Professional Documents
Culture Documents
İlk bakışta fazla iddialı bir şey söylüyorum gibi görünecek fakat Allah
isminin söz olarak gerçek anlamı, çevirisi bugüne kadar Türkiye’de ve
Türkçe basılmış ya da yazılmış hiç bir kaynakta yapılmamıştır. Daha da
ileriye giderek şunu iddia ediyorum ki, Havâss ya da Tasavufla ilgilenen
hiç kimse bu ismin çevirisini tam olarak yapmamıştır ve daha da ileriye
giderek Bu ismin söz olarak anlamının günümüzdeki şeyhlerin hemen
hemen hiç birisinin bilmediğini de iddia edebilirim.
Tabii bunu bile yukarda görüldüğü gibi Türkçe yazmazlar. Arapça özgün
şekli ile önce Arap harfleri ile, sonra da Türkçe harflerle verirler.
2
Şimdi de, aynı kitaptaki ikinci esmânın açıklanışını yine kitabın
sayfasından taranmış hâli ile görelim
Diğer bütün esmâlar tıpkı Errahmân gibi, söz olarak anlamları, tam bir
çeviri ile verilmişlerdir.
Yukarda görüldüğü gibi Allah sözünün karşılığı yoktur. Sadece bir şeyler
açıklanmış gibi davranılmıştır. Yani şimdi, Allah sözünün karşılığı olarak
yazılan “Yalnız Allah’ın istediği olur. İstemediği hiçbir şey olmaz” sözleri
bu ismin ya da sözün çevirisi mi olmaktadır? Tabii ki, Hayır.
Bu veya buna benzeyen bir âyet yazıldıktan sonra da yaklaşık olarak bir,
iki sayfa kadar da, Allah’ın ne kadar büyük, ulu, güçlü, mükemmel
olduğu alatılır ama bunlar sözün anlamı değildir.
de bir sayfa eksik olarak basılmıştır. Bazı diğer cltlerde de eksik sayfalar vardır. Buna karşılık
baskı ve kağıt kalitesi olarak eski baskılardan çok ileri ve güzeldir.
3
Bu soruya çok kesin ve bilimsel bir cevap vermek pek mümkün değil.
Esasında vermek mümkün fakat yurdumuzda erişilebilecek bir kaynak
gösterebilmek mümkün değil. Buyüzden de aşağıdaki açıklamayı sadece
bir fikir yürütme, fikir üretimi ya da komplo teorisi gibi yazdığımı kabul
etmeniz gerekiyor. Şayet konu çok ilginizi çekrse yabancı kaynaklardan
durumu araştırarak, kendinize göre doyurucu bir sonuca ulaşabilirsiniz.
Ayrıca yazımızın bu kısmı sadece bir İslâmî tabuyu ele almaktır. Allah
isminin, Tasavufî ve Majikal veya Havâss bakımından anlam ve yorumu
ile ilgili bir şey değildir. Bu yorumlara yani esas amacımıza daha aşağıda
gireceğiz.
Burada İslâmiyeti değil fakat bazı, kraldan fazla kralcı olan Müslümanları
biraz eleştirmenin sırası geldi. Bu kimseler sadece günümüzde mevcut
değiller. Tarih boyunca her zaman ve mekanda görülmüşlerdir ve
aşağıda anlatacağım tutumları bence sadece cahiliyetten, Orta Doğu
kafasından ve kendilerinden böyle bir şey istenmediği hâlde Tanrı’ya
yağcılık yaparak akılları sıra dini güçlendirmeye çalışmaktan gelir.
4
oldukları ortadadır. Dedikleri doğru olsaydı Muhiddini Arabi’nin işi gücü
bırakıp sadece Fransa tarihi ve hanedânları hakkında fal bakıp,
kehanetler yazması gerekirdi.
5
Kuran ile gelmiş olan ve önceden mevcut olmayan bir isim olsaydı
durum, Pastör’ün babasının, çocukluğunda kuduz aşısı yaptırdığını iddia
etmek kadar komik olurdu. Sonuç olarak kuduz aşısını pastör bulmuştur
ve o keşfetmeden önce kuduz aşısı diye birşey yoktu.
Böyle bir açıklama getiren olursa, bu çok zayıf bir açıklama olur çünkü
peygamberin babasının ismi, onu şereflendirmek için değiştirilecekse
yeni isim Ebu Muhammed olurdu. Bence bu çok şerefli ve anlamlı bir
isimdir. Fakat varsayalım ki, peygamberin bizzat kendisi, babasının
2
Tabii, böyle bir iddia varsa bile ben duymadım. Bu yazılanlar sadece, peygamberin babasının
isminin Abdullah olmasının nedenini açıklamak için söylenebilecek olan olası şeylere örnektir.
6
isminin Abdullah olmasını istedi ve değişiklik ona göre yapılmıştır
denilsin. Tabii bu da olabilir. Ama bu bile Allah isminin Müslümanlık
öncesi mevcut olmadığı anlamına gelmez.
7
dileklerde kullanmaktan, günümüzde büyü yapmak diye
isimlendirebileceğimiz her şekle kadar değişebilen şeylerdir.
8
ALLAH İSMİ
Allah ismi hem pozitifi, hem negatifi aynı anda gösterir, Her iki tarafa da
aynı anda yönlendirir ve her iki taraftan da aynı anda enerjii alınmasına
neden olur. Bu yüzden de Allah isminin zikrinde insanın çok dikkatli
olması gerekir. Enerjinin kendisi tarafsızdır ve insanı, onun kendi içsel
eğilim ve isteklerine göre yönlendirir. Bu noktalardan aşağıda “Allah
isminin zikri” konusunda detaylı olarak bahsedeceğim için burada fazla
üzerinde durmamız gereksizdir.
