Professional Documents
Culture Documents
Yayın Danışmanları
Prof. Dr. Celal GÖLE, Prof. Dr. Nevzat TOROSLU, Prof. Dr. Ejder YILMAZ,
Prof. Dr. Turgut TURHAN, Prof. Dr. Yahya ZABUNOĞLU, Prof. Dr. Lale SĐRMEN,
Prof. Dr. Turan YILDIRIM, Prof. Dr. Zeki HAFIZOĞULLARI
Editör
Av. Mustafa Bayram MISIR
Editör Yardımcısı
Av. Esin ERCAN
Đcra Kurulu
Av. Aydın ERDOĞAN, Av. Hakan AKARKEN, Av. Nurten Çağlar YAKIŞ,
Av. Pınar ÜNLÜ, Av. Ozan Fazıl ALARSLAN, Av. Cemalettin GÜRLER,
Av. Serol KARADUMAN, Av. Mustafa Bayram MISIR, Av. Bülent Turhan GÜNDÜZ
Yayın Kurulu
Av. Đbrahim AKIN, Av. Zennure TOKGÖZ, Av. Güzin TANYERĐ, Av. Đdil TAVŞANCIL
Av. Cumhur ÇAYCI, Av. Sıtkı TELLĐOĞLU, Av. Faruk ÇAYIR, Av. Ahu Sinem CĐVĐLOĞLU, Av. Emel KOÇ
Av. Alper ÇELEN, Av. Emrah ALTUNOĞLU, Av. Duygu DEMĐREL
Kapak Tasarım
Mehmet ULUSEL
Sayfa Düzeni
Yalçın ATEŞ
Baskı ve Cilt
Pelin Ofset Tipo Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Mithatpaşa Cad. No: 62/4 Kızılay-Ankara
Tel: (312) 418 70 93-94 • Faks: 418 10 46
www.pelinofset.com.tr
Đletişim Adresi
Ankara Barosu Başkanlığı, Adliye Sarayı Kat. 5 Sıhhıye/Ankara
Tel: (0.312) 310 21 91 (Pbx), 310 55 26 • Faks: (0.312) 309 22 37
http://www.ankarabarosu.org
e-mail : ankarabarosu@ankarabarosu.org
Bu Sayıda… 5
Başkan’dan 7
Merhaba,
Bu sayımızda, Ankara Barosu Başkanı Sayın V. Ahsen Coşar köşesini ABAYS’ın ve Ankara Baro-
su’nun gerçekleştirdiŞi iki önemli hizmet yatırımına ayırdı. Dergimiz Yayın Kurulu Başkanı Bülent
Turhan Gündüz, “Ya Sev Ya Terk Et, Yoksa Ne?” başlıklı yazısında, faşizmi ve faşizan eŞilimleri gün-
cel görünümleri içerisinde deŞerlendiriyor. Gündüz, “…Faşizm modern dünyanın en karanlık, en ra-
hatsız edici halidir! şktidarların faşist olması tehlikelidir ama vatandaşların faşist ideolojiyi ve safsata-
larını kutsaması kadar deŞil. Özgür vatandaşlar sonunda faşist iktidarları yıkıp, özgür fikirleri iktidar
yaparlar ama vatandaşların faşist ideolojiyi ve safsatalarını kutsamaları hali özgür yaşama umutlarının
tamamının sonu anlamına gelir! ” belirlemesinde bulunuyor.
Prof. Dr. Ali Ulusoy, “Cumhurbaşkanı’nın Tek Başına YaptıŞı şşlemler ve Yargısal Denetimi Soru-
nu” adlı makalesinde, “Cumhurbaşkanının idari işlemleri arasında “karşı imzaya tabi işlemler” ve “tek
başına yaptıŞı işlemler” olarak, sadece ikili bir ayırım yapılabilir. Cumhurbaşkanının “tek başına yap-
tıŞı işlemler” ise, “resen imzaladıŞı işlemler” ve “iradesinin başka organlarca sınırlandıŞı işlemler” şek-
linde ikiye ayrılır. Rektör atama örneŞinde olduŞu gibi, Cumhurbaşkanının “iradesinin başka organ-
larca sınırlandıŞı işlemlerin”, bu makamın “başka organların katkıları ile yaptıŞı işlemler” adı altında,
“tek başına yaptıŞı işlemler” ve “karşı imzaya tabi işlemler” yanında 3. bir işlem kategorisi olarak gö-
rülmesi ve bu yolla idari yargı denetimine tabi kılınması mümkün deŞildir. Bu tür işlemlerin idari yar-
gı denetimine açılmasına Anayasanın m.105/2 deŞil, fakat m.125/2 hükmü engeldir.” sonucuna varı-
yor. Daha ileride yer verdiŞimiz bir makalede ise, Abdurrahman Saygılı “Meclis Başkanlık Divanı’nın
Bireysel ve Düzenleyici şdari şşlemleri”ni deŞerlendirdi.
9efik Taylan Akman, hakem incelemesinden geçen makalesinde, vergi hukukundaki “peçeleme”
kavramının hukuksal ve sosyolojik bir analizini gerçekleştiriyor. Peçelemenin (hileli işlemlerin) hu-
kuksal ve sosyolojik analizinin vardıŞı sonuç; “Salt amir hükümlerin ihlalini herhangi bir kast arama-
dan hile telakki etmek kadar, her hileli işlemde kastı hilenin zorunlu ögesi saymak da yerinde deŞil-
dir; her somut olay için kastın varlıŞını baŞımsız olarak incelemek ve buna dayanarak karar tesis et-
mek daha isabetli bir tutum olacaktır.” biçiminde.
Mustafa Bayram Mısır ise, “‘Yargı Darbesi’ Kavramı Üzerine Eleştirel Bir Not” kaleme aldı. Mısır,
bu kavramı “ileri sürerek hararetle savunan bütün anayasa hukukçuları”nın “tartışmayı belki de meş-
ru bir şekilde sınıf mücadelelerinin ve dolaysız sonucu politikanın alanına havale ederek bir disiplin
olarak anayasa hukukunu kolektif olarak ilga etmiş olduklarını” belirterek, bu durumda tartışmayı
“başka bir yoldan yürütme olanaŞının tümüyle tükenmiş bulunduŞunu” tespit ediyor. Zeliha
Hacımuratlar yazısında, Nürnberg Mahkemesi ’ni Bauman’ın gözünden anımsayarak, Yassıada Yargı-
lamalarına hukuk-politika-adalet ilişkisi açısından “kısa bir bakış” gerçekleştirdi.
Hakem incelemesinden geçen yazılarında Gökçen Topuz ve Seçkin Topuz, miras ortaklıŞında mi-
rasçıların dava arkadaşlıŞını deŞerlendiriyorlar. Ferhat Canpolat ise, müteselsil borcun sona erme ne-
denlerini irdeliyor. Avukat meslektaşımız Berna Özpınar, “Tıbbi Müdahalede Kötü Uygulamadan Do-
Şan Hukuki SorumluluŞun Sebepleri ve Sonuçları”nı irdeledi.
Yargıtay Tetkik Hakimleri, sayın 9entürk Çıldır ve Hüseyin Denizhan, “Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu’nda Arama ve Elkoyma Usulü”nü açıkladılar. Yargıç Hilmi 9eker, “Sürdürülebilir Yaşam, SaŞ-
lıklı Yaşlanma ve Haczedilmezlik” konusunda görüşlerini paylaşırken; Yargıç Hakan Öztürk, “Türk
Yargı Sisteminde Toplam Kalite Yönetiminin GerekliliŞi”ni tartıştı.
