısından biri olmuş delikanlıyla yedi genç kızın Minotauros'a kur
tur. İupiter, İuno ve Minerva Capitolium üçlü ban olarak verilmesi efsanesi de böyle bir du
sü diye anılırdı. Kendine özgü bir efsanesi rumun dile gelmesidir. Masala göre Minos'un
yoktur. bu seferi kardeşi Androgeos'un ölümünden
öç almak içindir (Androıjnon). Ama Mlnos lan üç k ı z kardeş d i y e tanıtır ve adlarını verir.
yalnız Yunanistan yarımadasına değil, Ana Moiralar Zeus'la Themis'in kızları, Horaların
dolu kıyılarıyla Sicilya'ya kadar da uzanmış kardeşleridir (Theog. 905 vd.):
derler. Karya'ya geldiği, Sicilya'ya ise Daida- ... Klotho, Lakhesis, Atropos tanrıçalar
los'u kovaladığı söylenir (Daidalos). Buralar ki bilge Zeus büyük üstünlük vermişti
da Giritlilerin koloniler kurdukları anlatılır. onlara,
ki onlar verir yalnız insanlara
Minotauros. Adı Minos'un boğası anlamı mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını.
na gelen Minotauros insan bedenli, boğa baş
lı bir canavarmış. Tanrı Poseidon'un kral M i - Burada Moiralar yalnız ömür payını değil,
nos'a gönderdiği bir boğa ile Minos'un karısı bir de mutluluk ve mutsuzluk payını veriyor
Pasiphae'den dogmaymış. Minos bu korkunç demektir insanlara. Kimi yerde Kederle bir
yaratığı saklamak için mimarı Daidalos'a tutulan Moiraların efsanesi yoktur (Kerter).
Labyrinthos sarayını yaptırmış (Pasiphae, Onlar yarı dinsel, yarı filozofik bir görüşün
Labyrinthos). Theseus Minos'un kızı Ariad- canlandırılmış imgeleridir. Platon da Dev-
ne'nin yardımıyla Minotauros'u öldürmüş let'in son bölümünde, yeniden yeryüzüne çı
(Ariadne, Theseus). kacak olan ruhların Moiralara başvurduğunu
Minotauros Girit sanatında derin izler bı anlatır (Dev. X, 620d-e):
rakmış olan Girit'e özgü bir boğa kültünün "Bütün ruhlar hayatlarını, geçtikten sonra
simgesi olsa gerek. gene o sırayla Lakhesis'e yaklaşmışlar. La-
khesis her birine kendi perisini vermiş; bu pe
Mnemosyne. Adı bellek anlamına gelen ri hayatı boyunca ona hizmet edecek, seçtiği
Mnemosyne Uranos'la Gaia'nın kızıdır (Tab. kadere göre yaşatacakmış onu. Bu peri ilkin
4). Efsaneye göre Zeus Pieria dağlarında do ruhu Klotho'ya götürüp onun eli altından ve
kuz gece yatmış ve Mnemosyne de dokuz döndürdüğü kirmenden geçiriyormuş; böyle
Musaları doğurmuş. ce ruh seçtiği kadere bağlanıyormuş. Ondan
sonra Airopos, Klotho'nun eğirdiği kaderi öl
Moira'lar. Moira, pay ya da pay veren anla çülmez hale sokuyor, sonunda ruh hiç arkası
mına gelir. Efsanede üç olarak gösterilen M o - na dönmeden Kaderin tahtı önüne gelip du
ira, yani kader tanrıçaları Hesiodos'ta "yaşa ruyor, sonra öte yanma geçiyormuş".
ma paylarımızı düzenleyenler" diye tanım
Moneta. Haber veren, uyaran anlamına ge
lanır. A l ı n yazısı ve kader üstüne Yunan i l k -
len Moneta, tapınağı Roma'da Capitolium
çağının görüşü şudur: İnsan ana karnından
tepesinde bulunan tanrıça İuno'nun bir ek
doğar doğmaz kader onun ömür ipliğini bük
adıdır. Bu adın nedeni İ. Ö. 390 yılında Ro-
meye koyulur, üç Moira her insanın ipliğini
ma'nın Galyalıların baskınına uğradığı sırada
büker dururlar, günün birinde de keserler, o
bu tapınağın kazlarının gece öterek düşma
anda insan ölür. Ilyada'da dövüşen bir savaş
nın gelişini haber vermesidir.
çı için şöyle deniyor (İl. IV, 517):
Bitti ömür yumağı tam o sırada!... Mopsos. İkisi de tanrı sözcüsü olan iki efsa-
Moira denince, çokluk ecel, ölüm akla ge nelik kişinin adı.
lir, onun içindir ki Homeros destanlarında (1) İdmon'la birlikte Argonaut'lar seferine
kader diye çevrilen Moira uğursuz ve zorlu katılır ve Argo gemisinde kâhin olarak görev
olarak nitelenir. Ne var ki Moira Zeus'tan da yapar. Seferin sonunda Libya'ya varıldığında
daha güçlü ve üstündür. Tanrılar babası ona Mopsos bir yılan tarafından ısırılıp ölür (Ar-
karşı gelemez, onun kararını değiştiremez. gonaut'lar).
Savaş alanında oğlu Sarpedon yaralanınca (2) Teiresiaş'ın torunu, Manto'nun oğlu.
Zeus ikirciklidir, sevgili oğlunu alıp kaçırmayı Babasının kimliği üstüne kaynaklar ayrılır:
geçirir aklından, ama Hera kaderi ileri süre Bütün kâhinler gibi Apollon'dan doğıma oldu
rek dikilir karşısına (Sarpedon). ğu söylenir, ölümlü babası ise Argoslu Rhaki-
Homeros'ta bir ya da birkaç Moira'dan söz os imiş (Manto, Rhakios). Mopsos'un K o l o -
edilir, ama adları söylenmez, Hesiodos bun- phon şehrini kurduğu anlatılır. Anası Man-
to'nun Klaros'taki Apollon tapınağını kurma akıl, düşünce, yaratıcılık gücü kavramlarını
sı üzerine Mopsos oranın tanrı sözcüsü olur, içeren " m e n " kökünden gelmedir. Bu kök
bu sıfatla zamanın en büyük kâhini Kal- Zeus'un Musaları üretmek için birleştiği Titan
khas'la yarışmaya girişir, Akhaların başkâhi- tanrıça Mnemosyne'nin adında da görülür,
nini her bakımdan yener, üstünlüğü meydana Athena'ya gebe kalan Metis'in adında da
çıkınca, Kalkhas öfkesinden canına kıyar (Tab. 4). O da demektir ki, kaba güçleri ye
(Kalkhas). Mopsos bundan sonra yine Tro- nip başa geçtikten sonra kendi egemenliğini
ya'dan dönen Amphilokhos'la birlikte K i l i k - kurabilmek için Zeus tanrının ilk işi düzenli ve
ya'da Malsos şehrini kurarlar, teke tek kavga ölçülü oldukları oranda yaratıcı olan güçleri
da birbirlerini öldürürler (Amphilokhos). benimsemek olmuştur. Musalar işte bu gücün
ürünü ve simgesidir. Bu güç ise tanrıya oldu
Morpheus. Uyku tanrısı Hypnos'un üç bin
ğu kadar insana da vergidir, giderek Olym-
çocuğundan biri sayılan Morpheus'un adı bi
pos tanrıları insanüstü doğa güçlerinden
çim anlamına gelen "morphe" (Lat. forma)
uzaklaşıp insana yaklaşmayı amaç edindikleri
den türemedir. Morpheus insanlara uykuda
zaman benimsedikleri bir güçtür. Musalar
çeşitli biçimlerde görünen düşleri simgeler.
böylece insan ve tanrı arası birer varlık olarak
Uyku ve düş tanrılarının hepsi gibi Morpheus
düşünülebilir; insanı tanrı, tanrıyı insan yapar
da kanatlıdır. Kocaman, hızlı kanatlarıyla
Musalar. Onun içindir ki böyle duygulanır şa
dünyanın bir ucundan öbür ucuna şıp diye
irler de onlardan söz ederken. İnsana yaşa
uçarmış.
manın asıl tadını bağışlayan bu tanrısal varlığı
Mucius Scaevola. Tarquinius kralları Ro- her alana, özellikle sanat alanına yerleştirmiş
ma'dan kovulunca Porsenna adında bir Et- olmak ilkçağ düşüncesinin bir parıltısıdır. K u -
rüsk kralı şehri kuşatmış. Mucius adlı bir Ro ru bir şair diye tanınan Hesiodos bile bakın
malı da düşman karargâhına girip Porsen- nasıl coşar Musalardan dem vurunca. Hesio-
na'yı öldürmek istemiş, ama kralı tanımadığı dos kendi anlatır ki Helikon dağının yamaçla
için yanılarak bir başkasını öldürmüş. Yakala rında sürülerini otlatan bir çobanmış, "dünya
nıp Porsenna'nın önüne getirilince Mucius nın yüz karası zavallı bir yaratık" iken Musalar
orada bulunan bir ocağa sag elini koyup büs onu görür, çiçek açan bir defneden kopardık
bütün yanıncaya kadar çıkarmamış. Bu eyle ları bir dalı ona asa diye verir (Theog. 31
me şaşan Porsenna Mucius'a kılıcının geri vd.):
verilmesini buyurmuş, kendisine de bunu ni Sonra tanrısal sesler üflediler içime
çin yaptığını sormuş. Mucius kendi elinin olacakları ve olmuşları yüceltmek için,
yanmasının önemsiz olduğunu, çünkü kendisi ve hele övmek için kendilerini
gibi kurban olmaya hazır üç yüz Romalı bu her söylediğim destanın başında ve
lunduğu söylemiş. Korkuya kapılan Porsenna sonunda.
hemen Roma ile barış anlaşmasına girişmeyi
Hesiodos böylece şair olunca, şu sözlerle
yeg görmüş. Mucius'a da artık sag elini kulla
tanımlar Musaları (Theog. 52 vd.):
namadığı için solak anlamına gelen Scaevola
adı takılmış. Olympos'lu Musalar, koca kalkanlı Zeus'un
kızları.
Musalar. İlkçağ yazınında bir tanrısal varlık Eleutheros yamaçlarının kraliçesi
vardır ki ondan söz ederken her ozan, her Mnemosyne
yazar duygulanır, sesi bir başka içtenlik ve Kronos oğluyla birleşip Pieria'da
dokunaklılıkla çınlar kulaklarımızda. Bu varlık getirdi onları dünyaya
Yunanca "mousa", Latince "muşa" diye ad belaları unutturmak ve kaygıları dindirmek
landırılıp batı dillerinin hepsine giren esin p e için.
Dokuz gece buluştu onunla kutsal
risidir. Ama Musa yalnız şairlere şiirler esinle
yatağında
yen bir peri de değildir, etki alanı çok daha engin akıllı Zeus ölümsüzlerden uzakta.
geniştir. Adının kökeni asıl kimliğinin açık Günler, aylar geçip bir yıl tamam olunca
lanmasına yardım eder: "Mousa" Yunanca dokuz kız getirdi dünyaya Mnemosyne.
Dokuz eş yürekli kızdır bunlar H a r m o ı ı l a ' u ı n düğünlerinde bulunmuşlardı)
ezgiler söylemektir bütün İşleri, Adlarının geçmediği h e m e n de şiir yoktur,
haşka hiçbir kaygı yoktur yüreklerinde.
Karlı Olympos'un en yüksek tepesinde, Musaios. Adı Musalarla ilgili efsanelik bir
oradadır koroları ue güzelim yurtları, o z a n . Yerine göre O r p h e u s ' u n a r k a d a ş ı , < "> g
Kharitler de Himeros da başlarında rencisi ya da oğlu sayılan Musaios Attika el
yükselir güzel sesleri havalarda, sanesinde O r p h e u s ' a karşılık yaratılmış bir
vurur dururlar Olympos yolunda,
tip olsa gerek: Mistik nitelikteki ezgileri Eleu-
tanrısal bir ezgi sarar dört bir yanı,
sis gizemleriyle ilişkili derlerdi.
kara toprak yankılanır tanrı övgüleriyle,
Inıyülü bir ses yükselir adımlarından Mygdon. İlyada'da adı g e ç e n bir Phrygla
yürürken yüce babalarına doğru... kralı, S a n g a r i o s (Sakarya) ırmağı kıyılarında
İşte böyle seslenir Olympos'lu Musalar
o t u r u r m u ş da g ü n ü n birinde A m a z o n l a r ı n sal
dokuz tanrısal kızı ulu Zeus'un:
Kilo, Euterpe, Thalia, Melpomene, dırısına u ğ r a m ı ş . O zaman kral P r i a m o s
Terpslkhore, Erato, Polhymnia, Urania o n u n yardımına k o ş t u ğ u n d a n Mygdon d a
ve hepsinin başı sayılan Kalliope... Troya savunmasına katılır (İl. III, 1 8 1 vd.).
İşte budur Musaların insanlara verdiği,
Myrina. İlyada'da Troya şehrinin topograf
Musalardan ve okçu Apollon'dan gelir
yeryüzündeki ozanlar ve çalgıcılar yası ü s t ü n e çok az bilgi verilir. Verilenlerden
nasıl Zeus'tan gelirse krallar. biri A m a z o n l a r kraliçesi Myrina ile ilgilidir (İl.
Ne mutlu Musaların sevdiği insana II, 8 1 1 vd.) :
bal akar onun dudakları arasından. Şehrin önünde sarp bir tepe var,
Bir insanın dertsiz başına dert mi düştü, çıkılır ovanın dört bir yanından tepeye,
üzüntüden kan mı kurudu yüreğinde, Batieia adını takmıştır ona halk,
Musaların sevgilisi bir ozan ölümsüzlerse yüksek atlayan Myrrhine'nln
anlatınca eski insanların destanlarını, mezarı der.
övünce Olympos'un mutlu tanrılarını
Bu bilgi açık seçik değildir, bu Batieia bir
unutuverir hemen dertlerini,
t a n r ı ç a mı ki ölümsüzler o n a başka bir ad ve
çıkar, gider aklından üzüntüleri
şenletir onu tanrıçaların büyüsü. riyorlar? Bir kaynağa göre Myrina ya da Bati
eia T r o a s bölgesinin eski kralı T e u k e r ' i n kızı
H o m e r o s ' u n iki büyük destanı da Musalara dır ( T a b . 1 6 ) . T e u k e r o n u ülkesine k o n u k ge
seslenişle başlar, a m a burada o z a n tek bir len D a r d a n o s ' a verir, böylece Myrina Troya
Musa'ya seslenir v e o n a t a n r ı ç a d e r s a d e c e : kral s o y u n u n dişi atası olur.
Söyle, tanrıça, Peleus
oğlu Akhilleus'un Myrina ü s t ü n e anlatılan ö b ü r efsaneler şun
öfkesini söyle... lardır: Amazonlar kraliçesi Myrina O k e a n o s
Anlat bana, tanrıça, bin bir düzenli yaman kıyılarında b u l u n a n Atlantis ülkesine saldır
adamı... mış ve yaya üç b i n , atlı yirmi bin savaşçı kadı
Musaların sevgilisi o z a n ı n t o p l u m d a ne ka- nın başında Atlantis ülkesinin başkentini al
- - - saygı ve sevgi gördüğü Odysseia'da c a n m ı ş . Erkeklerin hepsini kılıçtan geçirmiş, ka
landırılan D e m o d o k o s t i p i n d e n bellidir (De- dınları da köle e t m i ş . Ö b ü r Atlantlar teslim
modokos). Bu t u t u m ve davranış H o m e r o s ' l a olmuşlar, Myrina da c ö m e r t d a v r a n a r a k onla
başlar, ilkçağın son d e m l e r i n e kadar süregi- ra bir k e n t k u r m u ş , bu k e n t e Myrina adı veril
der, Musaların yetki alanları çağlar ve şairlere m i ş . S o n r a da onlarla birlikte G o r g o l a r a karşı
göre değişir. Genellikle şöyle bir b ö l ü m l e m e savaş a ç m ı ş . G o r g o l a n y e n e r e k birçoğunu
yapılır: Kalliope, d e s t a n şairi ya da lirik şiir; esir almış, a m a gece esirler bekçilerine saklı
Kilo, t a r i h ; P o l h y m n i a , p a n t o m i m ; E u t e r p e , rıp büyük sayıda A m a z o n öldürmüşler. Ama
flütl; T e r p s i k h o r e , d a n s ; E r a t o , korolu şiir; zonlar bunların h a k k ı n d a n gelip, ö l e n arka
M e l p o m e n e , tragedya; Thalia, k o m e d y a ; daşlarına büyük mezarlar yapmışlar. G o r g o -
U r a n l a , gökbilimi. lar da s o n r a d a n Perseus ve Herakles'ln elleri
allında yenilmişler (Gorgo, Perseus).
Musaların kendilerine özgü efsaneleri yok
tur , tanrıların b ü t ü n şenliklerinde ezgi söyler, Efsaneye göre Myrina bu savaşlarla kalma
dans ederler, Thetis'le Peleus'un, Kadmos'la miş. I İhya ve Mısır',ı geçmiş, oraları da ele
'M'I
geçirdikten sonra Arabistan ve Suriye yoluyla Myrmidon. Akhilleus ve babası Peleus'un
Anadolu'ya gelmiş ve Kilikyahlara boyun eğ yönettikleri Tesalyalı boya adını veren kahra
dirmiş. Toros dağlarını da aştıktan sonra m a n . Zeus'un oğlu olmakla geçinir.
Phrygia'dan geçerek Kaikos (Bakırçayı) kıyı Myrrha. Kıbrıs kralı Kinyras'm kızı (Kiny-
larına gelmiş ve orada (yani Bergama ovasın ras, Adonis, Smyrna),
da) yerleşmiş. Myrina'yı öldüren kral Mop-
sos'muş. Efsane niteliğini taşımayan bu olay Myrtilos. Pelops'la Hippodameia efsanesin
lar tarihsel bazı olaylara göre kurulmuş olsa de adı geçen arabacı. Myrtilos Oinomaos'un
gerek (Amazonlar). arabasının cıvatalarını gevşetmiş, böylece P e -
lops'un yarışı kazanmasını ve Hippodameia
Myrmeks. Adı karınca anlamına gelen ile kaçmasını sağlamış. Hippodameia'ya âşık
Myrmeks hamarat, becerikli bir Atinalı kız olduğu ya da ondan yaptığı işe karşılık bir ge
mış. Athena da bu yüzden onu sever, tutar- ce yatma sözü aldığı söylenen Myrtilos'u P e -
mış, ama günün birinde Myrmeks tannçanın lops denize atmış, Myrtilos da can verirken
bulgusu olan sapanı bulmuş olmakla övün Pelops ve soyuna lanet okumuş, Pelopsogul-
müş, Athena da bu yalana kazarak onu bir ka larının başına gelen bütün belaların nedeni de
rıncaya dönüştürmüş. buymuş (Hippodameia, Pelops, Oinomaos).
210
rek birbirine karışmaya koyulmuş. Nana böy
218
dır. Zeus tanrı onunla birleşerek Argos ve Pe- kendisini yetiştiren çoban Faustulus'tan do
lasgos'u üretmiş (Tab. 9). Bu Niobe, Zeus'un ğuşu hakkındaki gerçeği öğrenince saraya
yaklaştığı ilk ölümlü kadınmış. Bu efsaneden baskın yapar, amcası Amulius'un öldürüp de
Ana Tanrıça imgesinin yaygınlığı ortaya çı desi Numitor'u tahta oturtur.
kar: Yunanistan da kurucu kahramanlarına,
Nyks (Gece). Adı gece anlamına gelip yer
Argos ve Pelasgos gibi yerli atalarına bir ana
yüzü karanlığını simgeleyen Nyks, Hesio-
bulmak hevesine düşmüş ve ilk kadınla ana
dos'un Theogonia'sında önemli bir rol oy
tanrıça motiflerini birleştirerek Niobe adlı bir
nar. İ l k öğelerin doğuş süreci şöyle anlatılır
efsane kişisi uydurmuştur.
Theonogia'da: Khaos'tan önce Gaia, sonra
Nomia. Bkz. Daphnis. Erebos'la Nyks, yani yeraltıve yeryüzü ka
ranlıkları çıkar. Nyks'le Erebos sevişip birle
N o t o s . Adı Türkçe Lodos diye anılan güney
şirler, bu birleşmeden Aither'le Hemera,
rüzgârı. Hosiodos'a göre bütün rüzgârlar gibi
Esîr'le Gün, yani ışıksal varlıklar doğar. Son
Notos da Astraios'la Eos'un oğludur (Tab. 6;
ra Nyks kendi kendine üretmeye koyulur, or
Rüzgârlar).
taya çıkardığı varlıklar kötülüğü, açlığı, yıkım
Numa Pompilius. Sabin kaynaklı Numa ve ölümü simgeleyen karanlık güçlerdir: Üç
Roma'nın kuruluş efsanesinde ikinci kral ola ölüm tanrısı Moros, Ker, Thanatos, Hypnos
rak gösterilir. Kendisi Romulus'un Roma'yı (Uyku) ve Oneiros (Düş); Hesperides, yani Ba
kurduğu gün dünyaya gelmiş, tahta çıkınca tılı Gece Kızları; Kader tanrıçaları Klotho,
da Romulus'a bir tanrı gibi tapınılmasını sağ Lakhesis, Atropos; öç tanrıçası Nemesis ve
lamış (Romulus). Tanrılara saygılı dindar bir kavga tanrıçası Eriş; bir de her türlü kavga,
kral olarak geçinir: Roma pantheon'una bir dövüş, katil, çekişme, didişmeyi simgeleyen
çok tanrı kattığı gibi, rahip heyetleri de kur tanrılar; gaflet tanrıçası Ate, belleği uyuştu
muş. Din konusunda yaptığı bütün bu yenilik ran Lethe ırmağı ve en sonunda "belaların en
leri kendisine Egeria adlı nympha esinlemiş kötüsü olan ant tanrı Horkos". Hesiodos H a -
(Egeria). Numa aya dayanan ve uğurlu ile des dünyasını anlatırken, Gece'ye ve ondan
uğursuz günleri sayan bir yeni takvim de yap doğmuş varlıklara büyük bir yer ayırır ölüler
mış, mucize yaratmak, sofraları nefis yemek arasında. Bütün bu adlara ayrı ayrı bakınız.
ler ve şaraplarla donatmak, pınarlardan bal
akıtmak gücüne de sahipmiş. Çok yaşlı ola Nykteus. Antiope'nin babası, Thebai kralı
rak öldüğü zaman İaniculus tepesinde dikilen (Antiope).
mezarına iki tabut koymuşlar, birinin içinde Nympha. Aslında başı örtülü, yani gelin an
kendi ölüsü, öbüründe kendi eliyle yazdığı lamına gelen nympha kırlarda, sularda, or
kutsal kitaplar bulunuyormuş. Mezar dört manlarda yaşayan doğal ve tanrısal varlıkla
yüzyıl kadar sonra açılınca kitaplar olduğu gi rın dişi olanlarına verilen addır. Homeros'a
bi bulunmuş, kendi ölüsünün saklandığı ta- göre nympha'lar Zeus'un kızlarıdır. Olym-
butsa boşmuş. pos'ta toplantıya çağrılınca tanrılar, nympha'
Numitor. Numitor Romulus'la Remus'un lar da gelir katılırlar (İl. XX, 6 vd.):
dedesi ve Roma kral soyunun atasıdır. Alba Themis dört bir yana gidip buyurdu
kralının iki oğlu varmış: Numitor'la Amulius. tanrılara,
Babaları ölünce Amulius tahta geçip kardeşi gelip, Zeus'un evinde toplanın dedi.
Numitor'u kovmuş, hak aramayacağından Okeanos'tan başka hiçbir ırmak
emin olmak için de oğlunu öldürmüş, kızı gelmemezlik etmedi,
Rea Silvia'yı da evlenemesin diye Vesta tanrı gelmemezlik etmedi hiçbir nymphe,
çasına rahibe yapmış. Tanrı Mars'tan gebe ne güzel korularda, ne dere kaynaklarında
kalan Rea, Romulus'la Remus'u doğurur, oturanlar,
ikizlerin Tiber kıyısına bırakılması ve orada nede yeşeren çayırlarda oturanlar.
bir d i ş i a y ı tarafından emzirilip büyütülmeleri Nympha'lar ikinci derecede önemli tanrıça
Romulus maddesinde anlatılmıştır. Romulus lar sayılmakla birlikte, doğa ve insanlar üstü
ne etkili ve güçlü bilinirler, bu yüzden de bü Artemis'in avcı kızları arasında yer alır. Çeşit
yük tanrıçalar gibi "yüce" ve "ulu" sıfatlarıyla li nymphalar ve efsaneleri için adlarına bakı
anılırlar: Doğadaki yerlerine göre adlan deği nız.
şir: Dryas, Hamadryas, Naias, Oreas adlı p e
Nysa. Bkz. Dionysos.
riler birer nympha sayılır, Nereus kızları da
denizde yaşayan nympha'lardır. Nysos. Geç çağlarda uydurulan bir efsaneye
Nympha'ların Zeus, Hermes, Apollon, Di- göre Nysos Dionysos'un lalasıdır. Nysos adı
onysos gibi büyük tanrılarla ilişkileri olduğu, nı tanrı vermiştir ona. Dionysos Hindistan'a
Kirke ve Kalypso gibi nympha'ların Odysse- yaptığı yolculuk sırasında Nysos'a Thebai
us gibi bir ölümlüye gönül verdikleri masal ve şehrinin yönetimini vermiş, dönüşünde kenti
efsanelerde uzun uzadıya anlatılır. Doğa için tanrıya geri vermek istememiş. Dionysos da
de yaşadıkları için asıl erkek arkadaşları Pan, lalasıyla tartışmaya girişmemiş, bir fırsat kol
Satyr'ler, Silen'ler ve Priapos'tur. Bu cinlerle lamış. Şehirde Bakkhos şenliklerini kutlama
türlü ilişkiler kurarlar, ama nympha'lar çok günü gelince Dionysos Bakkha'lar alayıyla
luk erkekten kaçar, erkek düşmanı perilerse birlikte Nysos'u tahtından devirip kovmuşlar.
mes'le Kalypso'nun konuşması - Odysse-
XVI. (n) Telemakhos'un Eumaios'un kulü XXIV. ( c o ) Taliplerin ruhları Hades ülkesine
besinde sevinçle karşılanması - Eumaios P e - iner. Sahne değişir: Odysseus'un babasıyla
nelopeia'ya oğlunun döndüğünü haber ver buluşması, çobanların sevinci - Sahne deği
meye gider, baba-otjul ağıllarda yalnız kalırlar şir: Taliplerin öldükleri haberi yayılır, akraba
- Odysseus kim olduğunu açıklar - Baba-ogul ları öç almaya gelir - Athene araya girip barı
sevinçle birbirlerine sarılırlar, taliplerin hak şı sağlar. S o n .
kından gelmek için plan kurarlar - Telema-
Odysseus. Odysseus Yunan mythos'undan
khos'un gemisi limana girer: Taliplerin öfkesi
günümüze kalmış en ünlü kahramandır. Ulus
- Penelopeia ile talipler arasında sert konuş
lararası bir kişi olmuştur denebilir, çünkü se
ma - Kraliçeye müjdeyi veren Eumaios adılla
rüvenleri zamanımızda çok tutunan macera
ra döner.
romanına çığır açtığı gibi, kendisi de modern
X V I I . ( p ) Telemakhos saraya gelir, yolculu insanda aranan erdem ve nitelikleri kişiliğin
ğunu anasına ve dadısına anlatır - Sarayda de topladığı için uygarlık, insanlık tarihine bir
şölen hazırlığı - Odysseus dilenci kılığında Eu- prototip, bir ilk örnek olarak girmiştir. Serü
maios'la saraya gider - İhtiyar köpeğinin ken venlerinin anlatıldığı Odysseia ise "Odise" di
disini tanıması - Talipler dilenciyi hırpalar - ye dillere girmiş, aşılmaz engellerle dolu, so
Penelopeia onu korur ve yanına çağırtır. nu gelmeyen yolculukların adı ve sıfatı olu
vermiştir.
XVIII. (a) Saray dilencisi İros'la Odysseus
arasındaki güreş - Taliplerin Odysseus'u hor Serüvenlerinin anlatımına girişmeden kişili
lamaları - Penelopeia'nın bir koca seçeceğini ğinin çeşitli nitelikleri üstünde durmalıyız
bildirmesi - Gece herkesin yatması. Odysseus'un. Homeros destanlarında bu çok
yönlü, çok bilmiş, çok akıllı ve görmüş, geçir
XIX. (T) Telemakhos silahları saklar - Odys- miş yiğide verilen çeşitli sıfatlar arasında üçü
seus Penelopeia ile buluşur - Dadısı Eurykleia üstünde durmaya değer: "Polymetis", "poly-
ayaklarını yıkarken onu yara izinden tanır - mekhanos", "polytlas". Üçünün de başında
Odysseus karısına kendini tanıtmadan onun çok anlamına gelen "poly" eki bulunmakta
gördüğü bir düşü yorumlar - Ayrılıp yatmaya dır. Odysseus'un kişiliğinde çokça bulunan
giderler. niteliklerin birincisi akıl, ikincisi çare bulma
XX. (v) İkisinin de uyku tutturamaması - yetisi, üçüncüsü de sabırdır. Cin fikirli, yani
Tanrı işmarları - Sabahki toplantı - Evde t e - çok akıllıdır, kurnazdır, güç durumların için-
999
den sıyrılmak için bin bir düzen ve çare düşü lığa, hele yayı germesinde, kimsenin yerden
nür, durmadan düşünür, içinde bütün olanak bile kaldıramadığı yayı gerip okunu tam h e
ları tartışıp durur Odysseus, istediği amaca define vurmasında ne yaman atlet olduğu or
varmak için de gerekince yalan söylemesini, taya çıkar. Odysseus genç de değildir üstelik
masal uydurmasını, elâlemi kandırmasını ve bu başarıyı kazandığı zaman: Otuz yıllık sa
en çetin, en çetrefil durumların en korkunç vaş, denizlerde sürünme, bin bir acıya katlan
tehlikelerin içinden yağdan kıl çekercesine ma onu yıpratmıştır. Bu olgun ve yetkin yiği
sıyrılmasını bilir. Bunun dışında öylesine bir din yine de bu kadar üstün bir direnme gücü
karşı koyma, bir dayanma gücü vardır ki, göstermesi, onun kişiliğinde ilkçağın insan
akıllara durgunluk. Odysseus hiçbir yiğidin idealinin dile geldiğini gösterir. Bakalım şim
karşılaşmadığı güçlüklerle karşılaşır. Gerçi di mythos bu ideal insan tipini ne gibi masal
Herakles doğanın çeşitli canavarlarını alt et larla donatmış, süslemiştir.
miş, kötülüğü simgeleyen güçleri yenip iyile
rinin zaferini sağlamıştı çoğu kez, ama Odys- (1) A D İ VE DOĞUŞU. Odysseus adının kay
seus'un karşısına çıkan doğal güçlükler doğa nağını açıklamak için ta ilkçağda yapılan ça
unsurlarının kendileridir: Odysseus denizle balar sonuç vermemiş, adın asıl anlamı anla
pençeleşmek zorundadır. İşlediği ve destan şılamamıştır. Batı dillerindeki Ulysse'nin türe-
larda da önemi belirtilmeyen, bizce büsbütün diği Latince Ulyxes'e gelince, yiğidin bir Yu
önemsiz bir suç yüzünden deniz tanrı Posei- nan lehçesinden alınmış adıdır.
don (destanlarda adı Poseidaon'dur) ona Odysseus, kuzeybatı Yunanistan kıyılarının
amansız bir kin ve garez bağlamıştır, yiğidin karşısında bulunan îthaka (Horneros destan
bütün çabalarını boşa çıkarmak, onu denizde larında İthake diye geçer) adasında doğmuş
boğmak, yok etmek ister. Poseidon Yunan tur. Babasının adı Laertes, anasının ki Antik-
insanlarının düşman saydıkları halde hakkın leia'dır. Yalan dolanda usta Autolykos'un kızı
dan gelmeye uğraştıkları denizi simgeler; olan Antikleia'nın Laertes'le evlenmeden ön
onunla savaşında da Odysseus doğada en ce Sisyphos'la yattığı, Odysseus'un bu birleş
tehlikeli güce karşı koyup onu yenmenin yol meden doğduğu konusunda Antikleia ve Au-
larını bulan insanı. Bu bakımdan Odysseus tolykos maddelerine bakınız.
eşsiz bir kahramanıdır, macera kahramanı
( 2 ) ODYSSEUS'UN G E N Ç L İ Ğ İ . Efsane yiği
değil de, çağımızın büyük keşiflerine yol açan
din delikanlılık yılları üstüne pek fazla bilgi
arayıcı, bulucu ve yaratıcı zekâyı simgeleyen
vermez. Akhilleus gibi Odysseus'un da Khei-
insan tipi. Bu bilinç ve akıl gücü ona kendi
ron'a çömez olduğu söylenir. Odysseia'da
amacına varmak, kendi çıkarını sağlamak
gençliğiyle ilgili bir tek olayın sözü geçer: D e
için işlediği, ya da işlemek .zorunda kaldığı
desi Autolykos'a konuk gitmesi, bir yaban
birçok kötülükleri, insafsızlıkları, ahlak bakı
domuzu avına katılması ve orada bacağından
mından su götürür davranışları affettirir.
yaralanması, ki bu yara i z i İthake'ye dönü
Odysseus kafa üstünlüğüyle kalmaz, beden şünde dadısı Eurykleia tarafından tanınması
ce de üstündür. Güzel ve güçlüdür bir kere, na yol açar (Eurykleia). Yunanistan'da kara
kadınların ona bayıldıkları, bağlandıkları bir yolculukları yaptığı da bilinir: Bunların birin
çok örneklerde görülür: Penelopeia kocasını de Lakedaimon'a gitmiş de konuğu İphitos'la
otuz yıl bekleyecek kadar sadık bir karıdır, karşılaşmış, İphitos da ona Eurytos'un ünlü
Kalypso ile Kirke tanrıça oldukları halde yayını vermemiş, ki bu yayla Odysseus talip
Odysseus'u severler, koca olarak almaya can leri öldürecektir (Eurytos, İphitos).
atarlar, ya Nausikaa, gencecik yaşında deniz Troya savaşına katılmadan Odysseus İtha-
den çıkmış o korkunç yaratığa gönül verir de ke tahtına çıkar. Babası Laertes'in - sonra
acı bir hayal kırıklığına uğrar. Odysseus'un dan Odysseia'da görüleceği gibi - bir devlfi
gücü ve güzelliği erkekleri de şaşkına çevire adamından çok sürüleri, ağılları, bağ ve bah
cek niteliktedir: Phaiaklar ilinde yarışmaya çeleriyle ilgili bir adamdır, - varlığı da oradan
başlayınca herkesi yener, dilenci kılığında gelmedir - oğlunu nasıl tahta geçirdiği anla
kollarını bacaklarını açtı mı, korku salar orta- tılmaz, ama delikanlının kral olunca bir
seçmesi epey olaylı geçer: Odysseus Yuna zenin gerçekleşmesinde önayak olur. Odys-
nistan'ın birçok kral oğulları ve derebeyleri seus'un bu yiğitlikleri, yararlıkları Ilyada'da
gibi Helena'ya talip olur, ama güzel kıza ta bütün ayrıntılarıyla anlatılmıştır (llyada).
liplerin fazlalığından ürkerek ondan vazgeçip İlyada'da sözü geçmeyen, tragedya gibi da
İkarios'un kızı Penelopeia'yı ister. İkarios, ha sonraki kaynaklarda anlatılan başka olay
Helene'nin babası Tyndareos'un kardeşidir. ve efsaneler için de Aias, Hekabe, Helerte,
Odysseus Tyndareos'u kendine dost edinmek Deiphobos vb. maddelere bakınız.
için, taliplere Helene'nin seçeceği kocaya ar
ka olmaya ant içirmesini önerir. Herkesçe ( 4 ) D Ö N Ü Ş Y O L C U L U Ğ U (Odysseia). Odys-
benimsenen bu öneri ilerde Troya seferine seia adıyla anılan Odysseus'un dönüş desta
yol açacaktır. nını bundan önceki maddede özetledik. Ne J
var ki Odysseia'nın kuruluşu çetrefil olduğun
Odysseus Penelopeia ile evlenir. Telema-
dan efsaneleri burada zaman akışına göre bir
khos diye bir erkek çocukları olur, ama ço
daha ele almakta fayda vardır.
cuk daha kundaktadır ki, Helena'nın kaçırıldı
ğı, kocası Menelaos'un yardım istediği haberi Troya savaşına hazırlık on yıl sürer, Troya
duyulur. Odysseus savaşa gitmemek için elin savaşı da bilindiği gibi o kadar bir zaman kap
den geleni yapar: Delirmiş gibi davranır, ama lar. Savaş bittikten sonra yurtlarına dönen
Palamedes yalanını yüzüne vurur, yiğit de Pa- Akha yiğitleri belli süreler içinde yurtlarına va
lamedes'e karşı ilerde korkunç bir öç almayla rırlar. Yalnız Odysseus İthake adasına bir türlü
sonuçlanacak derin bir kin besleyerek sefere ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde sürünür
çıkmak zorunda kalır (Palamedes). ve Akdeniz'i boydan boya dolaştıktan, bir sü
rü kıyıya, adaya çıktıktan ve akla, hayale sığ
Atreusogullarının davasını benimser: Bir e f -
saneye göre Helene'yi geri istemek için Tro- maz serüvenler yaşadıktan sonra, on iki gemi
ya'ya gider, bu elçilik başarısızlıkla sonuçla sinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir ve tek ba
nınca Lykomedes'in sarayında saklanan A- şına, yabancı bir tekneyle İthake'ye bırakılır.
khilleus'u bulup getirmek için yola çıkar ve Troya'dan ayrılış bir filo halinde olmaz, yola
kurduğu düzenle genç yiğidin savaşa katılma çıkış günü üstüne Agamemnon'la Menelaos
sını sağlar (Akhilleus). Kıbrıs kralı Kinyras'a arasında görüş ayrılığı vardır, Menelaos Nes-
elçi giden de odur (Kinyras). tor'la birlikte denize açılır, Odysseus arkala
rından gelir, Tenedos'ta onlardan ayrılır, Tro- i
( 3 ) T R O Y A S A V A Ş I , (llyada). Mysia'ya çı ya'ya döner ve Agamemnon'un filosuna katı
karma ile sonuçlanan ilk seferde Odysseus lır. Denize açıldıklarında bir fırtına onları ayı
büyük bir rol oynamaz: Telephos'un yarası rır. Odysseus on i k i gemisiyle Trakya'da K i -
nın, yarayı açan kimse onun eliyle iyileştiril konların ülkesine çıkar. İsmaros kentini alır,
mesi gerektiğine ilişkin tanrı sözünü yorumla halkını öldürür, yalnız Apollon rahibi Maron'u
makla kalır (Telephos). İkinci seferin başında esirger, ondan on iki küp İsmaros şarabı ar
Aulis'te İphigeneia'nın kurban edilmesine mağan alır. Bu şarap sonraları Tepegöz P o -
önayak olur (İphigeneia). lyphemos'u sarhoş etmeye yarayacaktır. G e
Troya önündeki on yıllık savaş süresi bo ce dağdan inen Kikonların saldırısına uğrar
yunca Odysseus'un hem savaşçı, ordu komu lar, Odysseus altı adamını yitirip denize açılır.
tanı, hem danışman, elçi, arabulucu olarak Güneye doğru yol alıp Mora yarımadasının
oynadığı rol, gösterdiği canlılık ve atılganlık ucuna varmak üzeredir ki, sert bir poyraz f ı r -
anlatılmakla bitmez. İlyada'nın hemen her tınası onu önce Kythera adasına atar. Lotos
sayfasında adı geçer. Savaşların hepsine katı yiyenlerin ülkesine çıkarlar. Yerliler Odysse-
lır, sürüyle Troyalı öldürür, soyka alır, başka us'un arkadaşlarına lotos denilen yemişten
larını savaşa sürmekte, onlara yardım etmek yedirir, bu yemiş onlara sılayı unutturur, ora
te herkesi geçer, gece keşfe çıkmak gibi tehli da kalmak isterler, Odysseus onları zorla ge
keli görevler yüklenir ve hepsinden önemlisi, milere bindirir. Kuzeye doğru yol alırlar ve
Troya şehrinin savaşla ele geçirilemeyeceğini keçilerle dolu bir adaya çıkarlar. Orada et ku
anlayarak, tahta at fikrini ileri sürer ve bu dü- manyası yaparlar. Odysseus yanına on iki
yoldaşını alarak bu adanın biraz ötesinde bu olur: Seirenlerin önünden geçerler, Kharyb-
lunan Kykloplar, yani Tepegözler iline geçer. dis'le Skylla canavarlarının önüne gelirler,
Bir mağaraya girerler, buranın zengin bir Odysseus birkaç yoldaşını feda ederek bu
mandıra olduğunu görürler. Akşam olunca tehlikeyi de aşar. Güneş tanrı Helios'un be
Tepegöz sürüleriyle döner, mağaranın kapısı yaz sığırlarının otladığı Thrinakie adasına ula
na kocaman bir kaya dayar ve Odysseus'un şırlar. Yel esmediği için orada karaya çıkmak
arkadaşlarını ikişer ikişer yemeye koyulur. zorunda kalırlar. Odysseus adamlarına sığırla
Odysseus'un kurnazca düzenleri burada baş ra dokunmamalarını söyler, ama kumanyala
lar: Tepegöz'ü sarhoş edip, gözünü çıkarır, rı tükendiği için tayfanın kendisi yokken hay
adının Kimse olduğunu söylediği devin yar vanlardan birkaçını kesmelerini önleyemez.
dım alıp kendisini kovalamasını önler ve ma Teiresias'ın da bildirdiği gibi bu suç onların
ğaradan çıkmak için sürülerin altına girip sak ölümüne sebep olacaktır. Gemi yola çıkar
lanmayı başarır. Ama tanrı Poseidon'un çıkmaz Tanrı Zeus'un saldığı bir şimşekle
amansız öfkesini de üstüne çeker, çünkü Te paramparça olur, tayfaların hepsi boğulur,
pegöz tanrının oğludur. Odysseus yelken direğinin üstünde dalgalara
İlkçağdan beri Sicilya ile bir tutulan Tepe göğüs germek, akıntıya kapılıp Khrybdis ge
gözler ilinden yeller tanrısı Aiolos'un adasına çidini bir daha aşmak ve dokuz gün denizde
varırlar. Aiolos Odysseus'u iyi karşılar, ağırla çalkandıktan sonra Kalypso'nun adasına çık
dıktan sonra ona bütün yellerin içinde kapalı mak yolunu bulur (Seirenler, Kharybdis,
bulundukları bir tulum verir, arkasından da Skylla, Kalypso).
tatlı bir yel salarak gemileri uğurlar. Odysse- Malta olduğu sanılan Ogygie adasında ge
us uykuya dalınca tayfaları tulumu açarlar, çirdiği zaman belli değil: 10, 8, 5, 1 yıl di
bütün yellerin dışarı fırlamasıyla korkunç bir yenler var. Sonunda tanrıça Athena'nın yal
fırtına kopar. Aiolos adasına ikinci bir çıkışla varması üzerine Zeus Odysseus'u kurtarmaya
rında kovulurlar. Odysseus'un filosu altı gün karar verir: Hermes'i yiğidi bırakması için
kürek çekerek kuzey yönünde yol alır ve La- Kalypso'ya gönderir. U l u nympha Odysse-
istrygonların ülkesine varır. Korsika olduğu us'a bir sal yapmakta yardım eder, yanına
ileri sürülen bu ülkenin Telepylos adlı lima her türlü kumanya vererek onu uğurlar. Y ı l -
nında kralın kızı olan bir dev anasıyla karşıla dızlara baka baka yol alırken tanrı Poseidon
şırlar. K ı z babasına haber salar, Odysseus'un Odysseus'un salını görür, bir fırtına salarak
tayfası bu kez dev yamyamların saldırısına batırır. Tanrıça İno'dan yardım gören Odys-
uğrar, limana girmiş olan gemiler parçalanıp seus yüze yüze Phaiak'ların toprağında kara
içindekiler öldürülür, yalnız liman dışında de ya çıkar. Nausikaa ile buluşması, Alkinoos'un
mirlemiş olan Odysseus'un gemisi kurtulur. sarayında konuklanması ve bir Phaiak gemi
Tek gemiyle daha kuzeye doğru giderek Ai- siyle İthake'ye gönderilmesi için Nausikaa,
aie adasına çıkarlar. Büyücü Kirke'nin topra Alkinoos, Eumaios vb. maddelere bakınız.
ğıdır burası. Latium kıyılarında bugün Capo Bundan sonrası zaman sırasıyla anlatılır
Circeo diye anılan yer olduğu ileri sürülür. Odysseia'da: Odysseus'un tanınması (Euryk-
Odysseus'un Kirke ile olan macerası için Kir- leia), taliplerden öç alması (Antinoos), karısı
ke maddesine bakınız. Yiğidin Kirke'nin ya Penelopeia'ya kavuşması (Penelopeia) bu
nında bir ay ya da bir yıl kaldığı söylenir. On sözlükte, yukarda gösterilen adlar altında an
dan Telegonos adlı bir oğlu, ya da Telegonos latılmıştır.
ve Nausithoos diye iki oğlu olmuş. Odysseus'un yurduna dönüp, tahtına ka
Kirke Odysseus'u bilici Teiresias'ın ruhunu vuştuktan, malını, mülkünü sömüren asalak
bulmak ve ondan İthake'ye dönüş yolunun lardan öç alıp evini ve ailesini düzene kavuş
ne olacağını öğrenmek için ölüler ülkesine turduktan sonra ne yaptığı Odysseia'da bildi
yollar. Yiğit bu olağanüstü yolculuğu başar rilmez. Daha geç dönemlerden kalma metin
dıktan sonra Kirke'nin yanına döner. Bu kez lerde Odysseus'un efsanesi alabildiğine uzatı
Kirke ona karşısına çıkacak olan tehlikeleri lır, ama kaynak değeri olmayan bu metinleri
sayar. Denize açılınca Kirke'nin dedikleri hesaba katmak doğru olmaz.
MK İR 225
Oidipus. Oidipus Yunan mythos'unun en layıp yemektedir. Sorular da şunlardır: K i m i
trajik kahramanıdır. Onun kişiliğinde traged zaman iki, kimi zaman ü ç , kimi zaman dört
yanın özü ve trajik kavramınının asıl anlamı ayak üstünde yürüyen ve doğal yasalara kar
belirir. Trajik kişi tek başına ya da bütün so- şıt olarak en çok ayağı olduğu zaman en güç
yuyla birlikte tanrı lanetine uğramış kişidir, süz olan yaratık hangisidir? İ k i kız kardeştir
kaderin oyuncağı olur ve istemeyerek, bilme ler, biri ötekisini doğurur ve ikincisi birincisin
yerek suç ve günah işler, bundan ötürü de ya den doğmadır. Oidipus birinci bilmeyece in
dışardan ya da içinden gelen korkunç belala san, ikincisine de Gün ve Gece diyerek doğru
ra uğrar. Oidipus insanın tüyler ürpertici bir cevaplan vermiş. Sphinks kendini tünediği
dramını dile getirdiği içindir ki, adı tıp ve ruh- kayadan aşağı uçuruma atarak ölmüş. The-
bilime varıncaya kadar insanla ilgili bütün bi bai halkı da rahat bir nefes almış ve kurtarıcı
lim ve sanat dallarına karışmış, her alanda sı bildiği Oidipus'a Laios'tan boş kalan taçla
;
derin iz bırakmıştır. birlikte dul karısı İokaste'yi vermiş. Oidipus
Serüveni şöyle özetlenebilir: Oidipus The- bir daha Korinthos'a anasının, babasının ya
bai kral soyundandır (Tab. 18, 19). Kad- nına dönmemek amacıyla Thebai'ye kral ol
mos'la Hormania'da kaynak bulan bu soyu muş ve İokaste ile birleşerek dört çocuk üret
bir tanrı yetiştirmiş, ama belki bu tanrıya, Di- miş: Eteokles, Polyneikes, Antigone, İ s e -
onysos'a karşı koyduğu için lanete uğramış, ne.
akıl almayacak yıkım ve acıların birbirini izle Yıllar geçer, Thebai şehrinde veba baş gös
mesini görmüştür. Oidipus, Thebai kralı Lai- terir. Salgının nedenini öğrenmek için Oidi-
os'un oğlu, Labdakos'un torunudur. Anası pus kaynı Kreon'u Delphoi'ye gönderir. G e
bazı kaynaklarda Epikaste diye anılan İokas- len cevap şudur: Kral Laios'un katili bulun
te'dir. lokaste gebe iken bir düş görür, Teire- malı ve şehirden sürülmelidir. Oidipus he
sias bu düşü şöyle yorumlar: Kraliçenin kaı- men araştırmaya koyulur ve suçluya karşı
nında taşıdığı çocuk babasını öldürecektir. korkunç tehditler savurur. Bilici Teiresias'a |
Doğar doğmaz bebek dağa bırakılır, ayak bi katilin kim olduğunu sorar. Kâhin cevap ver-"
lekleri delinmiş, içinden bir kayış geçirilmiş mekten çekinir. Oidipus, Teiresias ve Kreon
tir. Ayağı şiş anlamına gelen Oidipus adı da arasında kavga kopar. İokaste araya girer ve ;
ondan. Çocuğu bir çoban bulur, götürür Ko- bir zamanlar gördüğü düşe, Laios'un da dar 1
rinthos kralı Polybos'a verir. Polybos'la karısı bir geçitte öldürüldüğüne değinecek olur. Bu
Priboia'nın çocukları olmamıştır, Oidipus'u sözleri duyunca Oidipus'un içine kuşku girer.
öz evlat gibi büyütürler, çocuk da onları ana- Bu sırada Korinthos'tan bir ulak gelir, Poly-
baba bilir. Delikanlılık çağına gelince bir dedi bos'un öldüğünü, Oidipus'un kral olmak üze
kodu işitir: Kralın oğlu değil de, bulunmuş bir re Korinthos'a çağırıldığını bildirir. Oidipus
çocukmuş diye. Gerçeği tanrı Apollon'dan gene de ikirciklidir: Babasının ölümü kendi
öğrenmek üzere Delphoi tapınağına doğru elinden olmamıştır, ama anasının bulunduğu
yola koyulur. Thebai'ye yakın dar bir geçitte yere gitmekten çekinir. Derken ulak kendisi
arabalı bir adama rastlar, kimin çekilip yol nin Polymos'la Periboia'nın oğlu olmadığını,
vereceği konusunda kavgaya tutuşurlar. Oidi- saraya bir çoban tarafından bulunup getirildi
pus adamı ve arabacısını öldürür. Bir anlatı ğini söyler. Çoban da getirilip gerçeği açığa
ma göre, Oidipus Laios'a rastladığı sırada vurunca Oidipus'la iokaste'nin artık şüpheleri
Delphoi'den dönmekteydi. Tanrı bilicisi ona kalmaz. Kraliçe sarayın içine sığınıp canına
kendi babasını öldürüp anasıyla evleneceğini kıyar, Oidipus da anası ve karısı olan kadının
bildirmişti. Oidipus sarsılmış, çileden çıkmış iğnesiyle gözlerini kör eder.
tı, Korinthos'a bir daha dönmemeye kararlıy
dı. O sırada kavgaya tutuştuğu adamı gözü Sophokles'in "Kral Oidipus" tragedyasında
karararak öldürmesi doğaldı. dile getirilen bu dram Oidipus'un Thebai'den
sürülmesi, kızı Antigone'ye yaslanarak Atti-
Bu olaydan sonra Thebai'ye vanr. Sphinks ka'da Kolonos iline gelmesi ve orada ölme
denilen canavar şehirde korku salmakta, sor siyle sonuçlanır. Oidipus'un öleceği toprak
' duğu bilmecelere cevap veremeyenleri parça- tanrılarca kutlanacağı haberi yayılınca Kreon'
la Polyneikes Oldipus'un Thebai'ye geri gel ris ölünce O i n o n e pişman olup canına kıyar
mesini isterler, a m a kör kral Attlka'da k a l ı p . (Paris).