Şimdi, ismi Bir çok âyette geçtiği gibi söyleyelim. “Allahu”. Yani mesela
Ayetel Kürsi ve İhlâs suresinin başında telaffuz edildiği şekilde. Bu âyet
ve sureyi ele almamın da bir nedeni vardır. Bu ayetler yani İhlâs
suresinin birinci âyeti ve Ayetel kürsi (Bakara suresi: 255. Âyet) Allah’ı
yani hem Tanrı’yı, hem de ismi tarif eden âyetlerdir. Tanrı’nın ne
olduğunu, insana, onun anlayabileceği şekilde tarif ederler. Dilerseniz
önce bu âyet ve sureyinin meallerini görelim.
Ayetel Kürsi:
9
varsa göklerde ve yeryüzünde. Kimdir izni olmadıkça
onun yanında şefaate kalkışacak? Önlerindekini de bilir,
artlarındakini de. Onun bilgisinden, dilediği miktardan
başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. Kürsüsü3 gökleri de
kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de. Göğü, yeri
korumak, ona ağır da gelmez. O'dur çok yüce ve çok
ulu.
10
1- De ki: O Allah, birdir.
2- Her şey ve herkes, ona muhtaçtır, onun zevali yoktur,
birşeye muhtaç değildir. (Allah Samed’dir)
3- Doğurmaz ve doğmamıştır.
4- Ve ona, bir tek eşit ve benzer olamaz, yoktur.
11
ifadesindeki Hacetler, istekler, muradlar hep aynı şeyi anlatan eş anlamlı
kelimelerdir. Bunların yerine “İsteklerin verilmesi, Izdırapların
giderilmesi için tek makam” deseydi daha akıllıca olurdu ayrıca Samed
kelimesinin çevirisinde “Tek” ve “Makam” gibi şeyler de yok.
12
gerekiyor. İşte Gölpınarlı mealindeki “Her şey ve herkes, ona muhtaçtır,
onun zevali yoktur, birşeye muhtaç değildir.” İfadesi. Gölpınarlı’nın
bunları, “Allahüüssamed” sözünün neresinden çıkarttığı ayrıca bir
merak konusu olabilir. Yaşar Nuri Öztürk mealine bakarsak bu sefer
de şunu görürüz. “Allah Samed’dir”. Bundan sonra Y.N.Öztürk,
Samed kelimesinin açıklamasını yapmış. “Bütün ihtiyaçların, niyetlerin,
övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir”. Dolayısıyla, burada
Samed sözünün anlamı olarak Yaşar Nuri öztürk’ün açıklaması ve âyetin
çevirisi olarak da “Allah Samed’dir” cümlesini kabul etmek en
doğrusudur.
- - AL –LA –HU.
Şimdi bu heceleri ya da daha doğru bir ifade ile üç ayrı kelimeyi teker
teker ele alarak daha ziyade kabalistik diyebilebileceğimiz küçük birer
inceleme yapalım.
EL ya da AL
El yerine göre Al olarak da okunabilmekle beraber buradaki gibi
bağımsız yazıldığı durumlarda El şeklinde okunur. Arapça’daki kullanımı
İngilizce’deki “The” gibidir. Hemen her ismin başında kullanılabilir.
13
Ebced değeri 31’dir. Yarı yarıya Tanrı ismi olarak da kabul edilebilir.
İbranice’de ise El Tanrının bir ismidir. El veya zaman zaman da Eli
(İsa’nın, çarmıhtaki son sözleri “Eli, Eli..” hitabı ile başlar.) şeklinde
geçer. Tek başına bir tanrısal isim olmakla beraber tanrının diğer bazı
isimlerinin başında da ilk hece olarak görülür. Elohim, Elohim Gabor,
Eşşaddai gibi.
LA veya
La sözü Arapça’da reddetmek anlamında kullanılan bir sözdür. Mesela
“La ilahe illallah” derken, baştaki La, reddetmeyi gösterir. Yani
Allah’tan başka ilah yoktur ifadesindeki “Yoktur” sözü. Karşı gelmek.
Tabii ki, kelime olarak doğrudan “Yoktur” anlamına gelmez. O, bir
karşı çıkış edatıdır. Yazılışı Lam ve elif harfleri ile yapılır ve bu iki harf
tek bir harf olarak kabul edilen “Lamelif” ile de gösterilir. Bu sözün
Ebced değeri de aynen El gibi 31’dir. Bu söz, İsyanı, Baş kaldırmayı,
Kaosu, Negatifi karanlığı ve tabii Şeytan’ı sembolize eder.
AL – LA -
Hatta Arap harfleri ile de değil, Batı Alfabesi ile yazsak bile birbirlerinin
ayna görüntüsüdürler. Buraya kadar gördük ki, Birbirlerine hem şekil
olarak, ayna görüntsü verip zıtlık ifade eden hem de kavram olarak
birbirlerinin tam zıddı kavramları ifade eden ve her ikisinin de Ebced
değeri 31 olan bu iki söz, bir anlamda çok zıt şeyleri ve bir anlamda da
aynı şeyi ifade etmektedirler ve ikisi de Tanrı’yı anlatan tek bir kelimenin
içinde birleşmiştir.
14
HU
Hu’nun ebced değeri 11’dir. Şimdilik üçüncü tekil şahsı gösteren “O”
olmasından başka vasıflarının üzerinde durmak gekmez.
Başka bir ifade ile Allah ismi hakkında şunu demek de mümkündür.
“Evrenlerin odak noktası”. Tabii ki, Arapça sözlüğü açarsak burada
anlatılan sembolik anlamları, sözlerin karşılığı olarak aynen bulamayız.
Bunlar ve yukardaki, Allah isminin anlamı olarak verilen ifade, sözlerin
uyandırdıkları kavramdır.