Bu sayımızda ilgiyle okuyacaŞınızı umduŞumuz iki ayrı karar notuna yer veriyoruz. şlki, Emel
HanaŞası’na ait. HanaŞası, “takipten önceki ihtiyati haciz kararının infazı sırasındaki ikrarın imzaya
Sizlerin de takdir edeceŞi üzere görev süremiz içinde yönetim olarak çok ama çok şey yaptık. Ya-
pılan bütün işlerin ve hizmetlerin dışında yapılması gereken iki önemli iş/hizmet vardı.
Bunlardan birincisi, mülkiyeti Ankara Barosu Yardımlaşma SandıŞı’na ait olan ve Ankara Barosu
tüzel kişiliŞi tarafından kiracı olarak kullanılıp işletilen Gölbaşı’ndaki Sosyal Tesisin yıkılıp yeniden
inşa edilmesi; ikincisi ise, yine mülkiyeti Ankara Barosu Yardımlaşma SandıŞı’na ait olan Ihlamur So-
kak No: 1 Sıhhiye adresindeki Baro Han’ın yenilenmesi.
Ankara Barosu’nun geçmiş yönetimlerinin de hedefi olan, ancak mal sahipleri tarafından satılma-
dıŞı için mülkiyeti edinilemeyen Gölbaşındaki Sosyal Tesisin saŞındaki ve solundaki her iki komşu
parselin mülkiyetini edinmek bizim yönetimimize kısmet oldu.
Baromuzun internet sayfası ile panolarında yapılan 04 Ekim 2007, 30 Ekim 2007 ve 07 Ocak
2008 tarihli açıklamalar aracılıŞıyla sizlerle de paylaştıŞımız üzere, sözü edilen bu komşu parsellerden
1004 m2 alanlı 587 ada, 4 parsel nolu hisseli taşınmazın tamamı 769.000.-YTL na 04 Ekim 2007 ve 30
Ekim 2007 tarihlerinde; 1095 m2 alanlı 587 ada, 2 nolu parsel ise 07 Ocak 2008 tarihinde 850.000.-
YTL na satın alınmış, 28 9ubat 2008 tarihinde tevhit işlemi yapılmış ve böylece Gölbaşı’ndaki taşın-
mazımızın toplam alanı 3235 m2’ye ulaşmıştır.
Bu aşamada, yaklaşık elli yıla ulaşan yaşıyla oldukça yıpranmış olan, gerek yaşı, gerekse Ankara
Barosu ailesinin sayısının artmış olması nedeniyle gereksinimi karşılamayan, her sene bir tarafı arıza
çıkartan ve o nedenle fazlasıyla masraflı olmaya başlayan, son birkaç yıl içinde Ankara çevresinde olu-
şan depremlerle birkaç kolonu ve duvarı çatlayan mevcut binanın yıkılarak yerine yenisinin yapılması
zorunlu oldu.
Hazırlatılan ve sizlerin de onayına ve bilgisine sunulan projelerin Gölbaşı Belediyesi tarafından
onaylanmasının, 21 Temmuz 2008 tarihinde inşaat ruhsatının alınmasının, yapılacak inşaatın keşfinin
çıkartılmasının ve ihaleye çıkılmasının ardından inşaatın yapımına fiilen 21 Temmuz 2008 tarihinde
başlanıldı.
Yapılan açık davete icabet eden meslektaşlarımızın katılımıyla 31 Temmuz 2008 günü temel atma
töreni yapılan inşaatın 07 Ekim 2008 tarihi itibariyle kaba inşaatı tamamlanmış durumdadır. Sözleş-
mesine göre 07 Kasım 2008 tarihinde tamamlanması öngörülen bina keşif artışları nedeniyle en geç
Aralık/2008 ayı içerisinde bitirilecek ve siz deŞerli meslektaşlarımızın hizmetine sunulacaktır.
150 kişilik şömineli restoranı, 50 kişilik asma kat kafesi, barı, mutfaŞı, idare odası, çocuk odası
vb. gibi birimleri olan tesisin alt katında 200 kişilik bir konferans salonu ve fuayesi yer alıyor. Bahçe-
sinde barı, dinlenme alanları, açık şömineli mekânları, çocuk bahçesi, otoparkı, özel bitki donanımı
bulunan ve kır düŞünü yapmaya da elverişli olan tesis tamamlandıŞında, Gölbaşı’nın en seçkin yeri
olacak ve Ankara Barosu ile üyelerinin gereksinimine uzun yıllar hizmet edecektir.
Kimi zaman Baro Han, kimi zaman Ankara Barosu EŞitim Merkezi (ABEM) olarak isimlendirilen
Ihlamur Sokak No: 1 Sıhhiye adresindeki binanın alt katındaki konferans salonuyla giriş katında ders-
lik olarak kullanılan mekân ve yine asma katındaki kafeterya ile bu katta bulunan staj sekreterliŞi Sa-
yın Sadık ErdoŞan’ın başkanlıŞını yaptıŞı 2000-2002 döneminde yapılan son derece yerinde bir tercih-
le Baromuza, meslektaşlarımıza ve stajyerlerimize hizmet verecek duruma getirilmiş, Sayın Semih
Güner’in başkanlıŞını yaptıŞı 2002-2004 yönetimi de bu mekanları koruyup geliştirmiş ve amacına
uygun hizmet verecek konuma getirmiştir.
Bizden önceki yönetimlerden devir aldıŞımız bu güzel miras 2004-2006 ve 2006-2008 yönetimleri
olarak tarafımızdan da korunmuş, asma kata yapılan teras kafeterya ve yine bodrum kata yapılan Hu-
kuk Müzesi ile mevcut mekânlar geliştirilip zenginleştirilmiştir.
Özgün biçimi, ‘Amerika: ya sev ya terk et’ten taklit ‘ya sev ya terk et’ safsatası
bu günlerde ülkemiz siyasetini karartmaya başladı.
(Safsatanın bile taklidini kullanıyorlar)
Bir yanlış dilemma örneŞi olan ‘ya sev ya terk et’ safsatası, yalnızca iki seçe-
nek varmış gibi bir akıl yürütmeyle insanı iki seçenekten birini seçmeye zor-
lar. Safsatalar yanlış akıl yürütme örnekleridir; kanıtlanmak istenen sav için
ortaya konulan varsayımlar yetersizdir ve kanıtlanmak istenen savı ya da ula-
şılmak istenen sonucu desteklemezler. Oysa seçenek sayısı ikiden fazladır;
örneŞin sevmeyebilir ama terk etmeyebilirsin de ya da sevip terk edebilirsin.
Seçenekler bunlarla da sınırlı olmayıp, “kimi sevmeliyim; tek yönlü yola ters-
ten girip, geri giderek haksızlıŞınıza yol açmadıŞım için beni dövmeye çalışan
sizi mi?” diye sorabilir; “Güldürmeyin beni… Sizi sevmeyeceŞim! Siz istiyor-
sunuz/istemiyorsunuz diye de yaşadıŞım coŞrafyayı terk etmeyeceŞim.” resti-
ni de çekebilirsiniz!
William Styron’un aynı adlı romanından Alan J. Pakula’nın yazarla birlikte senaryolaştırdıŞı
‘Sophie’s Choice’ filminde, Alman SS Subayı Sophie’den seçim yapmasını ister. Subay Polonya’da
Sophie’nin yaşadıŞı kentteki insanlar arasından Yahudi, Çingene ve Komünistleri ayırarak çocuk yaşlı
demeden onları Auschwitz toplama kampına göndermekle görevlendirilmiştir.
…onlar Nazi Partisini ve iktidarını sevememişlerdir, gidecek bir yerleri de yoktur!
