You are on page 1of 5

Gazeteci yazar Erdoðan Aydýn tarafýndan kaleme alýnan bu kitap, oldukça sert bir Kuran eleþ

irisi niteliði taþýyor.


Kitabýn ana fikrini kendimce þöyle belirledim: "Din, ilkel insanlarýn kendini avutma çabal
arýdýr." Erdoðan Aydýn bu kitabýnda, yeryüzünde geçmiþten bugüne dek hüküm süren tüm dinler
ak tüm inançlarýn), ilkel ve yarý-ilkel insanlar tarafýndan ortaya atýlan "avuntular" olduð
söylüyor. Yani dinler, bilinemezlikten ve bu bilinemezliðin yarattýðý boþluktan kurtulmak
insanlýk tarafýndan oluþturulan soyut sistemler olarak anlatýlýyor.

Kitabýn, 1992 yýlýnda Turan Dursun Araþtýrma ve Ýnceleme Ödülü 'ne layýk görüldüðünü söyles
fikir sahibi olabilirsiniz. Kitap, Kuran'ýn "insan ürünü" olduðunu iddia ediyor ve bu idd
iayý saðlam kanýtlarla ispatlýyor.Aklýmda kalanlar ýþýðýnda kitapta yer alan birtakým tespi
aktarmaya çalýþacaðým. Turan Dursun'un Din Bu (I-II-III-IV) adlý dört ciltlik eserinde teme
ndirmeye çalýþtýðý "Allah yoktur ve Kuran Muhammed'in eseridir" iddiasýnýn, bu kitapta çok
limsel bir þekilde ispatlanmaya çalýþýldýðýný görüyoruz.
Dinsel evrim, yani ilahi dinler de dahil olmak üzere tüm inançlarýn zamanla geçirdiði morfo
ojik deðiþim, kitabýn temel dayanak noktalarýndan birisini oluþturuyor. Tüm inanç biçimleri
anlýk tarihinin belli bir olgunluk düzeyine ulaþmasýyla ortaya çýkýyor. Yani insan bilincin
zamanla pek çok þeyi algýlayabilecek ve ona neden arayabilecek duruma gelmesi, insanl
arý bir arayýþa sürüklüyor. Bu arayýþ sonrasýnda, örneðin "Neden gök gürlüyor?", "Neden fýr
eden yaðmur yaðýyor, neden deprem oluyor?" gibi sorular insanlarýn kafasýný kurcalamaya baþ
. O zamanýn ilkel insanlarý bu sorulara cevap üretebilecek kadar geliþkin olmadýklarý için,
bu doða olaylarýný "doðaüstü bir gücün" ürettiðini zannediyorlar. Bunun neticesinde tanrý f
Tanrýsýz geçirilen yüz binlerce yýldan sonra, büyücülük, totemcilik ve ruhçuluk, çoktan
asitten karmaþýða doðru geliþen bir süreci takiben, tek tanrýya varýlabildiði gerçeði ile k
fa: 61)

Peki tanrý ortaya çýkýp ilahi dinleri takdim etmek için neden yüz binlerce yýl bekledi? Öyl
ilahi dinlerin varlýk gösterdiði üç bin yýllýk dönemin bin yýldan fazlasýnda tek tanrýcýlý
hitap etmiþtir. Yahudilik bilindiði üzere pek yaygýnlaþmamýþ, dar bir kapsamda kendini muh
za etme yolunu seçmiþtir. Yahudiliðe muhalif bir anlayýþ olarak yine Ýbrani kavmi içerisind
oðan Hýristiyanlýk ise, ortaya çýkýþýndan yaklaþýk 325 yýl sonra Roma Ýmparatorluðu tarafýn
ul edilene kadar yer altýnda (underground) varlýk göstermek durumunda kalmýþtýr.
Görüldüðü gibi tektanrýlý dinlerin dünyadaki etkinliðinin tarihi 1600 yýldan ibarettir.
e tek tanrýnýn, yarattýðý varsayýlan insanlýk üzerinde yaygýn bir etkisi bulunmamakta, insa
ilinci onu tanýmamaktadýr. (sayfa: 39)