15
SAYISAL EŞİTLEMELER
Buraya kadar Allah isminin sözel eşitlemelerini gördük. Şimdi biraz daha
derine inerek, biraz daha Kabalistik yöntemlere baş vurup, sayısal
eşitlemeleri de görelim.
El ve La. Bunlar hem Allah ismindeki iki hece hem de bağımsız olarak
ele alındıkları zaman kendi başlarına bir çok anlamları olan birer kelime.
Her ikisinin de yazılı şekillerinin birbirlerinin ayna görüntüsü olduğu ve
sayısal değerin de yine her ikisinde 31 olduğu yukarda belirtildi. Gerek
Kabala’ya, gerek Havâss’a göre bu sayısal eşitlik zaten onların aynı, bir
olduklarını göstermektedir. Şimdi bu iki kelimenin her ikisini de aynı
anda ele alarak 31 sayısı ile bazı eşitlemeler yapalım. İki kelime
birbirinin ayna görüntüsü olduğu gibi, sayının da ayna görüntüsünü
alalım. Sayıları hem sıfırla şifreliyerek, hem de ayna görüntülerini alarak
31 sayısından hangi sayıların oluşabileceğine bakalım.
16
13’ün sıfırla şifrelenmesinden çıkan sonuçlardan birisi de, karşımıza çok
ilginç bir isimle çıkar. 103 ve “İblis”. 13, El’ in ayna görüntüsü
olan La’nın sayısıdır. Çünkü o, 31’ in ayna görüntüsüdür. Bilindiği gibi
İblis, Şeytan’ın, Kur-an’daki özel ismidir ve ebced tutarı 103’tür. 103
sayısı da 13 ve 31 ile eş anlamlıdır. Tabii aynı zamanda Ahad’ın da
sayısıdır. Aynı zamanda El’ in de sayısıdır. El için burada “Yani
Tanrı’nın” diye devam etmek de gereksiz çünkü zaten Ahad tanrının
isimlerinden biridir ve anlamı da bir’dir.
Tabii ki, herhangi bir sayının, diğer bir sürü şeyin sayısal değerine
uyması mümkün ve hatta kaçınılmazdır. Eliblis ve Samed isimlerinin
aynı sayısal değere sahip olmaları da basit bir tesadüf olabilir fakat
burada dikkate alınması gereken bir husus var. Samed, Allah, Ahad aynı
sure içinde ve Allah’ın kendisini tarif için kullanılmaktadır. İhlâs suresi.
Aşağıda İhlâs suresinin ezoterik yorumu da görüleceği için bu noktada
bundan fazla bahsetmiyoruz.
Allah’ı anlatan yani tarif eden âyetlerin hemen hemen hemen hepsinde
kullanılan ve yukarda hecelere ayırdığımız “Allahu”, sözünde
gördüğümüz “Hu” sözüne gelince. “O” anlamına gelen bu sözün
ebced tutarı 11’dir. Onbir, önemi son yüzyılda daha çok ortaya çıkan bir
sayıdır. Batı kabalasına göre 11, Kliphoth’un yani Hayat Ağacı’nın (Etz
Hayyim) arka tarafına geçilen sefiranın ya da bölgenin sayısıdır. Buna
göre 11 yani Kliphoth, Pozitif ve negatif evrenlerin bağlantı, kontak
noktasıdır. İki enerjinin ortası ve onları birbirlerine bağlayan nokta.
17
11’ i, Sıfır ile şifrelersek elde edeceğimiz fazla bir sayı yok. Elde edilen
18
kendi görüşüme uydurma gayretine girdim. Bunlar mevcut
olan ve yüzyıllardan beri gerek büyük İslâm otoriteleri, gerek
Havâss ustaları ve gerekse de Kabalistler tarafından kullanılan
yöntemler. Bu yöntemlerden yukardaki sonuçlar çıkıyorsa
kimse beni suçlamayaz. Bazı yobazlar dünyayı tepsi gibi düz
zannediyor ve bunu kabul etmeyini öldürüyorlarsa, bir adam
çıkıp, “Aslında dünya tepsi gibi değildir. Bildiğiniz, İngiltere’nin
batısındaki denizin sonunda büyük uçurum yok. Orada
Amerika diye başka bir kıta var” derse. O kişiyi yalanlasalar da
ve hatta öldürseler de Amerika orada var olacaktır ve var
olmaya devam edecektir. Neyse ki, burada Şeytan’ın tanrı
olduğunu ispatlamaya ya da iddia etmeye çalışmıyorum,
ayrıca burada anlatmaya çalıştığım da bu değildir.
19
401’ i sıfırını atarsak 41 olur ki, bu da Havâss uygulamalarında, bütün
ulvî hâdim isimlerinin arkasına eklenen ve dört baş meleğin isimlerinin
son takısı olan “Âyil” sözünün karşılığıdır. 41’in ayna görüntüsü olan 14
ise “Vacid” ve “Vehhab” isimlerinin tutarları olduğu gibi 104 şeklinde
ele alırsak, “Âdil” esmâsının karşılığı olur.
(Tanrı'yı bir bilmek, tek tanımak anlamına Tevhid sûresi dendiği gibi
"Kul hüvallah sûresi" de denir. Medenîdir de diyenler vardır.)
20
112- İHLAS
Bismillahirrahmanirrahim
1. Ayet:
Kul :130
Huv :11
Allahu :66
2. Âyet:
Allahü :66
Essamed5 :165 2. Âyet’in toplamı: 231
5
İhlâs suresi’ndeki ikinci âyet okunuş olarak “Allahüssamed” şeklinde okunur fakat burada
kelimeleri teker teker ele aldığımız için doğrudan Essamed şeklinde yazıldı. Bu, hesaplamalarda
hiç bir farklılık meydana getirmez sadece telaffuz farklılığıdır.
