Professional Documents
Culture Documents
Kitabı
***
Derleme ve Şerh:
http://jonasclean.blogspot.com
***
1
***
Ve onlar ki,
“Ey Rabbimiz!”
bizi
{Furkan 74}
***
dedi.
2
(Nuh (a.s.), ona)
dedi.
Ve öylece
boğulanlardan oldu.
{Hud 43}
***
Allah’dan korkun da yetimlere mallarını verin
ve temizi murdara (helâli harama) değişmeyin,
onların mallarını kendi mallarınıza katıb yemeyin
çünkü o büyük bir vebal bulunuyor.
{Nisa 2}
***
3
Eğer yetimlere karşı adil davranamamaktan korkuyorsanız,
o zaman,
ama
daha uygundur.
{Nisa 3}
***
“Kadınlar arasında adâletle muâmele etmeyi ne kadar isteseniz,
bu hususa ne kadar düşseniz imkân yok,
yapamazsınız,
adâletle muâmele edemezsiniz…”
{Nisa 129}
4
***
Zira
{Nisa 28}
***
Şüphesiz ki Allah,
zalimleri sevmez.
{Şura 40}
***
5
“Sen af yolunu tut,
ve
iyilikle emret…”
{Araf 199}
***
onlardandır.
ölmez.
6
Hz. Peygamber'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Hakk'ı bulursan
Ne düşmanın kalır,
Allâhü Teâlâ için amel, O'na itâat ve O'nu hakîkî tevhîd eden
kimseyi
O,
Bizi
ne nefsimize,
7
“Bize dünyâda da, âhirette de güzellik ver
***
{Nahl 90}
***
{Fatır 32}
***
8
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
Aleyhissalatu vesselam:
“Hayır!”
“Hayır!”
“Hayır!”
“Öyleyse otur!”
Aleyhissalatu vesselam'a
Adam:
9
“Şu sepeti al, tasadduk (Sadaka olarak dağıt) et!”
dedi.
Adam:
cevabını verdi.
ve:
buyurdular."
***
{Nisa 28}
***
10
“Đnsanlardan öylesi de vardır ki,
{Bakara 207}
***
{Vakıa 7}
{Vakıa 8}
{Vakıa 9}
{Vakıa 10}
Đşte onlar,
{Vakıa 11}
***
11
Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık.
Onu deniyoruz.
ya şükredici olur
ya da nankör.
***
“Biz senden evvel de peygamberleri başka türlü göndermedik.
{Furkan 20}
***
“Hani bir zaman meleklere,
{Đsra 61}
***
12
Ben cinleri de, insanları da
{Zariyat 56}
***
“…Đblis (Şeytan) cinlerdendi…” {Kehf 50}
***
Ve Firavun,
halkına bir çağrıda bulunarak
görmüyor musunuz?”
{Zuhruf 51}
***
13
Firavun Musa'ya:
(hakikati örten/nankör).”
dedi.
{Şuara 19}
***
Musa,
{Şuara 20/21/22}
***
14
Firavun şöyle dedi:
{Şuara 23}
***
{Saffat 88/89}
***
15
Biz sana Kur'ân’ı sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
{Taha 2}
***
Ey Đman edenler!
Allah yolunda sefere çıktığınız zaman,
mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın.
Size selam veren kimseye,
dünya hayatının menfaatini gözeterek,
“Sen mümin değilsin”
demeyin.
Allah katında çok ganimetler var.
Đslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz.
Sonra Allah size lütufta bulundu.
Onun için, iyice araştırın.
Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
{Nisa 94}
***
Muhammed, adamlarınızdan hiç birinin babası değildir.
Fakat Allahın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.
Allah her şey'i hakkıyle bilendir.
{Ahzab 40}
***
16
“…Henüz ergenlik çağına girmemiştim.
istekten kesilirdim.
“‘Oğlum”,
dedi
“Baba, seninle benim babalık ve evlatlık ilişkimiz neye benzer bilir misin?
Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla bir de kaz yumurtası koymuşlar.
Vakti gelip de civcivler çıktığı zaman, bunlar hep birlikte analarının ardına
düşerler, bir göl kenarına gelirler. Kaz yumurtasından çıkan civciv hemen
kendini suya atar, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak der.
Çırpınmaya başlar. Halbuki kaz yavrusu, neşe içinde suda yüzmektedir.
***
17
“Ey Rabbimiz,
Umulur ki şükrederler.”
{Đbrahim 37}
***
{Kehf 39}
***
18
Bunun üzerine Firavun:
“Soylular!”
dedi,
Bunun içindir ki, sen ey Haman, benim için (tuğla) ocağını tutuştur,
balçığı pişir ve
{Kasas 38}
***
***
Eğer yeryüzünde (yaşamakta) olanların çoğunluğuna uyacak olursan,
seni Allahın yolundan saptırırlar:
onlar ancak (başkalarının) zanlarına tabi olurlar
ve kendileri hiçbir şey yapmayıp
{Enam 116}
19
***
irşad et
(doğrulukda başarılı kıl).”
{Kehf 10}
***
“…ve bize ibadetimizin yollarını göster,
Rahîm sensin.”
{Bakara 128}
***
20
“(Đbrahim:)…
onları temizleyecek
{Bakara 129}
***
o zaman ilim yapanlar az, soru soranlar ve cahil hatipler çok olacak..
(daha faydalıdır).”
(s.a.v.)
21
***
Đlim sahipleri de
adaletle (sıdk)
şahitlik ettiler.
***
{Enam 75}
***
22
Đşte, gerçek egemen olan Allah yücedir.
ve de ki:
{Kıyame 16}
***
Yûsuf ve kardeşlerinde
ayetler
(ibretler/deliller/işaretler) vardır.
{Yusuf 7}
***
23
Öteden bir kafile gelmiş, sucularını göndermişlerdi,
â... müjde
Allah ise
biliyordu
ne yapacaklar.
bu suretle
öyle ya
velâkin
insanların ekserisi
bilmezler.
24
Vaktâ ki kıvamına irdi
{Yusuf 19/20/21/22}
***
Ya nice okumaktır
***
25
Yavrum!
Dedi:
çünkü Şeytan
insana
{Yusuf 5}
***
ne de gizle;
{Đsra 110}
***
26
“…Aziz dostum!
“iffetsizdir”
derler.
Şayet biri de fakir ise ve zaruretten sızlanıp kıvranıyorsa onun için de:
Varlıklı bir adam, insanlık hali düşecek olsa sevinerek ve bunu fırsat
bilerek derler ki, “Oh olsun! Allah ne güzel yaptı...
Kibrinden yanına varılmıyordu. Malına, mevkiine güveniyor, her yükselişin
bir düşüşü olacağını aklına getirmiyordu”.