Hal böyle olunca, tek tanrýlý dinlerin niçin tarihin belli bir evresinde ortaya çýkmýþ olab
ni düþünmek gerekir. Daha önceleri birbirinden kopuk ufak topluluklar halinde yaþayan insa
nlarýn, tarihsel süreç içerisinde devletleþmeleri, büyük alanlarda bir arada yaþamaya baþla
bi nedenler, onlarý yerel inançlardan genel inançlara sürüklemiþtir. Yani büyücülük, totem,
gibi inançlar, büyük devletlerin halký bir arada tutabilmelerine engel teþkil etmiþtir. Bu
da çok normaldir, zira Ahmet'in inandýðý puta Mehmet inanmýyorsa ve baþka bir putu kendisin
tanrý olarak seçiyorsa, orada birlikten (tevhid) bahsetmek çok güç olacaktýr. "Birlik" duy
usu olamayan bir halkýn, devlet açýsýndan ne büyük sorunlar teþkil ettiðini de hepimiz gaye
biliriz. Din, hiç kuþku yok ki büyük halk kitlelerini bir arada tutabilen ve ortak bir
amaç uðruna sorgusuz sualsiz koþullandýrabilen en önemli toplumsal kurumdur. Dinin bu özell
, onun geçirdiði biçimsel deðiþiklikleri biraz olsun açýklýyor... Ýnsanlarý çoktanrýcýlýkta
gar, güç ve iktidar iliþkilerinden doðmuþtur!
Neyse, sonuç olarak insanlýk belli bir geliþkinlik seviyesine ulaþtýðý anda tek tanrýlý din
arlýðýný kabul etti. Bu kabulün gerçekleþmesinde, hem fikriyatta hem de maddiyatta (maddiya
n kasýt, iktisadi ve siyasi þartlarýn deðiþimidir) meydana gelen geliþimler etkili oldu.
Her þeyden önce þunu sormamýz gerekir: Din, neye hizmet ediyor? Sýnýflý toplum düzeninin ko
sýna mý? Toplumu koþulsuz itaate sürüklemeye mi? Toplumdaki servet eþitsizliðini meþru göst
mi? "Kader", "þükür", "tevekkül" gibi kavramlarýyla toplumu edilgen kýlmaya mý? Ýnsanlarýn
tatminine mi? Kitap bu sorunlarý Kuran temelinde ele alýyor. O halde ben de kitapla
ayný seyirde devam edeceðim.
Kuran'ýn tanrýsý, nedendir bilinmez, köleci toplum düzenini yok etmek adýna hiçbir çaba sar
ez. Aksine köleciliði teþvik eden ayetler indirir. Ýndirdiði birçok ayette "köle" lafýný ku
a karþýn, bir tanesinde bile "kölelerinizi serbest býrakýn, kölecilikten vazgeçin" gibi laf
etmez. Tarih bilimi, çok net bir þekilde 7. yüzyýl Arap coðrafyasýnda köleciliðin oldukça
olduðunu söylüyor. Kuran'da da köleciliði meþrulaþtýran bir anlayýþ olduðunu görünce, dünya
yer haline getirmeye çalýþan(?) Allah'ýn, aslýnda bunun için en ufak bir çaba harcamadýðý s
arýyoruz. Ayrýca indirilen ayetlerin var olan toplumsal düzeni deðiþtirmek yerine, bu düzen
körüklemesi de ayrý bir tuhaflýk. Üstüne üstlük toplumdaki servet eþitsizliklerini "sadaka
ekat" gibi þeylerle meþrulaþtýrmaya çalýþmasý da ayrý bir ilginçlik! Bu eþitsizliði kökünde
n, yoksullara "sus payý" vererek sýnýflý toplumu normalleþtiriyor olmasý gerçekten garip.
Hýristiyanlýktan sonra tüm insanlýða hitap ettiði iddiasýyla indirilen Kuran'ýn, aslýnda eg
ara ve yalnýzca Arap toplumuna hitap ettiðini görebilmek için müneccim olmak gerekmiyor. Aç
eleþtirel bir gözle bakabilen her Kuran okurunun görebileceði birtakým çarpýklýklar ve mant
, bu gerçeði gözler önüne sermeye yetiyor. Örneðin Tebbet Suresi 'nin tamamýnýn Ebu Leheb a
ekke egemenlerinden birine hitap ediyor olmasý tuhaf deðil midir? Yani tüm zamanlara v
e tüm insanlýða indirildiði söylenen bir kitapta, Ebu Leheb denen bir Arap'ýn sure bazýnda
14 oranýnda yer kaplamasý tuhaf deðil midir? Bu surenin tefsirine de baktým ancak yine d
oyurucu bir açýklamayla karþýlaþmadým. Yani bugünün insaný için, "Ebu Leheb'in ellerinin ku
gisi ne ifade edebilir? Kuran gibi "yol gösterici, rehber" olduðu iddia edilen bir k
itapta, bu tarz bir bilginin ne gibi bir yol göstericiliði olabilir?
Buna benzer olarak, Ahzâb Suresi'nin 53. ayetinde de þöyle deniyor:
Ey imân edenler! Peygamberin evlerine, yemeðe izin verilmeksizin, vaktine de bakýl
maksýzýn girmeyin. Ancak davet edildiðinizde girin, yemek yediðinizden hemen sonra daðýlýn.
ve sohbette bulunmak için de izinsiz girmeyin. Þüphesiz ki bu gibi davranýþlarýnýz Peygambe
or, sizden utanýp bir þey de demiyor. Ama Allah, hakký söylemekten çekinmez. Peygamberin eþ
erinden iþe yarar bir þey sormak istediðiniz zaman perde arkasýndan kendilerinden sorun
; bu ölçüde hareket etmeniz hem sizin kalbleriniz, hem onlarýn kalbleri için daha temiz, d
aha nezihtir. Allah'ýn Peygamberini incitmeniz ve kendisinden sonra O'nun eþleriyle
evlenmeniz size asla helâl deðildir. Böyle bir þey yapmanýz Allah yanýnda çok büyük (bir gü

