You are on page 1of 20

YAZAR : KARL POPPER

KİTAP ADI : AÇIK TOPLUM ve DÜŞMANLARI

BASKI SAYISI : DÖRDÜNCÜ BASIM

BASILAN YER : İSTANBUL

YAYIMLAYAN : REMZİ KİTABEVİ

YAYIM TARİHİ : NİSAN , 2000

SAYFA SAYISI : 1. Cilt 362 sf.


: 2. Cilt 382 sf.
Açık Toplum ve Düşmanları 1945 yılında basıldı. Bu kitap Popper’in Hitler
Nazizmine saldırısı ve kendi demokrasi anlayışını savunması niteliğindedir. Karl
Popper’in asıl uzmanlık alanı Mantık ve Bilim Felsefesi’dir. Bu alandaki önemli
katkısını Bilimsel Bulgu Mantığı (1934) adlı kitabı temsil eder.

Karl Popper’in Türkçe’ye çevrilen ilk kitabıdır. İlk basımı 1967 yılında , Türk
Siyasi İlimler Dergisi Yayınları’ndadır.

Kitabı çevirenin görüşü ( Mete Tunçay ) :

Açık Toplum ve Düşmanları partizanca bir polemiktir , ama ustalıklı bir


polemiktir. Popper’in partizanlığıda bugün ekonomide faydasızlığı anlaşılmış olmakla
birlikte , siyasetteki şerefini hala koruyan bir görüşün , liberalliğin partizanlığıdır.
CİLT 1 : PLATON

KAYNAK ve KADER EFSANESİ


- Tarihsicilik ve Kader Efsanesi
- Herakleitos
- Platon’un Formlar ve İdealar Teorisi

PLATON’UN BETİMLEME SOSYOLOJİSİ

- Değişim ve Durulma
- Doğa ve Uylaşım

PLATON’UN SİYASAL PROGRAMI

- Totaliter Adalet
- Önderlik İlkesi
- Filozof Kral
- Estetikçilik , Yetkincilik , Ütopyacılık

PLATON’UN SALDIRISININ TEMELİ

- Açık Toplum ve Düşmanları


KAYNAK ve KADER EFSANESİ

Tarihsicilik ve Kader Efsanesi

Karl Popper’e göre tarihsicilik eski bir düşünce , gevşekçe birleştirilmiş bir düşünceler
topluluğudur. Tarihsicilik , seçilmiş halk öğretisiyle gözümüzde canlandırılabilir. Seçilmiş
halk öğretisi , Tanrı’nın Kendi iradesinin seçkin aracı olarak bir halkı seçtiğini ve yeryüzü-
nün bu halka kalacağını varsayar. Seçilmiş halk doktrini toplumsal yaşayışın kabile çağında
ortaya çıkmıştır. Bu öğretide tarihsel gelişim yasasını Tanrı’nın iradesi koymuştur. Tanrıcı
biçimi , tarihsiciliğin öteki biçimlerinden ayıran fark budur.
İki modern tarihsicilik çeşidi var :
a- (sağ yan) Irkçılığın yada faşizmin tarih felsefesi
b- ( sol yan) Marksçı tarih felsefesi.
Irkçılık , seçilmiş halkın yerine kendisini koyar , yeryüzünün sonunda kendilerine seçil-
miş ırka kalacağını ifade eder.
Marx’ın tarih felsefesi ise seçilmiş halkın yerine sınıfsız toplumun yaradılışının aracını
koyar , yeryüzünün ise seçilmiş sınıfa kalacağını belirtir.

Herakleitos

Eski Yunan’da tarihselci niteliği açısından seçilmiş halk doktrinine Herakleitos’a gelin-
ceye kadar pek rastlayamayız. Homeros’un açıklamaya çalıştığı şey tarihin birliksizliğidir.
Homeroscu yorumun Yahudilerinkiyle paylaştığı şey yarı belirsiz kader duygusudur. Hesio-
dos , Doğu kaynaklarından etkilenmiştir ve tarih yorumu karamsardır. Altın Çağ’dan sonra
insanlığın gelişiminde beden ve ruhsal açıdan soysuzlaştığına inanır.
Platon’un tarihsiciliği çeşitli öncülerden etkilenmiştir , ancak en önemli etki Heraklei-
tos’unkidir.
Herakleitos , değişim dünyasını keşfeden filozoftur. Onun zamanına kadar Yunan filo-
zofları , Doğu düşünüşünden esinlenerek dünyaya inşa malzemesi maddi şeylerden kocaman
bir yapı diye bakıyorlardı.( 1 )
Herakleitos , “Kosmos , olsa olsa rastgele dağıtılmış bir çöp yığınıdır”( 2 ) der. O dünyayı
yapı olarak değil , devasa bir süreç olarak görmüştür. Felsefenin başlıca sözü ; “Her şey akış-
tadır ve hiçbir şey duruşta değildir.” Herakleitos’un tutucu ve antidemokratik anlayışı şu söz-
lerinden anlayabiliriz : “Halk , şehrin yasaları uğruna , surları için dövüşüyormuş gibi dövüş-
melidir.” Herakleitos’un değişim üstündeki ısrarı , Onu bütün maddi şeylerin alev gibi olduk-
ları teorisine götürmüştür. Herakleitos tipik bir tarihsici olduğu için ,tarihin yargısını bir ahlak
yargısı diye kabul eder( 3 ) ; Ona göre savaşın sonucu her zaman adildir.( 4 ) : “Savaşın her
şeyin babası ve kralıdır.”