27
Bir fakirin işi yoluna girer, hali vakti iyileşirse, zehirli dişlerini gıcırdatarak:
“Alçak felek böyle alçakların elinden tutar” derler.
adlarını takarlar.
28
Öfkeli ve asabi olan için: “Daha nefsine hakim olamıyor!”.derler.
Sabırlı, halim, selim olanlardan ise, “Haysiyetsiz,izzeti nefissiz”, diye
bahsederler.
“Bu alçak da babası gibi olacak. O da bunun gibi yemedi, içmedi, yığdı,
biriktirdi ve sonunda hasret gitti”, derler.
Eşi; ortağı, zevcesi ve oğlu olmayan Allahu Teala için bile Hıristiyanların
neler söylediklerini işitmedin mi?
***
29
“…Ey evlat,
sonra da başkalarını...
Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı
olabilirsin?
***
“…Dünyada yarım ekmeği olanın, oturmak için bir de yuvası bulunanın iyi
bir hali vardir.
30
***
nazara alınması,
***
31
“Nefsimi temize de çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder
(tabiatı budur);
{Yusuf 53}
***
***
“…ve de ki :
“Umarım ki Rabbim beni doğru olma yönünden
daha isabetli davranışa muvaffak kılar”
{Kehf 23/24}
32
***
(Hızır)Dedi ki:
nasıl sabredeceksin.
{Kehf 66/67/68}
***
Hani, o gençler mağaraya sığındıkları zaman,
{Kehf 10}
33
***
(Musa)
{Kehf 69}
***
(Hızır)
{Kehf 70}
***
34
Manevi bir hal içinde bulunduğun zaman başkasını isteme.
Koşma; bekle.
35
O,
korku da olmaz..
Sabrın azlığı,
edebe riayetsizliğin,
36
Ayet: “Onlara verdiğimiz dünyalıklara gözlerini çevirme,
dolayısıyla
bize...
peygamberlik,
ilim,
kanaat,
sabır,
ve o yoldaki mücadele
37
Bütün hayır haddi bilmekte ve ona razı olmaktadır.
Üçüncüsü,
ne senin ne de başkasınındır.
Baktığın şey
her ne ise...
koşmasan da.
38
Đstesen de gelir,
istemesen de..
Bu hal, ilim ve akıl ölçüsüne vurulursa hiç de sevilen bir şey olarak
meydana çıkmaz.
çırpınman niçin?..
Yine o şey, ihtimal ki hiç kimsenin nasibi değildir, fitne ve tecrübe için
yaratılmıştır.
Böyle olduğuna göre, akıllı olan kimse nasıl nefsi için, böyle bir fitneyi
ister. Ve kendine celb etmeği arzu eder?..
39
her ikisi de sana göre musavi olmalı...
40
Sen de onun, Allah tarafından bir vergi olduğunu anlarsın.
***
{Bakara 55}
***
“…akıllarını kullanmazlar…”
{Ankebut 63}
***
41
“…kördürler…”
{Bakara 18}
***
(Đbrahim:)
tabii, eğer
konuşmasını biliyorlarsa!”
Bunun üzerine
birbirlerine dönüp,
içlerindeki sese
kulak verdiler:
ve (Đbrahim'e:)
42
“Bunların konuşamadıklarını kendin de pekala biliyorsun!”
dediler.
{Enbiya 63/64/65}
***
“…sağırdırlar…”
{Bakara 18}
***
{Nahl 78}
***
Her halde hem benim rabbım hem sizin rabbınız olan Allaha dayanmışım,
{Hud 56}
43
***
“…Ey evlat!
Gücün yettiği kadar duyduğun mânevi zevki sakla; güçlü olursan bunu
yap.
Sevgi,
perde ve örtüleri harap eder, haya duvarını yıkar, vücut yapısını bozar,
o sevginin mağlûbudur.
gözüne çek.
Bu sayede
bu halktan geliyor ve
44
***
veya
perde arkasından,
Muhakkak ki O;
çok yüce,
{Şura 51}
***
“Allah, kulunun dili ile
buyurur.”
(s.a.v.)
45
***
Bil ki!..
yüzlerimiz,
***
sebebsiz,
***
46
Allah tanıklık etti
muhakkak ki o,
Đlim sahipleri de
***
Ey Aziz!.
47
Zira, ilmin makamı hakkında kendilerinde cehaletin gâlib geldiği ve heva-ı
nefsin kendileriyle oyun oynadığı adedleri sayılmayacak kadar kimseler
bu zamanda türemeye başladılar.
Hattâ onlar;
Evet!.
Đlim, öyle bir sıfattır ki onu elde etmek için her şey terk edilebilir.
Şöyle ki:
48
Dolayısıyla Ulemâ, Enbiyâ'nın varisleridir.
Ey Aziz!. Allah Tealâ, bizleri ilimde Enbiyâya varis kılmakla bize en büyük
nimetle ihsandan bulunmuştur.
***
“…Ey cemaat! Size Hâlık'ı anlatıyorum.
***
49
De ki:
ben
{Yusuf 108}
***
***
50
“…Madem ki gayretle aradın
dikkatle baktın,
Elbette bulursun.
***
{Yusuf 19}
***
51
Bir bahçeye giremezsen
***
Eğer azaba düçar olacaksam, kıyamet günü beni kör olarak dirilt,
mezardan beni gözüm görmez olarak çıkar
***
52
Ve onlar ki
{Mearic 27}
***
{Mearic 28}
***
tevbe eden,
çok bağışlayıcıyım.”
{Taha 82}
***
53
“…rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır…”
{Araf 156}
***
***
54
“…Yolda çocuklar oyun oynarken yanlarından geçti.
Bir kaç çocuk, Ahmed Rufâî (r.a.) hazretlerinin heybetinden korkup kaçtı.
***
Onlar,
Đman Yemenlidir,
hikmet de Yemenlidir.
Sükûnet ve vakar
Koyun (besleyenler)dedir.”
(s.a.v.)
***
55
“…ne zaman niyaz elimi sırları bilen Cenab-ı Hakk’ın dergahına kaldırsam
o (başından geçen bir olaydaki) süslü put aklıma gelir
***
{Nahl 90}
***
56
“… Đsrailoğullarının çölünde (Paran Çölü, et-Tih) bulunuyordum.
Yolda, henüz sakalları bile çıkmamış bir gencin, Beyt-i Atîk’e doğru,
azıksız ve bineksiz bir biçimde yürüdüğünü gördüm.
“Ey delikanlı!”
“Hizmetindeyim (lebbeyke).”
Şöyle sordum:
ve şöyle dedi:
“Ya Şeyh!
57
Acaba O’ndan başkasını görecek misin?”
“Sevgili dostum!
