You are on page 1of 5

Kuantum Kuramı

100 Yaşında
Armin Hermann Kuantum ‘Kuramının Yaratılışı (1899-1913)’ adlı kitabında , Martin Klein ise
Armin Hermann Kuantum ‘Kuramının Yaratılışı (1899-1913)’ adlı kitabında , Martin Klein ise
‘Max Planck ve Kuantum Kuramının Başlayışı’ adlı makalesinde kuantum kuramının doğum tar-
‘Max Planck ve Kuantum Kuramının Başlayışı’ adlı makalesinde kuantum kuramının doğum tar-
ihini 14 Aralık 1900 olarak belirtirlerken, Lloyd Motz ile Jefferson Weaver, Fiziğin Öyküsü adlı
ihini 14 Aralık 1900 olarak belirtirlerken, Lloyd Motz ile Jefferson Weaver, Fiziğin Öyküsü adlı
kitaplarında 19 Ekim 1900 tarihini öne çıkarıyor; Hermann ayrıca 18 Mayıs 1899’un da böyle
kitaplarında 19 Ekim 1900 tarihini öne çıkarıyor; Hermann ayrıca 18 Mayıs 1899’un da böyle
düşünülebileceğini ayrıca ekliyor. Bu tarihlerin her birisi özel bir aşamaya karşılık geliyor.
düşünülebileceğini ayrıca ekliyor. Bu tarihlerin her birisi özel bir aşamaya karşılık geliyor.
Aşağıda bunları, gelişmelerini ve birbirleriyle ilişkilerini özetleyeceğim.
Aşağıda bunları, gelişmelerini ve birbirleriyle ilişkilerini özetleyeceğim.

G
ÜNÜMÜZÜN belki Derneği’ne (Physikalische Ge- önemli ölçü yöntemi olarak restst-
de en başarılı ve ve- sellschaft) sunuş tarihleridir. rahlen/artık ışınımlar yöntemini ve-
rimli fen bilimi olan Son adımı atıp, son sözü söyle- ren Ernest Nichols’u ve en önemli
fiziğin artık genel alt yen ve de son noktayı koyan Planck ölçü aleti olarak bolometreyi sağla-
yapısını oluşturduğu olmuştu ama, o da, 200 yıl kadar ön- yan Samuel Langley’i de unutma-
(buna Thomas Kuhn’un, daha çok ce bir diğer paradigmayı getiren Isa- malıyız. Özellikle 19 Ekim sonu-
fen bilimleri için önerdiği ama sos- ac Newton’un sözleriyle "devlerin cunda spektroskopistlerin çeşitli öl-
yal bilimcilerin daha çok sevdiği pa- omuzlarında" idi. Bu devleri sayma- çümleriyle uyum çok önemli rol oy-
radigma nitelemesini yapmak belki ya termodinamiğin temellerini atan nadığından, bunu; tıpkı Johannes
de yerinde olur) rahatlıkla söylene- Sadie Carnot, Rudolf Clausius, Lord Kepler’in her üç yasasına da ustası
bilen kuantum kuramının simgesel Kelvin gibilerle başlayabiliriz. Sonra Tycho Brahe’ın özenli gözlemlerine
temsilcisi olan h Planck sabiti, önce istatistik mekaniğin temellerini atan olan inancı sonunda varışına benze-
18 Mayıs 1899’da a′ adıyla ortaya Ludwig Boltzmann, karacisim ışı- tebiliriz.
çıktı (yoksa buna "ana rahmine düş- masının önemini kuramsal ve de-
tü" mü demeliyiz?). 19 Ekim 1900 neysel olarak ortaya koyan spektros-
ise, Karacisim Enerji Dağılımının kopinin ilk ustası Güstav Kirchhoff Açıklamalı
"doğru" dalgaboyu-sıcaklık ilişkisini ve Friedrich Paschen; ilk kuramsal
veren formülün ileri sürüldüğü tarih sonuçları veren Boltzmann ve özel- Kronoloji
(belki "erken doğum?"). Günümüz- likle Wilhelm Wien’i sayabiliriz. Bir (Aşağıdaki bağıntılarda: T , mut-
de bildiğimiz şekil ve anlamıyla (ε = bakıma en etkilileri olan Josef Ste- lak sıcaklık; S, entropi; U, ortalama
h ν) ilk ortaya çıkışı ("küvezden çı- fan’dan başlayarak, Otto Lummer, enerji; u, frekans ya da dalgaboyu
kış?") 14 Aralık 1900. Bunların hep- Ernst Pringsheim, Heinrich Ru- aralığı başına birim hacimdeki
si Planck’ın, ilgili çalışmalarının so- bens, Ferdinand Kurlbaum gibi usta elektromanyetik enerji; ν, frekans,
nuçlarını Berlin’de Alman Fizik spektroskopistleri ve bunlara en λ, dalgaboyu; c , ışık hızı, k ≡ R/NA ,

34 Bilim ve Teknik
Bolzmann sabiti; R, Joule sabiti; N A ,
Avogadro sayısı. Karacisim ise üzeri-
Planck’ın Yaşamı Onu ilk etkileyen yasa daha gimnazyum-
dayken hayranlıkla öğrendiği enerji korunumu
Max Karl Ernst Ludwig Planck, 23 Nisan yasasıydı. Bu, termodinamiğin birinci yasa-
ne düşen tüm elektromanyetik ışı- sından sonra üniversitede karşılaştığı entropi,
1858’de Almanyanın Kiel kentinde doğdu.