Subay hoşlandıŞı (bu sadece yataŞa atmak isteŞi ile sınırlıdır, sevgi içermez) ve Yahudi veya Ko-
münist olmadıŞını söyleyen, hatta Hıristiyan olduŞunu iddia eden kadına kendince bir iyilik yapmak-
ta; kadını serbest bıraktıŞı gibi iki çocuŞundan birini de kurtarma şansını vermektedir. Üstelik de
Sophie’nin Hıristiyan inancını denemekte ve ona bunun gerekçesini yine Yeni Ahitten şsa’ya atfedilen
bir algıyı “şsa, ‘bana gelmek için küçük çocuklara ızdırap çektirin’ dememiş miydi?” diye sorarak
anımsatıp işlediŞi suça övgü düzmeyi de ihmal etmez ve hükmünü verir; “çocuklarından biri sende
kalabilir”
…ve bir faşistten daha iyisini bekleyemezsiniz!
Oysa Sophie için olan biten; bir annenin aylarca her tür acıya katlanarak canından can kattıŞı yav-
rularından birini kendi elleri ile ölüme göndermek ve kurtardıŞı yavrusunun yüzüne her baktıŞında,
yaptıŞının kahredici vicdan azabını çekmeye mahkûm edilmesidir.
…ve bir faşistten bunu anlamasını bekleyemezsiniz!
Faşizm iki dünya savaşı arasında ştalya’da Benito Mussolini’nin kurduŞu partiyi ve iktidarı sıra-
sındaki uygulamalarını tanımlamakla birlikte; özellikle ikinci dünya savaşı sırasında, Alman Nazi Par-
tisi (Nasyonal Sosyalist Parti) ve kurucusu Adolf Hitler’in (uyguladıkları vahşetin) gölgesinde kalması
nedeniyle; günlük kullanımda Alman Nazi Partisinin yaşama geçirdikleri ile tanımlanmaktadır. ştalyan
Özgür insanların yaşadıŞı toplumlarda kimse, ötekini birbirinin tersi iki seçenekten oluşan bir
safsatanın altına gizlenmiş kötülükler içeren tehditlerle, bu safsatanın içerdiŞi seçeneklerden birini
yapmaya zorlayamaz.
Hukuk devletinde işler biraz daha farklıdır, böyle bir safsata ile insanları tehdit edenlerin başına
savcılar üşüşür de bu haddini bilmez zorbalar nefes alamaz hale gelirler.
Geri kalmış ülkelerde faşizmin kolayca güçlenmesinin ekonomi dışında anlaşılabilir nedenleri
vardır, ortadadır. Bir kere iktidarı oluşturan güçler, iktidarın ve yaşamın kendileri ile kaim olduŞu ya-
nılsaması/açgözlülüŞü/aldatması ile donanmışlardır. Kendileri dışındaki insanların iktidar hak ve yet-
kilerini kullanabilecek kadar donanımlı (elit) olmadıklarına inanmışlardır. Esas olan topluma hizmet
etmek deŞil, olabildiŞince çok iktidar etmektir. Zaten iktidarı da toplum için deŞil, kendileri ve yakın
çevreleri için istemektedirler.
Sergilediklerinin aksine, milliyetçi deŞildirler. Kişisel çıkarları için gerekirse yabancı güçlerle iş-
birliŞi yapmakta bir saniye bile tereddüt etmezler. Hatta yabancı güçlerin ülkelerinde üslenmelerine,
Sayın Baylar/Bayanlar;
Baylar/Bayanlar;
Her kimseniz,
Bizleri birbirinin tersi iki seçenek arasında seçim yapmaya zorlayan, bunları yapmazsak öldürüle-
ceŞimiz tehdidini altına sakladıŞınız bu safsatadan ne umuyorsunuz?
Bir yıl önce yapılmış kaldırımları söküp yeniden yapan, kişisel hırslarını deniz fenerleri ile aydın-
latan sizleri, sevemeyeceŞimizi bilecek kadar akıllısınız.
Tehdidin muhatabı diŞer insanları bilmem ama kendi adıma vereceŞim yanıt “Daha çok beklersi-beklersi-
niz.”
niz.” olacaktır! Yanlış anlamayın sizden ve tehditlerinizden korkuyorum. Çünkü çıkarlarınız için bana
hiç acımadan her şeyi yapabileceŞinizi biliyorum. Biliyorum çünkü bundan önce binlerce insana sade-
ce bu nedenle inanılmaz zararlar verdiniz. Ama bu korku bile sizi ve yaptıklarınızı kabullenmeme
yetmez. Tam aksine ömrüm oldukça sizlerle, yaşadıŞım coŞrafya ve çocuklarımızın gelecekleri için
mücadele edeceŞim. Asla teslim olmayacaŞım, yaşadıŞım coŞrafyayı terk etmeyeceŞim.
Geri kalmış ülke insanları patates gibidir. Bütün zenginlikleri yerin altındadır
(geçmişinde) ve yerin üzerinde (bu günlerinde) deŞerli hiçbir şeye sahip ol-
madıklarını düşündükleri için; geçmişleri ile övünür dururlar.
Her türden sohbet veya toplantıda “her karışı atalarımızın kanlarıyla sulanmış” diyerek kutsadıŞı-
nız vatan topraklarının yine her karışına balgam tükürmekten en ufak bir sıkıntı duymuyorsunuz.
Bir karış daha fazla mülk edinebilmek için ormanlarını yakarken; bir kirli kuruş fazla kazanabil-
mek için fabrikalarınızın atıkları ile nehirlerini kuruturken; birkaç fazla oy için daŞıttıŞınız kaçak kö-
mürle solunacak havasını zehirlerken;
Bu ülkenin limanlarını, madenlerini velhasıl sahip olduŞu her tür zenginliŞi üç kuruşa yabancıla-
ra satarken; en romantik antiemperyalist mücadelelerden biri olan Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerini
bir an için olsun yâd ediyor musunuz gerçekten?
Zorlamayın o narin beyinlerinizi, patlatırsınız sonra! Aklınızın ucundan bile geçmediŞini biliyo-
rum zaten, sizinle eŞleniyorum… Bunu anlayabildiniz mi? Sanmıyorum!
Sahi siz faşizmi ne sanıyorsunuz?
Ali Ulusoy*
Cumhurbaşkanının yapmaya yetkili olduŞu iş- devamında (2. Fıkra) ise, “Cumhurbaşkanının
Cumhurbaşkanının
lemlerden hangilerinin “tek başına yaptıŞı işlem- resen imzaladıŞı karar
kararlar ve emirler aleyhine
ler” kategorisine girdiŞi; başka bir ifadeyle, “Cum- Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine
mercilerine baş-
baş-
hurbaşkanının tek başına yaptıŞı işlemler” ifade- vurulamaz.”
vurulamaz hükmü getirilmiştir. Konuyla doŞ-
sinden tam olarak neyin anlaşılması gerektiŞi ve rudan ilgili bir başka anayasal düzenlemede
ayrıca, bu tür işlemlerin yargı mercileri önünde (m.125/2) de, “Cumhurbaşkanının
Cumhurbaşkanının tek başına
dava edilip edilemeyeceŞi ve dava edilebilirse yapacaŞı işlemlerin yargı denetimi dışında oldu-
oldu-
hangilerinin dava edilebileceŞi sorunu Kamu Şu”
Şu hükme baŞlanmıştır. Aynı şekilde, 2577 sayı-
Hukuku Doktrini ve PratiŞini sürekli meşgul lı şdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi-
eden önemli sorunlardan biridir. Sorunu salt teo- nin son fıkrasında, “Cumhurbaşkanının
Cumhurbaşkanının doŞru-
doŞru-
rik boyutun dışına taşırıp, uygulamada da önemli dan doŞruya yaptıŞı işlemler idari yargı de
denetimi
bir sorun haline getiren asıl nokta, 1982 Anaya- dışındadır”
dışındadır şeklinde bir düzenleme bulunmakta-
sasında bu tür işlemlere karşı yargı yoluna gidil- dır.