***
“…
Ne Leyla'yı çağır
58
ne çölü incit
…”
***
{Tur 48}
***
59
Gerçi o zahiren Peygamberler Efendisini görmemişti.
{Maide 54}
***
(Đbrahim'in karısı:)
çocuk mu doğuracağım?
60
(Melekler)
dediler…”
{Hud 72/73}
***
DÖRDÜNCÜSÜ:
En yüksek derece buna verilmiş
ve melekut aleminde kendisine:
- “AZÎM”
Adı verilmiştir.
Đşte Hazter-i Nebi (SAV) bu büyük zatın şanını tarif ederken
şöyle buyurmuştur:
- “Bir kimse öğrenir öğretirse… Ayrıca bildiği, öğrettiği ile amil olursa
melekut aleminde ona, AZÎM ismi verilir.”
Bu zat, alim-i billah’tır.
Mertebeler ölçülürse en yüksek derece onun olduğu ortaya çıkar.
Dinin hikmet yönünü en iyi bilen odur.
Allah-ü Teala (CC) birçok bilinmeyen ilimleri onun kalbine yerleştirmiştir.
Hiç kimsenin erişemiyeceği sırları ona sezdirmiştir.
Bu saf ve temiz kul, Allah (CC) tarafından seçilmiş, sevilmiş ve Hakk’a
(CC) cezbedilmiştir.
Đlâhi hikmetleri çözüldüğü kapıya yalnız bu insan yetişmiştir.
Hidayet yolları buna açıktır. Bunda istidat çok büyüktür. Ve bütün sırları
anlamak kabiliyeti vardır. Bunda bilgi sonsuz, hikmet ölçüsüzdür.
Bu zat, Allah (CC) yolunda bir şahtır. Hak yola o çağırır, kötülükleri onlara
o gösterir, kıyamet günü şefaatçi, dünyada temiz, Allah (CC) indinde
herşeyi makbul ve merguptur.
Doğrudur, doğruluğu tastiklidir. Resul (AS) ve Nebilerin (AS) vekilidir.
61
Đşte son had buraya kadar…
Đnsanoğlunun son durağı bu makama varır.
Buradan öte Peygamberlik başlar. Sana bu insan lazım.
Bunu ara, bulunca muhalefet etme, sözlerine darılma,
uzak kalmaktan hoşlanma. Onu sev ve sözlerine bağlan, her
nereye varsan böyle birini ara ve zihninde onu gezdir.
Şunu bil ki: O ne söylerse selamet ondadır.
Helak, bataklık başkadadır.
Allah’tan (CC) onu iste, yol bundan başkaya varmaz.
Himmet başkalarında yoktur.
Yolunu bu ülkeye vardırmayan
kurtulamaz.
kimse şaşmaz…”
***
{Lokman 25}
***
62
“…Şeyh Ebubekr'in (Sellebâf) de hırka vermek âdeti yoktu. Onun kendi
şeyhini de göremedim ki, onda var mı yok mu anlayayım. Ancak ben de,
bu istekle Tebriz'den çıktım ama bulamadım. Gerçi âlem boş değil, belki
bir şeyh vardır. Hatta derler ki, filân şeyh hırka verdiği müridinin haberi
olmadan ona hırka bağışladı; mal, mülk verdi ve öldü. Ben şeyhimi
görmedim, ancak şu kadar öğrendim ki, kendisinden bir söz nakledene
gücenirmiş. En çok incindiği kimseler, kendisinden söz nakledenlermiş.
Böyle bir kimseyi de görmedim ki, o makamda olsun da kendisinde bu
sıfat bulunsun. Sonra şeyhin kendisi için yüz bin yıllık yol olan bir kimseye
de rastlayamadım. Ancak Mevlânâ'yı bu sıfatta buldum. Şimdi Halep'ten
tekrar dönüşümde de, o yine bu sıfatta idi. Bana deselerdi ki: ‘Baban seni
çok özlemiş, mezarından kalkmış Telbaşir köyüne bir adımlık yerde seni
görmek için bekliyor. Seni görüp tekrar mezarına dönecek. Gel! Artık
babanı görmeye gel!’ ‘Hayır, olsun! Ne yapayım,’ derdim. Halep'ten bir
adım bile dışarı çıkmazdım. Ben ancak Mevlânâ için geldim…
…O (bir) Şeyh diyordu ki: “Filan şeyhin güzel kokusu, Allah kokusundan
da üstündür.” Dedim ki: “Bu koku belki senin karından ve onun
oynaşından geliyor.” Bu ne eşektir ki, eşekliği yönünden söylemiştir…
63
Halbuki ben buraya bir şeyler öğretmeye geldim…”
***
“…Nihayet sana bir çift söz söyleyeyim: Bu halk nifak yolu ile
konuşmaktan, ikiyüzlülükten hoşlanırlar. Doğru sözden sıkılırlar. Birine
desem ki: ‘Sen çağımızın tek büyük adamı, biricik şerefli insanısın,’ şüphe
yok ki hoşuna gider, ellerimi yakalayarak, ‘Sizi çok özlemiştim, kusurum
çoktur,’ gibi iltifatlarda bulunur. Halbuki geçen sene onunla
dosdoğru konuşmuştum, bana düşman oldu. Bu şaşılacak bir şey
değildir.
Dervişin hayalinde bu dernek hoş görünür; her vakit O’nu hatırlar, gönlü
O’na yönelir ve o meclisten ürkmez, gönül rahatlığına kavuşur…”
***
64
Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle
***
Allah onların kalplerinde ne var, ne yok pek iyi biliyor;
{Nisa 63}
***
65
“Allah, sizi şunlara iyilik etmekten ve adaletli davranmaktan men etmez:
onlardır.”
{Mümtehine 8/9}
***
Onlar bollukta ve darlıkta Allah için verirler ve kızdıklarında öfkelerini
yutanlar
***
66
Oku,
O,
Rabbindir!
{Alak 3}
***
Şüphesiz ki Allah,
zalimleri sevmez.
{Şura 40}
***
67
“…Affetsinler,
hoş görsünler.
Allah'ın
sizi/sizin için/size
mağfiret buyurmasını
sevmez
{Nur 22}
***
ve iyilikle emret…”
{Araf 199}
***
68
Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu
“Ey babacığım!
hikmet sahibi
“Hakiym”dir.”
{Yusuf 100}
***
“…sarfı nazar eyle…”
{Araf 199}
***
69
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın.
Parçalanıp ayrılmayın.
O, kalplerinizi birleştirdi.
***
{Yusuf 39}
***
70
O:
ve sana vahyettiğimizi,
Đbrahim'e,
Musa'ya
hidayete erdirir.
{Şûrâ 13}
71
***
De ki:
deyiniz.
***
{Meryem 93}
***
72
“…Sözgelişi bir insanın “eğer ona şunu demeseydim, şu olurdu.”
ve bu,
ve marazlardır.