Böyle bir ayeti okuduktan sonra, "Kuran Allah'ýn insanlýða sunduðu rehberdir" diyebilmek mü
kün müdür? Açýkçasý ben bu ayeti okuduktan sonra; evine ikide birde misafir gelmesinden pek
anmayan Muhammed'in, misafirleri evinden uzak tutmak için kafasýna göre bir ayet uydur
duðunu düþünebiliyorum sadece. Hatta kendisi öldükten sonra karýlarýnýn baþka erkeklerle bi
masýný engellemek için birtakým önlemler almaya çalýþtýðýný görebiliyorum! Yoksa bu ayetin,
iþatýyla ve bugünün dünyasýyla hiçbir ilgisi olmadýðý ayan beyan ortadadýr. Bu ayet, insanl
hiçbir þekilde hitap etmemektedir. Yalnýzca Muhammed döneminde yaþayan insanlara hitap ede
n bu ayetin, "tüm zamanlara ve tüm insanlýða" hitap ettiði söylenen Kuran'da yer almasý old
tuhaftýr.
Ayetler üzerinden gidersek, örneðin Fetih Suresi'nin 7. ayetine göre "Göklerin ve yerin or
dularý Allah'ýndýr. Allah çok güçlüdür, çok üstündür ve yegâne hikmet sahibidir." Fakat bug
güçlere baktýðýmýzda Ýslam ordularý deðil de, "kâfir" devletlerin ordularýnýn hakim olduðun
m böyle bir ayet indirip, hem de gereðini yapamýyor mu? Yoksa bu ayet, o günün þartlarýna b
en Muhammed tarafýndan uydurulmuþ bir ayet miydi?
Þuara Suresi'nin 4. ayetine bakalým bir de: "Biz dilesek, onlarýn üzerine gökten bir muciz
e indiririz de, ona boyunlarý eðilip kalýr" deniyor. Peki ama bu mucizeleri gören, tanýk o
lan var mýdýr? Tanrý mucize olarak sadece peygamber indirmekle yetiniyor. Üstelik peygam
berlerinin de karþýsýna bir sürü zorluk çýkartarak (savaþlar, inkarcýlar, vs...) kendi dini
masýný geciktiriyor. Böyle bir anlayýþ olabilir mi?
Hiç kuþku yok ki, ayet bazýnda incelersek Kuran'da buna benzer birçok mantýk dýþý, ilahi ta
ra sýðmayan ayet bulunabilir. Örneðin En'am Suresi'nin 159. ayetinde "Fýrka fýrka olup dinl
rini parçalayanlarla senin hiçbir iliþiðin olamaz. Onlarýn iþi Allah'a kalmýþtýr, yaptýklar
nra bildirecektir" diyen bir tanrýnýn, Ýslam'ýn da ilerde mezheplere ayrýlacaðýný öngöremem
id-22'de "Yeryüzüne ve sizin baþýnýza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratma
dan önce o, Kitap'da bulunmasýn. Doðrusu bu Allah'a kolaydýr" denir. Peki bunu diyen tan
rý, En'am-159'da bahsedilen mezhep ayrýlýklarýný önleyememesi tuhaf deðil midir? Ayrýca Mea
'te þu videoda detaylarýyla anlatýlan bir gafýn yer aldýðý bir kitabýn bütün noksan sýfatl
n bir tanrýnýn eseri olduðu düþünülebilir mi ?
Zuhruf-32'de "Rabbinin rahmetini onlar mý paylaþtýrýyorlar? Dünya hayatýnda onlarýn geçimli
ni aralarýnda biz paylaþtýrdýk. Birbirlerine iþ gördürmeleri için kimini ötekine derecelerl
Rabbinin rahmeti onlarýn biriktirdikleri þeylerden daha hayýrlýdýr" diyerek toplumsal eþit
izliði kendi elleriyle yaratan, keza Þura-49 ve Þura-50'de de insanlar arasýndaki eþitsizl
iði tamamen keyfi biçimde meþrulaþtýran anlayýþa ne demeli?
Benim ilahi tahayyülüm, niyeyse toplumsal eþitsizlikleri açýkça destekleyen, cinsiyetçi (zi
Kuran'daki dil erkek-egemen bir dildir), kadýný erkekten aþaðý gören, "ol" dediðim þey olur
p, hiçbir þeyi olduramayan, kullarýna sürekli beddua eden (Bkz. Buruc-4, Kýyame-34, Abese-
17, Maide-64, vs...), kendini inandýrýcý kýlabilmek için sürekli "andolsun" diye yemin eden
kullarýna sürekli öfkelenen, onlara tuzaklar kuran (bkz. Âli Ýmrân-54), kullarýndan öc ala
z. Zuhruf-55) bir tanrý fikrini kabul edemiyor!
Her neyse, Kuran'da bu tip surelerin yer almasýný tuhaf karþýlamamak gerek. Çünkü Erdoðan A
ktardýðýna göre Kuran tahrif edilmiþ bir kitaptýr. Zaten Muhammed hayattayken yazýya geçiri
erlenmemiþ bir kitabýn, Muhammed'in ölümünden sonra olduðu gibi yazýya geçirilip hiçbir tah
kurban gitmeden derlenebilmesi oldukça güçtür.
Tahrifat dedim de, þunu da belirtmeden edemeyeceðim. Biliyorsunuz ki Kuran, Muhammed
'in ölümünden sonra derlenip kitaplaþtýrýldý. Yani Muhammed'e ayetler inerken ortada herhan
bir kitap yoktu. Buna karþýn Kuran'daki birçok ayette bir "kitaptan" bahsedilir. Yani
henüz derlenip kitaplaþtýrýlmamýþ birtakým ayetler, "kitap" olarak sunulur. Örneðin Ra'd-1'
in-3'e bakacak olursak, anlatmaya çalýþtýðým þeyi somut bir biçimde görebiliriz. Buna benze
ayette, sadece Kuran hafýzlarýnýn zihinlerinde yer alan ayetlerden "kitap" diye bahsed
ildiðini çok rahat görebiliyoruz. Bu da, Kuran'ýn sonradan kitaplaþtýrýlýrken tahrif edildi
net bir kanýt teþkil ediyor.
Düþünün ki, bir peygamber ortaya çýkýyor ve kendisine ayetler indirildiðini söylüyor. Fakat
bu ayetleri kendi zamanýnda yazýya geçirmiyor. Etrafýndaki insanlara ezberletip, bu þekild
e korumaya çalýþýyor. Sonra kendisi öldükten sonra Ömer diye biri çýkýp, ezberler arasýndan
ve Kuran'ýn ilk nüshasý olan Mushaf-ý Þerif'i oluþturuyor. Fakat bu nüsha üzerinde herkes i
k etmiyor, fikir ayrýlýðýna düþülüyor. Hatta ayný dönemde bazý Kuran hafýzlarý, bariz farkl
uran'lar kaleme alýyorlar. Ömer'in 12 yýllýk iktidarý boyunca meydana gelen bunca çeliþkide
onra Osman ortaya çýkýyor ve yeni bir Kuran oluþturmaya kalkýþýyor. Gerisini aynen kitaptan
tarýyorum:
Osman, eldeki Kur'an nüshalarýndan Zeyd ibn Sabit'in, Ubeyd b. Kab'ýn, Abdullah b.
Mes'ut'un, Ebu Musa Abdullah'ýn ve Miktad b. Amr'ýn nüshalarýný güvenilir kabul ederek, bu
lar temelinde resmi Kur'an'ý oluþturmak için bir kurul oluþturur. Dikkat edilirse burada
birbirinden farklý "Kur'an'lar" olmasý bir yana, Ömer'in toplayýp kýzý ve Peygamber karýsý
a'ya emanet ettiði Kur'an, söz konusu Kurul'a temel alýnmamýþtýr. Kurul, toplanan bu nüshal
armanlayacak, birbirini tutmayan ayetler arasýnda seçim yapacak ve sonuçta yeni bir re
smi Kur'an oluþturacaktýr. Asýl önemlisi çeliþkili tüm parçalar, geriye tartýþma konusu bel
diye yakýlýp yok edilecektir.(*) (sayfa: 111)
* Bu noktada Osman'ýn en doðru seçimi yaptýðý, dolayýsýyla elimizdeki Kur'an'ýn kuþku g
iddiasý, bilimsel ölçütlerden uzak bir niyet ifadesi olabilir. En azýndan diðer Kur'anlar v
belgeler imha edildiði için bilimsel anlamda bir deðerlendirme yapmak olanaksýzdýr. Ancak
suiistimallerle dolu bir dönemin halifesi olan Osman'ýn, bizzat Müslüman halkýn ayaklanma
sýyla devrilip, Ebu Bekir'in oðlu Muhammed tarafýndan öldürüldüðü, hatta Müslüman mezarlýðý
engellendiði anýmsanacak olursa, ortada ciddi bir sorun olduðu açýktýr. (Osman dönemine ili
ayrýntýlý bilgi için bkz., E. Aydýn, Öteki Tarih, 5. Bölüm).