ölmeyi seçer. Kendisini süren oğullarının iki
sine d e , yurdu Thebai'ye de lanet okur. Olu O k e a n o s . H e s i o d o s ' a göre, T o p r a k a n a
n u n iden sonra oğulları arasında k o p a n kavga G a i a K h a o s ' t a n çıkar çıkmaz kendi k e n d i n e
vı • Thebai şehrinin ü s t ü n e çöken yıkımlar bu U r a n o s ' l a P o n t o s ' u , yani Gök'le Deniz'i ya
ilenmenin s o n u c u d u r (Antigone, Eteokles, ratır, s o n r a da U r a n o s ' l a "sarmaşıp kucakla
Kreon). şıp doğurdu derin anaforlu O k e a n o s ' u " (Tab.
1, 2). O k e a n o s , G a i a ' n ı n on iki T i t a n evla
O i l e u s . Lokrislilerin kralı Oileus "küçük" Ai- dından birincisidir. A m a Titanlar arasında ay
as'ın babasıdır (Aias). Argonaut'lar seferine rı bir rol o y n a r , t a n r ı kuşaklarının kavgasına
katılmış ve S t y m p h a l o s gölünün bir kuşun karışmamış, dünyanın u c u n a çekilip oraya
d a n alınmış tüyle yaralanıp ö l m ü ş . yerleşmiştir. Yunan e r k e n ilkçağının dünya
görüşüne göre, yeryüzü yuvarlak ve yassı bir
Uineus. Kalydon kralı, Meleagros'la Deia- diske benzer, O k e a n o s bu diski çepeçevre sa
n e i r a ' n ı n babası. Herakles efsanesinde rol rar. O k e a n o s aslında bir deniz gibi değil, ev
oynar. Herakles, Meleagros m a d d e l e r i n e ba rensel bir ırmak ve ırmakların babası olarak
kınız. tasarlanır. D e r i n anaforlu, burgaçlı diye nite
lenmesi akan bir su olduğundandır. İ n t a n
O i n o m a o s . T a n r ı Ares'in oğlu, Elis kralı O i - dünyanın u c u n a doğru hangi y ö n d e n giderse;
n o m a o s güzel H i p p o d a m e i a ' n ı n babasıdır. gitsin O k e a n o s ' a batar, ertesi sabah gene
Kızına çıkan talipleri O i n o m a o s araba yarı O k e a n o s sularından d o ğ u p yükselir. Balı Ki/
şında d e n e m e y i şart koşuyordu. Yarış başla larının bahçesi O k e a n o s kıyılarındadır (Ih-
yınca Elis kralı Z e u s tapınağında bir k o ç kur rakles). Odysseus Ölüler Ülkesine v a n n ı t
ban ediyor, bu sırada rakibinin yol almasına için O k e a n o s kıyılarına gelir. Anası Antlklela
izin veriyordu, a m a atları ölümsüz olduğun şaşar buraya kadar gelebildiğine (Od. XI,
d a n , yarışa başlar başlamaz ö b ü r ü n e yetişi 1 5 5 vd.):
yor, o n u geçiyor ve kim olursa olsun kafasını
keserek evinin kapısına asıyordu. Böylece on Nasıl geldin, çocuğum, sisli karanlıklar
iki kuru kafayı dizmiş bulunuyordu. S o n u n d a ülkesine, diri diri?
H i p p o d a m e i a ' y a talip olarak Pelops çıkagel- Yaşayan insanlar kolay kolay göremez
di. Kız bu talibe gönül verdi ve ikisi birden Oi- buraları,
büyük ırmaklar var arada, korkunç akıntılar
n o m a o s ' u n arabacısı Myrtilos'u baştan çıka
var-.
rarak P e l o p s ' u n yarışı kazanmasını sağladı
Ö n c e Okeanos var, bulamazsın bir sığ
lar. O i n o m a o s a r a b a d a n yere düşerek dizgin
yerin/,
lere dolaştı ve öldü, ya da Pelops'un elinden sağlam yapılı bir gemin yoksa aşamazsın
öldürüldü (Hippodameia, Pelops, Myrtilos). onu.
998
Oreithyia. Atina kralı Erekhteus'un kızı. İr kardeşi İphigeneia İ l e buluşur. Eııripides'ln,
mak kıyısında oynarken rüzgâr tanrı Boreas sonra da Goethe'nin "iphigeneia Tauris'te"
tarafından Trakya'ya kaçırılır. Kalais'le Z e - dramlarına konu olan serüven şudur: Ores-
tes'il doğurur (Boreas, Kalais veZetes). tes'le Pylades Tauris'e varınca tanrıçaya k u r
ban edilmek üzere tutuklanırlar. Ülkenin kralı
Orestes. Agamemnon'la Klytaimestra'nın Thoas onları Artemis tanrıçanın rahibesine
oğlu. Elektra, İphigeneia, Khrysothemis'in t e s l i m eder, b u rahibe d e İphigeneia'dır. İ k i
kardeşi (Tab. 15). Orestes, Atreusogullarının kardeş -birbirlerini tanırlar, İphigeneia onları
zincirleme suçlarını anasını öldürmekle sürdü kurtarmaya ve Artemis heykelini de alıp on
rür, ama tanrı lanetini de kendi dramıyla so larla kaçmaya karar verir. Yabancılar ve hey
na erdirir. Elektra maddesinde belirtildiği gi- kelle birlikte denize açılabilmek için bir düzen
-i, üç büyük tragedya yazarı birçok oyunla kurar, Thoas'ı aldatarak kaçarlar. Attika'ya
rında Orestes'e baş rolü ya da çok önemli bir varırlar, Artemis'e bir tapınak yapıp içine
rol vermişlerdir. Orestes efsanesi de başlıca heykeli koyarlar.
buı kaynaklara dayanır. Orestes efsanesinin son bölümü Hermione
Troya savaşı efsanesinde Orestes'in adı A- ile evlenmesine değgindir. Orestes'le Herml
khaların Mysia'ya ilk çıkışları ve Telephos'la one'yi babaları daha çocukken nişanlamışlar
Ilgili olarak geçer: Telephos Akhilleus'un di, ama Troya savaşından sonra Menelaos ki
elinden yaralanıp, yarasını ancak Akhille- zmı Neoptolemos'a verir. Tauris dönüşünde
us'un iyi edebileceğini öğrenince, Aulis'te Orestes nişanlısını kaçırmaya kalkar, N a o
İkinci sefere hazırlanan Akha ordusuna gel ptolemos'la kavgaya tutuşurlar, bir ayaklan
. Bir casus olarak yakalanmak üzerey- ma olur, Akhilleus'un oğlu ölür. Orestes d(
---ı orada bulunan küçük Orestes'i rehin ola Hermione'yle evienir, Argos'a kral olur ve
rak. almış ve böylece istediğini elde etmişti çok uzun bir ömür sürer.
(Telephos).
Orion. Orion, tann Poseidon'un oğlu, dev
Troya savaşından sonra Agamemnon yur
bir avcıdır. Bütün devler gibi Toprak'tan dog
duna döner dönmez öldürülünce, Elektra to
ma olduğu söylenir, ama babası deniz tanrı
nik kardeşi Orestes'i kaçınr ve Phokis kralı
gibi dalgaların üstünde yürüme gücü de var
Strophios'un sarayına gönderir. Orestes ora
mış. Çok yakışıklı olduğu için kadınlardan
da büyür, kralın oğlu Pylades'le birlikte
sevgi görmüş. İlkin Side adlı çok güzel bir kız
Mykene sarayına gelirler. Klytaimestra'ya
la evlenmiş, ama Side Hera ile boy ölçüşme
Phokis'ten gelme iki haberci olduklarını, ken ye kalkınca, tanrıça onu Tartaros'a atmış.
disine Orestes'in öldüğünü bildirmeye geldik Merope adlı ikinci bir kadınla olan macerası
lerini söylerler. Kraliçe sevincinden tanrılara Orion'un kör olması, sonra da karanlıktan
sunıılar sunmaya gitmişken Orestes kendini ansızın güneşe bakmasıyla gözlerinin yeni
Eleklra'ya tanıtır ve Klytaimestra ile Aigis- den açılmasıyla sonuçlanır. Sonunda da Şa
thos'un öldürülmesini birlikte planlarlar. A i - fak tanrıça gönül verir ona. Tanrıça sevgilisi
gisthos kırdan döner, pusuya düşürülerek öl ni Delos'a götürür, bırakır. Ama orada güzel
dürülür. Klytaimestra oğluna yalvarır, ama delikanlı Artemis elinden öldürülür, nedeni
Orestes onu da Aigisthos'un ölüsü üstünde tanrıçanın kendisine, ya da bir avcı kızına ya
bıçaklar, Ana kanı döker dökmez öç perileri naşmak istemesidir. Artemis Orion'un üstü
Erinysler Orestes'in peşine takılırlar. Orestes ne bir akrep salar, akrep delikanlıyı topuğun
çıldırır ve Erinyslerden kurtulmak için oradan dan sokar. Artemis de akrebi bir burç, Ori-
oraya atar kendini. Sonunda Atina'nın Oreo- on'u da gökte bir yıldız haline getirir. Orion
pagos mahkemesi onu suçundan arındırır. yıldızının Akrep burcundan her zaman u/.ak
Kan davası da burada biter. laşması bundandır.
B e r a a t ı n d a n sonra Orestes Apollontanrıya
ne yapması gerektiğini sorar. Pythia o n u n Orman Perileri. Bkz. Nympha'lar.
Tauris'e Artemis heykelini almaya gitilmesini Orpheus. Orpheus dillere destan olmuş b i l
buyurur. Orastesles Tauris'e gider ve orada kız ozandır. İlkçağda ünü orfizm denilen mistik
bir a k ı m y a r a t a c a k k a d a r ç o k yayılmış, kişiliği ve görüntüleri çıkageldi ışıktan yoksun
ü s t ü n e a n l a t ı l a n masallar h e r t ü r d e n sanatçıyı olanların,
esinlemişti. Çalgısı vahşi hayvanları büyüle yapraklar arasında saklanan kuşlar kadar
çoktular,
y e n , ezgisiyle ö l ü m ü bile alt e d e n b u o z a n ı
gecenin ya da kasırganın dağlardan
biz b u r a d a kuru k u r u a n l a t m a k i s t e m e d i k . L a
savurduğu kuşlar kadar çok.
t i n şairi Vergilius'un " G e o r g i c a " adlı eserin Artık Orpheus, bütün belalardan
d e n alınmış bir parçayla t a n ı t a l ı m dedik. Aşa kurtulmuş, geri dönüyordu,
ğıdaki A. K a d i r ' i n Türkçeleştirdigi p a r ç a kita ve kendisine geri verilen Eurydike,
bın IV. b ö l ü m ü n d e Aristaios'Ia ilgilidir; an ye gelmekteyken,
t i ş t i r m e k t e o l a n Aristaios O r p h e u s ' u n eşi Proserpina 'mn koştuğu şarta uyarak
E u r y d i k e ' n i n ö l ü m ü n e s e b e p o l m u ş t u (Arista- kocasının ardından yürüye yürüye
havanın daha yüksek katlarına doğru,
ios, Eurydike).
Orpheus birden bir çılgınlık etti, boş
Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş bulundu,
kovalar seni; ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler,
bir suç işledin sen, büyük bir suç, bağışlanır bir çılgınlıktı bu:
çekersin bugün onun cezasını: Eurydike'si ışığın altına tam çıktı
Bir belaya çattıydı Orpheus, kara bahtlı, çıkacakken,
şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır o unutup duruverdi, gönlüne yenildi döndü
belayı, baktı arkasına.
kader engel olamazsa, bindirecek de. İşte biranda bütün çabalar oracıkta uçtu
Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca karısı, gitti,
kudurdu. bir anda kopuverdi amansız zorbayla
Irmak boyu palas pandıras kaçarken senden yapılan anlaşmalar,
o kadın, bir gümbürtüdür yükseldi, hem de üç kez,
kaçarken bir uçuruma atar gibi kendini Avernus batağından.
tepetaklak, Haykırdı Eurydike: "Bu ne, Orpheus, bu
dolanıverdi bacaklarına korkunç bir yılan. ne?
Ömrü o kadarmış kadının, görmedi boylu Bu ne çılgınlık böyle, seni de yok eden,
çimen ler yüzünden zavallı beni de?
oralara sinen zehirli yaratığı. işte gene geri çağırır beni zalim kader,
Yaşıtları, dağ perileri, başladılar bir uyku kapatır kararan gözlerimi,
ağızdan, dört yanımı saran gece götürür beni,
en yüce dağları çığlıklarıyla doldurdular... elveda!
Orpheus, oyuk kaplumbağa kabuğundan Giderim İşte uzata uzata ellerimi sana,
sazıyla artık senin olmayan güçsüz ellerimi",
yaslı sevgisini avuttu durdu. dedi ve birdenbire bir duman gibi karıştı
Hep seni söylerdi, tatlı eşi, hep seni, hafif yellere,
onunla baş haşaydın ya hani yalnız gitti karşıt yöne doğru, görünmez oldu,
kıyılarda, ve Orpheus göremedi bir daha
gün doğar seni söylerdi, gün batar seni. ruhlara tutunup dil dökmeye çalışan
Gitti sokuldu Taenarius dağının Eurydike'yi.
boğazlarına kadar, Yeraltı sandalcısı da aradaki bataklığı bir
yüksek kapılarının oraya yeraltı tanrısı daha komadı geçsin.
Dis'in. Ne yapsmdı? Nereye gitsindi? Kime
girdi kapkara bir korkuyla başvursundu?
gölgelenmiş ormana, İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı.
ölü ruhların ve titreten kralların Bir daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı,
karşısına dikildi, tanrıları nasıl?
insan yakarışlarıyla yumuşamayah Eurydike, buz kesilmiş, gidiyordu işte,
yüreklerin dikildi karşısına. Styks sandahyla uçuyordu uzaklara.
Ve Erebus konutlarının en kuytu Ya Orpheus ne oldu?Derler ki onun için:
yerlerinden Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış tam
hafif ruhlar çıkageldi, onun ezgileriyle yedi ay,
sarsılan, havada asılı bir kayanın altında ağlamış,
230
buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş Orphik dinin kurucusu sayılır. Trakya'da do
başından geçeni, gan bu hareket, oradan VI. yüzyılda Yunanls
kaplanları büyülemiş, ayaklandırmış meşe tan'a ve aşağı İtalya'ya geçti. Orphik diony-
ağaçlarını ezgileriyle;
sik-mistik bir kurtuluş dinidir. Homeros'takl
bir kauak ağacının gölgesinde bir bülbül
vardır hani, tanrıların dindiremedikleri bir ruh ihtiyacını
arar durur kaybolan yavrularını içi yana karşılar, giderir. Orphik e l i n i n myrhos'u şöy
yana, ledir: Başlangıçta Khronos (Zaman) evreni
yuvayı gözetleyen katı yürekli bir çiftçi yarattı. Evrenden tanrı Phanes doğdu. H e m
n / r p götürmüştür yavruları daha kanatları erkek, hem dişi olan Phanes, Nyks (Gece)'l
çıkmadan, doğurdu; onunla birleşerek Gaia (Toprak),
bülbül de bütün gece durmadan fır döner Uranos (Gök) ve Khronos'u dünyaya getirdi.
ağlar,
Khronos'un oğlu Zeus, Phanes'i yutarak dün
konar bir dala, başlar yeniden ezgilerine
yanık yanık, ya egemenliğini ele geçirdi. Zeus, kızı Per-
lutar acıklı iniltileriyle dört bir yanı, ta sephone-Demeter'le birleşip Dionysos
uzaklara kadar. Zagreus'u yarattı. Dionysos-Zagreus, Titanlar
Ne bir tutku yumuşatmış Orpheus'un tarafından parçalandı, yutuldu. Bunun üzeri
yüreğini, ne Zeus, yıldırımlarının alevleriyle Titanları
m- de bir evlilik bağı yumuşatmış, mahvetti. Ama Titanların külünden insan s o -
ııufir gidermiş kuzeyin buzlarında bir yu vücuda geldi. İnsan soyundan Titanların
başına,
kötü, yutulmuş Dionysos çocuğun tanrısal İyi
hırlı Tanais ırmağı kıyısında yürür
huylan birleşti. Athena, parçalanan çocukun
kışı hiç yüreğini Ripha
bitmeyen kurtarmıştı,
dağlarındaZeus bu yüreği yedi,
ve
y ü r ü r gidermiş dövüne dövüne sonra da Dionysos-Lyseus (Kurtarıcı)'u yaral
Eurydike'nin kaçırılışına, ti... İnsandaki tanrısal ruh, bedende (soma)
Dis'in boş armağanlarına dövüne dövüne. bir mezarda (sema) gibi hapistir, öte dünyaya
O kadar bağlıydı ki Orpheus Eurydike'ye, kavuşmaya çabalar. Dionysik taraf, Titanlk
Ktkonlarm bütün kadınlarım hor gördü.
unsurlardan temizlenmek ister. Bunun için
On lar da paramparça ettiler sonunda
de ruh, günahından temizlenmek üzere, bir
delikanlıyı
kutsal törenlerde ve gece şenliklerinde çok vücutlarda dolaşır. Arınma, dürüst bir ya
Eacchus'un, şayış, canlıların verdikleri besinlerden (et, yu
saçtılar parçalarını ta uzaklara, tarlalara, murta) el çekiş sayesinde olacaktır. İyileri
kırlara. mutlu bir öte dünya bekler, kötülerse ölüler
Ama Orpheus'un boynundan kopan hâkiminin karşısına çıkacaklar, Tartaros ba
mermer gibi başı taklığına götürüleceklerdir... Orphikçilerin
Herhrus ırmağının ters akıntıları arasında öğretileri, filozof Pythagoras (İ. Ö. VI. yüz
çalkalanıp giderken bile yılcın felsefesine derin bir etki yaptı".
soğumuş diliyle çağırıp durdu Eurydike'yi,
canı da "Ah kara bahtlı Eurydikel" diye
Osirîs. Osiris bir Mısır tanrısıdır. Yunan mi-
bağırdı uçarken,
tolojisiyle doğrudan doğruya ilişkisi yoktur.
"Ah kara bahtlı Eurydikel"
Ve ardından ırmağın bütün kıyıları Ama efsanesi ve kişiliği Yunan mythos'unu
Eurydike! Eurydikel Eurydikel" etkilemekle kalmamış, çevresindeki bazı tan
diye yankılandı durdu, rısal varlıklar Yunan-Roma pantheon'una gir
ı r m a ğ ı n bütün kıyıları baştan başa. miş ve tutunmuştur; örneğin İsis (lsis). Osiris
efsanesi Akdeniz yöresine özgü bir doğa be
Or phik (ya da Orfeizm, yani Orpheus reket efsanesidir. Bu bakımdan Adonls-
Tarikatı). Bu konuda Behçet Necatlgll'ln Aphrodite, A t t i s - K y b e l e ve Demeter-Kore e f -
l00 Soruda Mitologya'sında çıkan özeti bu sanelerlyle benzerlikler gösterir. Soylar ve
raya almayı uygun gördük. kuşaklar arasında çarpışma, inek ve boğa bi
"Bir din hareketi olan Orphik; şarkıcı,kahin çiminde tanrıça ve tanrı motifleri de Hesio-
büyücü Orpheus'a bağlanır: Orpheus . dos'un Thegonia'sında ve İo Epaphos efsaı
nelerinde rastlanan motif ve imgelerdir. Bun eus'tur) krallık simgelerinden biridir. Osiris de
ların Mısır kaynaklı oldukları ve Yunan egemenliği oğluna bıraktıktan sonra Mutluları
Mythos'una Fenike yoluyla girdikleri sanılır. Ülkesine göçer.
Osiris ayrıca Mısır'da çok tutunmuş tanrı kral Bu efsaneyi anlatırken yazar Plutarkhosl
inancını ve insanın ölümünden sonra mum- Set'in Yunanlıların Typhon'uyla bir tutulması
yalaşıp yaşamını sürdürdüğü görüşünü yansı gerektiğini bildirmiştir (Typhon).
tır.
Orthos. E j d e r soyundan Ekhidna v e f
Efsanesi şöyle özetlenebilir: Krallık kurumu
Typhon'dan doğan bir köpeğin adı (Tab. 6)J
nun tipik bir simgesi olan tanrı Gebeb yetki
Bu köpek Geryoneus'un öküzlerini beklerken?
lerini oğlu Osiris'e bırakır. Osiris de kız kar
Herakles'in eliyle öldürülür (Herakles).
deşi ve eşi olan İsis'in yardımıyla bu görevi
en iyi biçimde sürdürür: İnsanların iyiliği için Othryoneus. Çanakkale Boğazında olduğu?
çalışır, onlara tarımı, bağcılığı ve çeşitli el sa sanılan Kabesos şehrinin önderi Othryoneus
natlarını öğretir. Ne var ki kardeşi Set (Yun. Troya'ya Priamos kızı Kassandra'yı istemeye
Typhon) onu kıskanır, öldürmeye karar verir. gelmiş, buna karşılık şehri Akhalardan kurta- \
Bir gün şölene çağırır, yakalar, bir sandığa racagını söz vermişti Priamos'a. Kral da kızı
kapatıp ırmağa atar. Haberi alan İsis ossaat nı vereceğine ant içmişti, ama düğün gerçek-1
sandığı aramaya çıkar ve uzun dolaşmalar leşmeden Akha yiğidi İdomeneus onu öldü-1
dan sonra Fenike'nin Byblos kentinde bulur. rür, öldürdükten sonra da şöyle alay eder
Ora kralı bu sandığı yaptırmakta olduğu sara onunla ( İ l . X I I I , 374 yâ.):
yına tahta olarak kullanmaktadır, fsis sandı Othryoneus, o güzel kızı kendine almak
ğın kendisine geri verilmesini sağlar, onunla için, I
Mısır'a döner. Set bir kez daha Osiris'in göv yerine getirirsen Priamos'a verdiğin sözü,
desini ele geçirir, onu on dört parça halinde tekmil ölümlüler arasında överim seni.
dograyarak oraya buraya serper, İsis parçala Ama biz de biliriz böyle söz tutmasını,
rı toplamaya koyulur, erkeklik uzvundan baş Atreus oğlunun güzellikte üstün kızını
ka bütün parçalarını bir araya getirip başka veririz sana.
Argos'a götürür eveririz seni,
tanrıların yardımıyla ilk mumyayı hazırlar...
düzenli llyon 'u gel bizimle yok et,
Kocası öldükten sonra fsis Nil deltasında H o - denizleri aşan gemilerimize gidelim, gel
rus'u doğurur, onu Set'ten korumak için gizli hadi,
ce büyütür, yetiştirir, babasının öcünü almak gidelim düşünelim şu evlenmeyi.
görevini yükler ona. Horus da Set'le teke tek Elimiz çok açıktır çeyizden yana.
savaşa girişir, bu dövüşmede düşmanının er
Düşmanın ölüsüyle bu çeşitten alaya H o -
kekliğini koparır, Set de Horus'un gözünü
meros destanlarında sık sık rastlanır, ilkel bir
oyar. Hekim tanrı Thot her ikisini de iyi
katı yürekliliği dile getiren bu alayların hep
eder, tanrılar mahkeme kurar, Set'i Horus'a
Akhaların ağzından duyulduğu da ayrıca dik
gözünü vermeye mahkûm ederler, Horus da
kati çeker.
gözü babası Osiris'e verir, kendisi de gözü
nün yerine bir yılan koyar. Bu yılan (adı Ura- Otos. Bkz. Aloeusoğulları.
232
des Yunan alfabesine birçok harfler katmış.
233
düşmesini, düşman eline geçmesini önleyen türmüş, sonra İtalya'ya da almış. Sihirli hey
bir tabudur. Başta Roma olmak üzere birçok kel böylece Roma'da Vesta tapınağına getiri
şehirler Palladion'a sahip olduklarını ileri sür lip bırakılmış. Roma'nın kutsal ateşini koru
müşler, böylece Palladion adlı heykeller ç o yan Vesta rahibeleri Palladion'a tapınmakla
ğaldıkça kaynaklarını anlatan efsaneler de görevliydiler.
çoğalmış ve giriftleşmiştir. Bunları şöyle özet Palladion Kassandra efsanesinde de geçer,
leyebiliriz: Kassandra'nın Troya yağmasında bu heykele
Tanrıça Athena çocukken deniz tanrısı Tri- sarılıp sığındığı ve Oileus oğlu Aias'ın onu
ton'un yanında büyümüş (Tritogeneia adı bu oradan çekerek büyük bir günah işlediği anla
nunla ilgili olabilir), Triton'un da Pallas adlı tılır (Aias). Atina'da da Palladion heykelinin
bir küçük kızı varmış, iki kız çocuk savaş Atina'ya geldiğini ileri süren bir efsane var
oyunları oynarmış, ama günün birinde birbir dır.
lerine darılmışlar, Athena Pallas'ı dövmek
üzereymiş ki Zeus kızı için telaşlanıp aigis kal Pallantidai (Pallasoğullan). Pallas 5'in
kanını Pallas'ın önüne dikmiş, çocuk korku oğulları, Atina kralı Pandion'un torunları ve
içinde donakalmış ve Athena'nın attığı kargı Aigeus'un yeğenleri. Aigeus'un dölü olmadı
dan korunamayıp yaralanmış, düşmüş ve öl ğını sanarak Atina tahtına talip olurlar, ama
müş. O sırada pişmanlık duyan Athena arka Troizen'de büyüyen Theseus Atina'ya gelip
daşına tıpatıp benzeyen bir heykel yapmış ve babası Aigeus tarafından tanınınca, bunu
ona aigis kalkanını giydirmiş. Athena bu ya protesto etmeye kalkarlar. Atinalılar These-
pıtı Olympos'ta Zeus'un yanı başında dikmiş, us'u kral seçince de babaları Pallas'la birlikte
bir tanrıymış gibi tapınılırmış ona. Palladion Theseus'a karşı savaş açarlar ve öldürülürler.
orada kalmış, ta ki günün birinde Zeus'un ko Theseus elli amca oğlunu ve amcası Pallas'ı
valadığı Elektra heykele sarılmış, tanrı da ö f - da öldürdüğü için bir yıl Troizen'de gönüllü
kelenerek heykeli alıp Troya bölgesinde Ate sürgün olarak kalır. Başka bir anlatıma göre
tepesi denilen yere atmış (Elektra 2, Ate). Atina mahkemesi Theseus'u beraat ettirir
İlos o sırada kendi adını taşıyacak olan llion (Aigeus, Theseus).
(Troya) şehrini kurmaktaymış, böyle bir hey
kelin gökten düşmesi hayra yorulmuş, şehre Pallas. Tanrıça Athena'nın adının başına ta
getirilip Athena tapınağına yerleştirilmiş. Bu kılan bir ad. Bu adın Athena ile ilgisi üstüne
efsaneyi anlatan mitograflar Palladion'un üç efsaneler pek birbirini tutmaz (Athena, Palla-
karış boyunda olduğunu, sag elinde bir kargı, dion).
sol elinde de bir öreke ile bir ig taşıdığını ya
(1) Titanlardan Krios'la Eurybie'nin oğlu,
zarlar. Başka efsanelere göre Palladion'u
Astraios'la Perses'in kardeşi (Tab. 4). Hesio-
Dardanos Semendirek adasından getirmiş ve
dos'un Theogonia'sma göre Pallas, Okeanos
kaynatası Teukros'a armağan etmiş (Darda-
kızı Styks'le birleşir ve Zetos'la Nike'yi, bir de
nos). Troyalıların bu kutsal yapıtın bir tıpkısı
Kratos'la Bie'yi meydana getirir.
nı yaptıkları, çalınmasın diye asıl Palladion'u
tapınağın mahzenine kapatıp, sahte heykeli (2) Arkadya kralı Lykao'nun oğlu. Bir efsa
dışarıya oturttukları da anlatılır. Bir efsaneye neye göre bu Pallas kızını Troya kral soyu
göre, Troyalıların kâhini Helenos Palladion nun atası Dardanos'la evlendirmiş ve Palladi-
heykeli şehirde kaldıkça, Troya'nın alınama on'u ona vermiş (Dardanos, Palladion).
yacağını bildirmiş, bu söze dayanarak da (3) Vergilius'un Aeneis destanında adı ge
Odysseus'la Diomedes gece gizlice şehre gir çen Pallas Evandrus'un oğludur. Aeneas'la
mişler, heykeli çalıp götürmüşler. Bu işte gü birlikte îtalyalı Turnus'a karşı savaşmış ve
zel Helena Akhalı yiğitlere yardım etmiş (He- onun elinden öldürülmüştür. Roma'nın Pala-
lenos, Helena). tinus tepesine adını veren bu Pallas'mış
(Euandrus).
Başka kaynaklara göre, Palladion heykeli
Troya'da kalmış ve Troya yangınında Aineias (4) Attika efsanelerinde adı geçen bir dev.
1da dağına sığındığında onu beraberinde gö Tanrıça Athena bu devi öldürmüş ve derisini
yüzüp ona bürünmüş, bu devin kanatlarını da Daha önce tanrılar ana babalarını yok
ayaklarına bağlamış (Athena). etmiştller
ve öksüz bırakmıştılar kızları konaklarında,
(5) Gene Attika efsanesinde rol oynayan bir o zaman tanrısal Apbrodite beslemişti
kişi Pandion'un oğludur ve Pallantidai adın onları,
da 50 tane oğlu vardır, bunlarla birlikte T h e - Here onlara güzellik ve akıl vermişti,
seus'a karşı gelir, oğullarıyla birlikte These- tekmil kadınlara verdiğinden daha çok.
us un elinden öldürülür (Theseus). Ulu Artemis bağışlamıştı boyu boşu.
Athene de öğretmişti güzel işler işlemeyi.
Pan. Tanrı P a n , efsanesi ve kişiliği hakkında Ama bir gün Aphrodite çıkmıştı koca
Behçet Necatigil'in "100 Soruda Mitologya" Olympos'a,
bu kızlara i y i bir kısmet bağışlamasını
d.a ki anlatımını aşağıya alıyoruz:
dilemişti,
"Dağlık Arkadia'da küçükbaş hayvanların, i y i bir koca dilemişti yıldırım seven
çobanların tanrısı. Keçi ayaklı P a n , Her- Zeus'tan,
--s'in oğludur. Tanrıların, çokluk, insan kılı- işte o zaman Harpyalar gelip bu kızları
kaçırdılar,
-ında değil de hayvan kılığında düşünüldüğü
hizmet etsinler diye verdiler uğursuz
ilk zamanlarda Pan da keçi kafalıydı; sonra
Erinyslere.
dan bu keçi kafasından sadece boynuzlar ve
Pandareos efsanesi Girit ve Anadolu ile ilgi
sakal alıkonarak, yüzü insan yüzü oldu. Pan
li bir efsanedir. Şöyle anlatılır: Rheia yeni do
Çoban kavalını sever, azgın tekeler gibi güzel
gan Zeus'u Kronos'tan kaçırmak için Gi
nymphaların peşine düşerdi. İnsanların, hay
rit'teki mağaraya kapatınca bekçi olarak başı
ranların uyuduğu kızgın, ıssız yaz öğlelerinde
na bir altın köpek dikmiş, Kronos devrilip Ze-
birdenbire, beklenmedik gürültüler koparır,
us egemen olunca bu köpek Girit'teki Zeus
dört bir yana 'panik' korkular saçardı. Mara-
tapınağına bırakılmış. Pandareos köpeği tapı
thon savaşı gecesi Persleri bu şekilde paniğe
naktan çalmış, Lydia'da Sipylos dağına gö
uğrattığı için, Atinalılar savaştan sonra tanrı
türmüş ve Tantalos'a emanet etmiş. Derken
Pan'a Akrppolis eteğinde bir tapınak yaptı
Zeus ikisine de öfkelenerek, hırsızlık ettiği
lar. Pan sözü Yunancada 'bütün' anlamına
için Pandareos'u taşa çevirmiş, yalan yere
geldiğinden mistikler, sonraları Pan'ı her şey
yemin ettiği için de Tantalos'u Sipylos dağı
yapabilir bir tanrı payesine çıkardılar. Plu-
nın altına tıkmış (Tantalos).
tarkhos, Korfu'nun güneyinde sefer eden bir
gemideki gemicilerin, Paksos adasından ge Pandaros. Pandaros'un adı İlyada'da Troas
len bir ses duyduklarını anlatır. Gemi dümen bölgesine yerleşmiş Lykialılarm önderi olarak
cisinin adını söyleyen bu ses, dümenciye 'Ulu
geçer. 1da dağının eteğinde bulunan Zeleia
P'an öldü!' haberini vermiş, dümenci aldığı bu
kentinden gelmiş ünlü bir okçudur Pandaros.
haberi emredilen yerde karaya doğru sesle
Babası, Karkabos'un oğlu Lykaon'dur (Kar-
nince, karadan korkunç bir inilti, bir feryat
kabos). Troya savaşına katılışı şöyle anlatılır
duyulmuş, Pan'ın ölümünden ötürü tabiat yas
(İl. II, 824 vd.):
tutmaya başlamıştı. Bu haber imparator Ti-
berius (I. S. 14-37) zamanında olmuştu. Sonra Zeleia'da oturanlar gelir, Ida'nm ta
dibinde,
Aisepos'un kara sularını i ç e n zengin
Latin mitologyasında Pan'ın yerini tanrı
Troyalılar.
Faunus tutar" (Faunus). Başlarında Lykaon'unünlü oğlu Pandaros
var,
Pandareos. Odysseia'da Penelope çok bu Apollon kendisi vermiştir Pandaros 'a
naldığı bir gece, canını alsın diye tanrıça Ar- yayını.
lemis'e yakarır, o sırada da Pandareos ve kız Pandaros'u tanrı Apollon'un koruduğu yiği
larının başına geleni anımsar ve anlatır (Od. din Akha yiğidi Diomedes'e meydan okurken
XX, 65 vd.): söylediği sözlerden belli (İl. V, 102 vd.):
öy/e kaçılmamış m ı y d ı kasırgalar Ulu canlı Troyalılar, atları mahmu/.lavan
Pandareos'ıııı kızlarım? erler kalkın,
vuruldu işte Akhaların en yiğidi, yüksek çatılı büyük evimi görürsem,
Lykia'dan çıktığımda yola, gelsin o gün koparsın başımı bir yabancı
Zeus'un oğlu gerçekten sürdüyse beni öne, adam,
sanmam dayansın zorlu okuma bu adam. şu oku elimle kırıp atmazsam yanan ateşe.
Benimle boş yere gelmiş o.
Ok atışı îlyada'nın ilk bölümünde tanrı
Apollon'un Akha ordusuna veba salmak için Pandaros kargıyla vurur Diomedes'i, ne var
ok atışını ne kadar andırır (İl. IV, 116 vd.): ki Lykialı yiğidin kargısı delemez AkhaJının
Kaldırdı okluğun kapağını Pandaros tam o zırhını, tanrıça Athena'nın yönelttiği Diome-
sıra, des'in kargısıyla canını alır Pandaros'un. Bu
hiç atılmamış kanatlı bir ok çıkardı, korkunç çarpışmada ise koruyucu Apollon
kara acılar kaynağıydı bu ok. Aineias'ı kurtarmak zorundadır, kendi yetiş-:
Kirişin üzerine yerleştirdi yakıcı oku. tirdigi ünlü okçuyu feda etmekten başka çare
Yurduna, kutsalZeleie şehrine dönüşünde bulamaz (İl. V, 216-280).
değerli kurbanlar kesmeyi adadı, ilk
kuzulardan, Pandion. Pandion iki Atina kralının adıdır
ün salmış okçu Lykialı Apollon 'a. (Tab. 24).
Oku arka kanatlarından, kirişinden tuttu,
yaklaştırdı kirişi memesine, demiri yaya. (1) Pandion I. Erikhthonios'un oğlu, Erekh-
Yusyuvarlak gerilince gıcırdadı koca yay. theus'un, Prokne ve Philomela'nın babasıdır.
Kiriş inledi, sivri ok fırladı birden, Prokne'yi Trakya kralı Tereus'a o vermiş,
uçtu kalabalığa doğru, vınlaya vmlaya. kızlarının başına gelenlere üzüntüsünden öl
Anadolulu tanrı Apollon'un tuttuğu bu yiğit müş (Aedon).
Troya düşmanı tanrıların elinde bir oyuncak (2) Pandion II. Yukarda adı geçen Pandi-
olur ama, Paris'le Menelaos arasındaki teke on'un küçük torunu, Aigeus'un babası, T h e -
tek savaş başlayıp, öbür savaşçılar işe karış seus'un dedesi.
mamaya ant içince, Athena Pandaros'u kış
kırtır andı bozmaya. Bir okla yaralar Menela- Pandora. Hesiodos'un hem "Theogonia",
os'u. Diomedes'le karşılaşmasının iyi sonuç hem de "İşler ve Günler" adlı eserlerinde
vermemesi de bu ünlü okçunun Troya savaşı uzun uzadıya anlattığı Pandora efsanesi Orta
na yaya gelmiş olmasından, arabası bulunma- doğu ve özellikle Samî kaynaklı olsa gerek,
masındandır. Ölümünün nedeni olacak bu çünkü ilk kadının yaratılışı, yani Âdem'le
duruma şöyle yakınır (İl. V, 193 vd.): Havva efsanesinin Yunan mythos'una akta
Atlarım, arabam da yok ki bineyim. rılmış bir kopyasına benzer. Kadını her kötü
Ama Lykaon'un sarayında on bir araba lüğün, her dert ve belanın başlangıcında gör
durur, mek Yunan görüşlerine pek uymaz, nitekim
yepyeni, kız gibi arabalar, Hesiodos'tan sonra bu efsaneyi işleyen pek
örtüler serilmiş, üzerlerine, olmamıştır. Yunan yazınında Homeros şiiri
her araba önünde iki tane at, ve onun dile getirdiği iyimser, gülümser dün
kızılca buğday, ak arpa yiyen atlar,
ya görüşü a^ır basmış, karamsarlığı olduğu
kargı atan yaşlı Lykaon demişti bana
çıktığım gün derli toplu evinden, kadar kadın düşmanlığını da silip süpürmüş
atlara, arabaya bin demişti, tür. Hesiodos'un yansıttığı akım başka çag ve
önderlik et zorlu savaşta Troyalılara, ülkelerin sanatını etkilediği içindir ki, Pando-
atları düşündüm de dinlemedim onu ra efsanesini buraya almayı uygun gördük.
-dinleseydim ne iyi olurdu - Aşağıdaki anlatım, "İşler ve Günler"deki an
edemezler, dedim, karınlarını doyurmadan, latımdır, Pandora ile Prometheus efsaneleri
düşmanla kuşatılmış insanlar arasında
nin bir karışımını verir:
yemsiz kalmasınlar, dedim.
Bıraktım onları, tlyon'a yaya geldim, Tanrılar yeraltına gizlemiş besinleri.
güvenmiştim yayıma. Yoksa insan bir gün çalışıp rızkını sağlar,
Oysa yayım hiç yaramayacakmış işime. sonra bir yıl sırt üstü yatardı,
Bir gün dönersem yurduma, asör bırakırdı sabanını ocak başında,
gözlerimle görürsem toprağımı, karımı, gözerdi çiftini çubuğunu, öküzlerini.
236
Zeııs kızınca Prometheua'a, alırsan, ölümlüleri derde sokarsın demişti.
kendlnl aldatan o sivri akıllıya, Armağanı aldı ve alınca anladı
sakladı varını yoğunu insanlardan, başına bela aldığını.
o gün bugündür dertlere boğdu Eskiden insanoğulları bu dünyada
insanoğlunu, dertlerden, kaygılardan uzak yaşarlardı,
Zeus gizledi besini insandan. bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
Ama lapetos'un güçlü oğlu Prometheus Pandora açınca kutunun kapağını,
çaldı Zeus'un ateşini insanlar için, dağıttı insanlara acıları, dertleri.
sakladı onu narthex kamışının içinde. Bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık
Kızdı bulut devşiren Zeus, dedi ki ona: kapağı açılan dert kutusundan.
İapetos oğlu, sivri akıllı kişi, Umut tam çıkacakken Pandora kapamıştı
seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın diye, kapağı,
ama bil ki dert açtın kendi başına da: böyle istemişti bulutlar devşiren Zeus.
aldığın ateşe karşılık birbela O gün bugündür insanların başı dertte,
öyle bir bela salacağım ki insanlara, toprak bela doludur, deniz bela dolu,
sevmeye, okşamaya doymayacaklar bu geceler dert doludur, gündüzler dert dolu,
\ belayı", belalar başıboş dolaşır sessizce
Böyle dedi ve kah kah güldü insanların ve ölümlülerin çevresinde,
tanrıların babası. derin düşünceli Zeus ses vermedi onlara
Namlı şanlı Hephaistos'u çağırdı hemen: sessizce gelişlerini duymasın diye insanlar.
Bir parça toprak al, suyla karıştır dedi, Görüyorsun ya Zeus'un dilediğine karşı
İçine insan sesi koy, insan gücü koy, konmaz.
bir varlık yap ki yüzü ölümsüz tanrıçalara
P a n d r o s o s . A t i n a kralı K e k r o p s ' u n ü ç k i
benzesin,
Bedeni güzelim genç kızlara. z i n d a n biri (Aglauros, Erikhtonios).
Athena, sen de ona el işlerini öğret dedi, P a r c a c ( P a r k a l a r ) . R o m a dininde kader v e
renk renk kumaşlar dokumasını öğret.
ö l ü m ü simgeleyen t a n r ı ç a l a r , Moiralarla bir
Nur topu Aphrodite, sen de büyülerinle
tutulmuştur. İlk zamanları P a r ç a doğuma da
kuşat onu,
istekler, arzularla tutuştur gönlünü. b a k a n bir t a n r ı ç a sayılır, s o n r a Y u n a n etkileri
Yüz gözlü devi öldüren Hermeias, sen de pekleşince R o m a l ı l a r üç P a r ç a o l d u ğ u n a , biri
bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy içine". n i n d o ğ u m a , ikincisinin e v l e n m e y e , ü ç ü n c ü
Böyle dedi Zeus, onlar da yaptılar dediğini: sünün ölüme baktığına inanırlardı. F o r u m ' d a
Koca Hephaistos, topal tanrı hemen b u l u n a n ü ç heykel (Tria F a t a ) o l a r a k simgele-
bir kız biçimine soktu toprağı.
nirlerdi.
Gök gözlü Athena süslü kuşağını sarıverdi
beline. P a r i s . P a r i s , ö b ü r adıyla A l e k s a n d r o s , T r o y a
O c a n ı m Kharitler ve o güzelim Peitho kralı P r i a m o s ' l a karısı H e k a b e ' n i n en küçük
altın gerdanlıklar taktılar boynuna. oğludur ( T a b . 1 6 ) . Kraliçe o n u d o ğ u r m a d a n
Horalar bahar çiçekleriyle donattılar birkaç gün ö n c e u y k u s u n d a bir d ü ş g ö r m ü ş :
saçlarını,
K a r n ı n d a n ç ı k a n bir alev T r o y a surlarını sarı
Hermeias doldurdu göğsüne yalanı dolanı,
yor, b ü t ü n şehri y a n g ı n a v e r i y o r m u ş . Falcılar
u z a k t a n gürleyen Zeus'un oluyordu isteği.
Ses koydu içine o tanrılar kılavuzu b u düşü k ö t ü y e y o r u m l a m ı ş l a r , d o ğ a c a k o l a n
Pandora adını taktı. ç o c u k şehri yıkıma g ö t ü r e c e k d e m i ş l e r . B e
Pandora demek bütün tanrıların armağanı bek d o ğ u n c a d a P r i a m o s o n u İda d a ğ ı n a bı
demekti, r a k m a k ü z e r e bir uşağına vermiş. U ş a k P a
çünkü b ü t ü n Olymposlular insanların ris'i d a ğ a b ı r a k m ı ş , vahşi hayvanlar h a k k ı n
başına bela etmişti onu. d a n gelir diye d ü ş ü n m ü ş . A m a öyle o l m a m ı ş ,
Tanrıların babası kurunca bu düzeni, bir dişi ayı gelip bebeği e m z i r m i ş . Bir s ü r e bu
Epimetheus'a gönderdi Pandora'yı böyle gitmiş, s o n r a ç o c u ğ u Agelaos a d ı n d a k i
kılavuz tanrı Hermeias'la. bir ç o b a n b u l m u ş , evine g ö t ü r m ü ş v e k e n d i
Epimetheus unuttu Prometheus'un
çocuklarıyla bir a r a d a b ü y ü t m ü ş . P a r i s ç o
dediğini:
banlar arasında güzelliği, yararlılığıyla dikkati
Zeus'tan armağan alma demişti ona
Prometheus, çekermiş.. sürülerine çok İ y i baktığı İ ç i n , o n a
koruyucu anlamına gelen Aleksandros adını Agabeysi onu ağır sözlerle azarladığı, Mene
takmışlar. Dağda Oinone adlı bir nympha ile laos'la kozunu paylaşmak için teke tek sava
sevişmiş. Evlenmişler, ama mutlulukları uzun şa kışkırttığı halde, Paris her fırsatta kaçmak
sürmemiş (Oinone). yolunu bulur (Hektor, Helene). G e n e de ya-
Paris efsanesine burada Üç Güzeller masalı kısıklı, güzel silahlı, çevik bir savaşçı olarak
karışır. Peleus'la Thetis'in Olympos'ta kutla canlandırılır ve birçok Akhalan nasıl alt ettiği
nan düğününde, kavga tanrıça Eris'in, çağrıl anlatılır. Akhilleus'un ölümü Paris efsanesi
madığına kızarak, ortaya bir altın elma atma nin son bölümüdür. Hektor ölmeden Akhille-
sı, üstünde "en güzeline" diye yazılan bu el us'a kendisinin de Apollon'un yardımıyla Pa
mayı kime vereceğini bilemediği için Zeus'un ris'in elinden Öldürüleceği günün uzak olm-
yargıç olarak Paris'i seçmesi İdalı çobanın dıgını bildirmişti. Öyle olur: Akhilleus M e m -
hayatını altüst eder. Üç büyük tanrıça, Hera, non'u öldürür ve Troyalıları gene surların iç-
Athena, Aphrodite bu güzellik yarışmasına ne sığınmaya zorlar, tam o sırada Paris'in at
katılırlar, ama Zeus her nedense kararı bir tığı bir ok Akha yiğidinin tek silah geçer yeri
ölümlünün vermesini yeg görür ve tanrıçaları n e , yani topuğuna saplanır. Ama Akhilleus
Hermes'le birlikte İda dağına gönderir. Bu öldükten hemen sonra da Paris Philokte-
göreve neden Paris'in seçildiği hiçbir efsane tes'in bir okuyla kasığından vurulur. Can çe
de belirtilmez. Priamos oğlunun alın yazısı kişirken Oinone'yi çağırır. Kadın geImeyince
bunu gerektiriyordu herhalde. Yarışmanın bir ölür
pazarlık konusu olduğu ayrıca dikkati çeker:
Tanrıçaların üçü de elmaya karşılık Paris'e Parthenopaios. Thebai'ye karşı Yediler se
bir bağışta bulunmaya söz verirler. Hera As ferine katılan önderlerden biri. Atalante ile
ya krallığını, Athena sonsuz akıl ve başarı, Meleagros'un oğlu olduğu söylenir. Kız oglan
Aphrodite ise Spartalı Helena'nın aşkını veri kız anlamına gelen parthenos'tan türemiş
rim demiş, o kadar. Paris altın elmayı Aphro- olan adının kendisine anasının uzun yıllar ev-
dite'ye verir, tanrıçalar arasında en güzeli ol lenmediginden verildiği ileri sürülür. Boyu
duğundan mı, yoksa Helena'nın aşkını her boslu, yakışıklı, yiğit bir erkek olarak canlan-
şeyden üstün tuttuğundan mı, efsane bunu dirilir. Thebai surları önünde öldürülür.
da açıklamaz.
Pasiphae. Girit kralı Minos'un karısı Pasi
Bundan böyle Paris'in aklı fikri tanrıçanın phae, tanrı Helios'la Perseis'in kızı, Perses
verdiği sözün gerçekleşmesindedir. İda'dan Aietes ve büyücü Kirke'nin kardeşidir (Tab
şehre iner, orada kendini kral Priamos'a tanı 8). Pasiphae'nin Minos'la evlenmesi, Girit
tır. Bu konuda anlatılan efsane şöyledir: Tro- kralına Poseidon'un bağışladığı boğa ile bir
ya'da yarışmalar düzenlenir, bu yarışmaların leşmesi ve Minotauros'u doğurması hakkında
ödülü İda dağında yetiştirilmiş bir boğadır. Mlnos, Daidalos, Minotauros maddelerine
Paris boğa ile birlikte şehre gider ve yarışma bakınız. Güneş soylulardan Pasiphae kardeş
lara katılıp birinci gelir, o sırada kendisini kıs leri ve yeğenleri (Hekate ve Medeia) gibi d o -
kanan kardeşleri onu öldürmeye kalkarlar, 3a dışı ya da doğa üstü güçlerden faydalanan
Paris Zeus sunağına sığınır ve kız kardeşi bili gizemli bir kişidir. Kızları Pheidra ve Ariadne
ci Kassandra onun kim olduğunu anlar, Pria- de anaları gibi talihsiz aşklara çarpılırlar.
mos'la Hekabe ölü sandıkları oğullarını se
vinçle kucaklarlar. Troya sarayında yaşama P a t r o k l o s . Menoitios'un oğlu Patroklos A-
ya başladıktan bir süre sonra Paris Yunanis khilleus'un can yoldaşı, en yakın arkadaşıdır.
tan'a gitmek üzere gemiler hazırlatır ve mu İkisi de Aktör ve Aigina'nın soyundan olmak
radına ermek için Sparta'ya varır. Bundan la akraba sayılırlar (Tab. 21), ama arkadaşlık
sonrası Helene başlığı altında anlatılmıştır. ları Patroklos'un Akhilleus'la birlikte Pele-
Troya savaşı sırasında Paris'in tutum ve us'un sarayında büyümüş olmasından ileri ge
davranışı pek parlak değildir. İlyada'da zayıf, lir. Patroklos'un ruhu nasıl bir adam öldüre
korkak, bencil, tembel ve sorumsuz bir insan rek Peleus'un yanına sığındığını İlyada'da
olarak gösterilir. Hektor'un tam karşıtıdır. şöyle anlatır (İl. X X I I I , 83 vd.):
Birlikti büyümemlş miydik, Akhilleus, slzin ların elinden kurtarmıştı, .ama Patroklos bu
evde. nunla yetinmez, ruhu Akhilleus'a görünüp
Opotls'ten beni size Menoitios getirmişti, gömülmek istediğini, kemiklerinin arkadaşın.\
ufaktım, bir kaza çıkmıştı elimden,
ayrılmış altın çanakta korunması gerektiğini
öIdürmüştüm Amphidamas'ın çocuğunu,
yapmıştım bu deliliği istemeye istemeye, bildirir. AkhiUeus da dostuna şöyle cevap ve
öfkeye kapılmıştım aşık oynarken. rir ( İ l . X X I I I , 94 vd.):
At sürücüsü Peleus enine almıştı beni, Buraya ne geldin, iki gözüm,
özene bezene büyütmüş, seyis yapmıştı bütün bunları ne söylersin bana?
sana. Bilmiş ol, yapacağım her dediğini,
Ilyada'da Patroklos her an Akhilleus'un ya hadi yaklaş bana, sarılalım birbirimize,
nındadır, onu sevgisiyle, ögütleriyle destek birancık da olsa ağlayalım doya doya.
