You are on page 1of 6

Beşinci Ulusal Deprem Mühendisliği Konferansı, 26-30 Mayıs 2003, İstanbul

Fifth National Conference on Earthquake Engineering, 26-30 May 2003, İstanbul, Turkey
Bildiri No: AT-012

AFET YÖNETİMİNDE DEPREME BAĞLI YANGINLAR


POST-EARTHQUAKE FIRES IN DISASTER MANAGEMENT

Serap KAHRAMAN
Doç.Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Buca – İZMİR

ÖZ
Depremler, heyelanlar, taşkınlar ve fırtınalar gibi doğal olaylar, insanlara, içinde yaşadıkları ekonomik
yapıya, altyapı tesislerine ve doğal çevreye verdikleri tahribattan ötürü doğal “afet” olarak
nitelendirilirler. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, afetlerin altyapı tesislerine ve ekonomik yapıya
verdikleri zarar ekonomik krizlere dahi neden olabilir.
Dünyada ve ülkemizde özellikle büyük kentlerde deprem sonrası çıkabilecek yangınlar açısından
potansiyel tehlike oluşturan unsurlar; göç, çarpık kentleşme, nüfus yoğunluğu, doğal gazın yaygın
kullanılması ve sanayi yoğunluğu olarak tanımlanabilir.
Deprem sonrası yangın mekanizmalarının anlaşılması açısından anahtar niteliği taşıyan Northridge
(1994), Kobe (1995) ve Kocaeli (1999) depremleri, deprem sonrası çıkan yangınların zararları önemli
ölçüde arttırdığını göstermiştir. Deprem zararlarını azaltmaya yönelik çalışmalarda genellikle deprem
sonrası yangınlar gözden kaçabilmektedir. Afet yönetimi ve hazırlık stratejilerinin kapsamı içerisinde
deprem sırasında ve sonrasında (depreme bağlı) çıkan yangınların da dikkate alınması gerekmektedir.
Sunulan çalışmanın amacı, deprem sonrası yangın zararlarına dikkat çekerek bu zararların azaltılmasına
yönelik öneriler ortaya koyabilmektir.
Anahtar Kelimeler: Deprem sonrası yangınlar, Afet yönetimi