21
3. Âyet:
Lem :70
Yelid :44
Ve :6
4. Âyet:
Ve :6
Lem :70
Yekün :80
Lehu :35
Küffüven :107
Ahad :13 4. Âyet’in toplamı: 311
22
Allah isminin gerek anlam, gerekse tefsir olarak açıklanışında, buraya
kadar yazılan şeyler sanırım yeterlidir. Bundan sonra, Allah isminin zikri,
yani zikir olarak tekrarlanışı, bu zikrin fayda ve tehliklelri ile dikkat
edilmesi gereken şeyleri görmek lazım fakat önce ismin açıklanışını
kısaca toparlayıp, sonra zikir konusunu görelim.
Allah ismi, zıt güçlerin çatışmasını, birinin diğerine düşman olmasını, yok
etmek istemesini veya aralarında bir savaş olmasını değil, zıtlıkların aynı
bütün içinde denge kazanmasını ve uyum hâlinde olmalarını anlatır.
23
Allah ismi ve güçlerin dengelenmesine örnek olarak bezer bir Okült
sistemi, Kabala’yı ele alabiliriz. Hayat ağacı iki boyutlu düzlemde, yani
kağıt üzerinde daima üç sütun halinde gösterilir.
Hayat Ağacı iki sütun üç sütun hâlinde gösterilir dedik. Sağ sütun yani
Pozitif ya da beyaz sütun. Sol sütun yani negatif ve siyah sütun. Bu iki
sütunu dengeleyen ise Orta sütundur. Orta sütun tarafsız ve zıt güçlerin
dengeleyicisidir. El, La ve Hu’yu, Hayat Ağacı glifi ile aşağıdaki şekilde
eşleyebiliriz.
Pozitif sütun “El”, Negatif sütun “La” ve orta sütun “Hu”. Hu orta sütun
ve zıt enerjilerin dengesidir fakat aynı zamanda ağacın merkezi ve
Daath ismi verilen bölgedir. O aynı zamanda ağacın arka tarafındaki
24
negatif evrenin de geçiş ve Pozitif ağaç ile negatif ağacın kontak
noktasıdır. Geçiş noktasının enerjsi ve “Kapı” ya da “Pencere”.
25
etkileri ifade eder, Pozitif ve Negatif evrenler, iki farklı güç de denilir.
Eski Tibet’teki anıtlarda genel olarak bir Hexagramın ortasında görülür.
Sol el tarafındaki, okları saat aksi yönde uzanan Swastik pozitifi, sağ el
tarafındaki, okları saat aksi yönde uzanan Swastika ise Negatifi
gösterir.
Yang Ying, Çin, Kore ve Japonya’da çok yaygın olmakla beraber Asya
ülkelerinin çoğunda görülür. Tam olarak yukarda Allah esmâsı hakkında
anlatılanlara uyan bir semboldür. Bazı yerlerde, siyahın içindeki beyaz,
beyazın içindeki siyah nokta olmadan da görülür. Bu beyazın içindeki
siyah, siyahın içindeki beyaz, Pozitifin içinde de kendi negatifi, Negatifin
içinde lendi pozitifi olduğunu gösterir. Şekilde açıkça görüldüğü gibi Her
iki taraf bir bütünün içinde birleşmiştir. İki güç birbirlerini sonsuzluk
içinde izlerler ve her iki güçte de kendi zıddı da vardır.
26
Ying dairesinin açıkça ifade ettikleri bir şey vardır ki, o da bu iki gücün
aslında bir olduğu ve birbirleri ile kaynaşıp, içiçe olduklarıdır. Bu
enerjilerin biri olmadan bir diğeri de olamaz. Bu iki sembol Allah ismi ile
ele aldığımız denge gücünün bütün olarak gösterimidirler. Buna karşılık
gerek ilk balta verilen Swastika ve gerekse aşağıdaki semboller ancak
tek tek, zıt güçleri temsil ederler.
Ay’dan sonra ele alınması gereken sembol ise Yıldız’dır. Aslında bu yıldız
değil de beşgen şekli, Pentagram’dır.
27
olmaktadır çünkü kullanılan Hilal, küçülmekte olan Ay’ı gösterdiği gibi
Yıldız da ters yani iki bacağı yukarda olan pentagramdır. Bu sembolü
her Türk vatandaşının kimliği üzerinde görmek mümkündür. Tabii ki,
bayraktaki bu sembollerin bilinerek ve özellikle negatifi temsil etmek için
seçildiklerini iddia etmiyorum. Tamamen komik bir tesadüf.
Ya da
28
ALLAH İSMİNİN ZİKRİ
Allah isminin zikrini veya bu isme yönelik meditasyon yapmak ve ismin
taşıdığı enerji ile senkronize olmak isteyen bir kimsenin Bilmesi ve
dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır.
Yahudilikte önemli bir kural vardır. “Tanrının ismini boş yere ağzına
almayacaksın!” Bu çok önemli ve yerinde bir kuraldır. Herşeyden önce
bu kuralı kendimize uyarlamımız şarttır. Fakat nasıl? Yahudiliğin bu
kuralına karşılık İslâmiyet tanrının sıkça anılmasını, hatta devamlı olarak
düşünülmesini söyler. Bu iki şey ilk bakışta çelişkilidir. Fakat Konu dinler
ve ibadet değil de Havâss veya benzeri ezoterik çalışmalar olunca
ortada çelişki kalmaz. Günlük hayat içinde hemen hemen hepimiz, hatta
inançsız olanlarımız bile Allah ismini çok sık kullanırız. “Hay Allah,
Allahım, Al’lah bee, Allah belasını versin, Allah kahretsin, Allaaaah” gibi
sözler hatta aksilikler karşısında Allah’a küfretmek bile çoğumuzun
ağzından eksik olmaz. Bazı kimseler de aşırı dinsel yanları yüzünden
devamlı dua hâli içinde bulunurlar ya da çevrelerine dinsel vaazlar
verirler ve bol bol Allah sözünü kullanırlar. Pekâlâ. Bu gibi anmaların
konumuzla bir ilgisi yok ve kişiler üzerinde bellir zararları da yok. Özet
olark günlük hayat içinde ne kadar Allah dediğinizin önemi yok fakat iş
ezoterik çalışmalara gelince durum değişir.