Böyle dedi, uzattı dost ellerini,
ler. Yiğit öfkeyle savaştan ayrılıp bir daha d ö
ama hiçbir şey tutamadı eliyle,
vüşmek istemeyince, Patroklos onu yola ge- ruh kaçmıştı bir duman gibi
liı inek için boşuna uğraşır, Agamemnon'un yerin altına, ıslık çala çala.
gönderdiği elçileri kabul eder, küskün arkada
şının takındığı yakışıksız tavrı örtmeye çalışır. AkhiUeus Patroklos'un anısına yarışmalar
Aklıaların çok kötü duruma düştüğünü gö düzenler, bunların yapılması için de savaşa
rünce, dayanamaz, Akhilleus'tan silahlarını bir süre ara veriUr. Patroklos'un cenaze töre
ı .ter. Ünlü yiğidin yerine kendisi savaşacak- ninden sonradır ki Priamos Akhilleus'tan
Iir. tlyada'nın Patroklos'un yiğitliklerine ayrıl- Hektor'un ölüsünü istemeye gider.
m ı ş X V I . bölümünde sayısız Troyalı öldürür,
Pedasos. Ksanthos ve Balios gibi, Akhllle
bu arada Zeus oğlu Sarpedon'un kaderi de
us'un ölümsüz atlarından biri. Sarpedon tara
Patroklos'un elinden can vermektir (Sarpe-
f m d a n öldürülür ( İ l . X V I , 153 vd.).
don). Apollon Patroklos'un yaptığı bu kıyı
ma son verir: Patroklos Hektor'la çarşıpır ve Pegasos. Medusa'nm kanından dogma ka
öldürülür. Patroklos son nefesini verirken natlı at. Perseus ve Bellerophontes efsanele
I lektor'a ölümünün yakın olduğunu bildirir. rinde önemli bir rol oynar. Hesiodos Pega
AkhiUeus barakasındadır, savaş meydanında sos'un doğuşunu şöyle anlatır (Theog. 270
ı )lup bitenlerden haberi yoktur. O sırada Pat- vd.):
roklos'un ölüsünü almak ve onun taşıdığı
Phorkys'le birleşen Keto Graialan
Akhilleus'un silahlarına sahip çıkmak için doğurdu...
korkunç bir boğuşma başlar. Akhalar bütün Gorgoları da doğuran Keto'dur...
çabalarına karşın Patroklos'un ölüsünü Tro- Sthenno, Euryale ue bahtsız Medusa...
y.ılılara kaptırırlar. Nestor'un oğlu Antilok- Perseus kestiği zaman kafasını
hos acı haberi Akhilleus'a getirir. O sırada yi Khrysaor'la Pegasos çıkıverdi kanından.
ğidin yası şöyle dile getirilir ( İ l . X V I I I , 1 vd.): Biri Okeanos'un kaynaklarından doğduğu
için,
Böyle dedi, Akhilleus'u kapkara bir yas öteki elinde altın kılıç tuttuğu için
bulutu kapladı. almışlardı Pegasos'la Khrysaor adlarını.
İki eliyle aldı ocağın küllerini, Pegasos bırakıp davarlar anası toprağı
döktü başının üstüne, kirletti güzelim havalandı gitti ölümsüzlere doğru.
yüzünü. Zeus'un sarayında oturur şimdi
Sonra uzandı boylu boyunca tozun, şimşekle yıldırım taşıyıp onun adına.
toprağın içine, Adı, kaynak anlamına gelen Yunanca "pe-
elleriyle çekip kopardı, kirletti saçlarını.
ge" sözcüğünden türemiş sayılan Pegasos pı
Akhilleus bir daha anası Thetis'i çağırır, nar ve çeşme başlarında bulunmaktan hoşla
Hephaistos'a yeni silahlar yaptırmak için git- nırmış. Bir gün ayağını yere vurarak Helikon
meşini ister ve dileği yerine gelince savaşa ka dağının eteğinde Hippokrene, at çeşmesini
tılır (Hephalstos, Akhilleus, Thetis.) Akhıl meydana getirdiği anlatılır (Medusa, Perse-
leus Hektor'u öldürmekle Patroklos'un öcü us, Bellerophontes).
nü almış olur, ölüsünü de daha önce Troyalı Pegasos gökte bir burç haline getlrilmiştir.
Peirithoos. llyada'ya göre Dia'nın Zeus'tan Akastos'un oğulları onu tahtından atıp I s t a n - j
olan, başka kaynaklara göre îkson'dan olan köy adasına sürerler.
oğlu, ünlü Lapith. Lapithlerle Kentaurlar sa
vaşına katılır, Hippodameia ile evlenir ve Pelias. Tryro ile Poseidon'un oğlu, Nele-
Theseus'un en yakın dostu olarak yiğidin bü us'un ikiz kardeşi (Tab. 22). Ölümlü babası
tün serüvenlerine katılır (Hippodameia, The- Kretheus olduğu için Pelias, İason'un babasıj
seus). Aison'un üvey kardeşidir (Aison). Tyro tanrı
dan gebe kaldığını saklamış ve-doğurduğu
Pelasgos. Akdeniz yöresiyle Yunanistan'da ikizleri dağa bırakmış. Nasıl büyütülüp krallık
oturan en eski soyun adı Pelasgoi, Pelasglar- için kavgaya tutuştukları konusunda efsaneler
dı. Zeus'la Niobe'den doğmuş olduğu söyle birbirini tutmaz, ama Pelias'ın kardeşi Nele-
nilen Pelasgos da bu soyun atası olarak gös us'u tahttan attığı, onun da göçüp Pylos'a
terilir (Niobe 2). yerleştiği anlatılır (Neleus). Pelias, Aison'un
oğlu îason'la da kozunu paylaşamaz ve İa-
Peleus. Aiakos'un oğlu Peleus, Telamon'un son'dan kurtulmak için onu Karadeniz'in
kardeşi ve Akhilleus'un babasıdır (Tab. 21). Kolkhis ülkesine altın postu almaya gönderir,
Ömrü olaylarla dolu geçmiştir: Telamon'la lason Medeia ile birlikte dönünce, büyücü
birlikte üvey kardeşleri Phokos'u öldürdükleri prenses Pelias'ın kızlarını babalarını sözde
için yurtlarından sürülürler (Aiakos). Peleus gençleştirmek amacıyla kesip bir kazana at
Tesalya'ya Phthia kralı Eurytion'un yanına sı maya kandırır. Bu korkunç işlemden sonra
ğınır. Kral onu suçundan arındırdığı gibi kızı Pelias'ın oğlu Akastos îason'la Medeia'yı lol-
Antigone'yi de ona karı olarak verir. Ama kos'tan sürer (Argonaut'lar, lason, Akastos).
Peleus'un başına bir bela daha gelir: Kalydon
avı sırasında kaynatasını istemeyerek öldürür Pelopeia. Thyestes'in kızı (Tab. 14, 15).
ve gene yollara düşer. Bu kez folkos'ta kral Bilmeden babasıyla yatar ve Aigisthos'u d o
Akastos'un sarayına gider, ama orada da ğurur. Sonradan Atreus'a karı olur, böylece
kralın karısıyla başı derde girer (Akastos). Pelopsogullarının zincirleme suç ve ilenme
Karısı ölünce tanrılar onu Thetis'e koca ol sürecine karışır (Atreus, Aigisthos).
mak için seçerler. Nereus kızı önce Peleus'la
evlenmemek için bin bir kılığa girer, ama Pclops. Tantalos'un oğlu, tanrı Zeus'un t o
Peleus, arkadaşı olan at adam Kheiron'un runu, Yunan efsanesinin en ilgi çekici kahra
yardımıyla onun hakkından gelir. Düğün ya manlarından biridir (Tab. 14, 15). Anasının
pılır, pek uğurlu olmadığı hemen meydana Ege ırmaklarından Ksanthos, ya da Pakto-
çıkar (Akhilleus, Paris). Akhilleus Troya sa los'un kızı olduğu ileri sürülür. Pelops babası
vaşına gittiği zaman Peleus Phthia'daki sara Tantalos gibi Anadolu'da doğmuş, büyümüş
yında onu uzun zaman bekler, ihtiyar Pria- tür, onun Yunanistan'a göçmesi uygarlığın
mos da Akhilleus'u yumuşatmak, Hektor'un Yunan yarımadasına Anadolu'dan geldiğini
ölüsünü ellerinden alabilmek için babasının kanıtlayan bir belirtidir.
anısını getirir gözlerinin önüne (İl. X X I V , Efsaneye göre tanrılarla haşır neşir olan
486 v d . ) . - Tantalos onları denemek için bir şölende on
lara kesip doğradığı oğlu Pelops'u yiyecek
Tanrısal Akhilleus, getir aklına babanı.
Şimdi olmalı o da benim yaşımda, olarak verir, tanrıların hepsi bu korkunç oyu
varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine. nun farkına varırlar, yalnız kızını yitirmiş ol
Belki çevresinde bugün komşuları üzer onu, manın acısıyla dalgın olan Demeter P e -
belayı savacak kimsesi yoktur yanında. lops'un bir omzunu yer. Zeus tanrı çocuğun
Ama duyar hiç olmazsa yaşadığını senin, bedenini yeni baştan yaratıp diriltir, D e m e -
oğlum dönecek Troya'dan, göreceğim onu, ter'in yediği omuz yerine de fildişinden bir
der. omuz koyar Pelops'a. Tanrı Poseidon P e -
Oysa, bilindiği gibi, Akhilleus Troya'dan lops'a gönül verir, bir süre şarap sunucusu
dönmez, orada ölür. Bir efsaneye göre Pele- olarak kullanır, sonra gene yeryüzüne gönde
us'un Akhilleus Troya'dayken öldürdüğü rir ve kanatlı atlar armağan ederek Oinoma-
karşı yarışa girişmeyi buyurur. Bilindiği Odyssela destanı başladığı sırada İthake sa
gibi Elis kralı Oinomaos kızı Hippodameia'yı rayının Penelope'ye taliplerle dolduğunu gö
ancak kendisini araba yarışında yenecek ola rürüz, adanın, komşu ülkelerin ileri gelenleri
na vermeye ant içmişti. Pelops Oinomaos'u hep kocasız kalan güzel kadını almak isterler,
yener ve Hippodameia ile evlenir (Oinoma- daha doğrusu Odysseus'un mal mülk dolu,
os Hlppodameia). Pelops yerli kahraman- sürüleriyle zengin krallığını ele geçirmektir
Iardan ne kadar üstün olduğunu böylece ta amaçları. Üstelik de saray sahipsiz kaldığı,
nıtlamış olmakla kalmaz. Olympos oyunlarını Laertes ihtiyarladığından ötürü, Telemakhos
kurar ve Yunanistan'da bu yoldan büyük bir da çocuk olduğundan karşı koyamadıkları
çığır açar. Mora yarımadasına adının verilmiş için talipler saraya yerleşmişler, Odysseus'un
olması Ege'den gelme bu göçmenin efsanede nesi var, nesi yoksa hepsini sömürüp tüket
gösterilen yerinden de daha büyük bir yer mektedirler. Telemakhos'la aralarında bir
tuttuğunu, daha derin bir çığır açtığını açığa tartışmadır gider, Penelopeia'nın bu kadar yıl
vurmaktadır. sonra bir koca seçmesini ister talipler, bunun
Pelops'un Hippodameia'dan olan oğulları gerçekleşmesi için de babasına çeyiziyle bir
nın tanrı lanetine uğramış olmalan Pelops'un likte geri verilmesini, babasının da uygun gö
kendisine yardım etmiş olan arabacı Myrti- receği bir kocayı kızına seçmesini. Telema-
los'u denize atıp öldürmekle işlediği suçtan khos anasını korur, evinden etmek istemez.
İleri geldiği söylenir (Myrtilos). O bir yandan talipleri oyaladığı gibi, Penelo
peia da ikide bir taliplerin karşısına çıkar, tatil
Pemphredo. Phorkys'le Keton'un kızı (Gra- umutlarla onları aldatır. İthake sarayına dilen
lalar). ci kılığında gelen Odysseus'a Penelope şöyle
Penates. Roma'da yurdu ve aile ocağını ko anlatır bu işi (Od. XIX, 137 vd.):
ruyan tanrıdır. Her evde Vesta ve Lares tan-
Tanrı bir bez dokumayı kodu aklıma ilkin,
ırılarıyla birlikte Penatlara da tapıldıgı gibi, kült
kocaman bir tezgâh kurmuştum odamda,
leri kamu alanına yayılmış, köylerden şehirle arşın arşın bez dokuyordum habire,
re kadar her yerin Penates tanrıları olmuştur. taliplere de şöyle laf ediyordum arada bir:
"Delikanlılar, madem tanrısal Odysseus
Penelope. Homeros destanlarında adı P e -
öldü,
nelopeia diye geçen İkarios'un kızı, Odysse-
çaresiz varacağım içinizden birine,
us'urı karısı Penelope Yunan mythos'unun ama ne olur, bekleyin bir parça daha,
en ünlü kişilerindendir. Eşinden ayrı kaldığı bitsin bu dokuma, boşa gitmesin bunca
yirmi, otuz yıl sürece başka kocaya varma iplik,
mak için ayak diremesi, Odysseus'a sadık bir kefen dokuyorum yiğit Laertes'e,
kalması o n u evlilikte vefa ve sevginin simgesi gün gelirde, ölüm onu yere sererse upuzun,
haline sokmuştur. Onun adı kadar, yıllar yılı Akhalı kadınlar ne der sonra bana".
Böyle derdim, kanardı bu sözlere taşkın
gündüz dokuyup gece söktüğü bez de dillere
yürekleri.
destan olmuştur. Oysa ben, gündüzleri dokuduğum koca bezi
Odysseus Tyndareos'un kızı Helene'ye ta bir çerağ önünde sökerdim geceleri.
lip olacakken, ondan vazgeçer ve akrabası Kandırdım onları işte böyle tam üç yıl,
penelope ile evlenir (Odysseus). Bu mutlu ama dördüncü yıl başlayıp çatınca ilkyaz,
çiftin Telemakhos diye bir çocukları olur, bir hizmetçi, saygısız bir köpek, duyurur
ama Telemakhos daha kundakta bebekken onlara bunu,
geldiler yakaladılar beni, bağırdılar,
babaası Troya savaşına gitmek zorunda kabr.
çağırdılar.
Penelopeia'nın çilesi o zaman başlar. Bunu
kaynanası Antikleia'nın ağzından duyarız Penelope Odysseus kadar kurnaz ve düzen
(Od, XI, 181 vd.); bazdır. Son çare olarak talipleri bir yarışma
K a r ı n büyük bir sabırla bekler seni evindi', ya sokmak gelir aklına: Odysseus'un büyük
Gündüzlerl ağlaya ağlaya tüketir kendini, yayını getirtecek, onu gerip ok atmayı kim
bir geceleler geçirir ki düşman b o ş ı n a başarırsa ona varacağı karar ını Odysseus'a
4
bildirir. Böylece Odysseia'nın son sahnesine, meşine yobazca direnir. Ne korkunç bir cezaj
yani taliplerin öldürülmesine yol açan çareyi gördüğü, kendi anasının elleriyle nasıl parça;)
düşünmüş olur. landıgı Euripides'in "Bakkha'lar" tragedyasın
Odysseus taliplerden öç aldıktan sonra ken da sahneye konmuştur (Bakkhalar, Agaue).\
dini Penelope'ye tanıtmakta epey güçlük çe
P e r g a m o s . Pergamon (Bergama) şehrinin
ker. Bu adamın kocası Odysseus olduğuna
kurucusu sayılan kahraman. Bir kaynağa gö
bir türlü inanmaz ve onu habire denemeye
re Akhilleus'un oğlu Neoptolemos'la Andro-
koyulur. O kadar ki Telemakhos bile anası
makhe'den dogmadır. Yunanistan'dan Ana
nın tutumuna şu sözlerle içerler (Od. X X I I I ,
dolu'ya kaçar ve Bergama'nın bulundugı
97 yd.J:
yerdeki kralı öldürüp kral olur, şehre de ken
Ana, kötü ana, yüreği taştan anal di adını verir.
Ne diye böyle uzak durursun babamdan,
P e r o . Neleus'la Khloris'in kızı. Çok güzel ol
ne diye yanma oturup konuşmaz, sorular
sormazsın ki? duğu için birçok talipleri varmış, ama kızın
Kim dayanır senden başka, hangi kadının dan ayrılmak istemeyen Neleus onu kendine
yüreği İphiklos'un sürülerini getirecek olan adama
baba toprağına dönen kocasından böyle vereceğini söylemiş, kardeşi Melampos'un
uzak durmaya, yardımıyla Bias bunları kaçırıp kızla evlen
sürüne dilene yirmi yıl sonra dönen mek hakkını elde etmiş (Metampus, İphik-
kocasından?
los).
Oldum olası taştan katıdır bilirim yüreğin
senin. P e r s c i s . Okeanos kızı Perseis tanrı Heli-
Oysa bu sözler, Odysseus'un çok hoşuna gi os'la birleşir ve Kirke, Aietes, Pasiphae ve
der, karısının ne kadar şüpheci ve akıllı oldu Perseis'i doğurur (Tab. 8).
ğunu anlar. Kavuşmaları da o oranda tatlı
P c r s c p h o n e . Zeus'la Demeter'in kızı (Tab.
olur (Od. X X I I I , 209 vd.).
5). Kore, genç kız adıyla da anılan Persepho-
Penia. Yoksulluğu simgeleyen bir tanrısal ne'nin Hades tarafından yeraltına kaçırılma
varlık. Platon'un "Şölen "inde anlatıldığı gibi sı, Demeter'in yası ve Persephone'nin ölüler
Penia bir gece Poros'la birleşmek yolunu bul ülkesinin tanrıçası olarak Hades'te kalması
muş ve Eros'a gebe kalmıştır (Eros). için Demeter, Hades, Adonis maddelerine
bakınız.
Penthesileia. Adı Akhilleus efsanesine karı
şan ünlü Amazon kraliçesi. Efsaneye göre, P e r s e s . Bir kaynağa göre Titanlardan Kri-
öbür Amazonlar gibi Penthesileia da Ares'ln os'la Eurybie'nin oğludur (Tab. 4), Asteria ile
kızıymış, Kaystros (Küçük Menderes) adlı bir evlenir, Hekate'yi üretir. Başka bir kaynak
oğlu, Ephesos diye bir torunu olmuş. Helios'la Perseis'in oğlu, Kirke, Aietes ve Pa-
Hektor öldükten sonra Penthesileia bir bö siphae'nin kardeşi olduğunu ileri sürer (Tab.
lük Amazon'la Priamos'un yardımına koşar 8).
ve çok yararlık gösterir. Akhilleus'a karşı
P e r s e u s . Zeus'la Danae'nin oğlu Perseus
koymayı göze alır, savaşta sag memesinden
(Tab. 10, 13) İo'nun döllerindendir. Dedesi
vurulur ve ölür. Ama Akhilleus can çekişirken
Akrisios'un kızından doğacak torununu yok
Penthesileia'nın güzelliğine vurulmuş ve onu
etmek için Danae'yi nasıl tunçla örtülü bir
bir türlü unutamamış. Thersites de yiğidin bu
odaya kapattığı, Zeus'un bir altın yağmuru bi
tutkusuyla alay etmiş de bu yüzden Akhilleus
çiminde içeri yağıp kızı gebe bıraktığı, Perse-
onu öldürmüş (Thersites).
us doğduktan sonra anasıyla birlikte bir san
Pentheus. Agaue'nin oğlu, Kadmos'un t o dığa kapatılarak denize atılışı, Seriphos ada
runu Pentheus (Tab. 18) şarap tann Diony- sına çıkışı, ora kralının Danae'ye göz koyma
sos'un teyze oğludur, ne var ki Bakkhos dini sı Akrisios ve Danae maddelerinde anlatıl
nin Yunanistan'a ve özellikle Thebai'ye gir- mıştır.
242
Perseus efsanesi dünyanın başkaı birçok "Güneş'in sarayı pırıl pırıl bir yerdi. Boy
folklorlarında bulunan masal motifleriyle süs dan boya yaldızlar içinde ışıldardı gece, gün
lüdür. Bu efsane şöyle özetlenebilir: Seri- düz. Değil ölümlüler, bazı tanrılar bile gire
phos kralı Danae'yi elde etmek ister, bu mezlerdi o saraya.
amaçla da Perseus'u başından atmaya çalı Günlerden bir gün, ana yanından ölümlü
şır. Delikanlıyı Medusa'nın kafasını kesmeye olan bir delikanlı Güneş'in ülkesine adımını
gönderir. Perseus yola koyulur, tannlardan attı. Gidip Güneş'in kendisiyle konuşmak isti
Hermes'le Athena onu Gorgolara bekçilik yordu. Bunu gerçekleştirmek için de, yapa
eden Graiaların yanına götürürler (Graialar), mayacağı şey yoktu. Uzaktan görünen saray,
Perseus bunlan uyutup Gorgolara yaklaşmak gözleri kamaştırıyordu. Yine de yürüdü, yürü
yolunu bulur. Bu iş ancak kanatlı sandallar dü, sarayın merdivenlerini tırmanıp önüne i l k
giymek ve başına Hades başlığını geçirerek gelen odaya girdi. Rastlantıya bakın siz, girdi
görünmez hale gelmekle olur. Tanrılar Per- ği odada Güneş oturuyordu. Artık dayanama
seus'a keskin çelikten bir orak da verirler, dı delikanlı, gözlerini kapadı.
böylece Gorgoların karşına çıkar (Gorgo- Güneş'in gözünden bir şey kaçar mı hiç?
lar). Üç Gorgo'dan yalnız Medusa ölümlü- 'Yaklaş yanıma delikanlı' dedi, 'sarayıma ne
dür.Öbürlerine sataşmadan onu bulup öldür den geldin, söyle bana'.
mek gerek. Perseus üç canavarı uyur bulur, Delikanlı, 'Öğrenmek istediğim bir şey var'
kanatlı sandallarıyla havaya uçar ve Athe- dedi, 'onun için geldim. Anneme bakılırsa
nanın Medusa'nın üstünde bir kalkanı ayna benim babam senmişsin. Önce inanmadım,
gibi tutmasından faydalanarak canavarın ka ama annem öyle üsteledi ki gelip sana sor
fasını uçurur. Medusa'nın kesik boynundan maya karar verdim'.
Pegasos atıyla Khrysaor fışkırır (Pergasos, Güneş, parlayan tacını çıkardı başından.
Khrysaor). 'Gel otur şuraya Phaeton' dedi, 'annen doğ
Dönüş yolunda Perseus Habeşistan'dan ge ru söylemiş. Ben gerçekten senin babanım.
çer ve bir kayaya bağlı olarak kurban edilmek Sözüme inanmazsın belki; onun için bir şey
Üzere bulunan Andromeda'yı kurtarır (And- dile benden, dileğini hemen yerine getireyim.
romeda). Babasının ve amcasının isteğine Böylece inanırsın baban olduğuma. Styks ır
karşın karı olarak aldığı Andormeda ile birlik mağı üstüne yemin ediyorum, ne istersen ya
-- Seriphos'a döner, anasına göz koymuş pacağım'.
olan kralı Gorgo başıyla taşa çevirir ve Seri- Phaeton, her gün gökyüzünde ışıklı araba
phos krallığını kendisini kurtaran Diktys'e bı- sını süren Güneş'e bakar, "Şu arabayı bir
raklıktan sonra asıl yurdu olan Argos'a dö gün de ben sürebilsem' derdi. Babası Styks
ner. Bir disk atma yarışında Akrisios'u kaza üstüne yemin etmişti bir kere, artık cayamaz-
ile öldürür, öldürdüğü adamın dedesi olduğu di; hemen dileğini söyledi.
nu anlayınca, çok üzülür, Argos tahtına çık 'Bugün arabanı ben sürmek istiyorum, tek
mayı kabul etmez, Tiryns'e kral olan akraba dileğim bu'.
sı Megapenthes'e Argos'u verip kendisi Ti- İşte o zaman, Güneş tann, yaptığı yanlışlığı
ryns'i alır. Perseus'la Andromeda'nın birçok anladı. 'Oğlum', dedi, 'sen ölümlü bir kişisin.
Çocukları olur. Benim arabamı ise tanrılar bile kullanamaz.
Zeus'un bile elinden gelmez bu. Yolu düşün
Phaethon. Phaethon, bir kaynağa göre bir kere. Denizden tepelere çıkan yokuş öyle
Eoss'la Kephalos'un, başka bir kaynağa göre dik, öyle yalçındır ki düşersin. Atlar desen az
de Güneş tanrı Helios'la Okeanos kızı gın mı azgın. Öğle vakti aşağıya bakamazsın,
Klymene'nin oğludur (Tab. 8). Adı parlak, pı o kadar yüksekte olursun. İniş yolu da diktir.
rıldayan anlamına gelen bu delikanlının öykü Ben bile zor iniyorum o yolu. Yukarda neler
sü en iyi Ovidius'un "Değişimler" adlı eserin var diye merak ediyorsun herhalde. Ben sa
de anlatılmıştır. Bu öyküyü özetleyen E. Ha na söyleyeyim neler var. Korkunç yaralıkl.n
millon'un anlatışını (çev. Ü l k ü Tamer) aşağı v . n bir kere, Boğa var, Aslan var, Akrep var,
da veriyoruz: Yengeç var hepsi seni öldürmeye kalkarlar.
G e l vazgeç bu dilekten, başka bir şey iste, h e iyi karşılanmaz burada yabancılar,
m e n yapayım'. güler yüz gösterilmez dışardan gelene,
tez giden gemilerdir tek güvendikleri,
P h a e t h o n bu sözleri duymadı bile; kafası
yeri sarsan tanrının armağanıdır onlara,
azgın'atlarla ışıklı arabadaydı. Z a t e n yıldızlar, koca enginleri aşarlar bu gemilerle,
gökyüzünden çekilmeye başlamışlardı artık, gemiler kanat kadar, düşünce kadar
şafak h e r yanı gül p e m b e s i n e boyamıştı. At hızlıdır.
lar kapıda hazır bekliyorlardı. Tartışmaya
Nitekim Odysseus'u bir süre konuklayıp,
vaktileri yoktu. G ü n e ş baba, oğlunun dileğini
serüvenlerinin öyküsünü dinledikten sonra
istemeye istemeye kabul etti.
Phaiak'lar o n u bir gemiye bindirip, bir gece
Şimşek gibi fırladılar k a p ı d a n . Atlar, sürü
içinde İthake'ye bırakırlar. Uykuda geçirdiği
cülerinin a c e m i birisi olduğunu anlamışlardı; bu yolculuk Odysseus'a bir düş gibi gelir,
iyice azdılar. Yokuşu öyle hızla çıktılar ki, P h a i a k gemicileri o n u kıyıya mallarıya birlikte
seyredenlerin ödleri k o p t u . P h a e t h o n da kor bırakıp gitmişlerdir ç ü n k ü . Ama P o s e i d o n
kular içindeydi. H e y e c a n d a n dizginleri bırakı baş d ü ş m a n ı Odysseus'un kurtulduğuna içer
verdi. ler, P h a i a k gemisinin İ t h a k e ' d e n d ö n d ü ğ ü n ü
Bardağı taşıran son damla oldu bu. Atlar, g ö r ü n c e , Zeus'la şöyle bir k o n u ş m a geçer
D o ğ u Rüzgârını da geçerek yeryüzüne i n m e aralarında ( O d . XIII, 1 4 9 vd.):
ye başladılar. Arabanın sıcaklığından İda, H e
likon, P a r n a s s o s ve Olympos tepeleri tutuşu- 'isterdim şimdi de Phaiakların şu
güzel
verdi. Vadileri ateş sardı. Irmaklar b u h a r olu gemisini
verdi. Nil ırmağı kaçacak delik aradı, s o n u n paramparça etmek kılavuzluktan dönerken
sisli denizde,
da başını bir yere sokuverdi. O gün bugündür
anlasınlar ne demekmiş kılavuzluk etmek
Nil'in kaynağı n e r e d e d i r , bilinmez. ona, buna,
Tanrılar tanrısı Z e u s baktı ki, iş çığırından isterim sarılsın şehirleri koskoca bir dağla'.
çıkıyor. H e m e n yıldırımını aldı eline, P h a e - Bulutlan devşiren Zeus ona karşılık verdi,
t h o n ' a doğru fırladı. Yıldırım gidip, genç sü dedi ki:
rücüye ç a r p t ı ; delikanlı a r a b a d a n d ü ş ü p Eri- 'Benim de gönlüme, kardeş, en uygun
görünen şu:
d a n o s ırmağının sularına gömüldü. Irmak,
Gemiyi olduğu gibi görünce şehir halkı,
gövdesinden fışkıran alevleri s ö n d ü r d ü , o n u n
taşa çevir onu kıyıya yakın bir yerde,
içini serinletti. Korulardan naiadlar geldiler, İnsanlar şaşıp kalsın bir gemiye benzeyen
büyük bir üzüntüyle P h a e t h o n ' u g ö m ü p m e kay<. ya,
zar başında yas tuttular. G ü n e ş Helios kızları ve koskaca bir dağla sarıver şehirlerini'.
da geldiler m e z a r başına; a m a gelir gelmez
de h e m e n birer kavak ağacı oluverdiler. O Öyle olur, Phaiakların' gemisi taşa çevrilir
g ü n d e n beri E r i d a n o s kıyılarında yel estikçe ve Alkinoos'u şehirlerinin liman olmasını ö n
usul usul sallanır dururlar". leyecek dağın önlerine dikilmemesi için t a n
rılara yakarır görürüz. Ü n l ü Skherie adasının
P h a e t h u s a . H e l i o s ' u n kızı, Odysseia'da adı bugünkü Korfu olduğu genellikle kabul edi
geçen n y m p h a . Kız kardeşi L a m p e t i e ile bir lir.
likte G ü n e ş ' i n sığırlarına bekçilik eder (Lam-
petie). Phaidra. Girit kralı M i n o s ' u n kızı, Ariad-
n e ' n i n kız kardeşi (Tab. 11). P h a i d r a Atina
Phaîaklar. Odysseus yıllarca denizlerde sü kralıyken T h e s e u s ' u n karısı olur, oysa yiğit
r ü n d ü k t e n s o n r a Skherie denilen bir adaya d a h a ö n c e A m a z o n l a r d a n biriyle evlenmiş ve
çıkar. Burası denizci bir boy olan Phaiakların Hippolytos adında bir oğlu olmuştu (Hip-
ülkesidir. N a u s i t h o o s ' u n oğlu Alkinoos'tur bu polytos). P h a i d r a T h e s e u s ' t a n iki çocuk d o
ülkenin kralı (Nausithoos, Alkinoos). P h a i - ğurduktan sonra üvey oğlu Hippolytos'a âşık
ak'lar uygar, iyi m i m a r ve üstün denizcidirler. olur ve o n a aşkını a ç m a k c ü r e t i n d e bulunur.
T a n r ı A t h e n a şöyle tanımlar onları ( O d . V, Delikanlının, bu doğa dışı sevgiyi nefretle
3 2 vd.): karşıladığını g ö r ü n c e , o n u T h e s e u s ' a suçlar,
babasının kovduğu Hippolytos da arabasın ateşinde ısınıp, sevgi ve mutlulukla dokurlar-
dan düşerek ölür. Phaidra bu suçu işledikten mış ömürlerini.
sonra üzüntüsünden canına kıyar. Günün birinde tanrılar tanrısı Zeus yüce
Olympos dağından yeryüzüne inmeyi kurar.
Phaon. Lesbos ( M i d i l l i ) adasında anlatılan
Oğlu kılavuz t a n n Hermes'e: "Gel şu Frigya
bu efsanenin kahramanı: Phaon yaşlı, yoksul
ovasına gidelim de, ölümlü insanların nasıl
çirkin bir salcıymış, günün birinde salına
yaşadıklarını bir görelim, der. Kesilen kur
tanrıça Aphrodite'yi bindirmiş. İhtiyar bir ka-
banların dumanı çoktandır göğe yükselmiyor.
--- kılığında olan tanrıça ona ücret niyetine İnsanlarda tanrı saygısı, sevgisi kalmadı mı
ufacık bir şişe vermiş. Phaon şişenin içindeki yoksa?". Ayaklan kanatlı tanrı Hermes bu
iksiri sürdükçe gençleşir, güzelleşirmiş. O ka yolculuğa dünden hazırdır. İ k i tanrı tanınma
dar yakışıklı olmuş ki gönül vermiş ona ada mak için eski püskü rubalar giyip hemence
nın bütün kadınları. Bir efsaneye göre şair cik yola koyulurlar. Bergama ovasına inince,
Sappho da ona âşık olmuş, Phaon yanaşma- tanrı misafiriyiz diye birçok evlerin kapısını
dıgı için kendini bir kayadan denize atarak öl çalarlar. Ama ev sahipleri: "Yolunuza gidin,
dürmüş. sizi misafir edecek yerimiz yok!" diye karşılık
Philemon. Philemon'la Baukis efsanesi verirler. Böylece çaldıkları her kapı ev sahip
Bergama'ya özgü bir efsanedir. Bu güzel öy lerinin yürekleri gibi kapalı kalır tanrılara. Eni
küyü Halikarnas Balıkçısı'ndan esinlenerek konu taban teptikten sonra, iki tanrı, damı
yazılmış bir anlatımla veriyoruz: yerden az yükselen Philemon'un yoksul k ü l ü
besine varırlar. Kapı hemen açılır ve tanrılar
Evvel zaman içinde, Bergama denilen şeh
küçücük evin kapısından eğilerek girerler.
rin bulunduğu yeşil ovanın bir köşesinde ulu
bir ağaç varmış; bu ağaç çınar, söğüt, meşe, Philemon'la Baukis misafirleri içten gelen
güren veya ıhlamur ağaçlarının hiçbirine bir sevinçle karşılarlar. Onları ağırlamak için
benzemezmiş; benzemez, çünkü hem çınar, alçak sedirin üstüne saman dolu torbalar ki ı
hem de ıhlamur agacıymış. İri gövdesinden yarlar. Baukis ocaktaki külleri eşeleyip, ateşe
fışkıran iki koca dal birbirine dolanır, düğüm kuru yapraklarla ağaç kabukları katar. Uzun
olup kenetlendikten sonra biri bir yana çınar uzun üfler, sonra alev dillerini çürük zeytin
yaprakları, öbürü öbür yana ıhlamur yaprak kökleriyle örter. Philemon da bahçeden bir
ları salar, yayıldıkça yayılırmış. Her bahar lahana getirir. Baukis lahanayı ayıklayıp ate
dalları yeni özlerle beslenip şişen, yaprakları şe koyarken, kocası asılı duran kuru etten bir
nın yeşil kubbesi hışırtılı bir gölgeyle toprağı dilim keser. Yemek pişedursun, kan-koca bir
serinleten bu eşi görülmedik ağacın bir masa tahta kaba su koyup ateşin yanında ısıtırlar
lı varmış. Bu masalı size anlatayım: ve misafirlerinin ayaklarını yıkarlar. Kaba,
Bir varmış bir yokmuş, Philemon'la Baukis ama tertemiz havlularla silerler.
adında bir kan-koca varmış. İkisi de yaşlı, çok Yemek pişince, kan-koca titrek elleriyle
y. ıslıymış. Bunca yıllık kan-koca oldukları hal masaya mis gibi kokan yabani nane sürttüler.
de Philemon'la Baukis ilk evlendikleri günkü Philemon bir ayağı kısa olan masanın altına
kadar sevişirlermiş. Gövdelerini ağırlaştıran, kırık bir çanak parçası koydu. Sonra da zey
yüzlerini kırış kırış eden yaş gönüllerinin taze tin, kırmızı turp, salat ve külde pişmiş yumur
liğini almamış, sevgilerinin ateşini söndürme taları d i z d i sofraya. İ k i tanrı doya doya yiyor
ni işti. Yoksul evcegizlerinde mutluluk hiç sol lardı. Philemon da arada bir tahta testiden sir
mayan bir çiçek gibi açar, serpilirmiş. G ü n keye benzer bir şarap dolduruyordu tanrılara.
düz Philemon tarlada, Baukis ocak başında Ne var ki, taslar doldukça, testideki şarap ek
çalışırlar, günlük ekmeklerini çıkarırlar, ufak sileceğine, çoğalıyordu. Philemon'la Baukis
varlıklarının hem efendileri, hem uşakları bu mucizeye önce şaşakaldılar, sonra evlerine
Olup tek başlarına buyruk yaşarlarmış. Katı gelen tanrı misafirlerinin gerçekten tanrı ol
yürekli, para canlı adamlar çevrelerini saı duklarını anladılar. Dize gelip, yakardılar.
iniş. Ama Philemon'la Baukis komşuların.! Zeus ayağa kalktı. Gelin, dedi Philemon'la
aldırış etmezler, kendi ocaklarının cörmert Baukis'e. Tanrılar önde, ihtiyarlar arkada, bir
I
yamaca tırmandılar. Bir de dönüp baktılar ki, phokles'e bir tragedya esinlemiştir. Philokte-
şehir sulara boğulmuş, yalnız kendi kulübele tes Herakles'in arkadaşıdır, yiğit ölürken ok
rinin bulunduğu tepecik yüzüyor, yoksul ev- larını ona bırakır, çünkü üstünde can verdiği
ceglzlerinin yerine de pınl pırıl beyaz mer odun yığınını Philoktetes tutuşturmuştu. Ama
merden bir tapınak yükseliyormuş. Tanrılar Herakles arkadaşından nerede öldüğünün bil-
tanrısı dile geldi: "Ey iyi insanlar, dedi, dile dirilmemesini ister. Sonraları Philoktetes bir
yin benden ne dilerseniz. İyiliğiniz, cömertli çok sorularla karşılaşınca, ayağıyla üstüne ba
ğiniz karşılıksız kalmayacak". Yaşlı karı-koca sarak odun yığınının yerini belli eder, böylece
birbirlerine bir şeyler fısıldamışlar, sonra Phi- yeminini bozmuş olur. Sonradan başına ge
lemon şöyle demiş tanrıya: "Tanrım, senden len belalar da bundan ötürüymüş.
ne dileyelim? Biz bugüne değin bir yastıkta Philoktetes Helene'nin taliplerindendir.
kocadık, yediğimiz yemek, içtiğimiz su ayrı Troya seferine hemen katılır, ama Troya'ya
gitmedi. Bugünden sonra da bizi ayırma, biri varmadan Tenedos'ta kurban kestiği sırada
miz önce ölüp, ötekini kollarıyla mezara taşı bir yılan sokar ayağını. Yara irinlenir, derinli
mak acısını çekmesin. Daha ne kadar yaşa- ğine işledikçe işler, üstelik öyle pis kokar ki
yacaksak, yan yana yaşayalım, sonra da iki Philoktetes'in yanında kalınmaz olur. Odys-
miz birlikte can verip ölelim." seus öbür Akha yiğitlerini Philoktetes'i Lem-
Zeus bu dileği kabul etmiş, Philemon'la Ba- nos adasına bırakmaya kandırır. Yaralı kral
ukis'i Frigya ovasının yüceliğinde kalan tapı bomboş adada tam on yıl kalır ve oklanyla
nağa bekçi yapmış. Aradan birkaç yıl daha avladığı kuşlarla beslenir. On yıl geçip Troya
geçmiş. Bir gün ihtiyar karı-koca tapınağın düşmeyince, Akhaların ele geçirdikleri kâhin
eşiğinde güneşleyip, Philemon Baukis'e, Ba- Helenos onlara Philoktetes'i getirmezlerse
ukis de Philemon'a sevgi dolu gözlerle bakar şehri alamayacaklarını bildirir. Bu kez Lem-
ken, birbirlerinin kollarından taze dallar, yeşil nos'a elçiler gönderilir. Başta Odysseus var
yapraklar fışkırdığını görmüşler. İkisinin de dır, yanında da Akhilleus'un oğlu Neoptole-
ayakları toprağa gömülmekte, gövdelerini ka mos, ya da Diomedes. Philoktetes önce dire
buk sarmaktaydı. Kollarını birbirlerine dola- nir, gelmek istemez, ama Odysseus yeni bir
yıp son bir öpüşle vedalaşmışlar. Ağaç kabu düzenle elinden oklarını alınca Troya'ya git
ğu dudaklarını artık örtüyormuş ki, oradan mekten başka çaresi kalmaz. Orada ordu h e
geçen bir yolcu bir dalın öbür dala seslendiği kimlerinden Podaleiros (ya da Makhaon) ya
ni işitmiş. Ne oluyoruz, ağaçlar mı konuşu rasını ameliyat eder. Apollon tanrı hastayı
yor? diye duraklamış, kulak vermiş, ama rüz derin bir uykuya daldırır, o uyurken hekimler
gârda tatlı tatlı sallanan yaprakların fısıldayı- yarasını çürümüş etlerden ve irinden temiz
şından başka bir şey duymamış. lerler, at adam Kheiron'dan aldıkları bir ot
koyarlar üstüne. Böylece Philoktetes kısa bir
Philoktetes. Philoktetes'ten İlyada'da şöyle
zamanda iyileşir.
söz edilir (İl. il; 717vd.):
Troya savaşından sonra Philoktetes yurdu
îyi ok atan Philoktetes'in buyruğunda yirmi na sag salim döner, Odysseia'da mutlu bir
gemi var, dönüş yolculuğu yapan savaşçılar arasında
binmiş her gemiye elli kürekçi,
adı geçer.
hepsi de okla iyi savaşmasını bilen erler.
Ama Philoktetes kutsal Lemnos adasında Philomeides. Aphrodite'ye verilen bir sıfat.
yatıyor korkunç acılar içinde;
Gülmekten hoşlanan, gülücük seven anlamı
Akhaoğulları bıraktılar adada onu,
bacağından yara açmış uğursuz birdeniz na gelir.
yılanı,
Philomela. Bkz. Aedon.
kıvranır durur orada acıdan.
Özleyecekler birazdan kral Philoktetes'i Philyra. At adam Kheiron'un anası (Khei-
Argoslular. ron). Efsaneye göre Pronos ona gönül ver
Homeros bu birkaç satırla Philoktetes'in miş, ama karısı Rheia'nın kıskançlığından
bütün dramını özetlemiş olur. Bu öykü So- korktuğu için at kılığına girmiş ve Philyra ile
y/i A
öyle birleşmiş, onun için de Kheiron yan at, balık adının verilmesi bir Nereus kızı olan
yan insan olarak doğmuş. Başka bir anlatım anası Psamathe'nin insan olan Aiakos'tan
da Philyra'nın tanrıdan kaçmak için kısrak ol kaçmak için fok kılığına girmesinden ileri gel
duğu, Kronos'un da ona bir at biçiminde yak miş. Phokos doğduğu Aigina adasından ayrı
laştığı söylenir. Kheiron'un doğduğu Pelion lıp orta Yunanistan'da Phokis bölgesini kur
dağında oğluyla oturan Philyra ona çömezle muş, sonra yurduna dönüşte kendisini kıska
rini yetiştirmede yardım edermiş (Akhilleus). nan kardeşleri Peleus'la Telamon tarafından
öldürülmüş. Anası Psamathe Peleus'un sürül
Phineus. Bkz. Argonaut'lar, Harpyalar.
düğü Tesalya'daki davarlarını yiyip yok eden
Phlcgeton, Adı alev anlamına gelen bir bir kurt salmış peşine, sonra da Thetis'in dile
kökten türemiş olan Phlegeton, Pyriphlege- ğine uyarak kurdu bir taş heykel haline getir
ton adıyla da anılır. Kokytos'la birlikte yeraltı miş (Peleus, Telamon).
ülkesinde akan bir ırmak olarak gösterilir. Bir
Pholos. Herakles efsanesinde, özellikle Ery-
ateş ırmağı olduğu adından belli.
manthos domuzu avında rol oynayan at
Phlegyas. lksion'un babası. Asklepios'u do adam. Herakles bu ava çıktığında Pholos'un
ğuran kızı Koronis'in ırzına geçen Apollon inine konuk olmuş, at adam onu ağırlamış,
tanrıdan öç almak için Delphoi'deki tapınağı kendisi çig et yediği halde, yiğide etler kızar
nı yıkmak istemiş. Phlegyas bu suçundan do tıp yedirmiş; bir ara Herakles şarap isteyecek
layı Hades'te büyük bir cezaya çarpılmış. olmuş, Pholos da bir fıçı şarabım var, ama bu
Kentaurların kamu malıdır demiş.'Yiğit yine
P h o b o s . Bkz. Deimos.
de açtırmış fıçıyı. Şarap kokusuna gelen at
Phoiniks. ( 1 ) Agenor'un oğlu, Europe, K i - adamlar taşlar, dallar ve yanan çeraglarla sal
liks ve Kadmos'un kardeşi (Tab. 10). Babası dırmışlar, kavga çıkmış ve at adamlar birçok
onu da öbür kardeşleri gibi, kaçırılan Euro- Ö lü verdikten sonra çekilmişler, ne var ki
pe'yi aramaya gönderir. Phoiniks Fenike'ye Pholos bir ölünün gövdesinden çıkardığı oku
yerleşir ve Sidon şehrini kurar. Fenike adı ayağı üstüne düşürüp yaralanmış. Pholos bu
onun adından gelmedir (Agenor, Europe). yaradan dolayı can verince Herakles çok üzü
(2) Akhilleus'un lalası. İbret verici hayat hi lüp onu törenle gömmüş (Herakles).
kâyesini llyada'da kendi ağzından duyarız (İl.
IX, 44 vd.): Phoiniks Boiotia kralı Amyn- Phorkys. Pontos'la Gaia'nm oğlu, Nereus,
tor'un ogluymuş, babası, anasını bir kapat Thaumas, Keto ve Eurybie'nin kardeşi (Tab.
mayla aldatırmış, anası da şu kapatmayla yat 6). Keto ile evlenen Phorkys Graialar ve Gor-
da, ihtiyar babandan soğuşun demiş ona, goların babasıdır.
Phoiniks öyle yapmış, ama babasının laneti Phosphoros. Sabah yıldızına verilen ad;
ne uğrayıp yurdundan sürülmüş. Peleus'un ışık getiren anlamına gelir. Adı Latinceye Lu-
yanına sagınmış, Myrmidonların kralı da onu cifer olarak çevrilmiştir. Şafağı haber veren
dostça karşılayıp Akhilleus'a yönetici olarak yıldız olarak şiirde adı sık sık geçer.
vermiş. Phoiniks Troya savaşında Akhille-
us'un yanından ayrılmaz, yiğit öfkeyle bara Phriksos. Athamas'la Nephele'nin oğlu.
kasına çekilince, ona öğütler, örnekler vere Üvey anası İno Phriksos'la Helle'yi bir sandık
rek yola getirmeye çalışır. Patroklos ölünce içinde denize atınca Nephele çocuklarını bir
Akhilleus'un derin yasına katılır. Akhilleus altın postlu koçun sırtına bindirip kaçırır. Hel-
ölünce Phoiniks Neoptolemos'u almaya gi le denize düşüp boğulur, Phriksos ise Kol-
der ve onunla Troya'ya dönmek üzeredir ki khis'e varır ve koçu Zeus'a kurban ettikten
yolda ölür. Neoptolemos onu törenle gömer sonra postunu kendisini konuklayan kral Aie-
(Akhilleus): tes'e armağan eder (Argonautlar, Athamas,
Nephele).
Phokos. Adı fok balığı anlamına gelen P h o -
kos Aiakos'la Psamathe'nin oğlu, Peleus ve Phrygios. Adı Phrygialı anlamına gelen
Telamon'un kardeşi (Tab. 21). Kendisine bir Phrygios bir Miletos kralıdır. Miletos krallıgı-
na Phobios'tan sonra geçer (Antheus), Mile- mesine fazlaca üzülmüşler de ondan dönüş
tos'ta bir Artemis şenliğinde gördüğü Myus müşler.
(bugün Afşartepe) zorbasının kızına âşık olur, Bir anlatıma göre, Troya düştüğü zaman,
böylece Miletos'Ia Myus şehirleri arasındaki Dardanos soyunun atası Elektra aşırı bir
savaşa son verir. üzüntüye kapılıp kız kardeşlerinden ayrılmış
ve gökte gezegen oluvermiş (Elektra).
Picus. Adı, ağaçkakan anlamına gelen Picus
Latium'un en eski krallarından ve yerli sayı Pleione. Zeus'la Tethys'in kızı. Pleiadlardan
lan boydandır. Faunus'un babası, kral Lati- başka bir de Hyadlar adlı beş kızı ve Hyas ad
nus'un dedesi olduğuna inanılırdı. Picus ünlü lı bir oğlu olmuş. Kızlarıyla birlikte yıldız ol
bir biliciymiş, bunun için de geleceği görme muş (Pleiadlar, Hyas).
yetisine sahip ağaçkakan kuşunu hep yanın
da taşırmış. Efsane yazarları büyücü Kir- Plutos. Adı zengin, zenginlik anlamına ge
ke'nin kral Picus'u bir ağaçkakan kuşuna dö len Plutos, Demeter'le İasion'un oğlu sayılır.
nüştürdüğünü ileri sürerler. Bu kuş Roma di Hesiodos Theogonia'da şöyle tanımlar onu
ninde önemli bir rol oynar, Mars'a adanmış (Theog. 970 vd.):
bir hayvan olup Romulus'la Remus'un kurta Yüceler yücesi tanrıça Demeter
rılmalarında dişi kurt kadar rol oynamış. sevişip kahraman lasion 'la
bereketli Girit'in nadaslı tarlalarında
Pitane. Mysia'da Pitane (Çandarlı) kentini cömert Plutos 'u getirdi dünyaya.
kuran Amazon'un adı. Kyme ve Priene şehir Bütün karaları, denizleri dolaşır Plutos,
lerinin kurulmasına da katılmış. kime rastlar, kimin eline düşerse,
zengin eder onu, berekete boğar.
Pleiad'Iar. Gökte yedi yıldıza çevrilen yedi
kız kardeş. Yunanlıların "Pleiades" dedikleri Daha sonralan Plutos bereket tanrıçası D e -
bu yedi yıldızlı burç, yedi kandilli Süreyya, ya meter'in grubundan ayrılarak soyut bir kavra
ni Ülker burcudur. Efsaneye göre, Pleiadlar, mı simgeleyen bir tanrı olmuştur. Aristopha-
Atlas'la Pleione'nin kızlanymış (Tab. 7). Ad nes'in "Plutos" adlı komedyasında kör olarak
ları da şu: Alkyone, Merope, Kelaino, Elekt- canlandırılır.
ra, Sterope, Taygete, Maia. Bu kızların dör Podaleiros. Tanrı Asklepios'uh oğlu, M a -
dü Zeus, ikisi Poseidon, biri Ares'le evlenir, khaon'un kardeşi, llyada'da adı geçen hekim.
yalnız Merope ölümlü bir erkeğe, Sisyphos'a Makhaon'la Podaleiros güzel Helena'ya talip
eş olur. Onun için de Merope Ülker burcu olmuşlardı, Troya savaşına da bu yüzden Te-
nun en sönük yıldızıymış derler. Hesiodos salya'dan gelme otuz gemiyle katılmışlar ve
"İşler ve Günler"de şöyle söz eder Pleiadlar- her ikisi de savaşçı ve hekim olarak yararlık
dan (İşi. 3 8 3 vd.) : göstermişlerdi (Makhaon).