mesini engelleyen veya sınırlayan açık anayasal Doktrinde, demokratik meşruluŞun bir gereŞi
hükümlerin varlıŞıdır (m.105/2 ve m.125/2). * olarak, sorumsuz Devlet Başkanının (Cumhur-
BilindiŞi üzere Anayasanın 104. maddesinde, han- başkanı) işlemlerinin kural olarak karşı-imzaya
gilerini “karşı-imza”ya tabi olarak, hangilerini ise tabi olması gerektiŞi, aksi halde bu tür işlemlerin
“tek başına” yapabileceŞi hususunda herhangi bir siyasi yönden sorumlusunun bulunamayacaŞı;
belirleme yapılmaksızın, Cumhurbaşkanının gö- ancak Devlet Başkanının yaptıŞı bazı işlemlerin
rev ve yetkileri sayma yoluyla belirtilmiştir. Ana- ise (örneŞin Devletin başı olma sıfatının gerektir-
yasanın bir sonraki maddesinde ise, öncelikle, diŞi bazı sembolik yetkiler ve Yasama alanına
Cumhurbaşkanının kararlarının genel kural olarak ilişkin bazı yetkiler), doŞası gereŞi karşı-imza ku-
“karşı-imzaya”, (yani Başbakan ve ilgili bakanların ralından ayrık tutulması gerektiŞi ve hemen tüm
imzalarına) tabi olduŞu öngörülmüş (m.105/1); demokratik ülkelerde bu tür istisnalara yer veril-
ancak Anayasa ve kanunlarda Cumhurbaşkanının diŞi; buna karşın 1982 Anayasamızda Cumhur-
karşı-imzaya gerek olmaksızın “tek başına yapabi- başkanının hangi işlemlerinin karşı-imzaya tabi,
leceŞi belirtilen işlemleri” bu karşı-imza kuralın- hangilerinin ise tabi olmadıŞı noktasında açıklık
dan ayrık tutulmuştur (m.105/1)1. Aynı maddenin olmamasının karmaşa yarattıŞı; ayrıca Cumhur-
başkanının “tek başına”/”resen”/”doŞrudan doŞ-
* Prof. Dr. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi şdare Hu-
kuku Anabilim Dalı ulusoy@law.ankara.edu.tr başına yapabileceŞi belirtilen işlemleri dışındaki bütün
1
“Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diŞer kanunlarda Baş- kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu ka-
bakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek rarlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.”
CUMHURBA9KANININ ş9LEMLE
ş9LEMLERş
Cumhurbaşkanının resen
imzaladıŞı işlemler Tek başına yaptıŞı Karşı-imzaya tabi
işlemler olan işlemler
Cumhurbaşkanının iradesinin
sınırlandıŞı işlemler
ÖZET
Bu çalışmada, genel olarak peçeleme kavramı ve bu kavramın hukuksal ve sosyolojik analizi yapıl-
maktadır. şki ana bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümünde, peçeleme kavramının anlamı ve nite-
likleri üzerinde durulacaktır. Peçeleme kavramı, kanuna karşı hile ve muvazaa kavramlarıyla örnekler
yoluyla karşılaştırılacaktır. Peçeleme ile ilgili teori ve uygulamada görülen çeşitli sorunlar tartışılacak-
tır. şkinci bölümde ise peçeleme kavramı ve uygulamadaki belli başlı örnekleri sosyolojik ve psikolo-
jik açılardan analiz edilmeye çalışılacaktır. Bu baŞlamda vergide adalet, vergiden kaçınma, vergi norm-
larının dolanılması ve yorumlanması, hukuk devleti gibi çeşitli kavram ve olgular incelenecektir. Pe-
çeleme ve genel olarak kanuna karşı hilenin toplumsal ve bireysel alanda yarattıŞı olumsuzluklar tartı-
şılacaktır. Son olarak bu olumsuzlukların neden olduŞu sorunların giderilmesine ilişkin birtakım çö-
züm yolları ortaya konmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Peçeleme, kanuna karşı hile, muvazaa, vergi adaleti, vergi sosyolojisi.
This paper deals with the legal and sociological analysis of the “camouflage” concept in taxation. The
paper has two main parts: The first part explores the meaning and characteristics of the concept. The
camouflage concept is compared and contrasted with “fraud against law” and “collusion” concepts
through examples. Theoretical and practical problems that relate to the concept are also examined in
the first part. The second part covers sociological and psychological analysis of tax camouflage
examples. Within this context, other issues such as “justice of taxation”, “tax avoidance”, “collusion”,
“interpretation of tax laws” and ”constitutional state“ are discussed. Problems caused by camouflage
in taxation and fraud against law at social and personal sphere are also analysed in the second part.
Finally, the paper concludes with suggestions to relieve problems caused by camouflage transactions.
Keywords: Tax camouflage (or tax-veiling), fraud against law, collusion, justice of taxation, tax so-
ciology.
71
67
TOPÇUOİLU, 1950, 1950 s. 6.
Ibid.,
Ibid. s. 4. 72
BAYRAKLI / SARUÇ / SAİBA9, 2004, 2004 s. 211.
68
Ibid.,
Ibid. s. 5. 73
Bununla birlikte düzenli ve yeterli denetimlerin belirli
69
Ibid.
Ibid.,
id. s. 6. bir hakkaniyet çerçevesinde yapılması da vergi kayıp ve
70
Adalet duygusu kadar adaletsizlik duygusundan da bah- kaçaklarını azaltacaŞına şüphe yoktur. Gerçekten de et-
setmek gerekir. Adaletsizlik duygusu bireysel olarak tec- kili bir denetim, denetim elemanı sayısının yeterli olma-
rübe edilebileceŞi gibi kamusal karakterli de olabilir. sı, denetim elemanlarının iyi yetiştirilmeleri ve deneti-
Adaletsizlik duygusunun bireysel karakteri çalışmada min vergiyi doŞuran tüm olayları kavrayabilmesi halinde
birçok yerde belirtildiŞi üzere kanunu dolanma, kanuna kayıp ve kaçakları azaltabilecektir. Bkz. CANDAN, 2004,
2004
uymama gibi biçimler altında gerçekleşirken, kamusal s. 262 - 270. Buna karşılık denetim işlemlerinin hukuka
karakteri, tehlikenin tanınması, ona karşı direnilmesi ve uygun, insan hak ve özgürlüklerini gözeten ve en önem-
adaletin başarılı bir gösterge ortaya koyması durumunda lisi gerçekten hukuk devleti sınırları içinde adaletli bir
halkın kıvancında belirginleşmekte; sosyal deŞişmeleri biçimde yapılması zorunludur. Mükellefin haklarına ve
etkileyen türde olmaktadır. Sonuç olarak adaletsizlik özel yaşamına saygı gösterilmesi mutlak bir gerekliliktir.
duygusu genel kanunların ve özel kararların aktif bir ya- Aksine fiiller, yani denetlemenin devlet tarafından bir
pıcısı ve şekil vericisi olabilmektedir. YÜCEL, Mustafa tehdit aracı olarak kullanılması, hukuk kurallarına aykı-
T., “Adaletsizlik Duygusu, GÜRşZ, Adnan (edi.), Adalet rı yapılması kendisinden beklenen sonuçları vermeyece-
Kavramı,
Kavramı Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, Şi gibi, toplumsal düzlemde ters bir etki de yaratabilir.