nımları hiç yansıtmadan soğuran, ve Babası seçkin bir hukukçu ve hukuk profesö- yani termodinamiğin ikinci yasasının da do-
ısı dengesine vardıktan sonra kendi rü olup Prusya’nın “Yurttaşlar Yasası”nı hazır- ğanın mutlak bir yasası olduğuna kanısı de-
ışımasını salan ideal bir cisimdir. layanlar arsındaydı. Bilim ve kültürde mükem- rindi. Doktora tezini bu konuda yaptı. Eylem
mellik, sağlam karakterlilik, koruyuculuk, ül- kuantumu adını vereceği h’ya götüren yolun
Kirchhoff, iç duvarları iyi yansıtıcı başlangıcı da bu sayılabilir.
kücülük, güvenilirlik ve cömertlik Planck’a ai-
olan içi boş bir cismin yani bir kovu- lesinden çok derin işlenmiş niteliklerdi. Baba- Planck’ın 42 yaşındayken çözdüğü kara-
ğun yüzeyindeki küçük bir deliğin, sının Münih Üniversitesi’nde görev alması cisim problemi ona 1918 yılı Nobel Fizik ödü-
ideal karacismin eşdeğeri olarak ger- üzerine ünlü Maximillian Gimnazyumu’nda lünü ve daha bir çok onur ve ödül getirdi. An-
öğrenime başaldı. Orada Hermann Müller cak o kuantum kuramından hep rahatsız ol-
çekleştirilip incelenebileceğini gös- du hattâ 1913 yılında Einstein’ın Berlin’de
adındaki bir öğretmeni fizik ve matematiğe
terdi. Rezonatörler, kovuk duvarla- derin ilgi duymasını sağladı. 17 yaşında gim- görev alması için yaptığı girişim sırasında yaz-
rında bulunduğu varsayılan yüklü nazyumu bitirdiğinde, klasik filoloji ya da mü- dığı tavsiye mektubuna, bu konuda bayrağı
Lorentz salınıcılarıdır.) zik yerine fiziği seçmesinin sebebi, en büyük kendisinden alarak epeyce ilerilere götüren
özgünlüğün fizikte olduğu vargısını edinmiş Einstein’ın ilgili çalışmalarını ". . . o çapta bir
1791 Pierre Prévost ısı ışımasının insanın yapmasına göz yumulacak fantaziler .
olmasıdır. Ancak, müzük hep hayatının
ilk kuramını ortaya koydu: "Her ci- önemli bir parçası olarak kaldı. Özellikle . ." olarak nitelemişti. (İlginçtir ki, Einstein’a da
sim sürekli ısı ışır ve soğurur; soğuk Schubert, Beethoven ve Brahms’ın Nobel Ödülü, özel ve genel görelilik üzerine
oluş, soğurmanın ışımadan çok ol- eserlerinde sükûnet ve keyif bu- yaptığı devrimcil çalışmaları değil,
luyordu. Açık havada her bu fantazileri için verildi.) Yıl-
duğunu gösterir. Işıma olmaması larca direndiği Boltzmann
gün yürüyüş yapmaktan
çevreyle denge hali demektir." hoşlandığı gibi ileri kuramını kullanmak
1824 Sadi Carnot ısı makineleri- yaşlarına kadar zorunda kalmasını
nin verimliliğini anlamaya çalışırken dağlara tırman- ise şöyle yorumla-
mayı sürdürdü. dı: “. . . yeni bir
termodinamiğin temellerini oluştu- bilimsel doğru,
1874 yılı
ran yasalardan önce ikincisini sonra güz aylarında ona karşı olan-
da birincisini buldu. Münih Üni- ların ikna edi-
1834 Benoit-Pierre Clapeyron versitesi’ne lerek ışığı gör-
girdi. wan- meleri sağ-
termodinamiğin ikinci yasasının de- lanmakla de-
derjahr/ge-
ğişik bir şeklini geliştirdi, entropi- zinme yılını ğil, daha çok
nin ilk belirtilerini farketti. 1877-78’de karşı olanların
1844 Ludwig Boltzmann termo- Berlin Üniver- sonunda öl-
sitesi’nde ge- meleri ve yeni
dinamiğin ikinci yasasının istatistik- bir kuşağın bu-
çirdi. Ancak,
sel yorumunu vererek istatistik me- çoğu ünlü kim- na alışkın olarak
kaniği geliştirmeye başladı. seler olan hocala- yetişmesiyle olur.”