Ekinini biç, görünce gökte Efsaneye göre Podaleiros Troya savaşın
Pleiad yıldızlarım, Atlas'ın kızlarını. dan diri çıkar ve şehir düştükten sonra kâhin
Görünmez oldukları zaman da Kalkhas'la kara yolundan Kolophon'a gider.
ek toprağını. Kalkhas orada ölünce Podaleiros, Delphoi'ye
O yıldızlar kaybolur kırk gün, kırk gece. gidip nereye yerleşmesi gerektiğini tanrıya
Bir efsaneye göre, yedi kız kardeş anaları sormuş, aldığı cevap da şu olmuş: Öyle bir ül
Pleione ile birlikte Boiotia'da gezinirken, avcj ke seç ki gök yıkılsa sen altında kalmayasın.
Orion'a rastlamışlar, Orion tutulmuş onlara, Bu ülkeyse çepeçevre yüksek dağlarla çevrili
beş yıl kovalamış Pleiadları, sonunda kızlar Karia Khersonessos'u, yani Datça yarımada-
birer güvercin olup uçmuşlar, Zeus da halleri sıymış. Karia'ya gelişi üstüne bir efsane daha
ne acıyarak göğe almış onları. Değişimlerinin anlatılır: Gemisi fırtınaya tutulup Datça ya
nedeni başka türlü de açıklanır: Zeus babaları rımadasına atılmış. Podaleiros'u oradaki bir
Atlas'a gök kubbesini yükleyince, ya da kız keçi çobanı kurtarıp ülkenin kralına götür
kardeşleri Hyadlarla birlikte kardeşleri müş. Bu kralın kızı Syrna damdan düşüp ke
Hyas'ın bir yılan tarafından sokulup öldürül- miklerini kırmışmış, Podaleiros onu iyi etmiş,
248
karşılık olarak kızı da, yarımadayı da ele ge Akhilleus'un karşısına dikilir, onunla savaşır
çirmiş. Eşinin adına Syrnos diye bir kent kur ve ölür (il. XX, 407 vd.).
muş bu yarımadada. Polydoros, Euripides'in "Hekabe" adlı tra
gedyasında önemli bir rol oynar: Dram Poly-
Podarge. Harpyalardan biridir, yel tanrı
doros'un görüntüsünün sahneye çıkmasıyla
Zephyros'la birleşip, Akhilleus'un ölümsüz at
başlar. Genç Troyalı yürekler acısı serüvenini
ları Ksanthos'la Balios'u doğurur (Balios).
kendi anlatır: Priamos'la Hekabe'nin oğlu
Podarkes. (1) Podarkes, Troya kralı Pria- dur, Troya savaşı kızışınca, babası onu birçok
mos'un gençliğinde taşıdığı ad; ayağı çabuk, altınla birlikte Trakya kralı Polymestor'a
hızlı anlamına gelir. emanet etmiştir. Troya düşünce, Polymestor
altınlara el koymak için kendisini öldürmüş,
(2) İlyada'da adı geçen Tesalyalı yiğit, İphik-
ölüsünü de denize atmıştır. Dalgalar şimdi
los'un oğlu, Protesilaos'un kardeşi.
topraktan, mezardan yoksun ölü bedenini kı
Poias. Philoktetes'in babası. Argonaut'lar yıdan kıyıya atmaktadırlar. O sırada Hekabe
seferine katılmış ve usta bir okçu olarak H e - Troyalı kadınlarla birlikte Trakya kıyılarına sı
rakles'in işlerinde yiğide yardımcı olmuş. Bir ğınır, tek kalan çocuğu Polyksene ile avunur.
efsaneye göre Herakles'in odun yığınını tu Oysa Akhilleus'un ruhu Polyksene'nin kendi
tuşturan odur, yiğit oklannı da Philoktetes'e sine kurban edilmesini ister, bu isteği Aga
değil, Poias'a vermiştir (Phihktetes). memnon gelir Polymestor'a bildirir. K ı z ı kur
ban ederler. Hekabe kızının ölüsü üstünde
Polluks. Dioskurlardan Polydeukes kimi za ağlar, dövünürken, birden daha korkunç bir
man Polluks diye de anılır. Özellikle Latin haber alır: Polydorös'un ölüsü kıyıya vurmuş
kaynaklarında adı daima Pollux'tur (Dioskur- tur. Bahtsız kraliçe birden güçlenir ve öcünü
lar). tüyler ürpertici bir vahşetle alır. Polymes
tor'la iki oğluna pusu kurar, çocukları babala
Polybos. Oidipus efsanesinde sözü geçen
rının gözü önünde öldürdükten sonra, kralı
Korinthos kralı. Çocuğu olmadığı için Oidi-
da gözlerine iğne batırarak kör eder (Poly
pus'u kendi oğluymuş gibi benimser ve ölün
ksene, Hekabe, Polymestor, Deiphylos).
ce de tahtını ona bırakır (Oidipus).
Vergilius'un "Aeneis" destanına göre, Poly-
Polydamas. Adı İlyada'da Pulydamas ola
mestor Priamos'un oğlunu öldürdükten son
rak geçen Troyalı bir yiğit. Savaşta Hek-
ra, Trakya kıyılarında bir yere gömmüştür.
tor'un yanı başında çarpışır, büyük yararlık
Aeneas Trakya kıyılanna uğrayınca, tanrılara
gösterir, Akha duvarına saldırı planını hazır
sunu sunmak için bir ağacın dallarını koparır
lar ve Troyalılann surların içine sığınmalarını
ve bakar ki dallardan kan damlaları akmakta
salık verir. Hektor öldükten sonra Hele-
ve topraktan yükselen bir ses üstünde bulun-
ne'nin geri verilip savaştan vazgeçilmesini is
duklan höyüğün Polydoros'un mezarı oldu
teyen de odur.
ğunu söylemektedir. Bunun üzerine Aeneas
Polydeukes. Bkz. Dioskurlar. akrabasına gereken ölü törenlerini yapar ve
öyle ayrılır Trakya'dan (Aen. 1 1 1 , 40 vd.).
Polydoros. (1) Kadmos'la Harmonia'nın
oğlu. Nykteis'le evlenerek Labdakos'un baba Polyksene. Priamos'la Hekabe'nin en kü
sı ve Oidipus'un dedesi olur (Tab. 19). çük kızları (Tab. 16). İlyada'da adı geçmez,
(2) Homeros destanlarında ve tragedyada ama sonraki destanlarda, özellikle Akhilleus
adı geçen Polydoros, Priamos'la Laothoe'nin efsanesinde önemli bir rol oynar: Kardeşi
oğlu olarak gösterilir. Kişiliği ve öyküsü des Troilos atlarına su almaya gelir, o sırada A
tana göre başka, tragedyaya göre başkadır. khilleus Troilos'a saldırıp onu öldürür, ama
İlyada'da Polydoros Priamos'un en küçük kovalayıp da eline geçiremedlği Polyksene'ye
oğlu olarak tanımlanır. Çok genç olduğu İ ç i n aşkla tutuşur. Kimi efsane bu öyküyü şöyle
babası onun Troya savaşına karışmasını iste uzatır: Akhilleus Polyksene ile evlenebilmek
mez, gene de Polydoros bir yolunu bularak İ ç i n Priamos'a Akha ordusundan ayrılmaya
söz vermiş, bu işin pazarlısını yapmak için de ve konukseverliğine sığınarak yalvarır. Sonra
Thymbralı Apollon tapınağına gitmiş, Paris da şöyle anlatır Odysseus (Od. IX, 287 vd.):
onu okuyla orada öldürmüş.
Böyle dedim, hiç kargılık vermedi bu katı
Başka destanlarda Polyksene'nin Troya
yürek,
yangını sırasında Diomedes, ya da Odysseus
ellerini açıp atıldı arkadaşlarımın üzerine,
tarafından yaralandığı ve öldüğü anlatılır.
yakaladı ikisini, çarptı kafalarını yere
Ama Polyksene üstüne en dokunaklı öykü enikler gibi,
Euripides'in "Hekabe" adlı tragedyasında sah ossaat beyinleri fışkırdı, ıslattı dört bir yanı,
neye konandır: Neoptolemos babası Akhil- ayırdı onları parça parça, hazırladı
leus'u düşünde görür, yiğit öfkelidir, Polykse- yemeğini,
ne'nin mezarı üstünde kurban edilmesini is dağda büyümüş bir aslan gibi, hepsini yedi,
ter. Akhalar bu emri yerine getirirler. Genç bitirdi,
kız anası Hekabe'nin yalvarmalarına, diren ne bağırsak kodu, ne et kodu, ne de ilikli
melerine karşı kurban edilir. Bu kurbandan kemik.
amaç yalnız Akhilleus'un öfkeli ruhunu yatış Odysseus tanrı ve insan yasalarına saygısı
tırmak değil, aynı zamanda Akhalara uğurlu olmayan bu azman yaratığa karşı başka türlü
bir dönüş sağlamaktır (Hekabe). davranmak gerektiğini hemen anlar ve bir
düzen kurmaya koyulur. Çıkıp kaçmak ola
Polymestor. Trakya kralı, Priamos'un arka
naksızdır, çünkü Tepegöz mağaranın ağzını
daşı, Troya kralının kendisine emanet ettiği
yerinden oynatılmayacak kadar ağır bir ka
Polydoros'u kahpece öldürür, Hekabe'nin
yayla örtmüştür. Odysseus başka bir çare dü
elinden cezasını görür (Hekabe, Polydoros).
şünür: Ertesi sabah Polyphemos sürüleriyle
yaylaya çıktıktan sonra, orada bulunan bir
Polymnia. Musalardan biri, pantomimi sim
uzun sopayı alır, ucunu sivriltir ve ateşe ko
geler (Musalar).
yup kızdırır. Akşam dev gene gelir ve akşam
Polyneikes. Oidipus'un ogulllarından biri yemeğini hazırlamak üzere Odysseus'un iki
(Tab. 19). Adı çok kavgacı anlamına gelen arkadaşını daha alır. Bu korkunç yemeğini
Polyneikes kardeşi Eteokles'le Thebai tahtı hazırlarken Odysseus'a adını sorar, kurnaz
için çarpışır, önce şehirden Kreon'un gücüy yiğit şöyle cevap verir (Od. IX, 366):
le kovulur, Thebai'ye karşı Yediler seferinde
Benim adım Kimse, beni böyle çağırır
Eteokles'i öldürerek kardeşinin elinden ölür anam, babam ve bütün arkadaşlarım.
ve ölüsü Kreon'un koyduğu yasağa karşın
Antigone tarafından gömülür (Antigone). O sırada yanma almış olduğu şarap tulu
mundan sunar Tepegöz'e, dev kana kana
Polyphemos. Polyphemos, Odysseia'da içer, siyah şarabı çok beğenir ve bu armağa
anlatılan eşsiz ve çok ünlü bir peri masalının na karşılık şöyle der Odysseus'a:
kahramanıdır. Kyklops Polyphemos, deniz
Tekmil arkadaşlarından sonra yiyeceğim
tanrı Poseidon'un oğlu olarak gösterilir, tan
Kimse'yi,
rının Odysseus'a karşı dinmez bir hınç,
hepsini yiyip bitireceğim, sonra onu,
amansız bir kin beslemesi de bu oğlunun tek bu da konukluk armağanım olacak sana.
gözünü kör ettiğinden dolayıdır (Odysseus).
Odysseia'da bütün bir bölümü kaplayan Ama şarap etkisini yapmaktadır: Tepegöz
(Böl. I X ) bu masal ancak romanlarda rastla sırt üstü devrilip sızar, o sırada Odysseus ar
nabilecek tabiat tasvirleriyle başlar: Tepe- kadaşlarıyla birlikte kazığı ateşten çıkarırlar
göz'ün adası, mağarası, ağılları tadına doyul ve yattığı yerde gegire gegire kusan, ağzın
maz bir anlatımla canlanır gözümüzde. Odys- dan insan etleri ve şarap dökülen sızmış de
seus birkaç arkadaşıyla mağaraya girmiş, Te- vin tek gözüne batırırlar. Manzarayı şöyle an
pegöz'ü beklemektedir, dev adam akşam latır Homeros (Od. IX, 389 vd.):
olup da sürüleriyle dönünce Odysseus kendi Cızırdayıp tütüyordu gözkapakları ve
sini ona gemisi batmış bir yolcu olarak tanıtır kirpikleri
köklerine dek çatır çatır yanan yılmaz sauaşçı Polypoites'in buyruğundular.
gözbebeğinin içinde... Ölümsüz Zeus'un oğlu Pelrithoos'tur onun
H\r canavar gibi uludu, yankılandı koca babası.
kayalar, Ünlü Hippodameia sevişmişti Peirithoos'la,
girecek delik aradık korkudan hepimiz. kıllı azmanları tepeleyip, Pelion dağından
Çekti çıkardı gözünden kana bulanmış Aithıklere doğru sürdüğü gün doğurmuştu
kazığı, onu.
çıldırmış elleriyle fırlattı, attı uzağa,
başladı haykıra haykıra komşusu Tepegöz'ü Peirithoos'un ölümünden sonra oğlu Poly-
çağırmaya. poites kral olur, Helena'nın talipleri arasında
Ne var ki onlar dışardan ne olduğunu so bulunduğundan, Troya savaşına katılır ve İ İ -
lunca, "Kimse"nin kendisine işkence yaptığı yada'da birçok yiğitleri öldürdüğü gösterilir:
nı söyler, devler de arkadaşlarının çıldırdığına Kırk gemiyle geldiği savaşta arkadaşı Leonte-
inanıp uzaklaşırlar. Ama Odysseus'un düzeni us'un yanı başında çarpışır. Patroklos'un ölü
I umunla bitmez: Tepegöz'ün sabah mağara süne yapılan oyunlara da, tahta ata giren yi
dan çıkmak yolunu bulacağını ve elleriyle or- ğitlere de katılır. Troya düştükten sonra Le-
ı.ılığı yoklayarak Odysseus'la arkadaşlarını onteus'la birlikte bilici Kalkhas'ı Kolophon'a
lııılup kıstıracağını bilir, onun için arkadaşla götürür (Kalkhas).
rından kalanları besili koçların altına bağlar, Pomona. Roma mitolojisinde meyveleri ge
kendisi de en güzel koçu seçer, karnının altı- liştiren nympha. Roma'dan Ostia'ya giden
ı ı,ı dolgun yapağısına tutunarak asılır, böyle- yol üstünde kutsal bir koruluğu vardı. Şairlere
ı e sabah Tepegöz sürülerini mağaradan çıka- göre Pomona ya da Picus'la bir aşk macerası
ı ıııca,sırtlarını yokladığı halde Odysseus'la ar yaşamış, ya da kendisi gibi bir bereket tanrısı
kadaşları kurtulur. Koşa koşa gemilerine gi olan Vertumnus'un karısı olmuştur.
dip binerler ve denize açılırken şöyle seslenir
Odysseus yamyam Polyphemos'a (Od. IX, Pontos. Adı deniz anlamına gelen Pontos,
502 vd.): Pesiodos'un Theogonia'sına göre, Gaia'nın
tek başına meydana getirdiği bir tanrısal var
ölümlü insanlardan biri, Tepegöz sorarsa lıktır (Tab. 1). Gaia sonra Pontos'la birleşir ve
sana,
Nereus, Thaumas, Phorkys, Keto ile Eurybie'
nasıl oldu da böyle kör oldu gözün,
dersin ki, Odysseus kör etti beni, kentler yi doğurur (Tab. 6). Efsanelerde rol oynamaz.
yıkan,
Portunus. Çok eski bir Roma tanrısı, ilkin
yurdu îthake'de olan Odysseus Laertes'in
geçitleri koruduğuna, sonra da limanların
oğlu.
tanrısı olduğuna inanılır, Roma'nın limanına
Polyphemos kudurmuş gibidir, arkaların yakın bir tapınağı bulunur ve yolda bir bayra
dan koca kayalar fırlatır denize, ama bununla mı kutlanırda Mater Matuta'nın oğlu sayılırdı.
ıl.ı kalmaz, babası Poseidon'a yakanr Odys-
seus'tan öcünü alsın diye. Ve deniz tanrı onu Poseidon. Olymposlu tanrılar arasında de
dinler, dileğini yerine getirmektir derdi günü, nizi simgeleyen ve denizin mutlak hâkimi sa
II günden sonra da rahat yoktur artık deniz yılan Poseidon Homeros destanlarında Pose-
li ide çilekeş kahraman için, yoldaşlarının idaon diye anılır; Poti-dan'dan türeme bu ad
hepsini yitirecek, yaban ellerde dilenecek de başka Hint-Avrupa dillerindeki biçimiyle kar
.ıncak ondan sonra tek başına varabilecektir şılaştırılacak olursa, "denizin efendisi" anla
yurduna. mına gelir. Hesiodos'un Theogonia'sında
Poseidon, Kronos'la Rhela'nın oğlu olarak
Polypoites. Troya savaşına Tesalya şehirle gösterilir (Tab. 5). Kronos öbür çocukları gibi
rinden gelme bölüklerin başında katılan Poly- Poseidon'u da doğar doğmaz yutar, sonra
polteş'ten İİyada'da şöyle söz edilir ( İ l . I I , 738 Zeus anası Rheia'nın yardımıyla kaçırılıp ba
Vd.): basına öbür kardeşlerini kusturunca Posei-
Argissa'da, Gyrtone'de, Orthe'de, don'a da deniz egemenliğini verir. Poseidon
Eleone'de ,süt beyaz Oloosson'da otururlar. sonra Amphitrite ile evlenir ve Triton'u üre-
tir. Destanlarda Poseidon'a verilen sıfat Böyle dedi, yığdı bulutları üst üste
"Enosigaios" yani yeri sarsan, titretendir. P o - bir anda allak bullak etti denizi,
seidon elinde tuttuğu üçlü yabayla yalnız dal üçlü yabasını tutuyordu elinde,
salıverdi çeşitli yellerin kasırgasını tekmil,
gaları kabartıp denizi altüstü etmekle kalmaz,
toprağı, denizi kapladı bulutlarla,
çepeçevre sardığı topraklan da sarsar. Güçlü karanlık boşandı göklerden,
bir tanrıdır, Zeus'la boy ölçüşmekten çekin Euros'la Notos ve uluyan Zephyros,
mez, onun buyruklarına baş eğmekten hoş ve koca dalgalarla açık gökten kopan
lanmadığı gibi, öbür tanrılarla birlik olup tan Boreas
rılar babasını zincire vurmaya bile kalkışmıştır estiler dört bir yandan boğuşa boğuşa.
(İl. I, 400). Troya savaşında keyfine göre ki
mi zaman Akhaları, kimi zaman Troyalıları Zeus'un buyruğuyla Odysseus'un İthake'ye
dönmesini önleyemeyince, bu kez onu kurta
tutar ve Zeus'a şöyle meydan okur (İl. XV,
ran Phaiaklar üstüne yağdırır öfkesini (Phai-
185 vd.):
aklar).
Yiğitliğine yiğittir, bilirim onu (Zeus'u), Adının geçtiği başlıca efsaneler şunlardır:
ama beni küçümsemek ne oluyor eşitim ben Apollon'la birlikte Troya surunun yapılmasını
onunla, üzerine alır, Laomedon sözleşilen ücreti öde^
bana zorla baş eğdirecek olan o mu? meyince denizden bir canavar salar kıyılara
Rhea doğurdu Zeus'u, beni, ölülere
(Laomedon, Hesione). Laokoon'un ölümü
hükmeden Hades'i,
ne de gene bir deniz canavarı sebep olur (La-
dünya üçe bölündü, üçümüz de aldık
payımızı, okoon). Poseidon yakınlarının ya da tuttuğu
kura çekildi, köpüklü deniz düştü bana, kimselerin yakarmalarını dinler, dileklerini
her zaman orada oturayım diye... hiç şaşmadan gerçekleştirir (Hippolytos).
Zeus'a bulutlar arasında engin gök düştü.
Birçok şehirlerin koruyucusu olmak için
Ama toprakla koca Olympos'tan herkesin
başka tanrılarla yarışmaya girdiği ve çokluk
payı var,
bu yüzden yaşamam ben Zeus'un keyfince, onlara yenildiği görülür: Örneğin Atina halkı
gücü varsa, rahat otursun kendi payında, Poseidon'un tuzlu gölü yerine Athena'nın
ülkesinde, zeytin ağacını seçer (Kekrops).
korkutmasın elleriyle, alçak yerine komasın Poseidon'un aşkları da efsane konusu ol
beni. muştur. Asıl karısı Amphitrite ile denizin al
Olympos'ta oturmaktan da pek hoşlanmaz, tındaki sarayda - ki bu saray Ege kıyılarında
çok daha büyük bir rol oynadığı Odysseia İmroz ya da Tenedos'un dip yarlarında bilinir
destanında onu Habeşistan'a gider ve gelir - rahat bir ömür sürer. Ne var ki ürettiği döl
görürüz (Od. I, 22 vd.): ler hep dev, azman ya da yamyamdır. Am-
phitrite'den çocuğu olmamıştır.
Poseidon uzakta oturan Yüzü Yanıklara
gitmişti o gün,
Priamos. Laomedon'un oğlu, Troya kralı
dünyanın en ucundaki insanlardır Yüzü
Yanıklar, Priamos kral olarak da, baba olarak da büyük
ikiye bölünmüşler, kimi batan günde bir rol oynar Ilyada destanında. Karısı Heka-
oturur, kimi doğan günde, be kadar ünlü, dramı onunki kadar dokunak
kurbanlık boğa ile koç almaya gitmişti lıdır.
oraya, Troya kral soyunun doğrudan doğruya vâri
orada dalmıştı şölende gönül eğlendirmeye.
sidir Priamos (Tab. 16), babası Laomedon,
Poseidon Odysseus'a karşı dinmez bir kin anası da ırmak tann Skamandros'un kızı ola
besler. Bunun nedeni de oğlu Polyphe- rak gösterilen Strymo'dur. Ama atalarıyla de
mos'un tek gözünü kör etmesidir (Polyphe- ğil, asıl kendi sayısız oğul ve kızlarıyla da ün
mos). Yüzü Yanıklardan dönüşünde deniz salmıştır. Oğlu Hektor'un ölüsünü istemek
tanrı Odysseus'u bir sal üstünde görür, kendi için Akhilleus'a gittiğinde kendi söyler elli ço
kendine öfkeli öfkeli konuştuktan sonra eyle cuk yetiştirdiğini ve hepsinin gözü önünde bir
me geçer (Od. V, 291 vd.): bir öldüğünü (İl. X X I V , 495-500).
252
Priamos'un çocukluğu üstüne bir efsane kız Bana da acı, şu talihsiz babana,
kardeşi Hesione ile ilgilidir (Hesione). Bu e f - bunca acıdan bir parça aklı kalmış
sanede adının ilkin Podarkes olduğu, sonra ihtiyarcığa.
da Priamos'a çevrildiği anlatılır. Satılmış an Oğullarının nasıl öldürüldüğünü anımsar,
lamına gelen bu ad, ablası Hesione'nin dü kızlarının, gelinlerinin esir olarak götürüle
ğün hediyesi olarak Herakles'ten küçük kar ceklerini, kendisinin de öldürülüp leşinin kö
deşinin serbest bırakılmasını istemesine daya peklere atılacağını öngörür. Hektor'un bu
nır. Priamos'un gençliği üstüne bir şey anla sözlere, eşi Hekabe'nin yalvarmalarına kar
tılmaz. Troya savaşında çıkar karşımıza, o sı şın oğlu surlara sığınmayınca, donakalır ve
rada da yaşlı, çok yaşlı bir kraldır. Yaşından sonuna kadar seyreder işkencesini, sonra da
dolayı savaşa katılamadığı halde, ihtiyarlar hıçkıra hıçkıra ağlar, toz, toprak üstünde yu
derneğinin başında erdemi, onuruyla yönetir varlanır, ama ilk tepkisi kendini dışarı atmak,
bütün eylemleri. Helene davasının Menela- Akhalara gidip oğlunun ölüsünü kurtarmak
os'la Paris arasında tek tek savaşta çözümle tır. Gitmeye karar verir ve hiçbir engel alıko
neceğine karar verilince, ant töreninin yapıl yamaz onu. Hekabe'nin gitme diye yalvarma
ması için Priamos çağrılır ve onu Batı kapı larına, hazırlık yapmada ağır davranan oğul
sındaki kulede görürüz (İl. III, 149 vd.): larına bir ihtiyara yakışacak biçimde sertçe
davranır, şöyle azarlar onları (İl. XXIV, 218
Priamos'un çevresinde
kurmuşlardı
vd.):
ihtiyarlar derneğini.
İhtiyarlık onları savaştan alıkoyuyordu, Sarayın uğursuz kuşu musun ne?
ama çok iyi konuşan adamlardılar, Gideceğim, alıkoyamazsın beni,
ormanda, ağaçları dolana dolana incecik kandıramazsın beni ne desen...
öten Hadi çabuk olun, ödlekler, baş belaları,
ağustosböcekleri gibi tıpkı. siz öteydiniz keşke Hektor öleceğine,
Kulede böyle oturuyordu Troyalı ulular. öteydiniz hızlı gemilerin önünde, topunuz
birdenl
Helen'yi çağırır ve şöyle der ona ( İ l . I I I , 162
Sonra da tanrıların yardımıyla Akhilleus'un
vd.) :
barakasına varır, görünmeden içeri girer ve
Buraya, yanıma gel kızım, otur şöyle, Akhilleus'un dizlerine, ellerine sarılarak şöyle
gör bak işte, eski kocan, hısım akraban, der (İl. X X I V , 486 vd.):
dostların.
Bence suçlu sen değilsin tanrılar asıl, Tanrısal Akhilleus, getir aklına babanı.
onlar yığdı başıma kan ağlatan savaşı... Şimdi olmalı o da benim yaşımda,
varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine.
Bu birkaç söz Priamos'u nitelemeye yeter. Belki çevresinde komşular bugün üzer onu,
Uygardır, akıllı ve yetkindir, hiçbir öfke, gide belayı savacak kimsesi yoktur yanında.
rek hiçbir acı bile gölge düşürmez insanca ol Ama duyar hiç olmazsa yaşadığını senin,
gunluğuna. Hektor Akhilleus'la savaşa gir gün boyunca sevinir gönlünde,
mek üzereyken oğluna kulenin üstünden ses oğlum dönecek Troya'dan, göreceğim onu,
lenip içeri sığınmasını salık verdiğinde ger der.
çekçi bir görüş d i l e getirir ( İ l . X X I I , 38 vd.): Ve bu sözlerle ancak insan sözünün yarata
bileceği mucizeyi yaratır: Akhilleus'un çelik
Hektor, yavrum, dostlarından uzak durma
öyle, gibi sert, acımak bilmez yüreği birden yumu-
erişirsin kaderine, bekleme bu adamı, şayıverir. Gözünden yaşlar boşanır, kalkar,
senden çok üstündür Peleusoğlu, ihtiyarı elinden tutup kaldırır, kendi babasıy-
o katı yürekli adam alt eder seni. mış gibi ökşar, avutur, yedirir, içirir ve oğlu
nun ölüsünü kendi eliyle yıkayıp hazırladıktan
Akhilleus'un elinden can veren öbür oğulla
sonra ona verir. İhtiyar da acısının onurlu se
rını sayar ve şöyle der: vinci İçinde alır, götürür onu Troyalılara.
Ama sen, Akhilleus'a alt olup ölmezsen, Hektor qıbi Priamos da Anadolulu bir kahra
halkımız daha çabuk unutur bu acıyı man insandır, Kızı, tanrı sözcüsü Kassandra
şöyle seslenir onu görünce (İl. X X I V , 7 0 3 dan utanmış, tanrılara göstermemek için de
vd.) : onu kırlarda bırakmış. Priapos'u çobanlar bu
lup büyütmüşler ve erkekliğine tapınır olmuş
Gelin, Troyalı erkekler, kadınlar, gelin,
lar. Priapos'un bir kır tanrısı olması bu yüz-
gelin, görün Hektor'u, gelin,
sağken, savaştan dönerken o denmiş.
nasıl sevinirdiniz nasıl, gelin hadi, Başka kaynaklarda Priapos Aphrodite ildi
görün şehrimizin ışığını, Hektor'umuzu, Adonis'in oğlu olarak gösterilir. Mythos ya
tekmil halkın ışığını gelin, görün. zarlarından Diodoros Priapos'la Osiris'i kar
şılaştırır, Lapsekili tannyla Mısır tanrısı ve
Pfiapos. Boğaz kıyılarında Lampsakos onun efsanesi arasında bir bag kurar: İsis k o l
(Lapseki) şehrinin büyük tanrısı Priapos Y u - cası Osiris'in erkeklik uzvunu bulunca onu biri
nan mitolojisine sonradan girmiş ve epey yer tanrı haline sokmuş, bu tanrı da P r i a p o s ,
etmiş tanrısal bir varlıktır. Bağları, bahçeleri muş. Gene Diodoros Priapos'la Hermaphro-
kem gözlere karşı koruyan bu tanrının en gö ditos'u bir tutar. Bütün bu olgulardan çıkacak
ze çarpan niteliği phallos'u, yani erkeklik uz sonuç Priapos'un bir Anadolu tanrısı olduğu
vuydu. Yamrı yumru bir adamcık olarak im ve böyle olmakla Adonis, Osiris, Isis, giderek
gelenen Priapos'un phallos'u neredeyse ken Dionysos ve Aphrodite gibi Yunan mythos'u-
disi kadar uzun ve yukarıya doğru kıvrık ola na sonradan girdiği sonucu çıkar. Türkiye
rak gösterilirdi. Bununla bereketi simgeler ve müzelerinde Priapos heykelleri çoktur.
bitkilere erişilecek bir örnek diye dikilirdi. Bu
haliyle Priapos Dionysos alayına girmiş, göv Proitos. Bkz. Abas, Akrisios, Bellerophon-
desi ve tutumuyla Satyrlere, Silenlere benze tes.
diği için bu tanrılara karışmıştır. Efsane onun Proitos Kızları. Bkz. Melampus.
tanrı Dionysos'Ia tanrıça Aphrodite'den dog
ma olduğunu da ileri sürerdi. Dionysos ala Prokne. Bkz. Aedon.
yında bir eşek üstünde canlandırılması da Prokris. Bkz. Kephalos.
şöyle açıklanırdı: Bir Bakkhos töreni sırasın
da Priapos çok içmiş ve alayda rastladığı Lo- Prokrustes. Atina ile Megara yolu üstünde
tis adlı bir nympha'ya âşık olmuştu. Gece bulunan bir haydut. Biri küçük, biri büyük iki
Bakkhalar uykuya dalınca Lotis'in yanına so yatağı varmış ve gelen, geçen yolcuları soy
kulan Priapos tam muradına ermek üzerey duktan sonra uzun boyluları küçük yatağa ya
ken bir eşek anırmış, kız uyanmış ve kaçmış. tırır, ayaklarını keser, kısaları büyük yatağa
Priapos da olduğu yerde ve durumda kalakal yatırır, ayaklarından çeker, uzatırmış. Bu kor
mış, herkese alay konusu olmuş. Roma'da kunç eşkıyayı Theseus öldürmüş (Theseus).
efsane Lotis'in yerine Vesta'yı koyar, eşeğin Prometheus. Prometheus, Titanlar soyun-
anırması da tanrıçayı tehlikede olduğunu bil dandır: Hesiodos'a göre İapetos'la Okeanos
direrek uyarması içinmiş. Vesta bayramında kızı Klymene'nin oğludur. Bu Titan çiftinin
eşeklerin çiçek çelenkleriyle süslenmesi de dört oğlu olur: Atlas, Menoitios, Prometheus
oradanmış. ve Epimetheus. Dördünün de kaderi tüyler
Aphrodite'nin Priapos'u doğurması üstüne ürperticidir: Zeus, Atlas'ı dünyanın ucuna di
de şöyle bir masal anlatılıyor: Aphrodite kip gök kubbesini omuzlarına yükler, Menoi-
Olympos tanrıları arasına gelince güzelliğiyle tios'u yıldırımla çarparak yerin dibine kapa
hepsini büyülemiş, o kadar ki Zeus bile âşık tır, Prometheus'u zincirlerle bir sütuna bağlar
olup onunla sevişmiş. Aphrodite gebe kal ve karaciğerini bir kartala yedirir, Epimethe-
mış, ama Hera doğacak çocuk babası gibi us'un başına kadın belasını salar. Neden bu
güçlü, anası gibi güzel olur da bütün öbür eşi görülmedik, olağanüstü cezalar? İapetoso-
tanrıların hakkından gelir korkusuyla Aphro- gulları Titan soyundan oldukları için mi? H a
dite'nin karnına kem göz koymuş, çocuğun yır. Zeus'un İapetosogullarına özel bir hıncı
sakat dogmasını sağlamış. Priapos kocaman vardır, bu hıncın asıl nedenini de onlara veri
bir phallos'la dünyaya gelince, tanrıça oğlun- len sıfatlardan anlıyonız: Bu Titanların dördü
254
da kafa gücünden pay almışlardır, akıldan ya küçük düşürülmüş, gülünç olmuş bir tanrıdır.
na üstündürler ve bu üstünlükleriyle övünüp Egemenliği gerçek bir güce dayanmaz, çünkü
Zeus'a karşı gelmeye yeltenirler. Akıl gücüy- akıl gücü tanrılardan insanlara geçmiştir.
se Zeus'un tekelindedir, o bu güçle ele geçir Devrim, üçüncü ve son devrim olmuş bitmiş
mişi ir dünya egemenliğini. Bu gücü başkasın tir: İnsan kendi gücünün bilincine varır,..
da görmek dinmez bir öfke doğurur içinde. tanrıya karşı ayaklanmıştır. Ona isterse ta
Prometheus da bu öfkeyi körükler durur: Siv par, isterse hiçe sayar onu, güçsüz ya da g ü ç
ri aklını, geleceği önceden görme gücünü Ze- lü olduğu oranda tapar ya da hiçe sayar.
us'u aldatmak, kuşkulandırmak, küçük düşür Tanrı, insanın elinde bir oyuncaktır, asıl tan
mek için kullanır. Burada Hesiodos'un pek rı, yani asıl yaratıcı insanın kendisidir.
üstünde durmadığı, Aiskhylos'un alabildiğine Aiskhylos'un "Prometheus"unda yalnız tan
işlediği bir temaya ışık tutmalıyız: Üçüncü rılann rol oynadığı belirtilir durur. Oysa bu
devrimin hazırlanması. tragedya bütün koşulları ve sorunlarıyla İn
Adı "önceden gören" anlamına gelen Pro- sanlık dramını yansıtır, demiştik. Prometheus
metheus kâhindir ve Gaia, Kronos'a nasıl insanın temsilcisidir, içinde çırpındığı olaylar
devrileceğini haber verdiyse, Prometheus da da günümüzün deyimiyle politik diye nitele
Zeus'ün bir gün tahtından düşeceğini bilir. nebilecek insan toplumlarına özgü olaylarıdır.
Aiskhylos'a göre Prometheus, Klymene'nin Ama Prometheus ne bakımdan insandır ve
değil, başka bir adı Themis (Adalet) olan Gai- dramı niçin insanlığın dramı oluyor?
a'nın oğludur. Bu bilgiden edindiği üstünlükle Prometheus ateşi tanrılardan çalmış ve in
P'rometheus, Zeus'u sürekli bir kuşkunun bas sanlara vermiş, tanrıların kurmuş olduğu dü
kısı altında tutar. "Prometheus" tragedyası zene karşı geldiği için de zincire vurulmuş
nın ekseni olan bu tema Hesiodos'ta da sezi yaman bir ceza çekmektedir. Mıhlanmış oldu
lir. Ancak onu göz önünde tutarsak, Mekone ğu kayadan bize seslenip, eylemini, eylemi
olayını gereğince anlayabiliriz. "Theogoni- nin uyandırdığı tepkiyi, kendini ve karşısında
,ı"da (535-560) anlatılan bu efsane etiolojik, kileri eleştirip değerlendirmektedir. Prome-
yani açıklayıcı bir nitelik taşır: Kurban tören theus olayını bugün bir tiyatro yazarı ele alsa,
lerindeki bazı geleneklerin nereden geldiğini karşımıza bir yargılama sahnesi koyar ve tu
bildirir; ama bizim için asıl önemi Zeus- tuklusu, tanıkları, yargıçlarıyla bir duruşmayı
Prometheus kavgasını bambaşka bir motif üs canlandırırdı. Biz de örneğin Kafka'nın "Du
tüne kurmasıdır: Prometheus başlangıçtan ruşma"sını inceler gibi inceleyelim "Zincire
beri insanlardan yana geçmiştir, onlara daya Vurulmuş Prometheus"u. Anlayışına, günü
narak Titanların öcünü almak ve Olymposlu- müzün gözüyle ancak bu yoldan varabiliriz.
ların egemenliği yerine insanların egemenli
Prometheus savunuyor ve ne diyor bu sa
sini getirmek emelindedir. Yeni bir devrimin
vunmada? İki kavram üstünde durup direni
hazırlayıcısıdır. Zeus'u aldatmakla onu insan
yor, değer olarak benimsediği iki kavram: B i -
lara karşı kışkırtır. Kurduğu düzen tanrılar
linç ve özgürlük. Bilinç ve özgürlük insana öz
İçin küçük düşürücüdür. Zeus bile bile alda
gü değişmez değerler olarak her zaman ve
nır, ama oldu bittiyi önleyemez. Bu onur yara
uygar her toplumda benimsenegelmişliı
sından öç almak içindir ki ateşi vermez olur
Bunları savunurken Prometheus bugün de
İnsanlara. Prometheus da tanrıyı bir daha al
bir sanığın duruşmada başvuracağı kanıl la
datır ve ateşi çalıp götürür, insanlara verir.
maya başvuruyor: Ne yaptırma, diyor, bile
İki kez küçük düşürülen tanrılar tanrısı artık
bile yaptım. Eyleminin uzun bir düşünme ve
kaba kuvvete başvurmak zorundadır: Eşi gö
tartışma sonucu .bilinçli ve istemli bir eylem
rülmedik, korkunç cezalar salacaktır Prome-
olduğunu ileri sürerek, bu eylemin suç olarak
theus'un başına.
yorumlanmasından doğacak bütün tepkilin
Hesiodos'un öyküsünde Aiskhylos'un Pro sonuna kadar katlanmaya hazır olduğunu bil
meiheus'unu, giderek Goethe'nin verdiği diliyor. Bu bilinç hem gurur, hem bir katlan
Prometheus yorumunun tohumlarını bile bu mi duygusu doğuruyor İçinde. Şu sözlerle di
labliriz: Zeus . aldatılmış, İnsanların gözünde le getiriyor duygularını
Ama ben biliyordum başıma gelecek olanı: paylarına düşen alanı yönetirken Zeus'un
Bile bile, isteye isteye suç işledim. buyruğuna uymak zorundadırlar. Piyeste kar
Bana gelince, ben bu çileme katlanacağım. şımıza çıkan tanrıların hepsi bu düzeni be
Çilesine katlanamayıp, ölmeyi özleyen nimsemiş, Zeus'un buyruklarını isteyerek ya
İo'ya Prometheus şöyle der: da istemeyerek yerine getirmektedirler. Tek
baş kaldıran Prometheus'tur. Kavga Zeus'la
Benim acılarıma hiç katlanamazdın demek! Prometheus arasındadır ve bir özgürlük-
Kader ölmeme de izin vermiyor benim: kölelik kavgasıdır. Evreni yöneten, tanrıların
Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni, ve insanların egemeni Zeus özgürdür, pran
oysa benim işkencelerimin sonu yok
gaya vurulmuş, ıssız bir kayalıkta sonsuzluğa
Zeus tahtından düşmedikçe.
dek işkencelere mahkûm, ölümsüz olduğu
Hiçbir umuda yer vermeden düşünce ve için canına kıyma özgürlüğünden de yoksun
davranışında direnen Prometheus'un bu bi Prometheus köledir. Ama bakalım gerçekten
linçli tutumunu başkaları anlamaz ve gurur ya de öyle mi?
da kibir diye nitelerler. Koro şöyle der: Prometheus'u kayaya çakan Kratos (Güç)
Sözünü sakınmıyorsun, şöyle diyor:
başına gelen boyun eğdirmiyor sana.
Her varlık çoktan bir kaderle yükümlenmiş,
Okeanos da şöyle: Tanrıların başıdır yalnız yükümlü olmayan:
yine de uslanmış değilsin, diretiyorsun, "Zeus'tan başkası özgür değildir".
dertlerine dert katmaktan korkmuyorsun.
Olaylar da Kratos'un bu sözünü doğrula
Benden öğüt dinlersen, dikine gitme.
maktadır: Sert, amansız, insafsız bir zorba gi
"Sözünü sakınmıyorsun" diye çevirdiğimiz bi dünyayı keyfine göre yöneten Zeus her is
Yunan "ağan eleutherostomeis" deyimi, "di teğini yüzde yüz gerçekleştirmektedir. Evren
lin fazla özgür" anlamına gelir. Prometheus'a "Prometheus" tragedyasında Prometheus ve
bilinci özgürlük sağlamaktadır. Dramın özü İo gibi Zeus'un kurbanları, Kratos, Bia, H e -
de bu özgürlük-köle sorunudur. Onun asıl phaistos'la Hermes gibi Zeus'un uşakları ve
önemini de biz ancak tragedyanın yazıldığı Okeanos gibi Zeus'un dalkavuklarıyla dol
çağı göz önünde tutmakla anlayabiliriz. V. muştur. Geçmişi yendikten sonra, Zeus bu
yüzyıl Atina'sında kölelik de, zorbalık da ya gün ve yarını da yasalarının tekeline geçirmi
salara uygun canlı kurumlardı. Prometheus şe benzer. Oysa gerçek tam tersinedir: Ger
herhangi bir köle gibi "desmotes", yani zinci çekte Zeus köle, Prometheus özgürdür. Bu
re vurulmuştur; işkencesenin büyüklüğü zinci özgürlüğü Prometheus nasıl ele geçirmiştir?
re vurulmuş olmasında değil, bir tanrı iken Burada efsaneyi bir yana itip, kendi çağımı
köle durumuna düşürülüp, köleliğinin bu ka zın egemenlik kavgalarına bakabiliriz: Yöneti
dar kötü koşullar içinde geçmesindedir. Ne mi ele geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da
var ki köleliği doğal ve olağan sayan bir or partiler vardır ki, karşılarına dikilip direnen
tamda Zeus-Prometheus ilişkisini bir sorun tek tük düşünce sahiplerini susturup yok ede
olarak ortaya atmak, yargılarcasına tartışmak bileceklerini sanırlar, oysa sonuç umdukları
ve hakkın köleden yana olduğunu belirterek, nın tersine çıkar: İktidar sahipleri devrilir gi
zorbalığı bütün ayrıntılarıyla eleştirip yermek der, düşünce sahipleri yener ve kalır. İnsan
Aiskhylos'un tek başına giriştiği ve başarıyla toplumunun bu değişmez yasasının bilincine
sonuçlandırdığı koca bir iştir. Tragedyasına varan Aiskhylos onu Prometheus diye bir e f -
eşsiz bir değer veren bu sorunu adım adım in sanelik kişinin ağzından bildiriyor bize dek:
celeyebiliriz "Prometheus"ta. Akıl gücü kaba güçten üstündür, düşünceye
gem vurulamaz, özgür düşünce tutuklana
Titanları yenip yönetimi ele aldıktan sonra,
maz, susturulamaz, alt edilemez, olaylar nasıl
Zeus bir düzen kurmaya girişmiştir. Bu dü
gelişirse gelişsin, gelecekte egemenlik kaba
zende kendine krallık tahtını ayrıdıgı halde,
kuvvetin değil, özgür düşüncenindir. Aiskhy-
öbür tanrılara da şeref payları, egemenlik
los toplumların yöneliminde, geçmiş, hal ve
alanları dağıtmıştır. Ne var ki bütün tanrılar
?5fi
geleceği bu açıdan eleştirerek, bize eşsiz de Proscrpina. Roma dininde ölüler ülkesi
ğerde bir politika dersi veriyor bu tragedya- tanrıçası Persephone'nin karşıkgı. Yunan mi
sıyla Akıl gücünün kaba kuvveti nasıl yendi tolojisinin etkisi altında kalmadan önce bir kır
ğini adım adım izledikten sonra, akıl gücü üs tanrıçası olsa gerek.
tüne kurulan yönetimin akla ve özgür düşün
ceye saygıyı elden bırakıp, ona sırt çevirince, Protesilaos. Troya savaşında rol oynayan
nasıl zayıfladığını ve devrilmek tehlikesiyle Tesalyalı önder, İphiklos'un oğlu ve Podar-
k.ırşı karşıya geldiğini gösteriyor. Zeus bütün kes'in agabeyisidir. Troya savaşına kırk ge
kurbanları, uşakları, dalkavuklarına karşın bir miyle katılır, ama Anadolu kıyısına ayak ba
çocuk gibi zayıf ve çaresizdir: Onu yıkımdan sar basmaz öldürülür. Homeros şöyle anlatır
kurtaracak tek kişi akıl gücünün taşıyıcısı bu acıklı serüveni (İl. II, 695 vd.):
l'rometheus'tur. Zeus tutukladığı düşmanının Sonra Phylake'de oturanlar gelir...
elinde tutukludur aslında. Efsane, Promethe- Eskiden onlar cenkçi Protesilaos'un
us'a, geleceği öngören bilici der, çagımızsa buyruğundaydılar,
biliciye inanmaz, ama düşünürün akıl gücüy kara toprak yuttu şimdi Protesilaos'u,
le geleceği öngördüğünü, insanlığa yaptığı yarım kalmış bir saray bıraktı Phylake'de.
bir de iki yanağını yırtan bir karı.
bu hizmete karşılık kör iktidarların baskısına
Öbür Akhalardan çok önce atlayınca
uğrayıp olmadık cezalara çarpıldığını da bi
gemisinden karaya,
lir. Aiskhylos'un tragedyasını bu açıdan oku bir Dardanoslu öldürdü onu.
yun, göreceksiniz ki çağımızın dramını yansı-
lır. Protesilaos'un yeni evlendiği karısı Laoda
meia'ya doyamadan ölmesi onun acıklı alın
Bu kadarıyla "Prometheus" politik piyesin
yazısıdır (Laodameia). Bir efsaneye göre
la kendisidir, ama Aiskhylos politika anlayışı
genç kadının böyle vakitsiz dul kalması kan
nın en derinini yansıtmakla kalmamış, uygar
kocanın tanrılara borç olan törenleri yapma
lık değerlerinin ne olduğunu kavrayıp dile ge
dan gerdeğe girmelerindendir.
tirmekle insancı eserin en özlüsünü de ver
miştir. Ateşi tanrılardan çalıp insanlara ver Proteus. Deniz ihtiyarı Proteus, Odyssei-
mek ne demektir? Başkalarının bir efsane ni
a'da uzun boylu anlatıldığı gibi, Mısır'da Nil
teliğinden öteye götüremedikleri bu sembolü
ırmağının ağzındaki Pharos adasına yerleş
Aiskhylos insanlık açısından ele alıp, uygarlı
miş bir tanrıdır. Görevi Poseidon'un fok ba
ğın tarihçesini çizmek gibi tiyatro eserlerinde
lıklarına ve öbür deniz yaratıklarına bekçilik
eşine rastlanmayan güç bir işi başarmaktadır.
etmektir. Onun olağanüstü kişiliğini Tele-
Düşüncesi günümüzün olaylarını aydınlata
makhos'a Menelaos tanımlar. Troya dönüşü
cak kadar derine giden bu yazarın sanat usta
Menelaos Helene ile birlikte Mısır'a vardıkla
lığı da şaşırtıcıdır: Okuyucu dikkat etti mi ki
rında uzun bir süre denize açılmazlar. Bir tan
başlangıçta Zeus'un uşakları Prometheus'u
rı yollarını bağlamaktadır, Menelaos bunun
kaba güce başvurarak tutukladıkları sahnede,
kim olduğunu ve nasıl yola çıkabileceğini öğ
Prometheus bir tek söz söylemez: Kayaya ça
renmek için Proteus'a başvurmak zorunda
kılmasına, zincire vurulmasına ve Kratos'un
sövüp saymalarına sessizce katlanır, ama kalır. Ne var ki denizin tekmil girdisini çıktısı
tragedyanın sonunda Zeus'un casusu Her- nı bilen bu ölümsüz, pusuya düşürülmeden
mes'le kölelik-özgürlük tartışmasında tanrıla sırlarını açıklamaya yanaşmaz. Proteus'un k ı -
rı beş paralık ettikten sonra, başına saldıkları zı babasını nasıl konuşmaya zorlayacağını
doğal belaları bir bir izleyip diliyle canlandırır şöyle anlatır Menelaos'a (Od. IV, 400 vd.):
gözümüzün önünde, dünya başına yıkılıp ko Gün dolanıp varınca göğün ortasına,
ruyla birlikte gömülüp yok olana dek konuş çıkar dalganın sırtına denizin yalan bilmez
makta direnir Prometheus. Son sözünü söy ihtiyarı,
ler ve sonra ölür. Kıyamet de kopsa son söz saklanır Zephyros'un karayeli altında,
özgür düşüncenindir, demek istiyor Aiskhy- sonra gider, oyuk mağaralara uzanır,
los. Alacalı enginde çıkıp sürüyle yatarlar
güzel deniz tanrıçasının yüzen ayaklı fok bu güzel ve ünlü masalda sonraları bütün
balıklan, dünya folklorunda kullanılacak motif ve te
derinlerin ekşi deniz kokusunu yayarlar malar görülmekte, masal türünün en eski
ortalığa. kaynaklarının da Anadolu'da bulunduğu orta
İhtiyarın tekmil düzenlerini anlatayım
ya çıkmaktadır. Masalın ayrıca simgesel bir
şimdi sana:
En önce fokları sayacak o, anlamı da vardı: Sevgi ile ruh birbirlerinden
sonra ayıracak onları beşer beşer, ayrılmaz, ama bu birlik ancak birçok engelleri
uzanacak aralarına sürüdeki çoban gibi. yenmek, birçok düşman güçleri alt etmekle
Görür görmez siz onun uykuya daldığını, gerçekleşir. Apuleius bu neoplatoncu görüş
ossaat saldırın var gücünüzle, leri çok renkli ve dokunaklı bir öyküde dile
ne yaparsa yapsın koyuvermeyin, tutun getirmiştir.
sımsıkı.