Platon’un Formlar Yahut İdealar Teorisi

Platon istikrarsız bir siyasal çatışma ve savaşlar döneminde yaşamıştır. Karl Popper’e
göre toplumun ve “herşey”’in çıkış halinde olduğu duygusu Platon’un felsefesinin itici gücü
olmuştur. Platon kendi toplumsal denemelerini , ortaya bir tarihsel gelişim yasası koyarak
özetlemiştir. Platon’a göre , bütün toplumsal değişim , bozulma yada çürüme yahut da soysuz-
laşmadır. Platon’un bazı eserlerinde ilkbahar ve yaza karşılık düzelme ve türeme dönemi ,
sonbahar ve kışa karşılık bozulma ve çürüme dönemi olan Büyük yıl düşüncesi vardır.
Platon iki şeye inanmaktadır : Bozulmaya doğru genel bir tarihsel yönelim ve siyaset ala-
nında bütün siyasal değişimi durdurarak bozulmayı önleme düşüncesi. Platon’un uğrunda ça-
lıştığı amaç budur. Değişim kötülüğünden ve bozulmaktan arınmış olan devlet , en iyi , yetkin
devlettir.
Platon her çeşit çürüyen şeye karşılık , çürümeyen yetkin bir şey olduğuna inanmaktadır.
Formlar yada İdealar Teorisi( 5 ) diye anılan , bu yetkin ve değişmeyen şeylere inanç , Platon
felsefesinin merkezi doktrini olmuştur.
Platon’un siyasal amaçları tarihsici doktrine geniş ölçüde dayanmaktadır.
a- Platon’un hedefi toplumsal devrim ve tarihsel çürüyüşte kendini ortaya koyan
Herakleitosçu akıştan kurtulmaktır.
b- Bunu ise tarihsel gelişimin çizgilerine katılmayacak kadar yetkin bir devlet kur-
makla yapabileceğine inanır.
c- Yetkin devletin modelinin veya aslının Altın Çağ’da bulunduğuna inanır. Yetkin
devlet , daha sonraki devletlerin ilk ceddi , büyük atası gibi birşeydir ; bunlar , o
yetkin yada en iyi yahut “İdeal” devletin( 6 ) soysuzlaşmış çocuklarıdır.
Formlar yada ideaların , bozulabilir şeyler gibi , zaman ve mekan içinde oldukları düşü-
nülmemelidir , mekan ve zamanın dışındadırlar (çünkü ebedidirler).
Platon’un ideası , şeyin aslı ve kaynağıdır. Şeyin hikmeti , ideali yetkinliğidir.
Yunan mitologyası ile Formlar yada İdealar Teorisi arasında önemli farklar vardır.Yunan-
lılar , çeşitli aile ve kabilelerin atası diye birçok tanrıya taparlarken , İdealar Teorisi , insanın
tek bir Form yada İdeası olmasını gerektirir( 7 ).
Sokrates’in anlam yada öz arama metodunu , birşeyin gerçek doğasını , Form yada İdea-
sını saptamanın metodu haline getiren Platon olmuştur.
Karl Popper’e göre Formlar yada İdealar Teorisi’nin Platon felsefesinde üç tane görevi
vardır :
a- Çok önemli bir metodolojik araçtır , değişen şeyler dünyasına uygulanabilecek
bilgiyi olanaklı kılar.
b- Çürüme ve değişim teorisine ipucu vermektedir.
c- Toplumsal yapıcılık için yol açmakta ve toplumsal değişimi durdurma araçları
yapmayı olanaklı kılar.

PLATON’UN BETİMLEME SOSYOLOJİSİ

Değişim ve Durulma

Platon’un sosyolojisi olguların gözlemiyle kurgunun karmasıdır. Platon “Mutlak ve ebedi


