You are on page 1of 40

ATATÜRK‘ÜN YAZDI)I YURTTA+LIK B.LG.LER. DERS BET.).

Ulus : Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk na Türk Ulusu denir.

Ulus sözünden ne anla l r ; ne anla lmas gerekir?


Bunu anlatay m:
Sözlerimin kolay anla lmas için yine Türk ulusuna bakaca! m; çünkü yeryüzünde
ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir ulus yoktur ve bütün insanl k
tarihinde de görülmemi tir. Bugünkü Türk ulusuna, bir resim tablosuna bakar gibi bakal m
ve imdiye dek edindi!imiz bilgilerin yard m yla dü ünelim; bu tabloda neler görüyorsak bu
tablo neler an msat yorsa, onlar birer birer söyleyelim:

1) Türk ulusu, bir halk yönetimi olan cumhuriyetle yönetilen bir devlet kurmu tur.

2) Türk devleti laiktir. Her yeti kin dinini seçmekte özgürdür.

3) Türk ulusunun dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en vars l (zengin) ve kolay
olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çal r. Bir de
Türk Dili, Türk ulusu için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk ulusu geçirdi!i sonsuz y k mlar
içinde ahlak n , göreneklerini, an lar n , ç karlar n k sacas ; bugün kendini ulus yapan her
niteli!inin, dili sayesinde korundu!unu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüre!idir,
beynidir.

4) Türk ulusu, Asya’n n bat s nda ve Avrupa’n n do!usunda olmak üzere kara ve deniz
s n rlar yla ayr l m , dünyaca tan nm büyük bir yurtta ya ar. Onun ad na “Türk Eli, Türk
Yurdu” derler. Türk yurdu çok daha büyüktü. Yak n ve uzak ça!lar dü ünülürse Türk’e
yurtluk etmemi bir anakara (k ta) yoktur. Bütün yeryüzünde Asya, Avrupa, Afrika Türk
atalar na yurt olmu tur. Bu gerçekleri, eski ve özellikle de yeni tarih belgeleri
göstermektedir. Ancak bugünkü Türk ulusu, varl ! için bugünkü yurdundan memnundur.
Çünkü Türk, derin ve ünlü geçmi inin, büyük ve güçlü atalar n n kutsal kal tlar n
(miraslar n ) bu yurtta da koruyabilece!ini, o kal tlar imdiye dek oldu!undan daha çok
vars lla t ra-bilece!ine (zenginle tirebilece!ine) inanmaktad r.

5) Türk ulusunun her bir bireyi, kimi ayr l klar d nda genellikle birbirine benzer. Kimi
yarat l ayr l klar n ysa do!al kar lamak gerekir. Çünkü Mezopotamya, M s r koyaklar ndan
(vadilerinden) ba layan bilinen tarihten önce, Sibirya bozk rlar ndan ba layarak Orta Asya,
Rusya, Kafkasya, Anadolu dünkü ve bugünkü Yunanistan, Girit ve Romal lardan önceki Orta
=talya; k sacas Akdeniz k y lar na dek yay lm , yerle mi ve birbirinden de!i ik iklimlerin
etkisi alt nda ba ka soylardan gelen insanlarla binlerce y l ya am , kayna m t r. Bu denli
eski, bu denli büyük insan toplulu!unun bugünkü çocuklar n n birbirlerine tümüyle
benzemelerine olanak var m d r? Hiçbir zaman ve hiçbir yerde küçük bir bark n (ailenin) bile
çocuklar n n tümüyle birbirlerine benzedikleri görülmemi tir. Türkleri yaln z bir noktada,
iklim de!i iklikleri olmayan dar bölgede ortaya ç km sanmak do!ru de!ildir. Türkler,
yukar da söyledi!imiz gibi, çok geni bir yeryüzü alan nda ortaya ç km ; barklar n
(ailelerin) birle erek “soy”, soylar n birle erek “boy”, boylar n birle erek “öz”, özlerin
birle erek siyasal bir topluluk olan “el” ve en son olarak da “el”lerin bir özekte (merkezde)
birle mesiyle büyük bir toplum olu turmu lard r. Büyük Türk toplulu!unu olu turan
budunlar n (halklar n) nitelikleri yönünden aralar nda büyük bir ayr m bulunmamakla
birlikte geni bir soy kayna! ndan gelmeleri ve nüfus yo!unlu!u aç lar ndan dü ünülecek
olurlarsa Türk budunlar (halklar ) aras ndaki manevi ba! n gev ek olmas , çe itli adlar
alt nda, çe itli i levler üstlenmeleri çok do!ald r. Bu nedenledir ki tarih, olaylar n yazd !
budunlar nerede, nas l ve hangi adla tan d ysa o biçimde yazm t r. Böyle olmakla birlikte,
bugünkü Türk ulusunun asl ayn kökenin, ayn uzun ve ortak geçmi in saptad ! belli
tiptir, Türk tipi.

6) Bu son sözlerden anla l yor ki Türk ulusunu olu turan insanlar n tarihi birdir.

7) Türk ulusunun ortak niteli!i olarak yans yan ba ka bir yan daha vard r. Gerçekten dikkat
edilecek olursa Türklerin a a! yukar hep ayn ahlak anlay na sahip olduklar görülür. Bu
yüksek ahlak, ba ka hiçbir ulusun ahlak anlay na benzemez. Ahlak nsa ulusun
olu umundaki yeri çok büyüktür ve çok önemlidir. Bu önemi iyice anlamak için ahlak
üzerine birkaç söz söylemek yerinde olur. Ahlak dedi!imde ahlak betiklerinde (kitaplar nda)
yaz l olan ö!ütleri demek istemiyorum; “Aundan dolay ki ahlakl l kt r.” diye yapt ! m z
davran lar ve yapmaktan çekindi!imiz davran lar; betiklerde (kitaplarda) yaz l olan ya da
birtak m ahlak ö!reticilerin önerdikleri eylerden daha önce gelir. Ve bu davran lar, o
sözlerden, ö!ütlerden ayr olarak, onlara kesinlikle kulak vermeksizin insanlar n yapt !
davran lard r. Davran , kuramlar n (teorilerin) yönlendiricisi ve buyurucusudur. Ahlak
kurallar n n nas l konulmas gerekti!i, ahlakl l k oldu!u anla lan davran lar yap ld ktan,
denendikten sonra anla l r.
Bir i , her neye ili kin olursa olsun, insan n bir güç kullanmas n , yorulmas n
gerektirir. =nsanlar zorunlu olmad kça kendilerini yormak istemezler. Oysa kimi i ler vard r
ki; kendili!inden o ki iye onu yapmak için içinden gelen bir istek, bir e!ilim esinler ve o i
istenen bir i olur. = te ahlaksal davran lar da ayn zamanda hem zorunlu ve hem de
istenen davran lard r.
Bir i in, davran n ahlaksal bir de!er ta mas onun, tek tek insanlar n ötesinde
daha yüce, daha üstün bir kaynaktan do!mas ndand r. Kaynak toplumdur, ulustur.
Gerçekte ahlaksal düzen tek tek belli ki ilerin ötesinde ve üstünde yaln z toplumsal, ulusal
olabilir. Ulusun toplumsal düzeni ile güvenli!i, bugünkü ve gelecekteki rahatl ! , mutlulu!u,
esenli!i ve korunmu lu!u, uygarl kta ilerleme ve yükselmesi için insanlardan her bak mdan
ilgi, çaba, özveri gerekti!inde öz varl ! n seve seve gözden ç karmay isteyen ahlak ulusal
bir ahlakt r. Her yönden geli mi ve eksiksiz bir düzeye ula m bir ulusta ulusal ahlak
gerekleri, o ulusun bireylerince -öyle ki ulusa vurulmaks z n- vicdan sesiyle ve duygusal bir
güdüyle yap l r. En büyük ulusal duygu, ulusal co ku, i te budur.
Ulus analar n n, ulus babalar n n, ulus ö!retmenlerinin ve ulus büyüklerinin evde,
okulda, orduda, fabrikada her yerde ve her i te ulus çocuklar na, ulusun her bireyine
b kmaks z n ve sürekli olarak verecekleri ulusal e!itimin amac , i te bu ulusal duyguyu
sa!lamla t rmak olmal d r.

8) Ahlak n ulusal toplum oldu!unu söylemek ve o ortak vicdan n dile gelmesidir demek,
ayn zamanda ahlak n kutsal niteli!ini de tan makt r. Ahlak kutsald r; çünkü ayn de!erde
e i yoktur ve ba ka hiçbir tür de!erle ölçülemez. Ahlak kutsald r; çünkü en büyük ahlaksal
gerçeklik sahibi olan bir gerçekle tiriciye dayanmaktad r. O gerçekle tirici de yaln z ve
yaln z toplumdur. Ondan ba ka gerçekle tirici yoktur. Tanr sall k; de!i tirilmi , simgesel
olarak dü ünülmü olan toplum da içermektir. Çünkü vicdanlar m z üzerinde etkili olan
ruhsal ya am, toplum bireyleri aras ndaki etki ve tepkilerden olu ur. Gerçekte toplum,
yo!un bir dü ünce ve ahlak etkinliklerinin oda! d r.

9) Din birli!inin de bir ulusun kurulu unda etkili oldu!u söyleyenler vard r. Ne var ki biz,
bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz. Türkler,
=slam dinini benimsemeden sonra, bu din, ne Araplar n, ne ayn dinde bulunan =ranl lar n
ne de M s rl lar n ve ba kalar n n Türklerle birle ip bir ulus olu turmas na yol açt . Tersine,
Türk ulusunun ulusal ba!lar n gev etti; ulusal duygular n , ulusal co kusunu uyu turdu. Bu
çok do!ald . Çünkü Muhammet’in kurdu!u din bütün ulusall klar n üstünde yayg n bir Arap
milliyetçili!i politikas na dayan yordu. Bu Arap dü üncesi, “ümmet” sözcü!üyle ifade
olundu. Muhammet’in dinini benimseyenler kendilerini unutmaya, ya amlar n Tanr
sözcü!ünün yer yer de yükseltilmesine adamaya zorunluydular. Bununla birlikte Tanr ’ya
kendi ulusal dilinde de!il Tanr ’n n Arap budununa (halk na) gönderdi!i Arapça betikle
(kitapla) tap nacak ve duada bulunacaklard . Arapça ö!renmedikçe Tanr ’ya ne dediklerini
bilmeyeceklerdi. Bu durum kar s nda Türk ulusu birçok yüzy llar boyunca ne yapt ! n , ne
yapaca! n bilmeksizin, adeta bir sözcü!ünün bile anlam n anlamadan Kuran’ ezberleyip
beyni sulanm haf zlara döndü. Ba lar na geçebilmi olan h rsl hükümdarlar, Türk ulusunca
ne oldu!u, kim oldu!u belirsiz cahil hocalar a!z yla saç lan ate ve azapla korkunç bir
karanl k ve kar kl k içinde kalan dini kendi tutkular ile politikalar u!runa araç olarak
kulland lar. Bir yandan Araplar zorla buyruklar alt na ald lar, bir yandan Tanr sözcü!ünün
kutsal parolas alt nda Avrupa’da H ristiyan uluslar yönetimleri alt na ald lar. Ancak onlar n
dinlerine ve ulusall klar na ili meyi dü ünmediler. Ne omlar “ümmet” yapt lar ne de onlarla
birle erek güçlü bir ulus yaratt lar. M s r’da belirsiz bir adam halifedir diye yok ettiler;
h rkas d r diye bir palas pareyi halifelik belgesi ve üstünlü!ü olarak alt n sand klara
koydular. Halife oldular. Kimi zaman do!uya kimi zaman bat ya kimi zaman da dört bir
yana sald ra sald ra Türk ulusunu, Tanr için Yalvaç (Peygamber) için topraklar n , ç karlar n
ve benli!ini unutturacak, yaln z Tanr yolunda olacak kadar derin bir kendinden geçmi lik
ve yorgunluk be i!inde uyuttular. Ulusal duyguyu yok eden, bu dünyaya de!er vermeyen;
yoksulluklar ve kötülükler ba göstermeye ba lay nca da as l gerçek mutlulu!a öldükten
sonra, öbür dünyada kavu ulaca! inanc n a layan dinsel do!ma ve dinsel duygu, ne var ki
ulusun uyan p akl ba na geldi!i zaman u ac gerçe!i görmesine engel olamad . Bu
korkunç görünüm kar s nda kalanlara, kendilerinden önce ölenlerin ahiretteki
mutluluklar n dü ünerek ya da biran önce ölmeye dua ederek ahirete kavu may
ö!ütleyen bir din duygusu dünyan n en ac tokad yla, Türk ulusunun vicdan ndaki çad r n
y kt ; ça!r l lar (davetlileri), Türk dü manlar olan Arap çöllerine gitti. Türklerin ortak
vicdan , derhal yüzlerce y ll k güçle ve aç l p ilerleme tutkusuyla, büyük bir co kuyla
çarp yordu. Ne oldu? Türk’ün ulusal duygusu art k oca! nda ate lenmi ti. Art k Türk,
cenneti de!il eski ve gerçek büyük Türk atalar n n kutsal kal tlar n n (miraslar n n) son Türk
‘el’lerinin savunma ve korunmas n dü ünüyordu. = te dinin, din duygusuyla Türk ulusuna
b rakt ! an .

10) Türk ulusu, ulusal duyguyu din duygusuyla de!il ancak insanl k duygusuyla yan yana
dü ünmekten zevk al r. Vicdan nda ulusal duygunun yan nda insanl k duygusunun onurlu
yerini her zaman korumakla övünç duyar. Çünkü Türk ulusu bilir ki bugün tuttu!u
dönülmez uygarl k yolunda ba! ms z; ancak kendileriyle ko ut (paralel) düzeyde ilerledi!i
bütün uygar uluslarla kar l kl insanc l ve uygar ili ki, geli memizi sürdürmek için elbette
gereklidir. Ve yine bilinmektedir ki Türk ulusu, her uygar ulus gibi, geçmi in bütün
evrelerinde bulu lar yla, bulgular yla uygarl k dünyas na katk da bulunmu insanlar n,
uluslar n de!erini bilir ve onlar n insanl !a b rakt klar kal tsal an lar sayg yla korur. Türk
ulusu, insanl k evrelerine gönülden ba!l bir üye ailedir.

Özetleme : Bütün bu söylediklerimizi k sa bir çerçeve içine sokmak istersem öyle


diyebiliriz. Türk ulusunun ortaya ç k nda etkisi görülen do!al ve tarihsel olgular unlard r:

a) Siyasal varl kta birlik


b) Dil birli!i
c) Yurt birli!i
ç) Soy ve köken birli!i
d) Tarihsel yak nl k
e) Ahlak yak nl !

Ba ka Uluslar n Ortaya Ç k lar :

Türk ulusunun olu umunda tümü bir arada var olan bu ko ullar, ba ka uluslar n
olu umunda hemen hemen yok gibidir. Daha genel bir tan m yapabilmek için diyelim ki bir
topluma ulus diyebilmek için bu ko ullar n ayn zamanda tümünün ya da bir bölümünün bir
arada olmas gerekir. Bütün uluslar tümüyle ayn ko ullar alt nda kurulmam olduklar na
göre, Türk ulusu için yapt ! m z gibi, ba ka her ulus için ayr ayr irdelemeler yap lmad kça
ulus kavram n genel ve bilimsel olarak tan mlamak güçtür. Çünkü belirledi!imiz ko ullar,
insanlar n ulus olarak olu umuna genellikle yard m etmi ko ullard r. Ne var ki, bu olu um
biçimden ba ka, hemen hemen bu ko ullar n hiçbirinin etkisi söz konusu olmadan
gerçekle mi ulus olu umlar da vard r: Alman, Frans z, =talyan… Bunlar =sviçreli ad alt nda
tek bir ulus olarak say lmaktad r.
Güney Amerika’da beyazlar yerliler dirsek dirse!e ya ayan Amerikal lar- d r. Bugün
büyük ça!da uluslardan olan Frans zlar n, =ngilizlerin, çe itli soylar n kar mas sonucunda
ortaya ç kt ! bilinmektedir.
[Bir ulusun olu umunda topra! n önemini büsbütün yok sayanlar da var. Bu
dü üncede olanlar, toprak yaln zca çal ma ve u!ra ma alan d r, diyorlar. Aimdi u noktaya
dikkat edelim: Frans zlarla =ngilizler aras ndaki sava lar her iki ulusta ulusalla ma ba!lar n
güçlendirdi.]
Alman ulusla mas , Napolyon’a kar yap lan sava lardan; =spanya ulusla mas
Fasl larla yap lan sava lardan do!du. Eski küçük Yunan hükümetleri =ranl lara kar koymak
için birle tikten sonra Yunan ulusla mas ba lar. Türklerin her eye kar n bütün ça!larda
ulusal dayan mas n ve ba!lar n korumalar , hemen her zaman sürekli sava durumunda
bulunmalar ndand r. Son devrim y llar nda birlik gücünün do!mas na, içinde bulunulan
sava durumunun etkisi büyük ve önemlidir. Bu bilgilere göre sava , türlü soylardan gelen
insanlar n birle mesinde en güçlü etkendir.
“Ulus neye nedir ? ” sorusuna, bugünkü ça!da anlat lara uygun, bilimsel bir tan m
verebilmek için yürüttü!ümüz irdelemeyi yeterli sayal m. Onun üzerinde bir an durup
dü ünelim. Bugün Türk Cumhuriyeti’ni kurmu olan Türk ulusunu irdelerken saptad ! m z
ko ullar yeniden gözden geçirelim:
A) Siyasal varl ! m z n d nda, ba ka ülkelerde, ba ka siyasal topluluk-larla
isteyerek ya da istemeyerek yazg lar n (kaderlerini) birle tirmi , bizimle dil, soy, köken
birli!i olan ve üstelik yak n uzak tarih ve ahlak yak nl ! görülen Türk topluluklar vard r.
Tarihin bin bir olay n n ak sonucunda ortaya ç kan bu durum, Türk ulusu için ac bir
an d r. Ne var ki Türk ulusunun olu umundaki soylulu!u ve dayan may gerek tarihsel
gerekse bilimsel aç lardan kesinlikle sarmaz.

