Professional Documents
Culture Documents
A. Osman IŞIK
2
KÜRESELLEŞME (GLOBALİZASYON):
GENEL BİR BAKIŞ
Küreselleşme nedir?
Liberal düşüncenin dünyada yaygın olarak kabul görür hale gelmesi ile birlikte kamu
işletmeciliğinin azaltılması ve devletin iktisadi hayata müdahalelerinin en aza
indirilmesi hız kazanmıştır. Devletin küçültülmesi ve yeniden yapılandırılmasına
ilişkin çabalar ve özelleştirme uygulamaları yaygınlaşmıştır. Devletin iktisadi
hayattan çekilmesi ve sadece düzenleyici rol üstlenmeye başlaması bazı toplumsal
endişeleri beraberinde getirmektedir. Küreselleşme sürecine karşı çıkanlar, devletin
3
Küreselleşen dünyada devletin rolüne ilişkin bir başka endişe kaynağı ise devletçe
kullanılan egemenlik unsurlarının bir bölümünün uluslararası kuruluşlara
devredilmekte olmasıdır. Yargı kararlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
nezdinde temyiz edilmesine izin verilmesi, Uluslararası Hakemlik Müessesesinin
kabulüne ilişkin Kanun bu bağlamda değerlendirilmektedir. Ve sadece Türkiye'ye
özgü de değildir. Uluslararası Para Fonu (IMF) gözetiminde Ekonomik istikrar
programlaı uygulanması, Avrupa Konseyi Kararları ile yürürlüğe konulan
düzenlemelere ulusal mevzuatın uyarlanması, Birleşmiş Milletlerin çeşitli
organlarının, Dünya Ticaret Örgütünün (WTO) ve diğer birçok uluslararası
kuruluşun aldığı kararların yürürlüğe konması, aslında bazı konularda yasama,
yürütme ve yargı erkinin, ulus-devlet dışında bazı merkezlere devri olarak
yorumlanmaktadır.
zarar verdiği açık bir biçimde görülmüştür. Bunun en açık örneği Aral gölünün
kirlenmesidir. Amazon yağmur ormanlarının kereste ticareti ve tarım alanı açmak
için tahrip edilmesinin atmosferdeki oksijen oranını etkileyeceği,bu ormanlarda
yaşayan bazı türlerin ortadan kalkmasının besin zincirinde kopmalara, dolayısıyla
bütün canlı yaşamının sona ermesine neden olabileceği söylenmektedir. Diğer
taraftan kullandığımız kloro floro karbon içeren ürünlerin, dünyamızı çevreleyen ve
canlıları güneşin mor ötesi ışınlarından koruyan ozon tabakasının delinmesine ve gün
geçtikçe bu deliğin büyümesine yol açtığı bilinmektedir. Dünya çapında kloro floro
karbon içeren soğutma sistemlerinin ve aerosollerin kullanımına aşamalı olarak sınır
getirilmeye başlanmıştır. Küresel ısınmanın,Türkiye'nin de içinde yer aldığı sub-
tropikal iklim kuşağında önümüzdeki 50 yıl içinde çölleşmeye yolaçacağı iddia
edilmektedir.
UNCTAD tarafından yayımlanan 'World Investment Report, 2000' e göre çok uluslu
şirketlerin ana ülke dışında kalan şubelerinde yapılan satışların toplamı, 1999 yılında
13.6 trilyon ABD Dolarına ulaştı. Bu rakam toplam dünya ihracatının (6.9 trilyon)
yaklaşık iki katına eşittir.
FDI girişi 58 207 1979 1697 23.6 22.1 39.4 35.4 -14.2
FDI çıkışı 27 239 2147 1858 25.9 16.5 35.6 53.7 -13.5
FDI girişi stoku 790 1942 15660 14909 15.1 8.6 16.0 26.2 -4.8
FDI çıkışı stoku 579 1786 16227 16206 18.1 10.6 16.9 25.3 -0.1
Sınır ötesi devir alımlar - 112 1031 673 32.0 15.7 62.9 62.1 -34.7
Yabancı şube Satışları 2530 6026 31764 30311 19.7 8.8 8.1 23.6 -4.6
Yabancı şube gayri safi 629 602 6.