Ey dostum!
***
73
“Ey insanlar!
{Fatır 15}
***
Sizden cehenneme uğramayacak yoktur.
{Meryem 71}
***
Bir kere daha (hatırlatalım ki):
{Meryem 72}
***
74
Bizim elçilerimiz (melekler) Đbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman,
dediler ki:
Dedi ki:
Dediler ki:
***
duygulu
75
“Ey Đbrahim,
bundan vazgeç.
***
eğer
demeseydi,
(s.a.v.)
***
76
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Hz. Đbrahim (a.s.)’ in şu sözleriyle ifade
ettiği şüpheyi yaşamaya biz ondan daha layıkız: “Ey Rabbim ölüleri nasıl
dirilteceğini bana göster” demiş, (Allah: “Buna) inanmadın mı yoksa”
demiş, o da: “Đnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için
(istedim, diye) söylemiştir (Bakara, 260). Allah, Lut (a.s.)’ a rahmetini bol
kılsın, aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı. Eğer, Hz. Yusuf (a.s.)’
un kaldığı müddetçe hapiste ben kalsaydım, davete icabet ederdim.”
(s.a.v.)
***
Tirmizi`nin bir rivayetinde Hz. Yusuf’la ilgili olarak Resulullah (sav) şöyle
buyurmuştur: “Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; Đbrahimoğlu
Đshakoğlu Yakuboğlu Yusuf’tur.” Ve ilave etti: “Şayet, hapiste onun
yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda bana elçi gelseydi, çıkma
hususunda hemen cevap verirdim.” Resulullah (sav) arkadan şu ayeti
okudu: “Kendisine elçi gelince, “Efendine dön de ellerini kesen o
kadınların zoru neydi kendisine sor” dedi. Resulullah (sav) devamla şunu
söyledi: “Allah Teala’ nın rahmeti Lut’ a olsun, o aslında çok sağlam bir
kaleye sığınmışta Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden
kalabalık bir cemaat içinde gönderdi.”
***
Resulullah (sav)’ın hastalığı şiddetlenince, kendisine cemaate namazı
kimin kıldıracağı soruldu. “Ebu Bekr’e söyleyin, halka namazı o kıldırsın”
buyurdular. Hz. Aişe (ra): “Ebu Bekr yufka yürekli bir kimsedir, senin
yerinde namaza duracak olsa (dayanamayıp ağlar ve ağlamaktan halka
kıraati duyuramaz, (namaz kıldırma işini) Ömer’e emretseniz!” dedi.
Aleyhissalatu vesselam yine: “Ebu Bekr’e söyleyin, namazı kıldırsın”
buyurdular. Hz. Aişe önceki sözünü tekrar etti. Aleyhissalatu vesselam:
“Ona (Ebu Bekr`e) emredin, namazı kıldırsın” dedi ve: “Siz (kadınlar)
kendi kafanıza göre düzende Hz. Yusuf’un kadın arkadaşları gibisiniz!”
diye söylendi.
(s.a.v.)
77
***
“…herkes, şarap, çalgı gibi şeylere düşer de
***
78
onu görmek isteyenler,
Kuran'a bakmalıdır.
***
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ederler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular ki:
Sahabiler sordular:
Buyurdular ki:
“- Salih rüyadır,”
79
Yine Kâinatın Nuru ve Allah'ın Sevgilisi buyuruyorlar:
***
Râvi Müslim Đbnu Mişkem der ki: “Ben, Avf Đbnu Mâlik radıyallahu anh:
“Sen, bu hadisi Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'dan bizzat işittin mi?”
dedim.
***
80
“Đyi rüya Allah’tandır.
(s.a.v.)
***
Allah'ını,
peygamberini
Buyurdular ki:
- Sultanı görür.
Sultan da Allah'tır...
81
***
(s.a.v.)
***
***
82
düğümün çözülmesidir. Kilidinin açılması, bağının çözülmesidir. Böylece
bu diğerinin himmetleri de aynı noktada birleşir. Çünkü teklik hakikatini
görmüştür. Her ikisi tekten başka bir şey görmezler. Bütün etkiler ve
eserler hakikate dayanır böylece. Bazen döndürmek şeklinde tezahür
ederken, bazen de bu himmetler doğrudan O'ndan gelmiş gibi
belirginleşir. Çünkü hakikate bütün yönleriyle yönelmiştir, bilmese de.
Her himmeti istemiştir, bizzat ulaşmasa da. Telaffuz edemese de bütün
lisânlarla konuşmuştur.Bu ne dehşetli bir hayret ve ne çetin bir hasrettir!
Perde açıldığı zaman, gözle bütünleştiği zaman. Ay ve güneş bir araya
geldiği, eser sahibi eserde zuhur ettiği ve de çıplak gözle görüldüğü
zaman! Onlara suretlerde belirdiği, tuzağı kuran tuzağa düştüğü, iman
edenin kazandığı, inkar edenin de kaybettiği zaman! Đlâhî hitap, en kutsal
lisânla ve ihlâs diye ifade edilen bir ibareyle yönelmiştir. Dolayısıyla
alacağı ödül için değil, ibadetini ihlâsla sunan, her türlü sapıklıktan uzak
hanîf yolunu izleyen, ilâhî yakınlık mezhebine intisab eden kimse, emri
yerine getirme sorumluluğunu gerçekleştirmiş olur. Böyle bir kimse nur
alemine mensub olur, ücret alemine değil. “Allahu nuru'ssemavati ve'l
ardi / Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nûr, 35) “Lehum ecruhum ve
nuruhum /Onların ücretleri ve nurları verilir.” (Hadid, 19) “Nuruhum yes'a
beyne eydihim / Onların önlerinden nurları gider.” (Tahrirn, 8) Nur, “Ben
sizin rabbinizim”,der, onlar da Ona tabi olurlar.
***
“…Allah'ı tanıma bahsi derindir.
Derin olan bir şey varsa, o sensin! Sen nasıl bir dostsun ki, damarlarının
içine kadar girmiş olan sevgilinin sırrını el ayası gibi açık bilemiyorsun!
Sen nasıl Allah kulusun ki, onun sırlarını ve iç yüzünü bilmiyorsun!
Seninle konuştuğum bu sözleri senin şeyhinle konuşmadım. Onu kahır
içinde bıraktım gittim…”
83
***
Kim, Allah'a kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim de Allah
ile karşılaşmak istemezse, Allah da onunla karşılaşmak istemez.
(s.a.v.)
***
{Hucurat/2}
***
{Ahzab 53}
***
84
“... gerçeği söyler ve doğru yola iletir.” {Ahzab 4}
***
(s.a.v.)