B) Bugünkü Türk ulusunun siyasal ve toplumsal birli!i içinde kendilerine Kürtlük,


Çerkezlik, Lazl k ya da Bo nakl k dü üncesi a lanmak istenmi yurtta ve ulusta lar m z
vard r. Ancak geçmi in zorbal k dönemlerinin bir sonucu olan bu yanl adland rmalar,
dü mana alet olmu birkaç gerici, beyinsiz d nda ulus bireyleri üzerinde üzüntüden ba ka
bir etki yaratmam t r. Çünkü ulusun bu bireylerini de genel Türk toplumu gibi ayn ortak
geçmi e, tarihe, ahlak anlay na ve hukuka sahip bulunuyorlar. Ayr ve büyük bir
ço!unlu!a sahip bir topluluk oldu!unu ileri sürmü ve bu yüzden Türklerle birle ip bir ulus
kurmak istememi olan Araplar hem de dinlerini kabul etti!imiz halde acaba bugünkü
ba! ml l klar ndan memnun mudurlar?

C) Bugün içimizde bulunan H ristiyan, Musevi yurtta lar yazg lar n (kaderlerini)
ve geleceklerini Türk ulusall ! na kendi vicdanlar ndan gelen istekleriyle ba!land ktan sonra
kendilerine yan gözle yabanc diye bak lmas uygar Türk ulusunun soylu ahlak ndan
beklenebilir mi?

Ulusun Genel Tan m :

Bundan sonra ortak ulusal dü üncenin, ahlak n, duygunun, co kunun, an ve


geleneklerin ulus bireylerinde olu mas n ve kökle mesini sa!layan ortak geçmi in, birlikte
yarat lm ve ya anm tarihin vicdanlar ve kafalar do!rudan do!ruya birle tiren ortak dilin
uluslar n olu umunda en önemli etkenler oldu!unu bir kez daha vurgulad ktan sonra ulus
üzerine ikincil ö!eleri göz önüne almadan, olabildi!ince her ulusun yap s na uyabilecek bir
tan m biz de verelim:

A) Zengin bir an kal t na (miras na) sahip bulunan;


B) Birlikte ya amak konusunda ortak istek ve uzla mada içtenlikli (samimi) olan;
C) Sahip olunan kal t n korunmas n birlikte sürdürmek konusunda iradesi ortak
olan insanlar n birle mesinden ortaya ç kan toplulu!a ulus ad verilir. Bu tan m iyice
dü ünülecek olursa, bir ulusu olu turan insanlar aras ndaki ba!lar n de!erine, gücüne ve
vicdan özgürlü!üyle insanl k duygusuna verilen önem kendili!inden anla l r. Gerçekten
geçmi ten kalan ortak tutku ve ac kal t (miras ); gelecekte gerçekle tirilecek ortak izlence
(program); birlikte sevinmi olmak, birlikte ayn umutlar beslemi olmak… Bunlar elbette
bugünün uygarl k anlay nda bütün öteki ko ullar n üstünde bir anlam ve kapsam ta r.
[Bir ulus kurulduktan sonra bireylerinin, devlet ya am nda, ekonomide dü ünce ve
ya am nda ortakla a çal mas yla ortaya ç kan ulusal kültürde, ku kusuz ulusun her
bireyinin çal ma pay , katk s ve hakk vard r. Buna göre “Bir kültürden olan insanlardan
olu an toplulu!a ulus denir.”, dersek ulusun en k sa tan m n yapm oluruz.]

Öyleyse sorunu ilke olarak dile getirelim.

Ulusla ma .lkesi :

Bir ulusun, ba ka uluslara göre do!al ya da sonradan kazan lm , kendine özgü


ki iliklere sahip olmas , ba ka uluslardan ayr lan bir organik yap olu turmas , ço!u kez
onlardan ayr olarak, onlara ko ut (paralel) bir geli meye çaba göstermesi olgusuna
ulusla ma ilkesi denir.
Bu ilkeye göre her birey ve her ulus kendisine kar iyi niyetli olunmas n ve
topraklar na tam olarak sahip olmay istemek hakk na ve bu hakk n kullan lmas n
yasaklayan ya da s n rlayan her türlü engeli yok etmek hak ve özgürlü!üne sahiptir. Bu ilke
bize hangi uluslar n özgür, hangilerinin özgürlü!ünden u ya da bu biçimde yoksun
olduklar n yani ulus ad n ta maya yara r olmad klar n kolayl kla gösterir. Aimdi kendi
kendinize sorunuz!

1) Çinliler ulus mudur? - Hay r! Niçin?


2) Afganl lar ulus mudur? - Hay r ! Niçin?
3) Hintliler, Trablusgarpl lar, Tunuslular, Fasl lar, Suriyeliler, ba lar nda krallar olan
Irakl lar, M s rl lar, Arnavutlar, bütün bu ümmet-i Muhammet özgür müdürler, ulus
mudurlar? Özgür de!ildirler, ulus de!ildirler. Ümmettirler ba! ms z de!ildirler. Niçin?
4) Türkler özgür müdürler? Ulus mudurlar? - Evet Niçin
Türk Ulusalc l :

(Türk ulusalc l ! , ilerleme ve geli me yolunda ve uluslararas ilgi ve ili kilerde, bütün
ça!da uluslara ko ut (paralel) ve onlarla bir uyumda yürümekle birlikte Türk toplumunun
kendine özgü niteliklerini ve ba l ba na ba! ms z öz benli!ini sakl tutmakt r.)

[Bilmeli ki ulusal benli!ini bilmeyen uluslar, ba ka uluslar n av d r. 1923 Gazi M.


Kemal]

Devlet :

Ulusun ne oldu!u aç klarken demi tim ki Türk ulusu, bir halk yönetimi olan
cumhuriyetle yönetilir, bir devlettir. Aimdi, devlet ne demektir, bunu aç klayarak anlatay m:
Devlet dedi!imiz zaman her eyden önce bir insan toplulu!u, bir ulus varl !
anla l r. Bundan sonra, bu insan toplulu!unun co!rafya s n rlar yla belirlenmi bir toprakta
yerle mi oldu!u görülür. Yine ulus konusunda demi tim ki Türk ulusu Asya’n n bat s nda
ve Avrupa’n n do!usunda olmak üzere kara ve deniz s n rlar yla ayr lm , dünyaca tan nm
büyük bir yurtta ya ar; onun ad na “Türkeli” derler. Ulus olma sorununun bireysel ortak ve
özgürlük sorunu oldu!unu biliyoruz. Yani bir ulusu olu turan bireylerin, o ulus içinde her
türlü özgürlü!ü ; ya ama özgürlü!ü, çal ma özgürlü!ü, dü ünce ve vicdan özgürlü!ü
güvence alt na al nmal d r.
Yine bir ulusun genel bütününün her türlü özgürlü!ünün sa!lanm olmas gerekir.
Yani kendi topraklar nda d ar dan, hiçbir kar ma ve s n rland rma olmaks z n özgür ve
ba! ms z olarak ya amas ve çal mas gerekir. = te devlet gerek bireylerin özgürlü!ünü
sa!lamak için ulus üzerinde bir yetkeye (otoriteye) ve gerek ulus ile ülke ba! ms zl ! n
koruyabilmek için kendine özgü bir yetke (otorite) ve güce sahip olmal d r. Öyleyse devlet :
“Belli bir toprakta yerle mi ve kendine özgü bir güce sahip olan bireylerin bütününden
olu an bir varl kt r.”
Devletin sahip oldu!u gücü anlat rken bu gücü kendine özgü diye niteliyoruz.
Gerçekte devleti kuran ulusun ba!r nda i lev kazanan yetke (otorite) gücü, ki i olarak hiç
kimse taraf ndan verilmemi tir. O, bir siyasal yetkedir ki, devlet kavram n n özünde vard r.
Devlet bu gücü halk üzerinde kullanmak ve ulusu d ar da temsil etmek ve ba ka uluslara
kar savunmak yetkisine sahiptir.
Bu siyasal yetke (otorite) ve erke (kudret) “irade” ya da “egemenlik” denir.
Egemenlik :

Mademki devlet bir iradeye, bir egemenli!e sahiptir, onu göstermek ve yerine
getirmek için birtak m araçlara gereksinim duyar. Bu araçlar içeren devlet düzeninde,
Kamutay (Millet Meclisi) ile hükümet örgütü temeldir. Ça! m zda bu temel olan örgütün
dayand ! gelenekle mi birtak m ana ilkeler vard r.
a) Demokrasi =lkesi (Halkç l k) : Bu ilkeye göre irade ve egemenlik, ulusun
tümüne aittir ve ait olmal d r. Demokrasi ilkesi, ulusal egemenlik ilkesi biçimine
dönü mü tür.
b) Hükümet Temsili =lkesi : Bu ilke ulusal egemenli!in kullan m n ve yürütümünü
düzenler.
c) Devletin anayasas n belirleyen yasan n, öteki yasalar n üstünde olmas ilkesi
(Anayasan n Üstünlü!ü) : Bu ilke ça!da anayasa hukukunda yasal l ! ve adalet dengesini
sa!layan ilkedir.

Bu sayd ! m z ilkeler (a, b, c,) demokrasi ilkesinin ana yap s olarak görülür.
Gerçekten demokrasi ilkesi uygulamadaki de!erini ancak bu sayd ! m z ilkelerle kazan r.
Demokrasi ilkesi, devlette egemenli!in var olmas iki temel sorun ortaya ç kar r:

1. Egemenlik neyden ibarettir? Egemenli!in içeri!inde ne vard r? S n rlar nedir?


Egemenli!e dayanarak me ru yollarla hangi eylemler yap labilir?
Bu, devletin egemenli!i sorunudur. Bu sorunda devlet iç dayana! ndan, ulustan ayr
olarak soyut bir biçimde dü ünülüyor. Ve bu yolla siyasal gücünün niteli!i ve s n rlar
belirlenmek isteniyor. Devletin siyasal gücü, ba!r nda ya ayan bireylerin ve topluluklar n
varl ! dolay s yla s n rlanm t r; hangi ölçüde s n rlanm t r? Bunu kamu hukuku belirler.
Devletin, ba ka devletlerin ve kendi kurulu unda yer almayan ba ka insanlar n varl !
dolay s yla egemenli!in ölçüsünü de devletler hukuku gösterir. Bu nedenle devletin
egemenli!i sorunu tam anlam yla bir anayasa hukuku sorunu de!ildir.

2. Egemenlik konusunun ortaya koydu!u ikinci bir temel sorun da devlette,


devlet içinde egemenlik sorunudur. Bu do!rudan do!ruya anayasayla ilgilidir. Kamu
hukukunun ve devletler hukukunun s n rlar n n belirledi!i egemenlik kime aittir?
Aunu söylemek gerekir ki, devlet tüzel bir kavramd r. Gerçekte, yönetenler,
egemenli!i, kullan rlar. Öyleyse devleti yönetenler kimler olmal d r? Siyasal gücün me ru
olabilmesi için devletin soyut egemenli!i, fiilen kimin eline b rak lmal d r? = te bu sorunlara
yan t veren demokrasi ilkesidir.
Devlet Biçimleri :

Tarihin ve hukukun incelenmesi, bize, egemenli!in ba l ca üç de!i ik biçimde


kullan ld ! n göstermektedir.

1) Saltanatç l k (Hükümdarl k-Monar i): Egemenlik, ‘kral, imparator, ah,


padi ah, prens, emir… gibi türlü sanlar (unvanlar) alabilen hükümdar n, yani yaln z bir
ki inin tekelindedir. Egemenli!i kullanan devletin bütün memurlar , yaln z bir ki i ad na
hareket ederler. Devlette son iradeyi yaln z hükümdar belirler. Hükümdar, yaln z ba na
devleti yönlendirir, yönetir ve her eyi o buyurursa böyle bir devletin hükümetine “mutlak”
hükümet denir. Böyle bir devlette, hükümdar ‘Devlet benim.’ der. Sava açar, bar
antla mas yapar, yasalar koyar, vergiler koyar, ülkenin gelirlerini istedi!i gibi kullan r.
K sacas ülke sanki onun ‘malikânesi’ olur.
Hükümdar yasalar haz rlayan milletvekillerinden olu an bir meclisi kabul etmi se, o
zaman “me rutiyet hükümeti” olur. Bu tür hükümette de sonunda her ey hükümdar n son
sözüne ba!l d r. Me rutiyet hükümetinde hükümdar, bir yurtta a bir hükümet kurdurur,
ülkeyi onunla yönetir. =ngiltere, =talya, Belçika, me rutiyet hükümetleriyle yönetilmektedir.

2) S n fç l k (Tak merki/Oligar i) : Bu tür hükümette, egemenlik, birkaç ki inin,


birkaç ailenin, ya da halk n bir kesiminin elindedir.

3) Demokrasi (Halkç l k): Demokrasi temeline dayanan hükümetlerde egemenlik


halka, halk n ço!unlu!una aittir. Demokrasi ilkesi, egemenli!in ulusta oldu!unu, ba ka bir
yerde olmayaca! n gerekli k lar. Bu yolla demokrasi ilkesi, siyasal gücün, egemenli!inin
kayna! na ve me rulu!una dayanmaktad r. [Demokrasinin tam ve aç k olarak uyguland !
hükümet biçimi “Cumhuriyet”tir.]

Demokrasi .lkesinin .çeri i :

Demokrasi temeli, bugün ça!da anayasas n n genel bir belgisi gibi görünmektedir.
Saltanatç l k (monar i) ve s n fç l k (oligar i) art k zaman geçmi e!reti biçimlerden ba ka
bir nitelikte dü ünülemezler, gerçi daha imdi bile ba lar nda hükümdarlar bulunan
devletler vard r. Ancak bunlar n hemen tümü, demokrasi ilkesini kabul etmektedirler. Art k
egemenli!in sahibi oldu!u ileri sürme cesaretinde bulunabilecek bir hükümdar pek azd r.
Bir ulusun fiilen demokrasi ilkesini ilan etmesi, o ulusun ço!unlu!unun, toplumsal
gücünün sonucudur. Ulus yeterince güçlü olursa, gücü ve erki eline al r. Bu olay kimi zaman
ayaklanmayla, kimi zaman da hükümdarla bar ç l bir anla ma yaparak gerçekle ir. Art k
bugün, demokrasi dü üncesi sürekli yükselen bir denizi and rmaktad r. Yirminci yüzy l, bir
çok bask hükümetlerinin bu denizde bo!uldu!unu görmü tür. Rus çarl ! , Osmanl
Padi ahl ! ile Halifeli!i, Almanya, Avusturya, Macaristan =mparatorluklar bunlar n
ba l calar d r. Bundan ba ka demokrasiyle yönetilen Portekiz’deki gibi l ml hükümdarlar n,
demokrasinin daha aç k bir biçimde uygulanmas n zorunlu k lan cumhuriyet kar s nda
silindi!i görülür. Son olarak bugün =ngiltere, Belçika gibi büyük, eski demokrasilerin
yönetimlerinin de daha belirgin ve daha iyi düzenlenmi bir demokrasinin gerçekle tirilmesi
yolunda çal t klar görülmektedir. Demokrasi dü üncesi, ça!da anayasan n bir belgisi
olmakla birlikte bu dü ünce çok eskidir.
Demokrasi dü üncesinin içeri!i ile anlam üzerinde gerekti!ince ayd n-lanabilmek
için, onun tarihini k saca an msatmak yararl olur.

