You are on page 1of 13

Ä ú ˙ Í ˘ ï ë Å ˜ / Ö ï Ò ˘

Da¤ kadar
yafll› ac›lar
fiebnem ‹fligüzel’le yeni roman›
Kirpiklerimin Gölgesi üzerine

5 6-7 14-15
Murat Belge’nin 80’li y›llarda ‹stanbul Hat›ras›: ‹stanbul’un Joe Sacco’nun çizgileri,
yaratt›¤› ‘Sad›k Özben’ ‘seçkin’ geçmifline a¤›tlar Filistin’de iflgalin yaratt›¤›
acaba flimdi nerelerde? yakan bir ‘bestseller’ dehflete tan›kl›k ediyor
ROBER KOPTAfi ASLI GÜNEfi FOT‹ BENL‹SOY

S A Y I 2 2 • A ⁄ U S T O S 2 0 1 0 • A G O S G A Z E T E S ‹ N ‹ N Ü C R E T S ‹ Z E K ‹ D ‹ R
4 5
Devlet eliyle ya¤ma Sad›k Özben
Nevzat Onaran flimdi nerelerde? editörden
Emvâl-i Metrûke Olay›: Murat Belge
Osmanl›’da ve Cumhuriyet’te
Sad›k Özben’in 1993’te yay›mlanan ilk kitab› Hanene Ay Do¤acak ’tan
Ermeni ve Rum
Toplu Eserleri - I itibaren, Türkiye’de öykü ve roman alan›nda özgün
Mallar›n›n Türklefltirilmesi
ROBER bir dil oluflturan fiebnem ‹fligüzel, son roman› Kirpik-
MEHMET POLATEL KOPTAfi lerimin Gölgesi ’nde, hem küçük bir k›z›n ac›larla
örülmüfl dünyas›n›, hem de üzerinde yaflad›¤›m›z top-
raklar›n karanl›k, fliddet dolu geçmiflini ve bugününü
6-7 konu al›yor. Bu ‘geçmifl ve bugün’ün içinde, istismar
Seçkinlerin ruhu edilen çocuklar ve ‘memleketin cehennemi’nde Kürt-
lere yaflat›lanlar›n yan› s›ra, 1915 de var: Yazar, roma-
ad›na bu kurbanlar› n›n hiçbir yerinde ‘Ermeni’ sözcü¤ünü kullanmasa
kabul et, ey Ata’m! da, ‘da¤ kadar yafll› nine’ ile ‘Kör Kad›n’›n a¤z›ndan,
1915’i anlat›yor. fiebnem ‹fligüzel, Agos Kitap/Kirk
Ahmet Ümit için, Özlem Ertan’›n sorular›n› yan›tlad›.
‹stanbul Hat›ras›
Agos Kitap/Kirk ’in bu say›s›nda mercek alt›na al›nan
ASLI GÜNEfi bir baflka roman da, halen çok satan kitaplar listesinin
ilk s›ras›nda yer alan, Ahmet Ümit imzal› ‹stanbul
Hat›ras›. Asl› Günefl, roman› elefltirel bir okumaya ta-
8 9
Biz k›rk periyiz, Arabesk için bi tuttu¤u yaz›s›nda, Ümit’in, günümüzün ‘bestseller’
kurallar› çerçevesinde, ‹stanbul tarihine dair ‘seçkinci’
birbirimizi okuma bir anlat› kurdu¤unu savunuyor.
biliriz önerileri
Murat Belge’nin, 1984-1988 y›llar› aras›nda yay›mla-
Fantastik edebiyatta Türkçede Arabesk nan YeniGündem dergisinde yaratt›¤› Sad›k Özben
periler müzik külliyat› karakterinin yaz›lar›, geçti¤imiz ay kitaplaflt›r›ld›.
Rober Koptafl, kitaba iliflkin yaz›s›nda, dönemin,
DAMLA ÖZLÜER MURAT MER‹Ç ‘müesses nizam›n s›n›rlar› d›fl›na ç›kmaya hiç kalk›fl-
mayan yar› ayd›n›’ Sad›k Özben’i tan›t›yor, ve onun
bugün nerelerde, neler yap›yor olabilece¤i üzerine
10-11
Da¤ kadar yafll› ac›lar kafa yoruyor.

fiebnem ‹fligüzel’le yeni roman› Foti Benlisoy ise, Joe Sacco’nun, Birinci ‹ntifada dö-
Kirpiklerimin Gölgesi üzerine... neminin izlenimlerine dayanan çizgi albümü Filistin’i
de¤erlendirdi¤i yaz›s›n›, flu sorularla bitiriyor: “Kolek-
ÖZLEM ERTAN
tif olarak cezaland›r›lan, topyekûn ‘terörist’ bir halk
olarak gösterilen bir halk neye dönüflür, ne hale gelir?
Peki, böylesi kesintisiz bir afla¤›lanma karfl›s›nda in-
sanl›k neye dönüflür, o ne hale gelir?”

Altu¤ Y›lmaz
altug@agos.com.tr

13 14-15 18-19 ERMEN‹CE


Ütopya aray›fl›n›n Felaketle el s›k›flmak
kaç›n›lmaz dura¤›: Distopya Joe Sacco Marafl k›r›m›na
Filistin
Yevgeni ‹vanoviç Zamyatin dair tan›kl›klar
FOT‹ BENL‹SOY
Sabaha Karfl› Hovsep Der Vartanyan, Marafl K›r›m›
Toprak fiifa Bulacak
PAKRAT ESTUKYAN
UMUT ELDEM

Ana dil neden kanar?


Muhsin K›z›lkaya
Bir Dil Niye Kanar?
PAKRAT ESTUKYAN

‹ M T ‹ Y A Z S A H ‹ B ‹ A G O S Y a y › n c › l › k B a s › m H i z m e t l e r i S A N . v e T ‹ C . L T D . fi T ‹ . a d › n a Rahil Dink K U R U C U • Hrant Dink


• YAYIN DANIfiMANI Etyen Mahçupyan • SORUMLU YAZI ‹ fi L E R ‹ M Ü D Ü R Ü Aris Nalc› • GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ Rober Koptafl
• K‹TAP EK‹ ED‹TÖRÜ Altu¤ Y›lmaz • YARDIMCI ED‹TÖR Anna Maria Aslano¤lu • GÖRSEL TASARIM VE SAYFA DÜZEN‹ Leda Mermer
• R E K L A M S O R U M L U S U L i n d a K a r i n Ö z s u • r e k l a m @ a g o s . c o m . t r • Y Ö N E T ‹ M Y E R ‹ Halaskargazi Caddesi
S e b a t A p t . N o 7 4 (Eski No 192), Kat 1, Daire 2 Osmanbey 34371 ‹stanbul • t e l : (212) 296 23 64 - 231 56 94 - 219 50 82
f a x : (212) 247 55 19 • h t t p : www.agos.com.tr • e - p o s t a : agos@agos.com.tr • B A S K I Star Medya Yay›nc›l›k A.fi. ‹nönü Cad.
Bas›nekspres yolu Star Sok. No:2 ‹kitelli 34303 ‹ST. Tel: (212) 629 08 12 • YAYIN TÜRÜ Ayl›k Yayg›n Süreli Yay›n
Devlet eliyle ya¤ma Sad›k Özben flimdi nerelerde?
ROBER KOPTAfi
MEHMET POLATEL

Osmanl› hükümeti, Ermenilerin mallar›n› kendi istekleri ile terk ettiklerini varsayarak, kendi politikalar›na Murat Belge’nin, 1984-88 y›llar› aras›nda yay›mlanan YeniGündem dergisinde yaratt›¤› ‘Sad›k Özben’ karak-
meflruiyet kazand›rmaya çal›flm›flt›. Resmi tarihçiler ise, ‘emvâl-i metrûke’ meselesini incelerken, Cumhuriyet’in terinin yaz›lar› kitaplaflt›r›ld›: Müesses nizam›n s›n›rlar› d›fl›na ç›kmaya hiç kalk›flmayan bir yar› ayd›n olsa da, hem
bu meseleyle olan ba¤›n› kurmaktan sak›nm›fl, ‘mallar sorunu’nun Osmanl› hükümetinin ald›¤› kararlarla kendini var eden geçmifle, hem de ‘özben’ine sad›k olan Sad›k Özben’in dilinden, yirmi befl y›l öncesinin Türkiyesi...
çözüldü¤ünü göstermeye çal›flm›flt›r.
bahsederken, fark›nda olarak ya da olmaya- man zaman kendini tutamay›p “Benim de
‘Kaybedilen’ belgeler yor. Onaran, 27 Eylül 1915 tarihinde ç›kar›- S iyasi bir derginin sayfalar›nda kurmaca
bir karakter, pek çok bak›mdan kullan›fl- rak, bir yandan da Türkiye’nin esasl› foto¤- politik anlamda radikal dönemlerim oldu”
T ürkiye’de, 1915 y›l›nda Ermenilerin
maruz b›rak›ld›¤› uygulamalara dair tar-
t›flmalar, genel olarak, yaflananlar›n ‘soyk›-
Onaran, yapt›¤› çal›flman›n, yaln›zca ko-
lan Tasfiye Kanunu’nun bar›nd›rd›¤› hukuk-
suzlu¤a, Ahmet R›za’n›n, kanunun iptali için Nevzat Onaran
l› olabilir. Tam da siyasi bir dergi olman›n
getirdi¤i ciddiyetten ötürü, haberlerinize,
raflar›n› çekmeye bafllar. diyerek, eskiden flimdiki gibi ortayolcu olma-
Anne-babas› ö¤retmen olan, dolay›s›yla d›¤›n› ima eder.
nuyla ilgili kanunlar›n analizine odaklanan, Meclis’e verdi¤i önergede s›ralad›¤› gerekçe- Emvâl-i Metrûke Olay›: dosyalar›n›za, kelli felli yazarlar›n›za söylete- cumhuriyet rejiminin de¤erleriyle donanm›fl Gerçi, bu mu¤lak siyasi geçmiflin ayr›nt›-
r›m’ olarak tan›mlan›p tan›mlanamayaca¤› hukuki bir araflt›rma olmad›¤›n›, kitapta lere at›fta bulunarak dikkat çekiyor. Ahmet Osmanl›’da ve Cumhuriyet’te Ermeni medi¤iniz bir sürü fleyi ona söyletebilir, me- olarak büyüyen Sad›k Özben’in siyasi duru- lar›na girdi¤i nadir yaz›lar›nda, onun radi-
üzerine odaklan›yor. Resmi tarih çerçevesin- “1915 sonras›nda mülkiyet cephesinde ne- Murat Belge
R›za, kanunda geçen ‘emvâl-i metrûke’ tan›- ve Rum Mallar›n›n Türklefltirilmesi ram›n›z› onun maceralar› yo- flu, bu de¤erleri tam olarak be- kalli¤inin, ö¤renci olarak bulundu¤u ortam-
deki araflt›rmalar, meselenin özünü aç›kla- ler yafland›¤›”n› özetledi¤ini belirtiyor (s. Sad›k Özben’in Toplu Eserleri - I
m›n› flu sözlerle elefltirir: “Kanunun bahsetti- Belge Yay›nlar›, May›s 2010, 606 s. luyla anlatabilirsiniz. Hayat›n nimseyememekle, onlardan tam larda çevrenin ak›nt›s›na kap›lmas›ndan ve
maya, sürecin nas›l iflledi¤ini ve nelerin ya- 30). Yazar, Ermenilere ve Rumlara ait ser- olarak kopamamak aras›ndaki kof bir böbürlenmeden ibaret oldu¤unu an- Helikopter Yay›nlar›, May›s 2010, 328 s.
¤i emvali, emval-i metruke diye tavsif etmek kendisi ciddidir, etraf›n›zda
fland›¤›n› anlamaya de¤il, suçu bizzat kurba- mayenin Türklefltirilmesinin hikâyesini an- bir arafta flekillenir. Memur aile- lar›z. Bu, gerçek radikallikle ilgisi olmayan,
(nitelemek) de kanuni bir fley de¤ildir. Çün- çiler taraf›ndan bilinçli olarak eksik b›rak›- olan biten ciddidir, yapt›¤›n›z
na atfederek devleti temize ç›karmaya çal›fl›- latmak için, devletin resmi tutanaklar› ve sinde büyümüfl olmas›ndan dola- radikal olmay› istemekten öteye gitmeyen nüflümün nerelere vard›¤›n› gösterir.
kü bu emvalin sahibi olan Ermeniler mallar›- lan k›sm›n› tamaml›yor. ifl de ciddidir, ama kendisi
yor. ‘Alternatif’ çal›flmalar›n sundu¤u anlat›- kanunlar›n› mercek alt›na al›yor; söz konu- y›, Türkiye’de temel siyasi çelifl- bir haldir. Bu nedenle, pasaportunun süresi- Sad›k Özben, bazen, kendisinden beklen-
n› isteyerek terk etmemifller, onlar yerlerin- tam bir ciddiyet kumkumas›
larda ise, ne yaz›k ki, resmi tarih anlat›s›n› su mallara dair kanunlar› kronolojik s›raya ‹ttihatç›l›k’›n Kemalizm’e miras› kinin esnaf ile memur aras›nda ni uzatmak için baflvurdu¤u Emniyet’te, efli meyecek bir keskinlikte devlet elefltirisi de
den teb’id edilmifl (uzaklaflt›r›lm›fl), zorla, ce- olan hayali bir karakter bütün
yeniden kurman›n ötesine geçilemiyor, ve ve de¤iflen koflullara göre incelerken, kanun- oldu¤unu düflünür. Küçüklü- Nejla’n›n dosyas›nda bir “pürüz” oldu¤u yapar, ama bunlar ço¤u zaman sat›r aralar›n-
birle ç›kar›lm›fl, hükümet onlar›n mallar›n› ‹ttihatç› hükümetin, 27 Eylül 1915’te ç›kar- bu a¤›rl›¤› bir nebze hafifletip
dolay›s›yla meselenin ayr›nt›lar› aç›kça ele lar›n ç›k›fl aflamas›nda Meclis’te yap›lan tar- ¤ünden beri, bakkal›n, manav›n halde kendi dosyas›n›n “tertemiz” ç›kt›¤›n› da gizlidir. “‹yi bir Türk yurttafl› olarak yeti-
memurlar› vas›tasiyle satt›r›yor” (s. 59). Ah- d›¤›, mallar›n ya¤ma ve tasfiyesini öngören okuru kendine ba¤layabilir.
al›nam›yor. Bu çal›flmalarda, Ermeni Soyk›- t›flmalar› ve vekillerin Türklefltirme politika- ailesine düflman oldu¤unu, kese- ö¤rendi¤inde fena halde bozulur. Onun “si- flecek bir Türk çocu¤unun ö¤renmesi gere-
met R›za’n›n itirazlar›ndan da anlafl›laca¤› gi- kanun, savafl sonras›nda ‹stanbul hükümet- 1984-88 y›llar› aras›nda
r›m›’yla do¤rudan ba¤lant›l› oldu¤u halde lar›na dair görüfllerini de aktar›yor. lerine göz dikti¤ini, çürük ve kö- yasi” geçmiflinin, devletçe fifllenmesini dahi kenleri düflündükçe zaten içim parçalan›-
bi, Osmanl› hükümeti, Ermenilerin, mallar›- leri taraf›ndan iptal edilmifl olmas›na ra¤- yay›mlanan YeniGündem der-
neredeyse hiç de¤inilmeyen meselelerden bi- Yazar, kitab›n girifl bölümünde, devlet gisinin yay›n yönetmenli¤ini yapan Murat tü mallar› sokuflturarak sa¤l›klar›n› bozmaya gerektirmeyecek türden, önemsiz bir fley ol- yor...” der mesela. Ama, patronu Behlül’ün
n› kendi istekleri ile terk ettikleri kabulünden men, Kemalist hükümet taraf›ndan yeniden
ri de, ölüm yoluna ç›kar›lan Ermenilerin ge- kurumlar›n›n, tapu kay›tlar›n› gizli tutmaya yola ç›karak, kendi politikalar›na meflruiyet Belge de, bu aray›fl›n bir sonucu olarak, 18. çal›flt›¤›n›, ayr›ca kendileri y›llarca okuyup du¤unu da böylece anlar›z. damardan Atatürkçülü¤üyle, Azmi’nin “an-
yürürlü¤e konmufltur. Bir anlamda, Kema-
ride b›rakmak zorunda kald›klar› mallar›n yönelik ›srarl› çabalar›n›n, bu konu üzerine kazand›rmaya çal›flm›flt›r. yüzy›lda ‹ngiltere’de yay›mlanan Spectator yazarak emek verdikleri halde, onlar›n bü- Yaz›lar›nda, THY uçufllar›ndan, kar›s›n›n ti-emperyalist ve anti-teokratik tutumlar›”
listler, ‹ttihatç› hükümetin sermayeyi Türk-
ak›betidir. ‘Ermenilerin mallar›na ne oldu?’, çal›flan araflt›rmac›lar için önemli bir engel Onaran, 1915-1930 y›llar› aras›nda ç›ka- dergisindeki hayali Sir Roger de Coverley ka- tün cehaletleriyle daha fazla para kazand›kla- –elbette ki hiç hazzetmedi¤i– feminist arka- nedeniyle sayg› duyup elefltirmekten kaç›n-
lefltirme projesini oldu¤u gibi sahiplenmifl,
hâlâ cevaplanmay› bekleyen, önemli bir soru. teflkil etti¤ine de de¤iniyor. Örne¤in, Os- r›lan kanunlar, tüzükler, ve baz› gizli karar- rakterinden esinle giriflmifl Sad›k Özben’i r›n› düflünür. Bu evsafta bir toplumsal anali- dafllar›ndan, al›flveriflten, kendisini ›s›ran kö- d›¤› Atatürk’e duydu¤u sevgiyi onlardan da-
ve 1930 y›l›na kadar da, çeflitli kararlarla,
‹ttihatç› hükümetin verdi¤i tehcir kara- manl› tapu arflivlerinin bilgisayar ortam›na nameleri sunarak, devletin söz konusu mal- yazmaya. (Belge, Sad›k Bey’e ‘Özben’ soyad›- zin, onun dünyaya bak›fl›na yön veren en pekten, Eurovision flark› yar›flmas›ndan, ha mesafeli bir flekilde ifade etse de, son ker-
mallar›n tasfiyesine devam ederek ‹ttihatç›la-
r›ndan sonra bafllayan, ‘emvâl-i metrûke’nin aktar›l›p araflt›rmac›lar›n hizmetine sunul- lara el koyma ve ya¤malama sürecini, ve n› koyarken, O¤uz Atay’›n Turgut Özben’ini büyük etken oldu¤u söylenebilir. “‹lerici ve umumi tuvaletlerin durumundan, her fley- tede, müesses nizam›n s›n›rlar› d›fl›na ç›kma-
r›n yar›m b›rakt›klar› ifli tamamlamaya çal›fl-
(terk edilmifl, geride b›rak›lm›fl mallar›n›) mas› konusunda fikri sorulan Milli Güven- isimlendirmeyle bafllayan meflruiyet zemini bilinçli bir flekilde düflünmedi¤ini, ama Tu- toplumcu” bir insan olarak, Zaman gazetesi- den bahseder Sad›k Özben. Hiç akl›na getir- ya hiç kalk›flmayan bir yar› ayd›nd›r o.
m›fllard›r. Onaran’›n da vurgulad›¤› gibi, ‹t-
tasfiye edilmesi süreci, gayrimüslim tebaa- lik Kurulu, 26 A¤ustos 2005’te Tapu ve Ka- yaratma çabalar›n› deflifre ediyor. Resmi ta- tunamayanlar’›n muhakkak bilincinin bir ne verdi¤i bir röportaj›nda, hiç yeri de¤ilken medi¤ini söyledi¤i fleyler hakk›nda konuflur Belki de bu yüzden, kitab› okurken insa-
tihatç›lar ile Kemalistlerin Ermeni mallar›na
n›n, a¤›rl›kl› olarak da Ermenilerin mallar›- dastro Müdürlü¤ü’ne gönderdi¤i yaz›da, rihçilerin, bu konuyu ele al›rken yaln›zca sa- köflesinde bir yerlerde durdu¤unu söylüyor.) “baflörtüsüne filan karfl›” oldu¤unu belirt- durur. Ama neticede hep kendinden bahse- n›n akl›na s›kça gelen sorulardan biri, Sad›k
iliflkin politikalar›ndaki benzerlikler, iki grup
n› hedef alan bir ‘proje’dir. Savafl zaman›n- “Buralardaki bilgiler as›ls›z soyk›r›m ve Os- vafl dönemine odaklanmalar› tesadüf de¤il; 12 Eylül rejiminin bask›s› alt›nda bir fi- meden duramamas›yla, bu tutumunu pek der – daima, “Ben öyle kendisinden s›k s›k Özben’in bugün acaba nerede oldu¤u, ne
aras›ndaki ideolojik ve politik sürekliliklere
da bafllay›p ‘milli mücadele’ olarak adland›- manl› Vak›flar› mülkiyet iddialar› gibi ko- böylece, yeni kurulan Cumhuriyet’in so- kirsel direnifl mevzisi oluflturmak amac›yla güzel örnekler. söz etmekten hofllanan bir insan de¤ilim” yapt›¤› oluyor – tabii, e¤er yafl›yorsa... Gü-
iflaret eder. 1878 y›l›n›n anayasas›na göre ç›-
r›lan dönemde devam eden, Cumhuriyet’in nularda istismara yol açabilir” uyar›s›nda rumlulu¤u gözlerden kaç›r›lm›fl oluyor. 1983’te kurulan ‹letiflim Yay›nlar›’n›n bas›n Varl›kl› bir aileden gelen Nejla’yla evlili- demeyi de ihmal etmeden... 80’li y›llar için nün birinde can›na muhakkak tak etmifl
kar›lan ve 1923 y›l›nda yeniden düzenlenen
kurulufl sürecinde homojen bir nüfus yarat- bulunmufl (s. 26). Ayn› flekilde, mallar› tas- Onaran’›n elefltirdi¤i bu ‘resmi’ tav›r, Cum- kolunu oluflturan YeniGündem, haftal›k der- ¤inden Ayfle ad›nda bir k›z› olan Sad›k Öz- absürd oldu¤u anlafl›lan bu kendinden bah- olan Nejla’n›n onu boflam›fl oldu¤unu varsa-
‘Tasfiye Kanunu’nun, 1921, 1924, 1961 ve
man›n en önemli arac› olan mübadele ile fiye etme iflini yürütmesi maksad›yla kuru- huriyet dönemini d›flar›da tutmakla kalm›- gilerin siyasi gündemde hayli etkili oldu¤u o ben, kendisi de dahil olmak üzere kimseyle setme hastal›¤›n›n, bugünün köfle yazarlar› yabiliriz. Murat Belge, kitap ç›kt›ktan sonra
1982 anayasalar›nda korunup, Kas›m
birlikte ‘tamam›na erdirilen’, Rumlar›n ya- lan komisyonlar taraf›ndan tutulan 66’ya yor, öncesindeki dönemi de seçmeci bir ba- 1988’e kadar yürürülükte kalm›fl olmas› ise, dönemde, emsalleri aras›nda en çok satan iyi anlaflamaz – yaz›lar›na vinyetler çizen ve düflünüldü¤ünde neredeyse bir kural halini verdi¤i bir röportaj›nda, Ayfle’nin evlendi¤i-
flad›klar› yerlerden kopar›lmalar› sürecinde, yak›n emvâl-i metrûke defterinin ‘kay›p’ ya k›flla ‘okuyor’. Resmi tarihçiler, örne¤in, 8 Cumhuriyet’in ‘mallar’ meselesine dair yak- dergi de¤ildi, ama önemseniyor, hevesle ta- sürekli flikâyet etti¤i Latif Demirci’yle hele, almas› ve ola¤anlaflmas›, o vakit bafllayan dö- ni, dolay›s›yla Sad›k Özben’in bafl›na bir de
Rumlara ait mallar da tasfiye edilmifltir. Gü- da ‘yok’ olmas› da, meselenin belgler ›fl›¤›n- Ocak 1920’de (‹stanbul hükümetleri döne- lafl›m›n› aç›kça ortaya koyuyor. kip ediliyor, 10 ila 15 bin kifli taraf›ndan hiç! Nejla ve Ayfle ise, bir yandan damat belas›n›n sar›ld›¤›n› söylü-
nümüzde de tart›fl›lmaya devam eden, gayri- da araflt›r›lmas›n› güçlefltiriyor. minde) ç›kar›lan, Ermenilerin tasfiye edil- *** okunuyordu. onun çi¤liklerine katlan›rken, yor. Vay o damad›n haline!
müslim vak›flara ait mallar›n iadesi mesele- mifl mallar›n›n iadesini öngören kararname- fiimdiye kadar hakk›yla ele al›n(a)mam›fl fiüphecili¤i, karars›zl›¤›, beceriksizli¤i ve bir yandan da onu d›fl dünyan›n Peki, siyasetten, baflörtüsün-
si, tam da bu tarihsel sürecin bir ürünü.
‘Emvâl-i metrûke’ ve
yi ya yok say›yor, ya da manipüle ederek ele olan ‘emvâl-i metrûke’ meselesinin hukuki benmerkezcili¤iyle gerçek hayatta çekilmez sertli¤ine karfl› korurlar. den, irticadan, esnaflardan pek
Nevzat Onaran, geçti¤imiz ay Belge Yay›n-
resmi tarihin gizledikleri
al›yor. Böylece, söz konusu mallar›n, Os- boyutunu ortaya koyan bu çal›flma, flüphesiz, bir adam olabilecek Sad›k Özben de, Yeni- Siyasetle ilgilenmez görünen, hofllanmayan Sad›k Özben, ken-
lar› taraf›ndan yay›mlanan Emvâl-i Metrûke Hukuki mevzuata, Osmanl› hükümetinin manl› hükümetinin ald›¤› kararlar do¤rultu- konuya ilgi duyanlar için önemli bir kaynak Gündem’in muhtemelen en çok okunan, ya- ama ondan uzak da duramayan disiyle ayn› zihniyet dünyas›n-
Olay›: Osmanl›’da ve Cumhuriyette Ermeni Ermenileri ‘tehcir’ etme karar›yla birlikte gi- sunda iade edildi¤i, ve bu sorunun Cumhu- olacakt›r. Ancak, kitab›n aksayan yönlerine z›lar› merakla beklenen yazar›yd›. Sad›k Özben, çal›flt›¤› mimarl›k dan beslenen pek çoklar› gibi
ve Rum Mallar›n›n Türklefltirilmesi bafll›kl› ren ‘emvâl-i metrûke’ tan›mlamas›, sürgün riyet kurulmadan önce çözüldü¤ü kan›tlan- de de¤inmekte fayda var. En temel eksiklik- ODTÜ mezunu bir mimar olan Sad›k bürosunun patronu olan Behlül ulusalc› bir çizgiye kaym›fl m›d›r
çal›flmas›nda, 1915 Ermeni Soyk›r›m› ile edilenlerin / k›r›ma u¤rayanlar›n, mallar›n› m›fl oluyor! Nevzat Onaran, çal›flmas›n›n lerden biri, kitapta, mallar›n tasfiye sürecinin Özben’in yazarl›k serüvenine bafllamas›, dar- ile, flematik düflünce tarz›ndan acaba? Acaba cumhuriyet mi-
bafllay›p Cumhuriyet döneminde de devam kendi iradeleriyle geride b›rakt›klar›n› (dola- ‘Cumhuriyet Adaleti’ bafll›kl› bölümünde, devam etti¤i farkl› dönemlerin kendine özgü be sonras›nda sol hareketin sustu¤u, Anava- ötürü “düzdevrimci” diye and›¤› tinglerine kat›lm›fl, askeri darbeyi
eden, Ermenilere ve Rumlara ait mallar›n y›s›yla, devletin ald›¤› zorunlu sürgün karar›- Cumhuriyet hükümetlerinin konuyla ilgili özelliklerinin, bu dönemlerde yaflanan siyasi, tan Partisi’nin iktidarda oldu¤u, ekonomi- ifl arkadafl› Azmi aras›nda bir yer- savunacak kadar z›vanadan ç›k-
Türklefltirilme sürecini ele al›yor. n›n bu konuda bir etkisi olmad›¤›n›) ima edi- kararlar›n› aktararak, hikâyenin resmi tarih- toplumsal ve ekonomik dönüflümlerin kap- nin dünyaya aç›ld›¤›, piyasan›n ithal ürün- lerde durur politik olarak. Beh- m›fl m›d›r? Veya acaba Kürtlere
saml› bir analizinin yap›lmam›fl olmas›. Kul- lerle dolmas›n›n ard›ndan hayat tarz›n›n h›z- lül’ün pragmatistli¤inin yan›na yurttafll›k haklar›n›n verilmesi
lan›lan arfliv malzemesinin, kanunlar ve l› bir dönüflüme u¤rad›¤›, k›sacas› Türki- yaklaflamad›¤› gibi, dar düflünce konusunda ne düflünmektedir?
Meclis görüflmelerinden ibaret olmas› da, ya- ye’nin ‘küçük Amerika’ olma yolunda bü- kal›plar›n› k›rmaya hiç yelten- Onun komikliklerine gülsek,
zar›n argümanlar›n› somutlaflt›rmas›n› güç- yük ad›mlar att›¤› bir döneme denk geliyor. meyen Azmi’yle de ortak bir kendisini pek bir sevsek de, bu
lefltiriyor. Osmanl› ve Cumhuriyet arflivin- H›zl› dönüflümler sanc›l› olur. Her fleyin noktada buluflmas› mümkün de- sorulara iç aç›c› yan›tlar vermek
den farkl› belgelere baflvurularak, hukuki ve de¤iflmekte oldu¤u bir zamanda, hem kendi- ¤ildir. pek mümkün görünmüyor ma-
yasal metinlerde yaz›l› olanlar d›fl›ndaki Er- ni var eden geçmifle, hem de ‘özben’ine sad›k Babas›n›n “Türkiye’de insan, alesef. Anlafl›lan o ki, bu yan›tla-
meni mallar›n niteli¤i ve kimlere devredildi- bir Sad›k Özben’in bu sanc›l› ortamla ilgili hukuktan anlamal›d›r, hukuk r› kendi a¤z›ndan duyabilmek
¤i ortaya konabilirdi, ki bu da, yazar›n, ser- anlataca¤› çok fley vard› flüphesiz. Bir gazete- bilmeyen burada yaflayamaz” ›s- için, Sad›k Özben’in yaflamaya
mayenin Türklefltirmesine dair argüman›n› ci dostunun YeniGündem’de yazmas› tekli- rar› nedeniyle Hukuk Fakülte- devam etti¤ini, ve bir yerlerde
güçlendirirdi. Ayr›ca, Meclis görüflmelerin- fine “hay›r” diyemeyen, esasen yazmak için si’ne kaydolsa da, oradan Ankara onu yeniden sahneye davet ede-
den yap›lan al›nt›lar›n, analiz yetersizli¤i do- can atan, ama bir yandan da sahne ›fl›klar›- Siyasal’a, ard›ndan da ODTÜ cek Murat Belge’sini bekliyor ol-
lay›s›yla okumay› zorlaflt›rd›¤›, ve s›kl›kla n›n üzerine yönelmesinden ürken Sad›k Öz- Mimarl›k’a girmifltir. Geçmiflini Sad›k Özben, kendisi de dahil olmak üzere kimseyle iyi anlaflamaz – yaz›lar›na du¤unu hayal etmekten baflka
Van: 1915’ten önce Van: 1915’ten sonra tekrara düflüldü¤ü de belirtilmeli. ben, kendinden ve gündelik hayat›ndan fazla kar›flt›rmak istemez, ama za- vinyetler çizen ve sürekli flikâyet etti¤i Latif Demirci’yle hele, hiç! çare yok flimdilik.