***
Sonra acı bile olsa sana gerçeği söyleyen, Allahın dostlarında
bulunmasını hoş görmediğin şeylerde sana az müsaade eden kişileri seç,
onların gözleri seni gerçeğe götürür, haksızlıktan geri kor. Takva ehliyle
gerçek kişilerle dost ol. Onların seni fazla övmene sebep olmalarına
müsaade etme, çünkü fazla övülme insanı kibre götürür, faziletten
düşürür.
Hz Ali k.v.
***
Ben seni çeşitli bilgisizliklerden dolayı, kendini alim bilmemen için daha
önceden kınadım ki, bildiğin bir şeyle karşılaştığında onu büyük
saymayasın. Çünkü alim bir kimse bildiğini, bilmedikleri şeyler karşısında
pek az görür. Bu yüzden kendisini cahil bilip, neticede ilim tahsil etmede
daha çok çaba gösterir; daima onu ister, ona ilgi duyar, onu arar durur.
Đlim ehlinin karşısında mütevazı olup ona yönelir. Susmaya sarılıp, hata
yapmaktan çekinir, ondan utanır. Bilmediği bir meseleyle karşılaştığında
da onu inkâr etmez; çünkü önceden nefsi kendi cehaletine ikrar etmiştir.
Cahil kimseyse bütün cehaletiyle birlikte kendisini alim sayar; reyini
yeterli görür; daima alimlerden uzaklaşır; onları ayıplayıp durur; onunla
85
muhalefet edenleri, hata ettin diyerek dışlar; bilmediği her şeyi sapıklık
sayar; bilmediği bir meseleyle karşılaştığında onu inkâr ve tekzip eder;
cehaleti yüzünden: Ben onu böyle bilmiyorum, böyle olduğuna
inanmıyorum, böyle olduğunu sanmıyorum, bu söz de nereden çıktı? der
durur. (Bu sözlerle onun batıl olduğunu söylemek ister.) Bütün bunlar
kendi görüşüne (yersiz olarak) itimat ettiğinden ve kendi cehaletini pek
az tanıdığından ileri gelir. Böylece, bilmediği konularda yanılgıya düştüğü
için, sürekli cahilliklerle başbaşa kalır ve (yeni) cahillikler arar; hakkı inkâr
edip, cehalet içinde şaşırıp kalır; ilim talep etmekten böbürlenerek
kaçınır.
Hz Ali k.v.
***
***
“Boyuna Allah aşıklarını ara, her ne söyleyeceksen, onlardan rivayet et,
onların sözlerini söyle. Aşkın, aşıkların yüzünden artar, onlarla eş-dost
oldun mu, ölçülü düzenli bir hale gelirsin. A kardeş, cinsinden
başkalarıyla oturup kalkma da din konağına yol al.”
***
86
“...Onların anılmasıyla inen rahmet ise iliklerde müşahede edilir ve etkileri
de dışarılardan zuhur eder. Bu rahmet, onların ailelerinden ve
memleketlerinden ayrılmaları; sahillerde, çöllerde, yollarda ve vadi
içlerinde, dağlarda ve tepelerde yaşamaları; dünya ve dünya ile ilgili
haberlerle ilişkilerini kesmeleri sebebiyle; onlar anıldıklarında, haberleri
aktarıldığında; Allah ile olan halleri, söyleşmeleriyle, ünsiyetleriyle ve
halvetleriyle kanıtlandığında; insanın içinde hissettiği incelik ve gönül
kırıklığıdır. Đşte bu anma esnasında, dinleyenlerin gönüllerinde Rablerine
karşı bir hasret duyulur, üns yaygısında, O’nunla söyleşmenin ve O’nunla
tek kalmanın lezzeti hissedilir. Allah’ın onlar için seçmiş olduğu güzel
hallere ulaşma arzusuyla; ağlamaktan gözleri yaşarır ve bu kutsal ve
eşsiz özelliklerin kalplerinde tecelli etmesine sevinirler. Đşte bunların
hepsi, onlar anıldıklarında Allah katından gönüllere indirilmiş olan
rahmettir…”
***
Onlar tek başına kaldıklarında, ağlayanlardandırlar. Kendileriyle ilişki
kurulduğunda ise, son derece utangaç oldukları görülür. Öğrenildiklerinde
(konuştuklarında), hikmet ehli oldukları anlaşılır. Kendilerine bir şey
sorulduğunda, ilim ehli oldukları fark edilir. Cehaletle
küçümsendiklerinde, tepkileri hilim erbabınınki gibidir.
87
Gerçek ve sâdık kardeşler, hayâlı, vekarlı, vera’lı, takvalı, marifet ehli ve
dindar olanlar; vadileri, çöllerde kaybolmadan aşmışlar, hiçbir zaman
Hak’tan ayrılmadan, yaygın ahlaki bozulma ve çürümeye sabırla göğüs
germişler, ve batıl karşısında daima Hakk’a sığınmışlardır. Ve onlara delili
(el-hucce) Hak açıklamış ve gerçek yolu da O göstermiştir. Böylece onlar,
tehlikeli yolları reddetmişler ve yolların en iyisine suluk etmişlerdir.
***
Büyük alimlerden Şakik Belhi (VIII. yy) bir kıtlık senesinde, herkesin kara
kara düşündüğü bir ortamda, zengin bir adamın kölesinin kıtlığı
önemsemeyerek eğlendiğine şahit oldu. Yanına yaklaştı ve sordu:
- Herkes kıtlıkla, açlıkla karşı karşıya olmaktan inler dururken sen neye
güvenerek böyle eğlenebiliyorsun? Köle cevap verdi:
- Herkesten bana ne? Benim için bir tehlike söz konusu değil. Benim
efendimin 7-8 tane köyü var, her ihtiyacımız o köylerden sağlanıyor.
Bu açıklama Şakik'i adeta bir şamar gibi sarstı. Çünkü kendisi de kıtlıktan
dolayı endişe içindeydi. Ama köle onu uyandırdı ve kendi kendine şöyle
dedi:
88
- Hey Şakik kendine gel! Şu köle nihayet bir insan olan efendisine bunca
güveniyor, kendini emniyet içinde hissediyor. Sen ki bütün canlıların
rızkını garanti eden Allah'a inanıyor, tevekkül ediyorsun, Bu nice
tevekküldür ki rızık endişesi içindesin…
***
***
(s.a.v.)
***
Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Anası onu za'f,
za'f üstüne taşıdı, süt kesimi de iki sene içindedir. “Bana, ana ve
babana şükret” diye tavsiyede bulunduk. Dönüş ancak banadır.
{Lokman/14}
***
89
“…Kafirler onunla alay etmek istediler, yanına geldiler dediler
“-Sen peygamber misin ya Muhammed?”.
“-Evet Allah'ın resulüyüm. Sizi Hakka ve necata çağırıyorum.”