Demokrasi .lkesinin Tarihsel Geli imi:

Bundan 7.000 y l önce, Mezopotamya’daki ilk uygarl ! kuran Sümer, Elam, ve Akad
budunlar nda (halklar nda) demokrasi ilkesi uygulanm t r. Gerçekte, bu (Türk) budunlar
birle ik bir Cumhuriyet kurmu lard r. Bundan sonra Atina ve Isparta gibi Yunan kentleri, bir
tür demokrasiyle yönetilirlerdi. Roma’da demokrasi hayat ya am t . Türkler en eski
tarihlerde bile ünlü kurultaylar yla ve bu kurultaylarda devlet ba kanlar n seçmeleriyle
demokrasi dü üncesine ne denli ba!l olduklar n göstermi lerdir. Son tarih dönemlerinde
Türklerin kurduklar devletlerde ba lar na geçen padi ahlar, bu yoldan ayr larak zorba
olmu lard r.
Krallar n ve padi ahlar n bask yönetimlere dinler dayanak olmu tur. Krallar,
halifeler, padi ahlar çevrelerini saran papazlar n, hocalar n etkisiyle Tanr sal haklara
inanm ve dayanm lard r. Egemenli!in bu hükümdarlara, Tanr taraf ndan verilmi oldu!u
kuram uydurulmu tur. Buna göre hükümdar ancak, Tanr ya kar sorumludur. Erk ve
egemenli!inin s n r yaln z din betiklerinde (kitaplar nda) aranabilir. Tanr sal haklara
dayanan bir mutlak yet temeli kar s nda demokrasi ilkesinin gösterdi!i ilk tutum oldukça
alçak gönüllücedir. O, önce hükümdar devirmeye de!il onun yaln z güçlerini s n rlamaya,
mutlak yeti kald rmaya çal t . Bu çal ma 400-500 y l öncesinden ba lar. =lkin, erkin
ulustan geldi!i, erk yeteneksiz ve yetersiz bir ele dü erse onun geri al nabilece!i ve bu
erkin milletvekillerinden olu an bir meclisçe kullan lmas gerekece!i dile getirildi. 16.
yüzy lda demokrasi ilkesi, hükümdarlar n yetkesini (otoritesini) k rmak için siyasal sava m
(mücadele) arac olarak kullan ld . Bu sava mlarda en son olarak ortaya at lan dü ünceler
unlard r:
“Erk ulusa aittir. Onu yasa çerçevesinde bir hükümdara vermi tir. Kimi durumlarda
geri alabilir.”
18 . yüzy ldaysa demokrasi dü üncesi, kar konulmaz bir güç ve ak m durumuna
geldi. Demokrasi ilkesi, ulusal egemenlik ilkesi biçimine girerek anayasaya geçti. Art k
ulusla hükümdar aras nda sözle me yapma dü üncesi ortadan kalkt . Ortaya egemenlik
bölünüp parçalanamaz ve ba kalar na b rak lmaz dü üncesi ç kt . Bu dü ünceyi öyle
aç klad lar : Egemenlik bireylerin, yani tek tek ki ilerin iradelerinin üstünde, yine bireylerin
olu turduklar ulusun ortak ki ili!ine dayanan genel ve ortakla a bir iradedir. Bu nedenle
egemenlik tektir, parçalara ayr lamaz ve egemenli!in ortaya koydu!u ortakla a irade, onun
sahibi olan ortak ki ilik, ulusça hiçbir zaman ba kas na aktar lamaz ve b rak lamaz.

Demokrasi .lkesinin Belirgin Nitelikleri :

Demokrasi ilkesi, egemenli!i kullanan arac kim olursa olsun, temel olarak ulusun,
egemenli!e sahip olmas n ve sahip kalmas n gerektirir. Bu noktay birkaç sözle aç klayal m
:

a) Demokrasi, temelde siyasal niteliklidir. Demokrasi bir toplumsal yard m ya da


bir ekonomik örgüt dizgesi (sistemi) de!ildir. Böyle bir görü yurtta lar n siyasal özgürlük
gereksinimlerini uyutmay amaçlar. Bizim bildi!imiz demokrasi özellikle siyasald r; onun
amac , ulusu yönetenler üzerindeki denetimle siyasal özgürlü!ü sa!lamakt r.

b) Demokrasinin birinci özelli!iyle ortak ikinci bir özelli!i daha vard r. O da udur:
Demokrasi dü ünceye dayan r; bir kafa sorunudur. Herhalde bir mide sorunu de!ildir.
Yönetim ilkesi de adalete ba!l l ! ve erdem, ahlak sahibi olmay gerektirir. Demokrasi yurt
sevgisidir, ayn zamanda babal k ve anal kt r.

c) Demokrasi, temelde bireycidir. Bu nitelik yurtta n egemenli!e, insan s fat yla


kat lmas dolay s yla kendini gösterir.

d) Son olarak, demokrasi e itlikçidir: Bu nitelik demokrasinin bireyci olmas


niteli!inin zorunlu bir sonucudur. Ku kusuz bütün bireyler ayn siyasal haklara sahip
olmal d rlar. Demokrasinin bu bireyci ve e itlikçi niteliklerinden genel ve e it oy ilkesi ç kar.

Cumhuriyet :
Ba lar nda daha Tanr ’n n vekili gölgesi s fat n ta yan hükümdarlar bulundurmakla
birlikte egemenli!ini kazanm uluslar oldu!undan söz etmi tik. Gerçekte bu uluslar n
mensup olduklar devletler, ulusun seçti!i milletvekil- lerinden olu an meclislere sahiptirler.
Ulusun egemenli!ini bu meclisler temsil eder. Yasa önermek hakk meclis üyelerine ve
bakanlar kuruluna aittir. Hükümdar, devleti temsil eder. Hükümeti kuran yurtta , görünü te
hükümdarca seçilir. Ancak gerçekte hükümet ba kan , ulusun güvendi!i güçlü siyasal
partilerin önderleridir; bunlar n kurduklar hükümetler ulusu ve ülkeyi yönetirler ve meclise
kar sorumludurlar. Bu aç klad ! m z türdeki hükümetler temsili hükümetlerdir ve gerçekte
demokrasi ilkesi yürürlüktedir. Ancak bunlar tüm anlamda demokrat hükümetler de!ildir.
Demokrasinin tüm anlam yla ülküsü, bütün ulusun, ayn zamanda yönetici durumda
bulunabilmesini, hiç olmazsa devletin son iradesinin, ulusça dile getirilip gösterilmesini
ister. Ne yaz k ki uluslar n büyüklü!ü, dü ünsel e!itim düzeyleri, bu ülkünün
uygulanmas nda, bu ülküden büsbütün yoksun kalmay do!uracak önemsizliklerden
kaç nmay da gerektirir. Bu nedenle, demokrasi ilkesinin en ça!da , en ak lc uygulay m n
sa!layan yönetim biçimi Cumhuriyettir.
Cumhuriyette son söz, ulusça seçilmi meclistedir. Ulus ad na yap lan her türlü
yasalar o yapar. Hükümete güvenoyu verir ya da onu dü ürür. Ulus, seçti!i
milletvekillerinden memnun kalmazsa belli süreler sonunda ba ka seçer. Ulus;
egemenli!ini, devlet yönetimine kat lmas n , ancak zaman nda oyunu kullanmakla sa!lar.
Cumhuriyetin hükümeti, bir yöntem ve biçimde, s n rl bir süre için seçilmi bir
cumhurba kan na verilir. Ba bakan o belirler; bakanlar kurulunu olu turacak bakanlar da
ba bakan milletvekilleri aras ndan seçer.
Dünyadaki devlet biçimleri, biri ötekine göre kimi ayr mlarla, çok de!i ir. Bununla
birlikte tümü genel olarak ele al p irdeledi!imiz biçimlere indirgenebilir: Hükümdarl k,
S n fç l k, (Tak merki/Oligar i) Halk cumhuriyeti. Kendini belli bir dine ba!layan devlet
biçimi de vard r. Rus Çarl ! ve Osmanl Sultanl ! böyleydiler. Çar kilisenin ba kan yd ;
sultanlar da halife san n (unvan n ) tak nm lard . Ayn biçimde dini siyasetten ayr lm laik
hükümetler de vard r. Amerika, Fransa, Türkiye Cumhuriyeti gibi. Hükümdarl klarda, devlet
ba kanl ! orununa (makam na) kal t (miras) yoluyla gelir. Cumhuriyetse milletvekillerin-
den olu an meclis ve belirli bir süre için seçilmi olan devlet ba kan yla, ulusal egemenli!in
korunmu lu!unun en iyi güvencesidir. Cumhuriyette meclis cumhurba kan ve hükümet;
halk n özgürlü!ünü, güvenli!ini ve huzurunu dü ünüp sa!lamaya çal maktan ba ka bir ey
yapamazlar.
Çünkü bunlar bilirler ki, kendilerini iktidar ve yetki konumuna belirli bir süre için
getiren irade ve egemenli!in iyesi (sahibi) ulustur. Ve yine bunlar bilirler ki, iktidar
konumuna saltanat sürmek için de!il ulusa hizmet için getirilmi lerdir. Ulusa kar
sorumluluk ve görevlerini kötüye kulland klar nda u ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi
haklar nda da i lemesiyle kar kar ya kalabilirler. Ulusça, ulus ad na devleti yönetmeye
görevlendirilenlerin, gerekti-!inde ulusa hesap verme zorunlulu!u, laubali ve keyfi
davran la ba!da t r lamaz.
Oysa ki sahip oldu!u erk ve yetkinin Tanr ’dan geldi!ine inanan ve yaln z ona kar
öbür dünyada hesap verebileceklerini varsayan ve devleti, ülkeyi kendisine b rak lm bir
kal t (miras) malikane olarak kabul edilen bir hükümdar, kendisini her türlü ba! ve
s n rlaman n d nda tutar. Böyle bir yönetimin benli!i, özgürlü!ü söz konusu bile olamaz.
Bu nedenle, yetkileri s n rland r lm bile olsa, hükümdarl k yönetim biçimi demokrasiye,
ulusal egemenlik ilkesine uygun de!ildir. Hükümetin, belirli insanlar n, s n flar n elinde
bulunmas da ulus varl ! n n kesinlikle kabul edemeyece!i bir durumdur. Bütün ulusun
ço!unlukla, devlet yönetimine kat lmas na engel olan bu s n fç l k (oligar i) yönetim biçimi
de bir zümrenin kendi ç karlar sa!lamak için bütün ulusa ait egemenli!in zorla ele
geçirilmesinden ba ka bir ey de!ildir.

Anayasam z:

Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasas , en ça!da ulusal egemenlik ana ilkelerini ve


hükümlerini kapsar. Her zaman bellekte kalmas için burada birkaç maddeyi oldu!u gibi
yineleyelim.

a) Egemenlik kay ts z arts z ulusundur.


b) Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusun tek ve gerçek meclisi olup ulusun ad na
egemenlik hakk n yaln zca o kullan r.
c) Yasama yetkisi ve yürütme erki Türkiye Kamutay’ nda (Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde) ç kar ve orada toplan r.

An msatma : Bizim anlay m za göre siyasal güç, ulusal irade ve egemenlik,


ulusun bir birlik ve bütünlük halindeki ortak ki ili!ine aittir, birdir, bölünemez,
parçalanamaz, ba kas na b rak lamaz. Ulusta oldu!u gibi, onun temsilcisi olan tek mecliste
odaklanm t r. Yani güçlerin bölünmesi görü ü, bizim için temel de!ildir. Yaln z görevler u
yolla yerine getirilir. Buna göre ;
Türk ulusunun yönetim biçimi güçlerin birli!i temeline dayanan bugünkü devlet
biçimimizdir. Bu devlet biçiminde Kamutay ulus ad na egemenlik hakk n kullan r.
Cumhurba kan ve bakanlar kurulu onun içinden ç kar. Egemenlik birdir, kay ts z arts z
ulusundur. Devlet kurulu lar n n en uygunu budur. Yaln z görevler u yolla gördürülür:

ç) Meclis yasama yetkisini do!rudan kullan r.


d) Meclis, yürütme yetkisinin kendisinin seçti!i cumhurba kan ve onun atayaca!
bakanlar kurulu arac l ! yla kullan r. Meclis, hükümeti her zaman denetler ve dü ürebilir.
e) Yarg yetkisi, ulus ad na, yöntemi ile yasas çerçevesinde ba! ms z
mahkemelerce kullan l r.

Demokrasiye Kar Olan Ça da Ak mlar :

Bizim devlet kurulu umuzda, temel ilkemizi olu turan demokrasinin, ay r c


niteliklerini tan mlad k. Demokrasinin bu biçimde kavranmas na kimi kuramlar (teoriler)
kar ç kmaktad r:
1) Bol evik kuram .
2) =htilalci siyasal sendikac l k kuram .
3) Ç kar kümelerinin temsili kuram .
Bu kuramlar n, demokrasi kuram m za kar sald rmakta ne denli haks z oldu!unu
anlayal m :
1) Bol evik kuram n n Rusya’da uygulanan biçimine bakal m. Bütün Rus ulusu
içinden, yaln z i çilerden, deniz ve kara kuvvetlerinden olu an bir az nl k, ekonomik
temellere dayal Komünist Partisi ad alt nda birle erek bir diktatörlük kurmu lard r.
Amaçlar nda ulusal de!ildirler. Ki isel özgürlük ve e itlik tan mazlar. Halk egemenli!i
ilkesine uymazlar. =çeride ço!unlu!u zorla, bask yla kendi görü lerine boyun e!mek
zorunda tutarlar. D ar da propagandayla ve ihtilal örgütüyle bütün dünya uluslar na kendi
ilkelerini yaymaya çal rlar. Oysa, hükümet kurmaktan amaç, önce bireysel özgürlü!ün
sa!lanmas d r. Bol evik hükümet biçiminde zorbal k niteli!i görülmektedir. Bir toplumun, bir
bölük insan n görü lerinin zorla tutsa! olarak ya amas biçimine, do!al ve akla uygun
hükümet modeli olarak ya amas biçimine, do!al ve akla uygun bir hükümet modeli olarak
bakmaya olanak yoktur.

2) =htilalci siyasal sendikac l k kuram na inananlar da her türlü siyasal kurulu lar ,
yaln z kendi ç karlar do!rultusunda çal t rmak ve sonunda siyasal güç egemenli!ini
ellerine geçirmek isteyen i çi kümeleridir. Bunlar amaçlar n zorla gerçekle tirme f rsat n
beklerken zaman zaman genel grevler yaparak, hükümet adamlar üzerinde etkili oluyorlar
ve kimi i leri kendi ç karlar na uygun dü ecek biçimde çözümlettiriyorlar; yava yava
varl klar n duyuruyorlard . Bunlar =ngiltere, Fransa ve Almanya’da etkilerini
göstermektedirler. Almanya da bu kuramc lara az çok bir doyum sa!lamak için, millet
meclisi yan nda ekonomik içerikli ancak üyeleri bu kuramc lardan olu an bir meclis
kurmu lard r. Bizde de Yüksek Ekonomi Kurulu (Âli =ktisat Meclisi) vard r. Ancak bu
herhangi bir bask üzerine de!il do!rudan do!ruya hükümetin yararl görmesinden ötürü
dan ma amac yla olu turulmu bir kuruldur.

3) Ç kar kümelerinin temsili kuram : Türlü meslek, sanat ve i adamlar toplum


içinde ayr ayr birer zümre, birer küçük topluluk olarak dü ünülürse her bir zümrenin
birbirinden ayr ç karlar vard r. Bundan ötürü diyorlar ki her özel ç kar sahibi kümelerin her
biri mecliste kendilerini ayr ayr temsil etmelidirler. Bu durumda seçim ulusun bireylerince
de!il bu kümelerce ve bunlar n ç karlar ölçüsünde gerçekle tirilecektir. Kamutay’da bu
kümelerin birkaç birle ip iktidara gelince yaln z kendi ç karlar için çal acaklard r. Buna kim
engel olacakt r?

= te bu nedenlerden dolay d r ki biz bunu ve bundan önceki kuramlar , ülkemiz ve


ulusumuz için uygun görmüyoruz. Biz, ülke halk bireylerinin ve türlü s n flar n birinin
ötekine yard m n ayn de!erde ve nitelikte görüyoruz. Tümünün ç karlar n n ayn ölçüde ve
ayn e itlik duyarl l ! yla sa!lanmas için çal mak isteriz. Bu yolun, bu genel refah ve
devlet yap s n n güçlenmesi için daha uygun oldu!u kan s nday z. Bizim gözümüzde çiftçi,
çoban, i çi, tecimen (tüccar), sanatç , süer (asker), sa!altman (doktor) k sacas herhangi
bir toplumsal kesimde ya da kurulu ta çal an bir yurtta n hak, ç kar ve özgürlü!ü e ittir.
Devlete bu anlay la en yüksek ölçüde yararl olan ve ulusun güvenini ve iradesini yerinde
kullanabilmek bizce, bizim anlad ! m z anlamda, halk hükümeti yönetimiyle gerçekle ir.
Ulusu temsil eden ve yöneten Kamutay’ n (Büyük Millet Meclisi’nin) ve hükümetin
dayand ! parti de bu temel ilke çerçevesinde hiçbir ayr m gözetmeksizin bütün Türkiye
halk n kapsayan, ulusun ortak ç karlar n göz önünde tutan ve amaçlayan partidir. Parti,
ulusa milletvekillerinin seçiminde yol göstermek, dü ünsel ve i levsel ya amda, ortak ulusal
terbiyede halkç l k bilinç ve anlay n geli tirerek büyük bir görevi yerine getirmektedir.