ABSTRACT

Natural events like earthquakes, landslides, floods, and storms which cause loss of human life,
severe damage in economic system, infrastructure systems and nature are called natural disas-
ters. Especially in underdeveloped countries, these damages sometimes cause economic crisis.
Migration, malurbanization, over population, widespread use of natural gas, and over
industrialization are the factors which potentially increase the probability of post-earthquake
fires especially in the big cities.
Northridge (1994), Kobe (1995), and Kocaeli (1999) Earthquakes, which are keys in
understanding the mechanisms of post-earthquake fires, showed that post-earthquake fires
contributed the losses considerably. The studies about these earthquakes showed that post-
earthquake fires have increasing effects on earthquakes-based damages. The post-earthquake
fires are usually underestimated in disaster management plans. In fact, disaster and response
management plans must take post-earthquake fires into consideration. One of the aims of
presented study is to give some ideas or clues on disaster and response management plans to
mitigate fire damages.
Keywords: Post-earthquake fires, Disaster Management
GİRİŞ
İnsanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya
kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan yapısı kökenli olaylar afet olarak tanımlanabilir.
Olayın kendisi değil sonuçları afet olarak nitelenmektedir.
Depremler, heyelanlar, taşkınlar ve fırtınalar gibi doğal olaylar, insanlara, içinde yaşadıkları ekonomik yapıya, altyapı
tesislerine ve doğal çevreye verdikleri tahribattan ötürü doğal “afet” olarak nitelendirilirler. Özellikle gelişmekte olan
ülkelerde, afetlerin altyapı tesislerine ve ekonomik yapıya verdikleri zarar ekonomik krizlere dahi neden olabilir.
Nüfusun yarıdan fazlasının kentlerde yaşadığı 21. yüzyılda, kent yaşamında nüfus yoğunluğunun yüksek olması, toplu
halde bulunulan mekanların fazla olması gibi etkenler, afetlere karşı daha korunmasız kalınması sonucunu
doğurmaktadır. Kişilerin günlük ihtiyaçlarını karşılamakta bile oldukça karmaşık sorunlarla yüz yüze geldikleri yaşam
koşullarında, özellikle kamusal, sivil ve profesyonel araçların gelişkin olmadığı ülkelerde afetlerin verdiği zararlara
karşı koyma yeteneği oldukça sınırlı kalmaktadır.
Özellikle güçlü bir ekonomiye sahip olmayan ülkelerde, afet sorunlarına yalnızca mühendislik çözümleri ile yaklaşmak
yerine, acil durumlara karşılık verebilme yeteneğinin geliştirilmesiyle daha uygulanabilir çözümler üretmek mümkün
olabilmektedir. Bu nedenle, afet yönetimi programları ve afet hazırlık stratejileri üretmek, ülkemiz açısından da son
derece önem taşımaktadır.
Son yirmi yıl içinde gerçekleşmiş olan Meksika (1985), Ermenistan (1988), Loma Prieta (1989), Northridge (1994),
Kobe (1995) ve Kocaeli (1999) depremleri meydana gelen afet sonrasında acil ihtiyaçların karşılanması ve yapılmış
olan hazırlıkların verimli bir şekilde kullanılmasını engelleyen nedenler açısından incelendiğinde oldukça benzer
unsurların varolduğu görülmektedir. Benzerlikler arasında iki unsur öne çıkmakta olup, bu unsurlardan biri afetin
şiddeti ve büyüklüğü, ikincisi ise afet stratejilerinin hazır olmaması olarak belirlenmiştir.
Türkiye’de deprem sonrası yangın sorunu açısından en çarpıcı örnek 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depreminde Tüpraş
Petrol Rafinerisinde yaşanmıştır. Konut türü yapılarda deprem sonrası yangınlar görülmekle birlikte, kullanılan yapı
malzemesi ve doğal gaz şebekesinin olmamasından dolayı çıktığı yapıyla sınırlı kalmıştır. Benzer bir afetin, İstanbul
gibi büyük bir kentte gerçekleşmesi durumunda, doğal gaz kaçaklarına bağlı olarak çok daha büyük yangınların oluşma
riski olduğu açıktır.
Kocaeli depreminde, Tüpraş petrol rafinerisinde ham petrolün işlendiği ünitede çıkan yangın, 90 metre boyunda 10
metre çapında betonarme tankın devrilmesi sonucunda başlamıştır. Bu tankın devrilmesi işleme ünitesinde çıkan
yangının ana sebebidir. Bir başka yangın ise, ham petrolün işlendiği üniteden bağımsız olarak Naptha tank ünitesinde
çıkmıştır. Tankların üzerini kapatan yüzen kapaklar deprem etkisiyle tank çeperlerine çarpıp kıvılcım oluşturmuş ve bu
kıvılcımlar yangına neden olmuştur .
Ham petrol ünitesinde çıkan yangın görece hızlı kontrol altına alınmış; fakat devrilen betonarme tank etrafta bulunan
Naptha tanklarına giden boruları kırmıştır. Bu kırılma klapeden sonra yeraldığı için yangın sürekli beslenme olanağı
bulmuştur. Naptha tank alanında 6 adet tank bulunmaktadır. Bu tanklar, yangın sonucu oluşan sıcaklıktan zarar görmüş;
çıkan yangın soğutma kulesine sıçramış ve büyük hasar vermiştir. Varolan ikinci soğutma kulesi ise yer sarsıntısından
dolayı büyük hasar almıştır. Çıkabilecek yangınlara her türlü koşul altında müdahale edilebilmesi hedeflenerek, en
gelişmiş yangın söndürme sistemleriyle donatılmış olan Tüpraş’da yangın bütün çabalara rağmen bir hafta devam etmiş;
özel yangın söndürücü helikopterler ile havadan su ve köpük püskürtülerek kontrol altına alınabilmiş ve söndürülmüştür
(Scawthorn 1999, Kahraman ve Özçelik 2001).
Afet yönetimi ve hazırlık stratejilerinin kapsamı içerisinde; deprem sırasında ve sonrasında (depreme bağlı) çıkan
yangınların da bulunması gerekmektedir. Sunulan çalışmanın amacı; gerek insan yaşamı gerekse ekonomik açıdan
deprem olgusunun yarattığı büyük kayıpların yanında genellikle gözden kaçmış olan, deprem sırasında ve sonrasında
çıkan yangınların etkilerini ve alınabilecek önlemleri incelemektir.