üretimi 623 1477 5 0 17.4 6.8 9 20.1 -4.4
Yabancı şubelerin Toplam 69
varlıkları 2036 5938 73457 771 18.1 13.7 18.9 20.8 -5.0
Yabancı şubelerin ihracatı 635 1498 5775 6664 22.2 8.6 3.6 16.3 15.4
Yabancı şubelerde yaratılan 77
istihdam (bin) 19864 24476 80396 386 5.5 5.5 9.7 25.4 3.7
Memorandum
GSYİH faktör fiyatlarıyla 11963 22121 55114 60780 9.5 5.9 1.3 12.5 10.3
Brüt sabit sermaye yatırımları 2795 5099 12399 13824 10.0 5.4 1.1 13.8 11.5
Patent,telif hakkı ve ücret 17
gelirleri 9 29 163 7 21.1 14.6 8.1 16.1 8.6
Mal ve Hizmet ihracatı 2395 4414 17321 19990 11.6 7.9 3.7 16.5 15.4
Kaynak: UNCTAD World Investment Report 2009; Cross-border Mergers and Acquisitions and Development,
table I.6, p.18
Uluslararası patent, lisans ve telif hakkı ödemelerinin %70 i Çok Uluslu Şirketler ile
yabancı şubeleri arasında gerçekleşmektedir. Bu durum Çok Uluslu Şirketlerin
teknoloji transferinde anahtar rolü oynadıklarını göstermektedir. Çok Uluslu
Şirketlerin çok azı gerçekten küreseldir. Bu şirketlerin bir çoğu hala üretim ve
8
istihdamın 2/3 ünü ana ülkede gerçekleştirmektedirler. Ancak, gene de Çok Uluslu
Şirketlerin küreselleşmede temel etkenlerden biri olduğunu inkar edilmemektedir.
Aşağıdaki tablo dikkatle incelendiğinde çok uluslu şirketlerim küreselleşmenin
neresinde oldukları kolayca görülebilir
Çok Uluslu Şirketlerle ilgili gözlemlenen hususlardan bir diğeri de her bir şirketin
bir mal cinsi veya grubunda yoğunlaşmakta ve kontrölü ellerinde tutukları
hususudur. Ancak bu gözlem henüz tam anlamıyla doğrulanabilecek netlikte değildir.
Tekelleşme tartışmalarını beraberinde getirebilecek olan bu yargıya varılabilmesi
için daha çok araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır.
yaratan faaliyet olarak tanımlamakta ve zenginliğin ise çok fazla altın ve gümüş
biriktirmekle eş anlamlı olduğunu ileri sürmekte idi. Bu nedenle merkantilizm
malların uluslararasılaşması sürecine önemli katkıda bulunmuştur. Sanayi devrimi ile
malların standartlaşması ve çok büyük ölçekte üretilebilir hale gelmesi iç pazar
sorunlarını da beraberinde getirdiğinden uluslararası ticaret daha da önem
kazanmıştır. Düşünce alanında da ticaretten sağlanan kazançları gösteren teoriler
geliştirilmiştir. Adam Smith'in mutlak üstünlükler, David Ricardo'nun mukayeseli
üstünlükler kuramları bu bağlamda anılabilir. Sanayi devrimi dış pazarları ve doğal
kaynakları kontrol mücadelesini de beraberinde getirmiştir. Bu mücadelenin
nedenleri konusunda geliştirilen çeşitli emperyalizm teorileri mevcuttur. Rosa
Luxembourg, kapitalist ülkede üretilen malların içerdiği artı değerin
gerçekleştirilebilmesi için bu malların satılması gerektiğini, oysa iç pazarın yeterli
olmaması nedeniyle bu malların kapitalist olmayan ülkelere satılmasını zorunlu hale
getirdiğini öne sürerken, Lenin, Avusturyalı iktisatçı Hilferding'den esinlenerek, mali
sermayenin (finans kapital) sanayiyi kontrol ettiğini, bu kanalla uluslararası pazarları
ve doğal kaynakları da konrol etmek amacıyla emperyalizme yol açtığını söylemekte,
böylece sermayenin küreselleşmesi olgusunu gündeme getirmektedir. İktisatcı
A.Emanuel ise Eşitsiz Mübadele isimli kitabında, emek yoğun mallar üreten ve
sermaye yoğun mallar üreten ülkeler arasındaki ticaretin sonucunda, emek yoğun mal
üreten ülkelerden sermaye yoğun mal üreten ülkelere, kar oranlarının eşit olması
durumunda bile bir değer transferi olduğunu ileri sürmektedir.