1994, s. 94 − 97. Vergi denetimlerinin hukuk devletinin gerekleri doŞrul-
83
Ibid.,
Ibid. s. 21.
84
Ibid.,
Ibid. s. 267 – 270.
85
Ibid.,
Ibid. s. 267 – 268.
86
Ibid.,
Ibid. s. 278 – 279.
TebliŞler
39 Seri No’lu Veraset ve şntikal Vergisi Kanunu Genel
TebliŞi,
TebliŞi http://www.gib. gov.tr/index.php?id=
1028 , 04/10/2008.
89 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel TebliŞi,
TebliŞi http://
www.gib.gov.tr/index.php?id= 1028, 04/10/2008.
104 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel TebliŞi,
TebliŞi http://
www.gib.gov.tr/index.php?id= 1028, 04/10/2008.
“Yargı Darbesi”
Darbesi” Kavramı Üzerine Eleştirel Bir Not
Mustafa Bayram Mısır*
Başta*Prof. Dr. Ergun Özbudun1 olmak üzere, bert ve Jacques Lambert ’in4 formüle ettiŞi “yar-
Prof. Dr. Zühtü Arslan, Doç. Dr. Serap Yazıcı ve gıçlar yönetimi” eleştirisi var.
benzeri bir çok akademisyen “yargı darbesi” kav- Yazıcı ise, daha Anayasa Mahkemesi kararı ortada
ramını kullanmaya başlamış görünüyorlar. Doç. yokken bu tezi bir adım daha ileri götürerek
Dr. Serap Yazıcı Taraf Gazetesi’ne verdiŞi müla- “yargıçlar devletine doŞru koştuŞumuzu” belirti-
katta bir adım daha ileri giderek “yargıçlar devle- yor. Daha ilginci ise, Neşe Düzel’in “Yargıtay’dan
ti” belirlemesini ortaya atıyor.2 sonra Danıştay da bir muhtıra yayınlayarak Yar-
Arslan’a göre, Anayasanın 10. ve 42. maddesini gıtay’ı destekledi.. Bir hukukçular ayaklanması mı
deŞiştiren yasanın iptali için açılan davada Ana- yaşıyoruz?” sorusuna verdiŞi yanıttır: “Evet. Tür-
yasa Mahkemesinin verdiŞi 05.06.2008 günlü ka- kiye’de bugüne dek bu tür müdahaleler Silahlı
rar bir “yargı darbesidir”. Arslan bunu, IŞdır Ba- Kuvvetler’den gelirdi. Geçen yıl cumhurbaşkanlı-
rosu’nun düzenlediŞi toplantıda açıkça ifade edi- Şı sürecinde Silahlı Kuvvetler ve Yargı koalisyonu
yor. Nitekim Yeni 9afak Gazetesi’ne verdiŞi mü- vardı. 9imdi ise yeni bir durumla karşı karşıyayız.
lakatta da muhabir “Peki bu açıkça bir yargı dar- Tümüyle Yargı’nın üstlendiŞi bir süreci yaşıyo-
besi mi?” diye sorunca şu yanıtı veriyor: “Askeri ruz. şnşallah bundan sonrası bütün devlet organ
darbeden farklı olarak, yargı darbesi iktidar deŞi- ve makamlarının hukukun sınırları içinde kalma-
şimini ifade etmiyor. Yargı darbesi, hukuk düze- ya gönüllü oldukları bir uzlaşma ortamını getirir
ninin normatif temelini deŞiştiren radikal yargı bize.”5
kararları için kullanılıyor. Bu anlamda Anayasa Yazıcının sözünü ettiŞi şey ise, Edouard Lambert
Mahkemesi’nin son iptal kararını, geçen yılki 367 ve Jacques Lambert’in anayasa yargısında bir so-
kararı gibi bir yargı darbesi olarak nitelemek run olarak formüle ettiŞi “yargıçlar devleti” eleş-
mümkündür. Çünkü bu kararla anayasal düzenin tirisiyle aynı çerçeveyi paylaşmıyor.
temel paradigmalar[ın]dan biri, belki de en önem-
lisi, deŞiştirilmiştir.”3 Bu tezler özetlendiŞinde şu önerme ile karşılaşı-
yoruz: “Türkiye’de Yargıçlar ayaklanmış; Anayasa
Bu kapsamda bir “yargı darbesi” kavramı litera- Mahkemesi de, verdiŞi karar(lar)la bir ‘yargı dar-
türde bulunmuyor; sadece anayasa mahkemeleri- besi’ yapmıştır. Bu ‘yargı darbesi’ ile egemenliŞin
nin yorumlarının yasa koyucunun iradesi üzerine kullanımını düzenleyen anayasal hüküm / meşru-
çıkması karşısında bunu eleştiren Edouard Lam- luk kriteri deŞiştirilmiş olduŞundan bir ‘yargıçlar
*
Av. Ankara Barosu
1 4
Bkz. http://www.taraf.com.tr/Yazdir.asp?id=11016, Taraf Bkz. Bakır ÇaŞlar, “Parlamentolar ve Anayasa Mahkeme-
Gazetesi, 21.06.2008. leri, Teoride ve Pratikte Anayasa Yargısının Sınırları Prob-
2
Bkz. http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID lemi”, Anayasa Mahkemesi Dergisi, cilt no: 3 (1986),
=1&ArsivAnaID=45534, Taraf Gazetesi, 26.05.2008. ss.137-187.
3 5
Bkz. http://yenisafak.com.tr/Roportaj/?t=16.06.2008&i= Bkz. http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID
123464, Yeni 9afak Gazetesi, 16.06.2008. =1&ArsivAnaID=45534, Taraf Gazetesi, 26.05.2008.
44 46
TDK Türkçe Sözlük’te karşılıŞı yoksa da “yoldan çıkma, Carl Schmit, Parlamenter Demokrasinin Krizi, çev. A.
baştan çıkarılma” anlamına geliyor. Emre ZeybekoŞlu, Dost, Ankara, 2006, s.62-63.
45 47
Akt. Carl Schmit, Parlamenter Demokrasinin Krizi, çev. Carl Schmit, Siyasi şlahiyat, çev. A. Emre ZeybekoŞlu,
A. Emre ZeybekoŞlu, Dost, Ankara, 2006, s.63. Dost, Ankara, 2005, s.13 vd.
ÖZET
Bu çalışmada, Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesinin dördüncü fıkrası hükmü ile miras ortaklı-
Şında mirasçıların her birine münferit dava açma hakkı verilmiş olup olmadıŞı ve mirasçıların zorunlu
dava arkadaşlıŞı konusu Alman ve şsviçre hukuk sistemleriyle karşılaştırılarak incelenmektedir. şlk
olarak her bir mirasçının terekeyle ilgili bir davayı tek başına açıp açamayacaŞı ele alınmaktadır. şkin-
ci olarak ise, mirasçıların terekeyle ilgili açılan davalarda davalı olmaları incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Miras ortaklıŞı, zorunlu dava arkadaşlıŞı, davayı takip yetkisi, tereke temsilcisi.
In this study, whether article 640, para. 4 of Turkish Civil Code grants each inheritor the right to sue
individually in case of joint succession and the subject of privies in law of the inheritors are analyzed,
in comparison with German and Swiss laws. Firstly, whether each inheritor is allowed to file a suit
about estate assets individually is discussed. Then, inheritors’ being the defendant party in the cases
about estate assets is examined.