Her kıltğa girecek, her biçimi alacak, Çok uzun olduğu için buraya alamayacağı
benzeyecek yerde sürünen tekmil mız Eros'la Psykhe masalının bir anlatımı
hayvanlara, "Mavi Anadolu" kitabımızda bulunur (Bilgi
su olup akacak, ateş olup yakacak, Yayınevi, 1969, s. 135 vd.). Masal şöyle
bırakmayın sakın, tutun daha sıkı. özetlenebilir: Psykhe Miletos kralının kızıdır,
Ne zaman dile gelip başlarsa konuşmaya, üç kız kardeşin üçüncüsü ve en güzelidir,
zoru bırakın, çözün bağlarını, ama güzelliği yüzünden Aphrodite'nin hışmı
sor ona, yiğidim, başına bu dertleri ören na uğramıştır: Tanrıça onun tek başına bir
kim, dağa bırakılmasını, kendisine koca olacak ej
sor nasıl döneceğini balıklı denizde. dere varmasını buyurur. Oğlu Eros'tan da bu
dileğini yerine getirmesini ister. Ama Eros
Menelaos ve arkadaşları bu denizkızının ge Psykhe'yi görür görmez ona vurulur, kızı bir
tirdiği dört fok derisinin altına yatarlar, yeni saraya yerleştirip geceleri gizlice yanına gelir.
yüzülmüş bu deriler öyle pis kokar ki nere Sevgilisine görünmez, kendisini görmek için
deyse bayılacak olurlar, ama dayanırlar ve herhangi bir girişimde bulunmamasını da
Proteus foklarının arasına yatıp uykuya dala öğütler. Ama Psykhe dayanamaz, bir gece
cakken onu yakalarlar, Proteus aslan, ejder Eros kanatlarını yaymış, uyurken yağ kandili
ha, pars, domuz kılığına girer, fayda verme ni yakar ve yanına varıp ona bakar. Sevgi
yince, su olur, ağaç olur, ama sonunda sırla tanrı olduğunu görünce elleri titrer ve bir
rını açar ve Menelaos'a yolu gösterir. damla kızgın yağ Eros'un omzuna damlar.
Tanrı uyanır uyanmaz sevgilisini bırakıp gi
Bu masal tragedya yazarı Euripides ve La
der. Uzun bir süre birbirlerinden ayrı eriyip
tin Şairi Vergilius tarafından da işlenmiştir.
dururlar. Sonunda Aphrodite ikisine de acır,
Psykhe'nin bir sürü olmayacak işler yapması
Psamathe. (1) Adı kum anlamına gelen
nı buyurur. Cinler, periler kıza yardım eder
Psamathe Nereus kızlarından biridir. Kendisi
ler ve sonunda Psykhe Eros'a, yani can sev
ne vurulan Aiakos'la sevişmek istemez, bir
giye kavuşur.
fok balığı kılığına girer, ama Aiakos gene de
ona yanaşıp Phokos'a gebe bırakır (Aiakos,
Phokos). Phokos üvey kardeşleri Peleus ve
Pterelaos. Perseus soyundan gelme Ta-
Telamon tarafından öldürülünce Psamathe
phos kralı. Mykene tahtını elde etmek için
Peleus'un sürülerine korkunç bir kurt saldırtır
Elektryon'a karşı sefere çıkar. Kendi oğulla
(Peleus).
rıyla Elektryon'un oğullan savaşta birbirlerini
(2) Linos'un anası, Apollon'un sevgilisi (Li- öldürürler. Elektryon'un kızı Alkmene amca
nosj. oğlu Amphitryon'a varmak için Pterelaos'u
öldürmesini şart koşunca Amphitryon Ta-
Psykhe. Ruh anlamına gelen Psykhe Latin phos adasına karşı sefere çıkar. Ölümsüzlüğü
yazarı Apuleius'un "Dönüşümler" adlı eserin bir kıla bağlı olan Pterelaos'u Amphtryon'un
de anlattığı "Eros'la Psykhe" masalının kah nasıl Komaitho'nun yardımıyla öldürdüğü
ramanıdır. Bir Miletos efsanesine dayanan Amphitryon maddesinde anlatılmıştır.
2fı«
Pygmalion. Yalnız Ovidius'un anlattığı adını aldığı, bir de çocukları Paphos'un b i r
Pygmalion'la Galateia öyküsü çağımızda Ber- şehre isim babası olduğu biliniyor".
nard Shaw'un tiyatro oyunuyla ün kazandı-
----an burada E. Hamilton'un (Ülkü Tamer Pygme'ler. Cüce denebilecek kadar kısa
çevriisi) anlatımıyla verilmektedir: boylu olan Pygmeler soyunun adı İlyada'da
"Kyproslu bir heykelci olan Pygmalion, ka geçer. Bunların Mısır'ın güneyinde ya da
dınlardan nefret ederdi. Ant içmişti: ö m r ü Hindistan'da yaşadıkları sanılırdı. Pygmelerin
boyunca evlenmeyecekti. Sanat yetiyordu leylek ya da turna kuşlarına karşı savaşı ma
kendisine. sal konusu olmuştur. Nedeni de şöyle anlatı
lır: Oinoie adlı çok güzel bir Pygme kızı tanrı
Günlerden birinde bir kadın heykeli yapma-
çalardan Hera'yı hiç saymazmış. Günün bi
va karar verdi. Artık bilinçaltının itmesiyle mi
rinde evlenmiş ve bir çocuk doğurmuş. Çocu
yerdi bu kararı, yoksa insanlara kusursuz bir
ğun doğduğu gün Pygmeler kadına ve kocası
kadının nasıl olması gerektiğini mi göstermek
na armağanlar getirirken Hera Oinoie'yi bir
lltedi, orası bilinmiyor. Uğraştı, didindi, o za
denbire kaçırmış ve bir leylek haline getirmiş.
mana kadar yapılmış en güzel kadın heykeli
Kadın da oğlunu geri almak için Pygmelere
ni yaptı. Yaptıgıyla yetinmedi, kerelerce dü
saldırır dururmuş. Leylek sürüleri bu yüzden
zeltti heykelini, usta parmaklarıyla yeniden,
Pygmelerin başdüşmanı olmuş. Homeros dil
yeniden biçimlendirdi. Sonunda da o fildişi
lere destan olmuş bu benzetmede Troyalıları
ı ı.ırçasına tutuluverdi. Hani insan da o heyke
Pygmelere saldıran turnalarla kıyaslar ( İ l . I I I ,
li ilk .görüşte canlı bir kadın sanırdı; hem öyle
2 vd.):
bir kadın ki, güzellikte eşi, benzeri yok...
Bir süre, çocuklar oyuncaklanyla nasıl oy- Troyalılar yürüdüler kuşlar gibi, çığhk
ı iarlarsa, Pygmalion da heykeliyle öyle oyna Çiğhğa,
dı. Ona çeşit çeşit elbiseler giydirdi, küçük turnalar göklere yükselir de hani,
kuşlar, pırıl pırıl çiçekler armağan etti. Gece kasırgadan, sağanak sağanak yağmurdan
olunca yatağına yatırdı onu, öptü, kokladı. kaçıp
Düşlerinde hep onun canlandığını gördü. Okeanos akıntılarına doğru bağıra çağıra
uçarlarsa nasıl,
Ama sonunda cansız bir şeyi sevdiğini, o acı
Pygme cücelerine korkunç bir savaş, ölüm,
gerçeği anlayıverdi.
yokluk getirerek savaş vakti...
Aşk tanrıçası bütün bunları görüyor, bu yep
yeni aşk çeşidiyle yakından ilgileniyordu. Mut Pyladcs. Phokis kralı Strophios'un oğlu
suz delikanlıya yardım etmeye karar verdi. Pylades Orestes'in en yakın ve sadık arkada
Venüs bayramı gelmişti. Halk, aşk tanrıçası şıdır. Birlikte büyümüşlerdir, Pylades Ores-
için kurbanlar kesiyor, her yerde şenlikler ya tes'e babasının öcünü almakta yardım eder.
pılıyor, şölenler veriliyor, sevgililer Venus'a Tauris'e yolculuğuna da katılır (Oresres).
yakalıyorlardı. Pygmalion da aşk tanrıçasının
tapmağına giderek yakardı ona; karşısına, Pyramus ile Thisbe. Bu aşk öyküsünü
yaptığı heykele benzeyen bir kız çıkarmasını Ovidıus'a uyarak E. Hamilton (Ülkü Tamer
diledi. Sonra evine dönüp fildişi sevgilisinin çevirisi) i y i anlatmış, olduğu gibi alıyoruz:
karşısına geçti. Uzun uzun baktı heykele, eği "Bir zamanlar kara dut ağacının yemişleri
lip o cansız dudaklarından öptü onu. kar gibi beyazdı. O dutlar nasıl oldu da ansı
Ansızın irkilerek geri çekildi Pygmalion. zın renk değiştirdi, bilir misiniz? Garip, garip
Öptüğü dudaklar her zamanki gibi soğuk de olduğu kadar da üzücü bir öyküdür bu, gen
ğildi, ılıktı. Bir daha öptü; o ılık dudakların cecik iki sevgilinin ölümünü anlatır:
gittikçe ısındığını, yumuşadığını duydu. Bü Doğu ülkelerinin en güzel kızı Thisbe ile en
yük bir sevinçle sarıldı heykele; Venüs, bu bü yakışıklı delikanlısı Pyramus, Semiramis'in ül
yük aşkı karşılıksız bırakmamış, sevgilisini kesi Babylon'da yaşarlardı; evleri birbirine
canlandırmıştı. öylesine yakındı ki, birinin duvarı aynı za
Öyküsünün bundan sonrası anlatılmamış; manda ötekinin de duvarıydı. Komşulukları
yalnız sevgililerin evlendiği, heykelin (ialalela Umanla aşka çevrildi. Evlenmek İstediler, an
neleri, babaları bırakmadı. Ama aşk yasak ta Aslandan korkup kaçan Thisbe, sevgilisini
nır mı hiç? Alevi ne kadar örtülse ateşi o ka bekletmemek için mezar başına döndü. Be-,
dar yakıcı olur. Tutuşan yürekler soğur mu yaz dut ağacını aradı bulamadı; bir kara dut
bir daha? ağacı vardı orada. Önce yanıldığını sandı,
Pyramus'la Thisbe'nin evlerini ayıran du ama gözleri yerde yatan Pyramus'a ilişince
varda ufacık bir delik vardı; iki sevgili geceleri bir anda neler olduğunu anladı. Sevgilisinin
o delikten konuşabiliyorlardı. Karanlıkta du kollarına attı kendini, uzun uzun dudaklann-
daklarını deliğe dayıyor, bir yandan öteki ya dan öptü. 'Ben geldim, Pyramus' diye bağır
na öpücükler gönderiyorlardı. Sabaha kadar, dı, 'ben geldim, bak, ben, Thisbe'. Pyramus
şafak yıldızları söndürüp de günün ilk ışıkları bin güçlükle gözlerini açıp son bir kere baktı
çimenlerdeki çiyi kurutuncaya kadar, birbirle Thisbe'ye... Sonra ölüm geldi, gözkapaklan-'
rine aşklarını fısıldıyorlardı. nı kapadı.
Sonunda artık bu duruma dayanamaz oldu Thisbe kılıcı aldı eline; 'Benim için öldür
lar, bir gece kaçmaya karar verdiler. N i ; dün kendini' dedi, 'ama ben de cesurum, be
nos'un mezarı yanındaki bir dut ağacının al nim de içim aşkla dolu. Ancak ölüm ayırabi
tında buluşacaklardı. lirdi bizi; oysa şimdi o birleştirecek'. Üstünde
O gün içleri içlerine sığmadı; güneş batıp daha Pyramus'un kanı kurumamış olan kılıç
da karanlık çökünce Thisbe evden sıvıştı, m e la kendi kendini vurdu.
zara geldi. Pyramus oralarda yoktu. Genç Anneleriyle babaları da, tanrılar da acıdılar
kız, sevgilisini beklerken ansızın bir kükreme iki sevgiliye. Anneleriyle babaları, ölülerini
duydu. Arkasına bakınca ay ışığında bir dişi yakıp küllerini bir kaba koydular. Tanrılar da,
aslanın durduğunu gördü. Karnını yeni do onlasın anısını sürdürmek için, bütün ülkeler
yurmuştu aslan, ağzı kanlıydı, besbelli meza de kara dut ağaçları yetiştirdiler".
rın yanındaki kaynaktan su içmeye geliyordu,
öyle korktu ki Thisbe, hemen kaçtı; ama ka Pyriphlegeton. Bkz. Phlegeton.
çarken de sırtındaki örtüyü düşürdü.
Pyrrha. Epimetheus'la Pandora'nın kızı,
Aslan geldi, örtüyü parçaladı, sonra dönüp Deukalion'un karısı (Deukalion).
ormana gitti.
Bir süre sonra Pyramus göründü. Ne o? Pyrrhos. Bkz. Neoptolemos.
Yerde Thisbe'nin örtüsü vardı, üstelik kan
Pytho. Apollon tapınağının kurulduğu Del-
içindeydi. Bir kuşku kapladı delikanlının yüre
phoi'nin eski adı. Pytho şairlerce "kayalık"
ğini, ama Pyramus aslanın yerdeki ayak izle
ve "taşlı" olarak anılır. Bu ad tapınak ve ko
rini görünce bu kuşku büyük bir üzüntüye,
ruluğa yılan Python'un adından gelmedir.
anlatılmaz bir yasa döndü. H e p kendinin yü
zündendi, daha önce gelip Thisbe'sini tehli Python. Tanrı Apollon'un Parnassos etegin-
kelere karşı koruyamamıştı. Örtüyü aldı eli deki bir su başında bulup öldürdüğü yılan.
n e ; 'Seni ben öldürdüm' dedi. Kılıcını çekti Bütün ejderler gibi Python da Toprak Ana'
sonra, dut ağacının yanına gitti, 'Sen de be dan dogmadır. Delphoi yöresinde bulunan
nim kanımı içeceksin şimdi' dedi. Kılıcı bütün kehanet merkezinin bekçisiydi. Apollon Del-
gücüyle göğsüne sapladı. Fışkıran kanlar phoi'ye kendi kehanetini yerleştirmeden bu
ağaçtaki dutları kızıla boyadı. canavarı öldürmek zorunda kaldı (Apollon).
260
yardımıyla Girit'in Lyktos mağarasına sakla
262
değişiklikle b i z i m poyraz ve lodosa vermişler Euros'la Notos ve uluyan Zephyur.,
dir. Ne var ki bunların doğrultusunda 45 de ve koca dalgalarla açık gökten kopan
Boreas,
recelik bir kayma olmuş, Notos'a bugün kıb
estiler dört bir yandan boğuşa boğuşa.
le Koreas'a yıldız denilmiştir. Zephyros batı
rüzgârı, yani bizim karayel'dir. Euros ise d o - H o m . , Odysseia, X, 19 vd.: Aiolos Odysse-
doğu rüzgârı yani keşişleme. Bu rüzgârlar Y u - us'a bütün rüzgârlann kapalı olduğu bir tulum
nan şiirinde, özellikle Odysseia'da çok önem verir:
li bir rol oynar. Özgün ve renkli kişilikleri var
Yüzdü dokuz yaşında bir sığırın derisini, bir
dır Bunu açıklamak için aşağıda biri Hesio-
tulum yaptı,
dos, öbür ikisi Homeros'tan üç şiir parçası bağladı tulumun içine azgın yellerin
veriyoruz: yollarını,
Hesiodos, Theog, 378: çünkü Kronos oğlu yellerin yöneticisi
Şafak tanrıça Astraios'la birleşip yapmıştı onu,
coşkun yürekli rüzgârları doğurdu, dilediği yeli durdurur, dilediği yeli salardı.
gökleri arıtan Zephyros'u, Parlayan gümüş bir sicimle bağladı bu
azgın esişli Boreas'ı ve Notos'u. tulumu
koca karınlı geminin dibine, sımsıkı,
Homeros, Odysseia, V, 2 9 1 : Poseidon Y ü - en ufak bir yel bile dışarı sızamazdı.
zü Yanıklardan dönerken Odysseus'un Phai- Sonra saldı ardımızdan bir Zephyros yeli,
,ık toprağına yaklaştığını görür, başına bir be ama varamadık o ara çılgınlığı yüzünden
la salar: adamlarının,
... Yığdı bulutları üst üste ve perişan olduk, ölecektik neredeyse.
biranda allak bullak etti denizi,
üçlü yabasını tutuyordu elinde, Çözdüler tulumu, fırladı dışarı tekmil
rüzgarlar.
salıverdi çeşitli yellerin kasırgalarını tekmil,
kopan fırtına sürdü bizi açık denize,
toprağı, denizi kapladı bulutlarla,
çok uzaklara sürdü baba toprağından.
karanlık boşandı göklerden.
"Bardakçı" diye anılan bir tatlı su kaynağı
vardır. İçecekleri suyun az kireçli olmasına
s
önem veren Bodrum'lular sularını ya deniz
den kayıkla, ya karadan eşekle bu Bardakçı
kaynağından getirirler. Su, kıyının iki adım
ötesindeki bir kayadan denize akar. Bardakçı
Sabazîos. Sabazios çok eski Phrygialı bir iki, üç yüz metre genişliğinde bir kumsaldır,
tanrıdır. Sonraları Yunan dünyasınca da be karadan yana kayalı, uçurumlu bir dağ amfi-
nimsenmiş ve coşkulu kültü Dionysos'unkine teatrıyla çevrilidir.
benzediği için Dionysos'la bir tutulmuştur. Ef Bardakçı'da gökten düşme bir cennet par
saneye göre Zeus bir yılan biçimine girmiş, çası gibi küçücük, berrak bir göl varmış. Mer
Persephone'ye yaklaşmış ve Sabazios'u öyle sin ve yabani sakız ağaçları bu göle yeşil bir
üretmiştir. Yılan bu tanrının mysterlerinde çelenk olurlarmış. Bu güzel gölde Salmakis
önemli bir rol oynar, tanrının kendisi de yılan adlı bir su perisi yaşarmış, Salmakis, tanrıça
biçimine girermiş, o biçimde Asyalı bir Artemis'in buyruğunda bir dag ya da orman
nympha ile birleşerek döller üretmiş. Sabazi- perisi olmadığından, avcılık etmez, yani za
os insanlara öküzlerini evcilleştirmek ve saba vallı hayvancıkları öldürmezdi; onun için de
na koşmak fikrini vermiş, bazı imgelerinde elinde ok ve yay taşımazdı. İşi gücü gölün
başının öküz boynuzlarıyla gösterilmesi de yemyeşil sularında çırpınıp yıkanmak, çırıl
ondanmış. Yunan pantheon'una sonradan çıplak cümbüş etmekti. Uzun saçlarını göl kı
girme olduğu için efsanelerde adı pek geç yısında biten mersin ağacından yaptığı tarak
mez. Mysterleri üstüne de bilgilerimiz azdır larla tarardı. Saçlarını tararken küçücük göl
(Dionysos). den başka aynası yoktu. Salmakis bu aynaya
Sagaritis. Ovidius'un anlatımına göre Saga- baktıkça kendi güzelliğine şaşakalır, gülüşünü
ritis Attis efsanesinde rol oynayan bir ağaç pe güneşli yamaçlarda çmlatırdı. H e p göle dalar,
risidir. Attis, tanrıça Kybele'ye a f i f kalacağına yıkanır çıkar, kendi kendine türkü söyleye
söz verdiği halde bu nympha ile birleşir, rek, yamaçtaki dag çiçeklerini toplar, saçına
Kybele de öfkesinden Sagaritis'in içinde yaşa takar, boynuna ve kollarına dolardı. Suya dal
dığı ağacı keser, böylece nympha'nın yaşam dığı zaman su olur, akar, takındığı çiçeklerle
özünü kuaıtur, Attis'i de çıldırtır (Kybele). dağda gezerken dag yamacının canı olur,
Salmakis. Nice nice efsaneler vardı ki, kay akaçlara karışır, türküsü de salman dalların
naklarının Anadolu'da bulunduğunu kimse yaprak fısıltısı haline gelirdi.
bilmez. Bu masallara sahne olan yerler efsa Bir gün Salmakis göl kıyısında çiçek toplar
ne kitaplarında bütün renk ve çizgi özellikle ken güzel bir delikanlı görmüş. Delikanlının
riyle anlatılmıştır, masalı okurken onları gö adı Hermaphroditos'tu. Bardakçı düzlüğünün
zümüzle görür gibi oluruz. Ama hayal gözüy bir yanında tanrı Hermes'in tapınağı, öte ya
le gördüğümüz bu manzaraları gerçek dünya nında bir Aphrodite tapınağı varmış. İki tanrı
mızda aramaya pek koyulmayız. Oysa, ma sevişmişler, Aphrodite gebe kalmış ve nur t o
sal, içinde doğduğu dekora ne kadar bağlıy pu gibi bir oğlan doğurmuş. Babasının ve
sa, dekor da kaynak olduğu masalın anılma anasının adlarını birleştirerek Hermaphrodi-
sı, anlatılmasıyla canlanır ve asıl kişiliğini tos adını takmışlar ona. On beş yaşına varın
ondan alır. ca genç yerinde duramamış, başını alıp yer
Salmakis efsanesi için de bu böyledir. İ l k - yüzünü gezmeye, görmeye çıkmış. Yolu Sal-
çağdan bu yana birçok sanatçının şiirine, res makis gölünün önüne düşmüş.
mine, heykeline konu olan bu masalı bugün Körpe delikanlıyı görünce Salmakis'in gön
kü çerçevesine yerleştirdiniz mi, masal gerçe lü sevgiyle harlamış. Saçını başını şöyle bir
ğin verdiği anlamla derinlik kazanır, masala düzeltmiş, güzelliğiyle delikanlının gönlünü
sahne olan yer de zamanın akışı içinde sanki büyülemeyi tanrılardan yalvarıp, Hermaphro-
duralar, ölümsüzlesin ditos'un yanına varmış ve: "Sen bir tanrı mı
Bodrum'un hemen yanında, deniz kıyısın sın, değil misin? Tanrıysan, sevgi tanrısı
da, bir zamanlar "Salmakis" denilen, bugün
264
Eros'un kendisinin herhalde" demiş, "ne cilalı taşlarla çevrili berrak, tabii havuzlar var
mutlu seni doğuran anaya, seni emziren süt- dır. Taşlar bu havuzları kemerler ve köprü
nineye! K ı z kardeşlerin de seni görmekle se cüklerle aşarlar; taşların altından denize girer
vinirler. Annen, sütninen, kardeşlerin mutlu, ve irili ufaklı beş, altı havuzu dolaşırlar. Sal-
ama gelin olarak sana varan kız onlardan yüz makis gölü bu havuzlar olsa gerek.
kere, bin kere daha mutlu. Nice zevkler tada Bu efsane nasıl doğdu, neden doğdu? diye
caktır o! Bugüne değin evlenmedinse, gel bir soracak olursak, ilkçağ masalcıları Salmakis
ize varalım; yok, bir gelinle gerdeğe gir- gölünün suyunda gevşetici, erkeklik gücünü
dinse, yine de sevişelim şuracıkta, duyacağı azaltıcı bir özellik vardı da ondan diye karşılık
mız zevk hırsızlama bir zevk olsun". verirler. Belki yalan, belki gerçek, bilemiyo
Salmakis böyle demiş. Ama çocukluk ça ruz. Masalda gerçek aranmaz ki, şiirinin tadı
ğından yeni çıkmış olan Hermaphroditos çe na vanlır yalnız.
kingen, sıkılgan bir gençti. O ana kadar böy
le şeyleri hiç aklından geçirmemişti. Yanakla Salmoneus. Deukalion'la Pyrrha'nın so
rı utançla kızardı. "Git oradan!" diye öte dürt yundan Aiolos'la Enarete'nin oğlu (Tab. 2 0 ,
tü peri kızını. Salmakis, içi acıyla burkularak, 22). Gençliği Tesalya'da geçen Salmoneus
bir çalının ardına çekilip gizlendi. Kendini ıs güneybatı Yunanistan'da Elis'e yerleşmiş ve
sız yerde yapayalnız bilen genç önce ayağını Salmone diye bir şehir kurmuş. İ l k karısı A l k l
suda çalkaladı, sonra soyundu, çırılçıplak gö dike'den Tyro adlı bir kızı olmuş, karısı ölün
le daldı. ce de Sidero ile evlenmiş. Sidero üvey kızı
Dibi görünen serin suda bir fildişi heykel gi Tyro'ya eziyet etmiş (Tyro).
bi yüzüyordu. Peri kızının gözleri arzu ateşiy Salmoneus kendini beğenmiş, haddini bil
le yanıp çaktı. "Artık benimsin!" diye bir se mez bir adammış. Zeus'la boy ölçüşmeye-
vinç çığlığı saldı ve kınından sıyrılan bir kılıç kalkmış, tanrı gibi gök gürletecegim diye
gibi çıplak ve parlak gövdesiyle göle atladı. tunçla döşediği bir yol açmış, üstünden demir
Hermaphroditos'u elleri, kolları, bacaklarıyla tekerlekli bir araba geçirmiş, araba ağır zin
sarmiş, acıtırcasına kavramıştı. Dudaklarını cirler sürüklüyormuş arkasından. Böylece gü
dudaklarına kenetlemişti. Nasıl yılan, pençe rültü patırtıyla giderken bir yandan da şimşek
line düştüğü kartala büklüm büklüm dolanır niyetine yanan çeraglar salıyormuş sağa, so
dı, nasıl denizin dibinde ahtapot, dokunaçla- la. Zeus bu ölçüsüzlüğe içerlemiş, gökten
rıyla tuttuğu balığı fırıl fırıl kavrarsa, Salmakis yağdırdığı yıldırımla hem Salmoneus ve ara
de delikanlıyı öyle sarıp bağrına basıyor, d ö basını, hem de Salmone kentini yakıp yok et
ne döne suyun dibine çekiyordu. miş.
Hermaphroditos kurtulayım die çırpınır- Sangarios. Sangarios, Sakarya ırmağının
ken, peri kızı, tanrılara seslenmiş, "Size yal Yunanca adıdır. Bütün ırmaklar gibi o da
varırım, ikimizi birbirimize kavuşturun!" diye Okeanos'la Tethys'in oğlu sayılır. Troya kra
yakarmış. Tanrılar dileğini yerine getirmişler: liçesi Hekabe onun kızıymış derlerdi. Sanga-
Kızla erkeğin iki gövdesini bir tek gövdede rios'un adı birçok efsanelere karışmıştır, en
birleştirmişler, öyle ki, o gövde ne erkek, ne ünlü ve önemlisi tanrıça Kybete ile ilgili kızı
dişi, aynı zamanda hem erkek, hem dişi ol Nana ve Agdistis efsanesidir.
muş. Batıda "hünsa" anlamına gelen "her-
mafrodit" sözü işte bu efsaneden gelir. Sarpedon. (1) Bellerophontes'in kızı Lao-
Bugün Bardakçı'da Kaplankaya denilen dameia'nın koynuna tanrı Zeus girer, bu biı
yüksek bir tepe vardır. Hermes ve Aphrodi- leşmeden de Sarpedon doğar (Tab. 25). Sar-
le'nin tapınakları olsa olsa bu tepenin üzerin pedon llyada'da Troya savaş ortaklarının en
de olabilirdi. Tepenin denize inen yamacında ünlüsü, en insanıdır, onun dramı I lek
dikilitaşlara, anıtlara, dolmenlere benzeyen tor'unkinden aşağı kalmaz. Bu Zeus oğlu b u ,
dev kayalar yükselir. Bu dik dorukların ara bir çıkar gütmeden, sırf Anadolu topraklarını
sında yer yer yeşil kadife gibi çimen parçaları saldırıya karşı korumak için gelmiştir ta uzak
göverir. Denize varınca, kimi kumsalla, k i m i Iykia'dan, tanrı Apollon'un yönettiği ışık ol
k e s i n d e n . S a r p e d o n ' u n gücü h i ç gevşemez, neden etlerle, dopdolu taslarla ağırlarlar,
Troyalıların yıldıgt olur da Lykialı yiğitlerin neden bakarlar bize tanrtymışız gibi,
yüreği t a m bir bilinç ve yurtseverlik aşkıyla ulu Ksanthos kıyılarında neden geniş
topraklarımız var,\
ç a r p a r llyada d e s t a n ı b o y u n c a . H e k t o r ' a bile
hem bağ olmaya, hem buğday olmaya
çıkışıp yol gösterdiği görülür büyük S a r p e - elverişli?
d o n ' u n (İl. V, 4 7 2 vd.): Öyleyse burada bizim ödevimiz ne,
Nereye gitti senin eski gücün? Lykialıların ön sıralarında savaşmak değil
Ordusuz, yardımcısız koruyacaktın şehri mi?
hani Ey can yoldaşım benim
kayınlarınla, kardeşlerinle tek başına? savaştan kaçmanın sonu ne,
Ama şimdi göremiyorum onların hiçbirini, yaşlanmadan, ölümsüz yaşamak mı?
sinmişler aslan karşısında köpekler gibi, Bunu bilseydim, ne kendim savaşırdım en
Biz nasıl dövüşüyoruz, baksana bize, önde,
biz ki yardımcınızdan başka bir şey değiliz. ne de seni yollardım erlere ün veren savaşa,
Ben ta uzaklardan geldim yardıma, neylersin, ölüm tanrıçaları gözler
anaforlu Ksanthos'tan geldim, uzak yolumuzu,
Lykia'dan. bir ölümlü kaçamaz onlardan, kurtulamaz.
Sevgili karımı, yavrumu kodum orada, Hadi gidelim, görelim, bakalım,
yoksulların göz dikeceği bir sürü mal, mülk biz mi düşmana ün veririz,
kodum: yoksa düşman mı ün verir bize?
Savaşa sürüyorum Lykialıları gene de,
kendim de en öndeyim işte bak. Bu t a n r ı oğlu h a l k t a n bir i n s a n gibi k o n u
Oysa Akhalann alıp götüreceği bir şeyim de şur, Jlyada'da d e m o k r a s i ilkelerine - ki bu il
yok. keler daha yoktu ortada - o n u n kadar i n a n
Böyleyken yerinde saymaktasın sen, m ı ş , o n u n k a d a r sorumlu bir kişi d a h a g ö s t e
karılarını korumaları için, öbür ordulara rilemez.
bile
G ü n gelir ki Sarpedon Akhilleus'un arkada
buyuramıyorsun karşı koymayı.
Sımsıkı bir ağa düşüp, yem olacaksın şı Patroklos'la boy ö l ç ü ş m e k z o r u n d a kalır.
düşmana. Bu savaşın kendisi için s o n savaş o l d u ğ u n u
Düşman yerle bir edecek düzenli ilinizi. sezer gibidir, g e n e de kışkırtır yoldaşlarını s a - i
Sen gece, gündüz yormalısın kafanı, vaşmaya ( İ l . XVI, 422 vd.):
ünlü yardımcıların önderlerine dört
bucakta Ayıp size, Lykialılar, nereye kaçarsınız
yalvarmaksın dayanmaları için yılmadan. böyle?
Böyle karşı koyabilirsin acı günlere. Yiğitliği göstermenin işte tam sırası.
Ben kendim çıkacağım bu adamın
S a r p e d o n ö ğ ü t vermekle d e k a l m a z , Akha- karşısına,
l a n n k u r d u ğ u d u v a r a saldırıda en başta gelir, bakalım burada Troyalıları kesip biçen kim,
eylemiyle, kafasıyla ö n d e r d i r . Şöyle d e n i r Il- kim bunca kötülük eden adam?
y a d a ' d a (İl. XII, 2 8 9 vd.): Birçok soylu yiğitlerin dizlerini çözdü o.
Ama akıllı Zeus, Argoslularm üstüne işte o sırada Z e u s karışır işin i ç i n e , karışır
oğlu Sarpedon 'u salmasaydı, d a n e olur, k e n d i n d e n güçlü K a d e r ' e b o y u n
ne Troyalılar, ne de ünlü Hektor
e ğ m e k sevgili o ğ l u n u n ö l ü m ü n e seyirci kal
kapıları kıramaz, duvarı yaramazdı.
Kıvrık boynuzlu öküzlerin üstüne atılan m a k z o r u n d a d ı r . Şöyle bir k o n u ş m a geçer
bir aslan gibi saldı onu. karısı H e r a ile a r a s ı n d a (İl. XVI, 4 3 3 vd.):
268
Ipheus'un denlzkızlarınkinden daha güzel bir etmiş. Ama en ünlü .ışkı Beşparmak dağları
ezgl tutturduğu için arkadaşlarını Seirenlere n ı n çobanı Endymion'dur. Endymion'dan elli
kavuşmak isteğinden vazgeçirdiği de anlatılır. kızı olduğu bir efsanede anlatılır (Endymion).
Ovidius'a göre Seirenler bir zamanlar kuş ka Artemis'le ilişkileri için Artemis maddesini'
natlı değil de, herkes gibi kızlarmış, Perse- bakınız.
phone'nin arkadaşlarıymış. Ama Persephone
Semele. Kadmos'la Harmonia'nın evlenme
Hades tarafından k a ç ı n r ı l ı n c a ne yapıp yapıp
sinden dört kız doğar: İno, Autonoe, Agaue
ona yetişmek için kanat bırakmışlar ve yerde,
ve Semele (Tab. 18). Zeus Semele'ye aşık
gökte arkadaşlarını aramaya koyulmuşlar.
olur, ama karısı Hera onu kıskanır; ihtiyar bir
Daha başka yazarlar bu niteliklerinin bir tanrı
cezası olduğunu ileri sürerler. Kaynakları ne sütnine şekline girerek yanına gelir ve Seme-
olursa olsun Yunan mythos'unda Seirenlerin le'ye, "Zeus'a yalvar da sana kendini tanrı
Harpyalara benzedikleri, onların bir başka tü Olarak bütün görkemiyle göstersin" der. Se-
rünü simgeledikleri açıktır. mele kanarak Zeus'tan bunu ister. Zeus da
şimşek ve yıldırımlarla kendisini gösterince
Seirenler efsanesinin bir gerçekle ilişkisi
Semele yanar; yanarken de karnındaki yedi
olup olmadığı zamanımızın bilgin ve gezginle
aylık çocuğu, Zeus'un oğlu Bakkhos'u düşü
rini ilgilendirmiştir. Bu masala simgesel bir
rür, Zeus çocuğu kurtarır, baldırının içine
anlam vermek isteyenler de olmuştur. Doğa
saklar. Vakti gelince Bakkhos, ya da Diony
dan gelen bir çağrıya dayanamayıp kendini
sos adıyla anılan tanrı Zeus'un baldırından
ölüme atan erkek motifi nice nice şiir ve ma
yeniden doğar (Dionysos).
sallara konu olmuş, Heine'nin "Lorelefına
karşılık bizde Melih Cevdet Anday'ın "Kolları Semiramis. Babil kraliçesi Semiramis'in öy
Bağlı Odiseus" şiiri akla gelir. Bu uzun şiirin küsünü ünlü mitograflardan Sicilyalı Diodo-
son bölümü doğrudan doğruya Seirenlere. ros anlatmıştır. Suriye'de Askalon yöresinde
değgindir, bu büyülü ezginin bambaşka yön bir göl varmış, bu gölde Derketo adında ka
den, şair yönünden bir yorumunu verir: din yüzlü, balık gövdeli bir tanrıça yaşarmış.|
Aphrodite bu tanrıçaya kızmış ve onu bölge
Kürekçiler hasatsız denizi nin çobanlarından birine âşık etmiş. Derketo
köpürttüler küreklerimle, nur topu gibi bir çocuk doğurmuş, ama bir
tez yürüyüştü gemi gün batarken
erkekle birleştiğine içerlediği için çobanı öl
ulaştı Sirenlerin adasına,
dürmüş, doğurduğu kız çocuğu da bırakarak
yüreğim kopacak gibiydi,
kanatlanıp uçacak gibiydi, ama gölüne dalmış. Bebeği ak güvercinler mandı
Sirenlerin izi bile yoktu ortada. ralardan aşırdıkları süt ve peynirle beslemiş
Yalnız bir ezgi, ta derinden, ler adına da bunun için Semiramis, yani Suri
ta içerimden gelen bir ezgi ye dilinde "güvercinlerden gelme" denmiş.
başladı yavaş yavaş yükselmeye; Semiramis büyüyüp güzel bir genç kız ol
o yabansı, o büyülü türküleri ben
muş. Günün birinde kralın kâhyası mandıra
söylüyordum sağır gemicilere,
lan geziyormuş ki, kızı görmüş, beğenmiş ve
yalnız ben duyuyordum Sirenleri.
Kirke, bilge tanrıça, selam sana! kendine karı olarak Ninive'ye götürmüş. Se-
Sağ salim geçtim kendimi. miramis güzel olduğu kadar da akıllıymış, ko
casına her işinde yardım ediyor, öylesine ye
S e l e n e . Selene Ay'ın simgesidir. Hyperi- rinde öğütler veriyormuş ki adam her işimle
on'la Theia'nın kızı, Güneş tanrı Helios'la başarılı oluyormuş. O sırada Babil kralı Ninos
Şafak tanrıça Eos'un kardeşidir (Tab. 8). İki Baktriana ülkesine karşı savaş açmış, büyük
atın çektiği gümüş tekerlekli bir araba üstün bir orduyla saldırdığı halde, ülkenin başkenll
de gökleri dolaşan güzel bir kadın olarak can n i b i r türlü ele geçiremiyormuş. S e m i r a m i s ' i n
landırılır, birçok sevgilileri olduğu anlatılır: kocası da ordudaymış, savaş uzadığı için karısı-
Zeus'la birleşmiş ve ondan Pandia adlı bir kız ni yanına getirtmiş, Semiramis de kaleyi al
doğurmuş, Arkadya'da tanrı Pan'la sevişmiş, mak için bir çare düşünmüş: Orduları ovada
I'.m da oıı.ı bir beya/ öküz sürüsü armağan çarpışırken, arkasından bir bölük askerle boş
kalan kaleye tırmanmış ve hayretten donaka hini bir midir, birçok mu? Pek belli değil.
lan düşmanı yenerek kaleyi teslim almış. Kral Apollon kâhinlerinin hepsine Sibylla denmi
Ninos da Semiramis'in aklına ve yürekliliğine yor, örneğin Delphoi'deki kâhinin adı Pythi-
olduğu kadar güzelliğine de çarpılmış. Kâhya a'dır. Sibylla adı Anadolu'daki bilicilik mer
sından kadını istemiş, onun yerine kendi kız kezlerindeki kâhin kadınlara veriliyor, sonra
kardeşini vermeyi öne sürmüş, ama adam ra da bu adın Kyme merkezinin güney İtal-
zı olmamış. Gözlerine mil vurulacağını anla ya'daki Cumae şehrine taşınmasıyla Cumae
yınca da kendi kendini öldürmüş. Ninos Se- kâhinine. Sibylla kelimesi bir ses benzetmesi
miramis'le evlenmiş, ölünce de tahtını ona bı de olabilir: Kâhinin kendinden geçip vecit ha
rakmış. linde solurken çıkardığı ıslık gibi seslerin bir
Semiramis kraliçe olunca önce kocasına yansıması, ada dökülmesi olabilir. Sorun ay-
büyük bir anıtkabir yaptırmış, sonra da ünlü dınlanmamıştır bugüne bugün. Ama en yeni
asma bahçelerinin yapımına girişmiş. Dillere buluntular, Smintheus Apollon tapınağının
destan olan Babil şehri ve bahçeleri cennetin Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi, Gülpınar buca
yeryüzündeki imgesiymiş. Diodoros onları en ğında ortaya çıkmasıyla kaynaklarımızı aydın
ufak ayrıntılarına dek anlatır. Fırat ve Dicle lığa varacak biçimde yorumlamak olanakları
ovalarında daha birçok bayındırlık yapılarını nı bize verecektir belki.
tamamladıktan sonra Semiramis dış seferlere Pausanias ilk Sibylla'nın Smintheus Apol-
de çıkmış, Asya'da ele geçirdiği ülkelerde bü lon'un hizmetinde, Herophile adlı bir kız ol
yük yapılar meydana getirmiş, en sonunda duğunu yazar: Bu kız İda dağının bir nym-
da Mısır'da Amon tapınağına nasıl gidip gele pha'sıyla ölümlü bir babadan dolmuş (He-
ceğini öğrenmek istemiş; tanrı sözcüsü, oğlu rophile). Apollon tanrıya övgüler düzdüğü gi
kendisini tahttan devirmeyi düşündüğü an bi, Troya savaşının da Spartalı bir kadın yü
öleceğini bildirmiş. Semiramis daha sonra zünden çıkacağını bildiren bu Sibylla kendini
Hindistan'a kadar uzanmış, yorgun düşmüş tanrının hem "meşru karısı" hem de "kızı"
ve gerisin geri Babil'e dönerken oğlunun olarak tanımlarmış. Delos, Klaros, Samos,
kendisine suikast hazırladığını öğrenmiş. Bu hatta Delphoi'ye de gider, yanında taşıdığı
nu duyar duymaz tahtı oğluna bırakarak orta bir taşın üstüne çıkar, öyle fal bakar, kehanet
dan kaybolmuş. Söylentiye göre kraliçe bir okurmuş. Herophile Troas bölgesinde öldü
güvercin olup göğe uçmuş. ğü halde, bu taş Delphoi'de kalmış, Pausani-
as zamanında gösterilirmiş.
Scrvius. Roma'nın altıncı kralı sayılan Ser-
İkinci ünlü Sibylla gene Ege kıyılarından
vius Tullius'un hayatı üstüne birçok efsaneler
Erythreia kâhiniymiş. Onun da babası ölüm
anlatılırdı. Kral Tarquinius'un evinde köle
lü, anası bir nympha'ymış ve onu Korykos
olarak hizmet eden bir kız varmış, bir gece
dağının (Kırandag) bir mağarasında doğur
ocaktan çıkan bir Lar tanrı gelip onunla bir
muş. Doğar doğmaz kâhinliğe başlamış, ağ
leşmiş, kız gebe kalıp Servius'u doğurmuş.
zından dökülen fallar da dize halindeymiş.
Çocuk bir gece uyurken başının çevresini
Daha çocukken Apollon tapınağına adanmış.
alevler sarmış, bunu gören Tarquinius'un ka
Bu Sibylla ile çok uzun ömürlü ya da hiç öl
rısı Tanaquil alevin söndürülmesini önlemiş,
meyen Sibyllaların çığırı açılmış oluyor. Söy
bebek gözlerini açar açmaz da alev yok ol
lentiye göre her biri 110 yıl tutan dokuz in
muş. Olağanüstü bir kişi olduğunu anlayan
san ömrü yaşamış.
kral kızını ona vermiş, öldüğü zaman da ye
rine Servius geçmiş. Ama kral tahta otur Bundan sonra Sibylla'ya (yahut Sibyllalara)
madan önce seçimini halkoyuyla da onaylat Roma kaynaklarında rastlanır. Vergiüus da
mış. (Aen. V I , 1 vd.), Ovidius da (Met. X I V , 124-
153) Cumae Sibylla'sından uzun uzadıya söz
Sibylla. Sibylla bir ad m ı , ya da bir meslek ederler. İtalya'ya göçen bu kâhin Erythreia
adı mı? Apollon kültüne bağlı, geleceği bilen, Sibylla'sının kendisiymiş. Vergilius ona Dei-
öngören tanrının esiniyle dolup onun ağzın phobe adını verir, Glaukos'un kızı olduğu ve
dan fal bakan, olacakları açıklayan Sibylla kâ- Cumae'de Phoibos'la üç yol ağzı tanrıçası
97A
Hakabe'ye hizmet ettiğini söyler. Aeneas'ı (2) Belos'un kardeşi, Algyplos'la Dana
ölüler ülkesine götürüp getiren odur. Bu kâ os'un anaları, Fenike'de Sidon şehrine adım
hin üstüne çeşitli efsaneler anlatılırdı: Apol- vermiş.
lon ona ömür bağışlamış, elinde ne kadar (3) Danaos kızlarından biri, Peloponez'deki
kum tanesi taşıyabilirse, o kadar yıl yaşayabi Side adlı küçük şehre adını vermiş.
leceğini bildirmiş, ama yurduna bir daha dön
memesini de şart koşmuş, Erythreia'ya ayak Sidero. Salmoneus'un ikinci karısı, Tyro'ya
bastığı gün ölecekmiş. Sibylla da Cumae'ye eziyet eder ve Neleus'la Pelias tarafından öl
göçmüş, (bir söylentiye göre Aeneas'la birlik dürülür (Tyro, Neleus).
li') ama günün birinde yurdundan kâhine bir
Silenos. Silenos kocalmış Satyr'lere genel
mektup gelmiş, üstünde Erythreia toprağıyla
likle verilen addır, ama Silenos adında bir kişi
yogurulmuş bir mühür varmış, kâhin ona d o
de vardır. Kır tanrısı Pan'ın ya da Hermes'le
kunur dokunmaz ölmüş. Ya da şu: Apollon
bir nympha'nın oğlu diye geçinir. Tipik Ana
kâhinine gönül vermiş, ağzından çıkacak ilk
dolulu bir imgedir: Yassı burunlu, çirkin, ihti
dileği gerçekleştirmeye söz vermiş, Sibylla da yar, hep eşek üstünde ve hep de sarhoş oldu
uzun ömür istemiş, ama sonsuz gençlik iste gu için eşeğinden ikide bir düşen koca karınlı
meyi unutmuş. Tanrı, kızlığını kendine verir bir adam olarak canlandmlır. Dionysos ala
se, gençliğini de bağışlayacak olmuş, ama kız yında dolaşır, Dionysos tanrıyı yetiştiren oy
buna yanaşmamış. Bu yüzden de ihtiyarladık- muş derler. Ama öylesine akıllı ve bilgedir ki
ça ihtiyarlamış, buruşmuş, büzülmüş, sonun insanlar hayat sırlarını onun ağzından almaya
da bir ağustosböcegi haline gelmiş, Cuma- can atarlar (Midas). Boğa bakışlı bu ihtivan
e'deki Apollon tapınağında bir kafes içinde Vergilius'un VI. çoban şiirinde çobanlar ko
kalırmış. Çocuklar ona, "Sibylla ne istiyor nuşmaya zorlar, ama en güzel, en anlamlı ta
sun?" diye sorarlar, o da, "Ölmek istiyorum" nımını bize Platon "Şölen" diyalogunda verir.
cevabını verirmiş. Alkibiades orada Sokrates'i bir Silen'e ben/.v
Roma tarihinde çok büyük bir yer tutan, tir ve şöyle der (Şöl. 2 1 5 d - d ) :
devlet politikasına âdeta yön veren Sibylla ki
"Ben Sokrates'i övmek için, dostlarım, bazı
taplarına gelince, bunları da İtalya'ya Cumae
benzetmelere başvuracağım. Şaka ettiğimi sa
Sibylla'sı getirmiş, derlerdi. Tarquinius Su- nacak Sokrates. Ama bu benzetmeleri şaka
perbus çağında Sibylla dokuz kitabıyla birlikte için değil, doğruyu göstermek için kullanaca
Roma'ya gelmiş ve krala bunları satmak iste ğım. İlkin bu adamı Silen heykellerine benze
miş, Tarquinius istediği fiyatı çok yüksek bu teceğim. Hani şu heykel dükkânlarında görü
lunca, Sibylla kitapların üçünü ateşe atmış, len düdüklü, kavallı Silenlere. Bu Silenler or
tadan ikiye bölünür ve içlerinden küçük kü
pazarlıkta gene uyuşamaymca daha üç tane
çük tanrı heykelleri çıkar. Onu Satyr Maı\
sini yakmış, sonunda Tarquinius geri kalan yas'a da benzetebilirim. Görünüş bakımından
üç kitabı satın almış ve İupiter Capitolinus ta bu Silenlerin tıpkısıdır Sokrates. Yalan mı?
pınağına koymuş. Roma din ve devletiyle ilgi Daha başka benzerlikler de var aranızda, söy
li her sorunda bu kitaplara başvurulur, tutula leyeyim de bak. Bir defa her şeyle saygısızca
cak yol onlardan alınan esinlere göre çizilirdi. alay edersin; doğru değil mi?Değil dersen, ta
Sibylla kitaplarını saklamak ve korumak için nıklar getiririm. Kaval çalmasını bilmez mi
sin? Öyle bilirsin ki, Marsyas hiç kalır yanın
rahip heyetinin göreviydi. Ana Tanrıça Kybe-
da. Çünkü o eninde sonunda kamışlardan ne
le'nin Pessinus'tan Roma'ya getirilmesi de fes kuvvetiyle çıkardığı seslerle büyütüyordu
bu kitapların esin ve isteğiyle olmuştur (Kybe- insanları. Hoş, bugünkü kavalcıların da ytı\üı
H ğı başka bir şey değil. Olympos'la Mars-
yas'tan öğrendiği havaları çalar. Bu havalar
Side. Yunanca nar anlamına gelen Side bir ister iyi çalınsın, ister kötü, tanrıdan gelme
çok efsanelik kadınların adıdır: oldukları için, insanları büyü/er, sırlara ur
tanrılara ermek isteyenleri meydana çıkarır.