c) Sermayenin Küreselleşmesi:
Uluslararası finansal akımların son 20 yılda cok hızlı bir şekilde arttığı
gözlenmektedir. Küresel mali akımların gerek derinlik gerekse genişlik açısından
uluslararası mal piyasasını çok aştığını belirtmemiz gerekir. Uluslararası finans
piyasalarında bir günde gerçekleşen işlem hacminin 2 trilyon ABD Dolarının üstünde
olduğunu oysa dünya ihracat hacminin yıllık 19.7 trilyon ABD Doları düzeyinde
gerçekleştiğini belirtmemiz bu hususu göstermekte yeterli olacaktır.
1970 li yılların başında Bretton Woods konferansı ile kurulan sabit kur sisteminin
yıkılması uluslararası sermaye akımlarının önünü açmıştır. Kısa vadeli sermaye
akımları (sıcak para), çok hızlı gelişen enformasyon ve haberleşme teknolojilerinin
sağladığı imkanlardan yararlanarak, ülkeler arasında hızla hareket yeteneği
kazanmışlardır. Milyonlarca doların saniyeler tutan süreler içerisinde finans
merkezleri arasında ülkeden ülkeye kolayca transfer edilebilmesi, ülkeler arasında
getiri oranlarının birbirine yaklaşmasın sağlarken, finans piyasaları yeterli derinliğe
ulaşmamış ülkelerde ekonomik istikrarı tehdit eder hale gelmiştir. 1997de yaşanan
11
güneydoğu asya krizi ile Kasım 2000 ve Şubat 2001 aylarında yaşadığımız finansal
krizler ile halen içinde bulunduğumuz küresel ekonomik kriz bunun en açık
göstergesidir.
Bilginin küreselleşmesi sürecine muhtemel bir engelin, WTO kapsamına alınan fikri
mülkiyet haklarından kaynaklanacağı endişesi gittikçe yaygınlaşmaktadır.
Geleneksel bilginin ve teknolojik bilginin para ile satılır hale gelmesi bunları satın
alacak parası olmayan ülkelerin küreselleşme sürecinden dışlanması ihtimalinin
mevcut olduğu düşünülmektedir.
Öte yandan yüz yılları birikimi ile dünyanın azgelişmiş ülkelerinde geliştirilmiş
bulunan ve üzerinde fikri mülkiyet hakkı veya patent tesis edilmemiş geleneksel
teknolojiler ve bitki türleri gelişmiş ülkelere mensup şirketler ve kişiler tarafından
patent altına alınmakta ve bu bilgileri üreten insanlara tekrar para karşılığında
satılmak istenmektedir. Bu durum geçimini geleneksel teknolojileri kullanarak
sağlayan üreticileri zora sokmakta ve Hindistanda yaşamını basmati pirinci ile
sürdüren çiftçilerde olduğu gibi şiddetli protestolara neden olmaktadır.