1847 John Draper her maddenin rının hiç birisinin Planck 1928 yı-
derslerinden pek zevk lında emekli oldu. Ye-
525 °C sıcaklıkta soluk kırmızı renk rine Schrödinger seçildi.
almadı. Gene de kendi
almaya başladığını, ve sıcaklık art- entellektüel yetileriyle, özel- Berlin’deki parlak fizik çalış-
tıkça rengin giderek beyaza vardığı- likle hayran olduğu Rudolf Clausi- ma ortamı 1933’te Hitler rejimi
nı gösterdi. us’un termodinamik kitaplarını okudu. başlayıncaya dek sürdü. Planck sonra-
1879’da Münih’te doktorasını, ertesi yıl da ki yıllarında felsefî, estetik ve teolojik konula-
1850 Rudolf Clausius, ikinci yasa rda yazılar yazdı. 1912 yılında seçildiği Prus-
Habilitationsschrift/doçentlik sınavını vererek
için Clapeyron’un verdiği biçimi ge- Berlin Üniversitesi’nde Privatdozent/öğretim ya Bilimler Akademisi başkanlığını 1938 yılına
liştirdi. görevlisi oldu. 1885’te de Kiel Üniversitesi’ne dek sürdürdü. Aynı zamanda 1930-37 yılları
1851 William Thomson (Lord Professor extra ordinarius/doçent olarak öğ- arasında, şimdi kendi adını taşıyan Kaiser
retim üyesi yapıldı. 1889’da Kirchhoff’un ölü- Wilhelm Enstitüsü’nün de başkanlığını yürüt-
Kelvin) 1848’de önerdiği mutlak sı- tü. Adil davranışları, kişilik bütünlüğü ve bil-
mü üzerine Berlin’e çağırıldı, 1892’de Profes-
caklık ölçeğinin, ısının dinamik ku- sor ordinarius/profesör oldu. Etkin yaşamı geliği, onun Hitler’e giderek yıkıcı ırkçı politi-
ramı çerçevesinde tanımladığı "ter- bundan sonra hep Berlin’de geçti. kalarını değiştirmesi için uyarılarda bulunma-
modinamik sıcaklık" kavramıyla ay- Planck öğrenimi için fiziği seçişini şu söz- sının ve rejim sırasında Almanya’yı terketme-
lerle dile getiriyor, ". . . kendimi bilime adama- yerek Alman fiziğinden ne kaldıysa koruma-
nı olduğunu gösterdi. ya çalışmasının temelindedir. Hayatında pek
ya ilk kararım, insanların usavurmalarındaki
1860 Güstav Kirchhoff, aynı sı- yasaların çevremizdeki dünyadan edindiğimiz çok trajediyle karşılaştı. Önce 22 yıllık karısı
caklıkta ısı ışıması yapan değişik izlenim dizilerini yöneten yasalarla aynı oldu- öldü, sonra büyük oğlu I. Dünya Savaşı’nda,
maddelerin bu ışımayla ayırdedile- ğunu; dolayısıyla da salt usavurmayla insanın ikiz kızları ise peş peşe doğum yaparlarken
[dünyanın işleyişindeki] mekanizmaya ilişkin öldüler. Bunlardan da acısı, küçük oğlunun
meyeceğini termodinamiğin ikinci 20 Mayıs 1944’te Hitler’e yapılan suikastla
önseziler kazandıracağını keşfetmemin...
yasasının bir sonucu olarak gösterdi. doğrudan bir sonucuydu." Demek ki henüz ilişkisi görülerek Gestapo tarafından öldürül-
1860 James Maxwell ve John kuramsal fiziğin bir disiplin olarak tanınmaya mesidir. Kendisine yapılan, "Nazileri destek-
Waterston enerjinin üleşimi teore- başlanmadığı bir dönemde kuramsal fizikçi leyeceğini söylerse oğlunun affedileceği"
olmaya karar vermişti. Fizik yasalarının varlığı- önerisini ise Planck reddetti! Bu olaydan
mini ortaya koydular. sonra hayata küsen Planck, savaştan sonra
nın ". . . dış dünyanın, insandan bağımsız ola-
1865 Clausius, entropi kavramını rak varolan, mutlak bir şey" ve "bu mutlaklığa müttefiklerce, yaşadığı savaş bölgesinden
geliştirdi ve adını koydu. uygulanan yasaların ardına düşmenin . . . ha- alınarak Göttingen’e götürüldü. Orada 89
1877 Boltzmann istatistik meka- yatta peşine düşülebilecek en ulu amaç" ol- yaşında öldü.
Kısmen Encyclopaedia Britannica’dan derlenmiştir.
niği geliştirdi. duğunu varsayıyordu.