AGOS kitap 4 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 5 AGOS kirk


Seçkinlerin ruhu ad›na
ra, ne de Türkiyeli seçkin okura izah etmek manl›k beslememesinden yanayd›. T›pk› unutmam›flt›r, t›pk› “‹stanbul’un Romal›
mümkündür. Siyaseten do¤rucu olmaktan ›rk, cinsiyet gibi, din de insanlar› ayr›flt›- yan›”ndan Nevzat’a ‘miras kalan’ Rum sev-
uzak orta s›n›f tepkileri, Komiser Yard›mc›- ran bir olgu oldu¤undan ortak payda gili Evgenia gibi: Evgenia’n›n biricik rolü,
s› Ali’nin a¤z›ndan dile getirilir: “Buras› olarak kabul edilmemeliydi. Hepimizin
ac›larla, hüzünlerle yo¤rulmufl bu ‘zor’ ada-
bir tek ortak özelli¤i vard›: insan olmak.
Türkiye’den çok ‹ran’a benziyor Baflkomi- m› anlamaya çal›flmakt›r. Gelenek, impara-
Farkl› inançlara, farkl› etnik kökenlere,

bu kurbanlar› kabul et, ey Ata’m!


serim… Bu insanlar… [….] Ya baksan›za, torlardan seçkinlere, babalardan o¤ullara in-
farkl› cinsiyetlere, farkl› dünya görüflleri-
kad›n› erke¤i, herkes bir tuhaf burada” (s. tikal etmektedir. Haf›za, ayr›flt›rarak ve
ne sahip olsak da hepimiz insand›k. Bir
138). Bu sözler üzerine, Komiser Nevzat baflka ortak yönümüz ise ‹stanbul’du. ay›klayarak, hat›rlamaya de¤il ama unutma-
‘turist rehberi’ kimli¤inden ‘kanaat önderi’ Hepimiz bu flehirde yafl›yorduk. Cami- ya devam etmektedir.
kimli¤ine geçerek ‘Çarflamba kültürü’ soru- miz, cemevimiz, kilisemiz, sinagogumuz
nuna bir çözüm bulur. Tarih ö¤retmeni an- bu flehirdeydi. ‹nsan olmak ve ‹stan- ‘Son imparator’
ASLI GÜNEfi nesinin bir zamanlar vermifl oldu¤u bilgiler- bul’da yaflamak, iflte bizi birlefltirecek iki
Yedinci cinayet ifllendikten sonra katiller de
le Ali’yi –ve de kendisini– rahatlatmaya ça- önemli zemin.” (s. 139)
ortaya ç›kar: Komiser Nevzat’›n çocukluk
l›fl›r: Semtin siyah çarflafl›, çember sakall› Yine flüphelilerden biri olan eski solcu arkadafllar›, flair/mimar Yekta ve veteriner
ir bestseller yazmak isteyen genç bir ya- mas›n› ve halen çok satanlar listesinde ilk s›- lesine mustariptir ki, roman›ndaki her ka- çocukluk arkadafllar› Demir ve Yekta’n›n,
B zar, deneyimli meslektafl›na dan›fl›r. Al-
d›¤› cevaba göre, yazaca¤› roman›n mutlaka
rada yer almas›n› yad›rgamamak laz›m. Bu-
rada tart›fl›lmas› gereken de, bir roman›n
rakteri bir turist rehberine dönüfltürmekte
beis görmez. Roman yay›mland›ktan sonra
“komflunun komflunun külüne muhtaç ol-
du¤u” zamanlardan süzülüp gelen dostluk-
görüntüsünün tarihsel bir arkaplan› vard›r
asl›nda: Ezelden beri dinlere evsahipli¤i ya-
pan bu bölge, flimdi de Müslümanlar›n eli-
militan Nam›k Karaman da, do¤ru yolu bu-
larak, tüm muhalifli¤ini ‹stanbul’u Savun-
Demir. Cinayetlerin planlay›c›s› Yekta’d›r.
Üç y›l önce, Âdem Yezdan’›n yapt›rd›¤› bir
ma Derne¤i’nde sivil toplumun emrine kofl- sabotaj sonucu çöken sarn›ç duvar›n›n alt›n-
flu ö¤eleri bar›nd›rmas› gerekmektedir: “Ta- çok satmas›ndan ziyade, onu bestseller ya- yazar›n rehberli¤inde düzenlenen ‘kültür lar› yaln›zca bireysel geçmifllerinin ortakl›¤›- ne geçmifltir. Bu aç›klamayla, Çarflamba, ta- mufl ve böylece “uygar ya da geliflmifl olmak, da kal›p ölen kar›s› Handan ve o¤lu
rih, gizem, din, seks ve aristokrasi”… Son pan ö¤eler: Bestseller roman yazar›n›n ide- turlar›’ da bu cehaleti giderme yönündeki na dayanmaz; onlar› birlefltiren as›l güç, her rihsel olarak ‹stanbul nostaljisine ba¤lanm›fl incelikli duygular, ›l›ml› tutkular, hofl tu- Umut’un intikam›n› almak için ifllemifltir
dönemin çok satan kitaplar›n› düflününce, olojik manevralar›, esteti¤i salt bir oyun ala- çaban›n eseri olsa gerek. ölümlünün eriflemeyece¤i bir kültürel ayr›- olur ama halledilmesi gereken bir sorun da- tumlar ve aç›k görüfllülükle kutsanm›fl ol- cinayetleri. Handan’a âfl›k olan Demir de
bu f›krada bir gerçe¤in dile getirildi¤i, gör- n› haline getirirken toplumsal düzeni onay- ‹stanbul Hat›ras›’nda, Yeflilçam filmle- cal›k olan ‹stanbulluluktur, ‹stanbul’un o ha vard›r: Radikal ‹slam. ‹stanbul’un salt mak” (Eagleton, s. 28) anlam›na gelen kül- yard›m etmifltir Yekta’ya. Kitab›n bafl›nda,
mezden gelinemeyecek kadar aflikâr. Bu for- lad›¤›, onunla iflbirli¤i yapt›¤› yerler... rinde olmad›k anlarda durup flark› söyleyen herkese ait olmayan tarihidir. kültürel bir varl›¤a indirgenmesi gibi, ‹slam türün sahiplerinden biri haline gelmifltir. kültürcülü¤ün önemli sembollerinden Yah-
mülün geçerlilik kazan›fl›n›n nedenlerine Harvey’in iflaret etti¤i “elefltiri yoksunu karakterler gibi, ikide bir tarih sohbetine ‹stanbul Hat›ras›’nda ifllenen yedi cina- da kültürel bir kimlik kazanmal›d›r ki haf›-
ya Kemal’in “Sana dün bir tepeden bakt›m
dair bir dolu fley s›ralanabilir elbette, ama estetik hassasiyet”, temas› ve belki de ana dalan karakterler bulur karfl›s›nda okur. Bu yette de, “‹stanbul’a eme¤i geçmifl” impara- zan›n süzgeçlerinden geçebilsin. ‘Çokkül- Babalar, o¤ullar, gelenekler
Ahmet Ümit aziz ‹stanbul” dizesiyle selamlanan flehir, yi-
kestirme bir biçimde söyleyecek olursak, bu kahraman› ‹stanbul olan bir roman› anlam- sohbetlerin, cinayet dü¤ümünü çözmeye torlara göndermede bulunulur. Kurbanlar, türlülük’ güzellemesi ‹slam düflmanl›¤›na
‹stanbul Hat›ras› Nostaljinin muhafazakârl›kla perçinlenmesi ne bir flairin, Yekta’n›n silah›yla savunulur.
formül, büyük anlat›lardan, bütünlük ve land›rmak isteyen okur için önemli bir bir katk›s› olmasa da, ‘tarih’e merakl› oku- ‹stanbul’un tarihi dokusuna zarar veren gi- izin vermeyece¤i için, ‹slam’›n tüm siyasi
Everest Yay›nlar›, Haziran 2010, 561 s. Böylece Ahmet Ümit, estet tavr›n› bir baflka
tutarl›l›k vaat eden hayat öykülerinden yo- ipucu olabilir. Çünkü Ahmet Ümit’in bu run ‹stanbul hakk›ndaki malumatfurufllu- riflimciler, onlarla iflbirli¤i yapan bilim in- içeri¤inden kopart›l›p kültüre ve esteti¤e ek- kaç›n›lmazd›r; geçmifli özlemle yâd eden ki-
fli için mazinin güzelli¤i geleneklerin el de¤- sembolle perçinlemifl olur. Sanat, kurtar›c›
rulan ça¤›m›z okurunun/yazar›n›n, art›k romandaki as›l derdi, salt belirli bir s›n›f›n ¤una, ya da kitap yabanc› dillere çevrildi¤i sanlar›, mimarlar vs’dir. Yani, ‹stanbul’un lemlenmesi gerekir. Osmanl›’dan bu yana,
katilleri öldürülmektedir. Karakterlerin ar- foto¤raflar›na giremeyecek kadar kaba saba memiflli¤inde yatar. “Müzeyyen Abla” flar- mertebesine yükseltilirken, idealizmin ve
düpedüz tüketimin konusu haline gelmifl hayat tarz›n›n ve kültürünün anlat›s› haline takdirde ‘roman tad›nda’ bir ‹stanbul reh- ‹slam’› liberal hümanizm s›n›rlar› içerisinde
fl›nlad›¤› her sokakta imparatorlar›n, sul- olarak görülece¤i aflikârd›r. Zaten Komiser k›lar›yla demlenip, gelene¤i babalar›ndan seçkincili¤in doruklar›na var›l›r.
‘kimlik inflas›’ sorununa buldu¤u kolay ve getirdi¤i bir ‘‹stanbul tarihi’ anlatmak; berine kavuflacak yabanc› okurun hazz›na tutmak isteyen ayd›nlar›n tipik tavr›d›r bu.
tanlar›n, büyük sanat eserlerinin izleri var- Nevzat da, neredeyse her sat›rda, bir zaman- devrald›klar›n›n bilinciyle onlar›n an›s›na Yekta ve Demir, cinayetleri ‹stanbul için
rahatlat›c› çözümün bir parças›. Kendini kültürün ve esteti¤in idealizasyonu yoluyla, yapaca¤› katk›y› küçümsememek gerek. Za- Bu yüzdendir ki, cinayet flüphelilerinden, ifllemifllerdir asl›nda; ‹stanbul’un intikam›n›
bugünde infla etmenin zorlu¤una karfl›, ta- o geçmifle a¤›tlar yakmak. ten günümüzün bestseller kavram› da, d›r. Tarih, yüksek zümrenin izini tafl›yan lar imparatorlar›n arfl›nlad›¤› sokaklarda yü- Afganistan’a gidip Mücahitlerle birlikte kadeh kald›ran Komiser Nevzat, Yekta ve
almak istemifllerdir. Üstelik, tarih ö¤retme-
rihten ‘ödünç’ al›nan kimliklerle sa¤lanan Ne demek istedi¤imizi tam olarak anla- muhtemeldir ki, bu tür ihtiyaçlar›n karfl›- kültür ürünlerinin tarihidir. Komiser Nev- rümekte oldu¤unu tekrarlar ve bu sokaklar- Amerikal›lara karfl› savaflm›fl olan Ömer, ne- Demir, gelene¤in kimin için güzel ve an-
ni annesinden ve edebiyat ö¤retmeni baba-
rahatlama; tarihi mistifiye edip çözüm ve al- tabilmek için, Ahmet Ümit’in, roman›n›n lanmas› üzerine oturuyor. zat’›n ‹stanbul nostaljisi, aristokrat s›n›f›n da ayaktak›m›ndan biriyle karfl›laflt›¤›nda, damet getirip tasavvufa ba¤lan›r. Böylece, laml› oldu¤u sorusunu sormazlar bile. Ko-
s›ndan (tarih ve edebiyat – Cumhuriyet dö-
ternatif üretme konusundaki kay›ts›zl›¤› ve merkezine oturttu¤u ‹stanbul’un bize neler Maktulün avucundaki parayla ‹stan- anlat›lar›nda oldu¤u gibi, rafine kültürü imgelem gücünü orta s›n›f›n rafine hayat ‹stanbul nostaljisinin ve turizminin ‘Mevle- miser Nevzat’›n, patlayan bir bombayla
neminin temel ideolojik hegemonya alanla-
tembelli¤i maskeleme iste¤i, günümüz söyledi¤ine bir bakal›m. Sarayburnu’nda, bul’un Bizansl› tarihine gönderme yap›ld›¤› bozan her fleye, kaba ve görgüsüz burjuva- tarz›n›n emrine sokar. vi’ yönü de tamamlanm›fl olur: ölen kar›s› Güzide, “evinin dire¤i olarak
r›ndan ikisi) ‹stanbul miras›n› devralan
okur-yazar›n›n haletiruhiyesinin belirgin Atatürk an›t›n›n alt›nda bir ceset... Kurba- hemen anlafl›lsa da, Atatürk an›t›n›n anlam› lara ve ayaktak›m›na nefretle bakar. ‹stan- Romanda, Hakkârili Kürt ifladam›n›n ko- gördü¤ü kocas›n›n dönüflünü bekleyen bir
“‹flte bu nedenle, korkusunda Ali’ye hak Nevzat da, “barbarlar›” öldürmek konusun-
özelliklerinden. Ve belki de David Har- n›n avucunda ‹stanbul’un Bizans oldu¤u ilk bak›flta çözülemez. Bu konuda söylene- bul’u talan eden sonradan görme para ba- rumalar› flöyle tasvir ediliyor: “Konuflurken kad›n›n flefkat yüklü sesi”ne sahiptir (s. 66),
vermekle birlikte, gönlüm herkesin ken- da arkadafllar›yla ayn› fikirde oldu¤unu, sar-
vey’in kültür festivallerinin ifllevleri hakk›n- zamanlardan kalma bir sikke... ‹lk cinayet- cek her fleyin üstü örtülü olmas›na da özel- balar› ve “tarihi an›tlara ifleyen” ayaktak›- öndeki tavflan diflleri ortaya ç›km›flt›. Talih- ve belki de bu yüzden, unutulamamaktad›r.
di inanc›n› ya da inançs›zl›¤›n› hiçbir k›- hofl oldu¤u bir akflam a¤z›ndan kaç›r›ver-
daki saptamas›, bütün bir kültür piyasas› ten sonra, okur, kâh bu sikkenin anlam›n› likle dikkat edilmifltir zaten. Daha ilk sayfa- m›, ayr›cal›kl› elitler için eflit derecede düfl- siz biri olmal›yd›; Allah onu iri yaratm›flt› Zaten Nevzat’›n tarih ö¤retmeni annesi de
s›tlama, hiçbir bask›, hiçbir zorlama ol- mifltir. Son kurban olan Hakkârili Kürt tu-
için geçerli: “Nostaljiyi beslemek, s›hhileflti- çözmeye çal›flan Komiser Nevzat ve yard›m- larda katillerin asl›nda kimler oldu¤unu an- mand›r; romandaki görgüsüz para babas›- ama nas›l ki Fettah’a kad›ns› gözler vererek madan yaflayabilmesinden, ama ayn› za- (Nevzat, tarih sevgisini ve bilgisini ona rizmcinin cesedi de, elinde 1935 tarihli bir
rilmifl kolektif haf›za üretmek, elefltiri yok- c›lar›ndan, kâh hem flüpheli, hem de bilirki- lamak gibi, bu gizli kodu çözmek de kolay- n›n, Hakkârili, koruculuk yapan bir afliret- lanetlemiflse, buna da iki iri tavflan difl vere- manda kendisi gibi olmayanlara da düfl- borçludur) geleneksel rolünü hiçbir zaman madeni parayla, bafllang›ç noktas›na, yani
sunu estetik hassasiyet gelifltirmek ve gele- fli olan Topkap› Müzesi Müdiresi Leyla d›r asl›nda, ama oraya sonra gelelim. ten olmas› da oldukça manidard›r. Bu nok- rek gövdesinin yarataca¤› bütün ürküntüyü
Sarayburnu’ndaki Atatürk an›t›n›n alt›na
cekteki tüm olas›l›klar› ebedi olarak bugüne Bark›n’dan tarih dersleri dinleyerek katilin tada, “Kültür bir kapitalizm elefltirisi olabi- ortadan kald›rm›flt›” (s. 274). Aristokrat s›-
‹mparatorlar›n kurdu¤u b›rak›lm›flt›r. Paran›n üzerindeki tarih, “si-
saplan›p kalacak olan çat›flk›s›z bir arenaya ayak izlerini takip edecektir. “Tarih dersle- lir; bununla beraber, kapitalizm karfl›tlar›- n›f›n anlat›lar›n›n bafll›ca özelliklerinden bi-
kentlerde seçkinler yaflar vil giysiler içinde, ellerini beline dayam›fl,
s›k›flt›rmak” (Umut Mekânlar›, çev. Zeynep ri” sözü yan›ltmas›n; bunlar, Komiser Yar- n›n da elefltirisidir” diyen Terry Eagleton’a ri, bu anlat›larda burjuvalar›n ve alt s›n›flara
düflünceli gözlerle mavi sulara bakan” Ata-
Gambetti, Metis Yay., 2008; s. 207). d›mc›s› Zeynep’in Google’dan, muhteme- Ahmet Ümit’in, romanda Tarihi Yar›mada kulak vermekte fayda var (Kültür Yorumla- mensup karakterlerin bedenlerinin, defor-
türk heykeli kadar manidard›r: Erken Cum-
Ahmet Ümit’in, geçti¤imiz ay yay›mla- len de Wikipedia’dan, bulup amirine, dola- ile s›n›rlad›¤› ‹stanbul manzaras›, yaln›zca r›, çev. Özge Çelik, Ayr›nt› Yay., 2005; s. masyona u¤ram›fl, hatta gülünç bedenler huriyet’in, yani bir anlamda ‘gerçek Kema-
nan ‹stanbul Hat›ras› adl› roman›, yukar›da- y›s›yla biz ‹stanbul cahili okuyuculara aktar- turistik geziler için de¤il, efkârl› bir ‹stanbul 27). Kültürü, zaman, tarih, iktidar ve s›n›f- olarak tasvir edilmeleridir. Bu karakterlerin lizm’in sonu... Heykel de ilk Atatürk heyke-
ki bestseller formülüne epeyce uyuyor. Bu d›¤› bilgilerdir. Ahmet Ümit, ‹stanbullula- nostaljisi için de uygun ve gerekli bir zemin. lar üstü bir konuma yerlefltiren bu anlay›fl, kulland›klar› dil de, bu gülünçlü¤ü perçin- lidir zaten. Her fley, Cumhuriyet’in özünü
yüzden, k›sa sürede onbinlerce bask› yap- r›n ‹stanbul konusundaki cehaletinden öy- Balatl› üç delikanl›n›n, Komiser Nevzat ile asl›nda oldukça s›n›fsal bir hayat tarz› tan›- ler. ‹stanbul Hat›ras›’nda karfl›m›za ‘gerçek iflaret etmektedir. Kurbanlar›n, Atatürk an›-
m›n›n peflindedir. “Kültür tutkudan çok ‹stanbullu’ olarak ç›kmayan tüm tipler, özel- t›n›n önüne b›rak›lmalar›n›n nedeni anlafl›l-
duyarl›l›¤›n taraf›ndad›r; baflka bir deyiflle, likle Lazlar ve Kürtler, hem komik aksanla- m›flt›r art›k. Zaten, her cinayet için bir epi-
öfkeli kalabal›klardan çok bir tarz sahibi r›yla hem de al›kl›klar›yla, Komiser Nevzat
Ahmet Ümit, ‹stanbul zod yazan Yekta, sonuncu epizodunu bir
olan orta s›n›flar›n” (Eagleton, s. 28). “Ne- ve ekibini, dolay›s›yla seçkin okuru e¤lendir- imparatorun ad›yla bafllatmaz; bölümün
Hat›ras›’nda, ‹stan- rede o eski ‹stanbul?” yak›nmalar›nda dile meye adayd›rlar. Hakkârili Kürt turizmci bafll›¤› ‘Bizim ‹stanbul’umuz Çal›nm›fl
getirilen, tam da bu orta s›n›f yaflam tarz›- Âdem Yezdan, ald›¤› e¤itim sayesinde, ancak
bul’un tarihini, Umutlar›n fiehri’dir. Kemalizm’in seçkinci
na duyulan özlemdir. seçkinlere nasip olabilecek bir tarih bilgisine ideolojisi de, seçkin ‹stanbullular›n “son im-
belirli bir s›n›f›n “Bakma bu halimize, Elhamdülillah sahip olsa da, tarihle iliflkisi, Roma impara- paratoru”dur. Yekta, Demir ve Nevzat’›n
do¤ma büyüme ‹stanbul çocu¤uyuz. Ta- torlar›n›n saraylar›n› taklit eden, melez bir sisli bir ‹stanbul akflam›nda gördükleri fle-
hayat tarz›n›n ve mam, sokakta yat›yoruz. Anam›z da, baba- kitschlikten öteye gidemez. “Öldürmeyi bi- hir, Yahya Kemal’in tepeden gördü¤ü fleh-
m›z da bu flehir. Befli¤imiz ‹stanbul’du, me- len bir afliretin çocu¤u olarak” (s. 466), “za-
kültürünün zar›m›z da ‹stanbul olacak” (s. 101). Cina-
rin ayn›s›d›r:
ten kültüründe var olan fliddet e¤iliminin de
“‹stanbul’a bak›yorduk denizden. Kral
anlat›s› haline yet tan›¤› iki sokak flarapç›s›ndan birine bu yard›m›yla gözünü k›rpmadan insanlar› öl-
Byzas’›n efsanevi ülkesine, Konstantin’in
sözleri söyletse de, herkesin ‹stanbullu ola- dürebilecek” (s. 468) olan Âdem Yezdan, in-
getirerek bilece¤i konusunda flüpheleri vard›r yazar›n. sanlar› de¤ilse de ‹stanbul’u öldürmüfltür.
imparatorluk baflkentine, II. Theodosi-