“-Nasıl peygambersin? Hani senin paran? Sen yetimsin?”
...sanki bi kabahatmiş gibi.
***
90
“…Ahkâf sûresinin onbeşinci âyetinde meâlen, (Đnsanlara, analarına
babalarına ihsân etmelerini söyledik) buyuruldu. Lokmân sûresinin
ondördüncü âyetinde meâlen, (Bana ve anana babana şükr et!)
buyuruldu.
***
91
“… “Sizin için Allah'tan başka ne bir velî/sâhip, ne de bir
yardımcı vardır” Sağlam ipine yapışır. Sonra şaha kalkıp koşar ve “Ben
cinleri ve insanları sâdece bana ibâdet etsinler diye yarattım”
denizinde yüzer, “Allah'a kaçınız.” gemisine biner. Đşte o zaman,
ruhunu ortaya koyup feda ederek o denize dalar. Eğer aradığı cevheri
bulursa “Muhakkak büyük bir kazanca nail olmuştur”; eğer o
denizin diplerinde telef olursa “Artık onun mükâfatını vermek
Allah'a düşer”…”
***
(s.a.v.)
***
Aşk'ın aslı da, nesli de, işte şudur: Mirac’da Allahü teâlâ, Peygamber
efendimize (s.a.v),
Resulullah da,
“Ben de senden başka her şeyi senin için terk ettim” dedi.
***
92
“…Allah'ın Resulünde sizin için güzel bir örnek vardır.”
***
***
(s.a.v.)
***
(s.a.v.)
***
93
Aşağıda anlatılacak kudsi hadis dahi bu manaya işaret etmektedir:
“Ya Muhammed, ben ve sen varız. Senden başkasını senin için yarattım.”
“Allahım, sen varsın; ben yokum. Senin gayrını zatın için bıraktım.”
***
“Đsteyerek
veya
istemeyerek
meydana gelin.”
dedi.
Onlar,
“Đsteyerek geldik”
dediler.
{Fussilet 11}
***
94
***
“… Silleyi aşk edince sofinin kellesinden şırrak diye bir ses çıktı.
Sofi, hey asi kaltaban diye bağırdı. Ona iki üç yumruk vurmak,
sakalını, bıyığını yolmak istedi ama vazgeçti…
***
O da teslim oldu,
dedi ama!...
o zaman kolay..
***
95
“… Silleyi aşk edince sofinin kellesinden şırrak diye bir ses çıktı. Sofi, hey
asi kaltaban diye bağırdı. Ona iki üç yumruk vurmak, sakalını, bıyığını
yolmak istedi ama vazgeçti… Halk da hastadır, hummalıdır, çaresizdir.
Şeytanın iğvasıyla böyle sille vurur durur. Hepside suçsuzları incitmeye
haristir. Birbirlerinin kafasını noksan görürler. Ey suçsuzların kafasına
vuran, bunun cezasını kendi kafanda görmüyor musun?...
…Âdem bir dağdı, yılanla dolsa ne çıkar? Tiryak madeniydi, ona hiçbir
zarar gelmedi. Sende tiryakten bir zerre bile yok, kurtulacağını nasıl
umuyor, nasıl aldanıyorsun? Nerede sen de Halil’cesine Tanrıya
dayanma, nerede sende Kelîm’deki keramet? Nerede o Tanrıya
dayanma ki kılıcın Đsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in
dibini ana cadde yapasın? Kutlu bir adam, minareden düşse
elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.
***
96
“Allah sizden hafifletmek ister…”
{Nisa 28}
***
Andolsun ki sizi biraz korku
ve açlıkla,
bir de mallar,
canlar
ve ürünlerden
eksilterek
deneriz.
Sabredenleri müjdele.
{Bakara 155}
“...acele etme.
{Hac 59}
***
97
“Ey iman edenler!
Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum
getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere
karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah
yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da
korkmazlar. Đşte bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah,
geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.”
{Maide 54}
***
“Ey Allah'ın Resûlü! Biz Cahiliye devrinde şer içerisinde idik. Allah bize bu
hayrı verdi. Bu hayırdan sonra tekrar şer var mı?”
diye sordum.
“Evet, var!
Fakat onda duman da var”
buyurdular.
98
***
“…”Ne başımı kaşımaya vaktim var, ne din kaynağına dönüp ibadet
etmeye, ailemin rızkını kazanmaktan başka bir şey yapamıyorum, dişimle
tırnağımla çalışıp helâlinden kazanıyorum” diyorsun.
***
“…O şahısların doğrulukta derin izleri vardır.
***
{Zariyat 49/50}
99
***
***
***
***
100
“…Bütün bu incelikleri ancak; Allah ve Rasûlü'nün yolunda ittibâ
edenler, Allah ve Rasûlü'nün bildirdiklerine çelişmeyecek tarzda
anlatanlar idrâk edebilir.
Allah Celle ve Alâ; “Ben, kâinatı, arşı, insanı ve bütün varlıkları yarattım”
diyor.
denilebilir mi?..
Tâbi ki Hayır!.
***
101
Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,
Cevap vermeye değmez dersem iyi olur.
***
Đman edenlerin
Allah’ı zikretmekten
{Hadid 16}
***
102
Dedi ki: “Sen divane değilsin. Bu eve layık değilsin.” Ben de gittim divane
olup zinciriyle bağlandım.
Dedi ki: “Sen sermest değilsin, git!” Ben de gittim sermest olup neşe ile
doldum.
Dedi ki: “Sen öldürülmemişsin, neşe ve müzik ilgin yok!” Can bağışlayan
yüzüne karşı şehid oldum.
Dedi ki: “Sen zeki bir kişisin, hayal ve şüphenin sarhoşusun.” Ben hemen
abdallaştım, hayal ve şüpheden sıyrıldım.
Dedi ki: “Sen mum oldun, meclisin kıblesi oldun.” Ben mum değilim!”
dedim, yandım, yakıldım, duman oldum.
Dedi ki: “Sen şeyhsin, önde gidenlerdensin, yol gösterensin.” “Hayır! Ben
şeyh değilim!” dedim. “Önde gidenlerden de değilim. Kimseye de yol
gösterdiğim yok. Ben senin emrine kul olmuş bir zavallıyım.”
Sen güneşin kaynağısın, ben söğüt ağacının gölgesi düşen yerim. Sen
benim başucuma gelince, alçalır, erir, yok olur giderim.
Gönlüm canın parıltısını buldu. Dünyanın nuruna nail oldu. Gönlüm yeni
bir atlas buldu da bu hırkaya düşman kesildi.