Ekim 2000 35
1879 Josef Stefan, karacismin yasasındakine benzer bir sönüm çar-
toplam ışıma şiddetini değişik sıcak-
lıklarda ölçerek bunun mutlak sı-
caklığın 4. kuvvetiyle orantılı odu-
panı eklediğini ve asıl R-J yasasının
bu olduğunu yazıyor.)
1900-19 Ekim: Planck, Rayleigh
Kuantum
ğunu gösterdi. bağıntısından habersiz olarak ve yal- Gelmiş geçmiş bilim adamları
1884 Boltzmann, Stefan’ın de- nızca Rubens’in T /ν → ∞ içinde, sokaktaki adamın tanıdığı
neysel bulgusunun termodinamik için u ≈C · T olarak davrandığını söy- yegâne kişi Albert Einstein'dır (bu-
temelini gösterdi: Stefan-Boltz- lemesi
söylemesi
üzerine,
üzerine,
bunun
bunun
ve Wien
ve Wien
ya- na belki son yıllarda sağlık durumu
mann yasası. sasının
yasasınıntermodinamik
termodinamik sonuçlarını
sonuçlarını dolayısıyla ünlenmiş olan S. Haw-
1883 Wilhelm Wien karacisim "interpole" ederek king’i de ekleyebiliriz). Özel ve ge-
ışımasının sıcaklık ve frekansa/dal- nel görelilik kuramlarını ortaya atar-
gaboyuna bağlılığını verecek fonksi- ken doğaya bakma biçimimize de
yonun genel kısıtlamalarını veren devrim getiren Einstein, hem mikro
yerdeğiştirme yasasını buldu: sonucunu elde etti. (Bunun Τ/ν → hem de makro kozmosu tanıyabil-
u=ν3f(T/ν), u=g(λΤ)/λ5 ∞ limiti, Rubens’in önerisine ya da memizde en büyük yardımcımız
1896 Friedrich Paschen ve Wien Rayleigh bağıntısına, Τ/ν → 0 limiti olan kuantum kuramını kusurlu gö-
f ve g fonksiyonlarının "açık" biçim- ise Wien yasasına uyuyordu.) rerek, bununla yakından ilgilenmeyi
lerini veren bir enerji dağılımı yasa- -20 Ekim: Rubens bir gece için- kestiği gibi, bulduğu kusurlardan çe-
sını önerdiler: de bu bağıntıyı elindeki tüm deney- lişkiler türetmeğe de uğraşmıştı. Oy-
sel verilerle kıyaslayarak uyumun sa kendisi, önceleri kuantum kura-
"mükemmel" olduğunu bildirdi. mının ilk kavramlarını büyük cesâ-
1897 Paschen, Wien yasasının kı- -14 Aralık: Planck, 19 Ekim so- ret ve beceriyle kullanan hattâ geliş-
sa dalgaboyları/yüksek frekanslar nucunun mükemmel oluşunu sağla- tiren pek az fizikçinin en başında
için geçerli olduğunu, uzun dalga- yan interpolasyonun ardındaki fiziksel gelmekteydi. Nobel ödülüne lâyık
boylarında uyumun bozulduğunu anlamı ortaya çıkartmaya uğraşırken görülme gerekçesi bile, yarattığı gö-
gösterdi. Boltzmann’ın kuramını uygulayarak, relilik kuramlarıyla değil, kuantum
1899 18 Mayıs: Max kuramıyla (fotoelektrik olay) ilgiliy-
Planck, elektromanyetik ışımanın di.
termodinamiğinden Einstein'ın kuantum kuramında
bulduğu sonuçla (h=6.55×10-31J⋅s), kusur olarak nitelediği başlıca unsu-
elektromanyetik ışıma ile karacisim run en basit görünümü "belirsizlik
arasındaki enerji alışverişinin h ν bi- yahut kesinsizlik (Unbestimmhe-
bağıntılarını buldu, Wien yasasının rimleriyle yapılmak gerektiğini orta- it/uncertainty/incertitude, indeter-
evrensel olduğuna dikkat çekerek a ya koydu. (Planck’ın 1899 hesabı minacy)" ilkesidir. Bu ilke, ilk bakış-
ve a′ sabitlerinin, belli cisim ve a′=6.85×10-31J⋅s değerini vermişti.) ta doğadan belirlenimciliği kaldırdı-
maddelerden bağımsız bir birimler Planck boyutuna bakarak h sayısına ğı izlenimi vermektedir. Oysa, biraz
sistemi –uzunluk, kütle, zaman, sı- eylem kuantumu adını verdi. yakından bakılırsa bunun giderek
caklık ölçekleri- elde edilmesinde (1902 Planck, 1899’da düşündü- doğanın asıl, mikro belirlenimciliği-
ışık hızı ve kütleçekimi sabitleriyle ğü "mutlak" birimler kavramı çerçe- ni ortaya koyan en temel unsur oldu-
birlikte kullanılabileceğini önerdi. vesinde, elektron yükü vb. çeşitli ğu kolaylıkla görülebilir.