‹stanbul Belediyesi’nin birkaç y›l önce flehir Romandaki cinayetler dizisinin son kurban› olan Hakkârili Kürt us’un tafltan bir gerdanl›¤› and›ran surla-
anlat›yor; fiiddeti bir kültüre içkin sayan bu özcü anla- r›na, Jüstinyen’in benzersiz Ayasofya’s›-
meydanlar›n› donatt›¤› afifllerde “Kars’ta y›fl, böylesi bir seçkincilikten ötürü flafl›rt›c› turizmcinin cesedi, elinde 1935 tarihli bir madeni parayla, Saray- na, Fatih’in cihan› yönetti¤i Topkap› Sa-
o ‘seçkin’ do¤dum ama ‹stanbulluyum”, “Yerlere tü- olmasa da, epey üzücü... ray›’na, Kanuni’nin muhteflem Süleyma-
kürmüyorum, çünkü ‹stanbulluyum” min- burnu’ndaki Atatürk an›t›n›n alt›na b›rak›lm›flt›r. Paran›n üzerin- niye’sine.” (s. 560)
geçmifle valinde, adab›muafleret arac›l›¤›yla yaymaya Eski solcular sivil toplumcu,
‹slamc›lar tasavvufçu
deki tarih, “sivil giysiler içinde, ellerini beline dayam›fl, düflünceli Galiba, ‘tepeden’ bak›ld›¤›nda, ‹stanbul
a¤›tlar çal›flt›¤› ‹stanbulluluk bilinci ne kadar sahi-
gözlerle mavi sulara bakan” Atatürk heykeli kadar manidard›r: ‘Kültür Baflkenti 2010’ oluyor. Bestseller de-
ciyse, sokak serserisinin ‹stanbulluluk bilin-
Tarihi Yar›mada seyahatindeki duraklardan di¤imiz fley de, neresinden bakarsak baka-
yak›yor. ci de o kadar sahicidir. ‹mparatorluk saray-
‘Gerçek Kemalizm’in sonu...
biri de Fatih-Çarflamba’d›r. Ne var ki, Çar- l›m, iyi bir ‘polisiye’ olmasa da iyi bir ‘pro-
lar›ndan, yüksek sanat ürünlerinden haber-
flamba semtinin görüntüsünü ne Bat›l› oku- je’ de¤il midir zaten?
dar olmayan birinin, ‘‹stanbul Hat›ras›’
AGOS kitap 6 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 7 AGOS kirk
Biz k›rk periyiz, birbirimizi biliriz Arabesk için okuma önerileri
DAMLA ÖZLÜER
MURAT MER‹Ç

Periler, dünyan›n dört bir yan›nda, her dilden masallarda yer alan büyülü yarat›klar. Ancak masal dünyas›n›n da biz 3. s›n›f, ac›nd›rmaca, tembellik, yeteneksiz- karfl›ya oldu¤umuz. Ama hay›r, kitab›n için- çevrilen bu kitap, dünyada da bu müzi¤i ko-

fanilere ayak uydurdu¤u bu ahir zamanlarda onlar da küreselleflen fantastik yaz›n›n önemli oyuncular› oldu. A rabesk, bir dönemin ‘tu-kaka’ müzi¤i.
Tart›fl›ld›, yasakland›, sevenleri hor gö-
rüldü ama Arabesk plaklar memleketin en
lik, rant, çamur, muallakl›klar üzerinden ya-
flar. (…) Türk halk›n›n Arabesk yavflakl›¤›n-
de Orhan Gencebay’›n anlat›mlar› yok –
filmleri bizzat yazar Vadullah Tafl anlatm›fl!
nu alan say›l› metinlerden. Kitap, “Özal’l›
y›llarda Arabesk’in resmileflmesine ayna tu-
büyük sat›fl rakamlar›na ulaflt›. 1968’de ‘Bir dan utan›yorum” sözleriyle bu tart›flmay› Anlatt›¤› da, filmlerin çekim aflamalar› ya da tuyor.” Eksiklerini yazar baflta sapt›yor:
r›flt›klar›na inan›lan bu periler de ‘kutsan- yan›nda çal›flmaktan Peter yeniden alevlendirdi. Tart›flma, “Ben de hangi dönemde, nas›l yap›ld›klar› de¤il, ko- Türk pop ve rock’›, pop-Arabesk ba¤lant›s›
E ski masallarda her fley çok daha kolayd›,
periler vard›, cinler, ve bir de ifritler.
Günümüz fantastik yaz›n› öyle mi ya? Sid-
m›fl’ ve ‘fleytani’ olarak ikiye ayr›l›yorlar.
Kutsanm›fl periler Seelie Saray› mensubuy-
Pan’a yarenlik etmeye,
Uyuyan Güzel’e elbise
Teselli Ver’ ç›kt›¤›nda olay›n bu kadar bü-
yüyece¤i tahmin edilmemiflti ve Orhan
Gencebay, ‘yeni bir yüz, yeni bir tarz’ olarak
yavfla¤›m” ya da “Faz›l Say z›rvalam›fl” tarz›
laf atmalarla sürüyor ama bu, bir dönem
nular›. Yönetmenler ve di¤er baflrol oyuncu-
lar› hakk›nda bilgi veriyor ama bunlar bü-
ve alaturkayla alakal› bölümler... Bu eksikler
elbette kitaba gölge düflürmüyor. Bilakis, o
he’ler var mesela, sonra pixie’ler ve elf ’ler. ken, fleytani periler Unseelie Saray›’nda en- dikip dü¤ün organizas- selamlanm›flt›. Sonra birbiri ard›na ‘Ara- Arabesk’in ciddi bir flekilde tart›fl›ld›¤› ger- yük ölçüde ansiklopedik bilgiler. ‘Yeni’ bir ana kadar yaz›lmam›fl o kadar çok fleye de¤i-
Bunlar›n hepsi birbirinden farkl› gibiymifl trikalar›yla meflguller. Perilerin vukuat› bol; yonu yapmaktan Pi- beskçiler’ ç›kt›. Alaturkac›lar Arabesk’e mey- çe¤ini de¤ifltirmiyor. fley içermedi¤i için, bizi hayal k›r›kl›¤›na u¤- niyor ki, pek çok yerde “‹yi ki Stokes bu
geliyor kula¤a, ama kaz›n aya¤› pek öyle de- beflikten bebek çal›p yerine peri bebe¤i b›- nokyo’ya can vermeye letti, bu tür popüler oldu ve 80’lere yaklaflt›- ratan bir kitap bu. Neyse ki, Gencebay hak- mevzuya ilgi duymufl” dedirtiyor. Kitab›n
rakmaktan tutun da, arada s›rf e¤lenmek kadar, pek çok iflte ça-
‹lk Arabesk tart›flmas› k›nda (hem de sahiden ilk a¤›zdan) bilgi ala- ilk cümlesi, Türkiye’deki yerleflik bak›fl aç›s›-
¤il. Mesele flu ki, her yazar›n kendi zevkine ¤›m›zda pop bile Arabesk’in etkisi alt›na gir-
gore büyülü yarat›klar doluflturdu¤u fantas- için yoldan geçenlere çelme takmaya kadar l›fl›yorlar. En ünlüleri di. Dönemin neredeyse bütün popçular›, Arabesk’in tart›fl›lmaya aç›ld›¤› ilk mecra, bilece¤imiz iki kitap var: Meral Özbek’in n›n ne kadar yanl›fl oldu¤unun da bir kan›t›:
tik dünyada çeflitli kültürlerin perileri birbi- var›yor. –Hollywood’un da kat- Arabesk flark›lar› ‘Bat› tarz›nda’ yorumlad›. bas›n. 1979’da dönemin muhalif mizah Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski “Arabesk, flehir için flehirli bir müziktir.” Fa-
rine kar›flm›fl vaziyette. Gerçi bir yandan da Bizim topraklara geldi¤imizde ise hepi- k›s›yla– J. M. Barrie’nin 80’ler, Arabesk’in tart›fl›ld›¤› y›llard›. Bir dergilerinden Mikrop’ta Arabesk’ten söz adl› çal›flmas› (‹letiflim Yay., 1991) ve Ah- z›l Say’›n son ç›k›fl› dâhil, onu ‘köylü’ bulan-
külliyat geniflliyor, da¤arc›¤›m›za yepyeni mizin aflina oldu¤u Peri Padiflah› ve onun Tinkerbell’i Bu haylaz yandan 12 Eylül darbesinin etkisi sürüyor, eden çizer Ergin Ergönültafl, Sanat Eme- met Hakan’›n, Kanal 7’de yay›nlanan ‘‹ske- lara, hor görenlere verilecek en iyi cevap bu.
öyküler kat›l›yor. O yüzden, iyisi mi ifle ko- güzel peri k›zlar›/sevgilileri ile karfl›lafl›yo- peri, sevimlili¤i ile minik di¤er yandan köyden kente göç art›yor, ge- ¤i’nde bu minvalde bir makale yay›mlad›; le Sancak’ program›nda Gencebay’la yapt›¤› Arabesk’e ‘d›flar›dan’ bakan bir kitab› an-
yulal›m ve ‘iyi saatte olsunlar’›n öykülerine ruz. Peri Padiflah› ile ilgili uzun anlat›lar gönüllere taht kurdu- cekondu mahalleleri bir umut kente gelip ifl birkaç y›l sonra ayn› tart›flma Murat Bel- uzun söyleflinin deflifresiyle oluflturdu¤u Ne d›k, ‘içeriden’ bir kitapla mevzuyu derinlefl-
bir göz atal›m. yok; genelde masal ¤undan olsa gerek, arayan insanlarla doluyordu. 1983’te yap›- ge’nin kat›l›m›yla Milliyet Sanat’a tafl›nd›. Olur Sev Beni (Birey Yay., 2001). tirelim: Ferdi Tayfur’un fiekerci Ç›ra¤› adl›
Önce perilerimize bir bakmak laz›m el- kahraman›m›z ya epeydir yan karak- lan ilk ‘sivil’ seçimleri kazanan Turgut Özal, Bu tart›flmay›, Ertan E¤ribel’in 1984’te ya- Meral Özbek’inki, bu alandaki ikinci ki- ‘roman’› (Kora Yay., 2003). Tayfur hem
bette. Elf ’ler, Cermen mitolojisinin bir yanl›fll›kla onun ter olmaktan ç›kt›. Arabesk’i sevdi¤ini aç›klayan ilk baflbakan- y›mlanan Niçin Arabesk De¤il? adl› ki- tap. Arabesk tart›flmalar›n›n ayyuka ç›kt›¤›, kendini anlatm›fl, hem de içinde yaflad›-
parças›. H›ristiyanl›k öncesi mitolojide ‘iyi bahçesine düflüyor, Walt Disney’in, Tinkerbell’i baflro- d›. Seçim kampanyas›nda Arabesk’i kulla- tap盤›ndan (Süreç Arabesk’in devlet kat›nda kabul gördü- ¤›/büyüdü¤ü çevrenin hikâyelerini. Bir yan-
ya ejderha kovalar- le koyarak çekti¤i filmlerin yan› s›ra, Fantastik sanat›n Yay.) izlemek ¤ü dönemde yaz›lm›fl. Sadece dan, polisiye ö¤eler bar›nd›ran bir cezaevi
elfler’ - ‘kötü elfler’ olarak ikiye ayr›l›yor, ve nan ilk lider oydu ve iktidara gelir gelmez,
ken saray›na giriyor, harika bir çocuk kitaplar› serisi ç›kar- büyük ustalar›ndan Boris Vallejo’nun 1978 Arabesk’i tart›flm›yor, roman› bu, di¤er yandan da Adanal› Fer-
büyü kullanabilen, yar›-tanr›sal yarat›klar tarihli ‘K›fl Kraliçesi’ illüstrasyonu. TRT kap›lar›n› Arabesk’e açt›: “Çekinme-
olarak betimleniyorlar. 19. yüzy›lda ise, ro- ya da Peri Padiflah›, d›¤›n› ve bu serinin Türkiye’de de Do- den söylüyorum, Arabesk müzik TRT’den tarihini de anlat›yor di’nin yükseliflinin hikâyesi. Kendine “tehli-
mantizm ak›m›n›n ‹ngiliz masallar›na bu- bir güzeli pek be¤e- ¤an Egmont Çocuk Kitaplar› taraf›n- Zeynep H. Atefl, 2009) çok eski bir masal›, verilmelidir. Arabesk müzi¤in yay›mlanma- ve Gencebay keli dürüst” diyen Tayfur, hikâyesini anla-
laflmas›yla birlikte fairy lerle gelin güvey olu- nip kaç›r›yor. Difli dan yay›mland›¤›n› hat›rlatal›m, ve ‘K›fl Kraliçesi ile Yaz Kral›’n› yeniden yo- s›nda hiçbir mahzur yoktur… E¤er siz flikâ- t›rken, Almanc›lara, köyden kente göç me-
yorlar. ‘Fairy’, Ortaça¤ ‹ngilizcesi’ne Fran- periler ise çoklukla gelelim büyükler için masallara... rumluyor. Kutsal Seelie ve fleytani Unseelie yet eder, halk da seviyorum derse o zaman selesine, e¤itimsizli¤e, k›rsaldaki iliflkilere ve
s›zcadan geçmifl, bazen perileri, bazen de küçük oyunlar oyna- Periler nicedir saraylar›n›n biraz daha stylize edilmifl versi- biz halk›n aksi istikametine gitmifl oluruz.” kentte tutunamama haline dair, yaba-
tüm büyülü yarat›klar› tan›mlamakta kulla- mak veya yak›fl›kl› pa- 20. yüzy›l fantas- yonu olan K›fl Saray› ve Yaz Saray› aras›nda- (Turgut Özal’la söylefli, Cumhuriyet, 12 na at›lamayacak fleyler söylüyor.
n›lan bir sözcük. 19. yüzy›l› romantizmin diflah o¤ullar›na ‘bin tik edebiyat›nda ki bitmek bilmeyen mücadele, ancak Yaz Ekim 1988) Mevzuya ilgi duyanlar bu kitab› ›ska-
kanatlar› alt›nda serpilip büyüyerek geçiren can ile vurulmak’la ifltigal ediyor. arz-› endam eyle- Kral›’n›n insanlar aras›ndaki eflini bulmas›y- Tam bu dönemde, Arabesk lamamal›.
periler, 20. yüzy›la geldi¤imizde, Tolkien’in Perilerin edebiyatla buluflmas› ise mekteler. Ancak la (ve elbette iyilerin kazanmas›yla) son bu- fliddetle tart›fl›lmaya bafllad›. Hayat hikâyesi demiflken, iki kitaptan
efsanevi Yüzüklerin Efendisi serisinde flöhre- Ortaça¤’a kadar uzan›yor. Bu dönemin bu oyunbaz ahali- lacak. Bu kehanetin as›rlard›r sürdü¤ünü ve TRT’de bir aç›koturumda Ti- söz edip mevzuyu ba¤layal›m. Biri, Hasan
te kavufluyorlar. Elf ler, o gün bugündür romanslar›nda peri k›zlar›na ve krallar›- yi, Türkçede oku- pek çok zavall› genç kad›n› Yaz Kral›’n›n mur Selçuk’un sarf etti¤i “Ara- Baran’›n Aya¤›nda Kundura’s› (Yeni Gök-
Tolkien’in elfleri; baflka türlüsü düflünüle- na rastlamak mümkün. Örne¤in ma flans›n› elde etti- avare perilerine dönüfltürdü¤ünü de unut- besk yoz müziktir, yok edilmesi yüzü Yay., 2005). Ad›ndan anlafl›laca¤› üze-
mez bile. Ancak Tolkien’in elfleri tamam›y- Thomas Chestre’nin 14. yüzy›la tarih- ¤imiz kitaplarda, mamak laz›m. Lanetli Sevgili, bilinen bir gerekir” minvalli sözler, akl›m›z- re, ‹brahim Tatl›ses’in hikâyesi bu. Ç›kt›-
la baflka bir yaz›n›n harc›, o yüzden biz Sid- lenen Sir Launfal ’›nda, bir peri k›z› yak›n zamana kadar masal› yeniden yorumlarken, bir gençlik ro- da kalanlar. fiuursuz karfl› ç›k›fllar- ¤›nda “bölücü örgüt propagandas› yap›yor”
helere geçelim. gelip flövalyemizin aflk›n› talep eder. hep yan rollerde man› olarak son derece ak›c› ve keyifli bir la, tart›flma bir anda tuhaf nokta- gerekçesiyle toplat›lm›flt› ama sonradan bu-
Sidhe (do¤ru yaz›m›yla ‘Aos Sì’) için ‹r- Orpheus’un ‹ngiliz versiyonu Sir Or- gördük. Aurian - dil kullan›yor. Öykünün peri mitolojisine lara yöneldi. O kadar ki, baflta Ara- nun böyle olmad›¤› anlafl›ld›. fiu ara kimi
landa söylencelerinin perisi demek yanl›fl ol- feo’da, peri kral›, Sir Orfeo’nun kar›s›n› ka- Güç Kal›tlar›’ndaki veya fantastik edebiyata yapt›¤› büyük kat- besk’in savunuculu¤unu üstlenen kitapç›larda rastlanabiliyor; Tatl›ses’i merak
maz. Bizimkine paralel bir evrende yaflad›k- ç›r›r ve kral eflini geri alabilmek için müca- (çev. Ayfle Düzkan, Artemis, 2003) ac›mas›z k›lar yok ama ‘lezzetli bir çerez’ oldu¤u da Orhan Gencebay bile bir süre sonra edenler için enteresan bir çal›flma ama Ara-
lar›na ve zaman zaman insanlar aras›na ka- dele eder. Edmund Spenser’›n Kraliçe Elisa- ve kudretli peri padiflah›ndan, Ölümcül su götürmez. bu tart›flmalardan azade say›lmak besk külliyat›na büyük bir katk› sa¤lad›¤›
beth’e adad›¤›, ilk yar›s› 1590 y›- Oyuncaklar’daki (Cassandra Clare, çev. Se- için kendi müzi¤ini ‘serbest çal›flma- söylenemez.
l›nda yay›mlanan ve ‹ngiliz dili- lim Yeniçeri, 2009, Artemis) cezbedici peri lar’ olarak tan›mlad›, kenara çekildi. Bir di¤er kitap, ‘Müslüm Gürses Örne-
nin en uzun fliirlerinden (ki yar›m saraylar›na kadar, bu yan öykülerden meb- Siz hiç peri cenazesi O s›rada, pop içinde Arabesk’e al- üzerinden bu müzi¤i ¤i’nden hareketle, Arabeskin Anlam Dünya-
kalm›flt›r) olan The Fairy Queen’i zul miktarda okuduk. ternatif çal›flmalar yap›ld›. Attila Özde- örneklendiriyor. ‘Orhan s›’na ulaflmaya çal›fl›yor (Ba¤lam Yay.,
de (Peri Kraliçesi), önemli örnek- Ancak, iki kitapla birlikte perilerin bu gördünüz mü? miro¤lu’nun ‘Firuze’si bunun örne¤i. Baba’n›n ayd›nlarca ‘kefl- 2002). Caner Ifl›k ve Nuran Erol birlikte
lerden biri say›labilir. Üstat Sha- diyarlardaki makûs talihi de¤iflti. Bunlar- Sezen Aksu bu flark›y› söyledi¤inde henüz mümkün. fiu anda piyasada bulmak nere- fi’ biraz da bu kitap saye- yazm›fllar. Müslüm Gürses, Arabesk’in en
kespeare bile perilere el atm›fl. dan ilki, Anita Blake serisi ile bu sayfalarda ‹ngiliz flair ve ressam Willam Blake’in deyse imkâns›z ama memlekette Arabesk sinde olmufltu. enteresan figürlerinden. Kemik bir dinleyici
popun kraliçesi de¤ildi; flark› tutunca, çal›fl-
1610-11 y›llar›nda yazd›¤› tahmin ad›n› s›k s›k and›¤›m›z Laurell K. Hamil- bir peri cenazesine tan›kl›k etti¤ini söy- üzerine yay›mlanan ilk kitap bu. (Bunu söy- Arabesk hakk›nda genel bir fikir sahibi kitlesine sahip oldu¤undan, yazarlar›n ilgisi-
malar›na bu hatta devam etti – Arabesk’e al-
edilen ve veda oyunu olarak kabul ton’›n kaleminden Gölgelerin Öpücü¤ü. lemesi, ‘edebiyatta periler’ bafll›¤›na uy- lerken, 70’lerin bafl›ndan bu yana yay›mla- olmak isteyenlere, Nazife Güngör’ün Ara- ni çekmifl. Bu kitap, yazarlar›n›n deyimiyle,
ternatif olacakken Arabesk’in kendisi oldu.
edilen F›rt›na (çev. Can Yücel, Pa- (çev. Ferhan Ertürk, ‹nk›lap, 2004). Ro- masa da, aktarmadan geçemeyece¤imiz nan, hemen her birinin kapa¤›nda bir Ara- besk: Sosyokültürel Aç›dan Arabesk Müzik “Müslüm Gürses’in ve Müslümcülerin hali-
80’lerin sonuna geldi¤imizde Arabesk’in
pirüs, 1996) pek çok eserden yap- man, Hamilton’›n alametifarikas› say›lan bir iddia. Allan Cunningham, Lives of beskçinin oldu¤u ‘y›l›n en sevilen flark›lar›’ adl› incelemesini (Bilgi Yay., 1990) önerebi- ni hat›r›n› sorma çabas›.”
popla flörtü sonlanm›fl, dönüflümü baflla-
t›¤› al›nt›lar ve ilham kayna¤› oldu- erotizmden nasibini al›yor. Envai çeflit peri Eminent British Painters (Seçkin ‹ngiliz kitaplar›n› görmezden geliyoruz elbette.) liriz. Güngör, bir yandan Arabesk’in hikâ- Arabesk külliyat›na eklenecek daha çok
m›flt›. ‹smail YK gibi melez isimler bunun
¤u say›s›z Klasik Bat› Müzi¤i eseri ve bafl döndüren entrikalarla dolu peri sara- Ressamlar›n›n Yaflamlar›) adl› kitab›nda Mevzudan kopmayal›m: Faz›l Say’›n söz- yesini anlat›rken di¤er yandan bu müzi¤i bi- kitap bulunabilir. Burada sayd›klar›m›z,
sonucunda ç›kt›. Bugün Arabesk’i ayr› bir
bir yana, baflkahraman› peri Ariel y›n›n asi prensesi Meredith’in öyküsü bir aktar›yor: “ ‘Hiç bir peri cenazesi gör- leri, Arabesk’in yeniden popülerleflmesi ve çim ve içerik yönünden inceliyor. Küçük ve mevzuya ‘girifl’ yaparken okunabilecek ki-
tür olarak de¤erlendirmek pek mümkün de-
ile ilgimize mazhar oluyor. F›rt›- solukta okunuyor. Hamilton, t›pk› Anita dünüz mü han›mefendi?’ dedi William tart›flmaya aç›lmas›, akl›m›za Arabesk’le ala- iddias›z bir kitap, ve kolay okunuyor. Daha taplar; kendimizce bir okuma önerisi...
¤il. Hatta pek çoklar› art›k ona ‘turistik’ ba-
na’da, Ariel, hapsedildi¤i a¤açtan, Blake serisinde oldu¤u gibi, mitolojiyi al›p Blake tesadüfen yan›na oturan kad›na. kal› kitaplar› getirdi. Yak›n zamanda yay›m- da önemlisi, içindeki bilgilerin izini sürerek Bunlara Murat Belge, Can Kozano¤lu,
k›yor, ad› ‘Arabesk’ olan pop albümleri ya-
Milano Dükas› olan büyücü Pros- ince ince iflliyor ve yepyeni bir örgüyle kar- ‘Hay›r efendim!’ ‘Ben gördüm’ dedi lanan yeni bir kitab› vesile edip, Arabesk daha derine ulaflmay› mümkün k›l›yor. Nurdan Gürbilek gibi yazarlar›n kitaplar›
p›l›yor.
pero taraf›ndan kurtar›l›r ve ona fl›m›za ç›k›yor. Gölgelerin Öpücü¤ü, bir çok- Blake, ‘hem de dün gece.’ Sonra da ge- üzerine yaz›lm›fl kitaplardan söz edelim iste- da eklenebilir ve bu, baflka türlü bir okuma-
Buna ra¤men, Arabesk hâlâ tart›fl›l›yor. ‘D›flar›dan’ ve ‘içeriden’ kitaplar
hizmet etmek zorunda kal›r. satan fantastik roman›n tüm unsurlar›n› ce bahçesinde ‘yeflil ve gri a¤ustosbö- dik. Amac›m›z, bilgi edinmek isteyen okura ya vesile olabilir. Ancak, Arabesk’i anlamak,
Geçti¤imiz günlerde Faz›l Say, “Arabesk
Bu büyük, saray sahibi perile- bar›nd›ran, flahane bir ‘e¤lencelik’ – ama cekleri kadar yarat›klar›n bir gül yapra- küçük bir k›lavuz sunmak. Arabesk’e iliflkin en iyi kitap, bu müzi¤e ‘d›- tart›flmadan uzak kalmamak ya da en az›n-
müzik, Arabesk yaflam tarz›n›n betimleme-
rin yan› s›ra bir de minik, sevimli bundan fazlas›n› beklemek haks›zl›k olur. ¤›nda yatan cesedi tafl›yarak geçit yap- Yaz›ya vesile kitap, Orhan Gencebay flar›dan’ bakan bir gözün, Martin Stokes’un dan son dönemde süregelen ‘tart›flma’n›n ne
sidir. Ayd›nl›¤›n, ça¤dafll›¤›n ve öncülü¤ün,
ve oyunbaz perilerimiz var. Pixie Perilerin baflrolde oldu¤u ikinci kitap t›klar›n› ve cesedi flark›lar söyleyerek Filmlerini Anlat›yor. (Kabalc› Yay., Nisan Türkiye’de Arabesk Olay› bafll›kl› çal›flmas› kadar c›l›z oldu¤unu anlamak aç›s›ndan,
sanatç›l›¤›n s›rt›na külfettir. Emek karfl›t›-
veya Brownie olarak adland›r›lan ise, Artemis Yay›nlar›’n›n genç serisinden gömdükten sonra yok olduklar›n›’ gör- 2010). Kapa¤›ndan anlad›¤›m›z, Gence- (çev. Hale Ery›lmaz, ‹letiflimYay.). 1992’de bunlar yeterli.
ABD’de yay›mlanan Trumpet dergisinin 10. say›s›n›n d›r, duyars›zl›kt›r ve yaratamamakt›r! Etik
ç›kt›. Melissa Marr, Lanetli Sevgili’de (çev. dü¤ünü anlatt›.” muratmeric@gmail.com
kapa¤›nda bir orman perisi. bu kanatl› periler, Noel Baba’n›n d›fl› ‘yalan dolanla’ doludur. Ortado¤u ifli, bay’›n, filmlerini anlatt›¤› bir kitapla karfl› ‹ngiltere’de yay›mlanan, 1998’de Türkçeye

AGOS kitap 8 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 9 AGOS kirk


“Kötülük zembere¤i fena halde kurulmufl bir toplumla yüz yüzeyiz.