“Boş zamanım var bari oturup yarım saat zikir yapayım” şeklinde tepihe
sarılıp, oturup gelişi güzel zikir yapılmaz. Ya da yapılır yapılmasına ama
sonucun ne olacağı pek belli olmaz. Ya da sadece zihinsel rahatlık
sağlamak amacı ile anlamsız ve kararsız olarak, ne yaptığını bilmeden
zikir yapmak ve rastgele Allah esmâsını seçerek onun zikrini yapmak
29
sağlıklı bir tutum değildir ve işte bu durumlarda Yahudiliğin altın kuralı
devreye girer. “Tanrı’nın adını boş yere anmayacaksın!” Aslında bu o
derece önemli bir kural ki, ona altın kural ismini vermekte bir sakınca
görmüyorum.
DIŞ VE İÇ BENLİKER
30
seferinde paragraflarca şey yazmak zorunda kalmıyacağım gibi, okuyan
kimsenin kafasını da konudan uzaklaştırmış, karıştırmış olmam.
31
Aslında bir açıdan bakınca burada insanı ve hatta sadece gözü bile,
“Zahir” ve “Bâtın” esmaları ile tarif etmiş oluyorum. Aynı zamanda
“Al, La, ve Hu” şeklinde de anlatmış oluyorum. Fakat bu sadece söz
konusu esmâların ne derece evrensel enerjiler olduğunu göstermektedir
çünkü bunları yazma amacım bu değil. Yine de insanın bütüne “Al, La,
ve Hu” açısından bakabiliriz. Hu, insanın bütünüünü gösterirken Al,
Zahir’i kısmı, dış benliği ifade eder. La ise iç benliği, Bâtın’ı ve karşı
çıkmayı d gösterir. Sonuç olarak çoğu zaman insanın iç benliği, dış
benliğine karşı çıkmakta, onu yönlendirmekte ve zaman zaman da
beklenmedik şeyler yapmasına sebep olmaktadır. Özellikle ezoterik
konularda çalışmalar yapan kimselerde İç ve Dış benlikler bir çatışma
hâlinde olabilirler.
32
Aslında hemen her alanda fakat burada söz konusu olan ezoterik şeyler
olduğu için, İnsanın dışa, Astral âleme, dua, majikal aktivite ve
isteklerine kesin olarak yansıttığı veya yansıttıkları bazı şeyler vardır.
Para karşılığı fal baktığı için aklına geleni uyduran birisine değil de
gerçekten bir şeyler görebilen bir medyuma fal baktırmış olan kimseler
zaman zaman değişik bir durumla karşılaşırlar. Kendileri niyetlerini
tutarlar. Medyum hangi sistemi kullanıyorsa o sistemle fal bakmaya
başlar ve görülür ki, anlattıkları tutulan niyetle ilgili değildir. Niyeti tutan
kimsenin kafasını işgal eden başka bir konuyu anlatmaktadır.
Söyledikleri tutarlıdır fakat niyetle ilgili değildir.
Soru dış benlikle sorulmuştur fakat soruyu içsel olarak yansıtan iç benlik
kendisinin daha önemli gördüğü bir soruyı ön plana çıkartmıştır.
33
ZİKİR
Dua ve fal hakkında anlattığım bilinçaltı yönlenmeler bütün zikirler için
geçerlidir. Zikir söz konusu olduğu zaman tabii ki, durum fal ve duadan
biraz daha farklılaşır. Bilinçaltınızda mesela kendinizi belli bir şeyde suçlu
hissettiğiniz bir zamanınızda yapacağınız olumlu zikirler size olumlu
olarak yansımayabilirler. Ya da ağzınızla ve zihninizle zikir yaparken
biliçaltınız başka konulara kayabilir. Birisi için hayırlı bir çalışma
yaparken farkında olmadan o kişi ya da başka bir kimse için lanette
bulunmuş bile olabilirsiniz.
Burada, tam olarak ne yazıldı ise o kastedildi. Allah isminin zikrini bilir
bilmez yaparak hangi kapıyı açacağımızı bilemeyiz. Uhrevi duygulrla
yapılan bir zikirde İç benliğimizin bize ne oyun oynayacağını bilemeyiz.
Çok kolaylıkla içimizdeki, bastırılmış olan, yok zannettiğimiz negatif
yanların kapısı açılabilir ve üzerimize esmânın negatif yanlarını hatta
imha edici yanlarını çekebiliriz. Melek zannederek akla gelmedik
varlıklarl ya da demonlarla iletişim kurabiliriz.
34
İç huzuru bulmak, sakinleşmek ya da benzeri iyi bir düşünce ile bir süre
Allah zikri yapan, bunu üç, beş ay sürdüren bir kimse zamanla giderek
saldırgan, sinirli ya da depresif bir durumlara girebilir. Onun
karakterinde bazı değişiklikler olabilir. Tabii bu değişiklikler olumsuz
yönde olur.
Özet olarak Allah zikri kişiyi heryana savurabilir. “Ben Allah’a dua
ediyorum, Allah iyidir. Allah sözünü anarken, ibadet hâlindeyken kötülük
gelemez” düşüncesi sadece aptalın kendisini gaza getirmesidir.