***
Göklerde ve yerde nice ayet vardır ki
{Yusuf 105}
***
103
O ne akıl almaz işler yapar,
***
***
104
Böylece biz Đbrâhîm’e
göklerin ve yerin hükümranlığını gösteriyorduk ki
{Enam 75}
***
“…Yûsuf ve kardeşlerinde,
{Yûsuf 7}
***
{Neml 59}
***
105
Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman ederler ki
secdeye kapanırlar ve
Onlar kibirlenmezler.
{Secde 15}
(secde ayeti)
***
'Allah'ı severiz,
Allah'ın güzelliği
106
***
Ey Allah’ın evi,
kalbimin nuru !
Ey gözümün aydınlığı,
ey kalbim !
Ey mabedim,
ey aşkımın saffeti !
ey hayatım !
***
107
Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde
duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu.
{Sad 31/32}
***
“- Ne kadarsa, ister az olsun ister çok olsun hepsi Aşk-ı Đlahi' dir.
Hatta platonik aşklarda, ve sair, bir kadının bir erkeğe olan aşkı da, bu da
Aşk-ı Đlahi'dir.
Sevilsin.
***
108
“…size öğüt veriyor…”
{Nahl 90}
***
{Bakara 186}
***
Aşık olup,
aşkını gizleyip
şehid olur.
(s.a.v.)
***
109
Sen Aşık olduğunu sandığın kişiye bağlanıyorsun.
***
Hayır...Hayır!...
Nereden nereye?..
Ay kim oluyor?
ancak kendisidir...
110
***
Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman ,
Sonra o,
“affet beni
ve bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir hakimiyet lütfet.
{Sad 31-35}
***
“…Bana aşk ile oynamak helaldir…”
***
111
“Sa’d çok kıskançtır, ben Sa’d’dan daha kıskancım,
Allah ise benden de kıskançtır.
Kıskançlığından dolayı görünür, görünmez bütün kötülükleri
haram etmiştir”
(s.a.v.)
***
“…-“Kimi sevsem aramız açılıyor. Ya ölüyor, ya kayboluyor. Yahut
aramıza düşmanlık giriyor. Çoğu zaman malım kayboluyor, param
elimden çıkıyor. Bu yüzden dostlarımla bozuşuyorum.”
***
112
“…Yazıklar olsun!!! Yazıklar olsun!!!
***
“…haberiniz olsun ki Allah katında en değerliniz Allah'dan en çok
korkanınızdır (saygılı korku).
{Hucurat 13}
***
{Fatır/28}
***
113
Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
{Şuara 221/222/223}
{Bakara 155}
“…O bütün gaybı bilir, fakat gaybına kimseyi apaçık vakıf kılmaz…”
{Cinn 26-27}
(s.a.v.)
{Mücadele Suresi 7}
***
114
“…rahimlerde ne var O bilir…” {Lokman 34}
***
“…şüphe yok ki,
Ben pek yakınım...”
{Bakara 186}
***
115
Şimdi gördünüz mü o döktüğünüz menîyi?
{Vakıa 58/59}
***
***
***
“…Allah hakikaten kişi ile kalbinin arasına girer…”
{enfal 24}
***
O, bunun sonuçlarından endişe edecek değil.
{Şems 15}
116
***
Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.
Eşleri; meşru şekilde sahip oldukları (cariyeler) müstesna.
Çünkü ancak o zaman hiçbir kınamaya uğramazlar.
{Mearic 29/30}
***
“…haberiniz olsun ki Allah katında en değerliniz Allah'dan en çok
korkanınızdır
***
“…Gelip geçmiş olan, yüzyirmidörtbine yakın Peygamberlerin hepsi
“aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” insanları, yalnız bir yaratana ibâdet
etmeğe çağırdılar. Ondan başkasına tapınmağı yasak etdiler. Bütün
Peygamberler, kendilerinin âciz birer mahlûk olduklarını söylediler. Allahü
teâlânın büyüklüğünden, kuvvetinden korkarlar ve titrerlerdi. Hindûların
tapındıkları kimseler ise, herkesin, kendilerine tapınmasını istediler.
Kendilerini ma’bûd olarak tanıtdılar. Bir yaratanın varlığına inanıyorlardı.
Fekat, Onu kendilerine hulûl etmiş, kendileri ile birleşmiş sanıyorlardı.
Bunun için, herkesin kendilerine tapınmasını istiyorlardı. Kendilerine tanrı
diyorlardı. Her kötülüğü yapıyorlardı. Tanrı, her istediğini yapar ve
yaratdığı şeyleri istediği gibi kullanır diyorlardı. Bunlar gibi, dahâ nice
bozuk ve saçma sözleri vardı. Kendileri sapıtmış, başkalarını da
sapdırmışlardı. Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” böyle
değildiler. Başkalarına yasak etdikleri kötülüklerden kendileri de ençok
sakınırlardı. Kendilerinin de, herkes gibi insan olduklarını söylerlerdi.
Fârisî mısra’ tercemesi:
117
***
Sevme zamanı varolma zamanıdır
Kavuşma zamanıdır, yiyiniz içiniz
Peki o büyük aşk nerede, o unutulmaz dert ?
O büyük tutku? Kafanız karışmadı mı, aklınız nerede ?
***
“…Her gönül ki, sevgilinin, o güzel dudaklarının hasretiyle yıkılmış,
harab olmuştur. O, bahar mevsiminde bağlarda, bahçelerde, ırmak
kenarlarında neden dolaşsın dursun? Küçük dallar, birbiri ardinca
Hakk'a secde etsinler diye, rüzgar, ağacın dalı etrafında dönüp
dolaşmakta...”
“...Aşk şarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm
perdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır. Benim şarap içmeme
lüzum var mı ? Đçsem bile, başimda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi
alıp götürecek?...”
118
“...Gönlü bir an “Ben Hakk'ım” diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin
üstünde asılıp durmaktadır. Gozleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi
büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü
hakikat sırları bulur…”
“…Fakat insan olan kişi, yemediği, tatmadığı halde o nimetleri görüp bazı
kere dilini ısırır, susar; bazı kere de ağzını açar. Onları bütün
canlılara vereni metheder, över…”
***
***
Aşkım, ab-ı zülalden daha latif ve paktır.
Bana aşk ile oynamak helaldir.
Başka aşıkların aşkı halden hale inkılap eder.
Benim aşkım ve benim maşukumun ise zeval ve intikali yoktur.
119
***
“…O, bahar mevsiminde bağlarda, bahçelerde, ırmak
kenarlarında neden dolaşsın dursun?…”
***
“…O şahısların doğrulukta derin izleri vardır. Onlar Himmet vasıtasıyla
öldürürler. Himmet doğruluk demektir…”
***
Ben Kur'an ve Fatiha suresiyim
Ruhun ruhuyum, canlıların ruhu değil
***
120
(Đbrahim)
Dediler,
“Korkma,
{Hud 70}
***
“Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.” {Saffat 164}
***
Rahmetini, acımanı, şefkatini bütün canlı varlıklara ve bütün
yaratılmışlara genelleştir. Bu bitkidir canım ne olacak, bu cansızdır
bunlardan hayır yoktur deme! Bunların hiçbir şeyden haberi yoktur deme!