Da¤ kadar yafll› ac›lar fiiddet e¤ilimini sistem besliyor. Devletin korumaya ald›¤› çocuklar
istismar ediliyor. Çocuk istismar›nda buzda¤›n›n ucunu görüyoruz
sadece. Çocuklar›n ve kad›nlar›n kaderinin kötü oldu¤u toplumlar-
ÖZLEM ERTAN da resmi ideoloji ve devlet suçludur.”

dece bir insan olarak yüzleflmelerini iste- ketin bir köflesini gerçekten cehenneme çe-
fiebnem ‹fligüzel, son roman› Kirpiklerimin Gölgesi’nde hem küçük bir k›z›n ac› yüklü dünyas›n›, hem de üzerinde dim. Belki bu, milliyetçilerin siz-biz edep- virdi. Orada tam olarak neler olup bitti¤ini
yaflad›¤›m›z topraklar›n karanl›k yüzünü gösteriyor okuyucuya. sizli¤ine son verir. Ortada büyük bir ac› var hâlâ bilmiyoruz. Orada yaflanan ac›larla ye-
ve bu ac›y› tan›man›n zaman› geldi. Erme- ni yeni yüzlefliyoruz. Zaten insanlara kö-
ni halk›ndan dileyece¤imiz özür bizi kü- peklerini kullanarak iflkence eden ba¤›ms›z
yüre¤ini dolduran ac›lar› torununa anlat›- nin bu nefretinin alt›nda baflka bir ne- istismar ediyor. ‹flin garip yan›, k›za çültmez. Bu nefret politikas›na son vermek asker romanda bunu dile getirir: “Benim
yor. Kitab›n hiçbir yerinde ‘Ermeni’ sözcü- den oldu¤unu ve bunu ö¤renece¤ini yard›m etmek isteyenler de ya sinip bizi daha güçlü k›lar. Ermeni halk› nas›l ki görev yapt›¤›m köylerde ve da¤larda ben ne
¤ü geçmese de, da¤ kadar yafll› ninenin Er- düflünüyor ama öyle olmuyor. kaç›yor, ya da ölüyor. Toplum ac›lara ac›lar›n› büyük bir sessizlikle tafl›yorsa, biz dersem onu yaparlard›. Ba¤›rsalar herkes
meni soyk››r›m›ndan söz etti¤ini anlamak Yazmaya bafllad›¤›m an roman karakte- kadar bu kadar duyars›z m›? Türkler de özür dileme erdemini ve geç- duyard›. Y›ld›zlar, ay, yollar, a¤açlar, jan-
zor de¤il. rime dönüflüverdim. Onun gözünden bak- Roman›n bambaflka bir dünyas› var ta- miflte olanlar› görme cesaretini göstermeli- darma. Ama kimse yard›mlar›na koflmazd›.
Edebiyat okurlar›n›n Eski Dostum Ker- t›m, gördüm, hissettim. E¤er roman, gir- bii. Rüyalarda uçabildi¤imiz gibi romanlar- yiz. As›l vatanseverlik bence budur. Di¤er Bu iflkence çekmekten daha beter bir ac›d›r.
tenkele, Sarmafl›k, Çöplük ve Resmigeçit ro- dap gibi okuyucuyu içine çekebiliyorsa se- da da her fleyi mümkün k›labiliyoruz. ‹flte türlüsü husumetten, huzursuzluktan baflka Bütün dünya senin ›st›rab›n karfl›s›nda kör
manlar› ile Hanene Ay Do¤acak, Öykümü bebi budur. Roman›n bir yerinde küçük k›z beni yaz›ya tutsak eden güç! Bu yüzden bir fley de¤il. duvar olur.” Bu topraklarda yaflayan insan-
Kim Anlatacak ve Kaderimin Efendisi adl› annesini merak eder. Bu, kahraman›n o ömrümü masam›n bafl›nda geçiriyorum. Ermeni toplumunun önünde sayg›yla lar›n birbirlerinin ac›lar›na karfl› bu haber-
öykü kitaplar›ndan tan›d›¤› fiebnem ‹fligü- noktada hissetti¤i bir fleydir. Bütün kalbim- Yani bu küçük k›z›n dehfletli hikâyesini, bu e¤iliyorum. 1915’te yaflad›klar› büyük ac›y› sizlikleri, duyars›zl›klar› korkunç. Bu mem-
zel’le, son roman› Kirpiklerimin Gölgesi le yaz›yorum. ‹çimden geldi¤i gibi. Demek zaman›n kutsal kitab› ya da bu zaman›n sessizce tafl›yorlar. Bence Ermeni toplumu- leketin cehenneminde insanlar hâlâ ac› çe-
üzerine konufltuk. ki elim nefretin nedenini ö¤renmeye gitme- peygamberinin bafl›ndan geçenler gibi oku- nun bafl›na gelen felaketin görülmemesi da- kiyor. Taraflar karfl›l›kl› ac›lar çekiyor ve
• Kirpiklerimin Gölgesi’nde, annesi ve mifl. Ama, çok do¤ru bir tespitte bulun- mak mümkün. Buna göndermeler var za- ha büyük bir felaket. Bu konuda taraf›m. bedeller ödüyorlar. Bu cehenneme bambafl-
a¤abeyinin nefret etti¤i, onlardan sü- muflsunuz. ten. Gerçek hayatta asl›nda böyle güçlü bir Ailemde bu olaya tan›k olan biri var. Baba- ka bir yerden bakmaya çal›flt›m. Bu cehen-
rekli fliddet gören, küçük bir k›z çocu- Annenin de zor bir hayattan geçmifl ol- çocuk belki bir ç›kar yol bulabilirdi. Ya da m›n dedesinin orta¤› Ermeni’ydi, o yüzden nemden ç›kanlar›n aram›za, topluma nas›l
¤unun hikâyesini anlat›yorsunuz. Ki- du¤unu hissediyoruz. Bu onu kötü yapmaz bu mesele bizim ailede bilinirdi. Bu böyle kar›flt›¤›n› göstermek istedim.
taptaki yan öykülerin ana ekseninde de esas›nda. Romandaki anne, bu toplumun olmas›na ra¤men yak›nlar›m aras›nda milli- • Kirpiklerimin Gölgesi temel olarak
fliddet var. Sizi, fliddeti bu kadar yo¤un çaresiz kad›nlar› gibi. Bir fleylere zorlanm›fl “ ‘Annemi öldürdüm ama katil yetçilerin yalanlar›yla zehirlenenler yok de- küçük k›z›n öyküsü etraf›nda flekil-
bir biçimde ifllemeye iten neydi? belli ki. Anne olmak istememifl bile olabilir. ¤il. Düflünün, ailede büyükbaban›n tan›k lense de, Türkiye’nin geçmifli ve bu-
Bu, bir kad›n için hayatta tafl›nacak en bü-
de¤ilim’ cümlesi, Talat Pafla’y› oldu¤u dehfletin dillendirilmesine ra¤men gününe dair, fliddet ve ac› yüklü bir-
Belki gerçek hayatta çok sakin ve sessiz
olmam... Yazd›klar›mla tezat›m. Ama gü- yük yük olmal›. Daha da önemlisi, birçok öldüren Ermeni gencinin sözüne bu böyle. Bu çok ac› bir fley. Öte taraftan, çok meseleyi de sat›r aralar›nda yaka-
fiebnem ‹fligüzel eflim Ermeni. K›z›m güzel bir Ermeni ad›
cümü de buradan al›yorum. Romanlar›mda insan, ruhunun karanl›k taraf›yla yüzleflme- lamak mümkün. Yaflad›¤›m›z toprak-
Kirpiklerimin Gölgesi
yi bilmiyor. Bunun yerine boyun e¤iyor.
bir göndermedir. Baz› katiller tafl›yor. Bu toplumda Ermeni olman›n ne larda bu kadar güçlü bir fliddet e¤ilimi
‹letiflim Yay›nlar›, A¤ustos 2010, 160 s. elimden ç›kan fliddeti aç›klamak çok güç
benim için. Yazmak bambaflka bir âlem. Sa- ‹çinde biriken öfkeyle, en yak›n›ndakileri masumdur, çünkü arkalar›nda demek oldu¤unu çok iyi biliyorum. Ro- olmas›n› neye ba¤l›yorsunuz?
n›r›m bu hayatta içine kar›flmaktan korktu- zehirliyor. Romandaki anne de ruhunun manlar›n bütün bu ac›larla yüzleflmemize el Toplumun vicdan sorunu var. Ama en
karanl›k taraf›yla yüzleflmeyi bilmeyenler- tafl›d›klar› yaflanm›fll›klar, iflle- verece¤ine inan›yorum. Sineman›n, edebi-
T ürkiye edebiyat›n›n en baflar›l› isimle-
rinden fiebnem ‹fligüzel, geçti¤imiz
günlerde yay›mlanan Kirpiklerimin Gölgesi
¤um fleyleri o âlemde yafl›yorum. Uyumlu
ama tak›nt›l› bir insan›md›r. Hayatta böyle
içe kapal›yken romanc› olarak bambaflka
den biri.
• Romandaki ‘Kör Kad›n’, çocukken
dikleri cinayetten daha a¤›rd›r.” yat›n bir vicdan yarataca¤›na inan›yorum.
Çünkü romanlar baflkalar›n›n ac›lar›na bak-
temelde, kötülük zembere¤i fena halde ku-
rulmufl bir toplumla yüz yüzeyiz. Ülkeme
mutlu bir son yazmak isterim. Ama bunu
adl› roman›nda, ac›lar›n içine do¤an, ve gü- bir âleme aç›l›yorum. Bir de yazd›klar›mla may› bize ö¤retirler. Ermenilerin ac›lar›n› umut etmek gün geçtikçe güçlefliyor. fiiddet
babas› taraf›ndan, kendisinden yaflça
nün birinde güzel günler görece¤ine dair arama mesafe koymay› becerebiliyorum. görmemiz, bilmemiz laz›m. Bu meseleyi e¤ilimini sistem besliyor. Devletin koruma-
çok büyük bir Alman’a peflkefl çekili-
umudu her seferinde fliddetin ve çaresizli- Bu da gerçek hayatta sulugözün teki olan daha iyimser bir romanc›n›n kahraman› ol- edebiyat›n asil ifade alan›nda tart›flmay› ya ald›¤› çocuklar istismar ediliyor. Yani ço-
yor. Bir de küçük k›z›n çal›flt›¤› kapl›-
¤in duvar›na çarp›p parçalanan küçük bir sayd›... Ama benim roman›m›n dünyas›nda önemsiyorum. cuk istismar›nda buzda¤›n›n ucunu görü-
beni, masam›n bafl›ndayken farkl› birine ca otelinde iflkenceyle öldürülen Rus “Kalbi ve vicdan› olanlar bu topraklarda Ermenilerin bafl›na gelen
k›z›n öyküsünü anlat›yor. dönüfltürüyor. Asl›nda aç›klamas› zor bir k›z var. Roman›n›zda, ayn› hayatta ol- her yer karanl›k. • Küçük k›z›n ninesi, romandaki en yoruz sadece. Çocuklar›n ve kad›nlar›n ka-
“Annemi öldürdüm” cümlesiyle baflla- durum bu. du¤u gibi, çocuklar ve kad›nlar flidde- • Roman, küçük k›z›n annesini öldür- felaketi inkâr etmiyorlar. Roman› okurken de orada anlat›lan önemli karakterlerden biri. Biraz on- derinin kötü oldu¤u toplumlarda resmi ide-
yan Kirpiklerimin Gölgesi, bir ‘olay roman›’ • Küçük k›z, “Ormanda ve hayatta kö- tin ma¤duru oluyor... mesiyle bafll›yor ve geriye giderek, bu katliam›n ve soyk›r›m›n kimlerin bafl›na gelmifl oldu¤unu anl›yor- dan söz eder misiniz? oloji ve devlet suçludur. T›pk› romandaki
de¤il, ‘insan roman›’. Kitab›n sayfalar›n› çe- tüler kazan›r” diyor, ve romanda hep Evet. Da¤ kadar yafll› nine de bunu söy- eylemin ard›ndaki yaflanm›fll›klar› an- Da¤ kadar yafll› nine... Ben de onu çok gibi istismar edilen çocuklar›yla bu toplu-
virirken, hayatta neredeyse tatmad›¤› ac› kötüler kazan›yor. Hayatta da böyle ler zaten, kötülüklerin bedelini ilk olarak lat›yor. Kirpiklerimin Gölgesi’nin, bir lar. Bu konuda kör, yalanlarla zehirlenmifl tarihe inananlar›n, bu sevdim. Asl›nda k›z›n babas›n›n ninesi. Bu mun bir vicdan sorunu var. Vicdan yarat-
kalmayan 11 yafl›ndaki bir k›z›n iç dünyas›- oldu¤unu mu düflünüyorsunuz? kad›nlar ve çocuklar öder. Çocuk olmak za- ‘eylem roman›’ de¤il, ‘insan roman›’ isimsiz katliamla sadece bir insan olarak yüzleflmelerini istedim. topraklarda büyük ac›lar içinde kalan Er- mak en k›ymetli e¤itimdir. E¤er bu toplu-
na ve onu annesini öldürme noktas›na ne- Ben de herkes gibi haks›zl›¤a u¤ruyo- ten büyük bir çaresizlik. Karfl› koyma gücü- oldu¤u söylenebilir mi? meni ninelerden. Bu meselede korkunç bir mun yetiflkinleri kendilerine vicdan kazan-
lerin getirdi¤ine tan›kl›k ediyor okuyucu. rum. Kimi zaman aya¤›m›n alt›ndaki hal›- nüz yok. Bizim gibi eflitliksiz toplumlarda Evet. Küçücük ama bir yandan da koca- Belki bu, milliyetçilerin siz-biz edepsizli¤ine son verir.” körlük gösterenlerin onu dinlemeye ihtiya- d›ran bir e¤itim alm›fl olsalard› bugün bu
Gizemli bir orman›n k›y›s›nda, fakirlik n›n çekildi¤ini hissediyorum. Çok çaresiz kad›n olmak a¤›r bir yük. “Hayat böyle is- man bir fley yazmak istedim. San›r›m baflar- c› var. Ninenin hikâyesi, bu topraklar›n hi- a¤›r gündemler yarat›lmazd›.
ve sevgisizlikle çevrelenmifl bir kulubede, kald›¤›m zamanlar olmuyor de¤il. Keder- d›m. Lisede edebiyat dersinde bir arkadafl›- kâyesi. Ve t›pk›, romana ‹ncil’den ald›¤›m • Türkiye gibi, geçmiflin ac›lar›yla yüz-
tedi¤i için” der zaten, kasaban›n kör kuyu-
annesi, a¤abeyi ve ninesiyle birlikte yaflayan den, dertten sesimi ç›karamad›¤›m günle- m›z sormufltu, “‹yi roman nedir?” diye. Li- Annesini öldüren o talihsiz k›z çocu¤u bana d›r›yor. Bu s›rlar›, kitab›n en ilginç karak- “Sana s›rlar›m›z› açaca¤›z, bilmem onlar› leflememifl, onlar› has›r alt› etmeye ça-
lar› kadar yafll› nine. “Do¤a, Allah, devlet
küçük k›z, sevilmenin nas›l bir fley oldu¤u- rim de oldu. Ama her fley geçiyor. Bafllayan sedeki edebiyat dersleri beni romanc› yapa- roman›m›n ilk cümlesini hediye etti, o ka- terlerinden biri olan Kör Kad›n’dan ve k›- tafl›yabilir misin?” sorusunda oldu¤u gibi, l›flan bir ülkede edebiyatç›lara düflen
baba, güçlüler.” ‹nsan bazen sadece çocuk
nu sadece ninesinin yan›ndayken hissedebi- her fley bitiyor. Kötülük de öyle. Elbette, cak kadar incelikli ve güzeldi. “Ruh halini- dar. Çok üzüldüm o çocuk için. Ölen anne z›n ninesinden ö¤reniyoruz. Toplu halde bu topraklar›n her köflesi bu tan›kl›klarla sorumluluk nedir sizce?
ve kad›n oldu¤u için yenik düfler. T›pk›
liyor. O nine de, yazar›n tabiriyle, da¤ ka- kötülerin eli her zaman daha güçlüdür. Kö- zi de¤ifltiren roman iyi romand›r” demiflti için de üzüldüm hiç kuflkusuz. Çünkü bir sürülen, öldürülen, elma bahçesine gömü- dolu. Yafll› kad›n bir yerde “Gözlerimizin Romanc›n›n siyaseti, yazd›klar›d›r. Bi-
kahramanlar›m›n talihsiz hikâyelerinde ol-
dar yafll›; hem annesinden hem de a¤abe- tüler kazan›r ama iyiler mutlu olur. rahmetli edebiyat ö¤retmenimiz Celil Bey. bebe¤i tafl›man›n, do¤urman›n, büyütme- len, ma¤arada yak›lan insanlar›n öyküsü en gördüklerini kim inkar edebilir?” der. Bu zim gibi, geçmifliyle hesaplaflamam›fl bir ül-
du¤u gibi.
yinden fliddet gören küçük k›z› korumaya Nur içinde yats›n. nin ve onun için endiflelenmenin ne demek az küçük k›z›nki kadar yürek ac›t›c›. Roma- tan›klar› dinlemeye, bilmeye ihtiyac›m›z kede romana, sinemaya, sanata çok ifl düflü-
• Anne, k›z›n› ilk günden itibaren hiç • Küçük k›z›n yaflad›klar›na birçok in-
gücü yetmiyor. Evet, bu bir insan roman›. Bir gücü var- oldu¤unu iyi biliyorum. Ama öte taraftan n›n hiçbir yerinde ‘Ermeni’ sözcü¤ünü kul- var. Romanlar›n ve sineman›n ac› bir ilac› yor. Bizi hayat›n ay›plar›yla edebiyat yüzlefl-
sevmiyor. ‹nsan kitab› okurken anne- san duyars›z kal›yor, birço¤u da onu
Kirpiklerim Gölgesi, sadece o 11 yafl›nda- sa, asl›nda onu da insan roman› olmas›ndan “Annemi öldürdüm ama katil de¤ilim” di- lanmasan›z da, bu olaylar›n Ermeni soyk›r›- flefkatlice içirme gücü vard›r. ‹nkârc›lar o tirebilir. Ben ülkemi darbeci askerlerden,
ki küçük k›z›n dram›n› anlatm›yor asl›nda; al›yor. yen roman kahraman›m› anl›yorum. Kald› m›na tekabül etti¤ine dair birçok ipucu ve- ac› ilac› içmeli. kendi iktidar›n›n peflindeki Ergenekoncu-
gizemli orman da ac› yüklü öyküler bar›n- • Kitab› R.A.’ya ve tüm küçük k›zlara ki, roman›n bu cümlesi günahkâr Talat Pa- riyorsunuz. • Küçük k›z, çal›flt›r›ld›¤› genelevde, lardan daha çok seviyorum. Ben roman ya-
d›r›yor. Da¤ kadar yafll› nine, kendi çocuk- “Yazd›klar›mla tezat›m, ama gücümü de buradan al›yorum. Ro- ithaf etmiflsiniz. R.A., roman›n baflka- fla’y› öldüren o Ermeni gencinin sözüne bir Evet. Sonuçta kalbi ve vicdan› olanlar bu akl›n› kaç›rma noktas›na gelmifl, eski z›yorum. Ama birileri halka sadece mutsuz-
lu¤unda yaflad›klar›n› anlat›yor ve okuyu- manlar›mda elimden ç›kan fliddeti aç›klamak çok güç benim için. rakterini yarat›rken ilham ald›¤›n›z göndermedir. Baz› katiller vard›r ki ma- topraklarda Ermenilerin bafl›na gelen fela- bir askerle karfl›lafl›yor. Asker, “Mem- luk vaat ediyor. Romanc›lar ülkelerinin ve
cu, toplu halde öldürülüp elma bahçesine kifli anlad›¤›m kadar›yla. Kitaptakile- sumdur. Çünkü arkalar›nda tafl›d›klar› ya- keti inkâr etmiyorlar. Roman› okurken de leketin Cehennemi” olarak tan›mlad›- insanlar›n›n iyili¤ini isteyen insanlard›r.
gömülen, sürülen, ma¤aralarda yak›lan in- Yazmak bambaflka bir âlem. San›r›m bu hayatta içine kar›flmaktan rin ne kadar› R.A.’n›n yaflad›klar›, ne flanm›fll›klar, iflledikleri cinayetten çok daha orada anlat›lan katliam›n ve soyk›r›m›n ¤› yerdeki insanlara neler yapt›¤›n› Aksi takdirde roman yazmak yerine kötü si-
sanlar›n dram›na tan›kl›k ediyor. Küçük k›- korktu¤um fleyleri o âlemde yafl›yorum.” kadar› kurgu? a¤›rd›r. Buna ra¤men, elbette, hiç kimse kimlerin bafl›na gelmifl oldu¤unu anl›yor- anlat›yor k›za. Bu karakteri yarat›r- yaset yapar, darbeyi savunurlar. Bu da yok-
z›n ninesi de uzun zaman önce yaflanan kat- R.A.’y› bir gazete haberinde gördüm. baflkas›n›n elinden ölümü hak etmez. lar. Bu konuda kör, yalanlarla zehirlenmifl ken neler düflündünüz? sulluk ve mutsuzluktan baflka bir fley getir-
liamda ailesini, sevdiklerini kaybetmifl, ve Ancak bu, R.A.’n›n gerçek hikâyesi de¤il. K›z›n yaflad›¤› orman çok fazla s›r bar›n- tarihe inananlar›n, bu isimsiz katliamla sa- Birileri kendi iktidarlar› u¤runa memle- medi. Gördük...
AGOS kitap 10 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 11 AGOS kirk
Klaus Mann’la Sonsuzda Buluflma Ütopya aray›fl›n›n
S‹BEL ORAL