Keywords: Joint succession, privies in law, the competence to litigate, estate agent.
ÖZET
Müteselsil borçluluk, niteliŞi itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusunun bulunmasıdır.
Bu borç ilişkisinde borçlulardan her biri, alacaklıya karşı edimin tamamını ifa etmekle yükümlüdür.
Müteselsil borçlulukta borcun doŞumu kadar sona ermesi de önem taşımaktadır. Bu nedenle çalışma-
da, müteselsil borçluluŞu sona erdiren nedenler incelenmiştir. Müteselsil borçluluŞu sona erdiren ne-
denler BK. m.145’de düzenlenmiştir. Bunlar ifa ve takas gibi alacaklı tatmin edilmek suretiyle; ibra,
kusursuz ifa imkânsızlıŞı, yenileme, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi, zamanaşımı, sulh ve
konkordato gibi alacaklı tatmin edilmeksizin müteselsil borçluluŞu sona erdiren nedenlerdir. Ayrıca
çalışmada sona erme nedenlerine ilişkin olarak Borçlar Kanunu Tasarısı’ndaki ilgili hükümler de ince-
lenmiştir.
Anahtar Kelimeler:
Kelimeler Müteselsil Borçluluk, Borcun Sona Ermesi, Borçlar Kanunu Tasarısı, şfa, şbra
Joint indebtedness means that an obligation which is divisible in nature has multiple debtors. Each
debtor is responsible for meeting all the claims of the creditor. As regards as the joint indebtedness,
expiration of debt is not less important than its transpiration. Therefore, reasons for expiration of
joint debt is analyzed in this study. These reasons are set in Art. 145 of Turkish Code of Obligations.
These reasons are classified as reasons satisfying (fulfillment and barter) or not satisfying the creditors
(acquittal, objective impossibility, unification of the position of debtor and creditor, statute of
limitations, amicable settlement and composition with creditors) in the article. Related provisions of
the Draft Code of Obligations are also considered in this study.
Keywords: Joint Debt, Expiration of Joint Debt, Draft Code of Obligations, Fulfillment, Acquittal
Hukuk-
Hukuk-Politika-
Politika-Adalet Đlişkisi Açısından Yassıada Yargılamalarına
Kısa Bir Bakış
Zeliha Hacımuratlar*
Türkiye’de 27*Mayıs 1960 tarihinde gerçekleştiri- baŞımsız bir niteliŞe sahip olduŞu düşünülen hu-
len askeri darbe, bu darbe sonrasında yaşananlar kukun gerçekten de baŞımsız olup olmadıŞının
ve tüm bu olup bitenlerin demokrasi ile hukuk sorgulanmasını gerektirmektedir.
üzerindeki etkileri konusunda oldukça fazla söz Konuya hukuk-politika-adalet ilişkisi açısından
söylenmiş ve söylenmektedir. Özellikle de darbe yaklaşıldıŞında yargılamayı yapanları eleştirme-
öncesi döneminin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, nin birkaç adım ötesine geçilmiş ve konuya daha
dönemin Başbakanı Adnan Menderes, yine o dö- geniş bir perspektiften bakılmış olunacaŞı gibi,
nemin bakanları ve Demokrat Parti üyesi olan yargılamalar sırasında yaşananlara yargılamayı ya-
milletvekilleri hakkında, Yassıada Mahkemesi panların kişisel zaaflarından çok daha doyurucu
olarak bilenen, olaŞanüstü mahkeme tarafından açıklamalar getirme şansı olacaktır. Gerçekten de
yapılan yargılamalar Türk hukuk tarihinde sili- acaba Yassıada yargılamalarında yaşananlar yargı-
nemeyecek birer leke olarak deŞerlendirilmekte- lamaya katılan hakim ve iddia makamlarının sa-
dir. Gerçekten de Yassıada Mahkemesi tarafından nıklara yönelik ön yargılarından mı kaynaklan-
yapılan yargılamaları hukuk adına pek çok yön- maktadır yoksa, hukukun politika ile ilişkisi ve
den eleştirmek mümkündür. Ancak bu konu, sa- özellikle de iktidarın kendini hukukla kamufle
dece sözü edilen yargılamada görev almış hukuk- etmeye daha az gereklilik duyduŞu darbe dönem-
çular ve onları yönlendirenlerin en temel hukuk lerinde bu ilişkinin sorunlu doŞasının en açık
ilkelerini kolaylıkla görmezden geldikleri ve hu- şekli ile yüzleşmenin olası bir sonucu mudur?
kuka darbe indirdikleri bir vaka deŞildir. Yas-
sıada yargılamaları, aynı zamanda hukuk ile poli- Bu yazıda Yassıada yargılamaları, işte bu soru
tika arasındaki ilişki1 ve bu arada adalet kavra- baŞlamında irdelenecek, öncelikle hukuk-politi-
mına yüklenen anlam, bu ilişkide hukukun rolü, ka-adalet ilişkisi üzerinde durulacak, Yassıada
adaletin durduŞu nokta ve bunlar arasındaki iliş- yargılamaları da bu ilişkinin en açık şekilde orta-
kilerin en görünür hale geldiŞi bir örnek olarak ya çıktıŞı çarpıcı bir örnek olarak bir kez daha ele
da deŞerlendirilmelidir. Nitekim Yassıada yargı- alınacaktır.
lamalarında yaşananlar, bu yargılamayı yapanla- şşe hukukun politika ile ilişkisini sorgulamakla
rın hukuk tanımazlıkları yanı sıra ve bundan da- başlamakta yarar var. Nitekim, toplumu düzen-
ha da önemli olarak, her şeyin üstünde duran ve leme açısından hukuk ile politikanın birbirlerin-
den baŞımsız mı oldukları yoksa, sürekli etkile-
* Ar. Gör., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi şdare şim içinde mi oldukları, eŞer hukuk ile politikayı
Hukuku Anabilim Dalı. birbirinden ayırmaya imkan yoksa aralarındaki
1
Yassıada davasında davaya asli karakterini verenin siya- ilişkinin boyutunun ne olduŞu gibi sorular, bun-
set olduŞu tespiti için bkz. Yassıada Yargılamaları (Müş-
dan sonra yapılacak çözümlemelerin ana referans
terek Müdafaa-Kararlar-Kararların Eleştirisi), Demokrat-
lar Kulübü Yayınları, Ankara 1995, s. 1. noktasını teşkil edecektir. Toplumsal ilişkileri
Sözleşme sorumluluŞunda zarara ilişkin belirtti- SaŞlık çalışanı ile hasta arasındaki sözleşmenin
gerek isimlendirilmesi ve gerekse hukuki mahi-
Şimiz durumlar burada aynıdır.30 Zararın varlıŞı-
yeti konusunda doktrin ve uygulamada tam bir
nı, hasta ispatlamalıdır. Zararın türleri ve özellik-
birlik yoktur. Tıbbi müdahalede bulunacak kişiyi
leri aşaŞıda hukuki sorumluluŞun sonuçları bö-
veya tıbbi müdahale talep edilen birimi esas alan
lümünde, zararın neler olduŞu kapsamı ve hesap-
isimlendirmeler mevcuttur.
lanması geniş olarak yer almıştır31
Bu sözleşmenin bir hekimle, hasta arasında olma-
SaŞlık çalışanın akit dışı sorumluluŞu için de ge-
sı halinde “tedavi sözleşmesi”33 veya “hekimlik
rekli son şart, hukuka aykırı, kusurlu eylem (tıb-
sözleşmesi”34 olarak; tedavi hizmeti sunan saŞlık
bi müdahalede kötü uygulama) ile zarar arasında
kuruluşuyla hasta arasında olduŞunda, “teşhis ve
uygun illiyet baŞının bulunmasıdır. Başka bir
tedavi sözleşmesi”35 veya “hastaneye kabul söz-
söyleyişle, zarar, kusurlu davranışla meydana
leşmesi”36 olarak isimlendirildiŞini görmekteyiz.