e) İşgücünün Küreselleşmesi:
İlk insanın Afrikada ortaya çıktığı ve oradan bütün dünyaya yayıldığı tezinin doğru
olduğu varsayımı altında dünyada ilk küreselleşen üretim faktörünün işgücü
olduğunu iddia edebiliriz. Ancak artık dünyanın sınırlarına çoktan gelinmiş
bulunduğundan, işgücünün serbest dolaşımının önünde ulusal sınırlar, yasalar ve
uluslararası anlaşmalardan oluşan engeller mevcuttur. Günümüzde devletlerin kendi
vatandaşlarına iş ve sosyal güvenlik sağlama yükümlülüğü bu engellemeleri
13
İşgücünün serbest dolaşımına katılan bir başka grup ise dünyada sayıları 80 milyonu
bulan sığınmacılardır. Bu grup mensubu bulundukları ülkede politik veya dini
görüşleri nedeniyle takibata uğramış veya bir tabii afete maruz kalmış kişiler ve
ailelerini kapsar. Sığınmacıların esas amacının siyasi güvenlik mi yoksa ekonomik
güvence mi olduğu konusu son yıllarda çok tartışılan bir konudur. Bu nedenle
gelişmiş ülkelerde sığınmacıların kabulüne ilişkin kurallar sıkılaştırılmaya
çalışılmaktadır.
İşgücünün serbest dolaşımına kolaylık sağlayan bir başka gelişme ise Avrupa Birliği,
NAFTA gibi bölgesel entegrasyonlardır.
SON SÖZ
Şimdi bunların rekabetçi konumumuzu nasıl etkilediğine kısaca bir göz atalım.
1. Coğrafya:
Kaldı ki hem İran hem de Türkiye'nin zenginleşmesi eski ticaret yolunun yeniden
ihya edilmesine bağlıdır. Çin'in başkenti Pekin'den başlayarak, Sincan-Uygur Bölgesi
(Doğu Türkistan), Hindistan, Pakistan ve Afganistan'dan da yapılacak bağlantılarla
Tacikistan Kırgızistan ve Özbekistan'ın güneyinden İran'a oradan da Türkiye'ye
ulaşarak Avrupa ulaşım sistemine bağlanacak çift hatlı demiryolu ve en az üç gidiş
üç gelişten oluşan otoyolun hayata geçirilmesinin dünya ticaretine ve bu güzergahta
bulunan ülkelerin ekonomilerine önemli katkılarda bulunacağı açıktır. Bu tür ortak
projelerin işbirliği ve karşılıklı anlayışı artırması nedeniyle hem bölge hemde dünya
barışına da olumlu etkileri gözlenecektir.
15
2. Nüfus:
Türkiye 73 milyonluk nüfusu ile gerek Avrupa gerekse içinde bulunduğu bölge
ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Nüfus temel üretim faktörleri arasında
bulunan emeğin arzı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan ülkemizde bir
sıkıntı çekilmesi söz konusu değildir. Ancak, nüfusun büyüklüğü kadar nitelikleri de
uluslararası rekabet açısından önem taşımaktadır. Teknik bilgi ve beceri
kazandırmaya yönelik meslek eğitimi yeterince yaygınlaştırılamamış olmasına
karşın, temel eğitim veren ilköğretim ve klasik orta öğretim okullarının yeterince
yaygınlaşmış olduğunu söylememiz mümkündür. Yüksek öğretime girişteki
yığılmalar da bunun bir göstergesidir. Son yıllarda çok sayıda açılmış bulunan
üniversite ve yüksek okulların eğitim imkanları ve öğretim elemanı konularındaki
halihazırdaki yetersizliklerinin gerekli kaynaklar sağlandığı takdirde kısa zamanda
giderilmesi mümkün olabilecektir. Halen çeşitli alanlarda üniversite eğitimi görmüş
ve işgücüne katılmış bulunan iyi eğitimli binlerce gencimiz iş bulamamakta ve
bunlar için yapılmış bulunan onca masraf boşa gitmektedir. Küreselleşmenin
getirdiği imkanlarla bu potansiyel kullanılabildiği takdirde, Türkiye’nin mal ve
hizmet üretiminde bir sıçrama yapması mümkündür. Ancak, her düzeydeki eğitim
programlarının hazırlanmasında yeni teknolojilere kolaylıkla uyum sağlayabilecek,
girişim ve yönetim reflekslerine sahip bireyler yetiştirilmesine öncelik vermek
gerekecektir. Bu sayede mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz veya yeni
gireceğimiz alanlarda uluslararası piyasalarda rekabetçi bir konum edinmek mümkün
olabilecektir.
3. Bilgi birikimi:
SONSÖZ
A.Osman IŞIK