A lman edebiyat›n›n dünya edebiyat›na


kazand›rd›¤› en güçlü isimlerden biri
olan Thomas Mann’›n o¤lu Klaus Mann’›n
Romandaki karakterler, Klaus Mann’›n
kendi hayat›ndan, yak›n çevresinden kifli-
ler. ‘Sebastian’ adl› karakterin Klaus
Elefltirilere ra¤men...
Roman›n yay›nc›s› Samuel Fischer’in,
kaç›n›lmaz dura¤›: Distopya
“Klaus Mann’›n ilk gerçek roman›” olarak
Türkçedeki ikinci kitab› olan Sonsuzda Bu- Mann’›n ta kendisi oldu¤una flüphe yok.
nitelendirdi¤i Sonsuzda Buluflma, yay›mlan- UMUT ELDEM
luflma, geçti¤imiz aylarda yay›mland›. Klaus ‘Sonja’ adl› karakter de, Mann’›n tutkulu
d›¤› dönemde elefltirmenler taraf›ndan yer-
Mann’›n 26 yafl›ndayken yazd›¤›, Türkçeye bir aflk m› yoksa kardefllik duygusu mu bes-
den yere vurulur. Fredric Kroll, roman için
Ça¤›n›n Çocu¤u ad›yla çevrilen otobiyogra- ledi¤ini henüz bilmedi¤imiz k›z kardefli
yazd›¤› sonsözde bu elefltirilere yer vermifl.
fisi gibi, bu roman da, yazar›n edebiyat dün- Erika’dan baflkas› de¤il. (Erika, ünlü tiyat- Zamyatin’in öykülerinde kulland›¤› dil her daim elefltirel ve ironik. Bu elefltirinin yönelmedi¤i konu neredeyse
Klaus Mann’›n bir zamanlar dostluk kurdu-
yas›na ve yaflad›¤› y›llara ›fl›k tutuyor. ro oyuncusu Gründgens’ten ayr›ld›ktan yok; yazar, so¤uk rasyonaliteden sahte sofulu¤a, insan-makine alg›s›ndan kontrol fetiflizmine kadar, modern
¤u tiyatrocu Carl Sternheim, yay›nevine
Roman, Almanya’da Nazileri iktidara ta- sonra Klaus Mann ile birlikte Afrika seya- yazd›¤› mektupta “fleytani pislikler yüzün-
fl›yan sürece kadar devam eden den rezil etti¤i edebiyat›m›z ad›-
toplumlarda al›fl›lagelmifl her fleye meydan okuyor.
bohem hayat içindeki bir grup ka- na” Mann’› protesto etti¤ini hay-
y›p genci konu al›yor. Hayat› bo- k›r›yor. Sinema kuramc›s› Siegfried Klaus Mann
1918 y›llar› aras›nda, ‹ngiltere’de gemi mü- den sonra ne d›flar›s›, ne de içerisi eskisi gi-
yunca toplumun ahlaki de¤erleri-
ne göre hep uçlarda yaflayan,
uyuflturucu ve seksle olan iliflkisini
Kracauer, bu roman karfl›s›nda
tiksinti hissetti¤ini belirterek flun-
Sonsuzda Buluflma
çev. Tevfik Turan
Turkuvaz Kitap, Mart 2010, 280 s.
Ü topya romanlar›, yazarlar›n›n, içinde
bulunduklar› topluma ve devlete dair
çekincelerinin bertaraf edilmesini sa¤layacak
hendisi olarak çal›flt›¤› s›rada edindi¤i izle-
nimlerin de etkili oldu¤u muhakkak.
bi kalacakt›r. Çat›flma sürekli ve y›k›c›d›r;
‘mükemmel düzen’ hiçbir zaman var olma-
lar› söylüyor: “Klaus Mann o yaz-
h›z kesmeden sürdüren Klaus ‘yeni düzen’ idealini dile getirirler. Ütopya- Bu izlenimlerin etkilerine, Zamyatin’in m›flt›r ve var olmayacakt›r.
ma kabiliyetiyle flu pis hayat› ol-
Mann, bu roman›n› da, hayat›nda lardaki genel kan›, mevcut toplumsal yap›- Biz’i kaleme almadan önce yazd›¤› öyküler- Sabaha Karfl› Toprak fiifa Bulacak’taki en
du¤u gibi, ondan bir anlam ç›kar- la da savafl›yordu asl›nda... Ama flunun da al-
belirleyici olan üç temel unsur n›n yozlaflm›fl oldu¤u, ve ‘mükemmel’ top- den bir seçki sunan Sabaha Karfl› Toprak fii- uzun ve en ak›c› öykü olan ‘Adal›lar’›n arka
madan kopya ediyor ve bunu ya- t›n› çizmek gerekir: Klaus Mann, babas›ndan
üzerine infla ediyor: Uyuflturucu, lum yap›s›na totaliter bir düzenlemeyle ula- fa Bulacak’ta da s›k s›k rastlan›yor. Özellik- plan›n›, yazar›n ‹ngiltere’de gözlemledi¤i
parken kendini pek rahat hissedi- çok daha cesurdu. Baba Mann, romanlar›nda
intihar ve aflk. fl›labilece¤idir. Distopya (ya da anti-ütopya) le ‘Adal›lar’ adl› uzun öykü ve ‘‹nsan Avc›s›’ otomatikleflmifl yaflam, ezberlenmifl ahlak
yor...” Herman Hesse ise, övgü- kapal› bir dil kulland›¤› gibi, özel hayat›nda
ise, ütopya aray›fl›na bir tepki olarak do¤- adl› k›sa öyküde, ‹ngiltere’deki yerleflik dü- anlay›fl›, ve sahte sofuluk oluflturuyor. Öy-
Bohem hayat›n alt›n ça¤› lerle bafllad›¤› elefltirisine, eserle da kapal› bir tutum sergiledi. Klaus ise, genç-
mufl, baflka bir alt-türdür. Ütopyalar ‘iyi ve zene ve yaflam tarz›na bolca at›f bulunuyor. kü, Jesmond adl› hayali bir kasabada geçi-
ilgili “korkunç çok fley söylenebi- lik ve olgunluk dönemlerinde havai bir por-
Dünya hem siyasi hem de top- güzel bir gelecek’ten, distopyalar ise yüzeyde Kitapta, bu iki öykünün yan› s›ra, ‘On Da- yor. Hayat›n› çizelgelerle düzenleyen, son
lece¤ini” belirterek devam ediyor, tre çizse de, babas›n›n korkak say›labilecek
lumsal olarak hallaç pamu¤una mükemmel görünen ancak alttan alta kor- kikal›k Dram’ adl› bir k›sa öykü, ‘Divanda’, derece namuslu bir adam olan Vikar Dyuli,
ancak Almanya’da bas›n›n roma- duruflunun aksine, inand›klar›na s›ms›k› ba¤-
dönmüflken, 1931 y›l›nda Ber- kunç bir bask›c›l›¤›n hüküm sürdü¤ü bir ‘Hayvanlar’, ‘Tramvay’ ve ‘Kar’ adl› küçük ‘Zorunlu Kurtulufl Akdi’ ad›nda, bir nevi
n› “bilhassa ahmakça ve adaletsiz- l›, faflizmin karfl›s›nda sözünü sak›nmayan,
lin’de bir grup zevk düflkünü bo- gelecekten söz ederler. Hemen hemen bü- öyküler (‘zerrecikler’), ve dört masal bulu- toplumsal sözleflme yazmaktad›r ve en bü-
ce yarg›lad›¤›n›” da vurguluyor. cinselli¤ini gizlemeyen bir yap›ya sahipti. ‹n-
hem, tüm paralar›n› barlarda, ti- tün distopyalar, yazar›n içinde bulundu¤u nuyor. ‘Tanr›’, ’Melek Dormidon’, ‘Resim- yük hayali bu sözleflmenin hayata geçirilme-
Klaus Mann ve k›z kardefli Erika Kroll’a göre, bütün olumsuz tihar, ensest iliflki ve eflcinsellik, Mann ailesi-
yatrolarda ve kabarelerde harca- toplumun tarihsel, sosyal ve ekonomik ko- ler’ ve ‘Pyotr Petroviç’ ad›ndaki bu masalla- sidir. Dyuli’nin ve kar›s›n›n hayat›, evleri-
elefltirilere ra¤men, Sonsuzda Bu- nin hayat›ndaki gerçekliklerdendi. Thomas Yevgeni ‹vanoviç Zamyatin
maktad›r. ‹liflkiler yozlaflm›fl, toplumsal en- flullar›n›, s›n›fsal e¤ilimlerini, al›flkanl›kla- r›n çocuklara yönelik oldu¤unu söylemek, nin önünde bir yabanc›ya, Kemble’a bir
hatine ç›km›flt›r; romanda ise, Sonja, dans- luflma, Mann’›n en iyi roman›; onun psiko- Mann cinsel yönelimini olabildi¤ince gizli tahmin edilebilece¤i gibi, pek kolay de¤il. araban›n çarpmas›yla altüst olur. Kemble da Sabaha Karfl› Toprak fiifa Bulacak
difleler alm›fl bafl›n› gitmifl ve bütün denge- r›n›, tutkular›n› ve korkular›n› da hesaba
ç› sevgilisi Gregor Gregori’den ayr›ld›ktan lojik ve edebi ustal›¤›n›n bir kan›t›. tuttu; Klaus Mann ise eflcinselli¤i nedeniyle Zamyatin’in, öykülerinde kulland›¤› dil, tam bir beyefendidir, dürüst ve çal›flkand›r, çev. Birsen Karaca
ler altüst olmufltur. Roman›n karakterlerin- katarken, ütopyalarda elefltirilen gündelik
sonra Afrika’ya gider...) Klaus Mann’›n ha- ba¤nazlar›n hedefi oldu, tutucu edebiyat elefl- her daim elefltirel ve ironik. Bu elefltirinin lakin iflçi s›n›f›ndand›r. Yani, ‘d›flar›dan’ Kavis Kitap, Temmuz 2010, 168 s.
den Sonja, Sebastian ve Froschele, hayatla- Mann’›n gölgesinde bir Mann ‘yozlaflm›fll›¤›n’ çözümüne dair önerilerin
yat› ve iliflkileriyle bire bir örtüflen Sonsuz- tirmenleri onu ‘Thomas Mann’›n fl›mar›k ve yönelmedi¤i konu neredeyse yok; yazar, so- gelmektedir.
r›n› umutsuz ve yaflamaktan b›km›fl bir fle- pek de parlak olmad›¤›n› ve vaat edilen öz-
da Buluflma’da tasvir edilen bohem hayat, Yaz›n›n giriflinde “Thomas Mann’›n o¤lu kendini bilmez o¤lu’ olarak nitelendirdi. ¤uk rasyonaliteden sahte sofulu¤a, insan- ‘‹nsan Avc›s›’ adl› öyküdeki Mr. Craggs zen karakterin ad›n› kullanmak yerine do¤-
kilde sürdürmektedir. Dönem, bohem ha- gürlü¤ün pahal›ya mal olaca¤›n› anlat›rlar.
d›flar›dan bakanlara güzel gelebilecek olsa Klaus Mann” diye yazarken bir an flüphe Hayat› boyunca insani de¤erleri önde makine alg›s›ndan kontrol fetiflizmine ka- karakteri de, t›pk› Vikar Dyuli gibi, bütün rudan o nesneyi karakterin yerine koymay›
yat›n alt›n ça¤›d›r ama bu hayat›n içinde de, Dolay›s›yla, distopyalar, genellikle ütopya
gerçek anlamda özgürlü¤e kavuflmufl hemen da, hayatlar›n› bu flekilde sürdürenler mut- duydum ama kendimi bundan al›koymaya tutmas› nedeniyle hiçbir zaman iyi iliflkiler dar, modern toplumlarda al›fl›lagelmifl her toplumu çok s›k› bir ahlak anlay›fl›na, kur- tercih edebiliyor. Kelebek gözlük, alt›n difl,
aray›fllar›ndaki totaliter e¤ilimlerin ifflas›
hiç kimse yoktur. Kabullenmek istemedik- lu de¤ildir. Sebastian birçok kad›nla bera- çal›flmad›m. Klaus Mann, dünyaca ünlü bir kuramam›fl biri olan , her zaman, kal›plaflan fleye meydan okuyor. Bu ‘s›n›r tan›maz’l›¤›, tulufla, ar›nmaya davet etmektedir. Mutlu- uzun çene, k›sa saç – her biri bir karakterin
üzerine kurulurlar.
leri o koca boflluk, özlem ve umutsuzlukla ber olmakta ama hiçbirini kendine yak›n yazar olan babas› Thomas Mann’›n gölgesin- ve bireye zarar veren her fleyin karfl›s›nda ‹nsan yaflam›n›n mekanikleflece¤ini, son yazar›n, 1920’lerden 1988’e kadar Sovyetler luk, birlik ve düzendedir. Bu düzendeki s›n›fsal konumunu ve hayata dair genel alg›-
sar›l› dünyalar›nda, siyasi isyan› ve gündelik hissetmemektedir, ve bu durum onu kendi de kalmaktan çok, onun ‘gölgesine inat’ yafla- durmaya çal›flan Klaus Mann’›, geçti¤imiz derece planl›-programl› olaca¤›n› öngören Birli¤i’nde yasakl› kalmas›na yol aç›yor. sapmalar, bütün toplumda huzursuzlu¤a s›n› yans›t›yor. Örne¤in ‘‹nsan Avc›s›’ndaki
hayatlar›n› kaplayan s›radanl›¤›n aras›nda benli¤inden de uzaklaflt›rmaktad›r. Bu ya- d›; babas›n›n kanatlar› alt›nda de¤il, ona kar- y›l yay›mlanan Ça¤›n›n Çocu¤u’nun (Tur- distopyac›lar›n büyük ölçüde hakl› ç›kt›kla- 1931’de ülkeden ç›kmas›na izin verilen yol açabilir. Mr. Craggs, tutuculu¤u ve kat›l›¤›yla bir
kalan bu bohem gençlerin hikâyesi, asl›nda flamdan kurtulmak için tek seçene¤i ölüm- fl› kanat ç›rparak, onun varl›¤›na sertçe çar- kuvaz Kitap, çev. Nafer Ermifl) bir bak›ma r› söylenebilir. 20. yüzy›l›n ilk yar›s›nda ya- Zamyatin, Maksim Gorki’nin de yard›m›y- Bu öykülerdeki ‘modern tutuculuk’ anla- “an›tç›k” olarak an›l›yor.
Klaus Mann’›n hayat›na dair önemli ipuçla- dür – aynen Klaus Mann’›n hayat›nda ol- pan bir portre çizdi. O¤ul Mann, Thomas devam kitab› olan Sonsuzda Buluflma’yla z›lan ve distopya edebiyat›n›n baflyap›tlar› la Paris’e yerlefliyor. y›fl›, insan›n akl›na ister istemez Aldous Zamyatin’in edebiyat›nda özel bir yeri
r› içeriyor. du¤u gibi: ‹ntihar ve sonsuzluk... Mann’›n hayat›ndaki varl›¤›yla da, yoklu¤uy- Türkçede bir kez daha görmek sevindirici. Huxley’in Cesur Yeni Dünya’s›n› getiriyor: olan bir baflka nesne ise tramvay. Kitapta
say›lan Cesur Yeni Dünya (Aldous Huxley,
1932) ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’te Çizelgelere s›¤d›r›lm›fl bir hayat, matematik- yer alan öykülerde de, geçmiflin dünyas› ile
(George Orwell, 1949), toplumun mutlak sel ve otomatik olan her fleyin kutsallaflt›r›l- gelece¤in dünyas› aras›nda bir vas›ta olan
bir kontrol alt›nda tutuldu¤u, insan›n her mas›, insan›n makineye dönüflmesi, ve bü- tramvay, okuru, bildi¤i, içinde rahat etti¤i

Hollanda’dan bir ‘kiflisel tarih’ roman› hareketinin, davran›fl›n›n ve hatta düflünce-


sinin gözlemlendi¤i dünyalar tasvir ediliyor-
tün bunlarla beraber, düzenli ve ‘ütopik’ bir
toplum oluflturmak ad›na ahlak›n, sevginin,
gerçeklikten al›p bilinmeyene, gelece¤e do¤-
ru götürüyor; g›c›rdayarak... Bu g›c›rdama-
du. Gerçekten de, hayatlar›m›z art›k son de- korkunun, söylemin tektiplefltirilmesi... n›n içinde belli belirsiz bir kötümserlik ol-
rece mekanik ve gere¤inden fazla ‘ortada’. Derlemede öne ç›kan öykülerden biri du¤u söylenebilir; bunu da, yazar›n gelece¤e
VART‹TER YEZEGELYAN
Düzen, her fleyden önemli. Düzende sap- de ‘Dragon’. Zamyatin’in al›fl›lm›fl›n d›fl›n- dair distopik yaklafl›m›n›n bir sonucu olarak
ma, mutsuzluk demek, üretimin durmas› da bir üslupla kaleme ald›¤› bu öyküyü ilk yorumlamak mümkün.
rumunun kutsall›¤› üzerinden affedilse de, Ri- – Lahey’de, Hollanda’da, oraya ait olmayan bir
K iflisel tarihleri incelemeyi, dünyay› ve dö-
nemleri keflfetmenin en keyifli yolu olarak
gören gazeteci-yazar Annejet van der Zijl’in,
ka, kendisinden ayr›lmak isteyen kocas›n› terk
ettikten sonra ailesi taraf›ndan kabul görmez ve
‘siyah’t›r. Rika’n›n Waldemar’la yaflad›¤› bu
‘kabul edilemez’ iliflki, onu di¤er çocuklar›n-
demek, hayat›n altüst olmas› demek.
‹nsan hayat›n›n mekanikleflmesi, elbette
okuyuflta kavramak biraz zor. Tasvir edilen
nesneler, yerler, kifliler gerçek mi yoksa bir
Kitapta, öykülerin yan› s›ra, okura, bu
sembolik ö¤eleri ve göndermeleri daha iyi
sanayi toplumunun ortaya ç›kmas›yla h›z- hayal dünyas›nda m›, kestiremiyorsunuz. kavrama imkân› sunan iki k›sa makale yer
2004’te Hollanda’da yay›mland›ktan üç y›l son- benzer durumdaki baflka kad›nlar gibi, hayat›- dan da koparacakt›r.
lanm›flt›r. ‘Sanayi toplumu’ dendi¤inde ise Bu öyküyü okurken, adeta bir sanr›n›n al›yor. ‘Zamyatin’in Eserlerinde ‹ngiltere
ra, 2007’de Türkçeye kazand›r›lan Sonny Boy ad- n› idame ettirmek için evinin odalar›n› kiraya Rika, Waldemar ve Sonny’nin birlikte ver-
akla ilk olarak 19. yüzy›l sonlar› ve 20. yüz- içinde buluyorsunuz kendinizi. Zaten ‹mgesi’ ve ‘Dragon Adl› Öykü Üzerinden
l› roman›, yazar›n, Avrupa’n›n sömürgecilik son- vermeye bafllar. Hollanda’n›n eski sömürgele- dikleri mücadele toplumlar hakk›nda yapt›¤›-
y›l bafllar›n›n ‹ngiltere’si geliyor. Sanayi top- Zamyatin de en sevdi¤i fleyin sanr›lar oldu- Bir Sanat Dersi’ bafll›kl› bu iki makaleye,
ras›, ‹kinci Dünya Savafl› öncesi dönemini anla- rindan biri olan Surinam’dan gelen Walde- m›z ‘aç›kl›k’ ve ‘kapal›l›k’ varsay›mlar›n› zorla-
lumuna karfl› en sert elefltirilerin de bu ülke- ¤unu söylüyor. Bu üslup, yazar›n kal›plar›, öyküleri okuduktan sonra bakmakta fayda
ma çabas›n›n bir ürünü olarak nitelendirilebilir. mar’›n Rika’n›n evine pansiyoner olarak tafl›n- mas› aç›s›ndan son derece ö¤retici. Kiflisel ta-
den ç›km›fl olmas› tesadüf de¤il: Cesur Yeni Zamyatin, eserlerinin dramatik örgüsü- kat›l›¤› ve sabitli¤i sevmedi¤ini de gösteri- var. Kitapta, Zamyatin’in Rusça ile yapt›¤›
Orta s›n›f, Katolik ve dört çocuk annesi Ri- mas›yla birlikte ikilinin yaflamaya bafllad›¤› aflk rihlerin temsiliyeti konusunda yap›labilecek
Dünya ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ün ya- nü, ilk bak›flta kusursuz görünen, ya da ku- yor. Her fley sürekli bir devinim ve döngü birtak›m kelime oyunlar›n›n ve ‹ngilizceye
ka’n›n, Protestan kocas›ndan ayr›l›p Lahey’e ve ‘gayrimeflru’ çocuklar› Sonny Boy, okuyu- tüm elefltirilere ra¤men, birlikte yaflayabilmeyi
n› s›ra, Zamyatin’in Biz’inde de, ‹ngiliz sursuz olmaya do¤ru giden bir toplumsal içerisinde; gerçekle hayal, ölüyle canl›, s›- yapt›¤› at›flar›n dipnotlarla aç›klanm›fl ol-
kaçmas› ile bafllayan ve orada çocuklar›yla yeni cuyu, dönemin Avrupas›’ndaki ›rk iliflkileriyle en iyi becerenlerin, bunu sadece teoride yafla-
devletinin ve toplumunun 1900’lü y›llar›n düzene bir yerinden ‘çomak sokarak’ olufl- cakla so¤uk, geçmiflle gelecek aras›nda sü- mas› da, okurun iflini kolaylaflt›r›yor.
Annejet van der Zijl bir hayat kurmaya çal›flmas› üzerinden örülen karfl› karfl›ya getirir. Öyle ki, yüksel tahsil sahi- tanlar de¤il, pratikte gerçeklefltiren ve belki de
bafllar›ndaki e¤ilimlerini görmek mümkün. turuyor. Öykülerinde s›k s›k bu motifle kar- rekli geçifller var. Titizlikle haz›rlanm›fl bir derleme olan
Sonny Boy öykü, okuyucular› dönemin Hollandas›’ndaki bi olan, Flamancay› Hollandal›lar kadar iyi gerçeklefltirmek zorunda olanlar olmas›, Sonny
Distopya türünün ilk örne¤i say›lan ve ilk fl›lafl›yoruz; s›radanl›¤›n ve düzenin güvenli- Nesneler ve d›fl görünüfller de kendi içle- Sabaha Karfl› Toprak fiifa Bulacak, Zamya-
çev. Gül Özlen s›n›f, din ve cinsiyet iliflkileriyle tan›flt›r›yor. kullanan Waldemar, nihayetinde Surinaml› bir Boy’un ima etti¤i, göz ard› edilmesi pek de ko-
olarak 1920’de, Rusya’da yay›mlanm›fl olan ¤ine s›¤›nm›fl hayat, ‘d›flar›dan’ gelen ani bir rinde sembolik önemler tafl›yor. Yazar, ka- tin’in edebiyat›n› daha yak›ndan tan›mak
Alef Yay›nevi, Eylül 2007, 248 s. Protestan bir adamla evlenmesi, evlilik ku- baba ve yar› beyaz, melez bir annenin o¤ludur lay olmayan hislerden.
Biz’in yaz›lmas›nda, Zamyatin’in 1916- müdahaleyle altüst oluyor. Bu müdahale- rakterlerini nesnelerle özdefllefltirmeyi ve ba- isteyenler için bire bir.

AGOS kitap
12 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 13 AGOS kirk
karfl›s›na. Rakamlarla, istatistiklerle aktar›l- oluflan kompozisyonu karfl›s›nda öyle zay›f madan, köfle bucak incelemeden çevirmek

Felaketle el s›k›flmak: d›¤›nda, televizyon ekranlar›nda göründü-


¤ünde ya da bir gazetede haber oldu¤unda
‘s›radan’ görünen bir olay Sacco’nun çizgile-
rine dökülen küçük hikâyelerde canlan›yor.
ki... Sacco’nun çizgilerinde askeri cip sadece
bir motorlu araç olmaktan ç›k›p önüne ge-
çen her fleyi ezen savafl ayg›t›n›n bir parças›-
na dönüflüyor. Mülteci kamplar›n› çizdi¤i
mümkün de¤il.
Sacco, aktard›¤› hikâyeleri-tan›kl›klar›
görsellefltirirken tekdüzelikten de uzak du-
ruyor ve anlatt›klar›n›n etkisini art›racak,