Kuran'ýn böyle bir oluþum süreci yaþadýðý düþünülürse hiç zarar görmeden tasnif edilebilmiþ
imal dahilinde bile olamaz. Her þeyden önce, görüldüðü gibi Kuran hafýzlarý arasýndan "seçm
eçilen hafýzlarýn ezberleri dikkate alýnýyor.. Peki ya geri kalanlar? Kaldý ki seçilen hafý
ayetleri doðru hatýrladýklarýna da asla emin olamayýz.
Kuran'daki kurgusal kopukluklarýn, olay örgüsü olmayýþýnýn, çeliþkili ifadelerin, matematik
daha birçok mantýk hatasýnýn sebebi, bu derleniþ biçimi olabilir.
Ayrýca, Ýncil'in (Hicr-9)" demesine karþýn, bundan önce indirmiþ olduðu Ýncil'i, Tevrat'ý v
'u koruyamamýþtýr. Madem kutsal kitaplar insanüstü bir güç tarafýndan korunacaklardý; neden
adýlar? Hem Kuran'da;
"Ýncil sahipleri Allah'ýn onda indirdikleriyle hükmetsinler. Allah'ýn indirdiðiyle hükmetme
se, iþte onlar, fasýk olanlardýr." ( Bkz.Maide 47)
"De ki: 'Eðer doðruysanýz, bu durumda Allah katýndan bu ikisinden daha doðru olan bir kita
p getirinde, ona uymuþ olayým."(Kasas 49) denir.
Yani Kuran 610 küsürlü yýllarda Ýncille ve Tevratla hükmetmeyi onaylýyor hatta hükmetmeyen
diyor.Ne gariptir o günkü Ýncille bugünkü Ýncil týpatýp ayný! Allah koruyamadýðý kitapla mý
iyor? Yok eðer koruduysa ne diye Kuraný indiriyor? Bu da üzerinde düþünülmesi gereken bir þ
Kitap, akýllarda birçok cevapsýz soru oluþturup insaný dipsiz kuyulara sürükleyebiliyor. O
n bu kitabý okumadan önce dindar kimliðinizi bir kenara koyup, tamamen eleþtirel gözle kon
uya odaklanabilmelisiniz. Yoksa -en iyi ihtimalle- birkaç sayfa okuduktan sonra ki
tabý bir kenara fýrlatýp, "Tövbe tövbe" diye söylenmeye baþlarsýnýz!
Ayetleri ve çeliþkileri bir kenara býrakýp düþünürsek,