7
90’lı yıllarda, Ankara’da bir kadın, Allah’la görüştüğünü ve Allah ile evlendiğini, geceleri Allah’ın
kendisini ziyarete geldiğini iddia ediyordu. Çevresine kendisinden daha aptal olan bir sürü de
kadın toplanmıştı. “Aman kardeşim bizim hacetimizi senin efendiye iletiver” diye ricada
bulunuyorlardı. O kişinin evi de bir tür dergah hâlini almıştı.
35
kendindeki dengeyi, esmâda olduğu gibi sağlamlaştırabilen bir kimse
zikrin enerji ve özünü almış olur. Bu durumda kendi iç dengesi ile
gereken enerjileri kendi işlerine ve isteklerine rahatlıkla ve farkında
olmadan, özel bir çalışma yapmadan kanalize edebilir. Ya da başka bir
iki basit çalışma ile isteğine uyan enerjileri uyandırabilir. Buyüzden de
Allah isminin dünyasal amaçlı zikredilmesi gereksizdir. Dünyasal amaçlı
yapılan Allah zikri sadece kişinin dengesini bozar. Hatta istenen iş olsa
bile kişinin enerji dengesi bozulur ve istenmeyen gelişmeler ortaya
çıkabilir.
Kendisindeki bütün pozitif veya bütün negatif yanları yok edebilen bir
insan olursa ki, bu olamaz, kişi sadece bir yanını bilinçaltına, ilerde
mutlaka patlayacak olan bir bomba gibi hapseder, şayet olursa o kişi
tekamül olarak ilerlemiş değil, gerilemiş olur.
Tekamül etmiş bir insan olmanın yolu negatifi yok etmek değil iki tarafı
dengelemektir. Bu Allah esmâsından alınacak olan ders, enerji ve
36
ibrettir. Allah esmâsı mükemmel dengeyi, iki yanla barışıklığı ve kendi
bünyesi içinde dengeleyip, kaynaştırmayı gösterir.
Allah zikri yapmak isteyen kişiyani üzerine çekeceği enerjinin nasıl bir
enerji olduğunu bilmeli ve kendisini bu şekide dengelemelidir. Maji’nin,
Kabala’nın, Havâss’ın ya da herhangi bir mistik ekolün amacı budur.
İsterseniz Şeytan’a yönelmiş olan bir Satanist olun, isterseniz Tanrıya
yönelmiş bir mutasavvıf olun, İsterseniz büyük bir majisyen olmak
isteyin her ne olmak isterseniz, bu dengeyi sağlamadan hiç bir şey
olamazsınız. Olsa olsa kendinizi aldatmış olursunuz. Söz konusu olan
bilgi ise bilmelisiniz ki, denge olmadan bilgi de olmaz. Yani gelmez.
Gelirse o gelen de dengesiz bilgidir ve dengesizliği arttırır.
37
Allah zikri, bu noktalara dikkat edilerek herhangi bir şekilde yapılabilir.
Kişi isterse bir vefk hazırlar ve bunun karşısında çalışır. Tabii vefkin Allah
isminin vefki olması gerekir. Bu konsantrenin odak noktası olarak hizmet
edip, düşüncenin dağılmasını önleyici olabilir. İstenirse doğrudan
oturulup herhangi bir Havâss kitabındaki tariflere uygun şekilde zikir
yapılabilir. Zikredilecek olan aded de isteğe göre değişebilir fakat bunun
Allah isminin ebced tutarı olan 66’nın katları olması ve “Yâ Allah”
şeklinde olması gerekir. Ya da mesela zikir bir ayette olduğu gibi
“Allahüüssamed” şeklinde de ve yine yapılan zikrin adedi ile uyumlu
olarak yapılabilir. İstenirde yukarda uzun uzun anlatılan “Al’La’Hu”
şeklinde de yapılabilir. Tabi tane tane söyleyerek, makina gibi “vıdıvıdı”
tekrarlayarak değil.
Bunlardan başka Allah zikrinin yapılması için söylenebilecek fala bir söz
yoktur fakat daha da ileri ve müşahhas örnekler görmek isteyebilecek
olan kimseler için bir çalışma programı da vermek mümkündür.
ÇALIŞMA ŞEKLİ
38
Başlamadan önce üç veya bir gün oruç tutmanız, günlük aktivitelerden
olabildiğince uzak olmanız iyi olur. Açıkça söyşemek gerekirse eski
günlerdeki gibi, bir kenara çekilip Halvet, oruç ve riyazet hâlinde olmak
ve bu durumu çalışma süresinin sonuna kadar korumak en idealidir.
Fakat herkes biliyor ki, günümüz şartlarında böyle şeyler kolay olmuyor.
Çalışmak ya da değişik aktiviteler içinde olmak zorundayız. Buyüzden de
kendimizi çalışmaya uyarlarken, çalışmaları da kendimize uyarlamak
zorundayız. Başlamadan önce en azından bir günlük oruç tutabilmek
hemen hemen herkesin yapabileceği birşey. Riyzet ise oldukça kolay
yapılabilir. Riyazet çalışmala süresi boyunca devamlı olarak ya da gin
aşırı veya bu da zor geliyorsa üç günde bir yapılabilir.
39
Bu vefk hazırlanırken yapılabilecek bazı şeyler vardır. İstenirse vefk,
aynen Havâss’ın Derinlikleri 1. Kitapta anlatıldığı gibi çerçevesi Besmele
şeklinde yazılıp, çevresine dört baş meleğin isimleri ve merkezdeki
hâneye de Allah ismi yapılarak hazırlanabilir. Bununla beraber, bu
çalışmadaki vefk, çalışma sırasında öne koyularak ve hatta büyük boy
hazırlanıp, çalışmaların devamlı yapılması düşünülüyorsa çerçeveleyip,
duvara asılarak kullanılabilecek, dikkatin odak noktası olacak olan bir
görsel malzemedir. Buyüzden de görsel bir etki katmak istenirse
aşağıdaki şekillerden herhangi birisi kullanılabilir.