Sacco’nun Filistin’i
‹nsani felaketlere, her türlü ac›ya ve zulme sayfalarda, her fleyin üzerini örten çamur öy- de¤iflik formlara baflvuruyor. Ramallah’ta
dair görüntülerin, imgelerin yayg›n bir bi- le hâkim bir pozisyonda ki, bir foto¤raf ka- ‹srail askerlerine tafl atan gençleri gösteren
çimde tedavülde olmas›n›n yaratt›¤› s›ra- resinin, çamurun bu her yere nüfuz eden ve birbirinin içine geçen kareler muazzam
danl›k-ald›rmazl›k hissine karfl› Sacco’nun yo¤unlu¤unu ayn› güçle ortaya koymas› zor. bir sürat hissi veriyor mesela. Gözalt›na al›-
çizgileri, felaketi, tedirgin edici bir biçimde Hemen her sayfada dinamik, capcanl›, nan bir Filistinliye yap›lan muamelenin ser-
FOT‹ BENL‹SOY gözümüzün içine sokuyor. Uluslararas› bir yo¤un bir anlat›m söz konusu. Sacco detay- gilendi¤i bölümde, kareler, kapat›lma hissi-
ajans için çal›flan Filistinli foto¤rafç› Salih, lar hususunda hassas ama belirli bir sadeli¤i ni pekifltirircesine giderek küçülüyor, okur-
bu s›radanl›k duygusunu flöyle aktar›yor: de muhafaza etmeyi beceriyor. Özene beze- da klostrofobik bir tesir yarat›yor. Sacco, Fi- cü elinde tuttu¤unu zannedenlerin neye dö-
“Yolda isyan›n s›k›c› bir hale geldi¤ini anla- ne haz›rlanm›fl, detayl› çizimler görsel bir listinliler aras›nda popüler olan bir f›kray› nüflece¤ini tahmin ederdim... Gördükleri-
Edward Said’in ifadesiyle, “Filistinlilerin mahkûm oldu¤u hayat›, yaflamak de¤ilse bile, en az›ndan
t›yor... Art›k güzel bir kare ç›km›yormufl... kaosa neden olmuyor, okuru bo¤muyor. anlat›rken çizgileri çocuksu bir hal al›yor; me flafl›rmad›m... Peki hiç gücü olmad›¤›na
paylaflmak için Filistin’de bulunan” Joe Sacco, Filistin adl› ‘çizgi röportaj’›nda, iflgalin yaratt›¤› dehfletin Hep ayn› gösteriler, ayn› tafl atan insanlar, Ancak Filistin, konuflma balonlar› bir nefes- ‹srail kuruldu¤unda Filistinlilerin zorla sür- inananlar sonra neye dönüflür?” diye soru-
ayn› polisler. (...) Ben çekecek resim bula- te okunup çizgilerine göz gezdirilip geçile- gün ediliflini ve mülteci kamplar›n› aktard›- yor Sacco. Filistinlilerin nas›l afla¤›land›¤›-
say›s›z veçhesine tan›kl›k ediyor. ‹nsani felaketlere, her türlü ac›ya ve zulme dair görüntülerin, imgelerin mad›ktan sonra intifada bitmifl demektir.” cek bir çizgi roman de¤il. Bir ‘kahraman’ et- ¤› bölüm ise, daha ‘a¤›rbafll›’ bir tav›rla, ya- n›n, sindirildi¤inin, hor görüldü¤ünün ör-
yayg›n bir biçimde tedavülde olmas›n›n yaratt›¤› s›radanl›k-ald›rmazl›k hissine karfl› Sacco’nun çizgileri, Oysa Sacco, tan›d›k olan, ya da tan›d›k ol- raf›nda örülü bir maceray› aktaran çizgi ro- z› a¤›rl›kl› oluyor. nekleri hemen her sayfada karfl›m›za ç›k›yor
du¤unu sand›¤›m›z bir hikâyeyi, tan›d›k ol- manlarda, göz ana karaktere tak›l› kal›r, ister Sacco, çizgi hikâyesinin sonunda, Ku- zaten. Kolektif olarak cezaland›r›lan, önleyi-
felaketi, tedirgin edici bir biçimde gözümüzün içine sokuyor. mayan bir araçla anlat›rken bu s›radanl›k istemez onun yap›p ettiklerini takip eder; düs’te tan›k oldu¤u bir olay› hat›rl›yor. Bir- ci savafllar ça¤›na ve ‘güvenlik’ ideolojisine
hissi berhava oluyor. Çizgileri, bazen bir gö- gerisi ‘fon’ ya da dekor muamelesi görür. kaç ‹srail askeri sa¤anak ya¤mur alt›nda 12- uygun olarak topyekûn ‘terörist’ bir halk
Bat› fieria ve Gazze sokaklar›n› elleri cep- dürülür ve onun tüm hayat›n› ö¤reniriz. Joe Sacco rüntü ya da foto¤raftan çok daha etkili ola- Sacco’da ise, bir kahraman ya da merkezi bir 13 yafllar›nda Filistinli bir çocu¤u durdurur. olarak gösterilen ve maddi yaflam koflullar›
F ilistin topraklar›n›n sömürgelefltirilmesi-
nin çizgilerle anlat›m›nda akla ilk gelen,
flüphesiz, Naci El Ali ve onun yaratt›¤›, Fi-
lerinde, merakl› ve bazen de ürkek bir ifa-
deyle arfl›nlayan Sacco, iflgalin yaratt›¤› deh-
Gözüyafll› bir dul, adam›n yaflad›¤› yuva, sa-
bah kahvalt›s›nda hangi gevre¤i yerdi? Ada-
Filistin
çev. Hilal Zeybek
biliyor. Örne¤in, göstericilerin ortas›na da-
lan bir askeri cipin foto¤raf›, Sacco’nun ka-
karakterden ziyade olaylar› takip etmemize
vesile olan bir göz vard›r sadece. Kahrama-
Askerler bir saça¤›n alt›nda ya¤murdan ko-
runurken çocu¤un kefiyesini ç›kart›p onu
itibariyle adeta alt-insan (Nazi ›rkç› ideolo-
jisinin terminolojisiyle ‘untermensch’) dere-
listin halk›n›n mücadelesinin sembollerin- fletin say›s›z veçhesine tan›kl›k ediyor. Ko- m› kap› komflumuz gibi görmeye bafll›yo- ‹thaki Yay›nlar›, Aral›k 2009, 287 s. labal›k Ramallah soka¤›n› tasvir etti¤i bir n›m›z bizzat Filistin’dir ve dolay›s›yla he- ya¤murun alt›nda bekletir. “Belki çocuk cesine indirilen bir halk neye dönüflür, ne
den biri olmufl ‘Hanzala’ adl› karakterdir. nufltu¤u, daha do¤rusu dinledi¤i insanlar ruz.” Oysa Filistinlilerin durumu tam tersi- büyük karenin üzerine bindirdi¤i ve h›zla men her fley anlat›n›n merkezi bir ö¤esidir. için bu maruz kald›¤› afla¤›lamalardan sade- hale gelir? Peki, böylesi kesintisiz bir afla¤›-
On yafllar›nda, yoksul giyimli bir çocuk olan ona idari tutuklamalar›, türlü afla¤›lanmala- dir: “Her ne kadar Filistinliler ony›llard›r metre geldim: Cebaliye’de! Gazze’nin mut- ilerleyen cipi gösteren küçük karelerden Kitab›n sayfalar›n›, her çizgiye ayr› ayr› bak- ce biriydi, kötü ama daha öncekilerden kö- lanma karfl›s›nda insanl›k neye dönüflür, o
Hanzala, genelde ellerini arkas›na kavufltur- r›, ‹srail askerlerinin kestikleri zeytin a¤açla- sürülüyor, dövülüyor, bombalan›yor, bat- laka görülmesi gereken mülteci kamp›nda, tü olmayan bir olayd›, bilmiyorum” diye ne hale gelir? Sacco’yu okurken akl›m›z›n
mufl ve s›rt›n› okurlara dönmüfl olarak çizi- r›n›, y›kt›klar› evleri, yaralad›klar› çocuklar› t›kça bat›yor olsalar da, akflam haberlerine intifadan›n ç›k›fl noktas›nda, sefalet ve pisli- düflünür. “Buraya gelmeden önce, tüm gü- bir köflesinde bu soruyu tutmakta yarar var.
lir. Hanzala, Filistin’deki insanl›k trajedisi- anlat›yor. Onlar anlat›rken, Filistin mesele- ç›kt›klar›nda ne isimleri ne de hat›rlanacak ¤in Disneyland’inde günlerdir üstünü de-
nin bir tan›¤›d›r; yarat›c›s›n›n, do¤du¤u si insani bir çehre kazan›yor: Yeniden hapse yüzleri oluyor.” ‹flte Sacco tam da bu isim- ¤ifltirmemifl, birkaç ölü fareye basm›fl, so-
topraklardan sürgün edildi¤indeki yafltad›r at›lma kayg›s› içindeki Halid, Ensar III ha- sizlikle cebellefliyor, Filistinlilerin ac›lar›yla ¤uktan titremifl, gençlerle tak›lm›fl ve kor- Sacco, Bat›l› liberal de¤erlerle inceden inceye dalga geçmek için hiç-
ve kendi topraklar›na dönene kadar da bü- pishanesinin dehfletini yaflayan Yusuf, ne- el s›k›flmaya çal›fl›yor. Siyonizm’in “vatans›z kunç hikâyelerine bilgiç bilgiç kafa sallam›fl
densiz yere evinden al›n›p haftalarca gözal- bir halk için halks›z bir toprak” fleklindeki bir çizgi romanc›y›m.” bir f›rsat› kaç›rm›yor; apolitik simetrilerden uzak duruyor, liberal
yümeyecek, hep o yaflta kalacakt›r.
Joe Sacco’nun Filistin adl› çizgi albümü, t›nda tutulan Ghassan, Gazze’de yokluktan kadim slogan›na ya da ‹srail Baflbakan› Gol- Sacco, Bat›l› liberal de¤erlerle inceden politik do¤ruculu¤un amentülerinden olan iki ‘taraf’a eflit mesafede
mülksüzlefltirilmifl, yersiz yurtsuzlaflt›r›lm›fl bunalan Ammar, 13 yafl›nda Filistin Halk da Meier’in “Filistinliler diye bir fley yok” inceye dalga geçmek için de hiçbir f›rsat›
Filistin halk›n› yeniden, ve Naci El Ali’nin- Kurtulufl Cephesi’ne kat›l›p üç kere tutukla- fleklindeki belagatine inat, Filistinlileri, on- kaç›rm›yor. Kudüs’teyken mesela flunlar› durma ilkesini bilinçli olarak ihlal ediyor. ‹ki taraf›n ‘eflde¤er’ ol-
kinden farkl› bir formla çizgilere döküyor. nan, bir kere de vurulan Firas... lar›n ac›lar›n› ve mücadelelerini adland›r- yaz›yor: “Bir gösteri! Ve karfl›-gösteri! Be- mad›¤›n›n fluuruyla, bast›r›lan, yok say›lan Filistinlilerin seslerine
Sacco’nun, Birinci ‹ntifada’n›n sonlar›na Sacco en baflta, Filistin’e gelmeden y›llar maya koyuluyor. Albüme ‘Joe Sacco’ya Say- nim gibi demokrasiye inanc› tam biri için
do¤ru, iflgal alt›ndaki topraklarda geçirdi¤i önce Claudia adl› arkadafl›yla yapt›¤› bir tar- g›’ bafll›kl› bir önsöz yazan Edward Said’in ne güzel sahne! ‹fade özgürlü¤üne hasta- kulak veriyor, Filistin’e onlar›n gözleriyle bakmaya çal›fl›yor.
iki aydan (Aral›k 1991 - Ocak 1992) izle- t›flmada, o dönem bir tatil seyahatindeyken ifadesiyle, Sacco, “Ortal›kta amaçs›zca dola- y›m! Ve buras› ‹srail! (Tamam iflgal alt›nda-
nimlerini konu alan Filistin, 1993’te, önce FKÖ militanlar›nca öldürülen Amerikal› fl›rkenki yavafl ve telafls›z tavr›yla, hikâye pe- ki topraklarday›z ama bunu görmezden ge-
dokuz say›dan oluflan bir dizi olarak yay›m- bir Yahudi’den söz ediyor: “Klinghoffer öl- flinde koflan bir gazeteciden ya da gerçekleri lelim lütfen.) Buras› Ortado¤u’nun en de-
yakalay›p politikalar üretmeye mokratik ülkesi!” Sacco apolitik simetriler- kitap, istemeden de olsa bafl-
lan›yor. Daha sonra ise dizi, bir
kitapta bir araya getirilerek ye-
niden bas›l›yor. Sacco bir kari-
çal›flan bir uzmandan kendini
ay›r›yor. Joe sadece orada olmak
den uzak duruyor, liberal politik do¤rucu-
lu¤un amentülerinden olan iki ‘taraf’a eflit
Baflkas›n›n hayat›n› ‘giymek’ ka bir soruyu sorduruyor:
Hayat›n›z› de¤ifltirmek için
zorlaman›z gereken ne kadar
katürist de¤il. Klasik bir çizgi için, Filistinlilerin mahkûm ol- mesafede durma ilkesini bilinçli olarak ihlal
du¤u hayat›, yaflamak de¤ilse ediyor. ‹ki taraf›n ‘eflde¤er’ olmad›¤›n›n flu- s›n›r var? E¤er bir hayat› geri-
romanc› oldu¤unu söylemek de EL‹F KALAYCIO⁄LU
güç. Yapt›¤› fley, Filistin tarihine bile, en az›ndan paylaflmak için uruyla, bast›r›lan, yok say›lan Filistinlilerin de b›rak›p bir baflkas›na geç-
dair bir büyük anlat›y› görsellefl- Filistin’de bulunuyor.” seslerine kulak veriyor, Filistin’e onlar›n menin önemli bir bilefleni yer
tirmek de¤il; aktard›¤› küçük Sacco, imtiyazl› konumunun gözleriyle bakmaya çal›fl›yor. Kudüs’te ta- zemli bir hayat›n içine sokarken, bu ikinci daha sonra Çin, de¤ifltirebilmekse, bunu ne
anekdotlarla adeta bir puzzle
oluflturuyor. Ayn› zamanda bir
getirdi¤i bir mahcubiyetten
ötürü olacak, kendi kendisini
n›flt›¤› iki ‹srailli kad›n ona “Hikâyeyi bi-
zim taraf›m›zdan da görmen gerekmiyor
B elçikal› yazar Amélie Nothomb’un,
2008’de yay›mlanan ve Türkçeye S›n›r
Tan›mayan Cesetler ad›yla çevrilen roman›,
hayat› da bolca tehlikeyle doldurur. Böylece,
“Hayat›n›z› de¤ifltirmek için s›n›rlar›n›z› ne
ABD, Bangladefl,
Birmanya ve Laos’ta
kadar yapabilirsiniz? Hayali-
nizin ve imkânlar›n›z›n s›n›r›,
gazeteci olan Sacco’nun çal›fl- s›k s›k alaya al›yor. Karfl›laflt›¤› mu?” diye sorunca belki biraz afall›yor ama kadar zorlayabilirsiniz?” sorusuna da kendi sürdürmüfl; her bi- ayn› ülke içerisinde, deniz ke-
bir ölünün sorumlulu¤unu alman›n zorlu-
malar›n› ‘çizgi röportaj’ olarak insanlar› oldukça realist bir üs- “Ne diyebilirim? Hayat›m boyunca zaten cevab›n› vermeye bafllar: Çok... rinde farkl› hayat- nar›ndaki bir kasaba m›, yok-
¤uyla aç›l›yor. Kitap boyunca ad›n› ö¤rene-
nitelendirmek belki daha do¤ru. lupla çizerken kendini karikatü- ‹srail’in hikâyesini dinledim” diye düflünü- Fakat, derinliksiz bir kurgu, yeterince ge- larla karfl›laflm›fl. 17 sa iç s›n›rlar› büyük ölçüde
medi¤imiz karakterlerden ilki, roman›n
Filistin’de, Filistinlilerin tan›kl›- rize ediyor, abart›l› bir biçimde yor hemen. Sonra da ekliyor: “Ve orada Tel lifltirilmemifl karakterler, gizemli bir zengin- yafl›nda Belçika’ya ortadan kalkm›fl 27 ülkeden
kahraman› Baptiste Bordave’ye, evinde ölen
¤›na kulak veren bir ses kay›t ci- çiziyor. ‹flgal alt›ndaki toprak- Avivli iki k›zla dikilirken, asl›nda ‹sraillileri lik hayat› ile vasat ve s›k›c› bir büro hayat› dönen Nothomb’u herhangi biri mi? Peki ya, ha-
bir insan›n sorumlulu¤unu alman›n zorluk-
haz› o. Yahudi soyk›r›m›n› konu larda bir Bat›l› olarak korunakl› de gördü¤ümü fark ediyorum. Ama onlar› gibi iki uçtaki klifleler üzerine infla edilmifl yazmaya iten de, yat›n›z› de¤ifltirmenin alt›nda
lar›n› ve bundan kaçmas› için yapmas› gere-
edinen ve art›k bir klasik say›lan pozisyonunun, çekilen ac›lar sadece Filistinlilerin gözlerinden gördüm, olan roman, sordu¤u sorunun ima etti¤i Bat›’da yaflad›¤› kül- Amélie Nothomb s›k›c› bir memuriyette vücut
kenleri anlat›r, bu konuflma hariç son derece
Maus’un yarat›c›s› Art Spiegel- karfl›s›nda d›flarl›kl› oldu¤unun askerler ve yerleflimciler olarak.” Sacco ta- zorluklar› anlatmakta yetersiz kal›yor. Bap- tür floku olmufl. Ro- S›n›r Tan›mayan Cesetler bulan varoluflsal bir kayg› de-
s›radan olan bir kokteyl partisinde…
mann’›n, Sacco’nun çal›flmas›n› fark›nda; insafs›zca alaya al›yor rafs›z bir gözlemci de¤il; ezilenlerin, altta tiste Bordave, içine kondu¤u koflullarda ye- man›n ana karakteri çev. Yaflar ‹lksavafl ¤il de, ekonomik ya da siyasi
Roman›n ilerleyen sayfalar› ve ertesi gün-
öncü bir gazetecilik çal›flmas› kendini ve ifllevini: “Çok s›k›fl›k kalanlar›n yan›nda yer al›yor ve muhteme- ler gösterir ki, yeni bir hayat›n sorumlulu¤u- ni ve zengin bir hayat u¤runa s›n›rs›z risk al- de, Fransa’da baflla- Do¤an Kitap, Haziran 2010, 113 s nedenli, daha yaflamsal kayg›-
olarak selamlamas› manidar: bir program›m›z var, saat 4’te len bu nedenle, ‹srailli asker ya da yerleflim- may› seçiyor ama, Bordave’nin karakteri yan hikâyesine Nor- lar yat›yorsa?
nu almak, hele de insan eski hayat›n› tama-
“Photoshop’un foto¤raf› bir ya- Kudüs’e geri dönmüfl olmam›z ciler ne zaman sayfalarda belirse, bir güven- hakk›nda herhangi bir fley bilmiyor olma- veç’te devam etmek zorunda kal›yor. Bu Bütün bu kurgu zay›fl›klar›n› kurtaran
men geride b›rakabiliyorsa, bir ölünün so-
lanc› haline getirdi¤i bir dünya- laz›m. Neyse ki, Yeflil Hat’›n sizlik, tedirginlik, korku ya da öfke hissi hâ- m›z, onun yeni hayat seçimini k›yafet giyip noktada, yazar›n 17 yafl›nda hissetti¤i Bat› fley, roman›n, çok az dilegetirien fakat s›k-
rumlulu¤unu almaktan çok daha kolayd›r.
da sanatç›lar›n orijinal ifllevleri- do¤usunda bir köy varm›fl. Fi- kim oluyor. Filistin’de gördü¤ümüz ‹srailli ç›karman›n rutinli¤ine indirgiyor. Bu tür yabanc›laflmas›ndan uzaklaflm›fl oldu¤unu l›kla hissedilen, kendi hayat›ndan kurtulup
Evinde aniden ölen bir adam› hastaneye gö-
ne geri dönmesine izin vermek listin’in ac›lar›n›n vitrini olabi- asker ya da yerleflimciler ‘konumlar›’ itiba- yeni hayat kurgular› için s›kça ifade edilen söylemek mümkün. Nitekim, Fransa, ve baflka bir hayata girebilme arzusu ve ihtima-
türmek, polis ve doktorlar›n sorular›n› cevap-
gerekir – muhabirlik.” Gerçek- lecek cinsten... Öyle olursa iyi riyle ‘kötü’dürler; yoksa ‘özleri’ itibariyle lamak konusunda, dinledi¤i tavsiyelerin de “Kendini geride b›rakamad›ktan sonra ne dolay›s›yla AB vatandafl› olan Bordave, çok li üzerine kurulu olmas›. Fakat di¤er yan-
ten de, Sacco siyasal-toplumsal olur... 89 flekelimin karfl›l›¤›n› de¤il. etkisiyle tereddütte kalan Bordave, kendisini anlam› var” flerhi, karakterin ‘kendi’ olma- riskli oldu¤unu düflünmemiz istenen yolcu- dan, romanda bu hisse verilen cevab›n zay›f
hadiseleri çizgileriyle, ilüstras- istiyorum.” Bir baflka yerde flöy- ‹flgal, mülteci kamplar›, intifada, bar›fl izleyen adamlara ve kal›n ‘esrar perdeleri’ne d›¤› ölçüde önemsiz kal›yor. Yazar Amélie lu¤unu, pasaportlar ve vizelerle kendisini olmas›, okuyucuyu yabanc›laflt›rma riskini
yonlar›yla görsellefltiren ressam- le yaz›yor: “Baflard›m iflte... S›rf görüflmeleri... Bütün ‘büyük’ meseleler s›ra- Nothomb’un hayat hikâyesi, bu ‘flerh’in dayatan s›n›rlar olmaks›z›n yap›yor. do¤uruyor. Belki de elde kalan, insan›n ya-
ra¤men, baflka birinin hayat›n› giymek konu-
muhabir gelene¤ini yeniden burada olmak için uçaklar, oto- dan insanlar›n muhatab›, ma¤duru ya da fai- sunda çok daha az tereddüt eder. Yazar, Bor- onun için tafl›d›¤› öneme dair ipuçlar› içeri- ‘S›n›r’ tan›mayan cesetler, baz› insanlar n›na kendisini almadan ç›kmak istedi¤i bir
canland›r›yor adeta. büsler, taksilerle yüzlerce kilo- li oldu¤u küçük anekdotlarla ç›k›yor okurun dave’yi s›k›c› bir büro hayat›ndan ç›kar›p gi- yor. 1967 Japonya do¤umlu yazar, yaflam›n› için zaten kald›r›lm›fl olan s›n›rlar› geçerken, tatile yak›flacak hafiflikte bir macera roman›.

AGOS kitap
14 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 15 AGOS kirk
e l i m i z e u l a fl a n l a r