Yurtta a Kar Devletin Görevleri :

Derslerimizin ba lang c nda, ulusun kurdu!u devletin ve hükümet örgütünün


yurtta lara kar yükümlü oldu!u görevleri ve yetkileri genel olarak saym t k. Bu
görevlerin nitelikleri incelenirse öyle bir s ralama yap labilir:
a) Ülke içinde güvenlik ve adaleti sa!lay p sürdürerek yurtta lar n her türlü
özgürlü!ünü korumak.
b) D siyaseti ve ba ka uluslarla ili kileri iyi ve olumlu bir biçimde yönlendirerek
ülke içinde de her türlü savunma güçlerini her zaman haz r bulundurarak her ulusun
ba! ms zl ! n güven alt na almak ve korunmu lu!unu sa!lamak ve bu u!urda ba ka ç kar
yol kalmazsa ulusun haklar n silahla savunmak.
Bu iki tür görev, devletin en ba ta gelen görevlerindendir. Denilebilir ki devlet
kurmaktan amaç, bu iki görevin yerine getirilmesini sa!lamakt r. Çünkü bu görevler,
yurtta lar n tek tek ki iler olarak yapmaya güçlerinin yetmeyece!i i lerdir. Dahas ,
yurtta lar n bu görevlerin bir bölümünü bile yapmaya kalk malar do!ru de!ildir. Çünkü o
zaman, anar i olur, devlet kalmaz. Örne!in, bir yurtta , kendi kendine bir yabanc devletle
siyasal bir görü me ve ili kide bulunamaz.
Bir yurtta n, ülke savunmas nda ba na buyruk hareket etmesine izin verilmez. Bir
yurtta , kendi özgürlü!ünü ve hakk n kendi maddi gücüne dayanarak sa!lamaya
kalk amaz. Bu konular ki ilerin güçleri ve giri imleriyle de!il ulusun iradesini elinde
bulunduran devletin gücü ve etkinli!iyle sa!lanabilir. Bu iki tür görevden ba ka, devletin
üstlendi!ini belirtti!imiz görevleri de ba lad ! m z s ra içinde söyleyelim:
c) Yollar demir yollar vb. gibi bay nd rl k i leri.
ç) E!itim ve ö!retim i leri.
d) Sa!l k i leri.
e) Toplumsal (sosyal) yard m i leri.
f) Tar m, tecim (ticaret) ve zanaata ili kin ekonomik i ler.

Bu son söyledi!imiz i leri, devletin yapmamas ki ilere b rakmas gerekti!ini ileri


sürenler vard r. Bu görü ü uygun bulup izleyenlere ‘bireyci’ derler. Ulusun genel ve ortak
ç karlar na ili kin siyasal ve dü ünsel ili kilerde oldu!u gibi her türlü ekonomik i lerinde
ki ilere b rak lmay p devletçe yap lmas n n daha uygun olaca! kuram n savunan
'devletçiler’ de vard r. Biz, devletimizce uygulanmas uygun olan ilkeyi belirlemek için
bireyci ve devletçilerin dayand klar noktalar ve bir de demokrasinin en belirgin niteliklerini
göz önünde bulundurarak bir irdeleme yapal m:
Bilindi!i üzere, Türkiye Cumhuriyeti demokrasi temeline dayanan bir devlettir.
Demokrasi temelde siyasal içeriklidir; dü ünseldir, dü ünceye dayan r, bireycidir,
e itlikçidir. Demokrasinin bu ana noktalar na göre, yurtta n siyasal özgürlü!ünü ve
çal mas n sa!lamak; yurtta n bilimsel, toplumsal, sanat ve ahlak gibi dü ünsel alanlarda
geli mesini sa!lamakla ilgilenmek ve yurtta n ulusal egemenli!e, yöntemi çerçevesinde
kat lma hakk n ve bütün yurtta lar n e it siyasal haklara sahip olmalar n sa!lamaktan
ibaret olan noktalar, devletin yurtta a kar ba l ca görevlerinin s n r n gösteren imlerdir
(i aretlerdir). Öyleyse demokrasi temeline dayanan bir devlet, toplumsal yard m dizgesi
(sistemi) ya da bir ekonomik kurulu dizgesi (sistemi) de!ildir. Bunun için bu alanlara ili kin
i lere devletin kar mamas , bütün bu nitelikteki i leri bireylere ya da bireylerden olu an
ortakl klara b rak lmas olanakl d r. Bu olana! n ölçüsünü anlamak için, devletin ulusa ve
ülkeye kar yerine getirmek zorunda oldu!u temel görevlerinin, ikinci derecede olan
görevlerle ilgi ve ba!lant lar n dü ünmek gerekir. Devlet, güvenlik ve huzuru sa!lamak
için, ülkeyi savunmak için, sa!l kl , iyi geli mi , anlay lar , ulusal duygular , yurt sevgileri
yüksek yurtta lar ister. Devletin, içte ve d ta ulus i lerini yapt raca! yüksek yetenekli
yurtta lara gereksinimi vard r. Devlet, bütün yurtta lar n, devletin yasalar n anlay p onlara
uyma gere!ini kavramalar n , ülkenin güvenli!i ve savunmas için önemli görür. Devlet,
bütün yurtta lar n hangi i leyicilik ve meslek dal nda olursa olsun ça! m zdaki geli me ve
ilerlemenin gerektirdi!i ölçüde ba ar l olmalar yla yak ndan ilgilidir. Bu nedenlerdir ki
yurtta lar n e!itim ve ö!retimiyle, sa!l ! yla yak ndan ilgilenmek zorundad r. Devlet,
ülkenin güvenlik ve savunmas için karayollar yla, demiryollar yla, limanlarla, deniz
ta tlar yla, telgrafla ve telefonla, ülkenin hayvan gücüyle ve her türlü ta ma araçlar ile
ulusun genel maddi varl ! yla yak ndan ilgilenir. Ülke yönetiminde ve savunmas nda bu
sayd klar m z toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir. Özellikle para, her türlü
arac n üstünde bir var olma silah d r. Bu sayd ! m z alanlardaki i lerden ekonomiyle ilgili
olanlar, do!rudan do!ruya devletin zorunlu görevlerinden görünmemekle birlikte o
görevlerin yerine getirilmesinde etkilidirler. Bu alanlardaki i lerin, ki ilere ya da ortakl klara
bütünüyle b rak lmas için, bu i lerin devletin kar mas ya da yard m söz konusu olmadan,
devleti temel görevlerini yerine getirmede zor durumlarda b rakmayaca! na emin olmak
gerekir. Görülüyor ki ekonomik i ler ve kimi toplumsal i ler, bir bak ma bireylerin
ç karlar yla ili kilidir. Bunun içindir ki bireyciler bu i lere devletin kar mas n ki i
özgürlü!üne kar ma gibi görürler. Ne var ki bu i ler içinde dolayl olarak bütün ulusun
ortak ç kar na dokunan ve dayanan noktalar da vard r. Bu nedenle devletçilerin hakl
olduklar noktalar kabul etmek yerinde olur. Özel ç kar ço!u kez genelin ç kar yla çeli ir bir
durumda olabilir. Bir de özel ç karlar sonunda rekabete dayan r. Oysa ki yaln z bununla
ekonomik düzen kurulamaz. Bu san da olanlar ‘Kendilerini serap kar s nda aldat lmaya
b rakanlard r.’ Ki iler ortakl klar, devlet örgütüne göre zay ft rlar. Serbest rekabetin
toplumsal sak ncalar da vard r; zay flarla güçlüleri yar mada kar kar ya b rakmak gibi..
ve dahas , ki ilerin kimi büyük ortak ç karlar doyurucu nitelikte kar lamaya güçleri
yetmez. Bu gibi i lerde, ki ilerin kurma olana! bulamayacaklar geni ve güçlü bir kurulu
gerekir ya da bu gibi i lerde ki iler yeterli ölçüde ç kar sa!layamayacaklar için o i lerden
cayabilirler. Oysa o i ler ulusça ya amsal bir önem ta r ve devlet onu yapmak zorundad r.
Herhalde, uluslarda özgürlük ve uygarl k geli ti!i ölçüde devletin görevleri ve sorumluluklar
artar. Ya am geli ti!i oranda araçlar da artar. Çok araç, çok ve büyük bir güçle yönetilmeyi
gerektirir. Güç artt kça kurallar da artar. Bir toplumun arac ve kural ysa devlettir. Bundan
ba ka devletin bireye göre olan h rs da ba ka niteliktedir. O, kamunun ortak ç karlar n ve
ilerlemesini dü ünür. Ki iler, özel ç kar h rs ndan, ne ölçüde uzakla t r labilir; bu gerçekten
dü ünülmeye de!er. Herhalde devletin, siyasal ve dü ünsel konularda oldu!u gibi, kimi
ekonomik i lerde de düzenleyicili!ini, ilke olarak kabul etmek uygun görülmelidir. Bu
durumda kar kar ya kal nacak zorluk udur: Devlet ile bireyin kar l kl etkinlik alanlar n
ay rmak.
Devletin bu alandaki etkinlik s n r n çizmek ve dayanaca! kurallar belirlemek, öte
yandan yurtta n ki isel giri im ve etkinlik özgürlü!ünü k s tlamam olmak devleti yönetme
yetkisi verilmi olanlar n belirlemesi gereken sorunlard r. =lke olarak devlet, bireyin yerine
geçmemelidir. Ancak ki inin geli mesi için genel ko ullar göz önünde bulundurmal d r. Bir
de bireyin ki isel etkinli!i, ekonomik ilerlemenin temel kayna! olarak kalmal d r. Ki ilerin
geli imine engel olunmamas , onlar n her aç dan oldu!u gibi, özellikle ekonomik alandaki
özgürlü!ü ve giri imleri önünde, devletin kendi etkinli!iyle bir engel olu turmamas ,
demokrasi ilkesinin en önemli temelidir.
Öyleyse diyebiliriz ki bireylerin geli iminin engel kar s nda kalmaya ba lad ! nokta,
devlet etkinli!inin s n r n olu turur. Buna göre, “Genellikle zaman ve ortam içinde sürekli
özel bir nitelik gösteren, ekonomik bir i i, devlet üzerine alabilir.” Örne!in, büyük ve
düzenli bir yönetimi gerektiren ve özel ki iler elinde tekelle mek tehlikesi gösteren ya da
genel bir gereksinimi kar layan bir i i devlet üzerine alabilir. Madenlerin, ormanlar n,
kanallar n, demiryollar n n, deniz ula m ortakl klar n n devletçe yönetimi ve para ihraç
eden bankalar n ula t r lmas ; ayn ekilde su, gaz, elektrik ve benzeri i lerin yerel
yönetimlerce yap lmas yukar da aç klad ! m z türden i lerdir.
Bu aç klad ! m z anlamdaki anlay ta “devletçilik”, özellikle toplumsal, ahlaksal ve
ulusald r. Ulusal servetin da! l m nda daha üstün bir do!rulukla çal p emek verenlerin
daha yüksek refah , ulusal birli!in korunmas için kaç n lmaz bir ko uldur. Bu ko ulu, her
zaman göz önünde bulundurmak, ulusal birli!in temsilcisi olan devletin en önemli görevidir.
Kamu yarar na çal an genel kurulu lar n ço!alt lmas , devletin önemle göz önünde
tutmas gereken bir sorundur. Ancak bu yolla salt ç karc l !a dayanan etkinlikler
s n rlanabilir. Bu durum yurtta lar aras nda ahlaksal dayan man n geli imine yard m eden
en önemli etkendir.
Ülkede, her türlü üretimin artmas için, devlet aç s ndan özel giri imin çok gerekli
oldu!unu önemle belirttikten sonra, belirtmeliyiz ki “Devlet ve birey birbirine kar t de!il
birbirinin bütünleyicisidir.”
Devlet ve birey dedi!imiz zaman, bu sözcüklerin soyut anlam n de!il; tek gerçek
olan “toplumsal insan” , yani toplum içinde ya ayan bireyleri demek istiyoruz. = te bu
insan n, iki türlü ç kar vard r. Bu ç karlardan bir bölümü ki iseldir, öbür bölümüyse ortakt r.
Toplum ya am n koruyup sürdüren bu ortak ç karlard r. =yice dü ünülecek olursa bu iki tür
ç kar n birbirine denk oldu!u anla l r. Çünkü toplumsal bir varl k olan insan n ya am için
her iki ç kar ayn ölçüde gereklidir. Buna göre, bizce devlet ve birey sözcükleri ister genel
ister özel ç karlardan biri dü ünülmü olsun, her iki durumda da toplumsal insan dile
getiren ve aç klayan iki diyemdir (ifadedir). Yani unu demek istiyoruz ki yaln z ba na bir
birey de bireylerden soyutlanm bir devlet de dü ünmüyoruz. Devlet bireylerin olu turdu!u
ulusal toplumun göze görünen biçimidir. Ancak birey, eme!inin gelirini almak zorundad r.
Bu görü lerin bizim durumumuzla daha yak ndan olan ili kisini irdeleyelim:
Cumhuriyetimiz daha çok gençtir; geçmi ten kendisine kal t (miras) olarak geçen,
bütün büyük önem ta yan i ler, ça! n gereklerini kar layacak, onlarla ba a ç kabilecek
ölçüde de!ildir. Siyasal ve dü ünsel ya amda oldu!u gibi, ekonomik i lerde de ki isel
giri imlerin sonucunu beklemek do!ru olmaz. Önemli ve büyük i leri ancak ulusun genel
servetine ve devletin bütün kurulu lar na ve gücüne dayanarak ulusal egemenli!in
kullan lmas n ve yürütülmesini düzenlemekle görevli olan hükümetin, olabildi!ince üzerine
al p ba armas yolu seçilmelidir. Ba ka kimi devletlerin ikinci derecede görebilece!i ve
ki isel giri imlere b rak lmas nda sak ncas olmayan i lerden bir ço!u, bizim için ya amsal
önemi olan birinci derecede devlet görevleri aras nda say lmal d r.
Özetle, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin, demokrasi ana ilkesinden ayr lmamakla
birlikte “ l ml devletçilik” ilkesine uygun yürümeleri bugün içinde bulundu!umuz durumlara,
ko ullara ve zorluklara uygun olur.
Bizim izlenmesini uygun gördü!ümüz “ l ml devletçilik” ilkesi, bütün üretim ve
da! t m araçlar n ki ilerden alarak ulusu, büsbütün ba ka temellere dayal bir biçimde
düzenlemek amac n güden sosyalizm ilkesine dayanan kolektivizm ya da komünizm gibi
özel ve bireysel ekonomik giri im ve etkinli!e olanak vermeyen bir dizge (sistem) de!ildir.
Özet olarak bizim izledi!imiz devletçilik, bireysel çal ma ve etkinli!i temel ilke
saymakla birlikte, olabildi!ince az zaman içinde ulusu refaha ve ülkeyi bay nd rl !a
eri tirmek için ulusun genel ve yüksek ç karlar n n gerektirdi!i i lerde, özellikle ekonomik
alanda devleti do!rudan do!ruya ilgilendirmektedir.

Özgürlük:

Demi tik ki devlet yurtta lar n her türlü özgürlü!ünün korunmu lu!unu sa!lar.
Aimdi özgürlü!ün ne oldu!unu kavramaya çal al m:
Özgürlük, insan n, dü ündü!ünü ve diledi!ini salt (mutlak) olarak yapabilmesidir.”
Bu tan m, özgürlük sözcü!ünün en geni anlam d r. =nsanlar, bu anlamda özgürlü!e hiçbir
zaman sahip olamam lard r ve olamazlar. Çünkü bilinmektedir ki insan do!an n yarat ! d r.
Do!an n kendisi bile salt özgür de!ildir; evrenin yasalar na ba! ml d r. Bu nedenle insan ilk
önce, do!a içinde do!an n yasalar na, ko ullar na, nedenlerine etkilerine ba!l d r. Örne!in,
dünyaya gelmek ya da gelmemek insan n elinde olmam t r ve de!ildir. =nsan geldikten
sonra da ilk anda do!aya ve ba ka birçok yarat !a kar güçsüz durumdad r. Korunmaya,
beslenmeye, bak lmaya, büyütülmeye gereksinimi vard r.