DEPREM SONRASI YANGIN RİSKİ

İstanbul İçin Deprem Sonrası Yangın Riski


Deprem sonrası oluşacak yangın riskinin belirlenmesi için genellikle amprik formüller kullanılmaktadır. Bu formüllerde
genel olarak; deprem zamanına ve mevsime bağlı katsayılar, yıkılan veya ağır hasar gören yapı sayısı, bölgede ahşap
bina sayısı gibi parametreler yeralmaktadır. Depreme bağlı endüstri yangınları ve patlama riskleri ise endüstri tesisinin
nitelikleri ve güvenlik önlemlerini de içeren çok sayıda parametreye bağlı olarak hesaplanabilmektedir.
Nüfus ve endüstriyel tesis yoğunluğu, sahip olduğu anıtsal yapılar, ülkenin ticari ve ekonomik etkinliklerine katkısı,
Kuzey Anadolu fay hattının oluşturduğu riskler ve Kocaeli depremi sonrası oluşan toplumsal duyarlılık gibi bir çok
faktörün etkisiyle İstanbul kenti deprem konusunda çalışan araştırıcıların ilgi odağı durumundadır. İstanbul için
yapılmış deprem sonrası yangın risklerini ele alan çeşitli çalışmaların sonuçları aşağıda özetlenmektedir.
İstanbul’da çıkacak yangın sayısı Japonya için geliştirilen ampirik bir formülden hesaplanmış olup, senaryoda
varsayılan depremin kışın ve gece meydana gelmesi durumunda; toplam 110 yerde yangın çıkması beklenmektedir
(Ergünay, 1991). Bir başka çalışmada (Kılıç, 1994), aynı formülde yeralan yapı stoğu değerleri güncellenerek,
beklenen yangın sayısı 203 olarak hesaplanmıştır. Bu rakamlara büyük sanayi yangınları dahil edilmemiştir.
Günümüzde ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı İstanbul’da günde ortalama 100 yangının
çıktığını belirtmektedir (Yalın, 2002a).
İstanbul’daki yapılar eski ve yeni yapılar olmak üzere iki başlık halinde değerlendirilebilir. Eski yapılanmalarda kent
dokusunun bozulmaması için sokaklar genişletilememektedir. Buna karşın yeni yapılanmalarda da itfaiyenin yangına
müdahalesi için uygun bir ortam hazırlanmamış, itfaiye aracının nasıl gireceği, hidrantların (yangın muslukları) nasıl
yerleştirileceği planlanmamıştır. Araçların giremediği sokaklarda yangına müdahalede önem taşıyan hidrant ve büyük
su depolarının yapımına ağırlık verilmiş, bu çalışmalar sonucunda İstanbul’daki hidrant sayısı 250’den 749’a
çıkarılmıştır. 60 tane yeni su deposu için çalışmalar yapılmakta olup, her bir deponun 60 ile 100 ton kapasitede olması
planlanmaktadır (Yalın, 2001).
İstanbul’da olası bir yangın ve kurtarma olayı sırasında, itfaiye araçları çoğunluğu Sarıyer, Şişli ve Fatih’te olan aşırı
dar ve fiziki engellerle dolu 1370 sokağa girememektedir. Dar sokaklar, itfaiyenin yangın söndürme araç ve su
tanklarının geçişine izin vermediği gibi üst katlarda mahsur kalanların kurtarılması için hizmet veren merdiven
araçlarını da engellemekte; bu sokaklarda itfaiyenin yangını söndürme yönündeki çabası uzun su hortumları ya da
sokak üzerlerindeki depo ve hidrantlar kullanılarak sürdürülebilmektedir (Yalın, 2001).
İstanbul’da yol, su, elektrik, kanalizasyon, vb. gibi mevcut teknik altyapılarda meydana gelebilecek hasarların tahmini
için dünya ortalamaları esas alındığında, depremin IX şiddetinde hissedildiği yerlerde elektrik ve telefon hatlarının %