Sivil itaatsizlik ama nas›l? TAR‹H, KÜLTÜR, S‹YASET


(OSMANLI, TÜRK‹YE)
Özge Ç. Denizci
Gürcüler: Tarih, Dil, Kültür ve Müzik
Chiviyaz›lar›, Temmuz 2010, 216 s.
ANI, YAfiANTI
Joachim Sartorius
Natalia Adamantidu, Prens Adalar›
Yeoryios E. Papastratos Arthur Fonvill çev. Sezer Duru
EROL MUTLU
Mübadele Öncesinde fiile’de Yaflam Çerkesya Ba¤›ms›z›k Savafl› Everest, Nisan 2010, 93 s.
çev. Elisavet Haritonidis Kovi çev. Murat Papflu
Kitap, Haziran 2010, 200 s. Chiviyaz›lar›, Temmuz 2010, 108 s. Gülten U¤urlu
Simon Critchley, Sonsuz Talep adl› kitab›nda, insanlar›n siyasal özneler olarak hayata müdahale etmeleri- “Hayat Dersi”: Kaya Kaynar ve Dünyas›
Ayfle Bu¤ra (der.) Leonti Lyulye YKY, Temmuz 2010, 280 s.
ni anlamland›racak, alternatif bir etik anlay›fl oluflturmaya kafa yoruyor. S›n›ftan S›n›fa: Çerkesya: 19. Yüzy›l Tarih ve Etnografyas›
Fabrika D›fl›nda Çal›flma Manzaralar› çev. Murat Papflu
‹letiflim, Temmuz 2010, 216 s. Chiviyaz›lar›, Temmuz 2010, 121 s. ÖYKÜ
deneyim içinde kurulur, olamayaca¤›n› bil- teselli eder; bu sayede kendimize gülebiliriz
‹ nsanlar› siyasal bir davaya ba¤layan nedir?
Özneler, o davan›n gerektirdi¤i siyasal ey-
leme geçme gücünü nas›l yarat›rlar? Simon
di¤i bir özne olmaya çal›fl›r. Baflkas› ile ilifl-
kide yaflanan travmay› yaratan bu talep, öz-
ve hüzün de¤il bir yücelme hissi içinde ya-
flar›z. Mizah, siyasal hayatta muktedirleri
Tezcan Durna (der.)
Medyadan Söylemler
Solomon Volkov
Büyülü Koro: Lev Tolstoy’dan
Ryunosuke Akutagava
Raflomon ve Di¤er Öyküler
çev. O¤uz Baykara
Critchley, Sonsuz Talep adl› kitab›nda, bu neyi ayn› zamanda böler. Kifli baflkas›n›n ta- teflhir etmekte ve devlet üzerinde hiciv nite- Libra, Haziran 2010, 447 s. Aleksandr Soljenitsin’e Bo¤aziçi Üniv., A¤ustos 2010, 239 s.
sorulardan hareketle, insanlar›n siyasal özne- lebi karfl›s›nda yar›lmaya maruz kal›r. Eti¤in li¤inde bask› uygulamakta da devreye gire- XX. Yüzy›l Rus Kültür Tarihi
öznesi, yar›lm›fl/bölünmüfl bireydir. bilecek, protest bir güçtür. Kaan Durukan çev. Sabri Gürses
ler olarak hayata müdahale etmelerini an-
Ne var ki, Critchley, temel soruyu cevap- Kitab›n son bölümünde, yazar, bu kav- Türkîli Hicazkâr: YKY, Temmuz 2010, 326 s. ROMAN
lamland›racak, alternatif bir etik anlay›fl
s›z b›rak›yor: Öteki ile kurulan iliflki, beni ramlar› siyaset alan›na tafl›yor. Ancak bunu Simon Critchley Türkiye’de Tarih Anlay›fl› Üzerine Susan Abulwaha
oluflturmak için kafa yoruyor. EDEB‹YAT ‹NCELEME
bir ‘iyi’ye neden ve nas›l ba¤lamaktad›r? lay›k›yla yapabildi¤ini, önceki bölümlerde Sonsuz Talep: Ba¤lanma Eti¤i, Everest, May›s 2010 (2. bas›m), 148 s. Filistin Sabahlar›
Adaletsiz bir dünyan›n yaratt›¤› siyasal
hayal k›r›kl›¤›n› bertaraf edebilmek için ye- Hangi talebi, hangi ölçüye göre ‘iyi’ olarak ödünç ald›¤› felsefi kavram ve iddialar›, son Direnifl Siyaseti S›dd›k Akbay›r çev. Bilge Barhana
‹brahim Kaypakkaya: Ayn› Gö¤ün Uzak Y›ld›zlar›: Everest, Temmuz 2010, 405 s.
niden bir ba¤l›l›k duygusu oluflturmak gere- onayl›yorum? Ötekinden gelen talebi onay- bölümde formüle etti¤i anarflist siyaset gö- çev. Tuncay Birkan Hayat›, Teorik ve Politik Eseri
lamam, o talebi ‘iyi’ k›labilir mi? Bu durum- rüflüne, bir bütünlük oluflturacak flekilde Metis Yay›nlar›, Haziran 2010, 174 s. Nâz›m Hikmet, Necip Faz›l
kiyor. Liberal demokrasi ça¤›n›n temel siya- (2-3 May›s 2009, Kaypakkaya Sempozyumu) Asur, Nisan 2010 (2. bas›m), 380 s.
da o talebi onaylamak beni bir ‘iyi’ye ba¤- dahil edebildi¤ini söylemek zor. Bu kavram- Gilbert Adair
sal sorunlar›ndan birinin, insanlarda yaratt›- Ok, Haziran 2010, 295 s.
fienlikli Bir Cinayet
¤› motivasyon eksikli¤i oldu¤unu belirten lanm›fl, etik bir özne haline getirir mi? Bu lar ve iddialar, özetleri yap›lm›fl ama esas ko- na göre, ‘teröre karfl› savafl’ ad› alt›nda dev- Charles E. May çev. Emrah ‹mre
Critchley, günümüzde siyasal normlar›n, sorular› daha genel bir sorunsala ba¤lamak nuyla ba¤lant›lar› s›k› biçimde kurulama- let egemenli¤inin bütün hayata nüfuz etti¤i, Hamdi Özdifl Edgar Allan Poe:
Osmanl› Mizah Bas›n›nda Bat›l›laflma YKY, Haziran 2010, 203 s.
ba¤lay›c› olarak bize d›flar›dan dayat›ld›¤›na, mümkün: Yazar›n kimi kavramlar ödünç m›fl, da¤›n›k referanslar olarak duruyor, ve özgürlüklerin güvenli¤e feda edildi¤i, toplu- Öykü Üzerine Bir ‹nceleme
alarak ayn› resme dahil etmeye çal›flt›¤› bir direnifl siyaseti oluflturman›n sistematik mun militer duygularla sürekli bir teyakkuz ve Siyaset (1870-1877) çev. Hivren Demir-Atay
ama içsel (dolay›s›yla duygusal) olarak bizler Libra, Haziran 2010, 261 s. John Boyne
için zorlay›c› bir güce dönüflemedi¤ine dik- Frans›z düflünür A. Badiou, Levinas’› esas- çabas›ndan uzak, eklektik okumalar olarak durumunda tutulmaya çal›fl›ld›¤› bir ça¤da, Bo¤aziçi Üniv., A¤ustos 2010, 230 s. Romanov’lar›n Son Evi
kat çekiyor. Dayat›lan bu normlar d›flsal tan elefltirir ve eti¤i ‘öteki’ üzerinden kur- kal›yor. radikal siyasetin görevi, devlete içeriden bir çev. Özel Yüksel
Aylin Tekiner Virginia Woolf
kalmakta, özneli¤imizin ayr›lmaz birer par- man›n dinsel bir çaba oldu¤unu söyleyerek Yazar, savundu¤u siyaset tarz›nda, ço¤ul- çatlak açmak, bir mesafe yaratmak olmal›- Atatürk Heykelleri: Kült, Estetik, Siyaset Do¤an, Temmuz 2010, 440 s.
Granit ve Gökkufla¤›
ças›, içsel bir enerji kayna¤› haline geleme- ‘ötekilik-farkl›l›k eti¤i’ni tehlikeli bir kate- cu birlik(telik) biçimleri, yeni bir eylemlilik d›r. Bu ise, üst siyasetin yukar›dan dayatt›¤› ‹letiflim, Temmuz 2010, 320 s. çev. ‹lknur Güzel
mektedir. gori olarak sorunsallaflt›r›r. Kitapta bu iddia ve yeni adland›rmalara dayal› bir itaatsizlik her türlü düzen kurma teflebbüsünü afla¤›- ‹letiflim, Temmuz 2010, 294 s. Chuck Palahniuk
ile hesaplafl›lmamas›, ciddi bir eksiklik. dili gelifltirmek gerekti¤ini söylüyor: Devri- dan sürekli olarak sorgulamak, sarsmak ve Çarp›flma Partisi
Felsefi aç›dan temel görev, etik aç›dan TAR‹H, KÜLTÜR, S‹YASET
Bölünmüfl özne, yaflad›¤› bu yar›lmayla min öznesi anlam›nda iflçi s›n›f› kavram› sorunsallaflt›rmak demektir. çev. Funda Uncu
‘özne’ olman›n ne anlama geldi¤inin aç›k- (KAFKASYA, RUSYA) Ç‹ZG‹ ROMAN Ayr›nt›, Temmuz 2010, 351 s.
lanmas›d›r. Critchley flunu söylüyor: “Etik nas›l bafl edebilir? Critchley bunun ipucunu sosyolojik aç›dan çökmüfltür; etraf›nda radi- Critchley’ye göre, siyasal örgütlenme, bir
psikanalizdeki yüceltme kavram›nda buluyor: kal bir siyasetin kurulaca¤› merkezi bir ad- birleflik güç olarak, Marx’›n tabiriyle ‘özgür Adolf Berje Joe Sacco
deneyimin iki bilefleni vard›r: Onay ve talep Kafkasya: Da¤l› Halklar›n Göçü Güvenli Bölge Gorazde: Dubravka Ugresic
Yüceltmenin bir yolunu trajedi sunar; burada dan yoksunuz. Kapitalizmin ilerlemesi, tek insanlar›n birli¤i’ fleklinde kavranmal›d›r ve
(...) Etik deneyim, öncelikle, bir talebin, ve K›sa Tarihi Do¤u Bosna’da Savafl, 1992-1995 Ac› Bakanl›¤›
kifli kendi bilinçd›fl› arzusu ile karfl›lafl›r, arzu- ve kurtar›c› bir siyasal öznenin ortaya ç›k- bu güç her yerde kurulabilir: “Büyük met-
onay talep eden bir talebin onaylanmas›d›r çev. Murat Papflu çev. Hilal Alkan Zeybek çev. Ünver Alibey
sundan vazgeçmez ve Kral Oidipus’un yapt›- mas›na de¤il, yerel, cinsel, dilsel, etnik, vs. ropol merkezlerde, mülksüzlerin iflgal etti¤i Chiviyaz›lar›, Temmuz 2010, 165 s. ‹thaki, May›s 2010, 231 s.
(...) Etik deneyimin bafll›ca özelli¤i, talebin Everest, Haziran 2010, 262 s.
¤› gibi fanili¤in hakikatini ‘kahramanca’ ka- toplumsal aktörlerin ço¤almas›na neden ol- çatlak kabilinden mekanlarda, mülteciler ve
öznesinin ... bu talebi teyit etmesi, onu iyi
bullenir, sahici bir kavray›fla ulafl›r. mufltur. Yazara göre, hegemonya kavram› ‘yasad›fl›’ göçmenlerin iflgal etti¤i gölgeli
bulmaya r›za göstermesi, kendini o iyiye
Crtichley ise, trajik anlay›fl›n özneyi kah- tam da bunu kapsar: Sivil toplumu olufltu- alanlarda ya da ... iflyerinde, konut projele-
ba¤lamas› ve kendi özneli¤ini o iyiyle ba¤- ramanlaflt›rarak bir sahicilik yaratmas›n›n ran farkl› gruplaflmalar›n (verili, sabit bir rinde, okullarda, üniversitelerde, hastaneler-
lant›l› olarak flekillendirmesidir” (s. 20-28).
Örne¤in, “Komflunu kendin gibi sevecek-
ciddi bir sorun oldu¤unu iddia ediyor. Tra- kimlikle hareket etmek yerine), önüne koy- de, s›¤›nmac›lara yönelik bar›naklarda, her madenataran
jedinin karfl›s›na mizah› koyuyor: Mizah, du¤u hedeflere göre davranan, kolektif bir yerde” (s. 127-128). Yazar, günümüzde
sin” ifadesi bizden bir onay talep eder, ve bu etik talebin afl›r› yüküne, bunu bir zulme irade, inisiyatifler ve siyasal birliktelikler anarflistlerin, motive edici eylem tarz› olarak
ça¤r›ya uyarak o talebi onaylar›z. Benzer fle- dönüfltürmeden tahammül etmemizi sa¤la- oluflturmalar›… karnavalvari mizah› ve ‘fliddet içermeyen sa-
kilde, inançl› biri için ‹sa’n›n dirilmesi ona
bir talep yükler; H›ristiyan özne bu talebe
yan bir yüceltim biçimidir; mizahta kendi
kendimizi komik bulur ve bu gülünçlü¤ü
Bu noktada, Critchley, Meksika’daki
yerlilerden ve Avustralya’da Aborijinlerin
vafl’ biçimlerini (sokak tiyatrosu, flenlikler,
performans sanat›, vb.) kulland›klar›n› ve
M asis Kürkçügil’in, 1978’den bu yana, ‘Sürekli Devrim’, ‘Enternasyonal’, ‘Gelecek’
ve ‘Yeniyol’ gibi dergilerde yay›mlanan çeflitli makaleleri, Tarih ve Siyaset Sarkac›n-
da bafll›¤›yla kitaplaflt›r›ld›. Befl ana bölümden oluflan kitapta, ‘Cumhuriyet’ anlay›fl›n›n
‹ lk olarak 1974’te, Yerevan’da yay›mlanan bu
kitapta, Rusya Komünist Partisi Merkez Ko-
mite Kafkasya Bürosu Baflkan›, Sovyet Sosyalist
verilen onayla (‘Dirilifl’i teyit etmekle, onu bir ›st›rapla de¤il, ferahl›k duygusuyla ka- toprak haklar› mücadelesinden hareketle, si- bu sayede yeni bir sivil itaatsizlik dili yarat-
sosyalizmle hesaplaflmas›, 60’l› y›llarda Türkiye’de- Cumhuriyetler Federasyonu Halk Komiserleri
‘iyi’ olarak onaylamakla) ba¤lant›l› olarak bulleniriz. Yazara göre, mizah, bölünmüfl yaseti “devletle arada çatlak kabilinden bir t›klar›n› savunuyor.
ki sosyalist hareketin inflas›, 12 Mart’tan kalan Sovyetleri Temsilcisi ve Kafkasya Cephesi Dev-
kurulur. Di¤er bir deyiflle, kendimizi bir ‘iyi’ benli¤imize d›flar›dan ve ezilmeden bakma mesafe yaratan ve evrensel bir iddias› olan Gelinen noktan›n, zaten uzun bir geçmi-
dersler ve miraslar gibi konulara odaklanan maka- rimci Askeri Konseyi Üyesi, Gürcü devrimci
ye ba¤layarak etik bir özne haline geliriz. imkân› sunar. Bunun ba¤land›¤› yer fluras›: yeni siyasal öznelerin ortaya ç›kmas›n› sa¤la- fli ve literatürü olan ‘sivil itaatsizlik’in tekra-
lelerin yan› s›ra, Kürkçügil’in ‘Ermeni meselesi’ne Grigori Konstantinoviç Orjonikidze’nin (Sergo;
Yazar, özerk bireyi temel alan Kantç› Mizah bir tür antidepresan ifllevi görür, bizi yan praksis” olarak yeniden tan›ml›yor. Bu- r›ndan ibaret olmas›, okurda belli bir hayal
dair yaz›lar›n› ve söyleflilerini bir araya getiren bir 1886-1937) faaliyetleri üzerinden, Ermenis-
mecradan farkl› bir yol izlemifl düflünürler- k›r›kl›¤› yaratabilir. Ama kitab›n girifl sayfa-
bölüm de bulunuyor. ‘Hrant’a Merhaba!’, ve 18 tan’da Sovyet iktidar›na geçifl süreci inceleniyor.
den belirli kavramlar ödünç al›yor, özellikle s›ndaki cümle bunu öngörmüfl gibidir: “Fel-
Ocak 2008 tarihli Agos’ta yay›mlanan ‘Unutma’ Kitapta, Osmanl› Devleti’nin, I. Dünya Sava-
de Levinas’›n ‘etik talebin gerçeklefltirile- sefe hayal k›r›kl›¤› ile bafllar.” Azgeliflmifl ül-
bafll›kl› yaz›lar da bu bölümde yer al›yor. fl›’nda ve sonras›nda Ermeni halk›na yönelik po-
mezli¤i’ fikrini izliyor. Öznenin özerkli¤ini kelerdeki hak talebine dayal› eylemlerin ve
Kürkçügil, “bugüne bir geçmifl ve gelecek aray›fl›- litikalar› ve bu politikalar›n Kafkaslar ve Erme-
de¤il yaderkli¤ini (yani öznenin öteki/bafl- direnifl mücadelelerinin konusunu, sert (ki-
n›n ürünü” olarak nitelendirdi¤i makalelerinin, nistan co¤rafyas›ndaki yans›malar› da ele al›n›-
kas› ile bir sorumluluk iliflkisi içinde flekil- mi zaman kanl›) ihlaller ve haks›zl›klar olufl-
“bitmifl, tükenmifl, hallolmufl, ö¤renilmifl bir tari- yor. Moskova’daki Marksizm-Leninizm Enstitü-
lendi¤ini) vurgulayan Levinas’a göre, özneyi turuyor. Toplumsal k›y›mlar›n yafland›¤› ve
he iliflkin” de¤il, “afla¤›dan, yeniklerin umudunu sü’nün yay›mlanmam›fl arflivlerine dayanan bu
belirleyen fley, fahifl bir talebi tecrübe etme- hâlâ ayd›nlat›lamad›¤› co¤rafyalarda geliflti-
yeflertecek bir kap›n›n aralanmas›na yönelik, siya- inceleme, Türkiye’de ço¤u zaman Bat› merkezli
sidir; bu talep, “öldürmeyeceksin” buyru¤u- rilen mücadele stratejileri içinde, mizahi ve
setle tarih aras›ndaki sarkaca tutunmaya çal›flan arflivlerden faydalan›larak anlafl›lmaya çal›fl›lan
dur. Özne kendini daha bafltan, baflkas›n›n karnavalvari eylem biçimlerinden oluflan bir
yaz›lar” oldu¤unu vurguluyor (s. 7). Bu derleme, bir dönemin Rus arflivlerindeki karfl›l›¤›n› sunu-
talebinin yöneldi¤i bir ‘nesne’ olarak keflfe- dili öne ç›karmak, uçar› ve alayc› muhalefet Samvel Digrani Alihanyan
hem Türkiye sol düflünce miras›n› ve son otuz yor. Kitap, Türkiye tarihyaz›c›l›¤› için de belirle-
der. Özne esasen bu talebe verdi¤i yetersiz tarz›na bu kadar merkezi bir önem atfet- G.K Orjonikidze ve
y›lda içinden geçti¤i tart›flmalar›n birikimini su- yici önem tafl›yan bir dönemi, Rus belgelerin-
onay ile kurulur: “Bana yöneltilen talebe ye- mek, gerçekçi ve kuflat›c› olamad›¤› gibi, ya- Ermenistan’da Sovyet
nuyor, hem de tarihin ve belle¤in, flimdinin ve den, ve –Ermenistan’›n yan› s›ra Gürcistan ve
terli cevab› verecek kifli de¤ilimdir” (s. 67). rat›c› da görünmüyor. Buna ra¤men, Sonsuz ‹ktidar›n›n Kuruluflu
Masis Kürkçügil gelece¤in siyaseti için nas›l bir rol oynayabilece¤i- Azerbaycan’da da Sovyet iktidar›n›n kurulma-
Etik talep, karfl›layamayaca¤›m›z bir talep Critchley’ye göre, ‘teröre karfl› savafl’ ad› alt›nda devlet egemenli¤inin bütün hayata Talep, siyasette öfkenin, uyuflmazl›¤›n, me- çev. Armenak Çaparitze
Tarih ve Siyaset Sarkac›nda ne iflaret ediyor. Yazar›n da dedi¤i gibi, bu kitap, s›nda önemli rol oynayan– Orjonikidze’nin izin-
olarak ifller ve kifliye kaçamayaca¤›, sonsuz nüfuz etti¤i, özgürlüklerin güvenli¤e feda edildi¤i, toplumun militer duygularla sürekli safenin, devlette çatlak oluflturman›n öne- Umut Yay›mc›l›k,
bir sorumluluk yükler. Levinas bu durumu bir teyakkuz durumunda tutulmaya çal›fl›ld›¤› bir ça¤da, radikal siyasetin görevi, mine dikkat çekerek, tart›flmay› tahrik eden Yaz›n Yay›nc›l›k, Mart 2010, 336 s. “bir baflka tarihin mümkünlü¤ünden öte, zorun- May›s 2010, 226 s.
den okumak isteyenler için önemli bir kaynak
lulu¤unu da gösteren” bir makaleler derlemesi... niteli¤inde.
‘travma’ olarak tarif eder; özne travmatik bir devlete içeriden bir çatlak açmak, bir mesafe yaratmak olmal›d›r. bir çal›flma.
AGOS kitap
16 a¤ustos 2010 a¤ustos 2010 17 AGOS kirk
Óâ£Å´·ı´´âÒ·ı ëÒ˘ÅÛ·ıßè Æî´„·flı ù˛ÅÒïı´ï ßÅ©Òâ´ï´Ø
˙ÎßÅ´âÅ´ úÅ©ÎÒ·ıëâÅ´ âı ÇÄÑÄÓ åÍ܇ÙÑàÄ™

·ôÅÉâÒÅùÅ´ Òâı·Ò ßçù ßÅÎè ãèÒ- ÂÅüâó·Ì üÅ´áâÒ°, üÅßÅÒâÅ ÅßÉ·£Á·- ëâÅßÉ, áïßÅáÒâó·ı ùÅߢ ßè, üÅ´áçÂ

ûÅ´ÒÅÂâÔÅùÅ´ ê·ıÒ˘ï·© ßçÁ ˆ ÎÒÅßÔ·ıëâÅßÉ


ßè Ö·ÒõÅõ·ıÅõ
ù·ıÅõ ç ßÅ©Òâ´ïï
Ö·ÒõÅõ·ıëâ´ç´: ûÅ-
Ìï´ ß·ÈÅÛ·ıëâÅ´ ßÅÔ´·ıÅõ â´ ê·ıÒ-
˘ïÅ©ç´ ´âÒÎ:
ßÅ©Òâ´ïï´ ÎÂÅÈ´ÅÛ·£ üÅóÅõÅ´˘ï´:
¶·ıüÎï´ ¯èãèó˘Å©Å©ï áÂÒ·ÛÅùÅ´
ô·ÒÅÖïÒ ßè´ ç ¶·ıüÎï´ ıÅ´ÅÉÅÒ Å©Î˚Ò` ·„- ûâ£ï´Åùè Å©Î âÒâı·©ëè ù˛è´ùÅóç ÔÅÒï´âÒ·ı´ ßÅÎï´ ÂÅÔßÅõ´âÒè ßâã
ÒâıÅ´ï ‰âÔÅùÅ´ ûÅßÅóÎÅÒÅ´ç £ï´Åùï´ õÅ´˚ë ëâßÅ ßè´ ç Å©Î, ˘Å´ï âı Å´ÖóâÒç´ âÈÅóâã·ı Å©Î ÖïÒ˘è üÒÅ- ¯èãèó˘Å©Å©ï ©ïηı´ ©˚á- üÅ©Åô˚Î üÅ©âÒç Åıâ- ·ÒÂçÎ óâã·ıï ßè ÅÒïı´ïóè: ÄÒïı´è ©·ı≠âÛï´ Å´·ıÅ´ï ÖÒ·£ ¶ùÒÔï„ ¶ÅÒ-