(1) Tauros'un kızı, Pamphylla'da Side şeh Seni Manyas'tan tek ayıran şey, çalgısız, ka-
rinin isim anası valsız sadece sözlerle aynı şeyi elde etmen-
dir. Bir başkası konuşsun, istediği kadar da Sisyphos. İlkçağın efsanelik kişileri arasında
usta bir sözcü olsun, ne söylese hiçbirimizi he zamanımızın yazar ve düşünürlerini en çok il
men de hiç ilgilendirmez. Ama sen konuştun gilendiren biri de Sisyphos'tur. Prometheus
mu, yahut da senin sözlerini kötü bir sözcü
gibi insanları tanrılara karşı tuttugundan,
den de olsa, dinledik mi, kadın, erkek, çoluk
çocuk duraklar, kulak kesilir, kendimizden Odysseus gibi insan aklı ve kurnazlığıyla tanrı-]
geçeriz ". lara bile üstün olduğundan olsa gerek. Sisy-
phos tanrılara karşı suç işlemiş kişidir, onlarla
Simoeis. Simoeis (Dümrek çayı) Skamand- boy ölçüşmeye giriştiği için de ölüler ülkesin
ros'la Troya ovasında akan suyun adıdır. Bü de korkunç bir cezaya çarpılır. İlkin adına
tün ırmaklar gibi o da Hesiodos'a göre Okea- Odysseia'da rastlanır. Hades'te gördüğü Sisy-
nos'la Tethys'in oğludur, llyada'da sık sık sö phos'u şöyle tanımlar Odysseus (Od. X I I ,
zü geçer. Akhilleus Troyalıları kesip kesip 5 9 3 vd.):
Skamandros ırmağına atınca yiğidi kovala
Sisyphos'u gördüm, korkunç işkenceler
mak ve alt etmek üzere arkadaşlarına yardım
çekerken;
eder (Skamandros). Bu ırmak tanrının iki kı
Yakalamış iki ovucuyla kocaman bir kayayı,
zı olmuş; biri Troya'nın kurucusu Tros'un ve kollarıyla, bacaklarıyla dayanmıştı
anası, öbürü Assarakos'un karısı ve Kapys'in kayaya,
anasıymış. habire itiyordu onu bir tepeye doğru,
işte kaya tepeye vardı, varacak, işte tamam,
Sinon. Sinon Akhaların Troya'dan çekilir ama tepeye varmasına tam bir parmak kala,
ken orada bıraktıkları casustur. Troyalıları al bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,
datıp tahta atı içeriye almalarını sağlamak aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş
için bir sürü yalan uydurur: Akhaların onu belası kaya,
o da yeniden itiyordu kayayı tekmil
tanrılara kurban etmek istediklerini, ellerin
kaslarını gere gere,
den kaçtığını ve Troya'ya sığındığını. Tahta
kopan toz toprak habire aşarken başının
atı Odysseus'un Palladipn'u çalmasına karşı üstünden,
lık Athena tanrıçaya bir sunu olarak bıraktık o da habire itiyordu kayayı, kan ter içinde.
larına, bu atın içeriye alınması için surlarda
Çağımız Fransız yazarlarından Albert Ca-
bir gedik açmak gerektiğine Troyalıları kandı
mus "Le Mythe de Sisyphe" adlı denemesin
rır, gece de Troyalılar kurtuluş şerefine şölen
de Sisyphos'u anlamsızlığın (absürde) bir sim
yapıp bol bol yedikten, içtikten sonra uyu
gesi diye tanımlar. Yaptığı iş anlamsız ve ya
dukları bir sırada Tenedos'tan geri dönen
rarsızdır, ama bu işi sonsuzluğa dek görmekle
Akha ordusuna kapıları açtığı gibi, atın için
yükümlüdür Sisyphos. Bu korkunç işkence
deki Akha savaşçılarını da dışarıya çıkarır,
nin bir gün biteceğini bile umamaz. Sisyphos
böylece şehri ateşe verip Troya'nın düşmesi
umutsuz kahramandır, ama insan kahraman
ne yol açar. Bu çirkin kişiyi ve onun tüyler ür dır, çünkü bilinçlidir. Camus insan yaşamının
pertici eylemlerini Aeneas Dido'nun önünde anlamsızlığı içinde insan onurunun gene de,
Troya'nın yıkılışını anlatırken dile getirir dış etkenlerin anlamsızlığına, koşulların kaçı
(Verg. Aen. I I , 57 vd.). nılmaz baskısına karşın zorunlu olan yükü bile
Sinopc. Sinope Karadeniz'de Sinop şehrine bile taşımak olduğunu belirtir ve Sisyphos'un
adını veren efsanelik kişidir. Asopos ırmak bu korkunç işkenceden her şeye karşın bir
tanrının bir kızıymış. Efsanesi şöyledir: Zeus zevk duyduğunu, bilincin verdiği sevinçle bir
Sinope'ye âşık olmuş ve her dilediğini yerine çeşit mutluluğa, umutsuzluğun mutluluğuna
getirmeye söz vermiş. Genç kız da kızlığına erişebileceğini ileri sürer. Sisyphos'u da böy
dokunmamasını dilemiş. Tanrı yeminine bağ lece anlamsızlığı akıl ve bilinç gücüyle yenen
insan kahraman olarak karşımıza diker. Tan
lı kalarak onu kız bırakmış ve götürmüş, Ka
rı ne yaparsa yapsın onu yenememiştir.
radeniz kıyılarına koyuvermiş. Sinope sonra
dan aynı düzenle tanrı Apollon'u da, ırmak Camus gibi biz de Sisyphos'un suçu neydi
tanrı Halys'i de kandırmış ve hiçbir ölümlüyü diye soracak olursak, yanıtı şöyle olur: Sisy-
de yanına yaklaştırmamış. phos fazla akıllıydı, aşırı kurnazdı, ömrü onu,
272
bunu aldatmakla geçmişi» Aulolykos sığır adı da Ksanlhos, yani kızıl sudur, çünkü için
sürülerini çalmış, Sisyphos da gelmiş, her de yıkanan koyunların tüylerini kızıllaştırır
hayvanın tırnağı altına önceden yazmış oldu mış. Bir anlatıma göre, Aphrodite güzellik
ğu adını göstererek sığırları geri almış. Ama yarışmasında Paris'in önüne çıkmadan önce
o sırada Autolykos kızı Antikleia'yı Laer- saçlanna kızıl bir renk vermek için başını
tes'le cvlendiriyormuş, düğünden bir gece Ksanthos'a daldırmış. Skamandros adının
önce Sisyphos kızın yatağına girmeyi ve onu k a y n a ğ ı d a r ş ö y l e açıklanır: Troas bölgesine
Odsseus'a gebe bırakmayı başarmış. Odys- geldiğinde Herakles susamış ve Zeus'tan su
seus' un bu kadar akıllı ve kurnaz oluşu Laer- istemiş, tanrı da ufak bir pınar fışkırtmış t o p
tes in değil de, Sisyphos'un oğlu olduğundan- raktan, yiğit daha da kazınca (Yunanca skap-
[ mış. Bu bir, ikincisi Zeus'a karşı: Baştanrı to kazmak demek) büyük bir su kaynağı bul
Asopos'un kızı Aigina'yı kaçırdığı zaman muş ve buna Skamandros adını vermiş (Tab.
Sisyphos'un kral olduğu Korinthos'tan geç 16).
miş, Sisyphos bunu görmüş, derken Asopos İlyada'da sık sık sözü geçen Skamandros
kızını aramaya çıkınca kimin kaçırdığını söy Zeus'un oğlu büyük bir tanrı olarak tanımla
ler im, ama sen de şehrimin kalesinde bir kay nır. Akhilleus arkadaşı Patroklos'un öldürül
nak fışkırmasını sağlarsın demiş. Asopos bu düğüne içerleyip Troyalıları bir bir kılıçtan ge
na razı olmuş, Sisyphos da Zeus'u ele ver çirip ölülerini ırmağın içine atınca, yiğitle u
---. Tanrılar tanrısının affedeceği suç mu?
mak tanrı arasında yaman bir çatışma olur (İl.
Bir söylentiye göre suçluyu hemen yıldırımla
XXI, 300 vd.):
çarpmış, başka birine göre onu alıp Hades'e
Irmağın taşan suları altında kalmıştı ova,
götürsün diye Thanatos, yani ölüm cinini sürüyle ölü yüzüyordu suyun üstünde,
göndermiş ona. Sisyphos, yutar mı, ne yap güzel silahları yüzüyordu ölü delikanlıların.
mış yapmış, kıskıvrak bağlamış koca ifriti.
Öyle ki insanlar ölmez olmuş ortalıkta. Zeus Irmak köpürür ve Simoeis'i yardıma çağı
gene de çare bulmak zorunda kalmış, kurtar nr:
mış Thanatos'u, eski düzeni yeni baştan kur K a r ş ı duralım bu adamın gücüne,
muş, ama ilk kurban olarak da Sisyphos'u al canım kardeşim, ikimiz birden,
ın, ısını buyurmuş ölüme. Ne var ki Sisyphos yok edecek neredeyse fcra/Priamos'un ilini
ölmeden karısına tembih etmiş sakın cenaze Troyahlar dayanamayacak bu savaşa.
töreni yapmasın diye. Mezarsız, törensiz çır- çabuk yetiş imdada hadi,
çiplak çıkmış Hades tanrının önüne, ah vah kaynak sularıyla doldur yatağını,
etmiş, karısından yakınmış durmuş, bir yer akıt bütün selleri, hadi, durma,
yüzüne gideyim de ağzının payını vereyim bir b ü y ü k kasırga kopar,
demiş ölüler ülkesi padişahına. O da bırakmış ağaçlar, taşlar gürlesin çatır çatır,
gitsin. Gidiş o gidiş, bir daha döner mi Sisy- durduralım şu azgın adamı.
phos cehenneme? Yıllar yılı yaşamış, ama öl Öyle olur, gökten inen ırmağın koca dalga
düğü zaman da bir daha kaçmamasını sağla sı kabara kabara kovalar Akhilleus'u, ama
mak için işte o cezaya çarpmış tanrılar onu. Hera araya girer ve Hephaistos'u ateşle salar
Çaırpmazlar mı? ırmakların üstüne, ortalığı ateş kaplar:
Sisyphos üstüne daha birçok suçlar yükle ... Kabarcıklar fışkırıyordugüzel
nir. Uyduran uydurmuş. Karısının Pleiadlar- sularından,
dan biri, Merope, olduğunu, Gaukos'la Belle- büyük bir ateşte nasıl kaynarsa bir kazan,
rophontes'in atası bulunduğunu söylemekle erir içinde semiz bir domuzun içyağı,
yetinelim biz. Kendisi Aiolos'un oğlu, yani altında yanan kuru odun her yandan
Deukalion soyundandır (Tab. 20). kabartır onu,
işte Ksanthos'un güzel suları da, ateşin
Skamandrios. Bkz. Astyanaks. altında,
yalım yalım öyle yanıyor, kaynıyordu.
Skamandros. Troya ovasında akan ırmak Ksanthos akamaz olmuş, durmuştu,
(bugün Küçük Menderes). Skamandros'un hiı boğuyordu onu Hephaistos'un zorlu ntffrıtl.
ırmaklar pes der ve ateş suyu yenmiş olur, en güçlü kürekçilerimi, en İyi altı yoldaşımı;
tanrılar da savaşmaktan vazgeçerler. dönünce ben gemiye ve arkadaşlarıma
bakayım diye,
Skylakeus. Lykialı Glaukos'un arkadaşı gördüm tepemde onları, elleri, ayaklarıyla
Skylakeus Troya savaşma katılan Lykialılar çırpınırlarken,
arasında sag kalıp yurduna dönen tek savaş havada sallanıp bağıra bağıra çağırıyorlardı
beni adımla,
çıdır. Geldiğinde Lykialı kadınlar ona kocala
son kez anıyorlardı adımı, ecel terleri döke
rını sormuşlar, hepsinin öldüğünü söyleyince
döke.
kadınlar onu taşlayıp öldürmüşler. Bu olay Denize uzanan burunda bir balıkçı
Bellerophontes'in tapınağına yakın bir yerde yaban öküzü boynuzundan yatana yemini
olmuş. Sonradan Zeus Skylakeus'un tanrılaş uzun olta sırığıyla küçük balıklara doğru
tırmasını buyurmuş. sarkıtır hani,
nasıl yakalayıp yere atarsa çırpman
Skylla. Skylla, Kharybdis'le birlikte Odys- balıkları,
seia'da sözü geçen deniz canavarlarının en öyle çırpmıyordu işte yoldaşlarım havada,
korkuncudur (Kharybdis). Kimden, nasıl doğ kayaların üstünde.
duğu pek belli değildir, kimi efsane yazarla İmgesi masal havasına bürünmüş olarak çi-
rı onu Phorkys'le Hekate'nin, kimi de Ty- zllen Skylla'nın aslında ne olduğu, dev bir ah
phon'la Ekhidna'nın kızı sayarlar. Odysseia' tapot m u , bir deniz canavan mı, pek belli de-
da Odysseus bu canavan kendi anlatır, Skyl- SÜ-
la'nın en canlı imgesi de budur, Homeros'a Smintheus. Smintheus, tanrı Apollon'a f l -
kulak verelim (Od. X I I , 85 vd.):
yada'da verilen bir ad ya da sıfattır. Destanın
Skylla oturur mağarada, ulur acı acı, başında Troas bölgesinde bulunup yeri bugü
sesi benzer yeni doğmuş bir eniğin sesine, ne dek saptanmamış olan Khryse kentinin
ama kendisi öyle korkunç bir canavardır ki, rahibi Khryses Agamemnon'un tutsağı olan
istemez kimse onu görmek, istemez bir
kızı Khryseis'i geri istemek için Akhaların
tanrı bile.
On iki ayağı var, biçimsiz ve güdük on ikisi Troya önündeki ordugâhına gelir ve tanrı
de, Apollon'a şöyle yakarır (İl. I, 37 vd.):
upuzun boyunları var, tam altı tane,
her boynun üstünde korkunç bir kafa var, EyKhryse'yi, kutsalKilla'yıkoruyan,
her kafada üç sıra diş, üst üste, sımsıkı, gümüş yaylı,
kapkara ağızlar durmadan ölüm saçar. Tenedos'un güçlü kralı, Smintheus, dinle
Mağaranın kovuğunda bele kadar beni,
gömülüdür o, bir gün sana yaraşır bir tapınak yaptıysam
uzatır başlarını korkunç uçurumdan dışarı, boğaların, keçilerin yağlı butlarını
gezdirip bakışlarını kayalarda, olduğu yaktıysam senin uğruna,
yerden şu dileğimi tez elden yerine getiriver:
avlar yunus balıklarını, köpekbahklarını, Cözyaşlarımm öcünü al Danaolardan,
ve indirir gövdeye sürülerle deniz oklarınla.
canavarını. Tanrı da rahibinin dileğini yerine getirir ve
Odysseus ya Kharybdis'e yaklaşıp büsbütün Akha ordusuna korkunç bir veba salar. Bu
yok olmak, ya da Skylla'ya altı gemiciyi kur nun üzerine Agamemnon rahibin kızını baba
ban vermek şıkkından ikincisini seçer. Tam sına geri göndermeye karar verir, bir gemiyle
Kharybdis'in anaforlarından kurtulmak üzere Khryse kentine yollarlar. Bu kentin yeri bugü
dirler ki, aşağıda anlatılan acıklı olay olur ne dek bilinmiyordu, Smintheus Apollon'un
(Od. XII, 2 4 3 vd.): adı da, nitelikleri de doğru dürüst açıklanamı-
yordu. Smintheus'un "fareleri kovan" tanrı
Sapsarı bir korku kapladı o zaman bütün
olduğu sanılıyor, ama bu ek ad da gereğince
arkadaşları.
açıklanamadıgı gibi, llyada'da bu kadar bü
Ölüm Kharybdis'ten gelecek diye biz tam
bakarken, yük bir tann olarak gösterilen Smintheus'un
Skylla daldı geminin içine ve kaptı, kopardı kim olduğu da kesinlikle bilinemiyordu. Bu
274
sözlük dizilmeye başladıktan sonra Sminthe- nia ile işler ve Günler arasında ana görüş ba
us Apollon'un tapınağının ve Khryse şehrinin kımından hem bir benzerlik, hem bir çelişki
yerinin bulunması Anadolu din tarihi ve mito vardır: Her iki yapıtta sözü geçen Promethe
lojide çığır açacak bir olay diye nitelenebilir: us efsanesi, İşler ve Günler'de Pandora ma
Çanakkale'nin güneyinde, Gülpınar bucağı salıyla tamamlanmış ve bu bakımdan kar.ım
nın hemen altında Bahçeleriçi denilen mevki sarlıkta daha ileri bir aşamaya varmışsa da,
de Smintheus Apollon tapınağı ortaya çıktı. İşler ve Günler'de altın çağ Kronos'un ege
Bugün Baba burnu diye denize uzanan bir çı menlik dönemiyle bir tutulur, insanlar için yi
kıntının hemen arkasında eski Khryse kenti kim Olymposlu tanrıların saltanatıyla başlar.
nin bulunduğu anlaşılmaktadır. Burada t o p Çağların (Hesiodos çağ değil de soy diyor)
raktan kalıntıları çıkarılmakta olan Apollon madenlere göre adlandırılması İran-Babil
Smintheus tapmağı Hellenistik çağda başlanı kaynaklı bir görüşe dayanır. İşler ve Gün-
lıp Roma döneminde onarılan büyük bir yapı ler'de soylar efsanesi Pandora efsanesinden
olarak karşımıza çıkıyor: Ölçüleri 24,30 m x hemen sonra gelir (İşi. 110-202); Hesiodos'a
43,52 metredir, önde 8, yanlarda 14'er sü göre beş soy vardır: Altın, gümüş, tunç ve de
tun, dört tarafında 11 basamaklı kocaman mir soyları, bunların aralarına Hesiodos bir
bir tapınak. Tapınağın friz, heykel ve sütun şey daha sokar: Homeros destanlannda sözü
kalıntıları çıkarılmış, Khryse'yi Troas İsken geçen yarı tanrı kahramanlar soyu. Şöyle t< ı
nımlar her birini:
deriye'sine bağlayan bir köprünün izleri de
bulunmuştur. Smintheus Apollon'un kült
A L T I N SOY:
merkezini ortaya çıkaran bu arkeolojik araş
tırma Çanakkale Müzesi tarafından yönetile Olympos 'ta oturan ölümsüzler yarattı
ölümlü insanların ilk soyunu altından.
rek Khryse'nin de yerini saptamaktadır. Ar
O zamanlar Kronos'un gökleri tuttuğu
keologların kanılarına göre Krhyse Lysima-
zamanlın ,lı
khos'un yaptırdığı ve Büyük iskender'in adını tanrılar gibi yaşıyordu insanlar,
taşıyan Alexandria Troas'a bağlı büyük bir kaygısız, rahat, acısız, dertsiz.
din ve kült merkezidir. Demek oluyor ki en Belalı ihtiyarlık çökmüyordu üstlerine,
eski çağlardan Homeros destanlarında tuttu kolları, bacakları her zaman dipdiri
ğu yeri bu merkez tarihsel dönemlere kadar sevinip coşuyorlardı gamsız şölenlerde,
korumuştur. Sürdürülecek araştırmaların bizi tatlı uykulara dalar gibi ölüyorlardı.
Dünyanın varı, yoğu onlarındı,
Apollon Smintheus'u kişiliği üstüne de aydın
toprak kendiliğinden bereket saçıyordu.
latacağına şüphe yoktur (Apollon). Sayısız nimetler ortasında, rahat, memnun,
yaşayıp gidiyordu insanoğulları
Soylar - Çağlar Mythos'u. Hesiodos'un, tarlalarında.
kardeşi Perses'e gerçekleri açıklamak ve doğ Bu ilk insanlar ölüp toprağa karışınca,
ru yolu gö9termek amacıyla yazdığı "İşler ve birer cin oldular Zeus'un dileğiyle,
Günler" (Yunanca Erga kai Hemerai) adlı di iyi birer cin, toprağı ve insanları koruyan
daktik eserinde Theogonia'daki yöntem in cinler.
sanlar dünyasına uygulanır: Tanrılar gibi in Yaman bir şerefe konmuş oldular böylece.
sanlar da bazı aşamalar geçirip bugün bulun Cin olarak çevirdiğimiz Yunanca "dai-
dukları duruma gelmişlerdir. Ne var ki tam mon"dur (Daimon).
karamsar bir görüşle, insanların iyiye değil,
kötüye gittikleri ve sonlarının büsbütün yıkım GÜMÜŞ SOY:
olacağı kanısındadır. Bunu önlemek için kişi Sonra gümüşten ikinci bir soy yarattı
nin adalete dayanıp doğrudan aynlmaması Olyrhpos'ta oturan ölümsüzler.
ve hele gece, gündüz var gücüyle çalışması Bunların boyları boşları da, akılları da
gerekir. Hint-Avrupa kaynaklı dünya görüşle çok başka türlüydü altın soylulardan.
Çocuklar yüzyıl çocuk kalıyordu
rine dayanan bu mythos Yunan yazınında
evde, analarının dizinde çocukça
pek yankı uyandırmamışsa da, Roma dünya
oynaşarak.
sında epey tutunmuş ve işlenmiştir. Theogo- Büyüyüp, ergin çağa gelince,
duğu ileri sürülür. Gerçek neden başka olsa
278
Tarpeia. Tarpeia Capitolium'a ve orada bu Gidilecek Hades'ln ve korkunç
lunan Tarpeia kayasına adını veren Romalı Persephone'nln ülkesine,
kızdır. Adam öldürenler bu kayadan aşağı atı danışmak için Thebaili Teiresias'ın ruhuna,
lıp öldürülürdü. Tarpeia'nın kendisi de bir henüz yitirmemiş aklını bu kör bilici,
suçludur: Babası Spurius Tarpeius Capitoli- Persephone bir ona bilinç bağlamıştır
um kalesinin bekçisiymiş. Sabinler kaçırılan ölülerden,
kızlarını geri almak için kalenin dibinde ordu bir odur düşünen, ötekiler uçuşurlar
gâh kurup şehri sardıklan sırada Tarpeia Sa gölgeler gibi.
bin kralı Tatius'u görmüş ve ona âşık olmuş, Teiresias üstüne birçok efsaneler anlatılır:
kendisini karı olarak alırsa, kalenin kapılarını Teiresias Spartoi soyundandır (Spartoi), ç o -
açmaya söz vermiş krala. Öyle olmuş, ama culugunda Kithairon dağında gezerken çiftle-
Sabin kralı Tarpeia'yı almak şöyle dursun, şen iki yılana rastlamış, çocuk bir sopa alıp
ordusuyla kaleye saldırdığında kızı kalkanları dişi yılanı öldürmüş, ossaat erkekken birden
nın altında ezip öldürmüşler. bire dişi olmuş, yedi yıl sonra gene aynı yer
de aynı olayı görmüş, bu kez erkek yılanı öl
Tartaros. Tartaros yeraltındaki ölüler ülke dürmüş ve yine erkek olmuş. Başına gelen bu
sinin en derin yeridir. Titanlarla tanrılar ara olayın ünü tanrılara kadar uzanmış, Hera ile
sındaki savaşta deprem Tartaros'a kadar uza Zeus bir gün, aşkta kadın mı daha çok zevk
nır, bu savaşta yenilen Titanları da Zeus Tar- duyar, erkek mi konusunda tartışırlarken, Te-
taros'a kapatır. Tartaros'un en iyi tanımlan iresias'ın fikrini almayı düşünmüşler. Teiresl-
dığı yapıt Hesiodos'un Theogonia'sıdır. Şöy as'ın yanıtı şaşırtıcı olmuş: Erkek bir zevk du
yarsa, kadın onun dokuz mislini duyar dlys
le denir (Theog. 736 vd.):
buyurmuş, Hera da kadınlığın sırları açıgn vı ı
Orada durur yan yana kaynaklar, ruldu diye Teiresias'a kızmış, gözlerini kör et
bütün varlıkların son uçları miş. Buna karşılık Zeus ona kâhinlik hünerini
kara toprağın ve sisli Tartaros'un, ve yedi kuşak boyunca yaşamasını bağışlamış.
ekinsiz denizin ve yıldızlı göğün
Teiresias'ın en ünlü kehanetleri şunlardır
tanrıları ürküten pis, küflü köşeler.
Amphitryon'a karısı Alkmene'nin kiminle
Öylesine derindir ki bu yerler
yattığını açıklar, Laios'a doğacak olan çocu
bir yılda varılamaz dibine,
ğunun kendisini öldüreceğini haber verir, Oi-
kapılarından girildikten sonra.
dipus'u aydınlatır, Thebai'den kovulmasını
Bora üstüne bora savurur insanı
salık verir, Thebai'ye karşı yediler seferinde
bir o yana, bir bu yana, korkunç bir hızla.
şehrin nasıl korunabileceğini gösterir; daha
Ve işte orada yükselir konağı kara Gece'nin
sonraki efsanelerde Teiresias her işe karışan
kasvetli, korkunç bulutlar içinde.
bilici tipi olarak canlandınlır: Pentheus'a tan
Tartaros'un derinliğini belirtmek için Hesi-
rı Dionysos'a karşı gelmemesini, Narkls-
odos bir de şöyle der:
sos'un öleceğini ve daha birçok olaylarda ge
Bîr örs gökten düşse dokuz gün, dokuz
leceği haber veren odur. Odysseia'da oynadı
gece,
ancak sonuncu günü varabilirdi yeryüzüne ğı role göre Teiresias'ın bilicilik hünerini ölü
ve tunç bir örs düşse yeryüzünden ancak münden sonra da sakladığı anlışılır. Bu da
dokuz gün, dokuz gece sonra varabilir Zeus'un ünlü kâhine bir armaganıymtş.
Tartaros'a. Epigonlar Thebai'yi alınca Teiresias öbür
Thebaililerle göçmüş, yolda Telphusa kayna
Teiresias. Thebaili Teiresias efsanede sözü
ğından su içerken ölmüş. Başka bir anlatıma
geçen bilicilerin en ünlüsüdür. Troya savaşı
göre şehirde kalmış, ama Thebaililer onu kı
efsanelerinde de, Thebai çemberinde de çok
zıyla birlikte Delphoi'ye, Apollon tanrıya
önemli bir rol oynar. Öldükten sonra bile
adanmak üzere göndermişler, yolda ihtiyar
Odysseus ruhuna sorular sormak için uzun ve
lıktan ölmüş.
tehlikeli Hades yolculuğuna girişir. Büyücü
tanrıça Kirke Teiresias'ı şöyle tanımlar (Od. Teisiphone. Adam öldürme suçlarının öcü
X, 4 9 1 vd.): nü alan Erinyslerden biri (Erlnys).
T e k m e s s a . Troya önünde büyük Aias'ın ka eder, anasıyla babasının buluşmasına seviniri
patması, bir Phrygia kralının kızıydı. Sophok- Başkaca da bir rolü yoktur Odysseia'da.
les'in "Aias" tragedyasında önemli bir rol oy
nar (Aias). Telephos. Herakles'le Auge'nin oğlu Tele-
phos dramatik bir öykünün kahramanıdır.
T e l a m o n . Aiakos'la Endeis'in oğlu, Aias'ın
Daha anasının karnındayken tanrı sözcüsü
babası, Peleus'un kardeşi (Tab. 21). Çocuklu
nün doğacak olan çocuğun dayılarını öldüre-
ğunda Peleus'la birlikte üvey kardeşleri P h o -
cegini bildirmesi ana-ogul Auge ile Tele-
kos'u öldürmeleri üzerine (Phokos) Telamon
phos'un bir sandıkla denize atılmalarına y o l
Aigina'dan sürülür, Salamis'e yerleşir (Aia-
açar. Kurtulurlar ve Mysia kıyılarına çıkarlar
kos). Herakles'le birlikte Argonaut'lar seferi
(Auge). Başka bir anlatıma göre yalnız Auge
n e , Kalydon avına katılır. G e n e Herakles'le
Mysia'ya gider, kral Teuthras'a satılır, Tele-™
birlikte birinci Troya seferine gider ve Herak-
phos ise Arkadya'da bir dağa bırakılır, orada
les Laomedon'un kızı Hesione'yi kurtarınca
çobanlarca büyütülür ve dağda kaza ile iki
Telamon bu kızla evlenir. Bu evlenmeden
adam öldürür: Bu iki adam kendi dayılarıdır.
Teukros doğar (Teukros). Troya savaşı sıra
Telephos Arkadya'dan sürülür. Delphoi tapı-
sında Telamon Salamis'te oğullarının dönme
nagma gidip tanrı sözcüsünü yoklar, Mysia
sini bekler. Teukros Aias'sız yurda dönünce
ya gitmesi gerektiği cevabını alır. Mysia'ya
öfkelenir ve onu kovar. Nasıl öldüğü belli de
gelir, ama anasını tanımaz, Auge'nin de og-
ğildir (Aias).
lunu tanımaması az daha ana ile oğlun evlen
T e l e m a k h o s . Odysseus'la Penelope'nin bi melerine yol açacakken vaktinde önlenir.
ricik oğulları. Babası Troya savaşına gidince Auge kral Teuthras'in kendisiyle evlenir, bir.
Telemakhos daha kundakta çocuktur. Adı il süre sonra Teuthras ölünce Mysia krallığı Te-
kin Odysseus'un kendisini savaşa götürmek lephos'a kalır.
için gelen elçilere oynadığı oyun sırasında ge Bu sırada Akhalar Troya'ya karşı ilk sefer
çer (Palamedes). Sonra Odysseia'nın başında lerine girişirler, donanma yanlış rota ile Mysi-
ona gene rastlanır: Büyümüş, delikanlı olmuş a kıyılarına yanaşır. Telephos Troya kral so-
tur, Ithake sarayında taliplerin babasının malı yuyla akrabalığı yüzünden Akhalara karşı ko
n ı , mülkünü çarçur etmelerine üzülür, onları yar, yiğitçe çarpışır ve birçok önemli kişileri
kovmak için elinden bir şey gelmez, sonunda öldürür, ama AkhiIIeus karşısına dikilince
babasının yaşayıp yaşamadığını öğrenmek korkuya kapılıp koşmaya başlar. Tanrı Di-
için yola çıkmaya karar verir: Troya'dan d ö onysos araya girer ve Telephos'un bir a s m a |
nen yiğitlere babasından haber sormaya gide kütüğüne ayağının takılıp düşmesini sağlar.
cektir. Mentor kılığında tanrıça Athena'nın Arkasından gelen AkhiIIeus da onu kalçasın
kılavuzluğunda olan bu yolculuk Odysseia'nın dan vurur. Akha donanması çekilip gider, se
ilk dört bölümünde anlatılmış, bu yüzden de kiz yıl kadar uzun bir zaman da Anadolu kıyı
bu bölümlere Telemakhia denmiştir (Odys- larına uğramaz olur, ama Telephos'un yarası
seia). Nestor ve Melenaos'un konaklarına va iyileşmemektedir. Danıştığı biliciler yarayı
rır, onlarla görüşür, Troya savaşçılarının anı kim açtıysa o iyileştirebilir derler. Telephos
larını uzun boylu anlatmalarına fırsat verir da bu kez Aulis'te Akhilleus'u bulmaya gelir.
(Menelaos, Helena). Dönüşünde taliplerin Euripides "Telephos" adlı (kayıp) tragedya
kurduğu pusuya düşmez, Ithake limanına gir sında Mysialı kahramanı dilenci kılığında çı-
meden şehir dışındaki bir kumsala çıkar, bi kartırmış Akhilelus'un ö n ü n e , ağlatır, sızlatır,
istediğini elde ettirirmiş. AkhiIIeus kargısının
raz önce de Odysseus aynı yere çıkmış ve d o
pasından bir parça sürer yaraya, Telephos
muz çobanı Eumaios'un kulübesinde konuk
iyileşir ve şükran borcunu Akhalara Troya'ya
edilmiştir. Baba-ogul önce tanışmadan bulu
çıkacak doğru yolu göstermekle öder. Tele-
şup konuşurlar, sonra Odysseus dilenci kılığı
phos Troya savaşına karışmaz, ama oğlu
altında gerçek kimliğini açıklayınca, taliplerin
Eurypylos Mysialı bir bölükle Priamos'un yar
hakkından gelmek için planlar kurarlar. Tele-
dımına koşar (Eurypylos).
makhos talipleri öldürmekte babasına yardım
280
Telkhines. Poseidon'la i l g i l i kötü cinler. Y a - nos'la Tethys'in yanına gitmek üzere olduğu
rı insan, yarı balık biçimindeymişler, yılan kı nu, onu bildirmeye geldiğini ileri sürer (Hera).
lığına girdikleri de olurmuş. Telkhinler Rodos
adasında yaşarmış ve dünyada ne kadar dep Teukros. (1) Skamandros'la İda dağı
rem, kar, dolu, yağmur gibi afetler varsa, nympha'sı îdaia'nın oğlu, Troya kral soyu
hepsi onların elinden çıkarmış. Tufanı da on nun atası (Tab. 16). Bir efsaneye göre Teuk-
lar önceden bilip haber vermişler. Rodos ros Troas'ın yerlisi değildir, Ege kıyılarına G i
adasının sularına Styks'in sularını kanştırarak rit'ten babası Skamandros'la birlikte gelmiş
toprağın verimsiz olmasına yol açmışlar. Tu tir. Anadolu'ya göçmeden önce kehanete
fandan kaçarken biri Lykia'ya gelmiş ve ora başvurmuşlar, nereye yerleşmeleri gerektiğini
da, Ksanthos ırmağı kenarında Lykialı Apol- sormuşlar, tanrı sözcüsü de "yer oğullarının
lon'a bir tapınak kurmuş, derlerdi. saldırısına nerede uğrarsanız" yanıtını ver
miş. Troya yöresine gelip açıkta yattıkları bir
Telkhinlerin bazı efsanelerde Kabeirlerle
gece farelerin kalkanlarını, yaylannın kirişle
karıştırıldığı görülür, o zaman da sanatçı cin
rini kemirdigini görmüşler, kehanetin göster
ler olarak gösterilirler: Maden işlemesini bilir
diği yerin burası olduğunu -^anlayarak oraya
ler, tanrı heykelleri ve Poseidon'un yabasını
yerleşmişler ve Apollon Smintheus'a (fareleri
yapmışlar. Ama aslında kötü ve yararsız ol
kovan Apollon) bir tapınak kurmuşlar. Teuk-
duklarından Apollon oklartyla, ya da Zeus yıl-
ros sonraları Dardanos'u konuk eder ve kızı
dınmlarıyla onları öldürmüş. Denizde birer
Batieia ile evlendirip tahtını ona bırakır (Dar-
kaya olmuşlar.
dartos, Smintheus).
Tenes. Tenedos'a (bugün Bozcaada) adını (2) Telamon'la Hesione'nin oğlu, Aias'ın
veren kurucu kahraman. Kyknos'un oğlu sa kardeşi (Tab. 21). Troya soyundan olduğu
yılır (Kyknos). Üvey anası Tenes'i kendisine halde Teukros agabeysi Alas'la birlikte Akha-
göz dikmiş olmakla suçlar. Kyknos da buna lar safında dövüşür, ordunun en usta okçusu-
inanır ve Tenes'le kız kardeşini bir sandığa dur, birçok savaşçıyı öldürür. Aias'ın ölümü
kapatıp denize atar. Poseidon tann gençleri sırasında Mysia'ya yaptığı bir çapulculuk se
korur ve o zaman Leukophrys adıyla anılan ferine çıktığından orada yoktur ve olayları
Tenedos'a çıkarır. Sonraları Kyknos yanlışlı önleyemez. Dönüşünde büyük bir umutsuzlu
ğını anlar ve Tenes'le barışmak üzere Tene- ğa kapılıp canına kıymak ister. Dönüşü de
dos'a gelir, ama Tenes babasının gemisini uğursuz olur, Salamis'e vardığında babası T e -
karaya bağlayan halatı keser, böylece her lamon Aias'ı getirmedi diye onu adaya almaz
türlü ilişkiyi koparmış olur. Akhalar Troya'ya (Aids, Telamon). Kıbrıs'a gider, orada Yeni
sefer yaptıklarında Tenedos'a varınca, Tenes Salamis diye bir şehir kurar, Kıbrıs kralının
onları taşlar, ama Akhilleus'un kargısıyla vu k ı z ı y l a evlenir, birçok çocuğu olur, biri K i l i k -
rularak ölür. ya'da Olbe kentinin kurucusu genç Aias'tır.
282
T h e o g o n i a . Yunanlıların en eski ve en Bu Titanlar tanrıların ikinci kuşağı sayılır,
önemli theogoniası olan Hesiodos'un eseri birinci kuşak Gaia ile Uranos olmak üzere.
besbelli ki doğulu kaynaklara dayanmakta, Burada Theogonia boyunca hep rastlanacak
I enlkeliler yoluyla Sümer ve Babil inanç ve bir süreçle karşılaşırız: Bir kuşak kendinden
efsanelerini yansıtmaktadır. Ne var ki bağda sonraki kuşağın doğup gelişmesine izin ver
nım tam olmuştur: Hesiodos'un tanrılann do mez, çünkü gücünün elinden alınacağından,
luşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının birbir egemenliğinin başka ele, sonraki kuşağa ge
lerini izleyip gelişmelerini dile getiren yapıtı, çeceğinden korkar. Bu yüzdendir ki Uranos
Yunan kaynaklı inanç ve efsaneleriyle kaynaş çocuklarını yok etmeye uğraşır (Uranos).
mış ve tutarlı bir bütün haline gelmiştir. Hele Gaia son doğan oğlu Kronos'un eline bir
Hesiodos'un kurduğu yönetim, Homeros des tırpan verir ve koca Uranos gece arzudan ya
tanlarında da uygulanan şecere gösterme eği nıp tutuşarak indiği, sardığı zaman Toprağı,
limiyle tam bir uyum içinde ilkçağın sonlarına pusuda bekleyen Kronos fırlar, tırpanla keser
dek benimsenmiş ve ozanlara olduğu kadar, babasının hayalarını. Denize saçılan sperma
hellenistik çağın ve Roma'nın mythograph köpükleriyle kanlardan tanrıça Aphrodite ve
denilen mythos yazarlarına da örnek olmuş Erinysler doğar (Aphrodite, Erinys). Kronos
tur. Dünyanın yaratılışı için de bir yorum ve egemenliği ele alır, ikinci tanrı kuşağı birinci
ren Theogonia, Yunanlıların tek dinsel kitabı sini yenmiştir, Hesiodos erkek Titanların dişi
olarak kalmış denebilir, ama şunu da belirt Titanlarla evlenmelerini ve bu evlenmelerden
meli ki, bu gelenek yazma kaynak olmaktan doğan çocukları sayar.
öte gidememiş, ne tam anlamıyla dini ve kül İkinci kuşağın da dramı vardır. Kronos
tü, ne de bambaşka bir yol tutan düşünce Rheia ile evlenir ve şu evlatları doğurur: Hes-
akımını etkileyememiştir. O kadar ki, Heio- tia, Demeter, Hera, Hades, Poseidon ve en
dos'un, çoğu yabancı kaynaklardan aldığı ki sonuncusu Zeus.
mi tanrısal varlıkları Yunan yazını doğa dışı, Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını
yaban ve kaba sayarak yadırgamış ve atmıştır. analarının kutsal karnından çıkıp da
Hesiodos'un Theogonia'sı gene de tek ya dizleri üstüne oturdukça her biri.
ratılış mythos'u olarak ayrıntılarıyla inceleme Korkuyordu Uranos'un mağrur
ye değer. torunlarından biri
ölümsüzler arasında kral olacak diye.
Her şeyden önce Khaos vardı der Hesio-
dos, (Khaos) ama Khaos'un ne olduğunu ta Uranos'la Gaia bunun böyle olacağını bil
nımlamaz, hemen Khaos'tan Gaia yani T o p - dirmişlerdi Kronos'a. Ne var ki Rheia'ya yar
rak'ın çıktığını anlatır ve ne olduğunu tam an dım edenler onlardır. Zeus doğar doğmaz G i -
latmadığı bir birleşme ilkesi olarak Eros'u ya rit'e kaçırırlar, Kronos'a da bir taş yutturur
ni Sevgi tanrıyı da araya sokar, ama belli ki lar. Zeus büyüyünce, babasına bu taşla birlik
Yunan kaynaklı bu varlığı, saydığı öbür u n te yuttuğu bütün kardeşlerini de kusturur.
surlarla iyice birleştiremediği için "partheno- Egemenliği ele geçirmek için hazırlığa girişir,
genesis" yani kendi kendine doğurma, mey ilk iş Uranos'un yeraltına kapattığı Yüz Kollu
dana getirme ilkesine uyarak, Khaos'tan Ere- devleri ve Kyklopları kurtarmak. Tepegözler
bos'u (yeraltı karanlığı) ve Nyks'i (yerüstü ka den gök gürlemesini, şimşek ve yıldırımı alır,
ranlığı) yani Gece'yi çıkarır ve şöyle der (The- Yüz Kolluların da yardımıyla korkunç bir sa
og. 126 vd.): vaşa girişir. Titanomakhia denilen bu savaş
babasının kardeşleri Titanlara karşıdır (Dev
Toprak bir varlık yarattı kendine eşit:
ler ve Tanrılar Savası). Bu yaman savaşta za
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı Gök'ü,
feri kazanan Zeus üçüncü kuşağı, yani Olym-
Mutlu tanrıların sürekli, sağlam yurdunu.
pos tanrılarının saltanatını kurar.
Gaia sonra kendi kendine yüksek dağları ve Mutlu tanrılar bitirince bu islerini,
Pontos'u, yani denizi yaratır. Sonra da Ura- şereflerini zorla kurtarınca Titanlardan,
nos'la sevişip üç kuşak dev yaratır: Titanlar, uydular Toprak Ana'nın öğütlerine,
Kykloplarve Hekatonkheirler. engin bakışlı Zeus'a başvurdular,
ölümsüzlerin başına geçmesini, sırtı kambur, göğsü çöküktü içeri,
Olympos'un kralı olmasını istediler ondan kafası omuzlarının üstünde sivriydi,
ve Zeus geçip başına tanrıların tek tüktü başında saçı.
yetki paylarını dağıttı her birine.
Thersites Agamemnon'a karşı orduda h e
Theogonia Zeus'un ve öbür Olympos tanrı men hemen herkesin düşündüğünü dile getir
larının evlilikleriyle, çocuklarını saymakla so diği halde, büyüğe saygısızlık etti diye Odys-
na erer. seus'un hışmına uğrar, tartaklanır (İl. II, 257
vd.):
T h e o k l y m c n o s . Melampus soyundan bir
kâhin. Odysseia'da sözü g e ç e r . - Telemakhos Bak sana diyeyim, bu dediğim de olacak
Pylos dönüşünde bu kâhini gemisine alır ve hani,
îthake'ye konuk olarak götürür. Argosludur, böyle zıpırlık eder görürsem seni bir daha,
varsın Odysseus'un omuzları üstünde
ama adam öldürdüğü için sürülür. Theokly-
durmasın başı,
menos kuşların uçuşundan anlam çıkarır:
bana bir daha Telemakhos'un babası
Odysseus'un yakında geleceğini ve talipleri demesinler,
öldüreceğini önceden haber verir. tutup anadan doğma etmezsem seni
çırılçıplak,
T h e o n o e . Bir roman kişisi: Kâhin Kal- ayıp yerlerini örten gömleğini çıkarmazsam
khas'ın kız kardeşi olarak gösterilir. Günün sırtından,
birinde kumsalda oynarken korsanlarca kaçı adamakıllı pataklamazsam seni,
rılır, Karia kralına satılır. Babası Thestor onu göndermezsem tez giden gemilere ağlaya
aramaya çıkar, gemisi batar, o da Karia kıyı ağlaya.
larına çıkar ve kralın sarayına köle olur. The- Böyle dedi, değneğiyle sırtına, omuzlarına
onoe'nin kız kardeşi Leukippe de babasının vurdu,
Thersites oldu iki büklüm,
dönmediğini görünce erkek kılığına girer ve
gözlerinden yaşlar aktı tane tane.
Karia'ya gelip aynı saraya rahip olur. Theo- Sırtında altın değnekle vurulan yerde
noe kız kardeşini tanımaz, yakışıklı rahibe gö kanlı bir şiş peyda oldu birdenbire.
nül verir, ona teklifte bulunur. Leukippe hiç Diz çöktü, baktı acı acı, sildi yaşlarını,
yanaşmayınca, Thestos'u onu öldürmekle tatlı bir gülme aldı herkesi.
görevlendirir. Thestos da kızını tanımaz, tu
Thersites'e Shakespeare'in "Troilus'la
tuklu olduğu yere girip kaderinden yakınacak
Kressida" dramında da rastlarız. Shakespea-
olur. K ı z babasına kendini tanıtır, derken
re herhalde yukardaki dizelerden esinlenerek
Thestor Theonoe'yi öldürmeye kalkar, kılıcı
Thersites'i Akha ordusunun soytarısı olarak
nı kınından çıkarırken Theonoe babasını ana
canlandırır.
rak ağlar, hepsi birbirini tanırlar. Karia kralı
da üçünü birden armağanlara boğup yurtları T h e s e u s . Theseus, Dor ırkının büyük kahra
na geri gönderir. manı Herakles'in örneği üzerine Atina'da uy
durulmuş bir kişidir, efsanesi de Herakles ef
T h c r s i t e s . Troya önündeki Akha ordusun
sanesinin motifleriyle bir araya getirilmiş, bu
da bir asker olan Thersites İlyada'da krallar
yakıştırmalara Atina'nın ülkülerini yansıtan
kralı Agamemnon'a dil uzatmaya yeltenen
kişisel ve toplumsal bazı temalar eklenmiştir.
bir adamdır (Agamemnon). Destanın yalnız
Ayrıca Atinalılar Theseus'u efsanelik değil de
bir bölümünde adı geçen Thersites şöyle ta
tarihsel bir kişi sayarlardı. "Theseus'suz hiç
nımlanır (îl. II, 212 vd.j:
bir şey yoktur" Atina'da özdeyiş olmuştu.
Yalnız Thersites kopardı yagarayı, konuştu Aigeus'la Aithra'nın oğludur (Tab. 24),
ileri, geri, ama asıl babasının Aigeus değil d e , tanrı P o -
o Thersites ki saçmalar dururdu biteviye,
seidon olduğu ileri sürülürdü (Aigeus, Aith-
kralları kızdırmak için laf ederdi,
ra). Troizen'de dedesi Pittheus'un yanında
gelişigüzel,
Argosluları güldürsündü yeter ki, büyüyen Theseus Atina kralının oğlu olduğu
tlyon 'a gelen en çirkin kişiydi o, nu bilmiyordu, çünkü Aigeus Aithra'ya çocu
bacakları çarpık, bir ayağı aksaktı, ğa altına sandallarıyla kılıcını sakladığı bir ka-
284
kaldıracak duruma gelmedikçe kim oldu don şerefine de lsthmos şenliklerini düzenler,
ğunu söylememesini buyurmuştu. Theseus halkın çıkarlarını gözeten, zenginlerle soylu
böylece büyüyor ve gün geçtikçe güçlenip yü- ların ayrıcalıklarını kısıtlayan toplumsal yasa
reklenlyordu. Herakles bir gün Pittheus'un lar çıkartır. Bir yandan da yiğitliklerini sürdü
sarayına gelmiş ve sırtında taşıdığı aslan pos rür: Arkadaşı Lapith kralı Peirithoos'la birlik
tunu yere atmıştı, ortalıkta kim varsa hepsi te Argonaut'lar seferine, Kalydon avına katı
korkuıdan kaçışmış, yalnız Theseus kılıcını çı lır, Oidipus'u Attika'ya kabul edip rahatça öl
karıp aslanın üstüne yürümüştü. On altı yaşı mesini sağlar, bir de Atina'ya saldıran Ama
na basınca anası delikanlıyı kayanın önüne zonlara karşı koyar. Amazonları püskürtme
götürmüş, Theseus da koca kayayı kaldırarak den kraliçeleri Antiope'yi kaçırır, onunla
babasının altına sakladığı soykaları ortaya çı evlenir, Hippolytos adında bir oğlu olur. An-
karmıştı. O zaman kral oğlu olduğunu ögre- tiope'nin ölümünden sonra Theseus Phaidra
nince hemen Atina'ya gitmek üzere yola çık ile evlenir. Phaidra'dan iki oğlu olur: Akamas
mış, Pittheus kara yolunda bir sürü canavar ve Demophon.
ve eşkıya olduğunu bildirerek ona denizden Peirithoos'la birlikte ölüler ülkesine iner,
ilınesini söylediği halde, Theseus gerçekten amacı ölüler kraliçesi Persephone'yi kaçırıp
kral oğlu olduğunu Attika halkına göstermek yeryüzüne getirmektir. O Hades ülkesinde
İçin kara yolunu seçmiş ve Atina'ya gelme iken Atina'da işler karışır: Soylu sınıflar The-
den bölgeye korku salan bir sürü dev, azman seus'un yaptığı sosyal reformları ortadan kal
ve vahşi hayvanları bir bir yere sererek şehre dırmak için Dioskurlan yardıma çağırırlar,
varmıştı. Kephisos ırmağının sularında döktü- Helene'nin kardeşleri hem Theseus'un kaçı
qü kanlardan temizlenip arınmış ve Aige- rıp Aithra'nın yanına bıraktığı kızı geri al
us'un karşısına çıkmıştı. Ne var ki o sıralarda mak, hem de Menestheus'u Atina tahtına çı
kral Aigeus büyücü Medeia'nın etkisi altında karmak için bunu fırsat bilirler. O sırada The-
bulunuyordu. Medeia bu gencin tahta göz di seus'la Peirithoos Hades ülkesinde alıkonur-
keceğini anlamış, onu şölende zehirlemeyi lar: Hades'le Persephone'nin sofrasında ye
kararlaştırmıştı, ama Theseus, sofraya otu mek yerlerken oturdukları iskemlelerin üstü
runca etini kesmek için Aigeus'un kılıcını çı ne mıhlanırlar. Uzun zaman oldukları yerden
karmış, böylece babası oğlunu tanımış, Me- kalkamazlar, sonunda Herakles Hades'e inip
deia'yı kovarak Theseus'u bağrına basmıştı. Theseus'u kurtarır, ama Peirithoos "Unutma
Bu arada Aigeus'un kardeşi Pallas'ın elli oğlu sandalyesi" denen bu yerden bir daha kalka
Theseus'u devirmek için ona pusu kurmuş maz. Atina'ya dönüşünde Theseus ülkesini
lar, yiğit de hepsini öldürmüş, bu suçundan karmakarışık bir durumda bulur ve orada kal-
arınmak için de bir yıl Atina'dan uzaklaşmış maktansa Skyros adasında kral Lykome-
tı. Ama Atina bir yıl sonra Theseus'u çağırır, des'in yanına sığınmayı yeg görür. Ne var ki
çünkü Girit kralı Minos'a yedi kızla yedi er Lykomedes onu arkadan vurarak öldürür.
kek gönderip onları yem olarak Minotauros'a Atinalılar Theseus'u her zaman anarlar, onu
vermek zorundadır. Theseus Atinalı gençler Marathon savaşında (İ. Ö. 490) gördüklerini
le birlikte Girit'e gider ve Ariadne, Minotau- ileri sürerlerdi.
ros maddelerinde anlatıldığı gibi, Atina'yı bu
korkunç vergiden kurtarır. Dönüşte Ariad- Thespios. Thespios Atina kralı Erekhte-
ne'yi kaçırır, ama tanrı Dionysos'un emriyle us'un oğludur. Attika'dan ayrılıp Boionia yö
olacak, Naksos adasında bırakır. Atina'ya resinde Thespiai şehrini kurmuştu. Herakles
yaklaşınca Aigeus'un dediği gibi beyaz yel efsanesinde rol oynar: On sekiz yaşındayken
kenler açmayı unutur, geminin kara yelkenle yiğit Kithairon aslanını öldürmeden önce
geldiğini gören kral da oğlunun öldüğünü sa onun sarayına gelmiş, Thespios da Herak-
narak kendini denize atar. les'in her gece elli kızlarından biriyle yatması
nı saglamştı (Herakles)
Girit dönüşü Theseus kral olur ve Attika ül
kesinde yeni ve çok hayırlı bir düzen kurar: Thetls. Thetis deniz ihtiyarı Nereus'la Do-
Tanrıça Athena şerefine Panathenaia, Posel- ris'ten doğmuş elli Neteus kızlarının en ünlü
südür (Tab. 6). Hera'nın yetiştirdiği Thetis'e ona Zeus'un zincirlerini. Bu yüzdendir ki baş-
tanrılardan Poseidon da, Zeus da gönül ver tanrı Thetis'i yanında yalvarır görünce, hayır
mişler, ama onun doğuracağı oğlun babasın diyemez, söz verir ve sözünü de Hera'nın çığ
dan daha güçlü olacağını öğrendikten sonra lıklarına, kıskançlık gösterilerine karşın tutar.
güzel denizkızından el çekmişler ve onu bir Gümüş ayaklı tanrıça Hephaistos'a da böyle
ölümlüyle evlendirmeye karar vermişler. Ko bir yardımda bulunmuştur: Hera'nın çirkin di
ca olarak seçtikleri Peleus'a varmamak için ye Olympos'tan aşağıya attığı ünlü topalı
Thetis denizkızlarına özgü niteliğini kullana Thetis'le kardeşi Eurynome almışlar, Okea-
rak kılıktan kılığa geçmiş, ama sonunda ona nos ırmağının bir mağarasında dokuz yıl sak
varmaya razı olmuş. Peleus'la Thetis'in düğü lamışlardı (Hephaistos). Bu şükran borcunu
nü Olympos'ta tanrılar sofrasında kutlanır, ödemek içindir ki Hepaistos Akhilleus'a göz
mesele çıkmasın diye kavga tanrıça Eriş şöle kamaştırıcı silahlar yapar. Thetis'in ana yüre
ne çağrılmaz, ne var ki altın elmayı masanın ği Troya savaşı boyunca kanar, oğlunun ka
üstüne atmasıyla tanrıçalar arasında güzellik derini değiştirmek için boşuna uğraşır durur.
yarışmasına yol açar (Eriş). Thetis ölümlü ko Ana-ogul arasındaki buluşmalar İlyada'ntn en
casıyla mutlu olmaz, bu zorlu evlenmede n e dokunaklı sahnelerindendir. Nereus kızlarıyla
ler çektiğini Hephaistos'a yana yakıla anlatır birlikte kırçıl denizden çıkması ve dalması de-
(İl. XIII, 429 vd., Akhilleus). Doğurduğu ço nizkızlarıntn yaşamını olanca renkleriyle se
cukları ölümsüz kılmak için bir bir ateşin üstü rer gözlerimizin önüne (Nereus).
ne tutup yaktığını, aynı şeyi oğlu Akhilleus
için yaparken Peleus tarafından yakalanıp Thoas. (1) Lemnos kralı, Hypsipyle'nin ba
kovulduğunu efsaneler anlatır. Bu olay üzeri bası. Dionysos'la Ariadne'nin oğlu sayılır.
ne Thetis Peleus'tan ayrılır ve kız kardeşleriy Lemnos kadınları adadaki bütün erkekleri öl
le yaşamak üzere denizin dibine dalar. Ama dürünce Thoas'ın kızı Hypsipyle'nin eliyle
çilesi tükenmiş değildir Thetis'in, biricik oğlu nasıl kurtarıldığı hakkında Hyps/py/e, Argo-
Akhilleus'un trajik alın yazısı yüzünden sürüp naut'lar maddelerine bakınız.
gider. (2) Tauris kralı Thoas bir efsaneye göre yu
karda adı geçen Lemnos kralının aynıdır.