25’ inin hasar görebileceği; su, gaz ve kanalizasyon hatlarında ise her 100 km. uzunluk için 15 adet kırılma olacağı
tahmin edilmektedir (Ergünay, 1991; Kılıç, 1994). Altyapı tesislerinde oluşan bu hasar sonucunda gaz kaçaklarına bağlı
yangın sayısının artma, depo ve hidrantların yetersiz kalma riski büyümektedir.
Yangın Risk Haritaları
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan, ‘İstanbul’un Yangın Risk Haritası’
kapsamında, kentteki son 10 yıldaki yangın bilgileri, sanayi tesisleri, dar sokaklar, orman alanları, tarihi doku, yüksek
gerilim hatları gibi veriler göz önüne alınmış olup, çalışma sonuçlarına göre itfaiye istasyonlarının yeniden
konumlandırılması planlanmaktadır. Sözkonusu çalışma sonuçlarına göre; Küçükçekmece, Bağcılar, Eminönü,
Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Avcılar, Ümraniye ve Beşiktaş ilçeleri patlamayla başlayarak büyük can ve mal kaybına
neden olacak yangınlarda birinci derece risk bölgesi olarak tanımlanmıştır. Metropol alanı dışında, yoğun
sanayileşmenin olduğu İstanbul-İzmit arasında Dilovası, Trakya yolunda Hadımköy ve Arnavutköy de yangın açısından
çok tehlikeli bölgeler olarak tanımlanmaktadır (Yalın, 2002a).
İstanbul’da 1992 öncesi yapılan binaların hiçbirinde yangın güvenlik önlemi bulunmamaktadır. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı, yangın merdiveni olmayan binalarda kullanılmak üzere sabit veya portatif yangın
aparatları geliştirmektedir. Yeni yapılan beş katı aşan sivil ve resmi binalar ile alışveriş merkezleri için, Belediyeler
İtfaiye Daire Başkanlığı’nın görüşü alarak proje - iskan - ruhsatlandırma izni vermektedir. Bu görüşler çerçevesinde
gerekli önlemler alınmış olan binalarda yangın güvenliğinin iyi olduğu söylenebilir (Yalın, 2002b).
Ancak, Büyükşehir Belediyesi Sınırları dışında kalan alanlarda, yasal boşluk nedeniyle yangın güvenliğine ilişkin
tedbirler denetlenememektedir. 2001 yılıda Esenyurt Evren Oto Sanayi Sitesi’ndeki Hakan Plastik A.Ş.’ye ait üç katlı
fabrika binasının depo bölümünde çıkan yangının söndürülmesi sırasında fabrikanın taşıyıcı elemanları yeterince güçlü
olmadığından suyun da ağırlığı ile binanın yaklaşık üçte biri yıkılmıştır.
İstanbul’da 4844’ü ruhsatsız olmak üzere 6368 adet yangın riski taşıyan tesis bulunmaktadır. 266 adet Akaryakıt ve
LPG otogaz istasyonunun yarıya yakını ruhsatsızdır.Yanıcı, parlayıcı ve kimyevi depoların adresleri Afet Yönetim
Merkezine bildirilmiş olmakla birlikte, bu tesisler hakkında geliştirilen bir plan ya da proje yoktur. Mevcut durumda,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’na bağlı 37 yangın istasyonu vardır. Ancak, afet sırasında
ulaşımda yaşanabilecek aksaklıklar düşünüldüğünde, İstanbul’un çeşitli semtlerinde 2-3 araç, 6-10 personel kapasiteli
100 adet mini istasyon kurulması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu istasyonların hayata geçirilebilmesi için gerekli
kaynağın ivedilikle bulunması gerekmektedir.