değişmezlik,şeylerin ancak en tanrılıklarına verilmiştir ve cisimler bu dizide bulunmazlar( 8 )”
demektedir. Kendi Formlar Teorisinde karamsar bir yargıya varmanın teorik temelini bulmuş-
tur.
Platon’un sosyolog olarak büyüklüğü gözlemlerinin zenginliği ve ayrıntılarında ve sosyo-
lojik sezgisinin kesinliğindedir.
Platon’un sosyolojik ve ekonomik tarihsiciliği , siyasal hayatın ve tarihsel gelişimin eko-
nomik temeli üstündeki ısrarıdır , bu teori Marx tarafından “Tarihsel Materyalizm” adı altında
canlandırılmıştır.
Yetkin devletin soysuzlaşarak dönüşmesiyle ilk biçim olarak timokrasi oluşmuştur , daha
sonra oligarşi ortaya çıkar ve bu dönemde iç savaşlar başgösterir , bu savaşların sonucunda
demokrasi kurulur.
Platon Devlet Adamı’nda üç tane tutucu ve yasalı biçimden bahseder. Bunlar ; krallık ,
aristokrasi ve demokrasidir. Üç tane de büsbütün bozulmuş ve yasasız biçim ortay çıkar ; de-
mokrasi yasasız biçimine döner , oligarşi ve tiranlık.Tiranlık Platon’a göre en berbat devlettir.
Platon içbirliksizliğin , ekonomik sınıf çıkarlarının körüklediği , sınıf savaşının bütün
siyasal devrimlerin itici gücü olduğunu keşfetmiştir.
Platon sınıf savaşı sorununu şöyle çözer : Platon’un devleti en katı sınıf ayrımlarına
dayanır , köle devletidir. Sınıf savaşı sorunu , sınıfları kaldırarak değil , yönetici sınıfa karşı
koyulamayacak bir üstünlük verilerek çözülür.
Platon’un en iyi devletinde üç sınıf yer alır ; bekçiler , savaşçılar ve işçi sınıfı. Bu sınıflar
arasında geçiş söz konusu değildir.
En iyi devlette aile yok edilmeli veya bütün savaşçı sınıfı kapsayacak şekilde genişletil-
melidir. Aksi takdirde aile sadakatleri birliksizliğe neden olabilir ; onun için “herkes birbirine
tek bir ailedenmiş gibi bakmalıdır.”( 9 )Yoksulluk kadar zenginlikten de sakınılmalıdır. Bunun
için , büyük yoksullara ve büyük zenginlere yer vermeyen komünist sistem ekonomik çıkarla-
rı en aza indirerek yönetici sınıfın birliğini güven altına alabilir. Platon’a göre insan sığırlarına
fazla sert davranmak zayıflık duygusunun göstergesi ve egemen sınıfın soysuzlaşmaya başla-
dığının belirtisidir.

Doğa ve Uylaşım

Platon’un sosyolojisini anlamak için ;


a- Doğal yasalar : Değişmez , kesin bir düzenliliği ya doğa ile tutarlı yada tutarsız
olarak betimlemektedir.
b- Normatif yasalar : Yasaklamalr ve buyruklar , insan tarafından zorla yürürlüğe
konabilir , değiştirilebilirde.
Yukarıdaki ayrımların çıkış noktası saf birtekçilik : kapalı toplumun niteliği , eleştirmeli
bir ikicilik : açık toplumun niteliği.
Platon’un tutumunu anlamak için ;
a- Biyolojik Naturalizm : Biyolojik türü , ahlak yasaları ve devlet yasaları keyfi
olmak ile birlikte değişmeyen ebedi doğa yasaları bulunduğu teorisi. İlk insaniyetçi
ve eşitlikçi biçi- mini ortaya atan Sofist Antiphon’dur. Doğayı doğrulukla ve
uylaşımı yasayla özdeşleştirende o dur.
b- Ahlakçı Pozitivizm : Ahlakçı naturalizmin biyolojik biçimiyle , normları olgulara
indirgememiz inancını paylaşır , buradaki olgular sosyolojik olgulardır. Tarihsel
bir olgu olarak ahlakçı pozitivizm tutucu ve otoriteci olmuş.
c- Psikolojik veya Ruhçu Naturalizm : Yukarıdaki iki görüşün birleşimi ve bu
görüşlerin tekyanlılıklarına karşı itiraz.
Platon’a göre birşeyin doğası kaynağı tarafından belirlenir. Platon toplum bilimlerinin tek
metodu olarak tarihten yararlanır , bu tarihsici metodolojidir.

PLATON’UN SİYASAL PROGRAMI

Totaliter Adalet

Platon’un temel istemleri , biri değişim ve durulma üstüne idealist teori , diğeri natüra-
lizm. İdealist formül şudur : Her türlü siyasal değişimi durdur! Değişim kötü , durulma tanrı-
lıktır. ( 10 )
Platon’un siyasal programının başlıca öğeleri :
a- Sınıfların kesinlikle bölünmesi.
b- Devletin kaderinin egemen sınıf kaderiyle özdeşleştirilmesi.
c- Egemen sınıfın askerlik , eğitim vb. şeylerde tekeli vardır. Ancak para kazanmak-
tan men edilmişlerdir.
d- Eğitimde , dinde ve yasamada her türlü yenilik yasaklanmalıdır.
e- Devlet kendi kendine yeterli olmalıdır.
Platon’un sisyasal öğretisi , yurttaşların mutluluğu ve adaletin hükümranlığı gibi amaçları
ile modern totaliterlikten ayrılır. Fakat Karl Popper Platon’un siyaset programının totaliterlik
ile özdeş olduğunu düşünmektedir.
Platon’un “adalet” ile kasdettiği şey ; en iyi devletin çıkarına uygun olmadır.En iyi devle-
tin çıkarı nedir? Katı bir sınıf bölünmesi ve sınıf yönetimi olmasını sağlayarak değişimi dur-
durmaktır. Adaleti sınıf yönetimi ve sınıf ayrıcalığıyla özdeşleştirmiştir.
Platon özgeci bir bireyciliğin var olamıyacağını savunur. Ona göre ya ortaklaşacı olunur
yada bencil. Özgecilikle birleştirilen bireycilik , Batı uygarlığının temeli olmuştur. Hristiyan-
lığın ana öğretisi budur.
Platon siyaset alanında bireyi kötü olanın ta kendisi olarak niteler.
Totaliterlik büsbütün ahlakdışı bir tutum değildir. Kapalı toplumun ahlakıdır ; ortaklaşa
bencilliktir.