1. Bugüne dek varlýk gösteren tüm ilahi(?) dinlerin, Ortadoðu'ya inmiþ olmasý tuhaf d
midir? Tüm dinlerin ayný coðrafyada ortaya çýkmasý ve benzer söylencelerden bahsetmesi (örn
uh Tufaný) dindar kesim tarafýndan nasýl açýklanýyor?
2. Kuran'ýn ve diðer kutsal kitaplarýn coðrafi anlamda da sadece Ortadoðu civarýndan
ahsediyor olmalarý ve 15. yüzyýlda keþfedilen Amerika kýtasýndan veya 18. yüzyýlda keþfedil
turalya kýtasýndan bihaber olmalarý tuhaf deðil midir? Buralarda yaþayan insanlarýn, imanda
yoksul býrakýlmalarý ve Kuran'da hiç anýlmamalarýnýn sebebi nedir?
3. Her þeye gücü yeten ve her zaman Müslümanlarýn yanýnda olacaðýný söyleyen tanrýnýn
durumundan haberi yok mudur? Tüm Ýslam ülkeleri sefalet, sömürgecilerin baskýsý, yoðun sava
hditler altýnda yaþadýklarýný gördüðü halde, niçin onlara yardým eli uzatmaz? Diðer dinlere
larý "kahredeceðini" söyleyen tanrý, neden herhangi bir müdahalede bulunmaz?
4. Muhammed döneminin, yani 7. yüzyýl Arap coðrafyasýnýn sürekli deðiþen iktisadi ve
gereksinimleri ýþýðýnda oluþturulduðu anlaþýlan Kuran'ýn, Muhammed'in özel hayatýný dahi ya
kabul edilebilir bir þeydir? Buna karþýn daha barýþçýl, daha insanca bir hayat önermek yeri
eti önermesi, eþitsizliði önermesi, köleciliði meþrulaþtýrmasý, kadýný küçümseyip pasifize
udur? Tanrý bu dünyayý güzelleþtirmek mi istiyor, yoksa bu dünyadaki halklarý birbirine düþ
mek mi istiyor?
5. Koskoca tanrýnýn matematik hatasý içeren bir ayet indirmesi normal midir? (Bkz.
Nisa-11)