İçme ve Kullanma suyu sistemlerinin tasarımında gerek dağıtım haznelerinde yangın hacmi, gerekse ana ve tali
borularda yangın debileri dikkate alınmakta ve boyutlandırma bu esaslar çerçevesinde yapılmaktadır. Bununla birlikte,
tasarım aşamasında 100-150 metrede bir yapılması öngörülen yangın muslukları uygulama aşamasında genellikle
ekonomik gerekçelerle ihmal edilmektedir. İstanbul’da günde ortalama 100 yangının çıktığı, fiziki engeller nedeniyle
bazı sokaklara itfaiye araçlarının giremediği, araçların su kapasitelerinin yetersiz kaldığı hususları düşünüldüğünde;
özellikle deprem benzeri bir afet sonrası çıkabilecek yangınlara müdahalede yangın musluklarının eksikliğinin oldukça
kuvvetle hissedileceği açıktır.
İSKİ, İstanbul Teknik Üniversitesi ve İtfaiye Daire Başkanlığı’nın birlikte yürüttüğü yangın muslukları projesi
çerçevesinde, İstanbul su şebekesinin kısa vadede 10 000, uzun vadede 30 000 yangın musluğu ile donatılmasını
hedeflemektedir (Yalın, 2002b).
Deprem Sonrası Yangın Riskini Azaltacak Projeler
Olası İstanbul depreminde yangın riskini azaltmak için iki proje geliştirilmiştir: İGDAŞ Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülen Deprem Vanaları Projesi, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü
tarafından yürütülen İstanbul Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Amaçlı Kayıt Şebeke Sistemi Projesi.
Deprem Vanaları Projesi, deprem anında sismik hareketleri algılayarak doğal gaz dağıtım şebekesinde, iç tesisat
üzerinde gaz akışını kesmeyi hedeflemektedir. Bu proje hasar gören ama ayakta kalan binalarda yararlı olabilecektir.
Yıkılan binalarda vana da zarar göreceğinden sistem buralarda işlemeyebilecektir. İstanbul’da deprem vanası takılması
gereken 170-180 bin bina olduğu tahmin edilmektedir.
İstanbul Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Amaçlı Kayıt Şebeke Sistemi Projesi’nin iki bileşeni
bulunmaktadır. İlki erken uyarı sistemi olup bu sistemle deprem dalgasının deprem kaynağına en yakın bir konumda ilk
tespitinin yapılması ve bilginin güvenliğinin sağlanarak elektromanyetik dalgalar vasıtası ile ilgili tüm merkezlere
iletilmesi ile kritik şebeke faaliyetlerinin durdurulması amaçlanmaktadır. Ancak, doğalgaz boru hatlarında kulanılan
vanaların dakika mertebesinde sürelerde kapandığı düşünüldüğünde, erken uyarı sisteminin yangın açısından önlem
almaya katkıda bulunabilmesi için ikaz süresinin dakika mertebesinde olması gerekecektir.
Acil müdahale projenin ikinci bileşeni olup bununla İstanbul’un yoğun yerleşim ticaret ve sanayi bölgelerinde doksan
adet kuvvetli yer hareketi istasyonunun kurulması, bu istasyonların depremle uyarılmasından sonra parametrik bilgilerin
anında değerlendirilerek meydana gelen kuvvetli yer hareketinin mekansal dağılımının tespit edilmesi, bilgisayar
ortamında 2-3 dakikada yapılacak ön değerlendirme ile depremin İstanbul’da nerelerde ne kadar hasar yaptığı, tahmini
ölü ve yaralı sayısının belirlenmesi ve bu bilgilerin bilgisayar üzerinden Valilik, Belediye, 1.Ordu ve Emniyete
ulaştırılması planlanmaktadır.