Özgürlü ün Tarihsel Geli imi:


=lkel insanlar n, do!an n her eyinden; gök gürültüsünden, geceden ta an bir
rmaktan ve y rt c hayvanlardan dahas birbirlerinden korktuklar n z biliyoruz. =lk duygusu
ve dü üncesi korku olan insan n her dü ündü!ünü diledi!ini kesin olarak yapmaya
kalk m olmas dü ünülemez.
=lkel insan topluluklar nda, ata korkusu ve bunun ötesinde de büyük boy ve
budunlarda (halklarda), ata korkusunun yerine geçen Tanr korkusu, insanlar n kafalar nda
ve davran lar nda say s z yasak yaratm t r. Yasaklar ve bo inançlar üzerine kurulan
birçok gelenek ve görenek, insanlar dü üncelerinde ve davran lar nda k s tlam t r. O denli
ki ki isel dü ünce ve davran özgürlü!ü gibi bir hak kavram bilinmemi tir.
Topluluklar n ba na geçebilen ki iler, toplulu!u Tanr ad na yönetirlerdi. Her türlü
hak ve yetki onlardayd . Ki inin hakk , özgürlü!ü söz konusu de!ildi.
Buraya kadarki dü üncelerimizi, öyle bir sonuca ba!layabiliriz: =nsan önce do!an n
tutsa! yd sonra buna gökten güç ve yetki alan birtak m insanlara tutsak olmak eklendi.
=nsan topluluklar büyüyüp devlet durumuna geldikçe insanlar üzerindeki bask da o ölçüde
artt . Devletin ba nda bulunan adam n hakk s n rs z ve ko ulsuz salt (mutlak) bir güç
olarak kabul ediliyordu. Devlet biçimi imparatorluk ya da cumhuriyet olsun, bunun çok da
bir önemi yoktu. Bireyin ki isel bir hakk da söz konusu de!ildi. Eski zamanlarda, insanlar n
ortaya koydu!u uygarl klar n en yüksek dönemlerinde bile durum böyleydi. Bireyin hakk ,
hükümdar n ç kar na olarak Tanr ’sal hak içindeydi. Bu hakka dayanarak hükümdar,
uyru!undaki insanlar n özgürlü!üne istedi!i gibi sahip olabilirdi; bu, bireyin hakk na
sald rganl k say lmazd . Hükümdar n gücü için, dinlerin koydu!u s n rdan ba ka bir s n r
tan nm yordu. Hükümdar n yapmamas gereken ey, ancak Tanr ’n n yasaklad ! ey
olabilirdi.
=nsanlar dü ünsel geli mede ilerledikçe, “nereden geldiklerini” ve “ne olduklar n ”
yani kendi kökenlerini daha aç k bir biçimde dü ünmeye ba lad lar; yava yava onun
büyüklü!ünü daha iyi anlayabildiler ve de!erlendirebildiler. Do!an n her eyden üstün ve
her ey oldu!u anla ld kça, do!an n çocu!u olan insan, kendinin büyüklü!ünü ve onurunu
anlamaya ba lad . = te insanlar bu kavray a amas na ula t ktan sonrad r ki ‘Do!an n
insana verdi!i bütün yeteneklerin, özgürce etkinlik göstermesi ve geli mesi gerekir; bu
gereklilik do!ald r; do!an n verdi!i hakt r.’ dü üncesine vard lar. Art k bundan birey ile
hükümdar ve devlet aras nda, hak davas ve hak sava m (mücadelesi) ba lar. Bu sava m
devletlerin iç geli imlerinin tarihidir.
16. yüzy lda ileri sürülen dü ünceler öyleydi: Hükümdar buyruklar yla, yasalar yla,
Tanr ’sal hakk oldu!u gibi do!al hakk da bozamaz. Do!al hakk n da Tanr taraf ndan
verildi!ini kabul etmek gerekir. Ç k noktas bu dü ünce oldukça hükümdar n erk (kudret)
s n r n n temelini, Tanr ’sall k dü üncesi ve Tanr ’sal iradesi olu turdu. Çünkü do!al haklarda
ayn temele ba!lanm t . Hükümdar bu s n ra ve ölçüye ba!l kal yor idiyse, bu ba!l l !
dinsel bir görev sayd ! içindi. Yoksa ki inin hükümdara kar istemde (talepte)
bulunabildi!i hiçbir hak tan nm de!ildi. Bireysel haklar kuram , do!al hak dü üncesi,
Tanr ’sall k dü üncesi temelinden gökten kopar larak yeryüzüne indirilmi ondan sonra
ortaya ç kabilmi ti.

Bireysel Özgürlük :

Bireysel haklar kuram n n temeli öyle kuruldu: Her türlü hakk n kökeni bireydir.
Çünkü gerçek özgür ve sorumlu olan yarat k yaln z insand r. Buna göre, bireyin yaln zca
do!al hak ve ahlaksal sorumlulu!uyla ba! ml k l nm olan salt (mutlak) ba! ms zl ! bütün
uygarl k kurumlar ndan önce gelen ilk durum olarak, ilk ba lang ç noktas olarak kabul
olunuyor. Ancak öte yandan insanlar n, toplumsal ve siyasal kurumlar n bir bölümüyse
zorunlu ve yazg sal (kadersel) yasalar n hükümlerine göre evrimle ir. Bu yazg n n var
oldu!u oranda zekay bu yazg n n gidi ine ve yönüne uydurmak zorundad rlar. Bu
zorunluluk durumu gerçekte, kaç n lmas olanakl olmayan bir sonucu, daha mükemmel ve
daha uyumlu yapmakt r. Do!an n ve tarihin bir ürünü olan ulusun bireyleri sürekli bu
gerçekle kar kar yad rlar ve ona sayg duyarlar. Böyle bir ulusun kurdu!u devletin de
temeli ere!i (hedefi) bireysel hak olur.
Bireyin birinci hakk , do!u tan getirdi!i yeteneklerini özgürce geli tirebil-mesidir. Bu
geli meyi sa!lamak için, en iyi yolsa bireye ba kas n n ayn de!erdeki hakk n zarara
u!ratmaks z n tehlike ve zarar kendisine ait olmak üze-re, ona kendi kendini, istedi!i gibi
yönlendirmeye ve yönetmeye izin vermektir. Bireysel haklar n olu turdu!u çe itli
özgürlüklerin bütün amac , i te bu özgürce geli meyi sa!lamakt r. Bu haklara sayg
duymayan, göstermeyen siyasal toplum, temel görevini de yerine getirmemi olur ve
devlet, varl l ! n n amaç ve anlam n yitirmi olur.

Toplumsal Özgürlük :

Ça!da demokraside bireysel özgürlükler bir de!er ve önem kazanm t r; art k


bireysel özgürlüklere devletin ve hiç kimsenin kar mas söz konusu de!ildir. Ancak bu denli
yüksek ve de!erli olan bireysel özgürlü!ün demokrat ulusta neyi anlatt ! özgürlük
sözcü!ünün salt olarak dü ünülebilen anlam yla anla lamaz. Söz konusu olan özgürlük,
toplumsal ve uygar insan özgürlü!üdür. Bu nedenle bireysel özgürlük dü ünülürken, her bir
bireyin ve sonuçta ulusun ortak ç kar bireysel özgürlü!ü s n rland r r. Bireysel özgürlü!ü
s n rland rmak, devletin de görevi ve temelidir. Çünkü devlet, bireysel özgürlü!ü sa!layan
bir örgüt olmakla birlikte, ayn zamanda bütün özel etkilikleri, genel ve ulusal amaçlar için
birle tirmekle yükümlüdür. ‘Özgürlük, ba kas na zarar vermeyecek her türlü kullan m
yetkisinde bulunmakt r.’ denildi!inde yurtta özgürlü!ünün, yaln z bunun amaç edinildi!i,
devletin bu amac gerçekle tirmek için bir araç oldu!u anlat lm olur. Bu araç ulusun genel
ç kar amac n koruyacakt r. Öyleyse bireysel özgürlü!e snr olarak ‘ba kalar n n
özgürlü!ünün s n r n ’ gösterirken bireysel özgürlü!ün, ulusun genel ç kar n n gerektirdi!i
ölçüden daha fazla k s tlanamayaca! kabul edilmi oluyor. Bu dü ünce yal nçt r (basittir)
ancak uygulanmas çok güçtür. Çünkü bireysel özgürlü!ün ölçüsünün, devlet etkinli!ini
zay flatmamas gerekir. Devletsiz bir toplum ya da zay f bir devlet ya am n n sonucu,
herkesin herkese kar sava m d r (mücadelesidir). Bu sava m n, ço!unlu!un özgürlü!ünü
bo!mayacak biçimde do!rultularak gerçekle tirilmesi gerekir. Bu do!rultma i i bireyin
sorumlulu!una, giri imlerine ve geli imine engel olacak ölçüye vard r lmamal d r.
Yurtta lar n giri im ve sorumluluk duygular ne ölçüde geli irse, devlet için de o denli iyidir.
Bireysel özgürlükten, ne ölçüde özveride bulunulmas gerekece!i, içinde bulunulan
zamana ve ülkeye göre de!i ir. Ola!anüstü dönemler ola!anüstü önlemler gerektirebilir.
Bütün bu önlemleri ve k s tlamalar tan mak gereklili!i devlet dü üncesini ve kavram n
gösterir. Bu noktalardaki önlemlerin etkisini ve s n rlar n n geni li!ini ölçmek büyük bir
sanatt r. Devlet sanat i te budur. [Bu sanatta ba ar l olma derecesi, özgürlüklerin
s n rlar n çizen yasada görebilir.] Çünkü, bu s n r ancak yasayla çizilir ve belirlenir. Auras
kesindir ki yurtta lar n genel özgürlü!ü ve esenli!i için bireylerden ancak devlet için gerekli
olan bir bölüm özgürlüklerinin b rak lmas istenebilir.
Türk ulusunun tarihini göz önüne getirelim, daha düne dek alt nda ezildi!i bask ,
tutsakl k ve zorbal ! n kara, kanl pençesini duymamak mümkün de!ildir.
Türk, zorbal k ve tutsakl k zincirlerini koparabilmek için iç ve d dü manlar
kar s nda kendi ya am n ortaya att . Çok kanl ve tehlikeli sava mlara (mücadelelere)
girdi. Say s z özverilere katland . Ba ar l oldu ancak ondan sonra özgürlü!ünü kazand . Bu
nedenle özgürlük, Türk’ün ya am n n ta kendisidir. Art k, Türkiye’de her Türk özgür do!ar,
özgür ya ar.
Türk’ün bugünkü ulusal ve siyasal terbiyesi ve yüksek de!erlili!i, onun amac n ve
bulundu!u durumu belirlemi tir. Türkler demokrat, özgür ve sorumluluk ta yan
yurtta lard r. Türk Cumhuriyeti’nin kurucular ve sahipleri do!rudan do!ruya kendileridir.
Türk, ki isel özgürlü!ünden ve ç karlar ndan bir bölümünü, anayasada belirlenmi olan
ölçüde, Cumhuriyet’e b rakm t r. Cumhuriyet, bireyin b rakt ! bu özgürlükleri, bireyin ve
Türk ulusunun içeride özgürlü!ünü, d ar da da ba! ms zl ! n sa!lamak için kullan r.

Özgürlü ün Çe itleri :

Bir ulusun, ekinci (kültürü) yükseldikçe bireysel özgürlü!ün alanlar da geni ler ve
ço!al r. [Örne!in, ilkel bir insanla, uygar bir insan n özgürlük gereksinimleri ayn de!ildir.]
=nsan toplumlar uygarla t kça türlü biçimlerde birbirinden ayr ve ba! ms z özgürlükler
ortaya ç kar. Bu özgürlükler, kapsam ve niteliklerine göre iki bölüme ayr l rlar:
1) Bireyin maddi ç karlar na dayanan özgürlükler.
2) Bireyin dü ünce hayat ndaki özgürlük haklar .

1. bölüm içinde sayabilece!imiz özgürlüklerin ba l calar unlard r:


a) Ki isel özgürlük.
b) Konut dokunulmazl ! .
c) Bireysel iyelik (mülkiyet) hak ve özgürlü!ü.
ç) Tecim (ticaret), çal ma ve i letimcilik özgürlükleri.

a) Ki isel Özgürlük: Sözcü!ün dar anlam yla, ki isel özgürlüktür. Yani serbestçe
gitmek, gelmek, ulusal topraklarda kalmak ya da oradan ç kmak hakk na sahip olmakt r.
(Yolculuk yapma ve yerle im hak ve özgürlü!ü.) Bununla birlikte yasad tutuklamalardan,
hapis ya da herhangi bir cezadan korunmu olmak güvencesidir. [Ki inin özgürlü!ü
insanl ! n zorunlu bir gere!idir.]

b) Konut Dokunulmazl ! : Bu hak, ki i güvenli!inin süre!i (devam ) ve sürüp


gitmesidir. .nsan evinin sahibidir ve oraya ancak istedi ini sokar. Bir insan n evine
hükümetin kar mas , yaln z yasan n belirledi!i durumlarda ve yasal yolla olabilir.

c) Bireysel =yelik (mülkiyet) Özgürlü!ü: Bir ki inin kendi eme!inin ürünü olan her
eye sahip olmas , bireyin, devletin kar amayaca! , yüksek haklar ndand r. =nsan
namusluca sahip oldu!u mal ve mülkünü istedi!i gibi kullanabilir, satabilir, satmayabilir,
istedi!ine verebilir, onlar yak p yok edebilir, yani istedi!i gibi kullanabilir. Eski ça!larda
böyle de!ildi; bunun tersiydi. insanlar kendi istekleri d nda aileleriyle oturduklar yerle
sat labilirlerdi.
Bireysel iyelik hakk n s n rlayan tek ey kamu yarar için kamula t r lma-d r.
Bununla birlikte hükümetin, belediyelerin, genel yönetimlerin hangi zorunlu durumlarda,
hangi yöntem ve biçimde kamula t rabilecekleri, kamula t rma yasalar yla belirlenmi tir.
Dü ünce ve kalem ürünü olan her yap t da sahibinin hakk d r. Bu hak ‘Telif Hakk Yasas ’ ile
güvence alt na al nm t r.

ç) Tecim (ticaret), Çal ma ve = letimcilik Özgürlü!ü: =nsan, ya am n kazanmak


için istedi!i i te, meslekte ve sanatta çal abilir, bu yönden serbesttir. Ancak bu özgürlü!ü
kamu yarar için ulusa yatk n olan birtak m yasal s n rlamalara ve ko ullara ba!l d r.
Örne!in, bir sütçü, bir ekmekçi birtak m sa!l k kurallar na uymak zorundad r. Bir tecimen
(tüccar) yabanc ülkeden getirdi!i mallar , gümrük vermeden yurda sokamaz. Ülkede
herkes istedi!i gibi ö!retmenlik, avukatl k, doktorluk yapamaz. Bunun için yasalara uygun
olarak birtak m niteliklere sahip olmas gerekir. Bunlardan ba ka devletin siyasal ya da
kamu yarar ve güvenli!i amac yla tekeli alt nda bulundurdu!u i leri ba kalar yapamaz.
[=çki ve tütün gibi.] Bütün bu engellerin yan s ra insan için her zaman yeterli ölçüde bir
çal ma ve para kazanma özgürlü!ü vard r.

2.bölüme giren özgürlükler daha çok do!rudan do!ruya bireyin dü ünsel ya am na


ili kin özgürlük haklar d r. Bunlardan ba l calar unlard r :
a) Vicdan özgürlü!ü.
b) Toplant özgürlü!ü.
c) Bas n özgürlü!ü.
ç) Dernek kurma özgürlü!ü.
d) E!itim-ö!retim özgürlü!ü.

a) Vicdan özgürlü!ü: Her birey istedi!ini dü ünme, istedi!ine inanma, kendine göre
bir siyasal dü ünceye sahip olma, inand ! dinin gereklerini yerine getirme ya da getirmeme
hak ve özgürlü!üne sahiptir. Hiç kimsenin dü ünce ve vicdan na bask yap lamaz. Vicdan
özgürlü!ü, ki inin salt (mutlak) ve kar lamaz olan haklar n n en önemlilerinden biri olarak
tan nmal d r.
Uygarl ! n geri oldu!u, bilginin henüz geli medi!i ça!larda, dü ünce ve vicdan
özgürlü!ü, bask alt ndayd . =nsanl k bundan çok zarar görmü tür. Özellikle din koruyucusu
görünü üne bürünmü olanlar n, gerçe!i görebilen ve dü ünebilenlere, söyleyebilenlere
kar yapt klar zulüm ve i kenceler insanl k tarihinde her zaman kirli korkunç olaylar olarak
kalacakt r.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, her yeti kin dinini seçmekte özgür oldu!u gibi, belli bir
dinin törenlerini yapmakta da serbesttir; yani dinsel tören yapmak özgürlü!ü de
dokunulmazd r. Do!al olarak dinsel törenler toplumun güvenli!ini bozamaz ve halk n
görene!ine ayk r olamaz, siyasal gösteri biçimine de dönü türülemez. Geçmi te çok
görülmü olan bu gibi durumlara, Türkiye Cumhuriyeti art k hiçbir biçimde katlanamaz.
Ayr ca Türkiye Cumhuriyeti s n rlar içinde bütün tekkeler, zaviye ve türbeler yasayla
kapat lm t r. Tarikatlar kald r lm t r. Aeyhlik, dervi lik, çelebilik, halifelik, falc l k,
büyücülük, türbedarl k vb. yasakt r. Çünkü bunlar gericilik yuvalar ve bilgisizlik
damgalar d r. Türk ulusu böyle kurumlara ve onlara kat lm olanlara katlanamazd ve
katlanmad da.
[Laiklik: Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet yönetiminde bütün
yasalar, kurallar ve düzenlemeler bilimin ça!da uygarl !a getirdi!i ilke ve biçimler
do!rultusunda, dünya gereksinimlerine göre yap l r ve uygulan r. Din anlay vicdana ba!l
oldu!undan, Cumhuriyet dinle ilgili dü ünceleri, devlet ve dünya i lerinden, politikadan ayr
tutmay , ulusumuzun ça!da ilerlemesinde ba l ca ba ar etkeni olarak görür.]