Bu sorular elbette çoðaltýlabilir. Din alimlerinin bu sorulara cevaben yazdýklarý birçok es


r de bulunabilir. Fakat bugüne dek okuduðum hiçbir yanýt, beni tatmin edemedi. Örneðin Kura
'daki matematik hatasýna çözüm olarak önerilen Avl (Avliye) denilen bir yöntem ortaya atýlý
Fakat bu çözüm, tanrý kelamý olduðu söylenilen Kuran'ýn, insan zekasýyla düzeltilmesi çabas
þey deðil! Üstelik önerilen çözüm yöntemi, matematiksel oranlarý deðiþtirip ayeti iyice bo
Din, çok çetrefilli bir konudur. Ýnsan din üzerine okuma yaptýkça, dinden soðuyor! O yüzden
itabý okumadan evvel iyice düþünmenizi öneririm. Ýman dolu hayatýnýzla mutluysanýz, hiç oku
iyi. :)
Týpký Dr. Ali Þeriati'nin dediði gibi, bu kitap da adeta "Sizi rahatsýz etmeye geldim" diy
or.
Yine kitaptan alýntýlayacaðým son bir cümleyle yazýmý sonlandýrýyorum:
Þu gerçeðe dikkat çekmekte yarar var: Dinler özgür düþünceyi, farklý olma hakkýný, özel
erine yönelik çözümleme ve eleþtiriyi hep bastýrarak bugünlere gelmiþtir. (sayfa: 33)

Bizler eleþtirmekten, sorgulamaktan, üzerine üzerine gitmekten korkmayalým! Din þayet bizi
m hayatýmýza hükmeden en önemli toplumsal kurum ise, biz o kurumu tamamen hazmetmeden ta
klidi bir imanla günlerimizi geçirmeyelim! Öncelikle Kuran'ý, sonra da Kuran üzerine yazýlm
eþtiri kitaplarýný okuyalým. Ancak bu þekilde Kuran'ý en iyi þekilde anlayabilir ve özümsey
z. Daha sonra yazýlan þeylere inanmak veya inanmamak, kiþinin kendi tasarrufudur tabii
.

You might also like