Önderlik İlkesi

Karl Popper hükümeti iki şekilde ayrımlar :


a- Kan dökmeden değiştirilebilecek hükümetler. Toplumun kurumları yöneticilerin
yönetilenler tarafından düşürülmesinin araçlarını sağlarlar ve toplumsal gelenekler
( 11 ) bu kurumların iktidardakiler tarafından kolayca yıkılmasına elvermezler.
( demokrasi )
b- Yönetilenlerin başarılı bir devrim olmadan kurtulamayacakları hükümetler meyda-
na getirir. ( tiranlık veya diktatörlük )
Demokratik ilkeyi benimsemekten şu inancın çıktığı söylenebilir : bir demokraside kötü
bir politikanın kabulü bile , son derece bilgece bir tiranlığa boyun eğmeye yeğlenir.
Uzun vadeli her çeşit kurumsaldır. Önderlik ilkesi , kurumsal sorunların yerine kişilik
sorunlarını geçirmez , yalnızca yeni kurumsal sorunlar yaratır. Bu kurumlara geleceğin önder-
lerini seçip ayırma görevini yükler. Platon’un önderlik ilkesi kurumaların işlemesini gerektir-
diği için salt bir kişilikçilikten pek uzaktır.
Sokrates tiranlığın her çeşidine karşıydı. Bilginin herkese öğretilebileceğine inanmıştır ,
Onun entellektüalizmi otoriterliğede karşıdır.
Platon’un entellektüalizmi ise farklı ; Devlet’in Platoncu Sokrates’i ( 12 ) otoriteciliğin
kişileşmiş halidir.

Filozof Kral

Platon’un ideal filozofu hem herşeyi bilen , hemde yapabilen olmaya yaklaşmaktadır. O
filozof kraldır.
Kan ve Toprak Mithosu : İnsandaki Madenler ve Topraktan – doğmuşluk Efsanesi diye
tanınır.
Platon Kan ve Toprak Mithosu’nun aldatma olduğunu söyler. Mithos iki düşünce getirir :
a- Anavatanın savunmasını güçlendirmektedir.
b- Irkçılık efsanesidir. “Tanrı... yönetme yeteneği olanların hamuruna altın koymuştur
, yardımcılara gümüş , köylülere ve öteki üretici sınıflara da demir ve bakır .” ( 13 )
Bu madenler kuşaktan kuşağa geçer.
Platon’un filozofu bilgili ve hakimdir. Onun istediği şey bilginin hükümranlığıdır. Filozof
kralın ilk ve en önemli görevi şehrin kurucusu ve yasa koyucusu olmalıdır. Eğitim yürütücüsü
niçin filozof olmalıdır? Bunun nedeni yöneticilerin otoritesini alabildiğince artırma gereğidir.
Platon’a göre bir filozof tarafından sürekli yönetilmeyen devlet bir süre sonra soysuzlaşa-
caktır.

Estetikçilik , Yetkincilik , Ütopyacılık

Karl Popper kafasındaki Platoncu yaklaşımı ütopyacılık diye tanımlar.


Ütopyacı yaklaşım ; her eylemin belli bir amacı olması gerektiğini söyler. Akla uygun
eylemde bulunmak için öncelikle erek seçilmelidir.
Marx ütopyacılığı şu şekilde eleştirmektedir :Ütopyacı planların hiçbir zaman başta düşü-
nüldüğü gibi gerçekleştirilemeyeceğine inanıyor , çünkü hemen hiçbir toplumsal eylem tam
umduğu sonucu doğurmaz.
Estetikçilik en güçlü anlatımını Platon’da bulmuştur. Platon bir sanatçıydı ve modelini
gözünün önünde canlandırmaya ve kopye etemeye çalışmıştır. Siyaset Platon için Kralca
Sanat’tır. Tıpkı müzik resim gibi kompozisyon sanatıdır.