b-c) Toplant Özgürlü!ü ile Bas n Özgürlü!ü: Bu iki özgürlük ayn ilkeye dayan r. O
ilke de insanlar n, dü üncelerini özgürce söyleyebilmek ve yay mla-mak hakk d r. Yurtta lar
kendi e!itim ve ö!retimleri için ve halk n yarar aç s ndan dü ünce al veri inde
bulunmal d rlar. Dü ündüklerini istedikleri gibi söyleyebilmelidirler. En büyük gerçekler,
kavray ve anlay lar dü üncelerin, özgürce ortaya konmas ve tart lmas yla ortaya ç kar
ve yükselir.
Toplant , insanlar n birlikte dü ünüp konu mak ya da ba ka birinin sözlerini
dinlemek amac yla, geçici olarak bir araya gelmeleridir. Toplant insanlar n, bir eyi birlikte
izlemek için toplanmalar ndan ya da insanlar n birlikte yapmak için sürekli olarak bir araya
gelmeleri durumundan ay rt edilmelidir. Toplant , ada yap lan ki isel bir ça!r üzerine,
ça!r l lar n (davetlilerin) toplanmas yla yap lan özel toplanma da de!ildir. Ülkenin dirlik ve
düzenini bozacak biçimde ve yerlerde toplanmak do!al olarak yasakt r. Toplant yapma
özgürlü!ü, anayasam z gere!ince bireylerin do!al haklar ndand r. Bu özgürlük ancak,
‘Genel Toplant lar Yasas ’ çerçevesinde gerçekle tirilebilir. Çünkü güvenlik ve toplumsal,
siyasal düzeni korumakla yükümlü olan hükümetin, gereken önlemleri alabilmesi için
toplant günü ve yerinin, zaman nda yöntemi çerçevesinde bildirilmesi gerekir.
Toplant özgürlü!ü, bas n özgürlü!ünden daha eskidir. Ne var ki bas n özgürlü!ü,
bas mc l k tekni!inin ve gazetecili!in ilerlemesiyle daha büyük bir önem kazanm t r.
Bas n özgürlü!ü, yurtta lar n günlük ya da belirli sürelerle ç kan gazetelere,
dergilere yazaca! yaz lar ya da yapaca! bedizler (resimler) arac l ! yla ve yay mlayaca!
betiklerle (kitaplarla) dü üncelerini serbestçe ve aç kça bildirmesidir. Tiyatro, sinema,
gramofon, radyo ve telgraf da dü üncelerin yay mlanmas ve duyulmas için en önemli ve
etkin araçlard r. Bir insan n herhangi bir yerde söyledi!i sözler orada bulunanlar aras nda
kal r; etkisi ancak bir an içindir ve s n rl d r. Ne var ki bu sözler radyoyla söylenebilirse
bütün dünya i itebilir. Telgraf da dü üncelerin yay lmas nda h zl bir araçt r. Ancak söz, bir
pla!a geçerse, özellikle bir gazeteye, bir beti!e (kitaba) geçerse, dü ünce saptanm olur
ve bütün dünyada okunur, do!al olarak gelecek ku aklara ula r. Herhangi bir yüzeye
yap lan resim ve yaz lan yaz lar ve ayn ekilde yap lan yontular da (heykeller de)
dü ünceleri ya atan yap tlard r. Türlü araçlarla saptanan ve h zla yay mlanan dü ünceler,
bütün insanl ! n ilerlemesine ve tarihe büyük katk da bulunur.

Kamuoyu :
Ulusal egemenlik temeline dayal temsili bir hükümette kamuoyu büyük bir i lev
üstlenir. Bas n ve toplant özgürlükleri olmadan ve kamuyla ilgili i lere ili kin geni bir
ele tiri ortam yarat lmadan, kamuoyu görevini yerine getiremez. Ulusal egemenlik ve
temsili hükümet dü üncenin yay lmas ve yükselmesi ancak kamuoyunun etkinli!iyle
olabilir. Hükümetin dü üncesi, ülkenin dü üncesini temsil etmelidir. Hükümet ülkenin
dü üncesini anlayabilmek için bu dü üncenin ortaya ç kmas na yol açan araçlara sahip
olmal d r. Gerçi hükümet, seçim zamanlar nda ulusun dü üncelerini yak ndan ö!renir,
seçilen meclisler de ulusun dü üncesini temsil eder. Ne var ki seçim zamanlar nda ulusun
yans tt ! dü ünceler, hep ayn kalmaz. Bu nedenle meclislerin bu dü ünceleri temsil
edebilmesi uzun zaman sürmez. Kamuoyu ulusun içinden ta an her tür dü üncenin
bulundu!u bir denizdir. O denizde çe itli ak mlar çe itli tart ma dalgalar yarat r. Kamuoyu
ruhsal bir dünyad r. Orada ortaya ç kan dü ünce sava m (mücadelesi) dikkatli gözlerden
gizli kalamaz. Eski ça!lardaki demokrasilerde bu dü ünce sava m bütün yurtta lar n her
gün bir arada toplanarak yapt klar toplant larda gerçekle tiriliyordu. Bugün yurtta lar n
çoklu!u ve uygar ya am n yurtta lara yükledi!i günlük i ler onlar n maddeten ve her gün
bir arada toplanmalar na olanak b rakmam t r. Bu nedenle kamuoyu, bir dü ünce ortam
olmu tur ve bu ortamda kamuya ili kin i lerin ele tirilmesi u nitelikleri gösterir:
1) Ele tiri ve tart ma bütünüyle özgürdür. Bu özgürlü!ü herkes, hiç- kimsenin
etkisi olmadan ve kendi kendine kullan r. Hükümeti ve meclisi dikkatli tutan güç, ele tiri
özgürlü!üdür.
2) Kamuoyunun ele tiri özgürlü!ü, ba l ca birçok yay n yapma yoluyla olur.
Yay n, yolsuzluklara engel olur ve hükümeti, yönetim yollar n do!ru ve yerinde kullanma
görevlerini yerine getirmek zorunda tutar. Yay n, en etkili denetleme yoludur. Bu noktada
‘ele tirinin kolay ancak bir eyi yapman n güç oldu!u’ gerçe!inin unutulmamas gerekir.
Onun için; kamuoyunun iyili!i dü üncesi her türlü ele tiri ve tart mada, her zaman en
ba ta göz önünde tutulmas ve temel al nmas gereken bir dü üncedir. =leri sürülen
dü ünceler, kamunun iyili!i ad na ortaya at lmal d r. Bu dü ünce ç k noktas olunca,
ele tiri ve tart ma devletin de yarar na yap lm olur ve yurtta lar n toplumsal, siyasal
e!itim düzeylerinin yükseltilmesini de sa!lar.
3) Kamuya ili kin i leri ele tiri özgürlü!ü, hükümet ile halk aras nda bir anla ma
ortam yarat r. Hükümet yay n organlar arac l ! yla kamuoyunu anlar ve gerekti!inde onu
gerekli belgelerle ayd nlat r. Hükümetin halk ve halk n hükümeti anlamas onlar n bir bütün
olarak birle melerini ve öylece kalmalar n sa!lar.

Kamuoyunun Kendi Kendine Örgütlenmesi:


Hükümet tutum ve hareketlerini düzenlemek için, kamuoyuna önem verince
kamuoyu örgütlenir. Kamuoyunun sürekli yararlan labilecek bir durumda haz r bulunmas ,
onun ancak bir örgüte sahip olmas yla olanakl d r. Bu örgütte serbest ele tiri ve tart ma
alan d r. Bu alan sürekli aç k tutularak sürekli çe itli ve de!i ik dü üncelerle beslenmelidir.
Buysa bas n n çal mas ve kamu yarar n n her gün yeniden yeniye tart lmas yla olur.
Kamuoyunun i ledi!i, canl oldu!u ülkede, gazeteler yay mlanmasa halk a k nl !a u!rar ve
ç lg na döner. Sözünü etti!imiz bu dü ünce örgütünde u özellikler görülür:

1) Dü ünce örgütü, bir az nl ! n ya da birtak m seçkin insanlar n yaratt ! , ortaya


koydu!u bir kurumdur. Ku kusuz halk kitlesi de bu örgüte kat l r. Ne var ki ba ka alanlarda,
i lerde oldu!u gibi, bunda da halk kitlesinin i levi etkin de!ildir. Gerçi halk, yay n yans t p
iletir ve dü üncelere yanda toplar ancak dü ünceleri ortaya koyan, ortaya atan ve yay n
alan n n odak noktas n olu turan halk de!ildir.

2) Ça!da dü ünce örgütünde, gerçekte iki seçme tabakan n etkinli!i vard r. Bu


s n flardan biri bas m giri imini gerçekle tiren öbürü de yönetenlerdir.
Bas n, dü ünceleri ortaya koymak ve yay mlamak için gerekli araçlard r. Siyasal
dü ünceleri de üreten bas nd r. Bas n giri imleri, gazete, dergi ve kitap basma yoluyla
gerçekle ir. Bas n n siyasal dü ünceler üretmedeki rolü, çok daha ba ka niteliktedir. Çünkü
siyasal dü ünceleri ortaya atan, her zaman siyasal kümeler ve zümreler gibi belli dü ünce
dernekleridir. Kabul edilmesi gereken udur ki siyasal dü ünceler, siyasal partilerin ç kar na
olarak onlar taraf ndan ortaya konur. Yoksa halk toplulu!u içinde kendili!inden ortaya
ç kmaz.

3) =yice bilinmelidir ki gazeteler, okul betikleri (kitaplar ) de!ildir. Kimi a a!


düzeydeki insanlar n parayla yapt klar bas n sava mlar (mücadeleleri) vard r. En adi
yalanlar duyurmada ve yaymada bas n n kulland ! bir gerçektir. Bas n ve dü ünce
özgürlü!ünün kar kar ya bulundu!u ba ka tehlikeler de vard r. Bas n ve dahas dü ünce
derneklerinin, ulusal hükümetin etkisinden kurtularak siyasal, ekonomik kimi gizli amaçlara
alet olmas ndan korkulur. Bas n n parayla sat n al nabilmesi, uluslararas yüksek para
çevrelerinin bas n üzerindeki gizli etkisi ya da yaln zca yabanc devletlerin örtülü ödene!inin
etkisi, i te bunlar n kamuoyunu aldatmalar ndan ve yan ltmalar ndan çok korkulur. Nedir ki
özgürlükten ç kacak olan bu kötülük ya da olumsuzluklar, kesinlikle çözümsüz de!ildir. =lkin
bas n özgürlü!üne me ru bir s n r çizilir. =kincisiyse gazeteler özel bir örgüt kurarak bununla
kendi üzerlerinde ahlaksal bir etki yarat rlar. Ba lang çta bir kazanç i inden ba ka bir ey
olmayan gazetecilik, zamanla bir toplumsal kurulu durumuna gelebilir. Bundan ba ka
halk n dü ünsel, siyasal e!itim düzeyi ile tutumu da bir güvencedir. Halk, belli gazeteleri
okumaya ve onlar birbirleriyle denetlemeye ve gazetecilik yararlar na inanmaya al r.
Bütün bunlar n ötesinde her eyin aç k olmas yla iyi niyetin geli ece!ini ve önemli sorunlar
üzerinde iyi niyetli insanlar n her zaman ço!unlu!u olu turacaklar n kabul etmek uygun
olur. Çünkü, “Her zaman dünyan n yar s ve bir zaman da dünyan n tümü de aldat labilir.
Ne var ki, bütün dünya her zaman aldat lamaz, kand r lamaz.”
Deneyimler göstermi tir ki her eyi söylemekten insanlar yasaklamak kesinlikle
olanak d d r. Ancak ulusal e!itim, ulusal görgü, görenek ve büyük manevi güçlere kar
hükümetin uygun gördü!ü tutumu sayesinde ba kald r c dü üncelerin yay lmas na olanak
vermeyecek toplumsal bir ortam yarat labilir. Ancak herhalde her eyin söylenmesine izin
vermek ve bunun kar s nda da söyleyenlerin dü üncelerini eyleme dönü türmelerine
seyirci kal p yaln zca önlemler getirmekle yetinmek anlams zd r. Bütün halk n eyleme
geçti!i gün, onlar tutuklayacak güç yoktur. Nas l t bbi bir sa!l k koruma varsa ayn ekilde
de toplumsal bir sa!l k koruma da vard r. Her ikisi ayn ilkeye dayan r. Maddi mikroplar
yok etme olana! yoktur. Ancak ki inin vücudunda bedensel bir sa!l kl l k yaratmak olanakl
oldu!u gibi toplumsal yap da da manevi bir sa!l k yaratma ve bu yolla bir güç ortam
haz rlama olana! vard r.

Gazeteler :

Türkiye Cumhuriyeti’nde gazete ç karmak, betik (kitap) yay mlamak, bas mevi
açmak için uyulmas gereken kurallar, bas n yasas ve bas mevleri yasas nda belirlenmi tir.
Zaral yay n ve ki ilere sald rma durumunda yap lacak i lem, bu yasalarda ve ceza
yasas nda yaz l d r.
Bu konuda, bizce söylenecek sözler öyle özetlenebilir: Bas n n genel ya amda ve
Cumhuriyetin ilerlemesi ve geli mesi için ta d ! görevler yüksektir. Bas n n tüm ve geni
olarak sahip oldu!u özgürlü!ün iyi yolda kullan lmas n n ne denli ince ve hassas bir konu
oldu!u aç kt r. Her türlü yasal ba!dan önce kalem sahibi bir kimse bilime, gereksinimlere
ve kendi siyasal görü lerine oldu!u ölçüde yurtta lar n haklar na ve ülkenin her türlü özel
görü ün üstünde olan yüksek ç karlar na da dikkat etmek ve sayg göstermek manevi
zorunlulu!undad r. Ancak böyle bir zorunlulukla genel düzen sa!lanabilir. Bununla birlikte
bas n özgürlü!ünden ortaya ç kabilecek olan olumsuzluklar ortadan kald racak etkili yol,
kesinlikle geçmi te san ld ! gibi bas n özgürlü!ünü k s tlama yolu de!ildir. Bas n
özgürlü!ünden do!acak olan sak ncalar n ortadan kald r lmas yolu, yine do!rudan do!ruya
bas n özgürlü!üdür.

Ç-d) Dernek Kurma ve E!itim-Ö!retim Özgürlü!ü : Dernek belli ki ilerce bilgilerini ya da


çal malar n sürekli olarak birle tirmek amac yla kurulan bir topluluktur. Çocuk Esirgeme
Kurumu, K z lay Dernekleri, Türk Ocaklar , Kad n Birli!i, (Türk Hava Kurumu, Türk Dil
Kurumu, Türk Tarih Kurumu) gibi topluluklar da birer dernek say labilir.
Ö!retimse bir kimsenin, kendi bilgilerini ba kas na ö!retmesidir. Buradaki e!itim-
ö!retimden amaç aile içinde yap lan ders verme ve ders alma de!ildir. Bir okul açarak ülke
genelinde ö!retim yapmakt r. Dernek kurma ve e!itim-ö!retim özgürlükleri öbür bireysel
özgürlüklerden farkl d r. Çünkü bunlar ortak bir etkinli!in, sürekli uygulan n gerektirir. Bu
nedenle yaln z bireysel haklar olarak de!erlendirilemez.

Dernek Kurmak:

Dernekler, bir yandan toplumu destekler ancak bir yandan da kurulan dernekler
devlet içinde ba l ba na birer örgüt ve birer güç olacaklar ndan devlet için tehlikeli de
olabilirler. Bu nedenle dernek kurma, ana yasam zda bireylerin do!al haklar ndan say lm
olmakla birlikte ayr ca bir yasayla belirlenmi tir. Denekler yasas na göre:
a) Dernek, kurulduktan hemen sonra kesinlikle hükümete, yöntemi çerçevesinde
bildirilmelidir.
b) Var olan yasalara, genelin törelerine ayk r me ru olmayan bir temele dayanan
ya da devlet ba! ms zl ! n , hükümet biçimini bozmak az nl klar birbirinden ay rmak amac
güden dernekler kurulamaz.
c) Irk ve cinsiyete dayanan soyluluk sanlar yla siyasal dernek kurmak yasakt r.
ç) Dernek üyelerinin 18 (onsekiz) ya n doldurmalar ko uldur.
d) Gizli dernek kurmak kesinlikle yasakt r.
e) Derneklerin topland ! yerde herhangi bir silah bulundurmak yasakt r. Yaln z
klüplerde güvenlik görevlilerine bilgi vermek ko uluyla eskrim ve avc l k gibi sporlara ili kin
silahlardan gerekti!i kadar bulundurulabilir.