1900-Haziran Lord Rayleigh doğa sabitlerini hesapladı. 4.69×10-10 Bu ilke kabaca, "fiziksel sis-
(William Strutt) karacisim ışıması- esu olarak bulduğu elektron yükü, temlerin davranışlarını betimle-
nın enerji dağılımını verecek Millikan’ın 1913’te doğrudan bul- yen belli özel değişken çiftlerine
duğu 4.81×10-10 esu değerinden ön- ait elemanlardan (klâsik fiziğin
ceki en doğru değerdi, N A Avogad- kanonik eşlenikleri) birisinin ke-
bağıntısını, parantez içindeki katsa- ro sayısı için de ilk sağlıklı değeri sinlikle belli olması durumunda
yı dışında buldu; bunu, 1905’te önce buldu: 6.125×1023 Ayrıca, bugün diğerinin büsbütün belirsiz bir kı-
Albert Einstein bağıntının tama- Planck kütlesi ve Planck uzunluğu lığa bürünmesi" şeklinde tanımla-
mıyla birlikte bağımsız olarak bul- dediğimiz "elemanter" nicelikleri nabilir. Werner Heisenberg bunu,
du, sonra Rayleigh 8 sayısı eksik hesapladı.) her iki elemanın ölçümlerindeki
olarak hesapladı, James Jeans bunu belirsizliklerin çarpımının belli
R. Ömür Akyüz,
tamamladığı için bu bağıntı Rayle- Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü. bir evrensel sabit (Planck sabiti)
igh-Jeans yasası olarak bilinir Kaynaklar mertebesinden daha küçük ola-
The Genesis of Quantum Theory (1899-1913), MIT Press,
(Planck, eğer Maxwell ve Boltz- Boston, 1971.
mayacağını gösteren, nicel bir ifa-
mann’ın salınıcılar için geçerli Max Planck and the Beginnings of the Quantum Theory, deyle sunmuştu. "Eşlenik değiş-
Archive for the History of Exact Sciences 1(1962)459.
U = k T, üleşim bağıntısına inanıp The Story Of Physics, Avon Books, NY,1992 kenler çiftinin bir elemanı, bir
Rev. Mod. Phys. 51(1979)861.
kullanmış olsaydı bunu bir yıl önce Akyüz, R. Ö., Amer. Jour. Phys. 56(1988)997
"korunum (yâni, başka değişiklik-
bulmuş olacaktı. Abraham Pais, V. Ulusal Mekanik Simpozyumu Bildirileri, 1992, s.228. lere rağmen değişmeme) ilkesi"
Rayleigh’in daha sonra buna Wien ile ilgilidir. Dolayısıyla belirsizlik

36 Bilim ve Teknik
Kuramı ve Belirlenimcilik
ilkeleri, "ilgili korunum ilkesinin zaman kimi fizikçileri etkilediği hal- mayan mikrokozmosun davranışına
geçici olarak geçersiz kalması" şek- de bunların çabaları -henüz– ne ku- uymasını beklemek anlamsızdır. O
linde de yorumlanabilirler (bunun antum kuramını çelebilmiş ne de fi- halde, makrokozmosun -ve de "top-
en iyi bilinen örneği "tünelleme" ziği daha ileriye götürebilmiştir. Bu- lumsal" etmenlerin- benimsettiği
olarak bilinen olaydır); hattâ bu du- gün ise daha çok, bilim felsefesi ile belirlenimcilik ile mikrokozmosun
rum, temel mikroskopik süreçlerin uğraşanlara konu ve esin kaynağı ol- doğasına uyacak belirlenimcilik, ta-
oluşumunda esastır. Buradaki "geçi- maktadır . Einstein, gene de her fi- bii ki ikinciyi "belirlenimcilik dışı
ci"liğin ölçüsünü Planck sabiti ve il- zik kuramının doğal olayları yansıtıp oluş" şeklinde yorumlatabilecek ka-
kenin nicel biçimine bağlı basit bir açıklamak hattâ yenilerini ön gör- dar farklı olabilecektir. Zira klasik fi-
sayısal çarpan verir ve sonuçta -sanki mek zorunda olduğunu kendisi de zik, elle tutulup gözle görülen çevre-
işin içine bir katalizör girmişçesine- çok iyi biliyordu. Dolayısıyla hemen den (makrokozmos) edindiğimiz iz-
korunmayan hiç bir şey kalmaz. her türlü atomik probleme neredey- lenim ve deneyimlerden süzdüğü-
Belirsizlik ilkelerini, özünde içe- se kusursuz olarak çözüm verebildi- müz "sağduyu"muza dayanırken,
ren kuantum kuramının doğal so- ğini gördüğü kuantum kuramının ta- mikrokozmosun duyularımıza hiç
nuçlarından birisi; bir fiziksel sis- mamlayıcıları olan Werner Heisen- bir doğrudan etkisi yoktur. Şunu da
temle ilgili olarak kesinlikle bile- berg ile Erwin Schrödinger'i eklemek gerekir ki klâsik fiziğin be-
bileceklerimizin, içinde bu- Nobel ödülüne aday göste- lirlenimciliği, sırf onu kullananların