AFET YÖNETİM PLANLARI


Afet Yönetimi; afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla bir afet olayının zarar azaltma, önceden hazırlık,
kurtarma ve ilk yardım, iyileştirme, yeniden inşa olarak tanımlanan tüm aşamalarında yapılması gereken çalışmaların
yönlendirilmesi, koordine edilmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla kaynaklarının bu
ortak amaç doğrultusunda yönetilmesini gerektiren çok geniş bir kavramdır (Ergünay, 1996).
Zarar azaltma ve önceden hazırlık afet yönetimi ile ilgili faaliyetlerin en önemli iki bileşeni olup; depreme bağlı olarak
oluşabilecek yangın zararlarının azaltılabilmesi için alınabilecek önlemler:
i. Deprem sonrası yangınlarla ilgili başlama ve yayılma senaryoları oluşturmak,
ii. Deprem sonrası çıkabilecek yangınların yayılmasını önleyecek tedbirleri almak,
iii. Su şebekesinin su temini güvenilirliğini arttıracak önlemler almak,
iv. Alternatif su kaynaklarının belirlenmesi ve kullanımına ilişkin araştırmalar yapmak,
v. Yangın koruma sistemlerinin performansını arttırmak,
vi. Depreme dayanıklı altyapı sistemleri tasarlamak ve inşa etmek,
vii. Sismik etkilere duyarlı elektrik ve doğalgaz kesme anahtarları kullanmak,
viii. Toplumu deprem sonrası oluşabilecek yangınlara karşı hazırlıklı olmaya yönelik eğitmek
olarak sıralanabilir (Kahraman ve Özçelik, 2001).
Topraklarının tamamına yakını birinci derece deprem bölgesinde bulunan ülkemizde, özellikle olası bir büyük deprem
nedeni ile ortaya çıkabilecek bir afete hazırlık çalışmaları farklı kollardan yürütülmektedir. Bu çalışmaların önemli bir
kısmı büyük şehir belediyeleri, üniversiteler tarafından yürütülmekte, yurtiçinden (İGDAŞ-İstanbul Gaz Dağıtım
Anonim Şirketi-, v.b.) ve yurtdışından çeşitli kuruluşlar (FEMA-Federal Acil Durum Yönetim Kurumu-, SDC-İsviçre
Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı-, v.b.) tarafından desteklenmektedir. Yeni çıkarılan veya revize edilen bazı
yönetmeliklerle de daha sistemli, daha doğru bir yapılanma sağlanmaya çalışılmaktadır. Gerek özendirme gerekse
koordinasyonun sağlanabilmesi açısından yapılan tüm çalışmalardan kamunun haberdar edilmesi, gündem yaratılması
da hazırlık çalışmalarının önemli bir ayağı olacaktır. Aşağıda bu konudaki gelişmelere birkaç örnek verilmiştir:
Türkiye’nin afet yönetimi sisteminin iyileştirilmesi amacı ile 1994’de ODTÜ Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma
Merkezi kurulmuştur.
SDC (İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı)’nin 1999 depremlerini izleyen yeniden yapılanma, korunma ve hazırlıklı
olma çalışmalarında Türkiye’ye sağladığı destek kapsamında 2000 yılında başlayan Kocaeli Mahalle Afet Destek
Projesi’nin iki temel faaliyet alanını ‘Mahalle Afet Gönüllüleri’ ve ‘Mahalle Afet Kurulları’ oluşturmaktadır. Proje,
özellikle mahalleler ölçeğinde planlanmıştır.Mahallelerde geliştirilecek yerel kapasitenin, daha sonraki dönemlerde
geliştirilecek makro ölçekli afetlere hazırlık planları ve yapıları için güvenli bir altyapı sağlayacağı düşünülmektedir
(IULA-EMME).
22 Kasım 1999’da kurulan Başbakanlık altında Türkiye Acil Durum Yönetim Başkanlığı 14 Haziran 2000’de Türkiye
Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğüne dönüştürülmüştür.
İTÜ ve İçişleri Bakanlığı arasında Türkiye çapında uygulanacak ‘Afet Yönetimi Eğitimi’ anlaşmaları 7 Mayıs 2001’de
imzalanmış, İTÜ ile FEMA arasında geliştirilen işbirliği bağlamında İTÜ’de Afet Acil Durum Yönetimi Yüksek Lisans
programı başlatılmıştır (hhtp://www.aym.itu.edu.tr).
Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları 1997 yılı sonunda ‘Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve
Geliştirilmesi” projesi ile ivme kazanmıştır.Temmuz 2001’de UNDP(Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) Türkiye
Ofisi ile İsviçre Hükümeti arasında imzalanan işbirliği protokolü kapsamında Marmara bölgesinden seçilecek pilot
illerde, afet konusundaki bilgi ve bilinç düzeyinin arttırılması amacıyla Afetleri Önlemek ve Hazırlıklı Olmak için Yerel
Kapasite Geliştirme başlığıyla geliştirilen projenin Yerel Gündem 21 projesi çatısı altında bir alt-proje olarak
uygulanması kararlaştırılmıştır.
Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul Afete Hazırlık Eğitim Projesi
(İAHEP) kapsamında Coğrafi Bilgi Paylaşım Sistemi (GISS) geliştirilmektedir. GISS sayısal haritaların kullanılarak,
bilgi paylaşım temeline dayalı, güncel verinin ulaşılabilirliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu sayede de, depreme
hazırlık ve deprem sonrası acil müdahale planlarının geliştirilmesinde, mahalle organizasyonlarına yardımcı olmaktadır
(http://www.iahep.org; http://www.haritam.org)

DEPREME BAĞLI YANGINLARIN AZALTILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER


Depreme bağlı yangınların azaltılmasına yönelik olarak tanımlanan önerilerin bir bölümü, özellikle İstanbul örneğinde
yalnızca depreme bağlı yangınların değil, kendi başına bir afet olarak yangınların önlenmesine yönelik adımlara da
katkıda bulunacaktır. Binaların yangından korunmasına yönelik olarak, Yüksek Yapılar Hakkında Yönetmelik dışında
yeni bir yönetmelik de yürürlüğe girmiş olup, önerilen önlemlerin hayata geçirilmesi afet yönetim programlarına da
katkıda bulunacaktır.
26 Temmuz 2002’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 24827 sayılı Binaların Yangından Korunması
Hakkında Yönetmelik ‘in Genel sorumluluklar ve yasaklar ile ilgili Madde 6’da ‘Sokak ve caddelerde araçların yangın
söndürme cihazlarının kullanımını ve itfaiye araçlarının geçişini zorlaştıracak şekilde park etmeleri, yol vermemeleri,
yaya kaldırımını aşacak şekilde tabela ve afiş asılması, sergi açılarak yolun kapatılması, dar sokaklara park edilmesi
gibi fiil ve hareketler yasaktır’; ‘Yangına müdahaleyi kolaylaştırmak bakımından yapıların ana girişi ve civarında
itfaiye araçlarının rahatlıkla yanaşmasını temine yönelik park yasağı konulur ve bu husus trafik levha ve işaretleri ile
gösterilir’ denmektedir. Bu yasakların normal durumlarda dahi gerçekten uygulanabilmesi için iki temel koşulun yerine
getirilmesi zorunluluğu vardır. Bunlardan birincisi, özellikle büyük şehirlerdeki otopark probleminin çözümü, ikincisi
ise bireylerin eğitimidir.
Büyükşehirlerdeki otopark problemi günlük hayatla sürekli olarak karşılaşılan ve ne yazık ki mevcut yasa ve
yönetmeliklerle çözüme kavuşturulamamış bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Otopark yönetmeliğinin, otoparkı
yapmak yerine Belediyelere “otopark parası ödemek” biçiminde uygulanıyor olması gerek günlük yaşamda karşılaşılan,
gerekse afet durumunda yaşanabilecek problemlerin problemlerin giderek büyümesine yol açmaktadır. Mühendislik
yaklaşımlarıyla çözümlenebilecek bu tür problemlerin bütün olarak ele alınması halinde daha uygulanabilir
yönetmeliklerin ortaya konması mümkün olabilecektir.
Her alanda olduğu gibi afet yönetiminde de en önemli konulardan biri “Eğitim”dir. Birey olarak neler yapılabileceğini
ve bunların önemini bilen, afet konusunda bilinçlenmiş bir halk söz konusu olduğunda bir afet durumunda işbirliği
geliştirmek, koordineli çalışmak mümkün olabilecektir.
Yerleşim birimlerinde itfaiyelerin personel sayısının nüfusa uygun olarak belirlenmesi; şehir planlamasında itfaiye
birimleri, gerekli olması durumunda yangın amaçlı depoların ve hidrantların dikkate alınması; riskin büyük olduğu
noktalarda itfaiye birimlerinin kurulması; büyük kent ana arterlerinde, yalnızca itfaiye, sağlık ve emniyet hizmetlerinde
kullanılmak üzere güvenlik şeritlerinin açılması genel olarak yangın zararlarının azaltılması için yapılması gerekenlerin
önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ayrıca, itfaiye personelinin işini daha etkin yapabilmesi, yangın türüne bağlı olarak
doğru çözümler ortaya koyabilmesi açısından verilecek olan yoğun hizmetiçi eğitimlerle elektrik, kimya, ilk yardım ve
psikoloji bilgilerinin derinleştirilmesi oldukça önemlidir. Bir an önce yapılması gereken söz konusu iyileştirmeler olası
bir büyük depreme karşı hazırlığın ve afet yönetiminin olmazsa olmaz bileşenleridir.
Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) kullanılarak geliştirilecek olan ağ (network) analizleri yol şebekeleri üzerinde uygulanıp
yol uzunlukları, kavşaklardaki bekleme süreleri, deprem sonrasında yolların kullanılabilirliğine göre yangına erken
müdahale sağlanabilir. Afet Yönetimi, kurumlararası haberleşmelerin süreci uzatacağı göz önüne alınarak tek bir
merkezden yapılmalı, GIS kullanılarak yapılan ağ analizleri sonucunda itfaiyeler bu merkezden yönlendirilmelidir.
Geliştirilecek olan Acil Yönetim Sisteminin sağlıklı çalışıp çalışmadığı üretilen senaryolar sonucu yapılacak
tatbikatlarla sınanmalıdır. Acil Yönetim Sistemi uydu bağlantılı haberleşme sistemlerine dayandırılmalı, günlük
kullanılan haberleşme sistemlerinde yoğunluk ve kopmalar nedeniyle yaşanacak sorunlar engellenmelidir.
Deprem sonrası yangın zararlarını mümkün olan en alt düzeye çekilebilmesi alınabilecek önlemleri uzun ve kısa vadeli
olarak tanımlamak mümkündür. Uzun vadeli çözümler toplumun afet sonrası davranışlar konusunda eğitilmesi ve
bilinçlendirilmesi, afetler konusunda veri bankalarının oluşturulması, afet planlamalarını yapılması olarak
tanımlanabilir. Kısa vadeli çözümler ise, alternatif su kaynaklarının belirlenmesi ve geliştirilmesi, doğalgaz dağıtım ve
elektrik dağıtım şebekelerine sismik etkilere duyarlı açma-kapama sistemlerinin eklenmesi gibi önlemler olarak
tanımlanabilir. Mühendis ve mimar odalarının afet yönetiminin her aşamasında etkin olarak yer alması gerekmektedir.
Üniversitelerin en azından lisansüstü programlarında yangın konusuna yer vermeleri bu konuda bilgi ve çözüm
üretilmesine önemli bir katkı sağlayacaktır. Gözardı edilmemesi gereken en önemli husus, uzun ve kısa vadeli çözüm
önerilerinin birbirini destekler şekilde ve kararlı olarak yürütülmesi gerekliliğidir.