PLATON’UN SALDIRISININ TEMELİ

Açık Toplum ve Düşmanları


Sihirci , kabileci , ortaklaşacı topluma kapalı toplum , bireylerin kişisel kararlarla karşı
karşıya kaldıkları topluma da Açık Toplum denir.
Kapalı toplum yarı – biyolojik bağlarla ( hısımlık , birarada yaşama ) birbirine yarı –
organik bir birim olduğu için sürü yada kabileyi andırır. Somut fiziki ilişkileri, somut bireyleri
içerir.
Kapalıdan açık topluma geçiş insanlığın geçirdiği en büyük devrimlerden biridir.
Yunan kapalı toplumlarının çöküşü , organik kabileciliğin sonu demekti. İ.Ö. 6.yy. da bu
gelişim , eski yaşam biçimlerinin çözülmesine ve siyasal devrimlere neden oldu. Bu olayla ;
uygarlığın bunalımı duyulmaya başlandı. Bu bunalım kapalı toplumun çöküşünün sonucudur.
Kapalı toplumun çöküşü sınıf ve öteki toplumsal statü sorunlarını ortaya koymakla yurt-
taşlar üstünde , ciddi bir aile kavgasının ve yuva dağılmasının çocuklar üzerinde yaratabilceği
etkinin aynısını yapmıştır. ( 14 )
Kapalı toplumun çöküşünün en güçlü nedenlerinden biri deniz ulaştırmasıyla ticaretin
gelişimi olmuştur.
Platon’a göre kötülüğün kökü “insanın düşüşü” kapalı toplumun çöküşüdür.
Karl Popper ; Platon’dan almamız gereken dersin onun bize öğretmeye çalıştığının tam
karşıtı olduğunu söylemektedir.
Siyasal değişimi durdurmak çare değildir , bu mutluluk getirmez. Kapalı toplumun sözde
masumluk ve güzelliğine artık geri dönemeyiz ( 15 ) .
İnsan kalmak istiyorsak , birtek yol vardır ; açık toplumun yolu.
NOTLAR
1- “Dünya hangi malzemeden yapılmış?” sorusu İonialı filozofların temel sorunudur. Onların
dünyayı bir yapı olarak düşündükleri varsayılınca , dünyanın kuruluş planı sorusu,yapı
malze- mesi sorununu tamamlamaktadır. Anaksimondros yeryüzünün kuruluş planını
yapan ilk kişidir.
2- Diels , Die Versokratiker , 5. Basım , 1934 , cilt II. , sf. 423
Evrensel akış öğretisi Herakleitos’un temel öğretisidir. Buna bağlı olarak çıkan diğer dok-
trinler yardımcı niteliktedir. Ateş doktrini doğa felsefesi alanındaki merkez öğretidir
3- Herakleitos birçok tarihsicilerden daha tutarlı olarak bir ahlak ve hukuk pozitivistidir.
“Tanrılara herşey doğru , iyi ve haklıdır ; ancak , insanlar bazı şeyleri haksız , bazılarını
haklı saymışlardır.”
4- Burada anlatılan iki parça şunlardır : ( 1 ) B 44 , D 5 53... ( 2 ) B 62 , D5 80
5- Bundan sonra gelen iki otobiyografik söz , Yedinci Mektup’tandır. ( 325 )
6- Platon’un en iyi devlet teorisi ; Devlet Adamı , 293 d/e ; 297 c ; Kanunlar , 713 b/c ; 739
d/e ; Timaios , 22 d , 25 e ve 26 d.
7- Devlet 469 b / 471 c. Burada şehirden daha kaplsamlı yeni bir ahlaki bütünün ortaya
konuşu , Hellen üstünlüğü birliğinin izi var.
8- Kanunlar 893 c – 895 b. Yetkin şeylerin değişince , ancakdaha az yetkin olabilcekleri
teorisi.
9- Platon’un Timaios’taki Devlet özetleyişindedir. 18 c / d
10- Kanunlar 895 b – 966 e. Doğaya dönüş formülünde Rousseau , Platon’dan geniş ölçüde
etkilenmiştir.
11- Karl Popper , The Rationalist Yearbook , 1949. Gelenekler kişiler ile kurumlar arasında
etkin ve aracı rol oynamaktadır.
12- Burnet ( Greek Philosophy , I , 178 ) Devlet’i salt Sokratik olarak niteler.
13- Devlet 415 a , 415 c. Platon , Mithosuna “Finikeli yalanı” der. Bunu R.Eisler açıklamıştır.
Eisler , Doğu’da Habeşlerin , Yunanlıların , Sudanlıların ve Suriyelilerin , sırayla altın ,
gümüş , tunç ve demir diye tanıdıkılarına ve bu tanımlamanın Mısır’da siyasal propogan-
da amaçlarıyla kullanıldığına işaret etmekte ve bu dört ırk hikayesinin Yunan’a Hesiodos
zamanında Finikeliler tarafından getirildiğini , Platon’un da bu olguya değindiğini öne
sürmektedir.
14- Toynbee buna “Hellenik toplum” un “çözülme” başlamadan önce Herakleitos’un anlattı-
ğını söylemektedir. “Herkesin geçimini kazanma güvenliğiyle birlikte , yaşamdaki yerini ,
uygar ve toplumsal hak ve ödevlerini saptamış olan doğum statüsü” nün kaybolmasından
söz eder. ( Geschicte des Altertums , 111 , 542 )
15- Kabile cenneti bir mithostur. Kapalı toplumda bir sürükleme duygusu bulunmayabilir ama
başka korkuları vardır. Bu korkuları diriltmek ve aydınlara , bilginlere karşı kullanmak is-
teği , özgürlüğe karşı ayaklanmanın yeni çıkışlarını nitelemektedir. Platon ,kendisine sade-
ce iyiliğin bozulmuşu yada yozlaşmışı diye görünen kötülüğü idealleştirmekten kaçınmış-
tır.
CİLT 2 : HEGEL , MARX ve SONRASI

FALCI FEELSEFELERİN GÖZE GİRMELERİ


- Hegelciliğin Aristoteles’ten Gelen Kökleri
- Hegel ve Yeni Kabilecilik

MARX’IN YÖNTEMİ

- Marx’ın Toplumbilimsel Belirimciliği ( Determinizm )


- Toplumbilimin Özerkliği
- Ekonomik Tarihsicilik
- Sınıflar
- Hukuk ve Toplum Düzeni

MARX’IN KEHANETİ

- Sosyalizmin Gelişi
- Toplumsal Devrim
- Kapitalizm ve Kaderi
- Kehanetin Değerlendirilmesi

SONRASI

- Bilgi Toplumbilimi
- Falcı Felsefeler ve Akla Karşı İsyan
FALCI FELSEFELERİN GÖZE GİRMELERİ