40
Vefk çerçevesi ya da ızgarasındaki her çizgi aşağıdaki gibi “El”, “La” ve
“Hu” sözlerinden oluşur.
Tabii ki, vefk çerçevesinin Allah, Allah şeklinde Allah isminin veya Allahu
sözünün arka arka arkaya yazılması ile yapılması da mümkündür. Bu,
uygulayıcının zevkine bağlı bir şeydir.
Şayet bu vefk ile çalışılırsa yapılacak zikir her gece 4356 defa “Yâ
Allah” zikridir.
Vefkli çalışmalarda kişiye özel olan başka bir şekil daha vardır. Bu da
vefkin uygulamayı yapacak olan kişinin isminin adedine göre
41
hazırlanmasıdır. Bunun için Havâss’ın Derinlikleri 1. Kitap’ın 269.
Sayfasında “Başka bir tanzim şekli” başlığı ile verilen usül kullanılır.
Tertibi tabii sırası olarak 271. Sayfada görülen sırlama kullanılır. Bu,
Allah ismine göre üretilmiş olan tertibi tabii sıralamasıdır ve bu şekilde
hazırlanan tertibi tabii sıralaması ile vefkin kendisi Allah ismini temsil
etmektedir. Herhangi bir kafa karışıklığına sebep olmamak için
belirteyim ki, yukarda gösterilen vefk de aynı tertibi tabii sırasına göre
yapılmıştır fakat birinci hâneye 66 yazılarak devam edilmiştir. Burada
farklılık olarak birinci hâneye uygulamayı yapacak olan kimsenin isminin
ebced tutarı yazılır. Varsayalım ki “Bülend” isminde bir kimse bu
uygulamayı yapmak istiyor. O zaman birinci hâneye Bülend isminin
ebced tutarı olan 86 yazılır ve aynen Havâss’ın Derinlikleri 1. Kitap’taki
tarife göre devam edilir. Bülend ismine göre hazırlanan vefk aşağıdadır.
Yukardaki ilk vefkin toplamı Allah isminin karesi olan 4356 idi. Bu vefkin
toplamı ise “Bülend X Allah” yani 86X66=5676’dır. Bu durumda her
çalışmada yapılacak olan zikir de bu sayıda yapılmalıdır. Bu vefk kişi
ismine göre yapıldığı için merkez hâneye de uygulamayı yapacak olan
kişinin ismi yazılır.
42
Çerçeve aşağıdaki gibi olur.
43
Şayet çerçeve olarak İhlâs suresi kullanılmışsa zikir sırasında her bin
zikirde, 10 ve en sonda da 10 defa (Ya da isteğe göre 100’er defa
olabilir) İhlâs suresi de okunmalıdır.
Yukarda görülen iki değişik çerçevenin her biri, iki değişik uygulamada
da kullanılabilir. Yani çerçeve İhlâs suresi ile hazırlanabilir fakat vefk
Allah ismine göre, ilk hâneye 66 yazılarak yapılabilir.
Gözler açık veya kapalı olarak çalışılması önemli değildir. Bir vefke bakıp
konsantre salanarak yapılan zikirlerde de imajinasyonun yapılması
mümkündür. Önce ve tabii gözler kapalı ise bununduğunuz mekânı
44
gözünüzün önünde, gözleriniz açıkmış da fiziksel gözünüzle görüyormuş
gibi canlandıracaksınız.
Çalışmalarda görsel obje olarak yani dikkatin odak noktası olarak bir
kartona büyük boy çizilmiş ve kendi renkleri ile boyanmış olan bir Hayat
ağacı glifinin, vefk yerine kullanılması da mümkündür. Bazı kişilerde bu
çok daha verimli olabilir.
45
Ya da şayet yapabilirseniz aşağıdaki üç bıyutlu şekil daha da çarpıcı ve
gerçekçi olabilir.
Bunun yerine yine bir kartona çizilip, boyanmış olan bir Yang Ying
dairesi de kullanılabilir.
46
Şayet Yang Ying dairesi kullanacaksanız bunun imajinasyonunuza tam
olarak uyması için aşağıdaki gibi çizilmesi gereklidir.
47
AYDINLIK VE KARANLIK ÇATIŞMASI
Şimdi bu açıdan bakınca Allah isminin daha önce düşünülmeyen yeni
yeni ya da bize göre yeni yeni vasıflarının bulunduğunu farketmeye
başlarız. Herşeyden önce o, Esmâül Hüsnâ’daki en dengeli isim değildir!
O, dengenin ta kendisidir! Kabalistlerin ulaşmaya çalıştırkları sonuçtur.
Adam Kadmon ya da İnsanı Kâmil denilen mertebenin hedefidir.
Sefirot’taki sütunların dengesi, ruhun ve enerjinin mükemmel hâlidir. Hiç
bir güç bir diğerine baskın olmadan kusursuz dengedir. Dengenin
koruyucusudur. Tabii dengenin kendisi olduğu için, dengenin
koruyuculuğu vasfı bizim için, bizdeki olabilecek tezahürüdür. Bir
bakımdan da o ulaşılmasına imkan olmayan fakat ulaşmak için yola
çıkılıp, ne derece yakınlaşılırsa o derece kâr olan hedeftir. Ona,
kendisinden başka hiç bir şey tam olarak ulaşamaz ve yaklaşamaz
çünkü o, kusursuz dengedir ve kendisinden başka hiç bir enerji tam
kusursuz olamaz. Pozitif ve Negatifin mükemmel dengesi
kusursuzluktur.
48
sözel olarak anlatan ve tabii aynı zamanda o enerji ile iletişimde olan bir
esmâdır.
Alt düzeyde, aydınlık ve karanlık arasında bir savaş var gibi görünür.