îlyada'nın birinci bölümünde Akhilleus Aga-
Lemnos'tan kaçtıktan sonra Karadeniz'e Ta-
memnon'la kavga edip barakasına çekilmeye
uris'e sığınmış ve Tauris'li Artemis kültünü
karar verince, deniz kıyısına gidip ağlaya ağ
kurarak rahibesi olan İphigeneia eliyle gelen
laya anasını çağırır (İl. I, 358 vd.):
yabancıları tanrıçaya kurban edermiş. Ores-
Ulu ana, ta dipte, babasının yanında, onu tes'le Pylades İphigeneia'yı kaçırınca Thoas
duydu, onları kovalarmış ve bu kovalama sırasında
fırladı kırçıl denizin üstüne bir duman gibi, öldürülmüş (İphigeneia, Orestes).
oturdu gözyaşı döken oğlunun önüne,
eliyle okşadı onu, konuştu, diller döktü: Thrasymedes. Pylos kralı Nestor'un iki oğ
"Ne diye ağlarsın, oğul, yüreğine giren acı lundan biri. Kardeşi Antilokhos'la birlikte
ne? Troya savaşına katılır, Antilokhos Mem-
Derdini anlat bana, ben de bileyim". non'un elinden ölünce, onunla çarpışır. Tro-
Akhilleus uğradığı haksızlığın öcünü Zeus ya atına giren Akha yiğitlerindendir, babası
alsın ister, bunun için de anası Thetis'i Olym- Nestor'la yurduna döner.
pos'a gönderir: Baştanrıya yaptığı iyilikleri
Thyades. Bkz. Bakkhalar.
kendisine hatırlatacak, bunun karşılığında oğ
lu savaşa katılmadıkça Akhaların yenilmesini T h y e s t c s . Bkz. Atreus, Aigisthos.
elde edecektir. Thetis gerçekten de Zeus'a
büyük bir hizmette bulunmuştur: Günün bi Tiphys. Argo gemisinin dümencisi. Mar-
rinde Hera, Poseidon ve Athena baştanrı Ze- yandyn'Ier ülkesinde ölür (Argonaut'lar).
us'a karşı ayaklanacak olmuşlar, zincire vur Titanlar. Uranos'la Gaia'dan doğan altı er
muşlar Kronos oğlunu, ama Thetis yüz kollu kek evlada Titan, altı kız evlada da Titanides
devlerden Briareus'u getirmiş, çözdürmüş denir (Tab. 1 - 4 ) . Titan dev anlamına gelir.
98A
Hesiodos Titan sözcüğünde çifte bir etimoloji toprağa uzanmış, dokuz dönüm yer
gösterir: Uzatmak, yayılmak anlamına gelen kaplamıştı toprakta,
"titainein" ve öç anlamına gelen "tisis" (The- iki akbaba, konmuş iki yanma,
og. 207) ama Titanlar Kykloplar ve Heka- bağrını deşip didikliyorlardı ciğerini,
ama o, elleriyle kovamıyordu akbabaları bir
tonkheirler gibi doğa dışı, azman yaratıklar
türlü,
değildir. çünkü Leto'ya saldırmıştı, Zeus'un ulu
Erkek Titanlar şunlardır: Okeanos, Koios, karısına.
Krios, Hyperion, İapetos ve Kronos. Başka bir anlatıma göre bu azgın devi ceza
Dişi Titanlar da, Theia, Rheia, Themis, landıran Zeus değil, Leto'nun çocukları Apol-
Phoibe ve Mnemosyne'dir. lon'la Artemis'tir.
Zeus'la birleşen Themis ve Mnemosyne dı
şında, öbür Titanlar ve Titanidler aralarında Tlepolemos. İlyada'da sözü geçen Tlepole-
evlenirler. Hesiodos Theogonia'nın büyük bir mos Herakles'in oğullarından biridir. Troya
bölümünü bu Titanlardan doğan yaratıkları savaşına Rodos'tan gelme gemilerle katılır.
saymaya ayırır. Rodos'a göçmesinin nedeni de şudur: Baba
larının ölümünden sonra Herakles oğulları
Okeanos kendi gibi bir deniz tanrıçası olan
Eurystheus'un hışmına uğrayıp Peloponez'e
Tethys'le evlenip Okeanos kızlarını meydana
bir türlü yerleşemeyince, Tlepolemos büyük
getirirler. Hesiodos bunların üç bin olduğunu
amcası Likymnios'la birlikte Argos'a çağrılır
söyler ve başta Styks olmak üzere Asia,
ve orada kalma izni alır, ama Likymnios'la
Elektra, Doris, Eurynome, Dione, Kalypso
arasında çıkan bir kavgada amcasını öldürür.
gibi bazılarının adlarını sayar.
Bunun kaza ile olduğu, Tlepolemos'un bir
Koios Phoibe ile birleşir, Asteria ve Leto'yu öküzü, ya da bir köleyi vurmak için kaldırdığı
meydana getirirler. Kendileri de çocukları da sopayı istemeyerek amcasının başına indirdi
parlaklığı simgeleyen göksel varlıklardır. Leto ği söylenir. Her ne hal ise Tlepolemos Ar-
Zeus'la birleşip Apollon'la Artemis'i doğurur. gos'ta kalamaz, Rodos'a göçer ve orada U n -
Krios, Pontos'un kızlarından Eurybie ile ev dos, lalysos'la Kameiros diye üç şehir kurar.
lenir. Çocukları, Astraios, Pallas ve Perses'tir.
Hyperion'la Theia'nın birleşmesinden Eos Tmolos. Lydia dağı Tmolos (Bozdağ) Di-
(Şafak), Helios (Güneş) ve Selene ( A y ) mey onysos dininin kaynağı olarak gösterilir. Ayrı
dana gelir. ca kraliçe Omphale'nin kocasına verilen ad
İapetos, Okeanos kızı Asia (ya da Klymene) dır. Tmolos adlı başka bir Lydia kralından da
ile evlenir, çocukları Atlas, Prometheus, Epi- söz edilir: Ares'in oğlu olan bu kral Arte-
metheus ve Menoitios'tur. mis'in arkadaşlarından birine saygısızlık et
miş, tanrıça da üstüne azgın bir boğa salmış,
Titanomakhia. Bkz. Devler ve Tanrılar onu öldürtmüş. Oğlu ölüsünü Bozdag'a göm
Savası. müş, bu yüzden dağa Tmolos adı verilmiş.
Tithonos. Troya kralı Laomedon'un oğlu, Triopas. Triopas ya da Triops çeşitli kay
Priamos'un agabeysi Tithonos çok yakışıklı
naklı efsanelerde adı geçen bir kişidir. Aio-
bir gençmiş. Şafak tannça onu kaçırıp sarayı
los, ya da Poseidon'un oğlu sayılır, Helios
na yerleştirmiş. Memnon'la Emathion adında
tanrıyla Rhodos'un oğullarının biri de Trio-
iki oğulları olmuş. Eos'un sevgilisine ölüm
pas adıyla anılır (Heliosoğulları). Triopas
süzlüğü verdiği halde sürekli gençliği bağışla
Knidos şehrini kuran kahramandır.
mayı unutmasından dolayı Tithonos'un ihti
yarlıktan büzülüp büzülüp bir çekirge haline Triptolemos. Demeter efsanesinde rol oy
gelmesi hakkında Eos maddesine bakınız. nayan Eleusisli kahramandır (Demeter).
Tritogeneia. Bkz. Athena.
Tityos. Dev Tityos'u yeraltı ülkesinde gören
Odysseus şöyle anlatır (Od. X I , 576 vd.): Triton. Poseidon'la Aınphitrite'nin oğlu.
Tityos'u gördüm sonra da, çok sanlı Hesiodos bu deniz tanrısını şöyle tanımlar
Toprağın oğlunu, (Thcog. 930 vd.):
Toprağı sarsıp gümbürdeten Poseidon dokuzuncu gün Parnassos dağına ayak bastı
Amphltrite tanrıçayla evlendi lar. Zeus'tan yeni insanlar yaratmasını diledi
ve onların sevişmelerinden ler. Zeus onlara, 'Ananın kemikleri'ni arkala
büyük Titan doğdu, gücü kuvveti sonsuz,
rına atmalarını buyurdu. Prometheus'un açık
o Triton ki dalgaların dibinde
laması üzerine Deukalion'la Pyrrha, toprağın
anasının ve soylu babasının yanında
altından bir sarayda oturur taşlarını arkalarına attılar. Böylece Deukali-
korkular saçarak çevreye. on'un arttığı taşlardan erkekler, Pyrrha'nın
attıklarından da kadınlar olmak üzere yeni bir
Triton efsanelerde büyük bir rol oynamaz. insan soyu türedi.
Argonaut'lara Akdeniz'e çıkmanın yolunu
Pyrrha, yeryüzünün ilk kadını Pandora'nın
gösterdiği söylenir. Birçok kaynaklarda Lib
kızıdır". Hesiodos Theogonia'da Pandora'ya
ya'da Tritonis gölünde oturduğu, Pallas adlı
çok Önem verdiği halde Tufan efsanesine hiç
bir kızı olduğu, bu kızın tanrıça Athena'nın
değinmez.
efsanesinde rol oynadığı belirtilir. Triton kimi
zaman bir tanrıya değil de, birçok deniz yara Turnus. Rutullerin kralı, Aeneas İtalya'ya
tığına verilen ad olur. Poseidon tanrının ala gelince onunla hem siyasal, hem de kişisel
yında yer alır ve çokluk belden yukarı insan, nedenlerle çarpışır ve Troyalı kahramanın
belden aşağı balık olarak imgelendirilir. elinden can verir (Aeneas).
Troilos. Priamos'la Hekabe'nin en küçük Tydeus. Oineus'un oğlu, Aitolia kralı Tyde-
oğlu (Tab. 16). Troilos yirmi yaşını bulursa us Diomedes'in babasıdır .(Tab. 23). İtalya'da
Troya'nın alınamayacağı üstüne bir fal var taşkın canlı diye nitelenir, Diomedes'i tutan
mış. Akhilleus Troilos'u daha bu yaşa basma Athena tanrıça ona savaşta güç vermek için
dan öldürmüş. Nerede ve nasıl öldürdüğü ko göğsüne babasının sarsılmaz gücünü koydu
nusunda efsanelerde ayrılık vardır: İlyada'da ğunu söyler (İl. V, 125). Gençliğinde adam
arabayla savaşırken öldürüldüğü söylenir, öldüren Tydeus Argos kralı Adrastos'un yanı
başka bir anlatıma göre Akhilleus onu çeşme na sığınır. Adrastos onu sındırır ve kızı D e -
de atlarına su içirirken arkadan vurmuş, ya ipyle ile evlendirir (Adrastos). Onunla birlikte
da kardeşi Polyksene ile birlikte kurban edil Thebai'ye karşı yediler seferine katılır. Bu sa
miş. Geç bir efsane Akhilleus'un bu güzel de vaşta Thebai'nin en güçlü savunucularından
likanlıya tutulduğunu, Troilos isteklerine bo Melanippos'la karşılaşır, düşmanı onu kar
yun eğmeyince sığındığı Tymbraios Apol- nından vurur, ama Tydeus da onu öldürür.
lon'un tapınağında kargısıyla yere serdiğini Athena can çekişen Tydeus'a ölümsüzlük
anlatır. Troilos ve uydurma bir kişi olan Kres- vermek üzeredir ki, Amphiaraos Tydeus'un
sida Shakespeare'in bir oyununun baş kişile onu savaşa sürüklemesinin öcünü almak için
ridir. Melanippos'un kesik kafasını ona getirir, az
gın yiğit de düşmanının beynini sömürmek
Trophonios. Bkz. Agamedes. ten kendini alamaz. Bu vahşi eylemden tiksi
nen tanrıça Athena Tydeus'a ölümsüzlük
Tros. Troya kral soyunun atalarından biri,
bahşetmekten vazgeçer, Tydeus da savaş
Troya'ya adını veren kurucu kahraman (Tab.
meydanında ölür (Amphiaraos, Deipyle).
16). Efsanede bir rol oynamaz.
Tufan. Yunan mythos'unun Tufan efsanesi Tykhe. Tykhe Okeanos kızlarından biridir.
Behçet Necatigil'in "Mitologya"sında şöyle Latince adı Fortuna olan bu tanrıça Behçet
anlatılır: Necatigil'in "Mitologya"sında şöyle tanımla
"Zeus gün geçtikçe daha günahkâr olan in nır:
sanları bir tufanla yok etmeye karar vermişti. "Uygun kader, şans, umulmayan başarı
Bu tufandan sadece Deukalion'la karısı tanrıçası, Homeros'un eserlerinde görülmez,
Pyrrha kurtuldular. Çünkü Deukalion'un ba en eski şairler içinde onun en güzel tasviri
bası Prometheus, oğluna bir tekne yapmasını Pindaros'tadır (Olymp. Ode, XII). Hellenis-
öğütlemişti. Karı-koca, bindikleri bu teknede mus devrinde Tykhe, bütün öteki tanrıları
288
unutturan çok yaygın bir tanrıça oldu. Cae- Zor İşler İçin yaratılmıştır kolları,
s.ır'ın kendi Tykhe'sine olan güveni meşhur ayaklan yorulmak bilmez bu yaman
dur. Bu güven, onu sonunda bütün ikazları tanrının,
yüz yılan başı yükselir omuzlarından
hiçe sayarak mahvolmaya götürdü. Tebdil
çıkarıp korkunç kara dillerini,
giymiş olarak, bir balıkçı kayığında Dyrrhac- bu ejder kafalarındaki gözlerde
hium'dan İtalya'ya geçmek isterken, kayıkçı ateş alev saçar kara kaşları altından.
nın fırtınadan çekinmesi üzerine, ona şöyle
Zeus bu azmanı da alt etmek gerektiğini an
bağırmıştı: 'Durma, sen Caesar'ı ve Cae-
lar ve onu öldürmeye kalkışır; bir gümbürtü
sar'ın Tykhe'sini götürüyorsun!'. Tanrıça
dür kopar doğada:
Tykhe, resimlerde çok yer alır. Elinde bere
ket boynuzu yahut bir gemi dümeniyle veya B i r yangın sardı menekşe rengi suları.
yuvarlanan bir küre üzerinde kanatlı olarak Bir yandan gök gürültüsü ve şimşekler,
bir yandan ejderhanın saldığı alevler,
tasvir edilir. Yunanlılar şansın açık olsun yeri
kaynıyordu yer, gök, deniz baştan başa,
ne 'Agathe Tykhe' ( İ y i Tykhe ile!) deyimini bir depremdir başlıyordu, önü alınmaz,
kullanırlardı. ürpertiler içindeydi Hades bile...
italya'da Latium bölgesinde eski bir kültü Zeus toparlayıp var gücünü, hışmını,
olan şans, baht tanrıçası Fortuna, İsa'dan ön yakalayıp şimşeklerini, yıldırımlarını
ce birinci yüzyıldan sonra Yunanlıların dikildi Olympos'un başına ve vurdu!
Tykhe'siyle özleştirildi, Tykhe'nin Latince adı Birden ateşe boğdu, çepeçevre,
korkunç canavarın inanılmaz başlarını.
oldu".
Yediği kamçıyla duraklayan Typhon
Tyndareos. Sparta kralı Tyndareos Le- yıkıldı yere, kolu, kanadı kırılarak
ve toprak inledi inim inim.
da'nın kocası ve Helene, Klytaimestra ile Di-
bir alev fışkırdı yıldırım yiyen devden,
oskurların ölümlü babasıdır (Tab. 12). Gençli yükseldi sarp, kara vadilerinden yukarı
ğinde Sparta'dan sürülür, Aitolia kralı Thesti- dibine düştüğü Etna dağının.
os'un yanına sığınır, kızı Leda'yı aldıktan
sonra Herakles'in yardımıyla krallığını geri Tyro. Salmoneus'la Alkidike'nin kızı (Tab.
alır. Helene'nin çok sayıda talipleri arasında 23). Tyro bir ırmak tanrıya aşıkmış, her gün
seçmek için Odysseus'un önerisine uyar ve kıyılarına gider, aglarmış, günün birinde tanrı
kızını Menelaos'a verir (Helene). Tyndare- Poseidon ırmaktan çıkıp onunla birleşmiş.
os'un ölümü üstüne kaynaklar birbirini tut Tyro ikiz çocukları doğurmuş: Pelias'la Nele-
maz, tanrı Asklepios'un onu ölümsüzleştirdi- us. Ama bunları dağa bırakmış. İkizleri büyü
ği söylenirdi. , yünce Salmoneus'un karısı Sidero'dan eziyet
gören Tyro'yu kurtarmaya gelirler. Tyro bun
Typhon. Adı İlyada'da Typheus diye geçen dan sonra amcası Kretheus'la evlenir ve Ai-
Typhon Khrysaor'la Kallirhoe'nin oğludur, son'u doğurur (Neleus, Pelias, Aison).
Kkhidna ile birleşerek Orthos, Kerberos, Khi-
ınaira ve Hydra gibi azmanlar üretir (Tab. 6). Tyrrhenos. Tyrrhenoi diye anılan Etrüskle
Hesiodos Theogonia'nm başlangıcında rin atası. Lydialı bir önder sayılan Tyrrhenos
Typhon için bu soy ağacını verdikten sonra, kimi kaynakta Herakles'le Omphale'nin, ki
sonradan eklenmiş bir parçada onu yanardağ minde de Telephos'un oğlu ve Tarkhon'un
tanrısı olarak çarpıcı renklerle tanımlar: Ti kardeşi olarak gösterilir. Troya savaşından
tanlar gökten kovulduktan sonra Gaia Tarta- sonra Ege kıyılarında kıtlık baş göstermiş,
ros'la son bir kez birleşip Typhon'u doğur Tyrrhenos da halkından bir bölük alıp İtal
muş (Theog. 825 vd.): ya'ya göçmüş.
';«<ı
Roma tannçası. Sonradan Yunan panthe-
u-v
on'unun Hestia'sıyla bir tutulmuş, ama Ro-
ma'da her zaman ayrı bir saygı görmüştür.
Vesta'nın tapımına bakan Vestales rahibeleri
Ulixes. Odysseus'un Latince »di. Odysseus Roma'nın en iyi aile kızları arasından seçilir,
maddesine bakınız. ömür boyu kız kalmaya ant içer ve devletin
başrahibi Pontifex Maximus yönetiminde
Urania. Musalardan biri. Adından da anlaşıl devlet ocağının ateşini yanar tutmakla görev
dığı gibi gök bilimini simgeler (Musalar). liydiler. Roma'nın kurucuları Romulus'la Re-
mus'un bir Vesta rahibesinden dogma olduk
Uranos. Gök'e kosmik varlık ve ilk tanrı ku
ları, Vesta tapımının Romulus tarafından R o -
şağı arasında erkek ve baba tanrı olarak veri
ma'ya sokulduğu ileri sürülürse de, Vesta ta
len ad. Uranos Gaia ile birleşerek birçok tan
pınağının en eski zamanlarda Palatinus'un,
rısal varlıklar türetir, bunları doğar doğmaz
yani ilk Roma surlarının dışında bulunması,
Toprak'ın bağrına tıkaması, oğlu Kronos'un
tipik Latium evleri gibi yuvarlak bir ilişkisi ol
elinden hayalarının kesilmesi ve bu olay üze
madığını gösterir. Vesta'ya özgü hayvan ola
rine egemenliğin ikinci tanrı kuşağına geçme
rak eşek gösterilir ve Vesta bayramı olan
si Gaia, Aphrodite, Theogonia ve Kronos
Vestalia (haziran ortasında) şenliklerinde
maddelerinde anlatılmıştır (Tab. 1"4)-
eşekler başlarında çiçek çelenkleriyle bayram
Uyku. Bkz. Hypnos. alayında gezdirilirdi. Bu özellik sonradan uy
durulmuş tutarsız bir efsaneyle açıklanmak is
Venüs. Çok eski bir Latin tanrıçasının adı tenmiş, tanrı Priapos'la Vesta arasında bir
dır. Meyve bahçelerinin koruyucusu olarak ilişki kurulmuştur (Priapos).
saygı gören Venüs sonradan Yunan etkisi al
tında Aphrodite ile bir tutulmuştur. Aene- Vulcanus. Sonradan Yunan tanrısı Hepha-
as'ın anası sayılan Venüs İmparatorluk çağın istos'la bir tutulan eski Roma tanrısı. Tapımı-
da Gens îulia'nın atası sayılmıştır (Aeneas). nı, Roma'ya Etrüskler getirmiş. Volcanalia
denilen bayramlarında tanrıya sunu olarak
Vespcr. Akşam yıldızının Latincesl (Hespe-
ateşe küçük balıklar ve başka hayvanlar atılır
ros).
dı, buna karşılık insanların hayatları korun
Vcsta. Evlerde ocağı koruyan Çok eski bir muş olurdu. Hiçbir efsanesi yoktur.
290
babası olmuşlar, habire yığıyorlardı altınları
u-v
ma'da her zaman ayrı bir saygı görmüştür.
Vesta'nın tapımına bakan Vestales rahibeleri
Roma'nın en iyi aile kızları arasından seçilir,
Ulixes. Odysseus'un Latince adı. Odysseus ömür boyu kız kalmaya ant içer ve devletin
maddesine bakınız. başrahibi Pontifex Maximus yönetiminde
Urania. Musalardan biri. Adından da anlaşıl devlet ocağının ateşini yanar tutmakla görev
dığı gibi gök bilimini simgeler (Musalar). liydiler. Roma'nın kurucuları Romulus'la Re-
Uranos. Gök'e kosmik varlık ve ilk tanrı ku mus'un bir Vesta rahibesinden dogma olduk
şağı arasında erkek ve baba tanrı olarak veri ları, Vesta tapımının Romulus tarafından Ro-
len ad. Uranos Gaia ile birleşerek birçok tan ma'ya sokulduğu ileri sürülürse de, Vesta ta
rısal varlıklar türetir, bunları doğar doğmaz pınağının en eski zamanlarda Palatinus'un,
Toprak'ın bağrına tıkaması, oğlu Kronos'un yani ilk Roma surlarının dışında bulunması,
elinden hayalarının kesilmesi ve bu olay üze tipik Latium evleri gibi yuvarlak bir ilişkisi ol
madığını gösterir. Vesta'ya özgü hayvan ola
rine egemenliğin ikinci tanrı kuşağına geçme
rak eşek gösterilir ve Vesta bayramı olan
si Gaia, Aphrodlte, Theogonia ve Kronos
Vestalia (haziran ortasında) şenliklerinde
maddelerinde anlatılmıştır (Tab. 1 - 4 ) .
eşekler başlarında çiçek çelenkleriyle bayram
Uyku. Bkz. Hypnos. alayında gezdirilirdi. Bu özellik sonradan uy
durulmuş tutarsız bir efsaneyle açıklanmak is
Venüs. Çok eski bir Latin tanrıçasının adı tenmiş, tanrı Priapos'la Vesta arasında bir
dır. Meyve bahçelerinin koruyucusu olarak ilişki kurulmuştur (Priapos).
saygı gören Venüs sonradan Yunan etkisi al
tında Aphrodite ile bir tutulmuştur. Aene- Vulcanus. Sonradan Yunan tannsı Hepha-
as'ın anası sayılan Venüs imparatorluk çağın istos'la bir tutulan eski Roma tanrısı. Tapımı-
da Gens lulia'nın atası sayılmıştır (Aeneas). nı, Roma'ya Etrüskler getirmiş. Volcanalia
Vcsper. Akşam yıldızının Latincesi (Hespe- denilen bayramlarında tanrıya sunu olarak
ros). ateşe küçük balıklar ve başka hayvanlar atılır
dı, buna karşılık insanların hayatları korun
Vesta. Evlerde ocağı koruyan çok eski bir muş olurdu. Hiçbir efsanesi yoktur.
babası olmuşlar, habire yığıyorlardı altınları
?Q9
ter'in); aynı kuruluş eski Hintçede Dyaus
-pıta, Gök Baba; gene Latincede deus (tan
z
Zagreus. Zagreus Orpheus gizemlerinde adı
rı), dea (tanrıça), divus ile divinus (tanrısal),
Fransızca dieu (tanrı), divin (tanrısal), devin
(tann sözcüsü). Zeus'tan gelme, tanrısal anla
mına gelen dios sıfatı Yunancada da vardır,
geçen bir tanrıdır. İlk Dionysos sayılır. Zeus nitekim Zeus'un oğlu ve Zeus'un baldırından
Onu üretmek için bir yılan biçimine girip yer çıktığı anlatılan şarap tanrı Dionysos'un adı
altı tannrıçası Persephone ile birleşmiş. Dog- da aynı köktendir. Dios sıfatını Homeros
doğduktan sonra da Hera'nın hışmına uğramasın özellikle dia theaon deyiminde kullanır; "tan
diye onu Apollon'la Kuretlere vermiş. Onlar rıçaların tanrısalı, ulu, yüce tanrıça" anlamı
de Zagreus'u Parnassos dağının ormanların na gelen bu deyim, ne tuhaf ki Homeros des
da saklamışlar. Ama Hera saklandığı yeri bul tanlarında en büyük Olympos tanrıçaları için
muş ve Titanları genç tannyı kaçırmakla gö- değil, Thetis, Kalypso, Kirke gibi, çoğu Olym-
re'vlendirmiş. Zagreus Titanlann elinden kur- pos dışında yaşayan yan tanrıçalar için kulla
lulmak için biçimden biçime girmiş, bir ara nılmaktadır,
bir boğa olmuş, devler de boğayı boynuzla
rından yakalayarak parçalamışlar, etlerini çig b) Anlamı. Birçok ad ve sözcük türeten
Çiğ ya da kızartarak yemişler, Pallas Athena div- kökeninin anlamına gelince, ilkel insan
Zagreus'un yalnız yüreğini kurtarabilmiş. bununla göğün parlaklığını, ışıltılı aydınlığını
Apollon kemiklerini Delphoi'de gömdüğü dile getirmek istemiş olsa gerek. Tanrıların
halde, Zeus da oğlunun daha atmakta olan tanrısı Zeus gerçekten de göktür, gök tanrı
yüreğini ya kendi gövdesine almış, ya da Se- dır, gökle ilgili doğal güçlerin hepsini kişilen-
Semele'ye yutturmuş. Zagreus bir süre sonra da diren varlıktır. Işık, aydınlık, bulut, gök gürle-
İkinci kez dünyaya gelmiş. mesi, şimşek ve yıldırım Zeus'un egemenliği
Zephyros. Astraios'la Şafak tanrıça Eos'un altındadır, ne var ki Yunan insanının evren
oğlu, batı yeli (Tab. 8; Rüzgârlar). ve tanrı görüşü bize dil yapıtlarıyla aktarıldığı
çağlarda doğal güçler olduğu gibi değil, insan
Zethos. Bkz. Amphion. biçiminde birer simge olarak canlandırılmak
Z e u s . Tanrıların tanrısı, tanrıların babası, tadır, yani Zeus daha ilkel bir evren görüşün
büyüğüdür Zeus. Bu yetkiyi nasıl elde ettiğini de Uranos, Gök Tanrı diye adlandırılan doğa
anlatmadan önce, adının kökeni ve anlamı nın kendisi değil, doğayı insan düzenine ben
üstünde duralım-. zer bir düzene sokup, yönetimini ele alan bir
insan tanrıdır. Yunan mythos'unda Uranos'
I. A D I . a) Kökeni. Hint-Avrupa dillerinin tan Zeus'a dek olan evrim ve gelişimin nasıl
hemen hepsinde görülen bir kökten üreme düşünülüp dile getirildiğini dünyanın yaratılış
dir Zeus adı. Bu sözcüğün kaynağında olan efsanesini incelerken gördük (Theogonia).
diu- kökü ( k i aslında V i l e değil de, en eski
II. S I F A T L A R I . Bu sıfatlar iki türlüdür: Tan
Yunancada bulunup, sonraları alfabeden sili
rının doğa ile ilgili niteliklerini, bir de insan
nen 'digamma' harfiyle yazılırdı) Yunancada
tanrı olarak özelliklerini belirtir.
zeu- ve di- olarak iki biçimde belirir. Nitekim
çekiminde de bu çifte kökenlik görülür: N o m . (1) Nephetegereta: Bulutları devşiren H o -
Zeus (özne hali); Voc. Zeu! (ey Zeus!); G e n . meros destanlarında Zeus'un adına en çok
Dios (Zeus'un); Dat. Dii (Zeus'a); Acc. Dia eklenen kalıp sıfattır; hypsibremetes: Gök
(Zeus'u). Sanskritçede, Pers ve İtalya ulusla lerde gürleyen; asteropetes: Şimşek savuran;
rının dillerinde, sonradan da Latince ve La- terpiJ-ercnos: Yıldırım seven; erigdoupos:
tinceden gelme dillerde bu kök zeu-, dyeu- Uzaklarda gürleyen, uzaklardan gürleyen,
dleu-, diu- diye belirir; örneğin eski Hintçe asıl anlamı, gök gürültüsü, uzaktan duyulan,
Devas, die, dieıuas; Latincede Iupiter (ya da yankılanan.
luppiter) Zeus Baba anlamına gelen Diespi- Bir de aigiokhos sıfatı geçer Homeros des
tcr'den; ama bunun gen. hali lovls (lupi tanlarında. Aslında "keçi derisinden kalkan
taşıyan" anlamına gelen ve Zeus'tan başka Kalkanlı Zeus, engin gökyüzünü
tanrıça Athena için de kullanılan bu sıfatı biz nasıl da kaplıyor kara bulutlarla!
"kalkanlı" diye çevirmekten başka çare bula Allak bullak etti denizi
tekmil kasırgaları koptu çeşitli yellerin,
madık. Ama bu kalkanın bir öyküsü var. Tan
ölüm uçurumu açılıyor önümde, besbelli!
rıça Rhea, Zeus'u doğurduğu zaman, çocuk-
lannı ana karnından çıkar çıkmaz yutan ko III. D E S T A N L A R D A ROLÜ. Zeus Troya sa
cası Kronos'tan kaçırmak için Girit'te bir ma vaşında büyük bir rol oynar, İda dağının tepe
, garaya kapatmıştı, Amaltheia diye bir orman si olan Gargaros doruğundan yönetmektedir
perisi de bebeği bir keçiye emzirtmişti. Gü savaşı. Onun istemi, buyruğuyla olur ne olur
neş tanrı Helios'tan dogma korkunç bir yara- sa, talih kimi zaman Akhalann, kimi zaman
tıkmışbu keçi, Titan denilen devler bile dona- Troyalıların yüzüne güler. Bu yönetimi Zeus
kalırmış onu görünce. Zeus büyüyüp ege insanlara işmarlar vererek gerçekleştirir.
menliği elde etmek için giriştiği savaşta bu Tanrının buyruklarını insanlara ulaştırmak
keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titanla Zeus'un kuşu kartalın görevidir; onun uçuşu
ra karşı kullanmış onu, bu kalkana sonralan na göre işmar iyiye ya da kötüye yorulur.
Athena öldürdüğü Gorgo canavarının saçları Akhalar kötü durumdadır, Agamemnon Zeus
yılanlarla örülü kafasını da katmıştı. Kalkan babaya yakarır ( İ l . V I I , 245 vd.):
yılanlardan saçaklı, püsküllü olarak anlatılır,
Böyle dedi, Zeus acıdı onun gözyaşına,
savaşta düşmana karşı kullanıldı mı, dehşet yok olmasın istedi ordusu, işmar etti,
içinde püskürtür her göreni (Gorgo). gönderdi kartalı, kuşların en şaşmaz
olanını,
(2) Zeus'un adına hemen her zaman ekle bir yauru geyik vardı kartalın pençesinde,
nen iW sıfattan biri soyadı niyetine kullanılan kartal attı onu Zeus'un güzel sunağı önüne,
Kronosoglu, öteki de Olymposludur. Bu ikin orada Akhalar her şeyi bilen Zeus'a kurban
cisi tanrının yüksek dağlarda konut kurduğu keserlerdi.
- Hellenler göğü simgeleyen tanrıyı bile gök Anladılar Zeus'tan geldiğini görünce kuşu,
te oturtmaz, doruğu göklere ulaşan ulu dağla saldırdılar Troyalılara doludizgin
hepsinin savaştaydı aklı, fikri.
ra yerleştirirlerdi, nitekim OIympos, ulu dag
anlamına gelir - bir de belli bir kuşaktan ve Odysseus lthake'ye dönmüştür, karısı P e -
tanrı soyundan olduğunu göstermektedir. nelopeia ile kendini tanıtmadan görüşür,
Tanrı soyları üçtür; Uranos'la Kronos soyla ama onun önünde ağır bir iş vardır, sarayına
rından sonra, OIympos tanrılarının egemenli yerleşmiş olan, malını, mülkünü sömüren ta
ği nasıl ele geçirdiklerini ilerde anlatacağız. lipleri yok etmek. Yalvarır Zeus'a (Od. X X ,
Zeus bu savaşı kazanınca Olympos'ta taht 98 vd.):
kurar, oğlu demirci tanrı Hephaistos'un yap
tığı krallık asasını eline alır (il. II, 101) ve "in Karada, denizde çektiğim bunca dertten
sanların, tanrıların babası" olarak yönetimini sonra, Zeus baba,
siz tanrılar istedinizse kavuşturmak beni
sürdürür. Krallık gücünü simgeleyen değneği
toprağıma,
ni kime verirse o kral olur, bütün krallar "di- bir ses versin içerde uyayan insanlardan biri
otrephes", yani Zeus'tan dogma, Zeus'tan dışarda da bir başka işmarın görünsün
yetişmedir. senin!
Yakardı ve böyle dedi, akıllı Zeus da dinledi
Yağmuru yağdıran, göğü gürleten, şimşeği onu:
çakıp savuran Zeus'tur. Öyle ki "yağmur yağ bulutların üstünden, ışık saçan Olympos'un
mak" diye bir fiil vardır, onun öznesi Zeus' doruğundan
tur: Zeus huei ( Z e u s yağıyor) denir ( İ l . X I I , ossaat gürledi ve tanrısal Odysseus da
2 5 : "Zeus da boyuna yağmur yağdırdı dur sevindi.
Evden gelen sesi de bir kadın verdi,
du"). Odysseus salına binmiş, tam vatan top
değirmen çevirmekteydi bu kadın az ötede,
rağına kavuşacakken, düşman deniz tanrı P o - on iki değirmen taşı vardı halkların önderi
seldon bir fırtına salar üstüne (Od. 2 2 1 vd.), Odysseus'un
bahtsız Odysseus yakınır: bunların on Iklslni de kadınlar çevirirdi,
arpa ve buğday öğütürlerdi, insanlara iyilik ölüsünü geri verdikten sonra, şu kanatlı söz
olsun diye. leri uçurur (İl. X X I V , 518 vd.):
Öbür kadınlar uykudaydı, öğütmüşlerdi
unlarını, Talihsiz adam, ne acılar çekmiş yüreğini
bir bu çalışıyordu, çünkü güçsüzdü Nasıl göze aldın gemilere gelmeyi tek
hepsinden. başına,
İşte bu / c a d ı n durdurdu değirmen taşını ve nasıl göze aldın benim gözüme görünmeyi?
dedi ki: Ben ki öldürdüm nice soylu oğullarını
Tanrıların ve insanların kralı, Zeus baba, senin.
amma da sert gürledin buraya yıldızlı Demirden bir yürek varmış göğsünde.
gökten. Hadi gel, otur üstüne şu iskemlenin,
Bu senin işmarın olsa gerek, çünkü bir tek ko uyusun bağrımızda acılar.
bulut yok, Ne yapalım yasımız çok büyükse,
ne olur, ben zavallının da getlriver dileğini ne çıkar yürek donduran iniltilerden!
yerine: Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi
Bugün Odysseus'un konağında çekilecek dokudu:
neşeli şölen, Yaşayacak insanlar acı içinde.
ne olur, talipler için son şölen olsun, Ama ölümsüzlerin hiçbir kaygısı yok.
dizlerim çözüldü, tükendi yüreğim un öğüte îkl tane küp durur Zeus'un eşiğinde,
öğüte, biri kötü, biri iyi bağışlarla dolu.
dilerim, yedikleri son yemek olsun onların Zeus karıştırır bunları, sunar ölümlülere,
bu. iyisinden de, kötüsünden de pay alır
Böyle dedi, Odysseus da bu söze, Zeus'un insanoğlu
gürleyişine sevindi, Ama yalnız kötü bağıştan pay alırsa bir
demek artık öç alacaktı Zeus bu suçlardan. adam,
yoksul olur, hor görülür,
Zeus'un kişiliği ve oynadığı rol bakımından zorlu açlıkla sürünür tanrısal toprağın
llyada ve Odysseia arasında bir fark vardır üstünde,
sanki: İlyada'da Zeus'u karşımızda görür, ey tanrılar, insanlar dönüp de bakmaz yüzünv.
lemlerini izleriz; Odysseia'da ise tanrı doğru Ama Zeus insanların kaderini elinde mi tu
dan doğruya karşımıza çıkmaz, ancak sunu, tar, yani insan kaderinin mutlak hâkimi mi
dua, dilek ve ant içme gibi dinsel törenlerde dir, tek tannlı dinlerin Tanrısı gibi? Troya sa
görürüz etkisini, kuşu kartalla, gök gürültüsü vaşında uzak Lykia'dan gelmiş ordusuyla
ya da şimşekle belli eder varlığını. Doğal bir Troya için savaşan Sarpedon diye bir yiğit
güç olmaktan çıkmış, bir tüzelkişi, bir ilke ol vardır. Zeus'un oğludur o, Zeus gözü gibi se
muştur. ver onu, ne var ki Patroklos'la teke tek sava
Zeus "ksenios" yani konukseverdir, yahut şa girince, Sarpedon kötü duruma düşer, alt
ele düşmüş sıla uğruna yalvaran gariplere edilmek üzeredir ki, tannlann babası şöyle
saygı ve sevgi göstermesini buyurur. Odysse- danışır Troyalılara karşı Akhalardan yana
us onun adına sığınır Tepegöz Polyphe- olan karısı tanrıça Hera'ya ( İ l . X V I , 433 vd.):
mos'un mağarasına, ama "töre nedir, yasa
nedir bilmeyen ve yalnız kaba gücüne güve Çok yazık, insanlar arasında en çok
sevdiğim Sarpedon 'al
nen o adam" (Od. 214) tanrının uygarca ku
Menoitios oğlu Patroklos'un elinden ölmek
rallarını hiçe sayıp kıtır kıtır yer Odysseus'un onun kaderi
arkadaşlarını. Bunun içindir ki tek gözünden İçimde yüreğim bir o vana gider, bir bu
olmakla cezasını bulur. yana,
Zeus hakka dayanan insanca bir düzenin gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu,
kurucusu ve koruyucusu sayılır. Homeros kaçırıp bıraksam mı Lydia'nın semiz
destanlarında tanrıların ve insanların babası toprağına,
yoksa bıraksam ölsün mü Menoltosoğhırıı/n
na verilen bu rol Hesiodos'un eserinde daha
e/lnd«»n?
da kesin olarak belirmektedir, ilyada'nın son
bölümünde Akhilleus, oğullarını kestiği, ken Hera'da ayrıcalığa meydan vermemek Için
tini yağma ettiği kral Priamos'a Hektor'un bunu yapamayacağını söyler:Zeus kendi oğ-
lu S a r p e d o n ' u kaçırırsa, bir başka t a n r ı çıkıp biri Akhilleus'unkiydi,
biri at sürücü
d a kendi oğlunu k o r u m a k , k u r t a r m a k isteye Hektor'unki,
ortasından tuttu, kaldırdı teraziyi,
cek, d ü z e n bozulacak, haksızlık olacak. Z e u s
ağır basit Hektor'un kara günü,
ister istemez u y a r bu m a n t ı ğ a ve o ğ l u n u n ölü
kefe düştü, yuvarlandı Hades'e dek.
m ü n e seyirci kalır.
Sonra da Athene'nin Hektor'u aldatmak
D e m e k - ki Z e u s ' u n ü s t ü n d e ve Z e u s ' t a n da
için kurduğu k a h p e c e d ü z e n e ve A p o l l o n ' u n
ü s t ü n bir " k a d e r " vardır. Z e u s ' u n bu güçle
H e k t o r ' u k a d e r i n e bırakmasına seyirci kalır.
ilişkilerinin n e olduğu H e k t o r ' u n ö l ü m s a h n e
İnsanların ve t a n n l a r ı n babası Z e u s , kaderin
sinde belli olur iyice. H e k t o r AkhiUeus'la t e k e
elinde s a d e c e bir araçtır d e m e k . Bu kader
tek savaşa koyulmuştur, y a m a n bir savaştır
kimdir, n e r e d e ve nasıl duyurur b u y r u ğ u n u ?
b u . H e k t o r u z u n bir s ü r e karşı koyar, a m a so
Ö m ü r ipliğini büken ü ç t a n r ı ç a n ı n adı geçer
n u n d a d a y a n a m a z , korkuyla k a ç m a y a başlar,
H o m e r o s d e s t a n l a r ı n d a n sonraki m e t i n l e r d e :
iki yiğit dolanır dururlar Troya surlarını, t a n r ı
A t r o p o s , K l o t h o ve Lakhesis'tir b u n l a r , a m a
lar katındaysa d u r u m şöyledir (İl. XXII, 1 6 6
insan dramlarının e n b ü y ü ğ ü n ü n oynandığı
vd.):
bu s a h n e d e kader t a n r ı l a r d a n ü s t ü n bir varlık
Seyirci olmuşlardı tanrılar tekmil, olarak kulis arkasında k a l m a k t a d ı r .
ilkin söze başladı insanların, tanrıların
IV. EFSANELERİ, a) Doğuşu. Z e u s K r o -
babası:
Şu surların çevresinde ne görüyorum böyle, nos'la R h e a ' n ı n altı ç o c u ğ u n d a n s o n u n c u s u
görüyorum sevdiğim bir adamın dur ( T a b . 4 , 5 ) . K r o n o s babası U r a n o s ' u nasıl
kovalandığını, alt edip egemenliği elinden almışsa, Z e u s da
sızlıyor Hektor için sızım sızım yüreğim, ikinci kuşak tanrılarını y e n e r ve ü ç ü n c ü ku
' b a n a ne çok sığır budu yakmıştı o, şak, y a n i O l m y p o s tanrılarının egemenliğini
yakmıştı çok yarlı lda dağının doruklarında, kurar. Bu süreci H e s i o d o s T h e o g o n i a ' d a şöy
Troya kalesinin üstünde yakmıştı.
le anlatır ( T h e o g . 4 5 1 vd.):
Şimdiyse tanrısal Akhilleus kovalıyor onu
hızlı ayaklarıyla, llyon 'un çevresinde. Rheia Kronos'un yatağına girince
Hadi düşünün bakalım, tanrılar, danışın, şanlı evlatlar doğurdu ona:
kurtaracak mıyız Hektor'u ölümden, Hestia, Demeter, altın sandallı Hera
yoksa bırakacak mıyız bu yiğitliğiyle, ve güçlü Hades, yerin altında oturan,
alt etsin onu Akhilleus, Peleusoğlu? toprağı saran, uğultulu tanrı Poseidon,
Gök gözlü tanrıça Athene karşılık verdi, ve temkinli Zeus, tanrılar ve insanlar
dedi ki: babası,
Ne diyorsun, kara bulutlu babam, ak yıldırımları yeryüzünü titreten.
Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını
yıl dirimli!
analarının kutsal karnından çıkıp da
Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır bu,
dizleri üstüne oturdukça her biri.
kaçırmak istersin onu canlara kıyan
Korkuyordu Uranos'un mağrur
ölümden?
Yap yapacağını ama, biz tanrılar torunlarından biri
ölümsüzler arasında kral olacak diye.
onaylamayız yaptığını.
Gaia ve Uranos bildirmişti ki ona
Bulutları devşiren Zeus karşılık verdi, dedi
ne kadar güçlüler güçlüsü de olsa
ki:
kendi oğluna yenilmekti kaderi.
Korkma kızım, Tritogeneia, konuşmadım
Buydu çünkü büyük Zeus'un istediği.
açık yürekle,
Onun için gözü pusudaydı her zaman,
yumuşak davranmak isterim sana.
doğan çocuklarını yiyordu birer birer
Gecikme bari, yap düşündüğün gibi.
ve Rheia sonsuz yaslar içindeydi.
İki yiğit o v a d a cebelleşedursun (İl. XXII, Ama Zeus'u dünyaya getireceği gün
yalvardı Toprağa ve yıldızlı Göğe
2 0 8 vd.):
gizli doğurabilsin diye çocuğunu,
Ama pınarlara, yunaklara
dördüncü öcü alınsın diye babasının
gelişlerinde, ve hain Kronos'un yediği bütün
bir altın terazi kurdu baba tanrı, çocuklarının!
acıklı ölümün iki tanrıçasını kodu kefelere, Anası, babası dinlediler kızlarını
ne bildirdiler ona Kader'in ne hazırladığını pattıgı devlerden gök gürültüsü, şimşek ve
kral K r o n o s ' a ve coşkun yürekli oğluna. yıldınmı aldıktan s o n r a O l y m p o s tanrılarının
Sonra bereketli Girit'e Lyktos'agötürdüler egemenliğini k u r m a y a koyulur.
onu,
son oğlu büyük Z e u s ' u doğuracağı gün. b) Titanomakhia. B u n u n için Titanlarla sa
Ulu Toprak tanrıça aldı çocuğu vaşı göze alır, yüz kollu devlerden gördüğü
besleyip yetiştirmek için koca Girit'te; yardımla bu savaşı kazanır (Devler ue Tanrı
hızlı Gece'nin karanlıklarından yararlanıp lar Savası).
Lyktos tepelerine götürdü onu.
Sık ormanlarla kaplı Aigaion eteklerinde E v r e n d e yetkileri paylaşmaya koyulur: K e n
kutsal toprağın gizli derinliklerinde disi göğü ve yerle gökte krallığı alır, kardeşi
ulaşılmaz bir mağaraya sakladı onu, P o s e i d o n ' a denizi, H a d e s ' e de yeraltı ülkele
sonra koca bir taşı bezlere sarıp rini verir.
verdi göklerin güçlü oğlu Kronos'a,
o da yakalayıp iki eliyle taşı c) Evlenmeleri. Z e u s b u n d a n s o n r a T i t a n
yuttu, indirdi uğursuz midesine, s o y u n d a n tanrıçalarla ve kendi kuşağından
anlamadı yuttuğunun bir taş olduğunu, kerdeşleriyle birleşip bir sürü tanrısal varlık
oğlununsa dipdiri kaldığını, ü r e t m e y e koyulur. Bu evlenmeler ve o n l a r
ve az sonra yenilmez, baş olmaz gücüyle d a n d o ğ a n varlıklar T a b . 9'da gösterilmiştir,
babasının h a k k ı n d a n geleceğini, ayrıca adı g e ç e n b ü t ü n kadınların ve ürettik
onu tahtından atıp yerine geçeceğini,
leri döllerin adları altında efsaneleri anlatıl
ölümsüzlerin kralı olacağını.
mıştır. Z e u s ' u n Yunan M y t h o s ' u n u n b ü t ü n
Z e u s babası K r o n o s ' a öbür kardeşlerini dallarındaki rolü ve yeri de efsanelerden söz
kusturur, s o n r a 'da U r a n o s ' u n yeraltına ka- edildikçe belirtilir.
SONSOZ
1. FİŞLER
Sözlükte yer alacak olan her isim için bir fiş hazırlandı. Fişlerin düzenlenmesi
için kaynak olarak kullanılan sözlükler şunlardır:
Düzenlenen çok sayıda fişler arasında bu sözlükte güdülen amaca göre bir
seçme yapıldı. Anadolu ile ilgili efsane ve kişi adlarına daha çok ö n e m verilerek,
bu konular dışında kalan yüzlerce ad elendi. Bu elemede, kitabımızın ana erek
lerinden biri olan mitolojik kişileri eldeki metinlere göre tanımlamak ve tanıt
mak düşüncesi ağır bastı. Sözlüğü aynı zamanda bir antoloji haline getirmek
için iki yolda yüründü.
2. SÖZLÜK VE ANTOLOJl
Bu çalışmada kullanılan kaynak kitaplar, Yunanca ve Latince asıl metinler ve
çevirileri olmak üzere, burada sayılamayacak kadar geniş bir bibliyografyanın
konusudur. Kaynaklarımızın başında Homeros'la Hesiodos'un eserleri gelir.
Tragedya yazarları, Herodot ve Platon, kitabın Dizin H'sinde de görüleceği gibi,
başvurduğumuz başlıca kaynaklardır. Ne var ki Homeros'la Hesiodos'un görüş
leri ve m e t n e alınan şiir parçaları o kadar çoktur ki, onların isimlerini ve alıntıla
rını hiçbir dizine sığdırmak mümkün olmadı. Çeviri yayınlarını burada göstere
lim:
Belirttiğimiz gibi asıl amacımız Türkiye'de yapılan son arkeolojik kazılar, elde
edilen en son tarih ve din tarihi verilerinin ışığında bugüne dek mitolojilerde ge
reğince aydınlanmamış kişileri daha ayrıntılı biçimde inceleyip tanıtmak, böyle
ce yurdumuzun bilim dünyasında yeni yeni anlaşılan eşsiz değerini belirtmekti.
Bunun için de Apollon, Artemis, Kybele gibi tanrıları özel bir incelemeyle dile
getirmeyi denedik. Ne var ki bu incelemelerin gerçek bilimsel bir nitelik taşıması
için, h e m bu kitabın, h e m de benim bugünkü bilgilerimin çerçevesini aşacak
araştırmalara ve karşılaştırmalara lüzum vardı. O n u n için bu maddelerin tartış
ma götürür birer d e n e m e niteliğinde olduklarını özellikle belirtmek isterim. Ö t e
yandan okuyucunun da göreceği gibi, Troya destanıyla ilgili Hektor gibi kişileri
uzun uzun ve gönlümce işledim. Bunu büyük H o m e r o s ' u n bana verdiği sonsuz
esinlere dayanarak kolayca yapabildim. Bu yolda daha önceki çalışmalarıma da
yer verdim, bu kitaptaki birçok efsaneler "Mavi Anadolu" ve "Mavi Yolculuk"
kitaplarımdaki anlatımla buraya aktarılmıştır. Bu alıntılarla Mitoloji Sözlügü'nün
biteviye ve dengeli bir dizim ve anlatım yolundan ayrıldığının farkına varmamış
değilim. Ne var ki bir elkitabının büsbütün nesnel ve kuru üslûbuna giremedim.