Hegelciliğin Aristoteles’ten Gelen Kökleri

Aristoteles’in pek yeni fikirleri yoktu , fakat mantığı bulan adamdı. Aristoteles’in düşün-
celeri Platon’un yoğun etkisi altındadır. Aristoteles’in En İyi Devleti üç öğeden oluşmaktadır :
Romantik bir Platoncu aristokrasi , “sağlam ve dengeli” bir feodalite ve demokratik fikirler ;
ancak feodalite ağır basmaktadır.
Aristoteles’in özcülüğünden gelen üç türlü tarihsici öğreti ayırdedilebilir :
a- Bir devletin veya bireyin gizli kalmış özüne ait bilgi ancak onun tarihine bakmakla
elde edilebilir.
b- Değişme , gelişmemiş özde örtük bulunanları açığa çıkararak değişmekte olan nes-
nenin içinde bulunan tohumları , özü ortaya koyabilir.
c- Gerçekleşmek veya ortaya çıkmak için özün kendini ortaya çıkarması lazım.
Aristoteles’e göre bilim ; kanıtlayıcı ve kavrayıcı iki türlü olabilir.Kanıtlayıcı bilgi neden-
lerin , kavrayıcı bilgi ise özsel doğaların bilgisidir.
“Bir şeyi ancak özünü bilmekle bilebiliriz” diyor Aristoteles ( 16 ). Aristoteles bir tanımda
önce öze işaret ettiğimizi , daha sonra onu betimlediğimizi düşünüyor.
Özcü yorumun tanımı soldan sağa okunmasına karşılık , modern bilimde kullanılan tanım
arkadan öne , yada sağdan sola okumaktadır , çünkü modern bilim önce tanımlayanı ele alır.

Hegel ve Yeni Kabilecilik

Bütün modern tarihsiciliğin kaynağı olan Hegel , Herakleitos , Platon ve Aristoteles’in


izinde yürümüştü. Hegel en harikulade şeyleri başarmıştı.
Hegel’in başarısı “namussuzluk” ve “sorumsuzluk” çağının önce düşünce sorumsuzluğu ,
sonrada ahlak sorumsuzluğu çağının , parlak sözlerin büyüsü ve teknik deyimlerin gücü ile
yönetilen yeni bir devrin başlangıcı olmuştu. Hegel’in Almanya felsefesinin en nüfuzlu kişisi
olmasında Prusya devletinin otoritesi önemli bir yer tutmaktadır.
Tarih , siyaset ve eğitim felsefecileri hala Hegel’in etkisi altındadırlar. Siyaset alanında
bunun en belirgin özelliği Marxçı aşırı sol kanat kadar tutucu ortanında , faşist sağ kanadında
hep siyasal felsefelerini Hegel’e dayandırmalarıdır.
Hegel özgürlük ve akıl düşmanlığının temelindeki ölümsüz fikirleri yeniden ortaya çıkar-
dı. Hegelcilik , kabileciliğin rönesansıdır.
Hegel , Aristoteles gibi idealar yada özlerin gelip geçici şeylerin içinde bulunduklarına
inanmaktadır.
Hegel’in oluşum evresi bir “varlığa çıış” yada “yaratıcı evrin” halindedir ( 17 ). Gelişimin
genel kuramı ilerlemedir , bu “diyalektik” bir ilerlemedir.
Herakleitos gibi Hegel de zıtların özdeşliğine inanmaktadır , karşıtların savaşı diyalekti-
ğin ana fikridir.
Hegel’in felsefesinin iki temel kavramları var. Bunlar , diyalektik üçlemesi ve özdeşlik
felsefesidir.
Hegel’e göre tarih “Mutlak Ruh” un yada “Evren Ruhu” nun düşünme sürecidir. Ruh’un
üç adımlı bir diyalektik tarihsel gelişimi vardır : İlki Doğu despotluğudur , ikincisi Yunan ve
Roma demokrasileri , üçüncüsü ve en yükseği Alman Monarşileridir.
Hegel ; “Devlet , bir halkın hayatındaki bütün somut öğelerin : sanatın , hukukun , ahla-
kın , dinin ve bilimin merkezidir.” denmektedir.
MARX’IN YÖNTEMİ

Marx’ın Toplumbilimsel Belirimciliği ( Determinizm )

Hegelcilik , Marxçılığın temeli olarak değerlendirilir. Marx’ın toplum bilimine ve toplum


felsefesine duyduğu ilgi , temelde eylemci bir ilgiydi. O,bilgiyi insanlığın ilerlemesine hizmet
edecek bir araç olarak görüyordu ( 18 ).
Marxçılık , ekonomik ve siyasal güç gelişimlerinin , devrimelrin geleceğini önceden
haber vermek amacını güden salt tarihsel bir kuramdır. Marx’ın ruhbilimsicilikten kuşkulan-
ması toplumbilimci olarak en büyük başarısıdır.

Toplumbilimin Özerkliği

Marx ,”insanın varlığını belirleyen bilinci değildir – tersine bilincini belirleyen toplumsal
varlığıdır.” ( 19 ) der. Toplumbilimin önemli bir bölümü özerk olmalıdır. Marx ; insanların
toplum hayatının yaratıcıları değil , ürünleri olduğunu düşünür.