E itim-Ö retim Özgürlü ü:

E!itim-ö!retime gelince çok önemli ve hassas konudur. Devlet, yurtta lar n ö!retim
ve e!itimiyle çok ilgilidir. Bir kere ilkö!retimi zorunlu tutar ve genellikle ö!retim, hükümetin
denetimi alt nda ve onun programlar çerçevesinde olur. Çünkü ö!retim özgürlü!ü niteli!i
dolay s yla karma kt r. Bir yandan bireysel özgürlü!ün gere!idir ancak ortak bir kurulu a
dayan r. Onun için ö!retime yasayla özel bir düzen verilmesi gerekir. Anayasada da buna
ili kin madde udur: “Hükümetin denetimi ve gözetimi alt nda ve yasa çerçevesinde her
türlü ö!retim serbesttir.”
Tevhid -i Tedrisat Kanunu’na (Ö!retim Birli!i Yasas ’na) “Türkiye s n rlar içinde
bütün bilim ve ö!retim kurumlar Maarif Vekâleti’ne (Milli E!itim Bakanl ! ’na) ba!l d r.”
Yaln z Harp Okulu’nun kökeni olan askeri liseler, Milli Müdafaa Vekâleti’ne (Milli Savunma
Bakanl ! ’na) b rak lm t r.

Haber Verme ve +ikayet Hakk :

Türkler, gerek kendilerine gerekse kamuya yönelik olarak yasalara ve kurallara ayk r
gördükleri durumlarda, ilgili makama ve Türkiye Kamutay ’na (T.B.M.M.’ye) ki isel ya da
toplu olarak haber verebilirler ve ikayette bulunabilirler. Ki isel olarak yap lan ba vurunun
sonucunun dilekçe verene yaz l olarak bildirilmesi zorunludur. Bu ikayet hakk söylendi!i
gibi bir haks zl !a kar ikayet niteli!inde olursa bu bireysel hak olur. Ancak yasalardan
ikayet ve yasalar n de!i tirilmesine ili kin bir öneri niteli!inde olursa bu durum yurtta n
siyasal giri imi demek olur. Bunun yöntemi ve s n r yasayla belirlenmi tir. Yasa önerme
hakk , Meclis üyesine ve Bakanlar kuruluna verilmi tir.
Bunun d nda siyasal dü ünce ve e!ilimini göstermek isteyen yurtta , betik (kitap)
yazarak ve bas ndan yararlanarak istedi!ini gerçekle tirebilir. Kamuoyuna uyma yolunu
seçen hükümetler ya da meclisler bunlar göz önünde bulundururlar.

Bireysel Hak ile Siyasal Hak :

Bireysel hak, siyasal hak demek de!ildir. Bireysel haklara, yurtta l k haklar , kamusal
ya da toplumsal haklar gibi adlar veren olmu tur. Ad ne olursa olsun bireysel haklar,
siyasal haklar dedi!imiz eylerden ba kad r.
Siyasal haklar, yurtta lar n hükümete kat lmas n sa!layan haklard r. Bunun en aç k
ve en belli örne!i siyasal seçimdir. Siyasal haklardan ancak yasan n bu haklar kendilerine
verdi!i yurtta lar yararlanabilir. Siyasal haklar, cinsiyet, ya ve yetenek ayr m
yap lmaks z n ulusun her bireyine verilmi tir. Bireysel haklarsa ilke olarak cinsiyetlerini,
ya lar ve yetenekleri ne olursa olsun, ulusu olu turan her bireye aittir. Bu haklar n bir
bölümü de gördü!ümüz gibi, bir tak m ko ullara ba!l d r, bunun iki nedeni vard r:
1) Bu haklar kullan ld klar nda siyasal bir etkinlik yaratabilirler. Bu etkinlik
hükümete do!rudan do!ruya kat lmak demektir. Bas n özgürlü!ü, toplant özgürlü!ü ve
dahas gelece!in yurtta lar n yeti tirme amac güden ö!retim özgürlü!ü gibi.
2) Bireysel özgürlü!ü henüz fiilen kullanamayanlar n korunmas söz konusudur.
Örne!in çal ma özgürlü!ü kimi durumlarda s n rland r l r. Çocuk ve kad nlar konusunda
oldu!u gibi.
Özgürlü ün Korunmas ile Yapt r mlar :

Ça!da anayasalarda, bireysel haklar ve yurtta n siyasal haklar belirlenmi tir. Ne


var ki haklar n fiilen kullan lmas için onlar n nas l kullan laca! n ve s n rlar n çizen yasalar
da gereklidir. Böyle olmazsa anayasada sa!lanan haklar kullan lamaz, birer söz olarak kal r.
Bu, nedenle haklar n kullan lmas n belirleyip düzenlemek kesinlikle gerekli bir kurald r.
Anayasa ve bu yasan n içeri!ini, hükümlerin uygulanmas n belirleyip düzenleyen
yasalar n yurtta lar n do!al, siyasal hak ve özgürlüklerinin yapt r mlar d r. Ancak as l
yapt r m, hükümettir. Yurtta özgürlü!ünü tan yan, ona sayg gösteren, onun sa!lanmas n
ve korunmas n en birinci görev olarak benimseyen siyasal yönetim biçimi do!ald r ki
demokrasi temeline dayanan Cumhuriyettir. Eskiden özgürlüklerin korunmas gibi bir sorun
söz konusu de!ildi; çünkü özgürlük yoktu.

Ba nazl A mak (Ho görülülük) :

Özgürlük, ku kusuz ki, güçlükle sa!lanabilir ancak herkese kar ba!naz-l ! a an


tutumlar ve ho görülü davran larla korunabilir.
Özgürlü!ün, vicdan ve din özgürlü!ünün, ne oldu!unu biliyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti’nde herkes Tanr ’ya istedi!i gibi tap n r (ibadet eder). Hiç kimseye dinsel
dü üncelerden ötürü bir ey yap lmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur.
Türkiye’de hiç kimse dü üncelerini ba kalar na zorla benimsetmeye kalk amaz ve böyle bir
eye izin verilmez. Art k gerçekten inanan dindarlar, içten inanç sahipleri, özgürlü!ün
gereklerini ö!renmi görünüyorlar. Bütün bunlarla, din özgürlü!üne, genellikle vicdan
özgürlü!üne, kar ba!nazca tutum büsbütün ortadan kalkm m d r? Bunu anlayabilmek
için ba!nazl ! a man n ne oldu!u irdeleyelim: Çünkü bu kavram n içerdi!i anlam, anlay ,
herkesin kendisine göre anlamas na çok elveri lidir. Din özgürlü!ünü bir hak olarak görmek
istemeyen acaba kalmad m ?
Vicdan özgürlü!ünün, insan ruhunun Tanr ’n n yüce etkinli!i (nüfuzu) alt nda dinsel
ya am yönetmek için sahip oldu!u haktan ba ka bir ey olmad ! n bellemi olanlar acaba
bugün nas l dü ünmektedirler? Bu gibiler kendisi gibi dü ünmeyenlere içlerinden olsun
k zm yorlar m ? Bu sayd klar m z gibi de!i ik inan lar olan kimseler, birbirlerine kin, nefret
besliyorlarsa birbirlerini a a! görüyorlarsa ve dahas yaln zca birbirlerine ac yorlarsa bu
gibi kimselerde ho görü yoktur, bunlar ba!nazd rlar.
Oysa ho görü sahibi olan bir ki i ne kendi yurtta n n ne de herhangi bir insan n
kendi vicdan na ait inan lar na kar kin duyar; tersine sayg duyar. Hiç olmazsa
ba kalar n n kendininkine uymayan inan lar n bilmezlikten, duymazl ktan gelir.
Ba!nazl ktan kurtulma, ho görü sahibi olma budur. Ancak do!ruyu söylemek
gerekirse diyebiliriz ki özgürlü!ü özgürlük için sevenler, ba!nazl ! a man n ne demek
oldu!unu anlayanlar, bütün dünyada pek azd r. Her yerde genel olarak yayg n olan
ba!nazl kt r. Her yerde görülebilen bar ortam n n temeli, ba!nazl k ile özgür dü üncenin
birbirine kar kin ve nefreti üstündedir. Temelin y k lmamas , kin ve nefret taban ndaki
dengeyi sa!layan güç sayesindedir. Bu söylediklerimizden ç kan sonuç udur: Aram zda
art k özgürlük engelleyicilerin kalmad ! n san p yaln z bizim gibi dü ünen ve duyanlarla
ya ad ! m z yarg s na varmak güçtür. Öyleyse görülen ba!nazl ! a mak de!il zay fl ! n
güçsüz b rakt ! ba!nazl kt r.
Ku kusuz, dü üncelerin inançlar n ba ka ba ka olmas ndan yak nmamak gerekir.
Çünkü bütün dü ünceler ve inançlarda bir noktada birle irse bu devinimsizlik (hareketsizlik)
belirtisidir, ölüm demektir. Böyle bir durum, elbette istenilen bir durum de!ildir. Bunun
içindir ki gerçek özgürlükçüler ba!nazl ! a man n genel bir yap olmas n isterler. Ancak iyi
niyetle de olsa ba!nazl ! n neden oldu!u yanl lara kar dikkatli olmaktan vazgeçemiyorlar.
Çünkü iyi niyetle hiçbir zaman hiçbir ey düzeltilememi tir. =nsanlar n, ruhun rahatlamas
için yak ld klar n biliyoruz. Herhalde bunu yapan engizisyon papazlar , iyi niyetlerinden söz
ediyorlar ve iyi i yapt klar n san yorlard .
Belki de bu dü üncelerinde gerçekten içtendiler. Ne var ki bir beyinsizli!i ya da bir
hainli!i, bir i kal b na uydurmak güç de!ildir ve sonuçta bu da bir ad de!i tirme sorunudur
diyebiliriz. = te bu nedenlerdir ki ho görüyü gerçekten bir ald rmazl k ölçüsüne
vard rmamak gerekir. Bu çok önemlidir.
Gerçi özgür olmak herkesin hakk d r; bunun için gerçek özgürlükçüler özgürlükten
yana olmayanlara kar daha geni davran lmas n isterler. Ancak bunlar n hiçbir zaman
elleri, ayaklar ba!l kurbanl k koyun durumuna boyun e!ecekleri kesinlikle san lmamal d r.
Unutulmamal d r ki kimi insanlar gelece!i, geçmi in aras ndan görmekte direnirler. Bunlar,
ilgimizi kesti!imiz geleneklere kar ba!l l ! n kesinlikle yeniden sa!lanmas n isterler. Bu
tür insanlar, kendisinin inand ! gibi inanmayan kimseleri istedikleri gibi ezmezlerse,
kendilerini cenderede hissederler. Herhalde ba!nazl ! a mak, istenen bir durum oldu!u
gibi, yayg nla mas genel bir yap durumuna gelmesi, dü ünsel e!itiminin olmas na ba!l d r.

. Bölümü :

=nsanlar n maddi aç dan, dü ünsel ve ya amsal aç dan birtak m gereksinimleri vard r;


toplumun da ortak gereksinimleri vard r. Herkes, ki isel gereksinimleri tek ba na
sa!layamaz. Toplumun üyelerinden her biri bir i , bir ey yapar. Bütün bu i ler, her insan n
ve toplumun gereksinimlerini sa!lar. Demek oluyor ki bir toplumun ve üyelerinin i leri,
bireyleri aras nda bölünmü tür. Buna i bölümü derler.
= bölümü uygarl ! n her evresinde vard ve vard r. =lkel kavimlerde, köklü bir
düzenleme ile i ler kad nla erkek aras nda bölünmü tür. Erkek, av gibi hayvansal
yiyecekleri, kad nsa meyve toplamak, tar mla u!ra mak gibi bitkisel yiyecekleri sa!lama
i lerini yaparlard . = lerin böyle bölünmü olmas , kad n ile erke!in, yeteneklerine göre
de!ildi. Tümüyle dinsel bir anlay a dayan yordu; birtak m bo inançlar yüzündendi. Bugün
bile Afrika’da vard r. Örne!in kad n n ine!e dokunmas iyi say lmayan bir eydi. Kad nlar
f st k ya! ç kar rken erkeklerin orada bulunmas günaht r. Bunun yan s ra ilkel insan
topluluklar nda u türlü de bir i bölümü oldu: Örne!in kimi oymaklar, yaln z çömlekçilik,
kimileri de yaln z silah yaparlard .
Esnaf topluluklar n n kuruldu!u dönemde i bölümü artt . Çünkü her esnaf toplulu!u
bir i görüyordu. Kimileyin ayn i leyimcilik dal bir çok kollara ayr l r; marangozluk,
do!ramac l k gibi. Dahas bir i leyimcilik dal na ili kin i ler, ayr ayr insanlara gördürülür.
Örne!in odun ilkin oduncular, sonra b çk c lar, sonra do!ramac lardan geçer. Bugünkü
büyük sanayi ça! ndaysa i bölümü çok ileri gitmi tir. Her ülkede binlerce, üretim alan
vard r. = bölümü maddi i lerde oldu!u gibi dü ünsel ve siyasal, yönetimle ilgili i lerde de
artm t r. Örne!in bilim her biri ba l ba na bir konu ve yönteme sahip birçok bölümlere,
birimlere ayr ld . Bir ki inin, bir bilimi bütünüyle kavramas na art k olanak kalmad .
= bölümünü geli tiren etkenlerin ba nda nüfus ço!unlu!u gelir. Sanat ve
mesleklerin ço!unlu!u ve bunlar n ayr ayr ki ilerce yap lmas , yani i bölümü sayesinde
ya am ko ullar kolayla t r l p dayan labilir bir duruma getirilebilmek-tedir. Ayn zamanda
büyük uzmanlar n yeti mesi, yarat c l klar ve ilerlemeler hep bu yolla olmaktad r. =
bölümü insanlar aras nda var olan do!al ve tarihten gelen ba!lara, yeni birçok güçlü ba!lar
katm t r. Bu yeni ba!lar, insanlara birbirlerinin eksiklerini tümleten ve yaln z bugünleri
de!il yar n kurtarmay amaçlayan ba!lard r.

Dayan ma :

“=nsanlar birbirine ba!l d r.”


Bilim, toplumlar n büyüklü!ünü, gizini insanlara açm t r; bu giz birbirlerine olan
ba!lard r. Bütün insanlar toplumsal bir vücudun organlar d r ve bu nedenle birbirine
ba!l d r. Bu kar l kl ba! herkesi ba kas n n sorumlulukla-r na da kar t r r. Bir de insanlar,
ölenlerin ekinçsel kal tç lar (kültürel mirasç lar ) olduklar ndan aralar ndaki ba!lar her
zaman, her yerde söz konusudur. Bu ba!lar do!ald r, toplumsald r ve ekonomiktir. Bu
do!al ba! n bize ö!retti!i udur: Özellikle i bölümü ve ekinçsel kal tç l k nedeniyle herkes
sahip oldu!u eyin, dahas kendi ki isel varl ! n n, en büyük bölümünü atalar na ve ayn
zaman diliminde ya ad ! insanlara borçludur.
Böyleyse, yani her yerde insan n insana kar bir borcu varsa, bütün borçlar gibi
bunun da ödenmesi gerekir. Bu borçlar kim taraf ndan ödenmelidir ? =nsanlar aras ndaki
do!al ve toplumsal ba!lardan yararlanarak servet kazananlar taraf ndan! Çünkü gelmi
geçmi , ad bilinmeyen binlerce, birbirine zincirleme ba!l insanlar olmasayd bu servet
birikimi de olmazd .
Kime ödenmeli? Do!al ve toplumsal ba!dan yararlanamay p zarar görenlere! Gerçi
bu alacakl lar n ki i olarak tek tek temsilcileri vard r: Devlet ya da birçok toplumsal yard m
kurumlar ...
Nas l ödenmeli? Bir kez devlete vergi, özellikle artar vergi olarak ve sonra
kendili!inden, ba! olarak yard m kurumlar na verilebilir.
Bu söylediklerimizden, insanlar n birbirine ba!l ve birbirlerine yard mc
olmamas ndan ötürü geçmi in ve bugünün nimetlerinden tümünün, e it ölçüde
yararlanamam ve yararlanamamakta olduklar anla l yor. Bu e itsizli!i gidermek için bir
kesim insandan, öteki kesim insanlar için, adeta tazminat isteniyor. Bu, birbirinden
ayr ml l k (farkl l k) gösteren yararlanma olanaklar n n ortaya ç kmas n n ba l ca nedeni,
ku kusuzdur ki, insanlar n türlü nitelikleri ve yetenekleri dolay s yla birbirine
benzememeleridir.
Bu noktada öyle bir görü ileri sürülmektedir: Geli erek ilerlemenin amac ,
insanlar birbirine benzetmektir; dünya bir birli!e gitmektedir. =nsanlar aras nda s n f,
derece, ahlak, giyim-ku am, dil gibi ölçü ayr l klar gittikçe azalmaktad r. Tarih ya ama
kavgas n n birbirinin rk, din, kültür, görgü ve görene!ine yabanc olanlar aras nda ç kt ! n
göstermektedir. Birli!e do!ru gidi , bar a do!ru gidi demektir.
“Dayan ma nedir?” konusunda bir dü ünü (fikir) edinmek için en uygun dü ünü ve
görü , bu son irdelemeler olabilir. Ne var ki, yaln zca bir dü ünce olarak ele ald ! m z
dayan ma kuramlar (teorileri), uygulamada “toplumsal yard mlar” ad alt nda toplanabilir.
Bu toplumsal (sosyal) yard mlara, devlet toplumsalc l ! na yakla arak ula labilir. Bu yol
yasa yoludur.
Örne!in:
1) = yasas .
2) Kentlerin ve i yerlerinin sa!l k yönünden korunmas yasas .
3) Salg n hastal klara kar korunma yasas .
4) = çinin ya l l !a ve i kazalar na kar sigorta yasas .
5) Hasta, ya l yoksullara zorunlu yard m yasas .
6) Çiftçi sand klar yasas .
7) Yard m dernekleri kurulmas yasas .
8) Toplu konut yap lmas yasas .
9) Okul çocuklar için okullarda kooperatiflerin kurulmas yasas .