lunduğu koşullar altında rirken, bu kurama iliş- beklentilerinden doğarken, kuan-
gösterebileceği kalıcı kin son sözü, bunun tum fiziğinin belirlenimciliği kendi
ve kararlı durumlar- "daha tam ve kesin yapısından ileri gelir, hattâ ilgili ol-
dan hangisinde bu- bir kuramın kısıtlı duğu fiziksel sistemlerin biçim ve
lunduğu değil de, bir görünümü ol- boyutlarını bile belirleyebilecek ni-
herhangi birisinde ması" gerektiği teliktedir. Klâsik fizik, varlıkları ve
bulunma olasılık- olmuştu. elle tutulup gözle görülen maddenin
larıdır. "Doğanın Maddeyi - temel taşı oldukları artık tartışma gö-
en büyük anlaşı- belki de iç yapı- türmeyen "atom"ların aynı element
lamazlığı anlaşı- sına ilişkin bir için neden hep "özdeş" yapı ve ka-
labilir oluşudur" temel dayanağı rakterde olduklarını, açıklayamamak
demiş olan Eins- olmadığından bir yana, bunların varlıklarını bile
tein, bu anlaşılabi- hattâ buna ihti- yadsıyacak karakterdeyken; kuan-
lirliğin kökenini yaç bile duymadı- tum kuramı özdeşlik sorusunun ya-
"Tanrı amansızdır ğından ötürü- ba- nıtını kendiliğinden, hem de belir-
ama kasıtlı değildir zan matematiksel sizlik ilkesi yardımıyla vermektedir.
(Raffiniert ist Der Herr bir nokta, bazan da ri- Klâsik fiziğin, tanımlamadığı
Gott aber boshaft ist Er jit (bozulmaz) bir ge- halde inandığı (belki de îmân etti-
nicht/Cunning is The Lord ometrik kalıp görünümün- ği) kesinlik; makro (yani elle tutu-
but He is not malicious)" sözüyle de kullanmaktan hiç kaçınmayan lup gözle görülen) nesnelerin tam
dile getirirken "Tanrı"yı da –Spinoza klasik fizik, maddenin kuramsal bir eş ve özdeş yapılabilmesini –ölçme
doğrultusunda- doğadaki görkemli kesinliği olup olmadığını söz konusu yeteneklerimizle kısıtlanmasını bi-
uyumun simgesi olarak kavramlaştı- bile yapmaz. Klâsik fiziğe atfedilen le yalnızca teknik bir husus olarak
rıyordu. Gene de klâsik fiziğin hiç "kesin belirlenimcilik" -kanımca, bi- göz ardı edecek kadar- çok doğal
bir zaman kuşkulanmadığı kesinlik limin emeklediği yıllarda en başta bulmaktadır. Oysa aynı haddeden
olgusunu "Tanrı’nın davranışlarına" felsefî, politik ve sosyal erk olan dî- çıkmış, gözümüze, elimize, en du-
daha çok yakıştırarak, kuantum ku- nin doğrudan ya da dolaylı etkisiyle- yarlı terâzimize ya da optik mikros-
ramının temelindeki olasılıklı yapıyı bilim kişilerinin "eşyânın tabiatında" kobumuza özdeş gelecek şekilde
"Tanrı’nın mükemmelliği" ile hiç bir mutlak ve doğal olarak gördükleri ve hazırlanmış olan iki nesnenin yü-
zaman bağdaştıramamış ve "Tanrı hiç sorgulamadıkları bir ögedir. Klâ- zeyleri, bir de elektron -belki artık
zar atmaz" diyerek bu kuramı önem- sik fizik, "gözle görülüp, elle tutu- tünelleme- mikroskobuyla incelen-
li ölçüde dışlamıştı. lan" çevrenin, dün ya da bugün yap- diğinde aralarında "dağlar kadar"
Modern fiziğin doğuşuna hayâtî tıklarına bakıp yarın ne yapacağını farklı engebeler görülecektir; yani
katkılarda bulunmuş, hattâ fizikçile- bu ögelerden kesinlikle çıkarmayı klâsik fiziğin ideal geometrik nes-
rin doğaya bakış felsefelerini bile et- amaçlarken bunda, yukarıda belirtti- neleri doğada yoktur. Doğa ya da
kilemiş olan Einstein'ın, kuantum ğim çerçeve içinde başarılı olur. Do- insan, kesinlikle özdeş fakat mak-
kuramını belirlenimcilik dışı olmaya layısıyla klâsik fiziğin, kendi yapı ve roskopik (yani gözle görülebilen, el-
yol açtığı kaygısıyla dışlaması zaman gelişmesinde hiçbir katkısı bulun- le tutulabilen) olan -örneğin iki hidro-

Ekim 2000 37
bağlanabileceğine ilişkin olarak- ku-
Hidrojen Atomunun "Çapı" antum kuramı ile bunun kullanılma-
sını kolaylaştırmak amacıyla gelişti-
Pozitif elektrik yükü taşıyan bir protonla kesi, kesinlikle belirler. Nasıl mı? Şöyle: Elekt-
negatif elektrik yükü taşıyan bir elektron bir- ronun ışıma yaparak protona yaklaştığını dü-