Her iki taraf da sanki diğerini yok etmek ister gibi görünür. Her iki taraf
da kendisine taraftar çekmeye çalışır. Sanki evren paylaşılamamaktadır.
Yüzyıllardan beri insanlar ve özellikle de duygusal olarak hassas ve
kompleks olarak da ağır durumda olan insanlar kendilerini hep “Beyaz
ışığın şövalyesi” yerine koymuşlardır. Eski destanlar ve spiritüel bilgilerin
de yüzeysel olanları hep bunu desteklemiştir. Bununla beraber insanlar
nedense şuna hiç dikkat etmezler. Bu tür söylevler, hep iyi ile kötünün
savaşından bahsedip, insanları iyiliğin yanında çarpışmaya davet
ederler. Pekiyi neden düşünülmez ve sorulmaz? Kim, nerede, ne zaman
insanları kötülüğün yoluna çağıran bir vaiz görmüştür. Biz kötüyüz diyen
hangi topluluk vardır? Herkes ama herkes iyiliğin savaşcısıdır. Yukarda
da kısmen belirtildiği gibi bu insanların kompleksinden ve kendilerini
önemli birisi gibi görmek ihtiyaçlarından ve başka hiç bir tutunacak şeyi
olmayanların kendilerine bir karizma saplamak peşinde olmalarından ve
günümüzde de daha çok karşı cins üzerinde karizma sağlamak için
yapılan bir saçmalıktır.
49
Tabii burada biraz uçuk bir şekilde karanlık ve aydınlık evrenler arası
savaştan örnek verdik fakat söz konusu olan dünyasal durum bundan
farklı değildir ki. Düşünün. Bir İran, Irak savaşında her iki taraf da
Müslüman ve her iki tarafın insanları da kendilerinin kutsal Cihat’ta
olduklarını, karşı tarafın kâfir olduğunu iddia ediyorlar. Evet bu
gerçekten yaşanmış olan bir şey.
Her aptal, beyaz ışığın savaşçısı ama ortada düşman yok. Aslında bu
gibi kişilerin kendileri, kendi varlıklarını sürdürmek için hayali düşmanlar
düşünen ve kendilerini kahraman ve iyi yerine koyan ya kendilerini ya
da çevrelerini aldatan zavallılar.
Özet olarak hangi seviyede olursa olsun yani ister kişisel ahlak, iç
değerler, spiritüel tekamül ve benzeri şeyler, ister fiziksel kötülerle olan
mücadele, böyle birşey yok. Tanrı ve gerçek spiritüel güçler de insandan
böyle birşey istemiyor.
Tabii bir pozitif ve bir de negatif yan var. Bunlar insanın içinde
mücadele hâlinde de olabilirler. İnsan belli bir tekamül yolunda
ilerlerken bu yoların ikisinden birinde daha çok olabilir ya da belli birini
tercih edebilir ama amaç diğer tarafı yok etmek değildir ki. Bir şeyin altı
varsa üstü de olabilir. Karanlık olmasa aydınlık da olamaz. Bir tarafın
diğerini yok etmesi sadece kendisinin de yok olmasına sebep olur.
Tanrısal davranış yani insanın yapması gereken şey evreni ve Tanrı’yı
anlayarak kendi dengesini kurması ve her iki tarafı anlayarak kendisinde
dengelemesidir. Bir insan ideal huzuru ve gelişmeyi ancak böyle bulur.
Bunu bize gösteren şeylerden birisi de Allah isminin, yukarıda kısmen
özetlenen ezoterik açıklamasıdır. Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak budur.
50
Aydınlık ve karanlığın alt düzeyde incelenişi budur. Herşey madde âlemi
ve insanlar ve özellikle de az geşişmiş olan insanlar içindir. Üst
seviyedeki incelemeye gelince.
Hiç bir tarafın diğerine izin vermesi, engel olması, gücünün yetip,
yetmemesi diye bir şey söz konusu değildir. Bu gibi şeyler fantastik
sinema ve hikayelerdedir. Evrensel güçlerin komik ve yetersiz insanî
kavramlarla tartılması ve ona göre değerlendirilmesidir. Sadece birer
yakıştırmadırlar. Allah isminin temsil ettiği enerji ile kontak kuran bir
kimse yavaş yavaş anlar ki, Tanrı ve Şeytan aynı bütünün parçalarıdır.
İkisi birdir ve hangi yolda olunursa olunsun ilerleme başarılırsa sonuçta
ulaşılacak olan aynı kaynaktır. Hemen belirtmem gerekir ki burada
negatif yan derken bilinen, kedi kesen Satanizm gibi şeyleri de
kastetmiyorum. Bunlar madde âlemi içinde olan ve yine kişilerin
zanlarından kaynaklanan şeyler.
Kendisindeki bütün Negatif yanları yok etmiş olan bir insan ve yine
kendisindeki bütün pozitif yanları yok etmiş olan bir başka insan
düşünelim. Birinci kişi yani negatif yanları yok eden bize huzurlu, dingin
ve rahat gibi görünür fakat o aslında sadece içi boş bir kılıftan başka bir
şey değildir. Nereye çeksen oraya gider. Bıraktığın yerde saksı gibi kalır.
Bilinci uyuşuk bir köledir o. Tam bir koyundur. Ne bir bilgi ve ne de bir
ruhsal gelişim arar. İhtiyaç bile duymaz. Tam olarak bazı dinsel liderlerin
ve tarikat şeyhlerinin istediği müriddir. Diğer kişi ise inanılmaz saldırgan,
51
egoist, sapık, çılgın bir enerjiden başka birşey değildir. Yapılması
gereken insanın kendi içindeki enerjileri barıştırması ve özümsemesidir.
Kendi varlığının yarısını yok sayıp imha etmesi değil.
52