Ayrıca mitolojik kişilerin Batı yazınında ilkçağdan bu yana nasıl canlandırdık
larına bir göz atmakla h e m kendimi, h e m de okuyucularımı eğlendirmek iste
dim.
4. SOY TABLOLARI
Mitoloji denilen dallı budaklı bütün aslında tutarlı ve dengeli bir efsaneler toplu
luğudur. Kişiler ve efsaneler arasında öylesine sıkı bir alışveriş, öyle derin ilişki
ler vardır ki, bu bağlantılar yalnız efsaneleri anlatmakla göz ö n ü n e serilemez.
Bunun içindir ki, kişiler arasındaki ilişkileri birer tablo, soyagaçlarını ortaya ko-
300
yan birer şema ile de belirtmek yoluna gittik. Soy Tabloları diye adlandırdığımız
bu 25 tablo, öyle sanıyoruz ki, okuyucuya efsaneleri anlatmakta ve birbirleriyle
bağlantılı olarak değerlendirmekte faydalı olacaktır. Bu tabloları dizmekte gös
terdiği özen ve ustalık için sayın Erol Erduran'a teşekkürü borç bilirim.
Bugüne dek kaleme aldığım her yapıtta olduğu gibi burada da Milli Eğitim Ba
kanlığı Klasikler Dizisinde benimsenen "transcription" yani yazılışı kullandım.
Bunun Türkçede bazı güçlükleri olabilir, a m a düzgün ve düzenli bir yazılışı sağla
yan, karışıklıkları önleyen tek yazılış da budur. Dizinlerde kolaylık olsun diye Yu
n a n c a adlarının başka yazılışlarını da verdik, örneğin Asil, Achille, Achilleus,
Akhilleus; Ülis, Ulixes, Odisseus, Odysseus gibi. Öyle sanıyoruz ki okuyucu ara
dığı ismi bulmakta güçlük çekmeyecektir.
1. SÖZLÜK
Sözlük içinde alfabe sırasına göre dizilmiş adların her biri kendi efsanesiyle ta
nımlanmış, anlatılmıştır. H e r efsanede bir kişi başka birçok kişilerle bir arada
bağlantılı olarak geçer, bir serüvenin bir değil, bin bir kahramanı vardır, o n u n
için kişileri adlarına göre bir sözlük dizimi içinde ayırmak çokluk efsaneleri par
çalamaya ya da aynı efsaneyi birkaç yerde tekrarlamaya götürür. Sözlüğün bu
kaçınılmaz kusurunu elden geldiğince hafifletip ortadan silmek için bir kişiye ay
rılmış maddelerde başka bir kişiyle ilişkili olarak öyküsünün o ikinci kişinin adı
altında aranıp bulunması için adını italik harflerle parantez içine aldık, kimi adla
rı da sözlükte yalnız saydık ve karşısına, bkz .. madde diye başka bir maddeye
gönderdik. Burada da t a m bir denge ve tutarlıga varamadığımızı biliyoruz. Kimi
adlar o kadar çok geçer ki her defasında onlara atıf yapmak olanaksızdır. Hele
H o m e r o s ve Hesiodos'un adları hiçbir dizine sığmayacak kadar sık geçmekte
dir. Onları dizin dışı bırakmaktan başka çare bulamadık.
2. DİZİNLER
•3H1
Asıl adlar dizininde efsanelik kişi ve öykülere verilen başlıkla onların sözlükte
hangi sayfalarda ve soy tablolarında bulundukları gösterilir. Bu dizinde, ayrı
maddesi olmayan, yalnız soy tablolarında adı geçen, ya da mitolojik kişi olma
yıp herhangi bir ya da birçok maddede sözü edilen adlar sayılır.
Yer adları dizininin görevi, bu kitaba almak istediğimiz halde almaktan vaz
geçtiğimiz haritanın yerini tutmaktır. Bir Yunanistan ve Türkiye haritası çizdir
mek istiyorduk, bu haritada eski yer adlarıyla onların bugünkü adlarını belirt
mek, böylece okuyucunun anlatılan efsaneleri haritada bulmasını ve izlemesini
sağlamak niyetindeydik, a m a böyle bir haritanın t a m a m ve eksiksiz olması için
Türkiye ve Yunanistan'la yetinemeyeceğimizi, bütün Akdeniz yöresiyle Avrupa
ve Asya'yı da içine alması gerekeceğini, öyle olunca da ayrıntılı çizilemeyecegi-
ni anladık ve bu girişimden de vazgeçtik. Haritanın yerini tutmak için sözlükte
geçen yüzlerce yer adını bir araya toplayarak ayrı bir dizinde yerlerini ve türleri
ni kısaca tanımlamayı denedik. Bu dizinin bazı faydaları olabilir; örneğin Mile-
tos gibi bir şehrin hangi efsanelerde önemli bir yer tuttuğunu, ayrıca bu şehirle
ilgili efsanelerin hangileri olduğunu okuyucuya bildirmeye yarayabilir. Böyle bir
dizinin eksiklerini ve kusurlarını da bilmiyor değiliz. Ancak okuyucunun elinde
bir haritayla bizim üstünkörü belirttiğimiz yeri kesinlikle bulabileceğini düşüne
rek bu yolu tuttuk.
Ü ç ü n c ü dizin bir çeşit bibliyografyadır. Amacımız, efsaneleri yalnız Yunan ve
Latin kaynaklarında değil, sonraları da yazın ve sanatta yaşar göstermek oldu
ğuna göre, sözlükte geçen, yazar, şair ve sanatçı adlarını da bu dizinde belirttik.
•uv>
DİZİN I
Ul'I
Anliııoos, 41-42 Atena, bkz. Athena Boreas, (Tab. 8) 75 Decius, 2 9 1
Antlokhos, 187 Athamas, (Tab. 1 8 , 20) Brankhos*, 75 Dedal, bkz. Daidalos,
Antlope, (Tab. 7, 9) 42 65 Brankhosogulları*, Defne, 81-82
Antiphates, 191 Athena, (Tab. 5, 9) 75-76 Deianeira, (Tab. 13) 83
Aphrodite, (Tab. 5, 9) 65-67 Brennus, 22 Deimos, 83-84
42-44 Atlantis, 67 Briareus, (Tab. 2) 76 Deioneus, 84
Apis, 102 Atlas, (Tab. 3, 7) 67-68 Briseis*, 76 Deiphobe, 270
Apisaon, 111 Atreus, (Tab. 14, 15) Brises*, 76 Deiphobos*, (Tab. 16)
Apollon*, (Tab. 5, 9) 68-69 Britomartis*, 76 84
44-50 Atropos, 69 Bromios*, 76 Deipyle, (Tab. 23) 84
Apsyrtos*, (Tab. 8) 50 Attes*, bkz. Attis Brontes, (Tab. 2) 76 Deipylos, 84
Ara, 50 Attis*, 69 Busiris, 77 Dejanira, bkz.
Arakhne, 50 Atys, 196 Büyükayı, 56 Deianeira
AraMaxima, 112 Augias, (Tab. 8) 69 Byblis*, 77 DeliDumrul, 11
Ares, (Tab. 5, 9) 50-51 Aurora, 69 Byssa*, 16 Delos*, 84-85
Arete, 51 Autolykos, 69-70 Byzas*, 77 Demeter, (Tab. 5)
Arethusa, 51 Autonoe (Tab. 18) 28 85-86
Argeiphontes, 54 Auge, 69 C Demodokos, 86-87
Arge6, 51 Augustus, 2 1 , 1 8 7 D e m o p h o n , (Tab. 11)
Cacus, 78
Aura*, 150 87
Argonaut'lar*, 51-54 Caesar, I . 2 1 , 6 2 , 1 6 3 ,
Automedon, 69 Derketo, 269
Argo, 51 289
Ayasofya, 61 Deukalion, (Tab. 20)
Argos, fTab. 9) 54 Camilla, 78
AzizPaulus, 6 1 , 2 9 1 21,87
Ariadne, (Tab. 1 1 ) 5 4 Camillus, 22
Devler ve Tanrılar
Ariane, bkz. Ariadne Cama, 78
B Savaşı, 87-88
Arima*, 54 Ceres, 78
Dia, 8 8
Arinna*, 123 Baal, 267 Claudla Quinta, 186
Diana, 88
Arion, 55 Babys, 71 Clio, bkz. Kleio
Didim, bkz. Didyma
Aristaios, (Tab. 18) 55 Baccha'lar, bkz. Clytemnestra, bkz.
Dido, 88
Aristeus, bkz. Aristaios Bakkha'lar Klytaimestra
Didyma*, 89
Arkas, 55-56 Bacchus*. 71 Cocles, bkz. Horatius
Didymeion*, 89-90
Arkturos, 56 Bakkha'lar*, 71-72 2.
Dike, 90
Arsinoe, 30 Bakkhos, 72 Cumae, bkz. Kyme
Diktynna*, 76, 90
Artemis*, (Tab. 5, 9) Balios, 72 Cupido, 78
Diktys, 90
56-61 Batieia*, (Tab. 16)72 Curiatius, 146
Dino, 119
Asla*, ( T a b . 3, 4 ) 6 1Battos, 72 Cybele, bkz. Kybele
Diomedes, (Tab. 23)
Askalaphos, 61-62 Baucis, bkz. Baukis
90-91
Askarite*, (Tab. 17)62 Baukis*, 72 D
Dione, 91
Asklepios*, (Tab. 5) Bebryk'ler*, 72 Dafne, bkz. D a p h n e Dionisos, bkz.
62-63 Bellerophon*, bkz. Dafnis, bkz. Daphnis Dionysos
Asopos, fTab. 21) 63 Bellerophontes, Daidalos, 79 Dionysios, 80
Assarakos*, (Tab. 17) Bellerophontes*, 72-74 Daimon, 106 Dionysos*, (Tab. 5, 9,
20 Bellona, 74 Daktyl'ler*, 79-80 18)91-96
Asteria, (Asterie; Tab. Bellos, (Tab. 10) 74 Damokles*, 80 Diopetes, 60
4)63 Bendis*, 74 Danae, (Tab. 9, 10, Dioskur'lar, (Tab. 9,
Astraia, 63 Berekynthia,* 74 13)80 12)96
Astraios, (Tab. 4, 8) Bia, 74 Danaos, (Tab. 10) Diotima, 106
102, 109 Bias, (Tab. 23) 74 80-81 Dirke, 96
Astyanaks*, 63-64 Biton, 74 Danaos Kızları, 81 Dis Pater, 228
Astyokhe, (Tab. 16) 61 Bizas, bkz. Byzas Daphne, 81 Dithyrambos*, 96-97
Asil, bkz. Akhilleus Bolluk Boynuzu, 31 Daphnis, 82 Dius Fidius, 74
At-Adam, 64 Bona Dea, 74 Dardanos*, (Tab. 16) Dolios, 97
Atalante, 64 Bona Fides, 74 82-83 Dolon, 97
Ate, 64-65 Bora, 122 Dares, 152 Doris, (Tab. 6) 97
;Î(H
Doros, (Tab. 20)21 Epelos, 102 Eurypylos, 1 I I Gelanor, bkz. Pelasgos
Dryades (Dryad'lar) 97 Ephesos*, 33 Eurystheus, (Tab. 13) Gemiler Katalogu, 126
Dryas, 197 Ephialtes, 102 111 Genius, 116
Dryope, 97-98 Epigon'lar, 102-103 Eurythion, 111 Geryoneus, 116
Dryops, 98 Epikaste, bkz. lökaste Eurytos, 111 Gigant'lar, 116-117
Epimetheus, (Tab. 3) Euterpe, 111 Gigantomakhia, 117
E 103 Evandrus, 111-112 Glaukos, (Tab. 25)
Erato, 103 Evropa, bkz. Europa 117-118
Eakos, bkz. Aiakos
Erebos, 103 Gordias, 118, 205
Echo, bkz. Ekho
Erekhtheus, (Tab. 3) F Gorgo'lar (Gorgon'lar,
Eetion, 99
103 Tab. 6) 118
Efes*, 12, 3 3 , 60-61 Faeton, bkz. Phaeton
Erigone, 103 Graia'lar, (Tab. 6)
Ege*, 33 Fama, 113
Erikhthonios, (Tab. 24) 118-119
Egeria, 99 Fames, 113
103-104 Granikos, 119
Egeus, bkz. Aigeus Fata, 113
Erinys'ler, 104-106 Griffonlar, 119 »
Egide, bkz. Aigis Fatum, 113
Eriphyle, (Tab. 23) 106 Güneş, 119
Egist, bkz. Aigisthos Fauna, 113
Eriş, 106 G ü n Işığı, 119
Egyptus, bkz. Aigyptos Faunus, 113
Eros, 106-107 Güneş Soylular, (Tab.
Eileithyia, (Tab. 5, 9) Faustulus, 113
Eryks, 107 8)125
99 Fayak'lar, bkz.
Erymanthos, 107 Gyes, 119
Eirene, 146 bkz. Dike Phaiak'lar
Erysikhton, 107
Ekhetos, 99 Febüs, bkz. Phoibos H
Erythie, bkz.
Ekhidna, (Tab. 6) 99 Fedra, bkz. Phaidra
Hesperid'ler
Fee,113 Hades, (Tab. 5)
Ekhion, (Tab. 18) 99 Erythion, 107
Fegeus, bkz. Phegeus 120-121
Ekho, 99 Esîr, 107
Feronia, 113,178 Haimon, (Tab. 19)
Elektral., (Tab. 6, 7, Esculap, bkz. Asklepios
Ficus, 113 121-122
9); 2. (Tab. 15) Eteokles, (Tab. 19) Haimos, 77
99-100 Fides, 113-114
107-108 Halirrhotios, 51
Elektryon, (Tab. 13) Flamen Dialis, 164
Euadne, 108 Hamadryades, 122
100 Flegeton, bkz.
Euenor, 108 Hamlet, 100
Elephenor, 100 Euenos, 108 Phlegeton
Harmonia, (Tab. 9, 18,
Eleusis, 100 Euhios, bkz. Dionysos Flora, 114
19) 122
Eleutheros, 93 Eumaios, 108 Floralia, 114
Harpya'lar*, (Tab. 6)
Elissa, 88-89 Eumolpides, 108 Foibe, bkz. Phoibe
122-123
Elpenor, 100 Eumolpos, 108 Foibos, bkz. Phoibos
Havva, 123
Etnpusa, 100 Euneos, fTab. 22) 108 Fors, 114
Hebe, (Tab. 5, 9) 123
Enarete, (Tab. 20, 24) Eunomia, 90 Fortuna, 114
Hector, bkz. Hektor
265 Eunomia, 108 Fransa, 186
Hecuba, bkz. Hekabe
Endeis, (Tab. 21) 280 Eunomos, 108 Frigios, bkz. Phrygios Heilebie, 123
Endimion, bkz. Eupeithes, 42 Furtalar, 114 Hekabe*, (Tab. 16)
Endymion Euphrates*, 108 123-124
Euphrosyne, 108 G
Endyraion*, 100-101 Hekamede, 125
E n e , bkz. Aineias Europa, Europe, (Tab. Gaia.fTab. 2, 6 ) 1 1 5 , Hekate*, (Tab. 8)
Enkelados, 117 9, 10,11) 109 231 125-126
Enosigaios, 252 Euros, 109 Galateia, 116 Hekatonkheir'ler, (Tab.
Entoria, 101 Euryalos, 103 Galli yahut Galloi, bkz. 2)126
Enthousiasmos, 181 Eurybie, (Tab. 6) 109 Kybele Hekatos, Hekatebolos
Enyalios, 101 Eurydike, (Tab. 10) Galliambus, 186 bkz. Apollon, Artemls
Enyo, 101 110 Ganimed, bkz. Heksametron, 75 bkz.
Eol, bkz. Aiolos Eurykleia, 110 Ganymedes Daktyl'ler
E o s , (Tab. 6) 101-102 Eurylokhos, 110 Ganyraedes*, (Tab. 17) Hektor*, (Tab. 16)
Eosphoros, (Tab. 8) Eurymakhos, 110 116 126-130
Epaphos, (Tab. 10) Eurymedon, 110 Gebeb, 232 l l . l m a , (Tab. 9, 12,
102 Eurynome, 110-111 Gece, 116 L5) 130-132
lOfı
Helenos, (Tab. 16) Hippolyte*, 145 Ikslon, 153-154 J u n o , bkz. luno
132-133 Hippolytos, 145-146 İlla*, 154 J u n o n , bkz. lunon
Heliadai (Helios Kızları; Hippomedon, 146 llione, 84 Jüpiter, bkz. lupiter
Tab. 8) 133 Hippomenes, 146 Hoş*, fTab. 16, 17) 154 Juturna, bkz. luturna
Heliades (Helios Hora'lar, (Tab. 4, 9) llyada*, 154-157 Juventus, bkz. luventus
Oğulları; Tab. 8) 133 146 tnakhos, 157
Helikaon, 133 Horatius, 146-147 ingiliz Çukuru, 61 K
Helike, 160 Horus, 232 l n o , (Tab. 18) 157-158 Kabirler*, 165
Helios, (Tab. 4, 8) Hyades, 147 l o , (Tab. 10) 158-159 Kader, 165
133-134 Hyakinthos, 147 lobates, (Tab. 25) 159 Kadmos, (Tab. 10, 18,
Holle*, 134 Hyas, 147 lokaste, (Tab. 19) 159 19) 165
Hellen, (Tab. 20) 134 Hybris, 147 lolaos, 159 Kaeira, 165
Hemera, 134 Hydra, (Tab. 6) 147 lole, 159 Kakasbos*, 165
H e p a , Hepat, Hepatu Hygieia*, 147 ton*, (Tab. 20) Kalais, 166
bkz. Artemis, Kybele Hylas, 147-148 159-160 Kalamos, 166
Hephaistos, (Tab. 5,. 9) Hyllos, (Tab. 13) 148 İphlanassa, 160 Kalkhas, 166
134-135 Hymenaios, 148 İphlgenela, (Tab. 15) Kalliope, 166-167
H e r a , (Tab. 5, 9) Hymnos, 148 160-161 Kallirhoe 1. (Tab. 6); 3.
135-137 Hyperboreoi, 148 Iphikles, fTab. 13) 161 (Tab. 17) 167
Herakleidai, (Herakles Hyperion, 148 lphiklos, 161 Kallisto, 55
Oğulları; Tab. 13) Hypermestra, (Tab. 10) lphimedeia, 161 Kalydon, 167
137 lphis, 161 Kalypso, 167-168
148
Herakles, (Tab. 9, 13) İphitos, 162 Kapaneus, 168
Hypnos, 148-149
137-140 İris, (Tab. 6) 162 Kephene, 168
Hypsenor, 111
Hercules, 140 lros, 162 Kapys, (Tab. 17) 83
Hypsikreon, 149
Hermafrodit, bkz. İsa, 96 Karkabos*, 168
Hypsipyle, (Tab. 22)
Hermaphroditos Karpos, 166
149 lsandros, (Tab. 25)
Hermaphroditos*, 140 Kasırga, 122
Hyrmine, (Tab. 8) Isis*, 162
Hermes, (Tab. 5, 9) Kassandra*, (Tab. 16)
iskender, 75
140-141
1 lsmarios, 146 168-169
Hermione, (Tab. 15) Kassiepeia, 169
lsmenefTab. 19) 162
142 lakkhos*. 150
lssos Savaşı, 75 Kastalia, 169
H e r o * , 142-143 lalmenos, 150
Italos, 163 Kastor, 169
Herophile, 143 lambe, 150
îthakos, 163 Katreus, (Tab. 15) 169
Herostratos, 61 fambos, 97 bkz.
ltylos, 163 Kaunos*, 169-170
Herse, 143-144 Dithyrambos Kefeştatayuş, bkz. Yedi
ltys, 163
Hesione*, (Tab. 12, 21) lanus, 150-151
luliiSoyu, 163 Uyurlar
144 lapetos, (Tab. 3) 151
lulus, 163 Kekrops, (Tab. 24) 170
Hesperarethusa, bkz. İarbas, 89
luno, 163 Kelaino, (Tab. 7)
Hesperid'ler lasion, (Tab. 7) 151
lupiter, 163-164 Keleos, 170
Hesperid'ler, 144 lason, fTab. 22) 151 ı
luturna, 164 Kentauroi (Kentaur'lar)
Hesperis, 144 lasos, 64
lustitla, 164 170
Hesperos, 144 lda*, 151
luventus, 164 Kephalos, 170-171
Hestia, (Tab. 5, 9) Idaia*, (Tab. 16)
Kepheus, 1 7 1
144-145 151-152 Ker-Keres, 171-172
J
Hiera, 145 Idaios*. 152 Keramos, 172
Hieromneme, (Tab. 17) İdas, 152 Janus, bkz. fanus Kerberos, (Tab. 6) 172
Hilaira, 96 Idmorı*, 50 Japetus, bkz. lapetos Keroessa, 172
Himeros, 145 Idrnon, 152 Jasion, bkz. lasion Keto, (Tab. 6) 172
Hippodameia, (Tab. Idomeneus, 152-153 Jason, bkz. lason Keyks, 30
14) 145 ldyia, 153 Jokaste, bkz. lokaste Khalkis, 149
Hlppokrene, 145 İkadios, 153 Julü, bkz. lulii Khaos, 172-173
Hippolokhos, (Tab. 25) lkarios, 153 Julius, bkz. lulius Kharites (Kharit'ler;
73 lkaros, 153 Julus, bkz. tulus Tab. 9) 173
306
Kharon, 173-171 Krlnis, 181-182 Laothoe, 196 Malandros*, 198
Klıarybdls, 174 Krlos, (Tab. 4) 182 Lapithal (Laplth'ler) Malnad'lar, 198
Khelron, 174-175 Kritheis, 182 193 Maion*, 198
Khelldon, 12 Kroisos*, (Karun) 137, Lara, 193 Maionides*, 198
Khimaira*, (Tab. 6) 178 Lares, 193 Makar, 198
175 Kronos, (Tab. 4) Latinus, 193 Makhaon, 198-199
Khloris, (Tab. 22) 216 182-183 Lavinia, 193 Manes, 196
Khronos, 2 3 1 Ksanthios*, 194 Leandros*, 193 Manlius, 186
Khrysaor, (Tab. 6) 175 Ksanthos*. 183 Learkhos, 157 Manto*, 199
Khryseis*, 175-176 Ksoanon, 60 Leda, (Tab. 9, 12) Marienna*, 184 bkz.
Khrysothemis, (Tab. Ksuthos, (Tab. 20) 21 193-194 Kybele
15) 229 Kubaba*, bkz. Kybele Lesbos, 194 Maron, 199
Kıtmir, bkz. Yedi Kureta'lar, 183 Lethe, 194 Marpessa*, 199
Uyurlar Kyane, 183 Leto* (Tab. 5, 9) 194 Mars, 199-200
Kibele, bkz. Kybele Kybebe* bkz. Kybele Leukippe, 284 Marsyas*, 200
Kikon'lar*, 176 Kybele*, 183-187 Leukippos, 116 Mater Matuta, 158,
Kiliks, (Tab. 10) 176 Kydippe, 27 Leukippos, 194 200
Kimrneiroi* Kydippe, 187 Leukophrys, 2 8 1 Matralia*, 200
(Kimmer'ler) 176 Kydnos,187 Leukothea, 158,194 Medeia*, (Tab. 8)
Kimse, 250 Kyklopes, (Kiklop'iar; Liber, 194 200-201
Kinyras*, 176-177 T a b . 2 ) 187-188 Libera, 194 Medeios*, 2 0 1
Kirke, (Tab. 8) Kyknos, (Tab. 22) 188 Libertas, 113 Medon, 179
177-178 Kylabras, 188 Libya, (Tab. 10) Medos*, 2 0 1
Kleio, 178 Kymindis, 149 194-195 Medusa, 2 0 1
Kleite, 189 Kyrene, 188-189 Likhas, 195 Megabyzos*,bkz.
Kleobis, 178
Kythera'lı, 189 Linos, 195 Kybele
Klio, bkz. Kleio
Kyzikos*, 189 Litai, 195 Megaira, 2 8 , 2 0 1
Klotho, 178
Lityerses, 195 Megareus, 28
Klymene, fTab. 3) 178 L
Lotis, 254 Mekisteus, 103 bkz.
Klymene, 2 1 3 , 2 3 3
Labdakos, (Tab. 19) Lotophagoi, (Lotos Epigon'lar
Klytaimestra, (Tab. 12,
190 Yiyenler) 195-196 Melampus, (Tab. 23)
15) 178-179
Labrandos*, 190 Lucina, 163 201
Klytemnestra, bkz.
Labrys, 190 Lucifer, 196 Melanion, 2 0 1
Klytaimestra
Labyrinthos, 190 Lukka, 45 Melanthios, 202
Kodros, 179
Laertes, 190 Luna, 196 Melantho, 202
Koios, (Tab. 4)
Laios, (Tab. 19) 190 Meleagros, 202
179-180 Lupercalia, 1 1 3 , 196
Laistrygon'lar, 1 9 1 Melikertes, 202
Kokalos, 180 Luperci, 113
Lakedaimon, (Tab. 7, Melisseus, 151
Kokytos, 180 Lupercus, 196
Komaitho, 180 9)191 Melpomene, 202
Lydos*, 196
Kora, bkz. Kore Lakhesis, 191 Memnon*, (Tab. 8)
Lykaon, 196
Kore, 180 Lakios, 191 Lykomedes, 196 202-203
Korinnos, 180 Lala, bkz. Lara Lykos*. 196 Memphis, (Tab. 10)
Koronis, 180 Laraia, 191 Lykurgos, 196-197 102
Koros, 147 U m p e t i e , (Tab. 8) 191 Lynkeus, (Tab. 10) 197 Men, 2 0 3
Korybant'lar, 180-181 Lampros, 116 Lyrkos, 123 Menalcas, 82
Kottos, 181 Lampsake*, 1 9 1 Lysimakhos, 2 9 1 Menelaos, (Tab. 15)
Kranaos, 181 Laodamas, 191 203-204
Kratos, (Tab. 6) 181 Laodameia 1.*, (Tab. Menoikeus, (Tab. 19)
M
Kreon, (Tab. 19) 181 25) 191 Menoitlos 1. (Tab. 3);
Kreş, 181 Laodike 2.* (Tab. 16) Mâ*, 59, 184 bkz. 2. (Tab. 2 1 ) 2 0 4
Kretheus, (Tab. 22) 192 Kybele Mentes, 66
181 Laokoon*, 192 Magna Mater*, bkz. Mentor, 2 0 4
Kreusa 2.* (Tab. 17) Laomedon*, fTab. 16, Kybele Mercurlus, 204
181 17) 192-193 Mala, (Tab. 5, 7) 198 Merlones, 204
II)
I )I/.İN I
.sın
DİZİN Iİ
•) I I
BAHÇELERİÇİ: Çanakkale bölgesi, yer - Smin- ÇAVDARHISAR: bkz. Aizani.
theus. ÇATALHÖYÜK: Anadolu kazı yeri - Artemis,
BAKIRÇAY bkz. Kaikos. Daktyl'ler, Kybele.
BAKTRIA (Baktriana): İ r a n , şehir, bölge - Di- ÇIFITKALESt: bkz. Gryneion.
onysos, Semiramis. ÇIRALI: bkz. Olympos.
BALAT: bkz. Miletos. Ç İ N E Ç A Y I : bkz. Marsyas.
BALLIHISAR: bkz. Pessinus.
BARDAKÇI: bkz. Salmakis.
D
BEBRYK'LER: Anadolu, boy - Amykos, Argo-
naut'lar, Bebryk'ler, Lampsake. DANAOI (Danao'lar): Akha'Iara verilen ad -
BEREKYNTHES: Anadolu, boy - Berekynthta, Akha'lar, Danaos.
Kybele. DARDANİE (Dardania): Troya bölgesinde şehir -
BERGAMA: bkz. P e r g a m o n . Dardanos, llos.
BERLİN MÜZESİ: Gigcmt'hr. DARDANOS: Troya bölgesinde eski bir şehir -
BEŞ P A R M A K D A Ğ L A R I : bkz. Latmos. Dardanos, llos.
BİTHYNİA: Anadolu, bölge - Amykos, Argona- DATÇA YARIMADASI: bkz. Karia Khersonne-
ut'lar, Bebryk'ler. sos'u.
BİZANS.- bkz. Byzas, Keroessa. DELFt: bkz. Delphoi.
BODRUM: bkz. Halikarnassos. DELOS: Ege, ada - Apollon, Artemis, Delos,
BOĞAZİÇİ (istanbul): Eski adı Bosphoros yahut Sibylla.
Bosporos - Argonaut'lar, Hero ile Leandros. DELPHOİ: Yunanistan, şehir - Agamedes,
BOĞAZLAR (Çanakkale): bkz. Hellespontos. Apollon, Python, Sibylla.
BOtOTlA: Yunanistan, bölge -Apollon, Aristai- DEMRE(Myra): Akdeniz, ş e h i r - Apollon.
os. DİCLE (Tigris): Anadolu, Irmak - Alphesiboia.
BOSPOROS (istanbul) - îo. DİDYMA: Ege tapım merkezi - Apollon, Bran-
BOZCAADA: bkz. T e n e d o s . khos.
BOZDAĞ: bkz. Tmolos. DİKTYS: Girit, mağara -Daktyl 'ler.
B U R D U R G Ö L Ü : bkz. Askania. DİNDYMOS (Muratdag, Kapıdag, Günyüzü da
BURSA: bkz. Prusa. ğı): Anadolu, dag - Kybele.
BÜLBÜLDAĞ: bkz. Solmissos. DİRKE: Yunanistan, ırmak - Amphion.
B Y B L İ S : Anadolu, şehir ve B Y B L O S : Fenike, şe D İ O N Y S İ A S A D A S I : Akdeniz, ada - Khimaira,
hir - Byblis, Epaphos, Kinyras. Phaselis.
BYZANTION: bkz. Byzas. DODONA: Yunanistan tapım merkezi - îo.
DOLlON'LAR: Anadolu, boy - Argonaut'lar.
c DORLAR: Yunanistan, ırk - Deukalion, Hellen,
Herakles.
CAELlUS: R o m a tepesi - Egeria.
DREPANON: Sicilya, burun -An khises.
CAPİTOLtUM: R o m a tepesi - Entoria, luno, lu-
DÜMREK ÇAY: bkz. Simoeis. •
piter, Romulus, Saturnus.
CAPO CİRCEO: italya, burun - Ktrke, Odys-
seus. E
CEBELİTARIK (Cebelüttarık; Herakles Sütunları)
- Atlantis, Herakles. EDREMİT: bkz. Adramyttion.
CENEVİZ LİMANI: Akdeniz, boy - Bellero- EFES: bkz. Ephesos.
phontes. EGE: Deniz ve yöre - Aigeus, Amozon, Arte-
CERBA: Afrika kıyalarında ada - Lotophagoi. mis.
CHRYSA: bkz. Khryse. ELEUSİS: Yunanistan, şehir, tapım merkezi -
CUMAE: italya, şehir - Aineias, Apollon, Dai- Demeter, Eleusis, Erekhteus, takkhos.
dalos, Kimmerler, Sibylla. ELİS: Yunanistan, bölge ve şehir - Alpheios,
Arethusa, Hippodameia.
01 Q
İTALYA: Avrupa, ülke - Ainelas, Antenar, KHRYSE (ya da KHRYSA): Anadolu, şehir -
Apollon, Arion, îtalos. Apollon, Krysesis, Krinls, Smintheus.
İ T H A K E (Yahut UHAKA): Yunanistan, ada - An- KIBRIS (Kypros): Akdeniz, ada - Adonis, Anak-
tikleia, Eumaios, îthakos, Odysseia, Odysse- sarete, Aphrodite, Ktnyras.
us, Penelope, Telemakhos. K I R K I N C A (Şirince): Selçuk'a yakın bir köy - Ar-
İZMİR: bkz. Smyrna, Amazon. temis.
İZNİK: bkz. Nikaia. KIZILIRMAK: bkz. Halys.
KIZKULESİ (istanbul Boğazı): Hero ile Lean-
dros.
KlKON'LAR: Trakya, boy - Kikon'lar, Odys-
JANİCULUM: bkz. laniculum. seia, Odysseus.
JUSTİNİANOPOLIS (Sivrihisar): Anadolu, Kybe- KİLİKYA: Orta ve Doğu Akdeniz bölgesi - Am-
le. philokhos, Bellerophontes, Ekhldna, Teukros.
KİLLA: Uyada'da adı geçen şehir - Apollon.
K KİMMER'LER.- Anadolu, boy - Artemls, Kim-
mer'ler, Kybele.
KABESOS: Uyada'da adı geçen şehir, Çanakkale KtTHAlRON: Yunanistan, dag - Aktaion, Am-
Boğazında olsa gerek - Othryoneus. phion, Herakles.
KADIKÖY: bkz. Khalkedon. KLAROS (Ahmetbeyli): Ege, şehir - Apollon,
KAFKAS: Anadolu, dag - Aietes, Amazon, Ar- Artemls, Manto, Sibylla.
gonaut'lar, Bia, Hephalstos. KNİDOS (Tekirburnu): Ege, şehir - Delos, Lapl-
KAlKOS (Bakırçay): Ege, ırmak - Myrina, Te- thal, Nereus, Trlopas.
uthras. KOCABAŞ ÇAYI: bkz. Granikos.
KALYDON: Yunanistan, şehir - Althaia, Dela- KOLKHİS (Gürcistan): Kuzeydoğu Karadeniz
neira, Meleagros. bölgesi - Aietes, Aison, Amazon, Argona-
K A M İ R O S yahut K A M E İ R O S : Rodos'ta şehir - ut'lar, Athamas, Medela.
Heliosoğullan, Tlepolemos. KOLONOS: Atina yöresinde şehir - Antigone,
K A P I D A Ğ : bkz. Dindymos. Oidlpus.
KAPIDAĞ YARIMADASI (Arktonessos): Argona- KOLOPHON (Degirmendere): Ege, şehir -Arak-
ut'lar. ne, Kalkhas.
KARADENİZ ( P o n t o s Eukseinos): Aietes, Ama K O M A N A PONTlKA (Tokat), K O M A N A KAPPA-
zon, Argonaut'lar. DOKİKA (Kemer): İki Anadolu şehri -Kybele.
KARİA: Akdeniz, bölge - Androkohs, Byblis, KOMMAGENE: Doğu Anadolu, bölge - Apol-
Kaphene, Labrandos, Theonoe. lon.
K A R l A KHERSONNESOS'U (Datça Yarımadası): KORFU: Kuzeybatı Yunanistan, ada - Alklnoos,
Podaleiros. îthakos.
KARTACA: Kuzey Afrika, şehir -Dido. KORİNTHOS: Yunanistan, şehir - Apollon, Ar-
KAŞ (Antiphellos, Andiflis): Akdeniz, şehir - gonaut'lar, Arion, Bellerophontes, Sisyphos.
Apollon. KORSİKA: Akdeniz, ada - Odysseus.
KAUNOS (Köyceğiz Dalyanı): Akdeniz, eski bir KORYKOS (Kırandag): Ege bölgesi, dag - Sibyl-
şehir - Byblis, Helebte, Kaunos. la.
KAYSTROS (Küçük Menderes): Ege, ırmak - Ar- KOS (Istanköy): Akdeniz, ada - Agron, Asklepi-
temis. os.
KAZDAĞ: bkz. 1da. KÖYCEĞİZ DALYANI: bkz. K a u n o s .
KELTLER: Avrupa, boy -Kimmer'ler. KRANAE: Atina'nın eski adı -Kranaos.
KEKOVA: bkz. Aperlae. KRYASSOS: Karia'da şehir - Kaphene.
KEMER: bkz. K o m a n a , Kybele. KSANTHOS (Kınık): Batı Akdeniz bölgesinde şe
KENKREİOS (Kenkriyos), Kırkınca suyu - Arte- h i r - Apollon, Harpya'lar.
mls. KSANTHOS (Kocaçay): Batı Akdeniz bölgesinde
KEOS: Ege, ada -Akontios. ırmak - Apollon, Artemis, Bellerophontes.
KERAMEIKOS: Atina, yöre - Keramos. K S A N T H O S : bkz. Skamandros.
KERAMOS (Ören): K e r m e körfezinde eski bir şe KURET'LER: Yunanistan, boy -Meleagros, Zag-
hir - Keramos. reus.
KHALKEDON (Kadıköy): Amykos, Argona- K Ü Ç Ü K M E N D E R E S : bkz. Kaystros, Skaman-
ut'lar. dros.
314
K Y K L A D TAKIMADALARI: Ege, ada - Delos, LİNDOS: Rodos adasında şehir - D a n a o s , Hall-
No/csos. osoğulları, Tlepolemos.
K Y L L E N E : Yunanistan, dag - H e r m e s . LOKRİS: Yunanistan, bölge - Aias Olleusoğlu.
K Y M E (Nemrut): Ege, şehir - Amazon, Apol- LÜBNAN: Akdeniz, bölge -A rtem Is.
lon, Kritheis. LYDİA: Ege, bölge -Arafcne, Dionysos, Lydos,
KYNTHOS: Delos adasında dağ - Apollon, Ar- Omphale, Tantalos, Tarkhon, Tmolos.
temis. LYKİA: Anadolu'da iki bölgenin adi: Aisepos
KYPROS: bkz. Kıbrıs. Lykia'sı G ü n e y M a r m a r a , Ksanthos Lykia'sı Ba
KYRENE: Kuzey Afrika kıyılarında bir şehir ~ tı Akdeniz - Akrisios, Apollon, Bellerophon-
Aristaios, Battos, Kyrene. tes, Byblis, Danaos, Glaukos, îkarios, tobates,
K Y T H E R A - . Akdeniz, âda - Aphrodite, Odys- Khimaira, Leukippos, Pandaros, Sarpedon,
seus. Skylakeus, Telkhines.
KYZİKOS (Kapıdağ Yarımadasında Balkız): Ar- LYKTOS: Girit'te bir dağ ve mağaranın adı - Ze-
gonaut'lar, Kyzikos. us.
LYRNESSOS: llyada'da adı geçen şehir - Akhll-
L leus, Briseis, Brises.
I I I.
DİZİN I I
Busiris, Danaos, Ephaphos, lo, îsis, Osiris, Apollon, Devler ve Tanrılar Savaşı, Kha-
Memnon, Proteus. rit'ler, Olympos.
M İ D İ L L İ : bkz. Lesbos. OLYMPOS (Çıralı): Akdeniz, şehir - Apollon,
MİLETOS (Balat): Ege bölgesi, şehir - Aedon, Bellerophontes, Khimaira.
Akakallis, Antheus, Apollon, Brankhos, Byb- OMPHALOS: Delphol tapmağında yer - Apol-
lis, Didyma, Hypsikreon, Kaeira, Maiandros, lon.
Miletos, Psykhe, Sarpedon 2. ORDU: Karadeniz, şehir -Amazon.
M O N S S A C E R : R o m a , t e p e - Anna Perenna. ORKHOMENOS: Yunanistan, şehir - Askala-
MORA: bkz. P e l o p o n e z . phos, Herakles.
MUĞLA: Ege bölgesi, şehir - Marsyas. OROPOS: Yunanistan, tapım merkezi - Amphi-
M U R A T D A Ğ : bkz. Dindymos. araos.
M U T L U L A R ADASI: Efsanelik ada - Alkmene, ORTYGİA: Yeri tartışmalı ada - Arethusa, Arte-
Hesperid'ler. mis, Asterie.
MYKENE yahut MYKENAI: Yunanistan, şehir - OSSA: Yunanistan, d a § - Aloeusoğulları, La-
Aigisthos, Alkmene, Ate, Atreus, Erinys'ler. pithai.
MYRA: bkz. D e m r e . OSTlA: R o m a ' n ı n limanı - Pomona.
M Y R İ N A (yahut M Y R R H İ N E ) : Ege bölgesi, şehir - OTHRYS: Yunanistan, dag - Devler ve Tanrılar
Amazon. Savaşı.
MYRMİDON'LAR: Yunanistan, boy - Aiakos.
MYSİA: Güney Marmara ve Ege bölgesi - Akhil- P
leus, Andromakhe, Argonaut'lar, Auge, Te-
lephos. PAKTOLOS (Şart çayı): Ege bölgesi, ırmak - Mi-
MYTlLENE (Midilli): Lesbos adasında şehir - das, Paktolos.
Amazon. PALATİNUS: R o m a , tepe - Ainetas, Bona Fi-
MYUS (Afşartepe): Ege bölgesi, şehir - Phrygi- des, Evandrus, Faustulus, lupiter, Romulus.
os. PALLANTEA: R o m a ' n ı n eski adı - Aineias,
Evandrus.
N PAMPHYLlA: Antalya bölgesi - Apollon, Side.
PANAYIRDAĞ: bkz. P i o n .
NAKSOS: Ege, ada - Ariadne, Hypsikreon, PANORMOS: Didyma limanı - Brankhos, Didy-
Naksos. ma.
NARABURNU (Çanakkale Boğazı): Hero ile Le- PAPHLAGONIA: Anadolu, bölge, Orta Karade
andros. niz - Hektor.
NAUPÜA yahut NEMEA: Yunanistan, şehir - PAPHOS.- Kıbrıs'ta şehir - Kharit'ler, Kinyras,
Amphiaraos, Herakles, Nemeia. Pygmalion.
NEMİ: italya, göl -Dlana, Egeria. PARNASSOS: Yunanistan, dag - Apollon, Au-
NEMRUT: Anadolu, dag - Apollon. tolykos, Dryops, Python, Zagreus.
N İ K A İ A (iznik) -Nikaia. PATARA (Gelemiş): Akdeniz, şehir -Apollon.
NİL (Neilos): Agenor, Atlantis, Menelaos, Pro- PARTHENIA (Tarsus): Akdeniz, şehir - Kyndos.
teus. PARTHENON: Atina, tapmak - Artemis.
NiNİVE: Mezopotamya şehri - Semiramis. PELASG'LAR: Yunanistan, Anadolu, boy - Aigi-
NOTİON (Ahmetbeyli): Ege, şehir - Kalkhas. na, Danaos, ton, Niobe 2, Pelasgos.
NYSA: Efsanelik dag - Dionysos. PELlON: Yunanistan, dag - Akhi/Jeus, Aloeuso-
NYSA (Sultanhisar): Ege, şehir - Dionysos. ğulları, Kheiron, Lapithai.
PELOPONEZ (Peloponessos, Pelops adası): Yu
nanistan, Mora yarımadası - Alpheios, Argos,
O Melampus, Pelops, Side 3, Sparta.
OGYGlE: Efsanelik ada - Kalypso, Odysseus. PENEUS: Yunanistan, ırmak - Augias, Daphne.
OİKHALlA: Yunanistan, şehir - Deianeira, PERGAMON (Bergama): Ege, şehir -As klepios,
Eurytos, lole. Gigant'lar, Kabir'ler, Pergamos, Philemon.
OİTA: Yunanistan, dag - Deianeira, Dryope. PERGAMOS: Troya kalesinin adı -Apollon.
OLBE: Akdeniz, şehir - Teukros. PERS'LER: Iran, ulus -Brankhosoğuİlan.
OKYANUS: Hesperid'ler. PESSİNUS (Ballıhisar): Anadolu, şehir - Agdis-
OLYMPİA: Yunanistan, şehir - Altis. tis, Kybele.
OLYMPOS: Yunanistan, dag - Aloeusoğulları, PHAIAK'LAR: Efsanelik boy - Alkinoos, Nausl-
I ll/.IN II
318
AİSKHYLOS: Agamemnon, 19, 90, 100, 104, GOETHE: 160, 2 5 5 ; iphigeneia Tauris'te, 2 2 9 .
169, 179; Amymone, 3 6 ; Eumenides, 104, H A L İ K A R N A S B A U K Ç I S I (Cevat Şakir): 3 2 , 5 6 ,
1 0 5 ; Hiketides (Yalvarıcı Kadınlar), 3 6 , 8 1 , 7 9 , 8 0 , 9 6 , 188, 245-246; Asia Minör, 5 9 ,
148; Khoephoroi, 104, 1 0 5 ; Oresteia, 19; 6 1 ; Hey Koca Yurt, 5 8 , 2 1 1 .
Persler, 6 4 ; Thebai'ye Karşı Yediler, 34, 4 0 ; H A M 1 L T O N , E.: Mitologya, 109, 243-244, 2 5 9 ,
Zincire Vurulmuş Prometheus, 7 4 , 8 1 , 102, 260.
158-159, 255-257. H E I N E , H. : Lorelei, 2 6 9 .
ALİ, S.: Antigone (çev.), 4 0 - 4 1 . HERAKLEtTOS: 6 0 .
A L M A N M A S A L L A R I : Tarnkappe, 120. HERODOTOS: 5 5 ; Tarih, 6 8 , 7 5 , 148, 158,
ANDAY, M. C: Defne ile Tanrı, 81-82; Kolları 160, 178.
Bağlı Odiseus, 2 6 9 . HESİODOS: İşler ve Günler, 9 0 , 106, 236-237,
ANOUILH, J. : Antigone, 4 0 ; La Guerre de Troie 2 4 8 , 275-276; Theogonia, 283-284.
n'aura pas lieu, 3 8 . HOMERÇS: llyada, 154-157; Odysseia, 2 2 1 -
APELLES: 6 0 .
222.
APOLLODOROS: 5 1 .
HYMNOS: (Homerik Övgüler) Deloslu Apollon'a
APOLLONİOS (Rodoslu): 5 1 .
Övgü, 57, 8 4 ; Hermes'e Övgü, 140.
APULEİUS: Dönüşümler, 2 5 8 ; Eros ile Psykhe,
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ F l L M MERKEZİ: Ana
107.
Tanrıça Filmi, 184.
ARİSTOPHANES: Kuşlar, 1 3 ; Nephelai (Bulut
KADİR, A.: Deloslu Apollon'a Övgü (çev.), 8 5 ;
lar), 2 1 5 ; Plutos, 2 4 8 ; Thesmophoria Bayramı
H o m e r o s , llyada, A. Erhat ile birlikte; H o m e -
nı Kutlayan Kadınlar, 8 6 .
ros, Odysseia, A. Erhat ile birlikte; Vergilius,
ARKTİNOS (Miletoslu): Aithiopis, 22, 2 0 2 .
Georgica, Bölüm IV (çev.), 2 3 0 - 2 3 1 .
BAYDUR, S.: Küçük Yunan Mitologyası, D e m e -
KAFKA, F . : Duruşma, 2 5 5 .
ter (çev.), 85-86.
KALLİMAKHOS: 3 3 , 8 6 .
BRUEGHEL: 1 5 3 .
KRESİLAS: 6 0 .
CAMUS, A.: Le Mythe de Sisyphe, 2 7 2 .
KYDON: 6 0 .
DANTE: 24, 120.
LUCRETİUS: Doğa Üstüne, 199.
DAPHNİS: 8 9 .
M E U N İ E R , M.: 9 1 .
DEBUSSY: 4 7 .
MOLİERE: Amphitryon, 3 6 .
DİLMEN, G. : Antigone (çev.), 121-122; Midas'm MOSKHOS (İskenderiyeli): 109.
Kulakları, 2 0 6 .
NECATIGİL, B. : 100 Soruda Mitologya: Orphik
DİODOROS (Sicilyalı): 1 1 8 , 1 5 1 , 270.
2 3 1 ; P a n 2 3 5 , Tufan; 2 8 8 ; Tykhe, 288-289.
EPHESİA GRAMMATA: 8 0 .
OVlDlUS: 2 2 , 7 7 , 1 1 3 ; Dönüşümler (ya da D e
EURİPİDES: 5 1 , 2 5 8 ; Alkestis, 1 1 , 2 8 ; Alk-
ğişimler), 7 7 , 8 1 , 147, 164, 1 7 3 , 2 0 5 , 2 4 3 ,
m e n e , 3 6 ; Andromakhe, 3 8 ; Bakkha'lar, 1 5 ,
259-260, 267-268, 270; Fasti, 114 (Bkz. Ky-
7 1 , 91-96, 2 4 2 ; Elektra, 19, 100, 179; H e -
bele).
kabe, 124, 2 4 9 ; Helene, 132; Hippolytos,
PANİONIOS: 8 9 .
146; lon, 160; İphigeneia Aulis'te, 160; İphi-
PAUSANİAS: 34, 4 8 , 72, 1 4 3 , 160, 270.
geneia Tauris'te, 160, 2 2 9 ; Orestes, 19, 100,
PETERICH, E. : Küçük Yunan Mitologyası, 8 5 -
179, 2 2 9 ; Telephos (kayıp) 280; Troya'lı Ka
dınlar, 124. 86.
EYUBOĞLU, 1. Z. : Beşinci Sığırtmaç Türküsü PHEİDIAS(PHİDİAS): 3 2 , 6 0 , 1 7 0 , 2 1 5 .
(çev.), 8 2 ; Değişimler (çev.), 267-268; Khaos PİNDAROS: 5 1 , 6 2 , 9 7 , 2 8 8 ,
(çev.), 1 7 3 . PLATON: 5, 6, 16, 2 3 , 90; Devlet, 194, 2 0 7 ;
EYUBOĞLU, S.: Bakkha'lar (çev.), 71-72, 9 1 - Menon, 7 9 ; Şölen, 4 3 , 106, 107, 140, 2 4 2 ,
9 3 , 95-96. 271-272; Timalosve KılM.r.. 67,
GARSTANG,J.:58. PLAUTUS: Amplıllnm, 36
91 n
PLİNİUS: 175. SOPHOKLES: Aias, 18, 2 8 0 ; Antigone, 4 0 - 4 1 ,
PLUTARKHOS: 168, 205, 232. 121-122, 162; Elektra, 19, 90, 100, 179;
POLYKLEİTOS: 60. Kral Oldipus, 190, 226; Oidipus Kolonos'ta,
PRAKStTELES: 60. 4 0 , 226; Trakhis Kadınları, 8 3 .
STESİKHOROS: 132.
PYTHAGORAS: 148.
RACINE: 146, 160; Andromaque, 38. TAMER, Ü.: Mitologya: Europa (çev.), 109;
P h a e t o n (çev.), 243-244; Pygmalion (çev.),
RAPHAEL:48.
2 5 9 ; Pyramus ile Thisbe (çev.), 259-260.
ROHDE, G.: önsöz, 9, Kybele.
VERGİLİUS: 24, 258, 2 7 1 ; Aeneis, 2 0 - 2 1 , 3 9 ,
SAPPHO: 44, 106. 6 2 , 88-89, 106, 1 1 1 , 113, 120, 126, 1 3 3 ,
SENECA: 5 1 . 172, 176, 192, 2 4 9 , 2 7 0 - 2 7 1 ; Bucolica
SHAKESPEARE: Troilius ile Kressida, 288. (Sığırtmaç ya da Çoban Türküleri), 8 2 ; Georgi-
SHAW, B: 259. ca, 5 5 , 230.
SKOPAS: 60. YÜCEL, C: Ovidius, Narkissos ile Ekho (çev),
SKYLAX: 175. 211-212.
320
SOY TABLOLARI