SONUÇ
İstanbul için deprem sonrası yangın riski konusunda mevcut çalışmaların değerlendirildiği önceki bölümlerde de
belirtildiği gibi, deprem sırasında ve sonrasında çıkabilecek yangınların oluşturacağı zararların minimuma indirilmesi
amacıyla; acil durum planları ve ek planlamalarda yangın riskini azaltacak, kurtarma çalışmalarını hızlandıracak
önlemlerin dikkate alınması gerekmektedir. Birinci bölümde belirtilen depremlerden çıkarılan sonuçlar, afet yönetim
planlarının iyi hazırlanması sonucunda bu hedeflere ulaşılabileceğini göstermektedir.
Türkiye’nin endüstriyel tesislerinin yaklaşık % 45’inin İstanbul’da bulunduğu, ihraç edilen endüstri mamüllerinin %
60’ının İstanbul’da üretildiği dikkate alındığında, beklenen İstanbul depremi sonrasında oluşabilecek hasarın boyutunun
yanında, bu hasarların azaltılabilmesi için gerekli önlemlerin belirlenip uygulanmasının maliyeti ihmal edilebilir
mertebededir. Bununla birlikte, geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve etkilerini hala sürdüren ekonomik krizler, 1999 Kocaeli
depremi sonrası kamuoyunda oluşan duyarlılığın zamanla kaybolmaya başlaması gibi çeşitli nedenlerle acil olarak
alınması gerekli önlemler hızla gerçekleştirilememektedir. Afet yönetim planlarının en geniş biçimiyle içinde ele
alınarak, kamu kurumlarının, üniversitelerin, ilgili mühendis odalarının katkılarıyla yaşam geçirilmesi büyük önem
taşımaktadır.

KAYNAKLAR
Ergünay, O. (1991). İstanbul için Deprem Senaryosu Esasları, İstanbul ve Deprem Sempozyumu, 4 Mayıs 1991, s:185
Ergünay, O. (1996). Afet Yönetimi Nedir? Nasıl Olmalıdır, Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türiye’nin
Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları, TÜBİTAK Deprem Sempozyumu 15-16 1996, 263-272, Ankara.
Kahraman, S; Özçelik, Ö. (2001). Depreme bağlı yangınların oluşum mekanizmaları ve alınabilecek önlemler,Türkiye
İnşaat Mühendisliği XV. Teknik Kongre ve Sergisi, 1-3 Kasım 2001, Teknik Notlar, No:4, 10 s.
Kılıç, A. (1994). İstanbul: Its Large Fires and Fires Cost by Earthquakes, Fire Safety Frontier’ 94. Tokyo, International
Fire Conference, pp. 151-156.
Scawthorn, C., (1999). Preliminary Report Kocaeli (Izmit) Earthquake of 17 August 1999, EQE International Oakland
for the Multidisciplinary Center for Earthquake Engineering State University of New York at Buffalo.
Yalın, S. (2001). İstanbul’un 1327 Sokağı İtfaiyeye Geçit Vermiyor. Hürriyet, 20.Ocak 2001,
http://arsiv.hurriyetim.com.tr
Yalın, S. (2002a). İstanbul Her An Parlayabilir, 26. Şubat. 2002, http://www.arkitera.com/haberler
Yalın, S. (2002b). İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Sabri Yalın ile Söyleşi, http://www.ibb.gov.tr
IULA-EMME (2002). Afetleri Önlemek Hazırlıklı Olmak Yerel Kapasite Geliştirme Alt Projesi, Yerel Gündem 21,
Bülten 3, Eylül 2002.
hhtp://www.aym.itu.edu.tr/~achieve. A Cooperative Hazard Impact reduction Effort Via Education.
http://www.haritam.org . Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul Afet
Hazırlık Eğitim Projesi, Coğrafi Bilgi Paylaşım Sistemi.
http://www.iahep.org. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul Afet Hazırlık
Eğitim Projesi.

You might also like