rilen yeni matemetiksel yöntemler
birlerini, klâsik fiziğin de bir parçası olarak dü- şünelim. Bu durumda elektronun uzayda ciddî umutlar doğurmaktadır. Bu ko-
şünülen Coulomb kuvvetinin etkisiyle, yak- protona göre bulunduğu bölge gittikçe dara- nularda yapılmakta olan kimi araştır-
laştıkça büyüyen bir kuvvetle çekerler. Bu lacağı, yani elektronun atom içindeki yeri git- malar, kütleçekiminin kuantum ku-
çekme, karşı koyucu bir olgu yoksa ikisi bir- tikçe daha büyük kesinlik kazanacağı için be-
birine yapışıncaya kadar sürecektir. Protonun lirsizlik ilkesi uyarınca elektronun hareketliliği
ramıyla birleştirilmiş şeklinin yalnız
bilinen boyu santimetrenin trilyondabirinden (yani fizik diliyle, momentumu) artmaya baş- mikrokozmosta değil, makrokoz-
küçük olduğuna ve elektronun ise ölçülebil- layacak, bunun verdiği ek enerji de ışımayla mosta da işe yarayacağına, belki de
miş bir boyutu olmadığına göre sonucun, yitirileni karşılayarak uzaklığın azalmasını en- belirsizlik ilkesinin gökadaların bo-
hidrojen atomunun bilinen ortalama boyun- gelleyecektir. Aslında, her iki oluş da bir-
dan en az yüzbin kat küçük olması beklene- likte gerçekleşeceğinden ne ışıma
yutlarını verebileceğine işaret et-
bilir. Şimdi, yaklaşmayı santimet- görülecek ne de yaklaşma olacak, mektedir. Bunlar, evrenin oluşumu-
renin milyardabeşi –hidrojen yani ışımanın sürekli olarak na ilişkin "büyük patlama" modeli-
atomunun bilinen ortala- boşluğa "akıttığı" enerji - nin gelişip sağlamlaşmasıyla ortaya
ma yarıçapı– kadar uzak- atomun bu yüzden bekle-
lıkta durdurabilmek için nen "küçülmesiyle" belir-
çıkmaktadır. Bir bakıma, "başlangıca
akla ilk gelen, elektrona sizlik ilkesinin getireceği nasıl gelindi?" sorusu dışında evre-
tıpkı gezegenler, uydular fazladan enerji şeklin- nin evrimini bu modelle en azından
vb. gibi bir dolanma ha- de- ânında aynen "iade "hikâye etmek" mümkün olabilmek-
reketi vermek olabilir. edilmiş" olacaktır. İşte, bu
Böylece Coulomb kuvveti, üç etkinin birbirlerini
tedir. Dahası, "başlangıç"ı, belirsizlik
merkezcil kuvvet görevini dengeleyerek atomun ilkesinin "geçici korunmama" yoru-
üstlenerek atoma bir "çap" toplam enerjisini en düşük muna bağlamak da söz konusu olabi-
kazandıracaktır. Ancak, klâsik yaptıkları yer atomun "büyüklü- lir. Bu yorumla, "boş" uzayda bile
fizik; elektromanyetizmayla birlikte; ğünü" belirleyecektir. Elektron ve
bu uzaklığın her bir hidrojen atomu için protonun kütle ve yük değerlerinin yanı
parçacık-karşıt parçacık çiftlerinin
özdeş ve tam o kadar olmasının nasıl ger- sıra, belirsizlik ilkesinin işe karıştıracağı sürgit kendiliklerinden oluşup-yo-
çeklendiğine cevap veremediği gibi, dolanan Planck sabitinin de değeri kullanılarak hidro- kolmaları (vakum çalkalanmaları);
elektronun sürekli olarak elektromanyetik ışı- jen atomunun sadece, "çapı"nın santimetre- bununla da atomların bazı beklen-
mayla enerjisini yitirip yaklaşık milyardabir sa- nin yüzmilyonda biri kadar olduğu değil; ör-
niye içinde protona kavuşmasını öngörür. İş- neğin, fiziksel olarak doğrudan ölçülebildiği
meyen (!) davranışları (örneğin ku-
te bu durumda yapısı klâsik fizikle hiç bir şe- için çok daha anlamlı olan iyonlaşma potan- antum elektrodinamiği ile) açıklana-
kilde belirlenemeyen atomun; "çapını" ve siyelinin 13,6 Volt olduğu da artık basit bir-iki bilmektedir. Bu bakımdan evrenin
iyonlaşma potansiyelini, hem de belirsizlik il- hesapla bulunabilir. (uzay-zamanın) bile büyük patlama-
ya yol açacak kadar büyük bir boyu-
jen atomu gibi- iki nesne yapama- (mikrokırmık, lazer vb.) düzeyinde ta erişmiş bir vakum çalkalanması ile
maktadır. Demek ki doğanın asıl te- bir aracı, hattâ temel olan kuantum yaratıldığının düşünülebilmesi hiç
mel belirlenimciliği, klâsik fiziğin il- kuramı; gelecekte atom-molekül- de yadırganmamalıdır.