Bütün bu tür derneklere, devlet bütçesinden yard m yap l r. Bu ve buna benzer


olanaklar yaratmak için de yasalar düzenlenir ve uygulan r. [Böylece dayan ma kuram
(teorisi), toplumsal yard m yollar yla gerçekle tirilmi olur.]
Dayan man n, bu sayd ! m z biçimde uygulamalar çoktur. Ancak bu tür
uygulamalar her yerde benimsenmi de!ildir, üstelik birçok ele tirilere de u!ramaktad r.
Özellikle dayan ma kuram n n uygulanmas nda, bireyin sorumluluk duygusunu zay flatan
ya da yok eden bir davran olarak görmek isteyenler vard r. Bunlar diyorlar ki,
güçsüzlü!ümüzü kusur ve ay plar m z toplumun üstüne atmak bireysel sorumlulu!u
ortadan kald rmakt r. Oysa, ahlak yasas n n temeli, bireysel sorumluluktur. Bu ele tiriler
zorla ve hukuksal olarak toplumsal borç dü üncesini bir yana b rakmaya yetebilir.
Dayan man n, ahlak n temelini olu turdu!u dü üncesi de sa!lam bir sav olmayabilir. Ne
var ki dayan man n uygulamada unlar üretti!i de görülmektedir:
1) Ba kas na olan iyilik, bize de iyiliktir; ba kas na olan kötülük bize de
kötülüktür. Bu nedenle iyilikten yana olmak ve kötülükten kaç nmak gerekir.
2) Yapt ! m z i ler, çevremizde sevinçler ya da üzüntüler olarak yank lan r. Bu
durum bize vicdan görevlerini duyurur.
3) Dayan ma bizi ba kalar için ho görülü ve anlay l yapar. Çünkü ba kalar n n
kusurunda bizim de istemeyerek de olsa ço!unlukla suç pay m z oldu!unu gösterir.
Özet olarak, dayan ma herkes kendisi için yerine; herkesin herkes için dü üncesini
ortaya ç kar r. Bu dü ünce, toplumsald r, ulusald r, geni ve yüksek anlam yla insan n
insanc ll ! d r.

Çal ma-Meslek :

“Çal ma bireysel ve toplumsal bir zorunluluktur.”


1) Maddi varl k gere!i:
a) Mal ve para varl ! , insan n kendisi için gereklidir. Çünkü insan n ya ama
yönelik gereksinimleri vard r. Bunlar kar lan p giderilmedikçe insan ya ayamaz. =nsan n
dü ünsel ve ahlaksal gereksinimleri vard r; bunlar giderilmedikçe insanl k ve ahlak
yönünden ba! ms zl ! korunamaz; insan gibi ya anamaz, insan n ruh dünyas karar r.
b) Maddi varl k aile ve devlet aç s ndan da gereklidir. Çünkü yar n na güvenle
bakamayan bir insan, bir aile kurmay dü ünemez ya da ya ama olanaklar ndan yoksun
aileler kurulur. Ya ama olanaklar k s tl olan ailelerden olu an bir devletin varl ! da sa!lam
olmaz. Bir insan için mutluluk denilen ey, bu sayd ! m z ko ullar n yarat lmas yla olur.
=nsan maddi dü ünsel ve toplumsal ya am olanaklar ndan yoksun kal rsa s k nt ya
dü er ve umutsuzlu!a kap l r. Gözlerini gelece!e çevirmeksizin ya ar. =nceleme ve
ara t rma için zaman bulamaz. Ki inin dü ünme ya am durur. Ya am onun için art k bir
tutsakl k olur, iradesini yitirir. Anla l yor ki insan n belli bir maddi varl ! edinmesi gerekir.
=nsan bu maddi varl ! edinmesi için de çal mas gerekir. Ne var ki insan, yaln z özgürlük
arac olarak maddi varl !a sahip olmal d r. Yoksa maddi varl !a tutsak olmak için de!il.
Ku kusuz herkes ayn sa!l k, ayn yarat l ve yetenekte de!ildir. Ancak herkes ayn ya am
yasas na ba!l d r. Çal madan hiçbir ey kazan lmaz. Herkes belli bir s n r içinde bir yandan
yetene!inin, gücünün kökeninin ve çevresinin etkisi alt ndad r öte yandan da
gereksinimlerinin bask s alt ndad r. = te insan bu kar t ko ullar içinde yararl bir sonuç elde
etmeye çal mak zorunlulu!undad r. Yararl bir sonuçtan söz ediyoruz; evet, çünkü,
herhangi bir sonuca ula maks z n u!ra mak çal ma say lmaz. Hiçbir ey yapmamak ya da
sonuçsuz anlams z eylerle u!ra mak da ya am n çal ma yasas na göre büyük suçtur.
2) Her eyi kazanmak gerekir. Do!a kendili!inden bir ey vermez. Kazanman n
yollar nelerdir? Bir tip olarak en ilkel, ç plak ve her eyden yoksun bir insan ele alal m. Bu
tip insan için kal ttan (mirastan) söz edemeyiz. Çünkü seçti!imiz örnek barks z (ailesiz),
belli bir yerde oturmayan, ilkel bir insand r. Bu noktada kazanman n do!al yasalar n
arayacak olursak yaln z tek bir ilke görünür: Çal mak... Bundan ba ka yol yoktur. =nsan
do!al olarak kendi kendine sahiptir. Bu özellik insan bütün dünyaya sahip k labilir. Yani,
insan zekas , becerileri ve yarat lar yla, iradesiyle bütün öteki ögeleri kendine ba!lay p
yetkisi alt na alabilir. Bu, bize çal man n yüksek de!erini, ahlaksal niteli!ini ve her eyden
kutsal olan bir hakk , çal ma hakk n gösterir. Çal ma, insanlar n bedensel güçlerini
geli tirir ve toplumsal ya am için gerekli olan her eyi sa!lar. Çal maks z n, dü ünce
yönünden geli mek ve ahlak olgunlu!una eri mek de olanaks zd r.
“ Tembellik, bütün kötülüklerin anas d r.”
Çal ma bir ceza çekme de!ildir. Çal maktan bir cezadan, bir s k nt dan, bir
kötülükten, kaçar gibi kaçmak çok kötü bir eydir, önlemsizliktir. Çal mak, gerçekte
zahmet veren bir ey de!ildir. Yaln z seçilen i le ki inin yetenekleri ve zevkleri aras nda
uygunluk olmal d r. Çal mak ilk s k nt lar n, ilk isteksizliklerin üzerinden gelindikten sonra
en büyük zevktir. Çal may ceza saymak, onun ho a giden olumlu ve iyi yanlar n n tad na
varmamak, do!aya kar büyük haks zl k olur.
=nsan yapt ! i in elinin alt nda ya da kafas ndaki eserinin büyüyüp ilerlemekte
oldu!unu görmekten ne büyük bir zevk duyar. Bu eser, ister çiftçinin ekini toplamas ister
mimar n yap s ya da yontucunun yontusu (heykelt ra n heykeli) ister bir bilginin ya da bir
sanatç n n bulu u, beti!i (kitab ) olsun hepsi de ayn zevki verir. Bu zevkse bütün çekilen
s k nt lar , zorluklar , saban alt nda dökülen terleri, sanatç n n dü ünürün kimi zaman çok
üzüntülü ve s k nt l olan yorgunluklar n hemen unutturur.
3) Çal mak toplumsal bir görevdir: =nsan çal r ama i ini ancak toplumun
varl ! yla geli tirip olgunla t rabilir; yararl , de!erli bir duruma getirebilir. Ancak toplumun
varl ! dolay s ylad r ki kendisiyle öteki çal anlar aras nda sürekli bir al veri , ileti im
düzeni olu mu tur.
Yap lan i in kimseye yarar yoksa çal mak verimsiz bir u!ra tan öte olmaz. Bu
nedenle topluma yararl i ler yapmak gerekir. Bu durum çal man n toplumsal bir görev
oldu!u yarg s na götürür.
Çal mak genel bir yasad r. Gelir sahipleri, vars llar da (zenginler de) bu yasan n
d nda kalamazlar; var olan servetini ulusal servetin artmas na katk s olacak yolda
kullanmal d rlar. Bir vars l (zengin) bedensel bir güç tüketerek çal mak zorunlulu!undan
kurtulmu olabilir. Ancak böyle bir durumda etkinli!ini dü ünsel yönde göstermelidir.

[Türk ulusunun ba! ms zl ! n , bugünkü çocuklar n do!ru görü lülü!ü ve yorulmak


bilmeyen çal ma tutkular yla büyük ve parlak olacakt r. (1923) Gazi M. Kemal]

Meslek Nas l seçilir ve Nas l Gerçekle tirilir?

1. Meslek seçimi: Her zorla yap lan çal ma insana a! r gelir. =nsan n çal maktan
ho lanmas ve zevk almas için u!ra alan n , yani mesle!ini, yeteneklerine uygun ve
gücüyle orant l olarak seçmi olmas gerekir. Bu nedenle, gençlikte en önemli sorun,
meslek seçimidir. Ki isel mutluluk ve ayn zamanda toplumsal yarar buna ba!l d r. Herkes
yetene!iyle orant l bir konumda bulunmal d r. Ço!u zaman bir genç, bir mesle!i, onun d
görünü teki yararlar na kap l p seçmi se kendisine verilen görevin zorluklar n n üstesinden
gelebilecek nitelikte ve güçte de!ilse a r ölçüde ve gereksiz, yarars z çal malar yapmak
zorunda kal r ve mutsuz olur. Bundan ba ka, bu i i daha iyi yapabilecek ba ka bir ki inin
yerini almakla haks zl k etmi olur. Gençler, k skançl k duygusundan ve ba kalar n n elde
etti!i parlak sonuçlar n dü üne kap lmaktan sak nmal d rlar. Ölçülülük ve toplumsal görev
kayg s bunu gerektirir. Biri, subay üniformas n n s rmalar ho una gitti!i için asker olmak
ister, öteki de bir yazar n ya da bedizcinin (ressam n) kazand ! servet ve ün onun gözlerini
kama t rd ! için zeka, yetenek ve ö!retim durumunu göz önünde bulundurmaks z n yazar
ya da sanatç olmak isterse bu gibi davran lar n sonucu ço!unlulukla dü k r kl ! d r. Ba ka
bir aç dan konuya bakacak olursak, böyle ki iler gerçekte toplum için yitirilmi de!erlerdir.
Çünkü bunlar do!ru olarak yönlendirmi olsalard kendilerine daha iyi bir ya am sa!lam
olurlard ve böylece de insanl ! n mutlulu!u art r lm olurdu. Herhalde usa (akla) yatk n
olan budur: Herkes kendi yetene!ine göre bir i tutmal d r. =nsan n de!eri her i te belli
olur. = ini iyi yapan ki inin bulundu!u durum ne olursa olsun, o iyi bir insan olabilir.
=nsan kendine göre bir meslek seçmeyip de ba ka bir u!ra alan na yönelmekle
özgürlü!ünü s n rland rm ve gelece!ini san ld ! ndan çok daha yanl yolda belirlemi olur.
Çünkü seçilen yoldan dönü pek kolay de!ildir. Her mesle!in kendine özgü gerekleri, yol ve
yöntemleri vard r. Bunlara insan zorunlu olarak uyar, ba!l kal r.

2. Mesle!in erdemleri: Her meslek belli yetenekler ve özel nitelikler ister. Bu,
ku kusuz bir gerçektir. Ancak kimi ortak olan erdemler vard r ki bunlar ayn zamanda
ki inin ba ar s ve kendisine verilmi i lerin yolunda gitmesi için gereklidir. En a a!
basamaktan en yukar ya kadar genel ko ullar ayn d r: Üst düzeydekilere önem verme,
sayg ve do!ruluk, astlara ilgi gösterme ve üstlenilen i te çaba, do!ruluk, so!ukkanl l k
gösterme… Bu gibi erdemler olmadan ne arkada lar aras nda iyi ili kiler kurulur ne de
yap lan i te ba ar ya ula r. Mesle!in ki iye yükledi!i görev, yaln z o ki inin ba ar s n ve
güvenli!ini de!il belki daha çok toplumun gönencini (refah n ) ilgilendirir.
Yurt, bütün çocuklar n n çal mas , yard m ve katk lar yla ya ar ve ayr ca toplumun
düzene!inde i e yaramayan hiçbir parça yoktur. Devleti yöneten bakanla, yurdun
gönencine (refah na), elinin i iyle katk da bulunan sanatkar aras nda yaln z küçük bir ayr l k
vard r; o udur: Birinin görevi ötekinden daha önemlidir. Ama her ikisi de iyi yap lmak
ko uluyla, ahlak yönünden ayn de!eri ta maktad r. Bu nedenle herkes kendisine dü en
i ten memnun olmal d r. Mesle!i ne olursa olsun sonuçta bir yarar ortaya ç kacak ve bir
görevi yerine getirmi olacakt r. =nsan, görevini yüreklilik, atakl k, ve do!rulukla,
namusluca yaparsa elinden geleni yapm olur. Ayn zamanda bu görevi, ötekilere kar
k skançl k ve çekemezli!e dü meden yapmal d r.
Yolunda yaln z olmayacaks n; orada ayn ere!e (hedefe) varmak isteyen
ba kalar yla birlikte yürüyeceksin. Bu ya am yar nda, ba kalar yetenekleri dolay s yla sizi
geçebilirler. Bir ba ar , elinizden kaçabilir. Bundan dolay onlara k zmay n z ve elinizden
geleni yapm san z kendi kendinize de k zmay n z. Gerçekte önemli olan çabad r. =nsan n
elinde olan ve onu mutlu eden yaln z çabas d r.

3) Giri im dü üncesi: Bir tembellik ya da ahlak gev ekli!i, ço!unlukla insan


atalar n n yapt klar ayn i te ve ayn noktada tutuklu b rak r. “Babam büyük babam böyle
yapt lar. Ben niçin ba ka türlü yapay m.” derler. Ku aktan ku a!a d ya am n ko ullar
de!i ir. Yeni ko ullara uymayan ve gelenekte direnen ki ilerin yaln z kalmas , zay fl !a
dü mesi, y k ma u!ramas ve dahas yok olmas kaç n lmaz bir sonuçtur. Bugün hiç kimse
bir gezi yolculu!u için yava giden eski bir araban n, yolun güzelliklerinden yararlanmak için
daha uygun bir ta ma arac oldu!unu öne süremez. Bir i te ekspres trenle giden bir
yar mac yla yar söz konusu olunca, at arabas yla gitmek geç kalmak için en emin ta tt r.
Her ey böyledir. Her eyde en iyi olan ve insan n kendi gücüyle oranl olan aranmal d r.
=nsan yüreklilik göstermeli, tehlikeyi göze alabilmelidir. =nsan her yeni bir giri imde ayn bir
co ku ve zevk duyar; kendi de!erini daha iyi anlar ve çevresinde de kendisine de!er
verdirir. Tek ba na kal nca kendi güçsüzlü!ünün ac s n çeker.

[Zafer, “Zafer benimdir.” diyebilenin; ba ar “Ba araca! m.” diye ba layan n ve


“Ba ard m.” diyebilenindir. (1924) Gazi M. Kemal]

Yurtta lar n Devlete Kar Görevleri :

Notlar m z n ba nda ve devletin yurtta lara kar görevleri konusunun i lendi!i


bölümde devletin çe itli ve birçok görevi oldu!u aç klanm t . Görüldü ki devletin görevlerini
yerine getiren hükümetin, bu görevleri yapabilmesi için ve bunda ba ar l olabilmesi için,
yurtta lar n da devlete kar birtak m görevlerle yükümlü olmas zorunlulu!u vard r. Bu
görevleri burada gerekti!i kadar yla aç klayaca! z.
Yurtta n, devlete kar belli ba l görevleri unlard r:
A) Devlete, çe itli adlar alt nda vergi vermek.
B) Askerlik yapmak.
C) Seçime kat lmak. Bu en büyük görev oldu!u gibi ayn zamanda en kutsal
hakt r da.
“Özgürlük, insan n tam olarak dü ündü!ünü yapabilmesi; bireylerin, topluma kendi
istekleriyle b rakt klar haklardan geriye kalan , diledikleri gibi kullanabilmeleridir.”

Özle tirmen : H.Cem KANIB=R, Türkbilimci.

Kaynak: Atatürk’ün Yazd ! Yurtta l k Bilgileri.


Bas ma Haz rlayan : Nuran Tezcan, Yenigün Haber Ajans Bas n ve Yay nc l k A.A.
Haziran 1997.

You might also like