Evet onlarda nice hayırlar, nice haberler vardır ki sende onlara dair bir
haber yoktur.
***
121
“...Bu grup, hayvan veya bitki veya cansızda abes bir hareketin
olamayacağını bilir. Hükümdarların avcılık yapması ve ihtiyacı olmadığı
halde sadece dinlenmek, oyun ve eğlence için avcılık yapanların
davranışları da anlamsız hareket kısmına dahildir...”
***
Çok gülenin, heybeti azalır. Çok şaka yapan, eğlenceye alınır. Bir şeyi çok
yapan, onunla tanınır. Çok konuşan; çok yanılır, hataya düşer. Böyle
kimsenin, hayâ'sı azalır. Hayâ'sı azalan; şüpheli şeylerden az kaçınır.
Şüpheli şeylerden az kaçınanın, kalbi ölür.
{Hz Ömer(r.a.)}
***
Birinci derecede dünyaya önem veren kimsenin, Allah'dan hiç bir şey
beklemeye yüzü olmaz. Allah, dört hasleti onun kalbinden hiç çıkarmaz:
Kurtuluşu olmayan bir endişe. Hiç boş vakit bırakmayan kesintisiz bir
meşguliyet. Hiçbir zenginliğe varamayan fakirlik. Hedefine varması
imkansız bir ihtiras. (s.a.v.)
***
“Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir.” (s.a.v.)
***
122
“…Ey evreni yoktan var eden Allah'ım!
hepsi sapıklıktır,
boştur…”
***
{Maide 64}
***
Dilenciye yedir, içir.
Çünkü o,
***
123
“…Bir kimsenin muhtaç ve muzdarip olduğunu görürsen ve sen de onun
ihtiyacını ve sıkıntısını giderecek güce sahip isen, o zaman senin malında
onun da hakkı olduğunu bilmen gerekir.
***
Rabbin dileseydi, insanları tek bir ümmet yapardı.
Rabbinin,
kesinleşti.
{Hud 118/119}
***
Bu dünya evi Alim ve Aziz Allah’ın takdir ettiği ölçüde, tutarsız gerçeklerle
ve perdelerle örtülüdür.
Allah öte dünyayı yaratmış ve bizi oraya doğru götürmektedir.
Yalancı iddiaların, sahte davaların kabul edilmediği bir yurttur orası.
124
(Onlar Ahirette) Dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili
muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su
başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve
yüksek döşekler üzerindedirler.
{Vakıa 28-34}
***
Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.
{Nebe 35}
***
“…Şimdi siz beni bırakıp da
{Kehf 50}
***
Haberiniz olsun! Göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah'ındır.
Allah'dan başkasına tapanlar dahi, Allah'a ortak koştuklarına uymuş
olmuyorlar, ancak zanna uymuş oluyorlar. Ve yalandan başka bir şey
söylemiyorlar.
{Yunus 66}
***
“Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti…”
{Nahl 34}
125
***
“…O size öğüt veriyor, umulur ki böylece düşünüp tutarsınız.” {Nahl 90}
***
Đnsan aceleci olarak yaratılmıştır; ama yarın ben onlara delillerimi
göstereceğim; şimdi siz acele etmeyin! {Enbiya 37}
***
Đleride biz onlara hem âfakta (evrende) hem nefislerinde âyetlerimizi öyle
göstereceğiz ki nihayet onun hakkolduğu kendilerine belli olucak, kâfî
değilmi bu ki rabbın her şey'e şâhid
{Fussilet 53}
***
“...kalplerimiz perdelidir” dediler.
{Nisa 155}
***
Hem bunlara “yeryüzünü fesada vermeyin” denildiği zaman
***
126
“…Allah, bozgunculuk yapanları,
{Bakara 220}
***
Gerçek şu ki, bundan önce Adem’e bir emir verdik,
ama o unuttu
ve biz onda bir azim de bulmadık.
{Taha 115}
***
“Ey Âdem!
Sen ve eşin cennette kalın.
{Taha 118}
***
Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi:
“Ey Adem!
{Taha 120}
127
***
{Araf 20}
***
Şuracıkta oturmuşum,
zaman zaman kendimde öyle bir ilahi kuvvet hissediyorum ki,
elimi uzatıp semayı yerinden koparıp avucuma alayım,
ayağımı yere vurup
toprağı yerin dibine geçireyim, diyorum.
Bazen de dönüp kendime bakıyor,
yüzümü Allah'a çeviriyor
ve:
“Bende mevcut olan şu beden ve tabiatla beraber
bu kadar saltanat
ne işe yarar”,
diyorum.
***
“Derken Adem rabbından bir takım kelimeler telâkki etti yalvardı,
o da tevbesini kabul buyurup
ona yine baktı,
Filhakika odur ancak öyle tevvab
öyle rahîm “
{Bakara 37}
128
Şeytan dedi ki:
“Beni azdırmana karşılık,
yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için
senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.
Sonra önlerinden, artlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım;
çoğunu Sana şükreder bulamayacaksın”
dedi.”
{Araf 16/17}
***
“Ey Đblis!
dedi.
{Hicr 32}
***
Azazil (Şeytan) olmasaydı şanına mağrur ve müstekbir (kibirlenen).
***
Faziletli kişiler hakkında haset edilir. Cahiller de ilim sahiplerine düşman
kesilirler.
Hz Ali k.v.
***
129
Alim midir ol ilmine layık ameli yok
Cahil midir ol satar aşka iki cihanı
***
***
“Göklerden yere kadar bütün mevcudatı O düzenleyip
yönetir;…”{Secde 5}
***
“…ve sonra (o işlerin) tümü…” {Secde 5}
***
***
“…sizin hesabınızla…”
{Secde 5}
130
***
“…Ey Âdemoğulları!
Tıpkı atalarınızı cennetten çıkarttığı gibi,
Şeytan'ın sizi de ayartmasına izin vermeyin…”
{Araf 27}
***
{Maide 35}
***
Kim Allah'tan başka ilah olmadığına
Allah'ın bir ve şeriksiz olduğuna
ve Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna,
keza Hz. Đsa'nın da Allah'ın kulu ve elçisi olup,
Hz. Meryem'e attığı bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduğuna,
keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse,
(s.a.v.)
**
131
*
{Vakıa 7}
{Vakıa 8}
{Vakıa 9}
{Vakıa 10}
Đşte onlar,
Allah’a yaklaştırılmış olanlardır.
{Vakıa 11}
**
*
132