gelmiş olmalıdır. Buna karşılık, normal hayat tec-
rübelerine göre zararı doŞurmaya elverişli deŞil- Konusu tıbbi müdahale olan bu sözleşmenin hu-
se, artık sorumluluk olmaz. kuki niteliŞi hakkında deŞişik görüşler mevcut-
tur. Bir kısım yazarlar konuyu sadece hekim yö-
“Uygun illiyet teorisinin iki fonksiyonu vardır. nünden alarak bunun Borçlar Kanunda düzen-
Bunlar, sorumluluŞu kurma ve sorumluluŞu sı- lenmiş olan hizmet akti olduŞunu37, bir kısım ya-
nırlama fonksiyonudur... SorumluluŞu kuran il- zarlar diş protezi ve estetik cerrahi müdahaleleri
liyet, haksız bir fiilin veya sorumluluŞu doŞuran esas alarak durumun istisna sözleşmesi niteliŞin-
diŞer bir olayın, hukuki bir deŞerin ihlalinin ve de de olabildiŞini38, diŞer bir kısım yazarlar ise
bu ihlalden doŞan zararın uygun sebebi sayılıp, hasta ile kurulan bu sözleşmenin kendine özgü
sayılamayacaŞını..., buna karşılık sorumluluŞun bir sözleşme olduŞunu39, hakim görüş ise hasta
çerçevesini sınırlayan illiyette, zararlandırıcı so- ile kurulan bu sözleşmenin Borçlar Kanunda dü-
nuçla talep edilen zarar arasında uygun bir se- zenlenmiş olan vekalet sözleşmesi niteliŞinde ol-
bep-sonuç baŞının mevcudiyeti aranır.”32 duŞunu savunmaktadır.40
Hasta ile saŞlık çalışanı arasındaki ilişki, çoŞu Kural olarak saŞlık çalışanı-hasta arasındaki ilişki
kez konusu tıbbi müdahale olan bir sözleşmeye
dayanır. SaŞlık
SaŞlık çalışanın,
çalışanın, sözleşmeden doŞan so- 33
9enocak, Z., s.18
rumluluŞundan
rumluluŞunda bahsedebilmek için taraflar ara- 34
Ayan, M., s.49, AşçıoŞlu, Ç., şpekyavuz, F.
35
sında konusu tıbbi müdahale olan geçerli bir söz- Özdemir, H., s. 28
36
leşmenin kurulmuş olması gerekir. Akkanat, H., Hastaneye Kabul Sözleşmesinin Görünüm
Tarzları ve Sorumluluk Düzeni, s.25, Seliçi’ye ArmaŞan,
şstanbul
28 37
KıcalıoŞlu, M., s.29 Gücün, Ç.A., Nazari ve Ameli Hukuk Davaları, C.II,
29
AşçıoŞlu, Tıbbi yardım, s.99. s.756, şstanbul, 1946, Donay, S., Doktorun Hukuki So-
30
Zararın kapsamı ise aşaŞıda “Tıbbi Müdahalede Kötü rumluluŞu, şkt. Tic. Der, Sayı .10, s.44-45, 1968 (9en-
Uygulamanın Hukuki Sonuçları” başlıŞı altında yer al- ocak, Z.,naklen s.18)
38
maktadır. ReisoŞlu, s.12, AşçıoŞlu, Ç., s.33, Özay, M., s.Ayan, m.,
31
Bkz. Tıbbi Müdahalede kötü Uygulamanın Hukuki So- s.54
39
nuçları, Tazminatın Kapsamı ve Hesaplanması Atabek/sezen(9enocak, Z., naklens.18)
32 40
Eren, F., Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun illiyet ReisoŞlu, S., s.12, Köprülü, Ö., s.10, AşçıoŞlu, Ç., s.32,
BaŞı Teorisi, Ankara, 1975, s.54. Ayan, M., s.54 , 9enocak, Z., s.33,
3 5
Kemal Gözler, şdare Hukuku,
Hukuku C. I, Ekin Kitabevi Yay., Ibid., s. 20.
6
Bursa 2003, s. 517vd. şsmet Giritli/Pertev Bilgen/Tayfun Akgüner, şdare
şdare Hu-
Hu-
4
ErdoŞan Teziç, Türkiye’de 1961 Anayasasına Göre Ka-
Ka- kuku,
kuku Der Yay., şstanbul 2001, s. 802-803.
7
nun Kavramı,
Kavramı Fakülteliler Matbaası, şstanbul 1972, s. DDGK, E. 947/46, K. 947/46, K.t. 16.5.1947, Danıştay
20. Kararları Dergisi,
Dergisi Sayı: 36-37, s. 62.
14
Gözler, şdare Hukuku, s. 519.
15
Tahsin Bekir Balta, şdare
dare Hukuku I, Genel Konular,
Konular An-
kara Üniversitesi Basımevi, SBF Yay., Ankara 1972, s.
181.
16
Teziç, Türk Parlamento Hukukunun Kaynakları ve şlgili
18
Anayasa Mahkemesi Kararları, s. 53 dn. 89. Teziç, Türk Parlamento Hukukunun Kaynakları ve şlgili
17
Ibid., s. 53. Anayasa Mahkemesi Kararları, s. 53-54.
2
* Hakim, Adalet BakanlıŞı EŞitim Dairesi BaşkanlıŞı A9ÇIOİLU, Çetin, Bireyler Türk Yargısına Neden Gü-
1
William A. Gladstone http://www.canaktan.org/canak- venmiyor, Manisa Barosu Dergisi, 2003, sayı: 86, s.27
3
tan_personal/canaktan-arastirmalari/ozlu-sozler/aktan- KALEM, Seda ve diŞerleri, 2008, Adalet Barometresi, şs-
hukuk.pdf (erişim tarihi: 18.02.2008) tanbul, Bilgi Üniversitesi Yayınları, s.12
22
GÜNBATAN, Ayhan, (2006), Toplam Kalite Yönetimi
19
ODAMAN, a.g.m., s.295 Uygulamaları ve Çalışanların şş Tatmini Üzerine Bir Uy-
20
ÖZEL, Alper, (1998), ISO 9000 Standartları, Uluslararası gulama, şnönü Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, s.11.
23
Rekabet ve Kobiler, şzmir, s. 62. ÖKMEN, a.g.e., 153.
21 24
AKIN, Özcan, (2001), Toplam Kalite Yönetimi ve şnsan, KARAGÖZ, a.g.e. , s. 17.
25
Bursa, Ezgi Kitapevi, s. 40. GÜNBATAN, a.g.e., s. 11.
26 31
ÖKMEN, a.g.e., s. 154. GÜNBATAN, a.g.e., s.16 (Adnan SEVşM’den aktaran).
27 32
9şM9EK, Muhittin, (2000), Sorularla Toplam Kalite Yö- DÜREN, Zeynep, (2002), 2000’li Yıllarda Yönetim, şs-
netimi ve Kalite Güvence Sistemleri, şstanbul, s.52. tanbul, Alfa Yayınları, s.25.
28 33
KARAGÖZ, a.g.e., 19. GÜNBATAN, a.g.e., s.16.