Ekonomik Tarihsicilik

Marx her zaman gerçek özgürlüğü savunurdu. Hegel gibi Marx’da tarihsel gelişmenin
amacının özgürlük olduğunu düşünüyordu. Marx insanın ekonomik hayatının anlaşılması
gerekiyor diyor , bu nedenle tarihsiciliğin Marxçı türüne ekonomisicilik denir.

Sınıflar

Marx ; tarihi yürüten ve insanın kaderini belirleyen şeyin sınıflararası savaş olduğunu öne
sürüyor. Kurumsal sınıf çıkarı insanın düşünceleri üstünde belirleyici etki yapar. Marxçılık
sınıfların içinde bağlı oldukları ağa toplum sistemi demektedir. Toplum düzenini belirleyen
sınıf ilişkileri , bireyin iradesinden bağımsızdır.

Hukuk ve Toplum Düzeni

Marx’a göre hukuk düzeni , ekonomik sistemin üst yapılarından biri olarak anlaşılmalıdır.
Marxçı kurama göre , ilkece her tür hükümet demokratik hükümet bile,yönetici sınıfın yöneti-
lenler üzerinde kurduğu bir diktatörlüktür. Marx’ın devlet kuramı soyut ve felsefei olmasına
karşın çağının aydınlatıcı yorumunu vermektedir. ( endüstri devrimi )
Karl Popper özgürlük paradoksunu şöyle açıklar :Özgürlük sınırsız olursa kendini ortadan
kaldırır , sınırsız özgürlükte kuvvetli zayıfı itip kakmaya başlayacaktır. Bu nedenle devlet öz-
gürlükleri korusun düşüncesi vardır.

MARX’IN KEHANETİ

Sosyalizmin Gelişi

Marx kapitalizm ile ; modern toplumun ekonomil hareket kurallarını açıklamak ve gele-
ceği ile ilgili kehanette bulunmak istemiştir. Marx’ın kehaneti sıkı örgülü bir usavurmadır.
Usavurmanın birinci adımı kapitalizm , ikinci adım , burjuva ve işçi sınıflarının çatışması ile
toplumsal devrim , üçüncü adım sınıfsız toplum sosyalizme geçiş.
Karl Popper Marx’ın usavurmasının üçüncü adımının batıl olduğunu düşünmektedir.

Toplumsal Devrim

İşçiler ile burjuvalar dışında bütün sınıfların ( özellikle orta sınıfların ) ortadan kalkmaya
mahkum olduğunu belirtir , burjuvalarla işçiler arasındaki gerginliğin artması ile işçiler sınıf
bilincine varacak ve gerginliği ortadan kaldırmak mümkün olmayınca toplumsal devrim kaçı-
nılmaz olacaktır.
Toplumsal devrimi Marxçılar iki farklı şekilde yorumlamaktadır :
Köktenci kanat , Marx’a göre her sınıf egemenliğinin zorunlu olarak bir diktatörlük , yani
tiranlık olduğunda ısrar eder ( 20 ).Buna göre gerçek bir demokrasi ancak sınıfsız bir toplumun
kurulmasıyla , kapitalist diktasının devrilmesi sayesinde olur.
Ilımlı kanat , bu görüşe katılmaz ve demokrasinin bir ölçüde kapitalist bir yönetim altında
bile gerçekleşebileceğini , bundan dolayı toplum devrimini barışçı ve kademeli reformlarla
gerçekleştirmenin mümkün olacağını söyler.

Kapitalizm ve Kaderi

Marx , kapitalist rekabetin kapitalistin daranışlarını zorladığına inanmaktadır. Bu rekabet,


kapitalisti kapital biriktirmeye zorlamaktadır. Bu kapital birikmesinin şu sonuçları vardır:
a- Üretimin artması , servetin çoğalması ve birkaç elde birikmesi
b- Fukaralığın ve sefaletin artması , işçiler çok düşük ücretlerle çalışmaktadır , bunun
nedeni “yedek endüstri ordusu” denen artık işçi nüfusunun ücretleri aşağı düzeyde
tutmasıdır. Marx’a göre , sefaletin artması , çalıştırılan işçilerin , sömürülmelerinin
yalnızca sayıca değil , yoğunluk bakımında da artması anlamına gelmektedir.Kapi-
talist sömürünün temeli , işgücünün yüksek üretkenliğidir.

Kehanetin Değerlendirilmesi

Marx’ın kapitalizmin yeni bir ekonomik sisteme dönüşmesine yol açacak şeyin işçilerin
birleşmesi olduğunu öne sürmesini Karl Popper haklı görmektedir. Ancak Marx’ın sosyalizm
adı altında , yeni düzeni , araya girmeciliği( 21 ) öngördüğünü doğru bulmamaktadır.

SONRASI

Bilgi Toplumbilimi
Bilgi toplumbilimi , bilimsel düşüncenin , özelliklede toplum ve sigara konusundaki dü-
şüncelerin , toplum tarafından belirlenen bir atmosfer içinde geliştiğini öne sürer. Bilgi top-
lumbilimi , Kant’ın bilgi kuramının Hegelci biçimi sayılabilir. Toplum bilimlerine açık olan
tek çare , temelde bütün bilimler için ortak olan yöntemler yardımıyla çağımızın eylemsel
sorunlarını çözmeye çalışmaktır.