à ´âÒÎ âÒùÅÒ ÔÅÒï´âÒ·ı üÅδ·£


Å´ÛâÅó·Ìè` ùÅÒâı·Ò ÉÅìï´ ßè´
ç ÅÒâıâóÅÖïÔ·ıëïı´è, ©ÅÔùÅÂçÎ Åó`
·Ò Å´ 2007-ï´ àÒâıÅ´ï ßçÁ üÒÅÔÅÒÅ-
ùÅõ çÒ ÆÇÅÒ°Ò ûÅ©˘ï ÇÅÉâÒá, ÍÂâÒ,
ÜâÒ•Å´ ÖÅıÅÈ´âÒï Ôâ£Å´·ı´´âÒ´ ·ı
ÔÅÒÅù·ıÅõ ç ¶·´ÒçÅóï ßçÁ, Arod
Books üÒÅÔÅÒÅù„ÅÔ·ı´ç´:
úÅÎùÅõ „ùÅ© ·Ò ÂÅÔß·ıëïı´è ôâ-
ıÅõ´âÒè ßçùÔ⣷£ ÖïÒ-
˘ï´ üÅßÅÒ ÖÔÅõ` Æî´-
„·flı ù˛ÅÒïı´ï ßÅ©Òâ-
óï ßâõ üÅßâßÅÔ·ı-
ëïı´ ßè ùè ÂÅÒãâ´
·„-˘ÒÔÅô˚Î ˘ïıÒÔâ-
Å©´˘Å´ Åó ÎôÅó ÌâÒÅÖÒ·ıëïı´ ßè „ç,
˘Å´ï ·Ò ÌâÒâı ©ï≠·ıÅõ Æóâã·ı ÅÒÖï-
óâóØ·ı è´ëÅÛ˘è Ö·õÅáÒ·ıÅõ ç ÉÒÔ·ı-
ù·ÎâÅ´ï ´·©´ ÔÅÒï´âÒ·ı ÅÒùÅõÅ-
ôè´áÒ·ıëïı´´âÒè: ‡ı≠ÅÖÒÅı ´ßÅ´·ı-
ëïı´´âÒ ùÅ´ âÒù·ı âÒÅôÅ´´âÒ·ı´.
˝Å˘·ıóëçëï êÒ˘ÅùÅ´ ÉÅìï´è: Í·Ìâ- ì·£·ÌÒáÅÖÒ·ıëïı´è íä. áÅÒï ˙ÎßÅ- £ÅëïıÒâó·ı ù·ÂïÔ °âı ßè´ ç Ôâ£Å- ´ï´Ø: Òè: àÒù·ı ì·£·Ì·ıÒá- ëâÅßÉ, õâõ·Ì ·ı ÂÅÔìÅßïÁ·Û·Ì: ´Åô` ïÒâ´Û ëŘŴÛâó·ı âı ÅÂÅ` ï≠-
ÔÅùÅ´ ≠ÒÁÅ´ï´ ÉÅıÅùÅ´ ìÅßÅ´Å- ´âÅ´ Å≠ôÅÒüÅÖïÒ ßÅÔâÅ´´âÒ·ıßØ ´·ı´´âÒ·ı ˜·˜·ô·ıëïı´è: Ä©Î ù·ÂïÔ 2005-2010 ë·ıÅùÅ´- ´âÒ·ı´, ï´„·'ı „ç áâÈ ¶·ıüÎï´ ¯èãèó˘Å©Å ©·ı≠âÒ ùè ˜·- ô·£ óâã·ıï üâÔ ≠˜·ıâó·ı ÂÅÔùâÒï´
ùÅÌÒç ëÒ˘âÒç´·Ì áÅÎÅıÅ´á·£ ·ıηıß´ÅÎïÒ·ıëïı´è: ÌâÒÅÉâÒ·ıßï üïß´ÅùÅ´ ´ÂÅÔÅùè ß·- ´âÒ·ı ßïÁâı ãÅ´ÅãÅ´ Å´·´Û ùÅÒÖï´ ÉÅ- ôÅ´Ûç ïÒ ßÅ´ù·ıëâÅ´ âı Å≠ÅùâÒÔ·ı- ßçÁ: àëç ¶ÅÒù·ÎâÅ´ï üÅ©âÒç´ï ÅÈÅ-
áÂÒ·Ûè, Å´ùÅô·ıëâ´ç´ âÔ˘, ÂâÔÅ- î´„ÂçÎ õÅ´˚ë ç, Ôâ£Å´·ı´´âÒ·ı ÈÅÛ·ıëâÅ´ ßÅÔ´âó ç ´·©´ ÔÅÒÅõ˘Å- ëâÒëâÒ·ı, úïÒÅùïï ©Å- ã·ıß ·ıÒï≠´âÒ·ı, ßÅ©- ëâÅ´ ≠ÒÁÅ´ç´: Ä´` ´ÅôÅùÒëÅÒÅ´ï Áï´ ·ıηıÛï„´ ç ÓçÒ ÄÒÎç´è, ¶·ıüÎï´
ñ·ıÎï´ç ÍÅüÅùâÅ´
ùÅ´·ıëâÅ´ ÂÅüÅ´Á´âÒ·ı´ ã·ıÖÅüâÈ ©Å•ÅôÅùï ˜·˜·ô·ıëïı´è ·ı≠ÅáÒ·ı- ≠ÒÁÅ´ï Å©óÅãÖï Å´ÛâÅóè: ê·ıÒ˘ïÅ´ ıâó·ıÅõ´âÒ·ı ùÅß ÂÅÒ- Òâ´ï óâã·ıç ãÒùÅ´- ´ÎÔÅÒÅ´´âÒ·ı´ ÅÈÅÁï´ Å´ÖÅß ùè ¯èãèó˘Å©Å©ï ÅÈÅÁï´ ·ıηıÛï„´ ç ¶ç-
ÆÓâ£Å´·ı´´âÒï ê·ıÒ˘ÅÛ·ıß´
ÌâÒÅùÅãß·ıâÛÅı ·ı ÎÔÅÛÅı Åıâóï ëïı´è ùè ÖÒÅıç ÖïÔÅ≠ôÅÔ·£´âÒ·ı´ âÒÉ î. áÅÒ·ı ÎùïãÉ´âÒ·ı´ ùÅãßÅùâÒÂ- ÉâÒÅùÅ´´âÒ·ı ßçÁ ó·©Î ˘ï´ ÖóôÅı·Ò ÅãáÅùè óÎç ëÒ˘âÒç´è: ¶Å´·ıù ßÔ˘ï´ ßçÁ Å´ óÅ åóï´` Öïı£ï´ ïßÅßè: àëç ·ıÎßÅ´
˙ÎßÅ´âÅ´ úÅ©ÎÒ·ıëïı´·ıß âı
ÅÒáïÅ≠·ı´„ õÒÅÖïÒ: Ä©ìß ÔÅÒÅõ˘Å- âı ˘Å£Å˘ÅùÅ´ Ö·Òõï„´âÒ·ı´: Ä©á ·ı- èıâÛÅı, ·ÒÂçÎ ÅãÖÅ©ï´ ÂâÔ·ıëïı´, ÔâÎÅõ ©ïηı´ ©˚á·ıÅõ- ë·ıÒ˘ ÅãÖÅ©ï´ Ââ- ÅÒáç´ ïıÒÅÛ·ıÛÅõ ç Å©´ üÅß·ã·ıßè, ÅÈÅÁï´ ÔÅÒï´âÒè ïÒâ´Û É´˚ÒÒÅ´ï´
ûÅ´ÒÅÂâÔÅùÅ´ ê·ıÒ˘ïÅ©·ıßØ Æî´„·flı ù˛ÅÒïı´ï
≠ÒÁÅ´ï ùÅÒâı·Ò ùâáÒ·´´âÒç´ ßçù´ ç ≠ÅáÒ·ıëâÅ´ üâÔâıÅ´˘´âÒç´ ßçùè âıÎ ©ÅÔ·ıù ·ı≠ÅáÒ·ıëïı´ ÎâıâÈâÛ Å©Î ´âÒ·ı´ ßïÁï´ âãÒè ùè Ô·ıëâÅ´ ßè ÖÅ£Å- ëç ÆßÅÒá èóóÅóØ·ı, ·ıÎÅ´âó·ı, ùÒë·ı- ßçÁ ïÒâ´Û üÅÎÅÒÅùÅÛ ü·ÖâÒ·Ì ÔÅ-
¶·´ÒçÅó-ÄÒ·Ô 2010, 70 çÁ ßÅ©Òâ´ï´Ø
êÒ˘ÅÖïÔ·ıëâÅ´ ÅßÂï·´è, ·Ò ´·Ò ÌâÒÁâÒÎ ó·©Î ÔâÎÅõ çÒ ÍâıÅ´ ™≠Å´âÅ- ·ó·ÒÔï ÌÒÅ©, ·ı ÂâÔÅùÅ´, ÂÅ≠Ô˚´Å- Ö·©ÅÛ´ç ÆÄÒÖïó·ıÅõ ˜ÅÒÅô˚ηıëïı´´ ç: ëïı´ ÎÔÅ´Åó·ı ÖóôÅı·Ò üÒÅßÅ©ÅùÅ- Òï´, ©ÅÁ·Òá·£ ÔÅÒï´âÒè ÅÂÒâÛÅ´
(‰ïÒ Óïó ™ï©ç ¯Å´ÅÒ)
ßÅδÅÖçÔ´âÒ ùè ÂÅÔÒÅÎÔç ëç' âÒù- ´ï ÎÔ·ÒÅÖÒ·ıëâÅßÉ ÆAd›n› Unutan Ül- ùÅ´ ùÅãßÅùâÒ·ıÅõ Å≠ôÅÔÅ´˘·Ì ¶Å©Òâ´ïØï ô·Òü·ıÒáè î. áÅÒÅÎùïãÉç´ ´è` ëÒ˘âÒç´ ïßÅ´Åó´ ç: ÇÅ©Û Å©á ëèÒ- ´Åâı õ´·£˘ï, ü˚Òâ´ÅùÅ´ ÔÅ´, ßÅ©ÒÅ-
¶·ıüÎï´ ¯èãèó˘Å©Å,
Òï áïıÅ´ÅÖïÔÅùÅ´ ≠ÅÒ˘âÒ·ı´ âı ëç ke, TürkiyeØ ô·ÒÅÖïÒ·Ì: ÍâıÅ´ ™≠Å´- ≠ï´õ·ı ˜·ôÅÒç´´âÒ·Ì ëÒ˘âÒç´ÅÛ·ıÛ ´è âı ò·ÒüÒáÅ©ï´ ûÅ©ÅÎÔÅ´è: Äã- âı ü·ÖâÒè: àÒÉ ßÅ©Òâ´ï îóçëï≠ïß / 293 çÁ Å©Î ù·£ß, ë·ıÒ˘ ÅãÖ ˘âÒç´è, ·Òè è´ùÅóâó·ı Å©´˘Å´ ßâõ ùÅ´ ô´Åߢï ùÅÒ˚Ô·Ì, ˚ÔÅÒ·ıëâÅ´
ÅãÅÔ ≠·ıùÅ©ï ÂÅüÅ´Á´âÒ·ı´ Ö·üÅ- âÅ´, ïÒ Å©á Å≠ôÅÔÅÎïÒ·ıëâÅ´ ßçÁ ÉÅãßÅüÅãÅÒ Ôâ£Å´·ı´´âÒ, ·Ò·´˘ ·ı- ÖÅ©´Åß·ó ÂÅÔ·ıüÅ´ç´ áïÔâó·Ì, Å©Î óâã·ı´ ÅãÖÅ©ï´ ÂÅÔ- îÎëŴ·ıó, 2010 ßè ùâÒÔâó·ı üâÈÅ- ÂÅÔÒÅÎÔÅùÅß·ıëâÅßÉ óâÛ·ı´ çÒ ßçÁ: Ä©Î É·ó·Òç´ á·ıÒÎ âùÅı ÖïÒ ·ı
õÒÅÖïÒè ß≠Åù·£´âÒè Å´ÂÅÔâü·ı- ùÅ´âó·ıëâÅ´ É´·Ò·≠ï„ ´ùÅÒ·Ì Ö·Òõ·£ Å©Î ÂÅÔÅ´ï ·ıÎÅ´·£è, ù·ı ÖÅ© ÉÒÔ·ı- ÖÒÅùÅ´·ıëïı´è, ¶ÅÒù·ÎâÅ´ï ß˚Ô Óï-
Û·ıß ÔÅó·Ì: ùè ˜·Ò°çÒ Ôâ£Å´·ı´´âÒ·ı Û·ıÛÅù ßè ´çï´ üÅ©âÒç´, ˘ÒÔâÒç´, ©·ı´ÅÒç´,
ëïı´ ßè´ Åó „â´ ÔâÎÅõ âÒÉ⢠ïÒâ´Û ©ÅÔù·ıëïı´´âÒ·ı ÖóôÅı·Ò´ ç, Å©á ÖţŘÅÒÅô˚ηıëïı´è ÅÒÖâó˘ ´ùÅ- ëïı´·Ì, õâõ·Ì âı ÂÅÔìÅßïÁ·Û·Ì: ©ÅÒÂç˘ïÒ·Ì ´·©´ÅÛÅõ, ïÎù ¯èãèó˘Å-
à‰û-ï ÄÒâıâóÅÖïÔ·ıëâÅ´ ˝Å˘·ıó- ÂÅÔÒÅÎÔâó, ©ï≠âó·Ì ˜·ô·ıÅõ Å´·ı´´ ÅηÒâÒç´ ùÅß ÅÒÅÉâÒç´ õÅÖ·ıß:
ùÅÔÅÒÅõ ÆßÅ˘ÒÅÖ·Òõ·ıëâÅ´Ø ßçÁ: ßÅ©Òâ´ïï ÅÒÖïó·ıßè ùÅÒâóï Åßâ´Å- ÔÅõ ç ÉÅÛï ëÒ˘âÒç´ç É·ó·Ò óâã·ı´âÒè, Äßâ´ÅùÅÒâı·Òè` ÅÒÖïóâó·Ì üÅÒÅãÅ- ©Å©ï ß˚Ô` ïÒ ì·£·Ì·ıÒáï´ ÖâÒÅÌÅÒ-
ëçëï ëÒ˘ÅùÅ´ ÉÅì´ï ÅùÅáâßÅùÅ´- ·ı ÎÔ·ıÖÅÉÅ´·ıëïı´è ùÅÔÅÒâó·Ì Ä©á ÅÒ≠Åıè „çÒ ÎÅüßÅ´·ıÅõ ßïÅ©´
ÍÅùÅ©´, Ôâ£Å´·ı´´âÒ·ı ´ßÅ´ ù·ÂïÔ ßâõ ©ÅÒ°Åù·ıßè, üÅÒ·ıÅõ´ ç Å©á óâã- âı ©ÅßÅÈ˚Òç´ ÂÅ©˘ÅÒÅõ ç Å´·´Û Ö·Ò- Ôè: ÄÒÖïóâó·Ì ÅÈÔ´ï´è, Îâ˜ÅùÅ´è, ıÅõ óâã·ıï ˜Òù·ıëâÅ´ ÂÅ©˘ÅÒ·Ì:
´âÒç´ ç ñ·ıÎï´ç ÍÅüÅùâÅ´è, ·Ò·ı´ ÂÅÔßÅùÅ´ Å´·ı´ï´: É´ÅùÅÌÅ©ÒâÒ·Ì, Öïı£âÒ·Ì, ÖÅıÅÈ´â-
˜·˜·ô·ıëïı´è âëç áÅıÅ•Å´·ıëïı´ ç ı·£ ô˚η£ ì·£·Ì·ıÒáï´ âı ÅãÖï´: õÅõ·ıëâÅ´ áçß: ‰ÅÔ≠Å• ˚Òï´Åù ßè´ É´ÅùÅ´è, ïÒè, ùÅß Å©Î É·ó·Òï Åßâ´Å- ÇÅÛï ÅãÖÅ©ï´ ü·ÖâÒç, ìÅßÅ´Åùï
ÆÓâ£Å´·ı´´âÒï ê·ıÒ˘ÅÛ·ıß´ ˙ÎßÅ´- ñ·ıÎï´ç ÍÅüÅùâÅ´ ´Åôè´ÔÒÅõ ç Ò·Ì ùÅß ˘Å£Å˘´âÒ·Ì, Å©ó ´âÒÅÈÅõ çÒ
ÂÅÔßÅùÅ´ Å´ÛâÅóï ´ùÅÔßÅßÉ, ßÅÒá- öÅ´Ò üâÔâıÅ´˘´âÒ ·ı´âÛ·£ ©ÅÒ°Å- ç „çÒ˘çã Ûâ£Åô·ıßÉâÒ·ı óâã·ı´âÒè, Öâ£âÛïù Å´·ıÅ´·ıßè` ÆßÅ©Òâ´ïØ´: ·Ò·≠ üÅÔ·ıÅõï ü·ÖâÉÅ´·ıëïı´´ ·ı
âÅ´ úÅ©ÎÒ·ıëïı´·ıß âı ûÅ´ÒÅÂâÔÅ- ˘´´ÅÒùâó Ôâ£Å´·ı´´âÒ·ı ˜·˜·ô·ı- óâÈ´âÒ´ ·ı °·ÒâÒè, ÖâÔâÒ´ ·ı óï•âÒè,
ù·ıß ßè´ ç Å©Î, ˘Å´ï ·Ò ´âÒùÅ© ˚Òï´Å- ·Ò·´˘ ê·ıÒ˘ïÅ©ç´ á·ıÒÎ É´Åù·£ ßïÅ- §ï≠á Å©á ÂÅü·ı´ ùè õÅÖï ÖïÔÅùÛ·ı- â£âó·ıëïı´´âÒè ùè Û·óÅ´ ´Åâı Å©Î
ùÅ´ ê·ıÒ˘ïÅ©·ıßØ ô·ÒÅÖÒâÅó ÌâÒÁï´ ëâÅ´ ÔÅ´·£ ßÔÅ©´·ıëïı´è, ´ÂÅÔÅ- üÅ´áâÒ´ ·ı Å´ÅÂÅÔ´âÒè: ÍÅùÅ©´ ùÅ©ï´ ïÒÅı·ı´˘´âÒ·ı ÉÈ´ÅÉÅÒ·ıß ç
ùï´ ßçÁ ©ï≠·ı·£ ˘ïıÒÔ ì·£·Ì·ıÒáï ùÅ- ı·Ò·ıß´âÒ·ı ßçÁ ïÒâ´Û Ö·©·ıëïı´è ëïı´ ßè, ùÅß Åıâóï •ï≠á ÉÅÛÅÔÒ·ı- üÅıÅ˘Åõ·©ï çÁâÒ·ı´ ßçÁ:
Å≠ôÅÔÅÎïÒ·ıëïı´è ùè ´âÒùÅ©ÅÛ- ùè âı ÂÅÒãâó Å´·ıŴŘ·ô·ıëïı´´â- ù˛ÅÒìç ©ï≠âó, ·Ò Å©Î ÅÒ≠Åıè ßïÅ©´ ´Åâı âÒÉ Å©á ´·©´ É´ÅùÅÌÅ©Òè áâÈ ùè
´â´˘ ¯ïëŘ/ÑïÒ˘ï ©Åıâó·ıÅõï çÁâ- Ò·ı ÂÅü·ı´ ·ÒáâÖÒ·ıÅõ ÎùãÉ·ı´˘´ ·ı ê·ıÒ˘ï·© ©ÅÔ·ıù âÒâı·©ë ßè „ç: ™·©´ ùï- ≠ÅÒ·ı´Åùâ´ É´Åùïó Îâ˜ÅùÅ´ Å´·ı´ï
Ò·ı´ ßçÁ: ò·ÒÅÖïÒè ùè ÂÅÒãç ëç` üâ- üÅÎùÅÛ·£·ıëïı´è: ûÅ©âÒç´, È·ıÎâÒç´ ÒÅÒù·ıßï´ áïßÅõ â´ ´Åâı ®·ı´ÅÎÔÅ- óâã·ı´ ˚ÖÔÅÖ·Òõ·£´âÒè: òÄ‚ÇÄË ‰ÅÔÒÅÎÔâÛ` ÑÅ©·ı≠ ‚Åóè˘ßÅ´ ú.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
û·Òïã·´ÅùÅ´
ÄùÅ´ÅÔâÎï ÌùÅ©·ıëâÅßÉ` 1.- Ä´·ı´è ÆÄÒÅßØç:
2.- ûÅßâß ßè - ÔÅÈï ßè ü´„ïı´è - ÆÓÅùçÎ üÅ´âß, Öóô·ıá á´âßØ
1

ƶÅÒÅ≠ï ÊÅÒáèØ (·óÎÅüÅ© üÅ´âó·ıù´âÒç´):


3.- ÄãÖ ßè - âÒùÅÒ·ıëâÅ´ „Ř ßè:
4.- úÅÒï´ ÖÔ´·ı·£ üï´ ÅÈÅÁ´·ÒáÅÒÅ´ ßè:
2

3
5.- ÄıÅ´Åù - (üÅù.) ·ı££·ıëïı´ ßè - (üÅù.) Å£ÉïıÒ:
ëç ·óÎÅüÅ© è´ùâÒÅ©ï´ ùâÅ´- ´ÅÎïÒ·ıëâÅ´ ßçÁ ´Åô ùè ´âÒùÅ©ÅÛ´ç Ô·ıù ÅãÖÅÖÒÅùÅ´ ˚Òï´Åù´âÒè: 6.- Ú·ıÛÅùÅ´ ßè - ÆÍïÎÅù, ¶ïÎÅ˘ ßïÅÎï´ ãï´˘è Ô·ı´ ùè ÔÅ´ï´Ø:

à ˘ï´ ßçÁ ´·Ò·ıëïı´ ç ÆûÅ©Òâ´Åù-


ÛÅùÅ´ ¶ï·ıëïı´Ø üÅÎùÅÛ·£·ı-
ëïı´è, ͘ïıÈ˘ï, ©ÅÔùÅÂçÎ Åó` ¶âÒ-
˘Å£Å˘ï´ ÂÅÔßÅùÅ´ Å´ÛâÅóè, ·Ò ùè
üÅδï ßï´„âı ´ÅôÅ˘ÒïÎÔ·´çÅùÅ´
≠ÒÁÅ´` òâëâÒ·ı ï≠ôÅ´·ıëïı´è: Ä©Î üÅÔ-
ÑïÒ˘ï´ âÒÒ·Òá ßÅÎè ùè ô˚Îï ¶Å-
ÒÅ≠ï ûÅ©·Û ÁÅÒáï âı ˝ÒÅ´ÎÅÛï´âÒ·ı
´ÅüÅ´Áï ßÅÎï´: Ä©ÎÔ⣠˜·ôÅ´Û·ıÅõ
7.- ÑÒÅùÅ´ ÂÅÒÉâÒÅëâÒë ßè - ÄÎÔ·ıÅõ ßè:
8.- ƶâÒ ÅÒÔâÒè ·flÌ ç ÛÅ´·ıß, ‡flÌ çfi ÌÅÒáâÒè ßâÒØ
(ûÅ©Òâ´ï Ó·ı´ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâ´ç) -
4

°Åı·Ò ÄÒâıâó˘ï ßçÁ ·Ò·≠ ÅıÅ´á·ı- ıÅõï´ ßçÁ ëç' ùè õÅ´˚ëÅ´Å´˘ ˘Å£Å- Ôâ£âù·ıëïı´´âÒè ·ı´ï´ ÅùÅ´ÅÔâÎï Ƈı °ïı´ÅÂÅÔfi ßÅÒá·ı´,
àÎ üÅ©Ò˚Òç´, óÅ©´ÅÉÅÛfiØ (¶ïÎÅ˘ ¶âõÅÒâ´Û):
ëâÅ´ ÔçÒ è´ùÅó·ıß ßè´ ç Å©´: ™·©´ ˘ï´ ÔÅÒÉâÒ ï≠ôÅ´·ıëïı´´âÒ·ı ùÅß Ââ- ÌùÅ©·ıëâÅ´ É´·©ë, ·Òè ÅÈÅıâó âıÎ 6
9.- Ä©ó - fi àÎÅ©âÅ´ (ûÅ©ÅÎÔÅ´ï ÂÅÒõÅ´˘´âÒç´):
õïÒç´ ´âÒÎ ÂçÔ˘ ç áÅÔâó ÄÒâıßÔâÅ´ Ô·ıëïı´´âÒ·ı ßïÁâı ùÈ·ıÅô´°·Ò áÅÈ- ≠ÅüâùÅ´ ùè áÅÒ°´ç ÉÅì´ï É·ÌÅ´áÅ-
10.- î´ÔÒÅ©ï´ Å´ÔÅÈè:
ΘïıÈ˘ï ßçÁ ùÅãßÅùâÒ·ıÅõ Ɖ·óÎÅ- ´Åó·ı üÅ´ÖÅßÅ´˘ï´ âı ëç üâÔãüâÔç ù·ıëïı´è: û·Ö „ç ëç ÌÅ£·ıÛ ù·ÒõÅ´Åõ 7
üÅ© ¶ï·ıëïı´´âÒØè ùÅß ÆÍÅ´·ıÛ ¶ï- ß˚Ôâ´Åó·Ì ßâÒ ˚ÒâÒ·ı´, É·£·˘ÅùÅ´·ı- èóóÅÒ úïóïùâÅ´ êÅÖÅı·Ò·ıëïı´è, ‡ı££ÅüÅ©âÅÛ
·ıëïı´´âÒØè: Ä©Î ÅıÅ´á·ıëïı´è ëâÅ´ ùÅß ùÅë·óïù·ıëâÅ´ ëŘŴÛâó·ı ÉÅ©Û 1909-1920ï ßïÁâı, ÎùÎâó·Ì ÄÔÅ- 1.- ÆûÅ©Òâ´ï Ó·ı´Ø ˘âÒë·ıÅõï´ üâ£ï´Åùè (1901-1984) - ƨç˘âÒç´ Å´·ı≠, 8
Ô·ıÅõ ç ´Åâı ß≠Åù·ıëÅ©ï´ ùÅÒâı·Ò áÒ·ıÅÖ´âÒ·ı´` ï ¶ÅÒÅ≠: ‰ÅÔßÅùÅ´ ´Å©ï ù·Ô·ÒÅõç´ ßï´„âı ¶ÅÒÅ≠ï ÁÅÒ- ô·ıÒ≠ï´ç´ õÅ´ÒØ (·óÎÅüÅ© üÅ´âó·ıù´âÒç´):
ÅÒáïı´˘´âÒ, ©ÅÔùÅÂçÎ üÒÅÔÅÒÅù- ùÅÒâı·Ò Å£ÉïıÒ´âÒ â´ õÅÈÅ©·£ ü·Öâı·- áâÒè, â£Åõè Ë·ıÉï´âÅ´ Ô·üßï ˜ó·ı- 2.- òâ´ë·ıù - fi ¶ÅÒÖÅÒâÅ´ (ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıüï): 9
„ÅùÅ´ ÖâÔ´ï ÌÒÅ©: ÒÅÅ´´âÒ·ı ùÅß ˝ÒÅ´ÎÅùÅ´ ˜·ô-üïı- ã·ıß´ ç: ˆó·ıã·ıß` ·Ò·ı´ ˜óÅÔÅù´âÒè ®·ÌÎç˜ ÓçÒ ÏÅÒáÅ´âÅ´ 3.- 2060 (üÅÒÅãÅÔ ë·ıÅ´≠Å´´âÒ·Ì) - ôÅ©ë·£ É·©Î ßè:
Ä©ìß ßâÒ Îâ£Å´ï´ ÌÒÅ© ç ûÅóçÂï ÂÅԷηıëâÅ´ Å´·ıÅ´ÅÛÅ´ùâÒè: ßÅηı´˘ï ÌâÒÅõâÛï´ Å≠ôÅÒüÅΘïıÈ Æ¶ÅÒÅ≠ï ÊÅÒáèØ 4.- íôÔÅùÅ´ - úÅÒï´ï ùï´âÒ·ı´ Å≠ôÅÔ·ıÅõ Ö·Ö´·Ûè:
ßçÁ Ö·Òõ·£ ¶ÅÒÅ≠ï ûÅ©Òâ´ÅùÛÅùÅ´ ÑïÒ˘ï´ Ç. ßÅÎè ©ÅÔùÅÛ·ıÅõ ç ÆÓâ- ¶ÅÒÅ≠Ûï˘, ÖïÒ ·ı ÖÒÅùÅ´·ıëâÅßÉ, ÆÄÒâıâó˘Ø ÔÂÅÒÅ´ 5.- ÜÅ´áÅ£ - ß·ıÔ˘: 10

¶ï·ıëâÅ´ °âÈÅßÉ ó·©Î ÔâÎÅõ ´·Ò ßçù £ÅÖÒÅùÅ´ áïÒ˘Øï´, ·ıÒ ùè É´·ıëÅ- âÒÖ ·ı ÔÅ£·Ì: ûÅóç 2010, 100 çÁ 6.- ÓÅÈï ßè ü´„ïı´è:
üÒÅÔÅÒù·ıëïı´è, Åıâóï •ï≠á` ÌâÒüÒÅ- ÖÒ·ıï ¶ÅÒÅ≠ï ùóïßÅ´, Á·ıÒè, ÖâÔâÒè, ÄüÅ' Å©á ÖïÒ´ ·ı ÖÒÅùÅ´·ıëïı´è 7.- òÅ„ÅÔ·ıÒfi - Û·ıÛÅùÅ´ ßè:
áÒ·ıÅõ â´ ´Åâı ≠ÅÒ˘ ßè ó·ıÎÅ´ùÅÒ- 8.- åßïó ä·óÅ©ç´ - ÆûÅ© Å≠ôÅÒüïfiâÒ·ı´ ÌÒÅ© Å´ÂÅ≠ÔÂÅ´, îÒ ÔçÖâÒ·ı´ ùÅ©õÅù´
ÔÅÒÅù·ıëïı´è, ˘Å´ï ·Ò ®·ÌÎç˜ ÓçÒ ÉâÒ˘âÒè, ÅÒüâÎÔ´âÒè, Öïı£âÒè, ÉâÒáâ- ˘ï„ ßè âıÎ •·ôÅÛ´âó·ı üÅßÅÒ ÖÒï ÅÈ- Ä©Î ÅßηıÅ© ôÅ„ÉÅÈ ó·ıõ·£´âÒè
´âÒ, ·ıÒ ùè Ôâδⴢ ¶ÅÒÅ≠ï ÉâÒáè, Å´ÌâÒÁ ë·£ ≠·£Å©Ø (ÏÅüÅ´ êç˘çâÅ´ï ÄÒÔÅıÅãá Ç. ˘âÒë·ıÅõç´):
ÏÅÒáÅ´âÅ´ï ƶÅÒÅ≠ï ÊÅÒáèØ Òè, ÌÅ´˘âÒè, ·ıôÔÅÌÅ©ÒâÒè, âùâ£âÛ- ´èıÅõ ·ıηıß´ÅÎïÒ·ıëïı´ ßè´ ç Å©Î ÂïÔï ÎÔÅ´Å´ ®Åù·É ‰ÅÒ·´âÅ´ï
9.- äÅÒáÅÒ·ı´:
Å´·ı´ ·ıηıß´ÅÎïÒ·ıëïı´è ÅÈÅÁï´ ´âÒè, É´Åù„·ıëïı´è, ùÒëÅùÅ´ üÅÎ- Ö·£ÔÒïù üÅÔ·Òè, ·ıÒ ùè ÖÔ´â´˘ ´Åâı ÑâÒßÅ´ÅùÅ´ ûïıÅ´áÅ´·Ûè, úâáÒ·-
10.- ÆÄ„˘âÒ ·ı´ï ˚ÔùâÒ „·ı´ï, Æfiark DiflçisiØ Å´·ı´ ÖïÒ˘è, ·Ò ÌâÒÁâÒÎ
Å´ÖÅß ó·©Î ÔâÎÅõ ç 1927-ï´, ÄÒÅ˘Î Ç. ÔÅÔ·ıëïı´´âÒè, ùÒëÅ-ÉÅÒâÎïÒÅùÅ´ ¶ÅÒÅ≠ï âı Å´·Ò ùïÛ üÅ© Öïı£âÒ·ı ´ÅùÅ´ ÏÅÒìÅÒÅ´è, åÂç´-åãçÒ ‡ÒÉÅ-
¶ÅÒá ùè ßâÈÛ·ı´ç °âÈ˘âÒ „·ı´ï, ó·©Î ÔâÎÅı ÆÄÒÅÎØ üÒÅÔÅÒÅù„ÅÔÅ´
ê˚˜ÅóâÅ´ ÔÂÅÒÅ´ç´: üÅÎÔÅÔ·ıëïı´´âÒè, ÅãÖÅ©ï´ âı É´Åù„·ıëâÅ´, âùâ£âÛï´âÒ·ı´ âı âÒçÛ- ´·Ûè, ¨ç©ô-ÓïÌÅ´óè, ¨ç˘çÒóï ëÅ£âÒè
¨ÅÂïù ·ı´ï ˚Îù·Ò „·ı´ïØ (·óÎÅüÅ© üÅ´âó·ıù´âÒç´) - ÆÏçÒ˘ ûÅ©ÅÎÔÅ´ïØ´ ßÅÔâ´Å≠ÅÒç´:
ûâ£ï´Åùè ¶ÅÒÅ≠ï °˚´·ıÅõ ·ıηıß- ˚ÔÅÒ ·ÒÉÅ´·Û´âÒè âı ˘Å£Å˘ï´ ©Å- ´âÒ·ı´ Û·ıÛÅùè: ÑïÒ˘ï´ ßçÁ Ôâ£Å- âı ˘Å£Å˘ï üÅßÅ©´ÅÂÅÔùâÒè:
ÖÒ·ıâÛÅı Å©á ÉÅÒÉÅÈ·Ì:
Äú˙Í ˘ïëŘ
18 ˚Ö·ÎÔ·Î 2010 ˚Ö·ÎÔ·Î 2010 19 Äú˙Í ˘ïÒ˘

You might also like