29 34
SABUNCUOİLU, Zeyyat, (2000), şnsan Kaynakları Yö- GÜNBATAN, a.g.e., s.16 (Masaiki şmai’den aktaran).
35
netimi, Bursa, s.24. 9şM9EK, a.g.e., s.47.
30 36
AKGÜL, Aziz, Toplam Kalite Yönetim Sistemi, Yeni Tür- BAYRAK, Sebahat, (1997), Kalite Anlayışında Yeni Bir
kiye Dergisi, 1999, sy:26, s.47. Yaklaşım Olarak TKY, MPM Verimlilik Dergisi, s. 80.
KavrakoŞlu, şbrahim, (1998), Toplam Kalite Yöneti- Yayla, Yıldızhan, (1998), “Yargıda Kalite ve şnsan”,
mi, şstanbul, Kalder Yayınları. Görüş Dergisi, Ekim-Kasım, s.88-101.
Karagöz, Gaye Kadriye (2002), Toplam Kalite Yöne- Yıldırım, şbrahim, (2005), “Kamu Hizmetlerinde Kali-
timi Uygulamalarının Yapılandırılmasında Hiz- te Yönetimi”, Türk şdare Dergisi, Mart, sayı 446,
met şçi EŞitim, Yayımlanmamış Yüksek Lisans s.17-39.
Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi. www.kalder.org.tr (erişim tarihi: 7.08.2007).
Korkut, Levent, (1998), “Cumhuriyetin 75. Yılında Yeni Bir Yargılama Düzeni, (http://www.tusiad.org.tr/
Yargı-Siyaset şlişkisi Üzerine Genel Gözlemler”, yayin/gorus/37/html/sec12.html- Erişim tarihi:
Yeni Türkiye Dergisi, Cumhuriyet Dönemi De- 26.02.2008.
Şerlendirmesi Özel Sayısı, s.3804-3813. http://www.canaktan.org/canaktan_personal/canaktan
Kovancı, Ahmet, (2001), Toplam Kalite Yönetimi, şs- -arastirmalari/ozlu-sozler/aktan-hukuk.pdf (eri-
tanbul, Sistem Yayıncılık. şim tarihi: 18.02.2008)
31
Özekes
Özekes s. 292; Kiraz s. 173-174; bu yöndeki Yargıtay iç-
tihatları için bkz. Kiraz s. 173-174 dn. 35, 36, 37, 38, 39.
32
Özekes s. 292.s
33
Kuru-
Kuru-şcra ve şflâs Hukuku s. 249.
şdari yargı yerlerinde açılan davalarda ehliyet, ilk di ve makul bir ilgi olarak anlaşıldıŞı3 ve bu ilgi-
incelemede deŞerlendirilmesi gereken hususlar nin güncel, kişisel ve meşru olması gerektiŞinin
arasında yer alır. şdari Yargılama Usulü Kanu- kabul edildiŞi4 söylenebilir.
nu’nun 14 üncü maddesi uyarınca yapılacak bu Danıştay şdari Dava Daireleri Kurulu’nun
inceleme sonucunda, açılan davada ehliyet yö- 16.02.2006 günlü, E: 2005/3482 K: 2006/29 sayı-
nünden kanuna aykırılık tespit edildiŞi takdirde, lı kararı5, iptal davalarında “dava ehliyeti”ne iliş-
görevli ve yetkili idari yargı yeri davanın reddine kin olarak getirdiŞi çözümle, “özel ehliyet” koşu-
karar verecektir (şYUK, m. 15). * luna farklı bir anlam daha yüklemiş ve kamu tü-
şdari yargılama usulü açısından dava ehliyeti iki zel kişileri yönünden iptal davası açma hakkını
aşamalı olarak incelenmektedir. Öncelikle açılan ek bir koşulla sınırlamış görünmektedir. Bu ka-
davanın “genel (objektif) ehliyet” yönünden de- rarla sonuçlanan dava, Gazi Üniversitesi şktisadi
Şerlendirilmesi gerekir. şYUK’nun 31 inci madde- şdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü
si ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na ya- öŞretim üyesi olan …’nın kamu görevinden çı-
pılan atıf nedeniyle bu konuda medeni yargılama karma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin tekli-
hukukunun “taraf ehliyeti” ve “dava ehliyeti” kav- fin reddine dair YükseköŞretim Disiplin Kuru-
ramları geçerli olacaktır1. Bu kavramların da, sı- lu’nun kararı ile bu karara yapılan itirazın reddi-
rasıyla kişiler hukukundaki “hak ehliyeti” ve “fiil ne dair işlemin iptali istemiyle, Gazi Üniversitesi
ehliyeti” kavramlarına tekabül ettiŞini söylemek RektörlüŞü tarafından açılmıştır. Davayı gören
yanlış olmaz2. Ankara 10. şdare Mahkemesi, davanın süre yö-
şkinci aşamada ise, idari yargıya özgü olan “özel nünden reddine karar vermiş ise de, Ankara 10.
(sübjektif) ehliyet” konusu gündeme gelmekte- şdare Mahkemesi’nin bu kararını temyizen ince-
dir. şYUK’nun 2 nci maddesi uyarınca iptal dava- leyen Danıştay 8. Dairesi, davanın ehliyet yönün-
ları yönünden özel ehliyet koşulu, “dava konusu 3
işlemle menfaati ihlal edilmiş olma”dır. Bir başka Danıştay’ın kültür ve tabiat varlıklarının korunması gibi
bazı konularda, “vatandaş” olmayı iptal davası açabil-
anlatımla, iptal davası açma hakkı, dava konusu mek bakımından yeterli gördüŞü kararları da mevcuttur.
işlem dolayısıyla menfaati ihlal edilmiş olanlara Örnek olarak bkz. Danıştay şdari Dava Daireleri Genel
tanınmıştır. Bu ölçütün nasıl yorumlanması ge- Kurulu’nun 19.10.2001 günlü ve E. 2001/415 K. 2001/
rektiŞi konusunda Danıştay’ın yaklaşımı somut 737 sayılı kararı, Danıştay Bilgi Bankası Karar Erişim Sis-
temi (http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp)
olayların özelliklerine göre farklılık arzetmekle 4
Örnek olarak bkz. Danıştay şdari Dava Daireleri Genel
birlikte, “menfaat ihlali”nin, dava konusu işlemle Kurulu’nun 11.11.2004 günlü ve E. 2004/741 K.
davacı arasında, vatandaşlık baŞının ötesinde cid- 2004/1854 sayılı kararı (Danıştay Dergisi, Y. 35, S. 109,
2005, s. 55 v.d.); Danıştay şdari Dava Daireleri Kuru-
lu’nun 06.10.2005 günlü ve E. 2004/3 K. 2005/2371 sa-
* Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi şdare Hukuku yılı (Danıştay Dergisi, Y. 36, S. 111, 2006, s. 72 v.d.) ve
Anabilim Dalı 21.03.2007 günlü ve E. 2005/1582 K. 2007/378 sayılı
1
A. 9eref GÖZÜBÜYÜK / Turgut TAN, şdare Hukuku (Danıştay Dergisi, Y. 37, S. 116, 2007, s. 53 v.d.) karar-
(Cilt 2 – şdari Yargılama Hukuku),
Hukuku) 2. Bası, Ankara 2006, ları ile Danıştay 5. Dairesi’nin 03.06.2008 günlü ve E.
s. 887 v.d. 2007/7369 K. 2008/3234 sayılı kararı (yayımlanmamış-
2
Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü,Usulü 6. Baskı, şs- tır).
5
tanbul 2001, C. 1, s. 887, 1026-27. Danıştay Dergisi, Y. 37, S. 113, 2007, s. 88 v.d.