gilendiği yüzeysel görünümünde hücre-mikroorganizma zinciri izle- Bütün bunlardan dolayı kuantum
değil, atomik boyutlarda kendini nerek belki hayatın da gizlerini ay- kuramını, fiziğe "belirlenimcilik dışı"
gösteren yeni şeklindedir. Bu duru- dınlatabilecektir. bir görünüm getirdiği bahanesiyle
mu iyice anlatabilmek için, belirsiz- Kuantum kuramı, en genel yapı- "kınamak" değil, yukarıda sunulan
lik ilkesinin bir hidrojen atomunun sıyla yalnız atom ve yakın atomüstü gerçekler ve yorumlar çerçevesinde,
"çapını" ve iyonlaşma enerjisini nasıl sistemler için değil, atomaltı ve çe- bizi doğanın "gerçek" belirlenimcili-
belirleyebildiği, çerçeve içinde gös- kirdekaltı âlemlerin incelenmesinde ğine yaklaştırdığı için "övmek" gerek.
terilmekte. Bu anlatımda, kuantum de temel kuramdır. (Makroölçekte Bu olgu, evrenin oluşumunu bir
kuramının temelinde bulunan belir- ise uygun ortalamalarla klâsik fiziğe "Yaratıcı-yaratılış" felsefesine olduğu
sizlik ilkesinin, en basit atom olan varır). Öyle ki atom çekirdeklerinin kadar, eski Yunan mitologyasındaki
hidrojen için temel yapısal özelikleri tüm davranışları buna uymakta; kimi başlangıç olan "kaos" kavramına bağ-
nasıl kolaylıkla verebildiğini görüyo- çekirdeklerin belli kuantal özelikle- lamaya da elvermektedir.
ruz. Kuantum kuramının diğer ince- rinin bulunması, elementler zinciri- Sonuçta, Orwell'ci bir deyişle,
liklerini de kullanarak atomların, nin, yıldızların ve güneş enerjisinin "belirsizlik kesinliktir!" diyebileceği-
moleküllerin, kristallerin ve benzeri bunlara bağlı olarak oluşumu hep miz gibi; belki de, Einstein'ın "zar at-
doğal sistemlerin hemen hemen kuantum kuramıyla ve şaşırtıcı ölçü- maz" dediği Tanrı için "zar tutuyor"
tüm fiziksel, dolayısıyla da kimyasal de bir tutarlılıkla anlaşılabilmekte- demek zorunda bile kalabileceğiz.
davranışlarını bulup hesaplamak ar- dir. Dahası, çekirdekaltı parçacıkla-
tık büyük ölçüde, yalnızca matema- rın davranış ve özeliklerinin incelen- R. Ömür Akyüz
Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi, Fizik Bölümü
tiksel karmaşıklıkları çözmeyi ge- me ve anlaşılmasında -mikrokozmo-
Kaynaklar
rektirmektedir. Bu noktada rahatlık- sun derinliklerinde elektromanye- Akyüz, R. Ö., Cumhuriyet Bilim-Teknik, Sayı 173, 1990
la söyleyebiliriz ki, modern teknolo- tik+zayıf (radyoaktif) ve yeğin (çe- Akyüz, R. Ö., American Journal of Physics, Kasım 1988.
R. P. Feynman "QED, the strange theory of light and mat-
jinin her türlü inceliğinin gerçekleş- kirdek içi/altı) etkileşmelerin kütle- ter", Penguin, London 1985. (Çevirisi; R. Ö. Akyüz,
"KEDİ", NAR, 2. basım, İstanbul 1997).
mesinde atom-molekül-sistem-aygıt çekimi ile birlikte aynı bir kaynağa

38 Bilim ve Teknik

You might also like