Falcı Felsefeler ve Akla Karşı İsyan

Akılcı tutum ; bilimsel tutuma zamanla nesnelliğe yakın bir tutumdur.


Karl Popper akılcılığı ; gerçek akılcılık ve sahte akılcılık olarak iki şekilde ele alır.Gerçek
akılcılık Sokrates’in akılcılığıdır.
Bu insanın sınırlarının farkında olmasıdır,ne kadar çok yanıldıklarını ve bu bilgilerini bile
başkalarına borçlu olduklarını bilenlerin düşünsel alçakgönüllülükleridir. Sahte akılcılık ;
Platon’un düşünsel sezgiciliğidir. Bu kişinin üstün düşünce yeteneklerine sahip olduğuna
inanmasıdır.
Eleştirici olmayan akılcılık ; “usavurma yada deneyim yoluyla belgelenemeyen herhangi
bir iddiayı kabul etmeye hazır değilim” diyen kişinin tutumudur. Bu ya deneyim yada usavur-
ma yoluyla belgelenemeyen her önermenin atılması gerektiğini öne süren bir ilke olarakta ifa-
de edilebilir( 22 ).
Akıldışıcılık , insan davranışlarının ana dürtüsünün duygulanım ve tutkular olduğunu
söyler.
Bir akılcı , kendisinin düşünce yetisi açısından başkalarından üstün olduğuna inansa bile ,
bütün otorite iddialarını reddeder ( 23 ) , çünkü bilirki zekası başkalarınınkinden üstün ise bu
ancak kendisinin olduğu kadar başkalarının hata ve eleştirilerinden yararlanmayı bildiği için
böyledir.

SONUÇ

Tarihin Bir Anlamı Var mıdır?

Bir kuramın denetlenebilmesini mümkün kılan şey , yanlışlanabilme ve çürütülebilme


özelliğidir. Bir kuram konusunda yapılan bütün denetlemelerin onun yardımıyla elde edilmiş
öndeyileri yanlışlamak çabaları olması , bilimsel yöntemin ipucunu verir ( 24 ).
Nedensel açıklamalar hakkındaki söyleyebilceğimiz şeylerden biri , hiçbir zaman mutlak
bir şekilde neden ve sonuçlardan bahsedemeyeceğimiz , diğeri , bir kuramın belli bir olayı
öndemek üzere kullanılmasının yalnızca olayları açıklamak için kullanılmasıdır.
Evrensel yasalar , bir amaca varmaya yarayan araçlardır ve sorgulanmadan kabul edilir-
ler.
Salt bilimler , evrensel hipotezleri denetlemekle , uygulamalı bilimler ise özgül olguları
öndemekle ilgilenirler.
Belli özgül olaylarla ve onların açıklanmalarıyla ilgilenen birimlere genelleyici bilimler-
den farklı olarak tarihsel bilimler denir.
Tarihi onunla ilgilendiğimiziçin( 25 ) ve ondan kendi sorunlarımızla ilgili bir şeyler öğren-
mek istediğimiz için inceleriz. Ancak , uygulanamaz olan nesnellik düşüncesinin etkisiyle
tarih sorunlarını kendi görüş açımızdan öen sürmekten çekinirsek,tarih bu amaçların hiçbirini
gerçekleştiremez.Asıl önemli olan insanın görüş açısının bilincine varmış olması ve eleştirisel
bir tavır takınmasıdır.
Tarihsicilik;insanlığın kaderi gereği yürümek zorunda olduğu yolu keşfetmek peşindedir ;
tarihin ipucunu yada tarihin anlamını bulmak peşindedir.
İnsanlık tarihinden söz edilir ancak bundan anlaşılan siyasal kudret tarihidir.
Tarihsicilik davranışlarımızın akılcılığından ve sorumluluğundan umut kesmekten doğan
bir tutumdur.
NOTLAR
16 – Aristoteles , Metafizik 1031b7 ve 1031b20
17 – Bergson , Yaratıcı Evrim
18 – Marx , Feuerbach üzerine tezlerin 11’incisi
19 – Marx , A Contribution to the Critique of Political Economy’ye yazdığı önsözden.
20 – Marx , Kapital’in ilk basımının önsözünden ve Address to the Communist League adlı
yazısı.
21 – Karl Popper Marx’ın kapitalizmine “dizginlenmemiş kapitalizm” , kendi devremize de
“araya girmecilik devresi” diyor. Araya girmecilik terimi çağımızın üç ana toplumsal mühen-
dislik tipinide anlatacak şekilde kullanılabilir : Rusya’nın kollektif araya girmeciliği , İsveç’in
ve küçük demokrasilerin demokratik araya girmeciliği ve Amerikadaki New Deal , hatta
güdümlü ekonomilerin faşistçe yönetimi.
22 – “Eleştirici olan”ve“eleştirici olmayan” akılcılık arasındaki ayrım ile ilgili olarak, Kant’ın
olduğu kadar Duns Scotus’unda öğretilerinin “eleştirici” akılcılığa yaklaşan öğretiler diye yo-
rumlanmaları mümkündür.
23 – H.G.Wells , The Common Sense of War and Peace
24 – Karl Popper , Logik der Forschung
25 – E.Meyer , Zur Theorie und Methodik der Geschichte , M.Weber , Geschichte Aufsaetze.

You might also like